answers.yahoo.com

sinek bilhassa sivrisinek yiyor onlar. hem de böyle şöpür şöpür, cırk cırk sesler çıkartarak. gıcığım. orjinal adı da gıcık (gecko) bunların zaten.

Bizim klimanin icine girip klimayi bozmustu bu hayvan, o masum saydam vucudunun yanisira tehlikeli olabiliyorlar, beslemeyin bence ne hali varsa gorsun:) akvaryum ortaminda beslenebilir belki..

ilginçmiş, hangi şehirde çıktı bu. yani eviniz nerde?

Sanırım bütün Türkiye'de var bu hayvan. Büyük şehirlerde hunhanrca katledildikleri için muhtemelen göz göze gelmeniz zor. Ben İzmir'de hiç görmedim ama Muğla'da annemin evinde mutlaka bir yerden eve sızıp duvarlarda geziyorlar. Dışarı atıyorsun gene geliyor, gene geliyor. Alışıp gidiyosun zamanla.

çok sık yemek yemesi gerekmiyo sürüngen tayfasının. aç kalmışsa da dert etmemiştir çok.

ben olsam arkadaşların kulaklarından tutup "temizleyin lan sıçtığınız boku" derdim.

@ataturkiye valla istanbul'da yakın bir yerde olsan üşenmez gelirdim, öyle üzüldüm yani.

aklıma gelenleri yazayım. acaba komşularla aran iyi mi? iyi değilse bile perdelerini çamaşır makinelerinde yıkamalarını rica edebilir misin?

hadi o olmadı diyelim. banyoda küvet var mı? çamaşır makinesi denen şey yeni biliyorsun, annelerimiz hala sıklıkla küvete basar perdeleri. birkaç su yıkarsın. mis gibi olur. sana deterjan ve temizleyici tavsiye ederiz.

halıları yıkatamayacağına göre iş başa düşüyor. silebiliyorsan sil.

yok olmadı. marketten elektrikli süpürgeler için olan halı deterjanı al. hani köpürtüyorsun sonra kuruduktan sonra süpürüyorsun.

kedilerin tırmaladıklarına çare yok. ama mesela koltuk kenarlarına filan örtü örtebilirsin. benim oturma odamda koltuk kenarları perişan. annem evinden örtü getirdi. mis gibi görünüyor.

"bu olmadan da yaşarım" diyebileceğin eşyaları at kurtul. sonra bir nalbura git, yirmi tane filan moloz çuvalı al. evde kalan çöpleri filan doldur onlara, at çöpe. gözünün önündeki alan ferahlayınca daha iyi düşünürsün.

@vicenzo arkadaşlarım farklı ildeler. Zaten yakalasam değil kulaklarından çekmek, saddam işkenceleri uygulayacağım.

@mea maxima culpa eksik olma düşünmen yeter.

Komşularla aram nasıl bilmiyorum. Çünkü ne zaman beni görseler yüzlerini çeviriyorlar. Malum bekarız ve burası Afyon :). Banyoda küvetim yok. Öyle ilkel bir evde yaşıyorum. Aslında çıkabilirdim de şimdiden bin liraya yakın masrafım oldu. Keşke önceden düşünseydim. Halılar silinebilir gibi değil, mümkün mertebe yıkanmalı. Kediler ise sadece mundarlıktan canımı sıkıyorlar. Yoksa kirden başka zararları olmamış hayvanların. Ama o tüylerini gördükçe midem kalkıyor.

@gerrain hocam öyle yapacağım. Yoksa kadın da girmez eve.

bence komşular seçeneğini kullanmak iyi fikir. sonuçta bunlar anadolu insanı. yardım ederler diye düşünüyorum.

peki okuldan arkadaşın yok mu? ailesi ile birlikte veya öğrenci evinde kalan. perdeleri götürebilirsin belki yıkanmaya.

hiç mi elini değmedin, elektrik süpürgesi de mi yok?

anneni veya ablanı çağırsan. yardım etseler? ehehhe. yol parası çok tutar o zaman.

@mea maxima culpa valla komşular çamaşır fikrine gelmezler bence. Ama arkadaş olabilir gibime geliyor. Gerçi olsa da ben yaptırmam. 15 lira için gidip al yıka şunu diyemem, ayıptır. Elektrik süpürgesi var lakin evi gördüğünde o da kaçacaktır büyük ihtimalle :)

@scp insan değillerdi zaten merak etme. Bi ton da borç bırakmış bilmemneler.

ama, ama... bütün önerilerimizi de beğenmiyorsun. napalım. :(
komşu yok, kuvet yok, arkadaş yok, yıkatmak yok, süperge ile süpürmek yok, kadın hele hiç çağırmam diyorsun peki ne var :))

ben afyonda oturuyorum gelip temizleyeyim yazacak birilerini mi? zor valla.

bence öncelikle kalın bir bulaşık eldiveni al. çamaşır suyu ile mutfaktan temizliğe başla.

esnafina ne dersin bilmem cunku heryerde ogrenciyi zikmek adettendir ama afyonun halki iyidir hacim, samimi bi sekilde derdini anlat mahalledekilere kisa zamanda herseyine kendi isleri gibi kosarlar

@mea maxima culpa çaresiz kalmasam duyuruyu niye işgal edeyim :) yine de teşekkürler o kadar düşündün.

@muslum tangoze yardım edeceklerdir elbette ama senin de dediğin gibi yine işim esnaflarla. Onlar da götümüzü kolluyorlar afedersin. Sanırım bu gidişle zevk almayı öğreneceğiz.

şimdi yavrum bu amcalarını teyzelerini dinle herkes güzel yazmış. önce çöplerini at. akabinde bulaşığa gir. akabinde yerleri süpür. eline bez ve temizleyici alıyorsun ve yerleri siliyorsun. bu kabaca rahatlatır seni. sonra yıkatma işleri için çözümler buluyorsun arkadaş komşu vs. tembelsen para çözer. paran yoksa sen çözeceksin. seçimini yap.

E topla arkadaslarini yardim etsinler temizlige?

Onlar yok artik diyorsan, bence kadin tut, basinda da bekle, sunu sunu yap diye, para veriyorsun sonucta...

hmm herkes topuk yapmışsa
önce herkesin de dediği gibi çöpleri atman lazım, seve seve atacaksın valla. hatta toplarken küfür de et rahatlarsın. benim evi benim başkasının hatası yüzünden su basmıştı, ahşap döşemelerin altından suyu süngerle çekmiştim küfür ede ede.
camı taktır, kırık görürsen moralin bozulur :)
evi her fırsatta havalandır, pencereyi, kapıyı, bacayı her yeri aç. boyatmışsın zaten koku daha çabuk kaybolur.
nalburdan büyük paspas al 3-5 lira bişey (okulda koridor silinen paspaslar varya, viledanın hayvani boyutu)birde kazan yada leğene sabunlu su doldur yerleri bolbol onunla sil, kedi çişinin kokusu zehir gibi valla, çıkmaz.
halıları otoyıkamacıya versen, sende işin ucundan tutup iki fırca sallasan 10-20 liraya halledersin sanırım.
perdeler konusunda komşulardan hayır gelmezse çamaşır makinası olan başka bir arkadaşında yıkatabilirsin, alırsın bir paket omo attırırsın makinaya (herhalde diğer arkadaşlarından daha normal arkadaşın da vardır :)
istanbul'da olsan valla bizim tayfayı toplar gelirdim.

bi arkadasınız varsa onu çağırın, açın son ses müzik başlayın gerrain'in dediği gibi kullanılmayacak durumda olanları atmaya. yalnız da yapabilirsiniz de arkadasla hem daha zevkli olur hem de daha hızlı biter. temizliğin ilk günü kaldıgınız odayı ve mutfagı mutlaka temizleyin en azından kendinize yaşam alanı oluşturun. halıları yıkayabileceğiniz bi yer varsa kendiniz yıkayın, böle geniş bi balkon falan varsa ideal.

o arkadaşlarının tekrar gelme ihtimali varsa hiç uğraşma.

arkadaşım, bu tarif ettiğin çöp eve boya yapan hangi ustaysa, onunla bir görüş bence. sana en iyi fikri o verecektir. (bu arada adama benim için sor allahaşkına, nasıl boya yapmış öyle bir evde. o evde boya yapabilen usta senin derdine çare olacak adamdır diyorum, kolaylıklar diliyorum ve "iyilikten maraz doğar" atasözümüzü de hatırlatmak istiyorum.

buna benzer bir olaya arkadaşımın kuzeni (ki benim de arkadaşım olur; lafı niye uzattıysam) ev değiştirerek çözüm bulmuştu. sonradan duyduk ev sahibi de evi satmış, o derece kötü bırakmışlardı ipneler. : )

ben olsam önce kendi yaşadığım odayı temizler, atabildiklerimi atar, kendime minimal bi yaşam ortamı kurardım. mutfak banyo gibi zorunlu yerleri de tahammü edilebilir bi seviyeye çektikten sonra arada bir boş günümde yavaş yavaş tırtıklardım. eldiven, cif, tuz ruhu alıp banyo ve mutfağa girişirdim. diğer odaları kapatır iki gün dinlenirdim. öyle öyle hallolur yavaştan.

bulunduğunuz yerdeki arkadaş miktarı ve ortamınızı bilemiyorum ama bikaç yıllık okul arkadaşları mevcutsa bence yardım al. özellikle delikanlı kız arkadaşlar varsa ev temizlemekten tuhaf bi haz alıyorlar. kesin yardım ederler.

emlakçıya bi kaç kuruş rüşvet ver ve evi sat, sırt çantanı al ve git.

- Önce bir çöpleri atmayı tamamla; başka çaresi yok kokudan kurtulmanın.
- Yerdeki cam parçalarını acilen temizle, gece ayağa batma ihtimali çok yüksek.
- Bulaşıklar için böyle gerçek dost diyebileceğin bir kızdan yardım iste. Hatta "beraber yıkarız" de, kesin ikna oluyorlar.
- Halıları kaldır ve açık havada çırpıp güneşte beklet bi süre, halıcıya verinceye kadar rulo halinde bir kenarda beklet. Güneşte bekletmeyi unutma ki içindeki nemden çürümesin rulo yapınca.
- Şu cam silmekte kullanılan (çekçek) aletin biraz büyüğüyle yerlerin kaba pisliklerini alabilirsin.
- Kedi güzel şeydir ama fazlası çekilmez. Kırık camlı pencereye çift kata gazete ile kaplarsan girceklerini sanmıyorum. Dışarı nası atçam dersen; pencerenin dışına bi kaba süt koyup ekmek doğra bak bakalım nası koştura koştura çıkıyolar o pencereden. :-)
- Perdeleri yıkamacıya vermeye değmez. Makinede veya elinde yıka. Ütülemeye gerek yok, as gitsin; kendi düzelir o.

Şu durumda para verecek 2 şeyin var; temizlikçi kadın tutmak, halıları yıkatmak. Eğer eve dokunmadan temizlikçi kadına emanet edersen kabasını alır, sen de buna şükür der parasını mecburen verirsin. Evi biraz adam edip verirsen yukarıda saydıklarımı yapıp, eli mahkum parlatacak. Tabi temizlikçiyi mahallede her gün gördüğün kişilerden olması burada iyi bir şey. Her gün yüzyüze bakacağını ve savsaklaması durumunda hesap sorabileceğini bildiğinden köşeyi bucağı temzilemek konusunda daha az gönülsüz oluyorlar. O yüzden fiyat farkına acımayıp temizlikçiyi mahallenden hatta sokağından tut. Ne yazık ki halı işi tuzluya gelecek, çıkar sokağa at hortumu yıka desem su fiyatları eskisi kadar ucuz değil...

Büyük geçmiş olsun, o arkadaş benzeri varlıklara ulaşamıyorsan verilecek en büyük ceza sanırım ne derece sorumsuz ve pis insanlar olduklarını eş dost tanıdık çevresine yaymaktır...

Arkadaşlarından söke söke yaptığın masrafların parasını alman lazım en azından salon camının.Bilmiyorum kiraya mı verdin onlara ama bu yine de iyi niyeti suistimal etmek.

valla bu kadar pis bir evde oldugunu soyluyorsun ve cebimden 150 lira cıkacagına canım cıksın diyorsun. o zaman sen orda o sekilde yasayabilirsin bence. gerekirse yemek bile yemeyip o evi adam etmeye ugrasırdım ben. sonucta orda yasayacaksın. ayrıca camı kırık bi yerde nası uyuyosun ki?

bi kere kesinlikle temizlikçi kadın çağır. kendin çöpleri at camı taktır kedilerinle ilgilen pisliklerini temizle. daha sonra iki gün temizlikçi kadın al. bi de işe ihtiyacı olan oyle naz yapmayacak kaytarmayacak birini bul ki başında bekleyip istediklerini yaptırabilesin. temizlikçi kadın tek çare. ha bi de çamaşır makinesi ikinci el de olsa spot da olsa bir tane edin bence. elzem bişey yani. çamaşır makinesiz olmaz ozellikle kucuk bi yerde yasıyosun ve laundry diye bi konsept yok turkiyede.

