Volvoya kurban olurum. Volvoyu yerim. Yirin hatta

Tavsiye veremiyorum piyasaya dair fikrim olmadığı için. Volvoyu yalamaya geldim, gidiyorum.

O paraya V40 alamazsın.
Corolla falan bak.

volvo s40 bile alamazsın 50 bine. nisan-mayıs gibi çok aradım volvo v40-s40, temiz s40 lar bile 55-60 bin arası en düşük.

Mecbur corolla ya da opel e yoneleceksin

fiyat olayını bilmeden v40 candır.

bmw 116 da süperdir, ama volvo harika.

bir de garip garip tipler bmw 3ten başlar filan der. kafa göz dalmalık.

o paraya volvo olmaz aynen. ama volvo inanılmaz bir araba ben volvo sürüpte başka arabaya bakan bir adam görmedim.

solcu zirvalari iste. ben de senin gibi dusunuyorum sanirim tam olarak.

ben örneklerinizdeki gibi bir duruma iş cinayeti dendiğini görmedim. ülkede pek iş kazası yok. daha çok iş cinayeti var, ondan olabilir. eğer bütün önlemler alınmışsa, kısaca tüm gereklilikler yapılmışken buna iş cinayeti deniyorsa; art niyet vardır zaten. herhangi bir kesimin zırvası değildir ama. bir tarafa yıkmamak lazım.

beni de asıl şaşırtan her iş cinayetine kaza işte, olur böyle demek. bu işin fıtratında dendi, yakın zamanda. oradan hesap edin.

ornek yanlis bence; "adam emniyet kemerini takmadi" diye bir cumle yok. Takmiyorsa cikmayacak/calismayacak. Bu is cinayetidir. Kavramlari suclu/sucsuz diye ayirmayin, kendi hatasi yahu diye bakmayin adama o hatayi yapma firsatini vermemek mesele zaten. Bu ulkede dusup olmus adama eminyet kemeri giydirip baglamamis adam diye savciya savunmaya yapan var. Az suclu, cok suclu, iyi niyetli vs. bu kavramlar suistimale acik kavramlar. Yasalar zaten her olaya is cinayeti olarak bakmiyor bu sebeple zaten 23423423 tane evrak imzalaniyor ama genel kavram olarak force major durumlar harici is cinayetidir benim fikrim.

windowsguvenlikduvari +1

İşveren gereken önlemleri almadıysa ve işçinin bu önlemlere uymasını sağlamadıysa iş cinayetidir.

zamanında bu iş kazaları/cinayetleriyle nam yapmış tuzla tersanelerinde çalışan bir arkadaşım vardı. onun anlattıklarına göre, çoğu kaza işçinin bireysel hatası yüzünden oluyor, çünkü adamlar inanılmaz derecede cahil diyordu. gaz kaçıran oksijen tüpünü ağzında sigarayla söndürmeye giden adam var, tek tek hepsinin başına isg'ci de dikemiyorsun diyordu.

yine aynı şekilde zonguldak'ta kömür ocağında çalışan birisi de, ortamdaki gaz miktarını algılayıp tehlikeli seviyeye geldiğinde uyarı veren cihazın başlığını poşetle kapatıp bantlayan(öterse uğraşmayalım diyeymiş) işçilerden, ocakların derinlerinde gizli gizli sigara içmeye çalışan işçilerden vb. bahsetmişti.

o potansiyelde oldukları elbette bir yorum. ama ülkemizdeki kazaların hemen hemen tamamı önlem eksikliğinden kaynaklanıyor. tüm önlemlerin alındığı durumda olan kazalar %3-4 dolyında olarak ifade ediliyor.

yani adamlar %96-97 haklı.

emniyet kemeri takmadığı için düşen işçi gayet güzel bir cinayet örneğidir.

Senin gibi bu işi hafifleştirmeye çalışanlar arttıkça, cümleler yumuşadıkça bu tip olaylar normalleşiyor. biz bunu bu kadar dillendirmezsek yarın "hepimiz insanız hata yaparız, bu hata neticesinde 5 kişi can verdi. ufacık bir hata halbuki. olur böyle şeyler" denecektir.

Emniyet kemeri takmayı unutmak veya takmayı reddederek bir vinçten düşmek mesela. Cinayettir dedik. neden? Çünkü sen oraya bir önleyici sistem koyarsın, emniyet kemeri takılmadığında vincin yükselmesi engellenir. çok ucuz bir poka-yoke'dir bu mesela.

windowsguvenlikduvari ve wallcan +1

gerekli önlemler full alınmış her şey %100 doğru ama yine de o adam imkansız sebeplerle ölmüş falan o zaman ok ama zaten bu "kaza"ların çoğu önlem alınmamasından, ya da alınan önlemi uygulatamamaktan kaynaklı. terimi biraz yozlaştırmışlar mı evet, ama haksızlar mı hayır. türkiyede yaşanan iş kazalarının hepsine yakını cinayettir.

bir arkadaşım çalışmış ekolü de gelmiş. evet hep bir arkadaşlar böyle örnekler görüyor. vallahi benim bir arkadaşım da demir-çelik fabrikasında çalışıyor. vinçten düşen bir parça işçinin bacağını kırıyor. adamı tehdit ediyorlar, eğer söylersen bunu çıkarmayız seni buradan diye. kağıt imzalatıyorlar adama.

bu arkadaşlar da bitmez asla. heh evet hep cahil bu insanlar. nerede ölüm deyip atlamaya çalışıyorlar. uğraşmayalım falan diyorlar tabi. işvereni görmeyenler için söylemesi kolay tabi.

Normal bir tanım bence. Çünkü göz göre göre ölüm geliyor. Baret takan adama iş kazası geçirdi dersin, ama baret takmayan birinin şantiyeye girmesi intihar gibi bir şeydir.

cengiz semercioğlu tarzında duyuru olmuş.

emniyet kemerini takma zorunluluğunu getirmeyen patron suçsuz, takmayan işçi suçlu. oh ne ala

@burya: hayır, takmayan işçi de suçlu.

emniyet kemeri takmayan işçiyi çalıştıran patron durumdan sorumlu kişi.

@killerbee

tabi ararsın. neden aramayasın? her şeyin harika gittiği, hukuk kurallarının işlediği bir ülkede ararsın tabi. ama burada arasan da öyle olmuyor. hukuk da parası olanın tarafında çoğu zaman. hele ki korkular varken. adam işe girememekten değil, o kazanlardan birine atılmaktan korkuyor inanın. arkadaşsa, bizimki de arkadaş. oradan biliyorum.

ayrıca cinayettir. ben sizi bilerek radyasyonlu bir odaya çalışmanız için sokarsam, gerekli kıyafetleri giydirmeden; iş uğruna canınıza kast etmiş olurum. bu da cinayettir. kafasına sıkmakla aynı şey. yani kişinin kafasına silah tutup çalış demek yerine, odaya atıp çalış deniyor sadece.

tr dünyada en fazla iş cinayetlerinin yaşandığı ülkelerden birisi.

hangi apartman iskelesinde kemer var? kemeri geçtim korkuluk bile yok.

birileri böyle ihmal sonucu ölümlere fıtrat dediği sürece bizler cinayet diyeceğiz. "bizler" kim? insan olduğunu düşünenler. solcu falan da değilim.

insan yaşamının solculukla ilgisi yok. evet bu işin peşinde olanlar solcular çünkü onlar eleştirmesini biliyor ve diğerleri gibi "ama devletime zarar gelmesin" demiyor.

kemerini takmadığı için ölen birinin sorumlusu aynı zamanda patronu ve hatta şefidir. takmıyorsa ceza verirler ya da işten atarlar.

ayrıca insan ölümlerini normalleştiren sağcı zırvalarına inat böyle şeyler daima savunulmalı.

15 bin kişinin çalıştığı tüm türkiye'de faaliyet gösteren bir firmanın iş güvenliği sürecini koordine ediyorum. net olarak söyleyebilirim ki iş kazalarının % 90'ı alınan önleme uymama veya önlem alma sorumluluğu olan kişinin gerekli önlemi almaması nedeniyle gerçekleşir. insan davranışları bilgisayar algoritmaları gibi değil, bir klasöre erişimi kısıtladığınızda kafanız rahat o klasöre -hackerlar hariç- kimsenin girmeyeceğini düşünebilirsiniz. ancak çalışma ortamında öyle olmuyor.

tamam bir çok küçük işyerinde her adam her işi yapar mantığı olabilir ancak türkiye'nin çoğunluğunu oluşturan sanayi, hizmet, inşaat vb. alanlarda genelde her adam her işi yapmıyor ancak kazalar hep işçinin üstüne vazife olmayan işlere el atması sonucunda oluyor. art niyetli olsanız bile işveren vekili veya yönetici kusuru bulamayacağınız onlarca kaza örneği verebilirim burda.

bazen kaza görüntülerini izliyoruz, konuşmaları dinliyoruz. aklınızın alamayacağı kadar saçma şekilde kazalar oluyor. adam kilitli trafo odasının kapısını tornavidayla açıp içine giriyor mesela. orada çarpılıp ölse iş kazası mı olur iş cinayeti mi ?

inşaatlarda en sık olan kaza yüksekten düşme. adam çıkarken kemeri takıyor, tepeye çıkınca şef, uzman vs. gidince birbirlerine bağlayıp çalışıyorlar. düşerse ikisi birden düşüp ölüyor. uç örnek gibi gelebilir ama bu tür olaylar günde defalarca olan şeyler. her seferinde birileri ölmüyor olması tamamen şans.

