kötü değil ki müziği çok güzel. albümler birbirine benzemiyor hepsinde farklı bir tad. elektronik müzik gibi ama değil gibi de.

bana biraz yumuşak geliyor dersen aynı tarz a perfect circle var daha bir sert. o da yumuşaksa tool.

ben bu üçüne de hastayım tavsiye ederim.

(bkz: ok computer )gibi bir albüm daha gelmediği için.

samimi cunku sarkilari.
fakat eskiden mainstream olmayan bir grup oldugu icin insanlar seviyordu. dinleyici kitlesi muzikten anladigini saniyordu falan.

niye/neyini seviyorsunuz diye sorgulanacak en son gruplardan biri oldugu icin seviyoruz.

farklı tarzlarda albümler yapabildiklerinden herkes her şarkısını beğenmek zorunda değil elbette ama grubu toptan sevmemek? yani oturup ok computer'ı baştan aşağı dinlemiş bir insan neden grubu sevmez, incelenmesi gereken şey budur bence.

benim için çok anlamlı küçükken romeo ve juliet filmini izlemiştim filmin sonunda radiohead in "exit film " şarkısı çalıyordu şarkıyı çok sevmiştim o zamanlar internette pek takılmadığım için nasıl bulacağımı da bilmiyordum kimin seslendiğini falan bilmiyordum küçüktüm o zamanlar senelerce aradım aklıma geldikçe aradım sanırım 10 yıl sonra falan buldum sonunda sonra annem hastalandı kanser oldu durup durup bu şarkıyı dinliyordum şarkıda "exit film" ya filmde de kahramanlar ölüyorlar o açıdan çok anlamlı

www.youtube.com
şarkı da budur

birde tekrar okudum soruyu ve buraya yazdığım için kendimden utandım soruya bak ya eski piçler diye başlıyor ya ben anlamıyorum cümlenin başına bunu yazmanın sonunada yavşaklık yazmanın sana ne faydası oluyor neye yarıyor ikide 1 amk falan ne zannediyorsunuz daha mı erkek oluyorsunuz anlamıyorum

bir yakınımın ölümüne, 10 yıl kadar önce.

soğan keserken.

edit: hayatın anlamını sordun da cevabı beğenmedin mi ? :)

tam hatırlamıyorum ama sanırım elimde olmayan birşey olmuştu sinirimden ağlamıştım.

ekleme: bir de suskunların bir sahnesinde ağlıyordum az daha.

ntvdeki neşet ertaş belgeselinde.
bir ayrılık-gayrılık bir yoksul(z)luk, bir ölüm.

babama evimi terketmesini söylediğim gün.

beta.eksisozluk.com

15 yıl önce saçlarımı kesen berber lafa dalmış ve saçımın ön kısmında kalan bir parça saçımı da kesmişti.
piçin evladı daha sonra "aaa, neysee " ayağı yaptı.
o zaman çok ağladım lan çoook.

dün ağladım.ama neye ağladığımı ben de bilmiyorum.öyle bi an duygulandım :)

yağmurlu bir akşamüstü açtım sadri baba (alışık) filmi izledim bir tane. hüngür hüngür ağlamışım farkında değilim, anca film bitince farkına varabildim ağzıma tuzlu bi su tadı geldiğinde.

film izlerken.

(bkz: hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler/#30686755)

Sevgili köpeğimi ameliyata götürmüştüm, koca adam yolun ortasında hungur hungur ağladım.

yankı varsa görüştugin kişi megafonu açmıştır muhtemelen.

geçen gece hüngür hüngür ağladımşu şarkı eşliğinde www.youtube.com
genel olarak işte hayata hatalarıma yalnızlığıma falan filan

annem oldugunde aglamistim en son, 14 yasindayken.

dun gece sabaha yakın. Bır baskasının mutsuzluguna ya da o an bır sey yapamamak koydu. aslında ne kadar da gucsuzuz dedım.

Bu arada mıllet yıllar falan demıs ne kadar ruhsuzsunuz la

bir 15 dakika önce ağladım kendime.

aptalım, çirkinim, beceriksizim.
evlat olsam sevilmem. ondan.

ister duygusuz ister yalancı isterseniz tanrının laneti diyin ama en son ne zaman ağladığımı hatırlamıyorum.

geçtiğimiz hafta ananemi hatırlayıp ağlamıştım.

her ay.
regli öncesi yaşadığım duygusal buhranlarda ağlıyorum.

26 eylül 2012'de neşet ertaş cenazesinde.

kendime ağladım. kızgınlıktan. öfkeden.

cezveyi tekrardan atese koyup kopurtuyosun digerleri icin de.

dusununce; once kopukleri dagit bardaklara esit olarak, sonra kahveyi dok?

Kahveyi yaparken kopugu bir kere degil surekli olarak alirsaniz ve kaynamaya yakin bu islemi yaparsaniz hep kopuklu oluyor.

@chavezding tekrardan koyulduğunda olmuyor.

su soğuk olmalı, kahveyi de bol koymak lazım ama sade içiyorsanız az köpürüyordur şekersiz olduğu için.

Azcık karbonat koy.

Nawres +1

çok karıştırma. kahve biraz üstte kalsın

kahve makinası ile yapınca köpüğü bol oluyor. köpürdükçe fincanlara köpüğü dağıtma yöntemi ile yapınca gelsin bol köpüklü kahveler.

fincanların içini ocağın üstünde biraz ısıt böylece ilkten sonraki fincanlarda köpük dağılmıyor

Türkiye normlarına göre normal.

kıza aşık olmadığının belirtisidir. ve normaldir.

normal, ozellikle de belinden kalcalarina dogru oksarken.

hiç normal değil ne gerek var.

olmuyorsan anormal.

Erkeğe sarılınca erekte oluyorsan bambaşka...

okşarken normalde. sırf sarılırken erekte olmak garipmiş.

kişilerin konumlarını ayırd edecek kadar sekiz mevzularından uzaklığımızla alakalı.
ayırd edebilecek kültürel birikimden yoksunuz.
sorun coğrafyanın.
ha, bir kadına sarılanda erekte olmdığında da 2 saat ukalalık yapabiliriz :)
köpeğin kuyruk sallamasaıyla aynı şey. sevinip mutlu olduğunda da bu olabiliyorre :))

afiyet şeker olsun, kalıp kalıp yağ olsun.

gol 1

2

2 tabiki

2

1 tabiki klas.

bariz 1

1

1. gol açık ara daha iyi. vuruş tekniği adam geçme. hepsi bi arada. ikincide sadece bi aşırtma var.

gol 1.

2.yi atmis olsam daha cok sevinirdim ama 1 daha guzel gibi..

1. golü herkes atıyor, cevabım 2

1 siker atar

Kesinlikle 2

%100 2. 1.gol fifa'nın klasik golüdür abi herkes atar.

şu an 7-7 eşitlik var (:

@solo herşey sana bağlı :/

ben oyumu kullandım (:

ya bugün bi kısa film serisi gördüm, ona bi bakmak isiyorum da. adını unuttum onu bulursam izlicem.

tezimin son kısmının fotoğraflarının düzenlenmesi lazım. fotoşop işi var. ama gözler de capon balığı oldu. arada onu kurcalarım belki falan.

uzundur fotoğraf çekmedim, foto çekmeyi özledim lan! bi çılgınlık yapıp gece fotoğrafı için çıkarım dışarı belki.

iki deli playlist im var. onlara bişiler eklemek için bir scout edasıyla yeni şarkılar ararım.

fransızca bişiler açıp dinlerim, kulak aşinalığı olsun, pratik de olur hem.

stumbleupon da fink atarım. internetin sonu yok arkadaş.

belki geçen gün kütüphanede numarasını veren kıza mesaj atarım lan. bak bu da olabilir.

zork the grand inquisitor yükler, hayvanlar gibi de oynarım. en güzel sabahlama yöntemi.

@divit davet ederse, davetine icabet ederim.

sabaha kadar oturmayacaktım ama bunu görünce oturasım geldi. sabah evrim konferansına gideceğim, yolda uyurum artık.

gelelim yapılacaklara.