Fikir ve önerileriniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum arkadaşlar. Gelişmeleri yazayım hepiniz bilin :)

1- Camı geldiğim ilk gün taktırdım, lakin kırıkları vs yerde duruyor.
2- Çöplerin büyük bir kısmını kaldırdım.
3- Bulaşıkları da 2. gün yıkamıştım. Lakin elimi de yaktığım için diğer işlere fazla bulaşamıyorum. (git: 42639)
4- Halıları ve perdeleri az sonra yıkamacıya vereceğim.

yemek pişirmeye yarayanlar hariç tüm bulaşığı bir çuvala doldurup at. zira dezenfekte için vereceğin para muhtemelen yenisini almakla aynıya çıkar ki yenisini de alma, kağıt tabak bardak kullan, bir daha bulaşık derdin de olmaz. koltuklar için ve kedi için yapılabilecek en iyi şey deterjanlı suyla iyi bi silmek. halıları da önce bir silkele, ama komşular görmesin diye de gece yap bu işi kendini rezil etmenin alemi yok. neyse, çöplerini at. sonra da çöpten ve bulaşıktan arınmış evine, ailesiyle yaşayan bir kız arkadaşını çağır. alsın halı yıkama makinesini gelsin. bak, biz beş kız birleşip temizlik yaptık senin evden beter bir evi bir saatte anne evine döndürdük.

bi temizlik şirketiyle anlaşsan evi baştan aşa kaldırıp temizleseler (çok mu abardım bilmiyorum)

@atatürkiye öncelikle bir bulaşık eldiveni al. öyle sıcak suya el sokulur mu? ki anlaşılıyor ki daha önceden hiç temizlik yapmamışsın.

yazdıkların beni çok etkiledi ya. hadi halılara, perdelere dokunmamışsın. insan bir cam kırıklarını süpürge faraş temizler. çöpleri atar. cam kırıkları ve çöplerle oturulup sonra ekşi duyuru okunur mu arkadaşım?

hatta birazdan arkadaşlar cam kırıkları ayağımı kesti? niye acaba diye yazarsın mısın?

yakındır meşe odunu ile afyona gelmem. :))

@mea maxima culpa gelişmeleri yazmıştım yahu okumadın mı :) Cam sorunu filan ilk günden halledildi, bulaşıklar 2. gün. Çöpler büyük oranda toplandı. Ben durum değerlendirmesi için onları da bilgi niyetine sunmuştum :)

ay şimdi bayılacam. cam taktırmışsın ama yerde cam kırıkları var ve çöplerin de bir kısmı duruyor diyorsun. niye atmıyorsun ki onları. at çöplerin hepsini.

tüm musluklaır aç, lavoboları tıka, kapıları da açık bırak, 5 saate evde pislik namına bir şey kalırsa buraya yaz.

önce çöpleri iyice topla bulaşıkları önem sırasıyla yıka kırılan camın pencersine tahta çak veya seloteyp bağla sonra camcıları gez duvarlar için bir badana çek

ay şimdi bayılazaam. vallahi bayılazaam. yahu süpür yerleri cam kırıkları diyor hala ya. can krıkları şarkısını aç onu dinle boyna. of daraldım.

Gelişmeler ve sonuç ilk mesajda :)

@ataturkiye büyük geçmiş olsun. temizliğe gelenlere bravo diyorum. bak gerçek arkadaş bunlar.
inşallah bir yerlerden eline bir para geçer de zararın karşılanır.

onun dışında evinde kalan insan görünümündeki hayvansılara (bak hayvan bile demiyorum. hayvan dediğin yattığı yeri temiz tutar, arkadaşına zarar vermez.) ettiğimiz beddualar onları bulur inşallah. şu an elimizden bişi gelmiyor çünkü

yav hani kirletmişler, çöpleri de mi atmamışlar? nasıl birer hayvansı bunlar ya?

@mea maxima culpa Valla gerçek arkadaştan ziyade profesyonel temizlikçilerdi. 40 kağıdımı iç ettiler :)

beddualar tutar inşallah :) eksik olma.

virgül bence :)

virgül

şöyle:

Sayın Siz,

Bık bık zık zık dip dip

Saygılarımla,

Ben Budasoyadım

hiçbişi koymana gerek yok. (bana gelen bi mailden kopya çektim ben de)

Saygılarımla

light beam

hmm lakin "saygılarımla"nın altına isim soyad yazmıcam.. yine de virgül mü? ya da yine de noktalamasız mı? :):)

saygılarımla :PPP

isim yazmıyorsanız, virgül de koymayın.
boş bırakın.

Virgül koymalısınız. Çünkü, sonrasında kendinizi tanıtan bir şeyler yazmak durumundasınız. Şöyle:

Saygılarımla,
Orange Coffee

gibi.

virgül tabi ki

Saygılarımla,
Meropecan

gibi.

bence isim yazmıyorsanız tek nokta en güzeli

best regards, sincerely gibi şeylerden sonra amerikalı noktalama kullanmıyor. muhtemelen bizde de öyledir. (keza ne hikmetse türkçe kaynağa ulaşamadım netten)

saygılarımla
blackdog

nette örnek ben de göremedim ama üstte de belirttiğim gibi bana gelen bir kaç resmi maile baktım, hiçbirinde noktalama işareti yok "saygılarımla" dan sonra.

hiçbir şey komadım gitti.. teşekkür ederim..

şu anda türkiye'de bir bankaya yatırdığın mevduatın 50 bin ytl'ye kadar olan kısmı güvence altında diye biliyorum.

50 bin ytl ye kadar devlet guvencesi var dogru.50 bin ytl den fazla ise geri kalanı da diğer bankalara paylaştırabilirsin diye tahmin ediyorum.

tabi 50bin ytl yi devletten alana kadar seneler geçer, ancak torunlara miras bırakırsınız.

türkiye'de banka batmaları gene olabilir, bu yerli ya da yabancı bankalar olabilir, mesela yapıkredi koç'un ve sağlamdır diye düşünmeyin, ne sağlamlar gömüldü.

şans işi aslında, ama paranın bankada kalması yastık altında kalmasından iyidir, en azından sistem dönüyor, döne döne yine vatandaşa giriyor ya neyse.

bu global kriz sonucu türkiye'de eğer ekstrem bir şey olmazsa öyle banka batmaları vs. olmaz diye düşünüyorum.

banka farketmıyor toplamda 50 bin ytl ye guvence var.

ben olsam döverdim.
hakki yok tabiki.

binanın plan ve projesi üzerinde değişiklik yapacağınızın onayını ilgili devlet kuruluşlarından almadan pencere açamazsınız evet.

Sizin evinizin bittigi yerde bu adamin arsasi mi basliyor? Arada sizin 1-2 metre topraginiz yok mu? Pencerenin hava almasi acisinda ufak da olsa bir yer olsa yeter. Eger sizin arsaniza tastiysa onun yigdiklari, onlari kaldirmasini isteyebilirsiniz.

Onun disinda adam arsasina istedigini yigar herhalde, belediye vs kurallari dahilinda. Onun icin sizden izin almak zorunda degil, nasil siz pencere icin ondan izin almak zorunda degilseniz.

tahmin ediyorum bitişik nizam bir sokaktasınız ve pencereyi binanızın sağır cephesine, yani yan arsaya bakan duvara açtınız. durum böyle ise adam haklıdır. bitişik nizamda yanınız boş olsa bile oraya pencere açamazsınız yasal olarak.

papi'cim en güzeli belediyeye git bir sor. misal bahçe duvarını 2 metreden daha yüksek yapamazsın. ilgili düzenleme vardır mutlaka. belediyeye gidince pencere açtığınız için size ceza kesebilirler ama komşuya karşı yasal haklarını kullanabilirsin de. götürüsü olduğu kadar getirisi de olacak.

bitişik nizamsa pencere açılamaz evet.

"Sen! Evet, sen, bisikletligin(?) arkasindaki! Oldugun yerde kal, bilader!"

tarzi bi sekilde cevrilebilir. bikeshed bisikletler icin "otopark" iste. turkcesi tam nedir bilemiyorum; ama bikeshed sudur: transitionculture.org

bisiklet parkının arkasındaki, kıpraşma evlat öyle kal!

bikeshed: evin yanında duran küçük kulübe, kışın bisikletini koyarsın.
"lean-to" olarak da sahne alabilir. bisiklet garajı işte.

laddy de ahbap. ergenlik çağlarında ya da 12-13 yaşlarında falan. çilli (burasını attım).

demek ki continental english. ya ingiltere, ya avustralya.

hey you değil mi bu? pink floyd(@cedilla, ingiltere)?

zannedersem.

Another Brick in the Wall'da geçiyor. (eet pink floyd)
çooooook sağolun çeviriler için=))

hatta part 2 de

(bkz: sistire)

laminatta olmuyomuş sanırım sistire.

soruya cevap değil ama laminat parkelerin üzerinde bir tür sır oluyor, bu sırrın kalite ve kalınlığı da laminatın kalitesini belirleyen ana unsur zaten. bu yazacağım kulaktan dolma bilgidir: laminatlarda nahşap parke gibi cilalama işlemi mümkün değil. tabi gidip ustasına sormak lazım.

üzgünüm ama değiştirme harici hiçbir çözüm söz konusu değil. malesef laminat böyle bir şey :(

laminata zımpara yapmaya kalkmayınız.

bi çözümü yok sanaırım bu işin...
tüm cevaplara teşekkür ederim.

laminat parke olduğu gözümden kaçmış. sistire bırakın laminat parkeyi lamine parkeye bile uygulanmaz. sadece ahşap parkeler içindir. sizin değiştirmekten başka şansınız yok dendiği gibi.

ısıtmak için içine yağ basmadığını düşünürsek patlamaz, ancak o tencereden de hayır gelmeyebilir.
yoğun sıcak su tedavisi öneriyorum şahsen öncelikle o tencereye.

kaldır at çöpe gitsin.

patlamaz ve tencere ile sen sağ kalırsanız temizlemek için want2die ın dediği gibi tel(sünger değil) ve tabiki arap sabunu. eskisinden daha parlak olur valla.

ben de dünyanın en büyük saati diye duymuştum.

şöyle bir şey var belki alakalıdır:
en.wikipedia.org

dünyanın en büyük saat heykeli olabilir. çalışırken görmek kısmet olmadı.

olamaz

@gerrain
"çalışırken" derken? Ben iki kere gördüm(en az 1 yıl ara ile), ikisinde de zaman doğru idi...

@chrome
"olamaz" da neye göre? Bu şekilde bir yanıt değeri yok bence, bir bildiğiniz varsa bizimle paylaşın...

evet dünyanın en büyük saati diye yaptılar, iki gün sonra bozuldu. çalışmıyor şu an sanırım.

affin metni netlestiginde belli olur

normalde kaydını kendin sildirirsen hiçbir şeyden yararlanamazsın. okunun senin kaydını silmesi lazım (bundan önceki aflarda böyleydi).

Kaydini kendin silersen olmaz ki, okul tarafindan uzaklastirilman lazim affedilmen icin. Belki kendini attirmak icin disiplin sucu isleyebilirsin ama af disiplin sucu yuzunden atilanlari kapsamazsa acikta kalirsin...

öğrenci işleriyle konuş. bazı okullarda öğrenci işlerindeki kişiler iyi niyetli, öğrencinin halinden anlar kişiler olunca "hayatta olmaz" dediğin şeyler bile hallolabiliyor. durumunu anlat, 7. seneyi kesin geçeceği, bunu kanıtlayıp atılma işlemini şimdiden yapıp yapmayacaklarını sor. ya da daha garantici olup "ne yapılabilir" diye sor. belli mi olur.

itü'de 2001'de kaydımı sildirmiştim ve çıkan aflarla geri dönebileceğimi biliyordum şimdiye kadar. kayıt sildirdikten sonra aftan yararlanamama bilgisinden emin misiniz? bence saryade'nin dediği gibi, işe çok hakim birinden ne yapılabilir'i öğrenmeye çalışın. bir de af metni mi denir çıkan o şeyi iyi okuyun.

Arkadaşlar cevaplar için teşekkür ederim bu arada Öğrenciler istediği zaman okuldan kaydını sildirebilir,ilişiği kesebilir...

itü öğrencisiyim. son af çıktığında kendi isteğimle okuldan kaydımı sildirmiştim. kayıt sildirmek için a.n.sezer in af yasasını onaylamasını beklemiştim. resmi gazetede yasa yayınlanmadan kayıt sildirmek için başvurdum. sonuç olarak aftan yararlandım.

tüm bu taktikleri de öğrenci işleri sekreterinden aldım. senin durumunda olan ben ve bir çok kişi de aynı şeyi yaptı. af yasası metni açıklandıktan sonra okulunun öğrenci işlerine başvurabilirsin.

formül bu:
m = d.V
Mor DeVe formülü diye öğretirler genelde bunu. öğle öğrenebilirsin.

yukardakinden de bu çıkıyo haliyle:
özkütle (d) = kütle (m)/ hacim(V)
ya da
V = m/d

d=m/V
d= 4,8 / 0,002
d= 2400 kg/m3

Formülü şudur

d=m/V

d=4,8/0,002
=2400 kg/m^3

Da böyle bir cisim olacağına pek ihtimal vermiyorum. Özkütlesi 2400 kg olan cisim mi olur :)

formül: d=m/V olması lazım, 4,8/0.002= 2400 kg/m3

zaten şu cümleden de çıkarabilirsin formülü:
"Cismin öz kütlesi kaç 'kg/m3'(metreküptür)"

yani sonucun birimi (kilogram bölü metreküp) zaten sana hangi değerleri ne yapman gerektiğini söylüyor.

mesela ivme(a) nin birimi de m/sn2 dir. doluayısıyla o değerleri birbirine bölersin.

umarım yardımcı olmuştur.

biraz daha kassalar karadelik oluşturacaklarmış. 0.002 m3 hacme sahip olup da 4,8kg kütlesi olan cisimden hayır gelmez.

aslında çeliğin öz kütlesi yaklaşık 7000 kg/m3 dür. betonun öz kütleside yaklaşık 2500 kg/m3. yani böyle bi cisim olabilir. kara delik için biraz daha kasmak gerek.

evet, santimetreküp gibi düşündüğünüz için olmayacak şey gibi geldi bence.

