öss'den daha kolay ales. kasmak gerekmez.

ales için ortaokul çocuğu bile yapar ama zaman yetmiyor şeklinde duyumlar almıştım. ne kadar doğrudur bilemem ama.

bu sene kpss a yapılıyor. başlığına bakarsanız anlarsınız ne olduğunu.

öğretmen alımı için kpss yapılacak bu sene.

ya ben bişi anlamadım biri kpss yapılcak diyor biri de sadece öğretmen alımları için yapılcak diyor. atıyorum ben trt ye memur olmak istiyorum bu kpss ye mi gircem yoksa başka bi kpss var mı?

Ales pek de bilgiye dayalı bi sınav değil, hız çok önemli. Öküz gibi paragraflar var, ilk seferde okuyup anlayabilirsen çok rahat yapıyorsun, tekrar okuyum dersen kafadan bi sorun boş kalır yani. 80 Sözel 80 sayısal sorusu var. Ben 80. sözel soruyu okurken görevli kitapçıkları toplamaya başlamıştı, düşün. Geçen seneye kadar kitapçıklar ayrıydı, ilk 1 buçuk saat sayısal, sonraki 1 buçuk saat sözeli yapıyordun, son 2 sınavdır tek kitapçık oldu. Sınav yılda 2 kere oluyor: Kasım, Nisan/Mayıs.

Ales için kasmaya hiç gerek yoktur, zira sözel kısım zaten paragraf sorusu tamamen, çalışılacak bir şey değil. Matematikte de üslü say, köklü sayı, rasyonel sayı, temel kavramlar, oran-orantı, hız-yaş-havuz-işçi problemleri falan var, bunları biliyosan 35-40 soru çözersin (ben 38 tane yaptım) Geometride de üçgen müçgen var işte, hiç bakmadım onlara şahsen. Sayısalcıysan geometriye de bak, ben sözelci olduğum için sallamadım :) (Sözelde de 69 doğru 11 yanlışım vardı, 80 aldım)

Buraya kadar tecrübe konuştu.

KPSS "bildiğim kadarıyla" lise mezunları için 2 yılda bir, üniversite mezunları için her yıl yapılıyor. (2008'de oldu liseliler için sınav, şimdiki 2010'da, bu sene yok) Ben de şu öğretmenlik şeyine hazırlanıyorum hatta, şu an burada boşa vakit harcıyorum biraz test çözeyim :)

bu sene uni. mezunları için sadece kpssa ve öğretmenlik sınavları yapılacak. diğer puan türleri için uni. mezunu kpss yok diye biliyorum, bundan sonra unni mezunları için de kpss 2 yılda bir olacak. 2008 de de olduğu için bu sene yok ama kpssa var

Ales gerçekten de öss veya kpss kadar kasmaya gerek olmayan bir sınav, bu sene ben de kpss'ye gireceğim (ki evet kpss bu sene yapılıyor), girmişken ales'e de gireyim dedim ve aayıptır söylemesi 95 puan aldım, önemli olan gerçekten de zamanı iyi kullanmak yoksa derinlemesine bilgi soruları pek de çıkmıyor.

sadece öğretmen alımı yapılacak şeklinde algılanmış cümlem. aralarında o da var demek istedim. arkadaşlar açıklamış.

köylü kisiyi modern hayata alistirma cercevesinde basta tavuk olmak üzere yeme adabini ögretme icerikli türk filmlerine bir kac örnek sayabilirim istersen.

yemekle ilgili butun filmler siralanmis:
www.lib.berkeley.edu

ferzan ozpetek'in "hamam" adli filmi de var listede.

şener şen in sanırım aşçı olarak başrolde olduğu ve tamamı mutfakta geçen bir filmi vardı. adı aklıma gelmedi ama.

şener şen'in filmi için (bkz: zengin mutfagı)

zengin mutfagi var ama onda corba var miydi hatirlayamadim.

despero'yu izleyince canım feci çorba çekmişti.

Yabancı için Delicatessen, Ratatouille, No Reservations geliyor aklıma.

aklıma tampopo geliyor. yumurta sahnesini hep yapmak istemişimdir:)

fatih akın'ın bir filmi vardı aile restoran işletiyordu. adını hatırlayamadım şimdi.

la grande bouffe. izlemek yürek ister .)

iğrenç olacak ama ıssız adam demeden duramayacağım.

kısık ate$te 15 dakika.

başrolünde Rüştü Asyalının oynadığı bir keloğlan filmi varıdı. kralın kızı hasta idi. kimse iyileştiremiyor idi. keloğlanda kıza tarhana çorbası yapıyor idi. kız iyileşiyor ve keloğlan ile evleniyorudu.

bir de şu varmis

www.ake.ege.edu.tr

(bkz: politiki kouzina)

yemek kültürüyle türk yunan nüfus mübadelesini harmanıyor. yemek üzerinden bir (aslında 2) kültürü anlatıyor.

hd kamera hih deifiniton görüntüler çeker.. minin dv ise kayıt medyasıdır. kasettir.
yani mini dv kamera kasede kayıt yapar. hd kayıt yapan mini dv kameralar da vardır.

hd kamerayı eğer hd görüntü izleme olanağınız varsa tercih etmenizi öneririm. harddiskli kameralar pratiktir. ben şahsen hdd (harddiskli) kamera öneririm. standart definiton ya da high definition olması size kalmış. nasıl izleyeceğinize yani...

mini dv veya başka herhangi bir kasetli kamera almanız pratik kullanım olanağı vermeyeceği için de harddiskli öneriyorum önceden dediğim gibi.

kısa film falan çekecekse anneniz o ayrı...

evinizde lcd ya da plazma tv var ve kamerayı buna bağlayacaksanız hd kamera almanızı tavsiye ederim..zira geçen haftasonu lcd ye mini dv takıp izledikte görüntü pek iç açıcı değildi haliyle..

canon hv40

p. mng. piyade mangası

k. çvş. da kıdemli çavuş

olsa gerek.

piyade mangası kıdemli çavuş?

İki çeşit çavuş vardır:
1. Çavuş talimgahından yetişmiş erat statüsündeki asker. Genellikle manga komutanı olurlar. Kıdemlisi yoktur. Askerlik süreleri normal erlerinki kadardır.
2. Astsubay okulundan yetişmiş, mesleği askerlik olan çavuşlar. Rütbeleri sırasıyla şöyledir: astsubay çavuş, astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş, astsubay kıdemli üstçavuş,astsubay başçavuş, astsubay kıdemli başçavuş.En kıdemsizleri bile bir manga komutanından çok daha üst seviyededirler ve sülüsle alakaları olmaz.

Kısaltma şu şekilde olmalı :
Piyade manga karacı çavuş.
Karacı'dan emin değilim. Başka bir şey de olabilir ama kıdemli olamaz. Zaten kıdemlinin kısaltması kd'dir.

piyade manga komutanı çavuş.

yukarıda arkadasların yazdıkları haricinde , kısa dönem çavuşlar ve Uzman çavuşlarda vardır.. Kısa Dönem Çavuş : kd cvs ; uzman cavuşlarda kademe ne olursa olsun yazılması gerekir , tek kademede olsa kısaltılısı I. Kad. Uzm. Cvs..

piyade mangası k cavuş , k'yı bende çözemedim :S.. ne iş yaparlara gelince , manga çavuşlar kendi mangasının sorumlusu ve komutanıdırlar.mangalarına egitim yaptirir , gorevlerde liderlik yaparlar..

tabiki 2 oynanır.

0 diyorum ben. 2 olsa tadından yenmez tabii ama zor gibi.

gs çok formsuz şu sıralar. deplasmanda alacagına inanmıyorum aslında ben de 0 düşündüm. ama yüksek meblag yatıracagım için bi insanlara da danışayım dedim.

cevap veriyorum alt

takım taraftarlığı sınırları dışında düşüncem, direkt 1.

gs'nin eksikleri cabası.

beraberlik bence düşük ihtimal. gs'nin kazanması ise mucize.

çok büyük meblağ yatıracaksan sözümü geri alıyorum ama o maç 2 olur.

2 olmayacaksa hiç olmasın yaklaşımı sergilenmeli bence.

şeytan dürtüyor şimdi. evet 2'nin oranı 3.2, hayli yüksek getiri ancak "gs alır abi, gs dağıtır abi" diye düşünüp çifte hayalkırıklıgı yaşamayalım :)

sağlam maçlar yazıcam, garanti olsun diyosan, bordeaux yenilmez (1/0)
tutarsa yüksek tutsun diyosan, beraberlik oyna derim. nacizane.

galatasarayın deplasman performansı her şeyi söylüyor.
tabi ki 1

namtersis senin bakış açını ben de bir ara düşünüyordum. kazan kazan felsefesi gibi aslında, yapılabilir. bjkliyim ancak gs'nin kaybetmesini istemem elbette. bu maç ancak iki taraf da kötü oynarsa berabere biter gibime geliyor. yoksa bir taraf üstün gelip dağıtabilir de. hmm. fikrim değişip duracak maç saatine kadar sanırım.

en son böyle tereddüte düştüğüm iki maç oldu

turkiye - fildişiydi biri

türkiye ye oynayacakken son anda vazgeçtim. tam lan keşke oynasaydım derken 90. dakikada yedik golü hatırlarsanız.

2. maç ise bjk - ts maçı.. beşiktaşlıydım ve alacağımıza inanıyordum. ts yi hep yeniyorduk. ancak trabzon da yükselişteydi. lan neyse dedim oynamadım. o da berabere bitti.

bu maçta hayli karışık görünüyor. ondan ya oynamayacağım ya da beraberlik yazacağım.

X/1 - 4,10

sanırım son kararım x/1 benim de. getirisi iyi, bir sürpriz olmazsa maç da böyle bitecek gibime geliyor.

oynadım. yüksek meblag yapmak yerine zararın minimizasyonuna gittim. kar da düştü ama olsun :)

x/1
x/2
1/0
2/1

ve milan maçına her kuponda 2 dedim..

kısmet.

sonuç 0-0.. keşke kendi bildigimi yapıp berabere oynasaymışım sadece :)

tahmin etmiyorum, sesler gerçekle birebir.
(bir arkadaşım)

sonradan sağır olduğuna göre, önceden duyduğu seslerden yararlanır ve duyar.

gibime geliyor.

konu hakkında fazla bilgim olmamakla beraber bolca fikrim vardır.
bence beyin seslerden önce korku, heyecan, tedirginlik vs. hissi yaratıyor, sonrasında sesleri efekt olarak sunuyor bünyeye. yani bu hisleri daha etkili kılmak için. bizlerde tam aksine sesten dolayı bu hislerin oluştuğunu sanıyoruz. burdan yola çıkarak, evet sağır olan biri de bu sesleri gayet tabi duyabilir.

ses halusinasyonlari algiliyorlar. yani sesi zihinlerinde gorsel olarak tasvir edebiliyorlar. daha fazla bilgi icin voice hallucination kavramini arastirabilirsin.

sesleri hatırlayabiliriz. bu anlamda zihin hala bunu yaratabilir. ve elbette beyin, şizofrene tercihini yaratmaktan yana kullanır. guess'in yazdığıyla da desteklenebilir.

kör oldugunda göremeyeceğine göre sağır oldugunda da duyamaz gibime geliyor. zira veri gelişi olmadıgı için kendini şartlandırır oradan hiç bir ses duyamayacağını. ancak tabi ki normalde insanın içinden gelen, duyar gibi oldugu sesleri hissedebilir. zira şizofren aktivite beyinde neticesinde.

düşünsene şöyle bir diyalogu

- abi görüyorum artık. karşımızda bir kamyon durmuyor mu?
- abi hayır hiç bir şey göremiyorsun yüzdeyüz körsün sen. şizofren olduğun için kamyon duruyormuş gibi geliyor sana

:S

sonradan kör olanlar uzun süre 10 yıla kadar görüntülü rüya görebiliyorlar nihilanth. zamanla sıklığı azalıp sadece sesli rüyaya dönüşüyor.

gunetapar rüya göremezler demedim zaten göremezler dedim.

(bkz: os commerce)

os commerce'in çok kapsamlı geldiğini yazdım yukarda zaten :)

wordpress e commerce eklentisini kullanan var mı? daha bildigim bir şey ve çok basit görünüyor. ona kdv li bir eklenti kodu yazılabilir sanırım değil mi?

örnek verdiğin site oldukça basit bir şey. sıfırdan yapılabilir kısa bir sürede. programlama dili sana kalmış ister php ister asp kullanırsın.

