siluette marka gayet iyidir sonuna kadar verdiğin para helal;)

polaroid marka gözlük satiliyordu markafoni de ya da limango da. 50-70 civari fiyati vardi.

işim araba kullanmak olduğu için güneşten çok muzdaripim bu yaz aylarında.
infiniti diye bi güneş gözlüğü aldım, 80 liraya. parasının hakkını fazlasıyla veriyor.

Desire HD oyun oynayınca 5 saat olduğu doğru. Ama oynamayınca 30 saat civarı götürüyorum ben. Kamera möhim değil demişin ama bu aletin kamerası en övündüğü yerlerden biri 8mp :)

Applar zaten hepsinde çalışır.

kta şimdi Desire HD diyince kamerası da önemli tabi :) sadece pil ömrü konusunda kullanan kişiden iyi şeyler duymadım, yoksa ben deli gibi Desire HD istiyordum.

Samsung'ta widget olayı vardı bi ara applar çalışıyor mu bilemedim ondan sordum, hiç samsung kullanmadım çünkü

kesinlikle desire s derim ben.
şahane bir alet. şu sıra root olayını yaptılar.
pişman olmazsın.

"burası yeni bina diye cam yok sanma, çarpıp kırma, koca işareti koyuyoruz dingil" anlamı da çıkar.

daha dün cam olmayan yerde yine cam yok sanıp içinden geçmesinler diye. "aha buraya cam taktık dikkat et" anlamında.

insanlar kafalarıyla camı zorlamasın diye.

Kuşlar içeriyi boş görüp çarpmasın diye.

taş yok mu taş şu inşaata atayım diyen olursa camları görsün diye abi.

ayaklarını duvara daya biraz. bir de kokulu yağ veya krem bişi ile ayağının iç ve dış kenarını ovala. ayakkabını normal alsan bile ortopedik taban alabilirsin.

bir de antistax jel var, bununla da ovalayabilirsin. bitkisel bişi.

ayakkabıdan ziyade tabanlık diye bişey var. ayakkabının içine yerleştiriyosun, o ayak tabanın iç kısmındaki çukura destek vererek baya bi işe yarıyo.

tuzlu suyu ben de duydum.

ben soğuk su önericem. bütün gün ayakların şiş vaziyette, kan hücumu altındayken, soğuk su kan damarlarını büzüştürerek hayırlara vesile olabilir. ben çoook yorgunken bi 10-15 dakka soğuk suya sokar, sonra yatakta altına bikaç yastık koyarak uzanırım. bak o da çok işe yarar. dinlendirir

peki bu tabanlık nerde bulunur?

www.google.com.tr

medikal ve ortopedik ürün satan her yerde vardır sanırım

dinlenme zamanında (akşam, gece, sabah neyse işte)
yarım saat buzlu soğuk suda beklet ayağını. sonra sırt üstü uzan ve ayağını yüksek bir yere koy. kan dolaşımını azaltır, ayaktaki yükü hafifletir.

şimdilik hamlıktan belki ama doktora gitmekte fayda var varis olabilir. ama varis çorabı giyebilirsen giy varisin olmasa bile oluşmasını yavaşlatır ağrılarını azaltır.

Tabanlikta olabilir ama, asil bu basketbol ayakkabasi gibi alti kalin ayakkabilar giyersen farki gorursun, bende ayakta kasiyerlik yapiordum Amerika'da, duz bi ayakkabim vardi bayagi agriodu ayaklarim, sonra orda calisan Amerikalilar bi gozlemledim hepsi bole kalin basket ayakkabisi giyiyor aldim bende sonra bayagi rahatlamistim..

buna benzer bir soruya gecen gün buna benzer bir cevap yazmistim;

tabi ayakkabi icin tabanlik falan diger arkadaslarin yazdiklari dogru ama, benim önerim spor yap. ayaklarini is saatlerinin disinda da yor yani. o zaman daha rahat edersin.

bugün biraz daha arttı. cuma günü ons fiyatı 1480 di şu an da 1530.

alış-satış arasında da fark var yalnız, onuda göz önünde bulundurun.

