evet zor, altı sene okuyup uzmanlığı kazanmak için dersaneye gitmek, kazanamazsan mecburi hizmete gitmek, kazanırsan bes-altı sene daha asistan olarak öğrenciliğe devam etmek vs. senelerce okumaksa kimine göre zor, ama bana sorarsanız 6 sene nasıl geçiyor anlamıyor insan, iyi ki altı sene derim.

fiziksel güç konusu da bazı bölümler için öyledir, ama kadın doktorların özellikle tercih ettiği bölümler var fiziksel güç gereksinimini minimuma indiren (dermatoloji-göz hst.), yani fiziksel güç basarılı olmak için cok gerekli değil, mental olarak güçlü olmak daha gerekli sanki.

lafın kısası, tıp fakültesine girmek "istiyorsanız" girin, kadın ya da erkek olmak fark etmez.

kadına erkeğe değil de fiziksel güce bakar bazı işler, orası doğru, ancak her doktorun yapması gerekebilecek temel işler içinde böyle bir şey yok.

bunun dışında zordur, evet, hem fiziksel(uykusuzluk, koşturmaca, uzun süre ayakta durma vb) hem zihinsel, hem duygusal olarak insanı zora sokar. bunun ödülü de maddi manevi olarak pek de ahım şahım değildir, süreçten kendi başına keyif alamıyorsan depresyon 30dan sonra seni bekler.

hah bu arada, ben baağyan doktorum, bir süre sonra sanırım tamamı errkek olan bir cerrahi departmanında asistan olacağım, hani sorun ediyor muyum, etmiyorum, 1-2 gün tereddüt ederler küfretmeden önce diğerleri, o kadar da çeksinler artık, alışacaklar bağğyan yanında sik%+&/&%&/!!!!! şeklinde konuşmaya:)) bitti gittiii:))

bunu sormamın nedeni baağğğyan yapamaz dedikleri için değil, onlar için yıpratıcı olduğunu düşündükleri için ve açıkçası benim de şüphelerim vardı=))
doktor olmayı istiyorum evet ama o meşhur, tıp zor muhabbetinden dolayı da tırsmıştım açıkçası! (bkz: tıp fakültesi)
ha tıp zor diyenler de genelde eczacı ol der ki bu da ayrı bir konu...
tavsiyelerinize teşekkürler... =)

Erkek-kız fark etmiyor, "doktorluk çok zor" dendiği kadar kolay da.. Her sene erkeklerden daha fazla kadın mezun veriliyor artık.

Şunu da unutmamalısın ama; kurt hocalar -hele cerrahlar- kız öğrenci sevmez.

tıp zor muhabbeti okulun bitirilmesi konusundaysa, bazı yerler için söylenen "eşek bağlasan mezun olur" sözünün de eşeğin biraz şanslı olması durumunda doğru olabileceğini belirteyim. ama tabi meslek hayatında da şans yeter mi bilinmez.

Bir maybaş olarak cevaplıyorum, mesleği, bölümü seviyorsan girersin, okur çıkarsın. En önemlisi girilecek bölümün size uygun olup olmadığı, mesleki sevgi haricinde. Derslerdir bilmemnedir yeterli temeliniz var mı bunlar önemli. Her şey uygunsa sizin için zaten zor mudur bilmemne midir sormazsınız. Bilgisayar prog bölümündeyim, 2 yıllık okulunu bu sene 6'ya uzattım ve görece daha zor ve sevdiğim bi bölüm için götümü yırtıcam. 35 gün uykusuz kalsam da, yiyecek ekmek bulamayacak olsam da o bölüm "doyuracak" beni zira. Tıp kazanabilecek kadar puan toplayabiliyorsanız (mario'ya döndü) birçok bölümü tercih yelpazeniz içerisinde değerlendirebilirsiniz! (şimdi sipariş verin bir ürün fazladan alın!)

kadınlar metalurji mühendisi olabiliyorsa tıp fakültesini ve uzmanlığı havada karada yaparlar. benim yakın arkadaşım yeditepe tıpda, kendisi okul zamanı bildiğin ağlıyor bu sene hastanede staja başlıyor kendisi beni unutun dedi o kadar yoğunlar ama çok iyi döner sermaye filan para alıcakın ilerde o var.

Tıpta okuyorum. 4. senem. Sınavda(ÖSS) denemelere oranla çok çok düşük yaptığımdan tıp yazdım, düşüncem "Boğaziçi ve ODTÜ olmazsa mühendis olmam ben arkadaş, adam gibi kazanamam ama doktor doktordur!" idi yani hiç istemeden girdim veya aklımda hiç ama hiç yoktu. İlk 1,5 sene gayet can sıkıcıydı ama şu an mutluyum. Genel durumdan sonra cevaplara geçelim.

Şimdi sıradan gidelim kadın/erkek ayrımına daha şahit olmadım. Ama bayan olmanın bence biraz avantajı vardır, hocalar daha kibar davranır. Bilhassa stajlarda vs. fırça yeme oranınız daha düşük olacaktır.

Fiziksel güç gerektirir mi, evet her bölüm ne kadar gerektirirse o kadar gerektirir, fazlası değil. Bildiğin bilek gücü diyorsan ortopedist olmazsan böyle bir problem çekmezsin herhalde. Nice harika kadın cerrahlar, doktorlar var sonuçta.

Senelerce okuma zorunluluğuna gelince, arkadaşlarım bu sene mezun oldu ve bir kısmınında son senesi. İnan bana şaşkın ördek gibi çoğu, lan ne yapıcaz diyerek geziyolar. Aralarında ABD'ye kapağı atanları ayırıyorum tabii ama bu bahsettiğim elemanların ODTU'de ITÜ'de okuyan adamlar olduğunu ekleyerek üniversitenin hemen bitmesinin pek de olumlu olduğunu söyleyemem. Yanlış anlama hayata erken atılmak iyidir de okul bitince o kadar da toz pembe olmuyor her şey. Özetle bu 6 senenin dışarıdan çok geyiği yapılır ama çok iddialıyım ki okula geç yaşta başlayanlar hariç tıbbın 6 sene olmasından şikayet eden bir tıpçı bulman çok zor. Yani 6 sene iyidir :)

Bu meslekle ilgili tek canımı sıkan TUS olayı. Yurtdışına gitme planları yapıyorum ben de. Efor gerektiriyor ve can sıkıyor, doğruya doğru.

Kendime geri dönersem ben istemediğim tıpta şu an çok mutluyum, çünkü çoook geniş bir alan insan vücudu ve ilgini çekecek bir şeyler bulmaman imkansız. E sen de üstüne üstlük tıp istiyorsan bence hiç bekleme. Uğrayacağın tek hayal kırıklığı TUS ve TUS sonrası maddi kazancınla alakalı olabilir onu ekliyeyim (gerçi mühendis olucam desen onun da garantisi yok) ama tıp eğitiminden yana korkun olmasın.

uzmanlığın üzerine zorunlu görev eklenince yaş oluyor 33 civarı, yani tıp gerçekten güzel bir bölüm, insan hakkında inanılmaz şeyler öğreniliyor fakat gerçekten bu kadar uğraşa değer mi bir de yurtdışı imkanları nasıl? malumunuz TUS denen bir şey var...

Başka bir bölümde iyi para kazanmak istiyorsan da master, doktora, tez vs. yapman lazım ki o da vakit alıyor. Bunun yerine 6 sene okuyup sonradan direk para kazanmaya başladığını düşün. Verdiğin 33 yaş gerçekten yardırarak para kazanmaya başlayacağın yaştır. Şu anda uzmanlıkta ilk senede nöbet, döner cart curt ile beraber 2000-4000 ytl arası kazanılıyor. Tabii gördüğüm kadarıyla 3000 ytl üstü kazanırsan bayağı ballısın demektir. Ama seneler giderek artan bir kazanç söz konusu olacak. Benim düşüncem Türkiye'nin şartları kötü de olsa maddi kazancın bir doktor içinm az olduğu yönünde o ayrı.

Yurtdışı imkanların bayağı geniş. Amerika'da da TUS benzeri USMLE sınavı var. Sözlükteki başlığına bakmanı öneririm. Onu zorlayıp giden tanıdıklar var ama bence TUS'dan daha çok kastırıyor efor olarak (sınavı belki de daha kolaydır, ben tüm süreçten bahsediyorum) hele ki dilin çok iyi değilse. Onun yerine yaz tatillerinde boş durma gönüllü çalış, staj yap, cv doldur. Sonra Avrupa'daki fakültelere başvur (ben bunu planlıyorum). Kağıt üstünde tamam süper de reelde işler mi bu plan dersen, ablam Günzburg'ta uzmanlığa başladı (cerrah hemi de). Yazları Dokuz Eylül, Ege, Cerrahpaşa'da gönüllü çalışmıştı. Doldurduğu cv, aldığı tavsiye mektubu ile Almanya'daki hastanelere başvuruda bulundu ve çoğu yer ablamı istedi. Şu anda çalıştığı hastane çalışma izninde sorun olunca (uyuzluk yapıp vermemek istediler) şikayetlerde bulundu "biz bu doktorla çalışmak istiyoruz" diye. O kadar da istediler yani. Oluyor çabalarsan.