1. dizi izlemek.
2. ders çalışmaya niyetlenmek. sonra illa ki isteği kaçıracak bir şey çıkar.
3. sözlük'ten geçmişe dönüp, eski günlerin gündemini takip etmek.
4. acıkınca tost falan yapmak.
5. uyuyakalmamak için ayağa kalkıp evin içinde dolaşmak.
6. duyuru sitesini açıp bir duyuruya maddeler halinde cevap vermek. gerçi bu sadece 10 dakika falan oyalayabiliyor ama olsun.

Dizi & PS3 ikilisiyle sabahlayıp 7 de evden çıkıp edirneye gideceğim yolda uyurum ya da kitap okurum.

@divit erkek erkeğe muhabbet ölmüş arkadaş. divit çaarsa da gitmem artık :D

makale okumaya çalışıcam bide bi iş için gerekli bazı belgeleri doldurma gibi sıkıcı planlarım var yarın güzel ve dolu olucak diye avutuyorum kendimi en azından.

görüşmelerim vardı bitirdim. şimdi dizi/film/oyun. biri ararsa belki dışarı çıkabilirim arada.

yatin lan!

seks.

Açık edersen yorum yapılır. Kendi ilişkini kendine saklarsan, kimse bilmediği için yorum da yapamaz. Kapiş?

olmazdi.

insanlar gelip burda sorarak zaten bu dediklerini goze aliyorlar. gelip burda insanlardan fikir isteyip sonra da 'burnunuzu sokmayin tanimadiklarinizin iliskilerine' demek mantikli mi sence?

edit: ben duyuruda soru soranlardan bahsediyorum.

kesınlıkle haklısın. ama ınsanların ılıskılerıyle ılgılı yorum alma merakını da yok sayamazsın.

Benim iliskimle ilgili bir sorun yok ki genel olarak bu boyle olurdu gibi geliyor cevremdeki iliskilere de bakinca.

anlatırsan, sorarsan, gözlerine sokarsan bi şekilde karışmaya başlarlar farkında olarak veya olmayarak herkes sevgilisinden, ilişkisinden başka şey konuşmaz oldu çünkü.

Anlatmadan,sormadan kendi kendine pay bicenlerden soz ediyorum ama ben tamamen :)

Ayrıca yanındaki erkekte, kızda gözü olanlar da var. Eğer sevgilisi olan birini çoook beğenirsem de ayırmak için elimden geleni yaparım, diğer çabayı da erkek arkadaşı düşünsün, umrumda değil.

carsamba yarim gundu, onu tam gun yaptilar. ptesi, sali tatil degil.

Çarşamba özelde hala yarım gün. İşverenin kararına bağlısınız, biz çalışıyoruz misal.

Pazartesi Salı kesinlikle tatil değil.

Çarşamba öğleden sonra kesinlikle tatil.

Çarşamba 1'e kadar ise idari izin var. Bu da sadece kamu personeli için geçerli. Normal şartlar altında dairelerde işin yürümesine yetecek personel bırakılmak zorunda. Ancak genellikle personel bulunmuyor.

Aynısını 2 aydır çalıştığım yerde bende görüyorum. Adam 5 vakit kılıyor yemediği bok yok. Hala daha kendinden 30 yaş küçük karıya kıza bakıp karısını aldatıyor.

link bozuk ama kimyaları bozuldu diyebilirim.

erkek kadin degil de, genel olarak insanlar daha rahat sanki, sadakat pek bisey ifade etmiyor insanlarin cogu icin.

sadece erkeklerde yok. insanlar ahlaki çöküntü içinde. daha da fenası kendi ahlaksızlıklarını, hukuksuzluklarını, din, millet, ırk, namus, otorite vs'leri üzerinden aklamaları.

her dönem aynı hikaye, ahlak bozdu, yozlaşıyoruz.
ahlak her dönem bozuk, hep yozuz, değişen bir şey yok.
sadece siz daha önce görmediklerinizi fark ediyorsunuz.

Hep böyleydi de internet (sosyal medya etkierle vs.) iyice yaygınlaştıkça haberler daha çok ve hızlı akmaya başlayınca sanki daha önce yokmuş gibi geliyor. Oysa hep vardı.

sonradan olan bir şey yok ki. zaten bu olayların hepsi vardı, sadece sosyal medya ile daha çok öne çıkmaya başladılar. ki tek tük ortaya çıkıyor. bu tip onbinlerce vaka vardır daha ülkede. büyük çoğunluğu da hiçbir zaman ortaya çıkmayacak. sebebi de büyük çoğunlukla cinsel açlık ve cehalet.

ince memed

mübarek toprak

lotr

iskenderiye dortlusu biraz pahali ama 4 cilt olunca.

tanios kayası

karamazov kardeşler

Angela'nın Külleri

cehennemden geliyorum

(bkz: amat)

(bkz: germinal)

george orwell - nineteen eighty-four

gabriel garcia marquez - cien anos de soledad (yüzyıllık yalnızlık)

joseph conrad - zafer

suskunlar.

empati.
okurken hem bir çok konuda çok güzel bilgiler veriyor hemde çok sürükleyici bir roman.

karamazov kardeşler + LoTR

for whom the bell tolls / hemingway

puslu kıtalar atlası

%d sadece rakamlari aliyordu galiba. %f kullanabilirsin.

integer'a bellekte belli bir boyutta yer ayrılmasından kaynaklanıyor. int yerine long yap, %d'leri de %ld yap.

veya double kullan, %d'leri de %lf yap.

1-2 dolar gibi miktarlar ödüyorum onun dısında crackli kullanıyorum.

odemiyorum.

yillardir o kadar insanin korsan yazilim kullanmasina ragmen ekonomik olarak en buyuk firmalar hala yazilim firmalari. su anki ucretlerinden cok cok daha asagida olsaydi ucretler, parasini verip alirdim.

fiyatlar fahis oldukca korsan yazilim, korsan kitap, korsan muzik vs. kullanmaya devam.

office 2010'a verdim. gayet de huzurluyum.

@nawres microsoft diyorsan adamların önceliği tekel olup endüstrü standartlarını belirlemek o yüzden korsana göz yumuyorlar. Ama başka bi firmanın yazılımlarının pahalı olmsaının bir sebebi de lisanssız kullanımın yüksekliği olabilir. Endüstrinin korsan tanımına kıl oluyorum ama bir programı acaba ben lisans ödemesem bu adam açlıktan geberir mi diye düşünmeden kullanmak da rahatsız ediyor. O yüzden elimden geldiğince bağışta bulunuyorum açık kaynak kodlu yazılımlara, hele hele de ticari bir işte kullanıyorsam kesinlikle gelirin bir kısmını kullandığım yazılımların yaratıcılarına bağışlıyorum. Vicdanım rahat oluyor o zaman da.

bagis cok ayri bisey, ona 'para odemek' olarak bakmamak lazim bence. ucretsiz kullanma opsiyonu taninmis emegi takdir etmek bir bakima, guzel bisey bu iki taraf icin de.

ticari amaclarla kullanim da farkli, ben bireysel kullanimimdan bahsediyorum. odemedim hic, odmemem de.

oyuna çok fazla para döktüm (pc ve ps3) ama yazılıma hiç para vermedim bugüne kadar.

