www.turkishairlines.com

afiyet olsun

eline sağlık lakin logo değil hani şu barcelona reklamında oynadıkları 'top' var ya, işte o gerek.

şu var.olur mu ki ?
www.econom.de

mükemmelsin teşekkür ederim, süper ötesi bir resim özellikle de boyutu :)

bende gerçeği var

nerden aldın acaba? kaç kuruş?

satın almadım, çalışıyorum, anla işte

zippo?

zippom.com

silah

ingiliz anahtarı

çatal kaşık, saat, tırnak makası, kalem kağıt

saysan gider bu.

tıraş makinesi

En kapsamlısından bir İsveç çakısı..(İçinde büyüteç olduğunuda göz önüne alarak ateş sorununu çözdüğümü varsayıyorum..)
Fazladan ekipman şansımız varsa, fazla büyük çaplı olmayan otomatik bir silah ve bir kasa mühimmat..

ateşli silah, çatal, kaşık, kalem, kağıt filan 100 yıldan çok önce bulunmuş şeyler olsa gerek.

son 100 yılda bulunmuş olması gerekliliği soruyu gayet güzel bir hale getirmiş. hoşuma gitti.

son 100 yılda bulunmuş olması önemli. çatal roma dönemine kadar gidiyor.tırnak makası çok önceden cinliler tarafından... karbon kalemler bile 18. yy a gidiyor.

Kurşun kalem, ses kayıt cihazı, video oynatıcı, pil ve el feneri. (Kendimi tanrı ilan etme gibi fikirlerim var da)

100 yılda bulunmuş şeylerin epey kısmı elektriğe bağlı şeyler, o yüzden onların hepsi çöpe :) isveç çakısı ve zippo akıllıca.

Mp3 çalar ve pille çalışan hoparlörler. Soyle senfonik bir eser de çalındı mı o bölgenin tanrisi sen olursun valla.

yataş, kuş tüyü yastık ve bembeyaz elyaf yorgan ile birlikte.

george dalaras yunan müziği rembetiko

ahmet kaya
arap şükrü

bonus olarak www.youtube.com

rakıyla en güzel hüner coşkuner gidiyor, birayla votkayla denemedim ama.

tanju okan. ama hafta içi bu kombo sakıncalı.

halil sezai.
(dinlenip bi yandan ağlanabilir benim yaptığım gibi:/ )

themeyhane.com

alev alır onlar az kalmış, sen bi kasayı havalandır bence :)

tozları temizle süpürgeyle. fan çıkışı dolmuştur.

edit: kasayı açıp temizle işlemcinin olduğu fanı

fanlar ses yapıyor mu? kasanın kapağını açıp fanlara bir bak derim

ses falan gelmiyo ya fandan. balkona çıkarmam lazım temizlemek için, yarını beklesem olur mu, ne zaman tehlikeli boyuta gelir?

edit: alalı dört yıl oldu, şimdiye kadar hiç temizlemedim içini

bende p4 var. 110 dereceye geldiğinde alarm verip sistemi kapatıyor(bir ara soğutucu ayaklarından biri kırılmıştı, oradan biliyorum). işlemcinin bir anda arıza vereceğini düşünmem ama erkan kartı için bilgim yok.

ekran kartını anladımda işlemci nasıl yükseldi öyle...bu durumun bir açıklaması var oda soğutcu bloklar iptal olmuş...yani termal macunlar gitmiş..ve soğutcu kanalları tıkanmıştır..

ekran kartı ve işlemci modeli nedir...bilmiyorsan cpuz indir orda hepsi yazar

CPU
Intel Core 2 Quad Q8200 @ 2.33GHz 63 °C
Yorkfield 45nm Teknoloji

Ekran kartı ATI Radeon HD 3600.

Şu anda ikisi de 65 derece dolaylarında. gece kapalı tuttum, yeni açtım.

dişlere zarar, fazla kahve tüketimi dişleri sarartır.

tiktik saol panpa tavsiyeni değerlendireceğim

şekersiz için yav. şekerli kahve mi olur. ayrıca yok zararı mararı tek zararı kafeine tolerans geliştirmek ve etki etmesi için zamanla daha fazla kafeine ihtiyaç duymak.

NESKAFENİN AZI DA ZARARLIDIR.

selülit.

hemoroid. kabızdan mütevellit

Filtre kahve için. Nescafe kahveye benzemediği gibi 'Kahve'de olmaması gereken bir sürü nane var içinde. Şu anda yakınlarımda bir kavanozu yok ama bir kez merak edip okumuştum bu neymiş diye.

sinirleri gerer. stress yaratır

kafeine karşı bünye bi süre sonra bağışıklık kazanıp( bu psikolojikte olabilir) gerçekten uyanık kalman gereken zamanlarda bi fayda alamamana neden olur.
ayrıca filtre kahveye +1 diyeceğim ama onuda bu tempoyla içersen yaptığı kalp çarpıntısıyla yalancı bi panik atak geçirebilirsin. tecrübe etmişliğim vakidir.

-bağımlılık yaratır, insanlar farketmese de.
-sinirlerini gerer
-tuvalete çıkma ihtiyacını arttırır
-selülite yol açar
-çarpıntı yapar

Alice ends up growing much larger than desired, thus leaving her nude behind a tall hedge (we only see her from the shoulders up -- and this is played as comedy as the Red Queen wonders why she's naked).

Alice istediğinden çok daha fazla büyüdüğünden bir çitin arkasında çıplak vaziyette kalıyormuş ama sadece omuzlarından yukarısı görülüyormuş. Kızıl Kraliçe de, bu neden çıplak diye merak ediyormuş.


After the Red Queen has been mad that Stayne showed some interest in Alice (and he lies that the attention goes the other way), he bursts into a room where the latter is located and orders the guards to "arrest that girl for unlawful seduction."

Kızık Kraliçe, Stayne Alice'e ilgi gösterdi diye çıldırdıktan sonra muhafızlarına, bu kızı yasadışı ayartmadan dolayı tutuklayın diye emrediyormuş.

Bu kısımlarda bir sakınca olmasa gerek.

uygun uygun

baktım. uygun.

muhtemelen mefta olmustur. dual voltaj oldugunu hic sanmiyorum makinenin.

bu tarz yurt dışından gelmiş veyahut hassas makinelerde akım korumalı priz kullanımı tavsiye ediliyor.

aletin altında/arkasında elektriksel gereksinimi ile ilgili bir etiket vardır. laptop'un adaptöründeki gibi.

burada cihazın çalışabileceği voltaj aralığı yazar:

Input: 100-240V gibi..

Eğer input 120-130 volttan aşağı yazıyorsa bu sebeptendir. Eğer 230-240V'lara kadar verilebileceği yazıyorsa daha basit bir sorun olabilir.

amerikadan alinan sey basit ev aletleri trde calismaz. ozellikle kahve makinasi gibi basit seylerde 240V kasmazlar. bastan nasil calismis hayret ettim. calisacak seyler laptop, cep telefonu gibi seylerdir.

www.mrcoffee.com şurada sayfa 2'de diyor ki (sağ sayfa) 120 volt 10 amper. bunun dışında da bir voltaj bilgisi yok. (oradaki bilgi uzatma kablosu için)

print to file yapan ufak bir yazılım işini görür. böylelikle dökümanı dosyaya yazdırırsın. saf txt yazdırabilirsen düzenleme şansın olabilir örneğin.

bu bir yazı nerede ama? pdfte mi, bir web sayfasında mı, bir uygulamanın içinde mi, flash animasyonu içinde mi? yerine göre değişir ama en kötü durumda ekran görüntüsü alıp bir ocr uygulamasına okutabilirsiniz.

yazı web sayfasında ya da pdf dosyasında olsa, print komutu sayfadaki yazıları otomatik olarak yazdırmıyor mu? yoksa farklı mı oluyor?

Doro PDF Printer ( Ücretsiz)

download.cnet.com

Sisteme sanal bir yazıcı gibi ekleniyor. İstediğin programdan çıktı alıyorsun ama kağıt yerine PDF dosyalarına.

office 2007 veya 2010 yukle. print dediginde yazicilar arasinda 'onenote'a gonder' diye bir secenek cikar. onenote'da acar istedigini yaparsin.