bir diğer konu da iş güvenliği önlemlerine işçileri inandırabilmek, ikna edebilmek. eğitim vermeden imza attıran işveren elbet vardır, onlar sonradan ortaya çıkıyor zaten ama gerçekten ciddi ciddi verilen eğitimleri 100 kişiden 5 kişi ya ciddiye alır dinler ya dinlemez. beyaz yaka çalışanda bu daha da düşüktür, onların farklı bir kibiri var.

neyse çok uzatmak istemiyorum, bazı kazalar gerçekten iş cinayeti. insanları göre göre ölüme gönderiyorlar ama tüm kazalara iş cinayeti demek fazlaca romantizm içeriyor.

türkiye'de ayda en fazla ölümlü iş kazası olan dönem haziran-temmuz dönemidir. bu yıl rekor kırarak 2 ayda yaklaşık 500 kişi hayatını kaybetti. halbuki kurban bayramında insanların kendi hatası nedeniyle 1 haftada 500'den fazla kişi hayatını kaybetti.

mesela bu yılın başında bir mezbahada kolunu kesen bir kasap kan kaybından öldü, iş cinayeti dendi. bu bayramda 8 kişi kendini kesip öldü, görünmez kaza dedik.

insani bakış "iş cinayeti"dir, daha sağ ve sığ bakış ise iş kazası der geçer. insanlıktan nasip alıp almamakla ilintili tamamen...

hala işçi yüzünden diyenler var. ben anlamıyorum. yahu bu ülke cayır cayır çocuk işçi çalıştırmıyor mu? 2015 itibariyle 57 çocuk işçi öldü mesela. ama yok kaza evet. türkiye ekonomisine yön veren falan filan evet.

@windowsguvenlikduvari

sapla samanı ayırmak lazım. türkiye'de aşırı bir denetimsizlik var, yani herşey saldım çayıra mevlam kayıra modunda gidiyor. ama durum böyle diye genelleme yapılamaz. yapılırsa kazaların önüne asla geçilemez çünkü sorunu yanlış yerde aramış oluruz.

türkiye'de kazaların 1. nedeni eğitimsizliktir, cehalettir. bunda suç kimin orası ayrı bir konu, bence cehalet en büyük devlet politikası. ancak bu eğitimsizlikten kaynaklanan on binlerce kaza nedenini "önlem almama" olarak kabul edersen yanılırsın. zaten yanılıyoruz. türkiye'de kazaların % 90'ı alınan önlemlerin uygulanmasındaki eksiklerden oluşuyor.

tüm kazalara iş cinayeti diyerek topu, önlem almakla yükümlülere atarsak sorunu çözemeyiz. dediğim gibi çözemiyoruz da zaten, yıllardır iş güvenliği konusunda 1 adım ilerleyemedik.

Guvenlik konusunda takintili biriyim. Su arabayi yolunu karsisina cek desen emniyet kemerini takar oyle cekerim.
Is kazalarinda en az isverenler kadar (en az diyorum bak) calisanlar da kusurlu. Kim ne derse desin, kesinle durum boyle tr icin.

Bircok is kazasinin ben de cinayet oldugunu dusunuyorum. Ama bir o kadar da cinayet degil ahmaklik olanlar var. Turk milleti guvenlik onlemi almayi sevmiyor. Herhangi bir fabrikaya, insaata ya da imalat yapilan bir yere gidip kisa bir gezinti yaparak durumun vehametini gorebilirsiniz. Calisan adam usengecliginden gozluk takmiyor, baret giymiyor, onlem almiyor, makineyi calistirirken talimata uymuyor falan da filan. Mustehak. Tedbirsizlik olum getirir, dolayisiyle goz gore gore olume davetoye cikarmak benim gozumde cinayettir. Duruma gore isverenin isledigi cinayettir ya da dedigim gibi calisanin hatasidir ve ona da intihar derim.

Akli basinda bir insana emniyet kemerini takmasini soylersin, talimatlari calisma ortaminda ilgili yerlere asarsin ve adam da olum hos bir sey olmadigi icin bu talimatlara uyar. Ne yapalim, hayatini tehlikeye atmasin onlemini alsin diye kirbaclayalim mi adami?
Enmiyet kemerini takmamak gibi seyler kesinlikle cinayet degildir. Herkesin basina kurallara uyuyor mu diye denetlemek icin nobetci mi koyacak adam? Guvenlik icin gerekli talimatlari verdiysen, gerekli tum ekipmani da tedarik ettiysen bir isveren olarak sorumluluk tamamen senden cikmistir. Adam afedersin gerizekaliysa yapacak bir sey yok.
Neden emniyet kemeri takmamasina musade etmeyecek ortam saglamak zorunda olsun ki? Akli basindaysan, okuma yazma da biliyorsan gereken talimatlara uyarsin, olur biter.
Kimse kimsenin hayatina o kisinin kendinden daha fazla sahip cikmak zorunda degil. Bu tamamen sacmalik.

Bir de bunlarin hangi birini garantileyeceksin. Bareti takmadan calisamasin diye silikonla adamin kafasina mi yapistiracaksin? Isverenin sorumsuzlugu suc oluyorken calisanin kendi sorumsuzlugu neden suc olmuyor. Calisan gerizekali olup kendi hayatini dusunmeyip, sorumsuz davranma hakkina sahipse isveren de sorumsuz davranma hakkina sahip o zaman.
Emniyet kemerini arabada takmamak icin kemeri koltuga takili birakan insanlarin oldugu bir ulkede yasiyoruz. Ayni aptallik bir fabrikada oldugu zaman neden cinayet oluyor? Emniyet kemerini takmadigi icin trafik kazasinda paramparca olan adam icin neden otomobilin ureticisinin isledigi cinayet demiyoruz o zaman? Emniyet kemeri takmamama musade etti araba ureticisi, takmadan araba kullanacak ortami sagladi bana, benim kurnazlik yapip emniyet kemerinden kurtulmama bir care bulmadi, olursem cinayettir bu..

Adam guvenlik ekipmanini kendi takmasa bile isverenin sorumlulugudur diyenler imalathaneleri ve calisanlari bir gezsinler ve ne durumda oldugunu gorsunler.
Adam kaynak yapiyor, gozluk yok, koruyucu yok bir sey yok. Ne yapacagiz, gozlugu zincirleyecek miyiz adamin suratina?

Deste halinde kagit kesen giyotin mesela. Uretici adam giyotunun hem sag hem sol yanina buton koymus, ayni anda basili tutman gerekiyor giyotinin inip kesmesi icin. Urretici adam 2 buton koymus ki bir takim gerizekalilar (bu ifadeyi cok kullandim afedersiniz) bir eli butondayken diger elini giyotinin altina falan atmasin kartonu duzelticem diye. Avrupali uretici bunu yapmis. Bizde adam bunu kullanirken ne yapiyor?
Bir eliyle butona basiyor, oradan sesleniyor "sssst lan Mahmut su butuna bassana benim elim dolu", diger elini makinanin calisma alaninda tutuyor, parmaklari gidiyor.
Evet aynen bu oluyor. Bu adama ne yapacaksin sen? E bu adam gerizekaliysa isverenin sucu ne burada?
Bu adam da gerizekalidir buna cinayet diyen de. Insanda biraz mantik olur.

Turkiye icin kosuyorsak bircogu (bana gore) isverenin dolayli isledigi cinayet olmakla birlikte bircogu da kesinlikle cinayet degil, intihar. Calisanin kendi insiyatifiyle intihara tesbbusu ya da intihari.

@tuzzluk

durun ayırayım sapla samanı. sizin işçiden anladığınız sadece fabrikalarda çalışan işçiler sanırım. tabi siz de haklısınız. mesela ev işlerinde çalışanlar, hani şu gündelikçi dediğimiz, hala işçi sayılmıyor bu ülkede. sigortalı olabilme imkanları daha düne kadar yoktu bile. onların ölümü işçi ölümü olarak geçmiyordu mesela o rakamlara. haberlerde işçi denmez bunlara mesela. ilerliyorum samana doğru şimdi. tarım işçileri var mesela. bu ülkenin bir gerçeği. mevsimliktir üstelik bunlar. daha yeni yeni belirli eğitimler veriliyor bu insanlara. temel sağlık eğitimleri üstelik bunlar. çadırlarda barınan bu işçiler için işverene prefabrik ev yapılma zorunluluğu hala getirilmiş değil. devlet eliyle yaptırılan evler tarlalara uzak. işçi orada kalamıyor zira tarlalara gidebilmek mümkün değil. herhangi bir ilaçlama yapılmıyor. yılan sokuyor mesela bu insanları. en yakın hastane 40 km ötede. işverenin götürme gibi bir yükümlülüğü yok. o da götürmüyor. iyi gidin diyor. sonra işçi işveren kavgası görüyoruz işte televizyonlarda. kendi gözleriyle görmüş biri olarak söylüyorum bunları.

samana geldik mi? durun devam edeyim. tarlalarda çocuklar çalıştırılıyor. sosyal güvenceleri yok. zorla çalıştırılıyorlar. paralar eksik veriliyor. yevmiye değil kabala sistemiyle paralar dağıtılıyor mesela. nedir kabala? kelimenin kökenini bilmiyorum ama orada çalışan işçiler, çıkardığın ürün kadar para aldığını söylüyor. istediğin kadar çalış diyor işveren. sonra da çuvalların başına gelip, bunda çalı çırpı çok. 10 kilosu yalan bunların diyor. ilerleyeyim biraz daha. tuvalet yok tarlalarda mesela. su yok. ondan sonra bu çağda kim veremden öldü falan gibi sözler yine televizyon başında. burada önlemler alınmış mı yani şimdi? yoksa diğer yüzde 10'un içinde mi kalıyor? anlamadım ben.

ben yarın bir gün yeni bir işe girsem, bana eğitim veriliyor mesela. thy'ye gireyim şimdi. hop bilmem ne eğitimi. 2 ay. ondan önce iş yok. eğer eğitim olsa sorun dediğiniz gibi o zaman o işveren o eğitimi vermekten de sorumlu olmalı. ama tabi işçi olunca durum farklı.

