kibirli, cimri, aşırı yancı, ukala, şımarık, yavşak

kendi sanrısı olabilir, bir sürü sebebi de olabilir.
yanlışş yer ve yanlış kişilerin arasında da olabilir. mesela neo-nazilerle arkadaşlık etmeye ve aralarına dahil olmaya çalışan bir yahudi?

kendini çok önemsiyordur, çok bencildir, sürekli kendinden bahsediyordur, karşısındakinin anlattığıyla ilgilenmeyip sürekli kendini anlatmak istiyordur, sürekli ilgi odağı olmak istiyordur, falan filan.

nasıl yazılmamış hayret. çirkindir bu kadar basit. güzel veya yakısıklı insanların hiç ortamsız veya arkadassız sevgilisiz falan kaldıgını gördünmü? tek sebep bu bile olabilir. insanlar burda türlü şeyler yazmış ama, bence asıl önemli sebep budur.

Kendi gibi görünmeyenler
Hasetçiler ( Başkasının kötülüğünü isteyenler)

allah başka dert vermesin öncelikle. demekki doyumsuzsun, bu kadar basit bence. ayrıca yalnız kalma korkun olabilir mi? 14 yaşından beri sürekli olarak ilişkiler içinde olan bir tek tanıdıgım bile yok sahsen.

Buyumen gerek


###14 yasinda iliski mi olur lan

Iste tamam da bu doyumsuzluktan kurtulmak icin kafa patlatiyorum ben de, evet yalniz kalma korkum da var.

iki neden bulabildim
1. gençlik
2. 14 yaşından beri pek boş kalmadığına göre talep çok, demek ki güzelsin. bu yüzden de emek vermeden, bir gülümseme-iki naz ile erkekler atlıyorsa, aynı şeyi birçok yerden bulabileceğin için çok da değeri olmamış.
biraz büyüdükçe kendiliğinden değişir. ya da biri gelip süründürür, o değiştirir.

ruhun kevaşe arkadaşım kusura bakma lütfen. yazarken çok düşündüm daha kibar bir açıklaması vardır yazmasam mı diye ama durumu anlatacak daha iyi bir ifade bulamadım.

ölçülecek ve harcanaak bir şey olarak görürsen ve öyle davranırsan tükenir. öyle yapma. belki karşıdnaj-ki kadar kendini de öyle görüyorsun? ihtimal.

bu yaşında insanları tanımaya çalışman, bir şeyler yaşaman kadar doğal bir şey olamaz. kendini keşfetmen lazım. her insan aynı şekilde mutlu olmuyor çünkü. değer yargılarını başkalarına göre şekillendirme. kendi değerlerini bulmaya çalış ve onları koru. bir çok erkekle/kızla ilişki de yaşayabilirsin, yalnızca çok özel olanları filtreleyip onlarla ilişki de yaşayabilirsin ya da ne kadar doğana ters olsa da ilişki yaşamayadabilirsin hiç. başkalarının ne yaptığını ne dediğini boşversene. sen nasıl hissediyorsun? o önemli. uzun, kısa olayına da girmiyorum. yanlış zamanda biten ilişkilerin olacak. pişman olacaksın. hayatın içinde var bunlar. özleyeceksin ya da ne çok tahammül etmişim diyeceksin. 21 yaşındasın. hepsi bu. yaşa.

ayrıca 21 yaşında doymuş olmayı beklemek kadar bir saçmalık olabilir mi? neyin doyması? neye doyuyorsun.

Muhafazakarlık eğer değerleni korumaksa ben muhafazakarım. Ama tutuculuksa değilim. Dini olgunun her dönemde baskın olacağından eminim senin soruna gelince çünkü diğer sistemlerin hiç biri din kadar tatmin etmiyor , korumuyor.

Evet azınlığı temsil eden bi çevredesiniz. Azıcık bi sapma elbette olacaktır ama şöyle bi anadoluya ya da bağcılar'a, fatih'e filan bi göz atsanız durumun hiç iç açıcı olmadığını farkedersiniz.

Gittikleri bi Anadolu kentinde 10 yaşındaki kuzenime, yine 10 yaşındaki kızlar "sen niye tayt giyiyosun, babalarımıza kendini beğendirmeye mi çalışıyosun" demiş ya çocuklar. Çıldırdım. Ne beklersin o çocuklardan 10 sene sonra?

Hiçbir şeyin iyiye gittiği yok. Dahası, biz 1'er 1'er ürüyoruz; onlarsa 3'er 5'er.

90 sonrası jenerasyon büyüdüğünde büyük ihtimal 80 öncesi duruma döneceğiz. kutuplaşma o kadar arttı ki insanlar sırf düşündükleri şeyler yüzünden öldürülüyor.

bence iç anadolu'yu bir gezin. doğu'ya gidin. tamam trakya, ege ve akdeniz'in bir kısmı iyi de; kalan yerler ne olacak?

zihniyet-kültürel olarak düşündüğünden/düşünebileceğinden çok daha fazla. bu oran tarih boyunca metropollerde yaşayanlar dışında çok da değişmedi aslında.

'ülke gittikçe muhafazakarlaşıyor'' yok ''gittikçe tutucu oluyor'' laflarına ben de inanmak istemiyorum ama pek de iyiye gittiğini düşünmüyorum.

90 sonrası nesilden biri olarak söyleyeyim.
bu nesilin büyük kısmı abi abla evi muhabetleri ile yeterince pasifize edildi.

geri kalanlar bir şeyi değiştirir mi, neden olmasın?

genellikle, büyük şehir dışına bak, anadoluya git diyenler falan olmuş ama, zaten büyük şehirlerin nüfusunu toplasanız türkiye'nin 3te 2 si yapıyor? çoğunluk metropolde yaşıyanlar zaten. allahın unuttuğu köylerde veya küçük şehirlerdeki yaşam tarzından bize ne?

"Allahın unuttuğu köylerden bize ne" diyerek zaten o nüfusu da bitmek tükenmek bilmeyen bir şekilde büyük şehirlere çektiğimizin farkında değilsiniz sanırım?

Ayrıca büyük şehirlerin nüfusunu toplayınca Türkiye'nin 3'te 2si de yapmıyor. İstanbul, Ankara dışında büyük şehir filan yok bu ülkede. Kaldı ki büyük şehirlerdeki nüfus da homojen değil, o Allah'ın unuttuğu dediğiniz yerlerden gelen insanlar çoğunlukta. Ve bu insanlar çoğalıyor, ürüyor, göç devam ediyor vs. Dolayısıyla siz de yalnızca kendi çevrenizi "büyük şehirdeki profil" zannederek ölümcül bir yanılgıya düşüyorsunuz.

fransız bilmem farkında mısın ama istanbul'un %80 nüfusu köy kökenli ve köy hayatını istanbul'a taşıyan tiplerden oluşuyor. ankara ve diğer şehirler de benzer durumda.

