honda civic hybrid var, toyota prius var, başka var mı bilmem. toyota prius için iyi diyorlar, civic için kendini bile kaldırmaktan aciz diyorlar. bilemedim ben şindi, kullanmadığım için de birşey diyemiyorum. ama prius hakkında baya bir olumlu düşünce var, aklınızda bulunsun.

hybrid otomobillerin gerçek çevre dostu olmayışıyla ilgili bir yazı okumuştum. ama şimdi bulamıyorum. yazıda servis problemlerinden de dem vuruyordu.

düşük hacimli yeni nesil dizel motorların hybridlerden daha az yaktığını, karbon salınımlarının da nerdeyse aynı olduğunu biliyor muydunuz?

@hayo: doğrudur heralde. nasıl bir mantıkla düşünüp yapmışlar bilmiyorum ama hibrid otomobillerde elektrik motorunun yanı sıra benzinli motor var. niye dizel değil de benzinli? veya lpg değil? performansı düşük diye desem değildir heralde, artık dizeller de hayvan gibi gidiyor. hatta le mans yarışını kazanan dizel audi var. nedir yani benzinli koyma mantığı?

honda için iyi şeyler duymamakla birlikte toyota pazarın lideri. hollandada golflerden sonra en cok gordugum araçlardandi priuslar. ancak türkiyede servis ve parca bir hayli pahali o araclar için. bir de pek cok ülkede hybrid araçlara vergi muafiyeti, teşvik var. belki bir 5-10 sene sonra daha makul ve mantikli olacaklardir.

ekonomik açıdan hybrid'in olayı vergi indiriminde zira kendisi normal benzinliden fiyat farkını kolay kolay çıkarabilecek bir araç değil. (mesela honda 50 kmden sonra benzinli motora geçiyormuş. bu da demektir ki bir arabayı 20 milyar farkı vererek hybrid aldıysanız 50 km/s ile 20 milyarlık tasarruf yapacak kadar kullanmanız gerekiyor ki ben bunu hesaplamayı bile absürd buluyorum)

türkiye'de de kimse vergi indirimi filan yapmaz hatta yükseltirler. vay ibne benzini az alacak az vergi kesecem bi de satışta mı indirim yapacam derler.

tanıdık bir abimize renault megane 2 sinin yerine honda civic (yeni kasa) verildiğini biliyorum

Axa sigorta Peugeot 407 yerine Albea vermişti şahsen bana...

Sanırım biraz da sigorta şirketinle olan ilişkine / çalışma sürene falan bağlı...

Yillarin sigortacisi olarak cevaplayabilirim :)
kaza aninda maksimum 7 gün olmak üzere kiralık araç (ikame araç) teminati asistans firma tarafindan saglanir. kasko poliçesinde yer alan asistans, hıdır bıdır sigorta yardım, gibi isimlerle aldıgınız teminat bu işe yarar. aracı esasen veren sigorta şirketi değildir. biz sigorta şirketi olarak yıl başında anlaşma yapıyor ve düzenlediğimiz her poliçe için bir miktar parayi asistans firmasına ödüyoruz. kullanılsın ya da kullanılmasın. hasar oldugunda da hadi koçum git müşterime araba ver diyoruz.
araç en fazla C sınıfı olabiliyor. genellikle baz donanıma sahip araçlar veriliyor. sizin aracınız otomatik vites ise ve ben başka araç kullanmam derseniz otomatik vites araç da sağlanır.

herkese teşekkürler

@mat couthon: verdiğiniz bilgiler, sigorta şirketiyle yapacağım konuşma için çok faydalı oldu, sağolun.

hasarlı aracı yanlış bayiye çektirerek bir fark ödememize neden olmuşlardı. otomatik araç için de fark ödememiz gerekiyormuş. tamirat 1 ay sürecekmiş. bütün bu bilgileri, sorularımızı "onu hüsamettin abi bilir" diye cevaplayan sigortacı ablamızı fırçaladıktan sonra öğrendik. sanırım bir grup çapulcuyla karşı karşıyayım

tarihe not: ankara sigortayla çalışmayın

digiturk alın. d-smart alırsanız sadece uefa maçlarını izlersiniz; digiturk alırsanız lig maçları dışında film, dizi falan da seyredersiniz. zaten digiturk kaptırmaz gibime geliyor yayın haklarını, bir şekilde yeniler o sözleşmeyi. son olarak ikisini de kullandığımı belirtmek istiyor ve açık ara digiturk diyorum...

önümüzdeki yayın hakları ihalesi tek şirkete verilmeyecek. en az 2 şirkete verilecek diye biliyorum. 2010-2011 sezonu en az iki firma tarafından yayınlanacak.

biz şimdi uefadan eleniriz falan. digiturk iyidir en azindan ligden direk elenme yok. ama normal uydu almayın. ntvdeki maclari bile izleyemiyorsunuz. digiturku iptal ederek uydu aldığım günden beri içimde bir pişmanlık gözlerimde yaş..

digiturk ve d-smart arasındaki her seçime digiturk derim her türlü. bazen sinir bozsalar da kaliteli oldukları kesin. sırf uefa için de d-smart alınmaz.

o zaman digi digi digi...

aldigim bir kitaplikta sorun çıkmıştı. kendi imkanlarımla geri götürüp iade ettim. yaklaşık 2 hafta sonra yeni ürünü temin edebildiler. ki iş yerimle tepe home aynı binada oldugundan sürekli sürekli taciz etmişliğim vardır. bir de normal piyasa değerinin % 20 civarında fazlasını ödüyorsun.

biz de yeni bişeyler aldık oradan. sanırım olay ürünlerin bitmesi değil sipariş üzerine getirilmesi (ya da üretilmesi) durumu. bursa mağazasına da sorduğumda aynı şekilde (30 gün sonra gelir) cevap almıştım.
tepe mobilya genelde düzgün ürünleriyle ve normalin üzerinde fiyatlarıyla bilinir diye hatırlıyorum. ancak bu aralar kdv falan filan indirimleriyle epey uygun fiyata satış yapıyorlar.
bizimkiler kitaplık, sade modellerden. dayanıklı olacak gibi görünüyor, malzemesi düzgün, sağlam izlenimi verdi. marangoz mu mobilyacı mı kime yaptırsan daha fazla para ödersin, bence bu fiyatlarla kaçırmamak lazım.

ha bu arada eve gelip monte ediyorlar.

aman deyim uzak durun
geçen sene koltuk siparişi vermiştik. satın almadan önce 30 gün içinde teslim edilir deniyodu, tam satın alırken 45 gün dediler. getirmediler bin türlü tartışma yaşayarak ancak 60. günde getirtebildik.

photoshoptan ziyade bazi resimlerde lightroom veya makinenin kendi edit programiyla minik düzeltmeler yapilmasi iyidir. yani güzel bir kompozisyon bulup ufak ışık hataları yaparak kompozisyonu harcamak acı geliyor. şahsen her cektigim fotografi hem arw hem de jpeg olarak sakliyorum. uzerinde minik degisiklikler (Saturation, noise v.s.) yaptiklarimin orjinal halleri de kaliyor. ama photoshopla bokunu cikartmaya karsiyim evet. kanaatimce o zaman fotograf ceken degil fotograf editleyen oluyorsunuz.

elbetteki en iyi fotoğraf manipule edilmemiş olanıdır. ama günümüzde photoshop ve türevlerinin aşmış durumda kullanılması ile gerçek fotoğrafçılık teknikleri arka planda kaldı ne yazıkki. önüne geçilemeyeceği için bunu kabul etmek gerekiyor bir yerde(şayet ihtiyaç ise).
fotoğrafları da iki ayrı kategoride incelemek gerekiyor bu durumda; manipülasyon görmüş ve görmemiş olarak.

hiçbir fotoşap eseri usta bir fotoğrafçının müdahalesiz fotoğrafının yerini tutamaz illaki.

bence el değmemiş, işlenmemiş fotoğraf candır. ama işlenince çıkan süper sonuçlar da canandır. tepkili olmaya gerek yok. tarz meselesidir. dileyen analog çeker el bile değmez, dileyen fotoğraf daha karta bile düşmeden bin filtreden geçer ve enfessonuçlar verir... Ama sıkıyorsa fotoşopsuz gelinsin yani :]

bir, resim değil fotoğraf. (fotoğrafçılar çok kızıyor buna)
iki, dijital manipülasyon fotoğrafçılık içinde ayrı bir koldur zaten, kolaj falan yapıyorlar, kesip biçiyorlar. diğer taraftan sizin dediğiniz küçük düzenlemeler filmle çekilen fotoğraflarda da yapılıyor. karanlık odada bile ışık ayarlamaları gibi çeşitli düzenlemler teknik olarak mümkün ve profesyonel bütün fotoğrafçılar bunları yaparlar. dolayısıyla dijital müdahaleler de abartıya kaçmamak kaydıyla hoş karşılanmalıdır bence.
maksat seyir zevki veren ve mesajı olan bir fotoğraf yaratmaksa ve müdahaleler de buna yardımcı oluyorsa neden hor görelimki.

sanırım siz hdr tekniğinden bahsediyorsunuz, bana da çok yapay geliyor. fotoğraf değilde yağlı boya tabloya bakar gibi oluyorum

dijital fotoğrafçılıkta düzenleme yapmamak imkansız gibi artık. ama buna illa kötü yönden bakılmamalıi o da işin sanat kısmının bi parçası. ciddi güzel bir fotoğraf oluşturacak şekilde editlemek de zor bir iş sonuçta ve sanatçı sanatçılığını o aşamada da konuşturuyor.
"ayrıca resim değil o fotoğraftır" demek de yanlış. fotoğraf da bir resimdir. basitçe bakıldığı zaman fotoğraf çekmek, ışığı kullanarak, özel bir kağıt üzerine resim çizmektir.
(bkz: camera obscura)

1. djital geldi mertlik bozuldu düşüncesi saçmadır. dijital değil de film çekince fotoğrafa müdahale yapıl(a)mıyor mu sanki ? neredeyse 100 senedir yapılıyor nitekim. yani bu konu film/dijital ikiliğine falan dayandırılamaz.

2. fotoğraf çekmek eylemi kendi başına müdahaleci bir eylemdir. "olduğu gibi çekmek" diye birşey yoktur. fotoğrafladığınız konuyu çekerken kullandığınız açı, objektif, hatta fotoğrafı kullanma şekliniz ve daha bir sürü şey doğruca müdahale oluşturur. kısacası fotoğraf çekerken kullandığımız tüm değişkenler zaten bir müdahaledir.

şimdi kendi adıma konuşim. çektiğim fotoğraflardan fotoşoptan geçen olursa benim gözümde değeri kalmıyor. sevmiyorum. üvey evlat muammelesi gösteriyorum. ancak özel durumlarda kullanıyorum ve bununda belirtiryorum. fotoğraf üzerinde digital ortamda manipulasyon yapmak ayrı bir iştir. bir kere baştan yanlış yoldasınız. fotomanipulasyon diye birşey vardır ve hakkını vererek kullanana saygı duyarım. ama fotokritik şimdiye kadar rastladığım en saçma platform. fotoğraflarınızı oraya upload ediceğinize gidin market önündeki gençlere gösterin, inanın ki daha mantıklı tepkiler alırsınız. kullanmıyorum kullandırıtmıyorum. nedeni ise bir arkadaşımın fotoğraflarına (kendisi de sözlük yazarıdır)"keşke hiç çekmeseydiniz" gibi yorumların utanmadan yapılmasıdır. fotomanipulasyona ilgi duyuyorsanız çok meşekatli bir iştir, fotoğraf çekmenin ötesinde bambaşka bir kulvardır. birkere bunun iyi ayırt edin. kolay gelsin.

photoshop ile yapılan müdehaleler ikiye ayrılır:

1 - rengini, tonunu, kontrastını, kadrajını falan ayarlarsın ki bu işlemlerin hepsini karanlık odada kart baskısı ve banyosu yaparken de yapmak zorundasındır. ayrıca analog olarak çok zor olan temizlik işlemlerini de bu kategoriye sokabiliriz, lekeleri silme, tozları veya fazla noise temizleme gibi..

2 - manipülasyon dedikleri işlemler, kesme yapıştırma, hdr, ldr gibi aşırı ton değişiklikleri vb. işlemler ki bunların da hemen hemen hepsi aslında analog alarak yapılabilen ama üstün bilgi ve deneyim ile başarıya ulaşılan şeylerdir.

önemli olan, fotoğrafa dokunulsun ister misin, istemez misin, odur. photoshop sadece bu işleri kolaylaştırdığı ve yaygınlaştırdığı için günah keçisidir.

bir fotoğraf gerçekten iyiyse, bunu net bir şekilde ayırdedebiliyorsan,
neyle nasıl yapıldığının ne önemi var?

harita.iett.gov.tr
58a
58n
43r
559c

559C (taksim - rumeli hisarustu.)

rumelihisarüstü. yeşil olursa 59, mavi olursa 559.
fatih sultan mehmet mahallesi. mavi veya kırmızı 58.

tsk, sahil guvenlik gibi "askerligini fiilen yapmis olma" satini kosan bir yere girmeyecekce is durumunu etkilemez, zaten askerlik yapti gorunur kagit uzerinde.

elverisli degil derlerse rapor fln biseyler verirler. işe giderken de bunu sunar zaten, bi sorun cıkmaz.

askerlige elverisli degil yerine 3 ay hava degisimi verip sonrasinda da teskeresini verebilirler.

muhtemelen hava değişikliğini çakar yollarlar, evden katılır içtimaya..

muaf sayılır ve hiçbir etkisi olmaz birisini soracağını sanmıyorum olur da sorarsa dizimde platin var ondan dese yeter.

