orda sınava giriş bilgilerim diye bir sekme oluyor. onu tıklıyorsunuz. orda sınava giriş belgesi formu çıkıyo. onu print edip o formla sınava giriyorsunuz. o formda sınava girceğiniz okul, adresi, sınıf no sıra no falan yazar.

sen şifrenle giriş yap görürsün zaten. orda sınavlar seçeneği var öss yi seçiyosun. sonra senin bilgilerin vs çıkıyo yani. kolay iş sıkma canını

soğan hangisi?
elma yazan kutunun üstündeki nesnenin ve çekmece kulbunun gölgesi ile fincan tabağının gölgesi farklı yerlere düşüyo gibi sanki
bu bardak da hiç olmamış yani
öbürü içön bir şey diyemicem pek anlamadım ztn

fincanin tabagi ayri duzlemde takiliyo sanki.

ayrica necefli masrapada da dik durma sorunu var gibi.

soğan ikinci sürahili resimde

ilk gördüğüm, iki resimde de resmin sol tarafında aşağıya doğru bir eğim var. hele ki şu kahveli resimde kutu gibi şey bildiğin yokuş aşağı duruyor. diğer resimde ise sürahinin ağız kısmında bir orantısızlık var. sürahinin ağız bölümünde kolay dökülsün diye bir dar vadi oluşturulmuş, bizim gördüğümüz açıdan tamam ama tam paralel kısmındaki (yani sürahinin diğer tarafında) paraleliyle aynı oranda ayarlanamamış

birinci resim:
kutu, bardağa göre çok eğik duruyor.
bardağın kulpunun perspektifi çok yanlış.
neiranın dediği gibi kutunun, kulpların ve bardağın gölgesi hepsi farklı bir yere düşüyor.
kutunun üstündeki şeyin ne olduğu hiç anlaşılmıyor.
kaşık bardağa göre çok çok büyük olmuş.
bardağın tabağı yamuk.
masanın üstündekiler kahve çekirdeği ise eğer; bardak, kaşık, kahve arasında çok saçma bi büyüklük orantısı var.

ikinci reim:
sürahinin sağ tarafı ile sol tarafı birbirine eşit değil.
kavanoz gibi şey eğri duruyor.

eğer sınavlara hazırlanıyorsan, öncelikle fincan sürahi vs olmamış elipslere bakarsan anlayacaksın. ilk resimde o dolap sol taraftan aşağı düşecek gibi görünüyor. 2. resimde de eger kağıdın tamamına bakıyorsak kompozisyon çok sıkışık, aşağıda değil de üstte daha çok boşluk bıraksan daha iyi görünecek.
bana sorarsan sırayla yoğunlaşman gereken konular
-komposizyon: bol bol tablo fotograf vs incele, eline içi boş bir cerceve al ve önündeki objelere onun içinden bak, hangi yerleşim daha iyi?
- perspektif: hem iyi gözlem yapman hem de elini rahatlatman gerek, önüne basit bir boru, şişe vs aşağıdan yukarıdan vs bakıp defalarca çiz. kagıt üzerinde daireler elipsler calış.
-ışık-gölge.
-doku.

bence gölgelerin baya gelişmiş. ilk resimdeki düzlem hatası dışında baya iyi. bazen çizilen şeyler biraz yamuk olduğu için ne kadar gerçekçi çizersen çiz yanlış çizilmiş gibi durur, soğanda bu olmuş galiba :) gölgeler tek tek iyi gibi ama resmin genel olarak gölge-ışık değerini iyi bulman lazım ki bütünlük olsun.

düzeltmeler yapacağım olduğunca. ama o kahve kutusu cidden yamuk duruyo fincan tabağı daha hatalı gibi.

tek taraflı dediğinize göre duygularınızın pek farkında değil, dolayısıyla daha sıradan bi hava vermek için paketsiz verin öyle geçerken almış, cepten çıkarıp vermiş gibi. ben olsam öyle yapardım.

Duygularımın farkında büyük ihtimalle. Oyuncak fazla küçük bir şey değil o yüzden ben de pakette mi versem diye düşünüyorum ama evet paket biraz abartı olur gibi.

sulu sid mi aldın bulabilidinmi bari:)

hediye öyle paketinden kendin çıkararak verilmez. hediyeyi karşı tarafa verirsin onu açmanın heyecanını ona tattırırsın;)

Doğru. Ama dediğim gibi çok basit bir şey öyle heyecana gerek yok. Nasıl karşılayacak çok merak ediyorum gerçi. Sulu sid nedir bilmiyorum ama tiviti aldım tatlı bir şey.

Ya yemişim nasılını nedenini gidip vereceğim ulan, suç mu işliyoruz sanki.

erkek için saat, kalem. kadın için parfüm. i am sexist and i know it. dup dup dup tıs

bu kadar yabancı olduğunuz birine hediye almak zorunda değilsiniz. sanırım doğum günü kutlaması gibi bir şey olacak ve siz de eliniz boş gitmek istemiyorsunuz.

sizi tanıştıran kişi/lerden biraz tüyo alabilirseniz işiniz kolaylaşabilir.

iki demet (bir demeti çok az oluyor da) nergis çiçeği alıp gidebilirsiniz. hem çok güzel kokar, özel bir anlam yüklenmez, hem de eliniz boş gitmemiş olursunuz.

"fırat" pek çok kadın tarafından da beğenilen bir karakter; fırat albümü hediye edebilirsiniz. fanatiği değilse büyük ihtimalle evinde yoktur. okuması keyiflidir.

bu arada "bayan" değil, "kadın"! lütfen; birazcık daha özen gösterin.

parfüm riskli bir hediye bence. herkesin koku zevki farklı hele burnu bide benimki gibi seçiciyse hayatta beğendiremezsin.

çiçek ya da bi ihsan oktay anar kitabı.

@balik kraker, şu an iş arkadaşım olan 3-4 kız, hepsi lisans mezunu, kültürlü insanlar, kendileri için de başkaları için de bayan diyorlar sürekli. onları da uyarmalı mıyım "bayan değil kadın" diye. algılarınızı çarpıştırmak istiyorum.

Neden bayan değil kadın ben onu anlamadım?

tanımadığım kisiye nezaketen bir hediye almam gerekiyorsaydı eğer, hediyelik esya dükkanından kedi biblosu alırdım.

@mcscream www.bayandegilkadin.com

bayan bir hitap sözcüğüdür. o nedenle bir cinsiyete mensup insanlardan bahsedilirken kullanılmaz. kadın cinsiyetine mensup kişilerle konuşurken hitap sözcüğü olarak yani Bayan X şeklinde kullanılır.

ayrıca yeni tanıştığınız birine maddi değeri yüksek bir hediye alınmaz. Zevkini bilmediğiniz için risklidir. küçük ama sevimli kitap ayraçları, bir mağazadan edinilecek makul miktarda hediye çeki gibi şeyler daha makbul olacaktır.

ayrıca görgü kuralları dahilinde yakınınız olmayan bir kişiye parfüm hediye etmek o kişiye "kokuyorsun." demek anlamına geleceğinden ayıptır. parfüm sadece hangi kokuyu kullandığını bildiğiniz anneniz, eşiniz, kız kardeşiniz gibi kişilere hediye edilmelidir.

www.radikal.com.tr bunu hatırlattı bana.

her konusmada dunyanın bı sorununa mı care buluyorsun nedir.

ortama yeni oldugunuz icin bos geliyordur. ortada bir gecmis olunca o espriler cok farkli bir baglama giriyor. yani genelde bana oyle oluyor. sonra bir bakmisim daha bos muhabbetleri, esprileri ben de yapiyorum.

veya cok klas bir insansiniz, bos insanlarin ortamlarina giriyorsunuz. daha klas ortamlara giriniz.

henüz yeni girdiğin için olur o ortama. yoksa samimi panpalarında en saçma muhabbetlere bile yarıla yarıla gülüyorsundur deyil mi?

@bryan fury: dünyanın bir sorununa çare bulmak değil maksat. ben daha çok dinleyici konumunda oluyorum.
@natnan:biraz katılıyorum söylediklerinize. zaten çok sosyal ortamım yok.işyerinde bile yalnızım. belkide yalnızlıktan kaynaklanıyordur ama sanmam.ben kendi içimde kalabalığım. bazen ortam seçme şansı olmuyor insanın yeni başlayan okulda aynı dersleri aldığımız bir grup insan oluveriyor örneğin. yada başladığım bir kursta.
mesela resim kursuna gidiyorum onların yanında daha çok eğlenıyorum benden yaşça epey küçükler liseliler sanırım bi geçmişe dönüklülük var bende o yılların özlemi olabilir bilmıyorum.
geçen hafta ders çıkışı arkadaşın biri yan taraftakı kızın espirisini duydu. kıza çok saçma geldi. ama bana çok komık geldi ve yarıla yarıla güldüğüm oldu:) yol boyunca onlara o espiriyi yaptım sadece kendim güldüm yeter dediler ama nafile:D
ama bişey eksik yada espiri anlayışlarımız farklı bilemedim yaa:S

bana bişeyler katabilecek, öğretebilecek bilim,sanat,felsefe kısacası bilgi sahibi olabileceğim,sorgulayabileceğim, her konuda konuşabileceğim, sıkılmadan dinleyebileceğim ortam yada arkadaşlar arıyorum

biraz hayatı hafife al dostum ya.

