bari install'dan sonra restart istemesi normal mi onu söyleyin?

Korkmadan kurabilirsin, en azından ben kurduğumda bir şey olmamıştı :)
Ha nasıl bi program dersen çok kurcalamamıştım, fikrim yok maalesef.

nafaka yükselir diye düşünüyorum. çoluk çocuk olduğu kabulünden hareketle, üzerinde oturduğum kaynağıma dayanarak savunuyorum. hem de cansiperane bir şekilde:)

bence yükseltir. adamın geliri, mal varlığı göz önüne alınıyor nafaka belirlenirken sonuçta.

hukuki olayını bilemem de benden istese ilk cevabım şu olurdu.

www.nolur.com

adam 1milyon €sunu verir kadındanda nafakadanda tamamen kurtulur uraşmaz hiç.

Senin amcan benim amcam ama yükseltebiliyor galiba sonuç olarak nafaka belli bi ücret değil mal varlığının %lik dilimi olarak geçiyor yani mal varlığı artarsa nafakada artar

evet hukuki olarak bu durumda nafakada arttırıma gidilir. elbette Türk Hukukuna göre konuşuyorum ama sanırım İtalya'da da durum aynı ya da benzerdir.

nafaka arttırımı daha çok nafaka verenin durumu ile ilgli değildir.
yani sırf bu sebebe dayanılarak arttırılmaz.ama TC de kişinin mesleğide göz önüne alınarak 250-300 gibi rakamlar veriliyor.eğer nafaka alanın durumu ağırlaşmış ise yani ekonomik şartlar değişmiş ve yetmemeye başlamışsa açabilir.bu halde bile çok çok zordur arttırım kararı alabilmek.

hangi ülke hukukuna göre konuşuyoruz ?

sihirbaz seyircilerden birine muknatıslarından biriyle dokunarak biddingini ona yaptırabileceğini belirtti/ilan etti/deklare etti.

make him/her vs. do something: birine bir şey yaptırmak.

bidding de artık konuyla ilgili zaten onu sormamışsın birden fazla şey olabilir.

1)sihirbaz, bir seyirciye bu mıknatıslardan biriyle dokunarak emirlerini yaptırabileceğini iddia etti.

2)"make a spectator do his bidding": bir izleyiciye isteklerini(emirlerini) yaptırtmak. "make someone do something" kalıbı bu. birine birşeyi yaptırtmak.

edit: "bidding" burada isim olarak kullanıldığı için ek eylem "do" gelmiş. türkçe örnek vererek gideyim, "emretmek" deriz ya, "emir etmek"tir o aslen. "emir" tek başına isim olduğundan yüklem haline getirmek için ek eylem kullanırız.

örneğin: "do his homework" diyebiliriz değil mi? homework isim çünkü. burada "bidding" de isim. "bid" emir vermek anlamındadır "bidding" ise mastarlı ve isimdir. senin takıldığın nokta burası: "-ing" eki sadece şimdiki zaman eki olarak kullanılmaz, mastar eki olarak da kullanılır.

by'dan sonraki kısmı cümleyi yazdıktan sonra ekleyince daha kolay oluyor.

the magician declared that he could make a spectator do his bidding: sihirbaz bir seyirciye isteğini yaptırabileceğini açıkladı.

by touching him with one of these magnets: ona bu mıknatıslardan biriyle dokunarak.

sihirbaz (ona bu mıknatıslardan biriyle dokunarak) bir seyirciye isteğini yaptırabileceğini açıkladı.

20 Kuruş.

200 bin.

0,2 tl.

1/5 tl

david vendetta - love to love you baby
britney spears - womanizer
laurent wolf - no stress (original club mix)
Ida Corr Vs. Fedde Le Grand - Let Me Think About It
nastaja - wine up

yetmezse yazarım daha da yoruldum=)

keep it coming falan oldum. dinlendiysen devamını bekliyorum :) (wine up'ı bulamıyorum)

evet buldum böyle. kat deluna feat elephant man - whine up

bakıyorum ss'dan sağol + rep :)

kid cudi day'n night(CROOKER REMİX) özellikle bu remixi

black eyed peas - boom boom pow
desaparecidos-fiesta loca
desaparecidos vs walter master- ibiza
pitbull - hotel room service
sophie ellis bextor - heartbreak make me a dancer
DiMaro&Shurakana - Lift ya handz up
Angello,Ingross,Axwell&Laidback - leave the world behind

şimdilik aklıma gelenler bu kadar.aklıma gelirse yazarım yine..

hayır.

aynı ilanı tekrar yazmaya sevkeden bir uygulama. (bkz: başlık kirliliği)

fakat duyuru'yu forumdan ayıran da bir uygulama.

buna benzer soruldu daha once, aslinda ilk sayfada duyuru gosterilme sayisi artsa daha iyi olur gibi ama o zaman da veritabanina yuk bindirecek, bunu cozebilecek bir durum gerekiyor. senin dedigin sey cok rahat kotuye kullanilir, hersey kendi duyurusuna cevap yazip uste cikarmaya calisir, zaten gercekten onemliyse uste aliyorlar rica edersen.

ya gerçekten önemlisi yok, bana göre önemli bir duyurum vardı. demin yenisini açtım mecburen. bu veritabanına yük olmuyor mudur diye merak ettim ondan sordum. yoksa bana ne ben açarım yani yeni başlık. ama üste çıkması en mantıklısı bence. kendi başlığı üste çıksın diye yazacak tabii herkes nedir yani?

"kendi başlığı üste çıksın diye yazacak tabii herkes nedir yani?"

böyle bir şeye izin vermeyeceğimizden, istediğiniz özelliği burada görmeniz pek mümkün değil.

öyle bir şeye izin vermeyip de farklı bir şey yapmıyorsunuz ki. hatta daha kötüsünü yapıyorsunuz; aynı içerikli başlığın açılmasına izin veriyorsunuz.

cevap alamadiysan daha sonra bir daha sorman normal, cunku kullanici sayisindan artis oluyor ve baska kisilerin de gorebilme olasiligini arttiriyorsun. ama abartmamak lazim onu da, 2-3 kere tekrar sormak normal olabilir ama 5-10 kere de ayni soruyu soruyorsan sacma olur, goze batarsin. yani uste cikarmayla ayni seyi tekrar sormak ayni degil. soruya cevap yazdikca uste cikarmak kotuye kullanima daha musait. biz burda konu tartismiyoruz forumlardaki gibi, cevap yazdikca konuyu onemlilestirmek gibi bir derdimiz yok. onemli olan en cok soruya en cok sayida yardimci olabilmek. senin dedigin bu sistemi aksatir yani. ama yine de bu iki olaydan farkli olarak ve forum yapmadan gelistirilebileck yanlari var sitenin, onlar da yavas yavas yapiliyor zaten, bir de feedback kisminda isteklerimizi yazabiliyoruz. bu aciklama yetmediyse ve sorunuza cevap alamadiysaniz, sorunuzu ozel olarak cevaplayabilirim seve seve.

galatasarayın mor formayla çıkacağı maçlar yayınlanmayacakmış.

(bkz: justin.tv)

ne saçma şey niye sorun çıksın ki

öehh.. ne cikcak..

banka extresini,tapuyu falan bile git notere tastik ettir diyen bi' kurum olduktan sonra ne olsa sorun çıkıcak gibi geliyor insana.

piercingleri de notere tastik ettir diyebilirler :P

davetiye istemeyenler:
mininova
thepiratebay
isohunt

valla şu ana kadar torrent için hiç üyelik gereksinimi hissetmedim. btjunkie.org yüzde doksan yetiyor.

piratebay, isohunt, mininova, bir de birinden rica edin demonoid davetiyesi versin size.

arkadaşlar mininova, isohunt falan bunları 2003 ten beri biliyorum zaten.ben güvenilir site diyorum.isohunt'tan bir torrent indiriyorsunuz fakat film fake çıkıyor fln.

torrentleech tarzı olup ta davetiye istemeyen yok mu ???

arenabg

son zamanlar da fake çok var.indirdiklerimin yüzde 30'u fake çıkıyor.isohunt'ın cılkı çıkmıştır :)

biyerlerden torrentleech davetiyesi bulmaya calıs...
ben satıyorum ya da takas olayı
ilgilenirsen: durukafa et gmailnoktacom

demonoid davetiye gönderilir.

candy-store.org
seekmybits.com
bitt.tv
ace-torrents.com du sanırım sonuncusu emin diilim.

www.prittworld.com

silikon tabancasıyla yapıştır beybi... hiçbir yapışmayacak şey tanımıyorum kendisiyle

cardfree ne ya?

Süper insanlarsınız teşekkür ederim.
386 cardfree tebrik kartının entelcesi oluyor.

entelce ne ya?

sanırım yok cardfree diye bir şey, yemişler seni.
google'da bile cardfree tebrik diye aratınca bu sayfadan başka bir şey çıkmıyor.

neyse.. (bkz: tack it)

uyku düzeniyle alakası yok bence. oyun bağımlılığıyla alakası var daha çok. çıkıp dolaşmak, gezmek, yürüyüş yapmak, spor yapmak gibi aktiviteler de tedavisi=)

bilgisayar çok insanı köreltiyor maalesef..

başağrısı, göz yanması falan çok bilgisayara bakmaktandır hep. git bir eczaneden göz damlası al. systane var o güzel bayağı.

uyku düzeniyle alakalı değildir. bende sabah 6'da falan uyuyorum tatil günleri 7-8 saat uyumuşsam hiç sıkıntı çekmiyorum.

kesin bir kaynak veremesem de, evet önemli(araştırcam bunu) şöyle ki siz istediğiniz kadar uyku düzeninizi kendinize göre ayarlayın vücut kendi düzenini istiyo, bu yüzden gece vardiyalarında dah çok sorun çıkıyormuş. yani şöyle ki mesela saat 22.00 de uyuyup 06.00da uyandığınız 8 saatle 04.00de uyuyup 12.00de kalktığınız 8 saatlik uyku arasında fark varmış. (dediğim gibi kaynak bulmak lazım böyle olmuyo)
bir de bilgisayar insanın cidden yaşama şevkini azaltıyo, kendimden biliyorum(utanmasam depresyona sokuyo diycem :p)

gunduz mutlaka bir miktar gunes gormeniz gerekmektedir. Bununla birlikte gece uykusununda buyuk bi kismini isiksiz ortamda gecirmeniz uykuyu daha saglikli yapar. 5 te gunes dogarken yatip uykunun butununu isik varken gecirmek pek saglikli degil yani (tv de konusan gastede yazan dr. larin yalancisiyim).

Ayrica yapimiz geregi gunluk yasantimizda hareket etmek ve sosyal olmak (yuzyuze munasebetlerde bulunmak ve diyaloga girmek) bizi fiziksel ve psikolojik olarak daha saglikli yapar.

Yani neymis? Hemen sokaga cikip birine kufrediyor ve kavga ediyoruz.

ben yazın accountu kapatıyorum. yoksa perişan olana kadar kalkamıyorum başından. gece 4-5'te yatman başarı bence. oyun oynamasan da yazın öyle olur zaten bir şekilde geçer zaman.

ben tatil zamanı wow oynarsam iki gün oynayıp bir gün uyumaya dönüyor olay. gerçi ben kışın da zaman zaman sabaha kadar oynayıp okula uyumadan gidiyorum. okuldan gelince bir bira çakıp ertesi sabaha kadar uyuyorum. ertesi gece yine uyumuyorum. düşündüm de iyi ki kapatmışım acc.u ya, bazen rüya görmeye başladığım halde kalkıp kahve koyduğum olurdu. paralı işkence :)

baş ağrısı çok uyuyunca veya geç uyanınca oluyor ilk uyandığında ama hemen geçiyordur sanırım? aynısı bana da oluyordu. çok şiddetli değildi tabii.

(bkz: hikikomori)

(bkz: parkorman)

www.wipeoutturkey.com

yok yayından kalkmadı ama iki program üst üste aynı gün ve saatte olmadığı için ben de yayından kalktığını düşünüyordum, ancak dün ya da ondan önceki yeni bölümü vardı. elemeler sanırım istanbul'da bir ormanda olacak. yarışmadaki bölümlere benzer bir mülakat yaparlar diye düşünüyorum.

