actigi son iki baslik yuzunden.
#16424327 ve #16424320 (entry'leri editlemis gerci)

02.07.2009 04:28:00 galadnikov hatalı ispiyon #16424161
tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil: adam sadece ayar vermek için bkz girmiş
02.07.2009 03:11:00 galadnikov sil sözlüğü kurtarmak/#16424320
"tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil" gerekçeli ispiyon
02.07.2009 03:11:00 galadnikov sil moderasyon moderasyon duy sesimizi/#16424327
"içerik başlıkla uyumlu değil" gerekçeli ispiyon

göremiyorum onları ben

Gece 3-4 tane mybrute linki vermişti, isimler de ayar şeklindeydi.

o entyrlerin edit oncesi hallerini merak ediyorum. flanger ile irtibati olan birileri varsa buraya aktarmasini saglayabilir mi?

flanger'ın girdiği iki entrysinin de editlenmiş halleri legal,
başlık sözlüğü kurtarmak entrynin giriş kısmı; (tanım var burda zaten)

"her alevli suserin bir gün gelip de bir dur demek arzusunda olduğu durumlar karşısında giriştiği iş. aslında bu durumu şöyle kotarmak pek bir mümkündür. sözlüğü kurtaracak duayı her akşam yatmadan önce üç kez okumak yeterli olacaktır."

son editlenme saati; 3:20


diğer silinen entrysi "moderasyon moderasyon duy sesimizi başlığında"

"şu moderasyona sesimi bir duyursam, bi şekil yapsam, şu sözlüğü kurtaracak ve kollayacak güruha girer miyim hezeyanları içerisinde çığlık çığlığa kalmak yerine uygun bir ses şiddeti ile söylenebilecek tümce.

(bkz: ssg ssg duy sesimizi)"

bu da editlenmiş son editlenme saati 3:16 , girildiği saat ise 3:08


feeling the blanks'in dediği gibi editlenmeden önceki hallerini görmek lazım, gene çok fazla soru işareti var,

zaten bu geceye kadar entry girmeyeceğim deney yapacam, 20 tane falan my brute linki girmeyi düşünüyorum , yasak değilmiş ne de olsa,

demir tozunun mıknatıs gibi kutupları olmadığı için sadece çekebilirsin diye biliyorum ben

Ben dün de dediğimi tekrar yazayım o halde.

Etki ile mıknatıslanma diye bir olay var, bu sayede itebilirsin diye düşünüyorum.

simdi bu işi yapman imkansız. tozlar manyetik alanda yine kutuplanacaktır ve fakat daha guzlu bi mıknatısla itmeye kalktıgınde yonunu ona gore degistirip guclu olana cekilecektir.

hmm mümkün değil yani?
sürükleyip götürmek değil de elektromıknatıs çalışınca anlık uzaklaşmasını sağlamak istiyorum.

imkansiz diye bir sey yok ama imkansiza yakin sartlar olabilir. soyle ki:

- tozlarin asimetrik yapidadir, ornegin cubuklar seklinde.
- tozlarin kuvvetli bir manyetik alanda miknatislanmasi (polarizasyonu) saglanir (kuvvetli manyetik alan=tozlarin koerzivitesinden daha buyuk)
- tozlar duzgun manyetik alan icinde kuzey-guney kutuplari boyunca bir yone dogru dizilmis vaziyetteler.
- tozlarin icinde bulundugu ortamin viskozitesi senin itmek icin kullandigin manyetik alan tarafindan yaratilacak donme kuvvetine karsi koyabilecek kadar surtunme yaratacak ama cubuk seklindeki tozlarinin sivri uclari boyunca ilerlemesini de engellemeyecek.

bu durumda tozlarini itebilirsin.

mıknatıslanma değil de elektriklenme gibi bir yöntem kullanabilirsin

nanoteknolojiye sahip değilsen çok zor.

elektriklenme ile nasıl yapabilirim. internette sorumla ilgili bilgi bulamadım

statik elektrikle alakali seylere bak, oradan bi seyler bulursun.. hatta uygulamali fikir ariyorasan baca filtreleme sitemlerine bak, hem manyetik hem de elektrostatik filtrelerle toz ayristirmanin nasil yapildigini gorebilirsin. ayrica eger tozlarin yeteri kadar kucukse (kolloidal sistem olustracak kadar) o zaman electrophoresis diye de bi arastir. hic degilse eglenirsin.

öyle yapayım. teşekkür ederim hepinize

iç hatlar için;
pegasus un sorduğunu hiç görmedim. ama thy sorabiliyor.

bulunduğun havaalanına göre değişiyor. istanbul'da soruyorlar. miles&miles üyesi falansan sormazlar. misal erzurum'da hopa'da sormamışlardı bana..

thy soruyor hem ic hem de dis hatlar icin. eger gidis-donus bilet ise ilk check-in yapilan noktada (gidiste) kredi kartinin ibraz edilmesi yeterli. yani gidis-donusun donus kisminda yine ayni kontrol yapilmiyor. ayrica, havalimanina gitmeden de bir thy bilet satis ofisinde kredi karti-kisi-kimlik kontrolu yapilip bu konu onceden kapatilabiliyor.

www.eksiduyuru.com

bazen soruyorlar. özellikle de başka birisinin kartıyla alınmışsa bilet.

evet yasak. amsterdam'da degil tum hollanda'da yasak.

bulunablilir mi? belki. turkiye'de buldugundan belki daha rahat bulabilirsin ama gidip bir dukkandan (smart shop) alamazsin

oysa ne hayallerim vardı. bazı sitelerde polislerin olaya göz yumduğu söyleniyor. mantar bulamasak bile * denen bir hadise varmış bunun etkilerinden haberiniz var mı?

bildigim kadariyla o hic yasal degildi ki. sokakta yururken yaniniza gelip ' ister misin?' diye fisildayan saticilar olurdu. bizdeki turistlere hali, kilim satisi olayi gibi. cok yeri degil belki ama ( araya da carlos castaneda, don juan'lari... okudugumu serpistirirsem) asagidaki satirlari yazmak istedim. 2 arkadasim ayni miktarda aldilar, ikisinin de ilkti. birine bir sey olmadi ama digeri (eski manitam) girdigi tripten cikamadi. hastaneye yatirildi, tedavi gordu 2 ay kadar. taburcu olduktan sonra o donem yasadiklarini cok net hatirliyordu hala. sonra iste terapiye devam etti vs ama bazi acilardan asla eskisi gibi olamadi ruh sagligi.
neyse sizin bileceginiz is tabii ama herkesin deneyimi sadece kendininki gibi oluyor, yazmak istedim sadece.

gecen yaz yasak değildi gayet de dükkandan almıştık biz. şimdiyi bilemiyorum ama.

Yasak ama gayet rahat bulursun. Satıcıları da zaten iyi kötü herkes tanır, hemen farkedebilirsin. Katiyen tavsiye etmiyorum orası ayrı. Kafayı sıyırıp cinnet geçiren komşumdan sonra kimseye içirtmedim benim yanımda.

elephantos.com geçen sene magic mushroom hollanda da yasaklandıktan sonra satışını sitede de durdurmuştu. fakat evde yetiştirme kitleri hala satılıyordu. sonra yakın zamanda bizzat hollanda sağlık bakanına sormuşlar, yetiştirme kitlerine böyle bir yasak düşünülmüyormuş. yani dışarıdan bir siteden böyle bir kit getirtip evde birkaç haftada filan yetiştirmeniz mümkün gibi görünüyor...

sozluk.sourtimes.org

iyi de caylak olman sadece silinen entry'n ile ilgili olmayabilir. o yuzden "tamamen haksiz" gibi laflar etmeden once sozluk yazarlarinin kisisel tarihceleri basligina bir goz at.

iletişim kısmına bol bol mesaj gönderdim zaten, oradan bir sonuç alabileceğimi sanmıyorum. ayrıca entryim silindikten 2 dakika sonra çaylak oldum. %99 bu sebepten ötürü olsa gerek

iletisim kismindan sonuc alirsin, kontrol ediliyor orasi...

burayı takip ediyorlar görürler. ama bir şey söylerler mi bilemiyourm.

hocam bi zahmet okuyorlarsa da bi cevap atsınlar, durum bu yazdım işte benim çaylak olmam o entrymin silinmesi doğru mu şimdi ? kaç gündür mesaj atıyorum ipleyen yok

eh aslında anket doldurmuşsun. bu da yetiyor birçok durumda çaylak olmaya.

hakli olsan simdiye coktan yazar olurdun. zorlama daha fazla bence.

yau nasıl yetiyor :s kurallara aykırı ne yazmışım.

diğer duyurularda da okudum, moderatör hatalı olsa bile aylar sonra durumu düzeltiyormuş.

Geçen gün de aynı şekilde uçuruldum diye duyuru yazmıştın o zaman bakmıştım entrylerine fazla kasma o entrylerle geri döndürülmen zor. bi de kolbastı ile ilgili bi "bakınız"ın da vardı sanırım daha önce aynısının aynısı verilmiş bir "bakınız"dı...

uçurulan başka bi arkadaş sanırım. evet dedim 1 tanesi haklı zaten diye. nesi zor onu çözemedim. zannedersin sözlükte herkes bilgi fışkıran aydınlatıcı şeyler yazıyor, alternatif porno film isimleri hakkında yazıp bunu deme istersen

haydaaa hayat memat meselesi değil heralde bi konuda sorun olduğunu düşündüm ve bunu dile getirdim konu nerelere geldi

sadece sana son bir kac gundur anlatmaya calistigimiz sey (ki ayni mevzu defalarca islendi) caylak oluyorsan ya da ucuyorsan bir sebebi mutlaka vardir. yazar tarihceleri acilmadi halen kullanicilara. demek ki en ufak hatanda caylak olmani gerektirecek not(lar) dusulmus tarihcene. bu isin oluru bu. hata olsaydi geri donerdin diyoruz, daha ne diyelim?

sözlükte bulunan iletişim bölümüne mesaj atıp cevap alabildin mi ? bravo o zaman ne diyim, ben de hakaret etmedim heralde. 4 tane mesaj attım ve hepsini düzgün bir dille yazdım. cevap verilmeme sebebini anlamış değilim. sen şu an yazarsın, birine mesaj atarken bir yazara mesaj atıyorsun sanırım e o zaman cevap alman normal bi olay zaten. benim cevap alamadığım kimseler iletişim bölümüne bakan insanlar. mesajı gönderirken mail adresini de yazıyoruz. eh yeter be birader deseler ona da razıyım bu saatten sonra

muhtemelen sebebi bu degildir ama eger bu ise yanlis yapmislar. artik su tarihceyi yazarlara acmayi becerseler de "vardir bir hikmeti" noktasindan bir adim ileriye gitsek.

anket doldurmak yasak degil, entry hatali da degil (soyledigine gore) bu durumda elbette hakkini arayacaksin. ara. iletisim uzerinden mail at ama okumayacaklar. artik iletisim mailleri sadece hukuki sorunlar icin degerlendiriliyor. soyle bir arkdasina sozlukten mesaj atsin ya da bekle caylakliktan cik "beni niye caylak ettiniz" diye cemkir.

benim de derdim o zaten, bu silinen ilk entrymdi. ikincisi silindikten 2 dakika sonra çaylak oldum ki 2. entrymin silinmesi doğru ona lafım yok. benim garibime giden hakkını arayan kişiye garip bi muamele yapılması. durup dururken siz de çaylak olun o zaman böyle midir yani bu işin çözümü. neyse sonunda bi kişi çıktı da normal bir şekilde cevap verdi bir de o yolu deneyeceğim artık

bu arada vaziyeti anlatma seklin biraz degisiyor yalniz farkindaysan? iki entrynin birden 2 dakika icinde silinmis olmasi yeni bir bilgi. bu durumda neden seni caylak yapanin hakli sekilde silinen entry oldugu sonucuna varmiyorsun? "daha once yazilmis zaten bu" gerekcesi -ozelikle de anket basliklarinda birini rahatlikla caylak yapabilir tek entry ile bile.

iki entryim birden 2 dakikada silinmedi. o 2 dakika olayını daha önce de yazdım, bi arkadaş belki başka bi sebepten ötürü çaylak olmuşsundur dedi bu durumu anlatmak için yazdım. 2.entryim silindikten hemen sonra çaylak oldum dedim. silinen iki entry arasında günler var

ve yukarida hikayesini anlattigin entry ikincisi? oyleyse entrynin silinmesi hatali. caylaklik da eger entrynin silinmesinden dolayi ise o da hatali.

hayır yukarıda anlattığım hikaye silinen ilk entry için. o entrymin silinmesinin hatalı olduğunu düşünüyorum, e sabırtaşı bir yazarın 2 adet entrysi silinince de çaylak oluyor anladığım kadarıyla çoğu kişiye böyle olmuş. sonuc olarak ben 247 entry yazmıştım ve bunlardan sadece o 2 tanesi silindi 1 tanesi de hatalı bir şekilde silindi. çaylak olmamın yanlış olduğunu düşünüyorum.

hayir, iki entry silinince caylak olunuyor diye bir kural yok. tek bir entry bile yeterli nerede ne yaptigina bagli olarak -ozellikle daha once yazilmis gerekcesi soz konusu ise. ayrica hala yazarken silinen ilk entryne niye itiraz etmedin?