@etna: ne kadar oynayacak ki 5tl de ordan oynasın? bana 35 tl değer artışı bayağı yüksek geldi 4 günde.

alış satış arasındaki farka şöyle bakmak lazım, siz zaten 776 liraya aldıysanız ve salı günü yine almak için sorduysanız alış-satış farkı olmaz. yok siz salı günü satmak için sorduysanız da, satış fiyatı alış fiyatından düşük olduğu için karınız düşmeyecek yine 35 lira olacaktır. ons fiyatı üzerinden 1480-1530 arasında %4 civarı artış var, e bi de dolar/tl sayesinde de kar etmiş olsanız alın size 35tl(%5) kar.

@guro1907: alış-satış farkı yok doğru. dolar salı günü 0,04tl kadar indi. altında da %4 civarı artış. tüm tespitleriniz yerinde. açıklayıcı oldu. yani bankadaki 30000tl'mle 4-5 günde 1500tl kazanabilirmişim. bayağı iyi. biraz şans da yaver gidince tabii.

mkv merge gui programı ile sesi filmden ayırıp, onu aac'ye çevirip yine aynı program ile filme gömebilirsin. (diye düşünüyorum)

daha kısa şekilde tek programla yapılabilir mi acaba?
teşekürler.

idm'le denedim gayet algılıyor ikisini de.. real player'la da deneyebilirsin..

gayet iniyor? sayfayı yenile, video indir'e tıklama. video baslasın, en alttakine tıkla. 21.20 yazıyor. dur ben indiriyorum, linkini yollarım açıksa kaynagı.

yollayamıyorum. indirme linkine ulaşamadım.

reklam bitip asıl videoya geçtikten sonra indirmeyi dene idm ile.
edit; ben balık tutmayı öğretmiştim ama yukarıda balığı vermişler.

3-4 ay kadar çalışmışlığım var. henüz mezun olamadım ama.

2 yıl kadar çalıştım ama şuan başka bi işim var. yardımım olur mu ki?

8 ay çalıştım benim o. iibf mezunuyum

sor

kitap, web sitesi gibi uzakten eğitimler zannımca pek başarılı olmaz.
bir matbaacının yanında 3 ay kalsanız ve dikkatlice kalsanız çok daha iyi olur.
temel işlevlerini öğrenirsiniz, sonrada bir kitap vs yardımıyla inceliklerini öğrenirsiniz.

Bilgisayarınıza yükleyin, ardından bir de kitap edinin. Sonra kendinizde katalog..vb. gibi işler tasarlamaya başlayın. Böylece birşey yapmaya çalıştıkça karşılaşacağınız zorlukları aşarak öğreneceksiniz.

işim gücüm var matbaada aylarca duramam. ben biraz da hobi amaçlı uğraşmak istiyorum. şöyle bir yer ama başlangıç için ağır geldi. www.sanalkurs.net

Corel Draw yerine. Illustrator tavsiye ederim arayüzü daha kullanıcı dostu (bence). Ayrıca diğer Adobe ürünleri ile de rahatça çalışabilirsiniz Flash Dreamweaver Photoshop gibi ( Web sitesi vs. dediğiniz için diyorum bunu da. )
Programa dair biraz fikir edinmek için tek yapmanız gereken google yada youtube'a "Illustrator xxx tutorial" gibi bir ifade. İngilizceniz olmasa bile ( ki varsa zaten google ifadesini görmezden gelin. ) videodan izleyerek resimlerden takip ederek neler nasıl yapılıyor gözlemleyebilirsiniz. Corel Draw'ı genelde matbaa lar kullanıyor. Matbaa için düşünüyorsanız doğru seçim gerçi.

Broşür, tabela, kitap, internet sitesi...vb. için bir şekilde photoshop benzeri bir bitmap tasarım programına işiniz düşecektir. Ki, bu konuda şu an tekel niteliğindeki program da photoshop ve burada genellikle arkaplanları falan yapacaksınız. Photoshop'un ücretsiz muadillerini (çalışma prensipleri aynı) deneyebilirsiniz.

Photosop ile lafa girme nedenim ise, illustrator. Corel her ne kadar yaygın bir şekilde kullanılıyor ve de kullanımı kolay bir program olsa da, kendi -geçmiş- deneyimlerimden yola çıkarak sorunlu bir program. Yeni sürümleri hakkında çok detaylı bilgim olmasa da, eski sürümleri biraz kasıldığında çöküyordu, ki 2 saat uğraştığınız bir dosyanın bu şekilde yok olması hem size, hem bilgisayara eziyet. Öte yandan illustrator, Photoshop ile aynı markanın ürünü olduğundan dolayı dreamweaver ile internet sitesi yaparken de size yardımcı olacaktır.

