duyuru linkini gonderdim, umarim login oluyordur ara sira.

@assert h

çok teşekkür ederim. umarım ulaşabilirim geç olmadan :(

zorlu stajyerleri hiç sevmezmiş ondan öyle davrandırırmış...

bi zorunlulukları yok.

vestel nazi kampıdır. herkes de hıncını gariban stajerlerden çıkaarıyor demek ki.
bekoda stajer girip yıllarca çalışan mühendisler vardır mesela. ama o da batıyo işte.

@domine deyus
nasıl yani koç grubundan bi şirket batıyor mu? üstelik grundig'i bikaç yıl önce satın almışken...

@lancelot
beko son dört beş yıldır her yıl bir iki dönem kıyım yapar.
5000 kişilerden 1000lere düştü kadro.
son yıllarda külliyen zarar ediyor.
sadece varlığı sürsün diye holding tarafından besleniyor.
yani beko değil de yılmazlar elektronik olsa 2005 de kilit vurulmuştu kapıya.
tamamen kapanmaz, çinden tv getirip gemiyi döndürürler ama.

Benim bildiğim kadarı ile şirketler tüm çalışanlarının belli bir oranında stajyer almak zorundalar. Yoksa o 1 aylık hiçbir iş yaptırılmayan staj ilanlarını görmek imkansızlaşırdı. Zorunlu olmadıktan sonra firmalar hiçbir iş yaptırmayacakları, fazlalık olarak görecekleri stajyerleri neden alsınlar? Angarya işler de bir yere kadar..
Stajyerler fabrikaların müstakbel çalışanları falan değildir ayrıca çünkü o kuruma katkıları yok denecek kadar azdır(bu hususta şirketin stajyere yaklaşımı, stajyerin bilgi ve tecrübesi vs işin içine giriyor tabi), üstelik kurumun imkanlarından da istifade ederler. Normal şartlarda kimse stajyere kurumunu beğendirmeye falan çalışmaz, fazla olumlu düşünmüşsün bence...

Ekonomik sebepler daha baskın. Ahmed efendi sayesinde ülkede işsizlik tavan yaptı. Her haftada bir arkadaş arıyor İran'dan şurda bir firma var oraya başvurdum, bana iş var mı vs. diye. Öyle turuncu devrim falan çıkmaz bu işten. Rafsancani destekliyor Ahmed'in karşıt grubunu, ki Rafsancani mevcut rejime ölümüne bağlıdır.

İran'da tudeh'den sonra sol parti kalmadı ki. Azıcık sosyal demokrat olsan tudeh'ci diye atarlar içeri.

Sokağa çıkıp isyan edenler temel olarak işsizlik sorunuyla çıkıyor ama baskıdan da millet bunaldığı için pek farkı olmasa da karşıt gruba destek veriyor tepki için. Devlet memuru kadınlar zaten çarşaf giymek zorunda, bir arkadaşın eşi çorap giymeyi unuttu diye ciddi bir ceza almıştı memuriyeti süresince. Düşün yani sadece ayağına çorap giymeyi unutmuş çıkarken ve farketmemiş. Millet isyan ediyor tabiatıyla bu kadar sıkıya.

okuyalım, araştıralım, hazıra konmayalım...

www.ntvmsnbc.com
www.reuters.com

birincisi bu olay rejim karsiti, laikcilik yanlisi bir isyan filan degil. en azindan simdilik degil diyebiliriz. isyancilar pek cok farkli siyasi gruptan gelse de olay biraz wizard_merlin'in dedigi devlet ici bir kavga.

bu kavganin bas aktörlerinin de ahmedinejad ve musavi degil; onlardan cok daha güclü olan hamaney ile rafsancani oldugu söyleniyor. wizard_merlin'in dedigi gibi ideolojik olarak iran'i cumhuriyet yönetiminden cikartmak isteyen ve devrim muhafizlarini arkasina alan radikal bir grup ile statükoyu korumak isteyen mollalar arasinda bir catismayi izliyoruz. secimlerdeki hile bu radikal grubun darbe girisimidir. muhalefet ise halkin ve mollalarin destegini alarak hamaney'in ayagini kesmeye calisiyor.

cok iyi iki makale(ingilizce):
www.atimes.com
www.atimes.com

2005-2006 gibi yaygınlaştı işte. sözlükten de bikaç kişi yaygın olarak kullanınca başkaları da her yerde yapılır oldu. bi de bunların orjini sdfjklsdfjkl'dir. dikkatli bakarsanız bi döngü var ahaha.

bence sempatik bi betimleme.

Yaşamın kaynağı sözlükmüş...

:-)) Arkadaş bunun kaynağı kesin olarak sözlük mözlük değildir zaten öyle kaynağı olacak bir şey de değil ki. Bu bir refleks ya hu. Çok komik bir şey olunca kişioğlu ne bok yiyeceğini bilemeyip, ne kadar güldüğünü anlatmak isteyince rastgele basıyor klavyeye.

rastgelelikten biraz uzaktir. Turkiyede internetin ilk yillarinda boyle bir gulus stili yoktu, bir zamandan sonra insanlar boyle gulmeye basladi. Lokal bir olgu yani, ecnebilere yapinca anlam veremiyorlar ornegin.

(bkz: asdgfad diye gulup karsidakinin anlayacagini ummak)

mizah dergilerinden türeme diye hatırlıyorum

irc kökenlidir. ilk kez 90 91'de yaygın kullanılmaya başladı, Türkler tarafından kullanılır, el oğluna yazarsanız huh falan der. sağ elin rastgele basımında yüksek olasılıklı bir çıktı kombinasyonudur.

yıllardır vardır bence ama iğrenç olduğu kesin, ahaha, muhaha, zuhaha daha sevimli bence.

sdfjsdljkfs öte yandan 10 parmak klavye kullanmanın işaretcisidir. 2-3-5 parmağı ile yazanlar pek yanaşmaz bu harf öbeğine.

www.eksiduyuru.com buradan aldin degil mi?
bu yazarla sizi bulusturup kavga ettirtecem sdfjsdljkfs

gene onu kullanıp olursun ama tavsiye etmem :)
fakat reglin yeni bitmişse ve yumurta çatlamamışsa o biraz zor.

yok regl olmama 2 gün falan var ama ben bugun hemen başlasın istiyorum?

maydanoz suyu içmek bir de bol bol zıplamak bu işe yarayabilir.

regl olana kadar bi kac kere aspirin ic, işe yario.

regl olan cinsiyette değilim ama aspirinin işe yaradığını duymuştum. bir çaresi de planları iki gün ertelemek ;)

adını anımsamıyorum ama adet söktürücü diye bir şey var eczaneye sorsanız verirler

primolut kullan iki üc gün bırakınca kesin olursun.

verem savaş dispanserlerinden (çoğunlukla sağlık ocaklarının içinde de bulunurlar)alabilirsin. akciğer filmi çekilecek. ona göre rapor verilecek.

sağlık raporunu tam teşekküllü bir devlet hastanesinden veya üni hastanelerinden alabilirsiniz.

ikametgah belgesini istedigin nüfus dairesinden alabilirsin sorun olmaz

onu çıkarttığınız zaman takması çok zor oluyor söyleyeyim=)

çıkarttığımda da ne yapacam bilmiyorum :)

altina bi sey kacmis olabilir. biskuvi falan filan. tusu ust tarafindan cekin, kirilir diye korkmayin. cikartinca ufleyin. altindaki plastik destekleyiciler iki tane icice gecmis, makas gibi bi yapisi olan bi sey. birazcik bakarsaniz anlarsiniz hangi tarafi once takmaniz gerektigini.

bazen yağlı veya şekerli birşey damladığında biriken tozla birlikte tuş sıkışıyor. çıkartmaktan korkmayın ama insan gibi çıkarın :)) sonra tuşun içini ve yuvasını kolonyaya batırılmış pamuklu çubukla temizleyin.

söktüm, temizledim. toz tabakası varmış. teşekkürler.

tırsma yaw doğru karar vermişsin. tırstığın için batıyordur zaten o.

içim pek rahatladı diyemem açıkçası :)

benim ailemde iki tane göz doktur var. birinin gözleri 5, diğeri 4,5 numara yanlış hatırlamıyorsam. lens kullanıyorlar ama lazerle ameliyat olmuyorlar. hatta olmak isteyen tanıdıklara gözleri zamanla eskisinden 2-3 numara lazer mağdurlarını anlatıyorlar.

bu cevap belki sizin hiç bir işinize yaramayacak ama en azından okuyanlara uyarı niteliğinde olur. keşke ameliyat olmadan önce üniversite hastanelerine falan danışsaydınız.

@lancelot , herhalde duymak isteyebileceğim son şeylerden biriydi bu söylediklerin, gene de teşekkürler.

bu sol göz sorunu için hala bir cevap alamadım umarım yardımcı olabilecek birileri vardır.

merhaba,
öncelikle geçmiş olsun. lasek olduğunuzu zannediyorum, her ne kadar herkesin ağrı eşiği farklı olsa da lasek standart lasik e göre daha post-op ağrısı daha fazla olan bir prosedürdür. Ayrıca doktorunuz da ameliyattan önce size lasik mi lasek mi yapılacağını söylemiş olmalı diyorum. eğer prosedür lasek ise görüşünüzün tam keskinliğine ulaşması uzun zaman alır, lasik te bu süre neredeyse saatler iken lasek te günler mertebesindedir.

doktorunuz sizi ameliyat sonrasında gördü mü? lasik sırasında da eğer post op veya müdahale sırasında bir problem oldu ise terapötik kontakt lens (numarasız lens) uygulanır. bence doktorunuzla görüşün size en doğrusunu o söyleyecektir.

meraklanmayın geçer, yavaş yavaş düzelir , kendine gelir.. ben bu göz doktoru var 5 derece gözlük takıyor kendi ameliyat olmuyor vs. gibi kulaktan kulağa söylenen laflara pek kulak asmamanızı tavsiye ederim. 4 sene önce lazer oldum ,, 5 numaraydı benim, ve sıfırlandı. hiç de bir problem yaşamadım. bir daha da nüksetmedi. o yüzden çok telaşlanmayın.. sadece ufak dolguluk bir çürüğe dişin çekilmesinin gerektiğini söyleyen dişçiler de var mesela. her hekim illa işinde en iyidir demek biraz mantık dışı bence. lens takmaktan daha mantıklı birşeydir lazer. olmayan bilmez. iyileşince mis gibi rahatlıycaksınız.

cevaplar için çok teşekkürler, akşamüstü hastaneye uğrayıp doktorla konuştuğumda bu olayın normal olduğunu ilaçları kullandıkla geçeceğini söyledi, sanırım beklemekten başka yapabileceğim birşey yok :) tek dileğim sizin de dediğiniz gibi 0'a inmesi. umarım olur.

evet, efendim.

hekimden sorma. çekenden sor demişler. ben de oldum o ameliyattan.

panik yapmayın. dinlenin. niye bilgisayar başındasınız. yormayın gözünüzü. bakmayın siz öyle bugün sünnet yarın deniz, filanca sabah ameliyat oldu, öğleden sonra arabasını kendisi kullanarak işine gitti hikayelerini.

ilk 2-3 gün hiçbir şey beklemeyin zaten. ameliyatın etkileri, ağrıları geçecek. 1 hafta sonra epey normale döneceksiniz. eğer işe veya okula gitme mecburiyetiniz yoksa elinizden geldiğince çok dinlenin. sakin sakin oturun evde.

bu yakını görme olayı birkaç ayda düzeliyor. haberiniz olsun. insan çok yadırgıyor böyle genç yaşta, durup dururken okuduğu kitabı görememesini ama geçiyor :))

göz doktorları yaptırmıyor hikayelerini de geçiniz. eğer doktorunuz iyi bir doktorsa hiç endişeniz olmasın. benim aklımda bile yoktu ameliyat olmak. eniştem yurtdışına filan sık çıkan iyi bir göz doktoru. bir doktorla tanıştı (isim vermeyeyim meşhur bir profesör) ameliyatlarına girdi filan, sonra ailecek zorla beni ameliyat ettirdiler. yani göz doktoru olarak karşı olsa böyle bişi yapmazdı. iyi ki de yapmışlar çok memnunum.

eniştemin söylediği ise uzun süre lens kullanmanın gözlere çok zararlı olduğu ve bir süre sonra gözlerin lens kullanamayacak hale gelmesi idi. hadi buyrun burdan yakın lens takan göz doktorları...

@mea maxima culpa
bir kaç devlet/üni. hastanesinin göz polikiniğini gezerseniz gözlüklü veya lens takan bir sürü göz doktoru görürsünüz. hatta görme duyusunu tamamen kaybeden "lazerle çizilmiş"leri de görebilirsiniz. benim ablam ve eniştem çalıştıkları üni. hastanesinde bi halt bilmeden kendileri gibi cahil, ünlü prof.larla çalışıyorlar demek ki.. tavsiye soranlara "aman ha, lazerle çizdirmek geri dönüşü olmayan bir yoldur. yapmayın" dediklerine göre..

malesef "kulaktan dolma" değil bunlar, bel fıtığı gibi "bizim eniştede vardı çektirdi kurtuldu" gibi bir olay da değil. ben konuylşa ilgili profesyonellerden edindiğim bilgileri yazdım. gözlük kullanıyorum ve 10 numara da olsa, türkiye'nin seri üretime geçmiş özel hastane teknolojisinde lazerle hiç bir yerimi çizdirmem.. sizin keyfiniz bilir ;)

@lancelot ben yaptırdım. 6 sene filan oldu galiba. maşallah en ufak bir sorunum bile olmadı. çok memnunum. benim de gözlerim 4,5 derece miyoptu. şimdi normal.

benim bildiklerim yaptıklarım en doğrusu diye yazmadım. bazı göz doktorları da bunu diyor diye yazdım. çok ilginç ki birbirine tamamen zıt şeyler söylüyorlar. anlayan beri gelsin.

iyi bir doktor bulduktan sonra neden olmasın diyorum ben. ben profesörlerden öğrendim ki zararlı bir şeymiş diyorsunuz ama benim gözlerimi ameliyat eden doktor da amerikadan birkaç sene önce gelmiş bir profesör. o yüzden profesörler böyle söylüyor, demek zararlı tezinize katılamıcam. daha fazla konuşmak da bizim bilgimizi aşar zaten.

ancak önüne gelene her ameliyat yaptırılmaz. türkiyede sağlık sistemi çok sakat. bu konuda haklısınız.

kızın profesyonel olmadığından emin olun önce. tavlayıp işinizi bitirdikten sonra "100 dolar aslanım" demesin. işi bu olabilir.

bakkal amca'dan peynir bıçağı darbesi yemek gibi bir tehdit yoksa bodos dal işte. teallam.
naber de, şuradan geldim buraya taşındım, şunu yer bunu içerim, işim gücüm şu, sen ne yaparsın ne edersin falan de işte birader.
madem seni "yercesine" kesiyor. takıl kafana göre.

Bakkalın duvarında tüfek asılı olup olmadığından emin olun bence önce.

çok basit ve doğal bir giriş seçin, bakın bakalım ummuduğunuz gibi mi?