öyle istediğin gibi bir ortam zor maalesef, çünkü insanların içlerindeki kibir çeşitli konulardaki bilgi vermeyi kolaylaştırsa da almayı imkansız hale getiriyor.

ben de öyle bir ortam isterim şahsen ama malum bu konu kızlarla konuşulmuyor genelde, hemcinslerimle de adamakıllı olmuyor bu muhabbetler, ama sana tavsiyem bazı derneklere falan katılabilirsin ki ben yakın bir zamanda böyle birşey yapmayı düşünüyorum

kibir kötü bişey arkadaşım, cool olmak bişey kazandırmaz sana orda.

ay ben de öyleyim ama çıktın mı da giresi gelmiyo insanın
arkadaş edin :P

soru?

ilaç kullanıp beyninin sulanmasına izin verme döverim

tipik bir depresyon vakası ile karşı karşıya olabilirsin (:

ama dışarda çok güzel bir hayat var. benim elimde olsa eve hiç girmem dışarda yatarım:d

Xanax. Ama yutma, çiğne.

xanax'da öyle her önüne gelene verilir zaten... lustral al. her doktor yazıyor :))

arcallion u oku bi sözlükten

ya manyak mısınız ne ilaç kakalıyosunuz elin yavrucuuuna
çocum sen de git arkadaşlarınla çık gez aa

en basitinden dışarı çıkmak için, saçma bir şeyler için bile olsa markete/bakkala çıkmayı deneyebilirsin. en azından hava değişikliği olur, dışarıda bulunduğun zaman içinde evde bulunduğun halden kötü bir ruh hali içinde olmayacağın kesin, iyi gelir.

"öğrenciyim okul var yoklama yok diye gitmiyorum." her zaman okula gidilmez zaten... çoğu zaman gidilmesi lazım, derslere girmesen bile sosyal ortamlar olasıdır. sınıftakiler kesmiyor diyorsan kantinde tanışırsın, bir üniversite kulübünün düzenlediği aktivite vardır ona katılırsın orada tanışırsın miletle. tanışamasan da iyi vakit geçer. ohoo okula niye gitmiyorsun ki be arkadaşım. derslerine gir arta kalan zaman da, bir sürü şey yaparsın okulda kulüplerin işlerini takip et. oh mis! :) git okula sen. evde pineklemek yerine bir sürü imkanın var okulda.

oylede haklsınız da hiç birşey yapmıyorm ya :p

koşuya başla ;)

bulamazsan da ördürebilirsin.

bu tozluğa bayıldım bencede al bırıne ördür:) çok güzelmiş bi tanede ben istiom:)

komik...

dediğiniz gibi düşünseler sevmezler.
demek ki böyle düşünmüyorlar.

türkiye'deki izleyici tip komedisi seviyor.
alternatif yok.

absürd komedi bu aralar baya prim yapıyor ondan..

orçun karakteri gaffurun aynısı olmuş yinede komik, içerik güzel

eleştirilerinin bir kısmına katılıyorum fakat ''karakteri olmayan'' kısmı bence doğru değil. ben mesela sadece açılay ve çağatay koçtuğ karakterleri için izliyorum diziyi. internetten izlediğim için de onların olmadığı bazı sahneleri atlıyorum, böylelikle 2 saatlik dizi 1 saat civarlarına düşmüş oluyor. mesela olgun şimşek ve irem sak'lı sahneleri banko atlıyorum.

bunun dışında şu son zombili bölümdeki çoğu sahne bence o bayılarak izlediğimiz amerikan komedilerine taş çıkartır. gülse birsel avrupa yakası'ndaki ritmini yakalarsa gayet keyifli bölümler izleriz diye tahmin ediyorum. en azından şu son bölüm bana bu umudu verdi.

kendini tekrarlayan aynı tip espriler yapılan ve cok cıvık olmayan sahneler benim hoşuma gidiyor.
insanın arada gülmeye de ihtiyacı var. ne kadar kötü bir şey olsa da farketmez bence.
not: ben çok gülüyorum yukarıdaki sahneler haricinde

böyle konularda sözüne çok güvendiğin, kendinden büyük, görmüş geçirmiş, gözünde babacan bir adama gidip derdini anlat onun söledikleri sana ilaç gibi gelecek.

ben yaptım ordan biliyorum eş dost anne baba tarafından söylenen sözler etkisiz oluyor.

zamana bırakacaksın üsdat malesef yok çaresi bunun geçiyor zamanla başkalarıda çıkar karşına daha iyisi emin ol çıkmaz deme ilaki çıkıyor. benım 6 yıllık ilişkim vardı evlenecektik bir sabah evini aradım yurtdışına gitmişti :D seninki en azından söylemiş hehehe şimdi evliyim ve çok mutluyum boş ver falan demicem iyice çek acını sindir sonra en derine göm ve orada kalsın

Şu an için herhangi birşey sana hiçbir anlam ifade etmese de;

daha çok seveceğin biri en az bir kere karşına çıkacak.

" Aşk bir keredir. " büyük bi' yanılsama

@hier kommt die sonne +1

herhalde yanlış yazdınız. bu kadar olay 1 gün içinde olamaz.

bana yaşınız küçük ve olayları fazla abartıyorsunuz gibi geldi. hayatta her şey sevgili demek değildir. bu günler gelip geçecek. okulunuzla, işinizle ilgilenin. evden dışarı çıkın, bir hobi edinmeye çalışın, spor yapın, hiç olmadı bol bol yürüyüş yapın.

bunlar fayda etmezse acil bir psikologla görüşün.

eğer işde bu dediğin insansa,bırakmayacaksın kardeşim bırakmayacaksın.

ayrılma endişesi birkaç gün önceden vardı ve doktora gitmiştim ilaç vermişti. böyle ani karar vereceğinden endişeliydim. olaydan sonra da konuşabildiğim herkesle konuştum.
kendime çok dedim o sözleri. hayat devam ediyor. kimse mükemmel değil, ondan iyisi de var dünyada benden iyisi de var. ama şu durumda söz geçiremiyor insan kendisine.
zamana bırakmak da o kadar zor geliyor ki. uyusam hiç uyanmasam diyorum. lanet ediyorum tanıştığım güne... keşke mal mal otursaydım evimde diyorum.

yaşım gelmiş 30a. daha önce de ilişkilerim oldu ama hiç böyle olmadı. buna benzer durumlar olduğunda duygularımı kenara koyup işim gücümle ilgilenebiliyordum. bu sefer olmuyor ama. yapacak bir sürü de işim var ama yapamıyorum...

başka şehre ne kadarlığına, ne sebepten gidiyor, ne kadar uzağa gidiyor bilmiyorum ama, karşı tarafın uzak mesafe ilişkisine neden yanaşmadığını anlamadım.

madem hiç bir sorununuz yokmuş, denemeye değerdi bence.

işte onu ben de anlamıyorum. ben de gelirdim yanına. hiç sorun değil benim için taşınmak. istemiyor, gelme diyor. eminim ki hayatında başka birisi falan da yok. bu ihtimal devre dışı zaten...

baska sehire gidiyor diye kimse kimseden ayrılmaz. bu kadar saf olduğunuza yanın bence. baskasını bulmus hatun.

yani o ihtimal devre dışı demişsin var mı elinde kanıt nereden biliyorsun olmadığını olamayacağını.

biliyorum olmadığını. bugüne kadarki ilişkimizi düşününce %100 eminim. başkası olsa yine iyiydi. küfür eder kızar üzülmezdim böyle. ona da dedim böyle şeyler olup ayrılalım desen bu kadar üzülmezdim diye. asıl sorun benim bu duruma nasıl dayanacağım ve ne yapacağım? çok kesin dille gelme fala diye ısrar etse de ilerleyen zamanda yanına gitsem mi diye düşünmeden edemiyorum. en azından ziyaret amaçlı.

bence gitme boş ver onurlu ol biraz. bak gururlu değil onurlu ol diyorum seni istemiyorsa siktir et. biraz bekle geçer zamanla geçiyor.

hacı seven insan dünyanın öbür ucunada gitse sizi bırakmaz. bence sizi sevmıyor. ayrıca nedensız ayrldık deme sana söylemedği yada söylemek istemediği mutlaka bir nedeni var.. belkide başka bi sevgilisi var.. unut onu dunyada kızmı yok sana

severek ayrılmamışsınız. kız seni terk etmiş. bu sana daha da koyacak ama önce bunu kabul et bence.

tadını cıkar bu acının.. inan herkes yaşayamıyor.

aşk acısı guzeldir. tadını çıkarın.

senden ayrılan bir insan peşinden bu çba ne arkadaşım.
keyfine bakmaya çalış onu üşünme de ne yaparsan yap.
gez dolaş alemlere kayna,
ama unutamam falan diye laf yapma.
emin ol unutacaksın emin ol geçecek
başka da yolu yok zaten.
denedim olmadı ne yapayım la mantığında düşün.
olayı hayatının merkezine koyma,
kendini hırpaladığınla kalırsın.

sorunsuz, sebepsiz ayrıldık ona üzülüyorum, biri olsa küfrederdim daha iyiydi diyorsunuz ama sizinki de çok normal değil kabul edin,
bence sevgilinizde bir sorun var, başka şehre gidiyorum diye ilişkiyi kestirip atmak da neyin nesi?
dünyanın öbür ucuna da gitse birisi sevdiğini terkedemez, gelmesini ister, yürütmeye çalışır, yürümezse ayrılır o ayrı ama enazından dener. sevgilinizin sevgisinden şüphe duyun bence. bu taşınmayı bahane ediyor gibi geldi bana.

geçer. ama deler de geçer.

