var aslında ufak pembe bir hap bu iş için ama adını yazmam doğru olmayabilir. (eczanelerde satılıyor)

Dideral. Ufak ve pembe.

Ama pipo çıkar pipo iç. Heyecan filan kalmaz.

passiflora işe yarar.

bir bira?

bir yol var.oda tecrübe.en basitinden kıza açılırsam kız benim olur veya olmaz ama açılmazsam denemediğim için pişman olabilirim felsefesini ilke edin.çok işe yarıyor.

en temizi bi duble rakı iç. kafasına vurup, saçından sürükleyecek kıvama gel.

Beta blocker al abicim. Kullanmayı alışkanlık haline getirmezsen sıkıntı çıkacağını sanmıyorum. Beta dalgasını bloke edip, tansiyonu, kalp ritmini düzenler, el titremesini falan engeller, pamuk gibi olursun. 4 tl mi ne eczanede. Markası ne hatırlamıyorum.

Alışkanlık haline getirme ama.

bit.ly

www.youtube.com

içeriden mantolama yaptırabilirsiniz. tabii daha zahmetli oluyor.

bu evse yaptıracağınız zaten, hala inşaat halindeymiş. kolay olur.

mantiksiz olur. isi kaybinin önlenmesi amac.
sen kendi duvarlarini kaplarsin, yerden, catidan giden isiya karsi önlem alamazsan; yarim yamalak acayip bir sey olur. icten komple kaplarsan eger alan kaybi. tüm binanin göz önünde bulundurulmasi gerekiyor.

döşeme altına 5cm taş yünü çatıya 15cm camyünü duvarlara 10cm eps ya da 5cm xps ve sıva. ev canavar gibi olur.
tabi yan daireye değer duvarlara profil araya 5cm taşyünü üstüne de alçıpan duvar.

1 sene olacak, mazide kaldım ben. artistlik yaptım pişman değilim ama çöktüm erkenden. özel bir arayışım da yok, böyle olaylar genelde aramadığında karşına çıkıyor en azından benım ıcın öyle.

türkiye'nin büyük bir bölümü 20+ yılını sevgilisiz geçirdi-geçiriyor :)

çıkışı oldukça basit, birine karşı duyguların değişmeye-gelişmeye başlıyor. sonra bir bakıyorsun onun da duyguları bir değişiyor, bir bakmışsın sevgili olmuşsunuz.

normalden pek bir farkı yok yani.

çok çok daha uzunları oldu.

1 sene olmuştu bi kere.

oldu oldu. uuzun süredir beraber olduğum kız arkadaşımdan geçen temmuzda ayrıldım. olaylar falan gelişti bu sürede ama olmadı. arada ufak tefek maceralarım oldu ama "evet bu "diyebileceğim bir ilişkim olmadı. bu gidişle de zor aşk acısı falan değil sadece insanlar beni onunla özdeşleştirmişlerdi. hep o sorun oluyor.

direk küfür ediyor lan bize. bi söz görmüştüm. herkes yalnızsa neden herkes yalnız gibi bir şeydi.

www.youtube.com

ağır sövmüş, afaroz edilmeli

seneyi devriyesi geliyor. helva tarifi okudum biraz önce kitaptan. yapıp dağıtacağım.

26 yıl uzun mu :)

20 yaşındayım benim hayatımda sevgilim olmadı lan siz neden bahsediyosunuz aq :(

hoop doğru konuş:D

(bkz: yarım kalan hayaller yaşındayız)

neyse ki evli bir kezbanım artık, ben üzerime alınmadım ama ağır küfür la.

ben de 8 ay civarı manitasız kalmıştım... valla kendimi fitness'a ve derslerime verdim yakın arkadaşlarımla zaman geçirdim erkek erkeğe gezmece tozmaca,bi dolu kızn geldiği house partyler yapıp hiç birini sevgili olmaya layık bulmadığımız ama geyiğin dibine vurulan dönemlerdi.

arkadaşların sevgili bulup sen sap gibi kalınca biraz kötü.ben zor beğenen biriyim;umutla bakmaktan vazgeçip "kesin kendime göre bnm kafamda birini bulamıcam artk" moduna soktğm an buldum birisini:) hep böyle olur zaten:D.

oğlum bak git

senin gibilerinin kafası bulutlardadır. desem çok mu sallamış olurum. ben öyle çevirdim.

senin gibilerin aklı bir karış havadadır!

bu cümleyi bir fransızın yazdığına inanmıyorum.

emekçiler birbirleri ile didişeceklerine haklarını gaspedenlerle didişsinler der ve giderim.

tatil kısmına ekleme yapalım.. öğretmenlerle diğer memurlar aynı sürede tatil yapıyor. tek seferde ve mecburi yaptıkları için çok sanılıyor vatandaşın bilgisizliği mazur görülebilir ama, muktedirin yalan söylemesi iyi niyetli olmadığını gösterir.

öğretmen ilk yarıyılda (c.tesi pazar dahil) 15 gün yazın da 1 temmuz 1 eylül arası 60 gün izin kullanır. toplam 75 gün.
sıradan memur 30 günlük yıllık iznini 5'er gün olarak alır c.tsi pazar ile birleştirip otomatikman 9 güne çıkartır.
30 gün için 6 adet 9 gün kullanabilir. 6x9 54 gün yapar. 10 günlük mazeret iznini de bu şekilde kullanarak 18 gün daha ortaya çıkartır. 54+18 normal memurun izin süresidir :)
daha ayrıntılar da var ama sıkıcı mevzular.

bunlar gerçekten dert değil de, iş dışında çalışmak oluyor. hani öğretmenler az çalışıyor deniyor ya, onlar da diyor ki biz evde de çalışıyoruz kimse farkında değil. her mesleğin de kendine göre çalışma şartları var. herkes bi şekilde ulan keşke öğretmen olsaydım diye düşünüp hasetleniyor mudur ne? bi düşmanlık aldı başını gidiyor. öğretmenler 30 saat çalışıyor haftada, çoğu yani. ve ikili öğretim birçok okul, bi saat öğle arası falan da yok. neredeyse başka bir memura denk yani çalışma saatleri.

bence şu anda alınan ücretler ne eksik ne fazla. illa birini düşünmek zorunda kalsam az derim.
ve evet hiçbir öğretmen de 90 gün yatmıyor yazın. herkes bilip bilmeden konuşmuyor.
türkiye'de şu zihniyet oldukça yoğun; benim maaşım düşükse herkesin maaşı düşük olsun zihniyeti. (bkz: başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak) onunki yüksek benimki de yüksek olsun o zaman diye değil de başkasınınki madem yüksek, o zaman benim aldığım kadar alsa ya keşke diye bir düşünce hakim.

öğretmenlerin maaşı yüksekse lise mezunu hemşire'nin aldığı 2500 lira ne peki?
ya imamların aldığı 2000 lira?
ya iett şoförlerinin aldığı 3000 lira?
ya da 70 iq'lu polislerin aldığı 2500 lira?

haftada 6 gün çalışan adam sinirini şirketinden patrondan çıkaracağına, onların götünü yalamaya devam ediyor, memurları ise çekemiyor. çalış o zaman kpss'ye, kazan, atan, sen de memur ol. yemiyor mu bu? evet yemiyor.

bir polisi bir doktoru yetiştiren öğretmendir.senin 1700 liralık rakamı öğretmene çok görmen bir aymazlıktır.bu parayla kim ne yapabilir.ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırına bakın allahaşkına.kemal sunalın bir filmi vardı öğretmenleri anlatan açın izleyin.
öğretmen vizyon sahibi olmak zorundadır.aklı derdi parada ve tatilde olmamalıdır.güncel bilgilerden haberi olmalı.genel kültür sahibi olmalı,sinema,tiyatro ve akademik yayınları takip etmelidir.ama biz bunu demiyoruz 1700 lira fazla onlara diyoruz.ben çozuğumu emanet edeceğim adamın "kaliteli" bir insan olmasını isterim.vizyon sahibi. sen öğretmenle uğraşırken nasıl büyük bir cahillik ettiğinin ve birilerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında bile olmuyorsun.öğretmen gelecek demektir.anlayın artık şunu.

Ben de öğretmenim ve kimsenin ben derse giriyorum diye şikayet ettiğini görmedim. 15 saat dedi başbakan sığ bir şekilde. Aynı mantıkla ortaokul mezunu bir imam haftada 7 saat 45 dakika çalışıyor ve öğretmenden fazla maaş alıyor. Bir mühendisin imza atması 2 sn sürsün, şimdi çıkıp mühendis haftada 5 dk çalışıyor 3000 TL maaşı var.. diyen bi andaval ne kadar haklıdır ?

Ben bilgisayar öğretmeniyim ve bıkmış durumdayım ona buna yetişmeye çalışmaktan. Çünkü her sene yeni şeyler öğrenmek zorundayım. haftasonu bi etkinlik yapılır, fotgraf kamera için oraya giderim, keza sunumlar.. yazıcısı bozulan bana gelir. Oyunlarla ilgisi olan çocuk bana gelir. Telefonu bozulan öğretmen bana gelir. Gün olur mesai saatleri dışında idare bilgisayarlarının bakımıyla uğraşırsın... Öğrenciler... Sonu yok yani. Evrak işlerinden bahsetmiyorum daha hiç.

Şimdi ben haftada 11 saat derse giriyorum, yazılım ve sözlüm yok. Bu hesaba göre ben 11 saat mi çalışıyorum ?

Müdür beyin hiç dersi yok. O hiç çalışmıyor o zaman. İnsaf ya. Adam kışın ortasında gece yarılarına kadar bozuk kazanın başını bekledi. Haftasonları kola şişesi atarak çocukların tıkadığı tuvaletlerle uğraştı.