şu marka meyve suyu yok mu, cappy markası meyve suyu değilmiş sırf konsantreymiş coca cola pazarlaması sayesinde yutturuyolarmış bize gibi mevzu iyidir..

yabancisin oraya soyle yol yordam gostersin.

buralarda gençlik nerelere takılır deyü sorun, daha sonra pek arkadaşım yok olayına girin, beraber gitmek isteyin. ısrarcı olun, eğer gelmek istemezse; o zaman ne bakıyorsun lan habire diye sorun.

bakkaldan alınan ürünler ilgili konuşur gibi yapıp başka muhabbetlere dalmak çok basit olabilir. mesela "bizim orada (nereden geldiyseniz) bu ekmekler böyle değildi, buranın ekmekleri daha güzel/kötü." ya da "sigara alıyorum ama evde çay bitmiş, sigarayı da çaysız içmekten nefret ederim. hangi çay en güzeldir? sen nasıl demliyorsun çayı? burada neden çay yok? ee varsa ben de içeyim"

ya da benzeri bir şeyler. bunun sonrasında kızla muhabbete devam edip yavaş yavaş onun "kim" (ya da "ne") olduğunu öğrenmek mümkün olacaktır.

nispeten küçük yerlerde (büyükşehirlerin yerlilerinde de olur) "umut vadeden" (işi gücü olan veya olma potansiyeli olan) genç erkekler, bir kurtuluş umududur. yani o "gel beni ye" bakışının anlamı "gel beni ye, sonra evlenmeye mecbur bırakayım" anlamı taşıyor oolabilir, çok çok büyük ihtimalle.

benzer bir durum ankara'da üni. okurken ev arkadaşımın da başıma gelmişti. sonra mahallede sevdiğim bir abi beni bu konuda uyardı. ve aynen söylediği şeyler çıkmaya başladı. kız resmen motor çıktı, derdi birine yamanmaktı. ailesi de kıza damat bulduk diye atladılar hemen olaya. çocuk okul bitince kaçtı resmen ankara'dan.

bu yüzden benim tavsiyem başınızı yakmayın. peşinizi bırakmayabilirler. mahallenin motorunu size kızoğlankız diye ittirmeye çalışırlar. en iyisi kıza bakıp azınca eve gidip asılmak ;))))

amman kacin, arkaniza bakmadan kacin, kizin motor olma ihtimali var ya, kasar olma ihtimali var ya, dusunebiliyor musunuz, kizoglankiz olmama ihtimali var, iyyy dusundukce bile tuylerim diken diken oldu. hem kucuk yerden bir kiz, hem karsi tarafa ilgisini belli ediyor, kesin ya profesyoneldir, profesyonel degilse de bakire de degildir, o da ayni kapi. patlamis mal almayin, alanlari uyarin. tobe tobe.

sorunun cevabı olmayacak ancak bir şekilde sohbete başlarken mümkün olduğu kadar temkinli konuşmakta fayda var.hatun gerizekalı veya bir şekilde sana hiç uymayacak bir şey çıkarsa çok çekersin baştan temkinli olmazsan. bir alt kattaki hatun kişinin manyak çıkabileceğini ve ikinizden biriniz oradan taşınana kadar problem yaratabileceğini de göz önünde bulundurmanı tavsiye ederim.

şimdi düşünüyorum da hiç uzatmaya gerek yok. şahsi tavsiyem bir üst kata çıkmakla sana ulaşabilecek hatun+hatun babası kombosu ölümcül olur. en iyisi sen yine sigaranı al, ekmeği yi! muhabbeti boşver.

(bkz: fahriye abla)

babasına iş çıkartmak için böyle davranıyor da olabilir. ava giderken avlanma mevzusuna gelebilirsin. tam iş tutayım diye donu gömleği çıkarttığında, bakkal amca kapıdan girip "eh şimdi benim sıram" deyiverse...

@okuryazar
keke valla ben başımıza geleni anlattım. kız tabi ki de gayet temiz olabilir, hiç de söylediğim gibi olmayabilir. ama ya tam da söylediğim gibiyse?

benim uyarımın amacı bu riski alıp almama konusundaydı. ben 5 yıl en büyük 3 şehirde de anlattığım durumu gördüm ve ben olsam bu riski almazdım. kaldı ki arkadaş, kızın bakışlarını "gel beni ye" olarak değerlendiriyorsa amacı "kıza olan aşkını anlatmak" değil "kızı en kısa sürede yiyebilmek"tir. bu durumda senin de söylediğin gibi "amman kaçın" :)))

mafya/pezevenk ayakkabısı diye ararsanız daha kolay bulursunuz.

taksimde istiklaldeki küçük ayakkabıcılarda olduğuna eminim.ama dükkan adını hatırlamıyorum

herkese teşekkürler yarın taksim & deichmann gezicem :)

özel dans ayakkabısı yapan yerlere yaptırabilirsiniz gibi geliyo.

300 yıldır çözülemeyen falan lafları hikaye.. bernoulli sayılarını, bir diziye değer vermeyi bilen herkes bulabilir zaten. muhtemelen eleman hesabı kolaylaşıran bir yöntem bulmuştur bölgesel matematik yarışmasında, bizim basın da her zaman ki "mal bulmuş mağribi" duyarlılığında atlamıştır olaya.

bernoulli serisi:
1.bp.blogspot.com

bernoulli sayilari, euler-mclarern serilerinde ve topolojide kullaniliyor daha cok. Bu arada cocuk birseyi cozmedi, sadece basitlestirdi.

össden sonra mal gibi hissedeceksin, hele bi yer kazanıp gittiğinde kimse össyi sallamayınca ve hatta össye girenler haricinde bi de dersanelerin danışman hocaları haricinde kimsenin umrunda olmayacağını göreceksin. acı ama gerçek bu.

össden bi gün önce çalışmayı bırakmak falan kişiye bağlı tabii. ama zamanla göreceksin ki zaman çok önemli ve son anlarda baktıkların öncekilerden çok çok büyük etki bırakıyor.

öss kolay bir sınav. bol soru çözmek hızını arttıracaktır muhakkak, ancak konulara hakimiyetin seni herkesin önüne atacaktır. konu eksiği bırakma, çıkmış sorulara bak.

kolay gelsin ve hayatının öss ile dolu iğrenç kısmı için geçmiş olsun.

öss'den 3-4 gün önce çalışmayı bırak, gez dolaş eğlen. bu saatten sonra da başka dikkat edilecek bir şey yok. önündeki maçlara bak.

kendini hazır hissediyorsan seni hiçbir şey tutamaz. hadi geçmiş olsun.

bir de "çalışmakmı?" "birşeymi?" vs. kelimeleri buradaki gibi yazmıyorsundur umarım :)

öss'^den sonraki kısım içinse, büyük bir boşluğa düşeceksin, hayatının birinci önceliği bir anda yok olmuş olacak. garip bir his. yine de rahatlıyorsun, ona da paha biçilemez.

herkes sana öss den önce yapman gerekenleri söyleyecektir şimdi ben sana sonrasında genelde nolur onu anlatıyım :) öncelikle acayip bi boşluk hissi, aylarca çalışmış o bünye o boşluğa bi alışamaz zaten sürekli bi "lan yapmam gereken bişiler vardı da unuttum mu?" hissiyatı ile gezersin bisüre. zaten içinde sürekli sonuclar ne zaman geliyo nereye giricem, nerenin puanı ne kadar şunu mu yazsam derdi olacak, dersaneye urayacaksın falan, eğer kesinleşmiş bi puanın sıralaman yoksa yani nereye gireceğin daha belli değilse o yerleştirme sonucu gelene dek bi diken üstünde olma hali ne yapacağını bilememe durumu falan olacaktır ama herşeyden sonra çok çok çok rahatlayacaksın acaip böyle anlatamam sana :) çoğu arkadaşım sınavdan çıkışta ağlamıştı hatta, kötü geçtiğinden falan değil bildiğin sinir boşalması yüzünden:) hadi bol bol başarılar çok çok şanslar :)

bak sakın ama sakın bir soruya takılıp kalma.

bizzat seneler boyunca "mal mıyım takılıp kalayım ya ehehehhe" diye gezindikten sonra öss'de "aa şekilli soru lan kolaydır" diye bir mat sorusuna takıldım en az 5 dakika geçti, yalnış yaptım, konsantrasyonum bozuldu. sonrasında da toparlanana kadar anam ağladı. sonra istediğim okulu 3 puanla kaçırdım, şuan bulunduğum konuma küfretmekten sınıfta kaldım ve muhtemelen 6 sene sonucunda istemediğim okul ve bölümden mezun olacağım.

sanırım açık ve net.

ha bir de sınıfta ekstrem olaylar olursa, yok gıcırtı, cam kenarında konuşan, içeri kuş girmesi vs. hemen çat diye söyle vakit kaybetmeden. eğer gözetmen öküzse hiçbirşey yapmıyor olan sınavdakilere oluyor.

sakin ol... hayat güzel aklından çıkarma, ne bir soruya takılıp kalmak ne de beklediğinden düşük almak falan hiçbir şey dünyanın sonu değil daha gencsin. hayat güzel sakin sakin yap telaşlanma nolursa olsun sınav süresinde sakın moralini bozma unutma ki bu bi sıralama sınavı eğer ola ki sana cok acaip zor geliyorsa ve de cok kötü bi öğrenci değilsen bil ki herkese acaip zor gelicek ve sıralama da ona göre olacak.

şimdi öncelikle öss ye neden çalışmalı diye sormak lazım.sistem sana öyle bir şekilde dayatıyor ki ya öss ye gireceksin yada kaynakçıya. Bu demek değil ki üniversiteye girdin adam oldun yine işsizler ordusuna katılcaksın unutma, lakin kendin için, kişisel gelişimin için, hayata bakış açını genişletebilmek için üniversite önemli bi basamak. Üniversiteye ders görmek yada mühendiz(ZzZz) olmak için gitmiyorsun senin yasında biraz olsun düşünen adamlar neler yapıyor sen hangi basamaktasın görmek için gidiyorsun. şunu da unutma ki öss bu sistemin içine entegre olmak yada silinmek için değil sistemi sarsacak adımlar atabilmen için sistemin içine sızmanı sağlayacak bi basamaktır, bu basamagı gectikten sonra artık özgür ve hür bir birey olarak sana yapman gereken tek şey kalıyor kendini geliştirmek ve sürüden ayrı, düşünen insan olmak. bu arada sana bi tavsiye taşra üniversitelere dikkat et.

"ve birde öss den bir gun once çalışmakmı gerek yoksa başka birşeymi yapmak lazım?"


son saate kadar dil bilgisi çalış bence.

nostalji yasadim valla okuyunca:) Sana nacizane tavsiyem normal uyanma ve uyuma rutinini bozma.son gün biraz yorul ki sınavdan önceki akşam mışıl mışıl uyu. kafan rahat olsun. Ben uyuycam diye debelenip debelenip geceyarısı saatin 4'ünde uyuyabilmiştim. sabah da miğdem bulanıyordu. Yani işte hadi şimdi çalışmayı bırakayım ben son bir hafta ne yapayım ne yapayım diye boşluğa düşme. Rutinini bozma ki öss'ye normal bir dersane sınavı muamelesi yapmaya çalış. bünyeni böyle kandır.ayrıca bir klasik de benden gelsin "tek soruya takılıp kalma!":))

Hhmm başka başka, soruları görünce insanı böyle bir heyecan kalıyor. özellikle banko dediğin soruları görünce heyecanlanıyorsun hemen çat çat çözmeye girişiyorsun ve çok çok saçma toplama çıkarma hataları yapıyor insan.sonra ben bu mal soruyu nasıl çözemedin diye tekrar aynı hırsla girişiyorsun. çok büyük hata. Sakin sakin emin adımlarla ama oyalanmadan çöz.

öss'den sonra hissedilenlerin içinde keşkeler amalar da oluyor. bunları sana iki kere öss ye girmiş , çoktan mezun olmuş ve çalışan bir insan olarak yazıyorum. İnsanın hayatında inişler olduğu gibi çıkışlar da oluyor. Hiç umudunu ve azmini yitirme. Herşey çok güzel olacak:))

futbol, basketbol vb. artık hangisiyle alakan varsa, sınava kadar oynama. bir tarafını sakatlarsın falan, kötü olur.

Son gece sınava çalışma filan derler ama eğerki gerçekten bir konuda eksikliğin varsa bakabilirsin. Ama çıkma ihtimali düşük konulara filan son gün kafanı yorma. Mesela formüllerden bazılarında takılmış olabilirsin aç bak. Birşey kaybetmezsin. Veya böyle etraftan basit soruları filan bul, özellikle son yılların sorularından kolay olanlarına bak, aa sınava bak diyeceksin yarında o soruların benzerleri gelecek karşına sakın korkma de kendine.


Anladığım kadarıyla ilk kez giriyorsun. Eğer sınav yerine kendin gidebilirsen kendin git. Özel araç sokup iyice trafiği mahvetme.(Eğer kalabalık bir şehirde yaşamıyorsan tabi). Mutlaka annen, baban, halan, teyzen, annenin halasının kızı falan filan sınava gireceğin yere seninle gelmek isteyecektir. Başta tavırlı ol, babam götürsün bıraksın beni de. Kimse gelmesin bak yoksa girmem sınava diye tehdit et. Evet biliyorum kesinlikle başarısızlıkla sonuçlanacak bu girişimin. Annen mutlaka gelmek isteyecektir. Kafana fazla takma. Zaten emin ol, sınava gireceğin yerde öğrenciden çok anne babalar olacaktır. Hadi herkes girsin artık okula denildiği zaman, sanki çocuk uzun bir yolculuğa çıkıyormuş gibi özellikle anneler öpüşür koklaşırlar. En son duyacağın sözler babadan gelir. "Sakin ol oğlum tamam mı, bilmediğin soruları boş bırak :)" .

Anneden gelen her türlü okunmuş pirinçtir sudur falan feşmekan hepsini at. Annedir ama bu tür şeylerden medet umması senin iyiliğini istemesinden kaynaklanır. Pirinç filan yeme sakın, kuru üzüm seversen yiyebilirsin.unutma kuru üzüm zihin açar filan ama iki kuru üzüm yiyerek bilmediğin şeyler aklına gelmez. Bunlar işin hikaye kısmıdır.

sınava girdiğinde etrafındakilere bakarak onların haline çaktırmadan gül. Orda sağ tarafında bir yerlerde bir kız olacak, böyle bitter çikolatası parça parça hale getirilerek yemek için hazırlanmış halde önünde duran, 5-6 tane kalem ve iki pet şişe suyu olan bir kız. O kızı görürsen önce benden selam söyle sonra kendi kendini motive et, şunların haline bak ya, heyacandan ölecek hepsi bunlardan bişey çıkmaz, bir kere bu sınıftan birinci ben çıkarım de.