Tamamını okumadan yapırdırdım cevabı özür dilerim :)

(bkz: joomla)
azıcık aşım belasız başım.

viart çok iyi bence.

kesinlikle joomla, son versiyon, bileşenin de son versiyonu, süper olur.

vai demiş ya linkini verdigin başlıkta. diğeri de detay ya da kris olabilir.

oyun kurulan age of değil anladığım kadarıyla, kopyala yapıştırla bilgisayarına yukleyip oynadığın turdense, bildiğim kadarıyla save edilemiyor

öyle de olabilir de, eskiden de rip versiyonu yüklü olmasına rağmen kaydedebiliyorduk. oyunu başka bir yerden tekrar yükleyince böyle oldu nedense.

ben de aynı şekilde oynuyorum ama kaydedebiliyorum.multiplayer oynadığın diğer kişiler ile aynı anda kaydetmen gerekli oyunu save and quit seçeneği olması lazım.ben de sürekli arkadaşlarımla oynuyorum ve bende ki oyunda aynı şekilde kopyala yapıştır şeklinde ama sorun çıkmadı pek...

edit:bu ne imla hatasıdır, anlatım bozukluğudur :)

kaydedebilmen lazım ama rip olunca izleyemiyodun sadece.

formda sorun yok. (kendi hostumda denedim, calisiyor)
buyuk ihtimalle sunucu desteklemiyor. hosting hizmeti aldiginiz yer ile görüsebilirsiniz.

spam yapılmasın diye bir önlem olabilir. server sahibine mail atarsan örnek bir mail() fonksiyonu kullanımı gönderir.

çok teşekkür ederim. konuşacağım.

edit : şimdi denedim success dedi ilk defa ama maile baktım gelmemiş.. hmm biraz daha bekleyeyim bari.

edit 2 : sanırım google apps ile ilgili bi sorun. serverdan remote'a mail atamıyormuş.

guides.ign.com

o robotları diskalifiye etmeyi deneyin. çarpıp düşürün mesela.

Robotun durduğu yerin tavanına bir gate aç, etrafta o kalpli kutulardan varsa başka bir gate açıp kutuyu kafasına düşür, yoksa sen üstüne atla, arkasına düş vesaire. Olmadı robotun altına aç bir portal, 2. portalı da keyfi bir yere aç daha sonra istediğin yere düşürmüş olursun.

rüyada bir şeyden kaçtığını görmek geçmişte size sıkıntılar yaşatan bir bir şeyin tesirinden kurtulamadığınızı gösterir.

bu rüyada koşarak kaçıyorsanız, bu sıkıntıyı kısa zaman sonra atlatacağınıza işarettir...

diyorlar.

yasadışı bir şeyler yapıyorsanız yakalanma korkusu da olabilir.

tekrarlayıcı rüyaları bir çok insan görür. buna benzer problemleri olan bir çok kişi duymuştum. muhtemelen bilinçaltınıza bir şeyler işlemiş o konuda ama bilemeyiz asıl sebebini. bir arkadaşım da sürekli trenlerden kaçıyordu rüyasında.

rüyada görülen polis despot eril gücü temsil ediyor bana göre. çevrendeki dediğim dedik kişiler senin üzerinde kurduğu baskı ya da geçmiş dönemlere uzanan bu tip olayların senin alt beyninde yarattığı travma. elindeki bıçak senin penisini temsil ediyor, penisinde senin eril gücünü. kendi gücünü egonla ya da başka bir yolla başkalarına geçirmek için çabalaıyorsun. neden ? çünkü zamanında polislerden çok çektin.. rüyada parayla ilgili görülen her şey kirli işlerdir. para çünkü atalarımızında dediği gibi elimizin kiridir. soyulan banka fiilen olmasa bile senin kolay para kazanma hayalin ya da bir takım haramın ya da haksız kazancın kenarından gitmen.. sende bir şeyler yaz tartışalım.

1970 sonrasi icin: www.uis.unesco.org

1900-1950 icin, aradiginiza en yakin cevap bu aslinda: www.unesco.org

bu var bir de: www.uis.unesco.org

belirli ulkeler icin de ilgili ulkelerin istatistik veya sayim burolarinin sitelerine bakabilirsiniz. (ingilizcelerinin linklerini verdim)

almanya:
www.destatis.de
japonya:
www.stat.go.jp
rusya:
www.gks.ru
fransa:
www.insee.fr
turkiye:
www.tuik.gov.tr
die.gov.tr

osmanli konusunda herhangi bir bilgiye rastlayamadim, iki teorim var bu konuda ama. birincisi ve en cok ihtimal verdigim, o zamanlarda belirli basli sayimlarin vergi ve askeri amacli olmalari nedeniyle daha cok erkekler ve toprak sahipleri uzerine yapilmis olmasi. yani ne elde ederseniz edin pek guvenilir olamaz. ikincisi ise eger okuma yazma oranini icine alacak bir kapsamda yapilmis bir sayim var ise bu sayimin sonuclarini iceren dokumanlarin latin alfabesinde olmamasi ve tdk nin bunlari cevirmemis olmasi, cevirdi ise de internete koymamis olmasi. cevirdi ise, ve sansli iseniz belirli basli universitelerin kutuphanelerinde bulunabilir, ya da milli kutuphane'de.

yabanci ulkelerin de osmanli devleti icerisinde kendi amaclari icin istatistik yapmis olmalari da mumkun, ama buyuk ihtimalle bolgesel ya da ornek havuzu baz alinarak yapmis olmalilar, ve internette boyle bir seye de rastlayamadim.

cumhuriyetin ilani sonrasi acilen duzen saglanmasi ve modernizasyonun etkili yapilabilmesi icin istatistik ve planlama kabiliyetimiz hizla gelistirildiginden 1923 sonrasi bilgilere son derece guvenilir ve ulasilabilirdir. 1923 sonrasi en detayli bilgi ise burada: www.die.gov.tr

bir de bu var, 1900-2000 yillari arasi butun ulkelerin durumunu 30 yillik aralarda gostermis:
users.erols.com
sitenin kaynaklar bolumunde bu kismin nereden alindigi yazmiyor ama.

gazete olarak merak ediyorsan, 1900 lü yıllarda abd'de gazete satışlarının bugünkü bir çok ülkeden epey fazla olduğunu biliyorum.

teşekkür ederim bunu ben yazdım. osmanlı konusunda şöyle bir şey var; bildiğim kadarıyla ilk nüfus sayımı 1831 de yapılmış. eee 1900 lerde de okur yazar oranının bilinmesi gerekir diye düşünüyorum. aslında bunu sözlükte bir yerde okumuştum %10 diye ama buna kaynak bulamamıştım. aslında osmanlıca arşivlere bakmak lazım. eğer çürümediyseler. :)

ilber ortaylı'nın ntv'de yayınlanan tarih dersleri programından dinlediğim kadarıyla aktarıyorum. ilk serinin 3. programı, konusu japonya.

okuma yazma devrimi 18. yy.'da ingiltere tarafından yapılıyor. rusya (büyük petro ile) ve osmanlı da 19 yy.'da ingiltere'yi izliyorlar. ancak asıl şaşırtıcı olan onlardan önce 18. yy.'da japonya'nın dışarıya henüz açılmadan müthiş oranlar yakalaması. bu dönemde japonya'da erkeklerde %40'lara varan oran, kadınlarda ise %15 olduğu söyleniyor.

soyle birsey var:
go to somebody's head

pardon bu sadece adam carpmakmis, deyimin anlamina gore imkansiz birseyi yapmaya calismak, ingilizcede de su var:

square the circle

imkansız değil de kendisinin altından kalkamayacağı bir işe kalkışmak gibi bişey arıyorum. deyimin anlamı da odur zira, square the circle uymuyor.

www.tureng.com

koza yönetmenin ilk filmi. böyle bağımsız bir yönetmen için haliyle gerek teknik eksiklikler, gerek başka hatalar olmuştur. şimdi kendisine sorsanız o filmini belki o da çok sevmiyordur. bir de şu var her sanat filmi sevilmek zorunda değil. nuri bilge ceylan'ın diğer filmlerini izledikten sonra bence siz bir daha düşünün, eğer beğenmiyorsanız size göre değildir.

ben de çok övdükleri için "sonsuzluk ve bir gün" de fenalaşıyodum gömleğimin düğmelerini açtılar kolonya filan getirdiler zor kendime geldim. gri tonlar, hareketsiz karamsar manzara görüntüleri bize göre değil demek ki, salla gitsin. "radio days" i seyret woody allen'ın, onu da sevmezsen o zaman kırosun işte : ))

morphling klasik trollüğünü yapmış bence. sanat filmini izlediğinde beğenmezsen, beğenmemişsindir. illa seni vuracak diye bir şey yok. belki emir kusturica'nın tarzı seni çeker, belki sydney pollack'ınki. kaldı ki en azından merak edip izlemişsin yani, bu bile güzel bişey.

sanat filmi ne demektir biri bana tanımını yapabilir mi ?

@dumur

- ticari amaçla çekilmemiş olması (zaten genelde düşük bütceyle cekilirler)
- illa güzel ya da illa kotu olmasi gerekmememsi
- genelinin bana göre sıkıcı olması
- daha çok filmlerde insanın kendini görmesini sağlamaya çalışan (insanın iç dünyasını yansıtmaya çalışırlar dah cok )
- bir nevi deneysel bir tarz taşıyan
- yakın plan çekimler çoktur vb. şimdilik aklıma gelenler bunlar..

ayrıca :

(bkz: #7058861)

ya bir şeyi "ben niye beğenmedim" diye sıkıntı etmeyin rica ederim. çok beğenilmiş olabilir, kült olabilir, klasik olur ne bilim. ama insanız beğenmeyiz. anormal bi hal yok bunda.

beğenmedim'i ikiye ayırmak gerek tabi:
* anladım (veya anladığımı sandım) ve beğenmedim
* bi bok anlamadım ondan beğenmedim

her eserin, hedef kitlesinden beklediği "altyapı" farklıdır. gişe kaygılı bir film "ayşecik tatilde" kitabını okuyup anlayabilen herkese hitap etmeye çalışır. sınırlı bir kitleye hitap etmek doğasına ters, en fazla parayı kazanmaya çalışıyor. öte yandan tamamen niche bir kültürün ikonlarına gönderme yaparak veya o kültüre haiz insanların kalben bildiği (bilmesinin beklendiği) kavramları herhangi bir ipucu vermeden kullanarak iskeletini ve mesajını oluşturan bir eser (her sanattan olabilir), neredeyse sadece o altyapısı olan kişilere hitap eder. bu iki hedef kitlenin sinema koltuklarını, mp3 çalarlarını falan değiştirdiğinizde bu kişilerin her biri homurdanır. normaldir.

genelde "sanat filmi" diye geçen şeyin sanatı içeriğinde olur çünkü esas işçilik metaforlarla onla bunla bir şey ifade etme çabasına gider, ifadede bir "şiirsellik" kaygısı olur, bu da o alanda bir birikim ve yetenek ister. "ticari" denilen eserlerin de sanatı bana göre içeriğinde değil, belirlenen bütçe ve zamanda en fazla kazancı getirecek şekilde yapılması (dev organizasyonlar söz konusu, her adımının gerçekleştirilmesi ve yönetilmesi o işi yapan yetenekli kişilere ihtiyaç duyuyor) ve tabii ki pazarlanması derim.

ha isim olarak "sanat filmi", "ticari film" falan gibi bir ayrım yapmak doğru mudur bilmiyorum. bana çirkin gelse de bir alternatifini bulamıyorum. ticari filmler de bahsettiğim sebeplerden ötürü birer sanat filmi bir yerde fakat vitamininin nerede olduğuyla ilgili ayrımı yapabilmek için bir şeye ihtiyacımız var, insanlara en kolayı böyle ayırmak gelmiş olmalı.

muhendissen (veya muhendis adayi) normal bence, sorun yok..

herkesin tarzı farklı olabiliyor. gunetapar'ın sıkıldığı Angelopoulos'un filmini bayaa sevmiştim mesela. herkesin bayıldığı "babam ve oğlum"da ise çok sıkılmıştım. bi de sanattan anlaman gerekir mi. öyle bir mecburiyetin var mı. kasma güzelse izle değilse kapat:)

daha spesifik olarak neye ihtiyacın olduğunu yazarsan yardımcı olurum.

festivallerden filmler,yeni çıkanlar ya da bazı yönetmenlerin izleyemediğim eski filmleri(haneke,woody allen,ken loach,terrence malick,...vs

çok rare değilse çeker veririm ben. tguven)et(piristina kom a mail at sabah bakayım. bulabilirsem çekerim para falan da istemem. şişe efesle kabul ediyoruz ödemeleri

woody'nin tüm filmleri dahil istedigin filmler var elimde. izmir'deyim. [email protected] irtibata geçersen konuşabiliriz.

ozgur3(at)gmail.com

duyurudan ulaşmıştım kendisine ama ilanını bulamadım. maillerden arayıp buldum.