çünkü ne kadar entry silinince falan çaylak olunduğunu bilmiyordum bir de daha silinen ilk entrydi hadi dedim şimdi boşuna ses çıkarmaya gerek yok. ikinci entry silindiği zaman önceden zaten bunun silinen entrysi varmış çaylak yapalım şunu denmiş olabilir. dediğim gibi kimdir nedir butonu laf olsun diye konmadı sanırım oraya, çaylak yapan insan en azından bi uyaramaz mı. sözlükte bir sürü trol fink atarken bir sürü insan bu şekilde dışarda kalmış oluyor. anlamadığım diğer olay ise bazı 9. ve 10. nesil çaylakların başlıklarına bakıyorum habire çaylak olup sözlüğe geri dönüyorlar bu iş nasıl oluyor. çünkü benim önümde şuan 23000 kişi var ve sürekli gerilere düşüyorum, tahminen bekleme ile 6-7 aydan önce dönmem mümkün değil. o iş nasıl oluyor onu çözemedim

meselenin silinen entry sayisi olmadigini soyledim, yine tekrar edeyim. mesele okumadan entry girmek veya girmemek meslesidir. okuyarak girin, dert tasa kalmasin.

15.06.2009 tarihinde silinen ilk entrin yani senin silinmesi hatalı dediğin entri silinmiş.
geçen günlerde vuvuzela başlığına baktığım zaman senin
"(bkz: vuvuzela çalıp kolbastı oynamak)"
entry ne rastladım ve başlık içinde ara yaptığım zaman önceden yazıldığını anlayarak ispiyonladım. 2. kez "daha önce yazılmış bu" yüzünden çaylak oldun,
fakat 15,06 - 22,06 tarihleri arasında 7 gün içinde ilk silinen entryine neden itiraz etmedin?
ilk olana zamanında itiraz etsen ikincisi silindiğinde yazar kalabilirdin.
ve bir bakınız yüzünden çaylak oldun. büyük ihtimalle seni çaylak yapan 2. hatalı entryin. çaylak olmanda haftanın hiperaktiflerine girmen ve bakınız' ın etkili olduğunu düşünüyorum.

yahu hang krterlere göre çsylak yapılmanızı hata olarak görüyorsunuz ayıptır sorması? herkes biliyor ki 1 hatalı entry ile dahi çaylaklık bolca görülen bir şey.


bu derdinizde insanlardan beklemediğiniz bir tepki almanız da sizinle ilgili bir şey bence.
buradan bakınca gayet de işine bakan biri gibi görünüyorsunuz. hiç de asıl kaygısı hakkını almak olan biri gibi durmuyorsunuz. üslubunuz da itici. yani haklı olsanız eyvallah edeceğim üslubunuza ama hayır, haklı da değilsiniz. 247 entry nizin olması da hiçbir şey ifade etmiyor bence.

bence yapacağınız en iyi şey susmak olacaktır, bence.

her gün bir sürü kişi çaylaklığa düşürülüyor. hepinizle tek tek neden iletişime geçilsin ki. üstelik buradan gereken cevapları aldığınızı da modlar görüyordur muhtemelen.

neyse, hayat zor.

hem başka sözlükler de var sizin gibilerin bol olduğu, gidip oralarda devam edin bence.

uçurulmamışsın ve çaylaklık onay sıran 3872387681768707 değil. o yüzden fazla gaz yapmışsın gibime geliyor. dua et şutlanmamışsın.

ayrıca korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır sözünü çok severim. zaten yeni yazarmışsın galiba ne işin var anketlerle, şaibeli entrylerle..

@tyrarcx
onu dedim zaten ilk olduğu için hadi dedim boşuna sesimi çıkarmıyım sonuçta kaç entry silinince çaylak olunuyor onu da bilmediğim için bişey demedim. yazdım zaten ikinci entryim hatalı ona lafım yok. ama o ilk entryim boşuna silinmese idi belki direk çaylak yapılmayacaktım. benim en çok taktığım konu bilinen 9 ve 10. nesil yazarların kısa süreli olarak çaylak kaldıktan sonra hemen yazarlığa geri dönebilmesi idi. yoksa tabi ki bekleye bekleye geçer o kadar sıra. evet o an aklımda çıktı ve arama yapmayı unuttum ama sende keşke ispiyonlamadan önce bi uyarsaydın çok zor bir olay değil bu bi bkz yüzünden bekle allah bekle

@esas itibariyle

asıl kaygım hakkımı aramaktan başka ne olabilir bi söyler misin. sizin gibilerden kastın nedir onu da çözebilmiş değilim, yok yere bi entryim silindi ve bunun kesinlikle çaylak olmamda etkisi olduğunu düşünüyorum ve bunu da söylüyorum. yahu benim oraya yazdığım şey o başlıkta yok ki. hakkakaten ne gibi bir amacım olabilir bunu merak ediyorum umarım yazarsın

üslubunuzdan ve en önemlisi de "sen"li hitap şeklinizden ötürü cevap vermiyorum size.

ah kusura bakma

şişli, levent civarında inşaat halindeki gökdelenlerin şantiye şefleriyle konuşup -bikaç kuruş para verip- vinçlere çıkabilirsin.

harika bir yer olarak kavacık'a baglı otağtepe'de 2nci kopruye yukarıdan bakan vehbi koç vakfı hede hödösünün manzarası inanılmazdır. bir organizasyon için gittim. kişiler girebiliyor mu bilmiyorum..

anadolu kavağına yakın türbeli bir tepe var. yuşaydı sanırım, hoş bir açı var oralarda ayrıca sarıyer sırtlarından güzel görüntüler yakalanabilir. sarıyerden de maslağa geçip gökdelenlerden çamlıca-galata'ya uzak kalan bölgeler çekilebilir. o gökdelenlere nasıl girilir bilmem. belki oralarda çalışan bir sözlükçü yardımcı olur.

güneşin hareketini de göz önüne alarak, anadolu yakası'nda çengelköy'den başlayıp, kadıköy ya da üsküdar'a doğru gelip, vapurla karşıya geçip bebek'e kadar gitmek mantıklı

cihangir'den tophane'ye dogru inerken bir park var, oraya git.
hatta bu da koordinatlari: 41.028904, 28.983602

sarayburnu'ndan güzel manzara yoktur. gir topkapı sarayına, ilerle konyalı restoranın oraya git.. sol tarafında altınboynuz, sağ tarafında marmara denizi. karşında boğaz köprüsü.

anadolu kavağına git. mihrabat korusuna git. küçük ayasofyaya git. kartal'da ayazma, çengelköy'de çınaraltı çay bahçeleri var oralara git.

açıyı değiştirelim. hep tepeden olmaz. kız kulesine git. 360 derece panaroması var.

istiklaldeki eski Esbank binasının tepesinde müthiş manzara var. (ben bir iş görüşmesine gitmiştim evvelden) Şu anda o bina ne oldu bilmem..

moda'ya git topkapı sarayı tarafını çek güneş tam arkasından batacak

hangi tavsiyeye uyacağımı şaşırdım valla. 1 ayda bitmez bu iş :) cevap veren herkese teşekkürler.

"made you think that..." gibi bişi midir acep ?

"dedirten" ifadesini tam karşılamasa da : ..."make (we/you/he/she/it) say"... bu kalıp kullanılabilir.örnek : the women make us say: Oh my God!! gibi =)

tek kelimelik bir karşılığı olsa, ne de güzel olurdu. womanizer gibi mesela.tellmaker da çok kolpa be.

valspeak bu ise uygun aslinda. dedirtenciler icin "valspeak konusuyor bu gebesler" dersen anlarlar.

bişilike veya bişikind of. likeof gibi bir şey var mıydı hatırlamıyorum, olabilir.

süpper bir şey dedirten oyuncak yerine super-kind of toy.

biz de orada olsaydık dedirten konser yerine "wish we were there"-kind of concert

"which makes you go ..." olabilir kısa tepkiler için

the dress that made me go "wow". gibigibi

sizden başka fabrika yok mu ? onlar nasıl çözüm buluyor bunu öğrenin bence, he eğer tekseniz, bol şans.

Çölde tek başımızayız. On kilometre uzağımızda şehir ve dev bir sanayi bölgesi var ama artık yılanlar ve diğer hayvanlar uzaklaşmış oradan. Diğer ufak tefek yerlerin(benzin istasyonları filan) bazıları önemsemiyor, bazıları da zehirli yumurta kullanıyorlar.

okuyun ufleyın saga sola ayetler fln asın. cok etkili.

En onemlisi yilanlarin saklanacaklari yerleri engellemek ve girebilecegi acikliklari kapatmaktir. Fabrika olunca biraz zor tabi.

Yilanlarin ilgisini ceken seyleri de ortadan kaldirmak gerekiyor ama ne fabrikasi oldugunu bilmiyorum tabi, ilgisini ceken sey kacinilmaz olabilir.

Yilani uzaklastirmak daha zordur, onun avladigi hayvanlari uzaklastirabilirsin.

Vahsi col kuslari oluyor, onlardan beslenebilir. road runner var mesela.

Ya da bu isi bir profesyonele birakirsin. Profesyonel yilan yakalayicilari oluyor, cogu bedavaya yapiyor ama fabrika gibi buyuk bir yer icin parayla tutman gerekebilir.

not: kimyasallar ve ultrasonik sesler ise yaramiyormus genelde. limon agaci ve tutun bitkisi bir nebze ise yarayabiliyormus.

bryan fury - Çok iyi fikir. En azından çalışanları sakinleştirir. Huzur verici. Lakin çok pahalı. Çalışanların içinde müslüman, hristiyan ve hindu var(eşit oranda). Hepsinin hocası, duası, ritüeli ayrıdır şimdi.

oncelikle farelerden kurtulmayi deneyin? fare yoksa yilan da gelmez besin zinciri kirildigi icin. ayrica cekirge gibi irice haseratin da yilanlarin besin listesinde olmasindan mutevellit onlara karsi yurutulecek bir mucadelenin yilanlar icin de etkili bir cozum oldugunu soyluyorlar.

akustik bir cozum olup olmadigindan emin degilim. zaten bu isler muhtemelen yilanlarin kafatasi boyutlariyla alakali bir frekansta ses uretmeyi gerektirecegi icin tek bir cihazin tum dunya yilanlarina karsi cozum uretmesini pek olasi gormuyorum. eger kimyasal yollardan da hoslanmiyorsaniz geriye besin zincirini kirmak ve dogal dusmanlarinin tarafini tutmak kaliyor. yanlis hatirlamiyorsam gelincik denen hayvan yilan (da) yiyor. belki bir koyden cok sayida gelincik edinip etrafa salabilirsiniz.

yılanların öcü diye bişey vardı. ben derim ki pek bulaşmayın bu yılan hayvanına.

onun dışında, yılanlar gerçekten ses konusuna duyarlı yaratıklar. onları rahatsız edebilecek seslere gelmiyorlar. kafa dinlemek istiyor hayvanlar. öte yandan, yılanlar ne kadar zehirli? mesela zehirsiz, tehlikesiz şeylerse bırakın uğraşmayın. fabrika çalışmaya başladığında zaten gürültü vs den hayvanlar bir süre sonra vaz geçecek. zehirli, insan yiyen boyutlardaysa işiniz iş. zaten hayvanlarda doğal termal kamera var. vücut ısınızdan buluyor sizi.

yani demem o ki,yılanların türünü belirleyin önce ve zoolog birini bulun. deyin ki acaba bizim fabrikanın gürültüsü yılanları kovar mı? yok kovmazsa, o zaman para verin.

ermanen - Fabrika boru fabrikası. Yılanların ilgisini çekebilecek hiç bir şey yok aslında(eğer boruları karşı cins yılan sanacak kadar azdılarsa bilemem). Belki kapalı alan, gölgelikler. Ama onları yok edemeyiz.

Road runner fena fikre benzemiyor. Dur yarın bir satınalmaya sipariş edeyim, iki tane örnek getirsinler. bir deneyelim bakalım. Yanlız onun bir de belalısı vardı, onu da yanında vermesinler.

Tahminen çöl fareleriyle besleniyorlar ama onları ortadan kaldırmak da kolay değil.

Fabrikadan uzağa (çok da uzak olmasın) su ve süt olan serince bir yer yaptırın. Belki oraya toplaşırlar.

feeling the blanks - Fabrika binası yeni(bir iki aylık), şimdi makinalar monte ediliyor. Fareler henüz yerleşmedi. Belki de hiç yerleşmeyecek. Öyle köşesi bucağı olan bir fabrika değil.

simdi bunu en iyi araplara sorarak ogrenırsın bence, yılan sokmasından ciddi bi sayıda olen olmaıdgına gore antin kuntin de olsa bi yontem bulmuslardır/biliyorlardır onlar. koylu fln birilerini bulup onlara danısmak en iyisi.

feeling the blanks - ne bok yedim ben - Aslında cihazların masrafı değil benim sorunum. Hatta bugün satınalma bölümüne sipariş ettim bile. Benim korkum şu ki cihazlar iki üç hafta sonra gediklerinde işe yaramadıkları görülürse o kadar zaman hiçbir önlem almadan geçmiş olacak. Giden paradan çok geçen zamana yanarım.

ya fabrika çalışmaya başladığında zaten gidecek onlar.

ya bunca sene ramses serisi okumanın bir getirisi... aklıma ne geldi... bu yılanlar soğan kokusundan tiksiniyordu kitaba göre. hatta çöle girerken üstlerine başlarına soğan sürüyorlardı. off sinekkovar gibi üstünüze yılankovar sürün siz de. kimsenin şikayet edeceğini sanmam. hiç değilse yılanların insanlara zarar vermesi engellenir bu cihazlar gelene kadar. veya fabrika çalışmaya başlayana kadar.

ne bok yedim ben - Yılanların zehirli olup olmadığından asla emin olamayacağız. Anladığım kadarıyla değişik türler var ve hepsinden örnek yakalayıp uzmanına sormak mümkün değil. Zaten mümkün olsa bile ve dahi uzman hepsinin zehirsiz olduğunu söylese bile sorun çözülmüyor. Çalışanları inandırmak mümkün olmaz. Zaten yerli halkın söylediğine göre hemen hepsi zehirli olurmuş(hatta bazıları ölümcül).

haşerat için kullanılan ultrasonik ses cihazları fare vb hayvanlar için en ufak bir etki yapmıyor. ablamın evinde bu cihazlardan 2-3 tane var. fare sayısı ise gün geçtikçe artıyor. yılan için farklı etki eder mi bilmiyorum ama benim fikrim bu cihazların etkisiz olduğu yönünde.

pichoscosama - Güzel fikir ama güvercin beslemeye benzemez. Ben nereden gönüllü bulayım böyle bir iş için. Kaplarına sütü dükerken yılanların sabırsızlıkla elinizdeki kaba atladığını düşünüyorum da... Kabus gibi.
Bir de daha uzakta yaşayan ve aslında bize bulaşmayacak yılanları da alıştırmayalım bizim oraya.

bryan fury - Burada yaşayan Suudi Araplar hep şehirli. Onlardan bir fayda yok, bilgileri benden az. Civarda bir sürü Bedevi yaşıyor. Çadırlarda diyemeyeceğim, çadırların yerini teneke binalar almış. Ama gene de göçebeler. Ancak yabancılara çok kapalılar. Ayrıca tabiiki sadece Arapça konuşuyorlar. Suudi Araplardan birini tercümanlığa ikna etmek yılanları tek tek yakalayıp 100 km öteye bırakmaktan daha zor. Yoksa eminim yılanları Bedeviler kadar iyı bilen yoktur.
Edinebildiğimiz tüm bilgiler buradaki hurdacı esnafı, benzinciler bir de dağa taşa boru döşeyen firmalardan.

ne bok yedim ben - Evet fabrika çalışmaya başlayınca motor titreşimleri yüzünden pek yaklaşacaklarını sanmıyoruz. Bir de çok fazla araç trafiği ve insan olacak. Şu soğan fikrini söyleyim. İsteyen sürünür.