(bkz: happy accidents)

(bkz: terminator)
(bkz: 12 monkeys)
(bkz: donnie darko)
(bkz: primer)

komikçe olanlar:
(bkz: back to the future)
(bkz: frequenty asked questions about time travel)
(bkz: groundhog day)
(bkz: hot tub time machine)
(bkz: just visiting)

Dejavu

Yakıtla (Hidrojen) birlikte kriyojenik oksijen de taşıyorlar. Dünya'dan ayrılırken de atomosferdeki oksijeni değil tanklardaki yüksek yoğunluktaki oksijeni kullanıyorlar.

uzayda herhangi bir hıza ulaşırsan sonsuza dek o hızla gidebilirsin. dünyadan çıktıktan sonra bunu yaptılar.
yakıt olarakda sıvılaştırılmış oksijen ve sıvılaştırılmış hidrojen kullanıldı. böylece yanma garanti altına alındı.
şuan iyon tahrikli motorlar üzerinde çalışıyorlar. elektrik enerjisiyle hızlandırılmış atomlar kullanılarak yanma hızı arttırılmaya böylece uzay gemisini hızlandırmaya çalışıyorlar.

yakıt olarak ‘Aerozine 50’ ve ‘dinitrojen tetroksid’ kullanılmış ay'a giden rokette.

ayrıca şöyle bir şey buldum: "Roket motorları hem yakıtı hem de yakıtın yanmasını sağlayan oksitleyici maddeyi bünyesinde bulundurur. Dış atmosfer havasına ihtiyaç duyulmaz. Bu sebeple dış çevreye bağlı olmadığı için boşlukta dahi çalışabilir."

kaynak: nasilcalisir.blogcu.com

1)ayda atmosfer vardır. ayın kütlesi dünyanınkinden çok daha az olduğu için çok daha küçük bir atmosfer tabakası var ama var.
2)ayda yerçekimi kuvveti dünyadakinden aşağı yukarı 6 kat zayıf. yani kalkış için daha zayıf itme gücü yeterli.

edit: anladığım kadarıyla atmosferin varlığına da gerek yokmuş. kaldı ki yanma için oksijen gerekli evet, lakin ay atmosferinde yeterli oranda oksijen bulunmaz. ayın atmosferi hakkındaki bilgiye şuradan ulaşabilirsiniz: tr.wikipedia.org

wechoosethemoon.org

buradan tüm evreleri izleyebilirsin. İlk gelen sayfada "launch" a bas sonraki sayfalarda da "stage" lere bas. Aya kadar gidecek..:)

edit: stage değilmiş, "go to stage" miş

bu sorunun cevabi kozmonotikstring'de bence! :P

panpa tüm teknik soruları geç, ben washington'daki havacılık ve uzay zımbırtıları müzesinde aya inildiği iddia edilen aracı gördüm. öyle bir araçla bırak aya inip geri dönmeyi, istanbuldan trabzona zor gidersin. alüminyum folyoyla kaplamışlar mk aracı, sikindirik teneke parçası. yok öyle bi şey...

Şuna da bakın:

(git: 226158)

TBBT'de aya yansıtıcı bıraktıkları muhabbeti vardı, herhalde uydurma değildir o kısmı.

ay'a 59-76 yılları arasında 22 araç gönderilmiş.

altınoluk - kaz dağları.

altınoluk +1

Altınoluk'a dair İngilizce bir web sitesi var mıdır?

akyaka-gökova / muğla istedikleri özelliklere sahip.

en.wikipedia.org
www.altinoluk.bel.tr

Köylerde bir yere gittiğinizde çay ikram edilmezse onu ziyaretten saymazlarmış. Bunun gibi, eğer çiftimiz Amerikalıysa mutlaka Göreme taraflarına gitsin, bir Amerikalı Ürgüp'ü, Göremeyi görmeden dönerse Türkiye'yi görmüş sayılmaz.

Bütün Amerikan turları mı Ürgüp'e takmış olur :)

hayır Almanya'dan geliyorlar. Göreme'yi de görmeleri güzel olurdu ama karadan bir oraya bir buraya gitmeyi isterler mi bilmiyorum.

kaş ve çevresi

1-) Eski pasaportumu ne zamana kadar kullanabilirim? Mutlaka e-Pasaport almam gerekiyor mu?

Hayır. ICAO mevzuatı uyarınca en geç 1 Nisan 2010 tarihi itibariyle üye ülkelerin Makinede Okunabilir Pasaport vermeye başlamış olmaları gerekmektedir. Ancak makinede okunamayan nitelikteki eski tip pasaportların tüm dünyada yürürlükten kalkma tarihi 24 Kasım 2015’tir. Dolayısıyla, makinede okunamayan nitelikteki Türk pasaportları da 24 Kasım 2015 tarihini geçmemek kaydıyla geçerlilik sürelerinin sonuna kadar kullanılabilecektir. Ancak bu tarihten sonra tüm dünyada seyahatlerde yalnızca e-Pasaportlar kullanılacaktır.


2-) Evlilikten dolayı medeni hal değişimi ve soyadı değişimi oldu.Pasaportumu değiştirmek zorundamıyım. Kaç gün sürer.Ne gibi işlemlir yapmam gerekiyor?

Medeni hal değişimi, kimlik bilgilerinin değişmesi durumunda (nüfusa kayıtlı olduğu ilin değişmesi, yaş ad soy ad tashihi yapılması vb.) pasaportun değişmesine gerek yoktur. Açıklamalar sayfasına meşruhat ( açıklama ) verilerek pasaport uzatılabilir. 3 fotoğraf, nüfus cüzdanı ( Nüfus cüzdanları şuanki medeni halinizi yansıtmalı ) ile size en yakın ilçenin Pasaport Büro Amirliğine müracaat etmeniz gerekiyor.Bir iş gününde pasaportlar size teslime hazır hale getirilecektir.


3-)Eski pasaportumdaki geçerli vizeleri e-Pasaport aldığımda da kullanabilecek miyim?

Genel olarak ifade etmek gerekirse süresi dolmuş bir eski tip pasaportta bulunan geçerli bir vize, üzerine iptal damgası vs. basılarak geçersiz kılınmadığı müddetçe geçerlidir ve e-Pasaportla birlikte ibraz edilebilir. Ancak vize rejimleri ülkeden ülkeye değişmektedir.

Bu nedenle, seyahatlerinizden önce vize konusunda ilgili ülke temsilciliklerine danışarak bilgi almanız en doğru yöntem olacaktır.

3- eski pasaportunu iptal edip (delikler falan açarak) yeni pasaportuna zımbalıyorlardı eskiden.

1) son tarih 24 kasım 2015, fakat eski pasaportları artık uzatmıyorlar diye biliyorum.
2) hayır
3) eski pasaportu yenilediğinizde iptal edip size geri veriyorlar. oradaki abd vizeniz de aynen geçerli kalıyor. tekrar başvurmanıza gerek yok.

epasaport.egm.gov.tr

Pasaport aldıktan sonra nüfus cüzdanında (evlilik, boşanma, soyadı değişikliği, nüfus değişikliği vs.) değişiklik olması nedeniyle pasaportumu değiştirmem gerekir mi?

403 Sayılı Vatandaşlık Kanununda kimlik belgesi olarak pasaport da sayılmaktadır. Buna göre vatandaşlarımızın hamili oldukları pasaportlarının güncel nüfus cüzdanı ile aynı bilgileri taşıması gerekmektedir. Bu sebeple pasaportlarda yer alan kimlik bilgilerinden herhangi birisinin değişmesi halinde pasaportların yenilenmesi gerekmekte, pasaport yenilenmesi halinde pasaport seri numarası da değişmektedir. Ayrıca, süresi bulunan pasaport yenilemelerinde sadece pasaport cüzdan bedelinin yatırılması yeterlidir.

esinizin yenilenmis olan nufus cuzdani, fotokopisi ve 3 adet fotografla birlikte emniyet mudurlugu pasaport islemleri burosuna basvurmasi gerekiyor. orada bir form dolduruyorsunuz ve memura evlilik soyadini pasaporta isletmek istediginizi soyluyorsunuz. pasaportu tamamen degistirmiyorlar, sadece aciklamalar kismina yeni soyadini ekliyorlar. sabahtan verdiginizde ertesi gun aliyorsunuz. lakin pasaport yenileme islemleri yogun oldugundan sabahtan gidip numara almanizda fayda var. gecen hafta ayni islemi gerceklestirdim ordan biliyorum.

Sabahtan=Yerine göre 6:00 olabilir.

epasaport.egm.gov.tr

Pasaport aldıktan sonra nüfus cüzdanında (evlilik, boşanma, soyadı değişikliği, nüfus değişikliği vs.) değişiklik olması nedeniyle pasaportumu değiştirmem gerekir mi?

403 Sayılı Vatandaşlık Kanununda kimlik belgesi olarak pasaport da sayılmaktadır. Buna göre vatandaşlarımızın hamili oldukları pasaportlarının güncel nüfus cüzdanı ile aynı bilgileri taşıması gerekmektedir. Bu sebeple pasaportlarda yer alan kimlik bilgilerinden herhangi birisinin değişmesi halinde pasaportların yenilenmesi gerekmekte, pasaport yenilenmesi halinde pasaport seri numarası da değişmektedir. Ayrıca, süresi bulunan pasaport yenilemelerinde sadece pasaport cüzdan bedelinin yatırılması yeterlidir.

mernis bilgileri, nikah sonrası hemen guncelleniyor o nedenle T.C. kimlik no. sorgusunda belli olur ama bu islemleriniz etkiler mi onu bilemiyorum.

soyadı değişikliğini bankalara bildirmediğiniz sürece eski soyadı ile kredi kardı/atm kartı kullanmaya devam eder.

pasaport konusunda ise aşağıdaki yazıyı iem in internet sitesinden kopyaladım.

"5. Evlilikten dolayı medeni hal değişimi ve soyadı değişimi oldu.Pasaportumu değiştirmek zorundamıyım. Kaç gün sürer.Ne gibi işlemlir yapmam gerekiyor?