Kısa dönemler için 45 gün sonrası izin değildir yani 90 günlük hava değişiminden dönen er/erbaş 45 gün askerlik yapmak zorundadır.

bugün konuştum galiba rapor vermişler, 2 aydan yaptıktan sonra dönüyor askerden. sağolun cevaplar için.

olivium gibi outletler cenneti olan avm ler ilginizi cekebilir. sezonda 800 lira olan takim elbiseyi 250 liraya almistim

idealtepe sahilde var. beymen miydi sarar mıydı unuttum şimdi. bir kaç tane var galiba yanyana.

ümraniye tepeüstünde
tepeüstü otobüs durağınının 100 m gerisinde büyük bir indirim mağazası var, bilinen bir markanın ama kimin hatırlamıyorum
ama ucuz olduğunu iyi hatırlıyorum

bir müddet sonra düzene girer metabolizman.

loş ışıkta (sıkıcı)bir şeyler okumak ya da nuri bilge ceylan filmleri izlemek işe yarayabilir belki?

genel olarak uyumak icin eski zamanlarda favori filmlerimi 1500. defada olsa izlerdim.

her sahnesine hakim oldugum icin arkami dondugumde kafamda oynamaya devam eder kendime sorun olarak yarattigim olay, durum yada kavramlardan uzaklasir sonrada uykuya dalardim.

lakin artik galiba kendi isimin patronu olmadigimdan ileri gelen stres uykumu bozuyor.

adacayini tutsu olarak yakiyorum odamda sakinlestiriyor.

yada ben uykusuz kalmayi seviyorum, yorgun olmak iyi hissettiriyor zira adama kendini.
(bkz: yorgun karizması)

bu sabah 9da uyandim butun gun dunyanin en amele isini yaptim sinif ogretmeni olan teyzeme (sinifinda ki ogrencilerin 5 yil boyunca cektirdikleri 450 fotografla slayt yaptim) ve fizik ve beyin olarak gocmus durumdayim. ancak uyuyamiyorum sabah 7:30 da kalkmam ve haftaya super bi baslangic yapmam lazim....

@elanor marin: iyi niyetini takdir ediyorum lakin alkollu bunyeyle spor yaptigimi dusunmuyorsun degil mi : ) ozellikle o fiziksel aktiviteyi istanbulun gobeginde acikhavada yaptigimi ben bile dusunemiyorum : ))

7 yildir duzenli calisirim. son 2 yıldır iş günleri maksimum 4-4,5 saat uyuyabiliyorum. gece 3 den erken uyudugum pek vaki degil. ilk başlarda kafama cok takmıştım sonra alıştım. hem boyle daha guzel. 10 saat işte geçirdikten sonra kalan zamanını da uyuyarak harcamak musriflik gibi geliyor. bünye alışır bi süre sonra dert etmeyin.

@elanor: evet, kesinlikle odaklanamiyorum, baya bi imla hatasi yaptigimi farkeyledim sayenizde.

uykumun geldigini, uyumam icin elverisli zaman dilimi oldugunu, benden iyi bilen insanlarin bulundugu bir platform burasi.

tesekkurler eksi duyuru. : )

Neyle götüreceksiniz ki =)

tek parça için nakliyeciyle uğraşma. o paraya git bi araba kirala, hem eşyayı taşırsın hem de akşama kadar gezersin.

cumartesi günü bu işi bi sigara parasına yapabilecek birisi çıkarsa onu yılın iyi adamı seçerim.

sehirdisinda hatta ulke disinda olmasam yardimci olurdum ben de capada oturuyorum yakiniz da. pazartesi gunune kadar halledemezeseniz gene de bi mesaj atarsiniz sozlukten.

Bu nasıl?

www.digitalcamerareview.com

giris seviyesi yari profesyonel makine ariyorsaniz bence video ozelliginden vaz gecmelisiniz. ya da video da ceksin derseniz compact bir makine almalisiniz derim. video cekebilen d-slr makineler icin biraz milyar odemek gerebilir

canon eos 500d ile video da çekebilirsin ama ses olayında sıkıntı yaşanıyor diye duymuştum.

fujifilm'in slr-like kameralarına bakınız. tam size göre. şekli mekli profesyonel. ama yok bildiğin kompakt olsun dersen canon poweshot 5 serisinden (590 is mesela) süperdir.

fujifilm güzel, düşünebilirim.

videoyu hd kalitesinde beklemiyorum tabi ama ortalama üstü bir şey güzel olur. ben bir milyar civarı bir fiyat düşünmüştüm. bu modellerin türkiye fiyatları ne kadardır?

3 aydır nikon coolpix p5100 kullanıyorum; söylediklerine bakılırsa tam aradığın makina diyebilirim. çözünürlük aşmış durumda, yakın çekimlerde oldukça başarılı. ne tam amatör ne de çok profesyonel. kompakt bir makina fakat çoğu ayarları manuel. yaptığın çekimler dijital ile yapılmış gibi durmuyor hiç. bir de magnezyum kasa kaldır kaldır at bana mısın demio. fiyatı da aynı seviyedeki makinelere göre uygun.
www.letsgodigital.org

şu?
www.letsgodigital.org

1) s05e15- locked in

2- s3ep24 olmasi lazim ( human error ) ama eleman meksika yerine kubadan kaciyor. gene de is gorur sanirsam/

evet iki cevap da doğru. 2. sorudaki bölümü nasıl şeederim ben. yol yöntem?

www.softplatz.com

bu tarz programlar var. bi yerleri cropladiktan sonra o alandaki goruntuyu kaydediyor/ screen recorder falan diye ararsaniz kullanimi kolay seyler. sonrasinda herhangi bir kaynaktan izleyip indirmeden kaydedebilirsiniz.

noter ve ruhsat islemleri icin ben yaklasik 450 lira harcamistim.

bir de trafik sigortasi var tabi

ben geçen sene araba aldığımda masrafları aşağı yukarı şöyle olmuştu:

-noterde satış işlemi 200 tl (yalnız bu şık marka model ve yaşa göre değişiyor, benim araç noterdeki listede yer almadığında bu kadar ödedim. sanırım bundan biraz daha az oluyor normalde)

-trafik sigortası 170 tl. bunu herhangi bi sigorta acentesinden yapabilirsiniz taksitle de yapıyorlar. yalnız araba alırken bunu da pazarlık konusu yapabilirsiniz, yani aracın devam etmekte olan sigortasını kullanmak isteyebilirsiniz. aracın önceki sahibi sigorta parasını geri almadığı sürece sigorta devam eder.

-muayene 90 tl (bunu tam olarak hatırlamıyorum biraz sallamış olabilirim) ama tabi aracın muayene süresi geçmemişse gerek yok.

-ruhsatı emniyette üstünüze alma masrafını hatırlamıyorum ama 100 civarında bişey olabilir. yalnız emniyette bu ruhsat eskimiş yenisini çıkar gibi bi gıcıklık da yapabiliyolar onun için de bi 15 lira kadar ödemek gerekiyor.

-kendi aracınızı camlarını açıp püfür püfür sürmek paha biçilemez.

geçen sene aldığım, fiyatı o civarda olan arabam için harcadığım masraf aşağı yukarı 400-500 civarıydı. yanılmıyorsam 250 lira civarı noter masrafı tuttu. 130 lira falan trafik sigortasıydı. gene 150 lira civarı da ruhsat devir işlemleri tutmuştu. aracınızın modeline ve motor hacmine göre sigorta bedeli değişecektir. diğer devir işlerine fark geldi mi bilmiyorum. ayrıca ruhsatı kendiniz çıkarmanız ile muamelecinin çıkarması arasında da maliyet farkı olacaktır.

sigirtayi devir alamiyorsunuz. eski sigorta eski sahibi tarafindan iptal ettirilip iadesi aliniyor. her halukarda yeni police yaptirmaniz lazim. plaka ve sirkete gore fiyatlari da degisiyor. 170-250 arasindadir

19 bin TL ye aldığım araç için 650 TL cibvarında masraf yaptın. tarih 2 ay 15 gün öncesi.

(bkz: yeni başlayanlar icin paris)

edit:

bir de paris metrosunu gezdikten sonra istanbula gelip metroya binin. tam o sirada buraya bir duyuru acin, ben de size istanbul ulasim mudurlugunun falan numarasini, emaili veriyim. dilediginizce bir seyler yazin veya arayip soyleyin.

aloha hostel'de kalmıştım, pek güzeldi, eyfele yakındı.

(bkz: pere lachaise)

restoran bakimindan:

(bkz: la relais de venise) ya da (bkz: l'entrecote)

(bkz: leon de bruxelles)

eger zamanin var ise, uzun yemek icin:
(bkz: brasserie lipp)
(bkz: l'escargot)

tum bu adresleri navigatora girdim; bir de route yaptirdim. yomyom yuzumuzu kara cikartmaz umarim. tesekkurler

edit: yomyom neyse artik... tomtom olacak o

saint germain taraflarına mutlaka gidin.

Direksiyondan kumandalı triptronik bişey olsa gerek.
F1 Şanzuman falan da derler.

vitesi kendin degistiriyorsun ama debriyaj bilgisayar kontrolunde oluyor.

edit: evet direksiyon uzerinden kontrol edilebiliyor. ama ben kullanmadim hic. heralde en dogru izlenimi bir test surusu ile elde edersiniz. kim ne dese yalan simdi :)

Heralde direksiyon üzerinden evet.Peki kullanan var mı acaba değişim sırasında çok sarsar mı?

Bide ek olarak eski modellerde tam otomatik var mı i-shift olmayan?

var tabi.
orn: www.sahibinden.com

@Assert h

Sen kullandın mı acaba bu tam otomatik veya i-shift olanından?

hayir. honda ile munasebetim bir tek civic sayesinde oldu, o da test surusu tadinda bir seydi.

Peki hocam sağol geçiş performansını soracaktım teşekkür ederim yine de.Civic otomatik bende kullandım gayet sorunsuzdu vites olarak.

i-shift tam olarak gercek otomatik bir sanziman degil. opellerdeki easytronicin hallicesi diyebilirim. ancak elle kontrol ediyor olmak cok havali hissettiriyor. ayni sistemi toyotada denedim cok daha iyi performans diyebilirim

Turkcell, Coca-Cola, DHL, Mercedes... falan gibi corporateler ile büyük hacimli işler yapman lazım.

gazeteciler. gold olmaz ama bakır teneke filan kesin bişiler çıkar.

arkadaşımın stajer olarak iş yaptığı yerde havada uçuyordu biletler.

taşeron firmalardan birinde çalışabilirsin, geç kalmış olabilirsin ama seneye dene. ilk sene bi tandık oranın güvenlik kart ihalesini almıştı, ben de tasarım için orada kalmıştım bir ay kadar. biletler elimde bile kalmıştı fazladan. padok club'a da bir sürü tanıdık sokmuştum. o zamanlar yeme içme işini divan yapıyordu, yine öyleyse orada bir tanıdığın varsa sana orada bir iş ayarlarsa çok rahat girer çıkarsın.

reklam işini yapanlarla da muhatap olursan girebilirsin. reklam karşılığı bir sürü bedava bilet alır reklam yapan kuruluş. reklamcı tanıdık edinmek lazım.

malboro, tv kanalları...

en bankosu organizasyon şirketleri.

prestijli bankaların müdürleri, yardımcıları ve bazı departman müdürleri de çok iş görür.

f1 icin mesela renaultdan bana apron davetiyesi geldi bu yil. yurtdisinda oldugum icin gidemiyorum ne yazik ki. sigorta sirketinde departman yoneticisiyim. ama benzer pek cok aktiviteye tum genel mudur yardimcilarina geliyor.

(bkz: corendon)

www.cheaptickets.nl

Bir metre temel mi olur ya!
Bence hemen belediyeye sikayet edin, sonradan icinde insanlar yasarken bir felaket yasanirsa kendinizi suclu hissedersiniz.

bir metrelik temel olmaz, bırak depremi filan apartman inşa edilirken devrilir. yanlış görmüşsündür bence.

3 tarafında da bina var onlara dayayarak yapıyorlar, önü hariç her yanı dolu binanın. yani devrilmesi çok mümkün değil, belki ondan o kadar az kazmışlardır dicem ama adamlar 1 günde hem temeli kazdı hem doldurdu.

zemine bağlı tamamen.

hicbir bina cevresindekilere "dayayarak" insa edilmez daha dogrusu edilmemeli. bitisik duzen yerlerde de diger binayla arasina strofor falan konur ayri calissin diye. onunla ilgisi olamaz yani.

her sey zemine bagli aslinda ama 5 katli bina icin 1 metre abarti gercekten. belediyeye supheleniyorum gelin bi kontrol edin diye telefon ederseniz iyi olur bence.

zemin etudu neticesinde cok fazla inilmesine mahal veilmiyorsa olabilir. kazik falan cakarak yapiliyor artik pek cok bina fakat 1 mt temel tr yasalarina aykiri . belirli bir buyuklugun uzerindeki binalarda yapi izni alabilmek icin siginak olmasi zorunldur. siginak icin de temel lazim subatman lazim.
ha hollandada 140 cm temel ile 11 metre insaatlar yaptiklarini da gordum

toprağın taşıma kapasitesi, temelin donatısı, su tablası, kazık kullanıp kullanmadıkları, zeminin yapısı. değişken çok temel inşaatlarında anlayacağın. devrilme dediğin şey ise çok çok zor eğer yük tam ağırlık merkezindeyse. ama dedikleri gibi içine sinmiyorsa ara belediyeyi söyle adamlara.

öncelikle çok dikkatli biri misindir ? istanbulda motor kullanmak için en önemli şey bu.yani sürekli dikkatin yolda olmalı ve yolu iyi izleyip bir sonraki hamleleri düşünmen lazım.3 yıldır trafikte kullanıyorum ve öğrendiğim en önemli şey bu.gerçekten insanlar kör ve motorlara karşı çok düşüncesizler.bu nedenle kullananların sorumluluğu dahada artıyor.birde aşşağıdaki linklere bir göz at.temel eğitim programları var.sandığından çok daha önemli şeyler öğretiyorlar.


www.honda.com.tr
tr.ommriders.com

pisuvarasicanadam linkler için çok teşekkürler. sanırım önce bu eğitimlere katılıp durumumu görmem lazım. ona göre ehliyet alıp yola çıkarım. tekrar teşekkürler.