öğreciydi bu arakadaş ve ellerinde ciddi bi arşiv vardı. siparişlerimi çok bilindik film/diziler olmamasına rağmen 1 haftada hazırlamıştı. film başına değil dvd başına da 2 ytl alıyordu. çektiği bi dolu dvd içiersinde de hiç bir problem çıkmamıştı.

hala yapıyor mu bilmiyorum. mail atınız.

bornova küçükpark ta şok marketin hemen solunda bi dvd ci abimiz var dükkan ismini hatırlayamadım şuan ama arşivi oldukça sağlamdı. bi uğra derim ben.

- dükkan ismini hatırlayınca yazcam ki zaten küçükparkta tek rahat bulursun orayı.

sinemakina.com vardi ama google zararli site uyarisi veriyor. devlet opera balenin hemen ardinda gözlükcülerin arasinda ufak bir dükkan. arşivleri cok genis, istersen divx i dvd yapip da veriyorlar(dı).

Piraye'nin oğludur kendisi.

google'da öyle demiyor?

Özür dilerim Münevver'in yazmaya çabalamıştım. Mehmet Fuat tarafından hazırlanan bu sitede www.nazimhikmetran.com (6.sayfa, 11,12,13. prg) verilene inanıyorum ben. Sonuç olarak bir insan annesini ve babasını bilir.

hmm, filmde piraye geldiğinde oğluyla geliyor ama.. o zaman nazım hikmet in hayatını anlatan bi film nası bu hataya düşmüş anlayamadım şimdi.

Sormak lazım senaristine...Senaristi Metin Belgin, baktım ama ulaşım adresi bulamadım.

beşiktaş size uygun olur mu bilmiyorum ama ben yine de tarif edeyim, taksime yakın neticede:

beşiktaşta,uğur dershanesinin karşısında apartmanlar vardır sıra sıra, o apartmanların biri tam da sizin istediğiniz filmleri satıyor. tanesi en son 4 milyondu sanırım, artmış olduğunu sanmıyorum. kutulu filan baya eski filmlere rastlamak mümkün.

aslında beşiktaş'ın dvd nin merkezi olduğunu biliyorum lakin pek uğrak bir yerim olmadığından beşiktaş bu civarları saydım. ilgin için sağol, bulamazsam bu saydığım yerlerde artık orası olur adresim.

@medea, eski uğur dershanesinden bahsediyorsun galiba.. şimdiki uğur dersanesi barbaros caddesi üzerinde.. karşısında sinanpaşa çarşısı var, ortadan da barbaros bulvarı geçiyor. senin dediğin eski uğur dershanesi, şimdiki bahçeşehir üniversitesi barbaros kütüphanesi olmalı. zira onun tam karşısında da bir dvd diyarı mevcut. hemen karşısındaki apartmanlardan birinin birinci katıydı.

avcılarda marmara caddesinden aşağı inerken solda fem var, onun hemen altında 2 ytl'ye dvd satan bir yer var, çeşit bol, hatta alfabetik liste yapmış abi oradan bakıp seçiyorsun.

divx olsun dersen çok daha ucuzlarını bulmak da mümkün tabii..

aksarayda lalelide korsan rus filmleri satılıyor ama rusça orjinal filmler.altyazısını internetten bulabilersen alınabilir.perşembe gunu paza açılır laleli aksarayda orada rus azeri gürcü hanım teyzelerde tezgah açar ve rus mallarını satarlar,şekerli süt=MOLOKO yu kesinlikle tavsiye ederim.

benimle irtibata geçebilirsiniz, bilinmeyen sinema & bağımsız sinema & festival filmleri vb. filmler var elimde. [email protected]

4440532 turkcell müşteri hizmetlerini aramanız gerekiyor. mümkün olduğunca sakin olun ve olayı anlatın burada yazdığınız gibi. eğer haklıysanız binlerce kez özür dilerler. arayın sakince anlatın kısaca..

hakli olma ihtimaliniz yuzde 0. aynisi benim basima gelmisti, bir hisimla turkcell bayisine girdim. her seyi, her konusmami saniye saniye gosterip morarttilar. insanin ama demesine bile firsat birakmiyorlar. senin de mutlaka bir yerlerde yanlis hesabin vardir. gitmeden once biraz daha incele derim ben.

yeni pakete yani alo 60+60 a kasım ayının 3'ünde geçtin diyelim. bu tarife bir sonraki ayın yani aralık'ın 1. günü işlemeye başlar. dolayısıyla ayın 3'ünden aralık 1'e kadar yaptığın bütün konuşmalar eski tarifen üzerinden hesaplanır. ince bir detaydır ama türkcell çalışanlarının masraflarının %50'sini bu yolla karşılar. sormazsan da tarifeye ne zaman geçiş olacağını söylemezler. umarım bir hata olmuştur ama genelde hata yapmıyorlar. türkcell extralarda türkcell çalışanı halkla ilişkiler uzmanı mı ne olur 1 tane onu bul işallah çözülür..

turkcell'den her şey beklenir.

McDonalds dan aldığın bedava menuleri de yazmış olmasınlar faturaya

kapattırıp avea'ya geçecem, numara taşıycam de. muhakkak gizli saklı bir planları oluyor onu devreye sokuyorlar. ben aveayı arayı türkcelle geçecem dedim. bana bir tarfie uygulamaya başladılar her ay 60 gelen fatura 30 olmaya başladı.

mcdonalds a gitmedim aylardır.

muhtemelen haftada 2 gün bedava konuşma günlerinin faturasını da bana kestiler. hesap dökümü istiycem ve avea ya geçiorum diicem.
başta sakin sakin anlatayım tabi durumu. ulan 150 ytl geldi geçen ay azaltıcam dedim 220 oldu nasıl iş bu yahu!?

Ben bir pda kullanıyorum ve ilk aldığım zamanlarda yüklü faturalar ödüyordum.
Sonradan farkettim ki cihazın fabrika ayarları güncellemeler ve diğer uygulamalar için otomatik gprs için tanımlanmış.Yani gprs bağlantısı yapıyomuş alet sürekli
Sende bir pda kullanıyorsan ayarlarını kontrol et

Doğada insanlar tarafından "kontrol edilemeyen, tahmin edilemeyen dolayısıyla bilinmeyen" birçok şeyler vardır. Bence tanrı bizi doğaya salıp mühendislerin yaptıkları mühendislik çalışmalarında doğaya yaklaşmaya çalıştıkları gibi bizi de mükemmele yaklaştırmaya çalışıyor. Ardından ölüm denilen işlem ile aslında her doğum gibi yeni bir hayatta can bulmuş olarak diğer boyutlara kes - yapıştır yapıyor bizi...

Not: Hayatın anlamını cinsellik olarak görenlere diyecek tek bir söz bulamıyorum!!!

"bakalım oluyor mu, yapabilecek miyim?"

bu konulara pek uzak olmakla beraber. din derslerinden "kendisine tapmaları için" diye bir şey hatırlıyorum ama mükemmel din hocasının yorumu mudur bilemem...

(bkz: because i can)

kendine kusursuz bir arkadaş arıyor. bunun için de 4 milyon yıldır bekliyor. bazıları erken pişiyor, onları da yanına erken alıyor.

kendini farklı gözler ve bilinçler aracılığıyla yeniden tanımak için.

bilinmeyi istedigi icin.

senin yaratma gücün olsaydı yaratmaz mıydın bişeyler?

(bkz: allah in insanlari yaratmasinin sebebi)

insanların tanrıyı yaratması. insan egosu.

(bkz: ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim) var. garanti veremem.

bu da var: www.fikirbahcesi.org

kendi kudretini görebilmek.

benim gözlemlediğim kadarıyla ne kadar iyi bir marka alınsa da (seagate, western digital, vs) bu aletler bozulabiliyor. yine de bu iyi markalar sanki biraz daha güvenilir geliyor. alırken de data transfer hızına bakmalı, gücünü dışarıdan mı yoksa usb ile bilgisayardan mı alıyor, bilgisayardan alıyorsa 2 usb girişiyle mi bağlanıyor, tek usb ile mi? bunlara bakabilirsin.

aldim 8 ay kadar kullandim, bi gecede tirlatti makine, butun filmler, diziler, muzikler, backuplar uctu gitti. al ama kesinlikle guvenme. Alirken baglanti arabirimine dikkat et. usb si var firewire var, ethernetlisi var. ihtiyaclarina gore secersin. markalar degisir, hic duymadigin markalar gorebilirsin mesela lacie gibi ama icindeki hdd bilinen markadir. seagate, wd gibi. ben sana wd oneriyorum. lacie kullandim bok oldu hersey, buradada bircok kisinin wd onerdigini gordum.

calistigim tv kanalinin rtük arsivlerini (bir tv kanalinin en önemli olayidir) philips'in 500 gb ve 250 gb 3,5 hdd'lerinde sakliyoruz. simdiye kadar 8 tane doldurduk bana misin demedi.

ayriyetten philips'in yaninda seagate ürünü olan freeagent 250gb 3,5 hdd aldim 2 tane. onlarda ayni sekilde sorunsuz bir sekilde bizi götürmekte.

segate aldım ama öyle harici şeklinde değil bildiğin bilgisayar kasası için, dahili, 3,5" hdd.. sonra gittim en dandiğinden bi kutu aldım bunun takılıp usb olarak bilgisayara bağlanabileceği.. iki yıldır kullanıyorum sorun çıkarmadı.. izlemediğim tüm filmlerim ve tüm yedeklerim orada..

-geciktirebildiğin kadar geciktir.. ben 320 gb mı ne almıştım, şimdi o paraya tetrabaytlar falan alınıyor.. çok çabuk ucuzluyor hdd piyasası..
-kesinlikle gözün gibi bak.. sürekli bilgisayara bağlı tutma.. çok fazla taşıma ve özellikle çalıştığı sırada kesinlikle oynatma..
-seagate iyidir.. wd de iyidir..
-eğer harici alacaksan illa, genelde iki usb kablosu olur biri güç için biri veri için.. birini taksan da çalışır ama o zaman arkadaş sanırım bir yandan elektrik almaya bir yandan veri almaya falan çalışıyor, tırlatabiliyor.. her daim ikisini birden takıp çıkar..

dilerim az da olsa yardımı olur..

düşürme vs. olmazsa, tak çıkar olayına da dikkat edilirse kolay kolay bozulmazlar aslında. bozulan modeller de bilinenlerdir. ben lacie 500 gb aldım 1 yıldır sorunsuz calısıyor. yeni olarak verbatim 500 gb aldım o da iyi gibi şu ana kadar.

Western Digital My Book (Kitap seklinde olanlar) kullaniyorum, 500gb'lik olanindan sanirim su anda 1 TB'liklari var, aldigimdan beri direkman downloadlari oraya yapiyorum, herhangi bir sorun yok, kutu ve disk duzgun oldugunda bozulma sorunu olacagini sanmiyorum, hayirli olsun simdiden.

1 yıldır kullanıyorum philips in 120 gblık harici hdd sini müziğimi direk ordan dinlerim aldığımdan beri ve hiç kapanmaz 7/24 müzik. film&dizi herbişeyimi üzerinden yaparım. bana mısın demedi. sadece az mallık yapıp world of warcraft ı usb hdd ye yükleyip üstünden oynamaya çalıştım bi sıralar, takır tukur sesler çıkardı ilerleyen saatlerde, korktum bi da ordan oynamadım. düşme kırılma olmazsa bozulmaz merak etme. üzerinden oyun çalıştırma bi de. direkman downloadlarını oraya yapabilirsin bişiicik olmaz.

ya ben nedense WD'ye hic mi hic guvenmiyorum. burada cok problem yasandigina sahit oldugum icin sadece. seagate kullaniyorum ben de yillarca dexonic marka bi kutuyla. 320 GB. tam olarak 270 milyona almistim zamaninda. simdi bu fiyata 1 TB'likler satiliyo saniyorum.

bende bi wd 120lik, bi toshiba 250lik, bi maxtor 500luk var.
wd çok eski çok yavaş çalışıyor (mybook degil bu arada)
toshiba idare eder fena değil (içindeki hdd nin markasını bilmiyorum zaten)
maxtor ise içindeki disk hizli ama bi derdi var o da açma kapama tuşu yok.

alirken açma kapama tuşu olmasına dikkat et, bilgisayar açıldığında açılıp kapandığında kapanmasın, bi de bunlar kullanılmayınca standby'a geçiyor, tekrar erişim yapacağın zamansa standbydan çıkması için net bi 4-5 sn bekliyorsun bilgisayarda hiçbişiy yapamadan.

ayrica dahili 3,5" alıp kullanmanı pek tavsiye etmem. arkadaş öyle yaptı, sonra açılmadı diskler bir daha, gitti yeni case aldı filan onlar da cok isiniyor. ayrıca çok da ucuza gelmiyor. maksimum 10 dolar farkediyor. (zamanında oyleydi en azindan)

iyidir dedik wd aldık. durduk yere tüm arşivle uçtu. şimdi maxtor 500 var. henüz herhangi bir sorun yok.

