o değil de ben de sadece kafası görünen kare gözlüklüyü merak etmiştim. (yiğit özgür ve umut sarıkayanın önündeki)

o, emrah ablak'ın köşesinde çizdiği sucu.

Oky dir kendileri; hatta bir eli umut un sırtında, bir eli de barış ın.

edit: orjinal resmiyle karşılaştırmak için,
www.uykusuzfan.com

anlık kota takibi yapmak isteniyor, istatistikler vs.. sanırım, evet pek çok program var bunu yapan fakat benim denediğim pek çoğu reklam vs.. ıvır zıvırla doluydu. türk kota sistemine uygun bir program olma zorunluluğu ve türklerin her şeyden para götürüp köşeyi dönmeye çalışma özelliği sebebiyle sağlıklı bir şekilde yapılmış program bulma olasılığı düşük diye düşünüyorum fakat bu düşüncelerimin aksine al lan bak burada şeker gibi yapılmışı var, olması gerektiği gibi olmuş diye çıkar gelir biri, olabilir yani.

Şu eklenti yaptığını söylüyor bi işi, dene istersen: addons.mozilla.org

öte yandan 2.soruna da cevap vereyim; Evet baya farkeder; Sonuçta o bloklanan şeyler reklam ve reklamlar genelde bol miktarda imaj v.s içerir.

edit:tüh, loglamıyormuş servis sağlayıcısından alıyormuş veriyi; loglayanını var mı bi bakayım, ben de merak ettim.

hah, buldum işte bu yapıyor sanırsam kesinlikle; hatta hız limitlemesi falan bile yapıyormuş: addons.mozilla.org

@mrtksn
kafama takıldı, flash bloker sitelerdeki flash ların üzerine bir play butonu koyuyor bu butonu tıkladığımızda hemen oynatıyor eğer hemen oynatıyorsa demek ki önceden yüklemiş de oynatıyor. Acaba bu flash bloker ın amacı flash ları en son ve de gizli yüklemek mi?

flashblock u bayadır kullanmıyorum ama hatırladığım kadarıyla flash objelerini hiç çalıştırmıyor sen üstüne tıklamadıkça; E hiç çalıştırılmamış flash objesi de yüklenmemiş oluyor, dolayısıyla flashların yediği kotadan yırtmış olursun;

o play butonuna tıkladığında ne olacağı ise tamamen hazırlayanın keyfine kalmış bir şey; hemen oynamaya başlıyorsa ya önceden yüklenmiştir videonun komplesi yada bağlantın o videoyu takılmadan oynatabilecek kadar hızlı yüklenmesine izin veriyordur;

sitelerin bir kısmını engellemek diye bir şey söz konusu değil, site sizin adsl bağlantısına site sahibinin arzu ettiği şekilde iner, ondan sonra engellemek kota tasarrufu sağlamaz, yani siz herhangi bir şeyle flashları engelle, resimleri engelle dediğinizde o resimler, flashlar yine iner fakat tarayıcı göstermez.

@areels, flash ile hazırlanmış şeylerde, yüklemenin nasıl olacağı tamamen geliştiricisinin elinde; Mesela bir flash animasyonun oynamaya başlaması için belli bir frame e kadar yüklenmesini bekleyebilir geliştirici; Yada geliştirici hemen bir şeyler gözüksün diye çok temel bir rutin hazırlar ilk frame de; ilk frame yüklenince action script ile diğer kısımlarını yükler falan filan; O yüzden firefox flash objesini yüklese bile , çalıştırmadan geri kalanı yüklenmeyebilir; O yüzden bpek çok durumda bandwidth den tasarruf yapar diyebiliriz.

@mrtksn, addons.mozilla.org eklentisini kurdum ama
TypError:this.watcherservice has no properties. hatası veriyor. Acaba bendeki Firefox'un 2.0.0.18 versiyonu olmasından mı?

olabilir, ben 3.0.1 versiyonuna kurdum(bilgisayarım bozuk ayriyetten çaylağım, lablarda anca bu versiyon var) şahane çelışıyor; mesela kurduğumdan bu yana 9.77mb download 0.27 mb upload yapmışım; youtube dan video falan izlerken videonun yüklenme hızını da gösteriyor; çok şahane.

@mim firefox un sürümünden olacağını zannetmiyorum. Öyle olsaydı bu eski sürüm diye eklentiyi yüklemeye izin vermezdi ama sen yine de 3.0.4 ü yükle :D

@areels, @mrtksn, @ukeladümbelek işin teknik kısmını fazla bilmiyorum ama, mesela 4,5 yaşındaki kızımın oyun oynadığı oyun sitelerinin hemen hepsinde flash oyunlar var ve flashblock açılıyor ilk önce, oynamak için play butonuna tıkladıktan sonra oyunu yüklemeye başlıyor. Demek ki, play butonuna basılmadan oyun yüklenmiyor.

Ayrıca geçici olarak evimden uzaktayım ve kullandığım pc eski, 98 Win yüklü, ram'ler yetesiz (söylesem gülersiniz) o kadar yani, Firefox'un yeni versiyonunu yükleyemiyorum, galiba Firefox'un Throttle eklentisi de bu pc konfigürasyonunda çalışmıyor. Fazla kaşınmamak en iyisi galiba...

www.download.com
www.download.com
www.download.com
www.download.com
www.download.com

daha da vardır bir sürü.

diğer soruna cevap olarak da, adblock plus'ın flash reklamları ya da resimleri indirmeden engellediğini biliyorum. engellediğim bi resmin cache'te olmadığını gördüm. bence flashblock ve noscript için de aynı şey geçerlidir.

bulmaca sözlüklerine bakabilirsin. Bu sözlüklerde 3 harfli, 4 harfli, 5 harfli.. kelimeler diye sınıflandırmalar oluyor.

sozluk.sourtimes.org

(bkz: bir saniyeden uzun sure goz temasi kuramamak)

Sizden baska bu dertten mustarip olanlar da var kisaca. Sosyal fobim yok demissiniz ama genelde sosyal fobiden ileri geliyor. Dikkatleri uzerine cekmekten korkan insanlar genellikle boyle davranislar sergiliyor. Hele soylediginiz bir sey tamamen buna isaret ediyor; "en çok korktuğum insan tipidir takdir edersiniz ki.". Bu tur seyleri yenmenin yegane yolu inatla uzerine gitmektir. Kendinizi zorlayarak gozlerinin icine bakmaya calisabilirsiniz.

Bu olayin ileride de basinizi agritacagini dusunuyorsaniz ve kendi basiniza yenemiyorsaniz bir psikologla gorusebilirsiniz. Psikolojik bir sey oldugundan tedavisi vardir muhtemelen ama yine olay sizde biter.

sosyal fobiyle alakası yok.misal yeteneğim olsa kalkıp stand up yapabilirim utanmam.veya lise hayatı boyunca dikkat çekebilecek bir sürü fırlamalık yapmışlığım da vardır.aynı şekilde bir cafede,barda karşı cinsten bir insanla kesişirken böyle bir sorun yaşamıyorum:)sadece karşılıklı konuşurken.

hiç bir şey düşünme karşındakini dinlerken ona odaklan sadece, gülümseyerek dinlemeyi dene. ne bileyim aklıma gelen bir şeyi daha söyleyeyim büyük boyutlardaki göz ve yüz fotoğraflarına bak sıklıkla, onlarla konuş, ciddiyim. belki "göz" etkileyici geldiği için bakamıyorsundur, iyi gelir kimbilir .

durmadan da insanin gozunun icine bakamazsin konusurken, asik olursunuz sonra mazallah..

kaşlarına bak. (ciddiyim)

salla be abi, doksanlı yılların çeviri kadın dergilerinin abuklaması bu hadiseler. rahat oli istediğin yere bak. sen birini sallıyorsan o zaten uğraşmaz kendini ispatlamak için, sallamazsan daha iyi. ha iş görüşmesi demişsin. o konuda tecrübem yok fazla.

konuştuğun kişinin ağzına bakarsan göz temesı olduğunu zanneder. insanlar konuşurken farkında olmadan birbirlerinin ağzına bakarlar zaten. gözlerinin içine bakma durumu her zaman olmaz. bunun deneyini yapın.

samimi olduğunuz birinin ağzına bakıp neresine baktığını sorun. gözleri diyecektir. aynı şekilde gözlerine baktığınızdaysa alnına baktığınızı düşünecektir.

