Komşularınızdan gelen giden oldu mu son zamanlarda? Çocuğu çaktırmadan alıp gitmiş olabilir ama şarja falan takıldı diyorsunuz çocuklar kaç yaşında bilmiyorum ama ailesinin haberi olmayabilir bu şekilde.

Takip edebildiğiniz ekranda alarm/ses çal seçeneği de olması lazım.

Gece geç saatte alarmını çaldırıp sesi takip edebilirsiniz ama bu kez de panikleyip tableti bir yere de fırlatabilirler, zarar da verebilirler tek atımlık kurşununuz var yani.

Polise gidin diyeceğim ama o kadar iş yapmak istemiyorlar ki lanet olsun tabletine dedirtiyorlar böyle şeylerde.

Ben olsam baglı oldugu wifi agının ismini görebiliyorsam. Telefonu elime alıp wifiyi açıp bahsettiginiz 2 apartman katlarında dolaşırım. Sinyal seviyesinin en yüksek oldugu lokasyonu katı bulup bu modem size mi ait diye sorardım. Bize ait derlerse polise gidip tabletin faturasıyla beraber derdimi anlatırdım

Bugün aynı dediğiniz işlemleri yaptık ve tableti bulduk.
Bir aydır apartman görevlimizin evindeymiş. Çok canım sıkıldı. Tabletin kime ait olduğunu biliyorlar. Hatta içinde bizim çocukların fotoğrafları var.
Kendileri Çocuklar oyun yüklemiş, YouTube izlemiş, şarja takmış, ona rağmen kayıp olduğu için kenara kaldırdık diye yalan söylüyorlar. Dün aramaya başladık. Aramazsaydık, Wi-Fi ağını takip edip Alarmı çaldırmasaydık tabletin bize gelme ihtimali yoktu.
Ne kadar üzüldüm anlatamam. Hiç beklemediğim bir durumdu.

Hemoglobin düşer. Kesin tanı için hemoglobin elektroforezi yapılır. Hemoglobinin türü akdeniz anemisi ile uyuşuyor mu yoksa başka sebeplere mi bağlı semptomlar diye. Bu da ayrı bir test, rutinden görülmez.

Hb varyant analizi diye geçer, sonra genetik dizilim testi istenebilir.

ufak yavrular önüne konulan yiyeceği yemeyi bilmez ağzına uzatmanız lazım. bir annenin memesini çocuğuna uzatınca refleks olarak ağzını açması gibi düşünün. annelik görevini üstleneceksiniz yani. ben böyle bir karga yavrusu büyütmüştüm zamanında.

Duyuruyu ben açtım sandım:)
Bizde de iki tane yavru var. Baya da büyüdüler. Ama hala uçmuyorlar. Önceden de olurdu biraz büyüyünce uçup giderlerdi. Bunlar kocaman oldu hala uçmuyorlar. Biz de bu durumu anlamadık.
Bir şey de yediremedik. Su verdik ekmek verdik ama kendi kendilerine büyüdüler. Anneleri geliyor mu onu bile anlamadık.
Balkonda kasa var bir tane onun altına saklanıyorlar. Kasayı çektikçe altına kaçıyorlar. Çok üzülüyorum. Veterinere falan mı götürsek acaba?

av korumayı ararsanız onlar yardımcı olur. veterinerleri falan var. onlar bakıp uçuruyor

Birakacak kimse yok mu, 5 hafta uzun biraz.
Pet siseyi ters cevirip dikme metoduyla belki gunes alan yerde birakabilirsiniz

Ben genişçe bir leğeni suyla doldurup bitkileri içine oturtuyorum. Çok su sevmeyenlerin de altlarına yüksekçe bir şey koyuyorum ki suyu başta alsınlar sonra almasınlar. Bu sıcaklarda su buhar olup uçuyor zaten biraz fazla su koymak lazım altlrına.bu sayede 1 Aydan daha uzun süre çiçeklere bakmışlığım vardır.
Bahsettiğiniz ampülü bilmiyorum.

Bitkiler nedir? Cok degisik bitkiler degillerse bir kere 5 haftalik suya yatirdiysan saksilari muhtemelen o bitkiler ölür. Karanlık olduğu için de ölür, fazla sudan kokleri curuyecegi icin de ölür, yani iki kere ölürler. Birinin periyodik gelip sulamasi lazim.

Zifiri karanlıkta durmasinlar, direkt güneş ışığı almayan bi alanda durmaları iyi olur. Köklerin sürekli su icinde olmalari da hava almasini engelleyecegi icin çürümesine neden olur. Leğen iyidir. Hic yerlerini degistirmeden birinin gelip sulamasi en iyisidir.

böyle durumlarda (apartman için) kapı önüne bırakıyoruz. konu komşu görevli gelip suluyor.

