ornekleri kendileri alıyor, alması gerekiyor.

tuv de yapabilir analizi sanırım. ya da uni ler de yapar.

üniversitelerin laboratuvarlarında yapıyor olmaları lazım. emin olamadım pek gerçi şimdi.

çevre ve/veya kimya mühendislikleri yapıyorlar. buralara danışınız.

ayrıca resmi özellik taşıması için üniversiteler veya tüv tübitak gibi kurumlardan teknik rapor almanız gerek diye biliyorum, yanlış olduğunu sanmıyorum.

bizim bölüm yapıyo bunu,hatta yapmış bi de duyurmuş, ben de bu vesile ile duyurmuş olayım ankara'nın içme su raporunu. illa yaptırıcam diyosanız, analiz labaratuvarları diye bölüm var sitede:

enve.metu.edu.tr

ayrıca okumak isteyenler için,bölüm başkanımızın açıklaması :

enve.metu.edu.tr

girip uzun uzun okumak istemeyenler için özet :
çıkış parametreleri temiz,koliform seviyesi normal,THM(kanser yapıcı madde oluşturabilen madde)ler de normal . yalnız evlere dağıtılırken ara dezenfeksiyonun yetersizliği nedeniyle evlere girerken koliform seviyesi yüksek, ama parametreler ve THM yine de kabul edilebilir düzeyde. yani ankara'nın suyu bakteriyolojik olarak sorunlu :) hasta edebilirmiş.

hıfzısıhhaya gidip önce şişe alacaksın sana numuneyi nasıl alacğını da anlatırlar, numuneyi alıp tekrar hıfzısıhhaya gidip numuneni verebilirsin, sadece mikrobiyolojik analiz yaptıracaksan ona göre ücretlendirmesi olur, yok diğer şeylerede bakacaksan hıfzısıhha yaparmı bilmiyorum ama gıda laboratuvarlarını arayıp su analizi için yetkilendirilmiş olanlara yaptırabilirsin. işyerinde olsaydım sana masrafınıda söylerdim. ama internetten arayabilirsin.

cumartesi gündüz bütün eczaneler açık.

eczaneler cumartesi gunleri de açık oluyor akşam 7, 7 buçuğa kadar. senin gördüğn liste gece nöbetçilerinin listesidir

cumartesi yarım gün açıktır eczaneler.
sadece nöbetçi eczaneler öğleden sonra da açıktır.

cumartesi eczeneler tum gun aciktir. calisma saatleri hafta ici ile aynidir.

tüm gün mü yarım gün mü? neye karar veriyoruz?

cumartesi yarım gün,nöbetçiyse sebbaha kadar.

bölge eczacılarının kararıyla belirlenir bu. çoğu bölgede cumartesi günleri de hafta içleri gibi tam gün açıktır eczane. yarım gün diyenlerin bölgelerindeki eczacılar öyle karar almışlardır muhtemelen. nadir görülen bir durum bu. yedi buçuğa kadar açık bu dönemde eczaneler. yaz saati uygulaması bitince de yediye kadar açık olurlar.

firefox 2'de vardı bu özellik , n saniyede bir refresh et diyebiliyordun.
elimdeki ff3 sürümüne baktım göremedim ama.

greasemonkey ile yapılabiliyor.

ben şu script'i kullanıyordum:
userscripts.org

firefox'da reload every eklentisiyle da$ gibi yapiyorum. hem sayfada post varsa uyariyor aman diyim yanlis yapmayalim diye. daha saglam bence, daha pratik greasemonkeyden;

addons.mozilla.org

reload every eklentisi yapıyor only'nin dediği gibi. tab mix plus eklentisinin de bu özelliği var. yani tmp kurcaksan reload every'ye gerek kalmaz.

phrosty.phoenixlabs.org

burda pg 2'nin vista ile uyumlu olduğu söylenen bir sürümü var. kendi bilgisayarımda -ki vista yüklü kendisinde- denedim, çalıştı.

(sizi burada görmenin şaşkınlığını yaşarken, iyi günler ve tekrar sözlükte yazmaya başlamanızı diliyorum.)

(bkz: pharmaton)

(git: 19846)

@want2die: malesef öğrenci değilim ve çoğu zaman fiziksel güce ihitacım oluyor.
solgar vm 2000 deneyeceğim bakalım.

bu tarz sorulara otomatik olarak solgar vm2000 cevabını veriyorum. ben çok faydasını gördüm, dene derim.

@want2die bunlar vücutta falan birikmez ehehe. yok öyle bişey.

vitaminleri karşılaştırın, içeriklerinin büyük bir kısmının aynı olduğunu görürsünüz zaten. bir de vitamin hapları için "bu hap bana yarıyodu, diğeri hiç yaramadı" demek birazcık psikolojik.

mesela centrum'da lutein var ekstradan (göze iyi geliyor), one a day'de değerler çoğunlukla günlük alınması gereken miktarın da üstünde falan filan ama genel olarak aynı maddeler var hepsinde.

ama solgar'ın vm2000'i bunlara göre çok daha aşmış bir ürün içerdikleri itibariyle. bütçenizi sarsmıyorsa onu alın.

abi 30'luk kavanoz 24 lira mı ne. alınır heralde. strese girdim ya. üstüme gelmeyin.