İnan kariyernette yazdığın önyazıların hiçbir önemi yok, başvurularını kariyer net üzerinden değl firmaların kendi sayfaları üzerinden yap, İklarına mail at çok daha etkili olur.

Burda ingilizce örnekler var her alan için, www.bestsampleresume.com

Bir de kapak yazısı işe özel yazılır. Saydığınız şu özellik aha da bende var şu yok ama onun yerine bu var o yüzden benden süperini bulamazsınız gibi.

kariyerden kimse kimseyi aramıyor. orda iş bulabilmek mucize

bir çok kişiye mantıklı gelmediği için başlıkta o enrtyler var.
ama anadolu da özellikle çokça yerde vuku buluyor.

ilk reglde çocuk korkabilir. şoka girebilir. o yüzden tokat etkilidir.

Ayrıca bkz: damak çekmek

Bir de heralde reglin ayıp ve gizlenmesi gereken bir şey olduğunun bilince yerleştirilmesi gibi bir durumdan sanirim

korkmasın diyede olsa saçma, türkçe izahati var her olayın.

kadın oldugu için utanması gerekir oyüzden yüzü kızartılır. maalesef ki mantık budur.

böyle birşey mi var? allah belasını versin artık ne diyim

vay arkadaş, zaten bir korkuyo insan ilk regl olduğunda, bi de tokat atsınlar iyce şey olsun kızcağız. ilk defa duydum bu arada.

tenrengi+1
maalesef olay bu. Annem de bana bunun açıklamasını yapmıştı, sonra eğer tokat atılırsa kolay geçer diye bir safsata var demişti. Ben de "at o zaman" demiştim. Annem sadece yanağıma okşarcasına elini dokundurmuştu - sonuç, bütün ergenliğim regl sancısıyla geçti. Şimdiki aklımla "keşke annem şöyle bir koysaymış" diyorum.

Şaka tabi - lütfen ciddiye almayın. Ben kızlarıma parti verecem!

9 gibi açılıyor randevu, 8:30 - 9:30 arası sürekli kontrol et.

8e çeyrek kala 20 kala denedim yine dolu yine dolu

telefon açıp durumu izah et, eğer iyi niyetli bir memura denk gelirsen "sen gel, araya sıkıştırırız" diyorlar.

aynı gün öğleden sonra pasaport başvurusunda bulunmak için sabah telefon açtım, adam yoğunluk var ama yardımcı oluruz dedi, gittim ve gördüm ki yarım saatte bir kişi alıyorlar. onun da işi 10 dakikada bitiyor parmak izi derdi yoksa.

yıldız sarayının bahçesi içerisindeki kütüphane, ücretsiz bilgisayar ve internet de var...

taksim, istiklal cad. mangonun karşı sokağına girince sokak bitiminde karşınıza çıkan birinci kattaki orhan veli şiir evi. eski mobilyalı, yüksek tavanlı, kedili, bikaç saat oturulup kitap okunabilecek, orhan veli kitapları ve bilimum edebiyat dergileriyle dolu sıcak bir mekan. çok fazla masa olmadığından kalabalık da olamıyor. fiyatları da uygun. www.eksisozluk.com
harita: www.orhanveli.net

ulaşımı zor olsa da, www.agakapisi.net manzarası şahanedir, sakin bir yerdi en son.
beyazıt devlet kütüphanesi de otantik bir yer www.beyazitkutup.gov.tr

ancak amacın keyifli bir manzara mı, mistik bir ortam mı?

yıldız sarayı nerde arkadaşlar? tarif edebilicek olanınız varmı banada lazım öyle bir yer.

yok hacı manzara falan umrumda değil. gidip saatlerce ders çalışıp kitap okuyabileceğim kimsenin bir şey demeyeceği sessiz bir yer olsun işte.

tr.ircica.org

google mapsle şey edemedim, adreste her türlü bilgi var..

ağa kapısında haftasonu gürültüden durulmuyor artık, hem o loşlukta kitap falan da okunmaz ki.

ağa kapısı sakin alternatif olmaktan çıkmış evet.
Millet manzarayı gören masada oturmak için köşe kapmaca oynuyordu geçen ay gittiğimde.

kabataş fındıklı'daki kahve dünyası da haftaiçi sakin saatlerde tercih edilebilir. kimse neden oturuyorsun sen demiyor.

klasik hediye türünden, ama bence çok sevimli bir hediye. sevgilin içindeki çocuğu öldürmediyse çok beğenecektir bunu. hediyenin çocuğu yaşlısı olmaz
(bkz: hediyenin büyüğü küçüğü olmaz) (:

sevgilin kız mı? erkek mi?
+ mudo concept te benzerlerini görmüştüm yakın zamanda

Zamanında bende çok aramıştım. Bu görseldeki kadar kalitelisini bulamamıştım. İstiklal caddesinde Galatasaray Lisesi'nin hemen sol sokağında ufak bir dükkan var. Bilhassa lunaparklı maketler (dönen atlıkarıncılar vs.) orada çok kaliteli. Ancak hem ebat olarak büyük hemde yaklaşık 800TL civarında. Bu görseldekinin bir düşük modeli ise İstiklal'deki hediyelikçilerde 25TL civarına bulunmakta.

evet mudo concept'de her sene bir iki karusel oyuncağı olur. oraya bakabilirsin. ama ışıklı değil sanırım. atlas pasajındaki hediyelik eşyacıda da vardır belki.

valla bilemedim. benim sevgilime alsam bunu hediye diye gözüme sokar. aslında ben de kızmam niye öyle yaptın diye. bize göre değil. tamamen kızın nasıl bir tip olduğuyla alakalı.

elestirman peki hediye diye ne alsan gözüne sokmazdı ???

benim durum kedi köpek severken çok fena. belki havadandır? su da atar elektriği.

ingilizcen varsa işe yarayabilir belki.

www.static-sol.com?

ayakkabılar için bir aparat var topukluk diye. ben uzun süre kullanmıştım etkilidir ayrıca.
www.nor.com.tr

antistatik bilezik?

karı kürü biraz kürekle:D sonra cıbıldak ayaklarını torpağa sohasen bişiciin galmiyir:)

statik elektrik (vücudunda yük birikmesi) fizyolojinden çok giydiklerinle, özellikle ayakkabınla ilgili. kauçuk tabanlı, iyi yalıtkan olan ayakkabılarda bu oluyor. bir de yürürken giysilerin kendi kendine sürtündüğünde, atıyrum yün kazağına sentetik yapılı montun sürtündükçe kazağında pozitif, montunda negatif yükler birikecektir.

eğer yalınayak yürüyor olsaydın vücudun her zaman nötr yükte kalmaya devam edecekti.

öncelikle başka bir ayakkabı dene.

ikincisi de bir yerlere parmak ucunla değil de bir anda avuç içinle geniş bir yüzey kullanarak temas etmeye çalış. yükler sivri yerlerden püskürmeye daha meyillidir. temas yüzeyini arttırıp birim yüzeyden geçen akımı düşüreceğin için canın da yanmaz.

arada bir toprakla bağlantısı olan metalleri avuçlayıp boşalt kendini. yünlü giyme. ayakkabıları değiştir özetle.

Elektronik firmasındayım,tam mühendiz olmasamda sayılırm.
Atmanızın en güzel yöntemi çıplakla ayakla betonda dahi olsa dolaşın antitatik bileklik taksakta bizim üzerimizde çok daha fazlası birikiyor.Ben böyle rahatlıyorum.

balık yağı uzun soluklu bir şey öyle bir kaç defa kullanınca sihirli bir etki beklememek gerek.. üstüne gitmeye çalış sürekli unutkanım unutkanım dersen bilincinin unutkanlığa meyil olur ayrıca bir kere düzeni zaman kaybı olarak görüp nasıl olsa arkamdan birileri benim dağınıklığımı toparlar diyerek bunu yaşam felsefesi haline getirmenin kökeninde yatan neden ile ders çalışırken yaşadığın aşırı unutkanlık birbiri ile ilişkilidir kim bilir..

birde üşenip sıkılmazsan şu kitabı okumanı tavsiye ederim belki "benim düzenim dağınıklıktır" inancını kırmana yardımcı olabilir:

www.kitapyurdu.com

sağolasınız, benim sorunm tam anlamıyla unutkanlık değil, çünki biliyorumki zihnimi toparlayıp kendimi verebilsem unutkanlık diye bir problemde kalmayacak, zihnim dağınık + odam dağınık bütün evi ben toplamak zorunda olduğum için dolayısyla evde dağınık.
joehigashi maselef arkamdan kimse toplamıyor:d

hayatta herşey zıtlıklardan ibarettir, güzel, çirkin, iyi, kötü, dağınık düzenli.. bende dağınığım illa düzenli olmak şartmı:) şu zihnimi toparlayıp düzenli derslerimi çalışıp okuyabilsem yeterdi bana .. :S

pasolini - the gospel according to st. matthew

isa'nın çilesini izlemiştim. epey bi çileli.

sonuna kadar okudum madem kafanızda bitirdiniz direk gidin bitirin.