Topuklu ayakkabı giymiş bayan hoca da olacaktır, ama sen kafana takarsan o topuklu ayakkabı senin dikkatini dağıtır, yani salona girer girmez görevlinin ayaklarına bakma, acaba topuklu mu giymiş diye. Görevliyle mutlaka iyi geçinmeye bak sınav öncesi. Çünkü sinirlenmemen lazım, ruhen çok ama çok rahat olmalısın. Sınav anında kafana hiçbir şey takılmaması lazım. Sınav kitapçıklarını verecekler, kitapçık türüne filan dikkat et. Bir de o kitapçıklar böyle sayfaları birbiriyle birleşik halde verilecek. Sakın onları ellerinle yırtayım deme böyle nüfus cüzdanını arasına sokarak kes. Artık başlayabilirsin. Bölümleri deneme sınavlarında nasıl çözdüysen o ana kadar o sırayla çöz. Değişiklik yapmaya kalkma.

Sınav bitti. Sınavdan önce annenle babana söyle (bunda kesinlikle ısrar et) çıkışta seni kesinlikle ama kesinlikle beklemesinler. Çünkü güzel de geçse kötü de geçse onların sana bakışları seni yiyip bitirebilir. Hele bir "Nasıl geçti oğlum/kızım?" diye sormaları eğer kötü geçtiyse seni kahredebilir. O yüzden sınav çıkışında seni görmesinler.Sınav bitince müthiş bir rahatlama hissi duyacaksın, hele bir de sınavın beklediğin gibi iyi geçtiyse için içine sığmayacak, Sınavdan çıkarken acaba kaçını yaptım filan gibi kafanda bir sürü soru olacak eve gelip bakmak isteyeceksin sorulara. Ama ondan önce kafana göre takıl. Sınavdan sonra yapmak istediğin mutlaka bişey olacaktır. Onu yap. Mesela günlerdir açılamadığın bir kız vardır, açıl gitsin. Belki bu zaferi kutlamak için içkiye başlayacaksındır(daha yaşın küçük) kesinlikle başlama. Ne bilim yapmak istediğin mutlaka bişeyler olacaktır o anda yap işte bişeyler.

Sınavın iyi geçtiğini düşünüyorsan, eve gidip sorulara bakabilirsin. Sorulara bakarken, cevabını hatırlayamadığın sorular olacaktır mutlaka.Onları yanlış cevap vermişsin gibi al. Yanlış değildir belki ama doğru çıkarsa daha çok sevinirsin.

İşte böyle artık sınav sonuçları açıklanana kadar hayatını yaşa gitsin. Yapmak istediğin herşeyi yap.

yoruldum.

(bkz: divxturk)

derdinizin tek çaresi ;) bundan iyisini bulamadım ben.

(bkz: emdb)

kumanda alıcısı falan olabilir mi? keşke fotografını falan koysaydınız.

ek: tweeter da olabilir belki :))

hoperlörlerin ses ayarlayıcısı. microfon var o aparatta, mesafelere göre hoperlörlerin ayarlarını yapıyor.
uyarı: eğer yeni aldıysanız izleyeceğiniz divx in altyazısında türkçe karakter sorunu mevcut mu bir test edin. dz110 kullanıcısı olarak eğer aynı sorun varsa malesef buna katlanmak zorundasınız. yüklenip update edilemiyor!!! dediğim gibi yeni aldıysanız iade edebilirsiniz. aletin başka hiçbir sorunu yok bu arada...

nasıl kırıldı ki? durduk yereyse tabii ki değiştirirler ama sizin aktif bir etkiniz olmuşsa kullanıcı hatasıdır..

teknosa. kırılmış bir mal. şansınız yok diyorum ben.

Merhaba,
Kulaklığın kırılması kullanıcı hatası sayılır diye düşünüyorum. Bence Teknosa değil, neresi olsa almaz. Teknosa zâten hiç almaz.
Kolay gelsin.

ben teknosa'dan aldığım mp3 player'ı 2 hafta sonra düşürüp ekranını ve batarya kapağını kırmıştım. götürüp olduğu gibi anlattım 10-15 dk içinde hemen değiştirdiler.

şansınızı deneyin diyorum ben.

@lancelot du lac; hiç de inandırıcı gelmedi anlattığınız. hem de kullanıcı hatası yüzünden kırılan bir şeyin 10 dk içinde yenisini vermişler he? hangi teknosa o acaba yazarsanız kırıp kırıp götürelim.

@only
ben aslında sabancı holding yönetim kurulundayım. böyle siteleri gezip "inandırıcı gelmeyen" reklamlar yapıyorum. sen kırılan bir şeyini satıcıya götürdüğünde de böyle dangul dungul konuşuyorsan sana inandırıcı gelmemesi normal. ben de olsam dükkanımdan kovardım senin gibisini.

duyuru sahibi arkadaş için söyleyeyim; anlattığım olay gerçektir. çoğu kişi şikayetçi olsa da ben teknosa'da hiç mağdur olmadım. bulunduğum şehirde alternatifleri bile olmamasına rağmen gayet ilgililer müşterilere karşı. siz gidip derdinizi insan gibi anlatınca insan gibi muamele görüyorsunuz.

kpss genel kültür kitaplarından çalışın. kpss'deki sorularla çok yakın oluyor bildiğim kadarıyla.

ekolhoca.com diye bir şey var ama bilemedim.

incik boncuk diyosun da o kadar da abartmıyolar ya. ben de senin gibi düşünüp konu anlatımana kasayım demiştim sonra da ehhh demiştim, çok yorucaktı beni öylesi. sınav'ındı galiba içinde 60 tane tarih2 testi olan bi kitap vardı. onu çözmüştüm çok faydalı oldu. sorabilecekleri bir iki orijinal soru dışında muhakkak çözdüklerin gibi gelir.

yine de sen bilirsin ama internetten uzak dur, faydalı olacağını düşünmüyorum ben. dediğim gibi sos2nin sorular kısa zaten, çöz cevaba bak, öyle öyle yerleşir aklına.

KesinLikLe hayır deniLemez ve evette. yani aLdığınız cevap hiç bir zaman doyurucu olmayabilir sizin için. bir kere o müdehaleyi yaptıysanız sizin ifadenizi alacaklar demektir bu demek oluyordur ki kazazedeyi nasıl gördüğünüzden başlayarak neden müdehale ettiğinizden, nasıl müdehale edileceğini nerden bildiğinizden, ne şekilde müdehale ettiğinizden buna nasıl karar verdiğinizden daha bir çok yerden soruları açıklamak zorunda kalacaksınız demektir. zaten ki otopside neler olduğu anlaşılacaktır ama 1.000.000'da bir de olsa şuçsuz iken suçlu duruma düşebileceğinizi bilin. süpheler üzerinizde toplanıyor ise ve yanlış müdehale yaptıysanız.

yani adamın kalbi çalışıyorken basınç uygulayıp kalbin çalışmasını engellediyseniz örneğin kalp masajı yapacağım diye. merak etmeyin ki iyi niyetle mi kötü niyetle mi yaptığınızı anLamaLarı uzun sürmez eğer bir profesyonel değilseniz tabi.

Yani diyeceğim o ki; Eğer ilkyardım biLginiz varsa ve ne yaptığınızdan eminseniz ve acil durum gerektirdiğine sonuna kadar bütün kontrolleri yaptıktan sonra hala inanıyorsanız ilkyardımda bulununuz. yoksa 112 arayıp iLkyardım konusunda size yapılacak yönlendirmeler ile yardımda bulunun. Örneğin;

-YaraLının şuuru yerinde mi? Nabzı var mı?
- şuur yerinde değil. nabız yok.
- kalp masajı yapabilir misiniz?
- bilmiyorum.
- yaralıyı sert bir zemine yatırın. ve sağ elinizi sol elinizin üstüne koyup yaralının kaLbinin oLduğunu düşündüğünüz noktaya dikey ve 3 cm çökertecek kadar ve 3 saniye 4-5 kez uyguLayın.
- tamam.
- eğer haLa kaLp çaLışmaya başLamadıysa suni solunum yapın.

gibi.

ben ilkyardim dersi alirken bu konuya deginmisti hoca kiyisindan.

eger yetkili ilkyardimciysan (ilkyardimci kimligin bulunuyorsa) 112 gelene kadar yapabilirsin mudaheleyi, tabi karsinin da bilinci aciksa rizasini almak sartiyla.

eger kazazede kaybedilirse bunun ilkyardimciya hic bir cezasi yok. kendisi bizzat kaybettigi icin anlatmisti. doktor da "yapabileceginiz baska bi sey yoktu zaten" demis.

ilkyardım uygulayabilmek için "ilkyardımcı kimliği" olması gerekmiyor. eğer yapman gerekeni yapmışsan her hangi bir sorun çıkmaz.

ama sadece bacağı kırılmış adamı, cpr yapacağım diye öldürürsen sorun çıkabilir. tabi böyle bir durumda otopside falan ölüme, senin sebebiyet verdiğin belli olursa.

kirada oturman bisiyi degistirmez, soncuta kontrantın var dogrumudur? apartman görevlisinin, apartmanın güvenligininde sorumlu olmak gibi bir anlasması iş akdinde varsa, apartmanda toplantı yapılır, zabıt tutulur, imza toplanır attırabilirsiniz. lakin iş akdinde böyle bir ''güvenlik'' anlasması yoksa, zor biraz. polisin bilgisi varsa,ki üc eve girilmis, olay yeri inceleme parmak izi alması gerekir. hırsız bir sekilde yakalanır. ama tavsiyem, kapıcının kulagını cekip biraz daha duyarlı olmasını saglamanız. uyarı falan, maaşından kesinti yolu gibi yaptırıma gidebilir. ekmegiyle oynamamanızı tavsiye ederim. gecmis olsun.

bizim apartmanda aidatı vermeyen birine dava açılmıştı bir ara yanlış hatırlamıyorsam ama apartmanın beleş çalıştırabileceği bir avukat vardı apartmanda, eğer ciddi ve kalabalık bir sitede oturuyorsanız ki öyle görünüyor, sizden o parayı mutlaka almaya çalışacaklardır.

Aidatı vermeme gibi bir yola başvuramazsınız. Hukuki olarak bu mümkün değil. Ancak başka ve sizi daha fazla tatmin edebilecek yollar var. Örnekse tazminat davası açmak. Görevlinin işten çıkarılmasını sağlamak. Yalnız mutlaka kapıcı veya güvenliğin ihmali bulunduğunu tespit ettirin. Kontrol yapmadığının ispatlanması yeterlidir. Eğer o kişi işini hakkıyla yapmadıysa bu yüzden siz veya diğer kişiler öldürülebilirlerdi de. O yüzden "ekmeğiyle oynamayın" ifadesi yanlış.

aidat vermenin, kapıcıyı beğenmemekle veya kirada oturmakla bir ilgisi yok. ödemezseniz hukuki yollarla ve masraflar (avukat, noter, mahkeme, yasal faiz vb) eklenerek alırlar. şu an oturduğum apartmandan, 2 yıl önce, 1 yıllık aidat takıp taşınan kiracı taksitlerle ödüyor borcunu.

ayrıca kapıcı için özel bir iş akdi imzalanmamış (yani piyasada satılan sözleşme imzalanmışsa) güvenliği sağlama veya kontrol gibi bir görevi yok. 8 saatlik iş günü var ve bu süre sonunda mesaisi biter. bu 8 saatlik mesai de gün içine yayılır. sözün özü hırsızın girdiği saatler için adam mesaim değildi diyebilir.

Aynı şey bizim de başımıza geldi ama inanın uğraşılmıyor. Kapıcının ekmek dağıtma saatinde soydular iki daireyi hem de 2 gün arayla. kapıcı belki de görüyor ama post pahalı. adamlarda bıçak falan oluyor kolay değil öyle. hemen polisi aramaları lazım ama kapıcının yeri yurdu belli. polisi arasa adamı yakalasalar ne olacak? sonra çıkıp akşamı kapıcıyı deşecek.

www.printablepaper.net şurdan belki bulursunuz aradığınız şablonu. pdf'ten çıktı alırsınız.

@kobuzchu kiz
teşekkür ederim ama benim hali hazırda şablonum var zaten kağıtta basılı halde. ben bunu word'e aktarmak istiyorum. işyerlerinin fatura falan bastığı gibi yazdırıken kağıttaki şablon çıkmasın sadece sonradan yaptığım çizimler basılsın istiyorum.

yanlış anlamışım ki ben...
şablonu arkaplan yapıp, word'un neresinde olacaksa çizim, çiziniz, yazınız... dosyayı yazıcıya göndermeden hemen önce arkaplanı tekrar beyaz yapınız. olmaz mı?

@kobuzchu kiz
evet gayet mantıklı. benim de aklıma ilk bunu yapmak gelmişti ama kesin bir çözümü yok mudur bunun diye sorayım dedim. yine de çok teşekkür ederim.

watermark secenegi ile yaparsınız.

aynı dert benimkinde de var bir süredir. sadece office programlarında oluyo. seçilileri del'le silebiliyorum ancak

aynı dertten ben de muzdaripim. hata falan vermiyor hiç ama bir başlığın açılması 30 sn kadar sürüyor. yalnız sözlük açıkken bile durum böyle.

kimse şikayet etmeyince sorun bende sandım. böyle ara ara birileri haber salsın ki millet kendinden şüphelenmesin benim gibi. teşekkürler.

kimse $ikayet etmedi diye bir $ey yok. daha once duyuruya cok yazildi aslinda. :)

kaamos'tan aldigim bilgiye dayanarak moderayon ayni anda bir kac baslik tasiyinca sozluk baya bir zorlaniyormus. duzelir yakinda.

abi bu geniş açı objektifle çekilmiş. hatta hatta daha geniş olan balık gözü objektifle.

Lens oldugunu anladim, en azindan kavis gozukebilir mi diyorum, baska sorularim da var gordugunuz gibi :)

uçakla giderken bile anlaşılamadığına göre buradan hiç anlaşılmaz.

uçakatan bile gözükmüyor.
balık gözüyle oturduğun 5. kattan çek yine görürsün o kavisi.

sanırım atmosferden çıkmak gerekiyordur bunun için. hatta dünyanın yüzölçümünü göz önüne alırsak daha da yükselmek.

Yapmayın; uçaktan anlaşılıyor yamuk olduğu dünyanın yâhu:) Samsun'dan İstanbul'a dönerken gördüm ben, vallahi...