(bkz: animal pak)
yuh evet:)

zorlayarak mutsuz ilişkiler yaşayacağına böyle olsun daha iyi. kendini iyice olumsuz bir hale sokup, olmaz zaten deyip önüne gelen fırsatları da tepmemek kaydıyla, hayatı bu konuda oluruna bırakmak daha hayırlı olacaktır senin için.

soru eki mi'leri ayıranlar ile "yalnız" diyenlerin şansı daha fazlaymış, öyle duydum.

abi naptın sen adam 25 yaşındayım hala sevgilim yok diyor sen hala imla derdindesin :)

insanlar sevgilisiz yaşar.

kız olsam 25 yaşında hala şu imla hatalarını yapana sevgili olmazdım ben. o açıdan belirtmek istedim. ciddiyim yani cevabımda.

ya orası öyle de, 25 yaşında hala hiç kız arkadaşın olmasa imlayı falan bu kadar umursamazdın belki.

yaşadıklarımı,hissettiklerimi anlatmak isterken gözden kaçanlardan biride buymuş demek.Zaten hayatı kaçırdım ben “nerede yanlış yaptım” sorusunu cevaplarken.Evet “cevaplarken” çünkü yazıldığı gibi “geniş zamanlı” bir kelimeydi ve o kadar geniş bir zamanımı aldı ki yorgunluğum, dertleşirken “biliyor musun; kırk yaşında bir çift göz var karşımda,silkin ve kendine gel daha çok yolun var” dediğinde arkadaşım, bu sözlerden güç alarak sadece biran genç olduğumun farkına vardım ve sayılı anlardan biriydi. Kibritsuyu eleştirin için teşekkür ederim, gözden kaçırdığım bir şeye önem vereceğim artık

mrtksn :
Aslında en büyük sorunum özgüven eksikliği. Kızlardan hoşlanıyorum platonik aşklarım çok oldu sevmediğim,sosyal ilişkiler kuramadığım bir ortamda büyüdüm

insan yalnız başına yaşayabilir, ancak bu bir eş ile yaşamaktan çok daha zor olur. yalnızca duygusal anlamda değil, düşünsenize mesela, yalnız başınıza yaşayarak 50 yaşına geldiniz ve hastalandınız. size böyle bir durumda bakabilecek bir eşiniz, çocuklarınızın olması lazım. sırf bu yüzden bile herkesin bir eşe ihtiyacı var. :)

ancak kız arkadaşınızın olmamasını dünyanın sonu olarak da görmeyin. daha gençsiniz, sizin yaşınızda bir sürü yalnız insan var.

yalnızlık çekiyorsanız... hayatınızda bir şeyleri değiştirmeye çalışın, biraz daha sosyalleşmeye çalışın, yeni insanlar tanımaya çalışın ne bileyim.

kendinize güvenemiyorsanız... kendinizle barışık olun, tüm iyi ve kötü özelliklerinizle kabullenin kendinizi, herkes gibi sizin de iyi ve kötü yanlarınız var ve kimse tam olarak sizden daha iyi değil.

eğer kimseyi sevemiyor, herkeste bir kusur buluyorsanız... kendinizin de mükemmel olmadığını unutmayın. insanları iyi yönleriyle görmeye çalışın. kimse hayallerinin erkeğini/kızını bulamıyor maalesef.

(merak etmeyin, bir kız arkadaşınız olunca da yepyeni sorunlar ortaya çıkacak. hatta yalnız geçirdiğiniz günleri özleyeceğiniz zamanlar bile olacak. ama ömrün sonuna kadar yalnız yaşamak çok çok zor bir şey)

@kibritsuyu imla hataları yapanların sevgili konusunda şansı daha fazla diyorsan fazla iyimsersin bence :)
edsy aslında bu bir sorun mu değil mi belli değil ki.aşık olup,ya da hoşlanıp mı yalnız kalıyorsun yoksa kimseye duygusal yakınlık hissedemiyor musun?birincisiyse çözümü vardır bir şekilde tabi ama ikincisiyse zaten sorun etmeye gerek yok.

mtksn

maalesef yaklaşık 25 yıldır özgüven eksikliği benimle beraber  AOF okuyorum anca dersler için gittiğim dershanede iletişim içinde olabiliyorum ve mutlu olduğum anlarda aynı ortamda geçmiştir. En önemlisi sevgilim olsun,yalnız kalmayayım diye istemiyorum ben bunu
hayatımda büyük bir eksiklik olarak görüyorum bir kız arkadaşı ve eksikliğini hissediyorum,beni tamamlayacağını düşünüyorum. El ele dolaşalım Kızılay meydanında buluşunca sarılıp öpüşelim filan gibi sık rastlanan örneklere benzeyen bir ilişki değil aradığım

@aynali hoşlanıp yalnız kalıyorum :(

İnsan içine karışın biraz daha, yeni arkadaşlar edinin. Kız arkadaş dediğin günün birinde bacadan düşmüyor içeri.

sevgili '386 dx' aksini iddia etmiş ama kişisel tecrübelerimden bir gün pat diye, en olmaz yerde bir sevgiliyle karşılaşacağınızı düşünüyorum. diğer taraftan sevgilisiz yaşamak bir boşluk yaratır evet, lakin bu bir sorundur diyemeyeceğim. eğer o boşluğu dolduracak bir uğraşınız/amacınız varsa kendinizi yalnız hissetmezsiniz.

bir de şunu ekleyeyim. kız arkadaş gelir kız arkadaş gider o mevzu değil. öyle fantastik aşk mevzusu da herkese nasip olmaz.
bence derdin bu olmasın. sana özgüven kazandıracak nitelikler kazanmak olsun. sonrasında kız da olur, ortam da.
ve birşeylerle uğraşıp, başarılı olursan böyle kendini dinleyip durarak depresyon denizine dalmazsın.