çevreniz azınlığı temsil ediyor. muhafazakar, ak gençlik gümbür gümbür geliyor maalesef.

peki azınlık derken nasıl bir azınlık oransal olarak? ben bu ''azınlığın'' pek sayısal olarak az olduğunu düşünmüyorum.

ülkenin %81'i kendisini dindar olarak tanımlıyor. ancak dini inancının hayatına yön verdiğini söyleyenlerin oranı ise gün geçtikçe azalıyor. onun dışında zamanla daha az insan dini gerekliliklerini yerine getiriyor. bu tip azalmalar olmasına karşın muhafazakar olduklarını söyleyen kişilerin sayısı artıyor, garip bir şekilde. aslında din mevzusu karışık bizim ülkede.

inanıyorum. hem dini muhafazakarlıktan şikayetçiyim, hem de kemalist muhafazakarlıktan. ikisinin de tehdit olarak görüyorum, ikisi de hayatımı olumsuz etkiliyor.

kültürel anlamda kemalizm için muhafazakar denemez tabi ama devlet anlayışı bakımından muhafazakardır. hem bildiğimiz muhafazakar hem de kemalist kesimi düşünecek olursak geride kalan insanlar asıl azınlıktır bu ülkede. her ikisinde de tepedekine borcun, vazifen oluyor ve bundan kendini sakınmaya kalkman seni kötü insan yapıyor. ha muhafazakar, ha kemalist farketmez, "baba" figüründen kaçış yok.

o maaaşla izmir ideal

gel izmirde yaşa

İstanbul ve Ankara dışında bir yer. Neden istanbul değil: eksisozluk.com

İstanbulda yaşamak bildiğin çile. Hayat kalitesi kenya civarında geziniyor. Haftada bi gün sinemaya gideceksin diye bu çile çekilmez. (23 yıllık istanbulluyum, havuzlu sitede yaşıyorum, düşün ona rağmen)

maaş için izmir iyi seçim

en az senin kadar kazanan bir eşim varsa eğer bu senaryoda, istanbul derdim. evet çok kalabalık ve sıkıntılı bir şehir gibi gözülüyor ama, yinede en çok etkinlik, her türlü faaliyet bu şehirde bence. 6 bin tl'de çocuğu olmayan bir çift için baya iyidir diye düşünüyorum.

izmir+1000

izmir

daha sakin istiyorsan çanakkale

ben istanbul'da kalırdım valla. bi' ilan görmüştüm, adam evin tüm masrafları (fatura kira vs.) 850 lira diyordu. tek kişiydi, yanına arkadaş arıyordu. ev nasıl güzel var ya, boğazı falan görüyo böyle. hadi 850 olmasın 1000 olsun anasını satiyim.

kendime harcamalık 2000 liram olacak her ay, ohoo... mis gibi istanbul yav. niye gideyim.

ayrıca bence burada izmir yazan çoğu kişi 3000 lira almadığı halde istanbul'da yaşıyordur ve izmir'e taşınacaksın desen gitmez.

izmir değil kesinlikle. yazlık olarak tamam da izmirde bi bok yok şehir olarak. bu şartlar altında istanbul bence de. bütün olumsuz yönlerine rağmen.

Eskişehir.

bir kere istanbulu içine çektiysen başka bir yere gitme. izmir diyenler de gelsin onu benim takkeme anlatsın ya hey allahım ! doğma büyüme istanbullu olarak 7 yıldan fazla kaldım yeminle köy kalıyor istanbula kıyasla.

hasılı dışarıdan geleceksen izmir mümkün ama istanbul'da daha önce yaşadıysan değil.

sırt çantasıyla dünya turu. ama öyle yat kalk gez git değil. afrikada bi yerel kabilenin çadırında, nepalde bi tapınakta kalarak, onlarla yatıp kalkmak, onlar gibi yaşamak falan.
seyahat blogu
kitchen for idiots tarzında bir site

kutup ışıklarını görmek
sibirya ekspresi ile Sibirya ve Çin arasındaki 16 günlük tren yolculuğunu yapmak

herhangi bir uzun yol gemisinde tafyadan biri olarak çalışıp hem gezmek hem çalışmak. geminin tozunu yutmak diyelim.

valla benimkisi çok basit gelebilir sana ama karşılıklı aşk yaşayabileceğim sevgili bulmak. evet, bazılarımız için o kadar kolay bir şey değil, olursa başka pek bir şey istemem.

zengin olursam everest evet. arastirmistim da cok saglam bir butce lazim

heli skiing yapacagim.

wingsuit le base jumping tabi ki..

bir cok kisiye basit gelecek ama zipkinla balik avlamak.

bunu yapamayabilirim ama kanoyla atlantigi ya da pasifigi gecmek isterdim :)

edit: devam ediyorum.. deltakanatla akrobasi yapmak istiyorum.

kendi ucagimi/helikopterimi kendim yapip ucurmak.

mig ucurmak olabilir moskova da falan yapiyorlardi parasini verince yapamayacagin sey yok

amerika'da bulunursam p-51 mustang ucurmak

yurtdışını gezmek olabilir. Daha da gerçekçi olmak istersem Türkiye turu neden olmasın? gezmediğim ve görmediğim çok yer var. Oraları gezmek istiyorum.

ne ilginç, düşündüm de hiç bir şey yok... sanırım gönül rahatlığı ile ölebilirim her hangi bir gün herhangi bir zaman. :)

Balina sevmek.
Yapılabilir, Amerika'da bunun için turlar düzenleniyor.

bir dağ evi yapmak ve orada yaşamak.

eski sevgilimle sakin bi mekanda yuzyuze konusmak.

hayır.