Sulayacak kimse yok, fazla da bitki var, monstera, areka, hindistan cevizi gibi leğene girmeyecek büyük şeyler de var, aslında bende leğen yok o kadar, duş dışında koyacak yer de olmadığı için oraya koymuştum, banyo da hiç ışık almıyor. Koyduğum su çok az zaten, önerilere teşekkürler şimdi bir bakacağım başka ne yapılabilir. Yani zaten ya kuruyup ölecekler ya da çürüyecekler. Çürür mü acaba riskini aldım ben.

damlama sistemi yapın. ama 5 hafta çok uzun bir süre damlamada yeterli gelmeyebilir.
www.youtube.com

cocuga olumle ilgili kitap alma fikrine nereden vardiniz merak ettim?babasi olen bir cocuga zaten evdeki kasvetten bunaldigi icin neseli birseyler alinir,zorla bak olumde var diye kitap almayi kavrayamadim.

duptıs +1. Vazgeçin.

bence tam tersine kafasını dağıtacağı, ilgi çekici bir kitap alınabilir. jules verne okuyordum ben deli gibi o yaşlarda. rüyamda bile dünyanın merkezine seyahati, aya yolculuğu gördüğüm olurdu.

bence 9 yaş olan biteni algılaması için küçük bir yaş değil. belli etmese bile farkında olduğunu düşünüyorum. ölümü naif bir şekilde anlatan bir hikaye yardımıyla konu hakkında içinde biriktirdikleri varsa onlar hakkında duygularını ifade edebilmesini sağlamak yararına olur. ama istemezse üstelememeli zaten. benim bir kitapçıda gördüğüm "elveda yaşlı rakun" diye bir kitap vardı. din temelinde ele alıyordu meseleyi. eğer tercih ederseniz bir bakıp kendiniz değerlendirebilirsiniz.
başınız sağolsun, ailenize sabırlar diliyorum.

Bence harry potter tarzı kitaplar okumalı.
Ben babamı kaybettiğimde 21 yaşındaydım ve İnanın sadece kafamı dağıtmak istiyordum. Sırf bu sebepten o dönem meşhur olan twilight serisini defalarca okumuşluğum vardır. Ki edebi eser severim ama insan ağır, dokunaklı şeyler yerine kafasını dağıtmak, başka şeyler düşünmek, başka dünyalara girmek istiyor. O daha çocuk, onu şuanki hislerinden uzaklaştıracak şeyler okuması ya da o tarz filmler izlemesi çok daha iyi olur.

hassasiyetiniz için teşekkürler ama tam tersini düşünüyoruz, ki ördek, ölüm ve lale kitabı bize bir çocuk gelişimci tarafından önerildi. o yaşta bir çocuk ölümü nasıl sıradanlaştırabilirse o kadar sıradanlaştırmaya çalışacağız. çünkü henüz ev kalabalık(düşündüğünüz gibi kasvet baskın değil) ve babasızlığın farkında değil.

gökyüzüne meraklı bir çocuğu babasının oralarda olduğuna ikna etmek çok zor olmayacak, bu minvalde önerilerinize de açığız.

"gökyüzüne meraklı bir çocuğu babasının oralarda olduğu" şu kısmı okur okumaz aklıma jodie foster'ın oynadığı contact filmi geldi. kitaptan uyarlama film zaten.
ama kitap 9 yaşındaki birisine göre uzun olabilir. filmine bakabilirsiniz.

Harry Potter +1

Ayrıca harry potter ölüm konusunu o kadar doğal ve anlamlı bir biçimde ele alıyor ki.. Felsefe Taşı’nı alın diyorum. Ben de okuduğumda 9 yaşındaydım.
Harry’nin babası ve annesi ölmüş olduğu için arasında bağ kurabilir ve bu konuyu kafasında oturtabilir. Soluksuz bir serüven olur bu yedi kitap.

10 yaşındaki kızıma Türkçe öğretmeninin yaz tatilinde okuması için verdiği kitapları yazıyorum buraya. Bizim öğretmen her çocuğa farklı liste verdi, bizim kız okumayı sevdiği için biraz yaşının üstünde kitapları önermiş. Sanırım sizin yeğene de uygun olacaktır bu kitaplar. Sadako'yu iki günde bitirdi ve günlerdir bu kitap üzerinde benimle konuşuyor :)

PETEY- Ben Mikalsen

KIRIK ÇÖMLEK PARÇASI- Linda Sue Park

TROIA SURLARININ ARDINDA- Clamence Maclaren

APOLLON'UN GÖREVLERİ - Rick Rordan (seri)

SADAKO -Elenor Coerr

PERRY jACKSON VE OLYMPOSLULAR- Rick Rordan (seri)

ÇANTASIZLAR KAMPI- Behçet Çelik

DEDEMİN BAKKALI- Şermin Yaşar

harry potter + 1 diyorum.

Kesinlikle Harry Potter. Son kitabı da bitirince aslında serinin ana konusunun ölümü kabullenip kucaklamak olduğunu anlıyorsun.

Ölümü neden sıradanlaştırmaya çalışıyorsunuz ben anlayamadım? Ölüm sıradan bir şey değil ki. Her gün ölmüyor insanın babası. Bu konuda yetkin biri değilseniz, böyle bir işe girişmeyin. Yok girişecekseniz de bir profesyonelden akıl alın.

Kolay gelsin ancak katılımcılara araştırmacılara ilişkin temel bilgileri vermemişsiniz. Akademik bir çalışma deyip geçmek yeterli değil. Katılımcılar bir çalışma kapsamında size veri sağlarken araştırmacılar hangi kurum(lar)a bağlı, onlarla nasıl iletişime geçebilir, bu çalışma ne kapsamında yapılıyor, etik izni hangi etik kuruldan alınmış vb. konularda bilgi sahibi olmayı hak ediyorlar. Üzgünüm ancak bu haliyle oldukça özensiz ve bilimsellikten uzak gözüküyor, dolayısıyla toplayacağınız veri de bu doğrultuda özensiz olabilir. Bunun yanı sıra, ikinci soruda 5li Likert'in Hiç katılmıyorum seçeneği alttaki imleci hareket ettirmeden gözükmüyor. Bunu değiştiremiyorsanız da sorunun başına şu seçenekler arasından uygun olanı işaretleyin şeklinde bir uyarı koyarsanız, yanıtların dağılımı konusunda hassas davranmış olursunuz. İyi çalışmalar!