Bu arada yazılım firmaları korsana göz yumuyorlar gibi söylemler komplo teorisidir, sürekli yeni koruma yöntemleri çıkıyor ama kırılıyorlar. kapalı sistemlerde güvenlik bir nebze daha mümkün, bakın ps3'e çıkalı yıllar oldu hala kırılamadı. bir ara sızan servis dökümanı sayesinde kırıldı, kırılır kırılmaz bu açığı gidermek için inanılmaz çalıştılar. hem firmware güncellemesi ile hem de oyunlarda belli firmware üstü isteyerek. madem göz yumuyorlar, dünyadaki şirketlerin %99'u göz yumuyor diyelim, sony mal mı o zaman?

windows xp'den vista'ya geçilirken koruma sistemi çok ciddi bir biçimde değişti, adamlar oem cihazların aktivasyon yöntemini inceleyerek bios simulator yazarak kırdılar. basit bir yazılımsal olay değildi yani.

ayrıca hatırlıyorum, splinter cell chaos theory dediğimiz oyun çıktıktan bir sene sonra falan ancak kırılabilmişti. (bkz: starforce)

yani adamlar yazılımlarını koruyabiliyorlarsa affetmiyorlar.

ilk indie bundle'a para verdim en son. ondan önce de winrar'a para vermiştim.

dergilerden birinin verdiği mandrake ile başlayan bir süreç var benim için. o zamandan bu yana kendime ait hiçbir bilgisayara kendim m$ windoz kurmadım. okulda, iş yerinde vs kullanmak zorunda olduğum oldu ve o kullanımlar sırasında winrar bir popup açtı ve süre doldu satın alır mısın? dedi. crack aradım o ara astalavista.box.sk vardı oradan aradım buldum bir crack ama indirince fark ettim crack de rar dosyasıydı, küfrettim nasıl açacağım bunu diye. ama açtı valla. ama hatırlatmasını da yaptı. orada bulunan arkadaşıma sordum "hacı ne iş hem süre bitti diyor hem de dosyaları açıyor?" diye. "winrar öyle" dedi. direkt satın aldım :) (para verip aldığım ilk programdı kendisi.)

indie bundle Linux sürümü yayımlandığı günde satın aldım bundle olarak. zira GNU/Linux için de oyun yapılmalı görsünler yaparlarsa satılacağını düşüncesi ile.

eğer işime yarayacak açık kaynaklı bir program varsa ve kodlayıcıları kullanmam için para istiyorsa veririm. (henüz bu şekilde olan bir programı kullanmam gerekmedi.)

Mozilla Foundation ve Debian'a ikişer, Linux Mint ve supertux ekibine birer kez yardımım dokundu.

şenliklerin ankara'da yapıldığı zamanlardan birinde sanırım ilk olanı (milli kütüphanede olan) bsd'cilerden cd pardusculardan da t-shirt almıştım.

telefonda ise google market TR'a satış yapmıyorken crackli program kullanıyordum. şimdilerde ise ücretli program kullanma gereksinimi duymuyorum. duyarsam satın alırım.

yazılım eğer sağladığı faydaya oranla uygun bir fiyatla satılıyor/paylaşılıyorsa para ödemekten imtina etmem.

örneğin grooveshark'a para ödüyorum. abonelik ama olsun.

en baba oyundan windowsa kadar her şeyim crackli, hiçbirine para vermedim. office olsun abby reader olsun ad muncher olsun norton olsun beleş beleş kullanıyorum.

çünkü param yok, öğrenciyim, korsan almıyorum orjinal kitap alıyorum, olan param ona gidiyor.

ha bak aklıma geldi şimdi.

dropbox'ın işime ne kadar yarayacağını biliyor olsaydım ve dropbox ilk çıktığında paralı olmuş olsaydı kesinlikle para öderdim. adamlar hak ediyor bunu.

eğer paralı olsaydı satın alırdım dediğim uygulamalar:

(aklıma geldiği sıra ve kadarıyla)

- open office/libre office.
- gnome2 / mate /cinnamon (evet bunlar "de" biliyorum ama harikalar, yerim ben onları)
- Firefox / chromium
- Pidgin (bunlara bayramdan sonra biraz destek çıkmalı, evet)
- shotwell
- vlc
- exile
- Guake
- jupiter
- supertux (çok zevkli lan)
- smc
- ubuntu-tweak
- unetbootin (hayat kurtarıcı, windoz bile yakıyor usb'ye)
- thunderbird
- gmail (evet biliyorum bu bir hizmet)
- whatsapp (ilk yıldan sonra paralıydı değil mi?)
- alien arena
- eksi duyuru (bunun da bir servis olduğunun bilincindeyim)
- paranoid android (eğer telefonunuza uygun paranoid android varsa mutlaka deneyin) (program değil evet) (servis de değil ki) (işletim sistemi port'u da denemez) (mod işte)
- dropbox
- debian, ubuntu, linux mint, fedora (şaka bir yana fedora mı kursam yeni ultrabook'a? deneme amaçlı? kaç sene oldu)
- webupd8 (evet bir blog)
- eksin (canımsın)
- adblock plus, abp element hiding helper
- gimp
- picasa (i.ne google GNU/Linux dağıtımını durdurdu)
- wine
- calibre
- transmission (programa para veririm dedim dizilere demedim)
- spb tv

fark ettim de bu liste sabaha kadar gider. yukarıda saydığım programlar/servisler/hizmetler ve şu an aklıma gelmeyen dahası çoğu ücretli uygulamadan daha fazlasını hak ediyor. elimden geldiğince ya da aklıma geldikçe yardımcı olmaya da çabalıyorum. (daha bu paragrafı yazarken aklıma gelenlere bakın; abiword, inkscape, gedit, steadyflow, (g)parted, p7zip, winrar)

oha aptitude ve apt protokolü nasıl unuturum. abi yok böyle bir rahatlık, bas f12'ye yaz apt-cache search "bla bla" sonra ahan da bunlar var desin, devam et apt-get install bla-bla hop indirsin kursun. synaptic of of of.

susayım ben yahu. bitmez bu yoksa.

valla o kadar anlamıyorum linux falan ama office ev ve öğrenci için aldım 40 mıydı 35 miydi neydi dahada hiç vermedim. he birde watsapp indirdim telefonuma ücretli olarak etti mi 41?

birkaç ios uygulamasına 1-2 dolarlık olanlardan vermiştim. ama oyunlar falan pahalı kaçıyor. bak mesela fm 2013 ü almak isterdim 10-15 $ gibi bişi olsaydı. ama 40$ falan sanırım öğrenci adama fazla kaçıyor haliyle. daha makul olsa fiyatlar alınır her türlü.

haklısın. bunu bil.

Allah seni inandırsın, kaynımda da var aynı tip bi arkadaş. Düzelir düzelir, merak etme.

sen de çok duygusuzmuşsun :)e aşık olunca olur öyle

eleman çok yüz veriyo demek ki. eve gelince 3 saat konuştukları kesin kızın dedikodu yapmasıdır. pes oynarken de diyecek kıza "oyun oynuyoruz bitince ararım ben seni" diye. sorun kızdan çok arkadaşında.

çocuğun ilk kez yoğun olarak aşk duygusunu yaşadığı ilişkisi mi bu? ilkse normal. ondan umudu kes. master lig falan yap. oyuncu kas tek başına. ha daha önce sevgilileri olduysa ve hepsinde böyle metamorfoz geçiren bi' tipse. yine master lig yap tek başına. antrenmana gir. serbest vuruş çalış. kondisyon geliştir.

boş muhabbet, ne olabilir ki? haklısınız, oynamayın bence bu şekilde.

tamam telefonda konusmanin bokunu cikarmamak lazim, sevgili disinda da aktiviteler, ugrasmalar olmali ama adam sevgilisni birakip, sevgilsine 'caktigimin kizi' diyen adamla oturup sikko sikko pes mi oynasin? yapsin mi bunu cidden?