TUS'a gelelim. TUS'un sinir bozucu bir süreç olduğu su götürmez. Fakat standart bir tıp öğrencisi 2-3 TUS'ta istediği seçeneklerden birine yerleşiyor. Çok fazla aman tus yaman tus dememek lazım. Benim hayalim açıkcası doğup büyüdüğüm güzel İzmir'in çok çok güzel üniversitesi Ege'de herhangi bir bölümde kalmaktı. Şu an AKP'nin üniversitelerin anasını bellemesinden dolayı bu planımı gözden geçiyorum. Almanca öğrenip, yazları gönüllü çalışıp CV doldurucam ben de her ihtimale karşı.

Eğer tıbbı hakkaten seviyorsan yaz. Hiç bir bölüm koşulsuz toz pembe bir gelecek vaad etmiyor. Hele Türkiye'de isen emeğinin karşılığını alman için çok çalışman lazım. Bunun tıbbı, mühendisliği yok. Tıbbın yine artısı vardır, vasatın vasadı okursun fakültede sonra pratisyen olursun, sonra kendini geliştirirsin isim yaparsın yine kazanırsın veya küçük ilçelerde bilhassa felaket para kırarsın kısa sürede muayhane ile. Opsiyonların bol, seçeneklerin bol. Fakat hayal kırıklıkları muhakkak olacak, ne seçersen seç kaçışın yok. Ama hedeflerinin peşinden koşarsan, hırslı isen, mesleği seviyorsan elbet ileride rahat edersin.

Ha bir de para için, muayenehane açmak için falan seçmeyen bu mesleği rica ederim. Zaten çok fazla puşt var öyle.

- wlan'da sorun yaşanmaz ( tikiliğiniz ilgilendirmiyordur eminim kimseyi ayrıca burger king'e mcdonalda'a giden tiki mi oluyor muş ? ilginç. )
- kapak rahatça değişir.
- bulursunuz o fiyata sahibinden.com 'da vardır.

ayrıca satmak isteyen olursa ilan verirdi.

@cagkan çok akıllısın zekâ fışkırıyo özellikle 3. cevapta

ahahhahahahahahahuae

=)

Sadece sözel yeterli oluyor.

eğer 4 yıllık bir lisans programını hedefliyorsanız yapmanız gerekenler:

1)ilk önce *birinci bölüm* denilen ortak alanı (türkçe,sosyal,matematik,fen) çözmelisiniz. (bu eski sistemde öss konuları demek)

2)daha sonra da *ikinci bölüm* denilen bölümde yer alan 4 farklı alandan kendi alanınıza uygun 2 alanı çözmelisiniz.(bu eski sistemde öys'ye denk geliyor)
eğer sözelciyseniz, ikinci bölümden edebiyat ve sosyal çözmelisiniz.

eğer 2 yıllık bir yer istiyorsanız sadece birinci bölümü çözmeniz beklenir.

Bir de sözel 2 acayip olmuş, apıştım kaldım. X hececiler, X akımı şairleri, X kitabının yazarı falan soruluyor.

drugsafetysite.com

sonuçta hem emzirme döneminde hem de hamilelikte kullanılabilir diyor ama şüpheli gözüküyor, farklı vakalarda farklı sorunlara yol açmış.
bir de böyle bir şey buldum
www.glutenfreeforum.com
sanırım yerine de kullanılabilir başka bir ilaç yok.

Tribal: Abi haklısın, zaten biliyorum öyle olduğunu ama eski sorularda aynen böyle bir soru sormuş adam. Ne diyeceğimi sapıttım. Verilebilir demeyi düşünüyorum tırsaraktan.

Verilirmiş, çatır çatır.

Kalsiyum eksikliği olabilir, elbette besinlerle ilişkili olduğunu varsaysam da kesin tanı için laboratuvar tetkikleri gerekiyor.

benim de uzun süredir uyku sırasında bacaklarıma kramp giriyor ve acıyla uyanıyorum. kuzenime sorduğumda(plastik cerrah) potasyum eksikliğinden olabilir demişti.

ayarsız sporda yapar bunu... ya da hiç spor yapmamak.. arada bi spor bunyeye ıyı gelir...

Sorununun hareketsizlik olduğunu düşünüyorum zira sorunu okurken 3 kere ''aa aynı ben'' dedim.
Her neyse, benim de her sabah uyanırken bacağıma kramp giriyordu ve felaket bir biçimde artmıştı bir ara.
Evde biri yokken ayağa kalkamayıp ağrıdan ağladığımı hatırlıyorum...Sonra spora başladım , hafif forma girdim , düzeldi. Ha şu an bir gram spor yapmıyorum , muhtemelen yakında yine başlar yine giderim spora o ayrı.

Şuranın sonlarında bir yazı var:
www.patentstorm.us

Şurayı inceleyebilirsin:
books.google.com

Araştırdğım kadarıyla UVC'nin direkt pigmentasyon etkisi yok ama az da olsa indirekt etkisi olabiliyormuş.

(bkz: ekşiduyuru ile tıp öğreniyorum)

Teşekkürler, hallettim. ;-)

İstanbul'da eğitim görmediğim için maalesef okmeydanı dışında bu işin yapıldığı merkezler hakkında bilgim yok. Okmeydanı için güvenilir derler hep. Öte yandan Çapa/Cerrahpaşa'da da yapılıyor benim bildiğim. Tribal Enfeksiyona sor ;-)

Şişenin kafasını kırmak.

anahtarla içine iterek açılıyor, ama biraz mantarlı içmeye razı olman gerekiyor haliyle.

şarap şişesini ters tut mantar aşağı gelsin. sert bir çıkıntı bul ya da bir taş. ağzına vur şarabın. vurup kırdıktan 1 sn sonra hemen çevir. böylece camları da yer çekimine bırakmış oluyorsun. tabi bardak lazım. zordur biraz.

not: hayır şarapçı değilim.

bi keresinde diş fırçasıyla açmıştım ama zor olmuştu.

(bkz: tirbuson olmadan sarap acma teknikleri)

55 tane entry var seçin beğenin...

Şu video var ama daha çok alet gerekiyor:
www.metacafe.com

koyu renk bi havlu - saglam bir ka$ik (catal veya bicak da olur ama ka$igin geni$ kismi tutu$ bakimindan ideal) ve halidan uzak bi ortam lazim once.

fi$kirmalari asgariye indirgemek icin ka$igi ters cevirip sapini havlumsu $eyin arasina alip mantara dogru ilk hamle gercekle$tirilir. bu ayni zamanda ka$igin elinizden kaymasini da engeller. mantar henuz yukarda oldugundan (ki ne kadar inatci oldugunu bu ilk hamlede anlayabilirsiniz)ya "yallah tazzik" modunda bir guc kullanirsiniz, ya da daha kontrollu. baktiniz ki mantarda biraz hareketlenme var, mantari gozeterek ayni i$lemi ce$itli guc kategorilerine gore uygulayabilirsiniz.

asil muhim olan an, mantarin $araba du$mesine az kala. onu da mutlaka mantari izleyerek gercekle$tirmelisiniz; bi $ekilde $araba ula$tiysa 'lonk' diye bi ka$ik darbesi indirmek yerine, dokunmatik davranarak ta$masina firsat tanimadan zafere ula$abilirsiniz.. : ) bol $ans... : )

(ps: koyu renk bi$iler giyin, kirmiziysa $arap; lekesi cikmiyo cunku naaparsaniz yapin)

bence en basidi sağlam bir çakı, bıçak ya da ince bir şey varsa mantar ile şişenin arasına sokup şişenin boynundan bir parça camı bıçağı kaldıraç gibi kullanıp dışarı doğru kırmak. sonra mantarı çıkarırsın zaten.

ama yok cam kırmakla uğraşamam filan diyorsan it içine gitsin...

sozlukte ilgili başlıkta deneyip başarılı olduğum şiringa yönteminden bahsetmiştim.bu tekniği dahada geliştirip basketbol topumun pompasıyla da denedim gayet guzel oldu.normal iğneyi saplayıp havayı şişeye basıyorsun.mantar anında çıkıyor.

Makasla tutturulabilir gibi geldi şimdi.

ben tornavida ile içine ittirerek açmıştım da baya bi fışkırmıştı

önce 1 adet vida, 1 adet tornavida ve 1 adet pense alınır. vida bi güzel yaklaşık 1cm dışarda kalacak şekilde mantara monte edilir. sonra vidayla birlikte mantar pense yardımıyla çekilir.
not: vidanın en az 4-5 cm olması gerek. yoksa ortası parçalanmış mantarla başbaşa kalırsın. ayrıca kırarak açmak her açıdan tehlikeli. bi yerini kesebilir, şarap içmek isterken cam yutabilirsin.

Efem teşekkürler herkese ama tirbüşonu bulduk yoğun araştırmalar sonucunda, bu yöntemlere gerek kalmadı yani, lakin nolur nolmaz diye belleğime attım ben gene de

sen yinede tirbüşonla tecrübe kazan bence

profundus
kaynak:
www.freedict.com/onldict/lat.html

profundus
profunda
profundum

cinse göre değişiyor.

tesekkür ederim:) bir de cinse göre değişiyor derken?

