istanbul ankara kargolari ups yurtici aras dhl ertesi gun teslim ediliyor, ancak veris saatiniz cok onemli. sanirim 7ye kadar teslim etmis olmaniz gerekiyor.

Salı günü teslim ettiğiniz kargo, çarşamba günü Ankara'da olur. Fakat, eğer kargonuzu adrese gönderirseniz, çarşamba günü içinde (bazı olumsuzluklar olabilir ve)dağıtımı yapılmayabilir. Böyle şeyler oluyor. İşi sağlama almak istiyorsanız, kargonuzu şubeden teslim alınmak üzere gönderin, bir arkadaşınız da öğleye kadar gitsin şubeden alsın.

Bizim şirket de, ertesi gün olacak ihalelerin dosyalarını o şekilde gönderiyor. Biz gidip şubeden teslim alıyoruz. Birkaç kez adrese teslim şeklinde gönderilen ihale dosyaları, dağıtımda o semt bu semt gezdiği için elimize zamanında ulaşmadı ve ihaleye giremedik mesela... Bol şans...

çok önemliyse ve uygunsanız atlayın siz gidin belgeyi verip dönün derim. veya ankara da bir tanıdığınız varsa (ve başkasının evrağı teslim etmesi gerekmiyorsa) otobüs firmaları götürüyor , sabah orda olur tanıdığınız ordan alır belgenizi ve teslim eder. ekspres kargolarda oluyor bildiğim kadarıyla sabah 9 da istanbuldan çıkan kargo akşama izmirde oluyor muhtemelen ankara için de vardır.

vip hizmetleri var artık kargoların,
mesela yurt içi ve aras ın var
hatta günaydın kargo bir tanesinin de adı galiba,
bir keresinde akşam 8gibi vermiştik ankaradan
ertesi gün öğleden önce elinde olmuştu arkadaşın kargo..
bunun garantisini veriyorlardı

5 saatlik istanbul ankara için 1 gün zamanin varsa eger, sanirim her kargo halleder bunu.

yurtici kargo, aras kargonun dısında
direk terminalden otobüs kargolarina da vereblirsiniz, hatta muavinle anlasma metodu vardi eskiden, direk kalkan otobüse verip karsilatma sansin varsa 6 saat sonra kargon orada...

Nasıl kalmasını istiyorsanız o hale getirip "tools/folder options/view/apply to all folders" yapın...

klasör görünümünü istediğin şekle getir. sonra yukarıdan araçlar - klasör seçenekleri - görünüm - sol üstteki düğme (ingilizcesi apply to all folders) ona tıkla. kapa aç.

şu ana kadar hiç stop ettirmeyi başarmadım, başaranı da duymadım. o yüzden stop etmez diyeceğim size.

ya zaten otomatikte freni bırakırsan çok az bir gazla yukarı doğru yola çıkmaz mı araba? benim kullandıklarım hep öyleydi.vitesteyken tabi boşta değil.

yokuş yukarı çıkarken hiç stop etmedi, ayrıca eğik bir düzlemde ve vitesteyken ileri gitmesi normal midir az biraz?

Hep otomatik vites araba kullandım. Hiçbirinde (motor problemi dışında) araç stop etmedi.

Ayrıca otomatik vites araçlarda yokuşlarda geri kaçıyor. Ha bazen kaçmıyor ve hatta ileri gidiyor. Bence motorun o anki rölantisiyle, aracın yüküyle falan ilgili.

yarı otomatikse (mesela cvt şanzıman) edebilir.

rölantisi düşük ise eder. çünkü motor, P de 750-850rpm gibi çalışırken D de 550-650rpm de çalışır. araç ileri ya da geri viteste iken motor devri çalışması için yeterli gelmez ise motor durur. ecu ile alakalı değil. ileri viteste ve motor çalışırken araba geri de kaysa motor normal çalışır. hiç gaz vermesenizde bir şey değişmez.

Ben neredeyse 10 yıldır birçok model ve markada otomatik vites kullandım daha stop edeni görmedim duymadım. Yokuş çok dikse geriye kaçar biraz ama hayvan gibi yokuşta bile hiç geriye kaçırmadan kalkmanın yolu: frene sol ayakla basın, sonra sağ ayakla gaza hafifçe basıp sol ayağınızı frenden yavaşça çekin. Bu yöntemle patinaja kalmadan, santim geri gitmeden türkiye yollarındaki en dik yokuşlardan kalkış yapabilirsiniz. Aynı yöntemi karlı kaplı çok dik olmayan yokuşlarda da lastiklere yüksek tork vererek sorunsuz kalkmak için kullanabilirsiniz. Önemli olan ne kadar gaz verip frenden ne hızla ayağınızı kaldırdığınız ama biraz pratikle hallolur.

otomatiklerde debriyaj olayı olmadığı için rölanti ayarı neyse o gaz olarak vitesteyken direk güç aktarma organlarına iletilir. böylece de vitesteyken (ileri ya da geri) hareket etmesi normaldir. tabi yokuşuna göre bu hareket değişir eğer gaz az gelirse yokuş fazla eğimliyse hareket etmemesi hatta geri kaçması bile gerçekleşebilir (kaçmaz gerçi ama öyle bir yokuş düşünelim eşek anırtan yokuşu falan gibi eğim abartı olsun). Neyse yarım saat kullanınca anlaşılıyor zaten neyin ne olduğu. Otomatik vites eğlenceli bir olaydır ah bir de renault uygun fiyata dizel olanlarını getirse bunu tadından yenmeyecek.

bılmıyorum zararı ne olcude ancak maden suyu nun faydası fazla dıye bılıyorum..kaldıkı maden suyundan cılt bakım mamullerı bıle yapılıyo artık..yanılmıyosam sarıkız bu sektore el atmıstı..

ancak benım fıkrım gazlı ıcecekler arasında en zararsızı gazozdur..nigde gazozu dısında hersey yasaklansın kabulum..değişik bişi o :)

soda da böbrek taşı yapıyormuş diye duydum ben. Su içelim ya, zaten her yer hastalık, nereye kadar bu işin sonu bilemiyorum.

Coca Cola ve benzeri iceceklerin zararli oldugunu cogu doktor soyluyor. Ama bunlardan milyonlarca insan bayagi iciyor ve kimseden pek ses cikmiyor. Buradan zararin az ya da en azindan dogrudan farkedilmesi zor oldugunu cikarabiliriz. Cok iciyorsan (gunde bir iki bardaktan fazla) azaltsan iyi olur. Daha da azaltirsan ne ala.

Soda/maden suyu konusu duyuruda daha once soruldu. Aradin mi? Onu da onerenler var, fazla icilmesin diyenler var. Icinde suyun otesinde cok az madde oldugu icin bu ustteki iceceklere nazaran cok daha az zararli olsa gerek. Yine de abartmadan ic.

Gazoz olarak, "Belediye Gazozu" var. O zararsız diye biliyorum.