Acıdan ilk kurtulma adımı bu bence bitirin ne olacaksa olsun sonrasında tek çözüm zaman malesef.

haydi sık dişini. ne yapman gerektiğini biliyorsun zaten.. 1 haftan kalmış. şimdi kalkıp attığın adımlar için ilerde kendine teşekkür edeceksin. bundan 1.5 yıl sonra o kişi hakkında ne düşüneceğini bile bilmiyorsun. hepten unutmuş bile olabilirsin. yani şimdi atalete düşmenin kimseye bir faydası yok. yapman gereken işleri hallet şimdi :)

kimse aşk acısından ölmüyor merak etme (yada ben ölen hiç görmedim) kararı alabilmen bile zaten birşeyleri aştığını gösterir.ne kadar seversen sev öncelik kendi hayatın olmalı.acını çek tabiki zaten kimse buna engel olamaz ama zaten acılarını gittiğin yere de götürüyorsun ister istemez o yuzden en azından elindeki fırsatları değerlendir ileride pişman olmamak adına.1,5 yıldan bahsediyorsun benm de ilişkim tam 6 sene sürmüştü ve çok kötü bir şekilde bitmişti.bundan sora nefes alamam ölürüm zart zurt yapiodum ama insan o acıyla o kadar olgunlaşıyor ki bunu zamanla hissedeceksin bünyende.ölmedim e baya ni süründüm ama şimdi başkasıyla evliyim.neymiş yani herşey değişirmiş acılar zamanla gidiverirmiş.sakın fırsatlarını geri tepme

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

@basond, kafamda bitirdiğim bir şey yok aslında. Hala çok seviyorum kendisini ama bitirmeye mecbur hissederek ona göre adımlar atmaya çalışıyorum sanırım.

@miii, yıllar sonra da hakkında kötü bir şey düşünmeyeceğime eminim ama çok haklısın bir an önce geleceğime yönelik adımları atmam gerek. Bunu bilmeme rağmen harekete geçememem beni daha da bitiriyor zaten.

Ulan ne menem bir şeymiş aşk acısı anasını satayım!

Aşk acısı geçmez. Unutmak diye bir şey yok. Tek ilacı zaman derler ama zaman sadece o acıyla beraber de yaşanabileceğini öğretir insana. Boş ver unutmaya falan çalışma. İlla ki ilk zamanlar acıycak kalbin. Ama bir süre sonra gülümseyerek hatırladığın bir geçmişin parçası yapabilirsen O'nu işte o zaman tamamsın.

çok uzak değil bu yaşadıkların benim için. kararsızlık dönemi aslında bu. olmazsa ne yaparımın içini yemesi. ayrılsan bunlardan tamamen kurtulursun diyemiyorum. ama ayrılınca bu anki halin hafifliyor, en azından endişe açısından. hala kurtulmuş değilim ama yaşıyorum. şahsen ne yaptığımı söyleyim sana;

ilk olarak ne olursa olsun, istersen çok kötü ol, yine de git o başvurularını yap. belki de seni o durumdan çıkaracak olan başka bir yere gitmektir. ben yurtdışı gezimin iki hafta öncesinde ayrıldım, çoğu şey hazır olmasına rağmen son anda vazgeçiyordum ki, bir anda bir sene sonra bundan çok pişman olacağım geldi. gerçekten de gidip döndüğümde sanki aylar önce yaşanmış gibiydi her şey ama sadece 2 hafta yurtdışındaydım. çünkü başka bir yerde zaman kavramı kayboluyor neredeyse.

üzülmene, acı çekmene sebep, ona olan sevginse, karşılıksız sevmeye, hiç ama hiçbir şey beklememe konumuna geçmeye çalış. kolay değil. olanları inkar edebilirsin, olamaz, olmamalı diye türk filmi moduna girebilirsin. dünyanın en mantıklı insanı da olsan bu dönemlerden geçiyor her insan. etrafındakilerin (arkadaşın olmasa da gözlemlediklerinin diyim ben) sevgililik ya da sevgiyi küçülten tanım ve davranışlarını boşver - çoğu kişi böyle çünkü-. ne gerek var bu kadar üzülmeye demekle olmuyor, üzülüyor insan, hem de çok.

burada biraz bencil olmak lazım ama. evet üzülüyorsun, hala seviyorsun, ama kendini de sevdiğini unutma bence. Ben yapmayı sevdiğim şeyleri abartmıştım, doctor who izlemeyi seviyorum diye bokunu çıkardım izlemenin mesela.

sorsan üstesinden geldin mi diye, hala kimseye karşı bişe hissedemiyorum, hala bir sürpriz yapsa da gelse diyorum ama gelse benim (pis bişe ama gurur nedeniyle) dönüp bakmayacağımı bildiğimden gelmese daha iyi olur diyorum. böyle kendi kendime gelin güvey oluyorum. farkettim de ben baya yemişim kafayı, bilemedim şimdi beni dinlesen mi :/

not: benim de hobi mobi, doktorla uğraşacak halim yoktu. anca bu kadar oldu :/

@pokerface, aşkla ilgili hiçbir sorunumuz yok aslında. Duygular tamamen karşılıklı. Öyle olmasaydı zaten belki gurur yapıp ben de aşkımı kalbime gömüp acımı çekmek için bir kenara çekilirdim. Yalnız, bu süre zarfında aşkta guru olmadığını çok iyi anladım ben. O kadar dengesiz davranmaya başladım ki, şu yaptıklarımı en yakın arkadaşım yapsa omuzlarından sarsıp "kendine gel, manyak mısın?" falan derdim herhalde.

Yurt dışı konusunda sana katılıyorum, o yüzden bu başvuruları bir an önce yetiştirmem gerek. Zaten ya yetiştiremezsem diye de korkuyorum bir yandan. Dizi fikri çok güzel ama keşke benim de izlediğim şahane komik bir dizi falan olsaydı, belki işe yarardı. Benim en sevdiğim dizi Çemberimde Gül Oya mesela ve en mutlu günümde bile izleyince ağlayabiliyorum. Bu yöntem bana pek gelmez gibi sanki.

Biterse, çok uzun bir süre kimseye karşı bir şey hissedemeyeceğimi de çok iyi biliyorum. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Zaten asla "çivi çiviyi söker" mantığında bir insan olmadım hayatım boyunca.

@olkol, bu yorumuna da çok katılıyorum. Aşk acısı geçer, zaman bunun ilacıdır falan diye bir şeye inanmıyorum ben. Gerçekten sevip değer veren biri için bu mümkün değil bence. Sadece gülümseyerek hatırlayabileceğim zaman da kim bilir ne kadar uzakta...

benim yedi yıllık ilişkim bitmiş sen bunumu atlatamayacaksın.

bir saatini bile kaybetmeden yurt dışındaki okullara başvurunu yap. önünden çekildiği için teşekkür bile edeceksin ona.