Langır lungur bildiklerimi yazıyorum.

efendim latinceden türemiş tüm dillerde (ve dolayısıyla latincede de) isimlerin cinsiyeti vardır(Buna artikel deniyor efenim). zamirlerde de aynı şey söz konusu. örnek vermek gerekirse; eğer ki cümlenin öznesi bir kadın ise ingilizcede olarak she kullanılır, almanca'da sie.

isimlerde de aynı şey söz konusudur. kurşun kalemin almancası bleistift'tir ve bleistift erkek(maskulen) bir nesnedir. cümle içerisinde kullanılırken der bleistift diye geçer(dişi olsaydı die olacaktı). İngilizcede isimlerin cinsiyeti -neden bilmiyorum- kaybolmuştur. Ancak ingilizcede de THE olgusu vardır. THE END (Almancası Die Ende) gibi.

Latincede işin boku iyice çıkmıştır. İsimlerin cinsiyetine göre isimlerin önüne gelen sıfatlar da şekil değiştirmektedir. Bu sebeple derin kelimesi "profundus, profunda ve profunda" şeklinde yazılmakta. Cinse göre değişmesinden kastedilen budur.

süper:) erkek olanı hangisi acaba? (valla bu son soru ehe)

bir çıkarım yaparaktan cevap veriyorum (doğruluğu kesin olmayan bilgi geliyor).

genelde bunlar maskulin, feminen, nötr sıralamasıyla yazılıyor. dolayısıyla;

profundus -> maskulin (erkek)
profunda -> feminen (dişi)
profundum -> nötr (meyilli)

kriker'e:

"efendim latinceden türemiş tüm dillerde (ve dolayısıyla latincede de) isimlerin cinsiyeti vardır(Buna artikel deniyor efenim)." buna artikel falan denmez, zaten latincede "articulus" yoktur; sizin bahsettiğiniz mascilium, femininum ve neutrum olmak üzere üç cinsin olması. sıfatlar da bu ismin cinsine göre çekilir.

jade, belli ki aklında bir cümle var ve onun latince karşılığını istiyorsun, belki msnde kullanacaksın, belki dövme yaptıracaksın... mesaja at kardeşim...

(ailenizin klasik filologu~arif)

sevgili jade,
profundus profunda filan yazdırmayınız efenim oranıza buranıza. o ne öyle allasen. beğenmedim ben. japonik veyahut çinçançon versiyonunu aratalım lütfen. en azından tribal bir desen olarak daha mantıklı.
sevgiler,
profundus'un teyzesi.

google'da "Maiden Voyage Sheet" arattım ve bazı sitelerde $3-6€ arasında değişen fiyatlarla satıldığını gördüm. siteler ne kadar güvenilir bilemiyorum lakin, hiç bir yerde bulamazsan satın alabilirsin, çok pahalı değiller gibi. sonra canlı yayında çalarsın :P

(bkz: neye vermiyoruz ki 5 milyon)

Canlı yayında Cousin Mary'yi çalmayı düşünüyorum bu arada, bu cumartesi. Tabi, bir aksilik olmazsa ;-)

Teşekkürler Kabra!

popüler bir dil olduğu söylenemez fakat ben quantum için şu kitabı öneririm

www.ideefixe.com

www.biltek.tubitak.gov.tr
www.tubitak.gov.tr

tubitaktak sasma.

Zizek'in İdeolojinin Yüce Nesnesi adlı kitabını da tavsiye ediyorum. ;-)

(bkz: holografik evren)
ilgini çekebilir

Elbette normal durumlar, 4 diazeme karşılık. Ancak, neden 4 diazem? Şiddetli Epilepsiniz var?

yo hayır. uyku problemi var. boğazımda ödem oluşmuş bir de. bunların ikisi çakışınca bu yönteme başvurdular.

hala kendime gelemedim bu kadar gün geçmesine rağmen. sanırım bu da normal?

cevap veriyorum farklı olduklarını yani pezevenk olduklarnı anlatmak için olabilir mi acaba,?

[muhtemelen]pezevenk insan rahat insandır. başkası ne düşünür umrunda olmaz. yakıştığını düşünüyodur, ve giyodur.. giyodur ne lan! giyiyodur..

örnek vermek gerekirse: aycicegim.net

(bkz: sefa pezevengi)

Sokaktaki her adama "Abi hatun var mı?" diyemezsiniz. Ancak O, giyimiyle kendini belli ederek bunu kendisine çekinmeden sorabilmenize olanak sağlar.

sosyo kültürel ve eğitim açısından alt seviyede ki4iler olduklarından giyim tarzları da bununla paraleldir. Mesele bundan ibarettir. Marka kültüründen yoksundurlar ayrıca.

1. yan etki olayı olmayan diye birşeyi objektif değerlendirilemez diye düşünüyorum. ilacı kim alacak, kaç yaşında, cinsiyeti ne, başka ne gibi sorunarı var çerçevesinde mutlaka bir yan etkisi olur.
2. deneme yanılma yöntemiyle. araştırma labaratuvarlarının veya ilaç şirketlerinin ar-ge kısımlarının deneklere eşek yüküyle para verdiklerini duymuşsunuzdur. bunlar o ilacı er yönüyle tanımak için.

- Yan etkisi olmayan ilaç yoktur. İlacın tipinden kişinin genetiğine, sağlığına, hayat tercihine göre değişir.

- Hayvan/insan deneyleriyle belirlenir. FDA yapar bunu.

2. parayla ilaçlar insanlar üzerinde deneniyor.
yabancı ülkelerde eczacılık ile ilgili kurum kuruluşlar kobaylara para karşılı veriyorlar.
tabi bir sözleşme falan yapıyorlardır kesinlikle güvenlik hakkında.

plasebo der, kaçarak uzaklaşırım...

en çok yan etkiyi ise vitamin ilaçları yapar diye biliyorum.

bazı yeni ilaçlar umutsuz hastalar üzerinde anlaşmayla test ediliyor.

o majezik'i ikişer üçer almaya devam edersen miden daha mutlu olacak.

Google'dan: Mide kanserinin görülme sıklığı ile göç arasındaki ilişkiler, genç yaştan itibaren kanser yapıcı bir maddeye maruz kalmanın kanser oluşmasında sorumlu olduğunu göstermektedir. Bu maddenin ne olduğu bilinmemekle birlikte, diyetin sorumlu olabileceği üzerinde durulmaktadır. Nişasta, turşular, tuzlanmış et ve balık gibi yiyeceklerin mide kanserleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Süt, taze sebzeler, turunçgiller, vitamin C ve soğuk gıdalarla beslenenlerde tersine olarak mide kanseri daha az görülmektedir. Alkol de zayıf bir risk faktörü iken sigara önemlidir. Lif oranı düşük gıda alımında kanser riskinde azalma olurken, çikolata ile beslenmede riskte artma olduğu gösterilmiştir. Mide kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda, bu hastaların tuz tüketiminde artış olduğu saptanmıştır. Polipoid (tip 1), ülserli tip (tip 2), ülsero-infiltratif (tip 3 ) ve diffüz infiltratif (tip 4) olarak sınıflanır. (Bormann sınıflaması)

Tecrübelere gelince, tipi ve evresine göre prognoz değişir. İkinci Evre: Kanser tüm mide duvarına yayılmıştır. Perigastrik lenf bezleri tutulmuş ya da tutulmamıştır. Uzak metastaz yoktur. Yani, mide çevresi lenf bezlerine yayılım görülebilir, ancak tüm mide duvarına yayılmak tedavide "TOTAL GASTREKTOMİ"yi esas kılar.

Bu durumda Billroth 1 ya da 2 ameliyatıyla mide 12parmak bağırsağı ya da boş bağırsak (jejunum)a ağızlaştırılarak operasyon tamamlanır.

Ardından 1 haftaya yakın sürede anastomozlar iyileşir ve hasta yavaş yavaş normal hayatına döner. Çok yağlı fln yememesi gerekir. "Düzenli ve dengeli beslenme" rejimi uygulanır.

(bkz: aventura)
(bkz: ibrahim ferrer)
tam aradiginiz olmasada belki (bkz: ayhan sicimoglu)

Ayhan Sicimoğlu'nun Friends Family albümüne bir bakar mısın ? İşine yarayabilir diye düşünüyorum.

(bkz: deodato)

celia cruz, chulcha candela, amparanoia, manhattan transfer, squirel nut zippers...

bu grup ve müzisyenlerden bul bi şeyler. radiopangea.com'dan da aradığın sarkı ve müzisyenlere benzer şeyler bulabilirsin.

Eczanedeki nonspesifik tahlil(!)lerle bu konuda Dahiliyeye görünüp kan tahlili vs. yaptırsın. Mümkünse bir tıp fakültesi hastahanesine gitsin, endokrinolojiye. Malum terleme oradan sorulur. Hiperhydrosis tanısı konursa ona göre tedavi protokolleri uygulanacaktır.

Geçmiş olsun.

teşekkürler, demin söyledi doktor da tahlilleri yapacakmış. ikimizde de hashimato hastalığı var. aldığı tiroid hormonu fazla geliyor olabilir bir girsin tahlillere bakalım.