Geçen sene 320gb Microbox aldım. 2,5 luklardan. Hiçbir sorunum olmadı şimdiye kadar. Deri bir kılıf veriyorlar yanında. Boyutu oldukça küçük taşıma problemin olmaz. 3,5 larda olduğu gibi ekstra gücede ihtiyaç duymuyor. Ben alırken en yüksek boyut seçeneğiydi 320 şimdilerde 400gb ve 500gb lık seçenekleride satılıyor.

ben de aynı sebeplerden dolayı western digital'in 500 gblık my book editionunu almıştım. sonra şu sorunu yaşadım:

www.eksiduyuru.com

orda düşürdüm dediğim de halının üstünde dikey durumdan yatay duruma geldi, yüksekten falan da düşmedi, ama içindeki hiçbirşey okunmuyor. müzik film gibi ıvırzıvırlara yanmadım ama içinde yılların fotografları vardı. öyle işte. ben olsam bunlardan değil de şu taşınabilirler var ya 160 gb'lık falan onlardan alırdım sanırım. en azından düşme bilmemne sorunları olmaz.

maxtor 500 gb (seagetin) basic modeli var çok kullanışlu tavsiye ederim. geçenlerde electro world 99 ytl ile kampanya yapmıştı. bence maxtorun kampanyalarını takip et.

gücünü usb den alanların kontrolcü çip üzerinden daha yüksek akım geçtiği için, daha çabuk pert olduğunu okuduğum(duyduğum ikisinden biri şu an tam emin değilim) ve banada mantıklı geldi. onun için gücünü harici olarak adaptörden ya da başka 2. bir usb kanalından alan bilindik bir markanın modeli iyi gider gibi geliyor.

ben de p4'te kalan tayfadanım. ama şöyle bir şey buldum belki sonları işine yarar.

www.hackhell.com

intelin t serisi laptoplarda kullanilan core 2 duo modelleri, e serisi de desktoplarda kullanilan core2 duo modelleri. q serisi ise quad core modelleri. bir de core 2 quad vardi ama onun model numarasini serisini hatirlamyorum ama cakma 4 islemcili bir modeldi.

amd'nin de yanilmiyorsam amd x2 ve x4'leri cikti bunlara cevap olarak. yaniliyo da olabilirim.

şuan hepsi geride kaldı intel core i7'yi çıkardı, yeni bir teknoloji. onu bilin yeter :) o isimlerin farklı oluşu da laptoplarla ilgili bir durum. o kadar önemli değil.

ben de en son bıraktığımda amd öndeydi, şimdi intel'in quad core'ları amd'nin phenom'larını geçmiş diyorlar. ben de amd (x2 4200)'den intel (q6600)'e geçiş yapayım diyorum. E8400'lerden çok farklı değil zati fiyatı.

Doğru mu düşünüyorum ki?

t9400 ler 3 kanal ddr destekliyorlar sanırım. farkı ordan geliyor fsb de 1066 mhz olması lazım.

i7 henuz cıkmadı tabi.

uçmak işte böyle bişey.

nasıl yaaa???
bir tane entry girdim gayet üsturupluydu o da.

1 entry yazmışsınız ve şu sebeple silinmiş:

(bkz: içerik başlıkla uyumlu değil)

üzülmeyin lütfen...

sebebini de söyleyeyim için rahatlasın

sozluk.sourtimes.org nolu entryin başlıkla uyumlu olmadığından uçmuşsun

soğuk su içiniz

entaride ki o gulucuk ne olaki? bu arada entaride bir tanim yok, ornek de yok, gulucuk de ilk defa gordum, basliga da cevap gibin olmus o entari. keske diger sozluklerde biraz takilsaydin, alissaydin sozluk formatina.

eee naapcam şimdi??
doyamadan uçtum =))

Rastgelebirgun,

Sormami ayiplamazsan, nasil yazdin o entry'yi? Yani sozluk'teki hicbir entry'ye benzemiyor. Eminim seni yazar olmak icin girdigin on entry'ye de benzemiyordur. Yazarken kurallara uydugunu dusundun mu?

daha dikkatli olmalıydın. geçmiş olsun.

bu arada ben çatır çatır yazıyorum üsturuplu, üsturupsuz

(bkz: legal entry örnekleri)

boş anıma denk geldi herhalde...
demek ki neymiş,bi yandan çalışırken bi yandan entry girilmeyecekmiş...

yazarlık böyle yaz yagmuru gibi bişeydir işte.

resmen forum olmuş, biri bir durum tesbit etmiş, sen de isteğini yazmışsın, okul çıkışı bize der gibi

başlıkla durumlu ilgili değil

sabırtaşı olmayan diğer yazarların hayrına öss için özel ders vermelerini isteten durum


falan yazsaydın bari.

çaylaklık entrylerini merak ettik

aslında insanların bu kadar kolay uçurulmasına karşıyım, buradaki insanların da üstüne su iç gibisinden şeyler söylemek yerine bence uçurulmalara karşı çıkması lazım, bunun dışında gerçekten de rezalet bir entry girmişsin, hani uçmaya karşı olsam da moderasyonun bu konularda çok sert oldukları biliniyor, keşke daha dikkatli olsaydın...

soruya cevap değil de bu modlog'tan bakabiliyoruz ya niye silinmiş hangi entry silinmiş filan diye, burdan mesela rastgelebirgün'ün silinen entrysini nasıl bulabiliyoruz direk. yoksa öyle bakarken denk gelirse mi?

geri dönüş için 11. nesli mi bekleyeceğim???

modlogta yukarıyo

@nick yazıp aratıyorsun tarihçe geliyor

evet! 11. nesil olursun artık.

@boilteau, haklı olabilirsiniz...

o zaman bu çifte standart olmuyor mu, yoksa gözden kaçırdığım birşey mi var?

(bkz: sözlük moderasyonunda keyfilik faktörü)
(bkz: moderatorlere yazar ucurma yetkisi verilmesi)

@boilteau bu olayların tartışılmışı var. sözlükteki genel tartışmaların neticesinde yazarların görmesine izin verilen alanlar var. (bkz: modlog)
ancak genel olarak bu durumu ben de eleştirsem de bugünlerde moderasyona binen yükü göz önüne alınca daha makul geliyor bu uçurmalar.

nie olsun ki cifte standart, adam imla hatasi yapmistir 2 kere uyarmislardir. sen cok kotu yazmissin kusura bakma ama

tek entry silinmesi ile de uçulabilir, bu normal. sözlüğü forum gibi kullanmak moderatörlerin katlanamadığı yanlışlardan biri.

daha önce yazılmış bu hataları insanı uçurmaz, en fazla çaylak yapar.

sözlükte adalet objektif değil, subjektif. bu yüzden çifte standarttır, olabilir.

cifte standart olamaz, su sartlar altinda hele hic olamaz. millet bangir bangir bagiriyo bakin 10 bin kisi yazar oldu, hata yapmayin ilk hatada ucarsiniz die. onlarca soru basliklariyla sazan avi yapildi. bu eksiduyuruda bugune kadar tonla adam eski nesillere caylaklik entrylerini okuttular, hata varmi kontrol edin die. bi cok caylak gitti klon sozluklerde alistirma yapti formata asina olabilmek icin. simdi bu adam gelmis boyle bi entry girmis, bu kadar insan bu hata yapilmasin die kicini yirttigi halde boyle bir entry girmis hemde. bende sonuna kadar haketmis ucmayi. hic bisey yapamiyosa bile bu arkadasimiz hemen 3-5 satir yukardaki yeni yazar danisma burosunu okumasi gerekirdi. aklina takilan sorulari sormasi gerekirdi.

fazla üstüme gelmeseniz.
zaten acım yeterince büyük şu anda...

11. nesil ile beraber görüşürüz o zaman.
açıklamalarınız için çok teşekkürler.

kusura bakma hocam yahu, sana yazaligi geri vermeleri gerek aslinda simdi, bidaa oldurseler seni hata yapmazsin cunku

moderatörden moderatöre değişmesi muhtemel olsa da başka şeyler de olabilir.

mesela adam 100 tane entry girer, hepsi süperdir. 2 tanesi de gözden kaçıltır mesela. başlıkla uyumlu değildir. burada entry silerler, yazarı uçurmazlar. ama girdiği bir entry varsa ve o da format dışıysa "öğren de gel" diye yollarlar. ssg'nin de 40-50 entry'si silinmiş. evet, izin 50 katınız entrysi silinmiş ohaaa diyebiliriz. ama adam 50.000 tane de entry girmiş.

bu arada hemen kayıt olursanız 11. nesil olmazsınız. 10. nesil olarak en sondan kuyruğa girersiniz.

bir moderatör, bir yazarın girdiği entry'i ne amaçla girdiğini anlayabilir. mesela atıyorum "taksi şöförü ile muhabbet etmek" diye bir başlık var diyelim. bu başlığa "hede hödö bıdı bıdı olan taksi şöförüdür" yazarsanız başlıkla uyumlu değil diye silinir. çünkü başlık taksi şöförü değil, taksi şöförü ile muhabbet etmeyi anlatıyor. ama ben moderatör olsam bu başlığa böyle entry giren adamı uçurmam. zira dikkatsizlikten yanlış anlaşılmış heyecana gelinmiş olabilir. formatı bilmediği anlamına gelmez. ama "taksi şöförü ile muhabbet etmek" başlığına alakasız, forum tarzı bir şey yazarsanız uçmanız daha muhtemeldir.

sağlık olsun su an moderetörler herhalde yazının sonuna nokta koymayanı bile ucuruyordur

sanırım bariz bir şekilde hata yapmadıysan bir anda ucurmuyorlar. ama baktilar bu adam yazar olma sıfatına nail olamaz, hemen gözünün yaşına bakmadan..ben mesala ilk günün heyecanıyla gayet uyumlu ve forum tandansı olmayan bir entry girdim. ama heyecandan başlıkla alakasını kaçırmışım, direkt silindi, ama ucmadım. zaten böyle bariz hata yapmadan 3- 4 entry silinme hakkin var, ya caylak olursun ya da ucarsin.

çöpçatan servisi?

sesli sözlükte; "An organized social activity in which people have a series of short conversations with potential partners in order to determine whether there is mutual interest."
böyle birşey yazıyor buda bir grup insanı bir araya toplayıp "merhaba ben x özelliklerim bunlar" gibi kısa açıklamalar sonucunda diğerlerinin "bu bana gelir" diyerek yanaşma ortamı gibi birşey anlaşılıyor. bir nevi bizim şu sabahları yayınlanan "hüsnü amca bunu beğendinmi" kıvamında programların bir türevi gibi.

(bkz: speed dating)?

Turkcesi olmayabilir. Bu durumda biz uydurmak zorunda kalabiliriz: "kisa randevular" mesela. Sozun manasi icin (bkz: speed dating)

çöpçatan servisi olduğunu biliyorum, en iyi çevirisi ne olabilir? çabuk kaynaşma falan diye düşündüm ama olmaz heralde.

@wpi hızlı randevular desek nasıl olur?

türkçesini bilemedim de, bi masaya oturuyo kadınlar, erkekler de sırayla oturuyolar masalarına. 2-3 dakka süreleri var birbirlerinden elektrik almak için falan, kısmet işte.

facetoface pre-intermediate kitabındaki 1. ünitenin son konusu olur.

lucyintheskywithdiamonds,

Turkce konusurken randevunun hizlisi nasil olur, benim aklima gelmiyor. O yuzden kisa demistim. Ama hizli sana uygun geldiyse onu kullan. Boyle durumlarda senin ve cevrendekilerin anlamasi onemli.

"speed dating" dir.