sizin ilişkinizi bilmıyorum ama benm ilişkim büyük yalanlar üzerine kurulmuştu. benim saf ve iyi niyetliliğim her şeye pozitif açıdan bakma çabalarım sonucu profosyonel bir yalancının oyuncağı olmuştu bu ilişki.
öylesine seviyordumki yolda yürürken kafamı yukarı bile kaldırıp bakmıyordum gözüm başka bir erkeğin gözlerine değecek diye..
nihayetinde aldatıldım.beynimden kurşun yemiş misali bezgin yılgın, bitkin.. haykırmak istiyorum haykıramıyorum, içimden öylesine bağırıp çağırmak geliyorki yapamıyorum..haykıramayışlarım iki göğsümün arasında sıkışıp kalıp, müthiş iç sıkıntısına dönüşüyordu adeta.. elimi bağrıma götürmeme neden oluyordu nedensiz.. su bile içemiyorsunuz.. bütün yemek kokuları miğdenizi bulandırıyor..
derken psikiyatrıye gittim lustral verdi tok karına?? kibrit kutusunun yarısı kadar olmayan ufak bir ekmek parçası attım ağzıma.zor bela çiğnedim.. yutmaya çalştım.. ihanet oturmuştu miğdeme izin vermiyordu benim için faydalı olan hiçbir şeye.. yemek borusunun yarısına varmadı yutamadığım lokma.. kustum.. aç karına içtim bırkaç gun sadece..çünki biliyordumki insanın en iyi doktoru kendisidir..hiçbir ilaç beynimiz düşüncelerimiz kadar iyişleştiremez bizleri..
akşam sekizde yatağa giriyordum şişkin gözlerimi sımsıkı kapıyordum. ne kadar uyursam o kadar uzak kalırım bu sıkıntıdan.. elim kolum kalkmıyor. Allah'ım ne iğrenç bir durum.. Zavallı annem derdimin ne olduğunu bilmeden üzülüyordu halime.. gözlerinden okuyabiliyordum hüznünü.. elin oğlu için zaman zaman kırdığım annem.. bir tek o ortak oluyordu matemime.. hani o canımdan çok sevdiğim uğruna herşeyi göze aldığım, beni cnından çok seven insan nerde şimdi??
bir iki güne bana yalvardığını içeren mesajlar telefonlar yağmaya başladı.bu beni kendime getirmeye yetti..ilk kez oracıkta gördüm ne kadar zavallı bir insan olduğunu.. benm saf ve kyımsız yüreğim onu affetti..ama yalanların ardı arkası kesilmedi.. herşey çorap söküğü gibi geldi..iğrenç bir insanmış meğer..uzatmalarla bir yıl daha sürdü ilişkimiz çoğunlukla benim çabalarımla.. hergün yeni bir iğrençliğine şahid oluyordum.. sevgi dibe vurmuştu artık..güven desen zaten yoktu.. saygı ağaçlarımızın bir bir dalları kopuyordu..
şimdi yıllar süren o büyük saplantıdan, o büyük kara sevdadan kurtuldum.. en büyük sevmelerinde bitebileceğine bizzat tanık oldum..
hayatımdaki olumsuzlukların temelini dayandırdığım olgudan kurtuldum.bir kanser virüsüydü. tüm hücrelerimde o vardı.. şimdi kanseri yendim .. yeniden doğdum dünyaya.. her bitiş yeni ve daha güzel başlagıçlara gebedirya hani..şimdi daha temkinliyim.. kendimi kimsenin üzmesine izin vermiyorum..daha diri daha canlı ve daha güçlüyüm.. çünki aşk yok hayatımda..
yinede ona kızmıyorum. aksine teşekkür edıyorum.hayatımdan çıktığı için.. ondan çok şey öğrendim. bir musibet bin nasihatten iyidirya hani.. birde küfretmenin ne kadar mükemmel hissettirdiğinin duygulanımını onun sayesinde anladım.
hürriyetimi bana geri verdi..bundan daha güzel ne olabilir.biliyorum dünyada başka insanlarda var ve beni gerçekten sevebilecek insanlar.. ben sabırla o günü bekleyeceğim..


sözün özü;ihanet, sadakatsizlik yok ise bırakma sevdiğini. ama beyinde bitti ise zorlamanın manası yok. kendi yolunu çiz..hiç korkmadan. güzel günler gelicek inan..hayat devam edıyor bi şekilde gençliğinin en güzel günlerine yazık etme lütfen..hayat herşeye rağmen o kadar güzel ki.. onla olduğundan daha mutlu olacağın zamanların olucak..omuzlarından koca bir yük kalkmış olucak..

en önce şu 1 haftada bitireceğin işleri bitir, sonrasında pişman olma o işler bitince üzülürsün, rahat rahat hem de. gerisi zamana ve sana destek olacak panpalarına kalmış.

D&R 'a girip bir adet " En son yürekler ölür " kitabını al ve gittiğin yerde oku . sana en güzel tavsiyem bu olur ve unutma hayat malesef devam ediyor....

ilişkinin bitme ihtimalini düşünmek her zaman daha fazla acı vermiştir. ama kesin olarak bittiğinde 1-2 hafta içerisinde alışıyorsun ne olursa olsun.

benim aklıma ilk olarak ,selfish jean geldi.

radiohead - street spirit

living darfuru seviyorum.

daniel powter - bad day

bir klip vardı sanırım bir filmden alıntı. facebokta doğan eray koyuncunun ördü kader ağlarını adlı şarkısına koyudğu klip. kız ile çocuk en sonunda bir binanın betonu dökülürken kirişin içine giriyorlar. beton onların üzerine dökülüyor. birbirlerine sarılarak etkilendim bn şahsen.

OK Go - Needing/Getting

Manchester Orchestra'nın klipleri güzeldir.

www.youtube.com

massive attack klipleri

butterfly caught
angel
karmacoma

lady gaga klipleri kısa film tadında bence

(bkz: kült video klipler) ?

youtu.be

bunu cok seviyorum.

prodigy - smack my bitch up

mor ve otesi bisiklet
gece bana bir sarkı soyle
gece yarım
direc-t gel

www.youtube.com

beyonce if i were boy

doktora gidin.

Kafana taktığın bir şeyler var mı?
Ayrıca B12 eksikliği de olabilir. Hatta ikisi birden?

bir nörologa görünün

zihnin bişeye acaip takılı kalmış olmalı. en yakın pskoloji birimine müracaat edin bnce.. kedi ebeside güzel tavsiyelerde bulunmuş ..

simetri ve elipslere dikkat, hele ki küçük sürahi gibi objenin ağzı

çok uzmanı olduğum bi konu değil ama resimlerini takip ettiğime göre 3. boyutu daha iyi vermelisin. bu da daha çok gölge yapmak anlamına gelmiyor aslında. sadece nesnelerin ağırlığı, maddesi filan daha belirgin olabilir. mesela püskürtücünün gövdesi gayet güzel ama kapağı 2 boyutlu kalmış, birbirine tam oturmamış. gugıla pencil drawing bottles yaz ve çıkanlara bi bak. kimi iyi kimi kötü, sen değerlendirmesini yap. mesela www.paintingsilove.com
bu tip örnekleri inceleyerek de geliştirebilirsin. mesela siyahlardan korkuyorum çekiniyorum yazmıştın
www.jdhillberry.com
bu mesela bu kadar koyu olmasına rağmen ne kadar ışıklı bir resim olmuş. yani biraz daha çabayla güzel şeyler çıkacak senden :)

eğitimsiz biri olarak yorumum: güzel olmuş bence. çekicin sapındaki desenler ve ters çay bardağı sevimli, limon ve en soldaki cam tüp iyileştirilebilir.

bitmiş bir iş, belli ki çalışmayı seviyorsun, devam:)
kompozisyon her zaman önemli,kağıda yerleştirirken sence de havada kalmamış mı?
bir de çekicin perspektifine dikkat et

tamda bitmiş sayılmaz, pürkürtücünün kafasına girmedim bile.çekicin önünde anahtar vardı onada zamanım yetmedı çizmedim bende:d evet kompozisyon havada kaldı.püskürtücüden başladım çizmeye dolayısyla onun ölçüsünü yanlış alınca diğerlerinede yansıdı :)

aklında olsun çizmeye başlarken önce nesnelerin yerini bul. yani tek birinden başlamak yerine önce sayfadaki genel oranlarını oluşturman lazım. resmi ve baktığın şeyi bütün olarak görüp sora parçaları çalışman gerek. izlediğim bir belgeselde normal insanla ressam gözü arasındaki fark buydu. biri detaylara bakıyor biri bütüne ve onu oluşturan parçaların birbiriyle ilişkisine odaklanıyor vs.sen de detaylara iyi odaklanmışın ama mesela püskürtmenin arkasına çizdiğin soda şişesi önde duruyor. bence bol bol deneme çizgisi yapmaktan da kaçınma temiz iş çıkıcak diye. perspektif çizgileri çek filan, ilk çizdiğini devam ettirmişsin, hiç düzeltme yok gibi sanki. dilediğin kadar cesur çalışabilirsin bence sonuçta deneme-yanılma dönemindesin, sınavda değilsin henüz, bol bol çizip en güzelini geliştir. amma yazdım be öf. :)

yapacak bi şey yok derim konuşmam. sonra konuşacak biri olunca da konuşmamak isterim genelde mesela. böyle böyle aylar yıllar geçip gidiyor işte. mutlu muyum halimden onu bile bilmiyorum valla:)

@zunuduko bebekken hiç ağlamamışsın gibi bi izlenim uyandırdın bende :D

içerim.

düşünürüm. çünkü sanırım o kadar uyuşuk oluyorsun ki elden bir tek bu geliyor. şu anda işemem gerek mesela, kaç dakikadır hala oturuyorum. ha bir de, uyuyabilirsen uyumak da güzeldir. natürel reset.

konuşucak birilerini ara. facede bi sürü arkadaşın vardır olmadı msnde olmadı caht yap ne diim.

guzel bir sarap acar, iki kadeh doldurup kendi kendimle konusurum, en iyi muhabbet en iyi insanla yapilandir derim hep, dimi benjamin.

ruh halime göre açarım bi film ya da sevdiğim bi dizinin sevdiğim bir bölümünü onu izlerim. böyle böyle bayaa film izledik, entele çıktı adımız. halbuki bilmezler ki hepsi yalnızlıktan:)

yemek yap. sonra afiyetle ye. dışarı çıkar banka falan otururdm da şimdi kışın yapılmaz o. internet çare olmuyor. günlük yaz daha iyi. ben de aynı durumdayım bu arada. üstelik yapmam gereken zilyon tane iş var o daha kötü.

bunları düşünmek bile para otur oturdugun yerde ..antidepresan iç rahatla.