Medeni hal değişimi, kimlik bilgilerinin değişmesi durumunda (nüfusa kayıtlı olduğu ilin değişmesi, yaş ad soy ad tashihi yapılması vb.) pasaportun değişmesine gerek yoktur. Açıklamalar sayfasına meşruhat ( açıklama ) verilerek pasaport uzatılabilir. 3 fotoğraf, nüfus cüzdanı ( Nüfus cüzdanları şuanki medeni halinizi yansıtmalı ) ile size en yakın ilçenin Pasaport Büro Amirliğine müracaat etmeniz gerekiyor.Bir iş gününde pasaportlar size teslime hazır hale getirilecektir. "

pasaporta şerh koydurmak için yeni soyadıyla çıkarılmış kimlik gerekecek sanırım. vize başvurusundan kısa sürecektir kimlik değiştirmek. önce kimliği değiştirip sonra pasaporta şerh koydursun, en son da vizeye başvursun derim.

kredi kartı problem olmaz. süresi dolmadan yenisi henüz basılmadan bankaya bildirir bilgilerini, isterse.

epasaport.egm.gov.tr

Pasaport aldıktan sonra nüfus cüzdanında (evlilik, boşanma, soyadı değişikliği, nüfus değişikliği vs.) değişiklik olması nedeniyle pasaportumu değiştirmem gerekir mi?

403 Sayılı Vatandaşlık Kanununda kimlik belgesi olarak pasaport da sayılmaktadır. Buna göre vatandaşlarımızın hamili oldukları pasaportlarının güncel nüfus cüzdanı ile aynı bilgileri taşıması gerekmektedir. Bu sebeple pasaportlarda yer alan kimlik bilgilerinden herhangi birisinin değişmesi halinde pasaportların yenilenmesi gerekmekte, pasaport yenilenmesi halinde pasaport seri numarası da değişmektedir. Ayrıca, süresi bulunan pasaport yenilemelerinde sadece pasaport cüzdan bedelinin yatırılması yeterlidir.

uzaylı zekiye'yi bilmem mi yahu.

benim dediğim amerikan yapımıydı... bi bulsam.

harddisk in kablolarının sıkıca bağlı olduğundan emin ol!
sonra bilgisayarım'dan sistemin kurulu olduğu sürücü üzerine gel,
sağ tuş/özellikler/Araçlar/hata denetimi kısmında - şimdi denetle - seçenekleri seçilir. çıkan iki kutucuk da işaretlenir. hemen tarama yapamayacağını ancak bilgisayar ilk açıldığında bu işe bakabileceğini anlatan bir uyarı alırız, buna da eyvallah deriz. Bilgisayarı yeniden başlatırız ama diğer açmalarımızın aksine geriye sayım yapan bir görüntü göreceğiz. bu görüntü anında hiç bir tuşa basmadan bekleriz. daha sonra chkdsk isimli nezih program mavi yüzüyle bir şeyler yapmaya başalar. Biraz zaman da alır hani beklenir filmlerin hatrına. bitirince yeniden açar ve yeniden deneriz bakalım şimdi çalışıyor mu diye...

üstteki olmazsa, bir xp cd'si takılır repair yapılır.

@non descript
dediğini denedim işe yaramadı sorun devam ediyor.
@abtash
xp cd mi kaybetmişim ne yazık ki o yüzden repair edemiyorum.

buyuk ihtimalle bir program filmlerin birinden preview almaya calisip (ikon yerine gosterecek akli sira) siciyor. view optionsdan global olarak details seklinde gostermeye ayarla bakalim.

(bkz: #4849862)

başlat>çalıştır "cmd" yazarız /filmlerin içinde olduğu klasörün adı "filmler" olsun
---
cd desktop

cd filmler

dir
---
komutlarını sırayla veririz, listeleniyorsa; sistem "C:" de ise

D:
mkdir filmler
C: (yine desktop'un içindeki "filmlerim" klasörüne gelmesi gerek)
copy *.* D:\filmlerim

deneyin bi. ha unutmadan harddisk'in kapasitesi nedir, bilelim bunu da?

Hatayı sadece bir .avi dosyasına tıkladığınız anda alıyorsanız kurukafanın dediği gibidir. Preview yapmaya çalışıyordur ama sistemde uygun codec yüklü değildir.

bu kadar büyük boyutlu klasörlerde preview yapmaya çalışınca oluyor böyle şeyler. bu yüzden en güzeli dosyaları ayrı klasörlere koymak.

sağ tıklayıp araştır / explore demeyi dene bir de.

yapabiliyorsan goruntu seceneklerini "listele"ye ayarla. benim de buna benzer bir durumum olmu$tu, arkada$larin da dedigi gibi thumb gostermeye cali$iyor galiba oteki turlu goruntulediginde.

@stack
bilgisayarımda piyasadaki tüm codecler yüklü.
@kurukafa
listele olarak ayarlayınca düzeldi sanırım dediğiniz gibi preview almaya çalışınca sıçtı windows.
herkese teşekkürler.

aynı anda algılanabilecek tuş basışları klavyeden klavyeye değişebiliyor.
www.daskeyboard.com

çok klasik olacak ama;
saving private ryan
we were soldier
the last samurai
the thin red line

ayrıca; (bkz: savas filmleri)

(bkz: enemy at the gates)

(bkz: saving private ryan)

(bkz: pianist)

(bkz: schindler's list)

www.en-iyi-savas-filmleri.eniyi100film.com

tr.wikipedia.org:Sava%C5%9F_filmleri

full metal jacket
good morning vietnam

maskeli beşler ırak
hababam sınıfı askerde
o şimdi asker

bunlar da savaş filmi. yaa yaa.

hacı er ryan'ı kurtarmak diye bi film keşfettim süper(!)

bu link işine yarayabilir:
www.imdb.com

(bkz: idi i smotri )

no man's land var bi de...

black hawk down
kippur
no man's land (cok basarili)

dostlar er ryan ı kurtarmak'ı bilecek kadar sinema kültürüm var :). ben de keşfettim onu yani.

platoon unutulmus, kacirma derim.

lord of the rings the two towers
lord of the rings return of the king

ne savaş var. bir bilseniz.

klasikleri de unutmamak lazım.
mesela;
kwai köprüsü (bkz: the bridge on the river kwai)
silahlara veda (bkz: a farewell to arms)
navaron'un topları (bkz: the guns of navarone)
muazzam filmlerdir.
ayrıca arkadaşlar da söylemiş ama ben de tekrar yazmak isterim, (bkz: full metal jacket) seyrettiğim en güzel savaş filmlerinden biridir.

www.divxforever.in

ikinci dünya savaşı ile ilgili yapılmış çoğu film var burada, indirebilirsin.

underground

çok kısa ve net yazacağım

ilk seçenek.
eşşeklik edip şut çalışma.
ameliyat olma,
dizini güçlendir.
sonuç olarak futbol oynayamayacaksın. elli yaşına gelince sekeceksin.

ameliyat ol
dizini güçlendir.
futbol oynama.

sonuç olarak futbol oynayamayacaksın. elli yaşına gelince sekeceksin.

iyi bir fizik tedavici ile görüşmeden ameliyat falan olma.
ftr miydi acaba o? (f)izik (t)edavi (r)ehabilitasyon ya da buna çok benzer bir zımbırtı.
neyse uzman kişisinin dediğine göre aslında bu ameliyatlar pek de iyi bir fikir değilmiş miş. fizik tedaviyle ciddi mesafe alnırmış mış. vs. vs.

Google'da bir çok fizik tedavi merkezinin numarasını bulabilirsin. oraları arayıp oralardan da bilgi almayı dene. hatta mümkünse doktor isimlerini bulup onları iste konuşmak için.

valla özel bir hastaneye gidersen, ameliyet gerekli olmasa bile ameliyet olman gerekli diyorlar haberin olsun.

her türlü 50 yaşıma geldiğimde sekecek miyim yani ? =)

futbol oynamayı pek sevmiyorum zaten öyle aşırı, ama zıplama- atletizm falan lazım şeyler bunlar.. kısacası amelyatla - amelyatsız önceki halime dönmem mümkün değil midir?

özel hastane değildi, eğitim ve araştırma hastanesi devlete bağlı.. ama doktor bey biraz cool bir kişilikti, pek güvenemedim şahsen.. yine bi doktora, bi terapiste de görüneceğim kesin..

bizzat yaşadım dizde böyle bir sorunu. 4 ay koltuk değneği ile gezmek zorunda kaldım. mutlaka elindeki mr sonuçlarınla, seni kesmek için can atmayacağından, illa gerekli ise operasyona başvuracağından emin olduğun bir doktora git.

adam gibi bir ortopedist sayesinde durduk yerde sağlam menisküsümü kaptırmadım kasabın birine. kasabın ismini hatırlasam, bu adama gitmeyin diye web sitesi açacağım.

belki tam olarak ilintili değil ama özellikle ortopedistlere hemen güvenme derim ben. benim bel fıtığım olduğunu anlamaları yaklaşık bir sene sürdü. bel fıtığı teşhisinden sonra da fizik tedavi merkezindeki doktor farklı şeyler söyledi, üniversitenin hastanesindeki doktor farklı şey söyledi, üstelik elimde mr olmasına rağmen. yani birkaç doktorun görüşü alınmadan ameliyat gibi önemli bir karar alınmaz bence.

trenle yaklaşık 5 saat filan.

"From Prague to Bratislava
It takes approximately 5 hours (about 400 km) to get from Prague to Bratislava by train or by bus. You can also fly to Bratislava by regular direct air line from Prague."