Alıntı yapıyorum "lan bizimde sevgilimiz oldu, yeminle 1. yıdan sonra ben sevgilim olduğunu unuturdum lan." Ara ara şimdi neden sevgiliniz olmadığını ya da ilişkilerinizin uzun sürmediğini kendinize sorsanıza. Arkadaşınız aşık, umarım bu uzun sürer. Pes oynamaktan daha eğlenceli aktiviteler var kız arkadaş olunca...

eğer aynı şehirlerde yaşıyorlarsa sevgililerin günde toplam 30 dakikadan uzun telefonda konuşmaları saçma. 60 dk. payını da o gün(lerde) görüşememişlerse diye veriyorum.
hoş, aşık olunca yapışık ikiz olunabilir; ona izin var. ama hem mıcır vicir görüşüp hem de saatlerce telefonda konuşmak gerçekten boş, yeteneksiz, kendilerine zaman ayırmaları gerekmeyen, yaratıcı olmayan insanların işi. onlarla aynı dünyadan olduğumu sanmıyorum.

adamlar yazıyı bulmuş, iletişim doğmuş, etrafta boş konuşan bi sürü adam var onlardan da rahatsız oluyor musunuz? vücut sizin dediğiniz kızların, sözler de anlamayan dudaklar tarafından bile söyleniyor?

geçen biri yazmıştı yada başka bişey emin diilim. adam tıklım tıklım metrobüste, üstelik ayakta gidiyormuş ve kolunda get rich or die tryin yazan bi dövme .

guzel bisey aslinda, ben isterdim soyledigim bi sozun bi kizin kalcasinin uzerinde yer almasini. sokrat midir ne sikimdir, o da isterdi bence.

açıkçası her yerde apaçi ve kro insanlarla muhattap olmak yerine vücuduna işlettiği sözleri hayat felsefesi yapmış veya yaptığını sanan insanlarla muhattap olmayı tercih ederim

seninle dalga gecildiginde alinganlik yapma, sen de katil sakaya, dalga gec kendinle, eglen, egleniyomus gibi yap en azindan.

ama bu dalga gecenin de en ufak bi acigini gorursen agzina sicarcasina dalga gec, hic acima.

güven problemi yaşıyorsun. topu 3 kale direği arasından geçirebiliyor diye milyon dolarlar kazananların olduğu ve inşaatta çalışmaktan başına güneş geçmiş babasına doktor sikinin keyfine bakmadı diye ölen çocukların olduğu şu hayatta ciddiye alınacak hiçbir şey yok inan bana. sen de ciddi olma. insanlarla dalga geç. günün birinde birine ciddi bir şey söylersen otur kaybettiğin vaktine. ağla.

nerden kapıldın bu duyguya bence onu düşün önce kaynağı ne acaba hatırlıyor musun? bu tarz bir şey yaşadığında asıl ilkokul çocuğu seviyesine düşen o tiplerle eğlen.

@ali kaya cok dogru diyorsun da benim tum dolasim sistemim dahil icim disim cdiiyet dolu. yani biri bana bisey diyince onunfelsefik boyutunu o insanin psikolojisini o insanim net ur konumlara yukselebilecegini elimde olmadan duisnuykrum ve bu dunyanin en korkunc seyi. herseyle dalga gecmeyi denedim ama yapamiuorum

@crimson cocuklugumdN beri hep var aslinda

kafka oku.

9 songs ve Lie With Me geliyor direk aklıma.

"dram olmasın gerçekçi olsun" ne demek tam olarak ben anlamadım.

lost highway

@robin crusoe hacı mesala dün and you mother to diye bir film vardı onu izledim.sonunda öğreniyoruz ki meğer kadın kansermiş.ölüyordu kadın filmin sonunda.kocasının kadını aldatması kadının ardından kocasını aldatması filan bu kadarla sınırlı kalsaydı daha iyiydi.ölüm filan içimdeki şehveti çekip aldı resmen.

spanking the monkey o zaman. ( www.imdb.com )
ya da the human centipede.

(bkz: lucia y el sexo)

don't look down
sex and lucia

bir kadının sex günlüğü

yüzüklerin efendisi
harry potter

yüzüklerin efendisi. filmleri beş para etmez kitapların yanında.

Selvi Boylum Al Yazmalım

Neden kafanız hep Hollywood filmlerine çalışır anlamıyorum. Bu kitabın Türkçesi var, alıp okuyabilirsiniz.

harry potter, lord of the rings?

filmi izlemek kitap okumaktan daha kolay, gorsellik de olunca daha bi tutuluyor.

Film değil ama olsun. (bkz: behzat ç)

pek efsane sayılmaz ama benim için oldukça güzel bir filmdi: (bkz: Gölgesizler)

25. saat
lanet takım
kelebek
kızıl nehirler

yüzüklerin efendisi, harry potter

ya bunlar geçmişte, cidden çok iyi filmler

one flew over the cuckoo's nest de iyidir.

kitabi filminden daha populer olanlar da var; fareler ve insanlar, olu ozanlar dernegi.

Bülbülü öldürmek. Kitabı ayrı güzel, filmi ayrı güzel.

mutluluk
trainspotting

atonement

doktor jivago

(bkz: acayip hikayeler)

hatta otisabi de cikacakti guya, sonra yalan oldu galiba.

fıkralarla türkiye mi ne vardı ne kötüydü.
de tek karelik karikatürden skeç zor çıkar.
seri olması lazım.

onceleri yapıldı dedigin gibi seyler ama dergi baska mecra tv baska mecra. tvde tutmaz o işler

şimdi mesela şunun skeci yapılsa bu karikatüre güldüğümüz kadar gülebilir miyiz? gözümde canlandırmaya çalıştığımda olacak o kadar skeçlerine benzeyen bişey çıkıyor ortaya. zaten tipler de çok önemli. gerçek insanın tipi çizimdeki kadar komik gelmez sana.
karikaturix.com

ben olsam gidip parami isterdim, sonucta dugunlerde altin damat/geline destek olmak, hediye vermek icin degil, onlar da bizim dugunlerde taksinlar diye takiliyor.

edit: ironi lan!!!!!!111111 ironi oldugu cok mu bariz oldu diye dusunmustum oysa yazarken.

ayıp etmiş de ne yapmalı derken ne demek istiyorsun? olan olmuş kadına gidip bana niye altın takmadın denmez.

eh öküzün teki demektir bu, ayrıca pintidir de.. benim patronlardan biri çalışanının düğününe gelmemek için "ya ben pazar sanıyodum valla bak" deyip koşarak uzaklaştı. insan pintiyse yapacak şey yok.

yaa parasında değilim de ayıp yahu. Hergün yüzyüze bakıyoruz, istesen olmaz istemesen kendini aptal gibi hissediyorsun, karar veremedim.

takılan altınlar destek olmak amacıyla takılıyor. bence boşverin gitsin.

benzer birşey de benim başıma geldi, iş arkadaşımın doğum gününde ona 200 TL'lik hediye aldım ama o bana doğum günümde 40 TL'lik hediye aldı. böyle şeyleri takmamak lazım, lanet olsun diyip boşvermek lazım.

iyi de ben destek olmak için takmadım. İş arkadaşı, yüzyüze bakıyoruz ayıp diye taktım. Dediğim gibi benden çok çok çok daha varlıklı. 5 kere satın lırı laf olsun diye yazmadım.

Siz olsanız ne yaparsınız?

-Boşveririm.

@nemteris,

hediye olayına karşı bir insanım, ne hiç kimseye hediye alayım ne de kimse bana hediye versin. Burada durum farklı, çok sevdiğim bir insan değil kendisi ama herkes giderken banane ben gitmicem demekte olmayacağı için kısaca gidip altınımı takıp limonatamı içip geldim.

Haa fakir bir insan olur amenna, değil yahu zengin, çok iyi bir insan olur o da yok, bu duygu beni rahatsız ediyor sadece.

Sanırım ikimizden biri giderken o altını iade etmesini isteyecem kendisinden. Can dostum değil bir şey değil neden kalsın yahu.

"Sanırım ikimizden biri giderken o altını iade etmesini isteyecem kendisinden. Can dostum değil bir şey değil neden kalsın yahu. "

:) yaa.. neyse

ben bilmiyordum bunu. kulture bak len. resmen teknik olarak son evlenen ilk evlenene borc veriyor. sonra evlenen de borcunu geri aliyor dugunde. evlenmeyen de bok yesin; mal!.

ne garip kafaymis la bu kulturu yaratanin..

Soruya cevap: bosverirdim.

oha mantığa bak lan '' altını da iade etmedi '' şaka mı lan bu ?

arkadaşım sen o kafayla git intihar et bence.

altını hacılamışlar bilader unut sen onu. doğru mu samet?

"banane ben gitmiycem" gayet denilebilir bir şey, ben hep diyorum. nemtersis +1

abicim saçmalama istenir mi hiç geri :) kaldı ki iş arkadaşınıza takacağınız zaman genelde şirketçe tek bir şey alınır diye biliyorum.

ya bitek bana mı dünyanın en absürt şeyi gibi geliyor bu? "o da bana takar" diye mi taktınız siz altını? eğer öyleyse niye taktınız? hiç takmayın, o da sizin için takmasın, böylece iki tarafın da cebindeki miktar aynı kalsın.
ciddi ciddi gidip geri istemeyi mi düşünüyorsunuz gerçekten?
ben bazen neden uzaydan gelmiş gibi hissediyorum kendimi bilmiyorum ama bunlar hiç normal değil bence. içinizden gelmiyorsa vermeyin insanlara hediye filan. ayıp kavramı hayatını yöneten insanlar samimiyetsiz ve çıkarcı yaşamaya mahkümdur.