Genel kanı tek atımlık kurşunları kaldığı yonünde olup. Karşılarına ilk çıkan ile evlenecekleri yonundedir. Evde kalma korkusu bi nevi.

hayır.. 25inden sonra hayata bakış açıları değişiyor, ideal oluyorlar.. değerlerine değer katıyorlar

göreceli. onu yazana göre öyle, bi başkasına göre öyle değil.

fiziken diyeceğim ama 25 erken ya, 30 olsa neyse. 30 olsa bile milf hastası adamlar var, onların gözünde değerlenirler. mantıken desek, bence aksine değerlenirler. konu evlilikse eğer, alakası yok bence.

başlık böyle. hayat böyle değil. biraz daha geçsin.

meta mı lan bu? neyin değeri neyin değersizleşmesi. tövbe tövbe...

abicim türkiye gibi bir yerde ne değersizleşmesi? kadın zor bulunan bir şey bu ülkede. 25 yaşının üstünde olup eli yüzü düzgün ve çekiciyse her türlü tonla adam peşinden koşar yine. kadınlar için sorun yok dating dünyasında, erkekler düşüncek onu, asıl 25 yaş üstü olup hala sapsan korkman gerekir, çünkü yaş itibariyle yaşıtın kızların iyileri çoktan kapılmış olur.

kadina deger bicen ahmak bir ergensen olabilir. erkegin degeri nedir o zaman? aslinda bu basliklar bizim ergenlerin ve koca koca heriflerin beyninin nasil seksizmle yikandiginin aynasi. adama o kadar dogal geliyor ki kadinin degeri diye birseyin olmasi, o orada baslik aciyor, sen burada duyuru.

haksızsınız çünkü

kızı tavlamak için atlayıp zıplayıp çıkmaya başladıktan sonra bi süre cicim bicim kumrular gibi takılıp sonra götü başı dağıtıcam yea demek kolay.
bunları baştan düşünecektiniz.

o zaman ilişkisi olan insanların kendine özel vakti olmuyor mu? insanlar kendi evlerinde kendi işlerini, meşgalelerini yapamıyor mu?

birisini tavlamak (garip bi kelime gerçi bu da) kayıtsız şartsız tüm vaktini ona vereceğin mi anlamına geliyor? Bu arada hiç bir zaman ilk günden beri her gün görüşelim diyen ben değildim. Kendisi sürekli görüşelim diyip plan yapan birisi. Bu demek değil ki kendisiyle görüşmek istemiyorum, sadece genelde organizasyonu yapan taraf kendisi oluyor

sevgilimle sabah 8 akşam 12 her gün beraberdik. ama o yayılıp yatma durumunu da beraber yapıyoduk filmi de yemeği de. sıkılmıyorduk çünkü mesela onun işi varken ben oyalanıyordum benim işim varken o uyuyordu aynı evde aynı odada 2 ayrı dünya yaşıyorduk problem de yaşamadık hiç. bence o uyumu yakaladığın kişiyle bunu yapabilmek önemli. bazen biz de ya acaba biraz yalnız mı kalsak diyorduk ama alışınca yalnızlıktan sıkılıyorsun. sevgiline anlat her insan aynı olamaz kendine biraz vakit ayırman önemli nihayetinde.

sosyal bi kelebek olunca insan evini ve evde vakit geçirmeyi özlüyor. bende de aynı durum var. ama evden işe modu da sıkıyor. ortasını bulup öyle yaşamak en iyisi.

yoo gayet haklı. sevgili diye sıçmaya bile birlikte gitmek zorunda değil insanlar. en tabii isteğini dile getirmişsin. sürekli birlikte olunur mu :S kafa dinleyeceksin tabii ki arada. böyle deyince de beni sevmiyor, beni ihmal ediyor diyorlar. siktir git lan diyesi geliyor insanın. gerçi ben diyorum şahsen ^_^

dediğim gibi birlikte olduğunuz kişiyi nasıl alıştırırsanız öyle gider. elbette istisnalar az olsa da var. baştan itibaren bilinçli bir şekilde hareket etmeniz doğru olurdu.

Elbette hayıflanarak bu ilişki sürmez. İlk adımı ondan bekleyin kendi arkadaşlarıyla zaman geçirmek istesin mesela hakkındır diyin vb.. sizde ölçülü bi şekilde kendinize zaman ayırmaya çalışın bu fırsatla. Ancak ölçüyü tutturmalı, kontrol kaybedilmemeli. Trip hatta kavga muhtemel yan etkileri.

aynı evde yaşamıyoruz, evler ayrı, ikimiz de aileyle kalıyoruz, işte ikinci evde buluşmaca yapıyoruz. Çok pis yamuluyor olabilirim ama şunu savunanlardanım, insanların gündelik hayatta uğraşacakları bir meşgalesi olmak zorunda.

Gerek kitap okumak, gerek puzzle maket, gerekiyorsa el işi vs vs. bu her iki taraf için de geçerli. Aksi takdirde, eğer iki taraftan birinin işi yoksa, ya da yapacak birşeyi yoksa. Öbürüne mesai saatinde mesaj yazmacalar, sık sık aramalar, ya da eve gidip yapacak birşeyi olmadığı için sürekli dışarda olma istekleri oluyor.

Biriyle sevgili olduğunuzda hayatlarınızı tamamen birleştirmiyorsunuz, aynı evde kalmadıkça, sonuçta iki kişinin de kendi bireysel hayatı devam ediyor ama birbirleriyle kesişen zamanları oluyor.

abi sen bunu sevgilinle konuşamıyorsan sıkıntı var. açık açık söyle sevgiline ben arada kendime vakit ayırmak istiyorum diyeceksin. açıklayacaksın çok yoruluyorum dinlenmek istiyorum diyeceksin. bunu anlamazsa zaten ayrıl gitsin.

oğlum sevgilin var lan... kıymetini bil.

mantıklı bir şey söylediğin. hatta bana göre sevgilin bile olsa haftada 2 falan görüşeceksin yeter. kızla konuş bu durumu.

Film işi de yalan ayrıca

sevişin problem kalmaz

iki üç kere o "he peki" modunu sallamayın. ona da ihtiyacı var insanın. beraber doğmadınız ya sıkılır insan.

haklısınız kesinlikle. okurken sıkıldım, her gün her gün insan bıkar. özleyin biraz birbirinizi.

şimdi bırakırsan eğer sistem hala aynıysa önümüzdeki sene için puanın yarı yarıya düşmüş olacak ve 2 sene kaybetmiş olacaksın.

1 sene sabret yine sevemezsen orayı her öğrencinin hayali olan yatay geçişi düşünürsün.

ders notların iyi olsun seneye geçiş yaparsın

bu şartlar altında derslerine odaklanıp yatay geçiş yapacak seviyede olabilecek misin? bence, istediğin bölümü kazanabileceğine inanıyorsan düşünme bile, çık gel.

ben istanbul gibi yerde "özel yurt"ta (!) 3 ay kaldım, psikolojim bozuldu resmen. okulu mokulu da bıraktım, arkadaşımla yaşamaya başladım. puanım kesilmesine rağmen istediğim bölümü kazandım, şimdi her şey yolunda.