Hashimato tiroiditinde lenfositik infiltrasyon nedenli hiper ve hipotiroidi arası geçiş olacağından ötürü hormon dengesi aniden bozulabilir.

lenfositik infiltrasyon derken, parçalanan bezin kendisinin kana karışması sonucu görülen hipertiroidi ve tiroidin işlev görmez hale gelmesi sonucu birden semptomların hipotiroidiye dönmesi gibi bir şeyden bahsediyorsun değil mi?

şöyle ki hashimatonun normal durumu zaten hipotiroididir. ama bezde otoimmun yıkım devam ettiğinden bazen foliküller parçalanır ve vücuttaki tiroid hormon seviyesi artar yani hipertiroidi olur,buna hashitoksikozis de denir.

Bu arada yukarıdaki hikaye tamamen eczacının kutusu en az 30ytl olan vitamin-mineral preparatlarını satma öyküsü gibi geldi. itibar etmeyin.

@Kurukafa: Aynen öyle.

soruya ek: bu sporu yapan Guney Kore'linin teki olimpiyatlarda dopingli cikti. aticilikta ne ise yarar yav doping? kartal gozu mu sagliyor?

@507: Amfetamin türevi ilaclarla kombine edilen doping turevi maddeler ekstra konsantrasyon sagliyor. Refleksler de uyariliyor.

atıcılıkta kullanılan tüfekler öyle böyle pahalı değil... zaten geneli özel yapımdır ancak çok pro tüfekler inanılmaz pahalı.

aslinda burada olcut tamamen insanin yasam kalitesini dusuren, bir suredir var olan, kendi kendine denediginde ve uzerine gittiginde sonuc alamadigi durumlardir. Ornegin her depresyonda gitmenin bir alemi yoktur,fakat yillar suren veya kisiyi kendine zarar vermeyle ilgili dusuncelere zerk eden durumlarda gidilmesi lazimdir.
Oncelikle kisinin veya etrafindakilerin durumdan duyduklari rahatsizlik onemli. Gundelik hayati gozardi edilmeyecek kadar etkiliyorsa gidilmeli
Bunun yaninda sorunun psikolojik mi psikiyatrik mi oldugunun da bilincinde olmak gerek. Yalniz ya biri ya da digeri gibi bir tercih yapmamali, mumkunse hem psikologlarin hem de psikiyatristlerin birlikte calistigi yerler tercih edilmeli.

ya aklı dengesi bozuk insanlar zaten hiçbi zaman "ya ben iyi degilim bi doktora gidiyim " demiyor.
insan bazen tanımadıgı, kendisini yargılamayacak biriyle konusmak ve rahatlamak ister. bence bu bile sebep olabilir psikiyatriye gitmeye ermanen

Her türde sıkıntıda gidebilirsiniz, çünkü "sıkıntı" eşiği subjektiftir. Benim için atlatılan bir sıkıntı x için derin psikoza neden olabilir.

Aslında kişiden kişiye değişir ama, kendini düzeltemeyen kişi o gücünün farkında değildir belki de, o yüzden bu kişilere mi başvuruyordur

20'lik diş olabilir mi?

20likler çıkalı çok oldu :)

benim 20 likler de çoktan çıktı ama zaman zaman arkası kızarır bozarır ağrı yapar. sanırım tam çıkmayan 20 likler böyle arada bir huysuzlanıyor :)

Liken Planus olabilir mi acaba?

kasinti, sizi veya yanma varmi ? halk arasind pamukcuk denen bir olay vardir benimde cok muzdarip oldugum, zaman zaman agzimda beyaz benekler cikiyor, vitaminsizliktenmis. eczanelerde basit bi sulusyon oluyor adini unuttum onu surdun mu sabaha birseyin kalmiyor.

pamukçuk veya aft olmadığı belli. çene ağrısı yapıyor. dediğim gibi yemek yerken ağzımı açamıyorum pek. 1 haftayı tamamladı, iki gündür gün içinde kendi kendine de ateş falan yapıyor. doktor yolu gözüktü.
teşekkür ederim ilginize.
bakalım neymiş bu zımbırtı.
liken planus'un belirtilerine baktım ama. umarım değildir diyorum :)

lif ezilmesi olmuş olabilir. 1 hafta filan kolunuzu pek kaldırmayın hele omuz hizasından yukarı kaldırmayın ki iyileşsin.

büyük ihtimal uyurken kolun ters kalmıştır. kaç saat uyudun bu olduğunda? bana da benzeri oldu da o yüzden soruyorum. 10 saat civarı uyumuştum, omzumun içi ağrıyordu. 3-5 güne geçmişti.

bu şekilde yardım alamazsınız. Burada sorulan sorulara genellikle doktor olmayan insanlar cevap verir tanı koyarlar tedavi önerirler. kaldı ki bir hekim olarak,bu platformdan yapılabilecek en iyi yardımın sizi ilgili uzmana yönlendirmek olduğunu düşünüyorum.
ortopedi ya da fizik tedavi rehabilitasyon hekimlerinden birine başvurun

@cggore: 7-8 saat civari uyudum sanirim. benimkide ona benzer bi agri, omuzumun ici agriyor gibi hissediyorum.
@october swimmer: dediklerinize kesinlikle katiliyorum, en dogrusu bir profesyonelden yardim almak ama yasadigim sehirde hastaneye adim atmanin fiyati 250 dolardan basladigi icin ilk olarak burayi deniyim dedim, belki benzer durumla karsilasmis yazar arkadaslar vardir diye.hastaneye gitmek ve sigorta firmalari ile cebellesmek ve en kotusu her seferinde dunyanin parasini odemekten gina geldi acikcasi.

yorumlarini esirgemeyen herkese tesekkurlerimi sunarim. cok hareket ettirmemek fayda etti bir miktar, su an bir miktar azalma var gibi agrida.

benzer sikayetlerim olmustu, doktora gitmistim teshis tendinit idi. tendon iltihabi yani.

Sinir sıkışması olduğunu düşünüyorum, ortopedi ve travmatoloji stajını verince yanıt vereceğim :)

- Değişik teknikler mevcut. Karaciğerin aktif doku hücrelerinin g(rülmesi ve bazı hastalıkların tanısının kesinleştirilmesi için (siroz, hepatit, vs.) yapılan işlemdir. Tek kullanımlık iğnelerle (ultrasonla iğnenin yeri tespit edilir) deriden karaciğere kadar girilerek yapılıyor. Ayrıca transjuguler olarak da yapılabilir, gerekirse laparoskopik biyopsi dahi uygulanabiliyor.

- Çok düşük de olsa vardır. Ortalama risk oranı %2. Benin haemangiomalarda ve sirozda kanama riski biraz daha fazladır.

- 1 hafta aşırı yağ ve alkol alınmaması rica olunur.

- Sonrasında değil de, gerçekleşirken -eğer ciltten yapılıyorsa- hafif sızı olabilir ancak çok değil. Laparoskopik biyopside zaten genel anestezi altında oluyorsunuz.

- 2-3 gün içinde yara tamamen iyileşir.

pes derim ben :)
birde bleach'in oyunu var tekken vari.

GTA süper bence. Tomb Raider - Anniversary de çok leziz!

Killzone Liberation guzel.

Castlevania Dracula X chronicles. Aslinda oyun tras ama unlockable olarak icinde Symphony of the Night'i barindiriyor bu yuzden tavsiye.

Silent Hill Origins
Syphon Filter: Logan's Shadow

Burnout Dominator
Burnout Legends

Prince of Persia Rival Swords

Tekken Dark Resurrection

Loco Roco : Cok farkli ve eglenceli bisey. Ama etrafinizdaki diger kimseler (arkadas, aile vs.) kesfederse PSP'yi geri almakta zorlanabilirsiniz :))

burnout legends, tekken, loco roco, gta vice city stories...

psp diyince akla kesinlikle locoroco gelmelidir, aynı firmanın bir de patapon isimli oyunu var o da müthiş.
ayrıca virtua tennis 3 öneririm, yok yaaa tenisle ne işim olur diyorsan deme, cidden bu oyunu oynayıp da sevmeyen insan görmedim.

"Phantom Sense" deniyor.

phantom limb ve buna benzer diger sendrom ise yabanci el sendromu

yanılmıyorsam t-bag'de de var aynı durum

altyazın burada: www.divxplanet.com
playerin burada: kmplayer.en.softonic.com

playeri kur filmi çalıştır altyazıyı sürükle bırak.