İçine gaz koyulursa ayran da zararsızdır misal. Gazozun az zararlı olarak görülmesi, çeşitli renklere sokmak için içine kimyasal maddeler konulmaması olabilir. Ne de olsa renksiz.

bende zaten bunu anlayamıyorum ya bı turlu..ne içsen ne yesen zarar..gazlı ıcecekler zarar.alkollu ıcecekler zarar.meyve suları belırlı bı mıktardan sonra zarar..fazla su içmek motora zarar.süt de aynı sekılde belırlı bı mıktardan sonra zarar..ne olacak bu ınsanlıgı halı anlamıyorum.japonlar çinliler böcek yıyolar yılan yıyolar 100 yasına kadar yasıyolar bız ne yemesek ne yesek ne zarar falan dıye dusunuyoruz..ha nıye dusunuyoruz o da ayrı..bırılerı cıkıyo sıfatı prof yada doc olan bı kac kısı aman bu zarar aman bu soyle falanda fılanda derken bı bakıyoruz herseyden korkar olmusuz..adam zarar dınlemeden onune gelenı yıyo..yosun bıle yapıyo :) uzunmu oldu ne..

"gazlı içecek zararlı" cümlesini "içeceğin içindeki gaz zararlı" gibi anlamamak gerekiyor. o gaz sadece karbondioksit gazı. zaten de vücutta kalmıyor. ya ağızdan ya anüsten gaz olarak doğaya karışıyor. asıl zararlı olan o gazlı içeceğe aha fazla lezzet verebilmek için katılan katkılar. kolada daha fazla, gazozda daha az olduğu için gazoz daha az zararlı deniyor.

Kolanin mideye olan zarari asidik olmasindan kaynaklaniyor. Bunu saglayan,
1. CO2
2. Fosforik asit

Gazozlarda bildigim kadariyla fosforik asit yok, sadece CO2 var. Bu nedenle mideye olan zarari daha az. Hic yok demek biraz saflik olur. Gastrit veya ulser var ise zaten yakinindan bile gecmemek lazim.

Kibritsuyu'nun CO2 nin anusten cikip gidiyor dedigi pek de dogru degil. CO2 nin hassas midelere pek de hos bir tavri yok. o anusten cikana kadar yaptiklari onemli

bana da oyle oluyor. okuldayken de oluyordu. $oyle ki uyumamak zorunda oldugun icin daha bir tatli geliyor. uyuyasin olmasa bile sirf yasak oldugu icin cekici geliyor. ozetle $oyle aciklayabiliriz: yasak olan $eyleri yapmanin dayanilmaz cekiciligi

mesela cocukken ablam "pijamani giy oyle yat" derdi, pijamami giydikten sonra uykum kacardi. eeyyle bir $ey i$te...

(bkz: bu da boyle bir animdir)

büyü yapmislardir ofisinize :)

ofisteki oksijen azlidiga olabilir.

feng shui yaptiniz mi ? ofis esyalarinin yerini degistirin masa ustunu mumkun oldugunca bo$ tutun, bol pencere acip kaktus falan koyun cicek olarak, yaprakli ciceklerden uzak durun.

aşağılarda bir yerde ofiste devamlı çarpılmaktan şikayetçi bir ilan vardı. o çarpılmaları kendi ofisinize uygulayın emin olun uyku muyku kalmaz.

Yanlış anlama, ama bence işini ne kadar sevdiğin ve işin temposuna bağlı birşey. Ben de 1ay önceye kadar masa başındaydım. Yaptığım iş ve iş arkadaşım acayip sıkıcıydı. Uykumu alıp ofise geliyordum. Buna rağmen sanki ruhsuz bir insan gibi günü geçiriyordum.

Şimdi şantiyede çalışıyorum. 5 saatlik uyku ile 7:30'da şantiyede oluyorum. Sürekli ayaktayım, koşuşturuyorum. Akşam 19:00'dan önce yola çıkamıyorum. Fakat, iş zevkli. Yine de gözlerim kapanır oluyor bazen. Fakat tamamen tatlı bir yorgunluktan ötürü...

duvarları sarıya boyat.

dönemlik bişi olabilr, yaklaşık 3 ay önce bana da oldu, bir ay kadar sürdü. sürekli bir uyuma hali, bir yorgunluk falan. sonra geçti.

anemi olmasin ? cok cabuk yorulur anemi olanlar... hele bir de akdeniz anemisi ise cok feci. ceken bilir...

ayni sorundan muzdaribim, hem de feci sekilde. can sikan bir is yapmaktan dolayi zannediyorum, ozellikle surekli tekrarlanan program kullanimi (benzer projeleri tekrar tekrar yapmak gibi) sebep oluyor galiba. cozum bilen varsa iyi olur vallayi

bahar sendromudur olabilir..

ya iş ortamının rutin olmasından değil, çünkü yaz sezonunda rutinlikten eser kalmıyor. üstelik işyerinin tamamı değil, sadece kendi ofisim uyku yaratıyor.

feng sui yi bir deneyeyim,
duvarı sarıya boyatamam duvar kağıdı var, kaktüsü söyleyeyim bahçe şefine getirsin bir tane.

al daha yeni geldim ofise gene uyku bastırdı, kafayı yiyeceğim ben burda.

İşini sevmemekten oluyor. Bunun adını bu kadar net şekilde koyup hissedebiliyor musun bilmiiyorum ama psikolojik bir reaksiyon yaşadığın bence.

Uyku bir kaçıştır, hem o istenmeyen şey üzerine harcanan zamanı yani acıyı azaltır hem de daha çok uyunarak(dinlenmişilk, güçlenme) işe girişince daha güçlü olunup daha az yorulunulacağı hissi ile yaşanır.

Halbuki netice itibarı ile o kısa uykular insana dinlenme anlamında bir şey katmaz.

Pang!

aha buyur, nostalji yaparsın:
www.dabontv.com

bi de robin hood vardı yahu, bilgisayar oyunu, ama onda sadece ok vardı işte sarı balonları vurmamaya çalışıyordun, kırmızıları vuruyodun falan...

güzel oldu bu be.

Arabayla, Milli Kütüphane'ye arkanı dön (Karşında TEK binasını göreceksin). Bu durumda, önündeki caddede sağ tarafa doğru (Armada'ya doğru) gideceksin. Gitmek az kalıyor biraz, dümdüz yardıracaksın. O yol eskişehir yolu olacak. Bilkent köprüsünü geçeceksin devam edip, Ümitköy kavşağına geleceksin. (Tarifi düzeltiyorum özür dilerim) Ümitköy kavşağına gelince, köprünün altından geçip, üstüne çık. Düz devam ediyorsun, ikinci ışıklara gelince solunda Galleria'yı görürsün. Göbekten U yapıp parka...

Evet biraz uzak. Her türlü imkanı bulursun. Yaşayan insanlar da iyidir. Araba yoksa, merkeze çok zor gidip gelirsin. Özellikle geç vakitlere kalırsan daha zor olur. Ama şimdi metro yapılıyor. Metro bitince, ulaşımın çok kolay olur.

vindows un ses aygıtları hoparlorler menusunden cıkısı kulaklık olarak ayarlamak seklinde deneseniz bi.