Aynı şeyleri psikiyatr da söylüyor evden çık bir şeylerle uğraş hatta işe gir …
Galiba en doğru olan bu ama sanki üzerimde tonla yük var ve hiçbir şey yapamayacağım gibi geliyor bu yüzdende hep bir kısır döngü…Umutsuz vakayım galiba

pskiyatrik yardim al diyecektim ama onu da yapiyorsun anlasilan. e biraz kıçını sık o zaman söyleyecek başka bişi kalmadı.

Sana sunulan cevaplarin en işe yararını en mantıklısını sunayrum, fevkalade bi' insanımdır, kıymetimi bilirsin insallah-u teala.

Prenzentabl birisi olduğunu varsayarak -ki düşük bir ihtimal:
Bi' bağyan giyim mağazasında satış elemanı olarak işe başla. Karı-kızla olan diyaloğunu arttır.Farklı olur, açılırsın, açarlar.
Prenzentabl biri değilsen de, prezentabl ol.

28 olduk 35 e az kaldı şaka gibi

@edsy iki yıl daha olmuş bu son entryi yazalı 30'a ayak basmışındır durum şu an nedir edsy?

@fransızkalanadam simdi bir sevgilim var ve hayatımdan memnunum ozguvenim cok daha yuksek yani heryonden artidayim

bir soru da benden:
ortadaki kimdi acaba? siması tanıdık geliyor ama?

ortadaki thomas hitzlsperger.
resmin büyük boyunu bulamadım maalesef, bulabildiğim en büyuk resim buradakiyle aynı.

ortadaki; zamanın (2000 - 2001 sezonu) menajeri john gregory

- depeche mode - enjoy the silence
- alphaville - big in japan
- ace of base - all that she wants
- modern talking - you're my heart, you're my soul

GNR - Sweet Child O'Mine
Skid Row - 18 and Life
klasik bile sayılabilir ama sanırım istediğin de bu tarz bişeyler?

evet, şarkıların tarzı önemli.

mesela benim beğendiklerim,
laura briniagan-self control
rem-losing my religion
joe coker-unchain my heart

işte bu tarz parçalar.

dolapdere big gang in coverladığı parçaların orijinalleri olabilir. losing my religion var mesela aralarında.

70 küsürlerde boney m kool and the gang felan var
bir de çok klasik chic- good times

80ler mi dedin?

tam adamina denk geldin... heheh

hemen yazalim

toto-africa
laura braningan - self control
blancmange - living on the ceiling
lionel richie - all night long
stevie wonder - I just called to say I love you
depeche mode - everything counts

bana kalsa daha da yazarim ama, su anda en favori olanlar bunlar

Duran Duran - Hungry Like The Wolf
Devo - Whip it
Twisted Sister - I Wanna Rock
UB40 - Red Red Wine
Bon Jovi - Never Say Goodbye
Europe - The Final Countdown

whitney houston - i wanna dance with somebody

kimse yazmamis yahu 80lerin fragman muzigidir bu sarki

tek gecerim
bonnie tyler- total eclipse of the heart

su ana kadar yazilmamasindan dolayi da butun duygusuz suser'lari kiniyorum burdan.

visage - fade to grey
soft cell - tainted love
ultravox - passing strangers
spandau ballet - gold
erasure - sweet dreams
corey heart - sunglasses at night
bad boys blue - come back and stay

maria magdelena- sandra
life is life - opus
relax - frankie goes to holywood

abi zaten aşırtmayı deneme, orada idman var mesela orada bile zor oluyor aşırtma ile gol. vurur gibi yapma ile de kaleciyi geçiyosun bazen ama onla da ugraşma.

valla ben yön verip vurduktan sonra geri tuşuna falan asıyorum yerden gidiyor top bazen, böyle yönlerle değişik bi şeyler yap işte vururken:P

ben vurur gibi yapmayı kullanıyorum arkamda tazı gibi koşturan yoksa,en kolayı o gibi geliyor bana.
ama daha kolayı gözün yardımcı forvet arasın,şöyle arkadan gelen defansı bi ters köşeye yatırıp pas verdin mi kale bomboş olur.
ya da boşver pes 2008 i,bir iki ay daha takıl pes 2009 çıkçak ona başla.geçişlerde baya zorlanıyoruz zaten her sene, onu yaşamamış olursun.büyük ihtimalle değişir kaleciyle karşı karşı kalma sistemi.

yerden plase iyidir bu durumda. hafif bas. biraz da alışınca en kral kaleciyi bile tavşan gibi çalımlarsın.

aşırtma için en kolay yol:
topu durdurun R2 (RT) tuşu ile
L1 (LB) + X ile aşırtın.

kısacası aşırtma vurmadan önce topu durdurun. çok daha kolay olduğunu göreceksiniz.

kendinize bir yön belirleyin hızlandırma tuşundan parmağınızı çekin. kaleci yaklaştığı anda tekrar hızlandırın oyuncuyu gerisi boş kale zaten.