Arkadaşım bence vazgeç motor işinden, ben trafikte motor sürücülerini hiç farketmiyorum, sağımdan solumdan geçiyorlar vızır vızır. bir gün bir tanesini kazara ezicem muhtemelen.

ne tip bir motor alacaginizi bilmiyorum fakat yuksek cc li bisey olacaksa kesinlikle eksozu degistirip ses cikartan birseyler taktirmalisiniz. genellikle racing motorlarin performans eksozu taktirma nedenlerinden birisi artislik degil farkedilme avantajidir.
motorla gidrken ozellikle taksiciler tarafindan cok sikistirildim yolalrda. bir sekilde bir isikta onune gecip adama kafanizda kask olmasinin verdigi guvenle kafa atmaya calisabiliyrsunuz. ancak ben 4 ay dayanabildim istanbul trafigine.

gözünüze kestirdiğiniz bir firmya gidip ik ile görüşmek.

bölümlerde stajın yapılması gereken yıllar vardır mesela bu benim okulum için 2. ve 3. sınıf yazı olarak müfredatta belirtilmiş. bu dönemlerde ben staj bulamazsam bölümümün öğrenci işlerine başvurarak "bana staj yapacak yer bulun lan bulamadım ben" deme hakkına sahibim. bu durumda sorumluluk benden çıkıp onların omzuna biniyor ve onlar bana staj yapacak yer bulmak zorunda kalıyor.
uzun lafın kısası bölüm öğrenci işlerinle konuş ilk önce.

çok derin felsefik sorular sorulmamalı iş dünyası hakkında. neden okuyorum her yerde torpil dönüyorsa gibi... çünkü düzen böyledir.. saçmadır aptaldir kapitaldir ve hiçbir zaman değişmedi yaklaşık 120 yıldır. staj konusuna gelince sadece şansa bakan bir iş. tabii referansın varsa direk bulursun en üst bir şirkette bile. diğer türlü yılmadan başvurmak gerek... 100 tanesinden cevap gelemez 101.sinden gelebilir. hiç belli olmaz. türkiye'de bu işler şansa bakar. avrupa'daki çoğu üniversitede stajı üniversite bulmak zorundadır. sen de bölümdeki hocalarından sana staj bulması için yardım talep edebilirsin. nadiren de olsa böyle iyilikler yapabiliyorlar.

staj mevsimi gelmeden açılmış olan staj başvurularının tümüne başvurun. staj mevsimi gelince onlar sizi arasınlar. mesela geçen sene 4 yer beni istemişti bu şekilde.

ya da her yeri arayın, cv bırakın vs. vs.

en babası tanıdık bulun. türkiye'de hemen her yerde referans üzerine bu işler.

Kariyer.net sağolsun bana hiç iş bulmayı beceremedi - kimse beceremedi gerçi- ama staj konusunda çok yardımcı oldu.

Zaten staj yaparken maaş ve sigorta gbi beklentileriniz yoksa işiniz kolay.

İstanbul'daysanız Doğuş Holding'in staj ilanlarına başvurmanızı öneririm. Ön yazı dahi yazmamama rağmen başvurudan iki gün sonra görüşme için aramışlardı.
Bir de koçkariyer diye bir internet sitesi olacak. orada CV doldurdum, hiçbir pozisyona başvurmama rağmen 2-3 hafta sonra aramışlardı stajyerimiz olur musunuz diyerek..
Belki de ben çok şanslıydım o zamanlar, bilemiyorum...

herhangi bir tanidiginizin calistigi herhangi bir sirket icin tanidiginizla gorusun. netekim bizim sirkette (sabanci holding sirketi) tum stajyerler bu sekilde geliyor.

Yani aslına bakarsan 2. sınıftakiler pek staja alınmıyor. gel bizde staj yap diyecem ama biz de stajyer almıyoruz. sağlamından bi torpil bulman lazım.sor soruştur.
"geç olur 2. sınıfta hafiften başalamak gerek deniyor" demişsin. Bu arada hangi bölümde olduğun önemli olmakla birlikte, ben daha 2. sınıftan staja başlamak gerektiğini düşünmüyorum. İşe girerken de aman 2. sınıfta iki ay bilmemnerde staj yapmış olmanın çok büyük bir önemi yok.Kendini ne kadar geliştirdiğine bakarlar. Ve şu da var ki staj yaptığın yere göre değişir tabi ama stajda iş yeri ortamını görmek,işler nasıl yürüyor öğrenmek ve çevre edinmek dışında pek birşey yapmazsın. zaten çok kimse de stajyerle ilgilenmek istemez. ilk bir hafta ufkunu genişletirsin sonra patlarsın sıkıntıdan.
ben derim ki seneye daha uygun.

Hayır işe girerken de öyle olmayacak.bunlara takma. Dediğim gibi staja gelmeden önce kendini olabildiğince geliştirmeye bak. çünkü bol bol vaktin var. baya bi ahkam kestim doğrusu:)

geçenlerde citibankın bi ilanını görmüştü. stajyer arıyorlardı. bi citibankın sitesine bak istersen. bölümünü yazmadığın için tabi nasıl birşey bakıyorsun bilemedim. kolay gelsin

bölümüm işletme. okulda zorunlu staj programı yok zaten o yüzden baya problem oluyor. cevap veren herkese teşekkürler.

renault megane hb 1.5 dci dynamic.

o bütçe varsa ne sonataya bakın ne megane'a. gidin 2007 model ford focus 1.6 tdci ya da 1.6 ghia alın. hatta gidin o fiyata bulabilirseniz yeni honda civic alın. canavar gibi gezin. ben de 19 lira sınırına kadar arıyorum sanıyorum polo alacağım. ayrıca 25 liraya çok rahat 2. el vw jetta bulabilirsiniz. (sonata dediğiniz için golf demiyorum çünkü sonata ile golf aynı sınıf değil ama jetta rahatlıkla sonataya rakip olabilir)

valla bizim bi tanıdık geçen ay honda civic 1.6 aldı 2005 model. deri döşeme, otomatik vites. 24bin tl civarı yanılmıyorsam. araba da hasarsız, gayet bakımlı. honda civic'i de bi düşünün derim.

o bütçeye golf 4 kasa alabilirsiniz . hyundai' den çok daha iyidir. volkswagen sonuçta ..

servis için, istanbul'daysanız , topkapı teknik oto sanayi sitesi ulaşabileceğiniz yerdeyse mail atın. konuşalım, yardımcı olabilirim.
aykutt (et) hotmail.it

ben de hyundai taraftarı değilim; ancak arkadaş takmış bir kere. büyük araç arıyor onun için golf olmaz. civic tavsiye ediyorum ve hatta taraftarıyım. başka tavsiye var mıdır?

focusu neden tavsiye etmezsiniz, güzel gözüküyor dışarıdan? gerçi hiç kullanmadım ama

hiç dü$ünme askere git. 2 sene daha açıköğretim eziyetine değmez. acemi birliğinden sonra pa$alar gibi askerlki oluyor. görevden hamallıktan kaçma, hatta gönüllü ol bir iki kere uyduruktan i$ yaptırırlar ve sonra senin gibileri istirahate alıp diğer tembelleri askerlik boyu çükerler. o derece yani.

arkadaşım, herkesin durumu farklıdır, herkes özünde başka bir dünyadır. sen kendin uygun görüyorsan, yapabilirim diyorsan, git yap askerliğini. bana göre askerlik çok kolaydı. sonuçta sayılı zaman, insanlar hapis yatıyor yıllarca. izin bile kullanmadan yaptım geldim.
ama benimle beraber yapıp, nefret etmiş tertiplerim de vardı. kız arkadaşın olur, nişanlın olur, yapamazsın ayrı.
neyse lafı uzatmayım, gitmeden bilemezsin zor olup olmayacağını. senin yapını bilmiyorum ama ben senin durumunda olsam, askere giderdim. hem geldikten sonra +1 askerliğin olcak. iş bulmada, kişisel hayatında bir şeyler değişmiş olcak yani.
bir de doğu batı diye bakma, doğunun kendine göre zorlukları var ama emin ol doğuda "asker" olmak daha kolay.
arz ederim:)

Askerdeki 15 ay askerlik yapan uzun dönem elemanların istisnasız tümü kafasını duvara vuruyordu keşke okulu bitirip açıköğretim okusaydım diye. Yani bunu 15 ay askerlik yapmayan bilemez. Ancak artık kendime bakacak param bile yok diyorsan 15 ay boyunca sığınacak bi yer olacak askere gidebilirsin, ama emin ol ki dışarıdaki güç hayattan çok çok daha güç olacak. İş konusunda bi şey diyemeceğim maalesef şu an durum böyle, belki fast food şirketelerinde asgari ücretle çalışabilirsiniz bi kaç yere başvurmayı deneyin derim...

diğer arkadaşların bahsettiği askerlik kısa dönem yada ast teklik midir bilmem ama uzun dönem er olarak askerlik yapmaktans git 2 yıl daha açıköğretim oku öyle git askere derim, emin ol 15 ay boyunca çekeceğin çileden çok daha iyidir.

ben askerden gelirken ( kisa donem) beraber gittigimiz yedek subay arkadasim ben burada 7 ay daha kalacagim diye agliyordu. (IMO) askerlik 1 gün bile fazla yapılmaz. ama mevcut sartlarda is bulamıyorum, kriz var v.s. dersen iyi bir "kaçış" bahanesi olur ancak.
askerligin uzamasi, kisa donemin kalkmasi gibi soylentiler ben 7 sene once askerdeyken de vardi bugun cikacak yarin cikacak diye. muhtemelen ondan once de vardi. bize de kalkacak kisa donem dediler 8 aydan 5 aya dusurduler.
acik da olsa egitim ogretim iyidir. diploma iyidir.

diploma al kardeşim sen... uğraşma askerlikle falan... ama kesin mezun olabileceksen al... yok 2 sene sonra başlarım okuluna deyip yine askere gideceksen hemen git. askerlik rezil bişeydir... en kötüsüde tecil bozup yani üniversite terk olarak askere gitmektir. orada seninle dağda taşa sıçan elemanı aynı kefeye koyarlar kaldıramazsın. o yüzden eğer mezun olabileceğine eminsen ne yap et okulu bitirdikten sonra askere git.

1)İspatladığınız takdirde, banka çatır çatır geri ödüyor. Yani önce ödüyorsun, sonra geri alıyorsun.

3)Bankayı arıyorsun, çat diye kapatıyorlar kartı.

2)Pek bir şey yapamazsın bu konuda, hergün zaten yenileri ortaya çıkıyor, insanlar da biraz açıkgöz olsun ama değil mi?

haklısınız. kartı kapattırdık. peki bu alışverişin tarafımızdan yapılmadığını nasıl ispatlayabiliriz? prosedürü nedir?

bir de bunu yapan insanlar nasıl oluyor da yakalanmıyorlar? fatura adresi, ip gibi yollarla yakalanamazlar mı? internet sitelerinin adresleri şu an elimde.

kredi kartı hırsızlığı değil de yine sanal yolla yapılan bir konu hakkında küçük bir şey anlatayım.
bildiğiniz gibi sanal oyunlara para yatıranlar var. bir arkadaşım sanal bir eşya karşılığında 400ytl yatırdı fakat karşıdaki adam dolandırıcı çıktı. derhal bankayla iletişime geçtiler ve ödemenin tahsil edildiği kişiyi ve yeri öğrendiler. ardından emniyete bildirdiler ve dolandırıcı yakalandı arkadaşım da parasını geri aldı. bildiğim kadarıyla bu kişi pek çok kişiyi dolandırdığından arkadaşımın sayesinde yargılanıyormuş. sanırım sizin olaya da uzaktan da olsa emsal teşkil eder ki sizin olayın daha kapsamlı olması lâzım zannımca.
yalnız şu da var arkadaşımın çevresi geniş olduğu için bankayla iletişimi daha kolaydı.

sen kredi kartı bilgilerini kendin girmişsin adam bu bilgileri senden çalmamış ki.?

kandırmışlar işte seni suç mu değil mi bilmiyorum belki bilişim suçları olabilir.

iyi o zaman hepimiz fake site yapalım. milletin kredi kartı bilgilerini gizli yollarla ele geçirip alışveriş yapalım. onlar veriyor nasılsa.

yapilan bilişim suclarina girer. nitelikli dolandiricilik diyebilirsiniz. bankanizla kredi kartinizin sigortasi konusunda görüsün. pek cok kredi kartinin sigortasi vardir. pek bilinmese bile bu kredi karti sigortasi ile belki zararinizi tazmin edebilirsiniz.
hangi banka kredi karti oldugunu bilmedigim icin net birsey soyleyemiyorum ancak turkiyedeki pek cok kredi karti cpp insurance ile calismakta.