1 cd= 750mb

1 cd genellikle 700mb olur ama. ve bir cd bazen yalnızca bir cd'dir.

arkadaşlar söylemeyi unuttum,

bilgisayarda değil, DVD player'da (televizyonda) izleyeceğim.

orada izlemek için ne yapmam gerekiyor?

dvd player'ın divx codec'lerinin yüklü olması lazım. diğer bir deyişle dvd player'ın aynı zamanda divx player olmalı.

re: sofistike maymun

dvd playerım divx oynatabiliyor.

indirdiğim film+alyazıyı dvd playerda izlenebilecek konuma getirmem için ne yapmam gerekiyor?

divxplayerda (en azından vestelde) önce altyazıyı seçer sonra da filmi başlatırsan direkt olarak altyazılı oynayacaktır.

ikisine de aynı ismi verip bir cd ya da dcd ye yazıp izliceksin
altyazı linki zaten verilmiş.karıştırmamak için (bir nokta bile çalışmamasına sebep oalbilir altyazının) iksininde adını casablanca koy. ama uzantıları kalıcak. avi ve srt(ya da sub)gibi.
bazı divx playerlar altyazı seçme olanağıda sağlıyor. cd nin içinden seçebiirisn

peki hangi programla yapılır? (nero olmasın çok iğrenç o)

Roxio

Buradaki linke tiklayiniz, adim adim hersey anlatilmis. Ama orta-iyi düzey bir bilgisayar ve DVD-writer gerekiyor. DVD burn etmek icin yine beles olan cdburnerxp programini kullanabilirsin. 'cos Nero sucks. Yaptiginiz DVD: super alt yazili menulu guzel bir sey oluyor. Bu sitede ayni zamanda kullanilan programlarin linkleri de verilmis.


www.divxplanet.com

paramedic rocks... 'n saves lives...

ben izlemesem de oldboy acaip methediliyor sozlukte.

(git: 33831)
(git: 22269)
(git: 16040)
(git: 23974)
(git: 27906)
(bkz: aramaya inanmak)

(bkz: what lies beneath)

the shining

son durak 3

Alfred Hitchcock filmlerini ariyorsunuz anladigim kadariyla.

Gerci izlemis olmalisiniz ama yine de yazmadan edemedim. Hitchcock cok baba adam, cok saygi duyuyorum. Her yere yazarim hic cekinmem vallahi. :)

Hitchcock üstadın tüm filmlerini en az 4-5 kere izledim. :)

bir deniz aracından inince de hala sallanıyomuş gibi gelir heryer

bir de kafadaki $apka hissi var buna benzer.

Hypothalamus ve Hypophysis'in regülasyon merkezinin kuvvetli impulslarla uyarılmasının sonucunda buna "uzun süreli potensiyalizasyon"la yanıt vermesi. Budur.

o dedigin olayin bilimsel adi adaptasyon dur.

doktor değilim ama allerjik bi insan olarak cevap vereyim.

olur oyle, allerjidir. telaşa mahal yok. bi süre sora kendiliğinden geçer, geçmezse semprex falan olabilir, antihistaminik bişeler alırsın. sen yine de bi sor doktora çok ciddi görüyosan.

Allerjik olduğunu tahmin etmekteyim. Besinler, stres, terleme gibi faktörler buna neden olur. Bu nedenle faktörleri sorgulamalısın. Doktora gitmeni gerektirecek kadar acil olduğunu düşünmüyorum.

Halk kanadı olarak cevap yazayım :), aynı izler bende de çıkıyor zaman zaman fakat sonra kendi kendilerine kayboluyorlar.

yumurta...?
fazla tuketim mevcut mu bu aralar?

her zaman yediklerimden farkli hic bir sey de yemedim halbuki.. azalmislar gerci, icim rahatladi. panigim gecti de niyesine takildi aklim. tesekkurler herkese :)

araya spor (en azindan yuruyus) serpistirseniz fena olmaz sanki.
alkol ve sigarayi da azaltiniz, zaten yakinda onlari da tc kimlik no ile satin alirsiniz.

yuruyu$e ek olarak, en azindan oturum esnasinda, omuz ve sirt icin basit egzersizler vardir hani hatta oturdugun yerde yaparsin - bi nevi gerinme, esnetme $eklinde.. onlara da vakit ayirsaniz faydasi olur gibime geliyor. lakin genel olarak "hareket $art".. burada asil ironik olan, $ahsima hitap eden "ele verir talkini, kendi yutar salkimi" durumudur muhtemelen: )

Otobüsten erken inin, eve kadar yürüyün.

aynı şey bende de vardı. çok oturmaktan mütevellit belim ağrıyordu. bir kaç gün oturmayınca geçiyor ama uzun süreli 1-2 oturuşta tekrar agrıyordu. benim de biraz kilo fazlam var. neyse bunun tek çözümü kilo verip fazla oturmamak işte. ben d ebilgisayar başından kalkamazken agrıya katlanıyordum ama artık muhakkak yürüyorum, spor yapiyorum. şu an pek bi agrısı yok ama biliyorum ki 24 saat falan otursam tekrar agrıyacak hafiften.

hafife almayın. yapabiliyorsanız spor yapın, ya da hlathguth un dediği gibi yürüyüş v.b.
ama mutlaka yapın birşey, yapmazsanız erken ölmezsiniz ama, erken omurilik felci olabilirsiniz. korkutmak gibi olmasın, önerileri ciddiye alın bence.

www.gym-center.com

want2die;
doğum günü hediyesi olarak aldırsaydın ya powerball :)

Wii alin, hatta yaninda wiifit paketini ya da dans paketini de alin. bizim gibi teknoloji manyaklarini en iyi o hareket ettiriyor. hem teknoloji, hem oyun, hem de hareket- wii3ubir arada :)
onun haricinde asansoru/yuruyen merdiveni vs protesto etmek, otobusten erken inmek fikirlerini de destekliyorum. Yeme ayni kalirsa kilo da verirsiniz bu sekilde hem..

@hlathguth @peppermint mocha otobüsten erken inip yürümeyi, yürümeyen merdivenlerden çıkmayı aklıma geldikçe yapıyorum. her seferinde "oooye yürüdüm, spor yaptım" diye mal gibi seviniyorum. 3-5 adım atınca sevinen bi tip oldum. ayrıca wii alma fikri kafama yattı.

@whoosie sitedeki egzersizler çok güzel. tam üşengeç adam sporu.

önerliler için teşekkürler. unutmadan, spor yapın.

koyu renk meyvelere dadanın.
yaban mersini, böğürtlen, kızılcık, siyah üzüm yiyin.. (antioksidan etkileri fecidir)
her sabah sıcak suya yarım limon sıkıp için. limon kabuklarından az şekerli limonata yapıp içine votka basın, akşamları alkol ihtiyacınızı böyle giderin, bol bol için. sigarayı mümkün mertebe az için, ama yinede votkayı yalnız bırakmayın.
akşamları 19:00 dan sonra yemek yemeyin. (pizza mizza vs.)
gece çok acıkırsanız bir çorba patlatın.
şeker tüketmemeye gayret gösterin. aldığınız alkol zaten şekere dönüşüyor.
böyle devam edin... yanlız değilsiniz hepimiz böyle yaşıyoruz.

kıl dönmesinede dikkat derim.

sevgili edin(kötü söylemedim). onunla beraber gez dolaş vs vs.

mümkünse bir bisiklet bir kask, iki kilit alın, gözünüzün kestiği bütün mesafelere bisiklet ile gidin.

evet bende aynı dert ten sorunum var hergün işe yürüyerek gidiyorum vede geliyorum benimki sabah 08:00ile 20:00 arası işim geregi birde 4 yıldır devam ediyorum bu aralar sirt agrım var birde görme bozukluğum tavsiyesi olan varmı? not:kilo almayada başladım

Tribal Abi'min dediği gibi, tam neden belli olmamakla birlikte bir başka neden de sinir hücrelerinin kendini yenileyememesi. Elbette sinirsel hastalıklar kadar bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da beyin hücrelerine toksik etkilidir.

Sizofreni gibi agir psikotik rahatsizliklarin tedavileri esnasinda beyin buyuk oranda zarar gorebiliyor. Yani bu zarar gorme olayi telafisi imkansiz bir seydir. Annem sizofren, ordan biliyorum.

Mesela tedavi olarak Elektro-Sok uygulanabiliyor, eger ki cok agir bir hastaysa.. Bu uygulama genelde son care olarak uygulanir. Beyne verdigi zarar telafisi olmayan bir zarardir ve bu sebeple tibbi acidan da tartismali bir yontemdir. Fakat hastayi iyi eder, o ayri.. Iyi etmez aslinda; sadece rahatsizligi bastiran bir etken olur.

Ilac tedavileri de beyindeki kimyasal duzeni bozarak ise yararlar. Yani kisi eger surekli ilac kullaniyorsa, beyni surekli olarak fonksiyon kaybi yasiyor demektir. Mesela sizofren bir sanatci dusunun, eger bu adam ilac kullanirsa yaraticiligini yitirir. Sizofreni ilaclarini uyusturucu gozuyle degerlendirebilirsiniz, ki oyledir esasen. Tek farki kafa yapmaz, halisünasyon gormeye neden olmaz; aksine bunlari engelleyip kisiyi aptallastirir. Boylece hastaligin ilerlemesini durdurur ve gerisi de kisinin sosyal cevresine baglidir. Eger sosyal cevre iyiyse, kisi iyilesebilir. Tabi bu biraz da hastanin kendisine bagli bir sey.

Bu ilaclar ayni zamanda kahve, sigara, cay gibi seyleri icmeye zorlar. Cunku kiside bu seylerde olan bazi maddelerin eksikligi yasanir. Mesela nikotin ve kafein ihtiyaci gibi. Ilaclarin yan etkilerini azalttigi soylenen bu maddeler hastalara iyi gelir. Onlari daha bilincli kilar, veya oyle hissetmelerini saglar. Annem gunde 3 paket Samsun 216 iciyor ve hala olmedi. Yillardir yapiyor bunu. Cok sasiriyoruz, Allah gecinden versin. Gunde en az 3-4 demlik cay yapar icer. Goren de cay ocagi isletiyoruz sanacak. Yine gunde en az 4-5 kere Turk Kahvesi pisirir, telvesine kadar icer bazen. Cok degisik seyler anlayacaginiz.