@windowsguvenlikduvari

sapla samanı ayırmak lazım derken tam olarak bunu kast ediyorum zaten. insanları göz göre göre ölüme gönderiyorlar, bunlar iş cinayetidir dedim. sen de benim iş cinayeti olarak gördüklerimi benim önüme sap-saman diye çıkarıyorsun.

iş cinayeti olan var olmayan var. bunu ayırmayıp hepsi iş cinayeti dersen iş cinayetleri artarak devam eder. bir olaya sadece işveren suçlu veya işçi suçlu gözüyle bakamayız ki, ben şahsen öyle bakmıyorum. yıllardır bu işin içindeyim, verdiğin örneklerin işçi açısından çok daha kötülerini gördüm, yaşadım. tam tersini de yaşadım.

yani her işin iyisi de var kötüsü de. çok önlem alan da var hiç almayan da. alınan önleme harfiyyen uyan da var, uyacağı bir önlem bulamayan da, önemi hiçe sayan da. bu yüzden diyorum ki sapla samanı ayırmak lazım, bu yüzden her kaza iş cinayeti değildir. çok iyi incelemek lazım kazaları.

tazminat almak için elini koparan adam gördüm ben, neyse ki kamera vardı da mahkemede itiraf etmek zorunda kaldı. olayın sadece işveren tarafı yok ki, sen git makinanın korumasını sök, çalıştır içine elini sok. sonra tazminat istiyor ama oranın şefi var, iş güvenliği uzmanı var, vardiya amiri var... işveren hariç bi dünya suçsuz adam var, tazminatın hepsini patrondan almıyor ki devlet. kafasına göre bölüyor. tabi buradan da ölenler bilerek öldüler anlamı çıkmasın. her türlü insan var ülkede, kazaların da yüzlerce farklı nedeni olabilir.

bugün bu örneği verdiğin işverenler dünün işçileri. bir çok işçi tanıyorum, işçiyken sikayet edip patron-taşeron vs olunca aynısını kendi işçisine yapan. olay tamamen eğitimsizlikten başlıyor.

@tuzzluk

ben zaten buna karşı çıkmadım, duyurunun ikinci cevabı da benim. orada art niyetli durumlardan bahsettim. elbette her zaman işveren suçlu değil. ama öyle bir söylediniz ki, türkiye'deki kazaların %90'ı alınan önlemlere uymayan işçilerden kaynaklıymış. siz dediniz bunu. ben buna karşı çıkıyorum. önlem alan çok az kişi var. alınan önlemler yarım ya da eksik. önlem alınmasını savunurken, önlem alana laf edecek değilim. sapla samanı da tam bu noktada ayırdım. bir sektör söyleyin ki her alanında önlem alınmadan iş başlayamaz olsun. madencilik mi, tarım mı, demir çelik mi? ah evet var ama önlem almadan işe başlamayan firmalar. yok değil. 5 tane sayarız işte hep beraber maksimum.

bende aynı düşünce yok.

buna iş cinayeti diyebilir miyiz? twitter.com

Müthiş birbirinize girmişsiniz gençler.
Bir kaç kişi de bana sallamış, normalleştiriyormuşum filan :)

Neyse herkese teşekkür ederim. Ben merak ettiğim cevabı aldım.

bu islerden anlamam yalniz, imei numaraniz bir sekilde calinmis olabilir mi? ayni imei'de birden fazla telefon olabilir mi?

servis derim

@idexo orijinal imei hala benim telefonuma kayıtlı görünüyor, e-devlet'ten kontrol ettim.

@tuzzluk,

e-devletten gördüğün şey o imeinin hangi cihaz üstüne kayıtlı olduğunun devlet kaydıdır. yani teoride senin cihazda görünmesi doğal. pratikte kopyalanmış olabilir.

Garantiye yolla eğer şüphen varsa ma bence senlik biiey yok

@la rana,

imei kopyalama işlemi nasıl olabilir peki ? telefonu ambalajında yurtdışından aldım, ilk ben çalıştırdım, pasaporta kendim kaydettim, hiç servise veya telefoncuya götürmedim, kullandığım uygulamalar da normal herkesin kullandığı sosyal medya vs uygulamaları. bu durumda da kopyalama yapılabilir mi ?

@birdposing,

telefonu yurtdışından aldım, samsung global garanti diye bişey var mı ?

bu arada sorun ortaya çıktığında vodafone kartımı alıp çalışan başka telefona taktığımda da hattım şebekeye bağlanmıyordu, yani sorun telefondan bağımsızdı. sonra vodafone müşteri hizmetleri hattımı resetledi bişeyler yaptı, telefonu açtırdı kapattırdı. hattım düzelti farklı telefona takınca çalışıyor ama kendi telefonum bu durumda kaldı. ilgisi olabilir mi ?

Kontratta şu kadar deposito alındı diye bir bölüm var. Oraya yazılıp imzalanır

ev kiralarken kiracı, ev sahibi ve emlakçı beraber oturur şartları konuşur sözleşmeyi yaparlar. bir para verilecekse daha sonra verilir. sözleşme yaparken binanın dask sözleşmesini de mutlaka getirmeleri gerekir. sonuçta o evin o kişiye ait olup olmadığının başka ispatı yok. böyle bi dünya dolandırıcılık oluyor. evi kiralayıp kira, depozito vb. veriyorsun, evin sahibi başkası çıkıyor.

ben olsam sözleşme yapmadan önce parayı isteyen ev sahibine güvenmem. sen para vermeden eve girmeyi teklif et bakalım tepkisi ne olacak ?

A380 inmez çünkü Türkiyeye A380 ile sefer yapan havayolu bulunmuyor. 747 iner saatlerini malesef öğrenemezsin. Çünkü sefere planlanan uçaklar günlük hatta operasyon durumuna göre anlık planlanır.

www.flightradar24.com

flightradar'ı biliyorum, bana gün ve saat verebilecek bir bilgi lazım.

sabiha gökçene a380 inmesi yasaktır. 747 iner en basitinden my cargo şirketinin 747 leri var

yasak olmasının sebebi nedir?

kokpit.aero

Turkiye'de A380'in dolu bir sekilde inebilecegi pist yapisina sahip bir havalimani yok. Ataturk'e gecmiste Lufthansa ve Emirates'in A380'leri gelmisti; ama onlar da yolcusuz gelmisti.

çünkü yolcusu ve kargosuyla birlikte çok ağır.

staj yaptığım küçük bi havalimanına inmiş zamanında a380. binadaki bütün camları falan patlatmış hep kalkarken. o yüzden yasak olabilir.

kim nasıl gün ve saat verebilsin ki ?

flightradar'ı açarsın, sabiha gökçen rotasında olan büyük uçaklara bakar tahmini varış saatini izlersin. uçağı önceden tespit edersen belki 1-2 saatlik süren olabilir, o sırada gidersin. uçak tarifeli ise aynı havayolunun diğer uçuşunun varış zamanını da yaklaşık olarak öğrenmiş olursun.

inen bi 747 buldum.

www.flightradar24.com

ben hekim holding de istenildiği zaman mesaiye kalınacağına dair yazıyı imzalamamıştım. olay büyümüştü işi bırakmak veya imzalamak durumunda kaldım. imzaladım, iş bulup ayrıldım. bu tip şeylerde sonuç işi bırakmaya kadar gidebiliyor. bunları da göz önüne alarak plan yapmakta fayda var.