Bizim de var basimizda benzer bir sorun multi milyon dolarlik tesis kuruyoruz ama her hafta birelerini yilan ya da akrep isiriyor. Ya bizim akrebimiz de var. Proje mudurunu yakalarsam sorarim napiyolarmis diye ama bizim ilk planimizda bu hayvanlarin panzehirlerini santiyede bulundurmak vardi zira medeniyete de uzak biryer adam yolda olur.

yukarıda cevaplardan biri limon ağacı demiş ama limon ağacı dibinden yılan yumurtası çıktığını gördüğüm için o konuya şüpheyle yaklaşıyorum.

katran döküldüğünü duymuştum ama yılana karşı mı akrebe karşı mı onu bilemiyorum..

edit: sordum, ikisi için de dökülüyormuş

sonik titrewşim cihazlaını bundan yıllar önce, benzer bir problem için, alakasız bir coğrafyada biz kurmuştuk. Yılanlar üzrinde etkili evet. Fakat çok büyük bir alanda etkili değiller, yüzde yüz çözüm sağlamıyor, hayvan sadece rahatsız oluyor, mesela gelip senin fabrikanın içine yuva kurmuyor. Ama delicesine de kaçmıyor.

Ancak amaç tüm hayvan/böcek grupları ise tek başına da işe yaramıyor bu aradai frekans hesabı.

Bu iş için genelde kimyasal katkılı dış çephe boyalarındanh da yardım alınır. ama o iklimde performans verebilecek derece güçlü bir ürün, bırak doğal hayatı, insan bile zehirler gibi geliyor. ÜÜreticileri ile bir görüşmek lazım.

Bu arada sakın ha sakın tutup bilmemne hayvanı bunların tüketicisi, dur 200 tane satın alıp salalım bakalım ne olacak gibi bir moda girmeyin derim. Ekosistemi değiştirdiğinde sonuç mutlaka ve mutlaka ölümcül olur. Bir anda fare salgını, çekirge istilası, tuhaf tuhaf şeyler ile uğraşırsınız.

Merhaba,
Size önerim sınır çizmenir olacaktır. Elbette rüzgar vb sebeplerle çizdiğiniz sınır kalıcı olmayacaktır onun için sınır çizeceğiniz etken maddeyi bu rüzgarlardan dağılmayacak bir şekilde muhafaza etmelisiniz. Sadece yılan değil, akrep makrep hiç bir şey girmez.

Uluslararası düzeyde yapılan ve dünya liderlerinin de katıldığı bir toplantıda da bu uygulanmıştı. Ancak tabii ki onlar bu tozu muhafaza etmek kaygısı duymuyorlardı çünkü o organizasyın bir kaç gün sürmüştü ve rüzgarı çok olmayan bir yerdeydi.

hakiki bir bedevi bulun, ya da en yakından bir köylü. gönlünü kazanın, size sistemi anlatsın. o adam son 10.000 yıldır orada çünkü. bütün yöntemleri biliyordur. hatta, herodot'un tarih'inde bile "uçan yılanların ülkesi" gibi bir benzetme bulunur arabistan için. aslında ben bir ortaçağ kaynağında daha görmüştüm günlük hayattaki yılanlarla nasıl mücadele edildiğini ama, yazık ki şimdi hatırlamıyorum. hatırlarsam yine yazarım.

eğer ki hakiki bir bedevi ile karşılaşırsanız sorununuzu düzgün bir dille anlatın ya da anlatacak birilerini bulun. kendisine pahalı olmayan hediyeler verin, o setup'ı yapacaktır.

bedeviler, mür ve adacayi yapragi yakarlar yilanlari uzaklastirmak icin. bu kucuk alanlarda ise yarar ve zaten gocebeler. fabrika olayi farkli biraz, bir profesyonele danismak lazim.

yılan sudan geçemez. çok büyük bir şantiye değilse etrafına hendek kazıp su doldurabilirsiniz. içerideki yılanları hallettikten sonra dışarıdan yılan giremez.

Ananem köyde, yılanları uzak tutmak için yumurta kabuğu yakardı teneke bir kovanın içinde. Yalnız içeriğinde başka otlar falan var mıydı onu bilemiyorum, eve gidince kendisine soruciim. Eğer işe yarıyorsa, etrafa sistematik olarak bunun dumanını püskürtecek bir sistem geliştirilebilir belki.
Belli bir süre sonra da soğurlar fabrikanızdan, gelmezler diye tahmin ediyorum.

"yilan sudan gecemez" onerisi uygulanirsa, yilanlara kalici bir yuva vermis olursunuz. Zira bu hayvanin ideal yasama alani su kenaridir :)

kibritsuyu - ermanen - demirlisomya - karluk -
Fabrika arazisi 500x700metre lik bir dikdörtgen şeklinde. Civarına duvar ya da su kanalı inşa etmemiz en azından şimdilik mümkün değil. Şu anda tel çitimiz var ama ancak civardaki bedevilerin develerini engelleyebiliyor. Zaten onlardan da bir şikayetimiz yoktu. Bu arada çölde tel çit sahibi olmak kadar fantazi bir şey yokmuş onu da öğrenmiş olduk. Bir rüzgar esiyor, ya kumları alıp başka yere götürüyor, tellerin altı iki karış açık kalıyor, zorlasalar develer bile geçer ya da başka bir rüzgar esiyor, kumlar teli örtüp elli gidiş gelişli otoban haline getiriyor.
Arazinin içinde bir sürü bina olacak. Her birinin civarında tütsü yapmaya kalkarsak(ki bazı binalar bir hayli büyük) Zerdüşt ayini yapmaktan Suudi polisi bizi kesin içeri tıkar. Zaten arazi Olimpiyat Stadı gibi, sürekli rüzgar var. Keşke fabrika yerine rüzgar türbini kursaydık diyorum ama Arabistan'da kime enerji satabiliriz ki?

allah kolaylık vermek size : )

Benim dediğim sınır bir tozla çiziliyor. Siz bu tozu rüzgarda dağılmayacak şekilde ya bir şeye hapsederek ya da birbirine yapıştırarak çizebilirseniz yılanlar burayı geçemeyecektir. Dediğim toza böyle haşereler yaklaşınca gerisin geri kaçı kaçıveriyolllar.

sunnet derisini geri takabiliyorsun, baska da bir avantaji yok.

avantaj için dine mi girilir. yok avantajı filan.

ne halt yersen ye hayatta, isa gelip seni kurtariyor sonra... tabii yersen (!)

@detroitli kizil;

Tabiki avantaj için dine girilir. Her din sana avanta verir. Nedir bu? Cennet. Ölümden sonra yaşam.

@surtunme kuvveti;

Avantaj mavantaj yok. Hepsi yalan dolan. Yok allahmış, tanrıymış, nirvanaymış, Kurt Kobain'miş. Ölüyorsun ve bitiyor herşey.

Gel sen bana tapın.

sana tapmamın ne avantajı var?

İç huzur vereceğim sana. :P

günahlarını çıkartıyolar, filmlerde hep öyle yapıyolar.

vampir saldırırsa falan yakınlarınızda haç olması ihitimali artar gibi.

okursan, incili kuran a gore çok daha rahat anlarsın.

harbiye'de carne var.

arsiv.sabah.com.tr
www.mekanist.net

edit: sayfasına bakınca geçici olarak kapalı olduğu görünüyor ama bilgi olarak kalsın:) yine de telefonla teyit etmekte fayda var.

zamanina bagli olarak levi et lokantasi da bir alternatif olarak bulunsun listede.

ilave yapayim: ben cok uzun zaman once (~6-7 yil) birkac kere gittigimde pek matah bir sey gormemistim yemeklerde. o yuzden hakkindaki yorumlari bulup okuyayim dedim ve su sayfa cikti karsima: www.shamash.org okumadan gitmeyin derim.

çok teşekkür ederim yardımlar için. yorumları okudum. zaten bizzat gidip mekanları görüp, yemekleri deneyeceğim. ama zannederim ki pek seçeneğim yok..

bir de laleli'deki merit antique otel icinde metsou yan diye bir yer varmis. hic gitmedim ama cok buyuk olasilikla levi'den daha iyidir.

Tereddüt etmeyin, Levent'teki Tavacı Recep Usta'ya bir gidin, yiyin. Sonra o irmik helvası için onlarca kez daha gidersiniz..

Tavacı Recep Usta +1

merit antique'tekine gitmistim yillar once. ( metsou imis adi demek) hatiralarimda kalan, yedigimi cok begendigim ama her luks restoranda oldugu gibi doymadigim :)

yurt dısına direkt havale ya da eft imkanı bulunmamaktadır. yine aracı kurumları deneyebilirsin. western union güzel ama acaip kazık money gram diye bir sey ar onu taviye edebilirim masrafları daha makul.

türk bankası olmayan bir yere gidecek para, finlandiya'ya. western union pek ucuz değil cidden.

zaten türk bankası olsa da farketmes misal ziraat in almanya'da şubesi var ama oradaki subeye para nakli yapamıyorsun bunu sadece uluslarası bu işle ugrasan firmalar var onlar aracışllıgı ile yapabilrisin tabi benim bildigim bu belki daha degisik bi yolu vardır ama benim aklıma gelmiyor zira paranın transfer edilebilmesi icin bir kurum sart ve bankalar aracılıgıyla bu olmuyor bunu söyleyebilriim.

dedigim gibi money gram daha hesaplı onu bi araştır ...

karsi hesabin iban numarasini biliyorsan direkt havale yapabilirsin. birkac gun icinde (max. 1 hafta) gider. is bankasi'nin internet subesinden 'yurtdisi bankalara doviz transferleri' seklinde yapiliyordu, muhtemelen digerlerinden de yapiliyordur.

Şöyle birşey olabiliyor, en azından ben o şekilde yararlanıyorum.

Ziraat Bankası'nda TL hesabım var. Onun bankamatiğini şubeye söyleyerekten Avrupa'da kullanıma açtırdık. Şimdi oraya TL yatırdıkları vakit, ben herhangi bir western union üyesi bankanın bankamatiğinden masraf vs. olmadan euro olarak çekebiliyorum o meblağyı[bu kelime, ekiyle birlikte böyle mi yazılır ki?].

gondereceginiz miktara gore, hophophoba'nin soyledigi sistem veya dogrudan hesaba para transferi seceneklerinden birini kullanabilirsiniz.

birincisinde, siz finlandiya'da atm'den parayi cekerken masraf almaz ama doviz kurunu kendi kafasina gore belirler. tabii ki euro/tr dunya olceginde fazla kullanilan bir cevrim degil ve alim/satim farki gorece fazla. yine de kucuk miktarlar icin bu fark fazla goze batmaz.

ikinci yontem icin gonderilen paranin miktarinin biraz yuksek olmasi lazim. mesela ingilterede transfer basina 8gbp ile 20gbp arasinda kesinti yapabiliyorlar. tabii bir de turkiyede odeyeceginiz masraf var. eger miktar yeterince buyukse, doviz kuru cevriminden daha karli olabilir.

Beraber icelim, hem sana parada veririm.

yanlış anlaşılma oldu galiba. viskiler black label değil. yanlış hatırlamıyorsam 1-2 tanesi red label olmalı. 1 tane white horse diye bişey vardı. henüz bakmadım neler olduğuna ama aşağı yukarı bu ayar viskiler işte. hatta yamulmuyorsam rakı da olması lazım ama tam listeyi öğrenmek için anneye uğrayıp çıkarttırmam lazım sakladığı yerden. :)

bunlar buzdolabına falan hiç girmedi. işin özü anne biraz mutaassıp olduğu için içirmedi evde bunları. sanırım atmasına da baba müsade etmedi. öyle arafta kalmış zavallılar gibiler yani. :)

daha geçen hafta 15 yo dimple'ı (en azından 20 yıldır da evde duruyordu) içmeye başladım, şahaneydi. hem senin kadar sıkı muhafaza da etmedim. dolabın üstünde boynu bükük duruyordu senelerdir öyle.