Harbiden göz alışmış cm^3'e görünce şaşıyoruz. m^3 ulan bu :)

eheh. bilimkurgu hikayeler gibi diyecem ama, bi ilan gördüm beşiktaş'ta bi emlakçıda. "5 odalı müstakil ev öğrenciye bekara 700 ytl kira" diyor. ona bi bak bence, büyük bi ihtimalle mezbelelik çıkar ama denemek lazım.

emlakçının yerini tarif ediyorum: ıhlamurdere'den gir, sağında kabalcı olsun. üç dört adım daha yürü, bi apartmanın önünde emlakçının ayaklı panosunu göreceksin.

şöyle tenha, ormanlık bir yere gömsün bence.. yani benim başıma gelse (ki gelecek) öyle yapacağım...

Sitede yakınlarda bir bahçe vardır. Gerekirse yöneticilerden rica edip oraya gömsün.

ayrıca baş ucuna bir ağaç fidanı bile dikebilirsiniz.. belki bir nebze de olsun rahatlamasına yardımcı olur çünkü çok acıtıyor bu tip olaylar...

benim de iki kedim var, düşündükçe bi tuhaf oluyorum..öldüğüne mi yanarım , bedenini ne yapacağımı bilemememe mi..

386 dx , yeni yapılan sosyetik sitelerden biri , öyle hayvan gömmeye falan asla müsaade etmezler..

metox , sakin bi yeşillik bulup gömmeye yeltense,o ara biri görüp "höyt napıyosun ne gömüyosun" falan diye çemkirir mi acaba ?

hayvan mezarlığı gibi bir şey olsa keşke istanbul'Da :(

webarsiv.hurriyet.com.tr

özel olarak şehirdeki halka açık park-bahçelere gömmediğiniz sürece herhangi bir yeşil yere gömebilirsiniz. belediyenin baktığı şehir parklarına gömmeyin, 1 metre derine de gömseniz bu ibne belediye görevlileri bok varmış gibi sizin itina ile derinlere gömdüğünüz kediyi çıkartıp çöpe atıyorlar çünkü (evet başıma geldi)

bnm kedim de geçtiğimiz aylarda olmustu acınızı cok ıyı bılıyorum :( veterinerlerin bazıları arsa alıp orayı mezarlık yapıyorlar biz 80 90 milyon fln vermiştik mezar taşı fln da yapmıslardı.

(bkz: pet sematary)

biz köpeği bi fabrikanın yanındaki açık araziye gömmüştük.

teyzem kedisini karacaahmete gömmüştü. mezarlık bekçilerinin eline biraz sıkıştırırsanız uygun yer bulup gömüyorlar. bilginize.

şimdi işin uzmanı değilim ama 3 türlü takip sistemi var bildiğim kadarıyla:

1. vericili gps sistemi. bu sistemde takip edilen şeyi anında görebilirsin verici sayesinde.

2. alıcılı ama gsm'li hede. bu hedede cihaz bulunduğu konumu belirli aralıklarla ya mesaj çekiyor ya gprs'ten gönderiyor. bi şekilde sana veriyi ulaştırıyor.

3. bildiğim son sistem ise baz istasyonlarına göre takip. sanırım tcell bunu kullanıyor.

www.buygpsnow.com

burda takip cihazları var örnek olarak.

(bkz: triangulation)

her baz istasyonu kendi çevrelediği alanı çeşitli hücrelere böler. hangi hücrenin hangi koordinatlara sahip olduğu da bellidir. o şekilde yapıyor turkcell.

bunun dışında bahsettiğiniz verici olayında olduğu gibi gps alıcısının gsm (veya farklı bir frekans) aracılığıyla koordinatlarını bildirdiği sistemler de mevcut, biraz daha hassas bir sistem hatta. bu sistemde bina içinde, tünel içinde, faraday kafesinde ve yeraltında olmadığınız sürece izleme yapılabilir.

bu tür takip işleri baz istasyonlarnın ne kadar sık olduğuna bağlı olarak o kadar daha kesin bulunur. bunun için operatörün bilgisayarı dışında bir alete ihtiyacı yoktur.

bu tür izleme işlerinin hukuki bir yaptırımı olabilir, bunu araştırın bence.

arvento.com araç izleme konusunda tektir.. bi incele istersen..

gsm sistemlerinin yer belirlemesi özellikle binaların yoğun olduğu şehir içlerinde pek de hassas değil. araç ve filo takip işlemleri genelde gps+gsm destekli sistemlerle yapılıyor. yani gps ile konum bulunuyor, gsm şebekesi üzerinden sms/gprs vs. şekillerde periyodik olarak gönderiliyor.

kurumsal çözümleri inceleyebileceğiniz gibi 1-2 araç söz konusuysa ebay'den de bu tip şeyler alabilirsiniz. eğer eş zamanlı takip yapmak istemiyorsanız yalnızca geçilen yerleri hafızasına loglayan ve sonradan bunun dökümünü alabileceğiniz bir cihaz da alabilirsiniz. daha ekonomik olacaktır.

gazi'ye gidip hala kaydın oradaysa kaydını sildirmek için dilekçe vermen gerek. oradan sana lise diplomanı verecekler, sen de yeni kaydolacağın okula gidip normal kaydolma işlemlerini yapacaksın. bildiğim kadarıyla kendin gitmen gerekiyor.

eger ortak dersler varsa yeni kazandiginiz okulla, onayli transkript falan da almaniz yarariniza olur haliyle.

ben bursa'da aynisini yapmistim istanbulu kazaninca, baya ugrastirmislardi lise diplomasini vermek icin.
eksik harciniz varsa onu kapamaniz gerek.. kutuphaneden falan bir belge aliniyordu cikis icin. dilekceler imzalar vs..

bir de diplomayi hemen almak icin cok cemkirdigimi hatirliyorum : ) kolay gelsin.

çok sağolun ceavaplar için arkadaşlar ama ben gaziyi ilk 3 haftada bıraktım bi daha da uğramadım.daha sonra da okuldan atıldım yani ders yüzü görmedim ve zaten atılmış bir öğrenciyim cevaplar buna göre olursa çok aydınlanmış olacağım.

eskide aldığın derleri saydırmak istiyorsan bir kere transkript falan alman gerekecek bunun için kendin başvurmalısınzaten diploma yerine de o belgeyi veriyorlar. okuldan çıkışını da almalısın bi dolu işin var öğrenci işleri falan işte ve hepsini ziyaret edip bir sürü formaliteye uyman gerekiyor.
öss açıklandığında benimde böyle bir işim oldu amavazgeçtim. kayıdını alman bir gününü alacaktır.

normal derken, normal değildir bir çok kişiye göre. ancak bunun normalliğini belirleyen pek çok faktör var:
*çocuğun zeka yaşı
*hayali arkadaşaminanma derecesi / inanca bağlılığı / hayali olduğunu redetmesi gibi

elbette riske atmayıp uzman görmek gerek ama o yaşta çocuklarda hayali arkadaşların falan çok rastlanan yaygın bir durum olduğunu duyduğumu hatırlıyorum.

çocuk lanet olası delirmiş!

evet, zeka yaşı ve inanma derecesine göre normal bi durum olarak kabul ediliyor bildiğim kadarıyla. fakat bu gibi hadiselerde temel esas şu ki, çocuğun hayali arkadaşıyla diyolaglarına ve oyunlarına ebeveynlerin ortak olmaması gerekiyor. anne veya baba bu hayali arkadaş konusunda çocuğa ayrıca bi inandırıcı unsur olmamalı.

baya bi korku filmi vardı zannedersem bu konuya dayanan. ürkütücü bişey yahu.

gerçek bir kedi alın en azından hayvan sevigi aşılanmış olur çocuğa. en iyisi bir uzmana görünmek tabi.

benim de vardı o yaşlarda, "himpi" diyordum ben de nereden çıktıysa. büyüyünce düzeliyor, en azından ben düzeldim sanırım. :)

1 kere veriliyor diye biliyorum
kapatirsan oyun silinmez diye biliyorum

bi entrye bi tane geçerli oy verebiliyosun. eğer şukela dediğin entrynin sonradan çok çikin olduğuna karar verirsen, gider "çok kötü" dersin. son verdiğin oy geçerli olur.

evet bir kere verebiliyosunuz, 5 kere şukela verseniz sistem sadece ilkini kabul ediyor.

anlamıştım zaten saolasız...

(bkz: 1 mucizesi/@ssg)

el cizimini gelistirsin. bilmiyorsa once photoshop ogrensin sonra autocad daha sonra da sketchup, 3d studio max vb. birinci sinifta photoshop ve autocad bilse yeter aslinda.
dijital fotograf makinesi edinsin.
film arsivi yapmaya baslasin? kitap okusun.
aslinda fazla kasmasin tatil yapsin butun bunlar mecburen olacak cunku zamanla.

Kitap derken genel kültür babında mı bildiğimiz kitaplar yani, yoksa mimarlıkla ilgili mi? Eğer ikincisi ise ne gibi kitaplar tavsiye edersiniz mesleği hakkında?

okumak. sadece mimarlık için değil hangi bölüme başlacak olunursa olunsun okumak ilk şart bence. kabul görür ki mimarlık sadece iyi bi çizim yeteneği değil, geniş bir ufuk da ister. bu anlamda ufkunu açacak hemen herşey okunabilir. klasikler, mitoloji, felsefe kitapları okurdum ben olsam. ayrıca;

(bkz: sanatın öyküsü)
(bkz: mimarlık üzerine 10 kitap)
(bkz: mimarlık okurken göze alınacaklar)

the fountainhead - ayn rand

- itü'ye gidiyosa birebir hoca ve ders tavsiyesinde bulunabilirim.
- ayn rand'ı okusun ama çok da "allaam hayatımın kitabı" önyargısıyla okumasın. bence manyağın biri zira.
- eğer dönem başlamadan önce okul "oryantasyon" adı altında bişi düzenliyosa ona katılsın, iyi olur o da.

evet chavezding benden önce yazmıs türkcesi de var PINAR inklap yayınevinden,
bir de simdi heryerde bulabilir HAYATIN KAYNAGI diye ki Plato yayından (maalesef)
ama ceviri aynı
es gecmesin bir de İNSANLAR VE KÖPRÜLER Kazım İsmen İş bankası yayınları
ancak sahaflarda bulabilirsin, YEM yayınlarını takip etsin
Mimar Babam filmini mutlaka seyretsin

istanbul'dasın diye düşünerek kızkulesi olabilir

dünyanın başka yeri olabilir mi mesela, sen nerdesin?

evet istanbul

sana istanbul'daki en uygun yeri söyleyeyim. bu yer öyle bir yer ki seven insanın kesinlikle evet diyeceği bir yer. bu yer tanıştığınız yer.

ekleme: e et o zaman şirkette. daha ilgi çekici olur hem.

sofistike maymun
:):):) şirkette tanıştık:)

Sizin icin en ozel mekan neresiyse, en alisik oldugunuz en rahat ettiginiz ve her daim rahat edeceginizi dusundugunuz yer neresiyse; o yer orasidir. Bana kalsa o yer, Kiz Kulesi'nden milyon kez daha romantiktir. Bu bir cay bahcesi olabilir, bir cocuk parkindaki bank olabilir. Ev olabilir, olabilir de olabilir. Bence illa romantik olayim diye kliselesmis yerlere gitmeyin. Ben kiz arkadasima evlenme teklif edecek olsam Kiz Kulesi'yle falan ugrasmazdim sanirim.

360 istanbul bu is icin aklima gelen ilk yer

Niye benim örneğim üzerinden gidiyorsunuz :D hem dünya çapında olacaksa daha güzel yerler söyleyecektim, romantiklik kişiye kalmış birşey yere göre değil

mekan olarak değilde teklif tarzi olarak aklimda $ahane bir fikir var, bi filmde görmü$tüm;

asil eleman çayir çimen biyerde elinde yüzük ve kelebekle kizin önünde diz çöküyor elini uzatiyor ve yava$ca yumruğunu açior kelebek uçunca alttaki yüzük piyasaya çikiyor. tabi bikaç kere pratik yapmak lazim :)

galata kulesinde balık tutalım de, bir haftasonu. malum oltanın ucuna bağla 1 karatlık pırlantayı.
edit: pırlanta giderse karışmam.

bir arkadaşım cevahirde evlenme teklif etti.
şöyle ki; cevahirde bir eğlence markı var, minyatür birşey. orada şu anda adını hatırlamadığım bir alet var. biniyorsun alete, seni 25 metre kadar yükseğe çıkartıyor, sonra zart diye bırakıyor.
bence orası evlenme teklif etmek için çok güzel bir yer.

yakın bir zamanda evlenme teklif etmiş birisi olarak size önereceğim tek yer swissotel gaja roof. bütün boğazı ayağınızın altına alıyorsunuz, inanılmaz bir servis kalitesi var yemeklerin tümü müthiş.

rezervasyonsuz almıyorlar yalnız, mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekir. iki kişi şarap ve akabinde gelecek kahve vs. ile 300-400 ytl arasına çıkar.

facebookunuz varsa married teklifi yapın=)

bence sms en iyisi.

kafa izninin hiçbir şekilde dönüşü yok. hatta şöyle bir entry var alakalı;

(bkz: #9876014)

not: "dönüşü yok." çok sert bi ifade olmuş pardon. alınan izin süresince beklemeniz daha uygun her yönden.

bence kafa izninin bitmesini bekleyin, zira şifrenin gizli olması gerekliliğine yeterli hassasiyeti göstermediğiniz düşünülebilir.

Şifrenizi başkalarıyla paylaştığınız için hesabınız silinebilir sanırım, en iyisi bence beklemek...