@ want2die detaylı bilgi için teşekkürler. benim de asıl isteğim kanunda bu cezalar nelerdir ne dahildir...vs idi.

neticede bu formda "...bu kurallara uymadığım takdirde xxx nolu iş güvenliği kanunu yyy bendi uyarınca işlem yapılacağını kabul ederim" tarzda bişi olsa daha uygun olmaz mı?

bir de mavi yakayı (ülkemizdeki genel yargıyı düşünürsek belki haklı olarak) yerden yere vurmuşsun da beyaz yaka ne olacak? ben normalde ofisteyim ancak gün içinde 1-2 kere de olsa üretim hattına girmek durumunda kalıyorum. (çok ağır şartlar yok bu arada)

şimdi yarın bigün bana kıl oldu işveren ben de mesela hasbel kader iş ayakkabısız, gözlüksüz...vs üretimden geçmek durumunda kaldım. normalde uygulanmayıp da kağıt üstünde var olan eften püften bişeyi bahane ederek bana ceza veremez mi?

sıkıntılı bir durum yok bunda. kanunen zaten alınan iş güvenliği önlemlerine uymak zorundasın. firma sadece bunu sana bildirdiğini belgelemek için imza alıyor.

ofis çalışanı olsan bile üretime iniyorsan 1-2 kere de olsa ayakkabını giymen gerekir. başka önlemler varsa onlara da uymalısın. kanun ne der çok önemli değil, kendi sağlığın açısından giymen en doğrusu. üretimde başına ne gelir belli olmaz, sen önlemini al. böyle üretim alanına 1-2 kere giren çalışanlar oransal olarak daha fazla iş kazası geçiriyor diyebilirim.

fark var evet. direktör > müdür > şef

Şef müdürün bir altıdır ama bazı firmalar maaşı biraz daha ucuza kapatmak için müdür olmadan şef diyebiliyorlar.

müdür %100se şef %70 falan işte :D şirkete göre de değişir bu benim kendi görüşüm..

ara rütbedir, müdür albaylıksa şef yarbaylık-binbaşılık diyebiliriz.

firmanın organizasyon şemasına bak. bunun bir standardı yok, firma bana göre şef müdürden üsttedir derse şef daha üst olur, kimse de sen neye göre böyle yaptın demez. bazı işletmelerde müdür de yoktur sadece şef olur mesela.

firmaya göre değişir o, ben müdür olmadığım halde direk supervisor(türkçesi şefe denk geliyor işte) unvanıyla direk genel müdüre bağlıyım, bir sürü müdür var ama firmada en yetkili imza bende, ben imzalamadan hiç bir iş olmuyor.

amacin cok yer gormek ise buyuk sehirlerde 2-3 gun gecirip baska sehire gecebilirsin. ancak tavsiyem, en azindan 4-5 gun harcayarak 4 yer gormek daha mantikli. hem yorgunluk az olur, hem de daha cok sey gorursun. maddi olarak da ekonomik olur.

nasil planlarim, sanirim ucak bileti ucretlerine gore planlarim. biraz zahmetli olur belki ama fiyat/performans da onemli.

yazdığınız şeyi okumadan sakın olabildiğince çok ülke görmeye çalışmayın diyecektim,

bir şehre gittiğinizde yol yorgunluğunu atmanız, kalacak yer bulmanız, harita vs. toplamanız ciddi zaman alıyor, 2 günde gezdiğiniz şehirden hiçbir şey anlamazsanız, ertesi gün yolda olacaksınız filan...

bence hakkını vererek 3-4 şehri gezin,

ben öğrenciyken barcelona'yı 2 günde gezmeye çalışmıştım interrail sırasında, yıllar sonra bir daha gittim ki ne göreyim... ben hiçbir şey anlamamışım fıstık gibi şehirden..

kuzey evropa mı yoksa orta ve güney mi düşünüyorsun?

iskandinavya ve ingiltere hariç her yer olur.

gideceğin ve döneceğin günü sayma, kalır 16 gün.

şehirler arası seyahat olan günleri de sayma. ulaşım, havaalanı veya terminalden şehre ulaşım, oteli bulma, yerleşme derken o gün gider. kaç şehir görmek istiyorsan şehir sayısı-1 günü de böyle çıkar.

bu mantıkla 5 şehir için gezeceğin 12 günün, 4 şehir için 13 günün kalıyor. arada elbet yorulacağın için 4 farklı ülke şehrine 13 gün ayırmak daha mantıklı.

2. göreceğin şehirde mutlaka uzun kal ve 1 gün tamamen dinlen yoksa diğer yerlerden bir şey anlamazsın.

ülkeler arası uçak değil tren kullanın, çok daha rahat ve hızlı ulaşım sağlarsınız.

tren pahalı.

eger istanbulda ise kilosu 2.5 eurodan "amatör kargoculuk" yapan bir yer var. oldukça da kullanılıyor. lakin sadece milano ve çevresine teslim var. sen neredesin? işini görürse yaz bana yollayayım bilgileri.

Gönder Ptt ile sorun çıkmaz kolay kolay
Paketlemeyi güzel yap adresi vs büyük büyük yaz sadece barkodlu etiketin üzerinde Olmasın adres gerekirse uyuşturucu bandı Dediğimiz band ile sarabilirsin
Yoğun şekilde kullanılıyor yurtdışı gönderimi PTT'nin
bi Almanya örnek alınsa lojistikte tekel olurlar ama işte Boşluk var.
Kurumun cibuti'den tut fransız guayanasına kadar eli var. :)

diğer firmalara baktığımda sadece bir koliye ortalama 400 euro istiyorlar, ben o paraya PTT ile hepsini yolluyorum. Yorumları okuyunca biraz gözüm korktu açıkçası. Çok sağol bilgilendirme için

ptt ile sorun çıkacağını sanmıyorum. sonuçta ptt gümrüğe kadar taşıyor, italya'daki taslimatı italya içinde hizmet veren bir kargo firması veya yerel posta kurumu yapacak.

lisans da aldığım derse göre 2500 tl maaşları var diye biliyorum 3500 de olabilir. ama benim beni isg üzerine arayan bi işveren taşeron biz işi bize verenden 2500 alıyoruz sigortaydı stopaj dı 1500 kalıyor geriye biz de 1500 veriyoruz demişti. ben isg uzmanı değilim ama derslerini aldığım için aramıştı beni. neden bu kadar düşük ücret diye sorunca anlattı.

belgeyi yeni aldığın için iş hakkında tecrübesiz olduğunu kabul ediyorum. tecrübesiz ve belgesini yeni almış uzmanların yüksek maaşlarda iş bulması kolay değil. zaten piyasada bir çok firma olaya formalite gözüyle bakıyor.

1400-1500 liraya çalışan c sınıfı iş güvenliği uzmanı da var tecrübesine ve yaptığı işe göre 9-10 bin lira alan da var.

kendi mesleğinle ilgili bir firmada mühendislik tecrübelerinle birleştirip iş güvenliği uzmanlığı yapabilirsin. kariyerine hangi yönde devam etmek istediğine karar ver önce.

4. leventten yenikapıya metro. aktarma yenikapıdan havaalanına metro.

gece yarisi metro olmayacak ama? 6-7 saat onceden cikmamanin bir yolu yok mudur?

havataş mı ne varsa, gece taksime gidip taksiyle, oradan havataşa binilebilir.

doğru saatleri dikkate almamışım, taksimden havataş +1

Ayn mesafeyi, sabah 9 uçağına yetişecek şekilde 40 dk da gitmişliğim var.

dolmuş, metrobüs,yenibosna durağından taksi..

sabah 6 ya tam uymasa da, taksi metrobüs taksi.. toplamda havataş kadar tutar muhtemelen.ve daha hızlı olabilir.

normal şartlarda mantıklı olmasa da yarın sabah için en kolay yol gece gidip orda beklemek.

şu anda özellikle levent tarafında deli gibi kar yağıyor. Hava tahminlerine göre bu yağış yarın da aynı şekilde devam edecek. Bu şartlarda ben olsam kara yoluna güvenerek plan yapmam. özellikle sabahın o saatinde araçlar geçmediği için yollar tamamen karla kaplı olabilir.

tercih senin ama bence geceden hazırlıklı git orada bekle.

xiaomi yi 'yi kılıf lens sopası gibi ekipmanlarıyla aldım takılmadı.

75 euro geçiyor takılabilir. an itibariyle 82.17 dolar 75.102 euro yapar.

gümrüğe takılma sınırı yaklaşık 81-82 dolar. garanti olsun diye satıcıya önceden mesaj atıp ürün bedelini daha düşük yazmasını isteyebilirsin.

takılır abi. cüzi bir miktar daha ödemen lazım gümrükçü ablalara

hocam saticiya mesaj at yada not olarak ekle dusuk gostersin -ki genelde oyle yapiyorlar zaten otomatikman- sorun olmaz

takılır abi diyenleri takma.takılacagi gümrükte sansına baglı.daha 2 gün önce amazon üzerinden alinmis 2000liralık ekran kartina devlet vergi kesmedi.cunku her kutu kontrol edilmiyor.hele ptt ile gelenler nerdeyse hiç bakılmıyor.ama bu kesin ödemessin anlaminda degil bildigin sans.

satıcıdan fiyatını düşük göstermesini isteyin.

bu arada mobilden alınca 81,18 bilmiyosanız hani...

takılmayabilir.

temmuz'da 150 dolar'a aldığım moto 360 için amazon önce gümrük vergisi kesti, toplam 180 dolar geçtim. Sonra gümrüğe takılmadığı gerekçesiyle vergiyi geri iade ettiler. 30 doları geri aldım.

o sıralar da dolar/euro makası kapanıyordu bildiğiniz gibi, tahminim 120-130 euro'ya falan denk geliyordu fiyatı.

Geç bilgilendirme için özür dileyerek 3. cevaptan sonra siparişi çoktan verdiğimi belirtmek isterim. Ve evet, mobildeki 99 cent'lik indirimi de uyguladım (thank God I can read english). Hepinize teşekkürler.

çünkü ilk 3d deneyimiydi. İçeriği ile alakası yok.

edit: ilk 3d film değil tabii de bugün sinemada kullandığımız anlamda ilkti.

o dönem henüz yeni kullanılmaya başlanan 3d teknolojisini çok güzel değerlendirdiler. insanlar da doğal olarak bunu görmek istedi. film, bir çok insana öyle bir deneyim yaşattı ki gidip başkalarına "abartarak" anlatma ihtiyacı duydular ve sonuç bu oldu.

senaryo ve kadro klişe ve az popüler olsa bile oluşturulan ortam ve atmosfer 3d izlemeye çok uygundu.