Hayır üzerinde yazmayacak fakat sandık başkanı zaten sizi yönlendirecek. Pusulalar zarf ile birlikte verileceğinden karışma gibi bir olasılık yok.

hepsini aynı anda vermeyecekler zaten. il, ilçe ve muhtarlık için ayrı ayrı verilecek. üç kez kabine girilecek yani

valla ne ilgisi var o olaylarla bilmiyorum ama sözlükte ne kadar "kendine hayrı olmayan" adam olduğunu görmemi sağladı. sağ-sol, ya da siyaset hakkında yazmıyorum şu anda. (2 sine de inanmıyorum zira) adamlar birisi bi kazada öldü diye zil takıp oynuycaklar nerdeyse. bu nasıl bir insanlık. (yine söylüyorum sağ-sol siyaset değil derdim) atıyorum o helikopter kübada düşmüş olsun içinde de chavezle castro olsun. ve onlar gibi düşünmeyen insanlar "valla üzülmedim" dese? o zaman onlar faşist olur di mi? tek kızdığım nokta bu ikiyüzlülük işte. yoksa ne o düşen helikopterdeki adamlar gibi düşünüyorum ne de ona sövenler gibi. bu bi düşünce meselesi değil zaten. insanlık meselesi. daha basite indirgeyerek anlatayım;
birileri fokları yunusları öldürüyolar ve her "insan" üzülüyor bu manzarayı görünce öyle değil mi? hiç bi insanın "yunuslar da küçük balıkları yiyorlar bence çok zalimce bişi bu o yüzden ölmelerine üzülemedim" dediğini duydunuz mu? kendinizi o adamın çocuğu, akrabası, arkadaşı vs. yerine koyun ve hasbel kader sözlükte yazar olduğunu ya da sözlük okuduğunu düşünün. ne hissedersiniz? yüzlerce insan sizin sevdiğiniz (insan olarak sevdiğiniz s.kym poltkayı siyaseti ideolojiyi) birisi öldü diye nerdeyse havai fişek patlatcak kına bulsa yakcak. bu sizi öfkelendirmez mi? hadi onu geçtim bunları okuyan o ideolojideki insanlar diş bilemez mi sizin gibi düşünenlere? ve bu bizi o eski istemediğimiz günlere bi adım daha yaklaştırmaz mı?

muhsin yazıcıoğlu'nun maraş katliamı ile olan kesin bir ilişkisi yoktur. ancak 12 eylül öncesi nerede bir solcu ya da alevi katliamı, suikastı varsa muhsin yazıcığlu bunun planlayıcılarından ve bazen uygulayıcılarından birisi olmuştur. ha ispatla derseniz elbette ispatlayamam.

@rentts

şunu okumanı rica ediyorum senden. olaya sınıfsal değil de hümanist bakış açısıyla baktığın için görüşlerinde bir değişiklik olmayacak büyük ihtimalle ama en azından bir şeyler anlatabilir sana.

(bkz: #15856002)

ben burda kimseyi yargılamıyorum ya da savunmuyorum. ama duyduğum kadarıyla adam 7,5 sene içerde kalmış ama suçu ispatlanmamış. yani adamı "suçsuz" yere 7.5 yıl yatırmışlar. burda suçsuza dikkat çekmek istiyorum belki bir suçu vardı da ispatı yoktu olabilir.
ayrıca yunuslarla foklarla yaptığım şey de kıyaslama değil benzetme idi. nerde kaldı birinin "suçsuzluğu kanıtlanana kadar masum" olma ilkesi. bu değil mi modern hukukun ve de mantığın doğru yolu? hala kimseyi savunmuyorum yapmış da olabilir o denilenleri yapmamış da. insanlıktır benim derdim.

@rentts
"suçsuzluğu kanıtlanana kadar masum" olma ilkesi hukuk sistemi güvenilir olduğunda mevcuttur. 7 kişi telle boğulup öldürülüyor, öldürülenler malum şahsın aracıyla bir tarlaya atılıyor ve bu durum gazetelerde bile açık açık yazıyorsa; her türlü katliamda bu adamın 1. derecede adı geçiyorsa; bu adam, katillerle arkadaşlığından/yoldaşlığından övgüyle bahsedebiliyorsa; bütün bunlara rağmen ceza almıyorsa sorun bu adamı yargılayan işbirlikçilerindedir. ha sen dersen ki "ben holding basınını takip ediyorum, orda hiç böyle olaylardan bahsedilmiyor" o da senin cahilliğin olur. kaldı ki kafadan "bilmiyorum" yazmışsın. e bilmiyorsan sus da...

kusura bakmayın ama bu adam yüzünden yüzlerce kez canım yanmışsa "turrrup sıkarım" o insanlığa. insanlık, insanlıktan anlayan içindir.


@want2die
"sol iktidar"dan kastın chp iktidarıysa sivas katliamı sırasında kılını kıpırdatmayan shp'yi, deniz gezmiş'ler asılırken karşı imza bile vermeyen chp'yi hatırlatırım.

@lanc...
kafadan bilmiyorum yazdım evet ama eminim sen herşeyi gözünle görüp, orda yaşamışsındır. senin ve diğer kafa şeyapan solcu zırvaları söyleyenler de eminim çok tarafsız kitaplardan, belgesellerden öğrenmiştir olayı.
"her türlü katliamda bu adamın 1. derecede adı geçiyorsa;" ergenekon iddianamesinde de uğur dündar ın adı geçiyor ona bakarsak o yüzden beni tatmin etmiyor böyle söylemler.
"ha sen dersen ki "ben holding basınını takip ediyorum, orda hiç böyle olaylardan bahsedilmiyor" o da senin cahilliğin olur. kaldı ki kafadan "bilmiyorum" yazmışsın. e bilmiyorsan sus da..." bilmiyorsam susmuyorum bu 1.
dünya görüşümü de "holding basınına" -artık her ne demek istediysen- ya da mainstream medyaya diyim ben sanırım kastettiğin şey bu, endekslemiyecek kadar bu işin eğitimini aldım. o yönden de telaşlanacak bişi yok.
kısacası (hala sağ veya solla işim olmadığını belirterek hatta 2 sine de küfredebilirim) ortada bi x adamı var. bi zamanlar "suçlanmış" suçu ispat edilmemiş. bunu değiştirebilecek bi kanıt google da bulunabilse idi zaten çoktan yargılanır ve suçlu bulunurdu (istediğiniz kadar yargı bozuk, hukuk fena diyin bence böyle) bu savımı deniz gezmiş olsa da muhsin yazıcıoğlu olsa da savunuyorum. ama hala buraya "ideolojik" cevaplar yazılıyor.
@want2die
"muhsin yazıcuoğlu da sürekli "olaydı" diye katliamı yalanlamış." sen katliam demişsin o dememiş diye suçlu mu oluyor? "ermeni katliamı" "ermeni soykırımı" diyor ermeniler mesela. ama bizim hükümet demiyor. o zaman suçludur hükümet demek kadar mantıksız bir önerme bence.
" muhsin yazıcıoğlu'nun neyini sevelim? şu an bir sol iktidar gelsin bu "belki de suçsuzdu, belki hepsi birer melekti" dediğin adamlar yine başlayacak katliama."
kimseye kimseyi sevmesini söylemedim. zaten çok saçma olurdu öyle bişi yapsam. hiçbirine melek de demedim, şeytan da demedim. türkiye de başa gelebilecek bir sol olduğuna da inanmıyorum. bırak başa gelebileceği adam gibi sol yok zaten.
bırak bir insanı bi hayvanın bile ölmesine sevinmem ben. demek istediğim bu.

(bkz: ökkeş kenger)

sözlükte yazanlara göre maraş katliamını planlayanlardan birisi.. ancak ne hikmetse, davanın bir numaralı sanığı olmasına rağmen hukuken ceza almıyor..(burada kollandığını görmek için tarafsız bir bakış açısının yeterli olduğunu düşünüyorum) daha sonra da muhsin yazıcıoğlu'nun başkanı olduğu partinin başkan yardımcısı oluyor..

benim buradaki kişisel fikrim(kimseyi bağlamamakla birlikte) yazıcıoğlu'nun bu tip olaylarda (yakın zamanda hrant dink'in öldürülmesi) bir şekilde olaydakilerle yakınlığının bulunması ya da sonrasında bu kişileri partisi vasıtası ile kollaması hatta meclise taşımasının toplum vicdanında kabul görmediği hatta bu tip olaylara karışanların bu tarz siyaset yapan insanlar tarafından yüreklendirilmesi nedeniyle bu gibi olaylarda dolaylı da olsa paylarının olmasıdır.. işte bu nedenle bugün kendisi hakkındaki başlığın devamında hakkını helal etmeyen, iyi oldu diyen, cezasını çekmeden kurtuldu diyen insanlar bulunmaktadır.. bu insanların ailelerin, yakınlarının, arkadaşlarının canı yanmış, varlıkları tehdit edilmiş ve halen daha siz farkında olmasanız da tehdit edilmektedir(bu ülkede yaşayan her azınlık/güçsüz için bu böyledir)..

bizim tarih derslerimizde halen daha memlüklülerden, bizanslıların kızlarıyla evlenmekten bahsedilir ama yakın tarihte olmuş katliamlardan, insanların birbirlerini kesme potansiyellerinden, ülkece yaptığımız yanlışlardan, darbelerden bahsedilmez.. size tavsiyem benim gibi olaylar hakkında bir fikriniz yoksa(düne kadar maraş katliamının tam olarak ne olduğunu bilmiyordum) şu linkteki belgeseli ve buna benzer diğer katliamlarla ilgili gösterilmiş belgeselleri yeniden izlemeniz..

video.google.com

rentts yazdıklarına değil ama bakış açına ve tarafsızlığına katılıyorum. bende konularla alakasızım ama sana karşı ayar vermeye çalışanlar kesinlikle militanca yaklaşmış ve sırf bu militanlık benim tarafsızlığımı engellemeye itiyor.

@ayheytmayselfenvanttuday;
ben o belgeseli izleyim diye açtım daha sen burda lin vermeden ama daha ilk bakışta taraflı olduğu belli neden dersen. solplatform.org yazısına dikkatini çekerim. (ilk saniyelerdeki özgür açılım yazısını da görünce direk kapattım zaten) ben sağ-sol kavgası olmuş bir olay hakkındaki bi belgeselin bu konunun taraflarından biri tarafından yapılmasına karşıyım ve böyle bişey ne kadar doğru olursa olsun benim için izlenmeye değmez. çünkü o ne kadar doğru olursa olsun benim aklımda bi soru işareti olacak "ulan acaba bu adamlar abartıyor mu?" diye. daha önce belgesel de çekmiş birisi olarak, ayrıca bu konuda eğitim almış birisi olarak bir buçuk saatimi aslında belgesel olmayan bir belgesele harcıyamam. eğer bu belgeseli yapanlar konuyla tamamen alakasız adamlar olsa (atıyorum fiji adalarından gelen bi ekip çekmiş olsa), olaya tamamen hakim olacak kadar 2 tarafla da görüşmüş olmuş olsalar, araştırmalarını hakkıyla yapmış olsalar onu izlerim işte.(www.radikal.com.tr burda da karşı taraf suçlu gösterilmiş mesela.) ermeni soykırımı hakkında türklerin belgesel yapmasını nasıl uluslararsı kamuoyunda kimse s.klemediyse, ben de aynı tepkiyi bu ve benzeri belgesellere gösteririm.(tekrar ifade edeyim aynı şekilde sağcıların bu konuda yaptığı bi belgesel de benim gözümde 5 para etmez) inanın amacım aksine inandırmak olursa, çekeceğim bi belgeselle aksine çoğu kişiyi ikna edebilirim. ama işte o zaman benim yaptığım belgesel değil, hitlerin zamanında yaptırdığı propaganda filmlerine günümüzden bir örnek olur. (o belgeselin içeriğinin % kaçının doğru olduğu zerre umrumda değil bunu bi daha söylüyorum)
"benim buradaki kişisel fikrim(kimseyi bağlamamakla birlikte) yazıcıoğlu'nun bu tip olaylarda (yakın zamanda hrant dink'in öldürülmesi) bir şekilde olaydakilerle yakınlığının bulunması ya da sonrasında bu kişileri partisi vasıtası ile kollaması hatta meclise taşımasının toplum vicdanında kabul görmediği hatta bu tip olaylara karışanların bu tarz siyaset yapan insanlar tarafından yüreklendirilmesi nedeniyle bu gibi olaylarda dolaylı da olsa paylarının olmasıdır." bu cümlelerde ben yine ve üzülerek söylüyorum ki hiç bir ispat yok, hiç bir dayanak yok. erhan tuncel miydi neydi o adam yakalanınca bbp yle ilgili laflar etti. muhsin yazıcıoğlu'na selam gönderdi vs. peki bu bize neyi kanıtlar. objektif olarak bakacak olursanız (siyasi görüşünüzü kenara bırakıp yani) adamın bbp ye sempati duyduğunu kanıtlar en fazla. tekrar söyleyim amacım burda siyaset tartışmak değil aksine insanların siyasi ideolojilerini bi kenara bırakıp, yani biraz daha insan olmaya yakın olmak demektir bu benim gözümde, olaylara bakmasını sağlamak istemem.
çoğumuz zeitgeist ı izlemiştir değil mi? ben de izledim 2 bölümünü de. konuyu buraya getirmemin sebebi ordaki şeyleri burda tekrarlamak değil. sadece benim aklımda kalan şu kırıntılar oldu, adam (sanırım bilim adamıydı) herşeyi anlattı dünyayı teknoloji kurtaracak vs dedi ama, bunu yapabilmenin esas temelinin sevgi olduğunu söyledi ya bi an "hadi canım ya" dedim ama düşündüm. hakkaten öyle. birbirimizi sınıflandırarak (bunu ben de yapıyorum en basitinden karşıdan gelen kız-erkek herneyse kıyafetlerinden emo, punk, metalci, rapci, kıro vs diye sınıflandırıyorum yani evet yaftalıyorum. zaman gazetesiyle alakam yok nurcu da değilim ) ütopik ama keşke insanlar birbirine karşı daha anlayışlı ve sevgi dolu olsa. (polyanna mode on bu arada) yani nefret dolu olmasak bu kadar herşey daha güzel olur. belki o zaman herşeyi bi kenara bırakıp, bi canlının öldüğüne sevinmezdik en azından.
(maraş olayları mı katliamı mı nedir bilemediğim o olaylarda ölenler için de, muhsin yazıcıoğlu için de üzüldüm. keşke hiçbiri ölmeseydi. keşke hepsi aramızda olsaydı. umarım gerçek suçlular er ya da geç adalet karşısına çıkar ve cezaları ne ise çekerler.)

izlemediğin bir şey için yorum yapmamalısın.. önyargı işte tam da budur.. hemen kapattığını söylemişsin, ilk bir iki saniyesinde belgeselin amacı, neden yayınlandığı vs yazıyor, onları görsen yine izlemeye devam ederdin diyorum.. bu yayında sadece bir tarafın yaşadıkları anlatılmıyor, iki tarafın + askerlerin + hükümetin yaşadıkları da tanıklarca(burası önemli, içlerinde bu olay nedeniyle hapiste yatanlar, olayları engellemeye çalışanlar vs de var)anlatılıyor.. hiç ispat ve dayanak olmamasından bahsetmişsin, sanırım bu ülkedeki hukuk sistemine ve adalete gözün kapalı inananlardansın, üzgünüm ama bu topraklarda yok öyle bir şey, böyle devam ederse uzun zaman da olmayacak.. bu belgeselin sonlarına doğru bu katliamı yaşayanların devletçe gözaltına alınıp işkencelerden geçirildiği, bazılarının bu işkenceler esnasında öldüğü, kalanların da "evet biz planladık" diye bir ifade imzalamaya zorlandığını, daha sonra nokta dergisinde ipek çalışlara bu işkenceyi yapan polislerden birinin itirafları sonucu bu insanların serbest kaldığını anlayabilirsin..