Bunların amaçları ne bilmiyorum artık. Yazık.
(yalnızca maaş için var olan öğretmenlerde var elbet. Söylemleri onlara endeksleyerek yapmak cahilliktir. Öz kızına tecavüz eden babaya olan yargılarla tüm elleri nasırlı emektar babaya ödül/ceza vermektir.)

Artık umursamıyorum bile.

ütüne basa basa şöylemeliyim ki önce öğretmen seçmede seçici olacaklar . bence maaşları ideal ideal olmayan asgari ücret, işçi maaşı, ev kiraları,hayat şartları iğrenç yapılaşma kin nefret insanlarda sürekli yan gelip yatma duygusu. öğretmenlerin coğu ''öğret''men sıfatını hak etmiyor bence taciz, öğrencileri köle gibi görme , öğrencileri düşman gibi görme ( hatta ben lisedeyken duymuştum '' öğrenci milleti nankördür asla güven olmaz '') öğrenci üzerinden egolarını tatmin etmek bu işten nefret edip öğretmenliği şartları iyi diye tercih eden o kadar insan var ki bence asıl mesele eğitim fakültelerinde düzenlemeler yapılıp her önüne gelenin alınmaması.herkes öğretmen olacak yapıya sahip değil

bir de denmiş ben şunu yapıyorum bunu yapıyorum müdürde bunu bunu yapıyor el insaf artık e hiç bir şey yapmayın oldu olacak oturun dövlet bakar size canım

bahsedilen bahaneler cok cok dogru degil,her isin kendine göre zorluklari var sorun o degil bence.

sorun ögretmenlik mesleginin idealizmin disinda , rahatligi, tatilleri, maasi etc amaciyla yapilmasi.

bazi meslekler vardir ögretmenlik, doktorluk hatta ve hatta mühendislik, bu isler idealizm isleri, gönül isleridir, her zeki olan yapabilecek basarili olabilecek diye bir kaide yok yani.belli zeka seviyesinde olan her insan tip ya da iyi bi ünide mühendislik kazanabilir , ögretmenlikler puanca daha düsük oldugundan bu kistasta yer etmedim, ama her kazanan o alanda basarili olarak melegini yapamaz.

kisacasi ben özellikle ögretmenlikte maas olayinin bu kadar büyütülmesini yanlis buluyorum.hele yeni yetisen ögretmenleri gördükce...

Öğretmenler bu ülkedeki en duyarlı ve aklı başında düşünen insanların başında geliyor.Haklarını gerek sosyal medyada,gerekse eylemlerle kırıp dökmeden,molotoflar atmadan istiyorlar ve galiba muhalefetten daha çok etki yapıyor olmalı ki her gün gerek başbakan,bakan ve eski meb bakanları öğretmenlere boşuna incitici bir söz söylemiyor

öğretmenlerimiz bizimle ne kadar ilgilendi o zaman bu şartları hak ediyorlar demek ne kadar mantıklı, maaşlar belirlenirken performansa bakılsa keşke o zaman dediğiniz mantıklı olurdu. her meslekte görevini hakkıyla yapmayanlar var o zaman o memurların maaşlarından düşelim.

öncelikle evlerinde ailelerinin tüm gün tahammül edemeyip okullar açılsın da yakamızdan düşsün (herkes değil tabiki) dediği çocuklara eğitim veriyorlar. güldüğünüz öğretmenin görevi dediğiniz şeyleri öğretmen çalışma saatleri içerisinde yapmıyor. ben ders anlatıyorum, diyen bir öğretmenin ne dediğini anlamak için biraz kafa yorsanız gülmezsiniz emin olun, farklı çevrelerden gelmiş farklı seviyedeki çocuklara ders anlatmak, o ders için hazırlık yapmak, çocukların sorunlarıyla ilgilenmek, nöbet tutmak gibi birçok şeyi içinde barındırdığını belki anlarsınız. en azından gidin ve yarım gününüzü bir okulun bahçesinde geçirin bakın tüm gün kulaklarınız da neler yankılanyor.

ayrıca,

Başbakan Erdoğan'ın Öğretmen ve Memuru kıyaslayarak yaptığı açıklamadan sonra öğretmenlerden ortak açıklama geldi...

1) Bizler de diğer memurlar gibi masa başında oturarak iş yapacağız, ayakta ders anlatmak yok.
2) Görev başında ki memur nasıl çay kahve içiyorsa bizde ders anlatırken içmek istiyoruz.
3) 1 Yılda ortalama 1000 adet sınav kağıdını evde değil mesai saati içinde derste okuyacağız.
4) E-Okulla ilgili tüm işlemleri ders saati içinde yapacağız.
5) Velilerle ders saati dışında görüşmeyeceğiz.
6) ADEY ve RİDEF formlarını ders de dolduracağız.
7) Teneffüs aralarında öğrencilerimizin soru ve sorunlarıyla ilgilenmeyeceğiz.
8) Öğrencilerin ders kitabı ve müfredat dışındaki sorularına yanıt vermeyeceğiz.
9) Öğrencilerin disiplin sorunları bizi ilgilendirmez.
10) Öğrenciler kavga ettiğinde ayırmak yok, direk polisi arayacağız.
11) Yere düşüp dizi kanayan bir öğrenciye pansuman yapmak yok, hemen 112 yi arayacağız.
12) Anasınıfı öğretmenleri çocuklar çişini yaptıktan sonra tuvaleti yıkamayacak, çocukların pantolonunu çekmeyecek yada ayakkabılarını bağlamayacak.
13) Okul müdürleri para toplamayacak, ödenmeyen faturalar Allah'a emanet edilecek.
14) Köy okullarında soba yakmak yok, hangi memur soba yakıyor da biz yakacağız.
15) Hastasının gelişimini takip eden bir doktor var mı, bizde öğrencilerin gelişimi incelemek istemiyoruz.
16) Hastahanede bütün doktorlar rahat çalışabilmek için spor ayakkabı giyiyor, sizce hangi doktor ayakta çalışıyor, bizde spor ayakkabı giymek istiyoruz :)
17) Bütün memurların yollukları günü birlik ödenirken, MEB deki 5 yıllık yolluklarımızı da istiyoruz.
18) Gerçekten de 3 ay tatil yapıyormuşuz gibi bilip bilmeden konuşulmasın. Tamam tatil yapmayalım gönderin bakalım çocuklarınızı da eğitim yapalım, bakalım yazın eğitim nasıl oluyor muş.

Not: Kalan zamanda da ders işleriz artık.

Öğretmenlik mesleğinin kolay ya da önemsiz olduğunu düşünmüyorum ama bu ülkenin öğretmenlerinin yeterliliğine asla inanmıyorum. Ben öğrenciliğim boyunca hep öğretmenlerinin yetersizliği karşısında hayrete düşmüş bi insanım. İngilizce öğretmenlerim benden az ingilizce biliyordu hep. Ben yurtdışında falan yaşamış değilim. Okulda öğrendiğim ingilizcenin üstüne kitap okuyup film izledim, geliştiyse öyle gelişti ama ingilizce öğretmenlerim benim yanımda hep yetersizdi.
Türkçe ve edebiyat öğretmenlerim hep ezberden öğreten insanlardı. Gerçekten bir metni derinine inerek yorumlayamazlardı, düşünsel olarak hep yetersizlerdi. Tipik şeylerin dışında bir soruyla karşılaştıklarında hep tıkandılar. Felsefe ve mantık öğretmenleri çözümleme yapamayan insanlardı. Sayısalda hiçbi zaman çok başarılı değildim, o yüzden o branşların öğretmenlerini değerlendiremiyorum ama bir öğrenci için bunları sürekli görmek güven duygusunu aşırı sarsan bişey. Bu ülkede öğretmen olmak belki biraz daha zor olmalı. Tek kelime ingilize bilmeyen biri sınava girip ingilizce öğretmenliğine giriyor, orda bikaç senede öğrendiği ingilizceyle öğretmen oluyor ve yeri geliyor ilkokuldan beri ingilizice öğrenen öğrencilerin başına öğretmen diye veriliyor. Öğrenci 8 senedir dil öğreniyor, öğretmen 4 yıl önce öğrenmeye başlamış. Oldu mu? Olmadı... Sürekli zaten bildiğin dersi görüyorsun. Branşlarında çok yetersizler.

evet sanırım hükümetin yapmak istediği şey yavaş yavaş gerçekleşiyor. eğitimin kötü olmasının bütün sorumluluğunu öğretmen yetersizliğine yığmak istiyorlar ki yeni atanan öğretmenler cidden iyi, yetersiz falan değil. kendi yetersizliğini örtmek için yapıyorlar bunu ve sanırım sonunda eğitimin de özelleşmesi için. memlekette derslik sorunu var, kalabalık sınıflar ilk problemlerden biri. okulların donanım ve materyal eksikliği sonra. ulusal öğretmen stratejileri planlanıyor, nasıl hayatı biraz daha çekilmez kılarız öğretmenlere diye. yahu okul yok,sıra yok, para yok ama bunlar dert değil asıl dert öğretmenler. her şey harika da bütün problem öğretmenlerdeymiş gibi lanse ediliyor, insanlar da bunu yiyor. niye? çünkü fi tarihinde lisede okurken sevmediği dinozor hocaları yüzünden. te allaam..

buzdolabında çözdürürseniz bir şey olmaz (diye düşünüyorum).

ben gece buzlukta unuttuğum birayı sabah aklıma gelince buzdolabına koydum. akşamında da açayım artık nasıl olsa erimiştir dedim ama açınca akıverdi bir miktar, içinde de hala çok fazla buz parçacıkları vardı. biraz daha bekledim tadı çok iyi değildi ama içtim yine de.
belki 2-3 gün boyunca erimiş olsa daha iyi olabilirdi tabi.

sağlığını etkilemez. zaten donmuş. çözülmüş. ha bir daha dondurursan ve çözdürürsen işte o zaman sorun olabilir. çünkü çözdürülmüş bir donuk ürün tekrar dondurulmaz. mutlaka en kısa sürede kullanılır. çözdürülmüş donuk ürünün ömrü aynı ürünün hiç dondurulmamış taze olnanından daha kısa ömürlüdür.

tadı çok kötü olmuyormuş ama bütüngazı gitmiş bira içmenin keyfini vermiyor ben de döktüm. :)

temmuzda 5 ay olacak ama hatun baya dayanamayacak kıvama gelmeye başladı. ayakta ben tutuyorum diyebilirim ama neyseki temmuza az kaldı. elbetteki 5 ay kısa bi süre aslında,dediğin gibi 1.5 senenin yanında falan çokta uzun değil ama yinede zor hacıt

7. sene olacak. Bir sure yakın sehirlerde yaşadık ama yaz tatillerini hariç tutarsak toplamda 2 sene aynı sehirde yaşadık diyebilirim. 7 sene onceki halim ile su anki halim su fotograflardaki oncesi sonrası adamları gibi:)

8 ay.