20.defa yazıyorum hediye olsun diye takmadım, bana kalsa düğününe bile gitmem bırak altın takmayı. Şirket çalışanı olduğundan el mecbur gittik. Düğünde herkes tek tek takı takarken "ben karşıyım aga böyle işlere kimse kusura bakmasın" diyemeyeceğimden zoraki taktık altınını

Hayır ciddi söylüyorum zengin filan olmasa koy dötüne diyecem değil aq, ben düğün yaptım sıfırı tükettim, hayata yeniden başladım iflahım kesildi.

Yoksa bizde hediye alıp karşılık gelmeyince "ver ulan hediyenin parasını" diyen tiplerden değilim.

Ana fikri anlayın önce yahu, kadın oralı bile değil, o sinirime dokunuyor.

götün donar, bi çok yer kapalı olur, rezervasyona gerek haliyle gerek yok.

Ben temmuzun ilk haftası gittimde suya girince götüm dondu var sen düşün artık...

hadi yav, o kadar mi?

peki 'tamam denizden vaz gectik' desek, gene de gitmeyelim mi?

pahalı olur.

mad men

mad men en sevdigim dizilerdendir, sopranos da izlemeyi en cok istedigim, ilk firsatta izleyecegim.

ikisine de 9ar puan.

Mad Men kesinlikle.

tek ortak noktaları ağır olmaları, pek alakaları yok.

ama ben mad menciyim.

mad men.

Eh ben de Mad Men.

tek ortak noktaları yapımcılarının aynı olması

10 oldu mu saymadım. mad men dayı.

mad men.

sopranos.

ama mad man'i izlemedim henüz.

liseli isen mad men
yoksa sopranos tabii ki

liseliysen ikisini de kaldıramazsın.

sopranos karşılaştırma götürmez hiç. çok ayrı o.

sopranos'tan sonra mad men , zaten ikisinden birini bitirdin mi yoksunluk sendromuna giriceksin . birine başla mecburen diğerini de izliceksin . konu olarak hiç alakaları yok ama anti kahramanlarının bunalımları ortak bak . ikisini de izle mutlaka

masasını.

sevmiyorum, hele "raki adabiyla icilir yea" insanlarini hic sevmiyorum.

kafa yapmasını. şahsen tekilla hariç, içmesini zevkli bulduğum(tat olarak) bir alkol türü yok.

ama ortamın güzelliği için, güzelleşmesi için zevkle rakı içerim.

ben sevmiyorum rakiyi, nefret ederim hatta.

sevenler de 'yae rakinin muhabbeti iyi oluyo' diye igrenerek iciyormus gibi geliyor bana.

tadını, muhabbetini.

edit: he, iğrenerek zorla içiyoruz.

Adabını ve içme geleneğini.

ben de sevmiyorum, seviyorum diyenlere de inanmıyorum. zira her içen yüzünü ekşitiyor benim gördüğüm.

balıkla uyumunu. sonrasında beyinde, psikolojide yarattığı güzelliği, aynı masa etrafında saatlerce konuşabilen insanları buluşturması, türk sanat müziğini sevdirmesi vb. gibi...

eşzamanlı olarak ilerleyen mezesi, müziği ve muhabbeti.

yavaş yavaş kafa yapmasını, mezelerini, sohbetini, bebekler gibi uyutmasını ve ertesi gün hiç içmemişsin gibi ne bir baş ağrısı ne bir sızlama...

hepsi bu.

kokusunu,muhabbetini ,kafasını.peynirle tadını

mezesini

Kokusu

Ben yıllarca pek sevmedim. Hala da nadir içerim ama iyi bir rakı mezeler ve muhabbet uygunsa kraldır, ama tırt rakı ve/ veya meze direkt köpeköldüren etkisi yapıyor. Özetle rakı özel ve güzel bir içki. Hatta bence yunan içkisi çünkü uzo bizimkinden kat kat kaliteli.

anısını seviyorum.

masasında dert unutturan, ülke kurtaran, kendine has mezesi, adabı ve kuralları olması.

Şalgamla eşliğini. Muhabbetini.

tadını, masasını, muhabbetini, adabını, şalgamla gidişini, balıkla gidişini, kavunla peynirle yazın buz gibi gidişini seviyorum. erik yerken de yüzüm ekşiyor, sevmediğim şeyi niye yiyim niye içeyim?

kafasını, ambiansını.
rakı içenler öldü de su içen ölmedi mi!
doldur hocam

ben tadını seviyorum hatta çok çok seviyorum. yemişim adabını, benim kendi adabım var mekan ayırt etmeden her yerde içerim.

2saat sonra hala bulamamış olursan yollayabilirim. elime o zaman geçecek

oha, ben de ayni sebepten ayni sayiyi ariyorum; 262. sayi, hatta 263'u aldim okumadim daha 262yi bulurum diye.

Bende var, şu an masamın rafında duruyor. Kullanmayı çok iyi bilmediğim bir profesyonel makinam da var. İhtiyacım olan tek şey enerji.

@tanterosa

enerji icin bisey yapamayiz da, gaz verebiliriz?

gerci senin gaza ihtiyacin yoktur, yaparsin iki dakkada, hatta tum sayfalari bile cekersin sen, yaparsin. aslansin, kaplansin tanterosa.

Çekime başladım, yalnız yazılar çok net değil. Nasıl ulaştırayım?

cok tesekkurler tanterosa, mail ile olabilir. olursa eger; nawres |at| gmail

*bu arada duyuruya coreklendim resmen :)

deli degiller, mallar.

yok deli degilde ugrasicak isleri yokki.

hadi yine iyisin. lumia saf dışı
www.youtube.com

yahu herkesin bazı şeylere özel ilgisi oluyor işte. kendini kaybediyor. ya da yaşça henüz çok genç olabilirler. hayatla hiç ciddi tecrübeleri olmamıştır henüz. kimi arabayı karşılaştırıyor. kimi futbol takımını. mesela bana para verseler futbol konuşmam. anlamsız bulurum. ama ankarayı çekici kılan detaylar konusuna bir şeyler yazmadan duramam mesela. kötüleyenlere de içten içe kızarım :)

hoş ben de okudukça zaman zaman garipsiyorum bu telefon olayını ya, boşverip geçiyorum. türlü türlü özelliklerimizle hepimiz insanız işte. ama ekşisözlükte yazılan iğrenç yazıların yanında bu çok da rahatsız etmiyor.

beta'da olay'a girip "olan biten" yazısına tıklayınca söndü bendeki.

okuyana kadar sönmez o ışık. olay butonuna girip, takip ettiğiniz bir başlık var ise onu yoksa olan biten başlığını tıklayarak söndürebilirsiniz.

Zaten amacı o onun, okumadın demek istiyor.

@sumen6

mobil'deki hic bir sekilde sonmuyordu, beta'ya girdikten sonra olay butonu gene yaniyordu, ayni tasarim olunca gene sonmez heralde diye tiklama geregi duymadim.

direkt sticky notes diye bir program vardi zaten, windows 7'de gadget olarak vardi galiba.

sticky notes tarzı bir program arıyorum.

notezilla

işini yapan programlardan.

yavuz sultan selim.
4.murat

descartes. o kadar savunurum şu adamı, ama hala okunuşunu bilmiyorum. dekart mı ?

ilham iren.