@want2die
bi torba yazı yazdım boşuna yazmışım. senin ülkü ocağından çıkmış kendini mafya sanan elemanlardan hiç bi farkın yok tarzınla, yazdıklarınla. "benm dediğim doğru gerisin, s.kerim aq" mealinde bişiler yazmışsın. ayrıca gerçek hayatta yüzüne böyle küfürler edemeyeceğin insanlara burdan (yani bana) burdan küfür edebiliyor olman büyük şans. ağzından salyalar saçıyosun resmen.
@ayheytmayselfenvanttudaysen
dostum sana bi ton yazı yazdım belgeselin nası olması gerektiği ile ilgili. sen de ya okumadın ya da okuduysan da anlamamdın. sana link de verdim trt de belgesel yapmış orda da sağcıları tutmuşlar diye.
tekrar etmiycem zira kusura bakmayın ama ikiniz de ideolojilerinizi bi kenara bırakıp adam gibi 2 çift laf edemiyosunuz. savunduğunuz şeylere inanmayan birisi olunca ağzınızı bozuyosunuz. (bu söz want2die a) brawo. ancak küfret. devam et. eminim az çok okumuş bi adamsındır ama okumuşunuz böyleyse okumamışınız nasıl olur çok merak ediyorum. seni burdan takip ettiğim kadarıyla aklı başında biri gibi gözüktüğün için zahmet edip de bişiler yazmıştım ama gereksizmiş. hatta bu cevap bile gereksizmiş ama yazdım buraya kadar. sana selametle arkadaş. bi daha muhattap olmamamn dileğiyle.
(burda yazdıklarını lütfen sakla nihalatsız.org da moderatör olarak alınabilirsin burd gösterdiğin performansla. içerik olarak değilse bile tarz olarak tam da oraya yakışıyor yazdıkların. eminim seni çok seveceklerdir.)

bir dolu şey yazdım, logout oldu hepsi gitti..

özeti neydi, ben bir ideolojiyi savunmuyorum, insanların yaşam hakkı ve eşit olmalarına inanıyorum hepsi bu.. fijiden bir ekibin çekeceği belgeseli beklemek yerine, bulabildiğiniz kaynaklardan olayları inceleyin ve kendi fikrinizi kendiniz oluşturun demeye çalışmıştım, ölen insanların yakınları yerine, öldüren insanları karşılık olarak koymak saçma vs demiştim.. izlemekten imtina ettiğiniz belgeselde insanlar olayların sebebini kendilerini kesen komşularına bağlamıyorlar bunu da spoil edeyim..

ek olarak da bir adet yazı koymuştum, can dündar tarafından yazılan, milliyette yayınlanmış(link koyunca bakmıyorsunuz, bari bunu okuyun):

11 Temmuz 1978 Salı... Ankara Gaziosmanpaşa, Karagöz Sokak...
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi kürsüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Bedrettin Cömert, eşi Maria ile 8.45'te evden çıktı, arabasına bindi.
Karşıdaki kırmızı Simca'da 3 kişi bekliyordu. Takibe giriştiler.
Köşede Cömert'lerin arabasına yaklaşıp ateş ettiler.
Eşi ağır yaralandı.
Cömert orada öldü.

* * *

Samsun'da yoksul bir köyde doğmuştu Bedrettin Cömert...
İki kardeşlerdi.
Küçüğü Faruk askerliği, o sanatı seçmişti.
Varlık'a şiirler, TİP'in organı Genç Öncü'ye yazılar yazıyordu..
Hacettepe'de ülkücüler, öğretim üyelerine tabut resimli tehditler gönderince kurulan soruşturma komisyonuna atanmış, ama "can güvenliği olmadığı" gerekçesiyle kabul etmemişti.
Cenazesinde 20 bin kişi "Ülkü ocakları kapatılsın" diye haykırdı.
Uğur Mumcu ardından şöyle yazdı:
"İlerici, devrimci, namuslu, kendi halinde, sessiz, çalımsız, gösterişsiz bir aydındı Cömert... Böyle insana nasıl kıyılır? (..) Bu kan seline basa basa, bu kurbanların cesetlerini çiğneye çiğneye iktidar olmak isteyenler varsa Allah kahretsin onları!..


* * *

30 Mart 1979'da Avrupa Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu'nun eski başkanı Lokman Kondakçı, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e "Bedrettin Cömert olayında emri, dönemin ÜGD Başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun verdiğini, onun üzerinde de Ramiz Ongun'un yer aldığını" söyledi.
Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, cinayetin azmettiricisi sıfatıyla Abdullah Çatlı hakkında tutuklama kararı çıkardı.
Silahların Ankara'da pek çok cinayette kullanıldığı anlaşıldı. Polis, 3 saldırganı belirledi:
Rıfat Yıldırım, Üzeyir Bayraklı ve "Ahmet" kod adlı bir ülkücü...
İlk ikisi, zaten cinayetten aranıyordu. Almanya'ya kaçmışlardı.
Artık bulunamazlar sanılırken 1985'te Almanya'da 1,5 kilo eroinle yakalanıp uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandılar. Ama idamla yargılanacakları için Türkiye'ye iade edilmeyip serbest bırakıldılar.
Rıfat Yıldırım'ın Frankfurt'ta açtığı gece kulübü Skala, Çakıcı dahil Türk mafyasının buluşma yeri haline geldi.
Yıldırım, 2002'de Türkiye'ye iade edildi. Cömert davasında "delil yetersizliği"nden beraat etti.
Üzeyir Bayraklı 1992'de öldürüldü.
Cenazesinde tanıdık 2 yüz vardı:
Abdullah Çatlı ve muhsin yazıcıoğlu...

* * *

Uğur Mumcu'ya göre "Rıfat Yıldırım'a da, Ağca'ya da sahte pasaport sağlayanlar aynı kişiler"di; "Devlette işbirliği yapanlar var"dı.
Ağca, Nevşehir'den sahte pasaport aldığı yıllarda İbrahim Şahin orada emniyet görevlisiydi.
Şahin, daha sonra Özel Tim başkanlığına kadar yükselecek, Susurluk skandalından mahkûm olacak ve geçirdiği kazadan sonra "Hafızamı kaybettim, hatırlamıyorum" diyecekti.

* * *

Aradan yıllar geçti.
Yazıcıoğlu BBP lideri oldu. Şahin polis şefi, Ongun MHP genel başkan adayı, Kondakçı DYP il başkanı...
Bedrettin Cömert öldürüldüğünde 22 yaşında bir kurmay subay olan kardeşi Faruk ise büyüdü ve önceki gün Hava Kuvvetleri Komutanı oldu.
Şimdi belki protokol sıralarında karşılaşırlar, Yazıcıoğlu'yla, Şahin'le, Ongun'la, Kondakçı'yla...
Hatta yarın belki Çakıcı'yla, Rıfat Yıldırım'la...
Birlikte hafıza tazelerler.

* * *

Neyse boş verin bunları; gündeme bakalım.
Sizce hangisi yanlış hatırlıyor:
Deniz Baykal mı, Bülent Ersoy mu?





Bir de demişsin ki;

>>birileri fokları yunusları öldürüyolar ve her "insan" üzülüyor bu manzarayı görünce >>öyle değil mi? hiç bi insanın "yunuslar da küçük balıkları yiyorlar bence çok zalimce >>bişi bu o yüzden ölmelerine üzülemedim" dediğini duydunuz mu? .

Benzerini duyduk. Hrant Dink öldürüldüğünde katille devlet görevlileri fotoğraf çektirme yarışına girmedi mi? Yanlış mı gördük biz? Bundan önce yargılandığı davada bilirkişi raporu aksini iddia etmesine rağmen verilen kararda suçlu olduğu söylenmedi mi?
Hala gerçekten bu devletin her vatandaşına eşit mi davrandığını düşünüyorsun? Bugün halen devam eden ergenekon ne o zaman? Susurluk ne? Kabul etmek zor olabilir, bizler bu şekilde büyütülmedik, öğrenmedik çünkü..

@ayheytmayselfenvanttuday
öncelikle çok teşekkür ediyorum zahmet edip bu yazıyı yazdığın için. en azından kendi fikrini karşındakinden farklı da olsa, saygılı bi şekilde açıklamaya çalışmışsın. bu olayları ya da katliamı bilmemem benim eksikliğim evet. bunu zaten en başta kabul ettim. bu eksikliğimi kapatmaya çalışcam zaten. (önemli olan eksikliğinin farkında olmaktır zaten bence) kimin doğru söylediği (yani sağcılar mı solcular mı) o kadar da önemli değil. önemli olan doğruyu öğrenmek. eğer doğru sizin dediğiniz şekildeyse eyvallah. değilse de eyvallah. benim için bu konudaki tek sorun ortada belli bi suç varsa suçluların cezasını çekmesi gerektiğidir. belki o da (muhsin yazıcıoğlu da) o suçlulardan biridir. bunlar olasılıklar şu an benim için.(tarafsız ve etik kaynaklardan edinmeye çalışıcam bilgilerimi)
tekrar teşekkür ediyorum soğuk kanlı ve saygılı bir şekilde cevap verdiğin için.(gerçi çok saçma olması gerektiği şekilde olan bir şey için teşekkür etmek)ama bu konuda aksiyle karşılaşınca teşekkürü bir borç bildim.

ben doğrusu budur demiyorum, yaşamadım, birebir tanık olmadım, dolayısıyla yaptığım çıkarımlar kendi okumalarımdan, araştırmalarımdan kaynaklanmakta.. dediğim gibi bir hafta öncesine kadar maraş katliamının ne olduğunu dahi bilmiyordum, ben de son olay üzerine araştırıp, bir kaç şey izledim.. want2die'ın verdiği tepki belki biraz fazla geliyor ama burada kendi üzerinde yaşadığı baskıyı, acıları bilmeden, empati yapmadan anlamak da yeterince zor.. dolayısıyla biraz daha sakin davranmak lazım bu tip şeylerde.. sonuçta kimsenin fikri zorla değişmez.. muhsin yazıcıoğlu da artık aramızda değil, hayatta herkes kendi doğrularının peşinden gitmeye çalışıyor, belki kendisine düşman olan çoktu ancak seveni de yeterince fazla..

daha özgür, insanların birbirlerini kesmediği bir ülke diliyoruz sanırım hepimiz.. iyi geceler, seçim sonuçları da hayırlı olsun..

@ayheytmayselfenvanttuday
kimseyi bişeye ikna etmeye çalışmadım burda yazdıklarımla zaten. en ufak bi yerinde bile yazdıklarımın böyle bişi savunmadım. aksine benim fikrim değiştirilmeye çalışıldı.(bunu olumsuz olarak söylemiyorum sadece durum tespiti) want2die da ne yaşamış olursa olsun, bu yaşadıklarıyla alakası olmayan birisine küfredemez, hakaret edemez, aşağılayamaz. burda yazılanlar kağıt üzerine dökülürse kanun önünde de suçludur, mantıken de suçludur. bazı insanlar kendileriyle aynı şekilde düşünmeyenlere tahammül edemiyorlar ve adeta klavye ishali olmuş gibi yazılar yazıyorlar. aşırı dincilerden, faşistlerden, aşırı milliyetçilerden benim gözümde hiç bi farkı kalmadı. kısaca kendisi "fanatik"leşmiş. #664033 neyse daha fazla yazmaya değmez.
son olarak tabi ki kimse kimseyi kesmesin, herkes birbirinin fikirlerine tahammül edebilsin, kendi görmek istediği saygıyı başkalarına da göstersin. farklı sesleri tıkamak yerine arada sırada kulak vermek gerektiğini öğrensin. amerikayı bi çok konuda beğenmem ama adamlar fikirlerini (en uç noktalarda da olsa) özgürce söyleyebiliyorlar ya işte o konuda örnek alınabilir bence.(amerika hayranı falan değilim ama iyi gördüğüm bi tarafları varsa o da bu işte)

@rentts
sen en iyisi bizim gibi solcuların "kafa şey yapan zırvaları"nı bırak, katliama "sağ-sol kavgası" diyerek devam et. işin eğitimini aldım diyosun ama burda tartıştığın konu hakkında soru soracak kadar bile bilgin olmadığı aşikar.

ayrıca madem solcu ya da sağcı olmayınca ikisine de küfredilebiliyor, ben de senin gibi tiki/cahil/"düşünme yoksunu"/"okuma ve araştırma özürlü" -artık sen hangisini uygun görürsen- birine ma-aile "sevgilerimi" sunuyorum.

son olarak bir büyüğün olarak (büyüğün olduğumu düşünce tarzından ve üslubundan çıkardım.) tavsiyem biraz okuyup araştırmadan, bilgi sahibi olmadığın konularda yorum yapmaman. ayrıca insanların ideolojilerinden bahsederken "kafa şey yapan solcu zırvaları" türü embesilvari tanımlar yapmaman. gerçek hayatta yapabildiğini sanmıyorum. yoksa birileri çoktan biber sürerdi ağzına.

@lancelot du lac
olaya ne kadar taraflı yaklaştığın belli dostum. adam bana küfrü basmış ona eyvallah çekmişsin ben kafa şey yapan solcu zırvaları diyince tiki, miki, falan olmuşum. evet benim için böyle karşısındakinin düşüncesini hiçe sayarak, en ufak bi saygı göstermeden konuşan tipler kafa şey yapar. bu konuda bilgim olmadığın zaten başta kabul etmişim neyin sataşmasını yapıyosun hala onu da anlamadım. siz (sen ve want2die gibi tipler) sizden farklı olan düşüncelere faşistce saldırıp hakaret ve küfür etmekten başka ne yapıyosunuz? ayheytmayselfenwanttuday nickli arkadaş da benim gibi düşünmüyor ama en azından karşısındaki ile bişeyi tartışırken azami saygıyı gösteriyor. ondan örnek alabilirsin. yaşın kaç olursa olsun farklı düşünceye tahammül edemiyosun sen de. o yüzden buraya nüfus kağıdı fotokopini de koysan yaşının benim için zerre önemi yok.(zaten yaş muhabbetini açman da aslında kimin daha olgun olduğunu gösteriyor ya neyse)
selametle.
not: her iki ideolojiye de küfredebilirim derken her ikisini de zerre kadar sevmediğimi açıklamak istemiştim. (her şeye altyazı lazım anlaşılan)

ayrıca lütfen bi zahmet
sozluk.sourtimes.org
şunu okuyunuz.
"ideolojik bir tartışma, besleyici ve geliştiricidir, ama bir adabı vardır. adabı kalmamış bir tartışma ise mahalle kavgasıdır. öyle bir tartışma için ya kahveden adam toplayacak, geleceksiniz, ya da efendi gibi, tartışma adabını bilmeyenlerle uğraşmak istemeyerek, kendi sözünüzü söylemiş olmanın rahatlığıyla köşenize çekileceksiniz. argümanlarının gücüne güvenenler genellikle ikinci şıkkı seçerek yollarına devam ederler"
sanırım benim hatam burda böyle bir konuyu "tartışm adabı" ile tartışabileceğimize olan inancımdı. meğer nerdeyse nihalatsız.org daki üslubla yazan insanlar varmış burada da.

tamirciden verilen "arıza tespit" ve "arıza tamir" raporları ile kaymakamlıktaki tüketici hakem heyetine başvurun. onlar dilekçe konusunda yardımcı olurlar. daha sonra bilirkişi belirleyip olayı inceliyorlar ve karar veriliyor.