2009 sonbaharından 2010 sonbaharına kadar.

2,5 yil farkli sehir+ 5 ay farkli ulkede olmak uzere devam ediyor

11 ay. present perfect durumunda suan , devam ediyor hala. hem de arada 2200 km , 4 ulke var. en az bi 7 ay daha da boyle surcek.

sorun oluyo , atlatmayi aklimin ucundan bile gecirmiyorum. disi sikmak olayi biraz

Hiç.

3 sevgilimden ayrılma sebebim ayrı şehirlerde kalacak olmamızdı. Dördüncü de yolda gibi :/

3 ay. ama imkanlarım çok kısıtlıydı, şehir değiştiremiyordum. şimdi öyle değil ama iş işten geçti.

abi şu uzun süreli olanlara tik versene, helal olsun millete.

4 sene. şehirler farklıydı ama istanbul-kocaeli ne kadar uzak sayılabilir ki? tuzla-beylikdüzü arası daha uzak mesafe bu açıdan :D

14 senelik ilişkimiz 13 senedir ayrı şehirlerdeyiz.

6 yıl. şehre taşındığımda da bitti :)

5 ay.

rekor bende galiba 2 ay ile :P ciddiyim bu arada, hakkaten 2 ay.

1,5 yıl. şu an evliliğimizin 12. yılındayız.

5 yıl. evlenmek üzereyken ayrıldık.

bence gereksizdi, dargınlık olmasın.

trollük değil, soru sormayı bilmek lazım. müneccim değiliz niyetleri söylemeden bilelim.

@marido+1 yazmasan da olurdu ya. Ama film olmadan once yazdiysan normalmis aslinda ya

evet iyi bir espri gibi duruyor ve bunu 3. şahıs olarak söylüyorum. ama bazen bu iyi, nokta atışı yapan esprileri karşı taraf anlamayabiliyor. gerçekten sıkıntısı olabiliyor insanların. bu sıkıntılarına binaen dertleşmek, fikir almak için soru sormuş olabiliyorlar ve biraz ciddi cevaplar bekliyorlar. bunun haricinde kimisi de gerçekten mal oluyor ve iğneleyici cevapları hakedebiliyor. uzun lafın kısası, biraz temkinli olmakta fayda var cevap verirken..

şu var. sanırım ilk ben yazdım cevap o soruya. başlığı görünce sinema ikonuyla ne alakası var demiştim ben de. soruyu okuyunca film tavsiyesi istediğini anladım. ayrıca sizden önce epey bir kişi de film tavsiye etmişti :)

off ben bu ciddiyeti algılayamıyorum. iğrenç forumlara dönüyor ortalık. bu kadar şaka da kaldıramıyorsak gidelim hepimiz buradan. yani adam gelip internet gibi bir ortamdan medet umuyorsa bunları da göze almış demektir.

yakında şöyle bir şey duyabiliriz (bkz: şaka kültürümüzde yok)

@kisa bisey olsun istemistim Arkadaşım interneti öyle bi küçümsemişsin ki duyan anaokulu zannedecek. Oturduğumuz yerden istediğimiz her boku yiyebildiğimiz şu günlerde ve gelecek günlerde daha fazlasını yapabilecekken bence interneti bu kadar küçümseme:)

@kısa bir şey olsun istemiştim +1

raad olun, amk.



interneti küçümsemeyelim, ama çok da ciddiye almayalım, sayın duyuru sakinleri. soru sorduğunuz adamlar o gün "taşak mod"dadır. sorulara öyle cevap vermek ister. o o şekil cevaplar, bu bu şekil cevaplar. cenab-ı allah'ımın yarattığı gurban olduğum insanlar çeşit çeşit. sen işine yarayan cevabı alıp çekil köşene. ama önce bi' cevaba bak cevap mı diye, sonra cevabı verene bak adam mı diye. sonra gurbaa vaaag dedi amuğa goyiim.

@bilmemkacincinick

tamam haklısın da sonuçta rahatsız olanın şikayet edip sildirebildiği bir ortam burası. dediğin kadar katı kuralları olan veya mükemmel işleyen bir platform olsa, herkesin mükemmel cevaplar vereceğinden emin olunsa şikayet etme de, silme de olmazdı zaten değil mi. bunlar olacak elbette, hepimiz insanız, bazen sıçarız yani.

Hacı bu tür durumlarda duyuruyu açana çok pis sövüyorum.

Misal örnek veriyorum eleman yarın sabah koşuya çıkayım mı diye soruyor. 5 kişi çıkma diyor 1 kişi çık. ibne çık diyeni tiklemiyor diğerlerini tikliyor. Be lavuk bu mevzunun doğru olabilme gibi bi lüksü yok ki neye göre tikliyorsun ?

veya

Sizce ne yapayım diye soruyor. Cevap montla sıç olunca tiklemiyor. Kamil bence montla sıçman gerekiyor. Niye tiklemiyosun ? yok işte kafa basmıyo.

ama önemli olan iç güzellik hacı :D ben trollük olarak düşünmüyorum. olsa da olsun yani güzel oluyore :D

sulugöz sakızı vardı bi aralar o da olurdu sanki.saikonun dediği gibi soru sormayı bilmek lazım.

Trollük değil müdür. Arada böyle bir iki komikli yanıt olmayınca olmuyor zaten, okuyamıyorum yanıtları. Bu ölümlülerin ciddiye alınma ihtiyacının kaynağı nedir bilmiyorum ama, yer yer çok sıkıcı oluyorlar. Duyuruyu görmedim. Görsem "Gel bana Star Wars eşliğinde döveyim ben seni, şahane ağlarsın" gelirdi aklıma da, yazar mıydım, bilmiyorum.

yukarı bak animasyon filmi var ya
işte onun başında adamın sevdiği kişiyle evlendiği andan itibarenki kısmı beni ağlattı gözümden yaş geldi
sende aynı etkiyi bırakır mı bilmem
ama daha önce duygulanarak ağladığımı pek hatırlamıyorum ne filmde ne başka birşeyde

ağlamak için bir kaç soru aşağıya bakınız :)

:) peki gülmek için?

www.imdb.com

üzerinize afiyet geçen hafta hong kong filmleri gösterimine gittim de :p

boşver şimdi ağlamanın sırası değil.

hemen flipped izliyorsun, şööööyle keyfin iyice yerine geliyor. gereksiz mutlu oluyorsun.

hareket eksenlerini belirtiyor onlar. ileri-geri, yukarı-aşağı, sağa-sola

kanal dediği frekansla alakalı

ozaman 4-6 kanalı acıklayın

bu kanal baska bısı

4 kanal altı oyuncak olarak adlandırılıyormus 4-6 pro işiymiş diye yazıyordu forumda ama bu kanal ne aq

"...Her kanal, model helikopterin bir fonksiyonunu kontrol eder. Yükselip alçalma bir kanal, ileri ve geri bir kanal, sağa sola gitme bir kanal ve son olarak kuyruk dönüşü yani helikopterin kendi merkezinde sağa ve sola dönmesini sağlayan bir kanal..."

www.modelhelikopterler.net

kanat sayısıymış. sen doğrusunu biliyomuşun :)

@marido biraz araştırdım da şu ntdekilerden almak pek mantıklı durmuyor ama sence yenı baslayan ne almalı varmı bı onerın lımıt 50 100 tl arası

marido en doğrusunu açıklamış, yapabileceğiniz hareketleri belirliyor bir yerde. mesela 6 kanallılar cobralar gibi yatay olarak kayma hareketlerini yapabilme yeteneğine sahipler. ne kadar çok kanal o kadar zor kullanım. hiç tecrübeniz yoksa 3 kanallı tercih edin. daha üstünde ikinci kalkışta kanatları kırarsınız ki o da en basit arızanız olur.
selamlar.

borcun için haciz işlemi başlatırlar sonra icraya gelirler. tabii ki gelmeleri 3-4 ayı bulur.

borç harç bulup ödeyemezseniz borcunuzu aboneliğinizi iptal ettirin. zaten 350 civarında depozitonuz var oradan düşerler borcu. kışa doğru eliniz bollaşınca tekrar abone olursunuz.

haciz gelirse masraflar derken borcunuz iki katına çıkar.

işinize yararsa

www.conferencealerts.com

ne dediğini anlamadım hacı. referans dediğin referer mi olacak ne olacak.

zotero kullanın. sitesinde anlatıyor nasıl yapacağınız.

çelimsizler de var hacı. benim gördüklerim üzerinden genelleme yapmam imkansız çelimsizi var kalıplısı var ama eşit oranda gibi.

hormonlarla bi ilgisi olacağını sanmıyorum.

kendisine özenen ve özenmeyen heteroseksüeller gibi homoseksüeller de var. belki de hiç çelimsiz eşcinsele rastgelmemişsinizdir.

ben de merak ediyorum bu soruyu. dalyan gibi olmayanlar da var ama geneli çok yakışıklı be.