şimdi nette bir bokluk var çoğu siteye giremiyorum, bu elemelerin 4-5 ağustosta olduu yazıo. acaba tüm elemeleri 2 güne mi yaymışlardır yoksa çok kişiden dolayı mı öledir.

zira aynı gün başvurduğum başka biri daha çağırılmış demekki başvuranların çoğunu çağırıolar.

başvurdum bir saat önce denemek için çağırmadılar :(

valla arkadaşlar ben gaza gelmiştim form doldurduk aylar sonra beğendiler çağırıldık diye ama, televizyonda wipeoutun reklamları dönerken parkormanda olacak elemeler katılın tarzı şeyler olmuş yani bu çağırılma öyle başvuru kabulü değil. isteyen arkadaşlar gidip elemelere katılabilir ben gitmeme kararı aldım D:

Şehirlerarası yol da olsa insan olan yerlerden geçerken maksimum hız 50'dir. bu gözünüzden kaçmış sanırım trafik derslerinde öğretilen ilk şeylerden biridir. çoğu şehirlerarası yol bu tip yerlerden geçer ve hız hep 50'ye düşer. Polisler kontrol etmiyor ama kamera tabi otomatik kontrol ettiği için normal. Güzel oluyor bence bu kameralar insanlar kurallara uymayı öğrensin. ben istanbul antalya arasını 11 saatte alabiliyorsam birisi gelip ben 8 saatte gidiyorum diyemesin.

yeri gelmişken bir şey sormak istiyorum. yakalaşık iki hafta önce çanakkale'den isanbula gelirken gecenin köründe tekirdağ'dan geçiyordum. yol bomboş ve hız sınırı 50 idi. 80'le falan geçtim ve geçtiğim gibi iki kez fotoğraf çekti bir alet. ceza gelmeyeceğini düşünmüştüm ve henüz gelmedi. sen 280 tl ceza ödediğinde kaç vakit sonra öğrenmiştin cezayı?

bildiğim kadarıyla o kameraların asıl amacı "plaka kontrolü". çalıntı veya aranan bir aracı anında tespit edip merkeze sinyal veriyor.
üstelik ne kadar süratli gidersen git plakanı tanıyor.

www.youtube.com

@mevta: 3.5 hafta filandı.

bu ne kadar hızlı gidersen git, tanıyor konusunda:

ogs'lerden 220'den daha hızlı geçersen tanımıyor muhabbeti vardı, merak ettim bi aslı astarı var mı acaba. sonuçta bi "maximum" olmak zorunda.

tekila candır abartmaya gerek yok :))

Tequila !

Kız varsa hemen kafa olur

tekila tabiki. Absent'in içimi daha zor. Bilhassa kadınlar pek haz etmiyor.

tekila

hatta tekila olarak da blanco yani gri olanı öneririm.yanına da soğuk soğuk limon.hmm canım çekti..
portakal falan kasar şimdi.

tekila,

absent zehir gibi shot mhot yapılmıyor o
insanın içinden ateş çıkıyor.

seceneklerde yok ama ben black russian shot derim.

tekila tuz limon... ötesi yok:D

durumunuzu tam bilmiyorum ama herşeyin sebebi de ilahi güçlerden değil hayatta bir tiroid hormonlarınıza baktırın derim ben. bu arada meditasyonun da faydası olabilir tabii.

(bkz: kum torbası)

@justaddwater, ilahi güç tanrı din vb gibi kavramlara o kadar uzağım ki, bunlara ihali bir sebep yükleyecek dogmatik düşünce yapısı yanıma yaklaşmıyor.

@mevta , rahatlamak istiyorum :) bahsettiğin kum torbası benim için son seçenekten sonraki seçenek bile olmamalı.

ciddi anlamda psikolog bir arkadaş vara tanışmak konuşmak istiyorum

@justaddwater'ın söylediği gibi öncelikle bir troid hormonlarınıza baktırın.

meditasyonla alakalı olarak bunun dinle imanla ne alaksı var onu anlamadım??? insanın kendisini dinlemesi, dinginleşmesi, rahatlaması için yapılan bir şeydir meditasyon.

@mea maxima culpa, ben din iman muhabbetine "justaddwater" 'in (herşeyin sebebi de ilahi güçlerden değil ) yorumu üzerine yapmıştım , yoga vb gibi rahatlatıcı (bana göre rahatlatıcı) aktiviteler çok sıcak gelmiyor açıkcası, aletli dalış yapıyor veya yüzüyorum da sıkıntım başka , hatta şu anda bile kendimi dikkat çekmek isteyen ergen gibi hissettim.

bahsettiğiniz ve söylediğiniz çok şeyi zaten yapıp deneyip ötesinde bu sıkıntıyı halen çektiğim için "ve cidden psikolog ile sohbetten kaçtığım için" benzer muhabbeti yaşayan arkadaşlar varsa onların yorumlarını almak istedim

bizzat kendi psikoloğumu tavsiye edeyim. fıstık gibi sarışın güzel kız. fobi-korku filan kalmaz.

yine de öncelikle troid hormonları için test yaptırın ve b vitamini takviyesi yapın.

ben de ilahi sebepler kısmını tamamen lafın gelişi olarak kullandım. o zaman kesinlikle hormon seviyelerinize bir baktırın sebep herhangi bir hormonal bozukluk ta olabilir..

(git: 80549)

garanti kullanıyorsan sanal kart için online işlem merkezini açtırmalısın,
sonrası kolay kartlar kısmından sanal karta gelip işlemleri yapıyorsun..
iş bankasının sanal kartı yok sanırım..

sanal kart normal hesap ile de açılıyor yamulmuyorsam.

Pittsburgh Slim - Girls Kiss Girls diyeyim o zaman.

flo rida - right round

Pitbull - I Know You Want Me (Calle Ocho)

inna - hot

bugun aksama kadar power fm ya da birgin radio dinle hepsını ogrenırsın.

bir gin ne ya virgin.

rihanna - disturbia

@bryan fury@ radyoda güzel şarkılar duyuyorum ama isimlerini bilmediğimden işe yaramıyor.

cudi - day n night
pitbull - hotel room

winap fln kur orda title da yazıyor.

a)
1. inna - feelo
2. flo rida - right round
3. david tavare - call me baby
4. pitbul - i know you want me (calle ocho)
5. ian carey- keep on rising (radio mix)
6. inna - hot
7. akcent - that's my name
8. lady gaga - poker face
b)
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.

biraz buldum. yeni çıkan olmasa da olur bu tarz şarkılar lazım işte. yok mu bu tarz müzük dinleyen? bi oldurun be.

mars 3 sayılıyormuş.

rakibin sana katlama önermiştir,sende kabul edince mars 2 sayı ve katlamadan dolayıda 4 sayı kazanarak seni 4-2 yenmiştir....geçmiş olsun:)

edit=mars 3 sayılmaz

ama oyun mars olduğum el değil önceki el katlanmıştı.

mars'ın 3 sayı olması şu şekilde mümkün: eğer rakip son pulunu topladığında senin en az bir pulun rakibinin toplama sahasındaysa bu mars lebron james 3'lüğü olarak kabul ediliyor.

düzgün değiştirememiş ya da değiştirmemiş olabilirler

servisler bunu yapıyor

telefonun ses kaydedicisi varsa bir şeyler kaydet, mesela telefonla konuşur gibi konuş. sorunsuz dinleyebiliyorsan mikrofonda sorun yoktur.

2- windozun dandik firewall ını kastediyor olmasın ya da modemin firewall ı varsa o da olaiblir.

zaten antivirüs filan yüklü değil kendi firewallıda kapalı.modeminki nasıl kapanacak modem konsolundan mı?

1 - Serial alınca direk girip oyuna devam edebilirsin.

2 - Antivir ve Windows firewall'ları kapalıyken, modem firewall'u açık olsa da -hata görüntülemesine rağmen- indirme hızında kayda değer bir değişim olmuyor blizz downloader'da. İndirme hızın yavaşsa ttnet'e sövmekten başka yapabileceğin birşey yok, blizzard sunucularında yavaşlık olması çok nadirdir çünkü. İndirme hızın normalse, indireceğin patch boyutu aşırı büyük olduğu için sana yavaş ilerliyormuş gibi gelebilir ayrıca.

windowsun firewallu kapalıysa dememesi lazım, onu bilemedim.

donwload için bazı portları açman lazım. port forwarding mi triggering mi ne diyorlar. oyunu oynamak için açman gereken portlarla downloaderın kullandığı portlar farklı bir de. bilmiyorsan sözlükte port açmak diye ara bulursun. portlar da blizzin destek sitesinde vardı

ama kaç gb indireceğini biliyor musun? evde değilim bakamıyorum. bence cd al cd-key alacağına. çekilmez türkiye'den indiriyorsan.

orijinal alınca devam edememen lazım trial ile. tüm oyunu yüklemiyordur. kaç gb bak ona göre bir şey söylesin millet.

4.5 gb 600 küsür de patch var modem firewall ı kapattım hala diyor 10kb/s yi aşamadı hız şimdi port açmayı deneyecem

port yönlendirmeden sonra birden 80kb/s e fırladı sona geri düştü 40 filan dolanıyor arada çıkıp arada düşüyor 40 civarı normal mi?

1 mb lik bağlantı sahibi olduğunu varsayarsak normal değil. Ek olarak, son paket dahil oynamak için yanlış hatırlamıyorsam bir 6gb kadar daha indirmen lazım olacak.

indireceğin patchi bu mirrorlardan indir salla blizzard downloaderı.
www.wowwiki.com
koyarsın flashgete veya ne kullanıyorsan çatır çatır iner. ve ben trial accountu normal accounta dönüştürebiliyorsun diye biliyorum. account managementa falan bak bir. mutlaka vardır orada.

şimdi baktım benim wow klasörü 17.7 gb.

boş mesaj gönder......

anneye gurur olmaz suçlu olmasanda özür dile bence anneden özür dilemekle hiç bişey olmaz hele ki uzaktaysan hiç uzatma bence hemen aç ağlasan bile özür dile derim ben :)

bence telefonda konuş, ağladığında o da yumuşayacak zaten.

çok uzak değilsen bir mektup yazarsın bi de hediye alırsın kargoyla anneler gününde gönderirsin olur biter.

sonucuda bildir be meraklanırım ben :)

Buraya yazdıklarınızı ona da söyleyin. Başka birşeye gerek yok.

Yazın. Hatta nostaljik olsun mektupla gönderin. Madem konuşamıyorsunuz...

Telefonu açıp doğrudan yavşayın, anne evladına kırılamaz. hemen unutur.

"biraz sert konuştum galiba özür dilerim" türevi birşey denebilir. özür dilenecek birşey yapmadım derken bile alttan alamıyorsunuz. bence gerçekten hırçın davrandığınızı düşünüyorsanız özür dilenecek birşey varmış.

mesaj attım, buraya yazdıklarıma benzer. sesimiz titreye titreye konuştuk, barıştık :)
anneler candır, kırmayın! :)

Geçmiş olsun. Aslında yazdıklarınız değildir sizi barıştıran.. Titreyen sesiniz...

annesini özleyen biri yazmış onu.
ev dediğin rutubet kokar, halı kokar. kullanılan deterjan, vim vesaire kokar.

mesela teyzeniz naftalin kullanıyordur siz bunu algılıyorsunuzdur ya da o evdeki mobilyaların, halıların yapıldıkları maddelerden dolayı farklı bir koku vardır. Yani o kokunun kaynağı her evdeki küçük farklılıklardır. Yeni evlerde genelde böyle bir koku olmaz.

evde yapilan yemekler, kullanilan temizlik malzemeleri, mobilyalar, halilar, parfumler, kremler, elbiseler, onlar bunlar, hepsi birlesip bir koku olusturuyor iste.. muhabbet kusu besleyince tavuk kumesi gibi kokuyor bazen :)

o evdeki insanlar hep aynı şeyleri yiyip içtikleri için bir süre sonra terleri, afedersin kakaları bile aynı kokar diye sallıyorum...