şutun arkasindan hemen pasa basmak da kaleciye fake atmak demektir cogu zaman ve penalti-kirmizi kart ile sonuclanmasi olasidir.

tabi bunu sadece kaleci ile karsi karsiya degilken degil, baska zamanlar da yapabilirsiniz calim icin.

ikinci bir yontemse, direk kaleci ile karsi karsiya geldiniz, gittiginiz yonun 90 derece asagisina ya da yukarisina ani donus yapin sonra da gecin kaleciyi.


oynaya oynaya alisirsiniz. gerci o zamana kadar da pes 2009 cikacak : )

kendimden anlatıyorum:
sigarayı istediğin kadar iç ama kesinlikle dumanı ciğerlerine yollama. ağzında 1-2 saniye tut, üfle. göreceksin sıgaranın tüm anlamı yok oluyor. kendi kendine sıgara alışkanlığın tespih sallamak ya da tırnak yemek gibi başka bir şeye dönüşür (ben günde 3-4 paket peynirli crax yemeye başlamıştım).

birden kesmek en iyisidir.. nikotin bantlarının işe yaradığını söyleyenler olsa da bütün olay kişinin kendisinde biter. yani siz bırakmak istemezseniz nikotin bantları vb. hiçbir fayda etmez. kısacası bu gibi şeyler daha çok sigarayı bırakmak isteyen kişiye yardımcı olmak içindir, sigarayı bıraktırmak için değil.

sigarayı aklınıza getirmemeye çalışın, mümkünse size sigarayı hatırlatan şeyleri uzaklaştırın. ne bileyim, mesela küllük, kibrit, çakmak vb. şeyleri ortalıkta bırakmayın. kendinize yeni bir uğraş bulabilirsiniz, yani sizi oyalaması için, sigarayı aklınıza getirmemek için. erkeksiniz galiba :), kadınlara örgü örmelerini falan söylerler mesela, puzzle falan gibi şeylerle de uğraşabilirsiniz.

sigarayı kendi iyiliğiniz için bıraktığınızı söyleyin kendinize. buna inanın.

(şu yazdıklarım çok klişe şeyler oldu ama yine de yazayım dedim, ehe mehe.)

bu arada, nikotin bantlarını reçetesiz olarak alabilirsiniz eczanelerden.

Tamamen psikolojik olarak birakmak gerekiyor, yoksa bir musibet bin nasihatten iyidir durumu gelecek...

Bir de bir kitap var demislerdi gercekten ise yariyor diyorlar, heralde psikolojiyi etkiliyor zaten okuyunca

yavaş yavaş bırakın.
bu sözümden azaltarak bırakmak aklınıza gelmesin. her arkadaş kendinden örnek vermiş. bende kendimden örnek vereyim. 2 yıl evvel doktor bana kalp rahatsızlığımdan ötürü sigarayı bırakmam gerektiğini söyledi. ben 7 ay evvel bıraktım sigarayı. bu da demek oluyor ki 17 ay bırakmak için cebeleşmişim.

bu çebelleşilen 17 ay'da şöyle geçti: ilk olarak bıraktım 2 ay, sonra yine başladım 1 ay kadar içtim. sonra bi 3 ay bıraktım, sonra yine başladım. 7 ay öncesine kadar ara ara bırakmalarla geçti ve ben şunun farkına vardım. bıraktıktan sonra canınız ne zaman sigara istiyorsa kendinize şunu söyleyin. sigarayı bıraktım sağlıklıyım!
ayrıca spor yapın: ben spor yapmayı sevmeyen biriydim. son 7 aydır spor yapıyorum. özellikle ilk 3 ay çok zor geçer. (genellikle ilk 3 ay zordur zaten)

ve en önemlisi: nargile. sigaranın bağlılık etkisini vermeden sigaranın verdiği ayarı veriyor. yani sigaranın yerini tutuyor ama nargile içtikten 1 gün sonra sigarayı aratmıyor size. ara ara gelen sigara krizlerinizi nargile ile atlatabilirsiniz. nargile bağımlılık yaparmı orası da bi muamma tabii, ama sigarayı bırakmakta kolaylık sağladı.
ayrıca şunu da belirteyim: bira yı seven biriydim ama artık onu da aramıyorum. (sigara yı bırakmakla alakalımıdır bilmiyorum)

insanimsi adlı arkadaşın önerdiği şey rivayete göre gırtlak kanseri oluşturuyor. bi temeli var mıdır bilmiyorum.

1 seneyi aşkın süredir sigara içmiyorum. benim tavsiyem zart diye bırakın. ama bıraktığınız günü iyi seçmeniz lazım. iyi bir dönüm noktası belirleyin kendinize. misal benimki üniversitenin bittiği sene, son finalin ertesi günüydü. valla mantıken ne kadar anlaşılır bilmiyorum ama, bir daha benzer bir gün yaşayamayacağım için sigarayı da bir kere bile içmedim.

zart diye ve ilaçsız bırakmanın kötü yanı, hayatının aşkından ayrılmış gibi bir üzüntü yaşıyorsun, ağlıyorsun filan. ama onlar da geçiyor.

quitnet.com öneririm bir de.

bir tarih belirleyip o tarih gelene kadar baca gibi iççen. öyle içicen ki tiksiniceksin. bırakayım artık lan bunu diyeceksin o derece. bir de hangi durumlarda sigara yaktığını not edersen gün içinde, daha sonra plan program dahilinde bu zamanlara (iş çıkışı, yemek sonrası vs) alternatif bulman kolaylaşır.

ayı gibi kilo almamaya da dikkat et tabi ehoehore

azaltmak kesinlikle olmuyor abicim hiç deneme. daha önce en az 3-4 defa azaltarak sigara bırakma deneyimlerim olmuştur. ortamın olduğunda arttırıyorsun hemen sigarayı. ben 7 aydır sigara içmiyorum. ocak ortalarında karar verdim bırakmaya 1 şubat ı tarih koyarak o gün bugündür içmiyorum. tecrübelerime dayanarak zorluk dereceleri olarak ilk hafta, 15 gün ve 1 ayı sigarasız atlattırsan gerisi kolay olur. ama kesinlikle kafada bırakman gerekir sigarayı. "yok moralim bozuldu" "yok kız/erkek arkadaşımdan ayrıldım" "yok iş bulamadım" gibi sebepler için efkarımı bir sigara dağıtır düşüncesi içine girersen olmaz abi. bıraktım mı bıraktım bitti. yeter ki iste.