5 saat sürüyormuş otobüs veya trenle. Aynı sürede gidiliyor sanırım.

kaynak: www.mfcs.sk

daha dun o yollari tepmis birisi olarak soyluyorum ki araba ile dort saatte biter bu is...soyle ki prag-brno 210km brno-bratislava da yamulmuyorsam 130km'dir. toplamda gidilecek yol 360 km (nassı bi toplama ise) - 340 olcek -gibi bisi...

onemli not. dun inanilmaz kar yagisi nedeni ile brno-prague arasi izdirap olmus 3 saati gecmistir.

yok ben sana inanmiyorum derseniz www.viamichelin.com :)

uçakla bir saat 15 dk gibi birşeydi. açık pervaneli birşeyle uçuruyorlar.

Kaptırın saros'a gidin derim ben. Sıcak kanlı trakya insanı vardır ve açık görüşlüdür deniz şileden çok daha temizdir süperdir her yandan candır yani :)

saros çok uzak. bi de erkekli kızlı gidilecek. yok mu yahu şile tarafında kendi plajı vs olan otel vs?

valla üşüme faktörü var havalar soğudu onun dışında oralar turistik yer pek bişiy olacağını sanmıyorum ben.

tavsiyeden ziyade şunu söylemek isterim.
şu: zaten laptopların çoğu çinde üretiliyor.

benim korkum bozulunca elde patlamasi... yani servis hizmeti alamamak...

Bazı markalarda küresel garanti var, yani dünyanın her yerinde geçerli oluyor ama buradaki servisler böyle garantisi olan ürünlerde biraz sıkıntı çıkarabiliyormuş...

global markalar orada üretilseler de çin'de pek ucuz olmuyor. (creative, asus, HP, toshiba vs) laptop gibi riskli birşey denemezdim... duyulmadık çin ürünleri (mp3 player, usb disk, pc aksesuarları vs) su parasına yalnız.

çinden gelecek (tabi gidip mağazasından,orijinal almadıktan sonra,ki o zaman da fiyat avantajı ortadan kalkar) hiçbir şeye güvenmeyin

çin'in kendi markalarını alırsanız kesinlikle yarın öbür gün elinizde kalır.
bilindik markalar da çin'de üç aşağı beş yukarı aynı fiyata.

bir arkafdaşım aldı çin den notebook. centrino ,1 gb ram li dvd-rw bir makina aldım dedi baktık sistem özelliklerine hakkaten öyle. tabi içindeki windows u yeniden kurduğumuzda acı gerçek ile yüzleştik arkadaşıma yutturulan cihaz p3 500 256 ram li bir makina bırakın dvd yazmayı cd yi bile zor okuyor :) çeşitli yazılımlarla sistem özelliğini ve notebook kasasının değiştiriyolarlar üzrinede etiket yapıştırıp bilmyene gazlıyorlar. alacaksan çok dikkatli ol

asus ve toshibanın küresel garantileri var. nereden alırsan al istediğin yerden servis hismeti alabilirsin.
tabi bir üstteki mesajdaki sorunları yaşamak istemiyorsan alırken çok dikkaet edeceksin ve faturası garantisi vs unutmayacaksın.

tesekkurler...

babam cinlilerin bile elektronigi cin yerine hong kong'tan aldigini söylediydi. pek güven verici olmasa gerek.

porno mu

ay bende izlemiştim.
karısı hamileyken stalin in enfes cikolatalarından calip goturuyodu karısına. yasak diyolardı o saray gibi yerden yemek çkartmak.
evleri cok dandikti, sevişirken yandakiler seslerini duyuyo diye zorlukcekiyolardı falan. hatırladıgım kadarı ile evet bunun türkçe adı makinist diye trt de gösterilmişti.bir arastırıyım belki bulurum

www.imdb.com


buldum da buldum =))) buydu dimi?

yanılmısım bide, trtde projeksiyoncu diye gostermişlerdi

evet merope, ta kendisi. teşekkürler

sanırım daha önce de sorulmuştu burada. karpuz kafalı tombul bi çocuk, kalemi kullanan uzun sıska bi çocuk bir de köpekleri vardı bunların.

filmi bilmiyorum da, çocuk kitabı vardı öyle. çin hikayesiydi hatta sanırım, "sihirli fırça" mıydı neydi türkçede.

ahize yerindeyken 50V civarı bir potansiyel fark var. ahizeyi kaldırınca -hook up- 7-9V gibi bişeye düşüyor. frekans cevabı ise 300Hz ile 3.5KHz arasında
nette sanırım karakteristik plotları bulabilirsin ama evden eve, santralden santrale bir miktar farklılık gösterecektir.
100Hz'ten 1000Hz'e giderken dalganın uğrayacağı distorsiyon ve genlik zayıflaması vs için plotlardan faydalanabilirsin

orijinal olarak voltajın değişmesi gerekir, çünkü yükseltici devre voltaj kontrollü voltaj kaynağı (opamp) kullanıyor olsa gerek. ancak elbette bir direnç üzerinde değişen voltaj = değişen akım şiddeti. negatif (feedback) resistance kullanılmadığı sürece bunlar iki uç arasındaki eşdeğer direnç oranında değişir. gerçi bunun da farklı istisnaları var ama neyse.

şimdi sinüsoidal ses dalgasının sadece frekans parametresi yok, genliği de var. frekans değişse genlik aynı kalsa uçtaki voltaj değişmez, fakat frekans sabit olup bu frekansın genliğiyle oynarsak uçtaki voltaj ve hoparlör şiddeti artar (umuyorum). yani sadece frekansla ilgili değil bu frekansın genliği de önemli potansiyel farkın oluşması için.

telefon hoparlöründe kullanılan elektriksel büyüklük mV mertebelerindedir. (kendi kulaklıklarımın özelliklerine bakarak söylüyorum kulaklığın gücü en fazla 100mW )

hoparlorin uclarindaki voltaj da akim da degisir. aralarindaki iliski de V = I * Z'dir, Z hoparlorun çelisi (empedans) olmak uzere. Z genelde gercek bir direnc ve fazda degisiklik yapan bir bilesenden olusur.

karsi tarafin verdigi sinyale V_i diyelim, hoparlore girene de V_o;
Ikisi arasinda V_o(w) = H(w) . V_i(w)
seklinde bi iliski vardir (denklem frekans bolgesinde.). H(w) da sistemin giristen cikisa kadarki durtu yaniti. Bunun grafigine bakarak frekansi 100'den 1000'e cikardiginda cikis voltaji nasil etkilenir bulabilirsin. muhtemelen genliginde ve fazinda degisiklik olacaktir.

hoparlor girisindeki voltajin Volt mertebesinde olmasi lazim. hoparlor 100mW gucundeyse mili seviyesinde olan akimdir gibime geliyor.

cok uzun zaman olmus bunlari dusunmeyeli.

sethi yazdıktan sonra düşündüm
evet akım mA seviyelerinde voltaj V seviyelerinde.
ohm kanununu uygularsak

edit:ohm kanunu uygulanmaz :)

sinusoidal dalganin gucu oyle hesaplanmaz, gorunen guc, efektif guc vs. var.
(bkz: rms)

evet aynen geçen akraba geldi almanya dan gece 2kere polıs çevirdi alman ehlıyeti görünce hmm.. yaptı hayırlı geceler dedi.. harbıden bişi yapmıyolar almanlarda öyle bir ehlıyet yapmışkı (bkz: anlatamam görmen lazım)

dışarıdan alınmış ehliyete sorun çıkarmadıklarını biliyorum. sorum zaten buraya gelmiş ve uzunca bir süre ülkesine gitmeyecek, gitse de ehliyet alacak kadar uzun kalamayacak kişiler için...
tercümanla filan giriliyor mu bu sınavlara?

sanırım buldum:

www.ehliyetsinavsonuclar.com

anladığım kadarıyla tercümanla yürüyor bu işler.
öss'de de görme engellilere yardım eden kişiler oluyor ya, onun gibi birşey sanırım.

ehliyete benzer bir kimlik bile yeter, mesela öğrenci belgesini ehliyet olarak gösteriyordu alaman arkadaş :) neden? çünkü çoğu ülke türkiye gibi ehliyeti iki dilde çıkarmıyor, yani türkçenin altına ing. gibi. kullansın çince bir kimlik bişi olmaz.

gerek yok çin ehliyeti ile kullanabilir. ancak trafik ihlali yaparsa cezasını peşin ödemeden hiç bir yere gidemez. üzerinde para yoksa alıkonulur. bunlar önemli.

bir diğer önemli nokta ise çin ehliyeti ile pasaportunu beraber taşıması. ya da oturma veya çalışma iznini..

görme engelliler için olduğu söylendi bana da, ancak görme engellilerin kaldırım yüksekliğini kullanarak yön tayin ettiklerini bu sebeple böyle çıkıntılı bir taşa ihtiyaç duymayacaklarını düşünmekteyim. yani başka bir işe daha yarıyor olması lazım gibi.

görme engelliler içinse çok vahim, bahsettiğim şeritler yer yer merdiven, sokak saksısı vs bilimum şeyle kesiliyor. bazen çot diye bitiyor...

bunların aynısı japonya da da mevcutmuş hatta büyükşehirlerde her kaldırım kıyısında varmış, ne işe yaradığını halen anlamadım ama.

