ortaokulda iki türkçe hocam oldu. bugün türkçem iyiyse onların sayesindedir. herhangi bir özel pratiklerini ya da öğrettikleri spesifik bir şeyi hatırlamıyorum açıkçası. tek hatırladığım, kendilerine ve derslerine saygı duyduğum; dolayısıyla ilgiyle ve sıkılmadan dinlediğim.
ayşegül hoca 6. sınıfta gelmişti. çok sert, nadiren gülen biriydi. ben başta bayağı çekiniyordum, zaten süklüm püklüm bir bebeyim, göz temasından bile kaçınıyordum. daha sonraları fark ettim ki kadın hepimize resmen anne gibi yaklaşıyor. her şeyimizle ilgileniyor, mesafesini koruyup tavrını koyuyor ama asla öğrenciyi ürkütüp korkutacak seviyede bir terslik, şiddet, otorite eğilimi göstermiyor. en iyi hatırladığım uygulaması şu: sınıfa kütüphane yaptırmıştı. belki her sınıfta oluyordur bu bilmiyorum ama bize demişti ki işte getirin kitaplarınızı. burada toplayalım. alın, okuyun, geri verin. en çok kitap okuyana da yemek sözü vardı. gökçe diye çılgın bir arkadaşımız vardı, yemeyip içmeyip kitap okurdu kız. 52 tane mi ne okumuştu bir senede. o sene herkes en az 10-15 kitap bitirmiş, özet yazmıştı. en tembelimizin bile "bu ne yaa" dediğini hatırlamıyorum.
yedinci sınıftaki hocamız acayip güzeldi. hani böyle enerjik, sempatik, gülücük saçan nefis hocalar oluyo ya öyle biriydi. kadın dersi masaya yaslanarak anlatsa, teneffüste "OLUM GÖDÜNÜ TAM KÖŞEYE DENK GETİRDİ, ÇOK ATEŞLİ BİR HANIM MMMM" diye deliriyoduk erkekler olarak, ne iğrenç tiplermişiz aq. dersi iyi işlerdi ama benim asıl dinleme sebebim çok güzel olmasıydı valla, ağzının içine bakıyodum valla. şu isim-fiil, sıfat-fiil nanelerini ondan öğrenmiştim mesela. an-ası-mez-ar-dik-ecek-miş. sıfat-fiilin ekleri miydi bunlar? isim-fiilde üç tane vardı sanki... unutmuşum.
ulan ben hoca konusunda çok şanslıydım be. cidden çok şahane, örnek alınası insanlara denk geldim hep. her neredeyseler iyilerdir umarım, unutma unutturma :((
0