Gerekli proteinleri biz dışarı atıyomuşuz demek.Dişimizi sıkmamız lazım hacılar

@seindfeld

çok gereksiz ve acayip bir soru olacak ama gayler masturbasyon yapmıyo mudur?

Gayle aseksüelin farkını öğrenin.

Bizim toplum üzerinden konuşuyorum, heteroseksüeller adına cinsel aktivitede bulunmamak norm olarak görülürken homoseksüeller için önkoşuldur.

yabancılar vücut yapıyor ve yurt dışındakiler genetik olarak daha iri oldukları için daha yapılılar haklısın.

ama türkiyede hatrı sayılır cılız,kerkenez gay de var diye düşünüyorum.
ben de kimi görsem öyle çelimsiz vs gay çıktı.
hatta kendine bakan,yakışıklı kardeşlerimiz hep taş gibi kızlarla,piyasa kızışıyor:D0

Ha bi de: götçü^ ile gay farkını iyi çizmek lazım, adam erkek götü olsun s*keyim ben hep aktif olan taraf olayım"

diyo belirli bi yaştan sonra sapkınlaşmış e tabi kelli felli olacak.

bildiğim var bi tane gayette zayıf ve çelimsiz arada nadir olarak çıkıyor biraz bünye ile ilgili galiba

sakin ol şampiyon.
yok öyle bir şey.
senin gibi kekleri böyle kandırıyorlar.
kafadan bir kere radikal okuman hata.

haberde pek ayrinti yok, infaz edildiler deniyor. muhtemelen teslim olduktan sonra oldurulduler. bir de iclerinden biri her ne kadar kurt de olsa sivil, silahsiz.

PKK’lılar ile rehin aldıkları kişinin infaz edildiğini yazıyor haberde.Eğer doğruysa tabikide ceza almaları gerekli.Eğer yakaladıktan sonra İnfaz etmişlerse, ceza almaları gerektiği kanısındayım.Birde rehin var ortada, eğer asker, rehin olmasına rağmen çatışmaya girdiyse buda yanlış.O zaman her pkk lı rehin aldığında asker bizi kurtarmak yerine iki pkk lı var diye öldürsünler bizide.

şimdi buradan çok polemik çıkar, fazla angaje olmadan;

"Operasyona katılan bir askerin, PKK ’lılar ile rehin aldıkları kişinin infaz edildiğini ileri sürerek yaptığı ihbar üzerine soruşturma başlatıldı."

biri derse ki ama askerler esir düşseydi, öldürülürlerdi. bir taraf devlet diğer taraf silahlı örgüt. elbette devletin kurallara riayet etmesi beklenmeli.

ben şöyle çözüyorum o işi;

tek satıra iki sütun bir tablo koyuyorum. denklemi yazacağım hücreyi genişletip, diğerini küçültüyorum. tablo çizgilerini de görünmez yaptım mı mis gibi oluyor :)

marido hocamın yöntemi iyiymiş, ben de numarayı denklemin içine yazıp space ile an sağa getiriyordum. numaranın yazı tipini de denkleminkinden farklı yapıyordum sanırım orasına emin değilim ama.

yine office 2007'ye dönüp mathtype kurdum. başka türlü olmayacak bu doğru düzgün.

Motorla Üsküdar, Üsküdar'dan Kozyatağı/Ataşehir minibüsleriyle Harem, Harem'den Gebze minibüsleriyle Tuzla. İlk duraktan bineceğin için hiçbirinde ayakta kalmazsın..

kabataştan topkapı'ya geri gitmek iyi olur mu bilemem. ben olsam kadıköy'e geçip vapurla oradan otobüse binerdim. tuzlanın içineyse 130'a şifa'ya ise 133ş'ye.

saate ve tuzla'nın neresine gidileceğine bağlı olarak değişebilir.

eğer kabataş- kadıköy vapurlarının işlemediği gün ortası bir saatse önce beşiktaşa geçilip, oradan kadıköy vapuruna binilip, kadıköyden de uzla otobüslerine binilebilir.

kadıköy vapurunun işlemediği saatler için ikinci bir alternatif kabataştan motorla üsküdara geçmek olur. bundan sonra yine iki seçenek çıkar önümüze. kadıköye otobüsle ya da dolmuşla gidip, oradan tuzla otobüslerine binmek.
ya da üsküdardan hareme geçip harem-gebze minibüsleriyle gidilebilir. ancak minibüslerin e-5 güzergahını takip ettiğini unutmamak gerek. gerekiyorsa e-5ten ayrı bir minibüse ya da otobüse daha binilmesi gerekebilir tuzla'nın içlerine ulaşmak için.

eğer kabataş- kadıköy vapurunun çalıştığı saatlerde olacaksa durum çok kolay zaten. kadıköye vapurla geçip oradan tuzla otobüsüne binilebilir.

son olarak emin olmamakla birlikte kabataş- kadıköy arası deniz otobüsü varsa o da kullanılabilir.

kabataştan deniz otobüsü ile bostancı. sonra sahilden kalkan az ilerdeki 133t ile tuzla.

kabataş'tan kadıköy'e vapur.
kadıköy'den (tuzla'nın neresine gidileceğine göre)130 - 130a - 130ş otobüsler.

(bkz: Vicky Cristina Barcelona)

one day www.imdb.com

Bride wars, just go with it, he's just not that into you, yes man ilk bunlar geldi aklima.

bunları izledim baska baska

crazy stupid love indiriyorum
beğenmezsem çok pis kızarım

Friends with benefits fena degildi.

ona baktım ama imdb puanı çok düşük

izledim de geldim, hong kong filmi break up club.

+ one day

crazy stupid love iyidir neira :)

one day diyenlerin kafasını kıriim ya izledim ve ağladım

ben bunu kullanmıştım gayet iyiydi.

www.alexschreyer.net

ben sinyali alamıyorum. şifresiz olması lazım ama yayın yok hala.

dün de böyle bir soru vardı. orada verilen frekansta buldum ben, yayın da vardı.

bende hala sinyal seviyesi var ama sinyal kalitesi "0". yayın yok yani.

kızın saklanışını gözümün önüne getirdim de, kusura bakma, çok güldüm.

dışarda daha çok güzel kadın var, boşver. o ne öyle çocuk gibi saklanmalar falan.

aga kızla konuşamıyorumki çok nadir yakalıyorum akşamları tam konusucaktım böyle bisey yaptı

cesaret edememis

hepsi için borcunuz olanı kesiyorlar, geriye ne kaldıysa onu ödüyorlar. yalnız haberiniz olsun, anında değil de 10 gün sonra veriyorlar parayı (tabii elbette tanıdığınız yoksa).

İgdaş borcunuzu alacağınızdan düşüp ödeyebiliyor.
Söylendiği gibi 10 gün sonra ödeniyor. IBAN verirseniz bir daha uğramanıza gerek kalmaz.

Su ve elektrik için evet son faturanızı ödemeniz gerekiyor. Oradaki teminatı tekrar uğrayıp almak gerekiyor. Çünkü bir eleman hattı kapatmak üzere haneye gidip sayaçları okuyor. Son faturadan itibaren birikmişleri düşüp ödeme yapıyorlar.

karanfil sokak'ta "galeri" var. karanfil metro çıkışından az ilerleyince sol kolda kalıyor, 2. kat.

orda var bu tür şeyler.

ingilizce öğretmeni vardı ders veren. o da kullanıyordu ve kırtasiyeden aldığını biliyorum.

Nezih te olmasi lazim eskiden aldirirdi hocam

bir ilaç firmasının eşantiyonu vardı ama tam böyle değil pötikareli. görürsem söylerim firmanın adını.

Cok tesekkurler efendim. Galeri'ye, ve Nezih'e en kisa zamanda ugrayacagim. Esantiyoncu firmalari da gozluyorum :) Buyuk kirtasiyelere de bir sorayim, office store'e filan baktim armada'da ama yoktu. Tesekkurler tekrar.

fazla oldu derken ne demeye çalıştın ki ? espri yapmak mı fazla oldu diye düşündün ?

eğer gülümsüyorsan filan bir şey olmamıştır da öyle değilse dediğin gibi sanmış olması muhtemel.

mimikten anlamıştır öyle bir şey demek istemediğini.

kendini daha iyi hissettirecekse eğer ben de bugün güpgüzel kızın yanında güvenliğe iyi kolaylar gibi bir şey dedim iyi çalışmalar, kolay gelsin kırması :))

kanka , bosver , chandler bing gibi olmussun iste daha ne. bak chandler'a , pozitif dusun.