Biraz bakındım googledan(bildiğimden değil yani) ve sanırım Norton Ghost programında böyle bir seçenek mevcut. Fakat her iki disk in de FAT olması gerektiği gibi bir şeyler gördüm. Sen yine de bunun üzerinde durabilirsin bence. Bazı versiyonlarında "ignore bad sectors" şeklinde seçenek mevcutmuş.

hd floppy sürücü takılmış bir amiga ve raw copy yapan bir utility ile yapabileceğini düşünüyorum.

disket imajı alan proğramlar var(bkz: magic iso). onlarla bir deneme yapabilirsiniz. şimdiye kadar hiç denemedim ama işe yarayabilir.

yanılmıyorsam bunun aynısını geçenlerde bir başkası yine sormuştu da alacakaranlık kuşağı'nın bir bölümü diye cevap gelmişti. bakiyim bulursam link de vereyim.

edit: bulamadım linki.

Baştan ben de öyle düşündüm ama Twilight Zone değilmiş
"Hammer House of Mystery and Suspense" Child's Play (1986)

www.imdb.com

ben de kısmen izleyebilmiştim ama müthişti

o diil de niye sonunu söylüyosun be abi:)

önemsiz gözükse de başta göze monitörlerin yanında gelen cdler bu sorunu çözebiliyor bazen. kolay gelsin

windows'un listelediği tarama frekansının üstüne çıkmak mümkün ama makbul birşey değil. crt tarama devreleri ve tüp belirliyor bu frekansı.

LCD için 60 hz uygundur. Rahatsız olmuyorsanız değiştirmeye gerek yok.

LCDlerde ekran yenilemesinde ledler o sönmediği için 60Hz yeterlidir. CRTlerde çıkabildiğin kadar çıkman iyi oluyor çünkü aslında ekrandaki görüntüyü çizen şey sürekli ekranı tarıyor. Tarama ne kadar hızlı ise o kadar titreşimsiz bir görüntü alırsınız.
LCD desteklemiyorsa zorla çıkarmak imkansızdır. Siz çıkardınız sansanız bile ekran kaç Hz ise orada gösterir.

görüntü sensörünün elektronik gürültüsünün, pixel veya satır/sütun bazındaki nonuniformity (her piksel ışığa aynı oranda duyarlı olamıyor, sütunların sürücüleri veya satır amfileri de tamamen eşlenik değil) etkilerini azaltmak için yapılan bir işlem. aynı pozlama süresi ile bir karanlık kare çekiliyor (objektif kapalıyken mesela) bir de normal fotoğraf çekiliyor. normal fotoğraftan karanlık fotoğrafı pixel pixel çıkarılıyor. Sonuc(x,y) = Foto(x,y) - Kranlik(x,y)
Özellikle uzun pozlama süreleri ile çalışılırken etkin bir yol ancak gün ışığında filan çok gerekli olmuyor.

kamyonun sürücüsü yok mu yahu ortalıkta? ben olsam sorardım civardakilere bu kimin diye

kornaya asıl, bütün mahalle camlara çıkana kadar bas. elbet kamyon sürücüsü de duyar gelir, sarı çizgiyi geçemiyorsa ters tarafa doğru kamyonu çeker. şu ölçülere bakılırsa ön teker kaldırıma çıksa bile geri geri çıkılmaz ordan.

senin önerin bence en iyisi gibi gözüküyor. arkanı iyice yasla siyaha, sonra tam sağla burnu kaldırıma çıkar. geri geri çıkarsın. kamyoncuya okkalı bi selam yollamayı da unutma :)

ps: senin araba neydi abi bu arada, manevra kabiliyeti açısından bilgi için soruyorum.

kamyonun sürücüsü var, adamla konuştuk hatta da... biraz daha açıklayayım:
sarı çizgi şu taşınmak için kullanılan asansörlerden o taraf öyle kapalı. yok kamyon ileri gitsin derseniz siyah araba tam köşede kamyon ileri gitse köşeyi dönmek zorunda yine benim çıkabilmem için ki köşeyi dönmesi, dönse bile aynı pozisyonda geri girmesi köşeye parkeden zibidiler yüzünden şu durumda imkansız...
ekleme: araba eski kasa hyundai accent, dönüş çapı 5,2 m. hidrolik olmayan direksiyon:)

5-6 kişi topla arabanın kıçını kaldırıp yola verin geri geri çık %100 çözüm.

burun kaldırıma çıksa bile arkadakiyle mesafeden dolayı kurtarıp da geri geri çıkabileceğini sanmıyorum. üstelik araba da hatchback değil. tekerlekleri arabanın en arka noktasında değil. en iyisi blackdog'un dediği gibi 5-6 kişi toplayıp haydi hooop yaparak arabanın kıçını dışarı çevirmek.

bir de kamyoncuyu hareket ettirmek yerine siyah arabanın sahibini bulup onu çektirmek, sonra da rahatça geri geri çıkmak mümkün olabilir. kırmızı araba öne hareket edemediğine göre ona araya acıdım ben. onun çıkmak için hiçbir yolu kalmamış. haydi hoop yaparak da çıkamaz. süpermen lazım.

abi biraz riskli ama en yararlı yol :

bu arada 40+10= 50 cm lik bir boşluk hakkın var. onu 25-25 eşit olarak ayarla. kamyonda azıcık geri gitsin. madem 1m pay hakkı var.

daha sonra arabaya bin ve direksiyonu tam sağ kır. el frenini çekili durumda tut. ve gaza bayaa bir yüklenerek arabanın patinaj yapmasını sağla. (eğer önden çekişli ise araban) göreceksinki, arabanın burnu olduğu yerde sağa doğru yavaş yavaş ilerleyecek ve kıç tarafını çıkış işlemi için uygun bir açıya getirecek. bu arada araba el freni çekili olduğu için ileri-geri hareket etmeyecek ya da çok az edecek.

ama biraz riskli daha önce yapmadıysan, pek denemeni tavsiye etmem =)

abi sonuç ne merak ettim :)

oha ne enteresan oneriler gelmis, harbiden sonuc ne?

çıkmayı başarmış herhalde ki cevap veremiyor :)

Arabanın içinde mahsur kalmış da olabilir yalnız. Allah yardımcın olsun abi. Ya da olmuştur inşallah.

evet çıktım:) arkadaki şerefsiz tamponuma dayanmış (evden bakıldığında boşluk var gibiydi). arabanın burnunu kaldırıma çıkarıp arkadaki arabayı (siyah-tempra) geriye doğru hareket ettirdik. oluşan açıya 4 kişi sıkışıp benim arabanın kıçını kaldırarak dışarı doğru çevirip geri geri çıkmayı başardık(m).

tebrikler :) çok oluyor böyle durumlar fuar gibi yerlerde oraya buraya park ediyorlar sahibini bekliyorsun gelmiyor adam sonra düşünmeye başlıyorsun ne yapılır diye.

kapının aralığını bilmiyorum ama , ince- sert birşey ile kapının dilini oynatmaya çalışsanız...

kredi karti ile acilabiliyor. kapinin dilinin tahmini yerine karti sok ve dili bulmaya calis. biraz ileri geri yapinca kapi aciliyor. tabii kart da biraz hasar görebiliyor bu arada.

ince sert bisey olarak buyuk bir ekmek bicagini oneririm. bizim evde de anahtar kilidin hep arkasinda takilidir da. :)

@cedilla
veranda var, bahçe çitini tırmanıp veranda kapısına ulaşabiliyoruz ama iki asma kilitli demir parmaklık ve ardında normal camlı kapı var. asma kilidi açmak çok kolay ama kapı için camı kırmamız gerekir...

@denize karşı içen keçi @atmacaged @notorious
çok aralıklı değil kapı. kredi kartından umut kesilmişse işe yarar ancak. bıçak ve oraya sığabilecek türlü zerzevatla gideceğiz eve.

dışarıdaki vidaları sökmekle biryere varılıyor mu acep?

hayir kilit sistemini (dil ve kilidin gobegini) iki tarafi da sokmeden cikartamazsiniz. kapiniz celik kapi degilse ihtiyaciniz olan araligi kapiyi iterek elde edersiniz dertlenmeyin. celik spatula da i$inizi gorur.

neyse ki çelik kapı değil... diyordum ki..
eğer burada bahsedilen yöntemlerle açabilirsem kapıyı, evden çok huzursuz çıkacağım, gece de huzursuz uyuyacağım artık... kapı hikayeymiş yahu... allahtan ki bir de parmaklıklı kapı var üstünde.

kapı ile kilit arasına aşağıdan yada yukarıdan başlayarak A4 büyüklüğünde bir asetat parçası yada röntgen filmi gibi esnek bir malzeme ile kapı kolu hizasından kilit dilini yuvasına iterek açabilirsiniz. kredi kartı vs ye göre kullanımı daha kolaydır.

eğer kredi kartı ile açamadıysanız, -ki genelde kapı kasaları artık girintili çıkıntılı yapıldığı için kredi kartı falan karetmiyor- sert bir tel bulun. "L" şeklinde kıvırın. kilit dilinin hizasından kapı ile kasa arasına "L" şeklindeki teli sokun ve aşağı doğru çevirin. amaç "L" nin bir kenarının kapı diline baskı uygulamasını sağlamak. tabi yazıyla anlatmak oldukça zor oluyor ama, sert bir tel ile gidip denerseniz bir şekilde anlarsınız demek istediğimi. bu şekilde çok açtım kapımı.


bu arada kapı için endişelenmeyin. çünkü;
1- kilitlenmemiş ise, hırsızların açamayacağı kapı yok, çelik kapı olması neredeyse hiç farketmiyor.
2-çıkarken kapıyı kesinlikle kilitlemeniz lazım. çelik olsa da olmasa da bu şart. Aksi halde hırsız kardeş 10 sn de açabiliyor kapıyı. ama kilitlenmiş kapıda süre oldukça uzuyor.

edit: bahsettiğim yöntem, justaddwater'ın bahsettiği yöntemle prensip olarak aynı, sadece uygulama biraz farklı.

kapılar eskisi gibi değil acılmıyor. biz de epey ugrasıp cilingir cagırmak zorunda kalmıstık.

eve yürürken 1 litrelik kola alıp içebildiğimiz kadarı içtik, içemediğimizi döktük. şişeyi işten getirdiğimiz maket bıçağı ile kesip plastik bir şerit elde ettik ve bununla dili itip kapıyı 1-2 dakikada açmış olduk. şeridi bahçedeki saksılardan birinin altına saklamayı da ihmal etmedik tabi ki anahtarmışçasına...