antidepresan falan içme, paran varsa git ama iyi ayrıl ardındakilerle ki özleyip döndüğünde için rahat olsun.
fırsatın varsa gez, bişey kaybetmezsin.

bi taksim istiklal yap bişeyciğin kalmaz ;)

işin şakası bence ilgi alanlarına yönel, atıyorum spor,müzik, yada bir kursa yazıl hatta halk oyunları kursu sana uygun gelebilir boş zamanlarını komple ilgi alanına yönelt. depresyon falan kalmıo. dünyayı gezmek(bkz: buda bi fikir:) paran varsa tabii..

bu kadar kolay olsa herkes giderdi, ilk ülkeden geri dönüp toprağı öpme ihtimalin de var. gitmek ama neyle - nasıl?
geçim derdi nereye gidersen git başının belası olacak.
ha kendini zaten taşıyorsun yanında, bundan asla kaçamayacağın için kendinle ve çevrenle, hayatla barışmanın yolunu bul, az paran varsa kendini ve hayatını iyileştirmeye harca, yeni bir şehir yeni bir iş, yeni bir hayat harika olabilir ama ülke ülke avarece gezebilme lüksü evliya çelebi zamanında kaldı bence.

edit: çok bunaldıysan taksim'de kahve ısmarlayabilirim akşam. :)

gitmeni siddetle tavsiye ederim, elindekilerin degerini anlaman bakimindan. yalniz dikkat et, Rio'da postu deldirme.

aynı durumda biri olarak ben de yazdan itibaren 1 yıllığına yurtdışına avrupa gönüllüsü olarak gidiyorum..
(bkz: agh)
Burada kendime bile yararım yok, bari orada hem insanlara faydalı olurum hem de tamamen uzaklaşmış olurum..aç kalıp ölücek halim de yok ya, bir şekilde yaşanıyor zaten..
gidebiliyorsanız gidin demiyorum, gitmek istiyorsanız illa bir yolunu bulursunuz zaten..

paran varsa git bence.

valla eski kız arkadaşım marmara'ya girdi geçen sene, onlar bu dönemlerde nu model falan çiziyorlardı atölyelerinde hazırlanırken. baya da yetenekli bir kızdı. marmaraya bile kastırdılar.

Ama bu soruya cevap verebilecek olanlar biz değiliz ki?! Doğru cevaplayanın güzel sanatlarda hoca veya hiç olmadı o sınavlardan geçmiş biri olması gerekir.
Kardeşim o sınavlardan geçti. İsterseniz akşam ona sorarım.

Resimde çizgi değeri denilen bir kavram var. Uzaklık yakınlık, ön arka ve senin ön veya arka plana itmek istediğin şeyleri farklı çizgi kalınlıklarıyla ifade etmen gerekiyor. Kağıt üzerine çizime lezzet katan en önemli unsur budur.

Senin çizimlerinde çizgi değerleri o manada yok, her şey aynı değerde gözüküyor.

Bununla ilgili önerebileceğim basit bir egzersiz şudur;

Al 35*50 veya 50*70 kağıdı. Elini kaldırmadan kolunla beraber düz çizgiler çiz. Fakat bu çizgilerin bazıları daha hafif, bazıları daha baskın olsun. Bu hem kalem üzerinde uyguladığın baskı konusunda seni geliştirecektir hem de çizgi değerleriyle ilgili çalışmış olacaksın.

Bunun dışında hacimlendirmeyle ilgili sıkıntıların da mevcut. Her şey aynı malzemeden yapılmış gibi. Bunun içinde çizdiğin objeleri biraz daha incele. Bazıları üzerinde ışık diğerlerinden daha farklı kırılır. Bazıları lokal olarak koyu renklidir vb...

Sordum kardeşe telefonda, bu çizim şu anda Mimar Sinan için yetersizmiş, Marmara için de genelde hayalden sordukları için belki belkiymiş. O da diyor ki geliştirmesi gereken çok şeyi var. Oranlar, tonlamalar vb

arkadaşlar cevaplarınız için çok çok teşekkür ederim bu çalışmalar henüz bitmiş çalışmalar değil.
ama ben koyuya girmekten korkuyorum sanırım.koyu yavaş yavaş gelıyor bende. marmara ve mimar sinan tabiki aklımda yok bu sene için onlar çok uçuk. benm aklımda trabzon, çanakkale, kocaeli var nü falanda çalşıyorum. ama obje daha öğretici oluyor.

hem aöf okuyorum hemde çalışıyorum hemde resim kursuna gidiyorum. dolayısyla hoca ile buluşmaya buluşsakta uzun uzadıya konuşma şansım olmuyor. bıkaç daha resim paylaşacağım bakın bakalm

yok yahu ağustosa kadar koca bir 6 ay var, bu sürede sıkı çalışırsan çok yol alırsın.
dalga geçilecek ne var ortada en azından çizimleri tamamlamışssın kendi çizgini bulmaya da çalış.
evet teknik açıdan bir çok yorum yapılabiliri, malzeme farklılığını göz ardı etmişssin, hangisi ahşap, hangisi metal hangisi cam anlamıyoruz ama genel olarak objeler iyi yerleştirilmiş diyorum ama bu arada gerçek objelerin boyutlarını ve kompozisyonu bilmediğim için de bir şey söyleyemiyorum ama bence çalışırsan olur.
objeler arsı ilişki, ön, arka ve orta, ışık ve gölge, oranlar ve kompozisyon
zaten bildiğin şeyleri tekrarlıyorum ama istiyorsan yapman gereken sadece çalışmak, kolay gelsin.
ön bir değerlendirme için en azından mart sonunu beklemelisin, zaman önemlidir.

reyals ın dedikleri çok doğru. bu tür obje desenleri çizmenin amacı boyut, doku, hacim, ışık gibi konularda pratik yapmak. çalışırken farklı kalemler kullan. mesela ölçü alırken hb kalem eskizlerden doğru çizgileri belirlerken 2b, ışık ve gölge değerleri verirken 4b vb. gibi. olabildiğince büyük kağıtlarda çalış. hacime faydası olmayan sırf boşluk doldurmaya yarayan dekoratif çizgilerden kaçın..

bunların sonucunda soruna gelince biraz daha bilinçli çalışman gerek sanki. figür desenleri çalışmalısın. hızlı desen diye birsey var. 10-15 dk da hızlı şekilde modelin genel çizgi ve ışık bilgilerini aktarmaya çalışıyorsun kağıda. sınavda zaman da önemli. bunlara dikkat etmeni tavsiye ediyorum.

göğüsteki dalgalar çok kötü. ikinci bir derece ama ilkini hiçbi güç giydiremez bana

@ ayiadam ikiside ayni gomlek (arka-on)

valla bu tip gomlekleri alip bir iki kere giyiyorsun sonra gardrobun en gunes gormeyen yerini boyluyorlar, tavsiye etmiyorum pek.

aynı değil ya. ekledği resimler var bir de link var. linktekinde göğüste 1 tane amblem var. eklediğinde 3-4 tane.

evet linkteki farkli gomlek, ayni bokun laciverdi gibi duruyor.

çok amele işi.

arkadan: fena değil
önden : ay çok banal

linkteki daha güzel bir bayan olaraktan söylüğyrum

felaket

renk seçimi güzel, arkadan hoş duruyor ama önden kötü. önü de aynen düz bulursan bu renk kaçırma al hemen panpa.

renk olarak güzel yeşil, ama model olarak berbat...özellikle ilkinin önündeki cep yoğunluğu!
ikincideki şu dev markasal şeyler olmasa güzelmiş aslında..

cocuk gomlegi gibi.

hacı çocuk işi bu

Alttaki cepleri sevmedim çok gay işi durmuş...

adamın mizacı öyle. aklı tamamen mantığa çalışıyor. oysaki sağlıklı bir insan iki şekilde yönetilir: kalp ve beyin. yalnızca beyinle yönetilen insanın bir robottan, bir bilgisayardan farkı yoktur, bence.
pozitivzme, bilimselliğe önem veriyor o insanlar bi de.

başka neye önem vermek gerekiyor? rahatsız oluyorsanız konuyu değiştirin :d

bir kadın olarak cevaplayacağım bu sorunu. hatundan hatuna farklılık gösteriyor olay.
hatunun erkek arkadaşının orada olmasını da geçtim, kız kıza çıkıp da birileriyle tanışma amacı gütmeyenler de olabilir gayet.
hatun da sizi kesmiyorsa, bence konuşmayın.
aranan hatun kendini belli eder zaten bir şekilde. ama neyi aradığını anlamak konusunda pek kesin belirtiler vermeyebilirler. işin o kısmı da var.

edit'i şimdi gördüm. barda tanışılan kişiyi aileyle yaşanılan eve götürmek uygun olmaz. bence. hatunun had safhada kaygısız olması lazım herhalde. gene de kesin yargılara varmak zor. kişiye bakıyor işte, tabii sizin ailenize de.

bara içip eğlenmeye git.

kendi açımdan gördüğüm ve bildiğim kadarıyla anlatayım, 2 hatun olarak gelip biri arazi olup (arkadaş ya da tanıştığı başkasının yanına gidip) öbür arkadaşını tek bıraktıktan sonra, tek kalan kişinin sırtını bara dayayıp etrafa bakınması, bana aranma (kötü anlamda değil) işareti olarak geliyor.