çocukken belki de ilk yaptığım tespitti bu. üstünde yıllarca düşündüm ve insanın kendi kokusunu eve yaydığını buldum. bu kokuda genel olarak yediğimiz besinler ile alakalı. genel olarak evin temizlik sıklığı, kullanılan temizlik malzemeleri de çok önemli bu kokuda. titizlik hastalığı olan bir komşumuz vardı evi hiç kokmazdı. o zaman anlam verememiştim. her ev kokar biraz sanıyordum ama öyle olmuyormuş.bahratta çok önemli. ne kadar çok kullanılıyorsa evde kullanılmasa dahi evin ağır bir kokusu oluyor.

kendi evinin kokusu alamamanın sebebi de sinirlerin yorulması. şu an oturduğum öğrenci evinin kokusunu alamıyorum. ama memleketten dönünce kapıyı açtığım o ilk anda vuruyor koku yüzüme. sigara dumanı, toz, salça, çöp, tütsü ve biraz alkol. yaklaşık yirmi dakika sonra kokuyu alamıyorum ama kayboluyor sanki. balık nasıl içinde yaşadığı suyun farkında değilse bizde içinde yaşadığımız kokunun farkında değiliz.

nem ve nem oranıdır. bazı evler evdeki nem ile orantılı olarak eşyalara koku sindirir. (sindirir ne lan)

asimov der ki, her gezegen farkli kokar. ve her yeni gezegenin kokusu, alisincaya kadar berbatmis gibi gelir. Dogdugun gezegenden uzun sure ayri kaldiktan sonra geri gelirsen, aslinda onun da ne kadar berbat koktugunu anlarsin.

sağda feedback diye güzel bir şey var.

1500 milyona falan patlar.

core2duo e8400 işlemci geforce 9800gt ekran kartı tavsiye ediyorum bu ikisi sadece 600 yetale gibi bişeye geliyo

bence onla devam et xbox al ;) bir de ucuzundan lcd patlatırsın. hayır dualarını esirgemezsin sonra merak etme.

gta4 ü rahat bir şekilde oynamak için oyun konsolları tercihimdir lakin ben bilgisayar istiyorum dersen gta 4 ü 6 milyarlık makinarlada bile rahat oynayamazsın. gta4 ü düşük bir performansda oynamak için;

işlemci; Intel Core 2 Duo Processor E4400 2 GHz 800 MHz veya üzeri (2 ghz üzeri olması gerekir)

ram; windows xp prof.için (2 adet) Kingston 1 Gb DDR2 800MHz 6400 CL6 RAM (kullanıcağın işletim sistemi göre 8 gb kadar çıkar)

anakart; Gigabyte GA-P35-S3

ekrankartı;
MSI Nvidia GeForce NX8600GTS-T2D256E-HD-OC veya üzeri

diğer donanımlarla birlikte 1500 TL den çok ucuz kalır.

stick keys'e baktım, aktif değil...

ışığın üstüne koyu renk bant falan yapıştır ışığı iptal et.

aklimda yanlis kalmis, ilk cevabi sildim.

control panel - regional and language options - keyboards and languages - change keyboards - advanced key settings

burda hemen ilk tab'da goreceksin ayarini.
img27.imageshack.us

şöyle bir şey buldum ama:

www.brighthub.com

teşekkür ederim. yani diyor ki oynayan biri recruit ederse(recruit a friend) yedi gün deneme hakkı kazanırsın. beğenir ve satın alırsan ikinize de bir ay bedava. oynayan biri recruit etmek isterse sözlükten ulaşabilir.

donduran dediğin sorcerer zaten.
soğuk ağırlıklı feşmekan büyüler atıyor işte. onun karşısında empire'ın bright wizard'ı var. o da böyle alengirli ateşler çıkarıyor. 1 ay oyna işte, bir şey kaybetmezsin. devam etmezsin muhtemelen.

eger pvp den hoslaniyorsan,wow pve artik sana tekrar gibi geliyorsa bence seversin.sirf classlarin mekaniklerini cozmek icin bile oynanir.adamlar gercekten cok yaratici seyler yapmislar.

freud

(bkz: subliminal perception)

@sui, iyi de subliminal message ve subliminal perception başlıklarını okudum hatta google'dan bakındım falan. bu olay nedir diye sormuyorum.

gayet açık: görsel bilinçaltı mesajlar bir nebze başarılı olabilir ama duyumsal bilinçaltı mesajların kesinlikle saçmalık olduğunu düşünüyorum. hakkaten duyumsal bilinçaltı mesaj bir saçmalıktan ibaret midir?

Birkaç deneyde bilinçaltın tepkisini göre bilmek için ani resimler veriyorlardı yani kritize etmesinler diye. Bunlardan biri homoseksüllere bir sürü resim gösteriyorlar bu normal resimlerin aralarına erekte olmuş kadın ve erkek cinsel organlarının resimlerini koyuyorlardı(anlık). Amaç homolardaki vücut tepkisinin(beyin işleyişi, salya artışı falan...) normal insanlarla(evet homofobiğim) farkını ayırtetmek.

Sonra hayatimdegisti.com var bunuda incele.Birçok insan işe yaradı demiş ama belki buradaki insalar placebo etkisi ile iyi olmuşlar.Aslında deney yapmak lazım ama buradaki insanlar yanışır mı bilmem.Benim aklımda ne zamandır birkaç senaryo var. :)

Uzun lafın kısası valla kullanılıyor ama birebir 25. kare senin beynini miker diymem :)

Edit: duyumsal= işitsel olarak mı kullandın eğer öyle ise ilk ve son paragrafı kale alma :).Duyum dendiği zaman 5 duyu aklıma geliyor.

"görsel bilinçaltı mesajlar bir nebze başarılı olabilir ama duyumsal bilinçaltı mesajların kesinlikle saçmalık olduğunu düşünüyorum." demiş. görmek de bir duyu olduğundan burada duyumsal derken duymaktan bahsetmiş. kulak ile duymak. işitmek.

cevabı ben de merak ediyorum, bilen biri açıklarsa +rep.

Duyumsaldan kasıt kulakla duymak mı burada?

mantık gayet basit. ekranda görünen fakat algılanamayan cismin bilinçaltını meşgul etmesi. ayrıca yapılan tüm araştırmalar bu olayın kişinin davranışlarına yansımadığını açıklıyor.

25. kare, saniyenin binde biri. böyle janjanlı kelimelere gerek yok. birisi çıkartsa sana dalgayı gösterse, yirmi yıl aklını meşgul eder o senin, yalan mı?

(bkz: duyumsal)
(bkz: duyum)

yani evet, duyma olayı.

stairway to heaven'da oyle bi olay yok uydurma o haberin olsun ;) bi deli kuyuya bi tas atmis hesabi :)

insanin duygularini ve davranislarini etkileyebiliyor ama sana birseyi yaptirmasi kanitlanmis birsey degil. etkili olmasi icinse farketmeden algiyor olman gerekiyor.

surda da soylemis ve bir deneyden bahsetmis:
en.wikipedia.org
Audio

@samfisher, jeffmilner.com

yazılarından birindeydi. yanlış hatırlamıyorsam 2-3 ay önceydi.

yok mudur bi blog falan bu yazıyı yayınlayan ya da ne bilim arşiv yapan ben bulamadım.

tüm sayılar var
bir ara araştırır scan eder yollarım

çok sevinirim.

geçen ay çıkanlardandı, iki bölümden oluşuyor, "bongo çalmak"la ilgiliydi...

ben öyle hatırlamıyorum. otobüsle bir yere gideceklermiş nermin ile. bu arkadaşına uğrayıp ekmek arası bir şeyler yaptırmış elinde o poşetler sevgilisine doğru koşmuş. otobüste uyurken kızın omzuna salyası akmış. uyanınca ağladım mı demiş falan.

ben bir süredir okumuyorum ama bu eskiydi sanki.

hesaplıyım 7-8 hafta kadar önceydi rare'in dediği bongolu yazıdan bir önceki yazıydı

Buldum, 29 ekim sayısı, no:61'de bongolu yazının devamı.
scanledim

img515.imageshack.us

Worms!

evet benimde aklımdan geçen ilk oyun worms hatta indirmeyede başladım ama başka neler vardırki acaba diye düşünmeden duramıyorum tabiki.

en.wikipedia.org:Multiplayer_hotseat_games

Volfied oynardık biz. Buna benzer Zuma falan oynayabilirsiniz. Yani Quake falan aile saadetine ters...

sims niye yazılmamış ki.

(bkz: sims)

Aman ha Zuma falan yukliyim demeyin pc ye oturmazsiniz birdaha sira bana gelsin diye beklersiniz.

annemi zuma'ya alıştırdık. korkuyoruz.

heroes of might and magic 3

madem ailece oyun oynama gibi bir şansınız var bırakın bilgisayarı falan yahu. ne bilgisayarmış be. sims neymiş worms neymiş kralını tanımayın. masaüstü oyun alın. aaa.

www.ereyon.com.tr

erkek ise sizinden, bizimden bıktık
onların erkek kuaförü olsun.

ucundan azcik

kadın kuaförü olacak. ingilizce ve mitolojik çağrışımlı birşeyler olursa iyi olurmuş.

şimdiden teşekkürler.

mermaid. deniz kızı demek.

(bkz: freyja)

Minerva

(bkz: nymph)

dalgakiran
roflem
sac sakal
kil adam
kes beni
kirp beni
boya beni
birber
yerber
hipopotam

women's secret olabilir victoria's secret gibisinden.

afrodit çok klasik sanmıyorum ki öyle bir şey olsun.

Arwen belki olabilir :)

medusa: canli saclar icin - topu atarsa karismam :)

yunan mitolojisinin hepsi kapılmıştır eminim, iskandinav da kulağa hoş gelmez pek.

kendi ismini koysun, kadınlar sever öyle;
ben ahmete gidiyorum şekerim.
ya da osman ın röflesi süper.

demeyi, sanırım samimiyet yaratıyor bu.

adına da bağlı tabi , berke olmaz mesela, daha eski , daha güven verici bir isim olmalı, mehmet, murat, gibi. bir de baş harfi m, o, s ile başlıoyorsa daha iyi , mos un orhan ı imiş gibi bir de söylenti yaydınız mı, sırtınız yere gelmez :)

cep telefonu tasiyorsaniz notlarinizi kisa mesaj kismina yazip kaydedebilirsiniz. bu yuzden not defteri ve kalem kutusunu cikarin. ayrica dunya topu me ola ki? onu da cikarin.

makyaj cantasini cikarin diyemiyorum, anahtar, cuzdan ve semsiye lazim olan seyler.

1- Semsiye
2- Not defteri; bir yaprak yeterli olabilir.
3- Sadece kalem; digerleri disarda kalabilir.
4- Makyaj cantasi; tazeleme gibi bir durum yoksa gerek var mi ?

tek omza binen bir yükten bahsediyoruz, spor yapıyorum zaten; teşekkürler.

* Cüzdan: Bunu çıkaramazsınız, en lazım şey.

* Not defteri: Bence gereksiz kalabalık. Sürekli not mu alıyorsunuz? Almıyorsanız, kağıt lazım olduğunda eski bir fişin falan arkasına yazabilirsiniz gayet.

* Kalem kutusu vb: Tek bir tükenmez yeter.

* Şemsiye: Dünyanın en gereksiz aparatı. Kapalıyken ayrı, açıkken ayrı dert. Uçar, kaçar, ters döner, milletin gözüne girer falan. 30 yaşındayım, bugüne dek şemsiye kullanmadım diyebilirim. Hava yağacak gibiyse kapşonlu bir şeyler giymeyi düşünebilirsiniz.

* Anahtar: El mahkum duracak bu.

* Makyaj Çantası: Sz doğal halinizle daha güzelsiniz. Boyaya batmanın ne alemi var. Bak zaten hava da yağmurluymuş, akacak zaten. Gerek yok.

* Dünya topu: Çantada çok yer açıldı bence bu kalsın.

İşte benim çantam :)

Simdiye kadarki cevaplar bayagi duzgun. Bence de semsiye, not defteri, kalem kutusu ve dunya topu cikmali.

Makyaj cantasini ne siklikta kullaniyorsunuz? Her an yaninizda tasimak cok mantikli gelmiyor, eger her gun gun icinde mutlaka ciddi manada makyaj yenilemiyorsaniz. Belki cantayi cikarip sadece sik kullandiginiz 1-2 parcasini yaninizda tasiyabilirsiniz. En iyisi bir-iki hafta hangilerini sik kullandiginizi objektif sekilde izlemeye calisip ona gore karar vermek.