şişede yıllanan içkiden bişi olmaz. bişi olmaz derken yıllanmış olmaz şişeye girdiği andaki kıymetinden öteye pek geçmez. yıllanma denen şey içkinin türüne göre meşe fıçılarda, cured fıçılarda vs olunca kıymete biner. yüzde 99 ihtimalle bozulmamışlardır içillirler.

artı onlar blend viskiler harman yani çok da kıymetli şeyler değiller. içmiyorsan içenlere hediye et, kıyak yap...

bizim evde de senin viskiler kadar yıllık senin viskilerden var. hatta bi arkadaşımın evinde de vardı. o sene bedeva red label mı dağıttı herifler bilmiyorum. nereden alındığından da haberim yok. ama saklama koşulları senle aynı, anne eliyle usulca neredeyse hiç açılmayan bir çekmecede benim alkolik olmamı beklemişler.

çok çabaladım ama alkolik olamadım ne yazık ki. bu viskiler yaklaşık sekiz dokuz yıllıkken arkadaşımla dahiyane bir girişimcilik örneği(?) göstererek tekel bayiye bira takasında kullandık. yanılmıyorsam 10 tane falan göbekli efes verdi.

normalde ben de viski pek sevmem ama kahve manyağıyımdır. sen de biraz olsun öyleysen, özellikle kış aylarında kahvene bir kapak ölçüsünde at. hatta git viski kahve başlığına bak. ayriş kafi falan. bunlar güzel şeyler.

bu duyuruyu açtıktan sonra google da kurcaladım biraz ama bir iki forum haricinde içki satana rastlamadım. gittigidiyor da falan yasak mı bunların satışı?

değerlenmediyse bile şu andaki piyasa değeri üzerinden düşünsek, tanesi 50 liradan 250 lira civarı eder ki kötü para sayılmaz. yanılıyor muyum?

ilk sorunun cevabi: eger hava almadilarsa gayet guzellerdir. hava alan hava da verecegi icin alkol kaybetmis olurlar muhtemelen.

ikinci sorunun cevabi: viskiler (distile ickiler) sisede yaslanmazlar.

ucuncu sorunun cevabi: satilabilir ama ikinci sorunun cevabini bilmeyen biri daha yuksek bir bedel oder ancak.

içki, sigara falan satmak yasak sahibinden de gg de falan.

hangi grupta, nerede ne imkanlarla calisacagini bilmiyorum; haliyle isin malzeme gelistirme kisminda mi yoksa device kisminda mi calisacagini kestiremedigim icin her ikisine de ornek vereyim: squid magnetometer gibi konularda calisabilirsin ya da superiletken josephon junction gelistirmek gibi device amacli isler yapabilirsin. malzeme gelistirecegim diyorsan da eger bulk calisacaksan MgB2 esasli superiletken kablolarin uretimi ile alakali bir seyler yapabilirsin bir ihtimal ya da yeni nesil kupratlara bak eger yuksek sicaklik rekoru pesinde kosacaksaniz. ama eger nanoscale calisacaksan field effect induced superconductivity en ilginc konulardan biri. ama elinde UHV-PLD ve in-situ RHEED gibi edevati olmayan bir laboratuardaysan hic bulasma bile buna.

daha detayli bilgi icin daha detayli veri saglaman lazim.

kessin bakmışsınızdır ama ben yine vereyim linkini:

tez2.yok.gov.tr

(bkz: #15881402)
tren icin de ovgu dolu sozler duydum. ucakla aktarma yapmaya degecek bir mesafe degil zaten istanbul'dan.

para sorun olmayacaksa ve eger kalamaria tarafinda bir yerlerde kalacaksaniz (ki bence kalmayin, egnatia civarinda bir dolu guzel otel var) bir aksam da surada yiyin: www.hamodrakas.gr

* dostluk treni ile gidin, aynı trenle dönün.
* eğer atina'da 3-4 gün kalma imkanınız yoksa, atina aktarması yapmayı boşverin, değmez.
* müze, tarihi kalıntı olarak bence oldukça zayıf bir $ehir selanik. türk konsolosluğu içindeki atatürk evi'ni unutmazsınız zaten.
* feeling the blanks'in de dediği gibi alfabeyi iyice kanıksayın.

kesinlikle ve kesinlikle türk trenini seçin. Hatta tatil tarihlerinizi türk trenine göre ayarlayın. yunan treninin odaları hem çok küçük hem de klima yok, üstelik de cam sadece aralanıyor. Açmak namümkün. türk treni çok daha konforlu ve rahat. Ancak iki trende de restoran falan olmadığı için akşam yemeğini yedikten sonra trene binin, yanınıza yiyecek bişeyler alın(kahvaltı için). türk tarafındaki duty free'den bişey almayın. Kazıkçı amca var orda.

büyük iskender'in selaniğe ilk girdiği kapıya(kapı dediğime bakmayın, kadraja sığdırmak için 50 metre geriye gittim) gidip fotoğraf çektirin, aristotoles meydanına gece gidip selaniğin hareketliliğini alın. (Ayrıca bu meydan absolut şişesi şeklindedir. Absolut thessaloniki posteri bulursanız kaçırmayın, alın. bunu images.google.com'dan ararsanız ne demek istediğimi anlarsınız). Şehrin simgesi olan white tower'ı da görebilirsiniz.

Domuz eti seviyorsanız, adamlar domuz etinin nirvanasına ulaşmışlar. hiro dedikleri domuz döneri var. Acaip bişi. Yemeden gelmeyin. Bu adamlarda burger king falan yok. tek tük mc donalds var. Çünkü goody's diye müthiş bir fastfood zinciri var. orada golden yiyin mutlaka.(domuzdur) O Mylos isimli restoran italyan yemeği ağırlıklıdır ve tuzludur ama en iyi restoran bence. Ayrıca barı da var ve bir iskele üzerinde şahane manzarası var.

Selanik bir cafe/bar cenneti. SHARK şehrin bir numaralı gece mekanıdır. Bir iskele üzerinde olan kitchenbar da en iyi cafedir. Bu ikisi şehrin iki ucunda ve ikisinde de ful selanik manzarası var. Benim tercihim gündüz kitchen, gece shark. Ancak dediğim gibi selanik bir cafe/bar cenneti olduğu için bilmediğim ve bu yazdıklarımdan daha iyi olan mekanlar mevcut olabilir. bana kızmayın :)

NOT: www.saloniki.org diye bir site var. fena değil. Oradan da başka şeylere bakabilirsiniz.

proof dedigi alkol derecesi. proof degerinin hacmen yaklasik yarisi kadar % alkol iceriyor demek. yani 190 proof %95, 150 proof da %75 alkol icerir.

ha fahrenheit değerleri bunlar o zaman. beynime kan geldi birden. teşekkürler.

Metnin geri kalanini da koyar misin buraya?

hayir fahrenheit'la (sicaklikla) bir alakasi yok, kullanacagin alkolun konsantrasyonundan bahsediyor sadece. sen iyisi mi bir de suraya bak detayli bilgi icin: en.wikipedia.org

hımmm. şimdi derece olunca ben celcius'ta öyleyse dedim o zaman bu fahrenheit'tır deyince sıcaklık mıcaklık ne alaka e o zaman niye derece diyolar derken bir kısa devreyle böyle bir sonuca ermişim. sabırla anlatışına müteşekkirim.

şimdi bu adam benden 95% alkol bulmamı istiyor demek. çüş diyorum burdan kendisine.

@wpi

www.instructables.com

sakinles, bir dus al kendini en iyi hisssetigin sicakligi deneyip bularak ve uyu.

uyuyamam ki. zaten kronik uyku problemim var, artı bu sızı üç dakikada bir yerimden hoplatıyor, kafamı ellerimin arasında ezme pratiği yaptırıyor. uyunacak huzur mevcut değil özellikle. duşa da girdim çıktım. 1-2 saat önce çalışmayı (bilgisayarı) bıraktım, müzik açıp uzandım falan, tık yok, beyin kanamam geldi galiba.

sarmısak ye bi kaç tane yoksa limon suyu içebilirsin.muhtemelen tansiyonun yükselmiş

bruxism olaiblir.

yahu bir insan da hastaneye gidin dememiş :=0. bruxism olduğunu hiç zannetmiyorum bu arada.

bir şişe passiflora iç

--dezenfarmasyon masası

çocukken bende de olmuştu. damar damar üstüne binmiş diyorlardı da sonradan sorgulamadım nedir diye. uyuyun bişey yok.

plat préféré adindan bir prgoram vardi belcikali sef jeroen meus tarafindan yapilan. dunya'nin cesitli koselerinden artik hayatta olmayan unlulerin (johnny cash, maria callas, roald dahl aklimda aklanlari) en sevdigi yemekleri (plat préféré) onlarin akraba ve arkadaslarindan aldigi bilgilerle aslina uygun sekilde hazirliyor ve o insanlarla birlikte yiyorlar. eger bu ise national geographic'te de yayinlandigini bilmiyordum.

hayır o değil, burdaki aşçının ilk adı frederic sanırım. bikaç bölüm izledim ama şu an nat. geo. izleyemiyorum. ve çok sık yayınlanan bi program olmasına rağmen web sitelerinde hiçbir bilgi yok...

''Food Lovers Guide To The Planet'' ''Damak Tadını Bilenlerin Dünya Rehberi'' Program sanırım bu
www.ngcasia.com
www.ngcasia.com
www.ngcasia.com

Daniel Paterson,
www.ruggedelegantliving.com

Ben de birkaç bölüm izlemiştim.Benim izlediklerimde şef sarışın hafif kel bir adamdı.Üç-beş sözcüklük ingilizcemle bakınca anladığım kadarıyla programın birkaç farklı serisi var.(Tabi tamamen varsayım,dedim ya üç bilemedin beş sözcük biliyorum ingilizce.)

yok bahsettiğiniz 3 günde para biriktirip eve geri dönen adamı demiyor sanırım.

Fred Chesneau elemanın adı. fransız. siteler hep fransızca ama çıkarsın işin içinden heralde.

www.latelierdefred.com
www.globe-cooker.com

(bkz: footer)
support.microsoft.com

Insert>Footnote

(bkz: dipnot)

muhtemelen o duzeyde bir tez degildir ama kurumlarin tez yazim formatlari o kurumdan cikan tezlerdeki referanslarin hangi formata uygun olmasi gerektigini de belirler. dipnot kullanmak formata aykiri ise onceden bilmek faydali olabilir.

biraz daha genisce bilgi: en.wikipedia.org

word 2007'de reference tuşu var direk olarak, ona basıyorsunuz yapıyor, tezin sonuna da bibliyografiyi otomatikman ekliyor. eğer footnote yaparsanız bibliyografiyi de kendiniz eklemek durumunda kalırsınız.

melatonin olabilir belki.

türkiye'de bulunması zor oluyormuş, nerelerde bulabilirim acaba melatonini. gittigidiyor'dakiler bana pahalı geldi.

atarax,
aslinda ilac anxiete icin ama cok guzel uyutuor, yolculuklarda bire bir
uyumak istediginiz zamandan 3 saat once icmeniz lazim, kısa uykular icin tavsiye etmem, 12 saatten önce sersemligi gecmiyor

kedi otu'nu deneyin derim.

illa hap mı istiyorsunuz bilmiyorum ama yasemin çayı da uyku yapıyor bende.

ben unisom u reçetesiz alıyorum.

sunlari buldum:
www.maximummetal.com
upload.wikimedia.org
fc07.deviantart.com
www.metaluniverse.net

eğer phosohop bilgin varsa bence Metal: A Headbanger's Journey'den o sahnelerde screenshot al sürekl. sonra aç photoshop'u o capture'lara baka baka benzerini yap. hem dilediğin gibi geliştirirsin de.

yani çok da zor bir grafik değil. ps bilgisi olan biri rahatlıkla yapar.

seven ages of rock da guzel malzeme verir.

Cevapların bir kısmına buradan ulaşabilirsiniz:

www.egm.gov.tr

emniyet sitelerinde bahsedilenler (egm ve iem) pek tutarli degiller. mesela birisi bir fotograf isterken digeri uc istiyor gibi. ve cok acayip ama iem trafik tescil sitesinde adres bilgisi de yok. "kime sorsan gosterir" diye dusunuyorlar herhalde? kurum komedisi gibi her sey.

ehliyeti aldığın emniyet müdürlüğüne gidip dilekçe dolduruyorsun. kimlik fotokopisi ve fotoğraf istiyorlar ama sayısını hatırlamıyorum. bir de 35 tl istiyorlar fiyat değişmediyse. çıkmasıda 1-1.5 hafta sürüyor. duruma göre yoğunluk olabiliyor. özellikle ehliyet sınavını yeni vermiş olanlara denk gelirsen hayli yoğun olabiliyor.

gayrettepe çok kalabalık. kötünün iyisi mecidiyeköy e.m.

deneyimlerimi yaziyorum:
(besiktas emniyet'i, ciragan'daki yer yani)

gerekli malzemeler:
- nufus cuzdani fotokopisi
- nufus cuzdani asli
- yipranmis eski ehliyet
- 2 fotograf
- soforler derneginden ne sikime yaradigi mechul bir form (50 kurus)
- 40 tl
- kalem
- 10 parmak
- sukunet

yapilisi:
- soforler derneginin kulubesi var karakolun arkasinda. ordan gidip bilgi sorma formu adi altinda alinan 50 kurusluk harac odenir. bozukla gidin, yok bu adamlarda o nosyon.

- karakola girince ileride bir yerde numarator var. gerci ehliyet icin pek sira olmuyor ama siz alin, medeniyet sizde kalsin.

- ehliyet islemleri koridorda sagda 3 numarali oda. siraniz gelince icerdeki genc polis cocuga evraklarinizi verin, sizden 40 tl alsin, imzanizi falan atin.