Bu tip hastaliklarin surekli olarak nuksetmesinin cesitli nedenleri vardir: Sosyal cevre, aile, kisinin kendi kisiligi, genetik durumlar (bunun etkili oldugunu sizofreniyle ilgili bir kitapta okumustum) vs. vs.. Eger kisi iyilestikten sonra saglikli bir sosyal cevreye sahip olmazsa maalesef hastaligi olene dek nuksetmeye devam edecektir. Zaten belli bir noktadan sonra o hastaligin tamamen gecmesi mumkun olmuyor cunku dedigim gibi beyin telafisi imkansiz zararlar goruyor.

Annem boyledir, artik tamamen iyilesmesi diye bir ihtimal yoktur mesela. Cunku Elektro-Sok'tan tutun da, en manyak ignelere ilaclara kadar.. Ne varsa denendi. Hastanede yattigi donemlerde cilginlar gibi ilac veriyorlardi kadina. Ziyaretine gittigimizde agzi burnu dahi uyusuyordu, konusamiyordu. Her turlu ilaci aldi ve artik maalesef beyni cok kotu derecede zarar gordu.

Ikinci sorunuza da cevap vermis oldum gerci fakat simdi demin bahsettigim kitabi elime aldim, ordan aktaracagim tam olarak:

"Tek ebeveynin hasta olmasi durumunda dogacak cocugun sizofren olma riski diger insanlardan biraz yuksek (%10) olmakla birlikte bu risk katlanilabilir bir orandir. En azindan cocugun %90 gibi yuksek oranda hastalanmama sansi vardir."

Dr. Mustafa Yildiz - Sizofreni / hastaligi anlamak ve onunla yasamayi ogrenmek
HYB Yayincilik 1999, Ankara, Sayfa: 137

"Sizofreni tanisi alan kisilerin birinci derece akrabalarinda gorulme orani %45, buna karsilik toplumdaki saglikli kisilerde gorulme orani %7'dir. Birisinde sizofreni gorulen digerinde gorunmeyen tek yumurta ikizlerinin birinde varsa digerinde de gorulme orani %71, cift yumurta ikizlerinde ayni oran %54 olarak bulunmustur."

Levent Mete - Sizofreni / en uzak ulke
Iletisim Yayinlari, 2006 baskisi, Istanbul, sayfa 78.

--------

Bu farkli iki orandan anliyoruz ki genetikle ilgili bir durum mevcut. Zira zaten agir psikotik rahatsizliklar temelde beyindeki hormonal dengesizliklerden dolayi meydana geliyorlar (diye biliyorum ben). Haliyle genetigin bu hususta etkili olmasi gayet anlasilir bir durum.

O degil de bu oranlara bakilirsa yakinda ben de sizofreni hastasi olabilirim, hic belli olmaz. Ya genclik-ergenlik doneminde ya da 30 yas sonrasinda ortaya cikiyormus genelde. Bakalim, sonumuz hayrola :)

Kırlangıç Çökeltme'yi pek sevdim ben. :)

enfes bir sey; erken hasat sizmasi. komili idi sanirim. yemek icin degil de salata vs ye. epeydir goremiyorum ama ortalikta.

bulabilirseniz veya yolunuz du$erse: burhaniye urunu "sariba$" sizma (kar$i kom$um getirmi$ti saolsun) / *marketlerden aldiklarim arasinda en begendigim "komili cold pressed sizma"

Edremit'te avcı Cemal Abi var bizim. ondan alıyoz. daha şahanesi varsa da henüz tatmadım. Cemal Abi'nin dükkanı falan yok. sadece tanıdıklarına veriyor yağından. onu da kısıtlı miktarda.

edit:

diğer öneriler çok naif lan! salkdasjlkdjalskajajahahhahahahahaahahha:)))))))

edit 2:

arada sarıbaş sızmayı okumamışım. ayıp olmuş.

gayet rahat abartarak soyluyorum ki dünya yüzünde yiyebileceginiz en lezzetli zeytinyağı edremit körfezinden cikar. tadarak alınmasi taraftariyim. o yuzden markalı olanlarda bu sans maleseff yok. bence tanıdıgınız edremite burhaniyeye ayvaliğa bi ugrasin kurulan pazarlari dolaşsin özellikle köylülerin oldugu yerlerde (edremit pazari carsamba günleri kurulan) gayet raat şahane yağlar bulur. ha yardımcı olurmuyuz? oluruz.
[email protected] iletişim icin :)

İzmir - Karaburun tarafında köylülerin kendi yaptıkları zeytinyağı da oldukça iyidir. lezzet ve asit dengesi olarak yormaz, zevkle yenir hem yemeklik hem sofralık olarak kullanılabilir. Hatta almak istediğinizde Karaburun Mordoğan'da eşeğiyle dolaşan Sadık amcayı arar bulursanız (ki herkes tanır kendisini) onun zeytin yağı güzeldir. Kendinde olmasa bile bulur buluşturur. Ama bu sene sanırım zeytinde yok senesi o yüzden fazla alamayabilirsiniz, bir de kilosu 8YTLye kadar tırmandı haberiniz olsun...

burhaniye-pelitköy taraflarında tavsiye ederim.

ve edremit körfezinden cayma, akhisar'dan gelen yağlarda oldukça kaliteli ama mesela bize çok "koyu-yoğun" geliyor.. ama bak bu pelitköy'deki dayı bomba...
bardak bardak doldur iç o derece..

ulan canım çekti, valideye söyliyim bi börülce patlatsın akşama

Kus gribi durumlarından olabilir.

O tip urunlerin ithalati duzensiz oluyordur diye tahmin ediyorum. Eldeki stoklar bitmektedir, ondan bulamiyorsunuzdur. Ithalatciya sormayi deneyebilirsin :)

zaten migroslarda hiç olmuyor. carrefour ve reallere bakınız sürekli oluyor.

Ana karakterdir ama diğerlerine göre daha huysuzdur, belki ondan böyle bir uygulama vardir? :p

domuzcuk da yer almaz sanırım. winnie - tiger - eeyore, uç karakerler bunlar. öteki ikisi silik biraz. bence tabi. sebep bu olabilir. ama olmayadabilir. kesin bir şey yok.

saçkıran olabilir, sanırım sarımsakla geçiyordu

Alopecia Areata benzeri olsa gerek.
Siklosporin fln vermek lazım ama yine de doktora görünmeniz gerekiyor.

(bkz: alopecia areata)

sarımsağı ikiye kesin 3-4 gün sürün, geçecektir

Allerjik bir durum olduğunu düşünmekteyim. Dermatolojiye görünmeli ve allerji testi yaptırmalısın ablacım. Ancak bunun sonucunda net yanıta ulaşılabilir.

Besinlerden temas ettiklerine, strese kadar onlarca etken var.

olmeden donersem gidecegim evet de su aralar donme durumum yok

parmağındaki yüzüğün içindeki bir alaşıma allerjik tepki vermiş olabilir derin. sağ elinde olmamasını da bu şekilde şeettirebilirim. tamamen sallıyorum bu arada.

ayak parmaklarında olsa mantar derdim ama elde mantar görülmüş şey mi?

elde mantar görülür de bu mantar değil. bence de alerji.

ama kabarti yok alerji veya mantar olsa kabarti halinde olmaz mi? bunda sadece derim renk degistiriyor ve gecici sabah bakiyorum cikmis aksam ki dun saatini de yazdim 15:00 de rengi acilmaya basladi 15:42 de kendi kendine kayboldu. oturdum elime baktim abi 42 dakikada eski rengine dondu. yikadim biseler ettim desem yok tv seyrediyordum.

dediginiz gibi ben donunce doktora gideyim en iyisi. ama inatcidir benim bunyem, o zaman da cikmaz ee doktora ne diyecegim? doktor elimde bole bole bise vardi, kendi kendine yok oldu. adam timarhaneye yollar beya

not: 2. ciktiginda yuzúkten olabilir diye yuzugu cikarttim ama sonuc degismedi

3. Bakteriyel aşırı çoğalma buna neden olabilir, benzer şekilde "düzenli" olarak kötü besleniyorsanız değerlerinizin düşük çıkması normal.

ferro sanolu uzun zaman kullandım, bıraktıktan sonra iki gün içinde gene düşmeler başladı (anemiye bağlı tansiyon düşüklüğü), çeşitli ilaçlar kullandım, öyle çok da kötü beslenmiyorum, ne biliyim, sebze falan da yerim sık sık evde. zaten çok kötü beslensem kolestrolüm de yüksek olmaz mıydı? neyse, hayırlısı bakalım...

imzayı da yıllardır çalışıyorum kağıtlarda, bir süre imza atmazsam eskisini unutuyorum, kafamdan benzediğini düşündüğüm yeni bi tane atıyorum, malım evet.

2-imzanızı değiştirin isminizi el yazısıyla yazıp üstünü karalayın en kral imzadır xD

1-"bu kibritler eskiden ne güzeldi, şimdi iğrenç tadı var..."

valla kibrit dedigin yemek icin degil de yansin diye uretildiginden pek dikkat etmemis olabilirler tadina...