Barın dibine kadar gidip, yine bir iki kere göz göze geldiğim halde bu tip bir interaksiyon bana yeterli gelmedi. Ha muhtemelen asıl olay "merhaba" demekle başlayacaktı ama kafamda yukarda yazdığım herşey alt alta akınca, o merhabayı demedim. İşin en kötü tarafı ise, öpüşüp dans ettiği elemanla orada mı tanıştığı yoksa daha önceden tanıdığı (erkek arkadaşı belki) biri olup olmadığını bilememek

sanırım sizin bu tür bir tanışmadan ne beklediğiniz de önemli.
one night stand düşünüyorsanız, ne tepki alacağınızı çok da kafaya takmamanızı öneririm. neticede orası bar, hemen herkesin kafası güzel ve o kişiyi muhtemelen bir daha görmeme durumu da var. tanıdığım hiçbir kadın da kendisine sadece "merhaba" diyen bir kişiyi sarkıntılık etti diye dışarı attırmaz.
daha yoğun bir iletişim kurmayı planlıyorsanız, 2 dakika sonra henüz tanıştığı biriyle öpüşüp elleşen hatunu kaçırdığınıza da üzülmeye değmez. depresyonda olup gecenin sonunda platoniğini arayacak olması veya one night stand istiyor olması muhtemeldir. o da gene birinci bahsettiğim şeye götürür.

çok düşünmeye de gerek yok bence bunların üstüne ya. spontane oluyor genelde her şey.

abicim ne olacak yani bardasın tabii ki gidip konuşacaksın eğer erkek arkadaşı da ordaysa ordadır yani hepi topu hop noluyor falan yaşanır sonuçta barda tek başına ve arada bir sana bakan bir bayan var o kadar çekinecek bir şey yok.hiç mi birşeyler içip rahatlatmadın kendini bu olaylar esnasında?

barda kasinan kizlari tespit diye bilim dali var duymadin mi..
saka bi yana biraz tecrube biraz EQ galiba.. bana da oluyor bazen.. takma.. show must go on

one night olayına pek de sıcak bakan birisi değilim, en azından bu tip konularda gereğinden fazla seçici olan biri olduğumu düşündüğüm için, dikkatimi çeken kişiyi tek gecelik ilişkiye kurban etmek bana pek sıcak gelmiyor. Maksat tek gecelik ilişki olsun, leş olsun farketmez durumunda değilim. Sadece Türkiye'de bu tip durumların nasıl olduğu hakkında çok fazla bilgim yok. Daha önceden barda birileriyle tanışıp birşeyler yapmışlığım da yok.

Yurtdışındayken muhtemelen yapancı olmanın avantajıyla merhaba dediğim biriyle 2 aya yakın sadece seks odaklı bir ilişki yaşadım. Onun dışında dans pistleri bana sıcak gelmedi, barda biriyle tanışmak konusunda da dediğim gibi, burada hiç denemedim, ondan dolayı tam olarak neler olabileceğinden emin olamıyorum

@bushido, bolca içtim, işyerinden arkadaşlarla kalabalık gidince de gayet eğlenceli oldu ama işte o sırada ilgim başka bir hatun kişiye kayınca, o da şans eseri, dibime kadar gelip muhabbeti açan fakat yanında bulunan 2 erkek tarafından sanırım kuytu köşeye uzaklaştırılan bir hatunla oldu. Zaten o işden umudu kesince, kafamı öbür tarafa çevirdim ve dediğim olayı gördüm. Ah ulan ah dedim yani :)

kacan balik buyuk olur psikolojisi :D kanka o kiz agda yapmamisti soyliyim :D
soyle 3-5 kere daha basina gelsin hele.. Koy ..tune rahvan getirsin dersin

ne yapıyoruz? İçten yanmalı motorlardan uzak duruyoruz. onlar son çare. Hiç kendimize kızmıyoruz. Az biraz tilivizyon izleyelim cağnım...

barda tanıştığın kızdan nolur lan :S

hacı tek gecelik olsun diyorsan git konuş.
ama bardan kızı kaldırmak eve götürmek falan çok ters la,
taksimde bir sürü apart otel var oralara götürürsün.
barda adamakıllı bir ilişki arıyorsan eğer her duruma hazırlıklı olacaksın.
sana kızmı yok hacı diyerek senin morali tamamlayayım.

3 hafta önce arkadaşla senin tam böyle bahsettiğin bir yere gittik (yer:ankara)

içeri girer girmez 2 kız gördüm. kızlar bize bakıyor ama belli belirsiz. açıkçası tipler pek çekmedi beni. kızların arkasında 3 tane keko. kulağında küpe olanı yırtık pantolonlu kekolardan. modern keko. barda oturan kızları resmen taciz ettiler. diplerine girip oynamalar, tatlı tatlı laf atmalar. en sonunda aralarındaki en kötü tip birinin yanına gidip muhabbet etmeye başladı. kızın çocuğa duruşundan skinde bile olmadığı belli. ama çocuk çok ısrarcı. sürekli bir şey anlatıyor meddah gibi. sonra biri de diğerini kaptı. o da bir şey anlatıyor. bize göre kızlar onlardan içkileri içip siktiretmişlerdir. bence kesin öyle. ama bir şekilde tanıştılar işte adamlar. istersen oluyor. arsız ve çenebaz olacaksın. özellikle arsız.

bir de ankara'daki kızlar çok kezban. yabaniler. istanbul'da yaşadığım zaman çok farklıydı. çünkü orada kafalar çok farklı. kızlarla muhabbet edebiliyorsun. tanışmaya açıklar. illa ki bir şey olacak düşüncesi yok. bu güzel bir şey. burada o bile yok. kızlarda tam bir kasaba kafası hakim.

one night stand kızından ilişki çıkarmaya çalışmak dünyanın en sikten işi. evde oturup mayın tarlası oyna daha huzurlu uyursun yani :) diğer yandan bence de bu işler spontane, birden gelişiyor nası oluyosa.

@atmosphere; kesinlikle katılıyorum. Ankara'da kızlar sırf fotoğraf çekip facebook'ta albüm yapmak için dışarı çıkıyor.

dediğin gibi arsız olmak lazım. (senin deyiminle) kekolarla çok takıldım işi biliyorlar. o kızlarla emin ol hala takılıyorlardır. :)

sizin için fazladan bir prim ödenmiyor. babanızın ödediği prime bağlı olarak siz de sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorsunuz.

soruyu tam anlamadım. bende önümüzdeki yıl kazanırsam 25 yaş üstü olmuş olacağım:S devlet bana burs vermeyecekmi?

bide benim üzerime ufak bir arsa var ama satamıyorum ruhsat vermıyorlar. bu bana burs verilmesine engelmidir. engel ise ne yapmam gerekir?

tavşan evde beslenmez. inanılmaz koku yapar. ayrıca tuvalet eğitimi verebileceğini sanmıyorum.

doğru bahçeye.

ya ekleyemedim cevap verdiğim duyuruyu, benim tavşanım var kocaman oldu fakat kafeste yaşıyor artık ve kapalı bir balkonda tutuyorum, sık sık dışarı çıkıyor hopluyor zıplıyor geri yerine dönüyor. çiş eğitimi vermelisin acilen, bir çiş kabına son çiş yaptığı giysiyi koy biraz da talaş oradan başka bir yere yapmaz artık, bebek tavşan yemi al, sakın yeşillik verme, ölçü falan yapmadım ben ama tavşan.org tan daha ayrıntlı bilgi alabilirsin. yakında evdeki tüm kabloları kemirecek sende onu öldürmek isteyeceksin o yüzden ona uygun bir ortam hazırlayamayacaksan geri ver gitsin

Yıllar önce tavşanım vardı benim de.Yazın evde beslemiştim.Vee hayvan çişini kakasını tuvalete gidip yapıyordu! Hatta bir gece sepeti ters çevirip üstüne kapatmıştım,gece çişi gelmiş oraya yapmamak için sepeti kemirip çıkmış,tuvalete gitmişti.
Bir arkadaşımla bu konuyu konuşmuştuk onların tavşanı da aynı şekildeymiş.Çiş kokusu duyduğu yere gidip pisliyormuş.Bence hayvanı tuvalete alıştırabilirsin.Hele de evinde eski tip tuvalet varsa daha kolay olur. @elbar'ın dediği gibi biraz çiş numunesi bırak oraya tamam!
Bi de ben tavşanı hep doğal sebzelerle falan beslerdim maydanoz,marul,havuç,v.s.Ama birgün resmen kalp krizi geçiriyodu hayvan.Verdiğim yiyeceklerden mi yoksa çok sıkıp,mıncıkladığım için mi orasını hiç bilemedik işte:(
P.S: Eninde sonunda hayvanı doğaya bırakmak zorunda kalıyorsun

benim de seneler evvel balkonda büyüttüğüm bi Bebilcan'ım vardı. karton kutudan yuva yapmıştık balkona. memleket İzmir olunca soğuk pek dert olmuyor tabi. çişini ve kakasını da balkonun tam gider deliğinin oraya yapardı. suyu tutuyorsun gidere, tuvaleti bahçeye iniveriyor. tabi arada giderin çıkış noktasını da temizlemen gerek. bazen içeri alırdık, sevincinden havada zıplarken çişini yapardı. ayakkabı ve mobilya kemirebilir dikkat. bi de çok çabuk büyüyorlar. çok sevilmekten rahatsız olduğunu hatırlamıyorum. marul fln veriyoduk biz. bi komşu alıp bakamadığı yavru tavşanı bize vermişti. Bebilcan'ın yanına koyduk. ertesi sabah ölüsünü bulduk yavrunun. kıskançlık oldu herhalde :(

ben tahta bi kutu yapmıştım yuksekliği 6-7 cm kadar içine toprak koydum oraya alışmıştı hep oraya yapıyordu. belki toprak yuzunden diye düşünmüştüm ama evde değil balkondaydı. balkonda bile zor oluyordu 2 gunde 1 toprağı komple değiştirmeme rağmen. ev işi sakat zaten kablo sandalye ayağı bırakmıyor hepsini kemiriyor