Şah İsmail

sahabeler

muhitine bağlı olarak mantıklı. bağdat caddesi, sahil, nişantaşı, etiler (yokuşlara girmeden) gibi yerlerde, e-5'e, TEM'e çıkmadan mantıklı bence.

ekşiteker ahalisinde istanbulda scooter ıyla fink atan çok kişi var. hatta küçük bir vespasıyla her gün köprüden geçeni de var

yani oluyo

aslında çok mantıklı. bi kere pratik bin ve git. yakıt tüketimi çok düşük. tek sorun kışın yağmurlu ve karlı havalarda kullanamayacak olmanız.

asıl önemli konu trafik tecrübeniz. bunuda gerekli eğitimleri alarak çözebilirsiniz. (bkz: honda motosiklet eğitim merkezi)

3-4 ne demek, ben sürekli olarak bahçeşehirden etiler'e, taksim'e falan gidiyorum. geçen gün ekşi tekercilerle garipçeye gittik mesela.

hem keyif hem de ulaşım için çok güzel ve pratik aletler scooter'lar. hele de benzine bu kadar zam gelmişken kesinlikle öneririm. toplu taşımadan ucuza gelir o şekilde bi kullanımla. :))

en mantiklisi.

istediginiz sekilde bir scooterin yakit tuketimi cok az olacak, gittiginiz hic bir yerde otopark aramakla ugrasmayacaksiniz, sikisik trafikte gecireceginiz vakit cok ciddi oranda azalacak.

hepsinden onemlisi asiri zevkli motosiklet kullanmak; can sikintisina, bunalima, bas agrisina cok iyi geliyor yaptigim arastirmalara gore.

valla direk marka vermek gerekirse; Piaggio X8 - 250, Vespa 250, SYM Gts 250 gibi marka ve modeller senin işini fazlasıyla görür. Biraz büyük, güçlü ve hızlı olmasında fayda var zira kimi zaman aralardan kaçman gereken durumlar olabiliyor. Her yere de rahat rahat gidersin. Fiyatları da gayet makul.

bir adet cin mali yuki marka 150cc sukuterim var. her yerde fink atiyorum karsiya geciyorum kiz arkadasimi alip Atasehir'den Sariyer'e kadar gitmisligim var. 80 km/s'i gecmiyor ama kesinlikle yetiyor. E-5'te bile. Turk Telekom Arena'daki Madonna konserine bile onunla gittim. Koprude trafikte 3 dk da geciyorum. Mutluyum.

1- yabancı bir bankada çalışıyorum
2- hayır
3- evet
4- içiyorum.

1-yazilim
2-isimi seviyorum, isyerimi sevmiyorum.
3-yasamak icin calisiyorum.
4-spor, motosiklet, arkadaslar.

1- arıcılık
2- evet
3- bazen
4- içiyorum.

1)öğrenci
2)işim hakkındaki gerçekleri kabul ettigim sürece, mükemmel, çok seviyorum
3)yaşamak için çalışıyorum
4)basketbol gitar koşu arkadaşlar oyunlar

1- kitap tercümesi yapıyorum.
2- evet.
3- hayır. çalışmak için yaşıyormuşum gibi hissetmeyeyim diye okuduğum bölümle alakasız bir iş yapıyorum. çalışma saatlerimi de günbegün kendim ayarladığım için bunalma olayı nadiren oluyor.
4- evden çıkmak, insan görmek, gezmek tozmak, rahatlatacak bir şeyler okumak yetiyor çoğu zaman.

oha ilk cevabı veren arkadaş hayatı özetlemiş. valla billa amk.

1- satış destek
2- hayır
3- evet
4- depresyondayım!

1-mağazıcılık yapıyorum
2-fena değil
3-yoksa çalışırmıyım delimiyim.
4-sahile çıkıp yürüyorum.

1-freelance çevirmenim
2-feci halde hemde
3-hayır, gelir ve bana kalan süre anlamında freelance olduğum için memnunuö
4-istanbuldan kaçıyorum fırsat buldukça yurtiçi yurt dışı neresi olursa. istanbulda kalmam gerekiyorsa sevdiğim eşi dostu bana yemeye-içmeye çağırıyorum, dışarı çıkıyorum onlarla kahve-alkol-yemekli laflamaya. bana en iyi gelen arkadaşlarımı görmek oluyor dışarı çıkıp (evde çalıştığım için yani)

1- makine mühendisi
2- hayır. bu işi sevmiyorum genel anlamda mesleğimi seviyorum
3- evet
4- arkadaşlarımla buluşuyorum, akrabalarımı ziyaret ediyorum

ben genelde oturmamaya calisiyorum ama oturunca bir garip oluyor tabi, opera kullanmiyor falan...

oturmam, oturtmam. bilgisayar bir kişinin özelidir. adı üstünde amk personel computer.

baska evde tuvalete girmek zorunda kalmak gibi bi şey

hemen her seyimi cloud'da tuttugum icin acikcasi bana bir browser olsun, yeterli. incognito modu her seyimi halletmeye yetiyor. klavye duzeni ve touchpad bakimindan zaman zaman pc'lerde zorlaniyorum bir tek. pc'lerde touchpad tam bir iskence gibi geliyor trackpad'den sonra.

where's my water, 100 floors

Casual olarak Temple Run ve Highway Rider. Komple oyun istiyorsan Modern Combat, Gangstar, Max Payne, GTA III tabii bunlar biraz güçlü telefon isterler.

Mutant Roadkill

androidtelefonlari.com diye bi site var, satis yapiyorlar, rootlu da satiyorlar, root islemini de yapiyolar ucret karsiligi. ama basit bi islem, arastirip kendin yaparsin.

yasal degil bu arada, gbt kontrollerinde falan saklaman lazim telefonu.

e peki o zaman ben telefonuma anca 100mb lık uygulama indiricem yasal değilse?

polise yakalanmamaya bak derim.

shiftdelete.net

su an yasal sinir 100mb zaten, hatta bi ara 75mb'a dusurmus olabilirler, bunu asarsan gumruge takilir.

işini bilen telefoncunun root etmemesi için bi neden yok. tabi farklı tiplerde root yöntemleri var. hangi şekilde yapar o da ayrı konu.
root'un yasallık ya da yasadışılıkla bir ilgisi yok. her ne kadar zor bir işlem olmasa da root sırasında telefonu kullanılmaz hale getirmek de mümkün. root edilen telefonun garantisi iptal oluyor fakat ben root'lu halde verdim bir şey olmadı diyen de çok.

yahu arkadaşlar sordugum soru şu

adam 2 milyarlık telefon çıkartıyor, ama 100mb lik uygulama indirebiliyorum, fakat root yasal, mantık ne? tamam bilmiyorum işi fakat adam gibi anlatsanız boş boş konuşacagınıza

wayne hala mı aynı konu.

daha önce cevap verdimdi sanki buna uygulamaların bazıları da rootsuz sd karta kopyalanabiliyor, hatta bi çoğu da denebilir. yani 100 mb sınırın yok.

ayrıca ne indireceksin bu kadar çok onu da merak ettim. her telefonun hafızası da 100 mb değil.

@saiko abi oyun falan indiriyorum doluyo hemen ayrıca taşınmıyor maalesef


Merak ettigim şey adamlar neden yönetici iznini telefon çıkarken vermiyor, neden bu kadar uyuzlar

abi şu ayarları açıp uygulamalara gelir misin bi, orda kocaman yazıyor sd karta taşı deyü, benim dandik wildfire s'in ilk aldığım zaman htc romunda bile vardı.

root yasal ancak root lanmış cihaz garanti dışı kalır.onun da kolayı var usb jig yapılıp root falan kaldırılır.evet s3 ümü yeni rootladım 2 dakika sürmedi.

yönetici ayarları işletim sistemi olduğu için ayarlarıyla oynanıp bozıulmasın diye konuyor.

iphone jailbreak i ingilterede bile sokaklarda yapıyorlar.

quiksilver'in kadinlar icin olan versiyonu roxy, onun bir suru cicekli bocekli, rengarenk valizi vardi. baya da saglam olurlar.

4levent'te var quiksilver magazasi, cevahir'de de var.

mudo'da oluyor değişik güzel bavullar bir de küçüktü ama twist'in yeni sezonunda da vardı. ara ara tchibo'ya da güzel şeyler geliyor.

Eastpak'in Transfer serisinde çok güzel modeller renkler var. Fiyatı biraz yüksek ama arada Markafoni'de falan çıkıyor ve acayip hafif.