öncelikle şunu sorayım; elinde 150tllik tamir fatura var mı? ayrıca o faturada değişen-tamir gören parça gibisinden bilgi verici bişeyler var mı.
bir de aklında bulunsun hiç bir bilgisayarcı notebook anakartındaki hatayı 150 yapmaz, adamlar şarj aleti girişindeki temassızlık için bile 150 istiyor. eğer sizden 150 falan isteyip de zor bir arıza göstermişse inanmayın, arıza yazılımdan kaynaklanıyordur.

akbank 1 ytlye indirdi diye biliyorum ben.

Onları kullanarak nasıl yaparsın bilmiyorum ama para gönderen kişi yapı kredi veya iş bankasının kendi şehirndeki subelerinden vadesiz mevduat hesabı açar ve atm kartını da size yollarsa havala ücreti olmadan halladersiniz işinizi. Tabi bu durumda yıllık 50 lira kadar bi ücret alyıorlar ama belki iptal ettirme şansınız vardır o ücreti. Aslında en güzeli postaneyi kullanmak havale ücretleri çok düşük ve genelde üniversitelerin içinde şubeleri oluyor.

işbank internetten havaleyi ücretsiz yapabiliyorsun. eft ise ücretli.

ziraat bankasının öğrenim kredisi için tanımlı olan mevduat hesabına ise herhangi bir ziraat hesabından ücretsiz havale gönderebiliyorsun\alabiliyorsun. tabii btm özelliğini kullanarak direkt ziraat bankamatiğinden yapman gerekiyor bunu.

Evet Ziraat btm'lerinden ücretsiz ve anında havale yapabilirsiniz. Hesap numaranızı vermeniz yeterli.

Ama bu btm'leri bulmak mevzu. Ben İzmir'de 1 tane bulmuştum (Hilton civarı), Ankara'da ise sadece Ulus Parkı civarında var. Yani o btm'ler çokca bulunmuyorlar.

btmden kartsız işlemle ücretsiz olarak yollayabilirsin(ziraat).

olm ben de şehir dışında okuyorum. nası yapıoz? annemin bir banka hesabı var. aynı hesap için 2. bi kart çıkarıp elime tutuşturdu. yıllardır ikimiz de aynı hesabı farklı kartlarla kullanıoz. en iyisi sen annenlere söle benim anneme sorsunnar. annem annatsın durumu. yoksa 3-5 derken yazık oluo. o 3 lırayla 1'e 9823409 veren bı kupon yapsan kose olursun.

olm dalga gecmemıstım kı son derece cıddıydım. durduk yere 3-5 tl vermenın annamı yok. ben de farklı bıse demedım. mesajın kalan kısımlarında da cıddıydım.

ben babamin hesabinin kartini kullaniyorum, o izmir'den kendi hesabina para yatiriyor, ben burdan cekiyorum. zaten isleri devamli bankayla oldugu icin ekstra bi kulfet olmuyor onlara.

arkadaşım sen akbank'tan bir tane daha kart al sorun çözülür. 2 tane ATM kartı oluyor. Ver birini ev ahalisine diğeride sende. Masrafın m'si kalmaz.

yıllarca vakıfbank'tan "öğrenci hesabına yatırılıyor" diyerek ücretsiz gönderdik. özellikle belirtince para almıyorlar.

sadece türk pazarı için hazırlananları mı soruyorsunuz bilmiyorum ama ilk aklıma gelen maskotlar:

michelin - beyaz boğum boğum eleman
cheetos - chester
milka - inek

ha şu olabilir:

unilever - yumoş

Sadece Türk pazarına yönelik. Yani Türk pazarı olmazsa, bir global firmanın spesifik bir pazara yönelik maskot girişimi de olabilir. Yumoş'tan çok umutluydum ama onun orijinali snuggles diye bir ayıymış.

Maskot adaptasyonu da olur, ne bileyim bıyık takılması gibi. McTurko demeyin ama, onu başka bir yerde kullandım.

çelik arçelik?
aklıma geldi sadece

Arçelik yabancı firma değil ki.

az biraz sallamaklan birlikte Bizim algida diye bildiğimiz markanın (bkz: langnese) çocuklar için ürettiği aslan max karakteri yurtdışında yok galiba, en azından ben rastlamadım.
Yurtdışı migroslarda da kanguru yaratığına rastlamadım.
Bana denk gelmemiş olabiler.

Aslan Max varmış, Paddle Pop diye bir ürün için kullanılıyor.
upload.wikimedia.org
www.hfws.net

Migros kangrusuna bakayım.

hepsi'li pepsi reklamı olabilir.

coca-cola milli takımı kullanır hep.

Kita - Kotex

Tarih öncesi işinize yararsa eğer Pirelli'nin kedileri(1975-1980 arası olabilir), bir de Persil'in "Aklan" ıyla "Parlan"ı vardı(1965-1970 arası). İkincisi başka ülkelerde de kullanılmış olabilir(başka isimle) ama kediler bence sadece türk televizyonuna çıktılar.

@o midas: Teşekkürler bunlar kesinlikle işime yarar. Ama herhalde bu arkadaşların resmini falan bulmamız imkansızdır sanırım.

Google image search'ten pirelli ve kedi diye arayınca güzel sonuçlar geliyor. Hatta kedili maskot(eskiden böyle şekilli anahtarlıklara maskot derdik) bile var. Persilinkini (bu nasıl kelimedir, yazarken tereddüt ettim)bulmak biraz zor olacak galiba.

Bir de aşağıdaki sayfada Erim Gözen kısmına gidin:

reklamaemekverenler.blogspot.com

Kolay gelsin

Persil de bulundu. Aşağıdaki sayfada:

www.genckolik.net

www.uzmantv.com
www.ayakkabikokusu.com
www.dolichetekstil.com

çoğu süpermarkette spreyler satılıyor. onlardan alın, şıp diye keser.

sentetik malzemeler koku yapar ayakkabinizin ici sentetiktir kesin, o koku ayakkabiyi giydikce yine olusur. maalesef yapicak cok birsey yok. ayakkabiyi bol bol havalandirin, ayakkabi spreyi kullanin. ama dedigim gibi giydikce olacaktir o koku malzemenin cinsi yuzunden.

sprey falan sıkmayın sakın. kısa süreli bir çözüm olur yakın zamanda çok daha kötü kokmaya başlar. keza yıkamak da aynı şekilde. iki durumda da ayakkabı derisindeki gözenekler tıkanır, hepten berbat olur.

benim önerim eczaneden "asit borik" (beyaz bir toz. tuzdan biraz daha irice) alın. ayakabıyı giyerken içine biraz serpin. ayrıca en önemlisi ayakkabıyı her gün giymeyin, gün aşırı giyin ve çıkardıktan sonra içine gazete falan koyup havalandırın.

ayakkabınınz kokuyorsa ayağınız da kokuyordur diye düşünüp borik asidi çorabınızın içine de koyun derim. ben bu lanetten bu şekilde kurtulmuştum. şimdi iki gün falan çıkarmazsam ancak koku oluşuyor ki o da normaldir.

at o ayakkabıyı ciddi söylüyorum at. öyle ayakkabı olmaz olsun zaten. askerde başıma geldi lanet olasıca bi ayakkabım vardı ayakkabıyı çıkarmadan bile kokusu geliyordu. allahtan bi ay sonra yeni bi ayakkabı buldum da kurtuldum.

yemek sodasi koyup bekletmek de iyi geliyormus.

malzemesindendir. dandik malınızı çöpe attım diye bir mesaj atın adamlara.

genel merkez telefonu şöyleymiş:

0 312 444 1946-0 312 416 86 00

arayıp sorabilirsiniz.

a - sina = 2pi/3

buldum.

∏r2 = A

a∏r2 / 2∏ - ½ * r2 * sina = A/3

a*r2/2 – ½ *r2*sina = ∏r2/3

r2( a-sina) = r2∏*2/3

a- sina = 2∏/3

o kısmı kolay zaten... :)
önemli olan a'yı bulmak.

Daha mantıklı bir çözüm buldum galiba. Önce şu şekile bir bak.

img25.imageshack.us

Gördüğün gibi o iki alan eşit.

2S = A/2 - A/3

S = A/12

Sinüslü alan teoremindan a'yı bulursun veya diğer parça dairenin alanındanda a'yı bulabilirsin. Mesela diğer açı ne olur m= 180-a;

(180-a)*pirekare/360 = pirekare/12

pirekareler gider a=150 derece yani 5pi/6 radyan olur.

hatırlatma editi; Eğer bir açıyı radyan olarak göstereceksen pi'li bir sayı olur. Yani pi yerine 3.14 koyarsak senin bulduğun sonuç çıkar.

@ocanal; pi ile radyan'ın hiçbir alakası yok. radyan bir açı ölçü birimdir ve derece acı ölçü birimi ile şu eşitlikte buluşurlar:

pi radyan = 180 derece

hele ki 3.14'le hiçbir şekilde alakası yok, aman diyeyim.

150 olamaz.

çizdiğin şekilde s'lerin birbirine eşit olduğunu neye dayanarak söylüyorsun.
o alanların eşit olması için üst taraftaki kısmın pasta dilimi değil tam üçgen olması lazım.

sin150=sin30
(1/2)* r^2 * sin150 = (1/2)* r^2 * sin30

@ocanal
o iki alan eşit olmaz. daire dilimiyle üçgeni; ikisi de üçgenmiş gibi almışsınız. sizin çizdiğiniz daire diliminin arada oluşan üçgeninkinden büyüktür.

zaten sonucunuzu "a-sina = 2pi/3" denkleminde yerine koyarsak "sin(pi/6)=pi/6" çıkar.

@demcan
pi radyan = 180 derece bölümünüz doğru
ancak o pi tam da 3,14... olan. yani matematikte birden fazla pi yok. pi gördüğünüz her yerde pi, aynı pi. 3,14.....
aman diyeyim bilmiyorsak usalım, yoksa "sazan" derler ;)

ben 2.6 rad (149.3 derece) falan buldum.

@lancelot du lac
açıkladığın için teşekkürler bende şimdi senin değini yazacaktım.

@cruor

o iki alan eşit değil ben de şimdi farkettim. Doğru söylüyorsun.

alfa dışındaki iki dar açıyı "b" olarak adlandırdım, daireyi üçgenin kısa kenarını uzatarak iki eşit parçaya böldüm. alanların eşitliğini "b" ve "r" cinsinden yazınca:

∏*(r^2)/3 + (r^2)*(cosb*sinb) + (2b/360)*(∏*r^2) = (∏*r^2)/2

oldu. sadeleştirmeler ve sin(2b)=2sinb*cosb değişimiyle

sin(2b) + ∏*b/90 = ∏/3

eşitliğine ulaştım.

burada haliyle tıkanıp excel'e sordum, "b=15.362" dedi. alfa da haliyle 149.276 oldu

@lancelot du lac ve ocanal; hata sizde değil, sizin kafanıza vura vura pi=3.14..... gibi bir şeyi sokanlarda. benim demek istediğim "Eğer bir açıyı radyan olarak göstereceksen pi'li bir sayı olur" cümlesinin hatalı olduğu ve pi'nin yerine 3.14... koyup bulunuz mantığının matematiksel olmadığıydı.

ayrıntılar için şu yazıya bakabilirsiniz:
www.matematikdunyasi.org

son not: ben asla birden fazla pi sayısı vardır demedim ama "pi sayısı 3.14....'tür" demek ona haksızlık etmek olur.

@demcan
pek güzel bir yazı bulmuşsun ama sanırım matematikçi olmadığın için yanlış anlamışsın. öncelikle söyleyeyim "kafaya vura vura öğretenler"den biri de benim.

"hele ki 3.14'le hiçbir şekilde alakası yok, aman diyeyim" cümleni bir kez daha okuyup alıntında "pi radyan" ile pi=3,14'ün alakasız olmadığını nasıl çıkardığını düşün bence.

"radyan"daki pi çember uzunluğundan gelir ve değeri 3,14...'dır. "2pi" yerine "6,28" yazmak yanlış değildir. eksiktir ama katiyen alakasız değildir.

@demcan
"pi sayısı 3.14....'tür" demek ona haksızlık etmek olur.

niye haksızlık olsun ki?
o zaman e'ye de 2.718 demek haksızlık olur.
herkes biliyor pi'nin çemberde yarıçap çevre oranından geldiğini ve e'nin 1 üzeri sonsuz belirsizliğinden geldiğini...

ama bu özel sayılar değerleriyle de ifade edilebilir. ne var ki bunda?

haklısınız, yanlış düşünüyormuşum, öğrenmiş oldum.
teşekkür ederim aydınlattığınız için.

kesinlikle nikon d60
www.sahibinden.com
o fiyata daha iyisini bulamazsınız.
not:(linkteki ürünle alakam yok örnek olsun diye verdim)

tabi alabiliyorsanız d80 daha da süperdir.
www.sahibinden.com
(d80 i bi kaç ay kullandım hakkaten mükemmel alet)

bu bütçeyle ömürlük makine bulamazsınız. çünkü işin içine biraz girince yetmeyecek size bu paraya alınan makine. öneriye gelince;

1900 tl'ye çıkabilirseniz kesinlikle nikon d80. o kadar çıkamam diyorsanız d60 alın.

piyasada bu civarda ulabileceğiniz iki iyi marka var zaten. canon ve nikon. ikisini de kullanmış biri olarak kesinlikle nikon diyorum.

nereden konusu bulunduğunuz şehre bağlı. varsa mediamarkt deneyin. bu ara fiyatları iyi gibi.

bi de nikon d90 var ki 1280*720 video kaydı yapabilmekte kendisi. yani 720p.

canon candır. 400d, 450d bakınız, ama ömürlük olmayacağını biliniz :)

Omurlukle kastım,Amatorlugumu atabilecigim ama buarada slr makinenin de tum nimetlerinden yaralanabilecegim bir allet olsun istiyorum.istanbulda yasıyorum.Nerden le kastım da illa dogubank mı?yoksa garanti ellerden yalcınlar falan mı?Birde ek bir sorum daha var.İlerleyen zamanlarda aldıgım makine için alacagım lensler daha sonra alabilme olasılıgım olan makinelere de uyarmı?

objektifler mekanik aletler olduğu için marka farketmeksizin aynı çaptaki istediğin objektifi istediğin makineye takabilirsin. yeter ki çapı aynı olsun. o yüzden düşündüğün gibi bir uyumsuzluk söz konusu değil. zaten öyle olsa kimse milyarlar verip objektif almazdı.

slr demissin ama 1500 lira butce dedigine gore dijital slr demek istedigini farzediyorum. Su an uretilen hicbir dslr omur boyu kullanilmak icin tasarlanmiyor. Canonun giris seviyesi makinelerinin perde omru 100 bin pozdur. yani deklansore ortalama olarak 100 bininci basisindan sonra perde buyuk bir ihtimalle kullanilamayacak hale gelir. Tabi yeni perde taktirabilirsin ama masraflidir. perdesi bozulan bir dslr zaten omrunu tamamlamistir.