1.5 yıl civarında bir süredir içmiyorum. aklıma bile gelmiyor.

günde 2 paketten 10 yıl kullanmıştım. bir gün içerken o kadar mantıksız geldi ki yaptığım dolu paketi fırlatıp attım. o günden beri de içmiyorum. bırakmak için öncelikle sigaradan tiksinmelisiniz. izmaritleri bir bardak suya doldurun ve ertesi gün koklayın. sigara içmeyenlere kokunuzun bu şekilde geldiğini bilin. sigara içilen ortamların sigaradan arındıktan sonra ne kadar ferah olduğunu görün. açın youtube'de aratın kangren, kanser, sigaranın etkileri vs vs diye. açın izleyin ve kendinizi soyutlamaya çalışın ondan.

sigarayı seven biriyim ne demek allah aşkına? ben bağımlı ve salağım kendime zarar vermekten hoşlanıyorum demek? bu söylediğime alınmayın ben de böyleydim ama seviyorum derseniz zor bırakırsınız.

nikotin bandı deneyeyim demiştim ama ne yazık ki bir etkisini göremedim onların. çok aşırı nikotin canınız çektiğinde gerçekten işe yarayan tek şey nikotin sakızı. onu da her dakika çiğnemeyeceksiniz günde 1 bilemediniz 2 kere ciddi manada kriz öncesi alıp bünyeyi rahatlatacaksınız. yavaş yavaş azalıyor zaten krizler.

ayrıca piyasada "sigara bırakılmaz ara verilir" gibi saçma saçma laflar dönüyor. iradesiz insanların laflarına kulak asmayın. zira bırakabilirseniz hiçbirinin götünün yemediği bir hareket yapmış olacaksınız.

kısa bir anektod anlatayım. sigarayı bıraktığımın sanıyorum ilk haftalarında her zaman sigara aldığım marketten yine alışverişi yaptım. içerde bakkal arkadaş ve bir müşteri daha vardı orta yaşlarda. otomatik eli sigaraya gitti çıkardı. "bıraktım içmiyorum" dedim. ne kadar olduğunu sordular 1 2 hafta dedim. orta yaşlı adam elini uzatıp "helal olsun sana ben yıllarca denedim bırakamadım işallah başarırsın" dedi. ayrıca bıraktıktan sonra ailemin sevincini görmek gerçekten güzel bir şeydi. sigara içmek sevilecek ve özenilecek bir şey değil, içmemek öyle.

umarım başarırsın.

o değil de o güncellemeler,facepackler logolar nerde bulunur?

www.turksportal.net

Antrenör dereceleriyle ilgili olabilir mi sorun acaba?Antrenörle anlaşma imzalamadan hangi konuda iyi olduğunu "derece" türünden nerde görebilirim.

training -> coaches -> auto assign all yapın bi kere, işinize yarar.
antrenörlerin üstüne tıklayarak coaching özelliklerini görebilirsiniz, mesela

fitness 15
coaching goalkeepers 10

falan filan işte.

Onu biliyorumda antrenman ekranında antrenörlere geldiğimizde en altta hangi antrenmanın kaç yıldızla yapıldığını gösteriyo bu yıldızlar sanırım antrenörlerin yetenekleriyle alakalı.O yıldızları nasıl arttırabilirim bende çok düşük seviyede belkide o nedenle futbolcu o kadar iyi gelişemiyo..

o yıldızlar antrenörlerinizin ne üzerine çalıştığına bağlı. hiçbir şey değiştirmeden bırakırsanız tüm antrenörler tüm antrenman türlerinde (goalkeeping falan filan işte) çalışır. dediğim gibi auto assign all yaparsanız o yıldızlarda artış göreceksiniz. yıldız sayısını yeterli bulmuyorsanız yeni antrenörler alın ya da hali hazırdaki antrenörlerinizi değiştirin.

bazı antrenörler de "first team coach", "youth coach", "fitness coach" vb. kontratları olduğu için her şeye el atmayabilir. tüm antrenörlerinizle "coach" olarak anlaşmaya bakın.

Peki ilgilimi özelliklerin artmasında?

tabî ki.

Aramaya inanarak bunu buldum.

forum.turksportal.net

Aynısının türkçesi sanırım..

subtitle workshop'ı denediniz mi?

filmlerinizi bilgisayar ortamına çeşitli isimlerde gruplar taşır, bu grupların adları release (yayım) olarak geçer, örneğin aXXo, unSEEN, uSk, DiAMOND gibi. eğer elinizdeki filmin isminde böyle bir release adı varsa divxplanet gibi sitelerden sizdeki release'e uygun bir altyazı bulmanız daha rahat olur.

çoğu player programında "ğ" geri, "ü" ileri senkronize eder. şayet altyazı 3 sn ileriden gidiyorsa 6 ke "ğ" harfine basarsanız, zamanlamayı ayarlamış olursunuz. tabii filme uyumlu altyazı ise bu mümkün oluyor.