(bkz: gum would be perfection)

Fakyoras, İste sorun orada. Fazla oldu derken aslında "kul tablasini da doldurmusum, kusura bakmayın" demek istedim. Ama tamamen laf olsun diye. Fakat ağzımdan çıkan tek sey "fazla oldu.. (kısa bi sessizlik), pardon" oldu. Küllükteki izmarit fazla oldu demeye çalıştım. Artik kadın ne fazla oldu diye algıladı bilmiyorum tabii :(

İşin kötüsü gülümseyerek başladığım cümleyi, saçmaladığımı farkedince donuk bir ifadeyle bitirdim. Kurtarmak icin zorla bı gülümsedim ama o da cok samimiyetsiz bir gülümseme gibi görünmüş olabilir :((

Marido, lisede sevdiğim kız sabah sabah yanımdan geçerken, baska birine yanlışlıkla iyi akşamlar demiştim ben de. Ona benzemiş. Sıkıntını anlayabiliyorum :))

Harrage, inşallah oyle sanmıştır :((

rahat ol. boyle seylere kafani cok takarsan, hayat seni cok yorar.

ne kadar az yağla kızartırsanız o kadar lezzetsiz ama o kadar sağlıklı. öyle 1'e 6 hayvan gibi oluyor, 2-3 parmak yağ koyun tavaya, atın içine patatesleri dışarda kalan olursa dürtün kevgirle çevire çevire kızartın.

harlı ateş olsun açın altını iyice ama sıçrayan yağlara dikkat edin yakmayın kendinizi

3 parmak cok gelir, 2 parmak yeterli. ustunu kapatsin yeter kisaca. ayrica cok sicrayacak, yere gazete serin ve hatta mumkunse tavanin ustune kapatacak kapak falan bulun. yanmamaya gayret edin.

belli bir seviyeye kadar tavayı yağla doldur (abartma). ateşi harlayıp yağı kızdır, patatesleri ekle. patatesler saydamlaştıktan sonra tavanın altını kıs. kıvama gelince de pattizleri kağıt havlu serili tabağa al.

ne kadar çok yağla ne kadar harlı ateşle pişirirsen o kadar lezzetli ve çıtır olur. çok yağ az patates. kızartırken hepsinin üzerini örtsün yağ.

harlı ateşte kızgın yağda pişirmenin olayı da şu; pattezleriniz yağı emmiyor, vıcık vıcık olmuyor. bir de patatesleri tavaya atmadan tuzlamak lazım.

bu ne allah askiniza ya, tavada patates kizartirken ustunu ortmesine ne gerek var yagin? tavayi kaplayacak kadardan az daha fazla yag koyup cevirte cevirte pisir hocam sen, bunlar hep kanser olucak. basini bos birakmaz surekli cevirirsen yine lezzetli olur o. piserken degil, sicakken biraz tuz da attin mi, mis.

yağ çok olursa daha sağlıklı.
öbür türlü yanar.

fırında azcık yağla daha güzel, daha sağlıklı.

@elbar fırında nasıl oluyor, tarif verir misiniz?

yağ az olursa daha çok yağ çeker, patatesler hamurumsu gibi saçma olur, patatesler de ziyan olur. dolayısıyla az yağ daha sağlıklı diye bir şey söz konusu değil. iyice yağını süzün, yağını kağıt havlu ile emdirebilirsin.

ben elma dilimini tepsiye koyup üzerine bir kaç damla yağ damlatıyorum, biraz baharat döküp elimle karıştırıyorum, fırında 200 derecede 15- 20 dakika pişiriyorum, güzel oluyor.

minibüs yolunda giderken küçükyalı merkezde yol çatallaşıyor ya. oradan girin hemen ilk sokaktan sağa dönün bisikletçi var.


g.co b olan yer

marido o bisikletci kapanmamis miydi. bi de drama koprusunun orda buyuk bi bisikletci var..

@toshiro geçen haftaya kadar iki sokak üstünde oturuyordum. kapanmış ve ben bilmiyorsam bu benim ayıbım :)

Küçükyalı, Mektep Caddesi üzerinde bisiklet tamircisi ve teknik sevisi olarak faaliyet gösteren 1 yer var. Bim'in karşısında tam cadde üzerinde.

bu fotoğraftakinin aynısı ise sizdeki ipi kalın gibi geldi bana. biraz daha ince iple deneyebilirsiniz.

evin içinde olmaz ki. yerin biraz yumuşak olması lazım. yavaşça bırakıp, çok daha hızlı ipi çekmek lazım.

atarken yere dik değecek, değdiği anda hızlıca çekeceksin, ayrıca her yüzeyde döner, iple de bi alakası olacağını zannetmiyorum, ben de başlarda çeviremezken yana gelirdi çünkü

tam anlamadım "adfg" kısmını da.

"farelerin peynire karşı koyamadığı görülmüştür." diyelim. bunu tespit eden ilk biz olmadığımız için ilk keşfeden kimse ondan bahsederiz.

yani michael'ın yazdığı bir paragrafı diyelim hiçbir yerine dokunmadan tırnak(" ") içine alarak yazarken bunu ne amaçla yapıyorsunuz. onu soruyorum. yani kendi cümlelerinizle yazmaya üşendiğiniz/yazamadığınız için mi yoksa nedir yani.

özgün bir tanım falan aktaracaksam kullanıyorum ben.

Bu söyleyeceklerim kendi yorumum değil önce onu belirteyim.

Eğer direk alıntı yapacaksan, bunun altında ciddi bir nedenin olmalı, yani söyleyeceğin şey kelimesi kelimesine çok önemli olmalı ya da herhangi bir neden, ama üşenmek kesinlikle değil.

diğer türlü paraphrase denilen şeyi yapıyorsun, yani o cümleyi yorumlayıp yazına aktarıp daha sonra da referans gösteriyorsun.

çoğunlukla biberbir kullanılması münasip olan tanımlar için kullanılır. Örnek:
Condom (2012), asdfg'yi "bir bilinmeyenin iki bilinmeyene dönüşmesi" olarak tanımlar.

Bir başka kullanımı, birisinin bir metninden uzunca bir kısmı almak içindir, o zate ayrı bir paragraf olarak verilir, sağdan soldan içeri daraltılır. Bunların haricinde yazmaya üşendin diye yapılmaz kesinlikle...

(bkz: stranger than fiction)

(bkz: idiocracy)

yalnız olmak yalan söylenmekten aldatılmaktan ve saygısızlığa uğramaktan evladır.

"yalnız olmak yalan söylenmekten, aldatılmaktan ve saygısızlığa uğramaktan daha iyi."

"yalnız olmak, yalan söylenmesinden, aldatılmaktan ve saygısız davranılmasından daha iyidir" diye atıyorum.

yalnız olmak, yalan söylenmiş olmaktan, aldatılmaktan ve saygısızlık görmüş olmaktan çok daha iyidir.

bekarlık sultanlıktır

sakla samanı gelir zamanı

(bkz: yalnız birey güçlü birey )

Being single is much better than being lied to, cheated on, and disrespected. yazıyor. türkçe karşılığını soruyorsan marido süfer açıklamış zaten

hmmm lojistik firmasında çalışan bir arkadaşım giyiyordu bunlardan.

anadolu yakasında atalar civarında kocaman bir iş kıyafetleri satan yer var. orada olabilir buna benzer şeyler.

Yokluk yoktur.
*bu noktadan sonra yazar sonsuz bir paradoksa girdi

Yokluk varlıklar arasında siniflandirilabilir

öncelikle kesinlikle gödel'in eksiklik teoremine bakmalısınız. bence ilk entry kısaca aradığınız cevap. devam edenler de detaylandırıyor.

dediğinize benzer şey kümeler için de var. hatırlarsınız ki her küme kendisinin elemanıdır. buna göre boş küme de kendisinin elemanıdır. o halde "boş" değildir.

teorem kısaca diyor ki bir sistem kendi içindekiler ile kanıtlanamaz ki bundan aksiyomlar doğar; boş kümenin elemanı yoktur, üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir...

Varlık ve yokluk temelde kümesel kavramlar oldukları için bu kafa karışıklığını yaşarız. A={1,2,3} kümesine göre 1,2 ve 3 vardır, 5 yoktur. Ama 1'e sorsan 5'i idrak edemeyecektir :)

olaya felsefi yönden yaklaşmak istiyorsan, yokluk veya hiçlik ile ilgili filozofların ve düşünürlerin yorumları var; onları inceleyebilirsin. bir de geniş bir konu olarak "ontoloji" düşünülebilir..

ama bilimsel düşünürsek, yani fizik bilimine göre yokluk veya hiçlik diye birşey veya kavram yok. ben de zamanında ekşi duyuru'da sormuştum "hiçlik" nedir veya var mıdır diye, hey gidi günler...

uzay boşluğu kavramı hiçlik olarak düşünülür ama değildir aslında. fizikte "boşluk" kavramı "hiçlik" yerine geçer. ama aslında boşluk bile hiçliği sağlayamıyor çünkü boşluğu da enerji formundaki fiziksel alanlar kaplıyor. pratikte, madde veya alan içermeyen bir uzay boşluğu oluşturmak imkansızmış.

konuyu bilimsel olarak incelemek istiyorsan "boşluk" ve "kuantum mekaniksel boşluk" kavramlarını araştırabilirsin. gavurların "vacuum" dediği şey yani...

edit: cevabı genişletmek istedim. varlığa alternatifi sormuşsun. önce varlığın ne olduğunu ve kategorilerini bilmek lazım. mesela wikipedia şurda güzel anlatmış:
en.wikipedia.org

burdan sonra varlığı bilinmeyen şeyleri varlığa alternatif olarak sunabiliriz. gavurların dediği "supreme being" diye bir kavram var. buna kısaca tanrı diyebiliriz. işte bu varlığa bir alternatif oluyor çünkü tam olarak varlık diyemiyoruz.

bir de fenomen kavramı var. yani varlığı tanımlanamayan olgular. bu da bir alternatif olarak düşünülebilir. konular burda fenomonoloji, varoluşçuluk ve metafizik konularına dallanıp budaklanabilir. nasıl bir soru sordun ki cevabı yaz yaz bitmez.. :)

ek konu: kozmogoni

son söz: "ex nihilo nihil fit"

yok, yok olsa var olur

düşünüyorsa vardır bence.

hiç bir şey yoktur,
olsa bile bilemezdik,
bilseydik bile başkalarına aktaramazdık,

Peki sen hiçbir şeyin olmadığını nerden biliyorsun?

yokluk yok olabiliyor ise vardır.

herşeyin 'var' olduğu, yokların olmadığı bir evrende yaşıyoruz ama aslında hiçbiri yok. böyle bir tür karışıklık gibi görünüyo ama diil aslında :)

üstad niçenin dediği gibi: yol ortasında yürüdüm ben bana göre değil kaldırım, içimde yaşayan ölü çocukları kürtajla aldırın

bana sorarsan yoklugun olmasi ya da olmamasi dusunsel acidan bir seyi degistirmiyor. sonucta yokluk diye bir kavramla dusunuyorsun, bu ya yoklugun kendisi, ya da varligin kavramsal tersinin temsili. Yani yokluk yoksa da, temsilen var edebiliyorsun. Dolayisiyla yoklugun olup olmamasinin argumanlarini pek etkilememesi lazim sanki, cunku yokluk argumanlarina ekleyebilecegin bir halde oyle ya da boyle var.