3) (tribal enfexion abiye saygılarımı sunarak başlıyorum)
tribal abinin dediği gibi basit bir destek kombinasyonuyla kan değerleri normale çekilebilir. ancak "sebebini araştırmıyorlar" dediğinize göre sizin şikayetinizin farklı olduğunu düşündüm ben. bir insanın "kan değerlerim düşük" gibi bir şikayeti olamaz. şikayet "üşüyorum" gibi, "halsizim" gibi olur. o yüzden şikayetinizin ne olduğunu yazmanızı tavsiye ediyorum -ki biz de rahatlıkla atıp tutabilelim.

ha, eğer genel olarak anemik belirtiler gösteriyorsanız, düzenli beslenme ve ilaç tedavisinden "asla" fayda göremiyorsanız hematoloji'ye gitmenizi öneririm. en basitinden talasemi minör olabilirsiniz misal, onun da hemoglobin elektroforezi yaptırmadan kesin tanısını alamazsınız. (talasemi dedim diye telaşa vermeyin, aklıma ilk gelen örneği yazdım sadece)

2) (imza) aynı dertten mustariptim, buna el yazısıyla sadece adımı yazmak gibi bir çözüm buldum.

1) kibritlerdeki değişimin ben de farkındayım. alpinsamuray'a katılmıyorum, sigarayı yaktığın an bir nebze de olsa kibritin tadını alırsın. kaldı ki kibritin kokusunu ayrıca severim ben.

burada 3. sorunuza dönüş yapıyorum, kibritin tadını biliyor olmanız sizde pica anamnezine işaret ediyor. bu da demir eksikliği anemisinin temel taşlarından biridir.

doktor ve intern duyrucularin affina siginarak 3 numara hakkinda kardesimin yasadiklarindan yola cikarak, paratiroid olabilir demekteyim. yanlisim varsa duzeltin ( kardeste iki rahatsizlik birden vardi, karistirabilirim) 'paratiroid' iseniz xxxxx bilmemne hormonu asiri salgilaniyor ve o nedenle ozellikle kemikler kalsiyumu alamiyor. ne kadar cok takviye alsaniz da emilim olmadigi icin bunlar ise yaramiyor. kardesimde cok zor teshis etmislerdi de yazayim dedim.

@gxix: üşüyorum halsizim, gözlerim kararıyo diye en başında gittim tabi doktora ama bu uzun bi süreç ve kan değerlerimin düşük olduğu belli, benim de şikayetim doğal olarak bu, yoksa sıfırdan şikayetçi olma durumunda değilim.

mesela referans değerlerin altında olan şeyler şunlar: açlık kan ekeri, kolestrol/hdl kolestrol oranı, vldl kolestrol, trigliseridler, lys, rbc, hgb, hct, mch, mchc, siyanokobalamin, ferritin, demir. referans aralığından yüksek olanlar da demir/demir bağlama kapasitesi ve sedimentasyon hızı.

L'den başka bi harf yok yani raporda...

5 - 12 yi,
12 - 7 e cevirceksin duz hesapla kardiş.

alistira alistira git istersen.
3 - 7
2 - 7
12 - 7
seklinde.

bi tane de ucan alarmli saat alirsin. garantiye alirsin kalkisi.

Gunes Abi tesekkurler ;-)

alıştıra alıştıra zor oluyor. bir gün hiç uyumayıp sonra akşam kendinizi zorlayarak erken yatmanızı öneririm onun yerine.

erken yatmaya zorlayıp + güneşin kullanın.

yatarken perdeleri falan açın uygunsa sabah 7 gibi güneş zaten çekilmez olmaya başlıyor göz için, uyandırıyor illaki.

yatmadan once kendini şartlandır erken kalkacam, saat 7 de ayakta olacağım ,geç kalmamam lazım falan filan de içinden düşünerek yat goreceksin sabaha uyanmış olacaksın hiç saat kurmasan bile.psikolojik bi olay.
ve ilk 3 gun zorlayarak kalkarsan sonra vucut alışıyor istemesen de kalkıyorsun. ben kendi adıma konusuyorum bana boyle oluyor.

ahahaahaha tribal canımsın!

(bkz: alarmi kurulu saati yataktan uzak bir yere koymak)

aynı problemi ben de yaşamış olduğumdan psikiyatride uyku profesörüne sormuştum, adam net bir şekilde "yattığın saat önemli değil, yeter ki her gün aynı saatte uyan" demişti. ben denedim, gerçekten öyle. ilk birkaç gün iğrenç oluyor ama max 4. günden sonra uykun düzene giriyor. fakat bu çözümün tek sıkıntısı haftasonlarını da içermesi. yani "ohh yarın cumartesi, saat 12'de kalkarım" demek yok. (ben de o yüzden bırakmıştım bu yöntemi)

abi insanlık dışı demişsin sen istedin.

(bkz: #13332255)

ilk 2 derse girmeyip biraz daha uyuyabilirsin.
en iyisi ilk gün normal saatte yat ve akabinde uykusuz kal, zaten ikinci günde düzene girer bünye...

Robbins Basic Pathology:

www.amazon.com

acil b12 vitamini destegi al. igne ya da hap olarak. tabii önce bir doktora görün. sikayetlerin çok tipik b12 eksikligi.

(evet e.r. izledim o yüzden "tipik"li falan konustum) :)

b12 hangi meyve/sebze/ivir zivir'da var peki?

konsantrasyon kesinlikle bir veya birkaç kitapla çözülebilecek bir sorun değil. öncelikle iyi analiz edilmeli ve konsantrasyonun yapısı ve olası nedenler anlaşılmalı.

Bir psikologa danışabilirsiniz.

@x daemon: b12 bu sebze meyve olayinda yok. et(ozellikle karaciger ve bobrek), balik(uskumru), peynir, sut, yumurtada var.

kisacasi bu vitamin tamamen hayvanat ve urettikleri ile ilgili. vejetaryen isen sictin.

B12'nin et ve et ürünleri tüketmeyenler için kür halinde uygulanan iğneleri de mevcut.

aynı dertten bende de var. ben biraz araştırdım bunu, beynin ön bölgesinde dopamin diye bir şey oluyormuş, bunun azlığı da aynı türden sorunlar yaratıyormuş.
ben revir.com da bunu sordum (daha dün) cevap bekliyorum. cevap gelirse buradan sende takip edebilirsin..

www.revir.com

Kadıköy Çarşısı girişinde vardı bir tane, ismini unuttum.

www.narpost.com

www.tish-o.com.tr
profesyonel çalışırlar.

vertigo olabilir. kulaginda ya da beyninde bir problem olabilir. doktora gorunmelisin.

bu kadar spesifik baş dönmeleri yaratmaz genelde ama tansiyon düşüklüğü olabilir

menier derim ben.
annem de yaşıyor hep. dünya dönüyor sanki der ve yatınca kıpırdamadığında rahatlar. ennn başta önerebileceğim dramamine al, çeyrek al ama hapı böl. kriz geldiğinde filan ayrıca diyet yap. konserve, asitli, kızartma vs yeme.

@oceano
bahsettigin ilac receteyle, doktor tavsiyesiyle verilen bir ilac ve tedavi etmedigin birine tavsiye ediyor olmani yanlis buluyorum.

"basim agriyor" diyen bir insana "aa benim de tanidigimin basi agriyordu, norolog su ilaci verdi sen de kullan" demekten hicbir farki yok. kaldi ki ayni rahatsizliklar bircok hastaligin belirtisi olabilir. gerekli testler yapilmadan bir sey soylemek mantik disi ve faydadan cok zarar verir.

Ben ortostatik hipotansiyonu eliyorum. "Eğilince oluşan" baş dönmesi ve baş ağrısı nedeniyle.

Diğerleri daha olası.

tuz?

umm, öyle değil. Mümkünse enjeksiyon veya oral yolla alındığında, acı hissini nasıl ağrı kesiciler bastırıyorsa, tam tersini yapacak bişey..

anfetamin tarzi bazi uyarici maddeler hissiyatini arttirabilir.

pek yaygın bi istek olmadığından olsa gerek "böyle bi ilaç var" dendiğini hatırlamıyorum tıp hayatım boyunca.

fek'at heyecan katar, kanın hızını arttırır vesaire diyerek adrenalin'i atabilirim ortaya. ama bu sefer işin içine vazospazm girer, emilim oranı değişir vs vs..

Var, gayet aljezik ya da acıyı feci arttıran ilaçlar var. Ancak bu bilgiyi burada vermek doğru olmayacağından belirt-e-miyorum.

belirtme tabi. nazi kampi mi aciyonuz arkadasim.

Bişey açtığımız yok, bir hikayemde var bu tarz birşey, gerçekçilik açısından araştırıyorum. Cevap veren herkese teşekkürler.