Son dönem sanal pos uygulamalarından 3D sanal pos kullanan bir internet sitesinde gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilirsin. Çünkü;
a) Kredi kartı ödemesini banka internet sitesi üzerinden yaparsın. Detaya inmek gerekirse, 3D sanal pos ile, seni direkt olarak banka internet sitesine yönlendirir. Eğer markette restorantta kredi kartı kullanıyorsan, 3D sanal pos kullanan internette kullanman arasında fark yok!
b)Kredi kartı bilgilerin internet sitesi tarafından görülemez. Internet sitesini bankanın gönderdiği bilgi şu şekildedir,
"biyolog olcakmisim adlı müşteri 1024568 nolu sipariş için 28ytl hesabınıza aktardı".
c) Adamlar her şeyi düşünmüş. 3D sisteminde banka internet sitesine 4 rakamlı chip&pin şifreni giriyorsun. Olmaz ya; senin kredi kartın cüzdanından çalınsa ve kullanılmak istense bile 3D sistemi 4 rakamlı şifreni girmeden çalışmadığı için, 3D kullanan HİÇBİR internet sitesinden (kötü niyetli kişiler tarafından) kullanılamaz.

bilisimsuclari.iem.gov.tr

bankanın bu odemeyele alakası yok.. cunku kartınızın bilgileri sahtecilikle ele gecirilmemis, kız arkadasınız vermis.. bu durumda muhatabınız sizi dolandıranlar ve savcılık olacaktır.. burada bankanızın size yapabilecegi tek iyilik adamlara ulasmanızı saglamaktır..
baska bi onemli detay da dolandırıcıların hangi bankanın pos cihazını kullandıgıdır.. gerci sizin bankanızın uye isyeri degilse bile boyle durumlarda bankalar birbirleriyle bilgi paylasırlar..

(kart sigortasını -varsa- hesaba katmadım bu arada)

gitme madem arkadaşım,
en hassas dönemde bu kadar kasacaksa seni, takılmaya devam et evde.
kafanın en rahat olması gereken dönemdesin.

Selamlar,
Ben öss'ye girdiğim yılda son 15 gün deneme dahi çözmemiştim hafif hafif günde 15-20 soru karalamıştım. Sınavda da beklediğimi almıştım. Dediğin olay stres yapar insanda, yorar beyni. Bence evinde hafif tempoyla çalış çok daha yararlı olur.

gitmem gerekiyor. bu zamana kadar çalıştım, çabaladım.şimdi korkuyorum diyipte gitmemezlik yapamam.

bir kere öncelikle kendini hiç bir şeyi yapmak zorunda hissetmememlisin, helek i böyle bir dönemde. neden gitmen gerek? neden böyle bir zorunluluk olsunki sonuçta amacın başarı sağlamak ve emin ol böylesine stres ve baskı altında sonavda başarı sağlayamassın. dahaççok baskı ve strese girmek yerine kendini daha rahat hissedeceğin bir çalışma yöntemine yönelmelisin bence.

öss'ye 1 hafta kala kitabı defteri kapatmıştım. güneş, gezmece, arkadaşlar...
kafam rahat mis gibi girdim sınava, çok da iyi oldu.
her neyse, madem kararını verdin, streslenmeyeceksin bu kadar basit. madem bugüne kadar çalıştın, kasmana gerek yok türkiye 1.liği hedeflemiyorsan.
hem kapalı yer, baskı bilmem ne diyorsun, hem de korkup gitmemezlik yapamam diyorsun..

ben dershanenin kampına gitmiştim ama tamamlamadan çıktım kampı, hiç gerek yok; zaten dershane kavramından tiksinirim; adamlar çok ilgileniyoruz ayağına sıkıyorlar da sıkıyorlar insanı. bi de değmez istemiyosan vazgeçiver ne olacak ki?

dene bi, bunalınca gidersin evine, bağlamıyorlar ya..

ya öyle sacmalik mi olur. sicarim kampa. oss'ye gireyim derken sagliktan olmanin bir esprisi yok.

istediğin zaman evine geri dönebileceğini aklından çıkarma.
fazla da kasma bence kamptakiler ne derlerse desinler.

korkman gereken bir şey yok. önce kendine sırayla şunları sor:

1. bu kampa gerçekten ihtiyacım var mı?
2. kampın bana yararları ve zararları neler?

bu sorulara verdiğin cevaplar seni ikna ediyorsa kampa git. çok sıkılırsan da çıkarsın. psikolojini bozmasına ve seni sıkmasına izin verme.

auschwitz öss kampı mı bu? canınız sıkılınca çözmüyorum, yapmıyorum de. istediğin zaman da çık evinde çalış. her türlü derece yaptığında senin adını flamalarına yazdıracaklar zaten. öyle kampa falan alıyorlarsa zaten kafadan girersin gibi. manyak olmanın lüzumu yok. öss'de sıçarsın sonra.

yillar once gitmistim ben de boyle 10 gunluk bir kampt. 2. gununde fethullah hoca kasetleri dolasmaya basladi ortada 3. gun camdan atlayip kactik :) dersaneyi de biraktim ^^

senin tek sorumlulugun öss'de hedefine ulasmak. dersanedeki tiplemelere en ufak bir borcun yok. eger istemiyorsan gitme. gidersen cözmüyorum dedigin zaman birak cözme, cikmak istedigin zaman cik.

selam,
bu tür işleri zorunluluk gibi düşünmen için verilen telkinleri biliyorum zira o insanlar inanılmaz paralar yapıyorlar senin bu korkundan.

ben 2004 mezunuyum liseden, öss falan için hiç dersaneye gitmedim, okulun bir programı vardı, son sene onu da bıraktım, evde de test mest çözmedim. sınava kısacası öss adına hiçbisikim yapmadan girdim. puan olarak çalışarak ne yapacaktıysam onu yaptım. ama össden önceki aylarımı evde uçak maketi yaparak, bilgisayar oynayarak, kod yazarak geçirdiğim için çok memnunum. kısacası, ne kadar zor olduğunu bilsem de senin için, bu kamp mamp olayları, test çözmelerin, hele bir de az vakit kalmışken (sanırım) hiç de elzem olmadığına inanman.
evde modere şekilde kendin çalışırsın, istemezsen çalışmazsın olur biter.

bilirim o kampları.kacarsınız 1 saatligine ya bişi olmaz bizi de oyle kandırıyolardı:)
ama şunu rahatlıkla soyleyebilirm ki o disiplin bana cok iyi gelmişti (her manada)
zevk almaya bakın.arkadaslarla gece yapılan yastk savaslarını tadını cıkarın yada ne bilim bi daha oss ye hazirlanmayacagınızı dusunerek kendinizi motive edin.ama sıkılacagınızı dusunuyorsanız gitmeyin.
dipnot:her durumu eglenceli hale getirebilirsini<.hele de arkadas ortamınız varsa.biz cok cılgınlıklar yapmıştık zamanında:)

istemiyorsanız gitmeyin, hiç gitmeyin gibi yorumlar biraz yanlış yönlendirebilir gencimizi, en azından ben bu kanaatteyim.
bu kampa gerçekten ihtiyacı olabilir ya da kampın içeriğini tamamiyle bilmediğimizden kampı sevebilir de.
öss'den düşük bir puan aldığında kampa keşke gitseymişim de diyebilir eğer gitmezse.
gençleri yanlış yönlendirmeyelim arkadaşlar :)
siz dershaneye ya da kampa gitmeden üni kazandıysanız negzel de herkes böyle yaparsa kazanır diye bir kaide yok ne yazık ki.
koşulların elveriyorsa git bence kampa. çok kasma kendini, sağlığın daha önemli. baktın olmuyor çıkar dönersin evine ama denemedim de deme.

gripin, altin cikolata, leblebi tozu.
ilk aklima gelen bunlar oldu.

sulugöz, cin ali kitapları, ayşegül orda burda serisi, pıtırcık serisi, üner ünite dergisi.

küçükküçük poşetlerde renkli kolonyalar, meybuz denen bişey vardı poeştlerde meyveli buz, ülker napoliten çikolata, balık kraker, golf yapan lord ve prenses sevgilisi desenli porselen vazo küllük vs takımı, atari, vatkalı bluzlar, emel sayın

arı mayalı silgi, gırgır, commodore 64, hulahop. ilk olarak bunlar geldi aklıma. buldukça yazarım.

karton bebekler, merdivenden çıkıp sonra kaydıraktan kayan penguen oyuncağı, tamagotchi

çocukluğun hangi döneme geliyor bilmiyorum ama benim aklıma gelenlerden biri mabel sakız.
bir de poşet içinde çekirdek vardı açınca heryeri yırtılırdı.cam şişe cola, gazoz ve fanta şişenin üzerinde danseden, oturan farklı figürlü insanlar vardı. anneannenin ya da babaannenin hacıdan getirdiği uzun boylu (yaklaşık 40 45 cm) gelinlikli bebekler vb.

üstü kadife kaplı küçük toplar ve topaç vardı.
gazetelerin verdiği kartondan evler, arabalar, oyunlar, kuponla porselen takımları..
takunya vardı önceden, kızlar giyerdi. yekke yekke ayakkabılar, bahçıvan tulumları..
bonibon'un ufo şeklinde bi kabı vardı.
büyük radyolar, siyah beyaz televizyon ve çatıdaki anteni..
kahve değirmeni vardı, küçük böyle. eve kahve çekirdek halinde alınır, bunda çekilirdi.
pikap, gramafon..

o değil de 2 litrelik pepsi kola şişelerinin altında mavi plastik tas gibi bi şey olurdu @lo4ı3pqcmcwdkf%%%%%^W432lnwddjk

kurukafa desenli bandana

duvara asılan seramik zenci bir kızla oğlan vardı
şemsiye formunda çikolata
telsiz çıkmıştı bir de 80'li yıllarda "breyk breyk arkadaş arıyorum"
sonra alman dağ evi formunda hava durumuna göre kız ya da erkek köylü almanın çıktığı dereceler vardı
yine moda olmuş diyorlar: rubik küpü vardı
yine 80'li yıllarda bulgaristan'dan göçenlerin getirdiği katlanınca küçülen muşamba çantalar vardı
Lee Cooper vardı
Ööööööf, ben yaşlanmışım.

Unuttum, bir de içinde çiçek olan kolonyalar vardı
kolonyalar bittiğinde doldurulurdu - o doldurma aleti
kadınların saçlarına fön çekilmezdi, sardıktan sonra fanus gibi bir yere sokarlardı kafayı
çiçekli mandal tokalar vardı (öyk!)

plastikten kara şimşek. tepesinden delip tel geçirirdik uzunca. direksiyonu olurdu o.

* üstü çizgili platik top vardı bir de. üzerine oturunca yamulurdu. (yumurta) olurdu.
* bir de "mekap" ayakkabılar vardı. ne sağlamdı be.
sonra torsion çıkınca dibimiz düşmüştü.
aldırıncaya kadar ne yalakalık etmiştim bizimkilere.
* haa bir de, gazetelerde ilanı çıkan elektronik yap-boz setler vardı.
onunla zekamızı geliştirirdik aklımız sıra.
* bir de dama gibi bir oyun vardı.
sarı delikli bir yuvarlak. kırmızı çubukları onun üstüne takardık. işimiz bitince de kırmızı çubuklar, o sarı kutunun içine doldurulurdu saklamak için.
* pinokyo/hüdaverdi bisiklet.
* kontra bisikletler(alman)
* cız/meşe/cambilik (kemik, kocabaş)
* ortası fındıklı yuvarlak çikolatalar. (bugünlerde yeniden çıktı)
* huzur/cincibir gazozu
* çekiliş
ohhooooo neler vardı daha bee..

Cevap yazanlara cok tesekkurler,yıllar sonra yeniden hatırlanan cok guzel seyler yazılmış. Fakat soruyu eksik sorduğumu farkettim. Asıl amacım gecmiste kalan fakat bugun de kullanılabilecek, hala bir fonksiyonu bulunan objeler. Alınıp bugun de kullanılabilsin yani...

Bu arada Zeki Baba'nın bahsini ettiği şu sarı küçük çubuklu kırmızı delikli oyunun adı neydi ve hala bulabilirmiyim bilenler yazarsa çok sevinirim...:)

walkman, kaset, yılbaşı ve bayram tebriği, anjesörlü telefon ve jetonu, esem spor ayakkabılar, casio saat, hesap makineli saat, cep aynası,

çapraz açılan ahşap dikiş kutuları (çok mu eskiye gittim)
uzun boyunlu tombiş gövdeli kalın camdan sürahiler.
jakar/brokar renkli koltuklar ve aynı renkte oya işli yuvarlak sırt yastıkları

futbolcu kartları
troll oyuncağı tinyurl.com
eti puf
sanal bebek
capri-sun
atari
şemsiye çikolata
furby
tipitip sakız
tombi cips
calippo

edit:
solo test o sarı küçük çubuklu kırmızı delikli oyun. ankarada olanlar atakuledeki depo isimli mağazada bulabilirler. ne sevinmiştim bulunca.

edit2:
tangle ve kenex vardı bi de.

@portishead oyunun adı solo test olabilir mi?

laklak vardı bir de.hala var mıdır bilmiyorum.

cedilla'nın bahsettiği sürahilerden kardeşim doğumgünümde hediye etti, her görene senin istediğin cümleyi kurdurttu paşabahçeden almış sen de bulabilirsin yani.

ağlayan çocuk resmi, şu yani yusufzar.blogcu.com

annaanne evi klasiği geyik avı gösteren seccade

bu üçünü bulman çok zor olmaz ama bi de yalayınca insanın ağzında iğrenç bi tat bırakan prensesli kuşlu muşlu biblolar vardı görüntüsü şeker gibi, içinde parlak partiküller var. Çok çirkinlerdi ama epey nostaljik.