Edit: Bahsettiğim konularda değişiklikleri yapmışsınız, şimdi çok daha iyi gözüküyor. Ben de çalışmaya katıldım, kolaylıklar dilerim.

2 kere gittim katılmayım mı ankete ?

Amasyalıyım.
Galiba ankete katılmamam gerekiyor.
Kolay gelsin o zaman.

hiç yoktan amasya'ya gidesim geldi, vay arkadas

hocam türkiyedeki en süper balayı otellerinden biri inanılmaz güzellikteki faralya koyuna kurulmuş perdue'dir. tavsiye ederim.

google'da perdue faralya diye aratın.

Kaç günlük bakıyorsunuz? Bir haftalık <5000 bir kaç tane dubai bırakıyorum.

www.booking.com

www.booking.com

www.booking.com

www.booking.com

perdue gerçekten güzelmiş. hemen listeme alıyorum bende :)

Türkiye tercihiniz varsa Cornelia Diamond'ı öneririm. Biz çok güzel bir balayı geçirdik. Otel muaazzam.

www.etstur.com

Yunan adaları gemi ile gezi. lüks oda (balkonlu oda seçebilirsiniz) Şuan için turlar kapalı, fakat arayıp bilgi alabilir ve ön rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Ben bisey almadan çıkabiliyorum ama cebimde 5 kurus olmuyor o zamanlarda. Azcik bile param varsa oje moje bisey aliyorum. Ama biraz irade lazim bence bize :)

Cebimde para olsa da bir sey almadan çıkabiliyorum.

Kasada kuyruk varsa elimdekiler çok lüzumsuz görünüyo bazen bırakıp çıkıyorum :))

gratis'e, watsons'a gitmiyorum. alışverişten nefret ediyorum. ihtiyaçların çoğunu en temel ve basit olanından online alıyorum. şampuan, nemlendirici de online eczaneden. ne biçim kadınım :(

Girmeden bütçe belirliyorum.

İhtiyacım olan bişeler varsa atıyorum 50tl den fazla harcama diye telkinlerde bulunuyorum. Sadece geziniyorsam 15lirayı geçme diyorum içimden.

Genel olarak hayatımda minimalliğe yöneldim, buna uygun olarak kozmetik alışverişi konusunda da iradeli davranmaya çalışıyorum. Kesin olarak alacağım bir şey yoksa girmiyorum, girince de alacağımı alıp çıkıyorum. Suslusozluk, makyaj blogu okumayı, vlog izlemeyi bıraktım. Ancak ihtiyacım olan bir ürün varsa açıp sadece o ürün hakkındaki yorumlara bakıyorum, rastgele ürün incelemesi okumuyorum, insanın alası geliyor çünkü. Bi de 10 tane drug-store ürünüm olacağına 1 tane high-end alırım, severek kullanırım diyorum artık. Tabi bunda senelerin birikmişliği var, makyaj yapmaya yeni başladığımda her renk ruj, çeşit çeşit far, allık almışım gidip. Şimdi artık yüzümü, cildimi daha iyi tanıdığımdan hangi ürünü kullanıp hangisini kullanmayacağımı biliyorum. aşağı yukarı belli renkleri, belli markaları kullanıyorum, dolayısıyla yeni çıkan makyaj trendlerinden az etkileniyorum... İşte böyle.

Evet.

Gecen yaz kullanmadigim ve kullanmayacagim bi suru krem, temizleme jeli, ot pusur attim evden oglana yer acmak icin. O zamandan beri sadece rutin kullandigim sampuan, deodorant, dus jeli gibi seylerin fiyatina bakiyorum, indirimde degilse almadan cikiyorum. En son herhalde 1 ay once alisveris yaptim ordan o da deodorant icindi

Eģer bi seyi satin aliyosam kesinlikle ihtiyacim vardir: telefon, kiyafet, ayakkabi, kozmetik hic farketmez. Dolayisiyla fazla esyam olmuyor.

Kozmetik icin de kaliteli ürünler kullaniyorum, bitince ya da süresi gecince yenisini aliyorum. Bir far paleti (kalitelisi) 80 lira civarı ve icinde 8-10 renk barindiriyosa işimi goruyor. Ikincisini almaya gerek yok.

Hayat alisveris, esya stoklamak ve kurumsal yerleri zengin etmek icin cok kisa.

Ben de çıkabiliyorum. Bi de aklımda alacak bir şeyim yoksa girmem hiç oralara ondan da olabilir

benim aldıklarım makyaja yönelik şeyler olmuyor genelde. kağıt mendil, ıslak mendil, gözlük silme mendili, dudak balmı, toka ve yine toka almışım mesela bugün. minik minik şeyler hep :(

çok sıra varsa hayatta bir şey almam, direkt çıkarım. nefret ederim sıra beklemekten agdhdf. ki genelde watsons'ta deli gibi sıra oluyor.

Sorun sende.