@hlathguth: bana belirtmek istersen emailim [email protected]

PC başında daha az kalmak -mümkünse tabi- ve uyku süresini arttırmak da etkin çözümlerdir.

iç arpacık olabilir gözünde, gerçi doktor göz kapağının altına bakmıştır büyük ihtimalle ama. Suni gözyaşı kullanabilirsin, işe yarıyor. Özellikle acısını azaltmada.

sallama çayın poşetini hafifsoğuduktan sonra 5er dakika göz kapağının üzerine kompres yapın.

yaş 18 üstü ise epey bir zorluk çıkartabiliyorlar, aklında bulunsun.

ikinci bir isim eklerken veya bir isim çıkarırken çok fazla zorluk olmayabiliyor. isim değiştirmeyse konu pek bir zorluk olur. ama her gittiğin resmi kuruma ismini sildirdiğinle alakalı bir belgeyle gitmek zorunda kalabilirsin.

Evet, nüfus idaresine başvurunca ilk ad siliniyor mu? (Kendim için düşünüyorum ben de)

mahkemeyle oluyor diye biliyorum.
tabi kime bilmiyorum.
arkadaşım ilk adını sildirmişti.
18 yaşından küçüktü yani ailesiyle.

soyadımı değiştirmiş biri olarak şöyle söyliyim (aynı prosedür olduğunu tahmin ederekten). 3 ay gibi bir zamanda halloldu tamamen. dilekçe verme-duruşma-kararın çıkması-kararın nüfus şeysine ulaşması vs. ben bir de avukatla halletmiştim bunları çabuk olsun çok uğraşmayayım diye. 4 yıl kadar önce 200 ytl civarı tutmuştu diye hatırlıyorum.

Yanınıza 3 yarma alın? Madem öyle.. (Göstermelik tabanca da olabilir)

bunun tavsiye edebileceğimiz bir piyasası yok ne yazık ki-bildiğim kadarıyla- yoksa tavsiyede bulunurduk, şu daha iyi korkutur falan diye.
mafya olmasa da mafya tipli, iri yarı tanıdıklarınız vardır heralde?

o insanların parkta oynayan çocukları varsa, onlarla fotoğraflar çektirin, eşi ile evde kahve için. akşam adam eve geldiği zaman sizi görsün. böylece ailesine istediğiniz zaman ulaşabileceğinizi görsün. ha çeker vurur, kafanızı gözünüzü dağıtır, namus meselesine sokar bilemem. ama filmler de hep etkili bir yol olarak sergilenmiştir bu.

yarmaların değil, sözlüğün gücünü kullanın.
şirket adına başlık açıp olayı bütün detayları ile yazın.
şirkettekilerin bunu görmesini sağlayın.

limon'da zirve açın iri yarı yazarlar elbette bulunabilirdir ancak sonra ergenekona filan karışırsınız suç örgütü kurmaktan herhalde.

yanınıza herhangi 3 insanı alın, takım elbise evrak çantası alsınlar 1'i bayan olsun. her türlü detayı düşünün.
diyin ki bunlar "insan hakları mahkemesi" ahim için çalışan avukatlar. özellikle iş hukuku üzerine açılacak davalarla ilgileniyorlar ve ücretsiz hizmet veriyorlar bana. eğer paramı vermezseniz, açacağım dava ulusal ve uluslararası her türlü ruhsatınızın ve faaliyet izninizin iptal edilmesine kadar gidebilir.

sonra 3 arkadaştan biri, bol anlaşılamayn sözcüklerle -bi hukuk sözlüğü bi osmanlıca sözlük kapıverin- olayın ciddiyetini müvekkilinin hakkı olduğu tespit edilen şu kadar parayı vermeleri gerektiği bunun tebliği ve davanın açılmadan uzlaşması ihtimali için geldiklerini söylesin. borcunuzun dökümünün profesyonelce yapılduğı bir evrakı önlerine uzatsın.
-oturun bi konuşalım, bi kahve için gibi ikna turları laflarına, yürütülen hukuki süreç gereği mümkün değil gibi cevaplar versinler-
%80 başarı öngörüyorum.

waltz of the butterfly (istiklal'de çalan şarkı)

Cannonball Adderley ve John Coltrane'den Grand Central.

Lost'un 1. sezon son bölüm/2. sezon ilk bölümünde Desmond'ın uyanışıyla başlayan Mama Cass Elliot şarkısını, (bkz: make your own kind of music)'i kullanıyordum bir ara. Moda sokucu, gaza getirici.

Arkadasim telefonuna Ibrahim Tatlises'ten "Ben Insan Degil miyim" adli sarkinin, tam da o yanik yanik nakarat kismini yuklemisti. Bi kere arkadasta kalmistim da, gune neseyle baslamistim vallahi. Bence alarm olarak herkes Ben Insan Degil miyim melodisini kullanmali.

Sabah sabah telefonunuz aniden "beeeeen innnnsaaaannn deeeeeeegillll miyiiigggggmmmmm" diye ottugunde beni anlayacaksiniz, eminim :)

steve miller - serenade (sanırım buydu adı)
konsepte de uygun
wake up wake up wake up and look around you....

mad season - wake up ile içinde "wake up" geçen en nefis şarkıyla uyanınız.

audrey - mecklenburg ve hatta
www.lastfm.com.tr

şener şen'in sesinden "hababam koğuşuu kaaaalkk" ve arkasından hababam sınıfı müziğinin oynak neşeli versiyonunu kullanan birini duyup harıl harıl aramaktayım şu an.

ben haggard derim. melodik olmasindan dolayi uyanamazsan, isi garantiye almis olursun.
einherjer - dead knight's rite bu da ayni isi gorur kanimca.

yatmadan önce aspirin, kalkınca buz gibi duş.

odanın iyice havalandığında da emin ol. ufak bir odada pencereler kapalı yatıyorsan rahatsız eder.

Psikiyatriye başvurursanız midazolam türevi hafif sedatif hipnotikler uykudaki verimi arttırdığından reçete edilebilir.

spor yapın bol bol. kimi kanallar sabah 7-8 gibi fitness programları yayınlıyor onlara eşlik edip alışkanlık haline getirebilirsiniz.

yorgun uyanmanın pek çok farklı gerekçesi olabilir, yani pek çok farklı uyku bozukluğu sorunu var, ve muhtemele ngeceleri bu bozukluklar yüzünden gerçekten de dinlenemiyorsun. bir uyku merkezine gitmende büyük fayda var.

vereceğim bilginin doğruluğundan şüpheliyim. ama gene de izin verin saçmalayayım :)

ben de uyuma ve buna bağlı olarak uyanma problemi var. daha sonra bunu insanlarla paylaştığımda akşamları neler yediğimi sordular. tabi şu entry'i yazarken bile yanımda nutella kavanozu olduğunu belirtmeme gerek var mı bilmiyorum. kısacası bu kadar şekerli gıdaları yiyine sabah yanılmıyorsam şekerim düşmüş olarak uyanıyorum. ayrıca annem bi ara uyandğımda tansiyonumu da ölçüyordu, bayağı düşük çıkıyordu. dolayısıyla genelde kendilerini bitkin hisseden insanlara bi şeyler yemeleri önerilir. he ben uydum mu bu kurala pek tabi ki hayır. ne kahvaltı ediyorum, ne aç yatıyorum. iyiyim ama böyle, zaten hayat cin edayla çekilemeyecek denli sağlam. biraz fluluk lazım. uyku güzel örtü...

istanbulda uyku merkezi diye bir yer var. tamamen uykuyla ilgili sorunlara odaklanan bir merkez. bence orayı deneyebilirsiniz, çünkü normal bir doktorun böyle bir hastalığa teşhis koyması çok kolay değil.

Polaroid.

www.gittigidiyor.com

adresinden inceleyebilirsiniz.

(git: 26465)

polaroid filmlerini üreten tek fabrika ya kapandı ya da kapanmak üzere. filmler yurtdışında bile karaborsa moduna girdi, polaroidle uğraşan sanatçılar ve makinenin fanatikleri yüksek miktarda stok yapıyorlar, haliyle fiyatlar da yükseldi. filmleri burada bulmak neredeyse imkansız.

filmdeki sahnelerden biraz söz eder misin.

Derin bir kuyuda kalan kadın savaşçıyı kurtarmaya çalışan, -yine aynı kuyudaki- uzun beyaz saçlı sakallı (samurai tipli) bir adam vardı. Tam da hatırlayamıyorum, seneler olmuş :/

www.imdb.com bu mudur?

değil.

peki siyah beyaz mi/renkli mi?

Renkliydi, eminim.

us.imdb.com ?

sanırım bu! teşekkür :)

bence kertenkele, yumurtadan yeni çıkmış gibi.

yaşayan fosillerden, "tuatara"

Ben anlamam ama hani "kertenkelenin kuyruğunu kesersen yenisi çıkar" sohbeti vardır ya. Sanki kuyruğu kesilmiş bir kertenkeleymiş de yeni kuyruk çıkartmış gibi geldi. (tamamen tahmin)

süleymancık değil, onların ayakları vantuzlu oluyor, bununki ise pençe gibi.

iguana hayvanı da olabilir bilemedim.

ateşe atın, yaşıyorsa semenderdir. (aman sakın)

bodrumda felan da gezerdi mahmut diyolardı orda da sanırsam bildiğin pembe kertenkele bir de hep pembe kalıyordu yada bizim evin duvarına her sene yenisi geliyordu.

teşekkürler ;-)

Ccleaner de siler bunu, çok faydalı bir programcıktır kendisi.