O ayarlar doğru. Benim anlatmak istediğim, örneğin media player classic içinde, 5.1'i direkt 2 çıkış (sağ sol) olarak zorlamak mümkün mü? Veya bunu yapabildiğimiz başka oynatıcı mevcut mudur?

media player classic'de dosyayı oynatırken sag klik yaptıktan sonra audio/options menusunde custom channel mapping var, oradan 2 kanala ayarlarsan belki bir sonuç elde edebilirsin. windows'un cıkışlarını da iki kanala indirdikten sonra tabi.

Eğer az seed var ise, yani coğunlukla peer'lerden geliyorsa parçalar düşebilir. Sizin indirdiğiniz dosyalar çoğunlukta tamam olmadığı için yüksek bir hız yakalayamıyorsunuz olabilirsiniz.

utorrent'te indirmek istediğin dosyanın priority'ni high yapabilirsin.

utorrent'de indirmek istediğin dosyayı normal, diğerlerini "don't download" yaptığında, ki bunun bir listesi indirme başlarken geliyor, istediğin şeyi yapmış oluyorsun. hız da bulduğu seed ve peer sayısı ve onların hızına bağlı olduğu için net birşey söylemek zor ama teknik olarak aslında bir farkı yok.

utorrent da el fikir in dedigini yapmana gerek yok. zaten acarken seciyorsun hangilerini indireceğini.

yavas gelmesi ise her peer in o dosyaya sahip olmamasiyla aciklanabilir. ornegin torrentin 100 peer i varsa belki bunlarin 30 tanesi o dosyaya sahip.

bir reset atip daha sonra herhangi bir resmi irfanview ile herhangi bir resim acin, daha sonra klasoru silmeyi deneyin. sayet olmazsa bu, o zaman guvenli kipten veya dos uzerinden silmeyi deneyin.

evet restart+güvenli kip hep işe yarar

bu gibi durumlarda bilgisayarınızı restart edin (reset değil).

www.purgeie.com
Bu program işini görecektir. (Freeware, temiz...)

purge ie ile hallettim, çok sağolun

ayrıca notepad ile açıp karakterleri silip bomboş olduktan sonra kaydedip de silinebilir.

Bulundu...

Grup: Fred Green www.fredgreen.com
Şarkı: U Can't Complain
Albüm: Stil Burnin' (2007)

Bu grup bağımsız takılıyor. Albümleri var www.cdbaby.com dan sipariş edilebilir.

Sözlerini de yazayım tam olsun;

He's got a long time to wait, for his life to be straight. Just a stone throw away from today.
Sell your soul for a dime, or an old fashioned rhyme, just a stone throw away from today.

No words survival.
No life exchanged.

In a large candy box, lies a random facade, stand alone in the dark for a day.
World has spun from the light, in the absence of spite, stand alone in the dark for a day.

No words survival.
No life exchanged.
When pain's your rival.
You can't complain.

Words go through you and I, in the blink of an eye, stand alone in the dark for a day.

No words survival.
No life exchanged.
When pain's your rival.
You can't complain.

No words survival.
No life exchanged.
When pain's your rival.
You can't complain.

Burada kulağının ve notaların önemini fark etmelisin. Kulağın iyiyse, ilk önce notaları öğrenmeye başlamalısın. Ne çalmaya başladığın önemli değil...

www.motosiklet.net

burada aynı soruları benden önce sormuşlar, ayrıntılı cevaplar var.

Burada başlangıç motoru konusu, şimdilik 7 sayfalik tartışılmış, devam etmekte: www.superevariders.com

Bir de üstad Reşat Arbaş'ın kitabının 'Motosiklete Giriş' ünitesi:
donald.hypermart.net (Devamı da okunmalı, hatta kitap da alınmalı başucu kitabı yapılmalı.)

Eh, paraşüt takmadan uçaktan atlanmayacağı için, buyrunuz efendim başlangıç kıyafetleri:
www.superevariders.com

Ben altı yaşımdan beri Yıldız'da ikamet ediyorum, artık alıştım desem yeridir. İlk zamanlar balkona çıkıp izlerdim, artık o heyecan da kalmadı. Önümüz yaz, pazartesi hariç, haftanın her günü en az iki kere havai fişek atılır. Büyük ihtimalle Beşiktaş - Bebek arası sahildeki tesislerden (Çırağan, Reina,...) atılıyor. Birinin düğünü, diğerinin kutlaması, açılışı, partisi... Sen de alışırsın.

Doğduğumdan beri beşiktaşta oturuyorum, ama dün geceki patlama sesleri benim de çok garibime gitti, o saate havai fişek olmaz diye düşündüm hem hafta içi dedim, ki sesleride pek benzetemedim hatta acaba ırak mı saldırıyor diye düşündüm o derece. Ya da dün gece büyükanıt'ı fazla seyrettim.

1999'un sonu muydu başka bir şey miydi hatırlamıyorum, gece 4'te köprüden bir kıyamet koptu, bir havai fişekler, bir marşlar ki sormayın gitsin. "Ulan" dedim, "kesin darbe oldu". Cumhuriyetin birşeyinci yılı kutlamaları için çekim yapıyorlarmış, köprü boş diye o saate almışlar.

Bunu niye anlattım, birincisi aklıma geldi. İkincisi belki seninki de böyle bir şeydir. "Bu da böyle bir anımdır işte" deyip bitiriyorum. Evet.

sesler oldukça yüksekti. çata pata mata. şişli de oturuyorum üstelik o seslerden uyuyamadım doğru dürüst. oehh
cidden neydi o?
olsa olsa kesin reyna, layla, sorti gibi mekanların birinin açılışıdır.
ama fena kulaklarını çınlattım onları düzenleyenlerden tut, organize den bu havai fişek atalım fikrini öne sürenler, fitili ateşleyenler filanı falanı sürekli saatler boyunca beni uyutmadıkları sebebiyle saydım da saydım.

o değil de birşey dicem. zabıta/ belediye yönetmeliğinde çevre ses kirliliği ses düzeni sebiyle hani barlara eğlence mekanlarına cezalar kesiliyor. kim bu havai fişekleri attı dün gecenin 12 sinde 1 inde? onlar hakkında belediyeye zabıtaya başvurup umumi saatler dışında gece yarısı uyku saatindeki gürültü nedeniyle uyumadığım için şikayette bulunmak istiyorum.! hatta uyku düzenimi bozdular o gun geç uyandım okula geç kaldım. patrondan azar işittim. tamam güzel senaryo yazarım ben. neyse işte patrondan azar işittim hatta kovdu beni işimden oldum. tazminat istiyorum hakim bey.
bu ses kirliliğini nereye şikayet ederim !!? şakam yok ciddiyim. ya yiter ya. at akşam 8 de 9 da 10 da fişeğini torpilini. gece 12 / 1 be saat.

valla abi oncelikle gecmi$ olsun.
$oyle $eyler yapabilirdin.. ornegin merdivenden a$agi atabilirdin olan gucunle, kacarken du$tu derdin. eve girseydi bi $ekilde kendi kendine yaptigina inandirabilecegin bi$eyler yapabilirdin belki. hani diyorlar ya tut balkondan at yapabiliyorsan diye, o tarz $eyler. onun di$inda direkt zarar verirsen sen suclu oluyorsun.