Ben de çıkamıyorum. Hiçbir şey olmazsa 'Pedi nasıl olsa kullanıyorum' deyip ped alıyorum. Kozmetikten çok senin aldığın kağıt mendil, pamuk gibi şeylerden 'Nasıl olsa lazım olacak' diye alıyorum, o yüzden girmiyorum pek. Gerçi uzun zamandır girmedim, o yüzden aldığım da iyi olmuş, hala oradan aldığım pedi ve kağıt mendili kullanıyorum. O paketlere sıra geldi. Pamuğa da nasıl olsa sıra gelecek. Tüketmeyeceğim şeyi almıyorum da, kendimden geçerek ileride tüketeceğim şeyi alıyorum. Söylediğin şeyler zaten yoğun yoğun kullanılan şeyler. Oradan Selin'in narlı kolonyasından almıştım, trafikte iyi geliyor. Yani yeni rujdansa böyle şeyler kullanılıyor. O yüzden o kadar da kötü değil bence onları almak, sadece hafif sorumsuzca yapılmış bir yatırım. Girip kendimi tutmasam dağıtırmışım gibi geliyor. Bir sevgilinin tahrik etmesi, iki Watsons ve Gratis'te yaşanan östrojen patlaması. Daha baştan çıkarıcı şey yok. Sorun hem sende hem bende :)

İvir zivir bi seyler almadan cikamiyorum.

ikisinde de kalitesiz ürünler ederlerinin üzerinde satılıyor. hiçbir şey almıyorum bu tarz yerlerden. alacaklarımı kağan'dan alıyorum...

Bitmedikce ihtiyacım olmayan bir şeyi almam. Kışın sephoranın devasa paletlerini aldım tarihi geçene kadar onu kullanıcam.
Olur da bir şeyi çok beğendiysem bu olmadan hayatımı idare ettirebildim mi? Ve bundan idare ettirebilir miyim diye kendime soruyorum :D aynı şey kıyafetler için de geçerli.

watsonsa hayatımda belki 1-2 defa girmişimdir gratise girdiğimi hatırlamıyorum bile. ıvır zıvır şey almıyorum, şampuanı da migrostan alıyorum.

ihtiyacimin olmadigi seyi almiyorum. cok ciddi bir indirim varsa belki alayim nasil olsa kullanacagim diye alabilirim ama onun disinda taşıması zor geliyor, elimde yük istemiyorum.

elbette alışveriş yapmadan çıkabiliyorum! çünkü biliyorum ki indirim tarihlerinde o fiyatlar neredeyse yarısına düşecek acil olan hiçbir şey de satmadıkları için.... bekliyorum kehkeh

Genel olarak bir seye bakarken kendime ihtiyacim var mi diye soruyorum. Ardindan da ne kadar ihtiyacim var, acil mi bekleyebilir mi diye soruyorum. Sadece guzel oldugu icin bir sey almiyorum. Buyuk indirimlerde pamuk ve temizleme zimbirtilarini 3-5 tane alip stok yapiyorum bir sonraki indirime kadar. Kisacasi sirf almis olmak icin almiyorum artik.

Hiçbir şey almadan çıkabiliyorum ama hiç aklımda yokken deli gibi alışveriş yaptığım da oluyor. Son zamanlarda dikkat etmeye başladım, yoksa sonu yok çünkü. İndirim veya ihtiyaç durumlarında gideceğim artık, diye sınırlandırmaya çalışıyorum kendimi. :)

Normal zamanlarda ihtiyac harici almiyorum ama indirim donemleri tutamiykrum kendimi. Stok yapip duruyorum indirimde gormusken kacirmiyim diyorum. Makyaj temizleyici, pamuk, ped, sampuan vs hepsinin yedegi var. Artik liste yapip gidiyorum eskisi kadar cok almiyorum. Zaten en gec 2 ayda bir indirim yaptiklari icin stok yapmaya cok gerek olmuyor.

en azından hani en iyi ihtimalle ihtiyacım olmayan güzel kokulu duş jeli alıp çıkıyorum malesef. bazen onla da kalmıyor ama en iyi ihtimal bu işte. koku takıntım varsa demek.

Bir kadın olarak mango, gratis, Watsons...vs. her yerden 5 dakikada çıkma gücüne sahibim. Para da harcamam üstelik.

Ben bu alışveriş işini hiç sevmiyorum zaten. Nasıl bir kadınsam acaba? Annenin tutumluluk genlerini olduğu gibi almışım galiba.

Amasya turistik ve emekli şehridir. Sevimlidir, tarihi güzellikleri vardir. Sözlükteki başlığını komple oku. Bunun yanında iki paralel caddesi var, sineması uyduruk. Ozsut burger king mado falan geçen sene açıldı. Avm yok, alışverişe çorum veya samsuna gidersin. Sokaklarda korkmadan yurursun, gayet güvenli. Taksi kısa mesafe 5 uzun mesafe 10 lira. Halkı yobaz değil, laf falan atmazlar ama askılı ve şort giydiğim nadirdir orada. Çok bıktım emeklilik gibi çalışayım dersen olur, ama gencim gezeyim dersen imkanlar kısıtlı. Başka bir şey sormak istersen yazabilirsin.

gece hayatı hariç her türlü gideri var
kütahyada yaşayabildiysen amasyada hayli hayli yaşarsın

tüm ortamın değisecek ve gece çıkmak istesen de gidebileceğin bir yer olmayacak. blues rock çalan mekan da bulamazsın haliyle. bence yapma. baska is seçenekleri de çıkar karsına.