@ s e ff a f
göze bakmaya çalıştığımda karşımdaki bütün enerjimi alıyor :) bu yüzden ağıza odaklanıyorum zaten o kadar yakın mesafeden gözün nereye baktığı anlaşılmıyor.

bende de oluyor bu bazen. konusurken gozlerinin icine direk bakinca sanki karsimdakini tehdit ediyormusum, ona karsi kotu seyler hissettigimi aktariyormusum gibi hissediyorum (cumleye bak hizaya gel).

dudaklarina, kirpiklerine falan bakiyorum oyle bi nobet :) gelince.

ya da bir sey anlatirken ara ara goz temasi kurmak faydali olabilir. ben bi sey anlatirken boyle yaparim ornegin. masaya bi sey cizermisim gibi yapip onun ustunde anlatirim, 5 saniye masaya anlatirken 5 saniye de gozlerinin icine bakarim.

konuştuğunuz kişinin alnında hayali bir üçgen oluşturun ve o üçgeni bozmamaya çalışın yani sürekli takip edin .ciddiyim deneyin bi işe yarar

iki gözünün ortasına da bakabilirsin, ağiz veya kaşlardan daha yakın isabet sağlar:)

olmuyor efendim orasına burasına bakmaya zorlayınca olmuyor. iletişiminiz bozuluyor sonra. konuşulan konudan uzaklaşıyorsunuz. kendinizi göze bakmaya zorlayınca da uzaklaşıyorsunuz.
ama zorlayarak da bi ilerleme kaydedilmiyor değil hani. ben kendi üzerimde bu yolu deniyorum. şunu söyleyebilirim artık dinlerken daha rahat temas kuruyorum. ama konuşmaya başlayınca gidiyo yine.
şöyle bir merakım var aslında: konuşma zorluğunuz var mı? utangaçlıktan bahsetmiyorum, daha çok beyin kaynaklı olabilecek hafif kekeleme, kelimelerin zor çıkması falan?

@dr. cucu , hayır öyle bir sorunum yok gayet akıcı konuşurum:)

hmm. bende bir miktar var da acaba bunla alakalı olabilir mi diyecektim. hani konuşurken kelimelere fazla yoğunlaşıldığı için karşıdakine bakmaktansa gözü devirip kelimeleri düşünmek falan feşmekan. neyse:)

www.akakce.com

getir.net
getir.net

House md'den Jennifer Morrison? küçüklüğüdür belki :)

edit: Taryn Manning de olabilir tabi.

o başkaydı.

bu görmüş olabileceğin yer: getir.net

bu da kontakt sayfası: getir.net

horon havasında bişey miydi?

@ukeladümbelek
Doğrusu ben de duymadım. Kardeşim isterim diye tutturdu; Kurtlar Vadisi diye bi dizide çalan Cendere melodisi'nin mix'lenmiş halitmiş. Hatta "tribal remix" imiş... Bilemedim ne...

cezanın kurtlar vadisi ile ilgili bir remix i var?

Teşekkürler ama o da değil sanırım. Galiba bulunmuş, anlayıp ilgilenmediğim tarzda şarkı sormak da acaip oluyormuş. Tekrar teşekkürler...

www.fileshunt.com

wwww.rapidshare1.com

rapidlibrary.com

warez-bb de var, bu arada benim de ilk rapid hesabımı alma sebebim de rosetta stone olmuştu, enteresan bi tesadüf (:

Kürtçe deyince aklıma Aynur Doğan geldi, google da Burçinin fotoğrafıyla karşılaştırdım birbirlerine benzer gördüm:)
Aradığın parça bu olmasın?

www.youtube.com

da vinci şifresi nde böyle bir olay geçiyordu sanki ama uzun zaman oldu unuttum :)

@sleep may be the enemy
davinci şifresinde değil o, melekler ve şeytanlarda oluyor öyle bişey, orda bi bombanın patlamasıyla oluşan çekim şeyisi bi de suya düşmeden falan hayatta kalıyordu ama sonunda dan brown mucize diye bahsediyordu galiba...

evet yapabilirsin hatta boğaz köprüsünden atlayan bi çok mal montlarının şişmesiyle ölmeyip sakat kalıyor. ama çıplak atlarsan da ağzını açmanı öneririm=)

melekler ve şeytanlar'da yere paralel gerilmiş 1 metrekarelik bir bez, ortalama ağırlıktaki bir insanın düşüş hızını %40 azaltır diyordu. esas oğlanda bu bilgiden yola çıkarak helikopterden atlarken elleriyle bir bezi geriyordu.
bir de düşülen suyun dalgalı olması ölüm ihtimalini azaltıyormuş.

yere yan düşülürse, omuz ve bacak üstüne yani, basıç daha dengeli dağıldığından yaşama şansı artıyormuş. kaynak discovery channel.

bu ne kadar yüksekten düştüğümüze bağlı. uçaktan (kalkış veya iniş dışında) düştüysek kurtulma şansımız olmadığı gibi, yavaş düşmemiz daha acı çekmemizi sağlayacaktır ölürken.

üzerimizdeki şeyleri bir paraşüt gibi kullanmaya çalışabiliriz ancak bunun fiziksel değil de daha çok psikolojik katkı sağlayacağı açıktır.

iyi şanslar.

limit hıza ulaştığında (~180km/s) hissedeceğin şoku hesaplamayı sana bırakıyorum.

hayatta kalmak için mantıklı bulduğum düşüncelerim :

çivi gibi dalmak yerine yatay olarak da hızlanmak, düşerken de bk çuvalı gibi yere yapışmak yerine mümkün olduğunca yuvarlanacak şekilde düşmeye çalışmak. Zaten yüksekten atlayanlar yuvarlanarak çarpmanın etkisini azaltıyorlar.

mythbusters'da uçak suya düşerse kullanılmak için tasarlanmış olan botlara test mankenini, gereksiz bilgi adı buster, bağlayıp uçaktan atmışlardı. Sonuç oldukça başarılı, büyük ihtimalle hayatta kalırsın.

Bu işi montla yapabileceğine inanıyorsan bir araçla 180km/s ile giderken sunroofdan çıkmayı dene, başarabilirsen montunu açmayı dene. sorumluluk kabul etmiyorum.

ben de paraşütü açılmayan paraşütçülerin düşerken bacaklarını karınlarına çektiğini duymuştum, bu da bir yöntem galiba. böyle cenin pozisyonu gibi. ama olmayabilir dee.. :)

uçaktan düşüp ölmeyen bir hostes vardır tarih sayfalarını süsleyen.

www.milliyet.com.tr
ve
www.worstcasescenarios.com

linkte anlatılmış : en.wikipedia.org

ingilizceniz yoksa diye açıklama : her bir araç için en az 3 sürücü olması zorunluymuş.

peki şurayı doğru anlamış mıyım?

"Drivers could not drive more than four hours consecutively, and no one driver could run for more than fourteen hours total."

dediğine göre, bir sürücü tek seferde azami 4 saat sürebilir ve hiçbir sürücü toplamda 14 saatten fazla süremez.

çok iyi çok güzel anlamışsınız bence.

işyerlerinde eksisozluk.com ve sourtimes.org'un bloklanmasına -benim bulduğum- en iyi çözüm eksiseyler.com idi. zamanında böyle bir alias domain'i vardı sözlüğün. ama onu da pek geleceğe taşımak istememişler anlaşılan. yerinde yeller esiyor...
ha websense'den o da kurtulmazdı istemeyince. sen en iyisi işyerinin bilgi işlemcileriyle kanki muhabbetine gir :) en iyi çözüm.

tünel derken, ktunnel vtunnel mi ?

anladığım kadarıyla sorun websense
bunun için şu sayfaya bir göz at istersen [ getir.net ]
Biraz zahmetli bir iştir ama sonunda youtube a da girersin blogger a da girersin pentagon a da girersin :) Kesin çözümdür.

websense olayını bir deneyeyim... saol.

evet ktunnel'a giriyor ama ekşiyi ordan da açmıyor.

ya bu çok karışık ve zahmetli öff :(

onun bir standarti yoktur. gozunuze en iyi goruneni ayarlayabilesiniz diye ayar yapmaya izin veriyor zaten.

misal benim monitorde su sekilde;
red: 89
green: 86
blue: 93

boyle yaptiginizda sizinkisi ucuk kacik bir seyler gosterir muhtemelen. preset'i varsa o sekilde ayarlayin derim.

ayni sey konrast ve parlaklik icinde gecerli.

benim RGB 50-50-50 her birinden 50 şer tutam:)

oof oof ben ne yaptım. arkadaşlar sağolun da bir tane program yükleyip wizardında ileri geri bir şeyler yaptım, uygula dedim ve şu an monitörüm soldu :( her şey yeşilimsi oldu ve manual olarak gidip rgb yi veya c/b ı değiştirince en azından eski haline dönmüyor.

yeni sorumla sizlerleyim:
monitör fabrika ayarlarına mı döndürülür, ne yapılır, programı kaldırdım ama işe yaramadı.

sanırım kalibrasyon malibrasyon derken o program benim bilmediğim yerlerde bir şeyin ayarını default olarak ayarladı. acil help pls!

edit: hallettim, bilgisayarı aç kapa yaparak. ama bu ibret öyküsünü silmiyorum ki gençler bilmedikleri programları kurcalamasınlar. o programın da allah cezasını versin çünkü hiç bir şey demeden bir okeyle alt üst etti her şeyi. küstüm.

quick gamma diye bi programcık var, ben yeni aldığım crt monitörü onunla kalibre ettim, kolay kullanımı da...

arabanın gerçek büyüklüğünün yirmidörtte biri, onsekizde biri falan oluyor. araba 5 metreyse 5 metre = 500 santimetreyi böl ölçeğine, 500/18 = 27,7 santim yapıyor boyu. aşağı yukarı bir karış, bir buçuk karış falan yapar.