Geçmiş olsun.

Geçen senenin haberi. Bir hırsız, iki Nijeryalı (Başka bir Afrika ülkesi de olabilir) öğrencinin kaldığı eve girmiş. Öğrenciler bunu yakalamış, bir güzel dövmüş ve apartman boşluğunda merdiven korkuğuna bağlayıp polis çağırmışlar. Bir şey olmamış. Yani adamın canını almadıktan sonra, polis adamı (sakat bırakmayacak) kadar hırpaladığına bakmaz. Ayrıca hırsızı yakaladığın için madalya da takmazlar. O yüzden bence adam kaçmaya başladıktan sonra, hiç bulaşmamak en güzelidir...

iki sene kadar önce de acik balkon kapisindan bizim eve girmisti hirsiz. komsular haber vermis polis geldi yakaladi aninda. hicbirsey olmadi ifadeler alindiktan sonra adam serbest kaldi. gecenlerde mahkemesi oldu, ben gittim hirsiz ve avukati davaya gelmediler. baska yerlerdeki dosyalarla birlestirilmesi karara baglandi falan filan. yani yakalamadigin iyi olmus bir yerde.

bir de ekleyeyim hemen. hirsiz girdiginde komsular da toplasti tabii herkes bir anisini anlatiyor. dediklerine göre gece giren hirsiz gündüz girenden daha fazla ceza yiyormus, bu sebeple de hirsizlar gün dogumunda sabaha karsi giriyormus evlere.

bu tür durumlarda hırsıza darp uygulandığında, ev sahibinin suçlu durumuna düştüğünü okumuştum.

başka türkiye yok!

geçen gün ntv'deki biri bana anlatsın'da konuşuluyordu. yatak odanızda yapacağınız her şey nefsi müdafaaya giriyormuş. hatta gerekirse silah vs. kullanmak bile. (sanırım)

büyük geçmiş olsun, kazasız belasız atlattığın iyi olmuş boşver.

arkadaşımın evine 2 sene önce hırsız girdi, jandarma geldiğinde "siz adamı 'indirin' elinde bir şey yoksa bile biz bıçak tutuştururuz rahat olun" demiş. kısacası rapor tutan polise/jandarmaya bağlı.

hırsız hem suçlu hem güçlü, evinde adamı yaralarsan ve senden şikayetçi olursa ceza alırsın. "yatak odası hariç" demek istiyorum ama efsane mi gerçek mi net bir bilgim yok.

bir anımı daha anlatayım ders olsun. 4 sene önce bursada otururken kardeşimin arkadaşıyla tanıştım. çocuğun babası otoparkta arabasının teybini çalan 3 hırsıza balkondan "napıyorsunuzlan diye bağırmış, "içeri gir lan" diye cevap gelince çıkarmış silahı saydırmış. 1 kişi kaçmış, 1 kişi yaralanmış, 1 kişi korkudan bayılmış. polis geldiğinde bunların bol sabıkalı, cinayetten aranan tipler olduğu ortaya çıkmış. babası ceza almamış ama başına geleni söyleyeyim : bir kaç hafta sonra hırsızların yakınları çocuğun babasını öldürmüşler ! kısacası hırsıza yapacakların sana 100 katı olarak geri dönecektir, bulaşmamak en iyisi.

bana kalsa vurur dağa taşa atarım ama tek gezmedikleri ve "boş" gezmedikleri gerçeğini göz önüne almanız gerek.

dur dur son anı. geçen sene WRC de görevliyken diktiler bizi dağ başına köylülerden biri geliyor biri gidiyor. derken birisiyle muhabbete başladık, hırsızdan açıldı muhabbet. tanıdığı bir hırsız varmış. eve nasıl sessizce girdiklerinin cevabını buldum. adamlar eve girmeden önce kapıdan, bacadan bir şekilde adını öğrenemediğim bir sprey sıkıyorlarmış. zaten uykuda olan bünye bir derece daha ağır uykuya dalıyormuş. adamlar dalga geçer gibi işlerini halledip kaçıyormuş.

yatak odasında öldürünce bir şey olmaz hikayedir. yatak odasının özellikle öne çıkması hırsızın sizin hayatınızı tehlikeye atabilecek kadar size yaklaşması. yatak odası, salon fark etmez. ancak onda bile hırsızın elinde bıçak mıçak olması gerekiyor. yani adam dibinize de gelse eğer hayati tehliken yoksa hırsızı hırpalamak bile haksız fiil teşkil eder. evinize giren hırsızı öldürmeniz ya da yaralamanız durumunda ancak cezada indirim alabilirsiniz.

bunun türkiye'yle de alakası yoktur hemen hemen bütün dünyada bu böyledir. verilecek bir ceza varsa hukuk verir(bunu tartışmak ayrı konu). inanmayacaksınız ama türk ceza kanunu şu anda çoğu hükmüyle modern bir kanundur.

hukuka giriş dersinden aklımda kalanlara göre,hırsız sizi ölümle tehdit etmedikçe onu öldürmeniz nefsi müdafaya girmiyor.(yani onun elinde bıçak varken sizde silah varsa bile bu nefsi müdafaya girmiyor)
o yüzden evlerine hırsız giren bir tanıdığımıza polisin söylediğine göre hırsızı camdan atın önerisi onlara da söylenmiş.sanırım polisler de yakalayıp,sabah salmaktan bıkmışlar,herkese bu öneriyi veriyorlar.

geçmiş olsun abicim, ne kadar modern bir ceza kanunumuz var ki polisimiz vatandaşa "abi sen camdan at gerisini bize bırak" diyebiliyor. "mosmodern" olmuşuz canlar heyoooooo...

benim cevabıma gelince abicim "yamultursan" hiçbişi olmaz. hatta madem polis öyle diyor yamulttuktan sonra balkondan atıp düştü salak diyebilirsin pekala ne ala...

cok gecmis olsun. benim bir arkadasimin basina gelmis, hirsiz evdeyken uyanmis ve onu goren hirsiz birsey alamadan kacmis, fakat daha sonraki gunlerde gene gelmis, alamadiklarini almak icin. O yuzden hirsizi yamultmaktan ziyade siz kilitlerinizi falan ihmal etmeyin, bir de o inanilmaz ses cikartan minik alarmlardan koyun kapiniza... ve evet bulasmayin aman...

anladığım kadarıyla en güzeli balkondan atmak. ev zaten dördüncü kat. bahçede de süs havuzu gibi bir şey var, kenarları tırtıklı, hmmm.

evet yatak odasinda iken indirebilirseniz sahane olur. fakat diger odalarda sorun çıkabiliyor sanırım. kovalamaya kalkmanız durumunda erketede bekleyenler sorun yaratabilir.

ben de ben de!!

bence hırsızla yakın ilişkiler kurarak iş ağını geliştirebilirsin. baktın yanaşmıyo, at itoğlunu balkondan.

iki üç sene önce haberlerde izlemiştim, ninja bir abimiz katanayla hırsızın kulağını kesmiş, hırsız da dava açmış adama.

polisin "abi sen camdan at gerisini bize bırak" demesiyle kanunun modernliğinin alakası yoktur. polisin bu yaptığı da suçtur. elmalarla armutlar güzel meyvelerdir.

otoyolda (tem e5 vs) karşıdan karşıya geçen adama çarpınca suç olan bir ülkede hırsıza saldırmakta suçtur.