@locco madem bilgin yok insanları yanlış yönlendirme.
kanka ben 1 senedir tavşan besliyorum. en az bir kedi kadar tuvalet eğitimi alabilir tavşanlar. zeki ve temiz hayvanlardır. ben gazete kağıdı kullanıyorum 2 3 sayfayı katlayıp şu dikdörtgen yoğurt kaplarının içine koyuyorum 1 gün rahat gidiyor, koku olmuyor çok beklerse veya çok işemişse o gün çok az oluyor. Hiç koku olmasın dersen silica kedi kumlarından al ama üzerine ızgara tel koy yiyemesin onları.hem kumla birkaç gün değiştirmene gerek kalmıyor. istersen talaşta kullanabilirsin ama pek yararlı bulmadım talaşı.
mamanın belli bir ölçüsü yok kabına koy o doyunca bırakır zaten. 6 aya kadar yeşillik sebze meyve verme. tuzlu ve baharatlı şeyler verme. bol bol saman ver, köyden bi yerden getir veya bazı petshoplarda satılıyor tavşan için ot diye.
tuvalet eğitimi biraz sürebilir, gerek tavsan.org, tavsansevgisi.com gibi sitelerden gerek yabancı sitelerde gerekli bilgiyi bulabilirsin, içine rahatça sığabileceği hatta yatabileceği bir kabın içine çişini yaptığı kumaşı koy, iyice öğrenene kadar dışarı pek fazla çıkarma. kap kafeste olmalı tabi. dışarı 10 dk çıkar mesela bikaç saat sonra bi 10dk daha çıkar yavaş yavaş. bütün evi gezdirme bi anda alanı kısıtlı olsun. yavaş yavaş genişletirsin alanı. çişini o kaba yapmayı öğrenince salarsın saatlerce gezer.
ortalıkta kablo olmasın kemirir çarpılır. çiçek olmasın zehirlenebilir.
kemirebileceği tahta parçaları, karton parçaları falan ver ama boyalı vernikli olmasınlar. kemirmesi diş sağlığı açısından önemli.
tuvalet kabına yatabilir sıkıntı yok, kendini temizler zaten, orası en güvenli yerdir onun için.
bu arada kutuda olmaz bitlenir hayvan, ve pis olur, pisliği sevmez tavşanlar. tahta veya metal kafes yap veya al, etrafını görebileceği bişey olsun bunalıma girmesin.

plastik borulardan dış iskelet yapıp etrafını nalburdaki ızgara tellerle çevirerek kolayca büyük bir kafes yapılabilir, ben yaptım.
bir de tavşan ürkek hayvandır, çok mıncıklanmaya gelmeyebilir, tavşanından tavşanına değişir ama benimki yere oturunca hemen kendisi geliyor kucağa, kafasını sevdirmeye bayılıyor. kendin üzerine gidip eline almaya çalışırsan kaçıyor. çok korkutursan güvenini kazanmak uzun zaman alabilir, üstelemeden onun gelmesini bekle bi süre.

balkona alıştırmalısın ;)

balkon kapalı pimapenli değilse balkona koyma, atlar aşağı.

merhaba,
genelde şunu kullanıyorum
www.osmanlicaturkce.com
selamlar.

www.osmanlicaturkce.com +1000

ebruli sözlük

sevgili eflatun yazarım sana nasıl ulaşabilirim?

içerik bilgisinde "%70 Micro Polyester %30 Viskon Şardonlu" yazılmış. normalde alerjik etki olmaması lazım ama mikro düzeyde tüylendirilmiş olması rahatsızlık verebilir. ayrıca cildinizlede ilgili olabilir. yenilen içilen bişey , terleme vb.

hıyarlı baba (: bende havuçlu anneyim :d

bilmem ki ben de tuzsuz ve şekersiz besleniyorum..yani çaya maya bilumum içeceğe şeker atmıyorum yemekler de genelde hiç tuzsuz değil ama az tuzlu oluyor... hee ama! çukulata gofret kek mek attırdığım oluyo arada bir..

una gelince nadiren dışardan yediğim poğaça börek dışında eve unlu gıdalar pek tüketmiyorum.. zaten yapmasını da bilmem.

benim mide problemim var ondan bu kadar hassasım. gerçi çok da hassas değilim. gene içkimi falan içiyorum.

bana deli demiyolar ama bazen dalga geçip bazen kınıyolar..(genelde tuz konusunda) şeker konusunda ise çok özeniyolar :))

şekersiz yaşıyorum. sadece meyvelerden aldığım şeker var. unlu şeyler min. düzeyde yemeye çalışıyorum. (irademe sahip olduğum kadar :) tuz da, hiçbir zaman yediğim şeylere ekstra tuz atmam.

Tuzdan nefret ederim , asla tuz atmam. Eğer yediğim şey yapılışından çok tuzluysa kenara koyarım yemem.

Seker ve tuz sevmiyorum, kullanmiyorum. Un konusunda ise ozel bir cabam yok.

tuz kullanmam da şeker ve unsuz olmuyor onları bırakabilceğimi de sanmıyorum

şekeri mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyorum ama tatlıya dayanamıyorum. evet ironik, farkındayım.

tuzu da azalttım hatta hiçe yakın. bu ne demekse...

Unsuz ve sekersiz beslenmek demek patates makarna ekmek pirinc de yememektir. Caya seker atmayinca yeterli olmuyor.

deli

deli deli küpeli (: ben çayı asla şekersiz içemem neyse sen tasarruf yapıosun ii olur bi bakıma hani .d

öyle yapmak en güzeli ama yapamıyorum. tuz çok önemli değil. çok çok rahatsız etmediği zamanlar dışında tuzsuz yemeğe alışmaya çalışıyorum. unlu mamülleri severim, tüketirim ama olmazsa olmaz değiller yakın zamanda açma yemeyi kestim, ekmek çok aramam. ama şekeer. ah o şeker. çaya kahveye atmayı kessemde günlük hayatta basit şeker tüketimini kesmek zor ama imkansız değildir. yapıcam bende. deli değilsin ama çabasız bırakabildiysen bunları ya da hiç ihtiyaç duymadıysan aksine şanslısın..

Deli demek mi?! Ölesiye kıskanıyorum ya sizi. Ben de hayvan gibi tuzlu yiyorum her şeyi. Çay falan içerken de adeta şekere çay karıştırıyorum. Keşke ben de sizin gibi olabilsem. :(

artık iş işten geçmiş bence.vaktini ayırıp geldiği için belki bir miktar verilebilirdi ama tam bir ücret vermeniz saçma olmuş.

servis ücreti... şikayet edilmesi gereken bir durum değil.

böyle oluyor dedi adam... bende bişe diyemedim olsun ben yine şikayet ediyim en azından temizlesinler bacamı gelip

ancak dövebilirsin

sanırım böyle oluyor..

bence de normal adamın parayı alması. oraya gelmiş adam, gerekeni eksik yapmamış ki.

madem tam ücret ödeyecektin sen yine de temizle deseydin keşke.

çalışma bu şekilde dedi. Ama baştan bildirilmemişti ben temizlyecekler sandım. tüketici hakalrına bi telefon açıcam sivas ta. Ama çok aptalca bişe. elin adamı temizlemek için özel makine getirio hayatını tehlikeye atıo bunlarda ucuz yolu bulmuş

adam bacanın içine girecek orası burası kömür karası olacak dıye bı kural yok ya sanırım baca böyle teizlenıyor işin hallolduysa helal olsun verdığin para (:

(bkz: uncharted 3) oynamadiysaniz?

red dead redemption ve gta 4 falan eski serilerden?

call of duty mw3 al hayatı yaşa kanka

call off duty 8 sanırım en son çıkan versıyonu ismide değişikti

wii'de mario galaxy oyunları. metroid prime 3, zelda skyward sword. conduit oyunları da güzel. wii sports oyunları da birden çok kişi oynuyorsa çok keyifli vakit geçirtiyor.