@kibritsuyu
teşekkürler... şimdi tahayyül edebiliyorum:)

benzer şekilde kırk yılda bir (içki ortamı, dışarda yalnız olduğum zamanlar vs) djarum black içerim.. karanfilli hoş.. diğer sigaralardan zerre zevk almıyorum.. bazen bir günde (arkadaşlara da ikramlarla) bir paketi bitirdiğim olurken sonra 8-9 ay ağzıma sürmediğim olabiliyor.. hiç de aramıyorum.. ha normalde nargile severim belki alakalıdır..

ben de var buna benzer bi durum sadece yemeklerden sonra keyif alıyorum, açık havada içtiğimden bi hort anlamıyorum:))

sigarayı her bıraktığımda (burdan da anlaşılacağı üzere bi çok kez bırakıp tekrar başladım) sigaraya bir özlemim oluştu. fakat tekrar içtiğimde özlem duyduğum şeyin kesinlikle o olmadığını anladım. nefret bi duygu bu.
sanırım burda bi disipline ihtiyacın var. yani kendini piskolojik durumuna göre bazen içen bazen içmeyen biri olarak tanımlayacağına artık bundan sonra içmeyen biri olarak tanımla ve ona göre davran.
illa içicem diyorsan winston "white" diye bi sigara var, co ve zifir değerleri baya bi düşük. gerçi bi arkadaş bu gerekçeyi şöyle çürütmüştü: "4000 zehirli maddeden sadece 3 tanesinin değeri düşük diye daha az zararlı mı oluyor bu meret?"

kova burcu musunuz ?

hayo'nun bahsettiği psikolojik durum çok gerçekçi. bir arkadaşımda vardı. öncelikle ben de 32 yaşında olan ve 18 yaşından 31 yaşına kadar sigara içmiş biri olduğumu hatırlatarak arkadaşımın uyguladığı bu taktiğe o dönemler çok hayranlık duyardım. ha derdim "bu çok da bağımlı değil, istediği zaman bırakabiliyor, istediği zaman içiyor, en azından benim gibi mahkumu olmamış". çünkü ben günde ortalama 1-1,5 paket içerek en güzel zamanlarımı zehirlemiştim.
ama sonra 31 yaşında -artık yaşın mistik yanından mıdır bilinmez :)- işi kafamda bitirerek, psikolojimi "kesinlikle sigara içmenin yasak ve sadece ileriki yaşları ipotek altına alan bir şey olduğu" gerçeğine hazırlayarak, tabii tüm bunları da bir iki dahiliyeci ve kardiyologun "sigarayı bırakman gerek" telkinine ekleyerek kurtuldum bu meretten.
ve onca yılın severek isteyerek alışkanlık haline getirilmiş olan o özelliğini, zihnen kendimi hazırladığımdan ne yemek sonrası, ne içki sırası ne de hüzün-neşe ikilisinde arar oldum.
yine hayo'nun dediği gibi 4000 zehirden 2-3 tanesi az olsa nolucak ama philip morris one veya kadınların içtiği o ince winner tarzı sigaralardan içersen daha az zehir alırsın sanki...
ama içme. seni de yeşilaycı yapalım. bir gün ölümlü olduğunu anladığında çok geç kalmış olmanı istemem :)

içtiğiniz sigara ne kadar light olursa o kadar zararlı olacağını hatırlatmak isterim. içimi kolay olduğu için ciğerlerinizin derinliklerine daha rahat sızıp daha fazla zarar veriyor.

(bkz: koy koy koy)

sibel can - and icelim

kısa ama o da yetiyor;)

www.youtube.com

zeki müren-uzat dudaklarını :)

(bkz: hadi hadi)

bence fasil paklar sizi, olmadi:
(bkz: fasil sarkilari)

www.youtube.com
yeşim salkım ın rakı balık adlı şarkısını tavsiye ederim. kendisinden nefret ederim hayatta dinlemem hatta ama bu şarkı çok funky maaaan.

ha bi de dropkick murphys in drink drink and fight adlı eseri var o da baya coşturur ve hoştur.
irish drinking song diye de geçer.

irish drinking songs diye bir albüm var. çok matraklar tavsiye edilir.

USB zimbirtilar genelde cok daha dusuk seviyede cekiyorlar sanirim anten dizayni ile sorunu var. PC icin bence internal al ve pringlesdan anten yap ya da daha pahaliya hazirini alabilirsin.

ben de www.usr.com aletten var. 3 apartman ötedeki modemi görüyor, bana misin demiyor.

edit: asagida arkadas 18 ile baglaniyorum demis ama benim en kötü baglanti hizim 25. zaten oldum olasi usb'den calisan hicbi aleti sevmem.

ben bunu kullanıyorum getir.net
yan odada, arkadaşım, laptop tan 54 mbps den bağlanıyor ben de pc den 18 mbps den bağlanıyorum ama her ikimizinde sinyal gücü düşük seviyede ve önemli olan da bu zaten. 18 veya 54 bağlanmışsın önemli değil, sonuçta bağlısın. Sayfaların hızlı açılması tamamen sinyal gücüyle alakalı bu durum da adaptörün kalitesinden değil vericinin performansıyla ilgili.

edit: 200 metreyi alıyor:))

edimax'ın 7318usg isimli ürününü almanızı öneririm. usb üstelik daha büyük anten de takabilirsiniz. üzerinde 4dbi 'lık anten ile geliyor.
istenirse ilerki zamanlarda 12dbi'lık anten takarak yan mahalleye kadar uzanabilirsiniz. (bkz: ben yaptım oldu)

ayrıca 3-5mt'lik usb uzatma kablosu da edininiz derim.

www.hepsiburada.com böyle birşey

This file is neither allocated to a Premium Account, or a Collector's Account, and can therefore only be downloaded 10 times.

This limit is reached.

--indüremedim kü--

şarkının arnavutça oldugunu düşünüyorum emme zilyon türk dizisinde kullanılmış olabilir tam olarak cevap veremiyorum :(

bana bunu hatırlattı, ehuehue:))
www.youtube.com

@allezz
arnavutçadan ziyade romence sanırım. doğrudur, bi ton yerde kullanılmış olabilir ama bi tanesini hatırlasam...

@ukeladümbelek
inceden, çıtırdan benziyo gibi ama yok, değil.

@colonizer
abi senin dediğin kara çalı sanırsam. cık, o da değil.

ya road of the gypsies diye karma bi albüm var. o albümden, romanya çingelerinden bi şarkı bu. şarkının adı besena rovena. çok duyulan, bilinen bi şarkıymış gibi geliyor bana. nerede kullanılmıştı, bi filmde miydi, dizide miydi hatırlayamıyorum, çıldıracam.

yav bu konu sanki sanki big bang theory nin ilk bölümlerinde geçmişti. öyleee hatırlayıverdim şimdi.

@sleep may be the enemy
evet evet , ben de ona özendim zati:D

limited
unrated
uncut

sözlüğe küsüm bu aralar, girmiyorum hiç, girmeyi de düşünmüyorum açıkçası, yine de sağolun.

dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali.

yani diyor ki limited versiyonu kırpılmış demek değildir, sadece belirli sinemalarda gösterilmiş demektir.

unrated, filmlerin M mi, +18 mi, ESRB mi olduğu belirlenmemiş filmlerdir.

uncut ise adı üstünde, kesilmemiş sahneler de filmde mevcut.

çok sağolun.

M mi derken, M ne demek

@efruz
mature/yetişkin demek.

"m", esrb'nin tüketiciye yardımcı olmak için belirlediği kodlardan birisi. anlamı da mature +17.

filmin içeriği dolayısıyla on yedi yaşından büyüklere uygun görülmüş yani.

162 ytl

180 Ytl.

1)en fazla 200 usd ye alan olur
2)tabiki western digital!!!

ben alabilirim.

300 den fazla ;)

200 den fazla etmez arkadaslar abartmayin.
parca parca hepsini satabilirseniz en iyi fiyati o zaman tutturabilirsiniz ama onda da elde parca kalma riski her daim mevcuttur.

>> 200 ytl eder en fazla.