şimdi bu şerefsizlerin tek başına olmadığını düşünürsek dövüp bırakmak akıllı bir iş değil. dövüp polise teslim etmekte polislerin çoğu için normal bir hareket (kendileri dövemiyorlar vatandaşa dövdürüyorlar artık) ama gene hırsız dönüp pislik yapabilir.

en iyisi adamı içeri girmeden engellemek. yani gerekli önlemleri almak yada camda kapıda bağırarak kaçırmak. bir kere camımdaki hırsıza gel lan buraya diye bağırıp kovalamıştım. iyi koşuyorlar.

evin içinde hırsız var ise en iyisi bence bırakın uyuyor numarası yapın.

hiç bir mal canınızdan önemli değil.

nokta atışı yapacak kadar istanbul bilgim yok ama bahariye de büyük bir kırtasiye mağazasında, bir de (isim konusunda istanbullu arkadaştan aldığım bilgiye göre) nezih kitapevinde vardı yanlış hatırlamıyorsam (önceden gençlik kitapeviymiş,yanmış).

toys r us ta var bunlardan ama anadolu yakasında nerededir bilemiyciyim...

Carrefour'larda mevcut bu sıralar. En azından geçen hafta vardı. Yanlız kuzu çevirmeye kanmayın arkadaşlar, peluş kuzu çevirme ısmarlıycak o...

toys r us takiler muhtesem otesiydi. 2 arkadasim almisti ayri ayri. ben ise koyun delisi bi arkadasima alcakken sadece 1 tane kaldigini onun da ayriltildigini gordum. sonra telefon actik diger toys r us lara, hicbirinde kalmamisti.

ama bu dedigim aylar oncesiydi. eger tekrar geldilerse, senelerdir gordugum en pofuduk en tatli pelus koyunlardi.
mutlaka bakin derim

çengelköy maxi city deki toys r us ta büyüklerinden hala var. ama korkunç bir hızla satılıyor.

Anadoluhisarı Carrefour Express (Eski Gima galiba) in içinde kapatmadılarsa bir toysrus olacaktı. Orada vardır belki.

herhangi bir d&r'da bulunabilir, özellikle nici olanlar muhteşem. takıntım var da benim, siyah olanlara özellikle eheh.. biraz tuzlular ama.

sene, geçen sene
mmm migros ların hepsinde mevcuttu.

hepinize çok teşekkür ederim arkadaşlar. kuzuyu bulur bulmaz kaburga dolmalarını hazırlatıyorum.

anadolu yakasında bostancı köprüsünün tam altında gibi kalan total benzin istasyonunda bulabilirsin... karşısında diesel mağazası var... shell'e gelmeden sağ'da kalıyor... selamlar..

Kansere falan da iyi geliyor deniyordu, çayla beslenip büyütülüyordu. Annem de kanserdi onun için de kullanmıştık eğer aynı şeyden bahsediyorsak. Yarın sorarım ne olduğunu, unuttum ben.

adının kamboçya mantarı oldugunu hatırlar gibiyim,cidden kokusu çok kötüydü. ben küçükken evde vardı,korkardım,uzak dururdum.

Yanlış hatırlamıyorsam, bundan dilek dileyenler vardı. Yani o şekilde de yayılmıştı. Hatta buna bitki size verildiğinde bir süre mutlaka bakmak, bakarken de hep iyi davranmak gerekiyor derlerdi. Yoksa kişiyi lanetliyormuş gibi saçma şeyler çıkmıştı. Altı üstü mantar yani...

Ayrıca görüntüsü falan da çok kötüydü. The Thing'de kullanıldığını duymuştum. (Evet, bu kısmı attım...)

kombuça çayı derlerdi buna. bir maya türüydü, çayla büyüyordu. çok faideli, her derde deva demişlerdi. çay da fermante oluyordu bir süre sonra. ömrüm boyunca alkol kullanmadım ama sanırım bir zamanlar bilmeden ev usulü çay viskisi üretmiş, ve dahi içmişiz. :)

Annem de tam bilmiyormuş. Sadece suyunu içiyordu:S İŞte çay verdikçe günden güne büyüyp leş gibi bi koku salıyordu.

valla metalurji mühendisliği okuyorum bir mimar tanıdığım iş teklif etti ve 1 ayda gerekeni öğrenirsin dedi. bilemiyorum :P

Okuldan mezun olduktan sonra mesleğini yapmak isteyen her mimar, hem işin okulda gösterilmeyen, piyasaya yönelik yanlarını öğrenmek, hem de çevre edinmek için birilerinin yanında çalışıyorlar.

Ömür boyu uç kuruşa talim olmak size bağlı olur. İşinizi iyi yapar, kendinizi kanıtlar ve iyi bir çevre edinirseniz iyi maaş alırsınız. Bu her meslek grubu için de aynıdır zannediyorum. Yoksa özellikle mimarlara üç kuruş maaş vermek gibi gıcıklıklar yapmıyorlar. Onun dışında maaşları, örneğin inşaat mühendislerinden fazladır ve ileride proje yöneticiliği gibi yerlere gelirseniz çok daha iyi maaş alırsınız.

Çuvalla para ne zaman kazanılır derseniz, ya kendi mimari büronuz, ya da hem tasarım, hem de uygulama yapan müteahhit firma gibi bir iş yeriniz olursa kazanırsınız.

Mimarlığın bir güzel yanı temelinde tasarım olduğu için sadece yapı tasarlamak zorunda olmamanız. O formasyonu aldıktan sonra iç mimari, mobilya tasarımı, moda tasarımı vs. gibi içinde yaratıcılık olan her iş alanında çalışabilirsiniz.