Aynen öyle ilk 3D olması ve hala şu ana kadar o kadar güzel 3D film izlemedim ben en iyisiydi.

@seinfeld +1.
ilk olmasının yanında en etkili 3d deneyimlerimden birisiydi.
ben kanyonda izlemiştim örneğin, orman sahneleri oldukça koku da geliyordu. sonradan araştırmadım ama bu durumda 4d oluyor sanırım.

müthiş pazarladılar, sürekli haberlerde anlattılar falan insanlar da merak etti gitti. Ben de gittim izledim ama pek sevmemiştim mesela. Bu arada James Cameron bu işi biliyor çakal.(üstteki iki filmin de yönetmeni o.) Ha bundan sonra ilk sıraya J.J.Abrahams yerleşecek :)

yapımına 300 mil $, pazarlamasına 150 mil $ harcandı. bu kadar iyi pazarlanmasa bu kadar izlenmezdi.

6 senedir kurumsal firmalar ile çalışıyorum hiç böylesini görmedim duymadım. genel pratik şöyledir: biriken izinlerin parasını ayrıldığın firma öder, sen de klasik 14 günle başlarsın. bildiğim kadarıyla yaygın değil yani.

yaygın değil. ilk defa duydum.

ilk defa duydum +1
önceki tecrüben seni bağlar, yeni yerde izin sıfırlanır diye biliyorum.
ama tabii ki isteyenin bir yüzü..

İzin, çalıştığın yerin sana kafasına göre verdiği bir hak değil; iş kanunu tarafından belirlenmiş bir şey.

önceki iş yerinde 25-30 gün iznin olması yeni şirketi bağlamaz ancak yıllık iznin mutlaka 14 gün olmak zorunluluğu da yok.

iş kanununda 14 gün yıllık izin olacağı değil "en az 14 gün" olacağı yazılıdır. işverenler bundan fazlasını verebilir ki Türkiye'deki yabancı kökenli veya yabancı ortaklı şirketlerde görülen bir uygulama bu. Standart en az 20 gün izin hakkı veren şirketler var.

bence bu talep edilebilir, edilmesinde hiç bir gariplik veya saçmalık yok.

izin günleri standart 14 gündür. talep edebilirsin ama olumlu yanıt verilmeyebilir hatta verilmez.

standart dışı izin günü veren firmalar zaten sana bunu baştan söyler. mesela 24 gün veren hint menşeili bir firma var böyle benim bildiğim.

Ben defalarca yaptim o pazarligi, hep de basarili oldum, ama imzali sozlesmeye yazdirmayi unutma.

calistigim sirkette var oyle bir uygulama. senin pazarligina birakmiyor isi, girdigin sirketteki calisma surenden bagimsiz, odenmis prim gunun uzerinden hesapliyor yillik izin hakkini. atiyorum buraya baslamadan 10 yildir calisan biriysen buraya basladiginda sanki 10 yildir burda calisiyormussun gibi izin hakki veriyor. yaptigi sasirtici derecede nadir kiyaklardan :)

tr.surveymonkey.com
www.surveey.com
strawpoll.me

google forms

Gerçekten çok yardımcı oldunuz, teşekkürler arkadaşlar.

hiç görmedim, yanlıs bilgilendirmiyeyim ama.

yenibosna metro durağında in, koçtaş tarafına doğru yürü. Koçtaş'ı geçince sola doğru yürü, zaman gazetesinin önünden devam et ileride sağa dön ve 100 metre daha yürümeye devam et. Sol tarafta bir askeriye göreceksin, onlara girişi sor çünkü girişi arka tarafta, bulması biraz zor.

aksa caminin yanı

sen gönderiyorsun bir şekilde.

Posta yada hızlı kargo yoluyla göndermeniz lazım. Ayrıca evrağın Türkiye'de geçerli olması için apostil olması gerekiyor.

kendinizin ve vekalet vereceğiniz kişinin kimlik fotokopiler gerekli. spesifik bir iş için verilecekse vekalatnameyi kendiniz hazırlayın, geniş bir iş içinse onlarda vekaletname taslakları oluyor onlara bırakınç

vekalet vereceğin kişinin kimlik fotokopisi gerekmemesi lazım ya o zaman kimse kimseye vekalet veremez. tc numarası yeterli. konsolosluktan alıp posta yoluyla göndereceksin.

kimlik fotokopisi gerekli. şahıs gerekli değil kimlik fotokopisi gerekli. vatsapp'tan falan fotosunu atsın çıktısını al götür.

soba başında oturursun, başka da bir şey olmaz bu mevsimde.

çıkıp gezeyim desen 1-2 saatte tüm ağvayı yaya olarak gezersin.

şuan hiçbirşey, sokaklarında dolaşırsın, deniz feneri var orda mıydı tam hatırlamıyorum ama onun önünde filan fotoğraf çekilirsin. o kadar.

godaddy

domain godaddy, host hostgator.

godaddy'nin ucuzluğuna aldanıp alan arkadaşlara: kayıt aşamasında verdiğiniz e-posta adreslerini sattıkları için bu kadar ucuz. etmeyin eylemeyin.

yerlisi yok muydu bu firmaların?

benim tavsiyem: netdirekt.com.tr
Burada genelde arkadaşların önerdiği: www.guzel.net.tr

Domain için Türkiye'de IHS. Hosting olarak pek bir numarasını duymadım. Tavsiyem de Türk firmalarla çalışmamak. Domain için Namecheap. Hosting işi ise tamamen şans, paylaşımlı hostinglerden pek bir beklentin olmasın.

alantron.com.tr şaşırma, türkiye'nin ilk icann akredite yazmanı.

domain ihs, hosting demeyelim de sunucu diyelim; digitalocean.

domain ve hosting için ihs ile çalışıyorum ama hosting de biraz pahalı kalmaya başladılar. guzel.net.tr den aldım geçen bir arkadaşa. sorun yok gibi.
ihs nin desteği güzel. ne geldiyse başıma 1 saatte çözdüler gece gündüz. fiyat çok gelmezse ihs yine.

hosting konusunda godaddyden daha berbat, daha rezil, daha iğrenç hiçbir yer ile çalışmadım.

benim tavsiyem: natro. herkes sallayıp durur ancak tüm konfigürasyonları developerlar için olan, tüm sorunlara dönüş yapan tek firma bunlar.

natro veya turhost öneririm. wordpress için turhost almıştım gayet memnunum.

domain namecheap'den memnunum.
shared hosting'i yavas ama supriz degil gerci.

en az 10 yıldır godaddy'den domain hizmeti alırım, daha 1 kere bile spam mailden rahatsız olmadım. zaten şu anda gmail kullanıyorsanız tanıtım maillerinin hepsi spama düşüyor.

domain için godaddy uygundur ama ikinci yıl yenileme fiyatları 30-40 tl yi bulur.

copy paste yapamıyorum kendi simgeler tablomdan  böyle bişi çıkıyor :/

simgeler tablosunun hangi kısmından buldunuz? ben bulamadım da.

yok bu tabloyu bana iş yerimden verdiler
mailini at özelden yollayayım

şöyle bir şey var: www.youtube.com

bu olmazsa alt + 10003 yazın

Wingdings yazı tipinde ü harfi yap.

o patateslere fritöz lazım. tavada yapayım dedin mi dağılıyorlar. yada koca tencereye ver ediceksin yağı, patatesler içinde yüzücek ancak o şekilde yaparsın. hani çevireyim öteki tarafı da kızarsın dedin mi dağılıveriyor namussuzlar.

işin sırrı kızgın yağ, tıka basa doldurulmamış geniş tava. beyazdan sarıya geçiş anında almak gerekiyor.

yağı dök iyice kızsın daha sonra patatesi ekle ama kapağı olsun sıçrar etrafa

tavada olmaz abi o iş. bak makarna yaparken tencereyi suyla dolduruyon ya. hah o suyu yağla değiştir. makarna da patates olsun. önce kızdır yağı biraz. sonra at battisleri. ara ara kontrol et, piştiğinde zaten anlıyosun.

yağı tavaya dök.
yağ kızsın.
patatesi içine sokunca çıtır çıtır yansın.
sonra at.
yağ tavanın yüzeyinde 2 cm fazla olsun.
at sonra kızart işte.