cevaplar için hepinize teşekkür ederim, en kısa zamanda okuyacağım hepsini ve anladığım kadarı ile cevap yazacağım, bu arada varlığı da sorguladım ve varlıkla ilgili şöyle bir düşüncem var, kendimce bir kanıt buldum. aşağıdaki düşüncenin size ters, yanlış gelen bir tarafı olursa söyleyin lütfen. kanıt kelimesi pek iddialı gibi durdu burada da.

duyu organlarının ve zihnimin yanıltıcı olduğunu düşünürsem var olduğu iddia edilen bir çok şeyin aslında olmadığı ortaya çıkıyor. ama şöyle bir kelime var o cümlede; düşünürsem.

burada düşünen benim beynim olmayabilir, sıkıntı yok.

bu düşüncenin bende oluşmasını sağlayan bir şey var. bu şeyin ne olduğunu bilmiyorum, düşüncenin bende oluşup oluşmadığını bilmiyorum, bu şeyin bir düşünce olup olmadığını bilmiyorum ama şundan eminim, bir şey var. ne olduğunu bilmesemde varlığından eminim.

birde şöyle birşey geldi aklıma. herşey zıttıyla bilinir. örneğin biz karanlığa aydınlığı bildiğimiz için karanlık deriz. ve birşeyin kendisi varsa kıyaslanacak zıttıda vardır. bu bağlamda yok var mı yok mu derken aslında var var mı diyede sorgulamış oluyoruz. varlık varsa yoklukta vardır. o halde varlığın olup olmadığını sorguladığımızda yokluğunda varlığını sorgulamış oluruz.

ilkini yapsaydınız daha mantıklı değilmiydi?=) aile&bebek fotolarının daha kaliteli olması için iphone 4s kamerası bile fazlasıyla işinizi görür açıkçası.

yorumdan sonra sorunuzun cevabına gelirsek.fiyat performans olarak canon eos 550D var. Onu bir araştırın isterseniz. Fotoğraf çekiminin yanı sıra, yüksek kalitede video çekimi yapabiliyor.

dogru diyorsunuz aslinda da, bu gibi makineler icin tavsiyede bulunanlar genellikle bu isin ustasi olduklari icin makineden beklentileri de cok yuksek oluyor. ben sadece zevk icin almak istedigimi vurgulamak istemistim :)

Dslr makine icin cok fazla masraf yapmaniz gerekebilir. Daha fazla yakinlastirma icin ornegin 500 liralik 55-250mm bir objektif almak isteyebilirsiniz daha sonra.

Canon G11, G12 modellerine bakabilirsiniz. Hem fotograf kalitesi cok iyi hem boyutlari ufak.

Fakat DSLR olsun diyorsaniz Canon 550D ve Nikon D3100 aradiginiz makinelerdir.

ikinci sorunuz icin www.bascek.com u incelemenizi tavsiye ediyorum.

pentax k-r veya k-x hangisinin fiyatı sizin için uygun ise alın, uygun fiyatlı, fiyatlarına göre üstün özellikli ve dayanıklı gövdelerdir. imaj kalitesi olarak ta aynı fiyatlı nikon ve canonlara göre oldukça yüksektir. titreşim motoru ve af motoru gövdede olduğundan hem lensleri ucuzdur, hem de daha dengeli bir duruşları vardır.
selamlar.

fotoğrafta hiç bir iddiam yok bunu baştan söyleyeyim.

benzer ihtiyaçlardan dolayı ben olympus e-pl1 aldım. hem ucuz hem taşıması çok rahat. bir bakın isterseniz.

Açıkcası, kursuna giderek veya kendi özel çabanızla, vakit ayırarak slr kullanmayı öğrenmeyecekseniz, kaliteli bir kompakt makina işinizi daha iyi görecektir. Bahsettiğiniz dslrler biraz fazla emek, zaman ve para isterler. Bu 3 şartı yerine getirmeden alacağınız bir dslr ile, ileri düzey kompakt makinalara göre oldukça kötü sonuçlar alabilir, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

nikon d3100 ya da para var diyorsanız d5100

semi-dslr olarak anılan, dijital makineden büyük dslr den küçük makineler var. bazısının lensi değişiyor bazısının değişmiyor. genelde dslr'den ucuz oluyor, lensti ayardı falan uğraştırmadan güzel aile fotoğrafları çekebilirsiniz. isterseniz dslr kadar detaylı olmasa da bir çok ayarı manuel olarak yapılabiliyor. gerçi artık dijital makineler bile oldukça kaliteli çekimler yapıyor.

karın seni aldatıyor. ben bir dost.

bunları sabit bi numaradan arıyosunuz. telekomdan aradığınızı hatlarda sorun olduğunu, test yaptığınızı söylüyorsunuz. aradığınız yerde sokak sesleri falan olsun ki sokaklardaki telekom dolaplarının başında olduğunuzu düşünsünler. biraz oyaladıktan sonra telefona üflemelerini söylüyosunuz. üflerlerse "ohhh t..şşaklarım serinledi" diyosunuz. işte bu anda kimliğinizi ele verebilirsiniz. eskiden tutuyordu şimdi tutar mı bilmem :))

şu iki şakayı mümkünatı yok yemezler.

ya ben yapacaktım da iş güç vardı unuttum.

onları tanıdığınız başka bir tanıdığınız arasın sizin hakkında bilgi almaya çalışsın. ne bileyim işte mit'e başvurmuş da güvenlik soruşturması yapıyoruz falan.

bunun üzerine çeşitli varyasyonlara gidebilirsiniz.

şakayı yemişsin, bugün 1 nisan. şaka olacağını tahmin ederler. zorlama bence. yarın 2 nisan şakası falan yap.

çok basit. kankana mesaj atmak isterken yanlışlıkla(!) eşine şu mesajı atıyosun: "kanka hatunlar tamam;)" sonra hemen kankanın eşini arıyorsun ve "ehehehe 1 nisan şakası" diyorsun. şimdi onlar düşünsün. iki ucu boklu değnek:)) ya gerçekse? bütün günleri zehir olur, akşam da arayıp şaka öyle yapılmaz böyle yapılır diyorsun. ha, sen kız arkadaşınla aranın bozulmasını istemiyorsan bu plandan hemen bahset ve beraber uygulayın ki sonra başın ağrımasın:))

gün içinde ne yaparsan yap yemezler, siz büyüksünüz de geçiştiri.
akşam 23.00 gibi kapılarına birilerini gönder, sivil polis misali. yea 1 nisan falan diye yavşarsa kapının önünde senin ekip zorluk çıkrmayın beyefendi falan diyip kelepçe taksınlar.
kapıya dayanmayla ilgili olarak da bi senaryo uydurun 3 sene önce şurda şurda bulunmuşsunuz falan gibi.

salak değilse kimse yemez bugün artık sizden. anca kafanı kesip kargoyla yolla gözüyle görürse belki.

"Vous n'avez le droit de vous moquer de personne" olması lazim, cunku fiil "se moquer"..

Vous n'avez aucun droit de moquer quelqu'un.

daha doğru

...de vous moquer... olmalı.

Vous n'avez aucun droit de vous moquer de quelqu'un.

ya da

Vous n'avez pas le droit de vous moquer de quelqu'un.

çalışmaya başlamadan epey önce kitabı defteri açın, kalemi hazırlayın. bir gün elbette oturacaksınız o masanın başına.

önemli olan o defteri açabilmek, gerisi geliyor.

ha desene sorun orda, benim notlar hala kapalı duruyor.
tamamdır deniyorum.

çoğu olayda olduğu gibi burada da beynimiz duygularımızla kara veriyor, yani karar veriyoruz. Örneğin üniversiteye giriş sınavlarına çalışıyorsan ve bunu bir ozrunluluk, dayatma vs gibi bir sebepten dolayı yaptığını düşünüyorsan, bilinçaltın seni bu zorlamadan kurtarmak için her yolu deneyecektir. Çalıştığın şey neyse, buna çalışmanın sonucunda kazanacağın başarı, mutluluk, huzur vs gibi durumları düşünmek ve buna inanmak motivasyonu artırır.

cebap şu olabilir hem kombiye giren muslukta kaçak var hemde kalorifer sisteminde kaçak kar.

bir de evden bir kaç saat uzaklaşacaksanız kombinin altına bir kova koyun. basınç yükselince kendiliğinden boşaltacak suyu zira. evinizi batırmasın.

Musluğu bilmiyorum ama kalorifer sisteminden su kaybı yok. Tahliye musluğu var, o da akıtmıyor. Sorun olan şu ki, çalışırken basınç artmıyor, kapatınca artıyor. Kombi balkonda duruyor zaten. Su kaçırsa da evi batırmaz.

minibüse binmeyen birisi için kötü bir tavsiye olacak ama metrobüsten sonra minibüse binebilirsiniz.

ekleme: 17 numaralı pendik-kadıköy otobüsünü söylemeyi unuttum tabii.

252 Altunizade'den geçmiyor. Köprüden sonra D-100'e dönüyor.
Diğer sorunların için harita.iett.gov.tr

uzun çayırda in metrobüsten mavi başlıklı minibüsler geçer maltepe içi kartal ona bin. maltepe minibüs caddesine ulaştığında in. belediye yürüme mesafesinde kalıyor. çok kasarsa beyaz başlıklı kartal kadıköy minibüslerine binebilirsin. 2dk. da önünde inersin.

mavi başlıklının güzergahını kullanan 16A 21A da uzun çayırdan geçer.

cevap yazarken bile oluyor.

hayır. sadece bir kere ezanla ilgili bir şey vardı, çekinmiştim.

benim çoğunlukla olmuyor. neredeyse aklıma gelen herşeyi soruyorum. ama bu demek değil ki, google'da aratınca ilk sayfada çıkan şeyler olsun.. önce araştırıyorum tabii veya daha ayrıntılı bilgi almak için de soruyorum.. ama bunca zamandır da takılıyorum, bikaç tane olmuştur. cevaplarda daha sık olur tabii.