1 sene filan aldıysa bi de evlere şenlik.

kaç eder bilemiyorum ama bir çok hayvan sitesinde ve sahibinden.com'da ilanlar var; ordaki fiyat aralıkları bir fikir verebilir.

kırma köpeklerin para edeceğini sanmıyorum. satmayı değil de direk istekli kişilere vermeyi deneyin bence...

pet shoplar anasının gözüdür hemen anlarlar kırma olduğunu bence

ama bence de istekli insanlara verirseniz hem o hayvanları gerçekten sevicek birilerine ulaştırma şansnız artabilir belki

babasının cinsi ne? fiyatta anlasabılırız..

pet şoplar alır da anası skiliyo çok afedersin o hayvanların orada. bizim labrador 9 doğurmuştu, 8 tanesini dağıttık 1 tanesini pet şopa vermek zorunda kalmıştık, gidip baktığımda sefilleri oynuyodu hayvan.

pet shopa verme ya hayvanlari ac bilac birakiyorlar, butun gun kucucuk kafesin icine tikiyorlar yaziktir. cevrende guvenecegin birileri illaki bulunur. onlara ver yakin cevren oldugu icin kontrol etme firsatin da olur

paha biçilemez

kırmalar daha çok anneye benziyor, anne kurt-baba rott kırma resmi isterseniz gönderebilirim, benim kızım öyle (bebekken direkt rott'tu).

pet shop'larda satılana kadar eziyet çeker. evcil hayvan forumlarında satabilirsiniz ama çok ticari yaklaşanlar, bir şekilde koruma köpeği-saldırı köpeği falan düşüncesiyle gidiyorlar. gerçek sevgi verebilenler, az ödeyebilenler. tecrübe ile sabit.

havyan forumlarina ek olarak, civardaki ( hatta arkadaslara da rica ederek muhiti genisletmek mumkun ) veterinerlere ilan yapistirin. bu sekilde telefonla arayan olacaktir. 5 yil once yasadigimdan biliyorum ki: rottweiler almak, beslemek isteyen insanlar genelde kulaktan dolma bilgilerle, mahallade gezdiririken hava atabilecegi, milletin tirsacagi bir kopek oldugu dusundukleri icin rott almak istiyorlar. ( veterinerim de boyle dusunuyor, hayvan sahiplerinden edindigi izlenim sonrasinda) taliplilerin bilincli hayvansever olmasini istiyor insan. dovusturulmeyeceginden emin olmak, onlara iyi bakilmasinin yaninda sevilsin vs de istiyor. 5 ay baktim yavrulara, kolay veremedim, hem sonbahardi hem de guvenebilecegim birilerini bulmak zor oldu. ilana istinaden talipli kisiyle telefonda konusulacaktir ilk olarak ya. iste o zaman epey elediydik. mesela soyle ornek vereyim: ' bize kopek lazim faprikaya da ...' ' daha once kopek bakmadik, eve hirsiz gircek diye cekiniyoruz' gibi diyaloglar olabiliyor. konusmalarda ' neden rottweiler istiyorsunuz?' onemli ve guzel bir soru. arayanin hayvana bakip bakamayacagini anliyorsunuz az bucuk konusma sirasinda. kazmalar kendini direk belli ediyor zaten. neyse telefon gorusmesinden sonra da yavruyu gormeye geldigindeki tutumundan da anlasiliyor. misal kafasini sevip, hemen sonra elini mendille siliyorsa ya da surekli uzerini silkeliyosa gibi gibi.. neyse suraya bagliycam. kopegi cok isteyen ve sevgi dolu birisi parasi yoksa bunu size soyleyecektir muhtemelen. sayet konusmada sizi gicik eden bi seyler olmazsa bi cagirin, gelin konusalim vs gibi bi sey dersiniz. usenmeyip yavruyu gormeye gelmesi de bir arti. sonra da taliplinin kopeklere olan yaklasimindan bakip bakamayacagina karar verir, konusursunuz. tanidiginiz biri degilse bence de bedavaya vermeyin. ne bileyim az da olsa alin ucret. sembolik bi sey de olabilir.
bilgi olsun diye: yil 1999, 400 usd'ye aldim hatunu ( o zamanlar populer degildi henuz, daha pahaliydi)
yil 2004, 200 usd'ye sattim bi yavruyu ( parkeler ve parcalanan giysilerim haric 5 milyar masraf ettigimi dusunursek, maddi acidan kulfetli oldu bizimkinin dogum isi) diger ucu ucretsiz tanidiklara gitti.
bir de yeni dogdularsa bile ilanlari simdiden verin, sutten kesilinceye kadar ancak ev bulursunuz. bi de kapora alin ki, o arada baska yavru almasinlar. son bi sey, cok kucukken ayiriyolar ama en az 3 ay anneleriyle kalmalilar aslinda cogu insan izin vermese de onlara. sut disinda anneden cok sey ogreniyolar o donem boyunca. 5,5 ay sahit oldum yakinen.
not: simdi yazdiklarimi okudum yollamadan once, benim kadar pimpirikli olursaniz, sahip begenip yavrulari vermeniz zor :)

arkadaşım bilmiyorum sattınmı verdinmi köpekleri ama ben veteriner teknikeri mezunuyum ve bir rott arıyorum eğerki elinde varsa hala [email protected] alabilirim bir tane ama hayatta bir yavruya para veremem mal değil o

evet 2 günden sonra yeme riskine girme bence de. süphaneke ile atabilirsin.

bence de yeme. özellikle de havaların böyle sıcak olduğu zamanlarda etlerin bozulma süresi kısalıyor, birkaç defa besin zehirlenmesi yaşamış biri olarak yememeni öneririm. bozuk etten zehirlenmek çok feci oluyor, riske atmaya hiç değmez.

Günah olmasın diye yiyip kendini öldürmek daha büyük bir günah bildigime gore.
Allahım sen bana akıl fikir ver diyerek gönül rahatlığıyla atabilirsin.

evet üç koca parça tavuk göğsü çöpe gitti salaklığım yüzünden.

kedi köpek yese onlara da dokunur mu peki? en azından pişirip sokağa koysam da kediler nasiplense?

ya ben de onu dicektim..ver hayvanlara onlar yer.. sanırım bi şey olmaz.. adamlar ne bulsa yiyor sonuçta..

kesinlikle yeme ki buzluk düzgün çalışsa bile çok uzun süre kalan tavuklar sakat bence. taşı yesem ögüten bir adamım şimdiye kadar sadece bir defa hafif gıda zehirlenmesi geçirdim marketten o gün aldığım tavuktan %99 bir kere de muhtemelen işyerinde yemekte çıkan tavuktan ishal filan. yani tavuğun 0ı bile nerdeyse tehlikeli:))

iyice pişir, ne kadar toksin varsa denatüre olsun, sonra kediye filan verebilirsin, onlar protein ağırlıklı beslendikleri için sindirim sisteminde bir temiz parçalıyorlar, hiçbişi olmaz.

senin için garanti veremem:))

aynen katılıyorum. ekşiduyuru bile metallica konser bileti borsasına dönüşmüşken, konser günü stadın önünü düşünemiyorum

sadece burası da değil, internetteki duyuru yapılabilecek her alanda gün içinde en az 10 tane metallica bileti satıyorum duyurusu yer alıyor. du bakim bugün sayısal lotoyu kazanayım tüm biletleri satın alıp rahatlıcam.

allah razı olsun senden merope duygulara tercüman oldu 2 hafta dan beri içimiz dışımız satılık duyurularıyla doldu ayıptır günahtır sanki ilk defa konser bileti satılıyormuş gibi ayrıca satılık metallica bileti var diye ekşiduyuru nun ağzına ettikleri için teşekkürler

moderetör e not: i kullanıcısı olup ilk duyurusu satılık metallica bileti olan kaç kişi var dikkate alsın lütfen

o kadar zaman konuşmayayım dedim ama dayanamadım. birde adam diyor ki; "2sini şu kadar ytl düşünüyorum". hey allahım. madem gidemeyeceksin aynı fiyattan ver başkası sebeplensin. beleş bilet bulup satanlar da var. madem beleş ele geçirdin gitmeyeceksin ya aynı fiyattan ya da aynı fiyatın daha ucuzuna ver ki hem sana hem diğer arkadaşa yarasın. tek taraflı düşünmeyin her şeyi. 5-10 ytl için çakallık yapmaya ne gerek var. sözlük ruhuna yakışmaz. o yüzden ekşi duyuruda bu tür şeyler görmek istemiyorum. biz ki sırf "sözlükçü" diye tanımadan birbirimize güven duyan insanlarız. bu tür davranışlar bu yapıyı yıpratır. yazık günah. çakallar diye bir kategori konsun ve orada duyurulsun bu ilanlar lütfen. nickler de böylece ifşa edilmiş olsun.

ağır mı oldu ne.

@merope
kesinlikle katılıyorum...

@cha
şukela olsa verirdim, sozlükte vereceğim söz...

bedava ver diyen yok, cakallik yapmayin diyen var. hayir ben simdiye biletini almayana da kiziyorum, fazla fazla alip satana da. nasil bi istir bu anlamadim ki.

hele belese eline bilet gecirip 100'e satiyorsa birisi insafi kurusun. 70 ytllik bilet lan o?

entrapmen'in cevabından sonra bir üstteki entryi silmiş sahibi. cevap havada kalmış o yüzden.

silinen entrynin yazarı: samaras8

yazısında ise "4 tane olan beleş biletlerimi 100'erden satar paşalar gibi parama bakarım. ayrıca sözlükte sadece nickine bakarak tanımadığım insanlara niye biletimi vereyim ki" demişti. tam olarak aynı kelimeler olmasa da budur. arz ederim.

birisi tutup da "bu sitede karaborsacılık yapılıyor" diye şikayet ederse bu uyanıkların hangisi sorumluluğu üstlenir çok merak ediyorum...

vay a.q. hiç tanımadığım little dwarf ian gillan entrysine mesaj attığım için bana 2 tane all access pass vermişti deep purple konserine hem de ücret mücret istemeden. nereden nereye diyorum sadece. yüzsüzlüğün bu kadarı. (merak edene söylüyorum bende kendi biletimi değerinin altına gene bir sözlük yazarı olan dumur'a vermiştim)

maç saati yaklaştıkça fiyatlar piyasa normaline dönmeye başladı. yine de pek çok kişinin elinde patlayacak sanırım biletler. hem alıcı hem satıcı kaybetsin diye yapılacak en güzel iş.

güzel bir çiçek yaptırıp karta şöyle bir yazı yazabilirsiniz: "Başkalarının hatalarının cezasını benim çekmeme izin verme."

zorla guzellik olmaz, kafasi karisiksa kafasini dinlesin; madem bu kadar cok seviyorsunuz onu, kendisine zaman ayirmasina da musaade edersiniz artik, degil mi?

güven verceksin.
başka bir yol yok , insanca davrancaksın en değerli şeyin gibi önemseyeceksin ve art niyetsiz yaklaşacaksın.
başta arkadaşı ol.

bayan deme oncelikle. kadin de, kiz, hatun hatta kari. ama bayan deme allasen. ona da oyle bayan diyosan kafasi kari$ir elbet.

çok güzelsin, sana aşığım de. verdiğin bilgilerden bu kadarını önerebiliyorum.
bol şans ;)

surpriz yaparak hallolmaz bu is. ben kafam karisik diyen kisiden korkarim. basina kotu olay gelmisse gelmis, sana da sans tanimali. bence fazla ustune gitme ama onu anladigini ve sevdigini hissettir yavastan derim. surprizler bazen bogar, kafasi karisiksa acele ediliyormus hissi verir. bence yavastan al anlayisla olgunca ve dikkatli :)))

ona "aşkından" önce "yanında olabildiğini, destek olabildiğini" göster. ancak böyle pozitif sonuç elde edersin.

Verdiginiz bilgiler oldukca yetersiz gorunuyor, kimi insanlar daglari devirsen kicini devirip uyurken, kimisi ufak bi tartismaya girse gunlerce etkisini hissediyor. Bunun yaninda depresyon ve kafa karisikligi bagimlisi bayanlari bir kenara aliyorum, oyle bir duruma denk geldiyseniz, kasmayin.

Bunun yaninda soyle bir riskiniz var, muhtemelen onceden gelen bu karisiklik ve korku bir iliski sahibi olsaniz bile sizi etkilemeye devam edecektir, sonunda da eeh eytere bea dediginiz anda da tekrar karisik ve korktugu konuma geri gelmesi, sizin de kendinize bir guzel kufru basmaniz olasi.

sonuc: vapurlar falan hayat negzel

Cok ustune gitme bence, zaman tani.. Karamsar yaklasmak istemem ama "kafam karisik" ve "yeni bir iliskiye hazir degilim" replikleri genelde kirici olmadan reddetmek icin kullanilir..

olmaz o iş.

çok çok çok uzun bi zaman ver şu kafa karışıklığında beraber olursunuz kendisine gelmesine yardım edersin kendisine olan saygısını tekrar kazanır vs vs sora bi bakarsın ki gidiyor. giderken de sana naatlar düzüyor senden iyisini bulamayacağını bile bile gittiğini soylerek falan filan. oluyor bunlar tüm kadınlar aynı değil elbet ama...

üzgünüm ama bir kadın senin ona hissettiklerini bile bile "kafam karışık" diyorsa büyük ihtimalle bu bir bahanedir. uğraşma derim ben, ama başta istemeyip sonradan ne bağlanan insanlar gördüm o da ayrı. ilgi alanlarını iyi biliyorsan o yönde bir şey yap derim. ya da onun sevdiği bir şeyi, sen sevmediğini söylediysen daha önce, o tarzda bir şey bul hoşuna gidecektir.

taşkışla binası da eskidir, o olmasın?

gumussuyu da baya eski

sabah 8'den önce ve akşam 7'den sonra ise kanun kızar ona sanıyorum. ama gece uyanık gezenleri korumuyo kanun, ben de dertliyim o konuda.

Polis ilgilenir. Tabi bağlı olduğunuz karakolun tutumu da önemli. Bikaç gün önce saat 21 civarı balkonda tavla oynadığımız (sadece zar gürültüsü vardı ortamda) için polis geldi kapımıza. Biri şikayet etmiş..

bizimkiler almancıyken gece 12 gibi banyo yaptıkları için su sesinden rahatsız olan komşuları polis çağırmış idi.