- tum el parmak izinizi de verin (sakin olun. yil 2009, burasi turkiye)

- "bugun git haftaya gel" diyecekler. eger arada arac kullanacaksaniz bunu belirtin ki size gecici bi sey versinler, arada magdur olmayin. aslinda islem icin gereken sure teknik olarak 30 dakikadan fazla olmadigi icin sureyi manipule etmek mumkun -bu tamamen kisisel. vaktiniz varsa kimseyle yuz goz olmadan cikin oran, haftaya (3-4 gun icinde) gelip ayni yerden alin.

sunlar da onemli:

- basvuru kabulleri 14.30'da sona eriyor. ogle arasi var mi bilmiyorum.

- ehliyet uzerinde odenmemis ceza var mi bir kontrol edip oyle gidin. mumkunse yakin tarihli cezalarinizin (son 2 ay mesela) makbuzunu da yaninizda goturun, henuz islenmemis olma olasiligina karsi.

bilesik halinde olmasi muhim degil. hemoglobin, icindeki demirin valans degerine (2+, 3+, 4+) bagli olmak uzere degisen manyetiklige sahip olsa gerek ve aradaki fark da muhtemelen mr ile tespit edilebiliyordur. (usenmeyip aradim tespit edilebiliyormus ve hatta buna gore calisan 'blood oxygen level dependent contrast' adi verilen bir goruntuleme teknigi bile varmis kandaki oksijen seviyesine bagli olarak goruntu ureten)

sorunun "nasil oluyor da kanimiz bu manyetik alan altinda damarlarimizdan fiskirmiyor" ya da "nasil oluyor da kan bir yerimizde toplanmiyor" gibi oldugunu varsayiyorum. birincisi hemoglobinin manyetik susceptibilitysi (bunu alinganlik diye cevirmisler, ben etkilenebilirligi demeyi tercih ederim) metallere kiyasla cok cok cok dusuk olmali. yani bir manyetik alan altinda hemoglobine etkiyen elektromanyetik kuvvet bir metale etkiyene kiyasla cok dusuk. dolayisiyla o manyetik alanlar icinde metal cisimler kendilerine etkiyen kuvvet nedeniyle ucusurken kanimiz damarlarda akmaya devam edebiliyor.

ikincisi de , mri icindeki manyetik alan surekli degil. daha dogrusu surekli olan kimsinin yanisira cok yuksek frekanslarda (RF) degisen bir manyetik alan da var. bu da manyetik alandan etkilenen tum parcaciklarin efektif yer degistirmesini azaltiyor. cok kabaca bir benzetmeyle icine bir tutam toz attigin suyu oylece birakirsan yercekimi nedeniyle tozlarin cokecegini ama calkalarsan bulanik kalacagini goreceksin. burada yercekimi ile manyetik kuvvetleri benzer nitelikte dusunebilirsin. mri icinde aslinda cok kucuk hareketlerle calkalaniyorlar gibi dusunebilirsin.

Anladım dediğini.

Ama yine de hemoglonin rezonansa uğrayarak konumsal da olsa bi değişiklik yapıyor değil mi? Aslında merak ettiğim bu fiziksel değişikliğin sonucunun ne olduğu? Ayrıca sadece fiziksel değişimlerden bahsedilebilir mi?

Ne bileyim kanın akışı üzerinde bir etkisi olabilir bunun. Ya da uzun vadede organizmada bazı olumsuz değişimlere de yol açıyor olabilir. BUnu merak etmiştim.

iki hafta seklini degilse bile durusunu degistirmeye yarayabilir. bir profesyonel nezaretinde calismak en iyisi olur saniyorum.

profesyonel karşılamada sorun yaşarsanız.

koşu + (göbek için) mekik + (kollar için) dumbbell kombinasyonu işe yarar..

2 haftada vücut şekillenseydi bu kadar armut dolaşmazdı sokakta:)) zor biraz yani:)

edit:yahu armut falan yazmışım da yanlış anlaşılmasın:)meşakatli bir iş vücut şekillendirmek o bakımdan kısa sürede zor demek istedim.e tabi kısa sürede olmayınca insanlar üşeniyor göbeği falan salıyor.

@feeling the blanks & dambil :
şey şimdi profesyonel mi iyi olur kendim kendime mi?
@szqnn:
ahah yok yahu patatesten jennifer lopez'e dönüşme gibi bi durum söz konusu değil. halihazırda zaten yaptığım sporun üstüne fit görünsün kollar filan azcık toparlansın die :)

hmm 2 haftada çok bir şekillenme olmaz ama daha diri gözükülebilir. bel ve kalçadaki yağların erimesi için düzenli kardiyo ve düzenli rejim gerekli bu kesin. evde yapabileceğin kalça, bacak egzersizleri de şöyle olabilir:

1- squat
2- deadlift
3- lunges

karın kasları için:

1- crunches
2- bycycle crunch

kollar için:

1- concentration curl
2- biceps curl
3- tek kol triceps extension
4- kickback

ya çok yüzeysel oldu kendimce yapabileceğin bir hafif program gibi birşeyler karaladım. hareketleri 3 lü setler halinde ard arda yapman gerekiyor, her setten sonra tekrarı düşürebilirsin (örn. 12-10-8 tekrar gibi). Bu 3 kas grubuna birer gün ayırırsan bir şeyler olabilir.

pzt kalça, çarş karın, cuma kol falan gibi. çalışmaya başlamadan esnemeyi unutma, hareketlerin nasıl yapılacağını merak ediyorsan internette zilyon tane kaynak var. çok ağır çalışma, hatta bacak kalça egzersizlerini ağırlıkla çalışmasan daha iyi olur şimdilik.

bir de sen yine de spor salonunda bir bilene danışırsan daha yerinde bir davranış olur, yukarıdakiler sadece evde dambılla falan yapabileceğin basit hareketleri içeriyor, salon aletleriyle ve daha doğru yönlendirmeyle daha iyi sonuç alırsın diye düşünüyorum.

profesyonel elbette her zaman daha iyi sonuc verir -en azindan motivasyonun daha yuksek olur birinin gozetiminde calisirken.

çalıştığın hocaya göre alacağın sonuçlar çok farkeder. eğer çok ciddiye alıyorsan olayı lüks bir yere git çünkü zamanın az.

sanmiyorum o sekilde oldugunu.
mortifera'nin aldigi screenshot da var misal: img157.imageshack.us
belli bir standart var gibi degil gorundugu uzere.

edit: "photoshop degil miydi o da yaa?" seklinde mesajlar aliyorum. bu da dogru olmayabilirmis yani, oyle diyorlar.

re-edit: ahah olaylarin pesini takip etmemek kotuymus.

o cümlelerin hepsi standart gerekçeler de olabilir :)

edit'e cevap: ben katılmıyorum öyle diyenlere. mortifera şaka yapacak bir yazara benzemiyor.

yukarının editi: o değil de ne istediniz tick'imden :(

mortifera'nınki geyik diye biliyorum ben. yamulma hakkım saklıdır.

edit: editleri takip etmek de çok zor yav.

"ayrıca biliyoruz ki tarihçeler serbestçe değil de bir listeden seçilerek kayıt ediliyor" --> son donemde degismediyse yanlis biliyosunuz. ote yandan gerekceler standartlasmaya cok yakin hatta eger su ana kadar standartlasmadiysa muhtemelen usengeclikten standartlasmamistir.

bununla birlikte aynen ispiyon seceneklerindeki "soyle ki" secenegi gibi istisna gerektiren haller olacaktir.

su ana dek acilmamasinin en buyuk nedeni tarihcelerin icinde cok cok nadir de olsa eskiden alinma kisisel bilgi notlarinin da bulunmasi (sunun dayisi, bunun yegeni, bilmemkimin karisi, vs. -su, bu, bilmemkim=bir sekilde onem ihtiva eden isimler olmak uzere). haliyle mahrem bu bilgiler ayiklanmadan hicbir sey acilmaz. yalniz bu hala tarihcelerin yazarlarin kendilerine (tipki su andaki 'ozel bilgiler' kismi gibi) acilmamasi onunde bir engel degil. onun bir an once yapilmasi mantikli olur.

- morti'nin screenshota inanan kaldi mi hala?

@ftb
"yeni yazar danışma bürosu"nda bir moderatör "ben de gıcık oluyorum ama not alınmıyor onlar" demişti. demek ki liste ve neyin not alınıp-alınmayacağına ilişkin bir uzlaşma var diye düşündüm. yanlış yorum yapmış olabilirim.

edit: herkes uyudu galiba..

sinir sıkışmasına benziyor, çok fazla mouse kullanan biri iseniz kullandığınız mouseun boyunu küçültün, bilek yastıklı mousepad kullanın, masanıza göre fazla yüksek oturmayın.

cok bariz bir zorlama olmasi gerekmez, bileginin uzerine dayanarak ayaga kalkmak bile boyle bi seye neden olabilir. kalp ve dolasim ile alakali bir sey oldugunu sanmiyorum -parmagin renginin donmedigini ve gogus, kol, sirt bolgesinde acayip agrilar peydahlanmadigini varsayarak.

uzun süre olsa gerek, kemal sunalın bir filmi vardi.. ahu tugba'yi tavlamaya calisiyordu eheh tavlamaya calisirken " hmm sanirim verecek ehueh " gibisinden bir repliği de vardı hatta.

film adi: dokunmayın şabanıma

hulki aktunç'un büyük argo sözlüğü'nde vermek sözcüğü için ta karagöz ve hacivat'tan ve derviş ismail'in tellaklar kitabından bile örnekler verilmekte. kullanımı bayağı eski. ayrıca kemal sunal filmleri argo da olsa bir sözcüğün kullanımı için oldukça yeni örnekler. bizim çok yeni zannettiğimiz pek çok argo sözcüğün 17. yüzyılda ve üstelik yine argo olarak kullanıldığını görüyoruz.

benim lise zamanlarımda (ki 14-15 sene öncesine denk gelir bu) "vermek" kelimesi "erkeğin s.kmesi" anlamında kullanılırdı hep (çok affedersiniz ağzına vermek, g.tüne vermek, eline vermek falan gibi). hatta kemal sunal filmlerinde e "çektim sotaya, ver allahım ver" falan diye kullanımlar olurdu hep. bununla karıştırmıyoruz değil mi? benim sormak istediğim özellikle kadının vermesi, kadının ilişkiye razı olması durumu.

evet, kadının vermesini kastediyorum. gerçi şimdi baktım yine büyük argo sözlüğü'ne. ayrı başlıkta incelenen "eline vermek" vb. de bir o kadar eskiymiş.

"herkese vermektesin bir de bana versen
avuç avuç altını olsun kulun şaduman

sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin
esselamun aleyküm ve aleykümesselam"

sumbulzade vehbi

çok eskilerden beri var olsa da, son 15 yılda bu tip sözcüklerin kullanımlarının arttığı da bir gerçektir. internet, televizyon ve kitle kültürünün iyiden iyiye bayağılaşmasının ve müstehçenleşmesinin bir sonucu olarak bol miktarda aleni olarak telaffuz edilebilen fakat çok da kibar olmayan müstehçen ifadelere ihtiyaç doğdu. benim anladığım bu.

burada bir yanılsama var. mesela kardeşim orhan veli'nin 40'larda yazılmış bir şiirinde "piyasa yapmak" tabirini görünce şaşırmıştı. yeni nesil bazı şeyleri kendisine ait ve eskiden varsa bile bu kadar yaygın olmadığını zannediyor. aslında pek çok kere bunda doğruluk payı da mevcut. yine de bir örnek vermek gerekirse bizim yeniyetmeliğimiz zamanında l-manyak'ta okuduğumuz, şimdilerde lombak, l-manyak vd. dergilerde, eskiden gırgır'da vb. olan "müstehcen" mizahın âlâsı aslında karagözde varmış. bizim bugün kullandığımız pek çok argo tabir de oradan geçme. ama bunda daha çok belleksiz olmamız ve sürekli "reset"lememizin de etkisi var. ha bir de şu var: son 15 yılda ne değişti? eskiden bütün bunları tv'de göremiyorduk. internet zaten yoktu. tv, basın ve sinemada ise bunların kullanımı sakıncalıydı. son 15 yılda bunların üzerindeki sansür ortadan kalkınca benim içinde bulunduğum ve takip eden nesiller bunları kendilerine has, sonradan bulunmuş, kentleşmenin getirdiği şeyler sandılar. aslında olan şey bunların okunmayan kitaplardan çıkıp görülen, izlenen, bakılan yayın araçlarına yansımasıdır.

burada bir tespit daha yapmak gerekirse seksen darbesinin muazzam bir etkisi var bunda. türk rock'ı ve özelde de 60'lar, 70'lerdeki anadolu rock ile ilgili çok kapsamlı bir belgesel yapılmıştı. bu belgeselde seksende her şeyin nasıl bıçak gibi kesildiği anlatılıyordu. seksen sonrası kurulan rock gruplarının kendilerinden önce yapılmış işleri bilmemeleri, sil baştan türkiye'de rock konusunda önceden çözüme kavuşmuş tartışmaların yeniden yapılmaya başlaması çok ilgi çekiciydi. seksen darbesinin bu etkilerini mesela edebiyat ve kültür dergiciliğinde de görmek maaesef mümkün. bir anda her şey kuraklaşıyor ve insanlar sonradan buldukları şeyleri yeni bir milat sanıyorlar.

bir de şu var. dilbilimde argodan ve altdillerden üstdile geçiş söz konusudur her zaman. buradaki geçiş önce alan argosunda genel argoya geçiş olur, sonra da anadile geçiş sağlanır. mesela paspal ilk olarak uyuşturucu argosunda düşük nitelikli esrar demek iken daha sonra genel argoda düşük nitelikli kimse veya şey anlamını kazanmış ve anadile de böyle geçmiştir. benzer şey aksine anadilden genel argo ve alan argosuna geçişte de söz konusu olabilir (vermek'teki gibi). ama bu örnekle demek istediğim şey, argodan anadile geçiş yahut argo tabirlerin bilinir kılınması demek her zmana için toplum içindeki yozlaşmanın bir göstergesi olmadığıdır.