@birberberbirberberebreberber bu yogurt gibi birsey degil ki hic bir degisime ugramadan oldugu gibi diger dile gecsin. uygun bir cevirisi yapılır heralde.

eskiden "buluşturma" gibi adetler vardı köylerde, hala vardır gerçi. aslında bu olay da bir nevi ona benziyor. gençler gruplar halinde toplaşır kaynaşırlar, birbirini beğenler evlenirlerdi.

- the message
- the passion of the christ
- the ten commandments

zeitgeist ve root of all evil'da da dinler tarihi inceleniyor ancak film taraflı gelebilir belki.

what the bleep do we know u da ekleyebiliriz sanırım.

BBC'nin vamış sanırım, ismini bilen var mı?

12 - 15 yıl deniliyor

google süperdir bu arada

bakımına göre değişir evcil bir kedi 14-15 yıl yaşayabilir

amcamgillerin kedisi 23 yıl falan yaşamış.

edit: o 23 yıllık kedi de rahatsızlığından dolayı "uyutulmuş" yoksa daha canı varmış yani..

ayrıca google bi tanesin

tanıdığım en yaşlı kedi 18 yaşında öldü. o da kendi ölmedi. yaşamasını engelleyecek kadar büyük bir rahatsızlığı yüzünden mecbur kalınıp uyutuldu.

google efendinin dediğine göre kayıtlara geçen en uzun ömürlü kedi 28 yaşındayken göç eylemiş

edit: bu arada google diyor ki dünyanın en yaşlı canlısı Ross Denizi’ndeki iki metre uzunluğundaki dev bir süngerdir. Bilimsel adı Rossellidae olan bu sünger tam 10.000 yaşında imiş.

başkası da demiş ama ben bir daha diyeceğim, başka türlü öğrenemiyor bazı insanlar.. soru sormadan önce google'a bakmayı deniyor musunuz? google'dan önce mi ekşi duyuru'yu öğrendiniz yoksa?

Sokak kedisiyse en fazla 2-3 yıl. Sokaktaki kedilere şevkat gösterin, yemek su verin.

www.imdb.com

(bkz: turetskii gambit)
(bkz: bram stoker s dracula)

Elizabeth: Altın Çağ filminde de bi sahnede osmanlı sultanlarından falan bahsediyorlardı

dizi olarak seinfeld var basit bir espiri unsuru olarak geçiyor ama hoş bir espiri.

biraz aranınca bol bol bulunabilir sanırım. ilk anda aklıma murder on orient express geldi.

Yamicsoft Flash Desktop diye bir yazılım var. onla olur.

Daha once ilk linkteki flashi fona koymayi denemistim ben.(gerci surekli olarak kullanmani pek tavsiye etmem, bilgisayarinda performans dusuklugune neden olur) Aslinda herhangi bir ozel yazilima ihtiyac yok. Eger az biraz HTML yazmayi biliyorsan, Flash dosyasini bir html icine ekleyip kaydet. Windows HTML dosyalarini fon yapmana izin veriyor. Html'yi background olarak secersin olur biter.

<html xmlns="www.w3.org" xml:lang="en" lang="en">
<head>
<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=iso-8859-1" />
<title>index</title>
</head>
<body bgcolor="#000000" style="text-align:center;">
<object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="fpdownload.macromedia.com" width="100%" height="100%" id="index" align="middle">
<param name="allowScriptAccess" value="sameDomain" />
<param name="movie" value="timeline.swf" /><param name="quality" value="high" /><param name="bgcolor" value="#000000" /><embed src="timeline.swf" quality="high" width="100%" height="100%" name="index" align="middle" allowScriptAccess="sameDomain" type="application/x-shockwave-flash" pluginspage="www.macromedia.com" />
</object>
</body>
</html>


Yukarıda yazılı olan kodu bir html oluşturarak içine notpad ile kaydet. Sonra yukarıdaki linklere sağ tıkla farklı kaydet de ve ikisini aynı klasöre koy. HTML kodu içinde swf uzantısı yazan yere seçtiğin flash animasyonunun ismini koy.

Sonrada sunchaser ın belirttiği gibi arka olan yap.

NOT:Yukarıdaki kod bir flash siteden aynen alınıp kopyanıp birazcık düzenlenmiştir.

the memory remains

deniz seki - masal

"zor olanı seviyor insan her defaaaa"

sweet about me de oyle galiba.

Victory - Megadeth
A Tout le Monde - Megadeth
Ella Ella - Kazım Koyuncu
Tears Dry on Their Own - Amy Winehouse
Rehab - Amy Winehouse
Good Time - Crystal Castles

fantomas grubunun şarkılarının büyük çoğunluğu

bilumum SOAD şarkıları
in flames - bullet ride
Sentenced - Neverlasting

franz ferdinand - jacquleine

roots, sepultura, pavarottili versiyonu dinlerken hasar görürseniz, sorumluluk kabul etmem.

Scars on Broadway - Serious (1 saniyelik bi viiiuuuvvvvv'dan sonra giriyor, guzeldir, afallatir)

teşekkürler arkadaşlar. ülkemizin büyük sorunlarından biriymiş ama, geneli yabancı oldu şarkıların.

@cedilla; bunda, şu an dinlediğim için bunda diyorum; müzik girdikten sonra söze giriyor direkt sayılmazmış ama şarkının kendisi güzelmiş, mersi.

system of a down'dan sugar..

in the woods - i am your flesh.

yok nan bunun da vardı 30 sn lik introsu. ama alakasız, silin deneyin.

Evanescence - Going Under

Vista kullanıyorum öyle değil...

xp de sorun yapıyor galiba. hala öyle bende. neyse mail attım artık.

Kaspersky Anti-Virus - Version 2009 (8.0.0.506) English: downloads.kaspersky-labs.com

Kaspersky Anti-Virus - Version 2009 (8.0.0.357) Turkish: downloads.kaspersky-labs.com

***nihilanth, mesajina cevap yazicam bu arada.

şimdi de kurulmuyor.. bir sorun var ama..

sorun virüslerden.. norton security kurdum önce taratıp sildirip kasper i kurdum oldu bu sefger.

sizin aradıgınız ben gelirim 5 tane de hatun getirebilirim gibi bir şey sanırım :))) zor be abi.

damsız girilmez olayı yapın siz de. herkes kız arkadaşıyla gelsin. ya da 2 erkek yanında bir kızla gelebilsin falan. madem böle düşündünüz -ki haksız da sayılmazsınız- o kadr insan söz konusu olunca tek seçenek bu gibi duruyor. bu arada parti hakkında biraz daha bilgi verirsen katılmak isteyecek insanları da bi nebze filtrelemiş olursun. atıyorum çalacak müziğin türü nedir, ev tam olarak nerede vs..

nerde cokluk orda yokluk. bence siz yine tanidiginiz insanlarla takilin. isterseniz sarhos olup birbirinizin ustune kusun, kimse kotu bi geceydi demez. az insan iyidir.

Sen dj ayarla gerisi gelir.

alışan alışır zaten senin ateistliğine. ha alışamayanı mı var? bu sana saygısızlık demektir. o tarz insanları da siktir et gitsin zaten.

ben kimseyi müslüman olduğu için dışlamıyorsam kimse de beni ateist olduğum için dışlayamaz. bu kadar. aksini iddia edenin de anasını sikeyim.

merhaba. cenaze namazına katılmak veya ölmüşleri ziyaret gibi şeyler sadece dini bir gereklilik olarak algılanmamalıdır. bunlar kültür ve örf adetin bir parçaları olmuştur zamanla. bu tür aktivitelere katılmamak (bunların içerisinde bayram namazı bile var mesela) sizi insanların gözünde "dinsiz" yapmaz, onlara değer vermediğiniz anlamına gelebilir. bazı şeyleri tasvip etmesek bile yapmak durumunda kalıyoruz. yani cenaze namazına her katılan kişi müslüman mıdır? bundan nasıl emin olabiliriz..

tabi taklidi bir davranışta bulunmak da hoş değil, anlıyorum sizi ama ne yapalım. toplum buna hazır mı değil mi..

dini bir konuda ise söyleyecekleriniz bence karşı tarafın anlayışına bağlıdır. anlamayan veya istemeyen bir insana ne kadar neyi söyleyebilirsiniz.

edit : hele babanne ve dede gibi büyüklerle bence dini tartışma yapmanın hiç lüzumu yok. kimse birbirini kırmasın, he deyin geçin. mrt de aynı şeyleri söylemiş gerçi. görmemiştim.

konu dışı: ben de düğün, sünnet, asker ugurlaması gibi şeylere karşıyım ama gel de yapma şimdi bunları.

mesela cenaze namazında el fatiha dendiğinde siz fatiha okumak yerine kendi dilinizde vefat eden kişiyi istediğiniz sözlerle uğurlayabilirsiniz. çıkıntılık yapmaya ben de gerek görmüyorum. hele anneanne dede gibi yakınlarla tartışmaya girmek bile sadece o kişiyi üzecektir. gereksizdir bence

inanan kimseyle tartışmaya girmeyeceksin, inancı ve bağlılığı ne olursa olsun ne o seni ne de sen onu anlayabilirsin. saçma sapan bir laf kalabalığı döner gider eğer iki tarafta olağanüstü makul insanlar değilse.
ha biri gelip de tanrı kitap diye başlarsa ona da he ya ne güzel deyip geçmek akıl sağlığın bakımından en iyisidir.

zorla inanıyorum dedirtmek isteyen varsa orası ayrı da durup dururken inanmıyorum diye de fırlama ortaya yine aynı saçma tartışmalar başını ağrıtır.

yalnız şöyle bişi var toprak müslümanlığı diyorum ben. dini inançtan çok toplumla alakalı bir konu ki cenaze namazı bayramda mezar ziyaretleri vs vs bunlar bence onla alakalı ve mümkün mertebe riayet edilebilirler. akademik bir değerlendirme değil tabi benimki sadece hayatı kolaylaştırmak adına. misal sene de iki defa babamla bayram namazına gidiyorum, babam için gidiyorum takdir edersiniz ki baba siktir edilemez ya da ben etmem zira çok severim kendisini. benim için önemli olan orada ibadet değil babayla onun hoşuna gidecek birşey yapma ya da onu üzmeme. (bkz: bayram namazı/@agk)
müslüman olmadığın için seni dışlayacak insanlar ayrı aile, sevdiğin insanlar ayrı.
müslüman olmadığım için bana lolo yapacak adamı "allahına havale" eder, siktir git derim de anneme ben inanmıyorum demem yani. o da bana ibadetimi ya da islamın haram buyurduklarını sormaz gerçi ailem de pek bunlara riayet etmez de babaannem sormuştu ben de din iyi bir insan olmayı öğütlüyor ben de iyi biri olmaya çalışıyorum yetmez mi diyerek geçiştirmiştim.

çok dolandı laf, kendi kendime takılıyorum kısacası hiç de başım ağrımıyor.

sizin gibi insanlar dine inanmadigini aciklamadigi surece benim gibi ortada olan ateistler ates ortasina atilmis gibi oluyoruz. Siz dusuncenizi sakliyosunuz, baskasi sakliyor en sonunda toplumda kendine genisce yer bulabilecek bir dusunce tabu haline geliyor. Biraz erkek olup dusuncelerinizi(aslinda genel konusuyorum) aciklamaya baslamadan bu ulke kafa yapisi olarak degismez.

cenaze sorusuna gelince, ben cenazenin dini birsey olduguna inanmiyorum(genel anlaminda, dua okunmasi falan baska) cenaze olen insanla son vedalasma anidir ve sen bunun nasil olmasi gerektigini hissediyorsan oyle olmalidir. Yani belli bir yastaki erkekler benim bildigim cenaze'de birarada dua ederler, ama sen inancsiz biriyken bu insanlari arasina karisirsan hem kendine hem de oluye karsi icten davranmamis olursun(gene benim fikrim). Yani diyecegim odur ki hayat baskalarinin dogma si altinda yasamak icin cok kisa ve cok dolu, ama ne yazikki etrafta boyle dusunen insanlar olsa da cok azi birsey yapiyor..

edit: bir de en son soruna cevp olarak, ben bu konuda sanirim sansli bir insanim. Annem dine inanmayip allaha inaniyor, uvey babamin ise dinle alakasi yok hatta bu ulkede din ugruna yapilan seylerden ve insanlarin genel olarak dina adina yaptiklari seylerden tiksinme noktasinda. ailemden etkilenerek ateist oldugum dusunulebilir ama ben kendi icimde olduguna inaniyorum. Bir de hayatta kendimle en gurur duydugum ve basim dik olarak yurudugum anlardan biri, nufuz cuzdanimdan musluman yazisini sildirdigim gundu.

ben de ailemle bay ateşli tartışmalara girmiştim zamanında bu konuda. özellikle yaşı almış gitmiş insanları kabul ettirmek çok zor gerçekten. ama nooldu? bir süre sonra benimsediler her ne kadar hoşlarına gitmese de...