"...Ayrıca yasalar çerçevesinde baba evlatlıktan, çocuk da reşit olduktan sonra babalıktan red için dava açabilir."

Kaynak: tr.wikipedia.org

hukukcu.com

hmm, tümden aileyi reddetmek nasıl olur?

soyisim değiştirmek soruma cevap olabilir mi?

Sevilmiyorsa bir daha görüşülmez olur biter.
Bu tip kanuni red etmeler miras, borç, ölüm gibi durumlarda da bir paylaşım olmasını engelliyor.

var tabi reddetmek..
bir avukata gidiyorsun gerekli davayı açıyor her türlü bireyi her şekilde reddediyorsun
yani kanuni haklarından vazgeçiyorsun..
babadan kalan miras yerine çok borç varsa da yapıyorlar bu yöntemi

miras-borç denklemi için reddi aile gerekmiyor. reddi miras yaparsan, o kişinin tüm borçları ve varlıklarından vazgeçmiş olabiliyorsun. prosedürü nedir bilmem.

kan bagi oldugu sürece mümkün degildir yasalarimiza göre.

mirastan pay da alinir, soyadi da kullanilir, nufüs kütügünde de öyle kalir.

bizim mevzuatimiz anglosaksonlardan farkli oldugu icin "evlatliktan reddetmek, vs vs." mümkün degildir.

ancak babalik davasi acilmasi ile genetik olarak o babadan olmadigin ispatlanir veya evlatlik alinmis isen, "nesebin reddi" davasi acilabilir.

tam emin olmamakla birlikte iki taraftab biri yüz kızartıcı suç veya şerefli lekeleyecek bir olay yapmazsa olmuyor diye biliyorum. genede araştırmanızı tavsiye ederim.

coldbound'in verdiği link gayet açıklayıcı. teşekkürler.

o kısmı çürümüş işte. orayı kes geri kalanı sağlamdır muhtemelen, ama yiyip bitirmezsen kalanı da çürür.

gercekten yandıgından emin misiniz? metal çok kolay ısınma özelliğine sahiptir. o yüzden yazın genelde otobüslerin kaloriferleri falan çalışmadığı halde alev alevdir. evde de öyle olabilir diyeceğim ama..

hmm tamamdır.

evet eminim. borular filan da cayır cayırdı. kombiyi tamamen kapatınca normale döndü.

bizim kombide(ariston'un genus modeli) de var böyle bir sorun.

her hangi bi yerden, (banyo mutfak fark etmiyor) sıcak suyu açar açmaz hemen kapatırsak, kendi kendine petekleri ısıtmaya başlıyor.

sıcak suyu açtıktan sonra kapatmak için 30sn kadar beklersek bi sorun olmuyor. fakat açtıktan sadece bi kaç saniye sonra kapatırsak, kombi sadece sıcak su ayarında olmasına rağmen petekleri de ısıtmaya başlıyor.

içinde bi parça vardı, adı diyafram mı ne onu değiştirince düzeliyor. daha önce iki kere değiştirmiştik. sonbaharda bakım yaptırırken yine değiştiricez büyük ihtimalle. fiyatı 50-60 ytl civarı idi.

kombinin icine bir miktar para sikismis. servis cagirirsaniz cakirirlar o parayi. sorun hallediliyormus bu sekilde.

diyafram normalde 1 ytl :)

50 ytl servis ücreti alıyolardır zaten muhtemelen.

Cücelik kalıtımsal bir olay değil. Kemiklerin, salgı bezlerinin filan düzgün çalışmamasından ya da bunlara bağlı hastalıklardan ortaya çıkıyor. O yüzden olmaz herhalde.

bence olur gibi. bence.

Kesin degil.

Wikipedia guzel guzel anlatiyor: en.wikipedia.org

bu pamuk prenses filmindeki yedi cucelerden biri(merakli) bizim mahallede oturuyordu. bir cuceyle evlenmisti ve bir ogullari olmustu. cocukta alti yedi yasina kadar bir cucelik belirtisi yoktu sonradan da ben bir daha gormedim cocugu. ayrica bu meraklinin filmde oynayan diger arkadaslarindan biri(sanirim korkak) karisi(cuce) ve cocuguyla bazen mahalleye gelirdi, o cocukta da cucelik yoktu. hatta mahalle maclarinda kaleye gecerdi. ama gene de olabilir tabi.

ya csi ın bi bölümünde cüceligin kesinlikle kalıtımsal oldugunu söylüyolardı hatta cüce adam normal boyda olan kızı bi başka cüce ile evlenecegi için çocukları olursa %50 cüce olma olasılıgı var diyerek damat adayı cüce yi öldürüyordu..
benim de içime merak oldu esasen, ama petekdoku gibi düşünüyorum ben de.bide cücelik cidden az rastlanıyor eger genetik olsa yani cücelerin cüce cocukları olsa çok daha fazla cüce olması gerekmez miydi dünya üzerinde?

Anektodlar Wikipedia makalelerinden daha cok seviliyor sanirim. Oyleyse anlatayim: cuce bir ciftin ailesinin konu oldugu reality show vardi Amerika'da. 3 cocuklarindan ikisi normal boyda (normal demiyorlar arada, ortalama diyorlar) idi, biri cuce.

sizin cüce diyeceğiniz görüntüye sebep olan gelişimsel hastalıklar da var. dolayısıyla böyle bir durumda, olmak zorunda değil.

xy-xx hesabının bu cücelik işine uygulanabileceğinden emin değilim. bütün genler o tip formülle çalışmıyor, çok fazla yere çok fazla unsur halinde dağılmış olabiliyorlar diye biliyorum. bence. ama bence iki cücenin çocuğu yüzde seksen cüce olur. bunlar benim fikrim.

nereden olduğunu hatırlamadığım bir alıntıyla başbaşa bırakıyorum sizi:

(bir şey ödülü olarak bir "cüce" kazanmış bir adam, sahnede cüceyi havaya kaldırmış, teşekkür konuşmasını okuyor):

- i'd like to thank the academy and all those.. boy, these things are heavy!

rahat cüce olur abi.

bence ayı gibi olur. çok gürbüz olur en azından.

dwarfism kalıtsal bir durum. bu durumda hem anne hem baba'da genlerin dominant- çekinik olması (bu hastalığın çekinik mi dominant mı olduğunu teee lise 1de mi ne görmüştüm unuttum artık) ihtimaline göre kombinasyon yaparak ihtimal hesaplanabilir.

türkiye'de sabit masrafın olacak mı ama? yani kiralık ev, beslenmesi gereken aile, yatırılması gereken stopajlar gibi?

@gerrain: işim gereği, elbette yatırılması gereken stopajlarım, kiralarım -ev değil-, maaşlar, vergiler falan var, fakat bu iki senelik kalkınma planına bu sorunları çözmek, bunlardan bir şekilde kendimi sıyırmak da dahil. en kötü ihtimal bu tip masraflar ben yokken de karşılanabilir -en azından öyle umuyorum-. eşim ile beraber gerçekleştirmeyi planlıyorum zaten bu turu, beslenmesi gereken bir aile durumu mevcut değil.

@cosmicstring: planladığım dünya turunun içinde kaçınılmaz olarak, elbette türkiye de var.

çok mu hayal kurdum? götümü keserler mi benim uzak diyarlarda nedir?

bence götünü kestirmeden dolaşmayı başarabilirsin. ama şöyle tahmin ediyorum, ölçüp biçersin "şu kadara patlar bana" diye bir meblağ çıkarırsın aylık. hah işte, o meblağı çıkardığın zaman, ona bir yüzde elli ekle, ben de geliyorum sıkıldım burada. (cümlenin son kısmını tashihte çıkarın kızım!)
işte o meblağ çıktığı zaman, ona bir yüzde elli ekle diyorum, bunu dememin sebebi de hep böyle oluyor bu işler.

ben de tam olarak öyle düşünüyorum. fakat işte, "ayda nerden baksan şu kadar harcarım" noktasında bu işe bir şekilde bulaşmış birinden akıl almam gerekiyor ki ayda o kadara göre kendimi ayarlayayım şu iki sene içerisinde. artık sayısala mı abanırım, malı mülkü kiraya mı veririm, banka mı soyarım hep şekillendirmek lazım bunu.

yüzde elli meselesi allahın emri zaten. evdeki hesabı hiçbir zaman çarşıya uydurmuşluğum yok bu güne kadar. machu picchu'nun tepesinde beş parasız kalma ihtimalim çok yüksek. işte o zaman en iyi ihtimalle göte yapacakları, kesmek olur.

80 günde devri alem tarzı bir iddiaya girmediyseniz öbek öbek bir geziş tavsiye ederim. hem parasal olarak hem de gezinin geri kalan kısmı olarak planlaması daha kolay olur.

bunun için de, sizin de bir gezgin olarak urban survival tecrübesi kazanacağınızı hesaba katarsak, nispeten daha kolay yerlerden başlamanız daha mantıklı. bakarsınız yapmak istediğinizin gerçekten bu olmadığına ikna olursunuz falan.
kolaylıktan kastım, navigasyon, ulaşım, normalde ne kadar turistik oılduğu gibi şeylerin yanında sağlık, rehberlik vs gibi worst case hizmetlere ulaşım kolaylığınız.

bu açıdan avrupanın herhangi bir fraksiyonu uygun bir başlangıç olabilir.
bu öneride karar kılarsanız ben dahil detaylı bilgi verebilecek pek çok kişi bulabilirsiniz.

en uzun sureli ne kadar yurtdisinda gezdin? paket tursuz, independant traveler denen cinsten ozellikle. kisiye gore degisir ama seyahat 4 haftadan sonra bayabilir, yorabilir, ozlem hasil olabilir vs. seyahat yorgunlugu (tropik kumsalda iki seksen yatsan da)kanimca en potansiyel sorun. yolda tanistigim ve aylardir gezen tiplerde fiks bi uygulama farkettim, su ki: adamlarin bir noktasi oluyor, biraz uzun kaldigi, benimsedigi bi yer ve seyahat yordugunda o sabit mekana donuyorlar. biraz kafa dinleyip, tekrar yollara koyuluyorlar. neyse karar ve plan icin onunde zaman var ya, ilk yurtdisi seyahatinde lonely planet onderligini bi yap bakalim, nasil gitcek?
bir de harcancak para senin harcamak istedginle de ilgilidir. bir seyahati ucuz, orta halli ve de pahalisindan seklinde yapabilirsin, butcene gore.

bu iş için sponsor bulunma ihtimali nedir

nerden bulursun bilmiyorum ama mesela atlantiki bir yelkenli ile geçmek için fln yanına denizcilikten azcık anlayan insan alan gezginler oluyor

valla pyro, senin kadar tecrübeli değilim bu konuda, en fazla birer haftalık avrupa seyehatleri yaptım, onlar da paket turlardı zaten.

seyehat yorgunluğu benim de kafamı kurcalayan bir sorun, bu sebeptendir ki lhun'un dediği gibi parça parça bir seyehati seçeneklerim arasına aldım. fakat senin karşılaştığın o arkadaşların yöntemi de çok mantıksız değilmiş. ve elbette daha kolay routeları izleyeceğim öncelikle, avrupa kıtası, başlamayı düşündüğüm kıta.

işin maddiyatına gelince, elbette benim isteklerim bu konuda belirleyici etken fakat şöyle izah ediyim: yatacak yer seçeneklerim arasında düzgün bir yer varsa onu seçerim bunun sebebi eşim, sonuçta askerlik güzel bir tecrübe oldu yatacak yer seçmeme konusunda, çok da önemli değil, her yerde yatarım. bunun dışında eve hediyelik eşya alma gibi bir takıntım yok, temel harcalamalarım olacaktır, yemek-su gibi. ama işte otobüs-tren-uçak-vapur gibi giderlerin ynaında, olası sağlık giderleri gibi giderler -ki düşününce o kadar çok var ki- kafamı kurcalayan. bunlar benim isteklerim dışında gelişen şeyler.

ben istesem amipten farksız yaşayabilirim yoksa.

gidilen bolgelerin ne sekilde gezilecegi de onemli. gezmek derken gidilen ulkenin baskenti, muzesi, sergisi, meshur yerlerini mi gormek amac, yoksa bunlarla birlikte olayi dolu dolu yasamak mi? ornegin, rusya'yi ele alirsak, moskova ve st petersburg dolu dolu uc haftada gezilebilecekken, sibirya'yi da gormek istemek geziye kafadan bir 25 gun daha katmak oluyor. (sirf trenle gidis 5 6 gun) bununla alakali olarak da masraf ve harcanilan sure de artmis oluyor.

benim tavsiyem iki uc yil beklemektense, cok pahali olmayan bolgelere bu sure icinde birkac aylik deneme seyehatlari yaparak tecrube kazanmak. Ukrayna-Rusya(Sibirya)-Belarus-Polonya-Cek Cumhuriyeti deneme icin oldukca guzel bir rota. Hem hesapli hem de cok guzel tecrubeler kazandirabilir. Turkiye'den gemiyle Ukrayna'ya ordan trenle Rusya ve Sibirya'ya, ordan gene trenle Belarus'a, oradan da otobusle Polonya ve Cek Cumhuriyeti'ne gitmeyi deneyin. Bir bucuk ay falan surer. Zorludur ama sahane tecrube kazandirir, zaten cekilen acilar degil midir bizleri guclu kilan?

@demlikposet: ben sponsor bulabilme ihtimalini çok seviyorum, ama nasıl yaparım bir fikrim yok. kandaz3'ün bahsettiği şeyleri deneyebilirim.

@kokomichu: denizcilikten anlamıyorum. keşke anlasaydım.