- Cuzdan durur, cuzdan ayri sey canta ayri sey.
- not defteri gider, cep telefonu var nasil olsa not bolumu yoksa bile mesajlara girip yazabilirsiniz. en kotu ihtimal bir sayfayi cuzdana yerlestirin.
- tukenmez kalem yeterlidir. cantada oldugundan kolayca acilip, murekkep akitip cantayi heder etmeyecek olan tercih edilirse iyi olur.
- semsiyelerin kucucuk minicik ve hafif olanlari var. eger buyukse onlardan birisi tercih edilse daha iyi olur.
- anahtar?
- makyaj cantasi gereksiz bence. eger onemli bir mevzu varsa alinabilir ama onun disinda sadece lipstick olsa yeter cantada.
- dunya topu supermis, bence durmali.

bence çantayı ağır yapan şemsiyedir. onu çıkart. vazgeçemem lazım oluyor diyorsan (ki çantanda devamlı taşıdığına göre böyledir) nerdeyse avuç içi kadar küçük olanlar var. ben accesorize'dan aldım, marks and spencer'da filan da var, onlardan al.

cüzdanın eğer bu tuğla gibi olanlardansa (içinden binbir gereksiz şey olan, her tarafından kağıtlar taşan) bunu boşalt ve küçült) hatta bir ufak kredi kartlık ve küçük bir para çantası olarak böl. iyice ferahlar çanta.

not defteri ve kalem kutusu da çıkabilir. bi 0.5, bi tükenmez yeterlidir.

makyaj çantası kalsın. :))

aslında gün içinde makyajımı tazeleyen biri değilim, ki zaten makyaj çantasının içinde 1 dipliner, 1 eyeliner bir de göz kalemi varmış. bence sadece eyeliner kalsın üçünden. eyeliner, rimel ve allık, lipstick (krem) de kalsın.
şemsiyeyi bir kaç defa çıkardım fakat o günler yağmur yağdı. saçlarımızı kurutamıyoruz, hasta olma riski var. şemsiyem ortaboy ama evet daha küçüğü alınabilir.
not defterini inceltiyorum, kalemi de iliştiriyorum üstüne. kalemkutudan kurtuluyorum.
cüzdanım büyük değil, anahtarlığım da satenden zaten(ağır değil) (2 anahtar var üstünde de) onlar kalsın.
topumu çıkarmam.

burda agirlik yapan tek sey semsiye sanki. onu da elinizde tasiyin artik
burdan ne ders cikardik?

bence şemsiye çıkar küçük bir başlık al, hem kulakları daha iyi koruyor.
makyaj çantanı çıkar, günde 1 defa yeter hatta hiç yapılmasa daha çok yakışıyor bayanlara.

çıkar:
* şemsiye (ıslan bişey olmaz, romantik olur)
* içinde kalem, uç ve silgi olan minik bir kalem kutu. (kalem yeterli)
* makyaj çantam (içinde; eyeliner, dipliner, göz kalemi, rimel, lipstick, allık ve allık fırçası var) (lipstickği çantaya at yeter)
* minik plastik bir dünya topu. sıkmalık (hafif)

çıkarma:
* cüzdan
* bir adet not defteri
* kalem
* anahtar
* lipstick

hatta sen çanta taşıma:
* cüzdan (götcebi)
* bir adet not defteri (cüzdanın arasına bir iki sayfa veya gömlek, ceket iç cebi)
* kalem (gömlek cebi, ceket iç cebi)
* anahtar (pantolon cebi)

erkek değilim gömlek cebinde ya da ceket cebinde taşıyayım her zaman.

tüh. telefona yazarsın o zaman.

Cuzdanini temizle, gereksiz kartlari, kartvizitleri cikar.. Farka sasiracaksin..

bu makyaj nasıl bozulur arkadaş ben anlamıyorum. benim eşim sabah evden çıkarken makyaj yapar, akşam eve gelince de temizler. eve geldiğinde de ne farı, ne rimeli, ne de kalemi bozulur. bir tek yediğinden içtiğinden ruju bozulur, o da çantasında bir tane ruj taşır. rimel, fark, allık, kalem malem ne lüzum var? pimpirik yapmayın, sabah bunları sürdüğünüzde yüzünüzü oraya buraya sürmüyorsanız bir şey olmaz makyaja.

çıkacaklar:

1. şemsiye. yağmur yağacak gibi bir hava varsa alınabilir.
2. dünya küresi. ağırlık yapmaz ama az da olsa hacim kaplar.
3. kalem kutusu. tek kalem yeter. yanlış olursa çiziverin, geçici not nasıl olsa.
4. not defteri. yerine dörde katlanmış bir a4 kağıt olabilir. her şeye yeter.
5. makyaj çantası. bir tane ruj akşama kadar yeter.

Kalemi, tükenmez/pilot kaleme terfi ettirin. Böylece uç ve silgi de kendiliğinden gider. Kalem kutusu da tabii.
Not defteri mümkün olduğunca küçük ve az yapraklı olsun.
Cüzdanın içindeki gereksiz şeyleri atın, hafifletin onu.
Makyaj çantasının içeriğinde de gün içinde kullanılmayacak birşeyler olduğuna eminim.
Şemsiye mi yazıyor orada? Ne şemsiyesi ya!?

Çantanın kapsamını belirlerken minimalist takılın kısacası. Yükte hafif, marjinal faydada ağır olsun muhteviyat.

anahtarlık, kız anahtarlığı mı? eğer öyleyse çok fazla anahtarlık vardır sanırım üstünde onu temizleyebilirsin. diğerlerini yazmışlar zaten.

cevap yazmış olan herkese teşekkürler.

* cüzdanım zaten küçük, aynen bırakıyorum
* not defterimi küçülttüm, her gün not almam gerekebiliyor o yüzden tek sayfaya düşüremiyorum. ama ince minik bir şey olacak.
* sadece kurşun kalem.(içine bir kaç uç atarım)
* şemsiyeyi çıkardım şimdilik. ama şöyle ufak minik ele avuca sığan bir şey olursa alabilirim.
* anahtarlığım saten ve sadece 2 tane anahtar var demiştim üstünde, onu da bırakıyorum.
* makyaj çantamı tümden çıkardım (çünkü o makyaj çantasını sadece lipstick için açtığımı farkettim), eyelinerımı aldım bir de lipstick (çantasız, küçük göze atıverdimç
* topu çıkarmadım, zaten bir 10 gram ancak vardır.

htf: dünya topunun özel bir anlamı yok.. seviyorum sadece.

defter hk: defteri inceltmek hafifletmek anlamina gelmeyebelir. kagidin sayfa gramajina da dikkat et. hafif yaprakli defterler oluyor, ince. onlar idealdir. alirken eline al defteri tart ve diger defterlerle kiyasla. kiyaslamazsan kucuk her defter sana hafifmis gibi gelebilir.

"kimsede demiyo ki aga bu nedir ?":D

www.inndir.com

böyle bir şey buldum

ha bir de;
www.frmtr.com

www.gadwin.com bu olabilir, eğer sadece bi sayfanın screenshotını almak işinizi görecekse mozilla için çok güzel bi addon var ve beleş: screenshot-program.com

daha sabah sordum buraya da bakabilirsin:
(git: 49235)

sadece tarayıcının altıda çalışmasın, program hep çalışsın. ne zaman print screene bassam klasörde yeni jpeg oluşsun, o an ekranda ne varsa. oyun oynarken falan da kullanabileyim istiyorum.

@dinomazu: addon işime yaramaz yani.

@sanal uyku: baktım. ben kaydırma yapmasam da olur, sadece o an ekranda ne varsa onu istiyorum. dün denemişsin programları hangisi öyleydi?

diğerlerini deniyorum şimdi.

screenshot captor var bende. mutluyuz.

@mrtksn: oo bu program olmaz böyle bir şey değil. ben basayım screen oluşsun. ol diyeyim olsun. huzur versin.

aradığım şey print screen ile çekmek olmadığından dikkat etmedim ama bana önerilen programlardaki faststone, screenhunter ve snagit ayrıca programdır firefox eklentisi değil. şu anda snagit yüklü, ps tuşuna basına görüntüyü kaydediyor ama oyunlarda falan da olur mu bilmiyorum. belki diğerleri daha kullanışlıdır istediğin özellikler için şu anda bu yüklü olduğu için belirteyim dedim.

@mrt: hmm bilmiyorum birden ekranın üstünde kocaman açılınca direkt uninstall ettim. ayrıca 30 day trial. böyle fuzuli bir iş için program satın almayı veya 30 günde bir yenilemeyi düşünmüyorum tabii ki.


screenhunter çok iyi. ;)

irfanview beleşe güzel bir şekilde yapar bunu. biz şirkette tutorial hazırlamak için falan kullanıyoruz.

site şahaneymiş. (ahaha)

edit: şahane falan değilmiş ya. okurken çok güldüğüm karikatürlerden iğrendim demin. kötü fikir.

Umut sarıkaya'nın değil o site. Başka öğrenci bi çocuk yapmış o videoları.

peki ben soruma cevap alamayacakmıyım? :(

ağ bağlantı ikonunun üzerine sağ tıklayıp onar seçeneğini tıkla. bazen takılıyor bu şekilde onar deyince düzeliyor. (bir nevi ethernet restart)

şahsen ben sinir olurdum, kavga filan çıkarırdım. neden benden daha az yetenekli olan biri, daha az yetenek isteyen bir işte çalışırken benle aynı parayı alsın ki? daha çok para isterdim. kavga çıkardı büyük ihtimalle sonunda :D
ayrıyeten; böyle bir dünya da benim gibi başka insanların olduğunu düşünürsek. aynı parayı alıcak olduktan sonra niye uğraşayım ben okuycam, kendimi geliştiricem, beynimi yorucam diye? yaparım işimi alırım aynı maaşımı. başkası patlatsın kafasını, di mi ama? böylece insanlarda körelme olur bence.

"Herkesin eşit miktarda üretim yapması" söz konusu değil ise dünya büyük bir kaosa sürüklenirdi. Fazla üretim yapan daha fazla para kazanmak, az üretim yapan -haliyle- fazla üretim yapanların sırtından geçinmek isterdi.

Ancak ve ancak eşsiz, bizim hiç bilmediğimiz bir ahlaki yapının icat edilmesiyle birlikte "herkesin eşit miktarda para kazandığı" düzgün işleyen bir toplumun oluşmasına olanak sağlanabilir. (...gibi geliyor bana yoksa şüpheniz mi var?)

<quote>ayrıyeten; böyle bir dünya da benim gibi başka insanların olduğunu düşünürsek. aynı parayı alıcak olduktan sonra niye uğraşayım ben okuycam, kendimi geliştiricem, beynimi yorucam diye? yaparım işimi alırım aynı maaşımı. başkası patlatsın kafasını, di mi ama? böylece insanlarda körelme olur bence.</quote>

Böyle bir ahlaki yapı günümüzde mevcut olmadığı için de böyle bir düzen içerisinde çoğu insan körelir, az sayıda insan da sistemin iyiliği didinir durur, sonunda heder olur.

bir ilk okul mezunuyla, master, doktora yapmış kişi çalışırken aynı parayı alacak
böle bir durum olursa kimse okumaz. eğitim, kültür oranı düşer.

eşit miktarda para kazanan herkes çalışıyor mu, yoksa çalışmayanlar da kazanıyor mu aynı parayı? sadece çalışanlar kazanıyorsa, maaşlı çalışanlar bir yere(edit: onlar da olmaz ya. örnekse bir otelin genel müdürü oteldeki komi ile aynı parayı mı kazanacak)kadar. ticaret yapanlar ne olacak?

ticareti yok sayarsak kumar oynayıp kazananlar zengin olur yenilenler hırsız olur. ama kasa hep kazanır. kumarhanenin sahibi de mi aynı parayı kazanıyor? mesela kumarhanenin sahibi krupiye veya güvenlik görevlisi ile aynı maaşı mı alcak?

olmaz öyle sanki.

herkes esit para kazaniyorsa, su anki dunyanin durumu ayni olmayacak tabi ki, bu duruma gore sekillenecek, bazi meslekler de ister istemez olmuyor bu mantiga gore, kumarhane, piyango, hirsizlik gibi kavramlar hic olmayacak zaten, genelde herkes ureten bir meslege sahip olacak...

Once sunlari acman gerek. Bu sorulara mantikli cevap gelmezse zaten herkesin esit miktarlarda para kazanmasi gerekliligine ulasamayiz:
1- Niye esit para zorunda olsunlar ?
2- İnsanlar (mankafalar, tembeller, somuruculer ve dolandiri iken) nasil esit olabilir?
3- İnsanlarin maddiyat olarak esitligi zaten tabiata ve evrim kanununa aykiri degil mi ? (insanlarin devamli evrim gecirdigini ve hepsinin genetik olarak da esit olmadigini kabul edecek olursak)
4- Ben olsam İskandinav ulkelerindeki gibi az ama kaliteli nufusu, daha cok calismayi, daha sosyal bir devleti (saglik hizmetleri, egitim gibi konularda kuvvetli ve adaletli) utopya olarak onume koyardim.
5- Oneri: herkes esit miktarda para almasin ama herkes esit miktarda calissa ve hakettigini alsa daha iyi olur gibime geliyor...