Dondurulmus patates yerine patates alip soyup dogramakla baslamalisiniz bence

Ben de yapamıyorum ya aynen. En yapamadığım şey. Bu önerileri denedim ben de ama bi gelişme olursa :) yazarsan, yapamayanlar da öğrensin, he mi

patates kızartmasının püf noktası kızgın yağ. yağ iyice kızsın patatesleri atınca çııtırdasın.
tava kör ise patates kızartması dağılır. o tür tavalarda et güzel oluyor. ince etli, ısıyı çabuk yayan alüminyum ve bakır tavalar pişi, patates kızartması vb. için en iyisidir.

patatesleri tavaya atınca bekle biraz kızarsınlar. kızarmadan maşayla müdahale etme, dağılırlar. gerek görürsen tavayı hafif salla arada. kabuk oluşunca maşayla karıştırırsın, her yanı pembeleşince çıkarırsın.

donmuş patates patates değildir. erinmeyip git normal patates al ve ince uzun doğra. suyun içinde iyice temizle patatesleri. daha sonra o temiz patatesleri yine temiz suda beklet. ondan sonra at tavaya kızgın yağın içine, bak nasıl muazzam oluyor.

teritori'nin tavsiyesine ufak bir ekleme: yağa atmadan patatesleri kurulamayı unutmayın. yoksa üstünüze yağ sıçrar.

benden de ekleme, patatesleri atmadan önce tuzlayın.

ben de bu konuda çok kere çıldırdığımdan konuya daldım kusura bakmayın ama,
donmuş değil, taze yağ, bol yağ,geniş tava/tencere, yıkanıp kurulanacak iyice, yağ beyazdan sarıya dönerken alınacak, çok yanmayacak, ama kızaracak diyorsunuz bu şekil.
bi de bazı tarif seylerinde yarı kızartıp alıp tekrar koymalı filan vardı, ben bi faydasını görmedim ama..
bi de şöyle bişi var, kızdırıyoruz yağı kıvamında, her şey mükemmel, ama pattizleri atınca en azından oda sıcaklığında, bu yağ ile pattiz arasında ısı transferi oluyör sonuçta ve yağ ısı kaybediyor. Az kızmış yağda da pattizler hem yavaş oluyor hem çok yağ çekiyor hem kızarmıyor.
Öf çok zor ya.

en kritik nokta atlanmış: patates türü!

mutlaka kızartmalık patates alın. pazardan alıyorsanız zaten satıcı ayrıştırmıştır. kızartmalık olmayan patateslerden alırsanız ne yaparsanız yapın düzgün kızarmaz. yağı çeker ve burger king'in sünger patatesleri gibi olur.

tavada değil derin bir tencerede kızartın. "kızartma tenceresi" diye internette arayın, görürsünüz.

MUTLAKA AMA MUTLAKA: yağı ısıttıktan sonra patatesleri atın.
yağın altını çok açmayın. ne kadar açacağınız ocağın ateşi & tencerenin kalınlığıyla orantılıdır. birkaç denemede ne kadar açacağınızı öğrenirsiniz zaten.
mutfağa ısınmış yağ kokusu yayılınca bir patates dilimini atın, çevresi kaynar gibi oluyorsa bütün patatesleri atın.

en önemli nokta yağdır, kızartma için en iyisi ve fasfoodcularında kullandığı hurma yağı yada palmiye yağıdır (cok sağlıksız diyorlar). büyük marketlerde frita marka satılıyor. bu aralar bimde de satılıyor (galiba orkide marka).

bayanlar beyler, tavsiyeleriniz üzere patatesleri kızarttım. gayet hoş oldu.
rengi tam döndüğü sırada aldım dışı kıtır, içi yumuşak oldu, çok yağlı değildi.
sağ olun, var olun.
bi de yağa atmadan önce tuz döktüm üstüne, işe yaradı mı bilmiyorum

patatesler yağda yüzmeye başlayınca da alabilirsin. yağda yüzmüyorsa rengi ne olursa olsun tam pişmemiş demektir.

zaytinyağında kısık ateşte de yapabilirsin. çıtır olmaz ama efso lezzetli olur. patatesin lalitesi önemli ama, küçük ödemiş patatesi gibisi yok.

arkadaşım yağla falan alakası yok. emaye bir tencere al yağı dök içine kızart. bak görürsün aradaki farkı.

edit: tencerenin emaye olması şart. çelik tencerede falan deneme.

bim`in pattesini firinda yapiyom, nefis oluyor. üzerine coook az zeytin yagi gezdir, pommes baharati at (varsa) yoksa da tuz, karabiber, kekik...

vay anasını arkadaş herkes patates kızartması uzmanı mı? yahut bu soruyu bekliyordu uzun uzun yazmak için :) ben de madem donmuş olarak aldınız artık onları atacak değilsiniz patatesleri yağlayıp fırına vermenizi öneriyorum. ama bundan sonra napıyoruz? kendi patatesimizi kendimiz soyuyor, doğruyor öyle kızartıyoruz. yine fırında tabi belirtmeye gerek yok sanırım.

Mutlaka geri dönüş yapın. Muallakta bekletilmek çok kötü birşey.
En azından başvurunuzu olumsuz olarak değerlendirmiş bulunmaktayız, başarılar dileriz gibi birşey olabilir. nasıl söylediğinizin çok da önemi yok, kaba olmamak kaydıyla. yeter ki haber verin.

geri dönüş yapıcam kesinlikle. zamanında az beklemedim geri dönüş yapmalarını firmaların :D nasıl bir his olduğunu biliyorum ve bence çok yanlış bir şey geri dönüş yapmamak. adam işini gücünü bırakıp (belki izin alıp) iş görüşmesine geliyor, gerekli pozisyon için yeterli olur olmaz o ayrı konu ama geri dönüş yapılması gerekiyor diye düşünüyorum.

Bence burada önemli olan dönüş yapılması. İçeriğinin çok kibar olmasını kimsenin önemseyeceğini sanmıyorum. Sadece dönüş yapılması bile size karşı olumlu bir düşünce yaratır. Çünkü 100 başvurudan 99'u olumlu/olumsuz dönüş yapmıyor insanlara. "Başvurunuz olumsuz sonuçlanmıştır" bile yeterli bence.

senin gibi ik'cı düşman başına. ik okudum, tatlı-sert takılmak en doğrusu denilirdi bize. kusura bakma ya gibi de değil yani.

sayın aday, yapılan değerlendirmeler sonucu üzülerek olumsuz cevap veriyoruz, cv'niz sistemimizde kayıtlı olacaktır. açık pozisyon olması durumunda sizinle tekrar irtibata geçeceğiz.

bozuk bi türkçe oldu da düzeltirsiniz siz artık. ama bence en güzeli arayıp, neden uygun olmadığını söylemek. karşı taraf açısından bakınca, neden kabul edilmedim sorusuna cevap olur. bu yetersiz gelen özelliği geliştirmeye teşvik eder, ayrıca sonraki görüşmeleri için de adayı daha iyi hazırlar.

xx pozisyonu ile ilgili başvurunuza ne yazık ki olumlu yanıt veremiyoruz. firmamıza gösterdiğiniz ilgiye teşekkür eder, başarılar dileriz.


şirket iletişim tarzınıza göre metinde değişiklik yapılabilir ancak bu tür bir şey memnun edici olur bana göre. başvurulan pozisyon bilgisinin mesajda yer alması otomatik mesaj algısını çok azaltır, daha ciddi gelir.

bu arada ik'cı değilim :)
adaylarla mülakat yapma işi bana kaldığı için geri dönüşleri de benim yapmam gerektiği hissine kapıldım. eksik olduğu konuları da söylemek iyi fikir aslında.
teşekkürler.

mulakati sen yaptin diye senin donmene gerek yok, ik'ciya soylersin o doner. aday maili okuyunca her turlu agzindan "hsktr" tarzi bir sey cikacak zaten onune gecemez kimse :D

ik'ya söyle onlar dönsün, ne söyleyeceğini bilir onlar.

Olumsuz çevrilen bir aday olsam ve aşağıdaki yazı gelse ülkenin geleceğine dair biraz olsun umut beslerdim.

"Değerli adayımız X,

Görüşmemizdeki bla bla yönlerinizi (buraya kişi bazlı birkaç sıfat) takdir etmekle birlikte şu an için bu pozisyonda başka bir adayla ilerleme kararı aldık. (çoğul fiil) İlerleyen dönemde görüşmemizde de belirttiğin gibi XYZ departman ve pozisyonlarında doğacak fırsatlar için aklımda olduğunu bilmeni isterim.

Vakit ayırdığın için teşekkür ederiz. (veya eşdeğer bir saygı cümlesi)

Başarılar.
İsim Soyisim"

Metroyla Kadıköy, oradan da vapurla Karaköy olabilir mesela?

metrolar çalışıyor, marmaray'dan aktarma yapıp metroyla taksim'e gidilebilir.

Babam da eski para koleksiyoncusu olduğu için para edeceğini ama ne kadar edeceğinin banknotun kondisyonuna bağlı olduğunu söyleyebilirim.

A serisi falan olsa neyse de buna 20 lira veren olursa iyi.

sahibinden.com'daki en ucuz fiyat ya bu ürünün piyasasıdır, ya da o fiyata bile alıcı bulamamıştır. onu da ilan tarihinden belki anlayabilirsiniz. o fiyata bile uzun süredir duruyorsa piyasası daha azdır.

resimdeki paranın f serisinin çil durumda olanı 4-5 tl dir.

eklediğin resimdeki para ise tek başına para etmez diyebilirim. seri veya 5-10 tane varsa hepsine 20-30 tl verirler.

www.osmanliparalari.com

piyasada çil yani bankadan çıktığı haldeki durumuyla bol miktarda bulunan bir para bu.

kim uğraşacak 5-10 lirayla. atıyım gitsin o zaman.

ilgilenen birine bedelsiz olarak gönder bence. kargo ücretini kendisi karşılasın. küçük çapta koleksiyoncular, bu işe yeni başlayanlar oluyo, onların işine yarar.

eskici pazarında çok daha eskileri deste halinde tanesi 2-3 lira

benim de arada agir boyle. altina yastik koyar yatarim bir kac gun, sonra gecer.