@petekdoku: güzel fikir, sanırım bu parça parça gezme işi her açıdan daha akla yatkın. bakalım teşekkürler, yavaş yavaş şekilleniyor kafamda bir şeyler. verilen linkleri de okuyorum.

asya'nın tamamını günlük 8 dolara getiren bir arkadaşım var ama insanı olmayan koşullar bunlar.. baştan belirteyim..

bunun haricinde bir araç ile gezmeyi planlıyorsanız mümkünse mekanik aksamı ağırlıklı olan bir araç seçiniz.. misal bir bmw enduro yerine basit bir suziki yamaha africa twin v.b. şeyleri öneririm. hatta kondisyonunuz varsa bisiklet en iyisi... sonuçta yol tepmekten baydığınız bi anda bisikleti küt diye gemiye trene otobuse sokabilirsiniz..

inşallah başarırsınız..

sevgiler..

Aslında "gezmek" olarak değil de yerleşik yaşamı bırakıp göçebeliğe geçmek şeklinde olan bir dünya seyahati planı hep aklımdadır.
Hiçbir yerde yerleşik bir düzenin olmayacak, misal gidip 3-5 ay Paris'te bir lokantada bulaşıkçılık yaparak geçimini sağlayacak ve orda yaşayacaksın. Ardından 6 aylığına Machu Picchu muydu neydi oraya gidip çobanlık yaparsın.
Ha diyeceksin ki pasaporttu vizeydi çalışma izniydi nasıl oluyor bu işler öyle kolay mı? Orasını da ben bilemem artık. Kaçak maçak yapacaksın bir şeyler. Tıhehe.

bence çok iyi organize edilirse oldukça uygun bir fiyata yapabilirsiniz.
öncellikle ne şekilde seyahat edeceğinizi belirlemeniz lazım ama bence, mesela artık birçok bölgede ucuz uçak şirketleri var (misal avrupa içi-ryanair,easyjet,vb.)
mesela ben 1 aylık bir program için ryanair'dan 2-3gün arayla 4-5 bilet bulabilmiştim ve bunlar genelde 40 euro falan civarındaydı.
yani demek istediğim gitmek istediğiniz bölgeleri belirleyip, o bölgeler arasını uçakla geçerseniz ve de bunun biletlerini önceden alırsanız hem daha ucuza gelir, hem de planlı bir gezi olur.
öte yandan, kalmak için de hosteller uygun bir yol. ama couchsurfing ve hospitality'de uygun alternatifler. en kötü ihtimalle o sitelerden birşeyler içmek için birilerini bulsanız bile onlar size o bölgenin gezilesi,yenilesi,içilesi yerlerini tavsiye edebilir.
bunun dışında lonelyplanet tarzı sitelerin kitaplar da var. bu tarz bir kitap çok işinize yarar. elinizin altında böyle bir kaynak olması, gittiğiniz yerin tehlikeli yerleri, uygun ulaşım araçları, vs yazar. (benimkinde türkiye için, akbil'e kadar anlatmışlardı mesela.)
son olarak, umarım gerçekleştirirsiniz bu dileğinizi, iyi eğlenceler.

tipik bir kıta avrupa harcama günüyle masrafların dağılımına dair fikir vermek mümkün.
ortalama 20 eur kişi başı kalış (hostel 3-4 kişilik oda, bed and breakfast)[bu oran gayrimenkul piyasasının bir fonksiyonu aynı zamanda]
ortalama 15 eur kişi başı yemek (süpermarket veya mcdonalds. içki, local restoran vs. ile 20-30 eur bulabilir)
ortalama 20-50 eur tren. bu en değişkeni. bir de interrail/eurorail gibi bir pass ile daha da farklı oluyor, bundan emin değilim dolayısıyla. konfor /hız ayrı bir parametre tabi.
turistik hadiselere item başı 10 eur kabaca. bedava da olabilir bazen.
eser miktarda toplu taşıma. yürürseniz bedava :). bisiklet (ki çok tavsiye edilir) değişiyor. kendi bisikletlerinizi götürürseniz, trenlerde çoklukla taşınabildiğini unutmayın. parisin içindeki çoğu landmarkını gezecek bir rota yaklaşık 15 km mesela. yürümek tüm gününüzü alıp dolayısıyla yemek, yatmak vs. masraflarınızı boşa harcarken, bisikletle bu mesafeyi çok daha hızlı katederek günden ve dolayısıyla günlük masraflardan tasarruf edebilirsiniz. toplu taşımaya bulaşmayışınızı katmıyorum bile.
bunun yanında sabit costlar da var elbet.
çıkış harcı, vize parası, pasaport(defter veya uzatma), sigorta, seyahat lojistiğiniz derken adam başı 1k ytl rahat buluyor. bu tabi schengen için. çoklu vizeler daha karın ağrısı. üstelik gideceğiniz yerlerin sırasını da ayarlamak gerekebiliyor. yeşil pass.ınız olsa bile.

son olarak ne yaparsanız yapın yola çıktığınızda bir blog ile bizleri haberdar etmeyi unutmayın :) yaptığınız şeye o kadar çok insan özeniyor ki, bir miktar da olsa gözlerimiz kulağımız olursanız şahane olur.
blogun şöyle birkaç avantajı da var. birincisi eğer high profile, güncel tutulan birşey olursa, sık sık takip edilen, sponsorship, reklam (örneğin seyahat malzemeleri) gelirleri gibi finansal kazançlara nail olmak mümkün. ama bunun olabilirliği biraz kumar, biraz da sizin dünyaya aktaracağınızın cezbediciliği.
yine gezinizi adım adım tasarlarken her adımı için insanlardan yorum toplayabilmeniz de mümkün.
kocaman bir kolay gelsin.

boyle dunya turu yapan insanlari 2 kategoriye ayiralim oncelikle,
1-) hippi tarzi, ne bulsam yerim, nerde olsa yatarim, otostopla giderim diyen salas tipler. boyle bir tarz secersen fazla giderin olmaz. ama esinden oturu secemiyorsun sanirim..
2-) round-the-world-ticket adiyla satilan belli basli 8-10 guzergaha ucak bileti aliniyor 1800-3000$ arasina. sahip oldugun parana uygun kalitede geziyorsun.

simdi de senin sorunlarina gelelim;
1-) vize. eger sadece tc vatandasligin ve laci.pass. varsa boyle bir gezi kabus olur
2-) esin maceraperest bir insan degilse, durmadan yakinan eden biri ise simdiden gecmis olsun, hatta hic kalkisma bile. kizlarla seyahat etmek iskence, bir kac istisna haric. umarim senin esin istisna olanlardandir. (hic maceraperest takilmayacagim desen bile senin ve onun fiziksel yapisi,kondusyonu bir olmayacak)
3-) dondugunde tekrardan burdaki hayatina donmek zor olacaktir. "pause" a basinca her sey kaldigi yerden devam etmeyecektir.

sefin tavsiyesi;
her yeri dolasacagina 8-10 ulke dolas, git gel devamli. 1 haftalik sureler icinde. 3 ay yeterli olacaktir.

sef kim ? kendisi dunya turu yapmamis olmasina ragmen gezi forumlarini hatmederek ve kimi şeyleri gozleyerek bir takim bilgiler elde etmiş, maceraci bir genc

denizcilik olayına gir bence, al bi 8-9 metrelik yelkenli, denizden gez dünyayı. bu iki senede bol bol eğitimini al teorik ve pratik, sadun boro vardı zamanında gezmişti dünyayı, sen de yaparsın, kıyıdan kıyıdan gidip. çok şahane olur.

öncesinde ufak gezi/seyahatlerde bulunmalısın. seyehat konusunda tecrübe edinilmeden bu iş olmaz.

misal, istanbulda cevizlibağ'dan 500T otobüsüne bin, tuzlada in!
kusmadıysan tamam testi geçtin, bünyen sağlam.

hazırlan, istanbuldan doğu ekspresi trenine bin, van'a gidiyorsun. van'da inip van gölü kıyısında bir kahvaltını yap soluklan yiğenim. gez dolaş. ancak bu tren yolculuğu esnasında bir ara günleri karıştırmaya başlayacaksın; "kaç gündür gidiyor ya bu tren? bugun çarşamba mıydı yoksa cuma mı?" gibi. yolculuk esnasında insan profillerini incele not al. van'da yeteri kadar gezdikten sonra şehirlerarası otobüse binip kurtalan'a geç. orada da biraz gezdikten sonra güney ekspresine bin ve istanbula dön.

yukarı çık karadenizde bölgesel trenlerle bir tur at, uçağa bin akdeniz inip oradaki bölgsel trenlerle gez şimdide.

bitmedi. interrail ile başvur bu deneyimleri ora da yap dicem ama bir ay fazla gelir bunca tren gürültüsünden sonra. bir haftalık flexy alıp gözünde bir ülke kestir(balkanlar olmasın) bi o tren, bir diğer tren. ardından yurda dön.

yine bitmedi, gemi seyahat acentelerine başvur şöyle bir mısır, kaihre, şarm el seyh, turlarına katıl bir haftalık filan bu keser seni. akabinde yine yurda dön.

buraya kadar ilerlediysen ve halen kusmadıysan eline bir kağıt kalem atlas alıp yaşadığın bunca tecrübelere dayanarak planını programını çizerek dünya turuna çıkabilirsin. çünkü artık yeteri kadar tecrübe edinmiş oldun. bitti.

Kıta kıta ayırmak?

bu iki senelik hazırlık süreci kapsamında bir görevin daha olsun. başta macera kanalları olmak üzere birkaç kanalla konuş. yanına minik bir el kamerası al. gittiğin yerleri kendi gözünle anlat. sonra o görüntüler üzerinden alacağın telifi de bu gezi için harca, hatta kanalın olanaklarından yararlan.

yani illa ki bir firma bulamıyorsan bir kanala bu görüntüleri satmayı / böyle bir işbirliği içersinde bulunmayı teklif et. onlar bu görüntüleri bir araya getirip yayınlarlar isterlerde. sonuçta büyük kanalların hazırladıkları bu tip programlar var ancak bu iş hand made bişi olacağından özellikle bu alanda yayın yapan kanalların dikkatini çekecektir.

hele bi de tutarsa zaten çadırı, kamuflajı felan yağacaktır :)

Arabaya atlayıp sadece elimizdeki yırtık Türkiye Karayolları Haritasına güvenerek 2000 km. yapmışlığımız (ne yapalım, olayımız bu kadar bizim) vardı ama bu rehavet, bu aymazlık tamamiyle anavatanımızda olmamızdan kaynaklanıyordu. İcabında "dayı Zortikkaya yolu ne tarafta kaldı" diye sorabiliyorduk gördüğümüz birine. Bu sebeptendir ki, yurtdışına yapacağın gezinde herşeyden önce ulaşım/araç sorununu halletmeye bak. Yaban ellerde iz bilmeden yol bilmeden dımdızlak kalmak her zaman keyifli gelmeyebilir (hele yanında bir de bayan varsa). Bayağı bir ulaşım önerisi verilmiş bu sayfada. Ayriyetten, bölge bölge gezmeni tavsiye ederim. Atıyorum bir seferde Doğu Avrupa'yı, başka seferde Ortadoğu'yu falan. Böyle yaparsan, hem ülke çorbası yapmamış olur, hem de o çorbadan çıkmış balık konumuna düşmezsin. Seyahatlerinden alacağın tadı maksimize edebileceğine de inanıyorum bu şekilde.

Bonus Track: Ayrıca biraz da paralıysan bırak kestirmeyi, öptürürsün bile.

(İç Ses: Biz Fethiye'ye gitme planları yapalım en fazla, siz dünyayı gezin anasını satayım.)

Kolay gelsin, iyi yolculuklar ve iyi eğlenceler şimdiden.

surekli zulada 1500 yuro ve 1500 amerikan dolari bulundurun. o para acil bi durum olduunda ulkeye donmek icin kullanirsiniz. her ulkede ayri ulasim araclari mevcuttur. mesela avrupada en cok tercih edileni demiryoludur. avrupada onu kullanirsiniz. ne biliim her havaalaninda, tren istasyonlarinin bazilarinda araba kiralama sansiniz war. bu arada hergun turkiyeden birine rapor verin suraya geldik die. su ulkedeyiz die. kaybolursaniz, gotunuzu keserlerse haberleri olur turkiyedekilerin. yaninizda kesinlikle gideceginiz ulkelerdeki turkiye konsolosluklarinin adreslerini, telefon numaralarini alin.

alın sırt cantalarınızı kuzey hındıstan'a gidin 3 haftalıgına ama turla degil. işte o geziden sonra hiç bir yer sizi zorlamaz, her bi şey kolaylaşır, bağışıklık kazanırsınız. garanti veririm, en güzel gezi dayanıklılık ölçme ve arttırma kursu ordadır :)

bence 1 aylık balkan flexipass bileti alıp tcddden balkan ülkelerini hatmedin önce, yanınızda bisiklet de götürürseniz tren seyahati bedava zaten diğer yerleri de bisikletle halledersiniz ve avrupanın 3 te 1 ini gezmiş olursunuz 1 ayda. daha sonra diğerlerini düşünebilirsiniz. yunanistandan feribotla italyaya geçip oradan da takılabilirsiniz diğer yerlere.

Açıkcası senin tarif ettiğin gibi bir oyun eskilerin dışında pek yok.

Adventure Company'nin oyunlarına bakabilirsin. Çok uzun değiller ama insana kafa yordurtuyor. Mesela Still Life, Post Mortem, Sinking Island.