>> ucuzsa maxtor, iyiyse seagate. ara tercih w.d. gerçi bunların biri diğerini öteki onu da satın almış falan ama ne bileyim.

en ilginç diyemeyiz belki ama kesinlikle ilk aklıma gelen gaudi'nin eserleri. gerek la sagrada familia olsun, gerek park guell, ya da casa battlo, casa mila hepsi de ilginç ve bir o kadar da güzel mimariye sahipler.

senin söylediğin light beam'in söylediği la sagrada familia.

eheh gaudi için en ilginç diyemeyiz demiştim de, en ilgincini buldum sanırım. bunlara lazok tarz diyorlar. bir örneği için:

www.eksibition.org

@colonizer: sanırım senin bahsettiğin de la sagrada familia, yapımı bitmeyen ve bitmeyecek olan katedral diye geçiyor. bir duyuma göre gaudi planlarını ölmeden önce yakmış kimse bulamasın diye.

mimarsinan'ın selimiye camii'nin minaresini, 3 kişinin aynı anda çıksa dahi kimsenin kimseyi görmemesi şeklinde yapması bana hep ilginç gelmiştir.
ayrıca yine mimarsinanın diğer camiilerde uyguladığı sistemler (yanan kandillerin artığından mürekkep oluşması vs) yine enteresandır bence.

genel temayül la sagrada familia ki ben de katılıyorum bu görüşe. neredeyse rakipsiz. ve tabii ki mayaların basamaklı piramitleri ve de angkor wat. elhamrayı da unutmamak lazım ve ayrıca soğan kubbeleriyle st basile katedrali var. bir de burnumuzun dibinde durduğu için farketmediğimiz kapalı çarşı. uzayda diyorsak eğer tabii ki trantor. yok bu sonuncusu olmadı.

newyork taki "flatiron binası" ilginçtir. İskambil kağıdı gibi duruyor, her an yıkılacakmış gibi...


getir.net
getir.net

bana da brezilya'daki amca hep urpertici gelmistir. gulyabani gibi, o ne oyle.

(bkz: cristo redentor)

bana şu dubaide inşa edilecek olan (belki de edilmiştir) bina geliyo.
inventorspot.com

Dubai'de yapilan bircok proje bu kategoriye girebilir.
Ozellikle dunya haritasi seklindeki suni adalar.
www.theworld.ae

(bkz: guggenheim bilbao )
blogs.usyd.edu.au

frank gehry, zaha hadid gibi mimarlara bakabilirsiniz. bana sorarsanız dünyanın en ilginç binası ayasofya'dır.

gehry:
img2.travelblog.org
www.onnyturf.com
www.elciego.com

hadid:
www.floornature.com
archrecord.construction.com

benim ev var, mimarisi çok acayip. salonun ortasında garip çıkıntılar var. mutfak ve yatak odası arasında salon olmasına rağmen mutfaktan yatak odasına direk gidilebiliyor. pencere açılınca evin içinde hareket edilemiyor.

mmo dan incelemelerini rica etmiştim gelen yetkili kaçtı

stumbleupon'dan soyle bi sey denk geldi.

villageofjoy.com

panel ışığının bir şey ifade etmeyeceğini belirteyim öncelikle, panel ışığı tamamen o kolun inik olmasına göre sönüyor. hidrolik aksamda bir problem olabilir. kasko varsa arabayı çektirirseniz daha iyi olur.

isin kotu yani araba otoparkta. arabayi cektirmem mumkun degil (sitenin altinda ve dar). bir de kaskoyu bozdurmak istemiyorum sirf bunun icin.
maliyet gercekten yuksek ise dusunebilirim bunu, o yuzden bu soruyu soruyorum :( off icimden bir his bir taraflarimda patlayacak bu mevzu diyor.

araba önden çekiçliyse, önü kalkmaz arkası kalkar, kanımca:))

edit: geri vitesinde kalkıyorsa durum değişir..

el freninin teli bırakmıyordur hocam balatayı. arabanın altına bi bak istersen. bi tane tel goreceksin. iki teker için ikiye ayrılan. arkaya doğru ilerler ortadan. onu bi kurcala, şöyle bi hareket ettir. belki geçici bi çözüm olabilir. yalnız zorlayıp da arabayı hareket ettirmeye çalışma; hem fren balatalarını, hem de debriyaj balatasını eline alıp "vay be eritmişim anasını satıyım" dersin.

mahalle arası ustaları iki dakikada halleder, eğer disklerle veya kampanayla ilgili bi problem yoksa. arka tekerin kampana ise eger, belki de o balataları ayıran metal zımbırtı sıkısıp balatayı kitlemiştir. belki de ayırıcı yay atmıştır, gene kitlemiştir.

ama bence el freni teli sıkışmış. :)

sanki vites kutusu ve/veya dişlileriyle de alakalı bir sorun olabilir. en azından kolayca vitese geçiyor mu araba ?

çekik halde çok yol gittiysen yapışmıştır ısıyla.

vitese gecisinde bir problem yok. geri ve ileri rahatca geciyor.

cekik halde yol gitmedigime eminim. en azindan fark ederdim diye dusunuyorum. sonucta uzun zamandir kullandigim bir arac bu. huyunu, suyunu, sesini taniyorum.

yarin bir usta getirtip bakacagim bakalim. umarim cok gecirmezler.

bugun bir tamirci getirtmek durumunda kaldim. arka fren balatasi takili kalmis. sokup takinca sorun duzeldi. bunun yaninda baska sorunlari vardi onlari da hallettirdim firsattan istifade.

bilgi verenlere tesekkurler.

youtube da trailer ı var onda da "For the Love of a Princess" çalıyor.

michel fugain - une belle histoire

tşk ederim azaktod ;)

e bu midi boş:))

lightclub.info

Burdan indirebilirsin www.hamienet.com
eğer çalışmıyorsa sende dönüştürebilirsin online olarak program kurmadan dönüştürebilirsin.

www.hamienet.com

hepinize çok teşekkürler

filmin kaçıncı dakikasında çalıyor? onu da söylesen biz de hangi versiyonu aradığımızı bilsek:))

bahsettigin sarki roxy music grubunun 1972 yilinda cikarttiklari ilk albumde bulunuyor.

soz konusu filmde gecen sahne: www.youtube.com
sarki: www.youtube.com

ayrica duyuruyu disariya kapatirsan bir seyler yapabiliriz.

1. Konu gizlenmiştir
2. Albümü dinledim ama zannedersem filmdeki versiyonu farklı. Veya plak havası mı vermişler nedir ne değildir? Saplantı oldu bende haha :)

Edit: Gizlenmiyor, eğer filmdeki ile aynı tonda parçaya sahipseniz, ekşisözlük aracılığı ile de mesaj atabilirsiniz.

sebebini anlamadığım bi şekilde OST lerin içine genellikle filmdeki cover parçayı değil de orjinalini koyuyorlar.:))

Al, bu seni de beni de uzun süre idare eder, filmden ripledim ---> getir.net

Sevgili ukeladümbelek

Teşekkür ederim, ufak bir problem var rip'de ama eline sağlık. HD sini çektiğim de ben de rip etmeye çalışcam artık :)

getir.net

bu olur heralde.

tamam işte, o deliklerden sok bi kalem, yukarı doğru ite ite açarsın.. elini kesme de aman diyim..

bıçak ve avuç içiyle açacaksın. Bıçak düz olacak lazer değil. Ufak ufak deliklerle (delikler birleşik olacak) %75 lik bir çember oluşturacaksın, biraz da sabır gerekli. Dikkat et elini kesme:)

iste zaten sorun o deliklerden cok yapamamkti. komsu vuruyor alttan ses etme diye. malum tornavidaya konsevreye cottadanak bvurunca bu saatte cok gurultu oluyor.

neyse o 7-8 delige bi sekilde yankeski sokup tirmaladim. 10 cm anca kesebildim, catalla 2 dilim aldim dindirdim nefsimi. imanim gevredi yemin ederim o kadar yer icin. ayni cabayi baska bir seyde gostersem oscar alabilirdim o derece. artik acacakli gunlere diliyoruz..

ps: bir de allah kimseyi aclikla/nefsiyle imtihan etmesin

o alttan vuran komşu "gel lan bende var konserve aççaa" diye vuruyodur belki aşağıdan (:

kerpetenle aciliyor

esselamu aleyküm, bir dahaki sefere aklınızda bulunsun, düz bıçağı üst çerçeveyle kapak arasına sokup kenardan kanırta kanırta ilerlerseniz rahatlıkla açarsınız, bıçak ne kadar sikindirik olursa o kadar iyidir, güzelim bıçağa yazık olmasın.

KOnservenin altına şöyle bir sofra bezini tortop yapıp koyarsanız o kadar ses gitmez.