(uzun oldu sanırım. kesin sürüyle tümce düşüklüğü de vardır, üşendim düzeltmeye. kusura bakılmaya)

yok, hollandalı bi arkadaşım var artk, türk değil hiç bi sıkıntı olmadı.

yok. hiçbir ülke başka bir ülkenin vatandaşına zorla askerlik yaptıramaz. doğal olarak da askerlik yapmadığı gerekçesiyle yaptırım uygulayamaz.

yani artik bir baska ulkenin vatandasi olunursa demek istiyorsun sanirim? o zaman turkiye'de bir askerlik yukumlulugu yok ama detayi var, anlatacagim sonda.

cift vatandaslik halinde hala gecerli cunku askerlik sarti. diger ukenin askerligini yapmis olmak (eger ulkeler arasi anlasma varsa) turkiye'de askerlik yukumlulugunden muafiyet sagliyor (ornek: avusturya'da askerlik yapmis bir cifte vatandas bunu turkiye'ye belgeledigi zaman turkiye'de askerlik yapmiyor). ama ikinci ulkede askerlik yapilmadiysa cifte vatandaslik halinde hala turk askerligi mecburiyeti cikar.

basa donelim: bir baska ulkenin vatndasligina gectin. bu durumda turk vatandasligini da koruman teknik olarak mumkunse (mesela cogu avrupa ulkesinde bu artik ozel sartlar haricinde mumkun degil) ve sen de bunu istiyorsan o zaman onceki paragrafta yazilanlar gecerli.

eger turk vatandasligindan izinli cikacaksan bu konu biraz cetrefilli: vatandasliktan izinli cikmak sana diledigin zaman geri donebilme hakkinin yanisira baska bir takim ozel haklar sagliyor (secme ve secilme harici her turlu hak). ama askerlikle sorunun varken izinli ayrilamiyorsun. gerci bundan %100 emin degilim; emin oldugum eger vatandasliga geri doneceksen askerlik islerinin karisacagi. eger yapmamissan o zaman yaptiriyorlar diye biliyorum.

dolayisiyla makul cozum olarak geriye yurtdisinda 3 sene gecirip dovizli askerlik yapmak ve akabinde bedelin tamaini odeyip vatandasliktan izinli ayrilmak kaliyor -eger gunun birinde vatandasliga geri donemk niyetin/olasiligin varsa.

buckethead bazi albumlerini oyle kaydetmi$ fakat soz ya da baglama falan yok.

suralarda birkac ornek vermisler:
(bkz: one man band)
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

müthiş bir tanesi geldi aklıma.
david bowie - rebel rebel

elektronik muzikte beduk te boyle albumler yapıyo

burzum'un albümleri de öyledir.

pat metheny yapiyordu bazen oyle seyler gitar synthesizer kullanarak.

zakk wylde da neredeyse bütün albümlerinde vokal yapar üstüne gitar, bas, piyano, mızıka hepsini çalar. bir bateriye dokunmaz.

serj tankian. backvocalleri bile ona ait.

yanilmiyorsam chroma key adli projesinde kevin moore her seyi ama her seyi tek basina yapiyordu

youtube dan gordugum bir hatun var : theresa anderson. sevdim kendisini, fena değil.

www.youtube.com
www.myspace.com

alan m2 olmasın ?

boslugun dielektrik katsayisini yanlis almissin gibi gorunuyor

farklı dielektrik katsayıya sahip bir madde denenebilir gibi?

img262.imageshack.us

genel formülde, alan m^2 cinsinden ve boşluğun dielektrik sabiti 8.854x10^-12 , lakin; bu formülün kapasite birimi de farad. benim yazdığım formülün kapasite birimi pF. onun için yukarıda yazdığım formülde bi yanlışlık yok.

farklı dielektrik katsayıya sahip madde de sonucu pek etkilemiyor.

bi yerde yanlışlık var ama hala çözemedim. plakalar arası uzaklığın o kadar büyük değerler çıkması pek mantıklı değil.

not: ödev yarına lazım. internette aramadığım yer kalmadı. o yüzden moderatörlerden ricam, sorum bu geceye kadar yukarıda kalabilir mi?

bu arada mikrofarad kucuk bir sey degil; polyester bir tanesinin olculeri hakkinda fikir versin: www.elciar.in

bence sen her seyi m ve farad birimleri uzerinden yeniden hesapla. kagit kalinligini (d) 0.1 mm gibi bir mantikli degerde sabit tutup alani hesaplamaya calis. ben calakalem bi sey yapip ~56500 cm^2 bir alanda n=2 icin bir sey buldum. gozumde kestiremiyorum kagit kapasitorlarin ebatlarini ama bir kagit rulo kapasitor icin makul bir olcu olabilir.

bildigim kadariyla kargo yollamak icin fransa'da cok secenegin yok. postane tek care. internetten gramajina gore ne kadar tutacagini gosterir siteleri.

bi tir'ci tanidik yok mu? bence kurcalasan biraz cikar birileri ulusoy'dan falan.

collisimo ile gitmesi lazim.ups gibi sirketlerle biraz tuzluya gelebilir o yuzden la poste hizmetlerinden yararlanmani oneririm.

mendeley isine yarayabilir eger elinde hali hazirda bunlarin bibtex turu bir formatta listesi yoksa. gerci varsa da isine yarayabilir, dogrudan mendeley icine import edebilirsin. mendeley'i yeni kullanmaya basladim ve su ana kadar bir kotu tarafini gormedim.

bu tam bana göre bir programmış!! elimde bibtex filan yok ama kütüphane oluşturmak kolay olacağa benziyor.. bazı pdflerden dataları alabiliyor otomatik olarak :) çok teşekkürler!!

Fiyat olrak kalından da öte ama sanki Al Jamal da Lübnan mutfağından bir iki örnek vardı. Ama gidip küfürler yağdırmanı istemem, legal soygun çünkü. Ayrıca direk Zateri olayından da emin değilim ama bir dünya meze var.

bedevilerden zerre haz etmemekle beraber lubnan mutfagına tapıyorum(al cemal daha bir bedevi ve dedigin gibi gereksiz pahalı bir yer).zeytinyaglısı da var yogurtluları da arak(rakı) da et de.bugune kadar gordugum en yakınsagı nefleydi mutfagıyla ama kendileri kapanmıs bulunuyor.abuk sabul alman sehirlerinde bile lubnan mutfagı var aile restaurantı olarak istanbul gibi lubnanın dibinde bir yerde bulamıyorum kafayı yiycem.

Bizde dediğin şekilde lübnan restoranı olabilmesi için azınlık konumunda lübnanlıların yaşaması gerekir, almanyada da var demek ki bolca, biz türkler gibi. nasıl almanyada her köşe başı dönerciyse, lübnan restoranı oluşu da ondandır bence.

bizde anca bir girişimci kapkalın bir restoran açar, bize de doya doya değil de korka korka yemek kalır bu lezzetleri.

zahter ariyorsun sanirim? bunun icin bir antakya restorani da isin gorur -ki zaten genel olarak antakya mutfagi ile lubnan mutfagi arasindaki fark epeyce kucuktur. ben iyi bir antakya restoranindan ayni zevki alacagindan eminim. henuz gitmedigim ama methini cok duydugum bir yer var antiochia adinda.

eğer şişedeyse ve açtığınızda kötü bir koku gelirse,
plastik, ağzı kapalı bir kapta, kartonda ya da teneke kutudaysa ve şişme bombeleşme olduysa

o zaman atın gitsin.

yok değilse, kullanabilirsiniz.

bu tarz büyük şeyleri tek kullanımlık paketleyip dondurucuya atıyorum ben. siz de o şekilde kullanabilirsiniz. ama unutmayın ne kadar uzun süre bekletirseniz, besin değeri o kadar azalır.

Hiç açılmamışsa biraz daha durabilir ama zaten açılalı çok oluyorsa bozulmuş olabilir. Bugün kullanacaksanız biraz tadın çok ekşi gelmiyorsa kullanın ama yağda çevirip buzdolabıjnda saklamak bana pek mantıklı gelmedi.

eğer bozulmamışsa zeytinyağlı fasülye yapabilirsin.

hizla bir makarna sosu yapip gerekirse iki kisim halinde dondurabilirsin.

ispiyonlanmaz. muhtemelen baslik tasimalardan kalan entryler oluyor onlar.
moderator(ler)e mesaj atarsiniz, en fazla baslik tasindi gerekcesi ile siler. ya da yazara soylersiniz vs. vs.

(45 nolu gibileri) daha once yazilmis zaten bu gerekcesiyle ispiyonlanirlar ve ayni sekilde de silinirler. moderator baslik birlestirme islemini yaparken bu tur mukerrer entryleri 'baslik tasindi' gerekcesiyle siler. eger o sirada icerigi karsilastirip denetlemediyse (cok entryli basliklarda yapilmaz) entry onune daha sonradan ispiyonla gelebilir bu nedenle. eger yazarin tarihcesine 'daha once yazilmis zaten bu' gerekcesiyle not almaya kalkacaksa bunun gercekten okumamak kaynakli bir hata mi yoksa teknik bir nedenden dolayi mi oldugunu karsilastirir -diye umuyorum. (bkz: #11898918)

e bilemedim ben şimdi ne yapılmalıdır?

ama sanırım iki cevabı birleştirip bir yorum getirmek gerekirse şu iki karardan birine varmak gerek, o da yazarın tercihine kalmış:

1- entry sahibine mesaj atıp, durumdan haber edip, ilgili entry silmesini rica etmek.
2- ispiyonlarken "önceden yazılmış bu" seçeneğini kullanıp moderatör onayına göndermek.

gerçekten de böyle mi?

soyle yap: kendinden once ayni sekilde yazilmis olanlari ispiyonla, digerlerini de moderatore soyle. yani verdigin ornekte 45 nolu entry ispiyonlanir, digeri moderatore soylenir.

cok buyuk olasilikla lokal anesteziden sonra acabilirsin. ama eger vaziyet discinin kendi imkanlariyla halledemeyecegi kadar agirsa seni bir hastanenin agiz ve cene cerrahisine emanet edip genel anestezi altinda bu islemi gerceklestirmek isteyebilirler.

tabii bunlari agzini acmamana neden olan sorunun prensip itibariyla operasyonu engellemeyecek nitelikte oldugunu varsayarak soyluyorum. cunku bazen o bolgedeki enfeksiyon dolayisiyla hic bulasmak istemiyorlar.

bu bahsettiklerim korkulacak isler degiller bu arada. ben de yan cikmis iki yirmilik aldirmistim. biraz gurultulu olmasinin ve operasyon sonrasi beton cene gibi gorunmenin disinda hehangi bir agiz operasyonundan farki yok. gecmis olsun.

ortalama ağız açıklığı kesici dişler arasındaki ölçüme göre 3,5-4,5 cm dir. temporomandibuler (çene) eklemde ankiloz (donma) başlamış olabilir. Bunun için muhakkak bir plastik cerraha başvurmanız gerekir. Geçmiş olsun.

sorunun adı trismus olsa gerek; çene kilitlenmesi. kendi kendine düzeltebileceğin bir şeye benzemiyor. oradaki kasların refleks kasılması olabileceği gibi, bir enfeksiyondan ya da kronik bir çene eklemi probleminden kaynaklanıyor olabilir. doğal bir durum 20lik dişler çıkarken. yani pek doğal olmasa da beklenebilir bir belirti. :)
zaten dişçiye gidecekmişsin. bence sorunu o halledecektir. o da olmazsa kbbciye gidersin. zaten antibiyotik alıyormuşsun o açıdan enfeksiyon acil problem oluşturmaz diye düşünüyorum. geçmiş olsun. umarım kendiliğinden açılır. internette "gentle passive motion diyor" tedavi olarak. yani sorun; ağrıya, iltihaba ikincil, refleks kas kasılmasıysa çenenin dışarıdan yavaş yavaş az bir kuvvetle açılması, kasların bu refleksinin yenilmesi. ani hareketlerden kaçınmak gerekiyormuş. ama dediğim gibi bunu kendi kendine ugulamanın doğru olacağını sanmıyorum. şimdilik acil gibi durmuyor. dişçi bir şey yapamazsa dediğim gibi KBB olabilir.

doyurucu cevaplar için teşekkürler. sizi neden sevdiğimi bir kez daha anladım. yarın ola hayrola :)

kendi kendime cozdum bu arada. daha dogrusu etrafindan dolastim: dosyalari bir cd'ye yazip oradan okutunca oldu. halbuki wubi ile kurulumda cd'ye yazmak gerekmiyor, sadece wubi'nin bulundugu klasorun icine iso dosyasini atmak (is veya acik halde) yeterli oluyordu. neyse, kervanin yolda duzulecek kisimlari sanirim bunlar.

hum, cozumu okuyunca aklıma geldi de; iso ile ben de sorun yasamıstım. normal kurulumda kurulmuyordu. crc kontrolu yaptıgımda da bi sorun yok demıstı ustelik. orjınal cd gelince duzelmıstı. iso da hata var sanırım.

isim de galiba Tiphania bu arada

yeah: corner.nationalreview.com

çekomastik mantıklı gibi

cam macunu da bir yil kadar idare eder aslinda. sonra ev sahibiyle "pencerelerimi berbat etmissiniz" geyigi yasamamak adina bir nalburdan biraz cam macunu almak mumkun.

Aman çekomastik sürülmez oralara. Ahşap için uygun değildir çekomastik. Çeker ufalır sonra pencereler uçar. Cam macunu bile çekip ufalıp dökülüyor :)

Doğru düzgün macunlarsanız bi 5 sene idare eder sizi o camlar.