Çukur taban olabilirsin belki ?

Ayağın altına bir destek koymak gerekiyormuş otururken sanırım; uzun yolculuklarda bende de olurdu, her bir saatte bir 1-2 dakika ayakta dolaş birkaç esneme hareketi yap faydası olur muhtemelen.

ayakkabının iyi olması tabınının senin ayak yapına uygun olduğu anlamına gelmez. genelde aynı ayakkabı veya aynı markayı mı tercih edersin bunu bir düşün.

@lilidance, çukur taban nedir diye google'dan baktım da, şunu kesin olarak söyleyebilirim :) çukur taban değilim.

@tuzzluk, ayak yapısına uygun klasik ayakkabı bulmak mümkün mü, ya da hangi klasik ayakkabı mağazasında önce ayak yapısına bakılıyor?
Ben spor ayakkabı almaya gittiğimde Decathlon'da önce ayağını ölçüyor sonra da en uygun ayakkabıyı veriyordu. (Asics markada böyle yapmıştı.)Ama bunu klasik ayakkabı için yapan hiç bi yer görmedim ben.

mağazalar buna bakar mı emin değilim ama ayakkabı alırken giyip mağazada 3-5 dk dolanabilirsin. ben bu şekilde yapıyorum, bazı ayakkabılar ayak tabanımı o 5 dk içinde aşırı derecede rahatsız ediyor. bazıları da tam tersi sanki ayakkabı yokmuş hissi veriyor. alırken buna dikkat etmeye çalışıyorum.

en az 45 dk önce havaalanında olmanız gerektiğini düşünerek söylüyorum, bu akşam servise binip pendik'e gitmeye çalışmayı düşünmeyin bile. cuma günü ekstra trafik olur zaten, hele bayram öncesi cümbüş bekliyorum ben. dün 17.45te şişli'den servise binip 19.30'da göztepe köprüsü'nde olduğumu da belirtmek istiyorum.

metro metrobüs ve e-11 de çok zaman alacaktır.

cevabım c, erken çıkın.

@fuel ; erken çıkıp hangi güzergahı kullanayım peki?

ne kadar erken çıkabileceğinize bağlı olarak, kadıköy'e geçip havataş'a binebilirsiniz.

param var dersen metro ile pendik, pendikten taksi 2saatte oradasın

pendik'e metro yok sanıyorum? kartal'dan da 40 lira tutuyormuş:)

levent'ten E3'e binersen direkt havalimanına gidersin. ama işten her türlü erken çıkman lazım. bugün trafik felaket olur.

mümkünse işten yarım saat önce çıkıp maslaktan metroya binerek taksimde in ve gezi parkı çıkışından çık. divan otel sağında kalacak şekilde biraz yürü solda az ileride, yanılmıyorsam Point otelin orada havataşın ana durağı var. ortalama 1,5 saatte gidiyor havaalanına. sen onu 2 saat kabul et ki stres olma . cuma bugün malum. hizmette sınır tanımayarak servis saatlerini de şu linkten şeydebilirsin.

www.havatas.com

ücreti de 14 törkiş liraydı.

en hızlı yol levent'ten E3'e binmek. taksim'den havataş daha uzun sürüyor.

5:45 gibi uzunçayır'da olursun her halükarda.. e11 ya da havataş'ı da en fazla 10-15 dakika beklersin.. kaba bi hesapla 18:15'te ikisinden birine binersin.

ordan sonrası da 1 saat sürmeyecektir. kısaca ben olsam b şıkkını kullanırdım.

erken çıkın, 4. leventten e-3e binin

1.yap
2.yapabilirisin

1. soruyu eksik sormuşum, başka bir şirkette çalışıp ürün satışı yapmak istediğim yeni bir şirket açmak istiyorum. bağkur, sigorta vb. ödemelerim ne oluyor?

"şahıs firması" demek daha doğru olur.

"şirket" ortaklık demek. birden çok insan olması gerek.

peki arkadaşlar (fatura gibi matbaa işleri değil, yasal prosedürlük kısmını soruyorum) b aşlangıçta ne kadar harcama istiyor?

ve aylık da muhasebe dışında bir gideri olmuyor sanırım değil mi vergi dışında?

Siz şahıs firması mı açacaksınız? Dükkan veya büro gibi yani? Eğer öyleyse açılış prosedürleri şehre göre değişir ama 5 bin lirayı geçmez diye düşünüyorum. Ortalama 2-3 bin. Vergi ve muhasebe dışında bir gideri olmaz evet. Faturalar falan hariç tabii.

yalnız iş sözleşmenin şartlarına bakman lazım.
şuan ki şirketinin haber olacak mı bu işten?

başka yerde çalışıyorsan tek sigortalılık esası denen bişeye göre daha önce başlayan sigortan geçerli oluyo. yani çalıştığın yer sgk ödemeye devam eder, sen ödemezsin. ancak çalıştığın yerden ayrıldığında sigortalarını kendin ödemen gerekir.

@cursor, firmanın haberi olacak o konuda problem yok.

2-3bin tl masraf bana çok geldi, nerelere ödemeler yapılıyor ki bu kadar?

peki bu daireyi kontrole gelecekler ama ben işte olucam, bunu çözebilmenin bir yolu yok mudur?

(yani öcneden haber veriyor olsalar o da olur, izin alıp giderim)

2-3 bin açılış masrafı ancak şirket için geçerli. zira noterde ve ticaret odasında ödenecek harçlar vb olur. ama şahıs işletmesi için öyle bir masraf olamaz. 2-3 yüz olur yani.

tek bir türde iş yapmak gerekmez. aylık düzenli maliyetle ilgili detayı isterseniz haber edin, şu anda yazamıyorum.

peşin vergi falan demişler, o gelir vergisidir ve nihai hesap yıl bittikten sonra yapılır (kümülatif gelire göre oran değiştiğinden), ama üç ayda bir en düşük dilimden hesaplanır ve yıl sonundaki toplam gelirin ne kadarlık kısmı ne orana tabiyse tekrar hesaplanır. 50-100 arası diye bir standart olamaz yani.

mektuplar açılmaz.
hukuka aykırı.

bir şey olmaz.

içinde kolye, küpe olan bir zarf mektup değil kargo postasıdır ve gerekirse açılabilir.

senin gönderdiğin zarf muhtemelen takılmaz, 75 euro altı ürünler gümrükten genelde geçer. tabi istisnaları oluyor, yasaklı ürünler var veya içindeki ürünün 75 euro etmediğini düşünebilir gümrük memuru.

örneğin bana gelen içinde boncuk olan paketi açıp bakmışlardı daha önce. dışarıdan elleyince toz madde gibi duruyordu, açık kontrol edip kapamışlar öyle ulaştı elime.

Metrobus geçmiyor önunden. Taksimden mköy ordan metrobus. Metrobusten yenibosnada ineceksin. Ordan halkalıdan geçen minibuslere bineceksin. Starcityde inicem dersen indirirler. Yalnız tam önunden geçmiyor minibus biraz yürüyeceksin.
Paran varsa yenibosnadan taksi yap. Yürüme yolu biraz kötü

metroyla yenikapı, ordan havalimanı metrosuyla yenibosna. sonrası ayhsegul'un dediği gibi.

taksim'den 73 Yenisbosna Metro - Taksim otobüsüne bin, kuleli durağında in. zaten herkes inecek orda, son durak sayılır. indiğin yerde starcity minibüslerini sor. en kolay yolu bu.

en mantiklisini acikliyorum bir yenibosnali olarak:

metroya bin. gayrettepede in. yeryuzune, yani zincirlikuyuya cik. oradan gelen bos metrobuslerin birine otur rahat rahat yenibosnaya gel.

yenibosnada beyaz tabelali minibusler var. onlar cok yakinindan geciyorlar. zaten daha yakindan geceni yok.

sevgiler.

I had ordered ''blue'' coloured cell phone case, but you've shipped a '' brown'' one. The case delivered to me is a poor quality good and not suitable for standard size of the cell phone, could not fit rightly. I am sorry to say that performance of your company has failed due to your careless attitude. I demand for repair your mistake through with shipping ''blue'' and high quality good, otherwise I will be obliged to report your careless sale to the authorities.

My order information: (buraya sipariş numaranı yaz)

Biraz daha yumuşatıp hatanın telafi edilmesini, mavi ve iyi kalite mal gönderilmesini, yoksa şikayet edeceğini yazdım.

neferkitty güzel yazmış da mal çinliler bu maillerden bi bok anlamıyolar.

Umarım işini çözersin kısa sürede. Bence good yerine product yazın. Good diyince iyi falan anlarlar iyice kafaları karışmasın.

:D hiç aklıma gelmemişti good kısımları product ile değiştir evet mantıklı :))

gönderdim bile :(

Boşver o zaman bir şey olmaz :)

feedback olarak 1 yıldız vermen daha anlaşılır olurdu. muhtemelen bunu anlamayacaklar, hatta kahverengisi çok güzel bir de mavisini istiyorum dediğini bile düşünebilirler.

i want blue color but this is brown. product is not good quality and not suitable for my phone. i want refund.

bu daha anlaşılır ve onların anlayacağı dilden olurdu. özellikle refund deyince işler çok hızlı değişiyor :)

tuzzluk güzel yazmış. anladıkları dil budur.

hi,friend,sorry to hear that
could you pls send some pictures just right here
about the item problem ,try to show the detail of problem ,
And attach a photo of the parcel on which we can find the tracking no. clearly
about the item problem ,try to show the detail of problem ,
and it can help our technologist to check how happen, how to replace it , how to solve the problem better for u
tks


DİYE CEVAP VERMİŞLER. google a bakmadan size geldim.