Kendi adıma programlar arasında geçiş özelliğini hiç kullanmış değilim, ancak şöyle bir durum var ki, photosop ile hazırladığınız .psd uzantılı bir dosyayı illustrator'a eklemek ile aynı .psd'yi Corel'e atıp çalışmak arasında süreç farklılığı olabiliyor. Bunun için, önceliği illustrator'a verin, aynı zamanda da Photoshop öğrenin. Corel'i de kurun, ancak illustrator kullanmaya alıştıkça Corel size biraz yabancı kalacaktır. buna karşın benzer vektörel tabanlı programlar olduğundan ikisini de aynı anda öğrenmiş olacaksınız.

Kısaca, illustrator ile Photoshop öğrenin. Corel ek bilgi olarak var olsun. Matbaaya CMYK olarak hazırlanmış PDF gönderdiğiniz sürece, geri kalan sizin yaratıcılığınıza ve yeteneğinize kalmış olacaktır.

son not: internet sitesi için program öğrenmek yeterli gelmeyecektir.

Evet bence de çok doğru düşünmüşsün.

ikisinin de jargonuna gayet hakim gibisiniz. sizde gizli sözlükçülük sendromu mevcut, kaybedenler kulübüne hoş geldiniz, hayırlı olsun.
günde 3 doz mynet, 2 doz milliyet, 1 doz da youjizz öneriyorum.

serseri martı'nın reçetesine ilaven 2-3 günde bir zaytung mideye iyi gelir.

peki senin bu tespitin ne işe yarayacak? oradan başlasak daha iyi olur.

doğru diyorsun panpiş. hepimiz silik, başarısız, asosyal ipneleriz, hepimiz birer kaybedeniz. allah bizim belamızı versin o kadar diyim. ama bu durum o dandik ödevlerini yaparken ya da bir konu hakkında kafana bir şey takıldığında gelip ekşiden araştırma yaptığın gerçeğini değiştirmiyor. ha bir de o silik, başarısız, asosyal, kaybeden insanların oluşturduğu bir platformdasın şuan. yani artık sen de bizdensin nıhaha!

ekşi sözlük 199 dan beri adım adım bu hale geldi. çok büyük bir bilgi kaynağı. ama adam gibi kullanırsanız. kızımın bezini bile alırken önce buradan inceliyorum , o derece yani. ekşi kullanıcıları eğitim düzeyi açısından inciyi 10 belkide 100 e katlar. ezici çoğunluğu "ergen"lerden oluşan incinin 1-2 yılda bukadar popüler olması hem de nerede ise içinde bilgi birikiminden çok eğlence amaçlı, küfür, argo ve her tür değere bodoslama saldırısı ister istemez ekşicileri :) rahatsız etti. ilk başta zaten inciciler direk ekşiyi hedef aldı. bir kaç kere saldırıda bulunuldu hack anlamında. genelde tüm sözlükler bir dayanışma ve birbirini kollama halinde ikken incinin bu saldırgan tutumu nefreti de beraberinde getirdi. ilerki dönemlerde sözlüğklerin "tib" tarafında tek tek kapatılması gündeme geldiğinde bilinizki en büyük sorumluluk incidedir. inciyi arada bir ben de takip ederim . özellikle "@2" olayı arşivlik kahkaha deposudur. arada bir çok über komik yazılara denk gelmek mümkün. ekşi sert ve nefret dolu tartışmalarla doldu son zamanlarda. ancak incide yerine göre 1000 kişi oradaki bir yazara ana bacı dümdüz gider ama bunu belli bir jargon ile yapar. bu da takip edilesi bir komikliktedir. ekşi mi incimi ? elbette ekşi ama incisiz de olmaz bundan sonra artık.ama her ikisinin de ciddi bir revizyona htiyaç duyduğu su götürmez bir gerçek.

ekşi sözlük 2007 de bitti
inci sözlük 2010 da bitti

popülerlik çok farklı boyutta etkiledi sözlükleri. 2006(ve öncesi) yılında sözlükte yazar olmak ile şimdi arasında çok var veya 2006(ve öncesi) yılında okur olmak ile şimdiki arasında.