Bıçağı dik tutup tepesinden vurun çevrenizde çekice en çok benzeyen şeyle. Yeterince açtıktan sonra kapağı yukarı sıyırabilirsiniz.

2. filmi birlikte izlemişiz, hakkaten ya ne filmdi ama malesef hatırlamıyorum ben de ismini :)

2. filmi buldum herhalde adı Warning Sign www.imdb.com bu adreste fragmanı da var.
Kalkı 2 hadi bakalım

1. film bu mu?

hani umacılar vardı, uçak vardı, uzay da mahsur kalıyorlardı sonra delik açılıyor eski zamana dönüyorlardı falan filan...

stephen king in öyküsünden uyarlama "The Langoliers / Umacılar"

for more---> www.imdb.com

1- turkce adi "yildizlarla ucmak"'ti sanirim. ama ben show tv'de izlemistim. ayni filmden bahsediyorsak bir ayrintiyi daha soyleyeyim. o tunel bazi yolculari tasirken patliyordu. ama geri kalanlar bi sekilde kurtuluyordu.

evet doğru.Orjinal adı ne acaba?

valla aradim mamafih bulamadim, orijinal adini.

Biz bu kitabı okumuştuk, bayağı kapsamlı bi kitaptı, işinize yarar mı emin değilim ama yine de bi bakın --->getir.net

Ahmet Acar'ın sadece linear programming üzerine olan bi kitabı var, gayet okunabilir, yormayan bi kitap. Güzel örnekler de vardı. Baskısı yok sanırım ama kütüphanelerde mevcuttur:

LINEAR PROGRAMMING FOR MANAGERIAL DECISIONS: A Non-Algorithmic Approach with Computer Applications, (METU Publications: Ankara; Birinci Basım,1989; Genişletilmiş İkinci Basım, 1993; Üçüncü Basım, 1998).

reel örnekler epey komplex kaçacak evet. önerdiğiniz kitaplara bakacağım. ilginize teşekkür ederim.

tr.goalunited.org

ft.ntvspor.net

eğlencesine yani.sozluktende yazılanları okuyabılırsın..

birkaç ay içinde (bkz: fm live) çıkacak. 3 aylık beta kullancısı olarak diyorum ki, kesinlikle çok sarar. hele fm/cm serilerine alışkınsan.

(git: 7026)

bunun adı kar paleti adaptörüymüş, bu soykanın üstüne birşey takılıyor ve öyle kullanılıyormuş. Amaç pratiklikmiş kem küm...

merak edenler için: www.uzmantv.com

THY mi? Annen bir ofislerine gidip karti gosterirse olay halloluyor.

otobüs bileti alımlarında da aynı uyarı veriyor ama işlem çıktısını götürürsen sorun çıkarmıyorlar. Uçak bileti check-in işlemi de bu ciddiyette yapılıyorsa bi çıktıyla mevzuyu halledebilirsin. İlgili firmayı arayıp öğrenebilirsiniz.

yabancı bir arkadaş da biletini ablasının kartıyla almıştı. beraber bileti alacağı seyahat acentasına gittiler, orada ablası onay verdiğine dair bir belge imzaladı. arkadaşım gidiş ve dönüşte check-in esnasında o belgeyi gösterdi, sorun çıkmadı.

sorun olmamıştı bende ankara'ya giderken.

online check-in yaptırabilirsen hiç sorun kalmıyor. Aynısı benim de başıma geldi. Elimi kolumu sallaya sallaya gittim. Hatta üstüne faturayı verdiler.

haber sitelerinin rss feedlerine üye olabilirsin mesela. rss readerda sadece başlıklar gözükür, istediğinin üzerine tıklayıp örneğin ufak bir alıntı görürsün, ilgini çekerse başlığa tıklayıp web sitesine yönelirsin.

hafif.org da anasayfanın sağ tarafında 'mim nehri' var. Bu başlık altında, kişiler tarafından seçilmiş güncel haberler yer alıyor..

Duvar kesinlikle izlenmeli. Bunun haricinde Sürü çok güzeldir. Ama Duvar'ı mutlaka ilk sıraya koyun..

yıllar önce seyretmiştim. arkadaş. çıtır bir melike demirağ ve filmin bir dönem kült haline gelen şarkısı da bonus. şöyle de bir yorum var sözlükte #1719057.

(bkz: kızılırmak karakoyun) ... cok güzel bir filmdir. müzikleri de cok güzeldir. orhan gencebay henüz bir kaseti bile yokken bu filmin müziklerini yapmistir.

3 ün 1 inde kesinlikle umut olmalı ancak bisiklet hırsızlarını da seyretmeniz gerekecektir bu sefer.

umutsuzlar ı tavsiye ederim. filiz akın ile başroldeler. dvdsini hepsi burada da bulabilirsiniz..

www.tulumba.com.tr

hem "be$i bir yerde" hem de en baba filmler.

hepinize teşekkür ederim:))

yol, sürü ,duvar

sana da teşekkürler dr.ramiz :))

Filmin müziklerini George Fenton bestelemiş diye yazıyor. ama film müzikleri albümü piyasaya çıkmadığı için hiçbiryerde bulamadım bende hmm. film bitince çıkış yazılarında kesin şarkılar ve isimleri yazıyordur. tek tek aratıp bulmak dışında bir çözüm bulamadım şuan.

@random blonde teşekkürler
dediğiniz gibi yapayım, cast ekranını tarayım bakayım birşeyler bulabilecek miyim?

xp de aşağıdakileri yapıyoz vista da işe yarar mı bilmem bi dene istersen

denetim masası/yönetimsel araçlar/bilgisayar yönetimi

bilgisayar yönetimini açtıktan sonra solda "depolama" nın alt dizini olan "disk yönetimini" aç. Burada sağ altta dikdörtgen şeklindeki şeyler, harddisk bölümlerini (C: D: E: gibi) gösterir. Burda senin ortadan kalkan bölümü temsil eden dikdörtgeni bulabilirsin. Daha sonra bu dikdörtgene sağ tıkla ve biçimlendir de...

Carly Commando - Everyday

www.youtube.com

Dinlediğin programın equalizer ayarlarıyla oynamalısın. Anlamam dersen çoğu programın hazır equalizer kalıpları vardır zaten, rock, jazz, bass gibi. Winamp kullanıyorsan "full bass" diye bir kalıp olması lazım, onu kullanırsan işini görür muhtemelen.

kulağı saran (içine alan) büyük kulaklıklardan almanızı öneririm. philips inki 20 lira civarına satılıyor bu ara her yerde.
shp1900 mesela

bass işinin sonu yok. yazılımdan önce ses kartı ve kullandığın kulaklık da çok önemli. winamp+dfx ile güzel sonuç veren ekonomik bir kulaklık olarak sony mdr p180 tavsiye ederim www.hipernex.com std donanımla çok yüksek ses alamazsın ama basslar tatmin edici.

Windows Media player 'la dinliyorsan?
Şimdi yürütülüyor / Geliştirmeler / SRS WOW efektleri
altta açılan bölmeden aç 'a (sol üstte) tıkla, hemen yanında da hoparlör seçenekleri aktif hala gelir buradan da kulaklıklar veya daha başka birşey seçerek bas 'ı hissedebilirsin.

@ukeladümbelek

hayır, winamp kullanıyorum.

digerleri ise manyetik dalgalar ile iklimi degistirdikleri, depremleri tetikledikleri ya da volkanlari uzaktan harekete gecirdikleri ekolojik terorle bile ugrasiyorlar.

yani, disarida diger ulkelerin uzerine teror asilamak icin ugrasan onlarca usta akil var. bu gercek, ve bu da bizim neden butun cabalarimizi arttirmamiz gerektigini ve bunun neden bu denli onem arz ettigini gosteriyor.

diğerleri elektromanyetik dalgalar yardımıyla iklimlerin değiştirldiği depremlerin düzenlediği(ayarlandığı) volkanların patlatıldığı ekolojik terorde hizmete alınırlar...

zeki beyinlerin çoğu terörü diğer miletlet üzerine salmak için yöntem bulmak için çalışırlar.. bu gerçektir ve neden kendi çabalarımıza yoğunlaşmamızın ve de bunun çok önemli olmasının sebebidir..


gibi bişeyler anladım ben inşallah yardımcı olabilmişimdir..


edit: ben uğraşırken başka hayırseverler de uğraşıyormuş :)

bu cümleler bana aydoğan vatandaş'ın HAARP isimli kitabını hatırlattı, kitapta iklim kontrolünden deprem tetiklemeden falan bahsediyordu.