Coca-cola, Marlboro, John Wayne, Patates cipsi ve muz ile tanismis insanlara anlatip inandiramayacagin (ben de dahil) seydir bu konu...

Marx'ın haklı cıkmasina daha cok var dostum :)

kimseye birsey inandirmiyorum, bu utopik tanimdan yola cikarak dunyayi yorumlamanizi istedim sadece, dedigim gibi bazi durumlar ve kavramlar olmayacak bu durumda, mantiksiz durumu hayal gucunuzle mantikli hale getirmece, sinav sorusu gibi dusun yani.

insanlarin tek tatmin araci para degildir. sen calisiyorsun, emek sarfedip yaziyorsun sozluge, birileri bunlari okumak icin siteye tikliyor, verilen reklamin parasini ssg aliyor, niye hepimiz ayaklanmiyor ya da yazmaktan vazgecmiyoruz?

kapitalizmin dusunce kaliplarindn cikip farkli sartlanmalara girdigin takdirde bir sorun olmazdi bence. ki cogu insan ayni sirkette ayni isi yaptigi halde daha az maas almasina bile ses cikarmiyor, en fazla evinde esine soylenip ayni iste calismaya devam ediyor, gercekci olalim.

her sey reklam
eger gercek ozgurlukten ve hur iradeden bahdeceksek belki de sırf bu nedenle kimin master egitimi yapip kimn ilkokul mezunu olacagina bleki de daha az sistem karar verir
safi daha fazla para kazanmak icin tıp diplomasi, hukuk diplomasi alindigi icin bu denli aksak sistemlerimiz böyle devam
hala hazirda benden daha yeteneksiz insanlar zaten benden daha fazla para kazaniyor
pratikte olunca gık cikmiyor da is nedense teoriye, kurguya sonunda lafa gelince kıyamet kopuyor hayret valla
korkmayin ve biraz daha dikkatli bakin etrafiniza lütfen
herkes herkesin ne kazandigini bilir oh ne güzel seffaf bi dünya
belki bu seffafliğin da altinda ezilirdi insanoglu kim bilir

Pek hayalgücü olmayacak ama Ursula Le Guin'in Mülksüzler'inde böyle bir dünya var: özgür ve mutlu bir dünya.

cok buyuk ihtimalle yeniden icat edeceklerdir. Yalniz, olur mu olmaz mi sorulari sacma biraz, hatta bu tur bir tartismalara verilen bir ad da vardi ama gelmedi aklima. O zamanin sartlarina bagli olarak degismesi lazim.

Ama parasiz bir dunya derken, sanirim ki anarsizme bir goz atilabilir?

günümüz dünyasında diyorsun ama her şeyin paraya dayalı olduğu günümüzde "paranın birden ortadan kalktığını düşünün" demek, "hiçbir topun olmadığı 90 dakikalık bir futbol maçı düşünün" demek kadar saçma bence. yani boş boş durur millet bir şey yapmaz, yapamaz çünkü 90 dakikanın amacı o topla oynamak. aynı şey bunda da geçerli. insanların günü yaşamasındaki amaç o günlük "para"yı kazanmak.

ha dersen ki "paranın hiçbir zaman hakim olamadığı bir dünyada olacakları merak ediyorum" o zaman iş değişir. muhtemelen para ekonomisi ile benzer özellikleri temel alan gelişmiş bir değiş-tokuş sistemi oluşturulur.

para yoksa kimse çalışmaz,dünyanın gelişimi yavaşlar hatta durma noktasına gelir.aslında para bir güç unsuru olduğu için o kalktığı an insanlar farklı bir şekilde güce ulaşmaya çalışacak (fiziksel vs.) yani dünyanın bir kaosa sürüklenme ihtimali bayağı yüksek.

gelecekte her şey olabilir. para dediğimiz şey bugüne ulaşana dek bir çok değişiklikten geçti. bir iktisat kitabının para & trampa bölümünü okumanızı tavsiye ederim.

ha tabii şöyle de bir şey var. mesela kendini şehir hayatından arındırmış, çiftlik evinde yaşayan bir birey, para denilen kavram yeryüzünden silindiğinde yaşantısında herhangi bir farklılığa gitmeye gerek duymayacaktır. o yine kendi bahçesinde tarımını yapar, kendi yetiştirdiği ve stokta tuttuğu ürünlerle beslenmeye devam eder falan.

ama ünlü bir borsa firmasında çalışan birisi için ne olacak? ya da günlük milyon dolarlarla oynayan birisi o sabah işe gitmek yerine ne yapacak? ciddi ciddi para üzerine kurulan hayatların olduğu bir dünyada paranın birden ortadan kalkması ütopyayı da aşan bir şey. ilkel-gelişmiş toplulukların arasındaki uçurum da burada kendini gösteriyor işte.

paranın olmadığı bir dünya.. emeğin para ile ölçülecek kadar önemsizleştirilmesinden önce pek çok toplulukta gayet yürümüş fakat şu an imkansıza yakın bir hayal ne yazık ki. tüm dünyada entegre bir şekilde böylesi bir sisteme geçiş mümkün değil gibi gözüküyor, hele de para olmayınca kimsenin çalışmayacağı gibi fikirlere sahip insanların yaşadığı bir dünyada. fakat toplarsın x sayıda arkadaşını, yaşarsın böyle, ama nerde, hiçbir devlete ait olmayan bir toprakta. buna dair onyüzbinmilyon akım, kitap makale mevcut. gel gör ki kişisel haz yahut insanlara faydalı olmak için karşılık beklemeden emek ortaya koymak gülünecek bir şey haline gelmiş, kimse ihtimal verip de işin ne uygulanmışını ne de teorik halini oturup düşünmez bile. kapitalizmin merkezinde yahut çanağının başında yalayıcı olmayanlar bile ihtimal vermezken dünyada esamesi okunmayan kusursuz bir insancıllığın ütopyası şu an sadece. insanların yeteneklerinin, zihinsel ve fiziksel kapasitelerinin tek bir alana odaklanmış oluşu da böyle bir dünyanın dönmesine engel. birimlere, karşılık beklemeye inandığımız sürece yok öyle bir şey.

ben birinin bana öğrettiği bir konuyu, anlattığı bir hikayeyi hmm bunun ederi şu kadar lira diye düşünmüyorsam, o bana bir şey kattı ben de ona bir şey kazandırmalıyım diye bir yükümlülük değil manevi, kişisel ve aynı zamanda toplumsal bir arzuyla doluyorsam, benim gibi hissedenler de bu hissin doğasına aykırı olmayacak şekilde örgütlense bu tür bir yaşam elde edilebilir gibi geliyor bana ama herkesin şüphesi var.

paranin birden gitmesi sihirle bile olamaz :P, paranin icadiyla birlikte bir suru sey etkilenmistir, dunyanin durumu ona gore sekillenmistir, para yok olsaydi su anki bir suru sey de yok olurdu heralde, belki biz bile.. ayrica su anki kagit para bozuk para olmasa bile baska seyler kullaniliyor olurdu, zaten eski caglarda para yerine deniz kabugu falan kullaniyorlardi.

ama benim hayalim butun kaynaklari olan cennet bir adada para gerekmeden yasamak tabi, bu olabilir bak..

üzerinde pek düsünecek halde degilim ama sadece bir sey söylemek istiyorum
o da eger dünyanin gelisimi? gercekten komik geliyor bu bana duracaksa bence yok olsun para zira paranin gelistirdigi bu muazzam dünyadan ne kadar memnun arkadas varmis onu da bi cirpida gösterdi ama benim bu kaosa dogru sürüklenmeyen dünyamiz icin endiselenmemi sagladi paranin varliginin ortadan kalkmasi
sadece maddi acidan degil kavramsal olarak da para hayatimizdan silinmesi sanirim soru bunu da kapsiyor
cünkü hic parayla yasayan insanlar var ama bi dolu da sorunlari madden sahip degiller paraya sadece para ve paranin yarattigi kavramlari var ama pratikte aslinda parasizlar (bes parasiz)
ayrica benim de süphem yok

paranın kalkması bir şey ifade etmez aslında. hemen para icad edilir. ama görüyorum ki bu cevabı beğenmiyorsun. o halde yazmaya devam ediyorum;

diyelim ki paralar yok oldu, kimse bilmiyor, hafızalaradn da silindi.

1- bir kere polis, itfaiye, hastane gibi hayati kuruluşlar biter bu bir. halk içinden gönüllüler olur mu, ne kadar iş yaparlar amatör halleriyle muallakta.

2- evimiz, elektriğimiz(telefon, televizyon, iletişim), devletimiz, olmayacaktır. su da akmaz evlerde yakında barajlarda çalışan adamlar olmayınca tabii.

3- beslenemeyiz. nerden yemek bulucan? her gün alışveriş yaptığımız yerler olmayacak artık.

4- şu an çok parası olanların çok da mal varlığı var. bu insanlar bu varlıklarını kullanarak hem takas yöntemiyle hayati ihtiyaçlarını karşılayacak hem de az mal varlığı olanların elindekileri almaya çalışacak, veya onları bazı şeyler karşılığında çalıştıracaklardır.

5- az mal varlığı olanlar ya da hiç bir şeyleri olmnayanlar grupbunda:
a)gücü yeten diğerinin elindekileri alacaktır. bunlar çete, hatta küçük ülkeler kuracaklardır. (zaten artık güçlü bir devlet olmayacaktır. diğer devletleri çok bilmiyorum ama türkiye mesela hemen bölünecektir.)
b) birbirine destek olup yaşamaya çalışan insanlar da ortaya çıkacaktır. bunlar a grubuyla savaş halinde olacaktır.


bunun dışında, hastalıklar yayılır, yok oldu denilen hastalıklar yeniden ortaya çıkar, insanların çoğu ölür, şehirler yavaş yavaş eski hallerine dönmeye başlar, hayvanlar şehirlere kayar, dünya nüfusu azalır. sadece güçlü insanlar yaşamaya devam eder.

insanlık çok öncesine dönmüş olur yani. zira para yok oldu deyince ister istemez teknoloji de yok oluyor gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var?

ayrıca köyde, kırsal kesimde kendi tarımını yapan insanlar şehirde yaşayanların yarısından çok muhatap oluyor ve yarısından çok oynuyor parayla. :)

para gidince ona dair tüm kavramlar da yok olacak yani market, yiyecegi parayla satın alma falan filan da
buradan baslarsan kurguya o kadar büyük felaket senaryolari yazsan da zaten hemen hemen bugünün dünyasinn sorunlarina variyorsun ( liste parali dünyada hic var olmayan seylerden bahsetmiyor, para var allaha sükür ama koskoca ac bir kıta,hele 4. madde gercekten evlere senlik, bir zamanlar hic kimsenin olan yerlere kira adi altinda paralar ödeniyor)
bi de öyle deneyimleyelim ne olacak
para neden var bunu bir düsünün ondan sonra parasiz bir dünya fikrini konusalim isterseniz
hayati sadece kolaylastirsin diye ama bugün geldigi nokta ne
maymunlar üzerinde yapilan deneyler falan da var paranin etkileri hakkinda
bir de 'kac para kac' var o da güzel
aslinda insanin kendi basina ördügü ikinci coraptir para

(bkz: the venus project)
(bkz: zeitgeist addendum)

(bkz: Zeitgeist Moving Forward) büyük ölçüde paranın olmadığı bir dünya ile ilgili.

bu konuda epey çalışan tuhaf bir grup var.
desteni.co.za

Hukukçu filan degilimfakat sayenizde ben de arastirip bazi seyler ögrenmis oldum. Bunun için tesekkürler.