derdi yok aslında inciyi kuran ekşiden çıkanlar ilk yazarları ekşi yazarları.

o değilde ekşi duyuru hepsinden faydalı be sanki :D

ekşi bizim isyanımızdı çıktığında, o günün incisiydi, şimdiyse gül bahçesinde bir fil olduğunda yontula yontula bu hale geldi (mecburen)

ayrıca inci ile ekşi'nin birbiriyle derdi yok. ekşi'deki (genel) adamın en son aklına gelen şeydir inci, ekşi'yse inci'de altı üstü bir taşak muhabbetidir de o kadar yani.

kaybedenler kulübü saptaması acınası olmuş, başta görsem yorumu yazmazdım.

herhangi bir konuda su 2005te bitti bu 2025te bitti diye yorum yapanlar oluyor ya, gunumu neseyle dolduruyorlar.

çok sık düşünürüm. gerçi daha çok ölümden sonra unutuluyor olmak biraz sinir ediyor.

www.youtube.com

izle bu videoyu iyi gelir

Ölümün olmadığı bir paralel evren düşününce çok korkuyorum ben.

çok sık düşünürüm. korkmam, hani ne bileyim, korkamam.

başkalarının ölmesinden daha çok korkarım sanırım.

vay be tek değilmişim bende hergun sanırım 20 öğün düşünüyodum. sonra artık kalbime vurmaya başladı şöyle 2 hafta daha kendımı toparlamasam panik atak olucaktım şaka yapmıyorum ölümü unut güzel şeyler düşün hatta bi ara trafik kazasında ölücem sanıp saçma sapan yerlerde otobüsden inesim geliyodu hehehe ya valla cok komık olaylar yasadım bu ölüm korkusundan buna inan ;)

pek düşünmem, aklıma gelmez öyle. ölümü hayatın bir parçası olarak görüyorum, olunca olacak işte kafa yormak gereksiz. sevdiklerimin ölümünü de düşünmüyorum. öldüklerinde üzülücem zaten, neden sapasağlamlarken peşinen üzülmeye başlayayım? saçma.

bence oturup ölümü düşünen insanların yapacak hiçbir şeyleri yok, canları çok sıkılıyor. ölümü düşünen sizlere tavsiyem, birer sevgili edinin gezip tozun canolar. hayat ölümü düşünmek için çok kısa.

konulu karikatür:
27.media.tumblr.com

ölüm olduğunu bilmek beni rahatlatıyor.
en azından bir gün borçlardan, işlerden, kızlardan, paradan vs kurtulabileceğimi biliyorum.

her belediye otobüsüne bindiğimde. bir tanesinin de adam gibi kullandığını görmedim aracı. sanki odun taşıyor adamlar.
canım çok yanar yaaa diyorum her seferinde, içim bir garip oluyor. can tatlı.

intihar edesim yok ama epey fazla düşünüyorum.
düşündükçe basitleşiyo sanki.

hic dusunmuyorum. hic. aklima gelmiyor nedense. cok cok nadiren sevdiklerimin olumu gelir aklima, kendiminki hic gelmez.

ben de çok sık düşünüyorum, ama kötü anlamda değil. hayatta bildiğim tek gerçek bu ve bence yaşama anlam katıyor. dediklerine göre son tabumuz da buymuş. sanıyorum kötü bişey olsaydı ölümü düşünmek, dalai lama her sabah ilk iş olarak bu konu üzerine meditasyon yapmazdı. :) o gün içinde ölebilecekmiş gibi yaşamak insanın hayata bakışını tamamen değiştiriyor. bir bakoıyorsun ki mesela sen ölümlü olsan da, genler, yaşam ölümsüz.

neredeyse hiç. korkmuyorum da. nasılsa hepimiz öleceğiz bir gün.

bir de hiç ölmeyecekmiş gibiyim, merak da etmiyorum, "ölüm varsa sen yoksun, sen varsan ölüm yok" derler ya, ölücem ve arkasından acaba neler olacak gibi değil de, ölünce ölmüş olmam umrumda olmuycak, çünkü zaten ben olmuycam diye düşünüyorum.

ama bir de şu var, ölüm, çok şükür bana çok uzak kaldı şimdiye dek, çok yakınlarımdan, çok sevdiklerimden henüz buraları terkeden yok. belki o yüzden bu kadar umursamazım.