Hakkaten anlamamışlar :D

Fotoğraf istiyorlar,nasıl çözebiliriz filan demişler.

Sana gelen kılıfın resmini çek, kılıfın resmini çekmeden önce yanına da kocaman kağıt koy ''I DON'T WANT BROWN, I WANT BLUE'' yaz.

Sorunu çözmek istiyorlar.

Bir de kargo ile gelen etiket numarasını, sipariş numarasını net gözükecek şekilde bir fotoğraf yolla.

kılıfın uymadığını da göster bir fotoğrafta.

neferkitty lisanı çok güzel kullanmış ancak çinlileri aşar. Daha çok şundan anlarlar (kısa ve öz)

I demand blue you sent brown. That shit even didn't fit. I will screw you all.
All bests...

geri gondermısler galba

paket türkiye'ye gönderilmiş. 1,5 ay olup hala gelmediyse ve sadece bu yazıyorsa hiç gelmeyebilir.

bir de www.17track.net adresinden sorgula istersen.

ben telefondan sildim instagramı

Bu kafayla Dan Bilzerian'ı görürsen etrafındaki bütün elektronik aletleri benzinle yakarsın sen.

@arnold
yok benim moralimi bozanlar çevremde birebir tanıdığım insanlar. yoksa elin zengin piji ne yapmış onlarla bi ilgim yok.

ben genelde fotoğrafçılık ile uğraşanları takip ediyorum, yiyip içip gezenleri değil. bi de cezmikalorifer gibi geyik hesaplar var takip ettiğim. bu durumda da moralim bozulmuyor. güzel ve komik fotoğraflar/resimler görünce içim açılıyor tam aksine.

Kimse o kadar sosyal değil, kimse de o kadar lüks yaşamıyor, kimse birbirinden farklı aktiviteler de yapmıyor. Sanatçıları, sporcular, zengin kısımı hariç tutuyorum.

Yan masamda oturan benden düşük maaş alan adam, 3 gün tatile gidip 3 ay fotoğraf paylaşıyor. Neyine mutsuz olayım.

dude de yazmış yukarıda işte, moraliniz bozulmasın.

Gereksiz ve banal bulduğum için kullanmıyorum. Asosyal değilim.

asosyal değilim sadece ünlülerin ve dizilerin istagramlarını takip etmek için açtım hesap, gören arkadaş takip etti bende onları eklemek zorunda kaldım. onların resimlerini görünce ne güzel buraya gitmiş diyorum hiç moralimi bozmadım. Ne güzel gezmiş eğlenmiş derim hatta resimdeki yer hoşuma giderse ararım nasıldi beğendin mi diye güzelse, maddi durumum el verirse bende giderim, maddi durmumum yetmezse de umrumda olmaz.

ben gitmiyorum bana resmini paylaşıyor ben gidemiyorum diyip kıskanmak bana resimleri paylaşmaktan daha saçma geliyor.

not: instagram hesabımda nereye gittiğimin ifşasını yapmıyorum, 2 yıldır sıfır fotoğrafım var.

o sosyal ortamlarda instagram için fotoğraf çekme, foto seçme, filtreleme işi falan insanların vaktinin %60'ını alıyor. insanlar yediği yemekten, gördüğü manzaradan keyif almak yerine instagramda nasıl duracağına kafa yoruyor.

onun için moralinizi diri tutun bence. 4-5 fotomla rahatım ben. takip ettiklerim de sinirimi bozmuyor.

instagram kullanmayın hayatınıza renk gelecek

instagram kullanmıyorum da facebook da bazen benzer bir etki yapıyor bende. bir hocamız bir olay anlatmıştı, öyle anlarda geçiyo bu his:) dude'ün dediğine benzer aslında.
eşiyle 10. yıl yıldönümlerinde çok lüks, güzel bir otelin restoranında romantik bir yemek yiyorlar, keman meman eşliğinde ve fotorafını da facebooka koyuyorlar. ama yemeğin sonunda tartışıyorlar ve otel odasında götlerini dönüp yatıyorlar:) sonra hocam demiş ki, asıl facebooka bu anı koymalıyız. yani gerçek hayatın fotoğraflarla pek ilgisi yok genç irisi, rahat ol:)

bi de ilgili bir şey olabilir, ben çok mutlu eğlenirken hayatta fotoğraf da çekeyip de facebooka yükleyeyim diye aklıma gelmiyor, sanki anı yaşamayan, bulunduğu andan çok anın nasıl göründüğünü önemseyen insan işi gibi geliyor bu fotolar bana.

aşırı lüks hayat yaşayanların, milyon dolarlık araba ve saatlerin olduğu sayfaları takip ediyorum, moralim bozulmuyor. çünkü tekdüze bir hayatları var. ekstrem işlerle ilgilenmeye paraları kat ve kat yetmesine rağmen kafaları yetmiyor. patek filip'in aşırı güzel saatleri var, rolex'ler havada uçuşuyor. saatleri sevdiğimden dolayı canım çekebiliyor bazen. bazılarının da çakmasını alıyorum.

aksine parası olmayıp da ülke ülke gezenleri, otostopçuları, çadırdıcıları gördükçe moralim bozuluyor.

yeme içmeye zaten yorumum yok. bence "aşırı" eleştirilmesi mantıksız.

instagram'da gördükleriniz takip ettiğiniz ve onların takip ettiği kişilerle ilgilidir. takip edilecek gayet güzel hesaplar var. uygulamanın amacı zaten fotoğraf paylaşımı ve bir çok insan bunu çok güzel kullanıyor.

dünyadan manzaralar paylaşan, farklı objeleri çeken ve paylaşan veya yaratıcı fikirlerini paylaşan binlerce hesap var. şahsne ben arkadaş veya akrabalarımdan çok onları takip ediyorum.

bende hiçbiri yok :)

instagram , facebook , twitter kullanmıyorum bu 3 ünüde aramıyorum yokluğunu

sosyal yada asosyallik bununla eş değer olmamalı

bilgim yok ama matbaalara bi sorun derim ben eğer buraya cevap gelmezse. onlar yönlendirecektir.

bir cevabı varsa şayet cağaloğlu'ndadır.

istanbul topkapı'da matbaacılar sitesinde vardır. yoksa bile ne istediğini tarif edersen orda yaparlar.

Matbaacılar sitesine gittim, kaç bin defter istediğinizi soruyorlar. Yani bu rakamlarda defter üretmeyecekseniz yanlış yermiş. İstoç'a gittim, aranan şey okul defteriyse doğru yer İstoç, eskiz defterleri, lüks(?) defterler ise yanlış yermiş. Cağaloğlu, Tahtakale civarında da toptan satış yapan yer bulamadım, orası da yanlış yer çıktı. Doğru yeri hala bilmiyorum.

kargoyu alıcı öder. baştan o şekilde anlaşırsınız.

paypal olabilir mi acaba

kesin bilgim yok sadece akıl yürütüyorum

Şahıs olarak direkt kredi kartıyla ödeme almak için -araya aracı sokmak istemiyorsanız- sizin bir firma kurup bankadan sanal pos almanız lazım. Onun dışında paypal olur, iyzico olur, paybyme olur aracılarla görüşmek lazım. Onların koşullarını tam bilmiyorum

stripe var. fakat türkiyeye hizmet vermiyor o ülkelerden birinde banka hesabının olması gerekiyor ve misal usa için ssn istiyor. stripe.com özetle o ülkenin vatandaşı olman gerekiyor. eğer bu ülkelerden birinde yaşıyorsan açabilirsin. stripe.com

bu verdiğim örnek tabii ki ciddi bir kod bilgisi de gerektiriyor özetle api'sini kullanacaksın.

bir de şu www.braintreepayments.com paypal firmasıymış fakat hiç kullanmadım. tr'ye hizmet veriyor ve şirket olmak zorunda değilsin. kolay gelsin.

edit: @salihdt arkaşımızın verdiği bilgiler bir bakıma doğru bir bakıma yanlıştır. benim verdiğim örneklerde sanal posttur (twitter, shopify, pinterest gibi firmalar stripe kullanıyor) ve bireysel kullanıma açıktır. fakat iş tr'de biraz can sıkıcı. bankalardan sanal post almak gerçekten zor. iyzico gibi firmalar ise her anlamda kaliteli bir api sunamıyor.

şahıs olarak havale / eft veya paypal ile ödeme alınabilir.

En temizi Paypal -herkesin de dediği gibi.

iyzico paypal gibi firmalar, firma olma koşulu istiyor. Forumlarda paramazing diye bir siteden bahsedilmiş ancak şu an telefonlarına bile ulaşılamıyor.

Paypal'da şirket olma koşulu olmayabiliyor. Sitenin yapısını bilmiyorum, ama Paypal üzerinden ödeme aldıktan sonra status'u "Ödeme Alındı" gibi bir şeye çevirme ihtimalin var ise manuel olarak Paypal kullanabilirsin. Siparişler sonrasında "xxxx adresine şu kadar miktar gönderiniz" tadında bir mesaj verebilirsin. Discogs bu şekilde işliyor.