Çok teşekkürler. Merak edenler için, bu sözleri dönemin abd savunma bakanı william s. cohen, 28 nisan 2007'de georgia üniversitesi'nde "terörizm, kitle imha silahları ve abd stratejisi" isimli konferansta yaptığı konuşmada söylemiş.

kaynak da burada: www.defenselink.mil

Tekrardan teşekkürler.

hangi mediamarkt bu? bizim burdakinde bir ara sürekli faithless-insomnia çalıyordu.

ankara

özellikle ağrıyan bölgeye parmak uçlarıyla masaj yapmayı deneyebilirsiniz. aşırı stresten kaynaklanan baş ağrılarında işe yarayabiliyor.

redbull veya burn tarzı şeyler belki bir ihtimal derdine derman olabilir.. hani ayakta tutmaya falan yarar ama baş ağrına iyi gelir mi çok emin değilim.. fikir işte belki işine yarar..

kafein genelde iyi gelir.

alnına patates bağla iyi geliyor. Tam bir koca karı ilacı oldu ama idare edecen.

kafayı sıkıca bağla(rambo gibi), ama ara sıra aç tekrar bağla (beyne kan gitsin)
böyle hafif sıkınca kafayı, geçiyor..

soğuk kompres iyi gelebilir.buzdolabından buz alıp bir torbaya koyun. onu bir havluya sarıp ağrıyan yere koyun geçebilir. geçmeyebilir de.

başınızın ön kısmı ağrıyorsa göz çukurunuzun burunla birleştiği kısma (viraj) baş parmağınızla hafif bastırın. Burada içinden kan akan bir damar hissedeceksiniz. Sadece baş parmağınızla kanın akışını hissedin yeter. Elinizi çekerseniz tekrar başınız ağrır. Biliyorum geçici bir çözüm:D

majezik ağrı kesici iç.
hemen kesiyo

basina masaj yap ama sadece sakaklar degil tumune: kan dolasimini hizlandirdigi icin agriyi gecirebildigi gibi bi etkisini duymustum. bende ise yariyor.

ne yaparsan yap ise yarayacagina inan (bkz: plasebo etkisi)

saçını hafif hafif çek. kan dolaşımını hızlandırır. bayağı iyi gelir. masajdan iyidir.

eskişehirli kediler bu aralar senden çok çekiyor :)
bir eskişehirli olarak sana tavsiyem sevgini eskişehirli köpeklere göstermen özellikle kulağında yeşil etiket olan belediyenin kısırlaştırmış ve de aşılamış olduğu köpeklere... Böylelikle kuduz aids olma ihtimalin ortadan kalkar:D

duyurucular flood yapmak yasak değil de mi?
@kutuyusuk sen üstteki mesajıma aldırma, çabanı takdir ettim 12 km yol katetmişsin yanlız kedinin adının odunpazarı kedisi olma fikri kimden çıktı merak ettim:D

kutuyusuk , hayal dünyasında yaşıyorsunuz.

belediye düşmanlığını anlayamamanız , kedinin şu an iyi bakıldığını sanmanız hep bundan kaynaklanıyor..
öncelikle bilmeniz gereken şey şu; kedi barınağı diye bir şey yoktur.. barınaklar, köpekler için bile son derece nahoş ve elverişsiz ortamlardır. yüzlerce hayvanın dipdibe yaşadığı barınak ortamında kedilerin barınması im-kan-sız-dır.hayatınızda hiç bir barınağa gittiniz mi bilmiyorum , ben gittim , ve her defasında da oradaki gönüllülerin , şaşıp beşip barınağa "düşen" kedileri , geçici de olsa yuvalandırmak , o barınak ortamından çıkartmak için harcadıkları çabaya şahit oldum.

belediyeler , aklınızın hayalinizin almayacağı şekillerde toplu hayvan katliamları yapıyorlar. internette üstünkörü bir araştırma yapmanız ya da hayvan haklarını savunan birkaç yahoo grubunu incelemeniz fikir edinmeniz açısından yeterli olacaktır..
onlarca yüzlerce köpek / kedi ; açılan kocaman çukurlara canlı canlı dolduruluyor , vuruluyor ,dövülerek öldürülüyor ,uyutuluyorlar.. hayvanları tedavi etmek,onlarla ilgilenmek,aşılarını yapmak,kısırlaştırmak,onlara düzgün barınak ortamları oluşturmak,kuduz ihtimalini bertaraf etmek manasız(!) geldiğinden olsa gerek ; kestirme(?) yolu kullanmak ve hayvanları ortadan toptan kaldırmak daha manalı geliyor çoğu insana ve kamu görevlisine.

keşke çok düzgün bir ülkede, her işin tıkır tıkır işlediği bir yerde yaşıyor olsaydık ve siz de keşke gönül rahatlığıyla o hayvanı oraya emanet edebilseydiniz.ama şu an,bu ülkenin şu koşullarında....yok öyle bir şey!

annemin cinsiyet değiştirmeyeceğinden ne kadar eminsem , on gün sonra o kediyi tek parça olarak oradan alamayacağınızdan da o kadar eminim.
umarım yanılırım. umarım dediğiniz gibi 10 gün sonra o kediyi oradan alır dediğiniz gibi de besler ilgilenirsiniz. lafımı yemeyi tüm kalbimle istiyorum.

ama biz haklı çıkarsak ; lütfen siz de durun düşünün biraz.ne yaptım ne oldu diye.
kimsenin sizi hayvan düşmanı ilan ettiği yok.. anlattığınız kadarıyla üzerine eğildiğiniz , meşgul olduğunuz kesin.
ama düşüncesiz ve hatalı bir davranışınız olmuş . ki bu da bilgisizliğinizden ileri geliyor bence.

şu an yapabileceğiniz en aklıselim ve insancıl tavır , gidip kediyi gönderdiğiniz yerden almanız ve sonra kuduz olma ihtimalinize karşı(ki ,bir sokak kedisinin kuduz olma ihtimali çok düşüktür , ama bence bu ihtimal milyonda bir olsa dahi gözardı edilmemelidir) gidip aşılarınızı düzenli olmanızdır.
kuduz aşısı canınızı yakmaz. yan etkisi yoktur. ücretsizdir. ve hayatınıza olumsuz herhangi bir etkisi olmaz.

taa en baştan yaptırtsaydınız ; kediyi de doğal ortamından ayırmasaydınız.. her şey çok daha kolay olurdu zaten..

@colonizer ;

"evde hayvan beslemek güzel bir şey mi ki adama çemkiriyorsunuz"

şimdi bu arkadaşın yaşadığı hadiseyle, sizin yorumunuz arasında zerre alaka yok.ya olayı anlamadınız , ya siz "çemkirecek" yer arıyorsunuz.
kimse git sokaktaki kedileri topla evine al bak demiyor.. kimse kedileri sev,onları kolla besle demiyor.

kimse kedi sevmek zorunda değil ki..! seveni de sevmek zorunda değil. evine de almak zorunda değil.
ama sokakta yaşayan ,kimseye zararı olmayan , üstelik de sakat bir hayvanı ; "tırmaladı beni,götürsünler bunu" mantığıyla kafeslere tıkmak belediyelere göndermek , muhtemelen de ölümüne sebep olmak insancıl bir tavır değil..
yapılması gereken şey , kedi tarafından tırmalandıysa gidip paşa paşa kuduz aşısını olması , hayvanın günahına da girmemesiydi.

"Kendinizi eğlemek için hayvan almayın evinize. Ev süsü olsun diye mi o hayvanlar var?"
Şu yazdığınıza ise söyleyecek şey dahi bulamıyorum.. ne düşündünüz , neye istinaden yazdınız ki bunu ? nasıl bir bağlantı kurdunuz , kime laf soktunuz aklınız sıra?

tanımadığınız insanların hayvanseverliğini sorgulamanız ve konuyla zerre alakası olmayan şeyler yazmanız şahane olmuş gerçekten..
eh ama anlamanızı bekleyemem zaten.. kişi,herkesi kendi gibi bilirmiş..zihniyetiniz buysa,başkalarını da kendiniz gibi bilmeniz çok normal.

arkadaşlar şunları altını çizerek tekrar belirtmek istiyorum. kedi nin durumu iyi. ve kediyi sağ salim teslim alıcam 8 gün sonra. ve sizlere şunun garantisini vermek istiyorum. eğer ki benim yetkilileri bunaltırcasına kediye zeval gelmeyeceğine dair garanti alma çabam sonuç vermez se kediye birşey olursa ben bu işin peşini bırakmam. zaten vicdanım buna izin vermez. şunu da tekrar önemle vurgulamak istiyorum. kedinin kuduz ihtimali üzerinde durulması benim uydurduğum bir şey değil veteriner hekim buna gerek duydu. kuduz değil de başka bir hastalığı vardır belki de. kim bilebilir?

@greenish : bu arkadaş da eğer rahat edecekse telefon kayıtlarını kendisine dinletmek isterim. sanırım herkesçe bilinen memur aymazlığından kaynaklanan bir sorun yaşadı.

hatta isteyenler olursa eskişehir de kendileriyle buluşur kediyi görmeye gideriz. olmadı verdiğim telefon numarasını birlikte ararız içleri rahat olur.