"Yukarıda belirtilen nedenlerle kaza yerinde araçların bulunmaması halinde karayolları Trafik Yönetmeliği 156/4.fıkrasına göre trafik ekibi kaza tespit tutanağı düzenlememektedir. Ancak, sigorta kaza yapan kişilerin otolarını yaptırmak ve masraflarını ödemek için kolluk kuvvetinin olayla ilgili tutmuş olduğu tutanak ve krokiyi istemektedir. Bu nedenle bu işlemleri bölge karakolu yerine getirmektedir. Bu kişilere olay yeri terkten trafik cezası kesilmekte ayrıca adli makamlara da haklarında 179/2 den dava açılabilmektedir." (www.caginpolisi.com.tr)
----
TCK Madde 179/2: Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (www.tbmm.gov.tr)
----
Ayrica bkz: Karayollari Trafik Yönetmeligi Madde 152. (www.mevzuat.adalet.gov.tr)

peki kazaya karışan arabanın benim olduğuna nasıl emin oluyorlar ben desem xyz 61 çarptı gitti desem?

eğer size çarpan kadın bekleyip polis çağırdıysa ve çarpanın siz olduğunu söylediyse kaza yerini terkettiğiniz için suçlu durumuna düşüyorsunuz. öbür türlü olduğunu ispatlayamazsınız.

Bu gibi durumlarda - can kaybının ve yaralanmanın olmadığı durumlarda- artık polis beklemeye gerek yok, karşılıklı kaza tutanağı tutmak yeterli.

www.kazatutanagi.com

Sizin durumunuzda karşı taraf "bana çarptı kaçtı" derse başınız çok ağrır.

polis buna gitmek değil kaçmak diyor. ve 2004'te sadece kaza yerinden kaçmanın cezası 400 milyon demişlerdi bana polisler. sonra ödemedik o ayrı. belki çok rüşvet alabilmek için söylediler bilemem ama polis böyle diyor.

çarptı gitti diyemez çünkü kadın bana arkadan çarptı ve kırmızı ışıkta geçti. "ben kırmızıda geçmedim sen geçtin suçlusun öde" dedi hakaret filan etti. anlaşamadığımız için tutanak tutmadık. bende hasar yok, kendisi çarpmış aman aman bir hasarı da yok. aynı zamanda benim görgü tanığım da var. karakolu da aradım bilgi verdim böyle bir ihbar gelirse benim diye.

banyo için özel imal edilmiş traş bıçakları var. onları kullanabilirsin. banyonun akarının ağzını açarsan, yani o elek gibi malzeme akarın üstünde olmadığı bir anda, tıkanma olmaz. gelgelelim yıllardır kesmiyorsa bırak banyoyu kanalizasyonu bile tıkayabilirsin. traş köpüğü kullanıyorum ben mesela. başka şeyler de kullanabilirsin sabun vs gibi. bazen klozete attığım da oluyor misal tüyleri. odur budur.

yeni nesil tüy dökücü krem kullanıyor. eski adamlar her sabah aynanın karşısında traş olurken jiletle koltuk altını da alırmış. tıkanmıyor tabii küçücük şeylerden. ben normal traş olmaya üşendiğim için öyle bir şeyle uğraşamıyorum. duş alırken tüy dökücü krem kullanıyorum. suyun gittiği yerde bir şey var, onu çıkarınca tıkanmadan gidiyor kıllar. sonra yerine takıyorsun şeyi.

bu arada şunu da belirteyim, ben mesela permatik kullanıyorum, ama hiç diğer markaları kullanmadım bilmiyorum farkı varmıdır? kılları kesince jileti su dolu küçük bi kapta çalkalıyorum, kabı sonra tuvalete döküyorum banyo tıkanır diye korkuyorum.. hani bi seferde iki sefer de tıkanmaz belki ama zamanla tıkanır gibi geliyor yok saçlar yok kıllar vs... hep öyle bi izlenim oluştu..

bide tüy dökücü kullanan arkadaşları daha bi merak ediyorum daha mı rahat daha mı az çıkıyor? hep heves ettim hiç cesaret edemedim.. hep çok kompleks gelmiştir..

edit:
o giderin üstündeki zımbırtıyı da temizlemekten hiç haz etmem..

cilet bulu iki plus.tek gecerim..genel olarak klozete atıyorum ben kılları.sorun olmuyo.sıfonu cekınce gıdıyolar..

Yüzümü traş etmek üzere kullandığım jileti hemen çöpe atmak yerine bu şekilde değerlendiriyorum. Yani yeni jileti önce sadece yüzüme kullanıyorum, bir iki hafta sonra yeni bir jiletle yüzümü traş etmeye devam edip eskisini koltuk altı traşı için değerlendirmiş oluyorum. Koltuk altınızı sık sık traş ediyorsanız çıkan kıllar tıkanma sorununa yol açmaz.

Permatik Banyo vs. diye adlandırımış bu iş için özel jiletler var. Ağzı geniş aralıklı taraklı.
Giderdeki elekte takılıyor kıllar, sonra eleği alıp banyodaki çöp kutusuna boşaltıyorum. Bizim giderler biraz nazlı, kıla tüye tıkanıyorlar.

Burda yazan kisilere de baskasi gostermedi heralde, herkes kendi kendine ogreniyor sonucta, ama aileler de bazen kucuklukten tembih eder koltuk altini tiras et diye.

yüzde kullanılmaya değmeyecek eski jiletleri kullanıyorum ben de.
aslında küvette "lavobo aç" kullanmak da çok zevkli ama o gider çubuklarınıa giren kılları parmakla kaldırmak kusturucu bir durum dolayısı ile kıllar uzunsa klozete atmak daha mantıklı.

Uzunsa önce makasla falan alın bence. Jiletle girişirseniz bitmez.

ahaha nette fantastik bir şey buldum:

Bilgisayarınızda önceden yüklüyse Sims2'yi unistall edin.
Sims2'yi tekrar yükleyin.
Ardından üniversiteyi kesinlikle bilgisayarınızda yüklü olan THESİMS2 KLASÖRÜNÜN İÇİNE yüklemeyin. Exclamation Mesela benim sims2'im Bilgisayarım/D:The Sims2 burda, üniversiteyi ise Bilgisayarım/D: The Sims2 University buraya yükledim.
Üniversiteyi yüklemek için 1.CDyi takın-kurun.2. CDyi de sorunsuzca yükledikten sonra 4.CD istediği yerde bilgisayarın fişini çekin.(oha)

fantastik bumbastik şeylere gerek yok.

"mount image"a kadar olan yeri biliyorsunuz anlaşılan, şöyle devam ediyorum:

mount image'a bastıktan sonra oyunu indirdiğiniz klasöre gidin, mdf dosyası olacak. onu mount edin tamamdır olay.

tamam olması lazım.
uzun zamandır daemon tools kullanmıyorum, baya ayrı gayrı kaldık ama yamulmuyorsam böyleydi bu iş.

d-tools'u kullanamamak değil sorunum. sorunum şu:

1) oyun(godfather) cd'de.
2) cd'de sadece dört adet zip var ve crack dosyası var.
3) ama daemon tools bu zipleri görmüyor.
4) sims'in cd'sinin de içeriği farklı değildi ama d-tools ordaki zipleri görüyordu.
5) bunları niye görmüyor?

evet bu.

(oyunu indirdiğim bir klasör yok yani, oyunu indiremiyorum direkt. o fantastik şeyi sadece fantastik diye yazdım benim sorunumla alakası yok.)

olayı çözdüm.

cd'deki zipli dosyalardan birincisini bilgisayara çıkarıyorsun. sonra mount image'dan çıkarttığın dosyayı seçiyorsun. başka bir şey yapmıyorsun kendisi install oluyor.

kaybederek. kaybederek öğrenebilirsin pokeri. belki alakalıdır (bkz: standard 5 card draw/@mevta)

buradan da pratik yaparsın: (bkz: pkr com)

ama gerçek poker masasına oturduğun zaman çok farklı olur her şey.

kanımca öğrenilmesi gereken en önemli iki şey, ellerin büyük sıraları ve kombinasyon nedir ne değildir'dir. bundan sonrasında blöf yapmak, mimik kontrolu, blöfü görmek gibi şeyler kalıyor ki oynamadan öğrenilmesi pek mümkün şeyler değil.

www.miniclip.com

linkteki oyunu önce easy sonra normal sonra da hard mode'da bütün gün oyna ki farklı ellerde ne yapılır mantıklısı nedir görebil.

poker ama hangisi? texas hold em mi? yoksa standart 5 card draw mı ? neredeyse başka oyunlar sayılabilir.

lucky you filmini izleyebilirsin biraz bişiler ogrenırsın.facebookdan oynayıp amatorlugu atabılırsın.doyles room dan oynayıp para kaybedebilirsin.

Poker elleri:
Royal floş (Flush Royal): As'tan başlayan sıralı kağıtlar dizisi. (As-papaz-kız-vale-onlu)
Floş (Straight Flush): Beş kartın da aynı cinsten sıralı olması. (9-8-7-6-5 gibi)
Kare: (Four of a kind): Herhangi bir karttan dört tane. (5-5-5-5 gibi)
Full (Full house): Bir karttan üç, diğerinden iki tane. (V-V-V-5-5 gibi)
Renk: (Flush): Tüm kağıtların aynı cinsten olması. (Meselâ beş tane sinek, sıra önemli değil)
Kent: (Straight): Beş kartında farklı cinslerden sıralı olması. (Sinek 5, Karo 6, Kupa 7, Maça 8, Karo 9 gibi)
Üçlü (Tree of a kind): Üç kartın aynı olması. (As-as-as-x-x gibi)
Döper: (Two Pairs): Yerdeki ve eldeki kartlardan iki tane ikili olması. (10-10-9-9-x gibi)
Per (Pair): Yerdeki ve eldeki kartlardan bir tane ikili olması. (Papaz-Papaz-x-x-x gibi)
Eğer kimse de bunların hiçbiri yoksa eldeki en büyük kağıda bakılır. Eğer iki kişi de en büyük kart varsa, bu sefer kartın türüne bakılır. Ülkemizde oynanan pokerde (Kupa>Karo>Maça>Sinek>) sırası oynanmaktadır,
ama Teksas Hold'em'de (Maça>Sinek>Kupa>Karo) şeklinde oynanır.


Bazı Poker Terimleri:
Bop (Check): Arttırma yapmadan devam etmek.
Pot: (Pot) Herkesin bahisleri gördüğü havuz. (Yani ortadaki paralar potta toplanır)
Rest: (All-in): Elindeki tüm parayı sürmek.
Yan-pot: (Side-pot): Bir oyuncu az parayla rest çektiyse, onun üzerinde bahis oynanlar için açılan alternatif bir pot açılır ve rest çeken bu pottan yararlanamaz, yani sadece parasının mislini kazanır.
Ante: Herkesin oyun başında koyduğu oyuna girme parasıdır.
Tokatlanmak (Bad beat): Bir oyuncu iyi bir elle oyuna girer ve daha iyi bir ele kaybederse buna "bad beat" (tokatlanmak) denir.
Blöf: (Bluff): Elinde bir şey olmadan ortayı görmek ve rakibi kandırıp, para kazanmaya çalışmak.
Kart gömmek (to burn card): Flop, turn ve river elleri açılırken, bir kart kapalı olarak yere konur geçersiz karttır, ikinci kart açılır. Yerdeki kart gömülen karttır.
Kurpiyer: (Dealer): Kapıtları dağıtan kişi. İlk başlarda kurpiyer olarak kullanıldıysa da, son yıllarda "kurpiye" olarak da telaffuz edilmektedir.
Kepmek: Paraları götürmek (sadece poker terimi de değildir aslında, çocukken misket, futbolcu kartı oynarken de hep kullanırdık :D )

Poker Kartları için Kullanılan Lakâplar; (Bazıları filmde geçiyor ama yine çok azını çevirdim, bizim yabancı olduğumuz lâkaplar, yine de duyarsınız da burada ne dedi diye düşünürseniz diye vereyim dedim.)