Bir de Fahrenheit var, güzel ama ben muvaffak olamadım.

bitmeyen bir oyun olarak (bkz: mount and blade)

adventure ise (bkz: grim fandango)

Syberia =) bulabılırsen oynaman kesın gereklı
özellıkle ben escape from monkey islanddan sonra cok etkilenmiştim..

sonsuz olması ve grafiksiz olması açısından football manager tabiki :)
ikinci önerim tarife pek uymasa da (bölüm atlamalı çünkü) gelmiş geçmiş en iyi zeka oyunlarından biri olan supaplex. eski de olsa ben bilgisayarla tanıştığım ilk günden beri oynuyorum (aralıklarla tabi). hala bitiremedim sonsuz sayılabilir. bilgisayara format atcağım zaman ilk bu oyunun savelerini yedekliyorum :)

@arwear: grim fandango'yu bitireli çok oluyor. mount and blade'i deneyebilirim. teşekkürler.

@cubuk makarna: football manager da çok oynuyorum. sıkıldım diyebilirim.

kolay olmasın? ahah o zaman woodruff and the schibble of azimuth. walkthru kullanmadan (ve kafayı yemeden) bitirebilirseniz güzel bi jubile olur, "ya bırak hacı ben adventure'ları yaladım yuttum" gibilerinden..

civilization'un son versiyonunu düşün bence. epey bir oynatıyor kendini, daha dün gece savaş yaptım mesela. olabiliyor bu.

e o zaman full throttle diyecem ama monkey island'ı yalayıp yutmuş biri kesin lucasarts'ın bu oyununu da bitirmiştir.

bölüm geçmeli falan ama yine de gerek atmosferi gerek bulmacalarıyla montezuma's return'u kesinlikle tavsiye ederim.

lost via domus son zamanlarda çıkan nadir adventure oyunlarından. fakat hiç iyi değil. onun yerine sinking island'ı öneririm. gerçi onun da senaryosu saçma. batan ada mı olurmuş bırak allaşkına.

yeni evlenmis ve ev hediyesi olarak arkadaslarindan ps3 almis biri neden ps3 e yeni cikmis oyunlari almak istemez de baska tur oyun sorar.

gta4 al, metal gear solid al, ne bileyim.. yok almicaksan, o dev perdeyi bana ver : )

1 ve 2. için might and magic serisi (özellikle 6)
3. the longest journey.

bonus olarak (bkz: wetrix)

bahsettiginiz oyunlarin tarzini pek bilemedim ama, "bitmesin" dendiginde aklima ilk diablo 2 gelir. grafikleri de guzeldir icerigi de. kolay da degildir baya bi kastirir. hem yakinda diablo 3 de cikiyor, belki antrenman olur seversiniz onunla devam edersiniz efeem.

teşekkürler arkadaşalar, bunları alıp deneyeyim bir.

full throttle hariç, bitirdim onu da (:

eskidir meskidir ama oynadıgım en iyi adventure muhakkak edinin oynayın: FAUST (dreamcatcher oyunumuş ve seven games of the soul olarak da biliniyomus)

bitmesin diyosanız kesinliklee : oblivion ve morrowind i oynayınız derim
bide sims 2 bitmez bitirmek istemediginiz sürece.

mantar pano rules.

yumurta konan kartonları asın hem de akustik bir ortam sağlamış olursunuz:)

Beyaz eşya paketlerinden çıkan beyaz köpük de koyabilirsiniz bence...

5'lik strafor alın kesin koyun. çirkin görünür ama, bir şeylerle (kraft kağıdı filan) kaplayınca nispeten düzgün olur.

bazı münasebetsizler konusunda da önlem alınmalı, bilen bilmeyen dart oynamamalı.

en temizi marangozdan kontrplak yaptırmak. diğer bütün seçenekler daha kısa vadeli.

munasebetsizlerden biri tahtayi tutarken digeri atis yapsin.

okuluna basvur ilk once bi sor varmi anlasmali oldugu okullar, exchange falan gidebilirsin ortalamana gore, benim okuldan(bilkent) italyaya giden arkadaslarim var

yeditepe üniversitesi'ndeyim bildiğim kadarıyla erasmus için bile anlaşmalı olduğu okul yok mimarlık bölümününün yeditepede. ortalamam sorun olmaz sanırım.

itü'den politeknik milano mudur neresidir, oraya oluk oluk insan gidiyo. neye yarar bilmiyorum bu bilgi ama.

cevaplarınız için teşekkür ederim. bu noktalardan araştırmaya devam edeceğim.

şöyle söyleyeyim, italya'da insanlar bir taraflarını yırtıyor ki mimarlık, tasarım falan okusunlar diye. bizde nasıl mimarlık ana mühendisliklerin arkasında kalıyor puan ve tercih olarak, orada da mühendislikler geri planda. yani elalemin kasıp girmeye çalışıp, kimi zaman da tonla para verdiği domus, politekniko milano gibi üniversiteler eğer oradan diploma almak istersen epey kastırırlar. ha bir dönem, iki dönem gidilebilir exchange ile tahminim ama direk yatay geçiş tarzı kapağı atmak zor.

sorunuza tamamiyle politecnico di milano'yu baz alarak cevap vericem. politecnicoya yatay geçiş işinde bayağı kastırıcaklır çünkü sizin yeditepede aldığınız dersleri öyle kolay kolay saymıyacaklardır. itü vs gibi okullardan gelenleri bile anlaşmalı olmalarına rağmen zor zar sayıyorlar.
sizin yapabileceğiniz lisans başvurusu yapıp eylülde politecniconun sınavına girip, kabul geldikten sonra da olabildiğince ders saydırmaktır ama projeleri sayıcaklarını ummadıgımdan 1. sınıf projelerınden başlamak zorunda kalabilirsiniz.
bu arada 2008-2009 başvuruları kapanmış durumda. mayıs ayı gibi italyanca yeterlilik sınavı verip okula başvurunuzu yollamak gerekirdi.

lisans başvuru veya politecnico konusunda başka bilgiye ihtiyacınız olursa yardımcı olabilirim.
yatay geçiş konusunda yinede italyan konsolosluğun eğitim bolumunden bilgi alabilirsiniz. pronto italyadan uzak durun.

ataraksiya var bu dedıgıne benzer bişey.ruh dinligi olaylara tepkisiz kalma hali acılımı..

ignorance is bliss de denir.

bunu yapana "pasif agresif" denebilir.

bana "sessiz farkindalik" kelime obegini cagristirdi, hatta boyle bi yazar bile varmis.

Kanıksama denir. Ayrıca Saramago'nun dev yapıtı Körlük'ü bu vesile ile herkesin okumasını salık veririm.

"there is an elephant sitting in the living room" da denir.

ahaha :D ayni ben. yillarca enkuğeku seklinde soyledim, aklim basima geldikten sonra enküyu demeye basladım. enküyu evet

eyvallah yav beni büyük bi dertten kurtardın. hafifledim valla :D

bak yine karıştı enku mu enkuyu mu?

www.howjsay.com

enküğ(u) diye okuyorum ben.

enkyû
gibi bişey. hadis gibi.

queue 'q' harfinin telaffuzu ile aynı okunur. önüne de 'en' diyince, olmuş bitmiş sayılır.

Bunun gibi davalar olabiliyor. Gökkafes'in tepesindeki çelik kafes kısmın rengini her değiştirdiklerinde Doruk Pamir (binanın mimarı) dava açıyodu adamlara hatırladığım kadarıyla. Ama kim kazanıyodu onu bilmiyorum.

olur. gayet de güzel olur. dava bin yıl falan sürer ama kazanır. siz de yıkarsınız.

niye ama? mimar projesini müteahhite satmış. haklarını devretmiş olmuyor mu? ne zamana kadar karışabilir projeye? ev benim değil mi? parasını vermiş almışım. artık ne istersem yapamaz mıyım?

karışabilir.hala mimarlıkta okuyan bir öğrenci olarak,her ne kadar bu gibi durumlarda yasal prosedürün nasıl işlediğini tam bilmesem de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışayım.

her ne kadar ülkemizde insanlar kabul etmese de mimarların yaptıkları tüm binalar birer eserdir ve telif hakları yasalarına tabidir.yani sizin bu ne be böyle dediğiniz binalar bile birer eser olarak kabul edilir ve buna göre değerlendirilir.hatta çok abartı bir örnek olacak ama insanların bitmiş bir binaya çivi bile çakması esere müdahaledir ve isterse mimar bu yüzden bile sizi şikayet edebilir.tabi bu dediğim çok uçuk ve olayın ciddiyetini anlatmak için verilmiş bir örnek yoksa hiç bir mimar duvara çivi çaktınız diye size dava açmakla uğraşmaz.fakat sizin burada bahsettiğiniz değişiklikler son derece ciddi ve köklü işlemler olduğu için burada bir sorun oluyor.

ayrıca projenin müteahhite ve ya size satılmış olması hala mimarın eseri olduğu gerçeğini değiştirmez.size satılmışta olsa o ev hala onun eseridir.örneğin ressamlar da yaptıkları resimleri satarlar ama bu onların eseri olduğu gerçeğini değiştirmez.mesela alğınız bir tabloya siz ekleme yapamazsınız.

mesela yazarlar da yazdıklarını yayın evlerine satar ama bu onların yazıları olduğunu değiştirmez.o yüzden o esere yapılan her hatalı olay doğrudan yazarını ilgilendirir.bu durumda da binaya yapılan her şey mimarını ilgilendirir.

verdiğiniz kitap ve şarkı örneklerini ise bu durumla bir tutamayız bile.örneğin kitabın kenarına aldığınız notlar kitabın sadece sizde olan kopyası üzerinde olan değişikliklerdir.siz orada eseri değil sadece bir kopyasını değiştiriyorsunuz yani sizin yaptığınız değişiklikler bu kitabı okuyan diğer insanları ilgilendirmez ya da siz öyle ekleme yaptınız diye eser değişmez.ha mesela siz yayın evinde çalışan birisinizdir,yazar size yazdıklarını verir,siz de gider kafanıza göre bir şeyler eklersiniz o zaman esere müdahale edersiniz,o ayrı.

mesela ünlü ressamların yaptıkları tabloların bilindiği gibi poster ve kopyaları satılır.mesela bunlar üzerinde bir tahribat ve ya kafanıza göre bir ekleme yaparsanız kimse size bir şey demez-ki bence bir resimde,taklit bile olsa böyle kendi kafasına göre değişiklik yapmak yanlıştır-fakat resmin orijinaline yapacağınız en ufak şey başınıza çok büyük işler açabilir.

şarkı örneği de aynı durumda.sadece sizde ki kopyaya etki ediyorsunuz.bu durumda bile yapılanlar aslında tam doğru mu bilemiyorum.telif hakları yasasının tüm ayrıntılarını bilmiyorum.fakat sonuçta eser sahipleri genelde gelip niye şunu yazdın,niye üzerine kayıt yaptın demez.

bu konuda kafanızı karıştıran sebeplerden biri de şu bence.sonuçta hiç bir mimar çıkıp siz duvara çivi çaktınız diye size bir şey demez-aslında istese der-yani böyle küçük şeyler için tenezzül bile etmez diyeyim.zaten onlarda bu gibi şeylerin yapılması gerektiğini kabul eder.mimarlar bir çok konut vs projesinde çalışır,sonuçta hepsiyle de uğraşmanın anlamı yok.bu yüzden de insanlar bu durumun farkında değil ve başta da dediğim gibi binları eserden saymıyorlar resmen.o yüzden de değişiklik yapmanın bir sorun olacağı eğer birisi sizin durumunuzda ki gibi uyarmazsa akıllarına bile gelmiyor.fakat sizin burada dediğiniz tadilatlar bunların ötesinde.siz yapıyı tamamen değiştiriyorsunuz.yeni odalar eklemek,bahçeyi kapatmak filan.

başta da dediğim gibi ben olayın yasal işleyiş ve bürokrasi kısmını bilmiyorum.işlemler belediye de onaylanmış diyorsunuz ama belediylerin bu gibi durumlarda hata yaptığı bilinen bir şey.yani siz belediyesel olayları halletik demişsiniz ama belki de projenin mimarının bu süreçte bundan haberi yoktu.

bu yazdıklarımı da kafanızı daha da karıştırmak için değil sadece ya bu binalarda niye değişiklik yapamıyoruz sorunuza cevap olsun diye yazdım.eğer başka bir sorunuz olursa mesaj atabilirsiniz.

etik olarak önce özel mesaj gönderip o kişiye haber vermen daha mantıklı gibi olur. iplemezse veya inandıramazsa sizi linki o zaman paylaşabilirsiniz.

independence-gercegi.yourforumpro.com

işte o link ::)

link vermekle alakalı teamül neydi tam hatırlamıyorum, ama mesela birisi hakkında, atıyorum mehmet öztürk diye biri olsun, başlığa gidip "dolandırıcıdır" filan yazarsan silinir. "bilmemne gazetesinde buna orospu çocuğu demişler" yazarsan da silinir.

(bkz: love hate relationship)

ben de bi keresinde dağ evi gibi biyerde kalmıştım. yukarılarda bi köy vardı, akşam ve yatsı ezanlarından hemen önce çakallar uluyordu sonra ezan okunuyordu. istisnasız 1 hafta böyleydi. orada duydukları tek garip şey ezan olan hayvanların koşullanma gibi bişeyi söz konusu olabilir. ama benimkilerin ezandan hemen önce uluması garipti. sonuçta her gün 1-2 dakika değişiyor vakitler nası biliyorsunuz arkadaş.

çocukken köye gittiğimizde çok merak ederdim bunu. Annaneme sormuştum neden böyle oluyor diye. Bütün köpekler(istisnasız hepsi) ulumaya başlıyordu ezan okunduğunda.

Annanem şöyle demişti: Ezan okununca şeytanlar kaçışmağa* başlarla te onları gören küpeklerde* ürürler* . demişti o güzelim trakya şivesiyle.

Çok alakasızdır belki ama özledik rahmetliyi be :)

köpekler ulumaya karşılık da ulurlar. benim tahminim, bir çeşit "uzun süre kesilmeden gelen ses duyarsan, uzun süre kesilmeyen bir ses çıkar" içgüdüsü olduğu yönünde. uyduruyorum ama çok mantıklı uydurabiliyorum bazen.