şimdi saçmalamanın lüzumu yok rica ederim.
bizim gibi insalar erkek gibi davranmadığı için memleket saçma dogmaların hakimiyetinde değil.

ben diyorum ki ananı babanı eğer inanıyorlarsa üzme inanmıyorum de ibadet etme ama oturup tartışma.

senin inançlarını da dine inanan biri zor anlar boş yere gerilme başını ağrıtma.

ama sana bir şeyler dayatmaya çalışan olursa mücadeleni et. sataşan olursa yeri geldiğinde otur taşağını geç.

tabi bunları anlamak için biraz yaşamış olmak azıcık da olsa yaş sahibi olmak gerekiyor. 50 kişilik bir çevreyle yaşanmıyorsa kişinin otomatikman belirleyeceği hareket tarzı budur.

bir de inançları farklı olan insanların dindarlardaki fanatizmden uzak olması gerekiyor bence tabiyat olarak. herif yüzyıllar önce gökten inmiş kitaba inanıyor, uçmuş resmen, sokak tartışmalarıyla "biraz erkek" olup birşey kazanamazsınız, büyüyünce geçer.

ekran kartınızı guncellemeyi deneyin.

ekran kartimin driveri ATI Catalyst 8.12, yani en son versiyon, kartin kendine gelirse hd2600 pro arkadasiminkiysa hd2400, yani bence sorun ekran karti degil, sorun o olsaydi onda da calismamaliydi. yine de cevap verdiginiz icin tesekkur ederim.

service pack 3 istiyor olabilir mi oyun? bende sp3 var indirip kurmuştum açılmıştı ekran kartı güncelledikten sonra.

Cok tesekkur ederim. Galiba sorun bu. Cunki arkadaslarimin biri sp3, digeri vista kullaniyor.

savas.cikicak internet alisverisi cok farkli yere gelicek. abd buyuk ihtimalle liderligi kaptiricak bu ulke cin olabilir. arabalar degisicek bmw nin bir konsept arabasi var kumas kaplama oyle moddeller cogalacak. turkiye yine ab ye giremiyecek.yeni hastaliklar cikicak cunku soyle dusunebilirsin insanlar hastaliklar a tedavi buldukca hastalik kendini gelistirecek yeni hastaliklar cikacak usw.

en.wikipedia.org

www-03.ibm.com

Lisedeki din hocamız (derin bir insan olduğunu düşünüyorduk biz), "A" ile başlayan büyük bir ülkenin başına Müslüman bir liderin geçmesinin kıyamet alameti olduğunu söylemişti. Obama Müslüman çıkabilir. 2012 söylentileri de var zaten. Tırsıyorum.

'technology roadmap' seklinde arama yaparsan ayagi daha yere basan, olmasi daha muhtemelen seyleri bulabilirsin. mesela yari-iletkenler icin (bkz: http://www.itrs.net)

yapay kalple başlayan ve yapay böbrek, karaciger, mide şeklinde devam eden yapay insanların ortaya çıkması diyorum.

yakıt pilleri gündelik hayata girecek. boş bulduğumuz tüm arazilere güneş panellerinden tarlalar kuracaz. Türkiye için doğalgazla ısınma terk edilecek elektrikli ısınmaya geçilecek.
Hazar Deniziyle alakalı ciddi siyasi ve askeri olaylar yaşanabilecek merak edenler açsın araştırsın.

Bunların dışında organların klonlanması ve kansere çare bulunması da gerçekleşebilir.

dslr fiyatları düşecek.

nanoteknoloji'yi incelerseniz pek çok olasılık görebilirsiniz.

3g demode olacak.
iphone 3g görünce oha tepkisi vereceğiz.

uçan kaykay :)

teoriler de fazla bulunmakta, en saçma teori marduk olayı tabiki de, obama da onu takip ediyor, senelerdir insanlar dünyanın sonu veya kıyametten bahsederler, bu gerçek hiçbir zaman değişmez, bundan 100 yıl önce de insanlar bundan bahsediyorlardı, 1000 yıl önce de. insana gizemli geliyor çünkü...

turkcell müşteri hizmetlerini aramalısınız, normlde bi kere tebrik mesajı geldikten sonra daha fazla kontör gitmemsi gerekir.

benzeri bana da oldu. müşteri hizmetlerini aramayın adama yarım saat anlattım bir şey anlamadı. sikayetvar.com a yazin.

indexlense ne olacak ki? yani google sonuçta page rank değerine göre hareket ediyor ve siteni nasıl olsa buluyor. kayıttan çok başka sitelerle link alışverişi daha faydalı olur yani.

indekslense müşteri tatmin olacak. henüz site kaydolmuş görünmüyor google'da.

ha o mesele. o iş çok kötü haklısınız ya, anlatamıyorsun da eklenmesi dert değil ilgilenip yaymak gerekli diye. kolay gelsin valla.

sagolun. peki kac gun surer ki acep, eklemedin bizi google'a deyip duruyor adam.

www.google.com

site map hazırladınız mı?

hmm. onları deneyeyim o zaman. evet addurl ile eklemiştim sadece, bir de içerideki tagler falan işte. link verilecek de bir site değil basit bir şirket web sitesi ancak bişeyler yapayım bari. teşekkürler.

www.google.com

ayrıca adam gibi seo yaptıktan sonra bile 1 ayı buluyor sitenizin hedeflediğiniz keywordlerle sıralamada yer alması.

indexlenmeyi sormuşsunuz yani google'da
site:example.com aramasıyla çıkacak sonuçtan bahsediyoruz.

yoksa zaten yeni ve daha link almamış bir sitenin, istediğiniz keywordde çıkması imkansız.

söylenmiş zaten de soru o değildi.
içeriğinizle alakalı backlink için www.text-link-ads.com gibi servisleri kullanın. gördüğünüz sitelerin sahiplerine teklif edin.

ekşi sözlük'ün toleransını bilmiyorum reklam yapmaya yönelik ama zaten nofollow olarak link veriliyor.

blogger'dan açılan bir blog hemen endekslenebiliyor, tavsiyem sahte bir blog açıp ard arda (içerik önemsiz, rastgele tuşlara basmanız bile kafi) birkaç yazı yazın, yazılarda da o siteye link verin. hızlandıracaktır diye düşünüyorum

Kızıl-yeşil derim.

kumral mavi
kestane kavhe
siyah ela
sarı yeşil
sarı mavi
kestane mavi

siyah siyah

siyah-yesil. tek gecerim.

sarı - yeşil de çok doğal gözükür. ancak orjinal, acik sari ona.

siyah kahve
kırmızı (kızıl değik) yeşil de güzel

bi an once doktora gidin. alzaymır fln seyler var.

doktor+psikologda iyi bir çözüm olabilir. ama param yok gidemem derseniz, unutkanlık için internette beyin egzersizleri var onlara bakabilirsiniz, diğer sorununuz içinde başarılı insanların hikayesini okuyup kendinizi aşşağılık psikolojisine sokup smütevazilik kazanabilirsiniz (bu son fikrim saçma oldu:)) genede en iyisi doktor+psikolog sanırım:)

(bkz: dikkat eksikliği)

şu başlığı bir incelemeni öneririm. tabi kendi kendine teşhis koyup da ilaç v.s.. gibi tedavi yoluna gitmeni asla önermem. :)
anlattıkların dikkat eksikliği'nin kapsamını aşıyor olabilir gerçi ama yeterli bilgiye sahip olmadığım için yanlış yönlendirmeyeyim.

bi virüs taraması yaptır abi.

sendeki problemin çoğu psikolojik. öyle düşünürsen öyle olur. çözümü bunlara kafa yormamak.

varsa paran bir emar, tomografi falan çektir rahatla,
bir şey çıkmazsa da şaşırma, ergenlikten çıkıyorsun, normal.

aynı şey bende var ya.üniversiyete gireli mal oldum,en kıytırık formülleri bile hatırlayamıyorum,neyi hatırlayacağımı hatırlamıyorum,konuşurken bi an donup kalıyorum filan. en son başağrıs,dönmesi için doktora gittim mr filan çektiler de rahatladım bi şey yokmuş ama kan değerlerine bakıp b12 verdi doktor.hatta toptan b vitamini kompleksi onu da almayı unutuyorum arada ya neyse. diyeceğim odur ki(bu arada psikoloğa da gittim de) asıl sorun psikolojik. yani bilinçaltı her ne yapıyorsan yapmak istemiyor ve vücuda da onu emrediyor,misal benim okulla sorunum bölümü sevmemem okulda 5. senem yazın verdim 1. sınıf derslerini,üniversiteye kadar kendimi super zeki akıllı filan sanırdım ama şu an mal gibi hissediyorum dersler yüzünden. ne diyecektim ben,ha evet derslere önem vermek okulda arkadaş grubu bulmak dersle ilgilenen insanlarla takılmak gerekiyor. ve bunu da sırf okul işkencesine daha az katlanmak için yapmak gerekiyor. bence bi tahlil yaptırın,mr çektirin umarım bi şey çıkmaz, ve beyninize o okulun bitmesi gerektiğini söyleyin arada bir depresyona girmeden :)

öncelikle %51e %49 çok sık rastlanan bir şey mi emin değilim, genelde bir ortak %51e sahip olur, kalan %49 başka ortaklar arasında bölüşür. amaç %51lik kişinin (genelde şirketi kuran zaten) tek başına karar alabilmesini sağlamaktır..%50 %50 en yakın arkadaşla bile ütopya, kimsenin %51 %49u da kabul edeceğini sanmam..
para tabi ki hisseye göre koyulur, kar da ona göre bölünür..
bu arada ben de bugünlerde üstünde çalışacak proje arıyorum..maddi veya diğer ıvır zıvırlarda yardımcı olabilirim, ilgilenirseniz projeye bi bakmak isterim..

büyük şirketlerde genelde yönetim kurulu diye bir şey olur. karar o yüzden yönetim kuruluna üye olanlarca alınır. firmanın halka arz edilip edilmeyeceği, karın hisse seneti sahiplerine dağıtılıp dağıtılmayacağı, şirketin yatırımları vs. gibi. siz iki kişi olduğunuzda ikiniz ortak karar alırsınız, ancak, aranızda "ilerde konuşarak hallederiz" diyecek hiç bir şey bırakmayın, birbirinizi önceden uyararak her ayrıntıyı düşünün ve bunları kağıda döküp imzasını basın. gerekirse bir avukat aracılığıyla yapın bunları. ortaklık iki taraf da bir şey getirecekse iyi bir şeydir. ancak sadece kuruluş için gerekli sermaye yok diye ortak alınmaz gibime geliyor.

@erostrada; projenin çoğu hafamda belli bir kımsı da bölük pörçük notlarda. toparlama fırsatım olmadı henüz. zaten gerçekleşmesi en az bir 5 sene sonra mümkün. yardım teklifiniz için teşekkürler, aklımda, ilerde kapınızı çalabilirim.