As-Papaz: Big Slick; Santa Barbara
As-Kız: Big Chick; Walking Back to Houston
As-Vale: Ajax
As-Sekizli: Dead Man’s hand
Papaz-Kız: suited Marriage, offsuit Mixed Marriage
Papaz-Vale: Kojak
Papaz-dokuzlu: Fido Canine What a Dog
Papaz-üçlü: Commander Crab; King Crab
Kız-Vale: Maverick
Kız-Onlu: Quint; Varkony
Kız-Yedili: Computer hand
Kız Üçlü: Gay Waiter; San Francisco Busboy (queen with a tray)
Vale-Beşli Motown; Jackson Five
Vale-dörtlü: Flat ties (what’s a jack for?)
Onlu-Beşli: Woolworth's; Five and Dime
Onlu-Dörtlü: Broderick Crawford; Convoy; Good Buddy
Onlu-İkili: Texas Dolly
Dokuz-Sekiz: Oldsmobile
Altı-Dokuz (Altmış dokuz): Big Lick; Dinner for Two
Dokuz-Beş: Dolly Parton
Dokuz-İki: Montana Banana
Yedi-Altı: Union Oil
Beş-Yedi: Heinz
Dört-Beş: Jessie James; Jane Russell
Üç-Dokuz: Jack Benny
Üç-Sekiz: Raquel Welch
İki-Dokuz: Twiggy


İki As: Pocket Rockets; Bullets; American Airlines
İki Papaz: Cowboys; King Kong
İki Kız: Ladies, Whores, Siegfried & Roy
İki Vale: Fishhooks; hooks
İki Onlu: Dimes
İki Dokuzlu: German Virgin; Barbara Feldon (Get Smart Agent 99)
İki Sekizli: Snowmen; Doggie Balls; Piano Keys
İki Yedili: Sunset Strip
İki Altılı: Route 66
İki Beşli: Speed Limit
İki Dörtlü: Magnum; Sailboats
İki Üçlü: Crabs
İki İkili: Ducks

Blaster: Gaza gelen, aşırı agresif oynayan oyuncu.

copy paste de üstüme yoktur..

sandığımdan beter karışıkmış..

bence sen poker öğrenmeye çalışmak yerine, yalanının ortaya çıkmaması için yapman gereken manevraları düşün. bana pokeri sorsalar, -yıllardır izlememe ve yer yer oynamama rağmen- adı tanıdık geliyor derdim...

ben de topluluk içinde hiçbir spordan anlamadığım anlaşılması üzerine, "iyi golf oynarım" demiştim. hatta ilgi de çekmişti bir zaman. aklıma o zamanlar geldi. allah'tan kimse çağırmadı bu aktiviteye.

bu arada facebook'ta da poker vardı. ve birsürü de türk katılıyor. onlar da bir iki tüyo verir, halledersin olayı.

en iyisi ahlak felsefesi çalışayım..poker ve diğer talih oyunlarını küçümseyerek lafı bitireyim..hala ısrar eden olursa satranca davet eder yine akıldan dem vururum..

ileride briçle alakalı benzer laflar etmemenizi önerelim madem. o daha zordur ve ahlak felsefesi çalışarak da kurtaramazsınız bu sefer.

unreal tournament 2004'ü önerebilirim şahsen.

o bir efsane; age of empires

(bkz: risk)

counter strike, online server'lara da girebilirsiniz.

tm nations belki?

ingiliz server'larında onlarla alay ede ede bayrak kapma yarışı

bağlantı 1mbit. en düşük pc centrino 1.73mhz işlemcili 512 ramli bir pc. buna göre olsa tavsiyeler süper olur =)

worms

stronghold

Şöyle ki: img379.imageshack.us

Çılgın atıyoruz biz.

starcraft

üçlük sayılır, zaten antoine walker haricindekiler zıpladıktan sonra içeri düşüyor:D

basketbolda; futboldaki gibi topun nerede olduğu önemli değil, oyuncunun nerede olduğu önemli. dışarı çıkan top kabak gibi dışarı da çıkmış olsa, oyuncu, kendisi çizgiye basmadan elini dışarı uzatıp hop diye geri alabiliyor topu mesela. yani atış hareketi başladığında oyuncunun ayağı çizgi dışındaysa, elinde topla uçup potaya smaç basarsa üçlük olur.

35lik veya 70lik olur. orda biter basketbol falan kalmaz artık.

bütçe derken?

ucuz.

işte o ucuz bütçeyi sordum ben? bir fikir verebiliriz belki. veya o paraya olmaz deriz

en son geçen yıl ank da bi yere gittiğimde 50 ytl vermiştim o civarda olabilir mesela.

piyasayı bilemiyorum. ama şimdi benim gittiğim psikolog var, normal ücreti 150 ytl, bana indirimli 120 lira.

50 lira biraz zor gibi

hint kumaşı ? ah iğrençim =P

hint keneviri demenden iyidir =)

kına.

yakın gelecekte beni o kadar sevindirecek bir olay beklemiyorum

tac mahal heykelcigi
sari
coder :P

ayurveda tabletleri, bitkisel ve işe yarayan güzellik kremleri, akne kremleri vs.

playstation vb oralarda çok ucuzmuş diye duymuştum.

el şeklinde sabunluk

www.neoncarrot.co.uk
www.iexplore.com
handicraft.indiamart.com

buralarda pek bulunmayacak baharatlar ve bitkisel yağlar var. bir de taş ya da ahsap oyma diyecegim ama sultanahmet te görünenlerden farkli güzel birsey bulabilirse bir anlami olabilir elbet.

can sağlığı.

inek, kutsal inek. Çok büyük dersen bir adet kobra da getirebilir. Daha mantıklı bir şeyler dersen Goatrance plakları getirsin.

hindistan cevizi ^^

ganj ın suyundan bi tas.

ben olsam bu ilginc ilginc calgilari var flüt gibi onlardan isterdim, ya da sihlerin taktigi sariklardan alinabilir, saclar uzunsa evde takilip onunla dolasilabilinir.
ama o sarikla da dilber hala'ya benzeme olasiligi var, göz önünde bulundurulmali

kumaş iste ciddiyim. buradakine kıyasla komik paralara acayip kumaşlar alabiliyorsun.

hindistan sigarası hariç her şey olur. sakın denemeyin dostlar, kendinize acıyın.

kadın olsan istencek çok şey var da, erkek olunca zor biraz. malum giysiler, baharat, tütsü, sabun ya da kırık derik tadında alınabilcek şeyler. Seçimi ona bırak istersen, senin sevebileceğini düşündüğü bir şeyler alsın bence.

durum şudur;

evren teorik olarak 14 milyar yıldır var, ama bazı uzak cisimler ve ondan öte partiküller, teorik hesaplamalarda evrenin yaşının 14 milyardan fazla olduğunu gösteriyor. şimdi diğer tüm veriler 14 milyarı gösterirken bazı değerlerin daha büyük yaşta olduğunu gözlemlemek bir çelişki oluşturuyor.

bu çelişki çözülür mü bilemem. ama kesin bildiğim, astrofizikçilerin diğerlerinin yanında düşük sayıda kalan "> 14 milyar" teorilerini görmezden gelmek istiyor zira sadece o deneyler için diğer tüm teorileri çöpe atmak istemiyorşar.

mesela kuasarlar var bi acaip. big bang ile ilgili çok bilgi verebiliyor bize. ama tabii deeper space hep astrofiziğin konuları. bir sürü teori atılı ortaya. tam mantıklı bir açıklama bekleme. yukarıda söylediğimin dışında yüzlerce sebebi vardır.

biz onların 11 milyar yıl önceki halini görüyoruz ama onlar artık 11 milyar ışık yılı ilerideler. genişleyen evrenin nerede duracağı bilinmiyor. hoş içeri doğru çökme olacak mı o da bilinmiyor.

bir de şöyle bişey var. evrenin iki büyüklüğü vardır. biri ölçülebilen, diğeri teorik. teorik olanın hacmi sonsuz.

stephen hawking - evrenin daha kısa tarihi kitabını öneririm bu konuda.

Dendigi gibi evren tam anlasilmis birsey degil, evrendeki yas, uzaklik ve hiz kavramlari karisiyor bazi yerlerde, farkli modeller var falan...

En iyisimi link verim ben de konuyla ilgili belki yardimci olur biraz:

en.wikipedia.org
curious.astro.cornell.edu
www.astro.ucla.edu

bizden en uzak gokcisimleri olan quasarlarin hizi isik hizina yakin olabiliyor. evrenin yasinin ise 14 milyar yil olarak degil, 18 milyar yil olarak biliyorum ben. ayrica bir gokcismi bizden ne kadar uzaksa, hizi da o kadar buyuk oluyor. hatta bilinen evrenin sinirlarindaki bir quasarin isik hizina yakin bir hizla bizden uzaklastigini soyleyebilirim.

ayrica sunu da eklemek isterim. biz aslinda, orada gordugumuz galaksilerin 14 milyar yil oncesini bakiyoruz. bir nevi gecmisine bakiyoruz. halbuki su anda tum gokcisimlerini evrende sabitlesek, bizden 14 milyar isikyili uzaklikta oldugunu dusundugumuz galaksilerin aslinda bundan cok ama cok daha uzakta oldugunu gorebilirdik. tabi onlarin zamani durdugumuz sirada tam olarak nerde olduklarini gorebilmemiz icin de en azindan 28 milyar yil beklemek durumunda kalirdik ki, evrendeki hicbir seyin bu kadar beklenmeyi hak ettigini dusunmuyorum ben

çok yabancıyım konuya ama bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp;

şimdi diyelim ki bizden 14-18 milyar yıl ileride dediğiniz galaksilerden birine içi insan dolu bir araç gönderilebildi(tut ki oldu). diyelim ki araç oraya 5008 yılında gönderildi ve 10 yılda geri gelebildi. araç dünyaya döndüğünde dünyada tarihin 32450 gibi bir şey olacağı -veya döndüklerinde güneş sistemini yerinde bulamayacakları- anlamına mı geliyor bahsedilen "x milyar yıl ileride" olmak teorik olarak?

-veya aracın içindeki insanlar orada zaman çok hızlı geçtiği için gittikleri dakika ölürlermiş adsfasfdssdaf-

@mevta, ışık yılı zaman değil mesafe ölçmeye yarar; 1 ışık yılı demek ışığın boşlukta 1 senede katedebileceği mesafe demek;

yani 14milyar ışık yılı demek 14 milyar çarpı ışığın 1 yılda katedebileceği mesafe demek oluyor;

bu şekilde kullanılmasının sebebi, rakamların çok çok büyük olması; mesela 14 milyar ışık yılı demek 1.32X10^23 kilometre demek, hatta bak google yapıyor bunun hesabını eğer oynamak istersen: www.google.com.tr

şimdi o bizden 14 milyar ışık yılı ilerde değil uzaklıkta olan bir aracı bir şekilde sen 10 senede o mesafeye götürüp getirebilirsen, dğnyada da 10 yıl geçmiş olur çünkü sen hesabı dünya vaktine yaparsın;

Ancak mesele şu ki hiç bir maddesel cisim ışık hızına ulaşamaz; Yani senin uzay gemin normal yollarla oraya gidip gelmesi, ışık hızına neredeyse eşit bir hızda gitse bile 2*14 milyar yıldan fazla sürer,yani dünyada sene 28milyar yıl + 5008 yıl olmuş olur :)
İşin ilginç tarafı, uzay g emisindeki adam için çok çok çok çok daha kısa bir zaman geçmiş olur; Işık hızına nekadar daha yakınsa o kadar daha az zaman geçmiş gibi olur; Mesela belki de ışık hızına o kadar yakın olur ki hız, adamlara sanki 10 dk da gidip gelmişler gibi gelir ama dünyada 28 milyar yıl geçmiş olur;

Teorilerden öte, bu işin gerçekten böyle olduğuna dair çok sağlam işaretler var; Mesela oluştuktan saliseler sonra yokolan atomaltı parçacıklar yüzlerce ışık yılı ötedeki galaksilerden bize sağlam bir şekilde ulaşabiliyorlar; Bunun sebebi de, bizim için o parçacığın oluşmasının üstünden belki binlerce yıl geçmiş olmasına karşın, o parçacık ışık hızına yakın hızda hareket ettiği için ona göre sadece saliseler geçmiştir o yüzden yok olmadan dünyaya ulaşabilmiştir

14 milyar yıl uzakta demek, ışığın 14 milyar yılda o mesafeyi katettiği anlamına gelir. ışık hızına yaklaşamıyacağın bile göz önüne alınırsa..

hmm çok enteresan olay. aklıma bir sürü soru geldi. önce ukte vereyim (bkz: ışık hızı zaman ilişkisi)

şimdi seni de çok yormayayım az sorayım;

- bir madde -mesela içinde insan olan uzay gemisi- ışık hızına erişirse ne olur? ışık hızına ne kadar yaklaşırsa aynı şey olmaz?
- imkansızmış ama(ayrıca nasıl bilebiliyoruz imkansız olduğunu deneneyemediğimiz bir şeyin) ışık hızına yaklaşıldığını, veya ışık hızından hızlı gidip gelindiğini varsayasak; adamlara 10 dk da gidip gelmişler gibi mi gelir yoksa gerçekten 10 dk da mı gidip gelirler, yani yaşlanmazlar mı dünyada 28 milyar yıl geçmişken?