Praktiker'e gidin.
Boya bölümünde, tam da sprey boyaların olduğu rafların en alt rafında cam macunu çeşitleri var.
Kilo bazında satılıyor.

(Hazır macun işine girişmişken biraz da küçük cam çivisi almakta fayda var.)

Kaliteli bir cam macunu en iyisidir, bir camcıdan temin edebilirsiniz( hatta osmanlı macunu mu ne, öyle bir adı vardı), macunun kalitesini içindeki bezir yağı belirler(yamulmuyorsam).
En önemli nokta ise macununda ahşap doğralamalar gibi boyanması gerekir.

Ph.D. imiş..

en.wikipedia.org

kandidat nauk doktora derslerini vermiş fekat doktora tezini vermemiş anlamına gelir. Sanırım tam türkçesi bilim adamı adayı oluyordu. Rusya'da doktora tezini vermeden de sadece kandidat nauk ünvanı ile profesörlüğe kadar yükselinebiliyo. Eğer doktora tezini verip nauk olursan dekan, rektör filan olabiliyorsun başka bi artısı olmadığı için çoğu kimse tarafından tercih edilmiyo nauk olmak.

Mal amerikalılara anlatmak için phd seviyesi diyebilirsiniz....

saniyorum all but dissertation ya da phd candidate deyimleri is gorecektir.

titresim emici derken damping / sonumlenme ozelliginden bahsediyorsun sanirim? ozel olarak Mg-Al alasimlarinin bu konudaki yetenekleri hakkinda bilgi sahibi degilim ama mesela bazi dokme demir aasimlari da bu ozelligi dolayisiyla takim tezgahlarinin govdesinde tercih edilirler ama havacilik icin Mg-Al alasimlari daha uygun elbette yogunluk (haliyle agirlik) itibariyla.

en yaygin titresim sonumleyici malzemeler elbette polimerler (crosslinked olmayanlari ozellikle). ote yandan aslinda her malzeme titresimleri bir dereceye kadar absorblayabilir. bunun ne dereceye kadar olacagini elastik deformasyonla ne kadar enerji emebilecegine ve bu enerjinin ne kadarini 'dahili surtunme'/ internal friction ile kendi icinde isiya cevirebilecegine bakarak anlayabilirsin. konuyu can sikici hale getirmemek icin atomik duzeyde aciklamalardan kacinmaya calistim ama kristal yapi, atomlar arasi baglar, tane yapisi, tane sinirlarinin niteligi gibi cok sayida faktor var internal damping niteligini belirleyen. polimerler icin de zincir uzunlugu, zincir yapisi (tacticity) gibi faktorler onemli.

daha detayli bilgi icin anahtar kelimeler: rezilyans / resilience, internal damping, internal friction

yapılır tabii, daha güzel bile olur.
pijama gibi soyun.
halka halka da kesin. kızartırsınız.
ya da alevli ocağa koyun, patlıcan salatası olur.

evet ayni sey prensip itibariyla. karniyarik veya imambayildi gibi sekil semalin de onemli olabilecegi bir yemek haricinde ayni sekilde yemegi yapilabilir. ama hepsinin alternatifi var, karniyarik yerine oturtmaya yonelmek veya genel olarak katmanli bir yapiyi benimsemek de mumkun yemek yaparken. insan yoklukta yaratici olur; yaraticiliginiza guvenin, elinizi korkak alistirmayin ve afiyet olsun :)

Yapılır, üç aşağı beş yukarı aynı şey olur, benzer tadlara koşarsın. Topan patlicanın asıl olayı közlenmesidir ama, közlenmiş patlican salatası ondan yapılır.

onların kızartması güzel oluyor. halka şeklinde ya da uzun şerit şeklinde kesebilirsiniz.

her bi şeyi yapılır ama çok nefis dolması olur onun valla..

eger amerikadaysanız ve bahsettiginiz top patlıcan aynı zamanda kafa kadar olanlardansa.
Icı oldukca farklı bir turdur, cekirdek hemen hemen hic yoktur, etli kısmı plastik gibi biseydir
1) sakın kızartmayın, yaga batırılmıs sunger gibi olur
2) kusbası et gibi haslama bir yemege patates ve diger sebzelerle beraber kup kup eklenebilir.
3) salatası yapılabilir ama ocak ustunde kozleyemezsiniz ustune delikler delip fırında atesin altında kozleyip, sonra icini, sarmısak, zeytinyagı, tuz ve biraz yogurt veya un ile catalla ezebilirsiniz.
4) karnıyarık hic olmaz denemeyin (ben denemistim)
Ama bizdeki patlıcanın tadını yakalamak zor, tercihan (varsa) bir italyan, yunan, turk marketi bulup ordan normal patlıcan aramak gerekir.

yok, oyle abartili buyuk degiller. turkiye`deki manavlarda gordugumuz tombul patlicanlardan iste.

en iyisi trenle. die bahn web sitesi merak ettigin her seyi sana soyleyecek: www.db.de arabayla gitmek istersen de yaklasik 6-7 saatlik bir yolculuk yapman gerekecek.
bundan baska ucakla da gitmek mumkun olabilir -ne kadar kisa sureye ihtiyacin olduguna bagli olarak. koln-bonn havalimani ile berlin tegel arasinda cok sik ucus var ve bilet fiyatlari da vakitli davranirsan trenle ayni duzeyde. german wings, air berlin, tui fly gibi web sitelerine ya da dogrudan koln-bonn havalimani web sitesine bak derim.

sanırım germanwings en uygunu oluyor. iki kişi yaklaşık 50 euroya gidilebiliyor kölnden berlin e. teşekkürler...

Almanya'da tren hatları genelde kuzey-güney doğrultusunda inşa edilmiş durumda. Köln-Berlin arası trenler de Hannover veya Frankfurt üzerinden geçiyor ve normalde alacağından biraz daha fazla vakit alıyor. Buna rağmen Almanya'da trenler gayet hızlı.

Köln-Berlin arası ICE ile 4-4.5 saat sürmekte. Erken alırsanız ve şanslıysanız 30 euro civarına bilet bulabilirsiniz. Havaalanına gitmesi gelmesi de fazladan vakit ve para, bunu unutmayın. Tren her açıdan daha avantajlı olabilir.

Diger bir secenek mitfahrgelegenheit. Fiyat arabadaki yolcu sayisina göre degisir, yine de DB`den ucuzdur (bahncard yoksa).

www.mitfahrgelegenheit.de

www.mitfahrgelegenheit.de derim ben de. tren hem pahali olabiliyor hem de sikici. arabayla hem ucuza, yaklasik ayni surede gidiliyor hem de muhabbet oluyor guzel insanina gore...

Öncelikle belirteyim süper olmuş. Elinize sağlık.

Yalnız ilk sayfadan sonrasını göremiyorum. Bug mudur değilmidir bilemedim.

@redstreak
öncelikle teşekkür ederim :)

hızlı erişim amaçlı olduğu için tam sayfa yerine yalnızca entry'ler geliyor. dön bebegim, başlık içinde ara, copyright, giriş yapıldaysa entry giriş paneli vb. ile birlikte navigasyon linkleri de alınmıyor.

bu arada sözlüğe giriş yamadıysanız 25, giriş yapmış durumdaysanız ve kontrol merkezinden bir sayfada en fazla x entry getiri değiştirmişseniz o sayıda entry getirir.

(yine de ilerisi için navigasyon olayını düşüyorum)

süper olmuş valla, dadınmaz yinmez olmuş, ellerine sağlık.

kurmadim henuz ama screenshot'lardan gordugum kadariyla entryleri <li> ile getiriyor.
<ol> kullanirsan daha iyi olabilir diye dusunuyorum. ya da <ul> tag'ina list-style-type:decimal; tanimlamasi eklenebilir.
dotted list yerine numerik list daha hos gorunuyor sozlukte haliyle.

edit: misal su
list-style-type: disc color:black !important; tanimlamasi muthis yanlis :)
bir baska ornek: font-size: 10px; !important; fazladan ; var.
vs.

override olmama durumu muhtemelen hatali tanimlamalar yuzunden.
ornegin ...; !important; seklinde bir tanimdan sonraki satirdaki tanim es geciliyor. syntax highlight eden bir editorde rahatca gorebilirsin.

@netizen
teşekkürler.
eski duyuruyu şimdi gördüm. biraz zaman geçmiş ama (1 yıl kadar :p), işinizi göreceğine sevindim.

@maydogdu
teşekkürler! :)

@assert.h
madde işaretleri orijinalinde disc idi. bazı sitelerde css işe yaramıyor, madde imleri hiç çıkmıyor. bununla ilgilenirken işaretleri unutmuşum, öyle kalmış.

entry'ler <ol> ile. zaten yalnızca google'ın kullandığı <ul> ile sözlüğün <ol>u arasında farkı bulmam bi kaç saatimi aldı. kodlama olayını pek bilmem.* web dillerini ve editlemesinden biraz anlıyorum. (2 günde bu hale anca gelebildi işte.)
<il> - <ol> farklarını tekrar incelerim ama. teşekkürler

<ol> illa ki kullanman gerekmiyor.

<ul style="list-style-type:decimal">
<li>a</li>
<li>b</li>
</ul>

seklindeki bir tanimlama da isini gorur.

gayet leziz hoş. ne mutlu bize. ben de bu tarz birşeyi sözlüğe girdiğim günden beri arıyordum zira.

kısa yollarını falan nereden ayarlıyoruz bu meretin?

leziz olmuş.

madde imleri sayılarla değişti.
biraz aceleye geldiğinden fazladan noktalı vürgüller, eksik iki noktalar vs. dolusuyla var :D. editor olarak da hala notepad kullanıyorum. *
bi ara düzgün bir editor bakmak gerek. (hep aceleden bunlar)

notepad++ tavsiye ediyorum. dunya kadar dilde syntax highlight edebiliyor. mis gibi editor.
az site yazmadim kendisi ile.

@teritori
teşekkürler!

@alchoburn
teşekkürler.
kısayol ya da başka bir ayarı yok. kur-çalıştır türünde * bir eklenti. (zaten bir yerinde kısayol gereksinimi olduğunu da sanmıyorum?) bir metni ya da öbeği saçip sağ tıklıyorsunuz, menüden ekşi getirgeç'i seçiyorsunuz. hepsi bu kadar :)

henüz indirmedim ama cidden çok akıllıca, elinize sağlık, nefis bir aparat olmuş.

enee ne güzel bi şey bu be. bayıldım.

ne var lan bu firefox'ta herşeyi ona yapıyonuz. halbuki götüm gibi program.

opera'ya da isteriz bundan bi tane.

oy falan versek ya buradan. olmaz degil mi bu?

elinize saglık.

@ozyre herşeyden önce eline sağlık, gerçekten iyi çalışıyor, akşamdan beri çokça kullandım. kısa yoldan kastım, sağ tıklayıp listeden seçmek yerine kullanılabilecek bir klavye kısayolu olup olmadığıydı. misal babylon kullandıysan, opsiyoneldir gerçi ama seçilen herhangi bir kelimeyi sağ mouse tuşu + ctrl ile babylon'da açıp arar. benzeri bir kullanım opsiyonu vardır sandım.

ha buldun bunuyorsun diyeceksin ama belki vardır dedim. yoksa da canına minnet. eklerim diyorsan da güzel olur gibi geldi. :)

sanırım tek bende sorun olmakta. herhangi seçili metni seçtiğim zaman ekşi getirgeç çıkmıyor sadece inline definitions'ın soluna sözlük favicon'u gelmiş oluyor, oraya tıklayınca da normal google definitions açılıyor.
resimlerden görüldüğü üzere kullanışlı güzel bir eklentiye benziyor, eline sağlık

cok faydali, tesekkurler.
simdi bir baska istegim daha var, hic utanmadan istiyorum: ayni mantikla calisan ve istedigimiz bir baska online sozlukten (webster's online dictionary, sesli sozluk, veya kelime sorgulama komutunu kendimizin girebilecegi herhangi bir baska sozluk) sayfa cagirabilecek genisletilmis bir surumu olsun. kelimeyi secip sag tikladigimizda hangi siteden bakmak istiyorsak oradan gorelim.

*
@fundamental
@desidire
teşekkürler!

@jugador
@sakabilmemneyi
oy verme ve navigasyon için sayfanın tamamını çağırmak gerekecek. bu da çalışmasını yavaşlatabilir. eklentinin amacı hızlı erişim olduğu için bunları eklemek yerine böyle bir ihtiyaç durumunda sağ üstteki tümünü göster'i kullanmak gerekiyor.

@alchoburn
babylon kullanıyorum. dediğiniz gibi, güzel bir özelliği var. bizde şimdilik yok. sözcüğe double-click, right-click yapmak da yeterince kısa olacaktır zaten :)

@feeling the blanks
bunun için ekstra kod yazmak gerekir sanırım. bunu da yapabilir miyim, bilmiyorum. (başkaları yaparsa de kabulümüz :)) ayrıca yapılsa bile her sitenin işleyişi farklı olduğu için, sadece url'i eklemek yetmeyecektir. ancak ayrı birer eklenti olarak her site için yapmak mümkün. sesli sözlük için de birileri yapar belki.
Webster's ve answers.com gibi uluslararası siteler içinse mozilla.org'da halihazırda var olabilir.

@alchoburn
opera seven birileri isterse ona port edebilir. kodlar falan açıkta hep.