Doktorluğu tepip mimar olmaya kafayı takmış birine ne yapardım bilmiyorum; ama kararını vermiş ve ne yapmak istediğini bilen birine saygı duyardım.

bi mekatronik muhendisligi vardi n'oldu ona?

mekatronik top of the jobs listesinde 2 sıra kaybetti, bu hafta liste başı mimarlık... : )

diplomaları değiş tokuş yapalım o zaman biz.

mimarlık öğrencileri mezun olduklarında mimarlık pratiği ile ilgili gerçekten çok çok az şey biliyor. tasarım konusunda hadi neyse de, uygulama kısmında sıfıra çok yakın oluyorlar. Bu nedenle ailede mimar falan yoksa yeni mezun bir mimarın kendi işini kurup para kazanması seneleri bulur. (2-3 sene içinde küçük ölçekli yapıları hakkıyla uygulayabilecek seviyeye gelir eğer kafası çalışıyorsa)

Mimarlar epey az para alıyorlar. Şu sıralar sektörün çok büyümesi ve piyasada işe yarar adam kalmaması nedeniyle maaşlar epey yükseldi ama yine de bir bilgisayar mühendisinin yanında osuruk gibi kalıyor o rakamlar. Yine de o rakamlara en azından 2-3 sene talim etmek zorunda herkes.

Sıfırdan direkt büro kurup iş alabilmek çevre yoksa imkansız gibi birşeydir. Yapılan tasarımları yeni mezun bir mimarın şantiyede uygulatabilmesi ise çok çok zor bir hadisedir. Mezun olmadan önce 2 senedir şantiyelerde çalıştıysa o ayrı.

Ağzı laf yapan, çevresi geniş bir adam olmadan iş bağlamak zordur.

Bunun dışında kendi işini bile yapsa mimarın, gerçekten çok kaymak bir tabakaya hizmet vermediği sürece çuvalla para kazanması pek olası değildir.

Bundan daha önemlisi mimarlık öğrenciliğidir. Sıkıntılıdır bu süreç.

(bkz: mimarlık okurken göze alınacaklar)

1. portableapps.com
www.combobulate.com

2)usb hdd lerden olmaz.

linklerde işe yarar şeyler buldum, adını duymadığım güzel programlar da varmış, teşekkürler.

usb hd'den boot biraz kasılarak yapılabiliyormuş aslında:
www.annoyances.org
guides.macrumors.com
merak ettiğim uzun süreli kullanımda performansın nasıl olacağı, çok kasılıp kasılmayacağı, plastik kaplı wd my book'un erime ihtimali vs.

usbden boot için anakart desteği lazım. biosa giremezsen boot ayarlayamazsın. olmaz yani. olsada olmaz.

ama bir live knooppix cd ile dene bakalım.

Windows XP Live ile CD'den boot edip XP kullanabilirsin, Knoppix falan gereksiz yani. Harddiske de erişebilirsin sorunsuz ama oyun, program vs kurabilir misin bilmiyorum.

Bir de Xp admin şifresini değiştirebilirsin ama eskisini öğrenemezsin. Yani değiştirirsen asıl şifreyi bilen adam login olamayacağı için anlar...

admin şifresini değiştirme gibi işlemler yapan programlar elimde var zaten, ama söylenen nedenden yapmak istemiyorum. kasılırsa protected storage'a girilip hash edilmiş şifre de çözülür belki, ama yapabilsem bile onu da yapmak istemem.

bios'a ulaşabiliyorum, bios'ta usb hd boot seçeneği de var. sorun xp'den kaynaklanıyor biraz, vista'da ise hiç mümkün değilmiş bu iş. knoppix, pardus vs live cd'ler de var elimde, asıl derdim oyun, oracle vs kurmak aslında.

never mind çok mu soft olur. illa küfür lazımsa bilemedim.

"Fuck it" kullanilir bazen.

Ingilizler, "ugrasamayacagim" manasinda "I can't be arsed" diyorlar sanirim. Ama "ugrasma" diye baskasina soylenmiyormus gibime geliyor bu.

Kufursuz olarak dogrudan "don't bother", diyebilirsin.

don't give a fuck, olabilir.

fuck that

' Fuck it off '

(bkz: screw it)

"don't give a shit"

give it up olur. gayet şık gayet kullanışlı. üstünüze tam oturdu.

doğrusu screw it/that dir.

Modemin kullanıcı arabiriminden, Wireless->Advanced Settings->Band kısmından değiştireceksin. Değiştirmesine de, niye değiştireceksin? 802.11g bandında, hem b hem de g tipi cihazlar yayını alır. 802.11a zaten ayrı bir olay...

genelde evet du$ta/denizde/vs su kacmasi yuzunden olur. burun deliklerini kapatip nefes vermeye cali$. i$e yariyor eger su vs. varsa..

ya da half-life 2'dendir o :P

Bir doktora görünsen iyi olmaz mı?

Aynı sorun bende de 3 sene önce sol kulağımda başladı. Sanki su kaçmış gibi, fakat hiç çıkmıyordu. 1 sene sonra sol kulağımın tamamen tıkandı. (Yastığa sol tarafımdan yatınca ve kulağa biraz başınç uygulayınca "cık" diye tıkanıyordu.) Çok büyük duyma kaybı yaşıyordum. Doktora gittim, iki kulağımı da temizledi. 1 sene sonra nüksetti. Fakat bu sefer enfeksiyon da olmuştu. Kulağımda ağrı sızı olmamasına rağmen; kulak içi hasta olduğu için, yıkarken ağrı yaptı. (Yani senin veya bizim iltihap veya enfeksiyon olduğunu anlamamız mümkün değil.) Antibiyotik ve damla kullandım geçmesi için. Bu sene kulak yine tıkandı yıkandı, yine tıkandı. Kronik bir hale dönüştü sanırım.

Sana tavsiyem kulağına hiçbir şey sokma, su girmesine izin verme ve nazikce temizle. En kısa zamanda da bir doktora git.

sakız çiğne. benim olmuştu. doktor söyledi sakız çiğne diye. tabi ne kadar tıbbi bir açıklama onu bilemiyeceğim.

buşon denen şey de olabilir belki, yani kulak kirinin kulak yolunu tıkaması.. (yanılıyor da olabilirim)
eğer iltihap olsaydı ağrılı olması gerekirdi diye biliyorum..

teşekkürler arkadaşlar cevaplar için. yarın da geçmezse boş bir vakitte doktora gitmeliyim sanırım.

edit : gittim doktora. orta kulak iltihabıymıs.

(bkz: #10711575)

Windows aktivasyon yapıyor ve sanırım bir lisans için toplam 5 kez aktivasyon yapabiliyor. Sınır geçerseniz, uyarı veriyor. Ya başka bir lisans anahtarı gireceksiniz, ya da telefonla microsoft temsilcisiyle görüşüp, bir aktivasyon numarası alıp elle yapacaksınız.

Bu aktivasyon işlemini 30 iş günü içerisinde tamamlamak gerekiyor.

Aktivasyonu atlatan crack tarzı programlar var fakat ne kullandım, ne de güvenilir midir, ileride güncellemeleri alabilir misiniz bilmiyorum.