"alışabilirim" dersen, sevebileceğini düşünüyorsan, "ya aslında bazı güzel tarafları da yok değil hani" diyorsan sabretmeyi dene. ama cidden çekilecek gibi değilse koy götüne, dön geri. üniversite bu, 1 sene kaybedip istediğin yeri kazanmayı mı istersin yoksa milletin hayatının en güzel dönemi diye anlattığı 4-5 seneyi, gençliğinin en canavar zamanlarını hatırlamak bile istememeyi mi?

istediğin gibi değilse, istediğin gibi yap. heyt be.

erkeksen lipstick'e git, sonra dönmekten vazgeçersin.

insan üniversite için evini barkını bırakıp nereye gitse, hele bir de evinin rahatına alışmışken yurtta kalınca bunları hissediyor. insan bildiği tanıdığı şehirden büyüdüğü yerden ayrılınca, her yer uzak, karışık, sapa geliyor.
ben üniversite için izmir'den istanbula gelince bile aynı hisleri hissettim. fatih te bir özel yurtta kalıyordum, bana göre alakasız rezil bir yerdi, yurtta banyoyu paylaşmak, sürekli kopan yavaş bir internet, yolları ulaşımı bilmediğimden her yere uzakmışım allahın siktir ettiği yerdeymişim gibi geliyordu. düşünün bir de istanbul da, fatih gibi aslında her yere yakın sayılan merkezi bir yerde. yani şu anki hisleriniz, ki daha okul açılalı 1 ay olmadı bile, yeni bir şehire üniversiteye giden çoğu insanın deneyimlediği hisler.bir alışamama, beklediğini bulamama dönemi normal. bence biraz dişinizi sıkın, düzenim kalmadı diyorsunuz ya, e yepyeni bir yere geldiniz eski düzeninizin bozulması bocalamanız normal, bir süre sonra orada da bir düzen oturtacaksınız, önce ufak ufak atıyorum yurda yakın bir kafe bulacaksınız bir süre sonra tanıdık, bilindik, rahat hissedebileceğiniz bir yer olacak. ulaşım alternatiflerini, yakınlarda gidilecek güzel yerleri öğreneceksiniz. üç beş arkadaş edinince, dersler ağırlaşıp bütün gün sizi meşgul edince, bir anda kendinizi yeni de olsa bir düzenin içinde bulacaksınız,alışacaksınız. ha yeni bir yere alışmak yeni bir düzen kurmak çok zor geliyorsa, evinize dönebilirsiniz ama bir kez eve döndünüz mü bir daha o evden ayrılmak başka bir okula başka bir şehire gitmek daha da gözünüzde büyüyecek. bu başlangıçta kıbrısta yaşadığınız nahoş hisleriniz sizi eve bağlıyacak. ben memnunum ev düzenimden, ailemin benim için kurduğu düzenden, kendi başıma bir düzen kurmak ailemden uzakta, zorlukları da olsa kendi kendimin patronu(yani efendisi gibi tam sözcüğü bulamadım) olmak, yemek, internet, temizlik, ulaşım sorunlarımı kendim çözebilmek gibi bir derdim yok, ben evlenene kadar ailem bana baksa temizliğimi yemeğimi yapsa daha iyi olur diyorsanız dönün bence. zira dediğim gibi bu herhangi bir başka şehirde üniversite okumaya giden, yurtta kalan, yeni bir düzen kurması gereken her insanın hissedeceği türden bir şey, hangi şehire giderseniz gidin aile evinden ayrılınca böyle bir dönem oluyor, o yüzden tek alternatifi kurulu düzen olan aile evinde kalmaya devam etmek.

zararın neresinden dönülürse kardır kardeşim, bak bende bilkentteyim, burda bizim bölümde istanbullu bir çocuk vardı, sevemedi, alışamadı, ortamı yoktu falan, yarım dönem dayandı daha sonrada baktı olacak gibi değil ben böyle geçiremem bir 3.5 yıl daha dedi ve gitti.(öncesinde 1 yılda hazırlık okumuş). kendini fazla geç olmadan kendi sevdiği yere attı yani, yıl kaybetmeden daha fazla. ha bende aynı durumdayım, ama okuyoruz mecburiyetten, yapacak bişiy yok ama sana tekrar diyebilirim ki kesinlikle istanbul'da daha güzel olur gibi hissediyorsan (ki öyle görünüşe bakılırsa) git orda bir üniversiteye gir. üniversite yıllarını benim gibi boş boş, sonradan pişman olacak şekilde geçirme...

mutluyum.çok güzel bir ailem,huzurlu bir hayatım var.ufak tefek sorunlar tabii ki yaşıyorum,ama onlar da hayatın bir parçası.

sağlığım yerinde, aynaya bakınca mutlu oluyorum, havalar da soğuyor, kimseyle husumetim yok daha ne olsun:)

Mutluyum
Saglikliyim
Cekirdek ailem burnumun dibinde ve saglikli


Bu kadari kafi

param eksik. onun dışında tamamım.

motivasyonum yok kendimi genel olarak çok yorgun hissediyorum.

mutsuz değilim ama tamamen mutlu da sayılmam. ailem sevdiklerim yanımda, sağlık sorunum yok çok şükür, maddi olarak bazı sıkıntılarım var ve bundan dolayı geleceğe içim rahat bir şekilde bakamıyorum :(

büyük bir problemim yok Allah'a şükür sağılığım sıhhatim yerinde aklım başımda. bir yavuklum da olsa daha mutlu olabilirim ama. :)

mutluyum çünkü hayallerimi gerçekleştiriyorum yavaş yavaş. hayat yardım ediyor.

bir sevgili :((

bir sevgili bulmayı başarırsam eğer, aşkı dibine kadar yaşamak istiyorum ben şahsen. en büyük korkum bunu yaşayamadan ölmek sanırım, benden küçükler bu konuda bana tur bindiriyorlar biz hala sap devam ediyoruz. bunu gerçekleştirirsem sonra ölsemde çok önemli değil.

amacim animi en guzel ve verimli(eglenceli) sekilde yasamak.
hepimiz gidiciyiz kardes:)

anı yaşamak.

yapıyor muyum ? yapamıyorum

var; keşfetmek.

benim yok.

psikiyatr olmak, muayenehane açmak, davulda virtüöz derecesine gelmek, çok kaliteli yüzmek.

@fransizkalanadam O sevgiliyi bulursam ben de isterim ama bu bi hayat amaci olmaz :) kendimi amacdsiz hissettigim icin mutsuzum onu anladim bugunlerde o yuzden sordum sizlere

ben o pejoya da binemiyorum. Millet ev almıyor, araba alıyor. yeni şeyler fetişi var millette.

208'in nesi sikik lan allahın nankörü.

öğrenciyim, annemden kalan ford ka'ya biniyorum. haline şükret..

götümüz açıkta olsun eve gerek yok fiyakımız yerinde olsun range binelim diyenler çoğaldı paşam. Ha bunların içinde zaten evi yatı katı olanlar da vardır. Sen takma bunlara yahu öğrenciyken altında araban var Allah tan belanı mı istiyorsun?

arkadaşlar benim aynı zamanda sormak istediğim bu kadar kolaysa para kazanmak ne gibi işlere yönelmek lazım? lan yollar olmuş lüks araç geçitleri bari bizde bilelimde işin ucundan tutalım yada biryerden başlıyalım. kaldıki bazıları 208 e takmış ya kız öğrencilerin altında 1 serileri var artık devlet üniversitelerinde bile erkeklerin altında en kötü yeni kasa megane sportlar fln millet ne iş yapıyor onu bilmek istiyorum ki ilerde bende yapıyım?