Amasya, denizi olmayan sahil kasabası tadında bir şehirdir. Karışanı edeni olmaz kafanız sakin yaşarsınız ama öyle pek gece hayatı falan yoktur, üniversite çevresinde kısıtlı bir sosyal yaşantısı vardır belki o kadar. Onun dışında iyidir ama taşınma konusu ekstrem bir durum olduğu için gidin veya gitmeyin diyemem.

amasya turistik filan bi yer değil aga. her tarafı dağlarla çevrili ve dışardan giden sağlıklı insanın iki haftadan sonra kafayı yiyeceği bir yer. gitme. net.

ben pek ilgilenmediğim için bu işlerle tam net bilmiyorum ama
bu içerişehir denilen yerde barlar falan var heralde canlı müzik falan da var
yalnız blues var mıdır bilemicem o kadar

amasya'ya gezmek için gelenler genelde aşırı derecede severler burayı ama kalmak için gelenlerden örnek veriym
bizim lisedeyken dışardan gelen arkadaşlar vardı
onlar tiksinirdi burdan
tabi bunda yurdun merkezden uzak olmasının da etkisi olabilir
ve de okul
lise sonuçta üniversite gibi olmuyor

kısaca bence yaşayamazsın.

son yıllarda birkaç büyük şehre alışmış insanın amasyaya adapte olma sürecine tanık oldum. kafayı yemeye yaklaşanı bunalıma gireni gördüm.

çarşının ortasında oturmuyorsan gece korkmadan sokakta yürüyemezsin. az açık giyinsen ki burada gerçekten az açıktan bahsediyorum sıfır kollu gibi. herkes bön bön bakar. gençler laf atar yaşlılar ayıplar.

sabaha karşı eve dönsen içkili mekanlarda takılsan mahalle halkı da sana takmaya başlar.

ayrıca açılan üniversite sayesinde sağolsun tek rahat yer yüksek okul tarafları da cemaat yurtlarıyla vesaireyle doldu.

ben burada doğdum ve çok sakin bir hayat sürmüyorsan gerçekten yaşanılası bir yer olduğunu düşünmüyorum.

yaklaşık 6 yıldır amasya'da yaşamayan bir amasyalıyım. şimdi, uzaktan bakınca bana o kadar güzel görünüyor ki anlatamam. çok güzel, sevimli en başta rahat bir şehir. kimse laf atmaz etmez, gece yarısı kız kıza bile çok rahat gezer tozarsınız. ha türkiye'deyiz sonuçta mutlaka birileri çıkacak, öküz gibi bakacak ama amasya'da bu sayı azdır.

imkanlar çok kısıtlı, sosyal aktivite işi biraz zor. ama avm açılıyor, bir sürü içkili mekan, bar açıldı. daha öncede yazıldığı gibi denizi olmayan tatil şehri gibi. maddi yönden hesaplı bir yer. biraz sıkılırsınız, memur şehri kafasında onu belirteyim. belki genç nüfusunun artmış olması biraz değiştirmiştir.

eskişehir'i görmedim, bilmiyorum. eğer her gün gezen, sürekli yeni şeyler arayan biriyseniz amasya'da zor olur; fakat kafam rahat olsun, param cebimde kalsın, trafikle falan uğraşmayayım diyorsanız amasya sahiden rahat ve yaşanılabilir bir şehir

Eskişehirin gece hayatı çok daha az olan, daha tarihi ve daha yaşlı nüfus barındıranı.

Taşınmayacaksan da git bi gez, ırmak kenarındaki eski evlerden bozma barlara takıl.

galiba öyle ya. belli bir profilde olan arkadaşlarım 2. 3. sınıfta başladıkları insanlarla evlendiler. apayrı bir profilde olanların da görücü usulü "gittiğini" görüyorum. o yıllarda single olanlar hala single. eğer adam gibi bir sosyal ortamın yoksa mezun olduktan sonra zorlaşıyor galiba.

lisede tanisan da var universitede calisan da var cok alakasiz sonra calisirken bulan da var. ben uni.den ziyade yapilan hobilerden kurslardan vs bulunmasini savunuyorum kesinlikle yas farketmeksizin. okuldan bulmayin bosverin okuldakilerle kanka olun.

Ne munasebet. Evlilik bana gelsin. Isim gucum yok 21 yasinda evlenecegim insani mi arayacaktim? -_- Karsina ne zaman cikacagi belli olmaz ki omrunu gecirmek isteyecegin insanin. Erken denk gelirse ne ala.
Benim liseden arkadaslarimin yarisi evlendi gerci. Bu onlarin "deyisik"ligi tabii.
Imza: 25 sene sonra -muhtemelen- hic evlenmemis huysuz apartman teyzesine donusecek bir 25lik :')

benim çevremde de üniversitede örnek çift olup "evlenicez biz ihihi" dedikten sonra pat diye ayrılan tonla insan vardı. simdi de büyük ihtimalle "sevgilim isini kursun evlenicez ihihi" diye dolasıyorlardır. kafa aynı kafa. o yasta evlenmeyi planlayıp birine bağlandıysan isin çok zor zaten.

O isler planla programla olmaz bence. Önce doğru kişiyi bulmak lazım, zamanı mühim degil.

değişim hakkın var. çirkeflik yap gerekirse. büyük bir ihtimallede geri verilmiş bir ürün aldın

Değişim hakkım var evet ama esas soru şu: Bana inanmayıp "Sen bu parçaları kendin çıkarmış da olabilirsin, ne malum?" derlerse ne diyeceğim ben yani. İspatlanabilecek bir şey değil ki.

seri numarası sistemlerinde illa ki kayıtlıdır. iade mi tamir görmüş ürün mü teşhir ürünü mi belli olur? yani seri numarasını sistemlerinde arattır.

Gideri var mı bilmiyorum ama "o zaman tüketici mahkemesine başvuralım, bilirkişi baksın madem" diyebilirsiniz.