Benim başıma şöyle birşey geldi. Windows kurdum ve lisansım aktivasyon olayında sınıfta kaldı. Herhalde beş veya daha fazla kez kurmuşum hatırlamıyorum. Neyse, bu 30 günlük süreç içerisinde bir çözüm bulana kadar deneyeyim dedim. Bu arada .net framework 2.0 falan kurdum. İki hafta sonra aktivasyonu kabul etti. Ne oldu bilmiyorum. Kendi kendine oldu... Bol şans...

O key ve cd ile istediğiniz sayıda bilgisayara kurabilirsiniz ancak en fazla bir tanesinde aktivasyon işlemi gerçekleşebilir ki o da telefonla olabilir. Microsot'u arayıp diskim bozuldu, anakartım değişti falan diyerek bir ihtimal aktivasyon için gerekli numaraları size vermelerini sağlayabilirsiniz ki o da dediğim gibi maksimum tek pc için olabilir. İşkembe-i Kübradan sallamak gibi olmasın ama aktivasyon numarası oluşturulurken Anakart, CPU ve disk gibi komponentlere bakılıyor ve bunlar Microsoft tarafından ilk aktivasyonda kayıt ediliyor sanırım. Bir sonraki aktivasyon işleminde de bu rakamlardaki değişime göre hangi komponentlerin değiştiği karşılaştılıp, ona göre aktivasyon gerçekleşiyor veya engelleniyor. Hatta telefonda numarayı verdiğiniz operatör bile neyin değişip, değişmediğini farklı bir makina mı yoksa aynı makinada bir veya birkaç komponentin mi değiştiğini anlayabiliyor ve buna göre aktivasyon numarasını veriyor veya vermiyor. Aşağı yukarı böyle bir prosedür var diye biliyorum.

sanki torrenttan indirilen sıralı dosyalar gibi geldi bana. herhangi bir dosyaya tıklayıp extract here derseniz uzantısı iso veya bin cue olan bir dosyayla karşılaşacağınız inancıyla doldum bi an.

001, 002, ... diye giden arşivler büyük ihtimalle HJSplit ile bölünmüştür.
www.freebyte.com
İndirip deneyin, boyutu küçük, freeware ve temiz.

hjsplit programını ındırdım ama , kurcalamalarım sonucunda bir noktaya varamadım. bu dosyaları file join mi yapıcam acaba. eger oyleyse yaptım ama , rzr-toc diye bi dosya cıkıo yine bişi olmuo?

@montreal: sag tıkladıgımda extract veya benzeri bişi cıkmıyor. buarada torrent nedir :)

eger dosyalarin sembolu winrar semdolu seklinde ise winrar la acilir. eger bilinmeyen dosya turu ikonu varsa, ilk dosyanin adini dosyaadi.rar seklinde deistirirsen winrar sembolune donusecektir ve sag tiklayip extract dedigin zaman hepsi teker teker acilacaktir tek bir dosyaya

diye dusunuyorum.

HJSplit'in kullanımı şu şekilde.

İlk önce bütün 001, 002,... 00X dosyaların aynı klasör içinde olduğuna emin olun. HjSplit'i çalıştırın. File Join'den Input File'a tıklayın. Dosyaların bulunduğu klasörden, .001 olan dosyayı seçin ve OK yapın. Eğer HjSplit dosyası ise, Output file kısmında dosyanın tam uzantısı gözükür. Start yapın ve birleştirsin.

herkese tesekkurler. ben yapamadım ama , sanırım bende bir mallık var :) neyse saolun

Biraz araştırdım, sanırım sendekiler rar dosyası. WinRAR yüklü ise, dosyalardan birine sağ tuşla tıklayıp birlikte aç yapıp, winrarı seçerek bir daha dene.

tmmdır , cok tesekkurler , şimdi oldu.

Superfunk - The Young MC olabilir mi?
www.youtube.com

bonus sorunun cevabi icin (bkz: tic tic tac)

kırmızı hırkalı, bisiklet süren bir çocuk var belki alakalıdır: bob sinclair - love generation.

uTorrent penceresinde, torrentin üzerine tıklayıp Advanced->Set Download Location yaparsan olması lazım. Yanlız bunu yaptıktan sonra Re-Check yapmanda fayda var.

işe yaradı, teşekkürler.

Çok merkezi bir yer değil ama;
sozluk.sourtimes.org

gülhane parkında vardı yıllar önce, hala var mıdır bilmem

gülhane parkındakini tamamen tasfiye ettiler. biz bir zürafa bile almıştık zararına satışlardan.

İstanbul'daki yegane yer Darıca Hayvanat bahçesidir demek mümkün..Adı değişmişti galiba, sallamiim de :s Neyse, oldukça büyük bir yer.. Özel işletme ve sahibi adam da takmış zamanında yapmış böyle bir yer. Her yıl delicesine zarar ediyolardı en son, kapandı zannediyordum.. Biraz uzak ama olsun..

Bu olayı iki sene önce araştırmıştım. Yer darlığından ve ayrıca bir monitöre para vermemek için, acaba sadece bir kasa alıp, notebook ekranını masaüstü monitörüm olarak da kullanabilir miyim diye düşünmüştüm. Bir switch ile notebook/masaüstü geçiş yapmak mümkün olabilir diye düşünüyordum. Birkaç yerden sordum soruşturdum. Pek mümkün ve pratik olmadığını anlattılar. Yanlış hatırlamıyorsam, notebook ekranın direkt anakarta bağlı olduğu ve bunların arasında bu çeşit bir kaynak yapmanın sağlıklı olmadığını falan yazmışlardı. Umarım yardımcı olabilmişimdir.

Notebook ekrani notebook'a entegre bir parca oldugu icin onu normal tek basina duran bir monitor gibi kullanmayacagini dusunuyorum. Yani dusundugun seyi yapamazsin bence.
Yapabilecegin iki sey var. Biri, eger sana farketmiyorsa, masaustunu kullanip notebook'u oraya baglamak (yani senin dedigin olay, sadece tersten). Oburu de VNC gibi bir program kullanip masaustune yerel ag uzerinden baglanmak. Boylece masaustu bilgisayarin desktopini notebookta bir pencere icinde gorebilirsin.

@wpi
bu niye daha önce aklam gelmedi benim ya, bu vnc ile yapmak istediğim şey aynı zaten ki ağ bağlantısı var, gerçekten sağol.

radmin i tavsiye edebilirim nacizane.(vieweri ayri, clienti ayri bi prog.) 2 yil kadar sorunsuz ve hizli bir sekilde kullandim.kesinlikle cok hizli.

ilgilenenlere;
vnc ile işimi hallettim.

Ben orjinal kartıyla kullanıyorum. Zamanında araştırmıştım; 2gb'lik kartları destekliyor. Hatta yabancı bir forumda okumuştum, 4gb'lik kart takıp çalıştırabilenler dahi mevcuttu. Yavaşlığa gelince, problem yaratacak kadar olmasa da, kart doluyken bir miktar yavaşlama olacağını zannediyorum.

sony'nin high speed modelleri var. onlarda veri aktarim hizi normallere gore daha yuksek, belki onlari kullanabilirsiniz.

izlemedim ama öyle sanırım.. sonuncusu devam filmi diye biliyorum..