ailemin ölümlerini düşünüyorum. nasıl öleceklerini düşünüyorum ve ani olmasını dilerim. yatalak vs kalmamasını. ölürken ve onların ölümlerinde acı çekmemelerini... sonrasında nasıl yaşardım acaba hayat nasıl giderdi gibi aklıma bin bir türlü düşünce geliyor. ölüm fikrine, bir gün onların varken yok olacaklarına alıştırmak için başladım kendimi ama şimdi sanırım korkuyorum. tek düşünenin ben olmadığımı görünce epey rahatladım bak. yaş ilerledikçe daha bir düşünüyor insan. üniversitedeyken bunları hiç düşünmezdim.

Ben buna cevap vermiştim, duyuruyu uçurmuşsun toptan tekrar yazayım. Depresyonun en büyük belirtilerinden biridir bu ve tedavi gerektirir. Haberiniz olsun.

düşünüyorum, çoğu zaman günde bir kereden fazla. ancak bunun nedeni zaman öldürmek ve yaşamaktan kaçmak, ne ölüm korkusu, ne de intihar düşüncesi. kendimin ya da yakınlarımın ölümünün aklımdan geçmesi de diyil bahsettiğim. yukarıdaki açıklamalardan ve şahsımın genel durumundan da, depresyonla ilgisi olmadığını çok rahat söyleyebilirim.

ölümü düşünmek yaşamayı düşünmek kadar olağandır, çünkü ölüm yaşamın asal parçasıdır bence. ama bundan acayip zevk aldığımı söyleyemem, acı da duymuyorum öte yandan. neticede bir olgu...

bir gün öleceğini düşünmek güzel, ölümü kabullen abi yapabileceğin bir şey yok. bugün aynaya baktığında gördüğün o insanın bir gün olmayacağını düşün, ve sen gittikten sonra herşeyin aynı şekilde devam edeceğini unutma. kendini önemsemeden yaşarsan negzel kimsenin ayağına basmadan güzel güzel yaşamış ölmüş gitmiş olursun. birde istediğin kadar düşün taşın ölüm karşısında hiç bir şey yapamayacağını unutma, bu seni yeni ve DAHA sağlıklı düşüncelere sevk edecektir.

düşünmüyorum, ölüm ürkütmüyor da beni.

Soru eklerini ayrı yazarak işe başlayabilirsin.

gezerek, okuyarak, dinleyerek, konuşarak. noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakarak...

oku.
gez.
konuş.
dinle.
araştır.
öğren.

bol bol sözlük oku.

kayranin kedisi+1
Öncelikle yazı ve konuşma dilinize gerekli önemi veriniz.Ardından film ve kitaplardan başlayabilirsiniz.Zira sinema ve kitap kültürü yapmak bir çok ortamda işinize yarar.En azından mühim olanlarını temin ederseniz iyi olur zannımca.Bunun dışında olanağınız varsa gezilerde çok büyük fayda sağlar.Başta ülkeniz olmak üzere dünya tarihindeki önemli olayları,başarıları vs. araştırabilirsiniz.Ödül törenlerini,şampiyonaları,olimpiyatları takip edebilirsiniz.İnternet üzerinden bilgi yarışmalarına katılmakta güzel olur.
Böyle şeyler işte yahu.

zaten su an yurtdisindayim ingilizce egitimi aliyorum 8 aydir noktalama isaretlerine gelince simdi ugrasmak istemedim 2 saat ha turkce dil bilgimde iyidir merak etmeyin baska neler yapabilirim panpaciklarim?

inan bana 2006 öncesi ekşi sözlüğünü oku genel kültürün inanılmaz gelişir.

artı olarak resimli ansiklopediler.. ve bunların içinde bulacağın hoşuna gideceğin konuları tespit et onları oku. bol bol oku. kitap ve ağır olmayan siyasi mecmuaları sıkılmadan oku. sıkıldığında koy ayracını geç başka kitaba veya gez dolaş. ama gidip amerikan dizisi açma. bir de kendi etrafında mürekkep yalamış kişiyle kontağını geliştir ve tüm bunları bir misyon gerçekleştirir gibi yapma. sonuçta genel kültür yabancı dil değil asla uzmanlaşamazsın.

bol bol ekşisözlük oku.

ekşisözlük okumak yerine wikipedi veya online dergilerden bişeyler oku.