Aynı şey deil ama bende ordan hd almıştım eve geldim pc ye bi taktım içinde başkasının resimleri var benimkini hemen değiştirdiler

sana bir promotör yaptıysa satışı eğer stok falan siklemeden teşhir ürününü vermiş olabilir, primini almak için. bu tarz durumlar hassas olduğundan sorun çıkarmadan iade ya da değişim yaparlar genelde. yapmazlarsa prosedürü bilemedim.

git problem çıkarırlarsa cıngar çıkar. şikayet ederim de, sağa sola yazarım de. hallolur.

böyle durumlarda pislik ve çirkeflik yapmayı öneren tek toplumuz, yıl 2014.

media markt'ın müşteri hizmetleri çok iyi. geçen sene bir elektrik süpürgesi aldım. bir hafta kadar kullandık, çalışmazken bile halıya takıldığı için süpürmek eziyet oldu. mediamarkt'a götürdük iade için, yani bozuk değil, kusurlu değil. biz memnun kalmadığımız için iade ettik, geri alıp paramızı verdiler.

sonra o süpürgeyi teşhir mi yaptılar ne yaptılar bilmiyorum ama.

ha bir de onu iade edip yine aynısından istiyorsanız niye pislik yapsınlar ki. daha doğrusu siz niye böyle bir şey yapasınız ki "sen kirletmişsin" desinler. yani hangi insan evladı sıfır ürünü parmak izi ile kirletip sonra da iade edip aynısından almak istesin ki? "kullanılmış çıktı, iade alın paramı verin" desen "beğenmedi, işini gördü iade ediyor çakal" derler ama aynısından geri isteyince ortada sizin bir art niyetiniz olmadığı çok açık. bunu onlar da biliyor.

aynısı teknosada başıma geldi, gidip bana kullanılmış mouse vermişsiniz desem görevli iplemeyecekti biliyorum, şöyle yaptım:

teknosaya gittim, mağaza müdüryle görüşmek istiyorum dedim. mağaza müdürü (mm), ben (b). biraz bekledim mm geldi

mm:buyrun
b: kullanılmış ikinci el ürün arıyorum, satıyor musunuz?
mm: hayır efendim öyle bir hizmetimiz yok
b: peki bana ne diye kullanılmış mouse sattınız
mm: nasıl yani?
b: bak maousen şurasına burasına, parmak izleriniz, tabanına yapışmış küçük iplik parçalarını vs. görüyor musun?
mm: çok özür dileriz efendim, oğlum beyefendi ile ilgilenin iade işlenlerini hemen yapın.
b: teşekkür ederim

en yetkili kişiyi üslubuyla tuzağa çekin, kendi ayakları ile tuzağa girsin, kaçacak yeri kalmasın.

ayrıca media markt müşteri hizmetleri konusunda bana gore türkiyenin en iyisi.

electroworld'de başıma benzer bir olay gelmişti.

zamanında e-sata bağlantısı olan bir harici disk almıştım.

kablosu takılmıyordu alete. kablo takılacak yer içeri göçmüş resmen. neyse normal usb bağlantısıyla bağladım. daha önce kullanılmış. bir iki klasör falan oluşturulmuş hatta içinde.

hemen aldım electroworld'e götürdüm. orada çalışan kişilerden biri baktı. bu bunun kablosu değil bize başka kablo getirmişsiniz dedi. benim başka e-sata kablom yok karışma ihtimali yok. dedim saçmalamayın benim tek e-sata kablom bu. velhasıl kelam bunlar bana yalancı gibi davrandılar. dedim ürünün içinde de bir ton klasör falan oluşturulmuş. muhtemelen kabloyu da önceki müşteriniz değiştirmiştir. normalde kablosu siyah olmalıymış bendeki kırmızıydı.

olmaz öyle şey dediler. tüketici hakem heyeti işlerine daldım. 2-3 hafta sonra aradılar. şikayetinizi çekin size aynı üründen verelim diye teklifle geldiler bir de. daha da sinirlendim lan dedim zaten aynı ürünü sike sike vereceksiniz. bir de lütufmuş gibi sunuyorlar. gerizekalı yerine koyuyorlar adamı. velhasıl kelam. sonra mağaza müdürü bir kez daha aradı. özür hediyesi olarak bir de su ısıtıcısı verdiler. çektim şikayeti geri.

işin özü: mağazada yeni ürünü vermek zorundalar. vermezlerse tüketici mahkemesi lafını duyunca renkleri değişecek. illa ki verecekler. kaçışları yok.

istemli kullandığın çizgili kaslar myfibrillerden oluşur. yani kası oluşturan liflerdir. myfibriller de myoflamentlerden oluşur onlarda aktin miyozin gibi kasın kasılmasını sağlayan birimlerden oluşur. fizyoloji dersinden bu kdr. orbiti göz çukuru demek.

@mad madame isteketin kafatasını inceliyor araştırmacı. miyofibril burada anlamsızlaşıyor. kemikle alakalı değil sizin dediğiniz. mf'nin doğru karşılığının bu olduğundan da şüpheliyiz zaten.

hayalini kendisiyle yoğurup -ki çoğu resminde kendini bir obje olarak kullanıyor- resmeden bir abimizdi bu eserin sahibi. hatta intihar etti sonradan. ez cümle, resimdeki balığın da hayal ürünü olduğunu düşünüyorum.

biraz da trilobit ten esinlenmiş gibi

recepius

hayır bu bir mikroskobik canlı. Copepoda ya benziyor. Tür olarak isim veremiyorum :)

çok teşekkür ederim!

bence de copepod ile ördek ayaklarını birleştirmiş çizer.

geçmiş olsun.. acıyor mu..

o paraya ahır alınır.