İzlemiş biri olarak söylüyorum, çok da farketmez. Star wars gibi devam filmleri değiller. Bana sorarsan ilk olarak ve iyi bir şekilde 74'deki orjinal filmi izle. Süper!

Diğerleri onun yanına yaklaşamıyor. Kalanları nasıl izlersen izle.

magicISO i$ gorecektir.

alcohol'un son surumu yukluyor diye biliyorum

PowerISO mount ediyor.

tepe nautilus'taki carrefour'un içinde görmüştüm bir kaç gün önce.

Carrefour'larda, Aral'ın dağıtımını yaptığı HL2: Episode One mevcut. Sanırım Half Life 2'nin Türkiye distribütörü Aral değil. Birçok yere baktım ama bulamadım...

inanılmaz pahalı fiyatlara 5 cd olarak ben kadıköy seyhan müzikte gördüm. 100 ytl bişiydi kutu mutu da başarısız ötesiydi.

Türkiye'deki kazık yerine steam'de valve pack olarak bir sürü half life oyununu 50 dolara bulabilirsin. daha ucuza tek başına da var.

anadolu yakasında inventus var. teknik destek olarak en son baya iyilerdi.
www.inventus.com.tr

www.netsiparis.com

yakın zamanda ben de buradan bir makine topladım, satışta çok hızlılar - eğer parçalara ellerindeyse 15 dakikada sistemini toplayabilirler. ama şu ana kadar teknik desteğe ihtiyacım olmadığı için o konuda nasıllar bir yorum yapamam.. fiyatları ise birçok yere göre iyidir..

yerleri ise mecidiyeköy'de...

mavibilgisayar.com
yani deep computer

yazıcıoğlu karşında giriş büfelerin arasından.

sözlükten de görebilirsin hiç kötü bir olayları yok ve fiyatları baştan düşük. gold vs gibi pazarlıkla düşürmeye gerek yok.

Bilgisayardan biraz anlıyorsan ve parça garantisi nedir ne değildir biliyorsan fiyat/hizmet açısından önerilerim: gold , karizma, mavi bilgisayar. Yok anlamıyorsan ve korkuyorsan yazıcıoğlunda gözüne kestireceğin görece daha az iş yapan ve biraz pahalıya satan bir yer olabilir. (diji hala varsa onlar olmasın hehe). Parçaları tek tek kendin seç ve anakartı kasayı aldığın yerden sadece monte etmelerini iste. Gidip bir etiket falan takmaya kalkarlarsa gözlerinin önünde parça garantisi yok mu arkadaşım ne bu böyle saçmalık mı olur de ve etiketi sök/parçala. Bir bozulma durumu olursa da direk o parçayı sök(işte bu kısmı için yılların birikimi gerekebilir ama çok zor değildir bir bilgisayarın arızalı parçasını tahmin etmek..) ve garantiden tamirini ya da değiştirmelerini bekle. yıllardır uygularım bir kere bile başım ağrımadı.

ay bilgisayar'ı öneririm. ekşi sözlükte de bizzat yorumlara bakabilirsin.
gold dan uzak dur. fiyat bile sorma mümkünse :)

m.koydeki gold ve aybilgisayar disindakilerin hepsi isini gorur ama tabii ki az bucuk bilgisayardan anlaman gerek. bana kalirsa en guzeli git parcalari tek tek en ucuz nerdense ordan al ve akabinde evde kendin kullanma kilavuzuna bakarak topla. sonra parca garantisiyle herhangi bir sorunda cozum bulursun. yok ben toplayamam dersen parcalari al arkasindan herhangi bir bilgisayarcida toplat (10-15 ytlye 15dkda toplarlar)

kesinlikle kadıköy'de mavi ve gold'dan başka bir yere gitme derim.

mavi'nin stokları daha azdır, ama fiyatları daha iyi.

gold ise her şeyi bulur getirir, satar, servisi iyidir ama parçaya göre çok sıra bekletebilirler.

gold'a gideceksen, yazıcı'nın sokağında sağdaki en son mağazasına git ve sağ tarafta oturan açık kumral genç arkadaşın önüne otur derim, hem çok iyi niyetli ve dürüst, hem de işinin ehlidir. kazık yemezsin, sorun yaşarsan çözmekte problem yaşatmazlar. ama dolar kuru biraz yüksektir, pazarlık gerektiği doğru.

kadikoydeki exa bilgisayarda temiz iş görür

Arkadaşlar cevaplar için teşekkür ediyorum. Inventus' dan bilgisayarımı topladım. Hızlı ve sorunsuz bir şekilde hazırlayıp, teslim ettiler. Eğer ne istediğinizi biliyorsanız, Inventus sizi yardımcı olabilecektir.

butun kurslarda oluyor o. hatta gaza getirirsen birlikte gideriz. ilk donem nisan'da galiba.

bütün kurslar sınava sokuyorlar ama hepsi sürüş eğitimi vermiyorlar. beşiktaş serencebey yokuşundaki petek sürücü kursunda motosiklet eğitimi de var bildiğim kadarıyla lakin biraz tuzludur.

sürücü kurslarının motosiklet eğitimleri iyi değildir. ticari amaçları olduğundan, üstünkörü bir eğitim alabilirsin. hiç motosiklet kullanmayı bilmeyen birisine, türkiye'de en iyi eğitimi honda motosiklet eğitim merkezi veriyor. 2 tam gün kursun sonunda, temel olarak mekanik ve bakım bilgileri de dahil olmak üzere, motosiklete binmeyi öğrenirsin. fakat, yeni dönemi nisan'da başlayacak. eğer sağlam bir adım atmak istiyorsan beklemeni öneririm.

öte yandan "ben iyi sürerim gel öğreteyim" diyenlere pek yanaşmayınız. ne kadar eğitimli de olsalar, eğitmen değillerse öğretecekleri çok faydalı olmayacaktır.

honda cbr125 lerle düzgün bir eğitim veriyor, ben de duymuştum onu. Ama yillardir araba kullaniyor ve bisiklete biniyorsan öğrenmen gereken çok şey yoktur. Kontra dönüş tekniği gibi uzun uzun anlatılan şeyler bisiklette yedi yaşından beri yaptığın şeydir meselâ. Trafikte ise arabadan farklı olarak, diğer arabadaki tiplerin seni sinek gibi bir şey olarak gördüğü gerçeğidir esas öğrenmek gereken.

honda'nın kursunu biliyorum, ama nisanda başlayacak olması bana uymuyor. bir iki tane daha var onlar da kendi motorunla gelmeni istiyor. maalesef...

villa levent veya gültepe etik var,
onlara gidebilirsin.

gültepe etik farklı motor ve apırlıktaki vitesli motorlarla eğitim veriyor.

bu kursların eğitmenlerinden özel ders de alabilirsin.