Lens hakkindaki soruna gelirsek, su an uretilen lensler, rentts in dedigi gibi sadece mekanik degil ayni zamanda otomatik netleme motoru, goruntu sabitleme motoru gibi elektronik aksamlar da icerir. giris seviyesi makinelerde canon veya nikon un istedigin lensini kullanabilirsin(canon da canon, nikon da nikon olmak uzere) bunun yaninda tamron ya da sigma gibi yan sanayi lensleri de kullanma sansin var. canon da sonradan fullframe makineye gecersen efs sinifi lensleri kullanamzsin. Nikon d40 alirsan uzerinde otomatik netleme motoru olmayan lensleri kullanamzsin. Daha dogrusu kullanabilirsin ama manuel netleme yapmak zorunda kalirsin.


daha fazla kafa bulandirmadan ben en iyisi sana piyasadaki en kral giris seviyesi dslr`i soyleyeyim. Canon 450d

google translate türkçesiyle: (çeviriyi yapan olmazsa en azından bir fikir verir dedim)

"a1 kuralları yürürlüğe girdiği aşağıdaki devlet alım sözleşmeleri ve yönetim içinde, hala devam etmektedir bu özel sözleşme ile ilgili özel referans ile b1 maliyeti güvenlik ile ilgili gerekli.
Yukarıda, bu nedenle temel, ve sözleşme ilişkileri güncel halinde şirket ile girilen referansla, bu el iş performansını güvenlik N maliyet (zaten sözleşme fiyatları dahil) Günde 2 ila tutarı gösterir / man üzerinde ve bu sözleşme veya ihale fiyat destek belgelerine girişime gelen risk değerlendirmesi veya özel herhangi bir tek belge verilen yukarıda.
Bu iletişim ve entegrasyon tarafların şirket arasındaki mevcut sözleşmenin tüm amacıyla dışında bu miktarı fiyatları şu anda şirketimizin uygulanan etkiler değildir yukarıda belirtildiği."

samsun veya tokat arabalarıyla gidebilirsiniz. biletinizi alırken iyice tembihlerseniz uygun bir yerde indirirler. direk çorum'a giden özler turizm var. eğer kargı'ya uğruyorsa onu da seçebilirsiniz. korkmanıza gerek yok.

eh bir kargılı olarak yardım edebilirim galiba.

yerel firmalardan ben nefret etmiyorum mesela. tamam, business class hizmet sunmuyorlar ama yolculuk süresince sorun çıkartacaklarını sanmıyorum. tabii ben kargılı olduğum ve kargılı çoğu kişiyi (nüfusu 5 binden az olunca doğal) bi' şekilde tanıdığım için de olabilir bu. :)

evet samsun otobüsleriyle, hatta samsun üzerinden doğu karadeniz'e giden herhangi bir otobüsle kargı'ya ulaşabilirsiniz lakin sizi bırakacakları yer kargı'nın 12 km uzağında bir sapak olacaktır. oradan kargı'ya bir tanıdık olmadan nasıl ulaşırsınız bilmiyorum.

o sapaktan sizi alabilecek bir tanıdığınız varsa samsun otobüsleriyle gidebilirsiniz. yoksa, size yerel firmaları öneriyorum.

Dönüş saatleri Kargı'dan sadece akşam saatlerinde olduğundan, İstanbul-Çorum-Kargı rotasını izleyeceğim. Çorum-İstanbul gündüz de varmış çünkü. Yardımlar için teşekkürler.

hangi üniversitelerde almayı düşündüğünüzü yazarsanız tarihleri bulmak daha kolay olur.

bir de formasyonun tipi önemli. yani pedagojik formasyonsa kastettiğiniz; tezsiz yüksek lisans yapmalısınız. toplam 1 yıl sürüyor. yazın halletmeniz pek mümkün değil yani. ayrıca her bölümü almıyorlar tezsiz yüksek lisansa. her anabilim dalının kendi bölüm şartları var.

en iyisi bölümünüzü ve tercih ettiğiniz üniversitleri yazın siz.

bende bu sene formasyona başvurdum ocak ortasında başvurular bitti yaz kontenjanı da dahil tabii bu selçuk üniversitesinde böyleydi ama bazı üniversiteler mezun öğrencilere tezsiz yüksek lisans olarak veriyor ales puanı filan istediklerini duymadım hiç pedagojik formasyona sinoloji alman edebiyatı falan başvuranlar oldu şimdi derslere giriyorlar ama onun içinde kpds den 80 puan ve üzeri alman lazım.benim bildiklerim böyle..

Yazın olmuyor diye bir şey yok efendim. Kuzenim yazın için kaydoldu. Selçuk Üniversitesi'nin vardı ama bir arkadaşın da belirttiği gibi kontenjanları doldu ve başvuru tarihi geçti. Hatta fazla başvurudan noter huzurunda kura çekimi falan olmuş. Formasyonu 3. ve 4. sınıf öğrencileri alıyor ve büyük çoğunluk 1 yıl sürüyor. Benim bildiğim sadece Selçuk'takinin 3 aylık olduğuydu ama yanılıyor olabilirim.

eğer gazi üniversitesinde almayı düşünüyorsanız her dönem açıyor gazi. bu dönemin başvuruları bitti ancak haziranda eylül dönemini açarlar. okul notu ile ales notunun ortalamasını alıp bilgisayarda sıralayıp kontenjanı kadar kişiyi alıyor. tabi bir de gazi'nin pis yönleri şunlat-
yaklaşık 1500tl gözden çıkarılmalı
hergün akşamları 17:30-22:00 arası ders olabilir ve hocalar devamsızlıktan öğrenci bırakmaya bayılıyorlar ceplerine para giriyor malum.

hem kpss yi hem de ales i araştırırken beynim sulanmış. tabi ki alesi kurum istemez kpss yi ister=) merak ettiğim bu 3 ayrı türden puanım ne işe yarıycak? benim anladığım şu: yksek lisans yapacağım bölümün türü (sözel,sayısal, ea) ne ise o puanım göz önüne alınacak? bu mudur?

evet aynen öyle. üniversitelerin yüksek lisans şartlarına bakarsan eğer bazılarında "ales sayısal puanı en az şu kadar olmalı" vs. maddeler oluyor.

evet aynen odur. zaten genelde üniversiteler ales puanının %60ina bakar, geri kalan da not ortalaman, mülakat, eger bölüm yabancı dilde egitim veriyosa o dilde aldıgın yeterlilik puanın falan olur.

mesela tarih, coğrafya falansa bölümünüz sözel puanınız geçerli olacak; işletme, felsefe, edebiyat, hukuk vb için ea puanı; fen bil., mühendislik vb için sayısal puanı geçerli olacak.

öss gibi yani ama iki testi de çözeceksiniz ki alanınız dışı sorularla puanınız yükselsin.

türkiye'de kurallar özel üniversitelerden yana. ayrıca imzalanan sözleşmelerde bunlar beliritiliyor.

hangi yavşak üniversiteymiş o merak ettim. bari senet falan yapar insan al diplomanı git çalış öde der.

anlamadim, mezun mu olamiyor, yoksa sadece diploma mi alamiyor?

yahu gitsin versin mahkemeye. tüketici mahkemesidir görevli mahkeme. arkadaşın davayı kaybetse bile, en fazla 300-500 vekalet ücreti öder karşı tarafın avukatına, ama okul davayı kazansa bile, cok şey kaybedecektir, en azında ifşa edilecektir, pek çok insan duyup öğrenecektir.
siz buraya bile okulun ismini yazmamışsınız, yaz gitsin yahu, "özel bir üniversitede okuyan bir ark..." diye başlayacağına şu okulda okuyan arkadaş diye başla, ne kaybedeceksin.
ayrıca kurallar neden özel üniversitelerden yanaymış yahu, her kuraldan üstün olan anayasamız var bizim, 42. maddenin ilk cümlesine bir göz atalım, orada eğitim hakkının engellenemeyeceği yazıyor, bizse burada okulun diplomayı gaspetmesi hukuka uygundur diyoruz neredeyse.

şimdi farkettim de amma gaza gelmişim yahu

@zubundy

evet faza gaza gelmişsin ama sanırım bilmediğin şey özel ünivrsitelerin ticari müessese olması. yani anayasadaki 42. maddenin bu durumla bir ilgisi yok. özel öğretim kurumlarına girişte bir sözleşme imzalarsın ve orada bu tür durumlarda uygulanacak olanlar belirlenmiştir.

makemeye verse de bu durumda işine yarar bir sonuç çıkmayacak. ifşa edilme durumunu da sanmıyorum, medya patronlarının çoğunun özel üniversitelerle bağlantısı vardır bir şekilde. haber bile yapmazlar.

kısacası bir şirketten, sözleşme yaparak bir hizmet/mal satın alıyorsanız sözleşme her durumda geçerlidir.

üniversitenin sahibi ulusalcıysa islamcılar, islamcıysa ulusalcılar bal gibi haber yapar :))

Söz konusu üniversite Maltepe Üniversitesi, ha adını özellikle saklamamıştım ama buraya yazmamın da pek faydası olacağını ne yazık ki zannetmiyorum. Dahası borca her geçen gün faiz biniyor ve hatta eğitimine açıköğretimde devam etmek isteyen arkadaşıma diplomayı bırakın başvurusunda gerekli olan belgelerin dahi borç ödenmediği takdirde verilmeyeceği söyleniyor. Evet belki ticarethane mantığıyla yaklaşırsak bedeli ödenmedi diyerek diplomayı vermemelerini anlayabiliriz de diğer belgeler konusunda, en azından lise diploması(ki öss'ye yeniden girebilmesi için gerekli sanırım) konusunda bir yaptırımda bulunamamaları gerekmez mi?

@lancelot du lac: zaten orası ticarethane olduğu için görevli mahk. tüketici mahkemesidir dedim ben, eğer ticarethane olmasaydı idare mahkemesinde dava acın derdim. bunun dışında anayasa sadece devleti bağlar özel üniversiteleri bağlamaz şeklindeki anlayış da hukuken yanlış...

bunun dışında okul adını buraya, facebooka falan yazmak iyi bir başlangıç ama yeterli değil, bence gidip tüketici mahkemesinde dava da açın...
modesttiagonun dediği de çok mantıklı, öss heyecanı yavaş yavaş sarmış, aynı zamanda da seçim ortamı, ben ce kaçırmayın bu fırsatı.
bu arada maltepe hukukta okuyan arkadaşlarım da var, onlara da soracağım, bu konuda sana yardımcı olmak isteyecek bir hoca belki bulabilirler. ama ben bulamasam bile, söyle arkadaşına gitsin hocalarıyla falan konuşsun.

deli misiniz siz? vakıf üniversitesi ticarethane ve tüketici mahkemesinde mi dava açılır??? açın kanunu da bakın vakıf üniversiteleri tanımında ne diyor?? özel olsun devlet olsun hukuken üniversite ticarethane değildir, dava da idare mahkemesinde açılır. bilip bilmeden yazmayın şuraya! üstelik her ticarethaneyle ilgili dava da tüketici mahkemesinde açılmaz o da ayrı konu.

idare mahkemesinde açılması tabi ki daha mantıklı, ama ortada bir ticari bir sözleşme var ve o sözleşmeyle ilgili bir anlaşmazlık sözkonusu, o yüzden bana tüketici mahkemesi daha mantıklı geldi.
mesela okulun sınav yönetmeliği-disiplin yönetmeliğiyle ilgili bir uyuşmöazlık olsa dediğiniz doğru, idare mahk. görevli olur, ama sözleşmeye dayanarak dava açacağımız zaman idare mahkemesi bana ne yahu bundan demez mi?
ayrıca ben her ticarethaneyle ilgili dava tüketici mahkemesinde açılır falan da demedimki, zaten öyleolsa ticaret mahkemesi diye bir kavram olazdı.
ben henüz öğrenciyim, av. değilim, yanlış biliyor olabilirim.
ama deli değilim, en azından tanımadıklarıma deli misiniz diyecek kadar delirmedim

kusura bakma zubundy, şahsınıza yönelik bir şey değildi. "deli misiniz"i bir nida ifadesi olarak kullanıvermiştim. yoksa karşıdakine kötü bir söz söyleme gibi bir amacım yoktu. dediğim gibi, nida ifadesidir, kusuruma bakmayın. tekrardan işin hukuki kısmına girmiyorum. işin hukuki kısmıyla ilgili diyeceğimi dedim.

(git: 62218) böyle mi?

tineye.com varama bn işe yaradığını görmedim

@november rain, evet o duyuru da bahsedilen gibi. Aslinda ben bu seferlik aradigimi bulsam cok da kurcalamiyorum.

@lancelot du lac, goz attim oraya ama direk yuklediginiz gorseli ariyoruz diyorlar. Bu anlamda bence de cok bir ise yaramaz gibi.

@teritori, iyi fikir aslinda. Ama aradigim sey poster/print gibi birsey oldugunda deviant'ta olmasi dusuk ihtimal gibi geldi.

o envayi çeşit keywordleri flickr ve deviantart'ta da bir deneyin bence. konu görsel olduğundan deviantart'a bakarım önce.

bir ihtimal:

www.fantasticfiction.co.uk

kesin bir yerlerde nip tuck wiki, kanalın (fox mu yayınlıyor bunu da amerika'da?) nip tuck sayfaları, nip tuck faq falan vardır. image search'ten gitme, normal search'te anahtar kelimelerle resmin ne olduğunu öğren, ondan sonra bulması saniyeler sürer zaten. misal: what's the painting in troy's house in nip tuck? falan diye arat. türet işte, kesin forumlarda, biryerlerde denk gelirsin.

danone bunu "orman meyvesi" diye çevirmişti

bogurtlengiller diyebilirsin sanirim.

bizde tam karsiligi yok aslinda, ingilizce de bile farkli tanimlar var:
"true berry", "false berry" ve sadece "berry" olarak...

orman meyvesi iyiymi$ ya. kullanirim ki ben bunu. eyvallah :)

yemiş diyen de var :)

italyanca'da da frutti di bosco derler, orman meyveleri. bizde de dense fena olmaz.

Orman meyvesi dogru olsa da acikcasi benim aklima cilek vs'yi getirmiyor. Yanlis gibi gozuken cilekgiller ve bogurtlengiller daha aciklayici.

Berry sozcugundeki sorun nut sozcugunde de var. Ona da care bulalim hazir konu acilmisken.