önemli olan senin içim bu para ne ifade ediyor?
yani o para beni batırmaz diyosan takma o zaman. herkesin başına gelebilir, olur öyle ama arada değil.
bi daha olmasın dikkat et, bu sana ders olsun.

Yok yok gençsin abi. O sana para mı. Sen kat kat fazlalarını kazanırsın.

bu para 6 aylık çalışmamın bedeli oluyor. hüzün veriyor. 3-5 biniyle sadaka ve burs verecektim. kalanıyla arabanın masrafları çıkacaktı, ondan kalanı da hısım akraba eş dostla yiyecektim baharda. şimdi baharda da çalışacağım. bu sıra borçlanacağım, üstelik bok gibi geçecek o süre. götü 7-8 ayda belki toplayacağım.
şu andan itibaren üçkağıda başlıyorum. bunu yazıyorum buraya duyuru. bu güne kadar iyi biri olmaya çabaladım. artık işin şerefsizliğindeyim.

Uzulme. Ben de gecen yilin sonunda direk kazik degil belki ama arkadasimin umursamazligi sonucu 20 bin kaybettim. Aynen benim de 6 aylik Maas gitti. Ilk gunler baya oturdu am a sonrasinda dunyanin faniligini daha idrak etmis, parayi takmayan bi insanim. Battibalik yan gider modunda daha DA harciyorum. Iyi mi kotu mu allah bilir.

Sen kendini bozma

15 mi 20 mi aradaki 5 bini küçümsediğine göre koymaz.

kazığı atanın kim olduğuna göre değişir. sahi fazla özel olmazsa eğer; kime kaptırdın? bana versen o parayı iş kurardım amk, ömür boyu duacın olurdum. gitti para ya.

@mad madame, tartışmalı meblağ, bazı işlerde harcırah falan olur ya, onlardan kıvırmaya çalışırlarsa o kadar oynar.

@nickbulmaktazorlaniyorum, daha resmen kaptırmadım ama umudum azalıyor. büyük firma değil. piyasada domino taşı etkisi yapmaz :(

@lazuri, valla ben parayı zerre önemsemem de çevremi hayal kırıklığına uğratabilirim. havaya çalıştığımı bilirlerse üzülürler. hatta böyle dedim, bi gayret geldi. bu işin sonunda ya o para tahsil edilecek ya da birilerini o paralara mahsuben..

intihar ederdim kederden :(
nasıl yiyebildin bu kazığı?

şöyle yedim,
%20 eş dostla iş yapıp gereğinden fazla güvendim %80 kendi mallığım, ben gidiyorum desem 3-5 ile kurtarır nalet olsun derdim. peşinden koşmazdım o kadarcık paranın.

gerçi henüz tam yemedim, uç verdi. hafiften penetre ediyor.

4000 teğlelik kısmı kurtaracaz gibi. bakalım.. inşalla.

bana koymazdı ama ben öyle kazık da yemezdim.

hangi pozisyon için?

Gişe yetkilisi

ben de gişe yetkilisi için geçen yaz sınava girmiştim.
sınavı tam net hatırlayamıyorum ama birkaç farklı aşamadan oluşuyordu. dikkati, zekayı bir de en önemlisi zamanı kullanmayı ölçüyordu.
sözel yetenek, sayısal yetenek, görsel yetenek gibi aşamalardan geçtik, zaten hepsi peş peşe oluyor.
8 dakika gibi bir sürede 54 matematik sorusu çözüyorduk mesela, dört işlem.
yine kısıtlı bir sürede okuduğun şeyi -adres, numara, isim...gibi- şeyleri şıklarda bulup işaretlemen gerekiyordu.
başka bir bölümde birçok kişinin siyah-beyaz, altlarında isim, soy isim, meslek bilgisi yazan vesikalık fotoğraflarını inceleyip, bir sonraki aşamada eşleştiriyorsun.
nesnelerin tanımlarının eş anlamlılarını yazıyordun başka bir aşamada, bir de tanımlanmış numaralar vardı onların ne numarası olduğunu ezberlemeye çalışıyordun.
çok karışık anlattım ama aslında basit bir sınav, ben hemen hemen hepsini çok rahat yetiştirmiştim. dikkatli olmak gerekiyor bir de soruları boş geçmemeye dikkat etmelisin, yanlış doğruyu götürmüyor. bir başka önemli konu da 50 tane soruyu aynı anda hem kitapçığa hem optik kağıda işaretlemek. sınavdan çıktıktan boynum tutulmuştu bunu çok iyi hatırlıyorum:)
uzun uzun anlatmama bakmamalısınız aslında hepsi bir, bir buçuk saatte bitiyor. rahat olmalısınız.
ben istanbul dışından geldiğim için aynı gün mülakata kalmıştım ve işe alınıp eğitime gitme sürecim 1 ay bile sürmemişti.
umarım açıklayıcı olabilmişimdir. eğer aklınıza takılan bir şey olursa yardımcı olmak isterim.

ruj, krem gibi ürünlerde sınır var mı bilmiyorum özel olarak. Fakat 75 euronun altındaki ürünleri yurtdışından satın alabiliyoruz. Eğer satıcıdan rica edersen, bir mağaza ve ya satış ibaresi olmadan da yollayabilir sana.

@naylonlee, kozmetik yasaklandı diye biliyorum ben, bi değişiklik falan duymadım ben ama ?