@nihilanth; şü anda gözü kapalı 2 kişi var projeye dahil olmak isteyen, bende sözlü bile olsa birlikte yaparız demeden evvel detayları bilmek istiyorum. sonucta ortakllık isteğim sadece sermaye için değil. ben olayın mimari creatif kısmıyla uğraşırken şirketin diğer finansal tanıtım işleriyle ilgilenecek biri lazımmış gibi geliyor. herşeyi tek başıma yaparsam kafayı yiyebilirim.

toplucana sağolun

büyük film şerketlerine bağlı olmayan, kendi yağıyla kavrulan yönetmen ve yapımcıların yaptığı sinemaya bağımsız sinema deniyor.

haliyle bütçeleri ve teknik imkanları kısıtlı oluyor. daha sonra tanıtım ve dağıtım imkanları da öyle.

ne farkı var dersen tahmin edeceğin üzere ticarete yönelik olmayan, çok fazla gişe kaygısı ile çekilmeyen, büyük şirketlerin politikalarına uymayan, özgün ve orjinal filmler oluyor bunlar. kaliteleri çoğunlukla yüksektir.

ilk zamanlarda bağımsız filmler pek önemsenmezken şimdilerde desteklenmeye çalışılıyor. örneğin amerika'dan robert redford bağımsız filmlerin katıldığı bir festival düzenlemeye başladı bir süredir. sundance film festivali. niye desteklemek gerekiyor? çünkü arkalarında stüdyolar yok. tanıtım ve dağıtım imkanları yok. o yüzden tanınmıyorlar ve para kazanamıyorlar.

kısaca ve acele bunları yazıyorum. gerisini biraz internette arayarak bulabilirsin.

hollywood'tan bana göre en izlenmeye değer yönetmeni izlemişsin zaten: kubrick. gerçi o filmlerinin çoğunu ingiltere'deyken çekmiştir. ayrıca evet david lynch'i de izlemelisin bence, her ne kadar hakkında bişey anlaşılmıyo bilmem ne diyen düz adamlar olsa da bunlara kulak asmamak lazım. onlar 2001: a space odyssey gibi bi şahesere de aynı yakıştırmayı yapmışlardır. ama kişisel düşüncem lynch ne kadar iyi olsa da kubrick'in yanına bile yaklaşamaz. gerçi böyle karşılaştırma olur mu işte. yani ben kubrick'ten aldığım zevki alamam ondan. bana göre tabi dediğim gibi. neyse burası biraz soruyla alakasız oldu.

bence hollywood'u bitiriym avrupa'ya geçeyimden ziyade direk avrupa'ya geçsen daha iyi olur. avrupa'dan da ilk tavsiye edeceğim ingmar bergman. bayma potansiyeli olmakla beraber ilgini çekecek bir alansa çektiği tarzda filmler gayet zevk alacaksındır. avrupa'dan diğer tavsiye edebileceğim isimler: andrei tarkovsky, luis bunuel, jean pierre jeunet.

1. Tarkovski. Daha güncel istersen guillermo del toro falan olur.
2. Blog aç.

bende sinema kulturunu yeni edinemeye basladim. sana tavsiyelerde bulunayim az da olsa.
1- filmleri yonetmenlerine gore izlemek mantikli, bende oyle yapiyorum suan. ben turk yonetmenlerden basladim fakat. mesela zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan gibi. sonra tavsiye edebilecegim ferzan ozpetek, roman polanski var.

2- bence ilk once kulturunu biraz gelistirmelisin bu is icin.

3-

4- turk sinemasinda bagimsiz sinemaya en guzel ornekler nuri bilge ceylan ve zeki demirkubuzdur mesela.

- film festivallerine katil
- baska baska milletlerin filmlerini izle (uzakdogu yapimi, rusya yapimi gibi)
- sinema forumlarina katil, elestiri yaz
- son olarak da amator film cekmeyi ogren ve kendin bir film cek

tarantino azıcık olsun hoşunuza gidiyorsa guy ritchie nin filmlerini izlemek lazım abukluk yerine daha ince espirilere sahip tarantinoya nazaran
(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: snatch)
bir de revolver var gerçi ama ben izlemedim henüz bilemeyeceğim

psyche,sui: tarkovski'yi daha önce de önermişlerdi, kesinlikle izleyeceğim. direkt avrupa ya geçmeyi şimdilik düşünmüyorum, biraz daha abd filmlerine vakit ayıracağım :)

sanio: yeni nesil türk yönetmenleri avrupa sineması ile ele alıyım diyorum.

ermanen: film çekme kısmı haricinde varım.

yuto: aslında bütün bu sinema tutkusu tarantino ile başladı. aa bu film güzelmiş bakalım daha başka ne varmış derken..

bahsettiğin filmlerin üçünü de izledim, üçünü de çok beğendim, aynı elden çıktıklarını bilmiyordum, kesinlikle takip edeceğim o zaman.

sinema blogu & dergisi oku. criticker.com a üye ol. film oyla, karşılaştığın çok film izlemiş insanların izledikleri tavsiye ettikleri filmleri gör, bul ve izlemeye devam et.

"üçünü de izledim ama aynı elden çıktıklarını bilmiyordum" diyorsun. şayet bir sinema kültürü edinmek istiyorsan ilk ama ilk iş olarak izlediğin filmin yönetmeni kimmiş onu öğren.

hal hartley'in trust filmini izle. ekşiye bir film kritiği yaz. bilmem anlatabildim mi?

ayrica ben de o uc film hakkina bisi soyliyim, o uc filmi izledikten sonra (ki basrol oyunculari ve yonetmen ayni) ayni elden ciktigini anlamiyosan senin isin biraz zor. filmleri izlerken biraz daha dikkatli ol sadece izleme, yonetmenlerin tarzlarina da dikkat et. mesela snatch, revolver, bank job, lock stock and two smoking barrels gibi guy ritchie filmleri birbirine fazlaca benzer(iyi anlamda) yani baska bi guy ritchie filmini izlerken hemen anlarsin belirli isaretlerden...Yani kisaca biraz daha dikkatli izlemeye basla filmleri. sadece film adi ogrenip izlemekle sinema kulturu edinilmez.

edit: Bank job guy ritchie filmi degilmis ben de sicmisim orda..

haklısınız, lock stock ve snatch ikiz filmler sanki ama oyuncu kadrosu aynı değildi sanırım bu ikisinde. bir de benim izlediğim film başka bir revolver'miş. o kadar da vahim değil durumum sanırım :)

bu tip konulara önceden hiç dikkat emiyordum tabi ama şimdi bakıyorum.

atmosphere: ben anlayamadım maalesef, gerçekten.

Holy shit!

Hayvan gibi yazdigim uzun mesaj gitti :( Gizle dedikten sonra tekrar cevapla diyince ucuyormus yazilanlar bugun bunu da ogrenmis oldum :(

Usengec bir insan oldugumdan daha kisasiyla tekrar yazacagim.

1) Yonetmen bazinda izleyerek kendinizi sinirlandirmayin. Once cesitliligi saglayin, sonra zaten film izledikce begendiginiz yonetmenlerin filmlerine ayri ilgi duymaya baslarsiniz.

2) ingilizceniz varsa imdbde oyrum yazin, eksi sozlukte yazin (cok geri donus beklemeyin), forumlarda yazin bir de cok istiyorsaniz blog acin.

3) diviks programlarini izlediginiz filmleri takip etme amacli olarak kullanabilirsiniz. Hem aklinizda kalan bazi seyleri oralara not alirsiniz, excelden daha kolaydir kullanimlari. IMDB de neredeyse yok yoktur, dogru arama kriterlerini girdikten sonra cogu film -hele ki festivallerde gosterildiyse- database'inde vardir. bunun disinda asya filmlerine ozgu listeler mevcut. asian movie database diye aratmaniz bile yeterli. avrupa icin zaten olmamasi gibi bir sey soz konusu degil.

4) bagimsiz sinemayi taki petmenin en iyi yolu divxtir. eger ingilizceniz varsa y.disindaki sitelerden dvd sini almaktir ama ingilizceniz yoksa altyaziya muhtac oldugunuzdan mecburi istikamet divxtir. bundan sonra festivaller gelir. istanbul veya diger buyuk sehirlerden birisinde yasiyorsaniz festival ve izleti gunlerini takip ediniz. ayrica hollywood bitmez.

bunlarin disinda;
- kendinize sinir koymayin.
- keskin hatlarla iyi kotu diye ayirmayin filmleri. iyisi olmadan kotusu, kotusu olmadna iyisi olmayacagini aklinizdan cikartmayin.
- ayrim yapmaksizin her tur filmi ilzeyin.
- yorumlari/elestirileri filmleri izlemeden okumak yerine, izledikten sonra okuyun.
- dp gibi sinema sitelerini takip edin. beyazperde gibi mal surulerinin cok oldugu yerlere aldiris etmeyin.
- yazili/online sinema dergilerini takip etmeye calisin. sinema dergisi bu bakimdan iyidir.
- eger bir janrdan hoslanmadiginiz hatta nefret ettiginiz bir film cikarsa o turden bir filmi hemen akabinde izlemeyin. biraz sure taniyin kendinize. yoksa o turden tamamen uzaklasabilirsiniz. bazen 2 tane ardarda kotu film cikmasi insanin sevkini feci sekilde kirabiliyor.
- cabuk pes etmeyin.
- etreafinizda sinemaya ilgi duyanlar varsa onlarla oturup filmler hakkinda konusun, tartisin.
- begenmediginiz bir seyi, koyun psikolojisine girmeden, begenmedim diyebilin. blade runner'dan nefret ediyorum diyebilin yani. bunun uzerine gelen yanitlari dinleyin, kendi kafanizdakileri iletin. belki gormediginiz veya anlamadiginiz seyleri bu sayede gorebilirsiniz.

daha cok sey yazmistim ama sabah erken kalkacagim, anca bu kadarini toparlayabildim.

iyi seyirler.

uzakdoğu sineması derseniz : kim-ki duk ve chan wook park 'la başlayabilirsiniz. enfesler.

en son calısan iyi yapılandırmada normalde hatanın duzelip bilgisayarın acılması gerekir ama olmuyorsa şöyle bir şey deneyin belki düzelir. bilgisayara reset attıktan hemen sonra del e basıp bios'a girin, oradan boot sırası var, onu bir değiştirin kafanıza göre sonra kaydedip tekrar reset atmayı deneyin.

hmm denedik ama olmadı maalesef..

windows cd'siyle açıp recovery denesek işe yarar mı acaba veri kaybı olmadan?

vista PE isimli bir live windows cd'si var,yahut windows opk diye prebuild cd'si var bulun indirin cd'ye çekin, bu cd ile açın bilgisayarı chkdsk c: /f yazın düzelir.

vürüs

cok yuzeysel olmus dicektim de. kasper 2009'u yukleyip bi tarattim guvenli kip olaylarında cozuldu problem.

Pek hayalgücü olmayacak ama Ursula Le Guin'in Mülksüzler'inde böyle bir dünya var: özgür ve mutlu bir dünya.

cok buyuk ihtimalle yeniden icat edeceklerdir. Yalniz, olur mu olmaz mi sorulari sacma biraz, hatta bu tur bir tartismalara verilen bir ad da vardi ama gelmedi aklima. O zamanin sartlarina bagli olarak degismesi lazim.

Ama parasiz bir dunya derken, sanirim ki anarsizme bir goz atilabilir?

günümüz dünyasında diyorsun ama her şeyin paraya dayalı olduğu günümüzde "paranın birden ortadan kalktığını düşünün" demek, "hiçbir topun olmadığı 90 dakikalık bir futbol maçı düşünün" demek kadar saçma bence. yani boş boş durur millet bir şey yapmaz, yapamaz çünkü 90 dakikanın amacı o topla oynamak. aynı şey bunda da geçerli. insanların günü yaşamasındaki amaç o günlük "para"yı kazanmak.

ha dersen ki "paranın hiçbir zaman hakim olamadığı bir dünyada olacakları merak ediyorum" o zaman iş değişir. muhtemelen para ekonomisi ile benzer özellikleri temel alan gelişmiş bir değiş-tokuş sistemi oluşturulur.

para yoksa kimse çalışmaz,dünyanın gelişimi yavaşlar hatta durma noktasına gelir.aslında para bir güç unsuru olduğu için o kalktığı an insanlar farklı bir şekilde güce ulaşmaya çalışacak (fiziksel vs.) yani dünyanın bir kaosa sürüklenme ihtimali bayağı yüksek.

gelecekte her şey olabilir. para dediğimiz şey bugüne ulaşana dek bir çok değişiklikten geçti. bir iktisat kitabının para & trampa bölümünü okumanızı tavsiye ederim.

ha tabii şöyle de bir şey var. mesela kendini şehir hayatından arındırmış, çiftlik evinde yaşayan bir birey, para denilen kavram yeryüzünden silindiğinde yaşantısında herhangi bir farklılığa gitmeye gerek duymayacaktır. o yine kendi bahçesinde tarımını yapar, kendi yetiştirdiği ve stokta tuttuğu ürünlerle beslenmeye devam eder falan.

ama ünlü bir borsa firmasında çalışan birisi için ne olacak? ya da günlük milyon dolarlarla oynayan birisi o sabah işe gitmek yerine ne yapacak? ciddi ciddi para üzerine kurulan hayatların olduğu bir dünyada paranın birden ortadan kalkması ütopyayı da aşan bir şey. ilkel-gelişmiş toplulukların arasındaki uçurum da burada kendini gösteriyor işte.