Bi de eskicileri gez bence, hiç aklına gelmeyen ama o hissi verebilecek şeyler bulabilirsin.

saat başlarında içinden guguk kuşu çıkan sonra tekrar kafesine giren isveç saatleri Ev şeklindeydi altından ipler sarkıyodu iplerin ucunda da kozalaklar vardı
bulursan bana da haber ver hatta ben epey aradım vaktinde

www.youtube.com buldum isteyenler izleyebilir.

www.ligtv.com.tr de tüm maçların tüm gollerini maçlardan kisa bir süre sonra gorebiliyorsunuz videolig bölümünden.

www.goalsarena.com

şöyle diyim bu arkadaşlık konseptli ay ne şirin bi grubuz biz birbirimizi çok seviyoruz temalı amerikan dizileri ne kadar sıkıcı.kendini tekrar ettiğini coupling ve himym izlemişsen sen de anlarsın yol yakınken dön.

daha bişey izlememişsin ki. izledikçe güzelleşir o.

coupling, himym ve friends izledim. sadece friendsin ara bölümlerini canım sıkıldıkça açıp açıp izlilyorum. friends baskadir. bambaskadir.

kiz arkadasimin friends aski ve israri ile baslayip 1 sezon izledim. coupling in yarisi kadar gulmedim. 4uncu sezon ve sonrasi bombaymis, oyle kandiriyo su an beni. yine de emin degilim. fanatikleri kizdirmayalim : )

bence biraz daha devam et. tipler kıyafetler bile çok eski o itici geliyor oalbilir. bir iki sezon geçsin hoşuna gitmeye başlar nerde yeni sezonlar dersin. bence sabır azcık.

valla sorun şu ki sadece 2 kez gülebildim. belkide o zamanlar yapılan mizah değişikti. bilemiyorum artık. ama coupling vs friends başlığına baktığımda pek bir övmüşlerdi. ben şu ana kadar böyle bir şey göremedim.

ben de friends'in ilk iki sezonunda çok fazla gülmemiştim. yani dizi güzel hoş da, çok da komik gelmemişti. 3. sezon ve sonrasıdır bence olay:)

coupling'i izlemiştim. himym'ı hala izliyodum, vay be diyodum. friends'i de zar zor iki sezon izledim, ben de hiç gülmedim. şimdi iyi ki sabredip izlemişim diyorum. bütün sezonları izledim, hala tekrar tekrar izliyorum, ne zaman sıkılırım bilmiyorum. ama coupling'i o kadar seviyosan izleme. çünkü friends'den sonra başka şeye gülemiyosun artık.

friends'e ben de zor ısınmıştım ama bittiğinde hayatımda boşluk oluştu resmen. belki ilk bölümler çok eski olduğu için belki de alışma evresi olduğu için zor olmuştur bilmiyorum, bırakmayın devam edin.

1.sezon ıcın ben de aynı seyı dusunmustum, hatta ove ove bıtıremeyen arkadasıma etmedıgım laf kalmamıstı ama sonra bır acılıyor, muptelası oluyorsun. gıttıkce guzellesıyor, bence pes etme, kesınlıkle devam et:)

sırasıyla how i met... ilk 2 sezonu sonra coupling sonra friends in 10 sezonunu izlemiş insanım. hepsine güldüm ama friends bir numaradır. özellikle erkek karakterler hele hele chandler hayvan gibi komiktir. 5. sezona kadar sevmediyseniz daha da sevmezsiniz. espri anlayışına bağlı herhalde. coupling'de jeff'e anıra anıra güldüğüm vakidir. ama onun dışında dizi çok zorlama ve olağandışı ilerliyor. biraz konsept fakiri. her bölüm biri anadan doğma soyunup birilerine teşhir ediyor bi taraflarını. how i met desen barney bugün ayrılsa diziden, bi daha indirmeye tenezzül etmem. ayrıca friends'in sıcak arkadaşlık ilişki tribini de hiç sevmem. biraz monica dışında kadın karakterlere uyuz olurum hatta. gelgelelim her bölümde içinde chandler'ın olduğu bikaç diyalogda kahkaha atmışımdır.

google bi bak kaç gün kuluçka süreleri ben olsam ellemezdim kalsın hayvan.ayrıca bırakıp gidiceni de hiç sanmam nolursa olsun oturur orda

birakip gitmeyecektir. yamulmuyorsam 21 gün kulucka suresi. sonrasinda da bir 20-25 gün yuvada kaliyor yavru. hem evimin balkonunda hem de işyerimin avlusunda kumru yuvalari ve yavrulari var. sanirim dunyanin en kotu yuva yapan kuslarinda birisi kumrular. genelde yuvasini korunaksiz ve derme catma yaptigindan diger hayvanlarin saldirisina maruz kalabiliyor. ya da derme catma oldugundan yumurta / yavru yuvadan dusuyor.
kuluckaya yattiysa klimayi calistirsaniz da birakip gidemezler.

Biraz çalıştırıp kumruların kaçıp kçmadığına bakın. Kaçarlarsa kapatın 1-2 dk sonra yine gelirler onlar. Biz balkondaki yuvanın yerini bile değiştirdik bi şey olmadı geri gelip devam ettiler...

Biraz çalıştırıp kumruların kaçıp kçmadığına bakın. Kaçarlarsa kapatın 1-2 dk sonra yine gelirler onlar. Biz balkondaki yuvanın yerini bile değiştirdik bi şey olmadı geri gelip devam ettiler...

her kış bizim balkondaki kombinin üstüne yapıyor kumrular yuvalarını. kargalar yavrular büyümeden, hatta yumurtadan bile çıkamadan kapıyorlar zaten yuvadan.

Türkiyede oturan kanada vatandaşı kanada pasaportu ile vizesiz girebiliyor.

şöyle ki:
Query Response
You do not need a visa to enter Italy.
You may enter Italy with a valid passport.
Once you have entered Italy the border authorities may ask to see documentation justifying the reasons for and duration of your stay.

Edit: www.esteri.it

hayır gerekmiyor, ben de avustralya vatandaşı olarak sorunsuz girip çıktım, kanada vatandaşlarıda bizim gibi AB ülkelerine sorunsuz girip çıkabiliyor, minimum 30 gün maksimum 90 güne kadar çıkabiliyor vizesiz ziyaret süreci.

program değil de önerebileceğim tuş var. printscreen tuşu, candır.

amacınızı söylerseniz daha iyi olur.
yoksa hiç bir şey yüklemeden; print screen tuşuna basıp, sonra paint açıp "ctrl+v(yapıştır)" deyince de yapılır.
Önemli olan, araçtan önce amacı belirlemek.

yoksa irfanview de candır...

FastStone Capture var, çoook memnunum kendisinden, ekranı geçtim ekranın alamadığı yerlerin bile görüntüsünü alıyor :)

3 "screenshot"

"Gadwin PrintScreen" az yer kaplar, kullanımı kolay.

www.gadwin.com

Gadwin PrintScreen

tek tuşla ekran görüntüsünü alıp otomatik olarak jpg formatında kaydeder.

windows vista'nin tablet pc seylerini de acarsan snipping tool diye bir sey bulacaksin. harikadir, pek kullanislidir.

snipping tool'un türkçe vista'daki adı ekran alıntısı aracı. donatılar altında bulabilirsin.

birde sidebar için bir gadget var screensnapperdı galba ismi istersen sadece açık olan bir pencereyi veya senin belirlediğin bir alanı da kaydedebiliyorsun. aha da linki:
www.gadgetsforvista.net

vista'nın içinde gelen bir özelliği zaten bu..
ekstra bir programa gerek yok..

ayrıca imageshack'ın toolbar'ı screenshot'u çekiyor, bi de imageshack'e upload ediyor anında..

ikisini de göstereyim..
aha da bunlar;

img301.imageshack.us

printkey kullanıyorum çok uzun zamandir. 575 kb sadece. başlangıca oturttuğunuzda her printscreene bastığınızda geliyor kendiliğinden. hem populer hem moduler.

www.webtree.ca

bir şey olmaz, merak etmeyin. dediğiniz gibi bir durum olmaz ama olursa da yalan atmanıza gerek yok, olanları olduğu gibi anlatın, onu yalancılıkla suçlayın.

sizden bir şey almak isteseydi polisi çağırarak yüzde yüz haklı durumundan yararlanırdı. şimdi yüzde yüz haklı durumu olmayacağını kendisi de biliyor. korkmayın derim ben.

evet diyebilir plakanızı polise verip şikayette bulundugu takdirde polis araç sahibine ulaşır , karakola davet eder şikayet hakkında bilgilendirir , savunmanızı alır karşı taraf sapıksa hakkınızda dava açılabilir filan , sonu yok bence o durumda polis çağırmaya gerek duymayan insan böyle şeylerle uğraşmaz.

ykyt haklı eğer aracınızda darbeden oluşan bir hasar yoksa savını doğrulayamaz. o anda polis çağırsaydı %100 haklıydı. polis çağırırsa ve gerçekten canınızı sıkan bir durum olursa "gitmiş arkadan birine çarpmış suçu atacak adam arıyor" deyin. gerçi hiç gerek yok ama aklınızda bulunsun. eheh

polis cagırma gibi bi durum yok ki, o kaza tutanagı doldurulması gerekiyor kaza sonrasında. doldurmamıssanız carptı kactı fln kimse de yemez onu. hem yavas carpcak hem de kacabilecek. yok daha neler.

carpip kacma durumunda, bunu iddia eden tarafin kaza mahalinden ayrilmamasi gerekir. iki taraftada kaza mahalinden ayrildi ise bu konuda islem yapilmaz.

teşekkür ettim ultra süper cevaplar için :)

Yillardir bu soruyu bekliyordum.

Kaza yaptiginizda zaten polis cagirmaniza gerek yok. iki taraf kendi arasında anlasarak anlasmali kaza tespit tutanagini dolduruyorlar (forma tramer.org dan ulasabilirsiniz) ve bu form sigorta sirketlerine gonderiliyor. sigorta sirketleri de yasal mevzuat geregi hasarı 7 gun icerisinde tazmin ediyorlar. her ne kadar siz carpmis olsaniz da ben sabittim geldi arkadan vurdu demeniz durumunda agzi ile kus tutsa sizin suclu oldugunuzu ispatlayamaz. siz carptiginiz kisinin zorunlu mali mesuliyet poliçesinden (trafik sigortasi) zararinizi tazmin edersiniz.

carptiginiz kisi gidip tek tarafli beyan ile basvurursa sadece ifade tutanagi duzenlenir karakolda ve kasko policesinden hasarini tazmin eder. kasko sirketi sizin evet ben carptim ben kusurluydum seklinde bir beyaniniz olmadan size rucu edemez.

david gilmour - on an island albümünü dene bi arkada çalar farketmesin bile.

keman seviyorsanız,

(bkz: por una cabeza)

Erica Jennings-It's a lovely day

çok teşekkürler :)

daha varsa yazınız size zahmet

[quote]çok teşekkürler :)

daha varsa yazınız size zahmet[/quote]



bu kadar şarkı yetmio mu yaa..
bayaa bi uzun sevişecen heralde..

david gilmour'un on an island albumunu koy.. baştan sona çalsın..
ama arada tempoyu arttırmak gerekebilir.. zzira baya yavaş bi album..

radiohead - no suprises ya da 311 - love song geldi aklıma..

babybird - back together
glen hansard - Falling Slowly
leonard cohen - i'm your man

grégoire - rue des étoiles

air - highschool lover

ben eskişehir'i tercih ederdim. ankara'ya yakın diye tabii..

ama öyle bi kaygım olmasaydı kesinlikle antalya'yı tercih ederdim. bunda da neden deniz olurdu heralde..

yazın Antalya kışın Eskişehir gibi bir seçenek söz konusu olabilir mi :) Ben sanırım denizi olan yeri seçerdim.

istanbul'da yasiyorum, antalya'yi secerdim.
ankara'da yasiyor olsaydim ve kopmak istemeseydim, eskisehir'i secerdim.
izmir'de yasiyor olsaydim, yine antalya derdim.

bu secim, nerde yasadiginiza, gideceginiz bu iki sehirde yakinlariniz (sevgili,dost,arkadas) olup olmadigina, yasam sartlariniza, bir cok seye gore yapilmali. kararini da o yuzden en iyi siz verebilirsiniz.

bir de,
eger ola ki bu iki sehirden birini (veya ikisini) gormediyseniz, gidin bir gorun once. belki dusundugunuz gibi degildir bile.

yaz boyunca tatil degil de iş ile ilgileneceginizi varsayarak eskişehir daha mantikli giib. daha ucuz ve güzel bir üniversite kenti. antalyada yazlari tatilde degilseniz nefes alamayacak kadar sıcak oluyor. ayrica eskisehir ankara ve istanbula pek bi yakın. konser olur atlar trene gelirsin. mac vardir ilk otobusle gelirsin. ama kışlari da eskişehir pek bir ayaz olur.

eskişehir öğrenci yoğunluğu ve doğru dürüst belediyecilik anlayışı ile yaşamak için daha güzel bir yer. antalya da müstesna bir şehrimiz lakin yazın cehennem gibi yanıyor...

işten çıkınca şoyle havluyu omuza atıp, sahile inip ''foşaaa'' diye denize atlamanın keyfini başka nerede bulabilirsin ki??

Deniz havası herşeyden daha iyi gelir, bi sahil kenarı olmadıktan sonra ne yapıcan o şehirde.

ha gerçi eskişehirde de porsuk var, tabi kıyaslama söz konusu değil.

Bbunu biz de birkac yil once dusunmustuk ve sonra hukukculardan görüş aldigimizda sirket hakkinda yazilabilecek asilsiz iddialarin onunu alamayacaginizi goz onune aldiginizda yukluce bir tazminat ve site kapatma eylemi kacinilmaz olacak dediler.
bilimum sozlukler ve bazi forumlar aslinda bu amacla kullaniliyor bazen.

adresini hatırlamasam da öyle bir site vardı, akibeti ne oldu bilmiyorum. uzun vadede ayakta kalabilmesi pek mümkün değil gibi görünüyor, şirketler itibarlarını lekelememek için elinden geleni yapar..

www.nasil1firma.com

vestel de mi cali$iyorsunuz ?