Tom Bombadil'in eşi Goldberry Altınyemiş diye çevrilmişti, bence fena değildir. Sonu berry ile biten envai çeşit meyvenin Türkçelerini yaban mersini, frenk üzümü, şirin çileği şeklinde de görebilirsiniz tabii.

bizim zamanımızda zaman gazetesi her hafta veriyodu bi deneme sınavı.

bizim girdiğimiz dönemde de veriyodu ama yok şuanda. üni değiştirmeye çalışıyorum da 2 yıldan sonra ortam baya değişmiş.

nette bi araştırayım dedim ama gördüğüm kadarıyla hala vermeye devam ediyolar. galiba 15günde bir olmuş.

sinav.zaman.com.tr

milliyet gazetesi her hafta veriyor. ayrıca "fen bilimleri dershanesi" beşiktaş şubesi'ne uğrarsan yardımcı olurlar.

nisanda falan baslar gazeteler vermeye.

final dergisinin özel yayınları oluyor arada. onları takip edebilirsin.

istihbaratçılar sorgular genelde. ne işsin sen? suikastmı yapacaktın haşmetli devletlumuza vs. gibi.

sebep protesto değildir.bir güvenlik önlemi olarak etkisiz hale getirilir.potansiyel olarak tehlikeli addedilir.sorgulandıktan sonra da serbest bırakılır.

kısa bir gozaltı suresi ardır.Cok muhimm bi olay gelmez basına ama korumalar tarafından biraz tartaklanır,Emniyette Toplum huzurunu bozmak adı altında bi suctan dolayı ifade verir 50-60 tl civarinda bir ceza oder.Ama işin içinde sadece protesto amaclı bi kaç cümle varsa gecerlidir bunlar.
p.S:Bazen istisnalar olabilir :)

benim bildiğim "toplum huzurunu bozma" sebebiyle gözaltına alınıyorlar.

polisin kimseye hesap verme zorunluluğu olmadığından pek dert olmuyor. nasıl olsa kılıfına uyduruyorlar.

eğer işin içinde ufak da olsa bi küfür, hakaret falan varsa,
devlet büyüğüne hakaret suçlamasıyla göz altına alabilirler.

gerçekçi bir yaklaşımla;

"toplum huzurunu bozmak" ile "anayasal düzeni bozmak amaçlı örgüt üyesi olmak" arası geniş bir yelpazede suçlanabilir.

mesela diyarbakır veya tunceli doğumlu biri hiç de 50-60 tl ceza ve "mühim olmayan olaylar"la kurtulamaz. karakoldaki polisler tipini bile beğenmediyse karakolda bir süre dayak yer. eğer ölmezse kendine gelince tekrar dayak yer. sonra yollar 3'e ayrılır:

1- hala ölmediyse ve şanslıysa savcılığa götürülür.
2- hala ölmediyse ve şansızsa bir kaç gün daha dayak yeyip savcılığa öyle götürülür.
3- dayak sırasında ölür. "sandalyeden düştü", "başını duvara vura vura kendini öldürdü", "kemeriyle kendini sandalyeye astı" vb ölüm raporlarıyla ailesine teslim edilir.l

ortadünya

sting cafe vardı, hala duruyorsa iyidir.

meşrutiyet caddesine girin 2. aradan sağa dönün 33 metre yürüyün solda ikinci kat plaklı figüran.

baştan söyliyim tam 33 metre olmayabilir.

tenados

ardıç kitabevi. hem çaycı hem ikinci el kitapçı. mülkiyeliler in karşısında 4.katta.limon bazaar ın üstü.

eylül cafe :P

küçük imge'nin üstünde kitapça var(dı). pek severdim

adı "tesla bobini"dir. satıldığı yer bilemeyeceğim. ama bir çok sitede, hatta bilim teknik'te de hakkında bilgi bulabilirsiniz.

aslında dediğim tam olarak bu değil. beim söylediğim iki çubuk arasında, bir tüpün içerisinde gidip gelen küçük bi arktan bahsediyorum.

hani lava lambalarının tüpü gibi, ufak tefek oyuncakımsı bir şey.

(bkz: jacob s ladder) ?

erkeklerde okul bitene kadar kadınlarda evlenene kadar gecerli.

yeni çıkacak kanuna göre 18 yaşından büyük bağyanlar için de 18 yaşından sonra ödeme yapılması gerekecek.

erkekseniz okuldan öğrenci belgesi alıp ssk ya götürmeniz gerekiyor.kızların bi şey yapmasına gerek yok.

erkeklerde okul bitene kadar gecerli yalniz özel hastanelerde sigortadan yararlanip muayene olunamiyor, tüm muayene parasini ödemek gerekiyor. bir de ögrenci olundugu karneye yazdirilmali, her sene bu vize yenilenmeli.

emin olmamakla birlikte erkeklerde okusun okumasın max 25 yaşına kadar olabilir.

öğrenci değilse 18, öğrenciyse 25 yaşına kadar geçerli

:: emekli veya aktif çalışıyor olması farketmiyor.

:: çalışmayan erkek çocuklar öğrenciyse 25, değilse 18 yaşına kadar faydalanabilir.

:: eskiden kız çocukları için bi yaş sınırlaması yoktu ama, artık kızlar için de bu sınırlamalar geçerli galiba.

:: bu arada, 25'inden büyük öğrenciler üniversiteden sağlık karnesi alabilir.

10-15 milyona satilan cin mali sac kesme makineleri gayet iyi yapiyor bi isi, fazlasina gerek yok. bazilari dandik cikabiliyor ama, sans meselesi. turkiye'de yoldan aldigim sinbo superdi, amerika'dan markali bir tane aldim yoluyordu saci sakali.

bende almıştım 10-15 lira civarında işportada olanlardan gayet başarılı çıkmıştı, tek sorunları genelde uzakdoğu üretimi elektronik aletlerin pil ömrünün yetersiz oluşu. 10 saat şarj etmeme rağmen 15 dakika çalışıyor max

işportadan satılan en fazla 15 ytllik saç kesme makinaları var onları kullanabilirsin,pilli alma derim fişe takılandan al işi çok iyi görür.

tschibo(ya da adı ne boksa işte. çibo diye okunuyor)'dan almıştım 20 liraya mı ne. hala canavar gibi. saç sakal her şeyi alıyor. berbere gitmiyorum 1.5 senedir.

seyyar satıcılarda falan satılanlardan alabilirsiniz. hatta hem şarjlı hem de direk elektrikle çalışanlar var.

cruzer4 var ama alışana kadar anan ağlıyor. bi de sakalın uzun olması lazım kısayken pek bi işe yaramıyor

ya ben de bir dönem sinbo'nun saç kesmesini kullandım ama sadece üç boyu var üçünü de sevmedim ben, sizin dediklerinizde var mı çeşit?

bende arzum var şu an. 5 boy seçeneği mevcut. 25 milyon felandı aldığımda.

genelde sac icin kullandigim icin cok kisa gerekmiyor ama baktim 3-22mm olmak uzere 7 boy var bendekinde, sarjli olanin pili cok gitmemisti evet.

tam 2 hafta once bu olayi cozdum

taksimdeki buyuk teknosa'dan (eski megavizyon) "babyliss " (fransiz) marka sac ve sakal duzlestirici aldim titanyum. 69 ytl kdv dahil. performansindan inanilmaz derecede memnunum.

alet su
www.eleven.se

3 ayri boyutta kesme taragi var. ayni zamanda aletin ustunde turbo dugmesi de var.
3 taragin yaninda, aletin kendi ayarlama zimbirtisi da var. cok cok basarili ve kaliteli bir set.

digerlerini satin almadan once mutlaka gidin ve aleti gorun, gorevliye kutusunu actirip bakin.

not: o sinbo'nun allah belasini.. gecen sene elimde yanmisti aleti..
bir arkadasimin annesine aldigi sinbo da, ikinci gun calismadi.

konu anlatımlı öss hazırlık kitabı işini görür.

öss kitapları matematik öğretmez kesinlikle. problemin nasıl çözüleceğini öğretir.

türkçe bu konuda doğru dürüst bir kaynak yok maalesef. ingilizcen varsa ingilizce "algebra" (cebir) kitaplarına göz atabilirsin.

çok kaliteli olanlar var. neyin nereden geldiğini ve neden öyle olduğunu çok güzel şekilde anlatan kitaplar var.

film gibi, sırayla, basamak basamak gidiyorlar ve bazıları çok kolay anlaşılır anlatıyor. elime bu tarz kitaplar geçmişti, kullanmıştım ama şu an elimde yok ve yazarlarını, yayınlarını bilmiyorum.

amacın matematik öğrenmekse, türkçe kitapların çoğunu, bilhassa öss kitaplarını direkt eleyebilirsin.

madem türkçe kaynaklar yetersiz mecbur ingilizce olanlara bakıcaz. kitap adı verebilseydiniz iyi olurdu aslında.

tümay'ın matematik setini alabilirsin. senin amacın için piyasadaki en uygunudur. diğer yayınevleri genelde öss hazırlık için kitap hazırlarlar. lise matematiğini öğrendikten sonra özellikle türev ve integral için üniversitelerin "analiz" veya "matematiksel analiz" kitaplarını alabilirsin. istersen yazar da önerebilirim bunlar için.

(ps: matematik öğretmeniyim)

Advanced Mathematics (Brown; Houghton Mifflin; 1994, 1997 or 2000 ed.)

daha da ilerisi için:

Calculus (Thomas, Finney; Addison Wesley; 11th ed.)

bu arada ben demin türkçe kaynak yok demedim, türkçe doğru dürüst kaynak yok dedim. yanlış anlaşılma olmasın.

bence kendin geliştirebilirsin birinin anlatmasi gerekmez ama ulkemizdeki mukemmek egitim sistemiyle bu pek mumkun degil. disardan kitap getirtebilirsin. amazonda self study algebra falan die aratabilirsin, iyi puan alan kitaplari bulup yorumlarini okuyabilirsin. birinin anlatmasi gerekmez bence leonardo da vinci de mi özel ders aldı yani

sen bakma bumbum'um dediğine. "tecrübeli matematik öğretmeni" olduğundan herkesi potansiyel özel ders müşterisi olarak görüyor anlaşılan (takılıyorum be bumbum)

kendin geliştirebilirsin. sonuçta doğru düzgün lise eğitimi almayıp dershaneye de gitmeden çok iyi yerler kazanan öğrenciler var. üstelik senin konular hakkında az da olsa bilgin var anladığım kadarıyla.

bir de internette video'lu ders anlatım siteleri var. onları da takip edebilirsin sorlandığın konularda.

sag click -> engelle

uğraşırsa her halükarda bulması mümkün.

kimin engellediğini göremiyorsunuz yamulmuyorsam. ama silinenler belli oluyor.
yanlış mıyım?

@latoneus, bryan'ın cevabı eksik değil. nasıl yapabileceğini söylüyor işte.

engelleme de görülebiliyor. ben de yakın zamana kadar sadece silenler görülebiliyor diye biliyordum ama kişinin profilinden sizi engelleyip engellemediğini anlayabiliyorsunuz. hatta msn'in resmi forumlarında rastlamıştım.

messenger plus kullanıyorsa kişi engellendiği de silindiğini de görebiliyor. hemen olmuyor ama bir süre içinde anlaşılıyor (4-5 saat içinde). yani plus kullanıyorsa şansınız yok ama diğer türlü rahat olabilirsiniz.

ayrıca msn discovery'si varsa online olduğu zaman engellerseniz anında haberdar olabilir bu yüzden offline iken engelleyin engelleyecekseniz.

engelleme şöyle belli oluyor, kişiye sağ tıklayıp görünüm-profil e tıklıyorsunuz, daha sonra açılan sayfada yazı yazmak için bir alan varsa sizi engellememiş ama yoksa engellemiş demek oluyor. yani yöntemi var.

bana da olmuştu, faturası varsa git değiştir.

ipod kulaklığı ise normaldir, olabilir.

normaldir kulaklıkta elektrik gezer. aldığın yere götürsene "ulan"

"lan" biraz elektrikten bişey olmaz

(bkz: steganografi)

photoshop beya benzeri bi programda kendine önce bir logo veya imza tasarla. sonra photoshopta file>automate>batch kısmından her fotoğrafına logo koyma oalyını otomatikleştirebiliyorsun... google dan iyi analtan tutoriallar bulabilirsin. deviantart.comda da güzel tutoriallar vardı bu konuda...
tecil konusu ise noterle alakalı birşey bildiğim kadarıyla. ama çektiğin her fotoğraf için nasıl işliyor tam bilemiyorum o kısmı...
reklam ajansı konusunda da tanıdık olmadıkça kapı kapı dolaşman veya ajansların sıklıkla takip ettiği imaj sitelerine fotoğraflarını koyman gerekiyor... daha efektif yöntemi vardır belki ama...
ha birde bol bol sergi açman da ajansların ilgisini çekebilir.
kolay gelsin.

fotografla photoshop benzeri programlar üzerinden değişiklik yaparsanız mali ve sanatsal değerini kaybettiği söylenir. bence işi ciddiye alıyorsanız bu konuyu profesyonel bir fotografçıya danışın.

ayrıca bir tavsiyede bulunayım nacizane.. ben olsam ajanslarla uğraşmak yerine www.istockphoto.com gibi sitelere verirdim.. çalışmalar iyiyse sürekli bir geri dönüş olabilir ve hakkımı aldım/alamadım derdin kalmaz..

bununla alakalı olarak kör saatçi'yi önerebilirim ben. orijinal adı the blind watchmaker. biraz araştırabilirsin istediğin şeyleri içerip içermediğni görmek için.

harun yahya'nın evrim aldatmacası iyidir. evrimin geldiği son noktayı gösterir.

edit: burda da oy verme olsa zamanın ötesine yollarsınız bunu varya:):)

kitabin kendisi pek guncel olasa da(1976), icerdigi bilgiler guncel hala oldugundan(yani bilgiler eskimemis/yanlislanmamis durumda)
gen bencildir

harun yahya kitaplarini tavsiye etmem cunku kitaplar son derece bilimsellik ve profesyonellikten uzak.

fakat yine de karsit gorusu anlama acisindan; Prof. Behe'nin son bir iki kitabina bakilabilir.

arkadaş kör saatçi'yi önermiş gerçi ama ek olarak yine richard dawkins'in atalarin hikayesi yasamin kokenine yolculuk kitabını da öneririm. gayet anlaşılır bir dili/çevirisi olan ve savları örneklerle desteklenmiş bir kitaptır.

steve jones'un evrensel yayınlarından çıkan bir kitabı var. adı "neredeyse bir balina". evrim konusunda okuduğum en iyi kitap diyebilirim.

www.radikal.com.tr
tr.wikipedia.org(kitap)



@detroitli kizil; "bilimsel bir bakış açısı denmiş"

tanrı yanılgısı

Yerçekimsiz ortamda merkezkaç olmasaydı dünya dönüyor olur muydu :)

Çalışır neden çalışmasın.

fıskiyelerin donmesi suyun gücünden sağlanıyor, yani suyu tazzikli verecek olursanız döner. Yani yerçekimi ile alakası yoktur. Su fıskiyeden çıktıktan sonra nereye gider nasıl hareket eder orası bilinmez ama fıskiye çalışır.

merkezkaç diye bi kuvvet yok ki yahu?

(bkz: merkezkac kuvveti)

öte yandan want2die'ın dediği gibi, çıktığı istikamette gider fakat çok kısa sürede donar.

ve hatta;

(bkz: eylemsizlik ve merkezkac kuvveti)

aslında tek bir soru sorduğunuzu düşünerek birden fazla soru sormuşsunuz. ben de birden fazla cevap yazayım;

ilk olarak "merkezkaç kuvveti" var olup olmadığı tartışılan, hatta çoğu fizikçinin var olmadığı kanaatinde olduğu bir konu. hatta bununla alakalı olarak "kütle çekimi" yerine "evren itimi"nden bahsediliyor.

ikinci olarak fıskiyelerde iki tip çalışma mekanizması vardır; biri fıskiyeden çıkmakta olan suyun yaptığı basınçla diğeri dışarıya çıkmış olan suyun itme kuvvetiyle döner.

dolayısıyla fıskiyenin uzayda bulunduğu ortama bağlı olarak su itilemeyebilir.