paranın olmadığı bir dünya.. emeğin para ile ölçülecek kadar önemsizleştirilmesinden önce pek çok toplulukta gayet yürümüş fakat şu an imkansıza yakın bir hayal ne yazık ki. tüm dünyada entegre bir şekilde böylesi bir sisteme geçiş mümkün değil gibi gözüküyor, hele de para olmayınca kimsenin çalışmayacağı gibi fikirlere sahip insanların yaşadığı bir dünyada. fakat toplarsın x sayıda arkadaşını, yaşarsın böyle, ama nerde, hiçbir devlete ait olmayan bir toprakta. buna dair onyüzbinmilyon akım, kitap makale mevcut. gel gör ki kişisel haz yahut insanlara faydalı olmak için karşılık beklemeden emek ortaya koymak gülünecek bir şey haline gelmiş, kimse ihtimal verip de işin ne uygulanmışını ne de teorik halini oturup düşünmez bile. kapitalizmin merkezinde yahut çanağının başında yalayıcı olmayanlar bile ihtimal vermezken dünyada esamesi okunmayan kusursuz bir insancıllığın ütopyası şu an sadece. insanların yeteneklerinin, zihinsel ve fiziksel kapasitelerinin tek bir alana odaklanmış oluşu da böyle bir dünyanın dönmesine engel. birimlere, karşılık beklemeye inandığımız sürece yok öyle bir şey.

ben birinin bana öğrettiği bir konuyu, anlattığı bir hikayeyi hmm bunun ederi şu kadar lira diye düşünmüyorsam, o bana bir şey kattı ben de ona bir şey kazandırmalıyım diye bir yükümlülük değil manevi, kişisel ve aynı zamanda toplumsal bir arzuyla doluyorsam, benim gibi hissedenler de bu hissin doğasına aykırı olmayacak şekilde örgütlense bu tür bir yaşam elde edilebilir gibi geliyor bana ama herkesin şüphesi var.

paranin birden gitmesi sihirle bile olamaz :P, paranin icadiyla birlikte bir suru sey etkilenmistir, dunyanin durumu ona gore sekillenmistir, para yok olsaydi su anki bir suru sey de yok olurdu heralde, belki biz bile.. ayrica su anki kagit para bozuk para olmasa bile baska seyler kullaniliyor olurdu, zaten eski caglarda para yerine deniz kabugu falan kullaniyorlardi.

ama benim hayalim butun kaynaklari olan cennet bir adada para gerekmeden yasamak tabi, bu olabilir bak..

üzerinde pek düsünecek halde degilim ama sadece bir sey söylemek istiyorum
o da eger dünyanin gelisimi? gercekten komik geliyor bu bana duracaksa bence yok olsun para zira paranin gelistirdigi bu muazzam dünyadan ne kadar memnun arkadas varmis onu da bi cirpida gösterdi ama benim bu kaosa dogru sürüklenmeyen dünyamiz icin endiselenmemi sagladi paranin varliginin ortadan kalkmasi
sadece maddi acidan degil kavramsal olarak da para hayatimizdan silinmesi sanirim soru bunu da kapsiyor
cünkü hic parayla yasayan insanlar var ama bi dolu da sorunlari madden sahip degiller paraya sadece para ve paranin yarattigi kavramlari var ama pratikte aslinda parasizlar (bes parasiz)
ayrica benim de süphem yok

paranın kalkması bir şey ifade etmez aslında. hemen para icad edilir. ama görüyorum ki bu cevabı beğenmiyorsun. o halde yazmaya devam ediyorum;

diyelim ki paralar yok oldu, kimse bilmiyor, hafızalaradn da silindi.

1- bir kere polis, itfaiye, hastane gibi hayati kuruluşlar biter bu bir. halk içinden gönüllüler olur mu, ne kadar iş yaparlar amatör halleriyle muallakta.

2- evimiz, elektriğimiz(telefon, televizyon, iletişim), devletimiz, olmayacaktır. su da akmaz evlerde yakında barajlarda çalışan adamlar olmayınca tabii.

3- beslenemeyiz. nerden yemek bulucan? her gün alışveriş yaptığımız yerler olmayacak artık.

4- şu an çok parası olanların çok da mal varlığı var. bu insanlar bu varlıklarını kullanarak hem takas yöntemiyle hayati ihtiyaçlarını karşılayacak hem de az mal varlığı olanların elindekileri almaya çalışacak, veya onları bazı şeyler karşılığında çalıştıracaklardır.

5- az mal varlığı olanlar ya da hiç bir şeyleri olmnayanlar grupbunda:
a)gücü yeten diğerinin elindekileri alacaktır. bunlar çete, hatta küçük ülkeler kuracaklardır. (zaten artık güçlü bir devlet olmayacaktır. diğer devletleri çok bilmiyorum ama türkiye mesela hemen bölünecektir.)
b) birbirine destek olup yaşamaya çalışan insanlar da ortaya çıkacaktır. bunlar a grubuyla savaş halinde olacaktır.


bunun dışında, hastalıklar yayılır, yok oldu denilen hastalıklar yeniden ortaya çıkar, insanların çoğu ölür, şehirler yavaş yavaş eski hallerine dönmeye başlar, hayvanlar şehirlere kayar, dünya nüfusu azalır. sadece güçlü insanlar yaşamaya devam eder.

insanlık çok öncesine dönmüş olur yani. zira para yok oldu deyince ister istemez teknoloji de yok oluyor gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var?

ayrıca köyde, kırsal kesimde kendi tarımını yapan insanlar şehirde yaşayanların yarısından çok muhatap oluyor ve yarısından çok oynuyor parayla. :)

para gidince ona dair tüm kavramlar da yok olacak yani market, yiyecegi parayla satın alma falan filan da
buradan baslarsan kurguya o kadar büyük felaket senaryolari yazsan da zaten hemen hemen bugünün dünyasinn sorunlarina variyorsun ( liste parali dünyada hic var olmayan seylerden bahsetmiyor, para var allaha sükür ama koskoca ac bir kıta,hele 4. madde gercekten evlere senlik, bir zamanlar hic kimsenin olan yerlere kira adi altinda paralar ödeniyor)
bi de öyle deneyimleyelim ne olacak
para neden var bunu bir düsünün ondan sonra parasiz bir dünya fikrini konusalim isterseniz
hayati sadece kolaylastirsin diye ama bugün geldigi nokta ne
maymunlar üzerinde yapilan deneyler falan da var paranin etkileri hakkinda
bir de 'kac para kac' var o da güzel
aslinda insanin kendi basina ördügü ikinci coraptir para

(bkz: the venus project)
(bkz: zeitgeist addendum)

(bkz: Zeitgeist Moving Forward) büyük ölçüde paranın olmadığı bir dünya ile ilgili.

bu konuda epey çalışan tuhaf bir grup var.
desteni.co.za

kesilen bilet uzerinden aliniyor diye biliyorum ben. kopyalar uzerinden dagitimcilar aliyor olabilir belki (bunu tamamen attim).

kesilen bilet üzerinden alıyolarsa dolandırır bu sinema sahipleri yapımcıları ama.

hem kopyayı satın almak için hem de kesilen bilet üzerinden sinema filmciye para ödüyor olması lazım.

sanal uyku nun söylediği biraz daha uygun sanki.

Sinema salonu işletmecileri kesilen bilet konusunda çakallık yapmasın diye ampec ajanları paso filmlere girip çıkmaktadır.
Genellikle öğrencilerden oluşan bu ajanlara izledikleri seans başına ufak bir ücret ve beleş film sunmaktadırlar.
Ajan girer filme şöyle bir salonu sayar film başladığında. Sabahtan beri 5. olduğu için az sonra çıkar. Bir de yarıdan sonra girip gene sayar falan filan.
Sinemacı amcanın belirttiği kişi ile ajanın belirttiği arasında büyük farklar varsa ampec'in de yaptırımları oluyorur.

Hea o filmin yarısında çıkanlar hep ampec ajanlarıydı demek ki ! :)

vecna: peki bu ampec'e nasıl ajan olunuyormuş?

iyi para varmı bari o gammazlık işinde. parqa kazanıyon hem sinemada beleş. iyi iyi iyi.

2001 senesinde ben yapmıştım bu işi. bi arkadaştı aslında ajan. ama o gün başka işi olduğu için yerine beni gönderdi. Savaş Ay'ın Dansöz adlı filmini izlemiştim. filmin parasını verip, bi de cebime ufak bi harçlık koymuşlardı. çok getirisi yok. bi de filmde bi sürü taş gibi manita cinsel ve drug falan olmasa çekilir gibi değildi yani.

e iyide ampec ajanları sinema sahibine gıcıksa o da bi çakallık yapabilir.
böyle kısır döngü şeklinde gider valla.

kurumsal olmus firmalar o riske girmez zaten. keserler kesinlikle bileti. hatta kimse girmez.

kesilen biletler üzerlerinde maliye bakanlığı falan filan yazan resmi fatura olduğu için sinema sahiplerinin dolandırma şansları biraz daha az olur diye tahmin ediyorum.

tatil olsa bile yatıyor o tür paralar. cuma yatar dediğin gibi. bu arada burs sonucları bayramdan sonra acıklanacakmıs.

bayram ağzında daha erken yatırabiliyorlar, evet. ama zaten bildiğim kadarıyla o para hesabınıza otomatik olarak yatıyor. yani şubelerin açık olmasına falan gerek yok.

Gece 12'den sonra da yatabiliyor. Kontrol edin derim.

www.asinema.net

favorimdir.

YedinciGemi var, sinefil78 var, avrupasineması.blogspot var. Var oğlu var...

midnight.blogcu.com
sinematik.blogspot.com
www.kafaayari.com
pachydermata.blogspot.com
avrupasinemasi.blogspot.com
www.tersninja.com
www.otekisinema.com
www.sinemasinemadir.com
www.eniyi100film.com
www.sadibey.com
belestepe.blogspot.com

sineofrenik.blogspot.com

bir de ben yazıyorum bazen. nihilanth.org

filezilla kullanalım, özgürleşelim.

özellikle smartftp istedim. ayrıca filezilla sux :p

pagerank' ı yüksek olan sitelerden backlink almak... bunu da webmaster forumlarında yapanlar var onlardan 3 aylık paketler halinde link alırsanız bir dahaki güncellemede sağlam bir PR alabilirsiniz böylece üst sıraya çıkarsınız. örnek webmaster forumları:
forum.iyinet.com
www.r10.net

kaç tane siteden almak yeterli olur peki backlink'i ?

pagerank hesapları var yaklaşık hesaplanmış ama bunun garantisi yok aslında yani mutlaka fazlasıyla faydası oluyor ama google devamlı sistemi değiştirebildiği için tam sayı söylemek ne derece doğru olur bilemiyorum. ama bir anda fazla link almak da sandbox a götürebilir yani google tarafından banlanabilirsiniz. belki haftada bir link yerinde olabilir. ben de seo uzmanı olmadığımdan kesin bilgi veremiyorum.

ne kadar backlink alarak ne kadar yükseleceğiniz "yükselmek" istediğiniz kelimeye bağlıdır.
atıyorum "ibibikler derneği" kelimesinde yükselmek için backlink almanıza bile gerek yoktur. 1 hafta 10 gün gibi bi sürede zaten ilk sayfalarda olursunuz. ama kimse ibibikler derneği diye bişey aratmayacağı için işinize yaramaz. soru şu yükselmek istediğiniz kelimenin rekabet oranı nedir? örnek bazı kelimelerde (oyun, haber, sağlık, emlak) rekabet çok fazladır bu yüzden daha çok para artı zaman harcarsınız. ama sana şu kadar söyliyim seçtiğin kelime de rekabet çoksa parantez içinde verdiğim kelimeler gibi güçlü kelimelerse 30 50 100 ytl e bu işin içinden çıkamazsın. genelde seo yapan kişilerle 1. sayfa yada 1. sayfa ilk 5 yada ilk 3 gibi anlaşılır. ücretin yarısını alırlar genelde. ve kelimenin rekabet derecesine göre minimum 6 hafta süre isterler. iş bittiğinde paranın geri kalanını alırlar. ancak şunuda unutmamak gerek rekabet olan kelimelerde googledaki yerinizi korumanız için sürekli çalışmanız gerekebilir. çünkü başka bir site gelip sizin sitenizi sollayabilir. doğru mudur? doğrudur. arz ediyorum.

unreal tournament 2004'ü önerebilirim şahsen.

o bir efsane; age of empires

(bkz: risk)

counter strike, online server'lara da girebilirsiniz.

tm nations belki?

ingiliz server'larında onlarla alay ede ede bayrak kapma yarışı

bağlantı 1mbit. en düşük pc centrino 1.73mhz işlemcili 512 ramli bir pc. buna göre olsa tavsiyeler süper olur =)

worms