"vaad edilen haklar ve ödüller gasp ediliyor, sigortada usulsüzlük"

mahkemeye verin? bunları kanıtlarsanız yüklü tazminat alabilirsiniz. iş hukuku böyle der. büyük bir şirket bunu yapmayı göze alamaz. alıyorsa da kanunlardan haberi yoktur (çoğu büyük şirket farkında olmadan da yapabilir bunu, cidden dava açıldıkları zaman haberdar oluyorlar ancak yaptıklarından)

23 kasım'da aral ithalat getirecek:

www.aral.com.tr

oyunun crack versiyonlari internette dolasiyor. sanirim turkcesi 23 kasimda cikacak.

o zaman soru geliyor hemen. mavi bilgisayar nasil oluyor da "oyun 16 kasimda stoklarimizda olacak diyebiliyor?". ayrica torrentlerdekileri ben de gordum . ama indirmeye gonlum elvermedi.satin almaya karar verdim bu oyunu.

bizim bir arkadaş da almış. problem sözlüğün reklamlarıyla alakalı ama çözümü ben de bilmiyorum şimdilik.(çok yardımcı oldum farkındayım)

bir iki update sonra toparlar diye ummaktan baska care yok. yada heuristic aramayi komple kapatabilirsin hem guardda hem scannerda, o zaman hata vermez ama bilinmeyen viruslere karsi tarama olayini kapatmis olursun.
bu arada bi de soyle bi olay var deny secmezsen explorerin cacheledigi dosyalari guard arka planda tararken yada scannerla kendin tarama yaptirirken zirt pirt cikar virusumsu buldum diye, o yuzden ciktikca deny etmeni tavsiye ederim.

deny da ediyorum ignore da ediyorum gormezden geldigim de oluyor. son 1 haftadir boyleydi. neyse internet exploreri kullanmayinca sorun olmuyor.explorersiz hayat daha rahat.

Aynı sorun hakkındaki 3.- 4. soru sanırım bu. Var bi acayiplik ama hayırlısı. Şurada da incelenmişti, belki bi yararı olur;

(git: 14735)

Evet vardır, hatta bazı doktorlar ekipleriyle beraber şehir şehir gezip ameliyat yapıyorlar önceden randevu verdikleri hastalara. Tabi hastanelerin izni doğrultusunda.

Kimlik dışında diploma numarasından kontrol ediliyor diye biliyorum.

özel kadın doğum doktorları bazı hastanelerle anlaşır ve orda operasyon gerçekleştirebilirler mesela. çok yaygın olduğu için bu örneği verdim. doktor olduklarını ispatlama konusu tabi ki hastaneye kendini tanıtma şeklindedir. meslek odası tanıtım kartları vardır onunla tanınabilirler. yoksa diplomamı mı yanımda taşıyacağım.

rontgencıler vs calısma saatleri yasal olarak olduca dusuk onun ıcın baska yerlerde de calısanı oluyor.

ayni anda 5 hastanede birden calisan doktor arkadasim var. bir de 30 kisilik ekibiyle gezen ünlü doktorlar var yaman tokat gibi. kendisi 3 gun once amcama yeni bir hayat bahşetti.

ekstradan bir "devlet malına zarar verme" cezası vardır

belediye otobüsüne vs çarpınca var da polis aracına çarpınca var mıdır bilmem. olsa olsa haklı olsanız bile siz suçlu çıkarsınız o kadar.

belediye otobusune carptiginizda yol actiginiz "gelir kaybı"nı tazmin ediyorsunuz. Polis araçlarında böyle bir gelir kaybı olmasa da belki ikame masrafları size yıkılabilir.

belediye otobusune carpınca kamu hızmeti engellenmıs oluyor burdan dolayı bi tazmınat oduyorsunuz, polis de aynını bahane edebilir.

sıfır olarak dizel kia picanto (donanım paketlerine göre 22.5-24.5 bin ytl arasında değişiyor fiyatları), ikinci el olarakta yakın tarihli dizel kia rio (yeni modellerinin motoru çılgın kuvvetli) bulabilirsin diye düşünüyorum, ikisi de gayet az yakar ve servisleri çok masraf çıkarmaz.

ben 2004 opel corsa 1.3 cdti essentia sahibiyim, gecen yil 20bine almi$tim. almadan once epey bi ara$tirma yaptim, fiyat, performans, yakit, parca, i$cilik, kullanim keyfi, guvenlik ve bi suru konuda daha. $unu soylemek yerinde olur diger araclari boklamadan iclerinde en iyisi corsa'dir. sebeplerine gelince;
- sehir ici yakit 100 km'de 13,50 ytl sehir di$i 12,00 ytl'ye kadar du$uyor.
- cift airbag & abs
- yaklasik 1 ton olmasi sebebiyle hizlanmada oldukca atak
- ikinci el piyasasi iyi fiyat du$muyor
- fiat palio ve multijetli diger modelleriyle ayni motoru kullaniyor (motor parcasi alirken fiat diye aldiginizda %50 kazaniyorsunuz)
- acayip keyfili kullanimi var uzun yolda yormuyor
- bagaj hacmi iyi arka koltuklar katlaniyor icabinda
- ic do$emedeki i$ciligi ve malzemesi gercekten kaliteli

bole i$te, bi de manual klimasi var pufur pufur valla.

en bi dip not: gece ay i$ yerinden bi arkada$a 2005 otomatigini aldik 21bin5yuze. o benden daha bi memnun.

ne alırsan al dizel al. yada tüp taktır.
ayrıca yeni bir tanıdığım 23 000 ytlye 99 model land rover aldı. 5000 motor o yüzden hayvan gibi yakıyor tüp taktıracaktı en son.

Benim arabaya bir bak istersen.

www.sahibinden.com

arkadaşın peugeot 206'sı var, genel olarak memnun fakat az yakmıyormuş, o konuda şikayetçi biraz. haberin olsun.

ya cok saolun bütün yorumlar çok faydalı oluyor ;) devam devam

Madem şirket ödüyor dizel olsun karlı çıkayım derken şunu da hesap et.
Benzinlide servise 20 binde bir giderken dizelde 10 binde bir gidersin. Benzinlide 200 ytl çok parayken dizelde 300den aşağıya çıkamadığın durumlar yaşayabilirsin (her yirmi binde bir mazot filtresi falan mesela).
Yani çok km yapıyorsan ve servis masraflarını şirket ödemiyorsa iyi bir hesap yapman lazım. Genelde kanı şudur ki dizel benzinliden daha fazla masraf çıkartır. Aksi durumu da pek görmedim açıkçası nissan micra 2007 model 40 bin bakımına arkadaşımın 425 ytl indirimli ödediğini gördüm!

ben 2007 dizel yaris kullaniyorum bir onceki aracim 2004 corollaydi. yaris konfor saglamlik güç sürat gibi özellikleri ile öne çıkarken fiyatı nedeniyle tercih edilmiyor. daha once kullandigim araclar icerisinden ekonomi dusunuyorsaniz opel corsa 1.3 cdti onerebilirim. sirket adina kendiniz kullanacaksaniz ayni fiyata ayni model yilinda seat ibiza ve seat cordoba da guzel alternatifler olabilir ( servis corsaya gore % 20 daha pahalidir fakat bir ust klasmandan ) meslegim icabi (sigorta&aktuerya) kesinlikle almayin diyebilecegim markalar: peugeot, citroen, (french=sux) opeli cok raha elden cikartabilirsiniz. bugun ilan verin piyasa degerinden yarin satmaniz mumkundur. uzak dogu araclarini da pek tavsiye etmem ( japonlar haric) honda jazz de plase bir aractir. bi anket yaptirmislardi honda jazz sahipleri arabasini ayni sinifta bir baska aracla kesinlikle degistirmem diyenlerdi. ve en sikayetsiz gruptu.

Madem ki KM basina ucret alacaksin, o zaman kesinlikle dizel al.
Hatta oyle bi muhabbet yoksa da dizel al :)[Benzin giriyor vallahi :)]
Simdi konuya donersek..

Corsa 1,3 CDTI hakikaten guzel bir alternatif kucuk sinif dizellerde. Belirttigin meblaga da daha makulunu bulmak zor hakikaten. Alacagin aracin garantisi dolmamissa da super, her firmanin garanti uzatma muhabbetleri var, kesinlikle tavsiye ederim.

Yok onu begenmiyorum dersen, Clio'larin da dizelleri her yonden gayet verimli.

Ama bunlar disinda, OZDEK'in tespitlerine aynen katiliyorum. Dizel'de periyodik bakim sureleri azalirken, bakimda odedigin paralar artiyor ne yazik ki. Hesabi iyi yapmak lazim.

Dizel disinda ise benim onerim Grande Punto'dur. 2006 - 2007 modellerinin az km yapmislarini o belirttigin meblaglara bulmak cok rahat. Hatta 0 km bile alabilirsin oyle diyeyim.

Simdiden hayirli ugurlu olsun.

sürücü kursunda hyundai getz,fiat palio ve nissan micra'yı denedim bu ay.nissan micra gayet iyi.hocalar da onu sürebilmek için aracı kaçırır gibi götürüyorlardı parkura.onu da incelenecekler arasına dahil ediver

opel corsa dizel aldım 2004 model hepinize tesekkur ederim

evet çok anti-demokratik olur.

antidemokratikligin en dibe vurmuslugu olur. cok seslilige karsi cikmak olur. %10 barajından daha adaletsiz bir davranis bu soyledigin. fikirlere gem vurmaktan baska birsey degil.

burada tmel sorun baraj. ideal ortam coksesli, farkli fikirlerle donatilmis olmalidir. tabi, abd ister mi hic muhaliflerin de mecliste bulunabilmesini?

en buyuk sorun baraj, bir de secmenin secim/gecim sIkIntIsI.

çakma otobüs firmaları gibi isim değiştirirler, daha bi görüntü kirliliği olur.. çözümden çok, işi daha da karıştırır

sanirim onlar aldiklari oy oraniyla oy verenler de verdikleriyle mutlu. ne bileyim ben odp ye oy verdigimde % 2 oy alip alamayacaginiz umursamamistim vakti zamaninda.

ya onların pusulada var olma sebepleri iktidar olmak falan değil tamamen inanç meselesi. öyle bir yasak koysan adam bir parti daha açar yine girer oraya. yoksa aklın alıyor mu 100 üyesi olan partinin 50 ilde pusulada yer almasını? bence ya tutarsa falan olayı da değil yani imkansız o olay bu coğrafyada.

WAP Gateway dediği adsl kablosuz modeminin bir şifreleme yöntemi. bağlantını kontrol et. modeme gir assosiated clients'da mac adressin gözüküyor mu ona bak.

fakat modemim son derece kablolu. ie de bu sorunu yasamazken sadece firefox hata veriyor.

Birkaç siteden baktım ama biri Çince ya da Japoncaydı bir diğeri de İspanyolca gibi bir şeydi. Birkaç da İngilizce sitede vardı soru. Yani tam olarak anlamadım ama Darknum'un da dediği gibi modem ile alakalı olabilirmiş, Airtel (sanırım modem markası?) ile alakalı olabilirmiş, bir de proxy kullanıyorsanız onunla alakadar olabilirmiş. İngilizcem yetmedi İngilizce sitelerde yazılanları anlamaya. İsterseniz hata mesajını google'da aratın, İngilizceniz varsa İngilizce sitelerde soruşturun. Türkçe bir şeyler bulamadım.

inş. 2 ay sonra ben de motor almayı planlıyorum. sana yapılan tavsiyelerin hepsi bana da yapıldı.

honda cbr125 seni belki bir kaç hafta keser, zaten kendin demişsin gittikçe hızlanıyorum diye ama sonra 4500ytl verip pişman olursan pek hoş olmaz. ayrıca bence görünüşü çok rezil, çirkin ördek yavrusu gibi, biraz oynarsak tanım üstünde çirkin bir race yavrusu gibi demek yanlış olmaz. Ama nedense race kullanmak isteyenlere ısrarla bu motoru tavsiye ediyorlar, sürüş pozisyonuna alışırsınız, fazla sürat yapıp ölmeden race e terfi edebilirsiniz vs diye.

honda cbf ler de mobilet gibi duruyor, sürüşü rahat mıdır bilmem.

hyosung gt250r benim de çok dikkatimi çekiyor ama 2. elde deli gibi değer kaybedecek ve büyük hacimli bir race alırken maddi zarara sebep olacak. eğer peşin param olsa ikinci el temiz bir tane alırdım. yalnız ebatları beni de korkutuyor, ayrıca 150kg. duran scooterdan bile ayağım çukura denk geldiği için balıklama düştüysem 150kg lık bir motorla aynı durumda ne yapardım bilmem.

yalnız gözümün en çok takıldığı motor kawasaki zx6r ve yamaha r6. hyosung yerine cesaretim ve peşin param olsa bu motorların ikinci ellerine bakardım. hele zx6r çok feci.

Motora yeni başlayan birisi için, özellikle istediği, ideali olan bir model yoksa ikinci el bir motor öneririm. Sebepleri:
1- İstekler kullandıkça zevke ve ihtiyaca göre değişiyor, şekilleniyor(bagaj, arkada oturanın rahatlığı, süratlenmesi, emniyet, şıklık, vs..).
2- İlk aylarda motoru bir şekilde düşürme riski daha fazladır. Sıfır motora daha çok yazık olur. (ne kadar dikkatli olursanız olun ilk birkaç ayda küçük kaza yapma ihtimali %50den fazla, benim çevremdeki gözlemlerime göre)
3- Sıfır motoru bir ay sonra bile satsanız %20 kayıp olur. Hele bir arkadaştan alınan motoru, üzerinize ruhsatı geçirmeden kullanırsanız en iyisi.