IKEA?

Ben de ikea'da hakikaten güzel bir masa gördüm, gayet kullanışlı falandı.

www.ikea.com.tr

evet ikea ilk bakacağım yer zaten

adore

www.adoresistema.com.tr

uygun fiyatlar olabiliyor. tamamen modüler. kolunun altına koyup minibüsle eve götürebilirsin. aynı şekilde bilgisayar koltukları var. pc kasa kasası büyüklüğünde kutudan çıkıyor kendin birleştiriyorsun.

ankarada isen ulusta bir yerleri var. fiyat katalogları genelde nette olmuyor. telefonla öğrenebilirsin.

evet adore çok güzel, praktiker veya bauhausta satılıyor.

Tekzen Yapı marketlerde de bulursun. Adore vb markalar zaten artık hep demonte ve küçk kutuda geliyor montajı sen yapıyorsun. www.tekzen.com.tr

Pascal.1: Algoritma aslında matematiksel bir terimdir fakat burada programlamadaki kullanımından bahsediyoruz. Kısaca şöyle açıklamaya çalışayım, algoritma bir programın çalışma şeklini günlük dilimize yakın bir şekilde tanımlamaya, özetlemeye yarar. Çok klasik bir örnek; Ahmet isimli bir genci ele alalım. Kendisinin çay koyma algoritmasını yazalım. (Bu durumda Ahmet bizim programımız olmaktadır)

1 BAŞLA
2 SALONDA BEŞ DAKİKA OTUR
2 MUTFAĞA GİT
3 ÇAYDANLIĞA GİT
4 EĞER SU KAYNAMIŞSA GİT 5 DEĞİLSE GİT 2
5 ÇAYI BARDAĞA DOLDUR
6 İÇ
7 BİTİR

Biraz aptal bir arkadaş olabilir Ahmet sorun değil. Algoritma dediğimiz şey bize bir programın ve programın bir parçasının nasıl çalıştığı hakkında bilgi verir. Diyagram(diğer adıyla akış şeması -flow chart) bu yazılı algoritmanın semboller ile ifade edilmiş versiyonudur. Az önceki örneğin akış şemasını hazırlayıp buraya yükledim: img239.imageshack.us Algoritma bir gösterimden ibaret olup çok zor bir mevzu değildir. Algoritmayı Anlamak isimli kitaba kitapçıda bir göz gezdirseniz bile yeterli olabilir. Fakat bir programcı arkaplanı olsa fena olmazdı. Az çok anlatabildim umarım algoritmayı, internetten bu kadar anlatabiliyorum.

Pascal bilmiyorum o yüzden Pascal kodu yazamam fakat algoritmasını yazabilirim, algoritma evrenseldir ne de olsa:
**Kullanıcıdan 3 sayı alıp ortalamarını 40 ile karşılaştıran ve sonuca göre ekrana mesaj yazdıran programın algoritması
1 BAŞLA
2 TOPLAM = 0 ;Üç sayının toplamının tutulacağı değişken, 0 olarak başlatıyoruz
3 SAYAÇ = 1 ;Döngü için kullanacağımız sayaç
4 OKU SAYI ;Sayı isimli değişkene kullanıcıdan bir sayı alıyoruz
5 TOPLAM = TOPLAM + SAYI ;Toplam değişkenini Sayı kadar artırıyoruz
6 SAYAÇ = SAYAÇ + 1 ;İşlem yaptığımız için sayacı bir artırıyoruz
7 EĞER SAYAÇ = 3 İSE GİT 8 DEĞİLSE GİT 4 ;Üç sayı istendiği için üç kere sayı alıyoruz
8 ORTALAMA = TOPLAM / 3 ;Aritmetik ortalama
9 EĞER ORTALAMA > 40 İSE GİT 10 DEĞİLSE GİT 12
10 YAZ "GEÇTİN"
11 GİT 13 ;Aynı zamanda kaldın da yazmasın diye
12 YAZ "KALDIN"
13 BİTİR

Bu kadar.

Pascal.3: MAX MIN algoritmaları da klasiktir, Pascal bilmediğimden tekrar algoritma ile yetineceğim.
(Sayaç ile uğraşmıyorum bu sefer, direkt döngü kullanıyorum ve diziler hakkında bir fikrin olduğunu var sayıyıorum)

1 BAŞLA
2 ENBUYUK=0
3 ENKUCUK=0
4 DÖNGÜ I=1, 100, +1 ;Döngü...DöngüSonu içerisindeki kod 100 kere çalışır
5 ....OKU SAYI
6 ....EĞER SAYI > ENBUYUK İSE ENBUYUK = SAYI ;Eğer aldığımız sayı şu anki en büyükten büyükse yeni en büyük bu sayı oluyor
7 ....EĞER SAYI < ENKUCUK İSE ENKUCUK = SAYI
8 DÖNGÜ SONU
9 YAZ ENBUYUK ;Elimizde enbüyük ve enküçük değerler var
10 YAZ ENKUCUK
11 BİTİR

(Bu kodu daha önce yazmamıştım denemedim ama görünüşte bir hatası yok.)

Delphi sorularının algoritma gerektiren bir yanı olmadığından ve ben de Delphi hiç kullanmadığımdan cevap veremiyorum.

Assembly kodları yazayım diyeceğim de, bu saatten sonra onları anlatmak imkansız be hocam, anca ezberlersin yani :)

Umarım yardımcı olabildim, kolay gelsin.

Çok sağolasın abi; ) Bu gece bunlara girişicem kısmet olursa: )

Diğer sorulara da cevap vermek isteyenler cevap verirse çok müteşekkir olurum: )

mikroişlemci dersinde hangi işlemci kullanılıyor? 3. sorudaki kodu ona göre yazalım...

pascal sorularından ilkini diyagram çizmeden yazıp yollayayım sana. veya paintte kabaca çizeyim sen düzgünce yaparsın bir programla. smartdraw vs..

pascal 2. soruda verilen kod... hepsi o kadar mı? soruyu açıklayabilsen programı yazmak kolay.

pascal 3. soruyu da yazıp yollayabilirim.


delphi sorularının yanıtlarını text olarak mı yoksa delphi projeleri olarak mı yollamak lazım sana?

Fredi çok sağolasın senin ve notların sayesinde yaldır yaldır yazdım sınavda: ) Daha da bırakırsa hoca hiç bi tarafıma takmıcam artık bu ne lan kabir azabı gibi: ) Nop abi çok sağolasın : ) Şu an sadece delphi lazım abi bana. Bugün pascal ve mikro'dan girdim sınavlara, yarın delphi var saat 10:00'da. Text olarak lazım abi bana kodlar. muhtemelen yine 3 soru soracak ve muhtemelen aynı (verdiğim) soruları soracak. Eğer yazıp yollayabilirsen harika bi iyilik yapmış olursun: ) En iyisi ben sana mesaj atayım bir de yeni duyuru ekleyeyim; )

Ha bir de merak eden varsa (ki hiç sanmıyorum) şu salak pascal sorusunun (ya da salak ben) cevabını yukarı aşağı çözdük bugün diğer arkadaşlarla. Sanırım hoca bir satır BURSA bir satır da 10 karakter boyunca "*" yazdırmaya çalışmış. K 1'den küçük olana kadar da devam edecekmiş. Aynı soruyu sordu da bugün yine: )

Yalnız hocanın pascal bildiğinden ciddi derecede kuşku duyuyorum: )

xie xie... :P

bi de vücudu değil de sadece başını çok az eğerek selamlayabilirsin. bunu bile yapan çinli çok az.

amilo pro v2045 serindense 600 650 ytl civarına satıyorlar zaten komple. ha parça bakıcam diyorsan. gittigidiyordan ekran kısmında arama yapbilirsin. ayrıca forum.donanimhaber.com'da notebookları parçalayıp satan elemanlar oluyor denk getirebilirsin belki.

ebay'den ekranı 50-300$ arası bir maliyetle bulup eli yatkın birine taktırabilirsin

[email protected] bi mail at marka modelini sor bu adama. bu arada madem kaybolcan neden yardım istiyosun. madem yardım istiyosun neden kayboluyosun.

duvarı yıktınız tamam da briketleri neden kırıyorunuz?

windows'un ses ayarlarından ilk ikisi hariç hepsini mute yapın, bir ihtimal.

bilgisayar ve uydularla bağlantıları sökülü bile olsa yapıyor bu gürültüyü. malesef ayarla yapılacak bişey değil. teşekkürler.

sistemine bağlı olan ve sesi açık unutulmuş bir mikrofon olabilir mi acep? osilasyon yapıyor olabilir.

yakinda telsiz telefon olma ihtimali yuksektir.

aynı sorun bende de var. bazen öyle tiz bir ses çıkarıyorki sağır olacak nerdeyse kulaklarım. benim sistemim 3 yıllık nerdeyse. bu uğultuyu yapmasının nedenini bulamadım birtürlü sebep artık eskimesi olabilir sistemin yani creativein kolpalığı.garanti süresi dolmadıysa servise ver derim büyük ihtimalle değiştirirler.

aynı dertten bende müzdariptim. mikrofonunuz varsa ondan olabilir. mikrofon ayarlarından gelişmişe tıkladığınızda "1 mic boost +20 db " diye bir seçenek var ona bir tik koyun. benim sorunumu bu çözmüştü.

benzer sorunu başka marka bi ses sisteminde bi yerde yaşamıştık. sonunda elektrik şebekesinin toprak hattında problem olduğundan kaynaklandığını anladık. (işin fiziğini tam bilmiyorum) ama istersen farklı bir prizde/şebekede dene...