Sorunuza tam cevap değil ama bundan sonra başınıza gelmemesi için şu yolu deneyin:

Önce alt yazı sitesini açıp alt yazıları listeleyin. Bunlar release gruplarına göre isim alırlar. Daha sonra filmi aratıp hem alt yazısı uyan (release grubunun adından anlayabilirsiniz) hem de en çok seed'i olanı seçip indirin. Filmi indirmek görece uzun sürdüğünden doğru dosyayı seçip indirmek önemli zaman kaybı olmaması açısından...

indirdiğiniz filmin ve altyazının fps sinin uyumlu olmasına dikkat edin. 25 mi yoksa 23.976 mı 24 mü... filmin kaç fps olduğunu sağ tık>özellikler>özet kısmında "resim karesi hızı" altında görebilirsiniz. altyazıyı indirdiğiniz yerde de -divxplanet falan-yanında yazar altyazının kaç fps filme göre uygu olduğunu.
ayrıca bs player kullanıyosan ctrl + sağ ok tuşu ya da sol ok tuşu yardımıyla altyazının senronunu ileri geri alabilirsin. uygun fps de altyazı indirirsen başta bir kere ayarladın mı büyük ihtimalle kaymayacaktır bir daha. ha oldu ki yine kaydı. hemen bana gel. çünkü kayma benim alanım.

subtitle workshopla senkron yapacaksın.ilk konuşma ile son konuşmanın zamanlarını filmden tespit bu programla senkronize edeceksin.

eğer altyazı ve ses kayması bütün filmlerde oluyorsa, codec'lerinde bi yamukluk vardır. aynı iş için birden fazla codec yüklersen çakışma olur, buna dikkat et. bunun dışında, divxplanetteki bütün altyazıları dene, tutmuyosa altyazı kaydırarak izle artık ya da subtitle workshop'ta düzenle. gom player'da altyazı ve ses kaydırma özellikleri mevcut.

bende bandwidth kullanımı yüzünden surf hızı çok düşünce oluyordu bu. browser style bilgilerini okuyamadan timeout'a düşüyordu sanırım. belki alakalıdır.

opera'da resimleri göster/gösterme seçeneği vardı galiba. belki onla alakalı olabilir. actionary'nin dediği de doğru, internetin yavaşsa ya da o sırada bir şeyler download ediyorsan, arada sırada bu oluyor. ayrıca firefox kullanmanı tavsiye ederim :)

Opera yapar bazen. CSS dosyasını indiremediği oluyor. Ben işim gereği elli çeşit tarayıcı denedim, altını üstüne getirdim. Ve kesinlikle diyebiliyorum ki bu sendeki sorun opera'nın halt yemesi :) Arada bir oluyor, çözümü yok. Firefox'a geç veya sayfayı yenile. Başka çözüm yok.

torrent acıkken demıssın de, ondandır. sınırsız kabul edilebilecek kadar genıs baglantılarımız yok hala. f5 iyidir.

opera bende de bazen yapıyor bunu ama 3-5 saniye içinde toparlıyor

dns'leriniz ayarlıysa ondan da olabilir.

normal derken, normal değildir bir çok kişiye göre. ancak bunun normalliğini belirleyen pek çok faktör var:
*çocuğun zeka yaşı
*hayali arkadaşaminanma derecesi / inanca bağlılığı / hayali olduğunu redetmesi gibi

elbette riske atmayıp uzman görmek gerek ama o yaşta çocuklarda hayali arkadaşların falan çok rastlanan yaygın bir durum olduğunu duyduğumu hatırlıyorum.

çocuk lanet olası delirmiş!

evet, zeka yaşı ve inanma derecesine göre normal bi durum olarak kabul ediliyor bildiğim kadarıyla. fakat bu gibi hadiselerde temel esas şu ki, çocuğun hayali arkadaşıyla diyolaglarına ve oyunlarına ebeveynlerin ortak olmaması gerekiyor. anne veya baba bu hayali arkadaş konusunda çocuğa ayrıca bi inandırıcı unsur olmamalı.

baya bi korku filmi vardı zannedersem bu konuya dayanan. ürkütücü bişey yahu.

gerçek bir kedi alın en azından hayvan sevigi aşılanmış olur çocuğa. en iyisi bir uzmana görünmek tabi.

benim de vardı o yaşlarda, "himpi" diyordum ben de nereden çıktıysa. büyüyünce düzeliyor, en azından ben düzeldim sanırım. :)

www.arwu.org

want2die in verdiğinde 2004 yaziyor, yaniltici olmasin ama...

bu tür listelere itibar edilmemesi gerekiyor sanırım. bildiğim kadarıyla yayınlanan makale sayısı ile ilgili bu istatistikler, ve -tıp okuyan arkadaşlar daha iyi bilir ama- bildiğim kadarıyla tıp fakültelerinde belli bir sayıda insanın tansiyonunu ölçüp daha sonra buna bir rapor düzenleyip makale olarak bile yayınlayabiliyorsunuz. bunun gibi açıklar mevcut olduğu için galiba bunları suistimal eden üniversiteler var. bir boun, bir itü, bir odtü girse canımıza minnet ama geçmişte de türkiye'den giren üniversiteler hacettepe, iu gibi tıp fakülteleri olan üniversiteler diye biliyorum.

tamam itibar etmeyin güzel hoş. diğer türk üniversiteleri ne yapıyor? armut mu topluyor :)

birde unutmadan yok tansiyon ölçüyor bunu makale diye yutturuyor diyenler hele bir şuna baksın ed.sjtu.edu.cn burada hesaplama methodu yayınlanır her yıl.
kıçtan ahkam kesmeden önce okunması gerekli!

neden iü giriyor diyorsanız? tıp alanında halen türkiyede 1 numara.
her yıl yayınladıkları size göre tansiyon bana göre bilimsel makaleler/buluşlar değerlendirilip bu sıralama yapılıyor. kısaca iü tıp alanında bu sıralamaya değer görülmüştür.