@ukaladümbelek: mesajıma aldırma dediğin için o yazdığın mesajı görmedim. hatta gördüm buraya da bişeyler yazdım ama sildim, unuttum gitti. kimseyi kırmaya değmeyeceğini düşündüm.

bir arkadaşın ısrarla hayvanı şundan kurtarın nidalarından da bıktığımı belirtmek istiyorum. yahu kediye iyi bakılıyor diyorum. kediyi 8 gün sonra sağ salim teslim alıcam diyorum. bu kadar önyargı niye? alamazsam o zaman ne diyeceksen de!

kendimi her zaman hayvansever olarak gördüm ve ne yaptıysam kedinin akıbetini kesinlikle göz ardı etmeden yaptım. olay da sanırım birza büyü dü. bunu da hayvanseverlerin fazla olduğu bir ortamda bulunmama bağlıyorum. zaten buna da değer sonuçta bir hayvan ın canı söz konusu.

son olarak herkesin içi rahat olsun. dileyenler kedinin durumunu öğrenmek için benimle irtibata geçebilirler. isteyenler olursa 8 gün sonra kedinin fotoğraflarını da yollayabilirim. zaten kedi birbakıma benim kedim oldu.

[email protected]

@snowflake: kedi iyi değil. ben de öyle.

kediyi pazartesi günü almaya gittiğimde cuma günü mesai bitiminden sonra öldüğünü söylediler. alan bilgisinden son derece yoksun olduğu belli olan veteriner kedinin ölüm sebebini bilmiyor. fakat barınak şartlarından olduğunu düşünüyorum. barınak şartları sokaktan daha iyi olsa da açık bir alan ve hayvanlar soğuktan ölebiliyor dedi veteriner hanım. tabi bu durum öncelikle kedinin kuduz olup olmadığını anlamamızı engellediği için beni derin endişelere sevk etti.

duyuru kullanıcıları haklıydı. ben hata yaptım. lanet olası bürokrasi ve memur aymazlığı hem kedinin canına mal oldu hem de işi daha karışık hale getirdi.

ömür boyu bu vicdan azabıyla yaşayacağım. evet ömür boyu. aklıma geldikçe üzüleceğim. umarım asıl suçlu olan yetkililer ve barınak çalışanları bunun hesabını o kedinin yaratıcısına verirler.

bu kediye bir özür borçluyum. ve gerçekten çok üzgünüm. üzgün olmam kediyi geri getirmeyecek fakat bu olay bana büyük bir ders oldu. sanırım şu anda yaşadığım derin üzüntü ve hastalık hakkındaki endişelerim de yanıma ceza olarak kaldı.

kameranız çok yüksek sıkıştırma kullanığı için bir fark olmaz, sadece premiere gibi programlarda remote control yapamazınız. bahsettiğiniz hüzmeye lens flare denir. önlemek için paralight siper kullanmanız gerekir. ama kameranıza uygun bir tane bulabileceinize ihtimal vermiyorum.

Teşekkürler.
Peki bu "paralight siper" siper dediğiniz nasıl bir şey? Parasoley denilen şey mi?
Şurada görebileceğiniz gibi lens önünde bir ışık kesici var:
www.kurpirkti.lt
O parça çıkartılabilmekte, onun yerine fotğraf makinelerindeki gibi bir şey mi takmak gerek? Ayrıca diğer miniDV kameralarda böyle bir sorun görmedim...

Alıntı...
Saniyede 400-800 megabitlik veri transfer oranını destekleyen yeni ve hızlı bir yol standardıdır. 1394 teknolojisini destekleyen ürünler şirkete bağlı olarak farklı isimler altında toplanmışlardır.  Apple bu teknolojiyi orijinal olarak geliştiren firmadır. Bu teknoloji için firewire ismini kullanmaktadır
Tek bir 1394 portu 63 tane dışsal aygıtı bağlayabilir. USB gibi 1394’ün de tak ve çalıştır özelliği vardır. 1394 ve USB arasındaki ana fark 1394 standardının daha hızlı olmasıdır. Bu nedenlerden, video kamera gibi yüksek veri transfer hızı isteyen aygıtlar için kullanılması beklenir.

Buradan sonrası alıntı değil, ben yazdım:D
miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir.

Ayrıca kasanızda ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir bu yüzden anakartınızda bu özelliğin olup olmadığını araştırın. Eğer anakartınızda bu özellik varsa bir kablo satın almanız yeterli olacaktır, eğer yoksa kablonun yanında bir pcı kartı da almanız gerekli.
Ayrıca IEEE 1394 kablololarında kamera girişleri standarttır fakat bilgisayar girişleri farklılık gösterebilir ve piyasada bu kablolar ve kartlar makul fiyata satılmaktadır.

Sonuç olarak IEEE 1394 portu kullanıp, dvd kalitesinde veri saklamanızı tavsiye ederim.

Ekler:)

*laptoplar için sadece kablo yeterlidir ve standart bir kablodur ve
kablo ucu yapısı olarak 4 e 4 pindir---> getir.net

*Masaüstü bilgisayarlar için genellikle 4 e 6 pin kullanılır---> getir.net
anakartta ieee 1394 portu entegre değilse bu pcı kartı( getir.net ) ve üstteki kablo işinizi görür.

@ukeladümbelek
Teşekkürler.
Aklıma takılan kısım; "ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir" derken? Zaten o port anakarta bağlı değil mi?

Bağlayacağımız makine şu:
www.bogazici.com.tr
Aletin sağ yanında IEEE1394 bağlantı yeri var(Yanımda olsa foto koyardım).

laptop kullanıyorsan problem yok, bir kablo yeterlidir, bu kablo da 4 e 4 pin olacak. Zaten laptop 'unun özelliklerine baktım, ieee 1394 portu entegre olarak var. 15-20 milyon bişey zati:D

Ha bi de bilgisayara aktarmak için "Ulead Video Studio 10" programı tavsiyemdir.

@zeke sinerji yapalım :D [katılıyor musun?]
bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor.

1.soru hiç bir farkı yok. ikisi de sonuçta dijital olan bir veriyi kopyalıyor. ve normalde firewire daha hızlı kopyalamaya imkan veren bir format ancak capture olayı kameralarda bire bir olduğu için (yani 1 saat çektysen 1 saatte capture yaparsın) hız diye bişeyden bahsetmek mümkün değil.
2.soru o olay bende de oluyor bazen parasoley almak en mantıklısı da ben bulamadım şahsen araştırdım zamanında belki de şimdi vardır. sirkeciye hayyam pasajına bi bakmak lazım. ben kendi makinama geniş açı bir lens bulmuştum orda. iyice araştırmak lazım. o ışık çıkma olayını da kısa çekimlerde elinle kapatıp da halledebiliyosun ama koyayım tripod u çeksin diosan parasoley şart. 37mm lik bir parasoley alırsanız işinizi görür. aynı şekilde lens arasanız da 37 mm lik diye aratmanız gerekmektedir.
çeşitli aksesuarları ve "modifiyeli" panasonic kameraları şurdan da görebilirsiniz:
www.pana3ccduser.com
not: biraz geç gördüm duyuruyu.

ayrıca
@ukeladümbelek in dediği "miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir. " cümleler külliyen yanlış.
ben dışarıya iş yapıyorum bu kamerayla ve bugüne kadar hem usb den hem de firewire dan veri transferi yaptım inan hiç bir fark yok. sonuçta ikisinde de 5 dakikası 1 gb olan ham avi video dosyası elde edeceksin. burda önemli olan şey bu ham videoyu hangi programla dvd yaptığınız. ben nero da yapıyorum ve encode undan da çok memnunum.
kısaca: usb ve firewire olayı kameralarda fark etmiyor. kalite aynı.

@zeke: "Flare önlemek için parasoley işe yarayabilir (bri yere kadar) ama GS180 yanılmıyorsam 37 mmlik çapa sahip. Bu küçüklükte bir parasoley bulmak imkansız gibi bir şey. Zaten takınca da acayip sırıtır. "
hiç de imkansız değil bulabilirsiniz ve de hiç sırıtmaz aksine daha profesyonel bir görüntü veriyor.

IEEE 1394 doğru seçim olucaktır. usb diyerek küfür ediyorsun resmen. asfdsfdsgfdg

@ukeladümbelek "bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor."
usb li aktarımda da firewire lı aktarımda da hiç bir şekilde sıkıştırma genişletme=) olmuyor. dediğim gibi ikisi de 720x576 lık dv görüntüyü ham haliyle (5dk=1gb) olacak şekilde aktarıyor. firewire kullanmanız gereksiz ayrıca çoğu program usb portu firewire dan daha kolay görüyor.