Aylık yüzde 1 getirir muhtemelen; bir de fonu satarken yüzde 10 stopaj ödüyorsun kar üzerinden, gerisi senin.

Hocam bana veriyosun parayı.. ben sana 6 ay sonra 30 bin YTL olarak geri ödüyorum. Böylece hiç kaybetmemiş oluyorsun. Ayrıca bir arkadaş ve bolca minnet kazanmış olursun..

Garanti Bankası B Likit Fonu için günlük getiri % 0.1005 diyor. 30bin YTL'nin aylık getirisi yüzde olarak 30x0.1005 demek mi bu?

Eğer öyle ise aylık getiri yüzdesi %3.015 oluyor (mu?)

dusuk oranlı maclara[garanti maclara] yuksek paralar yatırıyorsun.

evet, çünkü yatırımı takip edecek bilgi, deneyim ve vakte sahip değilim

hiç vaktin yoksa ilgilenmek için, şu anda en temizi kullandığın bankanın internet şubesinden tüm paranı düşük süreli vadeli hesaba veya devlet tahviline yatırmak. unutma en yüksek reel faiz bizde

evet edebiliyorlar kabul edilirlerse.

cok zor ama kalan var.

(git: 2608)

walla albaylığa kadar yükselebiliyormuşsun.

rejim yaparek göbek eritemezsin. ilk önce vücuda yayılmış yağlar, yani deriyle kas arasındakiler erir sonra göbek erir çünkü.

yürüyerek, koşarak, bisiklete binerek eritemezsin. bunlar baçak ve kalçadaki yağları eritir. (koşarken ya da yürürken göbeğe poşet bağlayıp sauna etkisi yaratanlar vardır ama sağlıksız bir olay)

mekik, yarım mekik çekerek, karna güp güp vuran titreşimli şeylerden kullanarak yani karna bir baskı yaparak eriteblirsin anca. mekik çekmeyi gözünde çok büyütmene gerek yok. bu sıcaklarda her gün duş alıyorsundur. duşa girmeden maksimum çekebildiğinin 2/3 si kadar 3 parti çeksen yeter de artar. yani en fazla 30 çekebiliyorsan 20x3 çekeceksin. aralarda 2 dakika dinlenip karnına masaj yaparak.

bir de senin o göbek sandığın şey mide olabilir. miden büyüdüğü için ufak bir göbek sana kocaman geliyordur. böylebir durumda yediğin yemek miktarını aynı tutup öğün sayısını 6 ya çıkarabilirsin.

mümkünse karbonhidratları azalt. ekmeği kes.

iş arkadaşım 57 kilo 1.88 idi. kilo alınca karpuz yutmuş yılana dönmüştü birden. birayı kesti ve yüzmeye başladı. iki üç ayda baya toparlandı.

hafiften şınav barfikse başlamak iyi gelir bence, bilhassa home office tarzı ya da resmi olmayan bir ofis ortamında çok sorun olmaz. yağı eritmeye çalışmaktansa ufaktan kasa çevirmeye çalışmak daha iyidir. belimin yan kısımlarındaki yağlar için o titreşimli dalgalardan kullanmayı ben de düşünüyorum ama bilemedim işe yarar mı. yüzmek tabii ki en güzeli ama düzenli olarak haftada en az 3-4 gün yüzmeden sonuç alanı görmedim pek.

sevisme surelerini de uzatmaya calis. cok ve ufak ogun de iyi gelir herhalde.

mekik bazen bayar, çünkü çok uzun sürer ve verimsizdir filan. en süperi yere sırt üstü uzanıp bacakları bitişik vaziyette kaldırıp indirmektir. kolay görünüyor ama onuncu tekrardan sonra karın kaslarının cayır cayır olduğunu hissedebiliyorsunuz. çok kısa sürede etki gösteriyor. bunda da cashkopat'ın yazdığı kadar tekrar yapsanız yeter.

ha, ben de göbek olayına girdim, o ayrı.

yürüyerek, koşarak ve bisiklete binerek yağları yakabilirsin. bunlar sadece bacaklardaki yağları yakmazlar, vucuttaki yağları kullanırlar. şöyle bir yanlış inanış var, kullanılan kasın olduğu bölgedeki yağlar erir sanılıyor, misal denmiş ki mekik çek. halbuki mekik çekmek aneorobik bir faaliyettir, yağ yakmakla alakası yoktur. aynı şekilde vücut çalışmakta hiçbir işe yaramaz.

arasan ekşi duyuruda daha önce de sorulmuştu bu tip sorular, şimdi ben arayıp link vermeye üşendim o yüzden baştan alalım mevzuyu.

kabaca bu yağ yakma olayı şöyle olur. sen belli bir kas üzerinde bir harekete başladığında bu kas öncelikle atpyi enerji olarak kullanır, atpnin ömrü en fazla 1 dk. sürer, eğer harekete devam edersen kaslar enerji sağlamak için bu sefer kaslardaki depolanmış glikojeni kullanmaya başlar. bu süreç 45-50 dk arası sürer (antrenmansız, normal biriysen). glikojen depoları da boşalmaya başladığında, ve sen hala yaptığın hareketi durdurmamışsan, artık vücut yağ depolarına yönelir. yağ depoları eşsiz bir enerji kaynağıdır ancak gördüğün gibi kullanıma sokmak ve yakmak çok zordur. hani uzun süre koşarsın, artık çok yorulursun ama bir yerden sonra bir enerji gelir daha saatlerce koşacak gibi hissedersin ya, işte o an yağların kullanıma başlandığı andır.

yağları yakabilmek için de en uygun sporlar, uzun süreli yapılan, koşu, yürüyüş ya da bisiklet gibi aeorobik yani kasların yoğun olarak oksijen kullandığı sporlardır. vücut çalışmak, mekik çekmek bunlar sadece çalıştırdığın bölgede kas oluşturmaya yarar.

şimdi koşular da çeşit çeşit tabi, sprinti var fartleki var. ama yağ yakmak için en uygunu hafif tempolu uzun süreli koşudur. yani hiç gaza gelmeden, karıya kıza hava atmaya çalışmadan ağır bir tempoda koşacaksın ve bunu en az 1 saat boyunca yapacaksın (her gün koşmana gerek yok, haftada 3-4 yeter). ya da 2 saat boyunca bisiklet süreceksin, ya da 3-4 saat süreli yürüyüşler yapacaksın. dikkat edersen spor değiştikçe süreler uzadı. yani koşu bu iş için en uygun spordur.

tabi bunların yanında besklenmeye de dikkat etmek gerekiyor, aşırı yağlı yemediğin sürece yediğinden içtiğinden kısmana aslında gerek yok, karbonhidrat ağırlıklı beslen, hayvansal yağ kullanma.

koşu hakkında daha fazla bilgi istersen bana ulaşabilirsin msj aracılığıyla...

araba yoksa cok zor gibi...

www.polonezkoy.com buraya gitmek biz cok istemistik. cok guzel resimler bir bakin.

fiyat öğrenmeden gitme bence. orada bazı yerlerde sadece kahvaltı kişi başı 40ytl çünkü.

www.eksibition.org bu mu ki?

hayır bu değil.. bunu biliyorum...
dediğimde sanki hava su, su hava olmuş, suyun içindeki arkadaş havada uçuyor gibi olmuştu..

sistem geri yukleme noktasi bazen gigantik boyutlara ula$abiliyor, haberiniz olsun; oraya da bir gozatabilirsiniz.

çöp kutusunu bosaltin.

search yapıp boyutu 50 mb dan büyük dosyaları göster diyin. bakın neler çıkacaktır neler. bi yerlerde film, oyun isosu falan kalmıştır bende hep oluyor da.

temp klasorunun ıcıne bak orda baya biseyler vardır.

norton systemworks kurulu ise sildiğin herşeyi norton protected folder diye biryere atıyor ve boş alan artmıyor. belki...