@in vito veritas
bu bir bug. :) google def. ile birlikte çalışmıyor. (menu item adları aynı olduğu için sanıyorum ama değiştirdiğimde bir değişiklik olmadı. zaman almaması için şimdilik geçtim, tekrar incelenecek)

Çıkan sayfada herhangi bir linke tıkladığımızda hata veriyor. Misal şunun gibi;

Bir entryde birisi video linki vermiş tıklayınca bu çıkıyor.

sozluk.sourtimes.org://youtube.com/watch?v=2lxUq8lzyFo

@redstreak
teşekkürler. düzeltildi. (bir sonraki sürümde görünecek.)
edit: url'ler normalleşince kullanıcı adlarının linki bi acayip oldu. şimdilik linkler düz metin halinde olacak.

img243.imageshack.us

sorun mudur bilmiyorum, ama pencere boyutuna göre geliyor getirgecin boyutu. belirli bir boyutu olsa veya kendi boyutu ayarlanabilse daha güzel olur. bir de kapat butonu fazla blur kaçmış onu düzeltebilir misiniz? (başka kulp bulamadım)

düzeltmeler bitti sayılır. hafta sonuna doğru paketlenmiş olur. yine buralarda bir teşekkür yazısıyla birlikte linkini duyururum. geribildirimler için teşekkürler.

evet, diger kisinin dedigi gibi B bor'un b'si, M de metal'in m'si ama bu gibi kisaltmalarda metal deyince parantez icinde ne oldugu da verilir. benim gorebildigim kadariyla Hf, Zr, Ni, Nb yerine kullaniliyormus bu M harfi.

yumusak manyetik malzeme (dusuk koerzivite) bu alasim. muhtemelen trafo cekirdegi gibi bir uygulamasi vardir. metalik cam basligi konuya adim atmak icin bir fikir verebilir.

Evet, M harfi orda bazi metalleri kapsiyor, Cr, Mn, Co, Ni, Zr, W, Ta, Nb gibi...

konuyla ilgili su pdf'yi buldum, yardimci olur belki
www.nuc.elf.stuba.sk

paris için.

pigalle
sak ra kö (böyle okunuyor nası yazılıyor bilmiyorum (: )
kesin louvre müzesi ve oradaki concorde meydanı
gidipte champ ellyse gezmemek olmaz , burdaki caddenin üst versiyonu ama bi havasını tenefüs et.
moulen rouge
saint michelle
notr dame
olmazsa olmaz eyfel, resim için en ideal yer sen nehri tarafındaki askeri müzenin oldugu yer.
ek: quick restoranlarında dandik türkiyedeki ogrenci kimligini gösterirsen 2. menuyu beleşe yersin.

ha bir de bu şehirlerde merkeze yakın beleş(oldu)/uygun park yeri lazım biliyorsanız :)

amsterdam icin p+r parklarina bakin (www.amsterdam.info veya www.bereikbaaramsterdam.nl geri kalan her secenek cok pahali olacak.

brugge'de istasyonun hemen yaninda bir otopark var, gunlugu 6 euro. sehir merkezine 10 dk yurume mesafesinde. hic degmez sehir merkezinde yer aramaya.

brüksel için.

grand place, manneken pis, katedraller
atomium
parc du cinquantenaire nam-i diger "ellinci park", ve orada bulunan müzeler

eger vatan hasreti çekersen , schaerbeek'e git, orada bir dürüm ye, hatta burada nasreddin hoca'nin heykeli bile var

Bruksel icin:

-Delirium'a gidin. Binlerce cesit bira ve sacma sapan bi ortamda gusel eglenirsiniz.
-Cizgi roman muzesine gidin. Beaux-Art Shop'a gidin.
-Scharbeek les bir semttir sakin gitmeyin.

Belcika'nin en gusel sehri ve ortami Antwerpen(Anvers)'dadir. Diger hepsi yalan. Orda da Cafe d'Anvers'e gidin.

Brugge'e kesin gidin şahane yol üzerinde Gent var o da güzel şehirdir gezilebilir. Bir de Antwerp'e de uğranabilir, Hollanda'da ise Delft görülebilir.

pariste stade de france ın oldugu yerde www.f1hotel.com f1 hotel var. gecelik kişi başı 13 euro. temiz wc banyo vardır. kime sorsanız gösterir (:

iki üç kere dene düş, öyle düşmeden öğrenilmez.
bir kere öğrendin mi ömür boyu unutmazsın :)

hayır arkadaşım hiç de saçma olmadı!

bisiklet insanın tam anlamıyla hayatını değiştirebilecek bir hobi...

ayrıca bunun yaşı falan da yok.
50 li yaşlarından sonra bisiklet binmeyi öğrenmiş, onyıllarca bisikletiyle ülkeyi baştan başa bisikletiyle dolaşmış birçok bisikletçi var...

istanbulda yaşadığımdan ne yazık ki bu çok değerli işi üstlenemeyeceğim...
ama istersen (git: www.bisikletforum.com)(bkz: #14424387) adresinden ankaradaki birçok bisikletsevere kolayca ulaşabilirsin...
Bisiklet konusunda www.mtbtr.com ile beraber en kral sitelerden birisidir.
kolay gelsin diliyorummm

bisikletforum.com açılmak bilmiyor niyeyse, ama anladığım kadarıyla şahane ortammış

bir yer veya birini tavsiye edemem ama baska bir tavsiyem var: ben de yakin gecmiste yetiskin birine bisiklete binmeyi ogretmistim. daha onceden nasil ogretilecegine dair bir fikrtim yoktu ama insanlarin en cok korktugu sey dusmek oldugu icin dusmeden durmayi ogrettim once. sonrasi cok cok hizli gelisti. surerken kendini guvende hissetmedigi her an rahatlikla durabildigini gorunce rahatladi, rahatladikca da acildi. size ogretecek kisiyle bunu konusmak isteyebilirsiiz diye yaziyorum.
bisiklet cok guzel bir hobi, pesini birakmayin.

yani bilemiyorum ve umarım dalga geçtiğimi düşünmezsiniz ancak bir bisiklet temin ettiğinizi ancak öğretecek birini bulamadığınızı varsayarak söylüyorum: bisikletlerin yanlarına koyulan iki küçük tekerlek ile (sanırım "yan teker" diyorduk küçükken) düşme sorununu halledersiniz. üstelik biraz alışınca teke indirir ve en sonunda da çıkarırsınız. ancak tabi ki herhangi biri görürse komik olabilir o yüzden bunu son çare olarak düşünün.
ankara'da olsam seve seve yardımcı olurdum.

selam, sen odtüde değil misin?

okulda olduğun zamanlar ben sana öğretebilirim, hem trafik falan da sorun olmaz. ama benim bisikletle başlaman çok sağlıklı olmayabilir, daha ufak tefek bisikletlerle daha kolay mı olur sanki diye düşündüm bi an. hoş, benim emektar düşme kalkma falan hiç sorun etmeyen bir arkadaşımız, sen çok ufak tefek değilsen olur bence.

öyle, zaten bazen çok canım sıkılıyor, ben de hava almış olurum sayende. karşılık gerekmez bu arada.

özünde güze almanya'ya gideceğim için öğrenmek istiyorum, hatta yani bisikleti de gidince alırım herhalde, burdan oraya götüremeyeceğimi düşünürsek.. türkiye'de "amaan nasılsa tam keyif almaya başladığımda bi araba falan gelir ezer beni" diye diye sallamadım hiç öğrenme işini. bu düşme korkusu da çok ciddi olarak var hakkaten bünyede, yani düşünün ki çocukken bile hiç kösele ayakkabıyla mermerde kaymamış, kar yağdığı anda yürüme hızı saatte 4 km'den saatte 2 metre'ye falan düşen bir insandan bahsediyoruz burda. feeling the blanks'i ankara'ya ithal edicem resmen o kadar ciddiye alıyorum bu düşme işini. bu kadar carladıktan sonra hakkaten ha soruya keşke "bisiklet almaktan anlayan varsa şeyedelim de yazın da bisiklet işine gireyim ben" diye ekleseymişim diyorum. oy.

almanya icin daha da sartmis. bu arada turkiye'de ogrendikten sonra almanya'da kullanmak daha kolay gelecek.

dusmeden durmayi ogrenmek icin anahtar bisiklet selesini baslangic icin ayaklarin zorlanmadan yere degebilecegi bir mesafeye gore ayarlamak. sonra bisikletin uzerinde iken ogreten kisi arkadan itsin/tutsun sen bir iki pedal atip hemen dur. bunu uc bes kere yapinca zaten durmanin ne kadar kolay oldugunu goreceksin. sonrasi pedala basmaktan ibaret :) trafige cikmadan once bir baska bisikletli ile aradaki mesafeyi koruma (hiz ayarlama) konusunda antreman yapin ve sonra tamamdir.

teoride ben öğretecekmişim gibi duruyor. okudum ettim bişeyler, öğreten kişinin uyması gerekenler falan (bisiklet forumları sağolsun). zaten ondan, tek endişem benimkinin yüksek kaçması arkadaş yeni öğrendiği için. bu arada şeyi kestiremedim, fikri olabilen söylese ne güzel olur? ben kendi kendime öğrenmiştim çocukken, ama kardeşim arkadaşlarım falan öğrenirken hep bilen birimiz tuttuk arkasından. tutan olan hep süren olandan ebatça büyüktü. acaba yetişkine öğretirken de ebatlarımız önemli olur mu? bana çok olmaz gibi geldi, yani bana yaslanmayacak sonuçta; ama, ben süper mario'nun mantar yememiş hali gibiyim biraz. çekindim?

tutan kisinin herkul olmasina gerek yok. ogrenen kisi pedallara henuz asina degilken (~5 dakika) ilk itmeyi saglamasi onemli. ogrenenler genellikle durma anindan ilk harekete kadar olan surede denge ihtiyaci duyuyorlar. o asamada dengeli bir el atmak yeter de artar bile. zaten dedigim gibi bir 5-10 dakikalik mesaiden bahsediyoruz hepi topu :) guveniyorum ben, cok hizli olacak bu surec.

ssg dun gece x'e 5 yerine 3 vermistir.

more spesific?

(bkz: x'e 5 vermek)

sözlüğün adaletli olma gibi bir iddiasını duymadım ben. haklısınız ama yapacak bir şey de yok gibi.

şimdi bazen adaletsizlik oluyor elbet. lakin şöyle de bir durum var.

hani lost başlığına yazılmış şeyi bir daha yazsanız belki bir şey olmaz. ama zaten hepi topu başlığın 15. entry'i girmişsiniz abdülkadir kayalı başlığına. daha önce yazılan da aynı gün yazılmış ve belki scroll yapmaya bile gerek kalmadan, aynı ekranda görebileceğiniz kadar yakın bir entry (9. sırada, 6 sıra üstte). hani daha önceki günlerde yazılmış da "bugünün entryleri"ne bakarken gözden kaçmış olsa neyse. bugünün entry'lerinde rahatça yazılmış olabileceğini görebileceğiniz mesafede dururken yeniden yazmışsınız. hem de böyle şeylere en dikkat etmeniz gereken dönemde.

youtube başlığına da böyle jenerik bir şey yazmışsınız ki o kadar bariz yani daha önce yazılmış olabileceği. yani lost başlığına "bir dizidir" yazmak gibi bir şey olmuş.

moderatörler böyle şeylere dikkat etmenizi istiyorlar.

eger daha once yazilmis entry siz entrynizi girdiginiz tarihte gorunur halde degilse (yani onu yazan da o sirada caylaksa mesela) o zaman manasiz olmus demektir caylakliginiz. eger siz yazarken o entry gorunur vaziyette idiyse o zaman da gayet yerindedir -cunku daha once yazilmis entryleri okumamak en buyuk gunahlardan biridir moderasyon gozunde.
alakali olabilir: (bkz: daha önce yazılmış zaten bu/#11898918)

bu arada sozluk yonetiminin bu gibi hususlarda adaletli olmak gibi bir iddiasi elbette var ve olmak zorunda.

elbette uyelik aidati yatirmaniz gerekli.online yatirmadiysaniz eger kredi kartiyla falan yakinlarda gelecek uyelik zarfi icinden odeme detaylari cikar, o zaman yatirirsiniz.

ayrica uyesi oldugunuz alt grubun turkiye temsilcileri (turkish chapter diye gecer) vardir muhtemelen, onlarla da irtibata gecin derim. daha dogrusu irtibata gecin ki hic degilse uyelikten yeterli verimi alabilin.

okulunuzun ieee öğrenci klubü (student branch)kesin vardır. yanılmıyorsam toplu üyeliklerde ücretler düşüyordu ayrıca ieee konferansları, seminerlerinden daha etkin yararlanırsınız.

pasaportlar degisecek yakinda. gerci yilan hikayesine dondu ama en azindan abd -yanlis hatirlamiyorsam- 2010'dan itibaren yeni nesil guvenlik onlemlerini icermeyen (iata standartlarina uymayan) pasaportlari kabul etmeyecek. dolayisiyla bu tarihten once yeni türk pasaportları tedavule cikmali.

gerci yenileme islemi eski pasaportun gecerlilik suresi ile nasil bir baglantida olacak bilmiyorum ama bu arada uzatmayip yenilerini beklemek mantikli olur.

toplamda 5 yılı geçemiyor. yani sen şimdi gidip 3 yıl daha ekletirsin en fazla.

çipli pasaportlara geçince elimizdeki 10 yıllık amerika vizeleri ne olacak acaba. Bilen var mı.

vizeye birşey olmaz. yeni pasaportu kullanırsınız, eski pasaportunuzun boş sayfaları iptal edilir ve bu pasaport yenisine zımbalanır, ek yapılır, vs. (sanırım)

ekletme diye bir şey yok.

1 nisan 2009da iki yıllık pasaportunu uzattığında 31 mart 2011e kadar uzar.
2 nisan 2009da gidip üç yıllık daha uzatıcam dersen 1 nisan 2012ye uzar, ekleme yapılmaz.

@plainwalker: ekleme yapılıyor. daha birkaç hafta önce uzattım bizzat bu şekilde.
o günün tarihinden 5 yıl sonrasına kadar uzatılabiliyor en fazla bir tek o var.