@winsome: ben hangi dilde konuşuyorum acaba? usb ve firewire arasında kameradan görüntü aktarırken ne kalite ne de hız farkı vardır. iki görüntüyü aldım yan yana koydum ve denedim zamanında. boyut aynı kalite aynı aktarım hızı aynı. aksini iddia eden sallıyodur.

camcorderinfo.com

bu arada aradığın şeyin adı ingilizcede "hood" die geçiyor. ebay den falan alacak olursan diye söylüyorum.

www.pana3ccduser.com

eyvallah hocam.

yukarıda bir yanlışlık olmuş sanırım "dv sıkıştırmasızdır" iddası külliyen saçmadır. dv zaten bir sıkıştırma formatıdır. kaseda kaydettiğiniz görütü hali hazırda 4:1:1 oranında sıkıştırılmıştır. bahsettiğim şeyse, 4:1:1 oranında sıkıştırılmış görüntünün bilgisayara aktarımı sırasında usb portunun veri aktarım kapasitesinin yeterli olacağıydı. hiç sıkıştırılmamış yani 4:4:4 oranındaki 10 bitlik bir görüntünün 40 dakikası yaklaşık olarak 450 gb tutar.

www.expandore.com mesela bu kamera sıkıştırma kullanmaz. bilgisayarınıza usb ile bağlamayı denemeyiniz :d

aynı ışık koşulları ve açılarda diğer kameralar lens flare almıyorsa korkarım kameranızın optiklerinin kalitesi diğerlerinden biraz daha düşük. ama panasonic genellikle iyi kameralar yapar. mesela gs 500 ü şebnem ferah dvd sinde bile kullanmıştım.

www.youtube.com
olabilir mi acep?

@ukeladümbelek: değil maalesef, benzer bir şeydi, söz de yoktu duyabildiğim kadarıyla
@patricia teyze: bu da değil

shantel - susuleker

www.youtube.com

o değil de patricia teyze, bu verdiğin videoda çalan şarkının adı susuleker mi? hiçbi yerde bulamadım da.

@incredible
videoda çalan susuleker ama kayıt kötü.

shantel - bucovina ?

bu sekilde cok zor. biraz mirildansaniz belki.
edit : yahu daha bugun dinledik okulda, aklima bile gelmedi : )

aradığınız şarkı leo delibes'in flower duet'idir. bu kadar da iddialıyım bak.

burdan dinleyip teyid edebilirsiniz

profile.myspace.com

@prospero
uzun zamandır aradığım bi müzikti. senin sayende tesadüf eseri buldum. Niptuck ta falan çalmışlardı. Teşekkür ederim:D

malesef leo delibes flower duet değil başka bildiğiniz varmı ismi yanılmıyorsam dear mellika gibi birşeydi

ilaç yap en kralı, mini robotlar kana karışıp tamir ediyor falan. gerçi bunun gerçeğini yapmak üzereler nerdeyse belki çok orjinal değil.
ama insan vücuduna girip bir şeyler yapan robotlar yapabilirsin ya da hücrelerin yerini alan makinalar. böylece hiç yaşlanmayız mesela. ya da belleğimizi nöron bazında okuyup dijital kayıt haline geçiren bir ajan olabilir.

evet bu dedikleriniz hali hazırda projede olan şeyler. hatta daha uçuk bi örnek vereyim bilim adamları gelecekte karbon nanotüplerden uzaya bir boru hattı döşemeyi düşünüyorlar. öyle fantastik bir konu bu :)

robot olayı tamam, varmıdır başka fantastik fikirler :)

nano kamera.

abi şimdi elimizde bir bardak ılımış kola var mavi hapı içine atıyoruz anında buz gibi kola oluyor, sonra bir bardak kahve var buna da kırmızı hapı atıyoruz sımsıcak bir kahveye dönüşüyor. çok mu tembelim:D

www.google.com

nano firtina

asıl işlemcinin biti olur:D
Sizin işlemciniz Celeron ailesinin çift çekirdekli işlemcilerinden ve 64 bit.

www.intel.com

edit: Bu listeye göre 32 bit üretim gözükmüyor.

oh yeah demek istiyorum müsaadenizle (:

şimdi benim windows olsun, pardus olsun, linux olsun kurarken 64 bit versiyonlarını tercih etmem lazım öyle değil mi?

32 bitte kullanabilirsiniz. Zorunlu değil yani 64 bit.

64 bit versiyonlar buglu olabiliyormuş, siz kullanın 32 biti ne olacak.

Tuş kilidini açık unuttuysa olabilme ihtimali var.

kendi numarası telefonunda kayıtlıysa olma ihtimali vardır. Kayıtlı değilse 3. bir el devreye girmiş olabilir, mesela bir çoçuk:D

gidenlerde gelenlerde var mı 40 mesaj?
yanlışlıkla olur da 40 tane sms, hem de kendi kendine...! hiç sanmıyorum çantadayken filan olacağını.

eski telefonumda (sonyericsson) orta tuşa basınca ana menü çıkıyordu, tekrar orta tuşa basınca mesaj menüsüne giriyordu, tekrar basınca yeni mesaj menüsüne giriyordu, tekrar basında gönderilecek kişinin seçildiği bölüme geliyordu, tekrar basınca gönderiyordu.

Bazen telefonumu açtığımda taslaklara kaydedilen 20-30 tane boş mesaj görüyordum. Rehberde ilk sırada kayıtlı olan, "aa" olarak kaydettiğim, telefon numarası 0 olan kişiye göndermeye çalışıyordu, Beceremeyince taslaklara kaydediyordu.

ÖZET, evet olabilir, tuş kilidi açık kaldıysa mümkündür.

kendime değil ama telefon menümün en başındaki arkadaşa 15 adet mesajı çantadaki telefon olayıyla göndermişliğim vardır. telefonunda kendisi kayıtlıysa olabilir.

Bende de var aynen o. Laptop kucağımdayken izleyemiyorum, sehpaya koymam gerekiyor.

tam aksine ne kadar yakın o kadar iyidir, göz sağlığı için olmasa bile.

sırt üstü yatıp laptopu da göbeğinin üstüne koyup izlediysen çoğu ayrıntıyı algıyamamış olabilirsin:D

ideal mesafe bir bakışta ekranın tümünü görebileceğiniz mesafedir. mesela alt yazılı izliyorsanız ve ekran çok yakınsa, alt yazıyı okumaktan filmi izleyemezsiniz.

göz ekranda fazla gezinmeyecek yani birşey izlerken.. bir bakışta bütün aksiyonu göreceksiniz..

uzaktan izleyin (hatta uzanarak) ama altyaziyi buyutun ya da altyazisiz...

altyazı varsa altyazıyla görüntünün bir bütün olarak görülebilmesi gerekir. ikisinden birini diğeri için feda eden uzaklık, iyi değildir. altyazı olmadığında, başını ne kadar hareketsiz tutabiliyorsan o kadar iyi.

(git: 40166)

daha önce denemedim ama olur gibi duruyor.

www.ogren.tv

@mr sleepless: bu bir tane dosyayı alıp onun tamamını mp3'e çeviriyor yani bir klip için kullanılabilir. ama ben filmin bir kısmındaki müziği istediğim için işime yaramıyor. yani filmin hepsini mp3'e çevirmeye yarar anladığım kadarıyla.

avidemux ile olur.
avidemux.sourceforge.net

input olarak "stereo mix"'i seçip video oynarken bir ses kaydetme programıyla (windows ses kaydedicisi bile olur) kaydedin. en kolayı budur.

ben divxler için şu programı kullanıyorum...> getir.net

Trim video seçeneği ile filmdeki istediğin aralığın sesini alabilirsin. Ben de özellikle kapanış müziklerini almak niyetiyle bu programı bulmuştum:D

youtube video downloader'ın da böyle bir özelliği var. istediğiniz yerden kesme de yapabiliyorsunuz.

bahsettiğim programı aşağıdaki linkten indirebilirsiniz :

youtubedownload.altervista.org

program kurulduktan sonra aşağıdaki resmi göreceksiniz:

youtubedownload.altervista.org

gördüğünüz gibi 2 seçenek var: üstteki youtube'dan video indirmeye yarıyor. tabi şimdilerde yasak nedeniyleindirme yapılamıyor maalesef.

ikinci seçenek ise bilgisayarda kayıtlı flv ve diğer video dosyalarını başka türlere dönüştürmek ya da sesini ayırmak için kullanılıyor. bu seçeneği seçtiğinizde öncelikle flvdosyalarını arıyor, dosya türünü tüm dosyalar olarak değiştirirseniz dğer video dosyalarını da bulup çevirebilirsiniz.

çevirme için dosya seçtikten sonra başka bir seenek daha açılıyor orda da videonun hangi kısmının kesileceğini seçebiliyorsunuz. istediğiniz saniyeyi belirtiyorsunuz.