Olmaz olur muu? Nickini bilen arkadaşların arttıkça artar üstelik çekincen.. :)

oluyor.

hehe benim başka bir hesabım var, fazla özel şeyleri oradan soruyorum.

gerçi bakın şimdi çekindim bunu söylemeye. silinir mi ki hesabım?

eski bi versiyonu(22.3)nun setup'ı var bende. iş görür mü?

Optimal solution'ı sağlıyorsa, bir sıkıntı yaratacağını sanmıyorum. Peki nasıl ulaşabilirm sizdeki setup'a? Mesaj yazabilirsiniz.

sıkıntınız değişken sayısından kaynaklanmıyorsa ve modelinizi doğru kurduğunuza eminseniz farklı solver'larla deneyin. options'a gidip seçebiliyorsunuz.

(bkz: disleksi)

disleksi daha çok okurken etkilemiyor mu?

"Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn
hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln
brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı
krıaışk oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bir btüün
oalark oykuorumuşz."

alakasız ama aklıma geldi.

Bence hızlı yazmaktan. yazarken yazdığına dikkat edersen geçebilir.

disleksi bende de var :) hafif seviyede neyse ki ama ömür törpüsü bir durum
ben genelde uzun kelimelerde dikkat etmeye çalışıyorum ama illa ki kaçıyor bir yerlerde yanlış dizilmiş harfler

o yazıyı ben de ilk gördüğümde okuyabilmeme şaşırmamıştım benzer bir sürü not olunca tabi tarafımdan yazılmış(:
hızlı yazmaktan olur o tamam da bazen çok uzun metinlerde inanılmaz zor oluyor gerçi imla klavuzları var programlarda sağolsunlar da sadece bilgisayarda da değil elle yazarken de insan harflerin yerini karıştırır mı? ben karıştırıyorum işte.

bende de benzeri var. kelimeleri yazarken hızlı gidip harf ya da hece atlıyorum.

yalnız olmadığını bilmek rahatlatıcı birleşip facebook grubu filan açıp harfleri karışık yazan 1milyon kişi bulabilirim mi yapsak napsak?(:

Bu sorunu yaşıyorum. Dedğiniz gibi hızlı yazmaya çalıştığımızdan olduğunu düşünüyorum. Bazen de büyük A da sorun oluyor. DAğlar gibi. İnternette afazi, ms gibi hastalıklardan bahşetmişler. Açıkçası endişelendim. Sizin mesajlarınızı okuyunca yalnız olmadığım için içim rahatladı. Sanırım sadeec (burada da yaptım:) hızlı yazmaya çalışıyoruz.

disleksi yazarken de oluyor. Özellikle elyazınızda 3 ve E için, Ş, S, N harfleri sağa doğru muydu sola mı diye şöyle bi saniyelik düşünüyorsanız disleksi olabilirsiniz online testleri falan da var

çok insan alınır bu sorunuza.

ama yine de cevap vereyim, evet mümkün.

gayet tabi, böyle düşünmek sana bir şey kazandırmaz.

tabi ki de mümkün. bu biraz da senin girişkenliğine,sosyalliğine,insanlarla olan ilişkilerine,çalışkanlığına bağlı

valla ales'ten 86, üds'den 82,5 notla yüksek lisansa başvurumu dahi almıyorlarsa bilmiyorum akademisyen olabilir miyim? bana olamazmışım gibi geliyor.

not: bu notlar da not mu ulan diyen arkadaşlar olabilir, onlara da hak veriyorum. çok da yüksek notlar değil evet.

@marido; kimseyi kırmak gibi bir amacım yoktu. eğer kırdıysam özür dilerim. ancak şimdiye kadar bu konuyu kiminle konuştuysam "türkiye'de akademisyen olunmaz,akademisyen doğulur" minvalinde yanıtlar aldım. ayrıca yeni açılan birçok üniversitede türkiye'nin son yıllardaki siyasi iklimine yaslanarak çeşitli cemaatlerin nasıl hakimiyet kurduğu ortadadır. yine diğer çeşitli idolojilerin kadrolaşma yoluna gittikleri bilinmektedir.

@ladybug; girişkenlikle, sosyallikle ne alakası var konunun? benim söylemek istediğim tam olarak şu; ben kimseye yalakalık yapmadan, hocaların kuyruğunda dolaşmadan, bileğimin hakkıyla bu işin olup olmayacağını soruyorum. sanırım sizin bahsettiğiniz girişkenlik, insan ilişkileri vs. olmayacağını gösteriyor.

@siradisi00; peki hocam senden daha düşük not almasına rağmen başvuruları kabul edilenler var mı? bu konuda bilgiye sahip misin?

annem babam akademisyen, diyeceğim şudur ki akademisyen olursun (kimler olmuyor ki?); ancak olsan bile eğer sağlam bir çevren yoksa kadro peşinde çok koşarsın.

bir de akademi zemini çok kaygan olan bir yer. bunu bilmende fayda var.

büyükşehirde bir üniversitede çalışıyorum ben. belki bir odtü, boğaziçi değil ama fena da sayılmaz hani. biliyor musunuz iki sene içinde beş ar.gör. kadrosunu beğenip de gelen olmadığı için dolduramadan yaktık.

sonra işte işsizlikten veya ne bileyim akademideki torpilden bahsedilince her yerde ben çok şaşırıyorum.

@yokumbenburda evet alıyorlar, benim bölümümü pek sevmediler sanırım, yanıt bile vermiyorlar bana.

@yokumbenburda daha açık konuşayım torpilsiz lisansüstüne devam etmen mümkün sen puanlarını alıp geldikten sonra..A üniversitesi kabul etmezse B kabul eder,mutlaka bir üniversite kabul eder yani..

Ancak lisanüstünde ilerlemen senin girişkenliğine bağlı o da şöyle kendini tanıtma,hedefini belirtme,projelere katılma,hocalara yardımcı olma,v.b Sivri,sevilmeyen,kimseye gram faydası dokunmayan birini ilerletmezler.

Özel sektörde de böyle değil mi?
İnsan kaynakları seni giydiğin iç çamaşırına kadar sorgular,seni tanımak isterler.Sonra çalışmaya başlarsın performansına,diğer çalışanlarla ve üslerinle olan ilişkine bakarlar.Bir gözleri hep üzerindedir.Sivri,sevilmeyen,kimseye gram faydası dokunmayan birini ilerletmezler.Hatta atarlar bile.

Girişkenlik,sosyallik ve insanlarla olan iyi ilişkiler anahtardır bence buna da torpil diyemeyiz, özel sektördekine diyemediğimiz gibi

uykusunu yakalayan adam, kayranın kedisi ve marido +1+1+1

mobil edition var mı bilmiyorum ama guardian.co.uk

huffington post. mobil versiyonu da vardı sanki.

The New York Times

ozel sirket ve devlet dairelerinde evet.

mevzuat.meb.gov.tr

devlettikiler çok az kaale alıncak rakamlar değil.

devlet memurlarında KPDS sınavında C,B,A düzeyleri için sırasıyla %2, %5 ve %10. Ziraat Bankasında ise brüt 100,200,300. Biraz araştırırsan diğer kurumları da bulursun.

devlette ikinci dile tazminat yok. en yüksek puan hangisindeyse ona ödeniyor.

@envanterbilanco cevabınızdan sonra merak edip bordroma baktım. maaşın %5'ine denk gelmiyor tazminatım

yan cepte taşıyorum ben direk. alışkanlık meselesi. en güzeli cüzdan taşımamak aslında.

afedersin göt büyük olmadıkça arka cep sorun değil. ama hep göt kocaman, hem pantolon ferhat göçerinkiler gibi 2 beden küçük olunca o cüzdan çok bağırıyor. o yüzden fit olalım arka cepte taşıyalım. küçük çanta taşımanızı çok itici buluyorum şahsen. hatta sözlükte öyle bi başlık da vardı, benimle aynı fikirde olan onlarca bağyanı görünce gözyaşlarına boğulmuştum mutluluktan :P

aslında demek istedikleri şu: cüzdanınız olmasın, kartlarınız olsun, limiti de yüksek olsun.

kartlar için ufak bişey taşıyorum hiçbi yerde belli olmuyo. genelde sağ arka cebimde durur.

yan cebe neden konulmasın ki, orayı neden pas geçtiniz direk gömleğe falan geldiniz.

ben de yan cepte taşıyorum. ayrıca göt cebinde taşımanın sakıncaları da var. adamın ruhu duymadan çaldırılabilir, oturduğun yerde göt cebinden çıkıp düşebilir. yan cep daha uygun bence.

parayı çorabın, kartları yan cebin içine tıkıyorum. bu yüzden sevişmişliğim var.

belki ince az belli olan bir cüzdan biraz çözüm olur ama lanet olsun çok param var diyosan orası ayrı :P

yıllardır ön cebimde taşırım. arkada çok rahatsız eder bence.