öyle tansiyona makale yayınlamıyorlar. bu makaleleri yayınlamadan önce inceleyen kurullar var. saygın dergilerde yayınlanırken onların onayı gerekiyor,ki hiç kolay bir iş değil. ha kendi anabilim dalının çıkardığı dergi olur ona tansiyon ölçüp koyarsın artık gideceğin ilk kongrede "neden bunlar bana bakıp gülüyorlar lan" diye merak edersin sonra...

terence trent d'arby'nin rain şarkısı. gerçekten güzel parçadır.

en.wikipedia.org

bir sürü versiyonu var sözkonusu şarkının.

bu arada kahlan amnell ile benim yazdıklarımız farklı şarkılar ve ikisinde de
"rain go away
come back another day" geçiyor, ikisi de olabilir yani.

hatta terence amcamızın olması daha yüksek ihtimal. hatta kesin odur eheh.

çok makbule geçti saolun aradığım bu parçaydı

cartel mevcuttur. aynı isme sahip gruplara ayrı ayrı sayfa verilmediği için hepsi aynı sayfa altında tutuluyor. durum böyle olunca en populer olan grubun tanımı oluyor. zaten tanıma başlamadan diyor "bu isme sahip birden fazla grup var".

Evet bizim Cartel için bir tanıtım yazısı var. Ancak ben Yetmedi Mi ya da Hani Bana Para dinlediğim zaman çakma Cartel'i dinlemişim gibi oluyor.

Iki Cartel'i birbirinden ayırt edemiyor Last.fm.

last.fm'de artist descriptionlarını değiştirebilirsiniz, ancak müzik uploadlarını müzik şirketleri ya da gruplar yapabiliyor, bu pop punk yapan cartel de oldukça dinleniyormuş last.fm'de (150 bin kişi dinlemiş), yani description'da cartel'i en üst sıraya koymak pek doğru olmaz. gerçi sizin sorduğunuz şey bu değil galiba ama yazmış oldum.

scrobbing çakışması konusunda da bir çözümü yok last.fm'in, aynı isimli gruplar konusunda bir şey yapamıyor yani, ayırt edemiyor onları birbirinden. en bilindik grupların isimleriyle bile birden çok grup var olabiliyor. sözlükte cin başlığının binbir türlü şey anlatması gibi bir şey. ben de cage diye bir heavy metal grubu dinliyordum, sonrasında asıl popüler olanın cage isimli bir rapçi olduğunu gördüm, onu dinlemiş gibi gözükmüştüm bir bakıma. iron maiden isminde bile iki tane grup varmış örneğin.

onların bağırsaklarında selüloz dediğimiz bir çeşit komplike şekeri parçalayabilen bakteriler var. bu sebepten aslında bolca karbonhidrat tüketiyorlar. biz aynı yapıya sahip olsaydık obez olurduk...

bir insanla bir hayvanin sindirim sistemi pek tabii farkli olabilir.

Öncelikle hiç inek beslediniz mi diye sormak istiyorum. Zira "sadece ot yedikleri" kanısına nasıl vardınız. Sadece "ot" bile yeseler, onların yedikleri "ot"ları yemiyoruz("ot"dan kasıt nedir onu da anlamış değilim). Yeme sıklığı ve miktarına girmiyorum bile...

@trimpot;bir insanla bir hayvanın sindirim sisteminin farklı olabileceğini tabi ki tahmin edebiliyorum, burada öğrenmek istediğim bunun sebebiydi.

@late viper; o kanıya varmam için evde inek beslememe gerek yok sanırım,atıyorum kanguruların keseli oldugunu bilmem için avustralya'ya gitmeme gerek olmadıgı gibi. otun yanında ineklerden ot dışında çeşitli şeyler yiyenlerinin mevcut oldugu gibi, özellikle yazları sadece ot yiyerek beslenenlerin de mevcut oldugunu duymuştum.

edit: ot derken ne kastettiğimi belirttim sanırım yukarda, daha da ayrıntı isteniyorsa bizim yediklerimizden aklıma gelenler maydonoz, marul, roka, vb. ineklerin ne yediğini kontrol etmedim ama onlar da bunlardan çok farklı şeyler yemiyordur.(yol kenarında çıkan otlar, çim falandır heralde) bir de mesela ineğe marul versek ben bunu begenmedim demez diye düşünüyorum

@late viper
bir ineği et böcek falan yerken görürsen haber ver bir daha et yemeyeceğim yani.

ben de sunu sorayim. bu hayvanlarin proteine ihtiyaci yok mu oyle etli olmalari icin. sadece bitkilerden bu proteini elde edebiliyorlar mi?

sadece ot yedigini nerden cikardin demis birisi. merak ediyorum et falan mi yiyiyorlar, nedir durum ? yani oyle bir inek hakkaten midemi kaldirirdi.