Benetton

beverly hills polo club f/p oranında gayet iyi. en büyük boyunu 100tl ye almıştım. tekerlek ve tutma sapı kaliteli olduğunu hissettiriyor. ykm ve boynerlerde bulabilirsin.

not: eastpak daha iyidir fakat fiyatı bunun iki katıdır.

edit: ekstradan beta.boyner.com.tr

dun dinlemistim, simdi dinleyemiyorum. sorun var ama nasil cozulur bilmiyorum, onlardan kaynaklidir belki de.

derdin illa fg dinlemek değil elektronik müzik ise www.di.fm gibi bir güzellik var.

valla hocam bu soruyu burada soruyorsan şirket şeçebilecek durumda olduğunu düşünmüyorum.

kodlama yonunden iyi degilsen proje yoneticisi olabilirsin belki, ama kodlamasi iyi olmayan bir bilgisayar muhendisi hic bir zaman cok basarili olamaz. ben yerinde olsam isi gucu birakir iyi programlama ogrenirdim. C++ C# Java falan.

yemisler seni, firma ismini kimse siklemez yaptigin/yapabildigin isler dururken.

kodlamam kötü diye it ile falan uğraşıp ayak işleri yapmada. şirket elbette önemlidir ama işin içinde o kadar çok değişken var ki. en önemlisi en azından işine giderken öf dememek olmalı. kendini geliştir ve bölüm arkadaşlarınla muhabbetini iyi tut. bir üstte denildiği gibi java veya c#'tan birisini orta seviyede bil. gelişen teknolojilere de önem ver. mobile development iyi bir seçenek olabilir.

tam tersi. yazılımda mühim olan yaptığın iştir. firma değil. mülakatta zırt diye ortaya çıkıyor zaten neyi bilip bilmediğin, kapasiten vs.

"kodlamasi iyi olmayan bir bilgisayar muhendisi hic bir zaman cok basarili olamaz"
aşırı iddialı bir laf bence, sistem mühendisleri network mühendisleri kodlama ağırlıklı çalışmıyor sonuçta.

bana yukarıda yazdığım tavsiyeyi söyleyen arkadaşlarımın burda saygısızca cevap veren arkadaşlardan çok daha iyi mühendis olduğuna eminim, ukalalık yapmak her zaman kolaydır

laz olmak lazım bi kere

çakal olman lazım. ağzın da iyi laf yaptı mı oldu bu iş.

akp genclik kollari uyeligi ile baslayabilirsin.

her şeyden önce para lazım. apartmanı dikip anahtar teslim edene kadar her şey sermayeden gidiyor, sonra evler satıldıkça önce maliyeti çıkartıyorsun, daha sonra kâra geçiyorsun.

-öncelikle paranın olması lazım. müteahhitliğin en makbülü projeye parasız girip finansmanı inşaat sürecinde çözmektir. ama onun için bile paranın olması lazım.

- arsanın olması yada arsa bulman lazım. kat karşılığı yapacaksan cazip bir orandan arsa sahibiyle anlaşman lazım.

- işin teknik kısmından anlamıyorsan anlayan ve güvenebileceğin birine emanet etmen lazım. mühendis/iç mimar/şantiye şefi.

- çok iyi maliyet analizi yapabilmen lazım. yapamıyorsan profesyonel yardım alman lazım. 96 dairelik siteyi bitirip zarar ettiğini işin sonunda farkeden müteahhit tanıyorum.

- piyasayı çok iyi tanıman lazım. malzeme alırken tahmin edemeyeceğin kar ve zararlarla karşılaşabilirsin. bunun sebebi de dolandırılman yada finansmanda yaşadığın sıkıntılar olabilir.

-küçük düşünmemen lazım. trilyonlar yatırdığı projeye 3.000 liralık tabelayı çok gören sonra da benim daireler neden satılmıyor diyen müteahhit tanıyorum.

gerisi genel piyasa şartları.

çevren olması lazım. boş bir yerde arazi bulacaksın veya kat karşılığı alacaksın.

usta ve işçiler bulman lazım bunların kişi başı günlük yevmiyesi bölgeye göre değişmekle birlikte 60tl-100tl arasıdır. bu ücreti karşılayacak ve diğer malzemeleri alacak paran olması gerekir.

aletlerin olması lazım en basit olarak maladan, iskeleden tut arabalara kadar.

binanın projesi için mimar ve değişik branşlarda mühendisler lazım bunlara proje çizdireceksin ve denetim için şirketlerle anlaşmalısın.

belediyeyle aranın iyi olması lazım yoksa zorlanırsın izin vb. konularda.

ayrıca yaptığın evi bir an önce satman gerekir.

özet: para, usta, işçi, malzeme, çevre

herşeyden önce tecrübe gerekli.

o yüzden bence internet başından kalk bir inşaatta çalışmaya başla.

para olması yeterli ama çok para olacak .)

evvela cevren olacak herkes seni taniyacak belediyeye tapuya gittin mi welcome cay kahve diyecek yoksa belediyeden dandik bir yaziyi bile cikartamazsin. elinde para bol olacak bol bol yedirecen. mevzuati cok ii bilcen kat irtfaki nedir tapu islemleri arsa paylari falan tonla burokratik si.


bir yere girip staj yapman lazim

Çözüm önerin nedir? Yani ne olmalı?

toplumun büyük bir kısmı koyun. kimse hiç birşeye ses etmiyor, etse de geçip gidiyor. İşin kaymağını yiyen yiyor.

Albay işi yüzbaşına söylüyor, yüzbaşı teğmene, teğmen de ya direk ere, ya da uzman çavuşa söylüyor, ülkede herkes elindeki işi başkasına yıkma peşinde. En altta olanlar da eline alıyor işte böyle durumlarda.

sehit, sehitlik diye bisey bulmuslar, bunu diyince akan sular duruyor.

adamin gencecik oglu birilerinin sikinin keyfine oluyor, ama sehit diyorlar, iki gaz veriyorlar adam da 'bi oglum daha olsa onu da gonderirim, vatan sagolsun' diyor.

kandirilmaya bu kadar musait, cocuklarinin olmesine bu kadar gonullu insanlar varken kaymak tabakaymis, yukardakilermis, kimseyi suclamamak lazim.

askerde öğreniyor insan türkiyedeki askeriyenin neden bu kadar büyük olduğunu neden bu kadar çok askere ihtiyaç duyulduğunu.
en sonunda da askeriyenin yarı yarıya küçülse hiçbir şey kaybetmeyeceğimizi hatta yüksek meblağda kar edeceğimizi.
erler rütbeliler için var anlayacağın.

sakarya'da var benim bildiğim uzaktan paralı.

hatta buymuş:
www.uzem.sakarya.edu.tr

emba.maltepe.edu.tr

ahmet yesevi universitesi var bir de, tek amaclari parasini alip, erkek ogrenciler icin askerligi tecil ettirmek.

atılım da var. iş arkadaşım 5 sayfa copy paste master projesi yapıp mba mezunu olmuştu, ondan önce hiçbir dersine gitmemişti, her dönem bütün derslerden kalıyor, bölüm sekreterine telefon edip f leri c yaptırıyordu.