öğrenci kendi parasıyla araba alamaz.

bir tekstil atölyesi kur, işi büyüt, al bir tane sen de.

Öğrenciyken otobüs ve dolmuşlarda az sürünmedim, şimdi yarı öğrenciyim (o ne demekse artık) yine hiçbir değişiklik yok, sadece taksiye biraz daha sık binebiliyorum. Ayrıca, araba kullanmayı çok seven biri olarak 18'imden beri araba hayalleri kuruyorum, 6 yıllık uzun bir hayal kurma sürecini geçirdim, devamını bekliyorum...
Kısacası, Peugeut'tan bu kadar rahatsızsanız ben talibim!

edit büdüt: millet bu kadar parayı nereden buluyor ben de çok öğrenmek istiyorum...

Ya piyango vuruyor yada birşeyler satıyorlar ve alıyorlar. Bana sorcak olursan benimde tofaş kuş serisinden bir aracım vardı(Marka model vermeye gerek yok). Öğrenciyim. Babam o aracı almak için binbir zorluklar çekti fakat işimizi göremiyorduk ve değiştirmemiz gerekiyordu. Şansta bu ya devlet sahibi olduğumuz arsaya istimlak yaptı ve o parayla "20 senede bir değiştiriyoruz" bari güzel birşey alalım dedik. 3 veya 5 serisi alabilcekken ben 1 serisi olsun dedim hem hatchback hemde öğrenci işi olsun dedik. Hocalarımında 3 ve 5 serilerinden araçları var pişti olmayalım ,göze çarpmasın dedik. Bu devirde kolay para yoktur olsa olsa birikim vardır biriktirmek vardır. Bu arada 208e sikik falan deme gayet güzel araç. Ben senelerdir o tofaşa bindim. Okulada gittim geldim. Gücenmedim kullandım. Aza tamah etmeyen çoğu bulamaz. Bide böyle düşün.

öncelikle kendi yazdıgına nie tik atıyorsun :)
ben sikik diye nitelendirdiğin 208 parasını bıle bulamıyorum senın dusundugunu bende cok dusun ve sonunda o yollarda fınk atan aracların cogu kıralık dostum.gercek sahıbı olanlar yuzde 20yı gecmez

farklı yerlerde gezmeni tavsiye ederim, refah açısından iyi miyiz kötü müyüz görmen için.

Parası olmayan adam vitrine çıkıp senin aleminde görünemiyor da. Tabii ki aşırı zengin var(özellikle yeşil sermaye) ama millet aç, işsizlik büyüyor vs vs kısaca nereye baktığına göre bu durumun gözlemi, tutup bilmemne avm'de fakir insan olmaz tabii. kısaca zenginlerin olduğu gerçeği açlığı ortadan kaldıramıyor sadece dengesiz ekonomiyi gösteriyor.

70 milyon insan yaşıyor. göz önüne getirmeye çalış. gelmiyor di mi? o kadar çok işte. bunun birkaç milyonu zengin olsa mesela. o birkaç milyonu göz önüne getirmeye çalış. stadyuma tarlaya falan sığdır mesela. sığmıyor pek. çok yani. o bile çok. türkiye kalabalık bir ülke ve zenginlik de belli yerlerde toplanmış. sen fakir insanları pek gör(e)mediğin için böyle düşünüyorsun. o konutlar okullar falan piyasası var olduğu için yapılıyor ama nüfusla orantılasan küçük bir kitleye hitap ediyor. (diye düşünüyorum, yoksa bu kadar insanın asgari ücrete çalışıyor olmasını aklım alamazdı, varoşlarda milyonlarca insan yaşamazdı, sokaklar motokuryeler ile kaynamazdı, apaçiler var olmazdı)

(bkz: gelir adaletsizliği)

lüks tüketimin artması ve aşırı zenginlerin fazlalaşması başlı başına yoksullaşmanın kanıtı zaten. normal ev araba alanların, çocuğunu zar zor özel üniye gönderenlerin, her gün avmleri doldurup kredi kartına abananların hali ise içler acısı zaten. başını sokacak bir ev alabilmek için onlarca yıllık borçların altına giriyor insanlar. ev satış rekorları böyle kırılıyor. alım gücü düşüyor, insanlar bankaların köleleri haline getiriliyor. kredili hayat, nah çok rahat!

Sincan'da yasarsan gecimin zor oldugunu gorursun. ankara'da merkez'de gezip oyle kenar mahallelerin halini anlayamazsin. Kostence ,kayas tarafi, sentepe keciorenin arka tarafi sanirim ufuktepe'ydi adi. oralari bi gez, oralarda bi yasa bakalim

başkentin ortasında öyle manzaralar görmen normal. ama başkent ülkenin kaçta kaçını temsil ediyor? her haddinden fazla zengin insan gördüğünde aslında yüzlerce insanın fakirleştiği aklında bulunsun. o sokaklarda gezen her bir zenginin onlarca oralarda gezemeyen onlarca fakiri temsil ettiğini düşün. o zaman görebilirsin ancak fakirleri. ya da devlet hastanelerine falan git, bahçelerinde yatanları gör. ankara'da. sonra ona göre bir de diğer imkanları kısıtlı şehirleri tahmin et.

bi yerde çok fazla lüks varsa, o yerde çok fazla da sefalet vardır. ğetrolün yoksa bu böyledir.

ülkede kriz var diyen yok ki son krize teğet geçti denmişti diye hatırlıyorum..
bu ülkede her zaman çok zengin de çok fakir de oldu. ama giderek zengin daha görgüsüz fakir daha çaresiz oluyor. uçurum açılıyor.
şu evlere gelirsek onu benim de aklım almıyor..ankarada ebesinin bilmem neresinde evler 500bin lira la..kim alıyor kim ödüyor bu fiyatları ben de bilmiyorum.
ama normal daire almak isteyen herkes bankaya kredi ödüyor...inanılmaz borçlu bir millet olduk bu tüketim fazlaca borçla dönüyor (orta halliler için)

Benim en çok takıldığım nokta herkeste samsung S3 note iphone 4s-5 vs olması. Her allahın günü otobüste, okulda, orda burda insanları görüp "bi' benim telefona 1500 lira verecek param yok heralde" diye düşünüyorum. Bi' de inanılmaz efektif kullanan bir millet olsak interneti, gam yemeyeceğim. Varsa yoksa facebook.