Genel kültür uğraş edinerek edinilir, amaçsızca gezmek yahut kitap okumak vakit kaybından başka birşey değil. İlgi duyduğunuz, ilgilenirken sıkılmayacağınız bazı disiplinler-konular belirleyin sonra bu konularda gezi, araştırma arşiv vs yapın. Zaten ipin ucundan tutunca ilginiz ister istemenz farklı alanlara da kayacak ve buralardan da çok fayda göreceksiniz.

oku.

noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırak, virgülden sonra da dahil. ben çok bakıyorum çünkü ona :D

Bildiğin her şeyi ama her şeyi sorgula. Sonra bazı düşünceleri çürütmeye çalış. Zaten çürütülmüş deme. Kendi fikirlerini belirledikten sonra eğer karşıt düşüncede olsam nasıl savunurdum onu diye de kafa patlat. Bunları yaparken hayal edebileceğinden daha çok şey öğreneceksin.

gazete oku

büyü.

ansiklopedi karıştırarak olabilir. sadece karıştır.

sözlük oku. ama ekşiden bahsetmiyorum. normal bildiğin sözlük. ingilizce olur, türkçe olur. bildiğin başka bi dil olur. kelime bilgin tavan yapar.

bol bol kitap (tübitak yayınları ntv yayınları)
gazetelerin köşe yazılarını
nette vikipedi gibi ansiklopedik siteler
ve bu tarz şeyler üzerine konuşabileceğin arkadaşlar.
(zaman sonra kullanamadıktan sonra sikertirim öyle bilgiyi durumuna gelme diye yazdım.)

öncelikle alanın neyse adam gibi o konuda yetkin olacak şeyleri yap. mutlaka bir günlük gazete oku. edebiyat önemlidir klasikleşmiş eserlerden yavaş yavaş başla. kült filmlere yavaş yavaş başla (bak zaten ingilizce öğreniyomuşsun orijinallerini izle) hangi müziği dinlemekten hoşlanıyosan biraz derinleşmeye çalış o türde. ingiltere tarihiyle ilgili birşeyler oku mesela. şekspir oku oralarda belki muhabbeti geçer boş boş bakmamış olursun. böyle böyle gider o zaten ömür boyu dinmez bilgilenme ihtiyacı.

hiç bir şey

saat

t-shirt.

antimadde

t-shirt +1
geçen sene de şapka almıştım

essegin s..ki

hayırdır la babalar günü müydü bugün?

don aldık üç tane, pantolon yani. şapkası da hediye geldi.

hiç bişey

keşke babam yanımda olsaydıda bir şey alma derdine düşseydim.

bir şey almadım.
sabah gider elini öperim.

hiçbir şey, arayıp kutladım sadece.

gömlek

satın alabilirsin mesela?

forum.donanimhaber.com
buradaki ilk mesajı oku, videoyuda izle. kullanmayı öğren. en azından 2 günlüğüne indirebilirsin.

-The Island
-Terminator
-Matrix

Düz adamım ben galiba.

The Social Network

Inception
Blade Runner
Avatar
Alien serisi

tron (eskisini izledim ben)
das netz (belgesel bu)
limitless
existenz

eski olcak ama

hitchikers guide to galaxy

the signal
the truman show
gamer
the thirteenth floor
inception
pi
minortity report
moon

bir de bilimum uzay filmleri var; star trek, star wars gibiler basta gelmek uzere...

The Social Network +1

die hard 4.0

aklıma direk rocky serisi geldi.
ama daha yenisini istersen bourne serisi.

die hard serisi de olabilir panpa..

panpacanlar, yapmayın o kadar da değil. seri katil bi teşbihti; gunluk hayat mucadelesi falan:)

into the wild...

death proof

tek önerim var izleyince dua edecek :)

umudunu kaybetme will smith

mutlaka izle

127 saat panpa ama intikam kısmı yok üzgünüm.

recep ivedik 3

(bkz: green street holigans)

şehrine, iş yerini byüklüğüne, iş yerinde çalışan sayısına göre değişir bunlar. 120 ile 350 arasında olabilir.