150 Euro ya kadar getirebilirsin

sınır kesinlikle 75 euro. ama kozmetik yasaklandı mı bir değişiklik var mı onu bilmiyorum.

www.ptt.gov.tr burda 150 euro

orada 150 yazıyor ama ptt'nin güncelleme yapmamasından dolayı. ptt ve gümrükle ilgili daire neresiyle oraya dilekçe verilerek bilgi istendi 1 kaç hafta önce. 2 yerde sınırın 75 euro olduğunu herhangi bir değişiklik olmadığını söyledi.

ingiltereden chelsea, arsenal ürünleri aldım işte forma anahtarlık top fln. 6 güne geldi hiç bi sıkıntı olmadı.

oha! six feet under gibi bir efsaneyi bilmeyen insan var :O

Nip/Tuck

@devilred

six feet underı 10 15 bölüm izledim sarmadı maalesef..yarım kalan dizilerimden biridir

the walking dead dışında diğer yazılanların hepsini izleyip bıraktım baydığı için

two and a half men ?

@vuvuzelamgumusten

şans vermeli bu diziye, mutlaka şans vermeli. bitince "niye izledim ben bunu" dersen o zaman gel bul beni.

oz izleyip sevdiysen the wire'i da seversin ama polisiye sevmiyorum demissin. enteresan.

polisiye olmayan efsane dizilerden: boss (politik), hell on wheels (vahsi bati), entourage (komedi? tanimlamasi guc), generation kill (askeriye ve politika. mini-dizi), game of thrones (fantastik), Shameless (komedi/dram), boardwalk empire (donem dizisi).

the good wife.
the big bang theory.
friends (izlemediysen ağır kayıp-himym yanında çerez kalır)

house kesinlikle.

oz, breaking bad ve doctor who ile birlikte favori dizimdir.

arada sarmayan dizileride sayayımda yanlış olmasın :)

carnivale
six feet under
house of cards
sherlock
the tudors
boardwalk empire

bunlar hatırladıklarım sadece :)


gümbür gümbür bir dizi yok zaten sanırım şuan oynayan got,breaking bad,spartacus,oz vs gibi

en azından komedi dizisi olsa vakit geçirmelik..charlie sheen ayrılmadan önceki two and half man gibi misal

eskilerden my name is earl var. ingiliz dizisi seversen him & her var, dunyanin en garip ciftini barindiran.

ayrica gumbur gumbur olarak games of thrones var yukarida da onerdigim gibi.

Dexter (kimse nasıl önermemiş bu mükemmel diziyi...!?)

@spider yazmayı unutmuşum 5 sezon izledim dexteri artık kan kan ölüm ceset vs baydı beni izlemeye devam edenlere saygılar tabiki :)

@entrapmen zaten got yazarken ben game of thrones un kısaltması anlamında kullanmıştım..takipteyim yoksa izlemez olurmuyum :)

arrested development,it is always sunny in philadelphia,friends,modern family

bunlardan hangisini tercih edersiniz?

got'u gormemisim, pardon.

polisli sevmem demissiniz ama bence efsane bir diger dizi the killing'dir. normal polisiyelerden degil kesinlikle. tek bir dava var, rosie larsen, genc bir kiz. onun cinayetini arastiriyorlar. danimarka yapimi forbrydelsen isimli dizinin amerikan yeniden cevrimi. en azindan 2 bolum sans ver derim.

son olarak bir ara cok izledigim kafasi rahat filmlerden burn notice var. prison break (plan program bakimindan), black mirror (teknoloji bakimindan) ve suits (karizma bakimindan) seven birisi sever diye dusunuyorum.

suits'in drami daha agir ve kadinsi olani the good wife var. ona da bakmissindir eminim. bu avukatlik dizilerinin hasi ise the practice'dir bence (law & order diyenler de cikar ama ne bileyim ben sevmiyorum o konsepti).

"polisiye ve vampirli vs filmlerden hoşlanmıyorum" diyerek zaman geçirmelik dizi arıyorsun ancak her ne kadar vampirler olsa da çok daha fazlası da var. supernatural'i listene ekle derim(eklersen kendiliğinden en üst sıraya çıkar zaten)

komedi, korku, dram, aksiyon... her türden ögeler var içinde.


yazmayı düşündüklerimin çoğu zaten yazılmış, yazılmamış birşey yazmış olayım bari...
bitti ve unutulmaya başladı sanırım, bunca cevap arasında yok... Fringe de iyidir.
yine bitmiş komedi dizilerinden chuck zaman geçirmek için güzeldir.

(bkz: entourage)

himym izleyen kişi friends de izlemiş olmalı bence. hatta seinfeld de. yani şu kadar dizi izlenmişse onlar da izlenmeli.

sıkı bir two and a half men izleyicisi olsam da şu ikisi daha uygun gibi.

six feet under yazacaktım fakat sanırım beğenmemişsin, ben hakkımı shameless'tan yana kullanacağım oldukça eğlenceli bir dizi, amerikan versiyonundan bahsediyorum bu arada.
bir de misfits var, gayet güzel bir ingiliz dizisi.

sons of anarchy

sherlock, doctor who, louie, modern family, suits, dexter, the simpsons.

abartmıyorum. merak edip bakıyım dedim bu çıktı.
www.vidivodo.com

gece gece güldürdün cidden.

dağdaki tesislere bakabilirsiniz.

bar olmasa da birahane tarzında mekan mutlaka vardır.

salsanat var yukarı mumcuda. bir kaç tane daha var o mevkide.