tarif ettiğin durumun sebebi gelir dağılımdaki adaletsizlik, ayrıca başlıkta refah diye belirtmen üzerine eklemeliyim ki son dönemde refah tanımı dünyada farklı algılanıyor. kişilerin ekonomik olarak iyi durumda olmaları -misal ev,araba sahibi olmak- onları müreffeh yapmıyor. içerisinde yaşadıkları toplumun yapısı, çevre, sürdürülebilirlik, kamu hizmetlerine erişim, vb. gibi faktörlerin hepsi refaha etki ediyor. tüm bu değişkenler düşünüldüğünde türkiye'deki refah seviyesi ne yazık ki düşük.

bir de üstte bahsedildiği gibi borçlanma durumu var. eskiden herkes borçlanmazdı, zordu, korkutucuydu borçlanmak. şimdi o evler arabalar borçlarla alınıyor. nasıl oluyorsa insanlarda güven var. doğru dürüst işi, geliri olmayan insanlar yüklü krediler çekip lüks arabalar alıyor. herkes borç harç içinde. patlamasalar bari. ben koruyorum, onlar rahat. şaşırtıcı bi durum var.

evet o konuda sanırım haklısınız, refah yerine mal varlığı gibi başka bir terim kullanmam gerekirdi, ayrıca millet biraz ankaraya takılmış sanırım, arkadaslar sadece ankara için değil istanbul ve diğer büyükşehirler içinde geçerli sanırım bu. Geçen gün kapadokyada bir otelde staj için görüşmeye giderken size yemin ederim yoldaki her 3 arabadan 1 i lükstü ve hepsinde ayrı ayrı yerlerin plakası vardı (konya, bursa,ısparta, samsun yani sadece izmir ist, ank üçlemesi değil..)
Kendimde Bilkent'de Turizm deyim ve inanın sınıfımdaki bir çok insan Hatay,Samsun,Erzurum,Isparta, Kastamonu gibi daha küçük şehirlerden geliyor ve hepside baya gelir düzeyi yüksek ve çok kültürlü insanlar ve kesinlikle tiki değiller. kısacası küçük şehirlerdeki insanlarımız bile böle eğitimli ve iyi olabiliyorsa sizcede önceki dönemlere göre bir ilerleme olmamışmıdır?

Bilkenti baz alma en başta (Bilkent mezunuyum)
bilkente zaten eğitimi önemseyen saydığın şehirlerin sayılı ailelerinin çocukları geliyor..ıspartasan kaç kişi bilkentte çocuk okutabilir sence?
bir de önceki dönemlere göre iyleşme derken ne kast ettiğine bağlı şu örnekleri düşün bir de;
bundan 25 sene önce ben çocukken memurun maaşı bir dikiş makinesi almaya yetmiyordu. Ama aynı memurun emekli ikramiyesi ev almaya yetiyordu..
Şimdi 1 maaşa üç dikiş makinesi 3 emekli ikramiyesiyle 1 ev alınıyor.
bu bizim gelirimizde artışa mı işaret ediyor sence?
otomobil, cep telefonu, elektronik vb. bu ülkede üretilmeyen ithal mallar ucuzladı..bu sadece türkiyeye mahsus değil ki çin sağ olsun milyonlarca dolarlık lojistik sektörü sağ olsun. Cep telefonu ilk çıktığında kaç liraydı şimdi kaç lira bir düşün. Bu bizim zenginleştiğimizi/alım gücümüzün arttığını değil dünyanın ürettiğini bizim tükettiğimizi gösterir bence.

kanka bu zenginlik ameleler sayesinde. 800-2000 potasında çalışan garibanlar. eşşek gibi günde 10 12 saat çalışanı var. o ameleleri görüyosun her gün ama fark etmiyosun. restoranda kafede garson, mağazada tezgahtar, kargo görevlisi, kasiyer. o adamlar fakir işte. onlardan çok fazla var. bayağı fazla var. vasıfsız iş gücü. fazla görünemiyorlar çünkü görünecek güçleri yok. kanyona falan giremezler utanırlar. sen ben de kezban kıro apaçi falan diyoruz günlük hayatta. hey gidi.

şöyle 2-3 hafta boyunca aralıksız birgün, soL yada ne bileyim aydınlık okursan gerçek tabloyu daha net görebilirsin.

ana akım medyanın; gazetesinin ve tv kanalının verdiği her habere inanmamak lazım. onlar manipülasyon ve göz boyama araçları.

sosyomat vardı, kapanınca kalmadı sanırım nonkezban dating.

Simdi bana kizma ama sence adam akilli güzel bir kiz internette birini bulmak durumunda kalir mi? Boyle bir ülkede eli ayagi düzgün bir kizin daima genis bir sosyal cevresi, en az on tane Meriç'i, bir sürede halk ekmek kuyrugunda bekler gibi bekleyen yazani olur. Benim hic evden disari adimini atmayan tipide ortalama ola bir arkadasim var kiz, hic arkadasi yok cevresi yok ama onun bile sevgilisi var. Bir sekilde okulda tanismislar. Yani demek istedigim o ki normal ayarda bir kiz asla bu mecralara düşmez bosuna bekleme bence, sosyal hayatta yeterince deki bir talep var zaten.

Mobilden yazdim biraz hatalar var görmezden gel :p

dating sitesi değil de hocam.com'da tanışan çok çift tanıdım.

Abi eskiden olsa bir yere kadardı.

Artık erkek nüfusu fazlalaştı. Abazzn oranı arttı. Senin bir mesaj attığın kişiye senin dısında 50 mesaj gidiyor.

50 kişinin icinden nasıl sivrilirsin ki?

şiir mi yazıcaaaaaan mersiye mi döşeyecen...

yani.

anonymice +100

ben söylediğim zaman kimse inanmıyor ama nüfusta inanılmaz bir dengesizlik var ve her yıl artıyor. inanılmaz bir arz talep dengesizliği var ülkede.

"dating" sitelerini bilmem ama burada gayet düzgün hatunlar var. insan olursanız belki birine ulaşabilirsiniz.

ek: oha ya, 2012 duyurusu çıktı :/

oda arkadaşım sabah akşam connected.me'den kız düşürmeye çalışıyor. acıyorum böyle insanlara ya. ulan o konuştuğun kıza yazan 1000 küsür abaza var. konuşsan nolur konuşmasan nolur.

boş iş bunlar panpa. milyarlarca insan var, düzgün olmayan kızlar internet kullanmaz gibi genellemeler saçma ve ötesi oluyor. bunlar hep şans, kader, kısmet falan filan.

@devilred

Merak etme, onlara da akışkan bir biçimde gidiyor salyalar ''haha duyurun çok iiydi yha! '' tarzı...

olsun 2012 olm tikliyorum ben :)

edit: hocam'da takıldım orada da kezbanlardan tiksindim yeter valla.