Papa, Katoliklerin dini lideri. Bir nevi Halife işte. Papazsa bir din adamlığı türü.

papaz imam papa halife

papaz hangi mezhebin? her mezhebindemi? ortodox catholic protestan

türkçe'de papaz, peder, rahip var ve eminim bunlar arasında fark vardır ama tdk bile bişi dememiş. bence önemli bir konuya parmak bastın. :)
papaz rumca olduğuna göre ortodoks demek doğru olur.
peder farsça, rahip de arapça imiş.

@kediebesi ama bi kitapta papazların katolik mezhebi diye geçiyor?

papaz, peder, rahip karışabilir ama koskoca Papa karışmaz bence.

"Ordained Catholic clergymen are deacons, priests or bishops, i.e., they belong to the diaconate, the presbyterate, or the episcopate. Among bishops, some are metropolitans, archbishops, or patriarchs, and the Pope is the Bishop of Rome. With rare exceptions, cardinals are bishops, although it was not always so; formerly, some cardinals were unordained laymen and not clergymen."

Şurdan anlarsın ki konu çok karşık. Ama papazla peder teknik olarak aynı şeyler değil diye biliyorum. Boşver sen onları aslında. Bak bizde ne güzel sadece imam var :)

PS: Buna bak, oha de!
en.wikipedia.org

şimdi biraz baktım da, katolikler kendi sitelerinde filan peder diyor. ben tdknın yalancısıyım valla kitabını bilemiycem.

papa katoliklerin dini lideri, ortodokslarinki ise bizim Bartholomeos.

papaz demek ise hrditiyan din adami demek mezhebe bakmazsizin, ortodokslar pastor derler mesela, papazin nerdeyse tam karsiligi priest. Peder ise ingilizlerin onlara father diye hitap etmesinden kaynaklaniyor. Yani baba diyorlar, peder de farsca baba anlamina geliyor.

papanın erkek oldugu %100 bilinir, ama papazın bilinemez.

halife ile imam gibi düşün.

microsoft security essential indir. bedava zaten. son 2 yıldır onu kullanıyorum. sorunsuz ve virüs yakalamada başarılı. microsoft bunu nasıl bedavaya veriyor inanması zor gerçekten ama öyle.
hatta linki de şu:
www.microsoft.com

ama yine de birileri nod32'yi yazarsa güzel olur

ben evde bunu yapıyorum. yani ücretsiz kullanıyorum rengi turuncu olduğunda da eav şifresi giriyorum yeniden.

ama şirkette durum farklı olabilir.

madem yapacaksın warez-bb'den crackli bir şey indir yükle.

nefret değil bu politika.
şimdi böyle atışırlar ama yarın mecliste yine el ele kol kola olurlar.

simdi yazmaya baslayacam ama sayfalar yetmeyecek.
bunların hepsi boyle. farkları yok.
asıl konu saptırılıyor. konu vatandır, butunluktur, kagıt ustundeki gelişme degil, pratikteki gelişme, kalkınmadır.
chp su ana kadar sadece muhalefet oldu, insallah degişmiştir ve goruruz.
akp hep konustu, tutturmuslar bir duble yol. yahu benzini alacak adam mı var, o yolda gitsin.
mhp desen kendi derdiyle ugrasıyor zaten.
daha dun bdp ile acılım ayagına sarmas dolas olan akp, simdi utanmasa kufredecek, tovbe tovbe.
filistin hakkını savnunuyorum diyor. her boku israile satıyor.

konu, gosterilmiyor. devlet elden gidiyor. butun avrupa ulkeleri de ozellestirme yapıyor diyor, ben almanyada okuyorum, gelsin anlatayım nasıl ozellestirme yapılır. devleti satmak, ozellestirme degildir.
her seye hayır demek de muhalefet demek degildir.

ben parti tutmam, ama su anda vatan icin oy atmak lazım, parti icin degil. bdp 32-36 mv cıkaracak, ve mhp baraj altı diyorlar. bu onumuzdeki meclis, anayasa cıkaracak. bdpnin olup da mhpnin olmadıgı bir meclis, anayasa cıkarmamalı bence. zaten akp, ilk 3 maddeyi degiştirmeye ugrasıyor...

uzattım pardon, doluyum :) oyu vatan icin, devlet icin atmak lazım.
230 milyar dolar diyor, 740 olmus. ulan sirketler kapanıyor hala, yabancı sermaye geliyor, para kazanacak firmayı alıyor, endüstriye yatırım yapan yabancı yok. dikkat edin.bankalar, petrol, her sey gitti elimizden, yanlıs.

başbakan "öfke bir hitabet sanatıdır" derken hitabetini seçim zamanı daha da geliştirdiğini düşünüyor sanırım. kılıçdaroğlu'na diyecek zaten bir şey yok, ne yapacağı belli olmuyor, hergün farklı farklı. bahçeli'nin de zaten herzamanki hali :)

el ele kol kola derken? gören de 9 yıldır kemal ile tayyip panpa zanneder.