şimdi karşımıza bir köpek alıyoruz sonra başlıyoruz ezan okumaya eğer hayvan ulursa keramet ezanda. ulumazsa keramet köpek hayvanı için gayet de gaipten gelen bir ses olarak nitelendirebileceğiz seste. hatta deneyi çeşitlendirebiliriz. mesela ezanı önce arapça sonra türkçe okumak iyi bir fikir.

Aramaya inandım ve bana mantıklı gelen bir cevap buldum. Sanırım hoparlörün yaydığı frekans nedeniyle uluyorlar. Buna kanıt olarak da, yalın sesle okunan ezan sırasında köpeklerin ulumadığı verilmiş. Ekşi Sözlük'teki ilgili başlıkta (bkz: ezan+okunurken+uluyan+kopek) ve mantarımsı forum sitelerinde okuduğum kadarıyla olay bundan ibaret.

din hocalarına göre içlerine şeytan girmiştir..
henüz aksini idda edenine rastlamadım

alaska'da itfaiye sirenine kendi sürülerinden kaybolan kurtların onları çağırdığını sanarak uluyarak cevap veren kurt sürüsü varmış.
bizim kuçularda aynısı olmasa da yüksek sesle ve uzun havada olan ezanı üzerlerine alıyor olabilirler.

hic ezanla isi alakası olan bir insan degilimdir zira bizim burada ezan okunmadna once hoparlorden telsizin acildigina dair tırstırıcı ince bi dip gurultu duyulur icimden belki bir miktar sayı kumesi gecirdikten sonra aha ezan okuncak derim ve ezan baslar herkes sasırır cunku baskaları o sesi duymaz genelde hem algıda secicilik hem de kulaklarin iyi olmasi lazimdir kopeklerin kulaklarının iyi duydugunu dusunursek o ses rahatsız ediyor olabilir. 1-2 dakika ya da saniye onceden bagırmaları da bu nedenden olabilir normalde ezan okunurken bagrınmaları da.

hmm raplik enteresan bir şeyden söz etmiş. olabilir bak.

bunun farkindadirlar, telas etmeyiniz derim.
sonucta sozluge bir katki sayilir o, hata duzeltme amacli.

bokunu çıkarmazsan olmaz.
5-6 sene evvel entry silinme istatistikleri boyle değildi sadece silinmiş entry sayısı gösterirdi ben de o zaman çocuktum bir entrym sölzlükteki buglar baslığından fixed gerekçesiyle silinmişti ben de ssg ye yaaa amaaa yaaa ben silinmiş entrysi olan adam olmak istemiyorum demiştim o da bana kibarca saçmalama demişti.

benim tarihceye bakarsan $unu goreceksin

duzeltildi 17
bug degil 7
yok boyle bir bug 6

olumsuz bir katkisi olsa sanirim bana olurdu.

yani demek istedigim bu entryler hatali oldugu icin silinmiyor. ssg'nin sozlukteki buglar/1'de de yazdigi gibi, duzeltilenler veya hata niteligi ta$imayanlar siliniyor i$te.

fakat gidip de ba$liga "sozlukteki bocekler eheh." gibi bir entry yazarsan yine silinir tabi. ama bu ho$ kar$ilanmayabilir. yazarin hic okumadigi izlenimi verir cunku bu.

ondan bir şey olmaz.

ssg'nin bu konuda bir aciklamasi var midir yok mudur bilmiyorum ama benim sahsi gorusum sozluge girilen bir entry hicbir zaman silinmiyor. modlogdan gorunmeyecek sekilde silinenler de dahil.

sözlüktek entrylerin hiçbiri silinmiyor veritabanından. ama biri kafasıan göre entrylerine de bakamaz sanıyorum. yasal bri tebligat olmadığı sürece.

daimi olarak saklanıyor ve mahkeme isterse mecburen veriliyor, burası kesin ise kısa bir soru daha; artist olmasına yeterli titel sahibi biri sözlük yetkililerine kibar bir dille, ünvanını, konumunu vs. anlatarak ve belki başka şeytanlıkla (ki bu kişi şeytandan beter) xyzd yazarının ismini vs. öğrenebilir mi, moderatörler/ssg bu konularda tutumlu mudur, yoksa "bilgileri verelim de başımız ağrımasın" derler mi? bu konuyla alakalı başlık vs. varsa da olur.

marmara34, sanırım öyle bir şey olamaz, en azından yapmazlar yönetim kadrosu. mahkemeye intikal etmeden kişisel bilgilerin o şahıs veya kurumlara verilmez diye düşünüyorum. ama entry silinmesi talep edilirse, yapılabilir.

savcılık istemedikçe kişisel bilgiler verilmez

esas her isteyene bilgi verirlerse başları ağrır. savcılıktan bi yazı mazı gelmezse mümkün değil.

teşekkürler cevaplar için, rahatlamama yettti.

@kimi raikkonen ve ex moderatör @gerrain: peki diyelim ki bana hakaret eden yazara (gerrain olsun mesela) dava açacağım. adını sanını bilmiyorum. elimde bir tek nicki var. ben dava dilekçemi "davacı: benim gerçek ismim, davalı: gerrain" diye yazarsam beni kovalamazlar mı mahkemeden? hele bir de o nick küfürlü bir nickse, atıyorum "ebenin amı ali sami" diye bir nick varsa, dava dilekçeme "davalı: ebenin amı ali sami" mi yazacağım, nedir?

ya da davayı ekşi sözlük'e (ekşi teknoloji ltd. şti.) açacağım da sözlük mü yazara rücu edecek, nasıl olacak?

şöyle olsa gerek şimdi o: savcılığa başvuracaksın, diyeceksin ki şu-şu sitede şu takma adla yazan yazar şu yazısıyla bana hakaret etmiştir. kendisinin kimlik bilgilerinin öğrenilmesini arz ederim falan filan.
ordan savcılık ekşi sözlük'le irtibata geçip "şu adamın kimlik bilgilerini yollayın yoksa sizden biliriz" der. biz de yollamak durumunda kalırız. budur.

not: kimlik bilgilerini sadece ssg görebiliyor zaten, moderatorlerle de alakalı bir mevzu değil bu.

yok aştiden dedeman uzak değil, dedeman akay kavşağında, google maps'den bakabilirsin, yeri de çok kolay. taksi de 15 filan tutar sanırım. aştiden kızılaya metro ile gidip ordan dedemana yürüyebilirsin bile.

bi kere aşti taksilerine binme sakın. taksiye bineceksen bile karşıya geçip bin.e karşıya gecmisken de metroyla kızılaya git ordan taksiye bin dedeman de 3-4 milyon bişey yazar. en guzeli.

aşti'den ankaray'a(bir nevi mini metro) geçiş var. Ankaray'a binip Kızılay durağında in, çevredekilere Atatürk bulvarına nasıl çıkacağını sor. Bir kere Atatürk bulvarına çıktın mı gerisi kolay. İstersen yürüyerek bile gidebilirsin, bulvardan en fazla 15 20 dakikalık mesafede(bilmeyen birisi için). Bulvardan çıkışta "abilerim dedemana nasıl giderim diye sorarsan gösterirler.Taksiye gerek yok ama bulvardan binersen, bir de elinde valizleri falan görürlersee taksiciler asortik yerlerden dolaştırabilir ama çok nadir olur ankara taksilerinde öyle şey. bir de sakın ama SAKIN aşti'den taksiye binme. az önce dediğim şeyi yapanlarlar aşti taksicileri de ondan.

Hocam AŞTİ'den bin Ankaray'a, Kızılay'da in Karanfil Sokak Cikisindan cik. Ekteki haritadaki kırmızı yolu takip et. 15 dakikada oradasin evelallah. Kimseye para kaptırma. (Melih haric tabii)

img384.imageshack.us

edit budut: bosver servisi falan sen.. eger isin cok onemli degilse yururken gezmis gormus de olursun. yuksel, karanfil guzeldir bu aralar, etrafa baka baka gidersin dedemana.

en alt katta ücretsiz yolcu servisleri var, sorarsan söylerler. bin servise, kızılayda inicem de, inince de bir taksiye atla, dedemana gidicem de. daha ekonomik olması için tabi yoksa direkt aşti den de binebilirsin elbette taksiye.

aşti'de ücretsiz servisler kaldırıldı.@fdegir in önerisi en makulü bence de. tabi taşımakta zorlanacağın bir yükün yoksa. değilse ankaray'la kızılay,oradan taksi olabilir.ve evet sakın aşti'den taksiye binme.

koydular tekrar. firma servisleri kaldırıldı, aşti kendisi servis koydu.

aşti'de ücretsiz servisler var, yalnızca otobüs şirketlerinin servisleri değiller. bu servisler ismet inönü bulvarından, dolayısıyla akay kavşağından geçtiği için en az araçla ve ücretsiz olduğu için en iyi alternatif. camlarında bir sürü yazı yazar o servislerin. şoförlerinden birine akay kavşağı tarafına gidiyor mu diye sorarsan hangi servisin gittiğini söylerler.

aşti taksilerine binme diye bir kez de ben söyleyeyim, altı yeterince çizilmiş olsun.

böyle bir diyet yapmayı düşünüyor olamazsın değil mi?

yaşamaz. sırasıyla protein, yağ ve karbonhidrat (sonuncusu çok şart olmayabilir) lazım yaşamak için. vitamin de lazım bunlardan sonra tabi.

Şöyle birşey varmış ama denemeyin sakın:

(bkz: breatharianizm)

recipes.howstuffworks.com

vitaminler enerji vermezler ve vücutta depolanmazlar. o yüzden yemeklerin yerini hiç tutmazlar.

düzeltme: suda çözünen vitaminler depolanmazlar, yağda çözünenler depolanır.

en basitinden de insanın sentezleyemediği bir sürü protein var. bunları almazsak ölürüz hemde vücudumuz kendi hücrelerini yakarak ölürüz, acı bir ölüm.

ben de sunu soracagim. madem olum orucu yapiyorlar, neden vitamin ya da sekerli su destegi duyuyorlar ki? acilarini mi hafifletiyor ? sonucta olmeye yatiyorlarsa hic bir sey almasinlar ?

şeker karbonhidrattır enerji verir

:nochristrequiress, aslında örüm orucundaki ana amaç ölmek değil. Bir nevi kendi kendini rehin alma durumu, istediğim olmazsa kendimi öldürürü gibi (yersen).

:insanimsi, vitaminlerin genel görevi çeşitli: enzimlerin doğru çalışması(çeşitli B vitaminleri gibi), bağ dokusunun düzgün meydana gelmesi (C vitamini mesela),pıhtılaşmanın düzgün olması(K vitamini) vs.

Fazla vitamin almanın yararı yok, zararı çok. Vitamin eksikliği çekmenin de yararı yok tahmin edersin ki:) Eğer böyle bir diyet yapmayı planlıyorsan sadece yağ dokunu değil aynı zamanada kas dokunu (protein) da kaybedeceğini, zamanla protein eksikliinden dolayı vücudunda ödem(şişme) olacağını hatırlatayım, hani şu göbeği şişik ama geri kalan kısımları bir deri bir kemik olan afrikalı çocuklar gibi. Ayrıca, böyle bir diyetle muhtemelen hızlı bir kilokaybı yaşayacağın için çeşitli başka problemler de kapıda bekleyecek (safra kesesi taşı gibi).
Bu arada ölüm orucu tutanlar ayrıca şekerli su vs de içiyorlar. Biraz ilginç bir oruç anlayacağınb:)

arkadaşlar soruyu açarken aklımın ucundan diyetin d'si geçtiyse ne olayım siz karar verin.
amacım: misal dağda,çölde,okyanusta mahsur kalma durumunda falan bu haplarla ne kadar idare edebileceğimi öğrenmekti.
ama gene de verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.

royal
gate (tatile açılan kapı filan gibi)
sunrise
magic gate
magic sun
magic garden
alice (wonder land çağrışımlı)
sunport

turizm firması derken nasıl bir turizm firması?
havayolu kurmuyorsunuz herhalde? tur operatörü mü? acente mi? nedir?

rusianda
ruslana
rusland
turus
turrus
rustur (bu var heralde)
turista
rusta
astara
ural
russo
duma
samara
volga
onega
ufa
obi
lena

Rusya ile ilgili şeyler yazmaya çalıştım genelde hayalgücümle birleştirerek, bunların içinde kullanılanlar da olabilir, daha istersen söyleyebilirim

da

pervaya!

böyle bir iğrençlik yaptığım için çok özür dileyerek:
baltaci

rusya turizm :P
hakiki rusya turizm

@kahvegibi bunları fena kapışmışlar.royalin 200 çeşidi falan var.
@desdinova 2 uçağın anlaşmasını yaptık.gelişleri ordaki ortak gidişleri biz dolduracağız.
@ermanen süper mösyöcüm.içinde benimde düşündüklerim var.turizm bakanlığına liste sunmamız gerekiyor.ne gelirse aklına yazarsan sevinirim.
@mrtksn süpermiş
@szqnn da:)
@gerrain teşekkürler
@tannhauser sana bişey demiyorum:))
@merope son çare kafam bozulacak hakiki rus koycam zaten:))

davay davay turizm

vasiyok!

böyle mi yazılıyor bilmiyorum ama her cümlenin başında kullanıyor adamlar.

warm seas turizm..

galina
elvira
kiril
madina
petro
taymir
tura
vitegra
gorki
kalinin

holirus
sanrus
rusanda
santur
tayga
tuana
aral
mari
...

Malzeme seçmek önemli, yapım tekniği ona göre şekillenir. Veya bu işi yapan adamlar var, bastırır parasını yaptırırsınız, CNC'si filan var bazısının. Aynısını yapıyo namussuzlar.