Eskiden oluyordu da artik zor sanirim.

Ben bi sevgilimle icqda, biriyle itiraf.comda, digeriyle de sozlukte tanistim.oha.
Yasli ve asosyal gibi oldum boyle soyleyince de.

buluyorlar.

Marka değeri. Zaten çoğu ithal değil, burada üretiliyorlar. Mavi'nin eski pantolonlarının yaklaşık 10 yıl falan ömrü olabiliyordu, şimdi ne oldu bilinmez. Gerçekten fiyat görmek istiyorsanız diesel'e falan bakın.

urfa'da bir üretim bölgesi varmış büyük mağazalara yollanmadan önce tanıdıklara 5 liraya falan satıyorlarmış bir elbiseyi. üzerinde 160 lira yazıyor iyi bir markanın ürünü ama 5 liraya alıyorsun güzel dimi. çok kaliteli bu kadara mal oluyo olayı yok yani.

bu fiyatlar bu markalar ne ki.. neler neler var.. ee kimisi skilmekten hoslanir ne yapacaksin..

12 senesi tekstilde gecmis biri olarak söyleyebilirim ki.. ayni kumas ayni dikim ayni ütü paket degisen sadece isim..

cok pahali bi marka ile x marka dandik bi markanin t-shirtlerini yanyana yapiyorduk..

gerisini sen düsün..

sadece bizim ülkemize has değil bu durum. bundan 7 sene önce türkiye'de 1 liraya ürettiğimiz çorapları (french connection)üzerilerine 17 sterlin satış fiyatı etiketini yapıştırıp gönderiyorduk.

adam ayda 20.000 kazanıyor mesela...

Sık sık soruyorum kendime bu soruyu. serbest piyasa ekonomisi s*ç*y*r ağzımıza.

kullanılan kumaş vs aynı olabilir ama bu pahalılığın temel sebebi tasarım bence.
evet 50 liraya da yüzde yüz pamuk gömlek alabilirsin ama 110 liraya aldığın dockers ile hem tasarım hem vücuda oturma olaylarında bir fark olabilir.
he sonuç olarak dediğin doğru ortada bir kazık var ama ucuz mal ile pahalı mal arasında da biraz fark var yani.

Iknanın Psikolojisinde Cialdini der, bilimsel deney var, iki tane birbirinin aynısı ürünü mağazanın farkli köşesine koyuyorlar, birine ucuz birine pahalı bir etiket koyuyorlar, pahalı olanlar çok satıyor çünkü hepimizin bilinçaltımıza pahalı olanın daha kaliteli olduğu işlenmiş halde, böyle olduğu sürece Türkiye'nin en iyi okullarından birinde işletme okuyan ve pazarlama tekniklerini benden on kat iyi bilen abim bile marka uğruna yok kaliteli yok adı var diye seve seve eşdeğer iki ürünün pahalı olanına bir dünya para bayılabiliyor.

birkac sene önce bu ateş pahası olan kotların satıldıgı firmalardan birinin merkez ofısınde calısıyordum. 150 tl ye satılan kotları firma çalışanı oldugumuz icin 7.5 -10 tl arası bir fiyata satın alıyorduk ki bu satıstan bile kar ediyorlardı. o yüzden indirime girmeden hiçbir yerden kot almam. mümkün oldugunca outlet magazalardan alısverıs yapın, indirimi bekleyin. yoksa kazıklanmamak mimkin değil

geçen gün arkadaşa bot almaya gittik. lumberjack a girdik indirime girmiş 140 dedi tezgahtar. sonra çıktık ordan, arkadaş dedi ki bu fiyatından kaybetti, ulen dedim noluyoz :D sonra gitti timberlandden 395 liraya bot aldı :D

Çünkü bictikleri fiyatlara rağmen hala deli gibi satislar varda ondan. Gecen next kevekdaki tommy hilfigerdan 3 pantalon bir gomlek aldim indirimli 773 tl tuttu galiba yuzde 40 indirimdi hemde. Ben cok sey aldim galiba derken cevremde millete baktim benim aldigimin 3 kati aliyolardi herhalde 2000 saymislardir en az. Kisacasi millette para varda ondan. Arz talep meselesi.

muhtac degilim ama onlar olmadan bir hayat dusunemiyorum.

kokusunu almıyorum, kesinlikle eminim*

@lorenzen "onlar olmadan bir hayat düşünememek", muhtaç olmamaktan ne kadar farklı?

@jimjim o zaman nedir bu işin doğrusu?

Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz. Çelişik gibi görünse de yalnız kalabilme yeteneği sevebilme yeteneğinin tek koşuludur.”

Sevme Sanatı / Erich Fromm

grv zaten anlatmaya calistigim da buydu badi. simdi aciklattiracaksin bana bok gibi gozukecek ama ne seninle ne de sensiz durumu gibi desem yeterli sanirsam.

son olarak gokhan ozen'den sana yine muhtacim.

en önemlisi hayatın senin hayatın , sana ait bir şey. kendine ait bir dünya kuramadıysan şimdiye kadar daha fazla geç kalmadan kur

ikincisi karşı taraf kim olursa olsun onun da bir hayatı var. Biriyle birlikteyken çiftlerin kendi özel(kişisel)hayatlarını yaşamalı.Ayrıca şunu da eklemek isterim dünyanın en kusursuz en mutlu çifti de hiçbir zaman GERÇEKLEŞMEYECEK OLSA DAHİ bir gün her şeyin bitebileceğini , nebilim sevgilerinin tükenebileceğini, ya da birbirlerini aldatabilecekleri OLASILIKlığının gerçekliğiyle yaşamak zorundadır. İnkar ediyorlarsa orada hastalıklı bir şey vardır.

yani üstelik kimse kimseye böyle bir sorumluluk yükleyemez.hakkı değil.

mutluluğu aile, sevgili, dost, sosyallikte bulan biri zaten muhtaç.
parada bulan kişi zaten başkaları olmadan ne para kazanabilir ne de o parayı harcayabilir.

kendimizi kandırmayalım. sevgilisiz hayat boktan bir hayattır. hele yıllarca sapsanız intiharın eşiğine getirir, hayatı sorgulatır. burada sevgilisizde olur diyenlerin baska baslıklarda tam tersini söylediklerinide görebilirsiniz. kısacası iyi yaşamak için en azından 20 yaşından sonra tatmin edici bir sevgili şart.

zorlayarak mutsuz ilişkiler yaşayacağına böyle olsun daha iyi. kendini iyice olumsuz bir hale sokup, olmaz zaten deyip önüne gelen fırsatları da tepmemek kaydıyla, hayatı bu konuda oluruna bırakmak daha hayırlı olacaktır senin için.