@mevta, farketmez nekadar yaklaştığı; her şekilde zaman farklı işler; ama ancak çok yüksek hızlarda bu ölçülebilir olur(mesela şu yokolması gereken parçacıkların yokolmaması gibi);

ışık hızına ulaşamamasının sebebi de, her defasında biraz daha hızlandırmak için çok daha fazla enerji gerekiyor olması; Yani bir cismin ışık hızına ulaşması için için sonsuz enerji gerekir, o yüzden normal yollarlla imkansız; Ancak boyutlar arası geçişlerle kestirmeden gidilebilir belki o ulaşılamayan yerlere; O da şöyle, mesela kağıt üstünde bir çizgi çiz; kağıt çizgi için 2 boyutlu; Ama sen o kağıdı rulo haline getirirsen, 3 boyutlu evrende o çizginin iki ucu arasında, çizginin kağıt üstündeki uzunluğundan daha kısa bir çizgi olduğunu görürsün; AYnı şekilde bizim bolunduğumuz boyutlardan farklı boyutlar varsa kısa yollar da olabilir;

ışık hızına çok yakın gittiler diyelim; Mesela yumurta da 10 dk da pişiyor olsun; Eğer uzay gemisi dünyadan ayrıldığı anda yumurtayı pişirmeye başlarsa uzay gemisindekiler; yumurta piştiği sırada dünyaya dönmüş olurlar ve dünyada 28 milyar yıl geçmiş olur; Bizim uzay gemisindeki adamlar sadece 10 dakika yaşlanmış olurlar dünyada medeniyetler değişirken insanlık gelişirken; muhtemelen insanlık tarihi 28 milyar yıl ileri gitmişken bizimkiler o kadar zamanda ancak bir yumurtayı pişirmiş olurlar :)

ahaha evet son derece gereksiz bir şey yapmış olurlar yani. tam tersini yapmak lazım :)

sen cevap verdikçe soru geliyor aklıma da neyse, gider bu böyle. sabah oluyor yatayım. paylaşım için teşekkürler, teraziye tıkladım.

@mevta; twin paradox veya ikizler paradoksu. anladıgım kadarıyla senin sordugun şey tam olarak bu, ki mrtksn da bunu anlatmış. zaten bu twin paradox'ta da "diyelim ki oldu" şeklinde fikir yürütülüyor, düşünce deneyi zaten, sonuçta kimsenin uzaya gezintiye çıktığı yok, tıpkı şöridinger'in de kutunun içine kedi koymadıgı gibi.

terletmez, iyidir.

sallama hakkımı kullanıyorum:

1) orası çatala denk geldiği için gereksiz ağırlık yapardı; bu yüzden çıkartılmış

2) terin falan akmasına yardımcı oluyordur; Yani o parça kesik gibi olmasa ter birikirdi orada, iğrenç olurdu belki de;

3) böyle daha şekil olmuş, madem yapabiliyoruz yapmalıyız demişlerdir.

kaseyi tam oraya oturtunca yarık yere bir şey gelmiyor zaten diye düşünmüşlerdir. bir tabir vardı bunu ifade eden şimdi aklıma gelmiyor. ergonomik miydi, yok değildi. hani böyle kulağına koyunca aynı anda yanağına, suratına falan değen yamuk telefonlar gibi. telefonlar diyorum ama bir tane vardı onlardan bildiğim, yarım aydan daha düz bombeli bir nokia vardı, ilk çıkan nokialardan. sarhoştum hatırlamıyorum.

kuyruk sokumu kemigine baski olmasin diye ve havalandirma niyetine

bir de "cut-away saddle" diye birsey var o daha da avantajli..

hem ağırlık azaltmak için, hemde kasıklarda bulunan sinir demetine baskı olmaması için yapılır bisiklet selelerinde bu tip şeyler.

ancak bu tip seleler için çok da iyi yorumlar yapılmaz. kimileri uzun süreli profesyonel kullanımlarda ayak uyuşmasına sebebiyet verdiği için ergonomik bulmazlar.

tabi bu yazdıklarım pro bisikletçiler için geçerlidir. yani öyle günde 100-200 km kullanmıyorsanız hiç bi sorun olmaz.

değiştirecekseniz ortası oyuk modeler günümüzde en fazla rağbet gören sele tipidir.

öncelikle kafadan sallasa da, bilip yazsa da ilgilenen tüm arkadaşlara teşekkürler..
günde 1 km ya yapıyorum ya yapmıyorum.. arada bakkala falan gidiyorum ki onu hiç saymıyorum bile.. ölmem heralde iyidir.. sevmeye başladım zaten.. biri pandik atmadığı sürese iyi anlaşıcaz gibi..

bende de olmuştu aynısı. tam on sene once iki kulağıma birden 2.ye deldirmiştim. uzun süre acıdı, kokulu birikintiler.. fakat 3-4 sene önce bir tane daha deldirdim o daha sağlam. mesela öncekilere bir ay kadar küpe takmazsam kapanacak duruma geliyorlar ama yenisi öyle değil.

ilk küpeyi tutma süresinden olduğunu sanmıyorum deldirdiğin kişinin tecrübesiyle alakalı bence. çünkü problem yaşamadığım deliği deldirdiğim yere bayağı güveniyorum. artık nasıl bir püf noktası varsa...

Can yakma olayı olmasa razıyım aslında akıntıya şuna buna.. Kazaktır tshirttür giyip çıkartırken takılıyor ayak üstü kıvranıyorum.

aynı deliğin üstüne 1mm piercing tak, ya da taktır. birkaç güne bir şeyin kalmaz. (bkz: acı yok)

bana da olmuştu geceleri cıkarıp küpeyi kulak memesini kolonyalı pamukla temizlerdim kızarırsa falan bepanten sürerdim. sabahları da acıya acıya steril bir küpeyi -ki ben biraz deliydim küpeyi takmadan önce kolonya da bekletirdim- takardım öyle öyle gecti gitti. bilmiyorum doğru mu yaptım yoksa bu acıyı daha da mı uzattm ama sonucta bende gecti az bi süre sonra

küpe takıp çıkarmayın sürekli. problemli deliğe kaliteli metalden (cerrahi çelik, titanyum, altın ya da hiç olmazsa gümüş) bir halka küpe takın, hep o kalsın. arkası kapalı küpeler yara yapabiliyor. ama küpeyi çıkarıp, önce delik iyileşsin sonra takarım, derseniz delik kapanır. siz takamıyorsanız bir arkadaşınızdan yardım isteyin. deliğin etrafını da temiz tutun, kolonyalı pamukla falan silin sabah akşam. acı ya da kaşıntı olsa da elinizi sürmeyin, mikrop kapmasın. sarı su ve bunun kuruyup birikmesi doşında kızarıklık ve şişme de olursa mutlaka deldirdiğini polikliniğe görünün. doktor denetiminde antibiyotikli bir merhem (mesela thiocilline) kullanmanız gerekebilir bir süre.

halka küpe yerine düz küpelerle idare edilebilir bir süre. halka küpe geçerken zorluyorsa belki o sırada kulağa hasar veriyor olabilir. 5 gün küpeyi çıkarıp, düzgünce tedavi uygulayıp 1-2 gün tekrar küpeyi takıp, sonra yine 5 gün küpeyi çıkarıp... bu döngüde 1-2 hafta devam edebilirsin hem deliğin kapanmaması hem de tedavi uygulamak için.

çözüm önerisi: küpenin kulağa giren ucunu törpüleyin ve yuvarlatın, hatta sivriltin bir miktar (ben pederin zımpara makinesinde yapmıştım :) uçlar pütürlü pütürlü oluyor normalde, kulağın içinden geçerken küçük küçük çizikler atıyor ve metal sürekli sürtündüğü için yara kapanmıyor, iltihap yapıyor (öf ne pis kokar o arkadaş, elini sürersin elin kokar, sevgilin öper sevgilin kokar)

bunun dışında bence 1-2 gün kulağı dinlendirdikten sonra ucu yuvarlatılmış küpeyi iyice temizleyin ve etrafına bi krem sürüp sokun kulağa. ben evde her zaman thiocilin bulundururum mesela antibiyotikli bi kremdir genel amaçlı, onu sürerim küpe takarken.

hiç mi çizgi film izlemedin?

2 ihtimal var:

1) araba havaya uçar,şoförün kafası çiçek açar, başının etrafında kuşlar döner;
2) arkadaki arabanın tekerleği kayar, takla atar;

benceyse, hiçbibok olmaz;

bi çizgi filmde patetes sokuyorlardı motor patlıyordu ama gerçek hayatta egzosun patlaması lazım (muzun fırlamadığını kabul edersek). ama o sıcakta erir akar gider muz. yalnız patlarsa iyi patlar zarar ne kelime.

mythbusters'ta denenmisti

patates ve muz denediler ve ikisi de disari firladi, ama guvenme yine de belki SIKISACAGI tutar.

bişi olmaz. şaka yapılmak isteniyorsa egzoz düdükleri var. Şaka malzemeleri satan yerlerde olması lazım.

egzos fırlatır muzu nolcak. egzosa tam oturtulmuş bi patates belki işe yarar, o da egzosun böyle çürük çarık bi köşesi varsa ordan patlar ama patates de fırlar en nihayetinde.

bir ara egzost gazıyla şişen balon tiği krikolar vardı hatırlarsanız. koca aracı kaldırıyordu. onu geçelim gazları öyle sıkıştıramazsınız arkadaşlar, gaz ama onun da bir karakteri direnci var. e şimdi egzost borusu mu daha dayanıklı yoksa sıkıştırdığınız muz mu? birisi seve seve biriken gaza yol verecek artık hangisi verirse...

muz biriken gaza yol verene kadar gaz egzozdan çıkamadığı için geldiği yere geri gider mi, nerden gelir, giderse patlama falan? bunları bilemeyiz...

kitap okuyun birbinize.

(bkz: sözlük bana konu bul lan allahsız)

valla bu benimde çevremde çok sık görüp hala anlayamadığım bir konu, hadi uzaktakilere bişi dememde,tüm günü beraber geçirip ayrıldıktan sonra yine telefona sarılıp arayan msj çeken bi sürü kişi var çevremde. yahu tüm gün yaptıklarını bir bir anlatsan yine 2 saat sürmez hepsini anlatman heralde dakikalara girmezsen :)

çok muhabbet tez ayrılık getirmiyormu yahu ?

çok muhabbet tez ayrılık getirir. vazgeçin bu fikirden.

olay sevgili, nişanlı olayı değil bana göre.

bazı insanlar telefonda konuşmayı seviyor, bazıları sevmiyor. erkekler genelde az konuşuyor. telefonda konuşmayı seven insan (kadın olsun erkek olsun) gerek normal arkadaşları ile gerek sevgilileri ile bol konuşuyor.

valla bedava olunca buluyorsun birseyler

Birkaç ilişkim amaçsız ve nedensiz telefonda konuşma ve mesajlaşma güçlüğü çektiğim için bitti. Önümdeki maçlar için telefon manyağı olmayan kızlar seçmeye çalışıyorum. Zor oluyor. Çok azlar. Hepsi eline telefon verince çılgıncasına konuşuyorlar.

şimdi biraz arabesk olacak ama, beraber sessiz sessiz oturunca karşılıklı rahatsızlık hissetmeyeceğiniz bir ilişki kurmaya çalışırsanız, sırf sevgiliyle konuşma "işini" yapmak için konuşma gibi dertlerden kurtulursunuz. Kimi seçeceğin önem kazanır tabi burda. Konuşacak bir şey varsa konuşursunuz, yoksa konuşmazsınız. öyle ille de boş boş konuşucam bütün akşam modunda birin kaptırırsan kendini: (bkz: gaçhayım)

şöyle devam eder
- ee şimdi napıyosun
- senle konuşuyorum ekiekieki
.
.

vaz geçin uzun konuşmaktan insan çok sacmalıyor cok

kızların evde eli kolu bağlı oturtulması, herhangi bir hobi edinmelerine veya sosyal aktiviteye katılmalarına izin verilmemesi bunlara başlıca etken bence. akşam oldu mu odasına kapanan, hele ki bilgisayarla pek içli dışlı değilse alıyor telefonu eline (doğası gereği konuşkan bi de tabii) başlıyor konuşmaya. gerçi bu, ülkemizin kızlarına mahsus bir durum değil; yıllar önce öğrenci değişim programıyla bize gelen polonyalı kız da elinden telefonu eksik etmezdi.