Bir faideli olay da defrag olayı olabilir. Windows içinde mevcut, disk defragmenter diye geçen bir hadise. Start, Programs, Accesiories, System Tools'da olmalı...

nortondanmış çözdüm teşekkürler

yine tamamen salliyorum; hani bi os ya da oyun felan ciktiginda minimum sistem gereksinimleri falan derler bu onla ilintili birsey olsa gerek ki 98de ilk ciktiginda biseyler istiyordu tam hatirlamiyorum ama en az 32mb ram 400mb hdd falan. sanirim isletim sistemi sekillenirken belli bir asamadan sonra minimum kriterler belli oluyor ve sistem mimarisi bunun uzerine cikiliyor. donanimda yukariya dogru cikildiginda da elbette isletim sisteminin de belli sinirlari oldugunu (kendine ait maksimum hizi oldugunu) dusunmekteyim.

Bildigim kadari ile oldukca standart islemcilerin ana hatlari. Ama her yeni cikan urunde islemcinin kendi icinde yapabildikleri artiriliyor. Birde bu tur urunlerin hepsi eskiye uyumlu tasarlanir asil olay bu sanirim. Tabii yinede farkliliklar olabiliyor, mesala MacOS isletim sistemini artik intel islemciler ile calistirabiliyoruz ama daha eski intel islemcilerde calismiyordu cunku cpu'da onun kullandigi bazi operation setler tanimli degildi. yamuluyorda olabilirim.

x86 işlemciler hep geriye doğru uyumlu tasarlanıyor. eski instructionlar, registerlar, flaglar vs muhafaza ediliyor. o yüzden sorun çıkmıyor.

core2duo cpu'lu bir sisteme ms-dos kurulsa yine çalışacaktır... os yazılırken varolan instructionlar olduktan sonra, sse-mmx vs eklentiler, cache size vs birşey değiştirmiyor. sadece şöyle birşey var ki, bazı zamanlamaların (display, audio vs) cpu saat hızına doğrudan bağlı yapıldığı bazı çamurlu kodlamalar daha hızlı işlemcilerde patlayabiliyor...

İşlemcilerin belli bir mimarisi olur. Mesela günümüzde çoğu işlemci Intel'in x86 mimarisini kullanmaktadır. Programlar mimarilere göre yazılır. Windows sanırım x86 için yazıldığı gibi 64-bit başka bir mimari için daha yazılmıştır. (Emin değilim bu konuda).

bu, programlamada ve bilgisayar mimarisinde "makina dili" denen olay. çok eskiden dediğiniz doğruydu, yani bazı sistemler bazı donanımlarla çalışmazdı. eğer program dili o makina diline uyuyorsa çalışırdı. ancak "donanım arayüzü" gibi garip isimlerle bu sistem geliştirildi."yani işlemcinin nasıl işlem yaptığı, işletim sistemini etkilemiyor. aradaki geçişi sağlayan şeyler arayüzler.

en basit şöyle örneklendirebilirim, bios ve anakart bu işi yapıyor mesela bir miktar. chipset uyumlu işlemciler ve ana kartlar var. bir anakart 775 chipset uyumlu ise, ona uygun işlemci takılıyor. bu anakart, win98'i de çalıştırabiliyor, dos'u da. çünkü işletim sistemi komutlarını tanıyabiliyor. onları da en son teknoloji uzaylı ürünü olsalar bile işlemcilere gönderebiliyor, çünkü anakart işlemci ile uyumlu.

biliyorum hiç beceremedim anlatmayı, ama öyle işte. özetle, işletim sistemi, arayüz ile bağlantı kurabildiği sürece, o arayüzün altında nasıl bir teknoloji olduğu önemli değil.

sakal daha uzar tabiki :)

günlük olarak sakal traşı yapanlar var (hoş onlar günlük traş ettikleri için çabuk uzuyor o da ayrı bir konu)

benim bildiğim, biri kafasını kazıtıp sinek kaydı traş yaparsa, önce sakalları uzar (tabi köse değilse)

kişiden kişiye değişir olma ihtimali yüksek.
örneğin aynı kişinin sakalında bazı yerler hızlı bazı yerler yavaş bile uzayabilir.
(ekşi'nin yalancısıyım)
sakal ilk günlerde çok daha hızlı uzuyor ama sonra hız azalıyor gibi geliyor.
saç daha yavaş uzarken uzun dönemde saçı geçiyor (bende)

kişiden kişiye uzama hızı değişir herhalde de mantık olarak sakalı yavaş uzayan saçı hızlı uzayan hilkat galibesi gibi elemanlar da olabilir. bakınız heroes a türlü türlü genetik anormallik var neden olmasın yani.

keşke saçım da sakalım gibi hızlı uzasa.

sabahlayarak ders çalıştığım zamanlarda sakalımın daha hızlı uzadığını kesin olarak gözlemlemiştim. metabolizmanın hızıyla ilgili sanırım bir şekilde...
uyurken yavaş uzuyor.

sakali kazidigin icin daha cok cikar.

hakkaten de gece uyumayınca sakalların daha hızlı çıktığına ben de inanıyorum. neden acaba.. bilimsel açıklaması olan?

sakal saçtan daha çabuk uzar. uykuda ikiside uyanık halimizdekinden daha çabuk uzar.

windows un search ünü kullan.
"*rar.*" dersen mesela elrar.zip elrar.rar elrar.000 gibi dosyaları listeler.
*rar*.* dersen elrar.rar elrar.zip elrar001.rar elrar002.zip gibi dosyalar varsa listeler.
sana tavsiyem dosyaları boyutuna göre aratman. eğer klasör ise dosya boyutu muhtemelen büyüktür ve diskinde çok fazla 10 mb'dan büyük dosya yoktur. mesela dün bi klasör rarlarım 400 mb tuttu. adını bile değiştirsem hatta saklasam sonra yerini unutsam bulmam 1 dakikamı alır.

header olarak dosyanın içinde text geçeni ara ile yine windows searchı kullanabilirsin gibi? denemedim ama bakmak lazım.
edit:baktım olmuyor.

evet olmuyor denemiştim. windows search, binary olarak arama yapmıyor gibime geldi.

aradığım dosya 1-2KB kadar birşey, işimi zorlaştırıyor bu çünkü pibilyar tane dosya var o boyda.

bana illa ki PK ve RAR ile başlayan dosyaları bulan birşey lazım, bugün bulamazsam yarın oturup yazacağım artık :'(

Varsa elinizde bir linux cd'si şöyle bir komut ile 10 kilobyte'dan küçük rar dosyalari bulabilirsiniz
/nereder/arayacaksam/ dizinlerinin sizin aradiginiz dizin olmasi gerekli falan filan

find /nerede/arayacaksam/ -type f -size -10k -exec file '{}' 2> /dev/null \; | grep -Hi rar | cut -d":" -f2

Zaman alır biraz ama bulur

Ek: "zip ve rar olanlari arasin" icin soyle bisey olabilir

find /nerede/arayacaksam/ -type f -size -10k -exec file '{}' 2> /dev/null \; | egrep -Hi "zip|rar" | cut -d":" -f2

cum'ea belli olur

Intel McCaslin platformunu kullanığına dair tahminler var. İşin garibi Samsung zaten kullanıyor, niye gizlemek istesinler... Zaten SDK dağıtılmaya başlanıyor geliştiriciler için. Ne olduğu kesinleşecek.
McCaslin 666MHz filan bu arada...

Suomenlinna'da bir deniz kalesi vardı... gitmişken bir Fin hamamına da uğra... Of buralarda bu sıcaklar varken harika gelir oralar.
bir de daha önce görmediysen bir sualtı müzesi mevcut.

2. sanırım tayin olabiliyorlar. (çok emin değilim ama)

kargocu olsanız?

Kargoculugu dusuneyim, iyi bir oneri, ama bu soru icin lutfen kucuklugumden beri postaci olmak istedigimi farz edelim.

eğer memur değilsen kpss lise kısmından sınava giriyorsun. (üniversite mezunuysan giremezsin sanırım.) ardından ptt'nin alım yapmasını bekliyorsun. emin değilim ama son zamanlarda sözleşmeli olarak eleman alıyorlar. ancak:

forumlardan okuduğum kadarıyla postacılık göründüğü kadar kolay bir iş değil. zaten kolay değil, karda güneşte adres arıyorsun da, iş hukukî evrak teslimine gelince, hepten zorlaşıyor. tebligatlar üzerine zimmetleniyormuş. maaş da iyi değilmiş diye duydum.

kardesim bir ara kargo dagitim elemani olarak calisti. cok yorucu ve az gelir getiren bir iş. zaten calisanlarin büyük kismi bir miktar daha iyi kosullarda bir iş buldugunda hemen birakip baska kariyer pesinde kosuyorlar. beri yandan gencecik postacilar görür oldum demek ki yakin zamanda personel alimi yapilmis ptt ye.

madem masa başı iş istemiyorsun, yapacağın şey postacılık gibi naif bir çocukluk hayali değil de, yaparken gerçekten zevk alabileceğin, sevdiğin bir şey olsun, çekeceğin maddi sorunlara değsin. yakma kendini boşuna yani...

PTT'nin bağlı olduğu bakanlıkta "yüksek yerlerde bir tanıdık" yeterlidir. Bakan olursa garanti olur.

kurye olmayı da düşünebilirsiniz. motosikletiniz olur hem ne güzel.

PTT dağıtım işini artık özel firmalara ihale etmeye çalışıyor.Bu firmalara başvurabilirsin.
Daha sıklıkla çöp kutularında tomarla zarf bulunuyor olması da bu sistemle ilgili olsa gerek...