soru eki mi'leri ayıranlar ile "yalnız" diyenlerin şansı daha fazlaymış, öyle duydum.

abi naptın sen adam 25 yaşındayım hala sevgilim yok diyor sen hala imla derdindesin :)

insanlar sevgilisiz yaşar.

kız olsam 25 yaşında hala şu imla hatalarını yapana sevgili olmazdım ben. o açıdan belirtmek istedim. ciddiyim yani cevabımda.

ya orası öyle de, 25 yaşında hala hiç kız arkadaşın olmasa imlayı falan bu kadar umursamazdın belki.

yaşadıklarımı,hissettiklerimi anlatmak isterken gözden kaçanlardan biride buymuş demek.Zaten hayatı kaçırdım ben “nerede yanlış yaptım” sorusunu cevaplarken.Evet “cevaplarken” çünkü yazıldığı gibi “geniş zamanlı” bir kelimeydi ve o kadar geniş bir zamanımı aldı ki yorgunluğum, dertleşirken “biliyor musun; kırk yaşında bir çift göz var karşımda,silkin ve kendine gel daha çok yolun var” dediğinde arkadaşım, bu sözlerden güç alarak sadece biran genç olduğumun farkına vardım ve sayılı anlardan biriydi. Kibritsuyu eleştirin için teşekkür ederim, gözden kaçırdığım bir şeye önem vereceğim artık

mrtksn :
Aslında en büyük sorunum özgüven eksikliği. Kızlardan hoşlanıyorum platonik aşklarım çok oldu sevmediğim,sosyal ilişkiler kuramadığım bir ortamda büyüdüm

insan yalnız başına yaşayabilir, ancak bu bir eş ile yaşamaktan çok daha zor olur. yalnızca duygusal anlamda değil, düşünsenize mesela, yalnız başınıza yaşayarak 50 yaşına geldiniz ve hastalandınız. size böyle bir durumda bakabilecek bir eşiniz, çocuklarınızın olması lazım. sırf bu yüzden bile herkesin bir eşe ihtiyacı var. :)

ancak kız arkadaşınızın olmamasını dünyanın sonu olarak da görmeyin. daha gençsiniz, sizin yaşınızda bir sürü yalnız insan var.

yalnızlık çekiyorsanız... hayatınızda bir şeyleri değiştirmeye çalışın, biraz daha sosyalleşmeye çalışın, yeni insanlar tanımaya çalışın ne bileyim.

kendinize güvenemiyorsanız... kendinizle barışık olun, tüm iyi ve kötü özelliklerinizle kabullenin kendinizi, herkes gibi sizin de iyi ve kötü yanlarınız var ve kimse tam olarak sizden daha iyi değil.

eğer kimseyi sevemiyor, herkeste bir kusur buluyorsanız... kendinizin de mükemmel olmadığını unutmayın. insanları iyi yönleriyle görmeye çalışın. kimse hayallerinin erkeğini/kızını bulamıyor maalesef.

(merak etmeyin, bir kız arkadaşınız olunca da yepyeni sorunlar ortaya çıkacak. hatta yalnız geçirdiğiniz günleri özleyeceğiniz zamanlar bile olacak. ama ömrün sonuna kadar yalnız yaşamak çok çok zor bir şey)

@kibritsuyu imla hataları yapanların sevgili konusunda şansı daha fazla diyorsan fazla iyimsersin bence :)
edsy aslında bu bir sorun mu değil mi belli değil ki.aşık olup,ya da hoşlanıp mı yalnız kalıyorsun yoksa kimseye duygusal yakınlık hissedemiyor musun?birincisiyse çözümü vardır bir şekilde tabi ama ikincisiyse zaten sorun etmeye gerek yok.

mtksn

maalesef yaklaşık 25 yıldır özgüven eksikliği benimle beraber  AOF okuyorum anca dersler için gittiğim dershanede iletişim içinde olabiliyorum ve mutlu olduğum anlarda aynı ortamda geçmiştir. En önemlisi sevgilim olsun,yalnız kalmayayım diye istemiyorum ben bunu
hayatımda büyük bir eksiklik olarak görüyorum bir kız arkadaşı ve eksikliğini hissediyorum,beni tamamlayacağını düşünüyorum. El ele dolaşalım Kızılay meydanında buluşunca sarılıp öpüşelim filan gibi sık rastlanan örneklere benzeyen bir ilişki değil aradığım

@aynali hoşlanıp yalnız kalıyorum :(

İnsan içine karışın biraz daha, yeni arkadaşlar edinin. Kız arkadaş dediğin günün birinde bacadan düşmüyor içeri.

sevgili '386 dx' aksini iddia etmiş ama kişisel tecrübelerimden bir gün pat diye, en olmaz yerde bir sevgiliyle karşılaşacağınızı düşünüyorum. diğer taraftan sevgilisiz yaşamak bir boşluk yaratır evet, lakin bu bir sorundur diyemeyeceğim. eğer o boşluğu dolduracak bir uğraşınız/amacınız varsa kendinizi yalnız hissetmezsiniz.

bir de şunu ekleyeyim. kız arkadaş gelir kız arkadaş gider o mevzu değil. öyle fantastik aşk mevzusu da herkese nasip olmaz.
bence derdin bu olmasın. sana özgüven kazandıracak nitelikler kazanmak olsun. sonrasında kız da olur, ortam da.
ve birşeylerle uğraşıp, başarılı olursan böyle kendini dinleyip durarak depresyon denizine dalmazsın.

Aynı şeyleri psikiyatr da söylüyor evden çık bir şeylerle uğraş hatta işe gir …
Galiba en doğru olan bu ama sanki üzerimde tonla yük var ve hiçbir şey yapamayacağım gibi geliyor bu yüzdende hep bir kısır döngü…Umutsuz vakayım galiba

pskiyatrik yardim al diyecektim ama onu da yapiyorsun anlasilan. e biraz kıçını sık o zaman söyleyecek başka bişi kalmadı.

Sana sunulan cevaplarin en işe yararını en mantıklısını sunayrum, fevkalade bi' insanımdır, kıymetimi bilirsin insallah-u teala.

Prenzentabl birisi olduğunu varsayarak -ki düşük bir ihtimal:
Bi' bağyan giyim mağazasında satış elemanı olarak işe başla. Karı-kızla olan diyaloğunu arttır.Farklı olur, açılırsın, açarlar.
Prenzentabl biri değilsen de, prezentabl ol.

28 olduk 35 e az kaldı şaka gibi

@edsy iki yıl daha olmuş bu son entryi yazalı 30'a ayak basmışındır durum şu an nedir edsy?

@fransızkalanadam simdi bir sevgilim var ve hayatımdan memnunum ozguvenim cok daha yuksek yani heryonden artidayim