üzülürüm başta 'acıdan kaçma' eylemi olur bende.o ortamı terk ederim önce.sonra gerçekten böyle miyim diye düşünürüm,sonra nasıl düzeltirim diye düşünüp bu durumu paylaşabileceğim arkadaşlara konuyu açarım.bana samimiyetle cevap vereceğini düşündüğüm arkadaşlara,sonra kendim faaliyete geçerim,test yayını yaparım,olumlu sonuç verdiğinde sorun çözülmüş olur.

ben insanlara kötü şeyler söylemem,o durum ortaya çıktığında susarım sadece.karşıdaki tarafın yüzüne bakarım o susmuş halimle,oradan şu anki halini beğenmediğimi susarak ifade ederim ama öyle dikkat ederim ki onu rencide etmek istemem ve diğer insanların da bunu fark etmemesini isterim.

hani ben de bikaç kere maruz kaldım da baya kötü oluyor insan.söyleyeceksem de yalnızken çok kibar,karşıdakinin gururunu incitmeden ve karakteri hakkında ileri geri konuşmadan nazik,temiz bir üslupla anlatırım.zaten böyle anlattığımda karşıdaki taraf cephe almaya değil kendini o konuda sorgulama durumuna giriyor.e bu da 'yapıcı eleştiri' kısmına giriyor ki olması gereken de budur.

bana söylenince düzeltmeye çalışıyorum bence düzeltiyorum da bir nebze.. ama işte insanın adı çıkacağına canı çıksın.

soyleyen kisiye bagli bence, deger verilen biri soylese bi yanlislik olabilir mi diye dusunulup duzeltilebilir varsa yanlislik. ama bos beles biri soylese 'sana ne lan got' ile geri puskurtulur.

ne söylediğine bağlı

ağzın kokuyor falan derse ve bu bir hastalıksa diş fırçalıadığın halde kokmaya falan devam ediyorsa düzeltilemiyorsa yapacak birşey yoktur insan üzülür tabi

ama ne biliyim esnerken ağzını kapat falan gibi birşeyse düzeltmeye çalışırım tabi.

Ben insanaların olumsuz özelliklerini onlara söylemiyorum yada çok yakınımdakiler hariç söylemiyorum kardeşime falan söylerim yada çok yakın arkadaşıma falan böyle yapıyorsun insanlar hakkında böyle düşünüyor falan gibi ters tepmeyecek şekilde söylemeye çalışırım ama ters tepersede tepsin önemli değil.

peki aranın iyi olduğu kişi söylerse ama bunu kötü bi üslupla söylerse? örnek vermek gerekirse, "bi baltaya sap olamadın ne okuyosun ne çalışıyosun" dese ne yaparsınız? söyleme şeklini geçtim aslında o kişinin sizin için düşündüklerinin bu yönde olduğunu öğrenince ne düşünürsünüz? ben şahsen üzülürüm ve kesinlikle gaza gelmem oturur ağlarım.

şimdi gerçekler diye bi durum var hakkaten öyleyse birazda kendinde araman gerekli,

şöyle açıklayayım arkadaşın okulu bitirmiş işe başlamış evlenmiş askere gitmiş gelmiş ev araba alma derdine düşmüş yada çocuk derdine düşmüştür sende hala okulum bitsin daha askerlik varfalan dertlerindeyken arkadaşına sen ne anlarsın bu işlerden falan dersen sana söylediği sen önce bir baltaya sap ol lafı çok da ağır kaçmamalı ama

kakara kikiri yaparken incitmek için söylemişse o zaman ağır olabilir.

ben örnek vermiştim onu yani öyle bi durum yok aslında

üzülüyorum tabii ama genelde bişey yapmıyorum. ve konuşma tarzım biraz iğneleyici olduğu için sorun olmuyor. çevrem alışkın zaten.

banksy reyiz! 18 yani.

16

5,6,12 veya 17. ama en güzeli 5'le 12.

9.

4 yahut 20.

4 ve 5

son tahlilde 5.

flip clock diye geciyor.

edit: www.ebay.com

bun designda satılıyordu benzerlerinden bir ara. cevahir'de bir stand mağazaları vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Bundan çok daha iyisini İzmirde kıbrıs şehitleri caddesinde bir kitapçıda görmüştüm. 300-400 gibi bir fiyatı vardı almadım. Şimdi bu duyuruyu görünce aklıma tekrardan düştü.

Şu siteden kargosuz getirtilebilir: s.dealextreme.com

flip flop diye kalmış aklımda. diyorum niye bulamıyorum :)

yalnız bunlar da çok çirkinmiş bee
bun desingda zaten yok

ben de aradım bir zamanlar lakin yok, bulamadım. bir keresinde istanbul'da bir hediyelik eşyacıda gördüm tesadüfen, o zaman da fiyatı 200 lira gibi bir şeydi.

benim de oyle, duzenli olarak gunde bikac tane en begenilen entrym kotuleniyor. aciklamasi yok, entrylerinden birinde dusuncelerine ters bisey goren ezigin biri ibneligine yapiyor.

peki bir kişinin bir entrye attığı 10 oyun hepsi sayılıyor mu ? öyleyse çok saçma. bak artık ne yazsam kötülenmeye başladı.

öncelikle (bkz: seovi)

bir kişi 10 oy veremez bir entry'e. sadece 1 oy verebilir.

the wire.

gangsta kültüründen pek hoşlanmıyorsan sıkabilir gerçi. ama seviyorsan x2 keyif.

sfu veya oz.

3u de cok iyi, hatta 4u de, en iyileri oz'dur ama

OZ izlemeyene adam demezler bizim memlekette.

the wire'a mesai harcamaya hazırsan hiç durma başla. six feet under daha kolay izleniyor. oz bence biraz kofti bi dizi.

benim kıstasım kalite. akıcılık-durağanlık önemli değil. dizinin yeri geldiğinde psikolojik-sosyolojik okumalar yapmasını, karakterlerin derinliğine inmesini istiyorum.

Kesinlikle Six Feet Under. Dünyanın en kaliteli ve en etkileyici dizisidir SFU. Bitireli çok oldu ama, hakkında hâlâ bir tane bile entry girebilmiş değilim. Yazamıyorum çünkü. Yakışmadığını düşündüğümden yazamıyorum gerçekten.
Her izlediğiniz bölümde hayatın gerçekleri yüzünüze yüzünüze vursun ve her bölümde bir şeyin daha farkına varıp önemini anlamış ve yumruk yemiş misâli olmak istiyorsanız durmayın, SFU size göre!

Personel servisi vardir o tarafa illaki ama ogrenciler binemiyo bildigim kadariyla.

pendik ve kartal'a servisler olduğunu biliyorum ama kozyatağını bilmiyorum. yine de büyük ihtimalle o pendik kartal servisleri zaten kozyatağından geçiyordur. öğrenci için konuşuyorum tabii.

primum vivere deinde philosophari.

yani diyor ki önce yaşamalı, sonra felsefe yapmalı.

İnsan her koşula uyum sağlayıp adapte olabilir, ne yapıp neyi yapamayacağını bilir. Bu yüzden kendini farkında olan bir insan tüm ömrü boyunca bir amaç edinebilir ve yeni şeyler öğrenerek kendini geliştirebilir.

Benim önemli hayat felsefelerimdem biri bu

yok. her gecen gun degisebilir, hayatimi kapsayacak bir sey yok

"kınadıklarınızı yaşamadan ölmezsiniz!" sözü çerçevesinde tuhaf ya da bana ters bulduğum bir şeye hemen tepki vermek yerine kendimi o tuhaflığı yapan insanın yerine koyup öyle düşünmeye çalışıyorum. önceden böyle düşünmediğim için çok zor oluyor bazen ama uğraşıyorum. empati hayat kurtarır.

anı yaşa!

koy gotune rahvan gitsin.

zamanla..

"hayatta herşey var" , iyice düstur edinmeye çalışıyorum.

+iyi gibi mi bir cok şey?
-evet.
+o zaman devam:)

+kötü gibi mi?
-evet.
+iyi gibi olması için bişeyler(herşey) yap.

ayran, lahmacun & rock'n roll

"bir şey olmuyorsa daha iyileri olacağı içindir."
"eşşeğini sağlam bağla sonra tevekkül et."

son olarak da;
"işi bilicen, işe gitmiycen."

"mutlu olmaya çalış"

oha lan oturup tek cümlelik felsefe düşünmüşler bir de.

"hallederiz"

içses
-yapabilir miyim?
dışses
-mına bile korsun olm

:challenge accepted:

ne kadar az bağımlılık ne kadar az şeye ihtiyaç duymak; (o kadar özgürlük) kendi kendine yetebilmek, (mutluluk, huzur, sağlamlık)
içinden geldiği gibi istediğin gibi yaşamak; (ruh sağlığı, huzur, mutluluk)

guzel, cok guzel degil.

normal 1 kız işte.

gerçi millet buna taparken bu senin kız da tanrıça olabilir:

p.twimg.com


(bkz: hollanda danimarka maçındaki güzel varlık)

bir de odası çok dağınık - kalabalık. buradan doğru yordu beni.