öncelikle hayırlı olsun. sorularına geçersek şu anda hiç zamanı değil motosiklet almanın. ne zaman diye soracak olursan kış aylarına girerken sonbahar gibi alacaksın motosikleti 1,5 milyar kara geçersin. ayrıca hyosung düşünebiliyorsan tertemiz motosikletler var 2. el onları neden düşünmüyorsun? enduro pahalı demişsin 6 7 milyara çok güzel 250cc 400cc endurolar var ayrıca canını sıkmaz enduro zor kullanım motorudur. ayrıca sürüşü ve oturma pozisyonu da racingler gibi uzun yolda belinin anasını ağlatmaz. boyun 1.75'den uzunsa cbr 125 ya da cbf 125 düşünme. zaten sırıtırsın motosikletin üstüne ha kullananlar var ama bence komik gözüküyor.

güzel bir başlangıç motoru istiyorum ufak da görünmesin diyorsan ya gidip enduro araştır ikinci el ya da cbf 250(makyajlanmadan önceki adı twister) al. ikinci el tertemiz düşüyor bazen pazara aklında olsun.

ayrıca motosikleti alınca hoba kullanayım diye atlayamazsın. nereden baksan 1 milyar da kıyafet alacaksın. bana bir şey olmaz ben dikkatli kullanırım diyorsan. kamyonun yanından giderken suratına mıcır sektiğini düşün canım kardeşim. bunlar da aklında olsun.

ayrıca otoban hariçi sürat bakımından caddelerde maymunluk yapmayacaksan bir yararını görmezsin racing almanın. ha motor ve kız ilişkisi için istiyorsan bir şey diyemem. ayrıca yarış motosikletiyle ara sokaklardaki çukurlarla olan ilişkinde çok kötü olacak ama enduro ile merdiven bile dinlemeyeceksin. işin havasında olup karı kız derdinde olanlar hariç ciddi motosiklet binicilerinin çoğunun tercihi enduro ve sport touring'dir aklında olsun. eğer uzun yol yapıcam diyorsan zaten chopper düşünme. kısa gezinti motorudur chopper sağlam önlem almazsan bu yaz sıcağında zatüre olursun. =)

şimdiden hayırlı olsun. bilen bir arkadaşının yardımıyla 2. ellere yönelmeni öneririm.

125lik alma derim hemen bayar seni en fazla 2 hafta keser. 250-400 arasi caiz bence. 500lukde fazla gelir ama bole baslayan arkadaslarda var sadece alisma evresi sorun oluyor. O bazda twister bencede ideal ama artik oda kurye mottoru klasmanina girdi nerdeyse. Bide honda falconlar var 400luk artik yenileri satilmiyor, racing istiyosan tipinide begenmeyebilirsin. Ama bence cbr125 falanda komik duruyo zira racing modunda ama 125 tekeride cok ince. aprilla'nin 125ligi guzel racing bazinda ama onuda bulmaz cok kolay degil sanirim. Birazda pahali olabilir ama tam senlik bence. 125lik ama baya bi randimanli o alet.

aklimda 125 olsun kesin racing olsun diye bir sekil yok. hatta cevaplardan sonra ikinci el endurolara bile baktim.. ama endurolarin hangi modeli baslangic icin uygun karar veremedim, baslangic motoru olarak enduro nasil fikir ona da tam karar veremeidm acikcasi..

enduroyla başlarsan onunla devam edersin merak etme sen. =)

hmm yüksek ccli olarak f650 falan bulabilirsin o fiyata 2000 model civarı. düşük cc yani 250cc civarında ise 2005'e kadar çıkabilir satıcısına bağlı. mesela örnek vermek gerekirse bir kaç tane link vereyim sana ufak bir araştırma.

250cc 2005 model www.sahibinden.com

500cc 98 model www.sahibinden.com

650cc 96 model (ki bu motosiklet enduro denince akla gelen bir makinedir) www.sahibinden.com

250cc 2004 model www.sahibinden.com

yani sen parayı gösterince peşin alım yaparsan ödeme seçenekleri artış gösterir tabi ki.

motor için ayırdığın bütçe 7 milyarsa, 6 milyara kadar bak 7'ye değil. 1 milyar da üst baş masrafı için ayır. ki motosikletten ziyade kıyafetin en iyisini almaya çalış.

ben de yeni motora basladim, ama amerikadayim, amerikada 150 cc motor diye bir sey yok, spor motorlar 250ccden chopper/cruserlar da bir iki model disinda 600 ccden basliyor. Ben kafamdaki motoru aldim, Yamaha V Star classic istiyordum 650 cc modelini aldim. Muhtelemen 2 yil sonra 1100cclere bakar olacagim. cok dusuk hacimli bir sey alma cunku 6 ay sonra kendini gelistirir sonra sikilirsin, cok anormal bir alet de alma, bu sefer asfalttan kazinirsin. Cok iyi kalite pantalon ceket al, turkiyede insanin canina okuyorlar.

kolay gelsin

motosiklet degil de mutlaka asagidaki linklere bi goz atin ve motosiklet teorisinin en azindan web versiyonunu okuyun.

(bkz: yeni baslayanlar icin motosiklet)
(bkz: motosiklet teorisi)
donald.hypermart.net

ileride race kullanmayi dusunuyorsaniz ben de CBF 250 oneririm. ozellikle honda ile devam etmek istediginiz dusunuldugunde mantikli olacaktir. 125 cc kesinlikle onermiyorum. zira onumuzdeki yaz doneminde cbr 600 rr bile size ufak gelmeye baslayacak ve 800 - 1000 cc lere bakmaya baslayacaksiniz.
kesinlikle butcenizden en az 750 €malzemeler icin ayirmalisiniz. baslangic icin mont, kask, eldiven, dizlik v.s. yaklasik o kadar tutacaktir. kask alirken ebadindan ve kafaniza tam uydugundan emin olunuz. sekil onemlidir guvenlik olmadan ise yaramaz ama.

bi tane maxi scooter al. paşa paşa bin. olmadı önce 1-2 motor kirala. süleyman memnunda kiralama yapıyorlar. orada cemre var ona yusuf çetinden size ulaştım de yardımcı olacaktır.

hello! this is ice mc!
i'd like to dedicate this record to:

john wayne, eddie murphy, alain delon
mickey rourke,
woody allen, sean penn, marilyn monroe
woopi goldberg,

fred astaire (oooh!)
kim basinger (oooh!)
clark gable (oooh!)
and raquel welch (yeah)

sylvester stallone (oooh!)
peter cushin (oooh)
marlon brando (oooh)
and james dean (yeah)

charles bronson (ooh)
robert redford
grace jones
jean paul belmond (yeah)

schwarzenegger (oooh)
bette davis (oooh)
chris balanbois (oooh)
greta garbo (yeah)

chorus
ci-ci-ci-ci, cinema
ci-ci-ci-ci, movie
ci-ci-ci-ci,cinema
one two three, four

in life i like ravin'
and for the girl and you i have a cravin'
and even dancin'and romancin'
another thing i like,yo, is actin'

i can do it, so don't accuse me
unlike racqua e. i like muesli
'cause i'm a winner i'm not a loser
when it comes to those i'm a boozer

i took a horror, but that's tomorrow
and that's a film i just have to borrow
unlike a cinema do you love people
it's gonna jump from i stand to all of you
let's be famous, direct th load

you know i float a bit, i think i go maxine
double braces
being all kind of girls with pretty faces

chorus

robert de niro (oooh)
dustin hoffman (oooh)
sean connory (oooh)
and roger moore (yeah)
ian fleming
christopher lee
lou ferrigno
clint eastwood (yeah)
mastroiani
al bestasordi
boris curlow
and bruce lee (yeah)
chuck norris
laurel & hardy
charlie chaplin
ice mc (yeaah)

chorus

a man's sleepin' and i'm a biller
and'cause of any black, he's the killer
oh, oh, boy, your time's over
the big boss he told me that he told you

bang, bang, he was away
do you remember the lady's love milktray?
the job's on, so listen to me
two tequila out with the baby

girls cryin', that's a lover
but ther's another man on the cover
says:"don't cry, take it easy
that's the only way you can please me"
hey cookie, just relax
'cause ivey, let's go to the max
and he did it, how does it feel to?
i'll be the killer, the lover's so true

john wayne (oooh)
eddie murphy (oooh)
alain delon (oooh)
mickey rourke (oooh)
yaehh!!
woody allen (oooh)
sean penn (oooh)
marilyn monroe (oooh)
woopi goldberg (oooh)
yeahh!!!

fred astaire (oooh!)
kim basinger (oooh!)
clark gable (oooh!)
and raquel welch (yeah)
yeahh!!!
sylvester stallone (oooh!)
peter cushin (oooh)
marlon brando (oooh)
and james dean (yeah)
yeahh!!

ci-ci-ci-ci, cinema
ci-ci-ci-ci, movie
ci-ci-ci-ci,cinema



(bkz: cinema)
(bkz: ice m c)

bunun bir de turkce versiyonu vardi... komedi dans uclusu yapmisti galiba. si si si sinema

hayir o bahsettiginizi baskasi yapmis. (turkce versiyonu)

#10274490

çiçekçilere sorun. onlar gelin arabası falan süslemek için alıyorlar. toptancılarına yönlendirebilirler veya sizin için getirtebilirler. kumaş mağazalarında satılanlar dikilip giyilmek üzere düşünüldüğünden pahalıya gelir gibime geliyor.

sultanhamam dogru adrestir. bir kaç han vardır oralarda derdinize derman olacaktir.

eminonune git misir carsisinin yanindan kaptir yukari kime sorsan gosterir.

ilişkilerin mutlu bir evlilikle bitip bitmeyeceği hakkında yorum yapamamakla birlikte en azından senin yalnız olmadığını söyleyebilirim. Üniversiteyi bitireli yıllar oldu, hala aklımdan bile geçmiyor evlilik. Ama büyük konuşmamak da lazım. Hayat bu, ne göstereceği belli olmaz.

simdi hocam soyle bisey var; coluk cocuk olacak bunla rbuyuyup top oynayacak halı sahaya gidecekler. hah iste o halı sahada kosup cocouklarla gol atabilmen için kondisyonun olması lazım. bunun için de cok yaslanmaman lazım o bakımdan iyi gibi bu yasta evlenmesi.

Ehem. Uzun süreli ilişkilerin evlilikle sonuçlanması ve ailelerin bunu kabul etmesi gayet doğal. Aidiyet duygusu, başkasına güvenme sorunu gibi bir çok sebep sıralayabilirim. Sizde de bir anormallik yok tabi. Herkesin yaptığının doğru olmadığını bir çok örnekle açıklayabilirim.
Son olarak; şu güne kadar gördüğüm kadarıyla, o evlilikler mutlu başlayabilir, ama bir süre sonra çoğunda durum değişecektir. Hatta %73,2'sinin boşanacağını söyleyebilirim.
(bkz: küsüratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)

kisiden kisiye ve ailesine gore degisiyor. benim de 2 arkadasim (cift kendileri) var universitede evlenen , acikcasi sasirmadim evlendiklerine, oyle yakisiyorlar, sorunsuz kaprissiz mukemmel bir iliskileri var. bana sorarsan evlilik yanlis bir kavram zaten. kismet :)

evlenecek tarafların iş hayatını yoluna koymadan (yani en azından bir işe girip orada biraz tutunmadan) evlenmelerini gayet sakıncalı bulan bir insanım. Demiyorum ki, 40 yaşına gel, paranın dibine vurana kadar bekle, ama iş hayatında tutunmak insanın hayata karşı hem güvenini yerine getirir hem de güvencesi olur. Bu iki taraf için de geçerli. Kaldı ki, evlilik öyle kolay bişi diil, aşkla meşkle de olmuyo her şey. Zaten iki insan birbrine alışmaya, aynı evde birbirine tahammül etmeye çalışıyor, bunu öğrenmeye uğraşıyor; bir de ekonomik bir sıkıntı yaşanırsa bu dönemde (ki yaklaşık 2 yıl alır bu alışma olayı), o zaman herşey patlar, benden söylemesi. İlk 3-4 yıl içindeki boşanmaların neredeyse tamamına yakınının nedeni budur.

Ev kadını olacaklara bi diyeceğim yok ama, iki taraf da çalışacaksa bi bekleyin kardeşim 25 yaşına kadar. Kaçmıyor bu meret.

ben de 6 senelik profesyonel üniversite öğrencisiyim ama çevremde evleneyim diyen ve bunun telaşına düşen tek adam göremedim. hatta 1 hafta önce okulda beklemediğim bir şey oldu. bir kız arkadaş ortamda evlilikten laf açılınca "daha çok gencim ulen" anlamında döktürdü.

kanımca uzun süreli ilişkilerin sonucunda yapılan evlilikler daha kısa sürer, hele ki okul zamanında birlikte vakit geçirildiyse durum daha da vahim.

sebeplerine geleyim, şu zamanda sevgiliyle genelde "karı koca hayatı" yaşanıyor, en çılgın dönemlerde eğlencenin dibine vuruluyor. e ulen evliliğe bir şey kalmadı !!

eğer taraflardan birisi cesaret edebilirse evlenmeden önce "bu ilişkinin heyecanı kalmadı" diyor, cesaret edemezlerse formaliteden bir evlilik ve mutsuz günler/aylar/yıllar...

soruna cevap vermedim sanırım hemen vereyim, bu ilişkileri yakından görsek bile gelecekleri hakkında yorum yapmak çok yanlış, dışarı yansıtmadıkları sorunları olabir, taraflardan birisinin niyeti olmayabilir , aileler karşı çıkabilir vs vsbu yüzden çok sağlıksız sonuçlar elde edilebilir. kendi adıma bir örnek vereyim 3.5 - 4 senedir birlikte olduğum bir kız arkadaşım "alo kimlanbu ben evleniyorum" dedi gerisini sen düşün...

ehe, geyik yazmsıtım ilkini de bu sekilde dusunup evlenenler de tanıdım ben.

bir de eskiden beridir "simdi mezun olur da tayinimiz cikarsa dagilmayalim buralarda kalalim uzaklara gitmeyelim" deyu egitim fakültesi ögrencileri son senede yüzük takma yarışına girerdi.herkesin kendisinin bilecegi iş ama tayin icin yapilan evlilikte tayin oluncaya kadar sürer kanimca.

profesyonel olarak uzun sureli iliski falan yasamis biri olarak okul bitince askerlik askerlik bitince is, is bulununca da daha iyi bir iş, bulma kaygısı var. tamami rayına girince "evlenmek? ne gerek var yahu" diye sallama evresine giriliyor. 8. yılın içinde de ayrılıyorsun. yok evlenmek falan.
dağılın.

evet, bu ilişkiler evlilikle biter.

kısa süre sonra da o evlilikler biter. peşlerinden atlı kovalıyormuş gibi okul biter bitmez evlenen insanları anlamıyorum. illa ki boşanıyorlar sonunda.

ben bu konuda bryan'in geyik dedigi mesaja katiliyorum. ben 33 yasindayim, iki oglumun da arkadaslarinin arasinda en iyi basketbol, yakantop, ebeturabirkiuc, yerden yuksek ve ebelemece oynayan anne benim mesela.

artik yeni frekans tahsisi yapilmadigi icin halihazirda mevcut olan bir radyoyu satin almak tek yol. sonrasinda ulaştirma bakanligi, mesam, telsiz genel müdürlüğü, emniyet müdürlüğü gibi pek çok yere ruhsat başvurusunda bulunuyorsunuz... zor, zahmetli ve masraflı bir iş. kolay gelsin.

sarar
kiğılı
damat
ramsey
pierre cardin

gibi ünlü markalar var, sarar ve ramsey daha ucuz genelde fiyatlarda bildiğim kadarıyla.