Ben kartlık taşıyorum sadece. Az miktar nakit. Kredi kartı. Onu da sol cebime koyarım.

yürürken arka cepte olmasının bir sakıncası yok da otururken bacağımı çok ağrıtıyor. yine sözlükte mi ne okumuştum, siyatiğe yol açıyormuş.

cüzdan ya da kartlık taşımıyorum, herbirini muhtelif ceplere koyuyorum.

yan cebimde taşırım hatta sağda taşırım telefon solda asla yerleri bile değişmez.

arka cep nası abi ya ben de onu anlamıyorum. kotun cep kısmını bile bozuyo lan, bok gibi görünmesini ve rahatsız etmesini geçtim, kotu bozuyo yani. anlamadım.

yazın direkt çanta takıyorum. sigara, gözlük kutusu, telefon, cüzdan falan derken yazın baya gerekli hale geliyo. düzgünce duran bi çapraz çantanın itici bulunabileceğini pek sanmıyorum. (düzgünceden kasıt; çok küçük olmasın yoksa komik görünüyor, temizliğine dikkat edilsin, çok sıkışık gözükmesin, bel çantası olmasın çünkü onu itici bulan insan sayısı bayağı çokmuş.). başlıkta da arattım, bunu beğenmeyen bir kişi varmış sadece; eh ona da yaranamayıverelim. yazın bi pantul bi tişört çıkıyoruz zaten, o kadar malzemeyi makatıma sokacaktım.

bu kadar kişinin yan cepte cüzdan taşıdığına şaşırdım açıkçası, ben arka cep bile küçük gelip şişkin duruyor derken yan cepte acaip büyük şişkin durmaz mı ya ? cep telefonu bile yan cebimde dururken şişkinliği göze batıyor gibi geliyor bana.

deri ceket kotla gezerim genelde, ceketin cebine atıyorum. yazın tişörtle falansam sırf, hiç taşımıyorum, direkt kredi kartı, ehliyet, bir miktar para, gerekli diğer bi iki kart (istanbulkart falan) o kadar.

gereksizse taşımayın cüzdan ya, çok şart değil bence. hani masaya koymalık taşıyosanız, kıçında yamuluyor falan zaten, canı çıkıyor, çekici bi tarafı olduğunu sanmıyorum.

şimdi kart cüzdanları var onlardan kullanabilirsin onlar ufak oluyor paranıda cebinde bulundurursun şişmez o kadar amma velakin cüzdanında çok eşya varsa kartvizit falan yanda taşımak tek tercihimdir.

Arkada bide cüzdanda eziliyo pestili çıkıyo bea. Popoyuda terletiyo o ayrı...

arka cebimde taşımıyorum yıllardır. yan cebime koyarım.

sırf kimlik yüzünden taşıyorum cüzdanı..nasıl bi mantık anlamıyorum,kimlik diye eşşek kadar levha yapmışlar.. şu çipli kimlikler çıksa direk küçük ince cüzdanımsı şeye geçecem.Gömlek giydiğim zaman da sadece çipli kimlikle kredi kartımı gömleğin cebine koyabilirim.
ben de arka cepte taşıyorum.meraklısı da değilim aslında..ceketin iç cebine koymayı da sevmiyorum..küçük çanta taşımak çok itici.hoş görünmüyor, telefon, cüzdan, gözlük ne varsa dolduranlar var.O ne öyle yav bohça gibi..

yaz kış çanta taşıyorum bem, iş gereği de lazım oluyor zaten. cüzdan taşımayo uzun zaman önce bıraktım, evde desasından bilmemnesine envai çeşit cüzdan var öyle duruyor:) kartlık taşıyorum onu da montun iç cebinde ya da en başta dediğim gibi çantada taşıyorum.

Bence arka cepte durmasında bir problem yok ama elinde taşımanın görgüsüzlük olduğunu düşünüyorum. Aynı şey telefon için de geçerli bence.

Çıkarıp masaya konulabilir, sonuçta rahatsız eden bir şey ama o cüzdanı çıkarıp masaya koyunca lütfen mekanı satın almış havasına girmeyin, kabaran horoz gibi görünüyorsunuz.

Minik çanta denilen şey de iğrenç bir şey. Orta boy bir çanta taşınabilir. Ama herkes ona yanaşmayabilir o yüzden vücuda uygun (dar olmayan, poponun dışarı taşmadığı, düşük belli olmayan) bir pantolonda gayet arka cepte taşınabilir.

cüzdanın gösterilmesi kültürümüzce uygun düşmez. (yada ben mi öyle sanıyorum :/ bak şimdi yamulmayalım) yani içinin boş oluşunun görünmesi yada tıka basa dolu oluşunun anlaşılması hoş bir durum değil. bence sıkıntımız buradan geliyor.

çanta ile başlarsak; kişisine göre değiştiğini gördüm. bazılarında "sohbetten geliyorum" havası estirse de, bu tipi tarif edemiyorum, bazılarında hiç de yadırganmıyor.

efendime söyliym elde taşıma mevzusu. şimdi düşünelim yaz günü zaten tişört kot var er kişinin üstünde arabayla gelmiş misal bir yere. civanım oturdu masaya. hayır bacılar soruyorum hakkaten ne yapsınlar? cüzdan anahtar sigara hadi bi de çakmak. neresine soksun? kabul ediyorum ama yine de itici yavrum o görüntü ya. ama yine karakterle bu itici görüntü unutturulur.

arka cep; hemen aklımına şu resim gelir; dara yakın kot arka cep hep aynı yerde duran cüzdan sebebi ile eprimiş. bu manzara yüzünden oluyor bence her şey.

yan cep candır demek istiyorum.

ama eklemek istiyorum ki takılmayınız böyle şeylere. evet bir çok hareket bir çoklarına göre değişik şeyler çağrıştırsa da karakteriniz ağır basan. mekana gelip masaya cüzdanı sigarayı çakmağı anahtarı sıralayıp konuşmaya başladığınız ilk 10 dk da bütün imajı baştan yaratabilirsiniz.

Arka cepte fıtık yapma olasılığı varmış,bunu da kenan evrenin bir röportajında duymuştum.

"pas de nouvelles, bonnes nouvelles" olabilir mi? Turkce birebir cevirisini nasil diyecegimi bilemedim su an fakat "no news is good news" anlamina geliyor. Haber olmamasi iyi haberdir gibi.

bunun almanca versiyonu da vardır :) keine Nachrichten sind gute Nachrichten.

pas de nouvelles bonnes nouvelles +1

Panik yapmadan tabelaları takip et....Darıca tabelası görünüyor...Önce bı Google maps yapsan daha garanti olur...

banliyö trenine binin, fatih istasyonunda inin. istasyonunun yukarısı zaten darıca. ya yürüyerek ya da minibüsle istediğiniz yere gidebilirsiniz.

e-5 den harem gebzeye binip çayırova da da inebilirsin.. soru başlıkta yazacağına detay versen daha iyi olurdu

4.

2
edit:dişi kişilik.

evlat kucukse agzı daha temizdir diye bi baglantı kurdum , yerseniz.

çocuğum yok o yüzden 2'yi pas geçiyorum

sevgiliminkini kullanırım, çok da uzun olmasına gerek yok :)

ardından da anne gelir, babayı yine kullanmam sanırsam.

gerisini de kullanmam herhalde.

er kişiyim.

kullanmam,dişlerimi fırçalamam daha iyi.

4

siksen kullanmam hiçbirini

edit: siksen belki 4. göt dişten önemli.

böyle bir durumda kaldım ve diş macununu parmağıma sürüp olduğu kadar fırça gibi kullandım. hiçbiri yani.

macunu parmağıma sürer öyle idare ettiği kadar temizlerim. kim olduğunun önemi yok. kimsenin diş fırçasını kullanmam, kendiminkini de kullandırtmam.

4

sanırım iğrenç bir adamım ama 1-2-3-4

4 kullanır 2mize de yenisini alırım gün içerisinde.

2 de hic sorun yok , sadece onun fircayi tekrar kullamasina izin vermezdim.
sonra anne baba ve kardes gelir. es- ciddi sevgili coooooooooookkk zorda kalirsam . ev arkadasi akraba , mumkun degil sanirim.

hiçbiri ogün fırçalamam olur biter ama hayati bir durum sözkonusu ise(nasıl oluyorsa artık) 4 derim. Erkeğim.

2 ve 4

4.

Ve 3. Ama ben de kardesin ayni fircayi tekrar kullanmasina izin vermem.

aklı sıra taktik yapıyor, en tahammül edilemez kız prototipi... kenarda dursun can sıkıntımı alır diyosan, uğraş derim, yoksa salla gitsin...

ben olsam daha mesaj atmazdim, bu ne amk.

ya git geller yaşıyor ya da kendi aklınca taktik yapıyor

edit: bence de sktir et, uğraşılmaz

telefonuna bakmaması ihtimal dışı.

gönlü olsaydı geri dönerdi diyorum.

iş cıkmaz. hic ugrasma derim.

a olabilir

çok yüz vermişin astarını istiyor.

fakat kadınların toplumdaki konumunu hesap edersen ? bir de bu kızın aile kızı yada üzerinde bir çevre baskısı olabileceğini düşünürsen belki rol yapmıyor da olabilir.

frene bas biraz yavaş git bakalım ne olacak, çok üstüne varma belki seni yedeğe almış da olabilir ki bas tekmeyi, öncelikle sabırlı ve hoşgörülü git fren yap bak bakalım tavrı ne yönde gelişiyor.

Aklı sıra taktik yapıyor.sen mesajlarına hiç cevap verme seni ararsa konuşursun.tabi erkek olarak ne kadar sabrebilirsin cevap vermeden onu bilemem.

arkadaşlar hepiniz sağolun cevaplarınız için.

nerdeyse hepiniz a-b arasında kalmışsınız.

açıkcası ben de öyle düşünüyorum ve kızı dediğiniz gibi aramayacağım.

bu durumda buluşmayı da iptal mi etmeliyim ?

yok canım git görüş maksadını da anlarsın lakin üstüne çok varma mesafe bırak.derim.

etme. dönerse ibnedir hem :D

aklını alacak hareketi yaptın yaptın, yoksa rutinle bir yere varamazsın.

@krasotkin mesela panpa ? ne olabilir sence ?

taktik yapma ihtimali yüksek.

not: uğraşılmaz ama.

olm odasına bıaktığın zaman yapışacaktın dudaklarına.

ne bilim işte fark yaratacak hareket. işkembeden sallamiyim şimdi olayın detaylarına vakıf olmadan etmeden =)