@nochristrequiress:
şöyle ki bu hayvanlar fazla atlayan, zıplayan, koşan, düşünen canlılar değiller yani kas yapmaya falan ihtiyaçları yok ve nadir amino asitlere ihtiyaçları da yok. zaten tamamen aynı amino asitlere ihtiyaç duymuyoruz protein üretmek için. bundan dolayı yedikleri ot onlara yetiyor sanırım.

@light beam ve talemon
"ot" dedikleriniz çimen türü şeyleri içerir, inekler evet ot yerler ama meyve sebze de yerler, ağaç yapraklarını hatta genç ağaç dallarını da yerler. Artı et yemezler belki ama o kadar "ot"un arasında elbet bir kaç böcek de vardır...
Ki kangurudan dem vururken konuyu tamamen çarpıtmışsınız, birinin beslenmesinden bahsederken diğerinin dış görünüşüne atlamışsınız...

ben manken gibi inekler biliyorum. ırklarıyla ve yaptıkları egzersizle alakalı. çiftliklerde eti ve sütü için beslenip 2 metrekare bile yeri olmayan ineklerden bahsetmiyorum.

birincisi, burada yazılmış olduğu gibi, ineklerin bağırsaklarında selülozu parçalayabilen simbiyot bakterileri var, bu yüzden enerji ihtiyaçlarını selüloz ile karşılayabiliyorlar.

ikincisi, yapraklar, otlar vs. aminoasit ve protein bakımından zayıf olsa da, yine bağırsaklarındaki bakteriler sayesinde protein dışındaki maddelerden protein sentezleyebiliyorlar. bir de, proteine illa et olarak bakmamak lazım, protein açısından çok zengin bitkisel besinler de var.

üçüncüsü, ineklerin de protein ihtiyacı oldukça fazla, zaten koşmak zıplamak için protein değil, karbonhidrat kullanıyoruz. proteinin asıl görevi vücudun yapısına katılmak.

biz insanlar, inekler gibi sürekli ot yiyip dursaydık, tokluk hissi duyardık, ancak vücudumuz enerji ihtiyacını karşılayamadığı için sürekli cepten yerdi, karaciğerimiz yağlanırdı ve diğer bölgelerimizde de derimiz kemiğimize yapışırdı, (bkz: kwashiorkor)

@late viper; ot'a niye bu kadar takıldıgınızı anlayamadım. orada sormak istediğim soru açık diye düşünüyorum. sorum "genellikle" yeşillik yemelerine rağmen nasıl kilo alabildikleriydi ve cevabını da aldım talemon ve moroff sağolsun. avustralya örneği de ne biliim gecenin o vakti aklıma geldi, yani ineklerin ot yediği kanısına varabilmem için inek beslediniz mi gibi bir soruyu soran sizsiniz.onların otobur olduklarını bilmek için evde beslemeye gerek yok sanırım. aslanların et yediğini de biliyorum ama malesef evde aslan besleme şansım da olmadı.

bu arada cevap veren herkese teşekkürler.

nba.com'dan bir ücret karşılığında izlenebiliyor maçlar. nba league pass broadband şeklinde bir olay var. onun dışında sopcast durumları filan var izlemek için. onun haricinde de sürekli kırılmış nba league pass broadband linkleri yayınlayan siteler var. maç anında yaklaşık 10-15 saniyede bir güncelliyorlar forumlarda linkleri. şu anda siteyi hatırlayamıyorum ama sanırım ararsan bulursun kolayca.*

ntv ve ntvspor'a gelince de yayın programlarının haricinde maçlar da gösterir genelde bu iki kanal. ayrıca kablo'da nba tv var her gece bir maç veriyor. diğer türlü yabancı kanal işi de zor diye biliyorum.

o nba league password'larını buradan ediniyorum ben. www.myp2pforum.eu
linkler sürekli güncelleniyo. tutturana kadar refreşlemen lazım, lakin espn, tnt ve nba tv gibi kanalların verdiği maçların linki olmuyo.ayrıca justin.tv diye bir şey var. oradan da canlı maç takip edebiliyosun.linkleri bulursun, bulamazsan ben veririm:), herhangi bi justin.tv nin sitesinde ekranın yanında bi chatbox oluyo, oradan millet birbirine yardımcı olmaya çalışıyor zaten. öte yandan işte kabloludaki nba tv her gün maç veriyor falan.sopcast den de bir çok maçın linkini üstteki verdiğim forumun her gününüe dair açılan başlıgındaki ilk sayfada bulabiliyorsun.
yazımı sonlarken ismet badem tandansı yakalamak adına ''dudaklarınızdan tebessüm kalbinizden boston celtics sevgisi eksik olmasın'' diyorum.

amerika'da ulusal kanalda (espn, abc, tnt gibi) yayınlanan maçlar league pass'e dahil değil. playofflar da komple ulusal kanal olduğu için playofflarda league pass yok, p2p peşinde koşmak gerekecek. ntv normal sezonda haftada 1, playoff dönemlerinde haftada 2 maç gösterir genelde. uydudan izlenebiliyorsa bilmiyorum, bilen varsa iyi olur biz de öğrenirsek.

www.batug.org

$urda da yaziyor bir $eyler.

gh.ffshrine.org

şöyle bişey bulabildim sadece, rapidshare olsa daha iyi olurdu tabi ama..

evet, franz schubert'in; fantaisie'si. bir allegro, bir de presto versiyonu var ve bu presto olanı sanırım. nereden bulabilirsiniz? bakın onu bilemeyeceğim.