%100 yün kumaş ve dikişi iyi bir elbise minimum 120s dokuma sınırı koyabilirsin. 140-150s lere çıkarsan fiyat artar tabi.

o kıyafetin içinde pek bulunmuyorsan iddiasız bişi alman daha iyi olur. siyah ya da lacivert düz kumaş ideal mesela. sadece önemli günlerde giymek için bir tane olsun diyorsan yanii.

uygun fiyatlı kaliteli bişiler için outlet mağazalara bakmak lazım ama burada beden problemi olabilir. yani 6 drop giyiyorsan istediğini bulursun da 8 dropsa outlette bulmak zor.

marka çok önemli değil kumaş ve dikim iyi olduktan sonra. ama benim favorim damattır. çok özgün kesimleri olur ama birazcık daha pahalı olur ortalamaya göre. D's diye bir marka yaqpmışlar vakko nun W si gibi biraz daha uygun fiyatlı onlara da bakabilirsin. kiğılı da son zamanlarda maliyeti biraz daha düşürüp sürüm yapmaya çalışıyor. hoş takımlar bulabilirsin. sarar a bakacaksan saçma sapan 60-40 lık kumaşlara hiç bakma sırf sarar diye dünyanın en karaktersiz kumaşına para verme. ama microwool kumaşları iyi sararın geçen sene bir tane aldım çok da sık giydim hala dipdiri. sararın interviewlerine de bak pek güzel spor kesimler var. şöyle uzun yaka çift düğme çift yırtmaç dar kesim bir elbise mesela hemen fark ettirir kendini.
crispino diye bir marka var 140s %100 yün çok güzel kumaşlar kıllanıyor iki tane var gardropta çok memnunum. daniel hecter da çadır günleri yapıyor 1/4 fiyat palavra olsa da uygun fiyatları var. ramsey de ankarada kimlik mağazalarında indirimde ama gıcığım rte ye yakınlığından dolayı. aydınlının markaları (becon-pierre cardin- u.s. polo ass n) da yaz indiriminde.beconu tercih et derim. zara ya bir bak hafif spor kesim hoş takımları var. hele ki pantolonları likralı olan takımları çok rahat.
igs de iyidir ama birazcık pahalıdır. ama teeeeeeee lisede aldığım igs blazerı ara sıra giyiyorum hala ve herkesin çok hoşuna gidiyor.ha bak networkin outletlerinde de iyi indirim var. ama networkte 8 drop bulmak çok zordur.

ama dediğim gibi kumaşına bak dikişine bak iyiyse kesimi de hoşuna giderse markaya bakma. mesela uki diye bir markadan elbise aldım geçen hafta. kumaşı da dikişi de gayet kaliteli (bugün telvin de gördü 10 nomerö dedi). neyse marka benim tanımadığım bir marka fiyat da çok uygun olunca (190 lira) adama dediim nedir abi uki nin olayı diye o da abi şölye büyük firma böyle büyük firma günde 4000 elbise üreten fabrikamız var vs vs madem dedim günde 4000 elbise üretiyorsun hani niye ben hiç duymadım sizi meğer adamlar next zara river island a falan üretim yapıyolarmış.

neyse işte böyle orta ve ortanın üstü piyasa.
pis iş hazır elbise almak bedeni olanın kesimi kumaşı iyi olmaz kesimi güzel olanın bedeni olmaz (lanet drop 8) herşeyi iyi olanın 600 milyon etiketi olur. aslında en iyisi paraya kıyıp diktirmek ama terzinin dikmeye istediği paraya (200 den başlayıp 600 liraya kadar çıkıyor kumaş hariç tabi) elbise alınıyor...

olivium'a git derim. eğer çok modayı takip eden biri değilsen (ki değilsin biliyorum:p) (ki takım elbisenin modası mı olur o da ayrı konu) git 300lük takım elbiseyi 100e al. hem de damat falan bile o fiyatta. aldım ordan biliyorum. ucuzcu adamız biz işimiz olmaz öle piyer miyer...

nihilanth saydıgın fırmalar arasında kığılı en ucuz olanı..ancak son donemlerde kiğılğ fiyatlarını dusurmek ıcın kalıteyı baya dusurdu..

gregory arkadasım sana su sekılde tavsıyede bulunabılırım.aynı sorunu bende yasadım.1 gunluk gıyınmek ıcın takım elbıse aldım..baya arastırdım gıydım denedım vs..marka urunler su anda gercekten cok uygun..bı takım elbıseye max 300 ytl vermelısın bence..cunku bu durumda olan cok fazla firma var..

ted lapidus a bi bak derim ben..kalite li ve kalıplar cok guzel..
bide D S Damat var..onunda fıyatlar uygun..

daniel hechter 'ın bir çadırı var,4'te bir fiyatına satılıyor takımlar.ankara'daysanız adresini verebilirim.

ben network-altinyildiz'i da bos gecmeyin derim ben. kampanya donemlerinde 200-250 ytl aralıgında guzel seyler bulunabiliyor

Erol var İstiklal Caddesinde. Network vs. almayacaksanız oraya gidin. Kumaşları Altınyıldız falandır.

vaktin varsa izmit outlet center'a git. bütün iyi markalar var ve ucuz ötesi fiyatlara. git gel yol paranda 16 ytl tutar otobüsle. sürede 1 saat 10 dk gidiş.

izmir de isen balcova ve bayrakli tarafinda iki tane sarar outlet i var. oralarda epey uygun fiyatlari. en azindan daha az kaziklaniyorsun.

nadiren giyiyorsun. bu durumda siyah ya da lacivert dışında bir renk alma. abuk yeni bir moda-model denemesi tercih etme. seneye artık "zamanı geçmiş" olabilir. hatta çizgili falan da olmasın. düz renk ideal. markaları agk açıklamış zaten.. kolay gelsin.

hiçbir moda akımından etkilenmesin dersen lacivert bir blazer ve gri bir pantolon da bakabilirsin.

takım işi yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki fiyattan ziyade kaliteye bakınız çünkü bu tip kıyafetler özeldir.vücut özelliklerinize göre seçeceğiniz kıyafetin markasında da seçici olmalısınız.şu anda firmalar arasındaki inanılmaz çekişme sebebiyle kiğılı,beymen,hatemoğlu gibi markaları 149 ytl ye bulmanız mümkün ancak bu markaların ideal fiyatlı ürünlerinde çin kumaşı(ki pek tavsiye etmem) kullanıldığı kulaktan kulağa yayılıyor..benim size tavsiyem eğer fit bir vücudunuz varsa damat dan italyan kesim siyah iki düğmeli bir takım almanız yönünde..hem çok amaçlı hemde modern bir görünüm açısından iyi bir seçim olacaktır.

valla bende aynı sorundan muzdalip im..2006 nın 10 uncu ayında odemeye baslamam gerekıyomus..ancak tek kurus odemedım..sımdılık kımse ne aradı ne soru..insan 1 telefon acar kardes gerı odeme zamanı geldı haberın olsun falan der..
cok cıddıyetsız bı kurummus onu anladım..hos benımkı 810 ytl ama olsun yinede içimde buyuk bı korku var..devlete 1 ytl bile borclu olsan paşa paşa ödetiyolar ama dur bakalım ihale yine bizde kalacak gibi..

devlet demıyokı kardesım unıversıteyı bıtırdın ancak sana istihdam saglayamadık kusura bakma bunun yerıne borcunu siliyoz dese nolur sankı? benım 810 ytl ile mi zengin olacaklar sankı..

Şurada da ucundan değinilmiş sanırım konuya;

(git: 6301)

ben 200 kusur liralik borcumu 3 milyar gibi bir rakamla kapatabildim. haciz geliyor evet. beni bulamamislar ne alaka bilmem ama anneannemlere haciz ihbari gitmis.

haciz kesinlikle geliyor.

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

1- ayaklarına kadar gidince taksit yapıyorlar. ama kallavi bir peşinat da istiyorlar. kendilerinden neffrett!! ediyorum. böbreklerimizi de ister misiniz lan!!

2- ne kadarına haciz gelir bilmiyorum ancak haciz geliyor işte. standart haciz işlemleri. geliyorlar, bu televizyon şu kadar eder diye yazıyorlar. canımı da alacak mısınız lan?! ha?!

ancak umarım yalnızca kendisine gelir ailesine musallat olmazlar. kötü sürprizlere engel olmak içün bir an evvel harekete geçmek şart.
ben bu kadarını biliyorum.
geçmiş olsun. :(

yamulmuyorsam arkadasin tum borcu muaccel hale gelmis. bu durumda kyk tum borcun tasfiyesini isteyebilir. kyk ile telefonla goruserek iletisim kurmak pek mumkun degil gibi gozukuyor. uzlasma taraftari degiller acikcasi. haciz geldiginde ikametgahtaki arkadasina ait oldugu ispatlanamayan esyalar haczedilebilir diye biliyorum.
tek kurtulus yolu odemek sanırsam

aynısı abimin başına gelmişti. peder gidip konusmustu. 3 taksit yaptılar. faiziyle falan odedik . ama hemen harekete geçilmesi iyi olur.

maasın 3 te birinden fazlasına el koyamıyorlar diye duymustum ben.

maaşa haciz işlemi sadece kamu kurulusunda calısanlar ıcın gecerlı.özel sektor da maasa el koyamazlar dıye bılıyorum.eger o sekılde maasa hacız gelırse kişi patronuyla gorussun ve ssk primini asgari ucretten yatırsınlar ozaman asgari ucretın 3 te 1 ıne el koymus olurlar kı buyuk olcuda kazık atmıs olunur..
eve geldıklerı zaman tutanak tutarlar.esyaları kacırmasınlar dıye.ama hadı hemen topluyoruz goturun seklı olmaz sanırım.bı an once bı avukat vasıtasıyla olaya mudahale etmek gerekır bence..
gecmıs olsun..

maaş haczi gelirse zaten arkadasınıza degil çalıstıgı yerin sahibine gelir o bildirim. 1/4 tür maaş haczindeki oran. fazlası olmaz. özelde çalısıp çalısmadıgı da farketmez. ancak geldigini söylediginiz posta normal haciz yolu için anlasıldıgı kadarıyla. hacze gelip mal mülk götürmezler ama eşyalar yazılır. hacze gelindigi için de bir de haciz masrafları vs biner borca. o yüzden tez elden kredi yurtlar' ın kurum avukatlarıyla temasa geçilip aralarında bir borç yapılandırma protokolü yaparak (hani kredi kartı yasası cıktıgında bankalar yapmıslardı insanlarla, onun gibi) taksitlendirme yoluna gitmesini tavsiye ederim.

haciz gibi olaylarda borcun faizi değil ana parası ödenirse haciz durur diye biliyorum.

eğer sizi hacze geliriz diye tehdit ediyorlarsa borç artık icra takibine düşmüş.şimdi icra takibine düşüp düşmediği konusunda bir bilgi vermediğiniz için bir şey diyemiyorum.kesinleşmiş bir icra takibinde, borçlunun menkul gayrimenkul ve 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına her türlü şekilde el koyabilirsiniz.yani eve hacze gelindiğinde alacaklı talebiyle her türlü menkul eşyasını muhafaza altına alıp sonradan da satışını isteyebilirler.üzerinizde kayıtlı gayrimenkul varsa o gayrimenkul üzerine de haciz konabilir, aynı şey vasıta için de geçerli.alacağı tahsil etmek için her türlü yasal yol uygulanır.
hacizden korkuyorsanız,borcu ödeyeceğim diyorsanız kyk nın hukuk servisiyle bir konuşun uygun bir taksit yaparlar belki veya toplu ödeme yaparsınız.icra takibinde size gönderilen ödeme emrine zamanında ve usulune uygun şekilde mal beyanında bulunmazsanız icra ceza mahkemesinde mal beyanında bulunmamak da dava açar.eğer davadam karar çıkarsa 10 gün disiplin hapsi yersiniz, bu ceza ertelenmez de mecburen hapse girersiniz.daha detaylı bilgi için mesaj atabilirsiniz.

aynı bildiriden bana da geldi.cağaloğlu kredi yurtlar kurumuna taksit falan yaparlar mı diye yalanmaya gittim ama durum korkulduğu kadar ciddi değilmiş.son 2 yıldır borcunu ödemeyenlere o tür yazılar gönderiyoruz dediler.bu sene de 20.000 kişiye gönderilmiş ama haciz yoluna başvurmuyorlarmış abartılmadığı müddetçe.şimdiye dek ödemediğin taksitleri öde kalanları da zamanı gelince ödersin dediler.