@etna yok o gelenek akp ile bozuldu. adamlar ciddi diş biliyorlar. araları olmayan birinin en önemli resmi toplantıda bile yüzüne baklılmıyor son 2 dönemdir.


hubble +1 millet takım tutar gibi tutuyor akp'yi chp'yi. hadi chp yönetim kadrosundan mütevellit henüz bir bilinmeyen ama akp'yi "tutmanın" memleket açısından iler tutar yanı yok.

Sıradan bir insan pisikolojisi gereği karşıt görüşe ait liderin sesini yükseltmesini bilinç altında kendi üzerine alınır. Dolayısıyla kendi liderinin daha sert konuştuğunun bile farkına varamaz. Bu belli bir kültür eşiğine kadar tüm "taraf"tarlarda böyledir. Bahsettiğim durum parti görüş o bu şu bağımsızdır.

Bazı insanlar parti tutmaz tutamazlar onların kendi derin siyasetleri vardır. Bu yüzden o particiyi bu particiyi boş verin ve derin siyaseti öğrenmeye çalışın.

resimde dikkatli bakınca ne yazıyor? ve nerede?
anlayamadımda

read your book case yazıyor.

www.dafont.com bu işinize yarar sanırsam

evde miyiz? paramız var mı? o an sosyalleşme imkanımız var mı?

oturur evde poker oynarım, ondan sıkılınca dizi veya film izlerim. ondan da sıkılırsam kitap okurum.

valla bilgisayarda spider soliter oynamak kafamı oldukça dağıtıyor.

evin dekorasyonunu değiştiririm, temizlik yaparım. bunların yorgunluğuyla da güzel bi duş alıp çıplak vaziyette kestiririm serinlik vakti:)

gta san andreas açıp(pc en fazla onu kaldırıyor), sniper'la insan vururum, jet uçağıyla gezerim.

kulaklığımı takar yürürüm, yürürüm, yürürüm...

mümkünse 1-2 arkadaşla, değilse yalnız; bara gidip bahçede nargile+bira yaparım.

evden çıkma durumu yoksa last.fm'de yeni gruplar, yeni müzikler keşfine çıkarım zaman zaman. tıpkı finallere çalıştığım şu sıkıcı günlerde yaptığım gibi, eheh.
bi ara origamiye sarmıştım. ilgini çekerse şu sitede oyalayacak bolca şey var, yapılışları falan: en.origami-club.com
puzzle seviyorsan bi puzzle al, 1500 parçalık falan. hem sinir ediyor hem eğlendiriyor hem de kafa yorduruyor. iyi bişey yani.
daha bir sürü şey sayılabilir ama sıkıcı notlarım beni çağırıyor şu an. hadi sana iyi eğlenceler.

(bkz: stumbleupon)

film arşivi yap otur izle hepsini. sağlam film bulma konusunda sıkıntı çekersen (ki büyük ihtimalle öyle olur arka arkaya film izlerken bir tane bile kötü olsa daha da izleyesi gelmiyor insanın) otur bir yere önceden izleip de çok beğendiğin filmleri yaz. tekrar izle. üniversite sınavına 20 günden az kaldı ama boş boş oturup film izliyorum bütün gün istersen bi liste oluşturabilirim sana.

dizi izlerim oturup, sözlüğe bakarım, daha önce okuyup da çok sevdiğim kitapları elime alır okur,karıştırırım, hava çok sıcak ya da yağmurlu değilse yürüyüşe çıkarım.
ha eğer can sıkıntısında sosyalleşme sıkıntısı varsa çıkar bi tanıdığa uğrarım ama öyle kös kös oturacağım değil .mesela ben çiçekçi dükkanı olan benden 24 yaş büyük bir arkadaşım var ailemin evine beş dakka, çıkar kendi evimden önce ona giderim, oturum muhabbet ederiz gelen gideni olur,köpeğiyle oynarım,sonra babannemin evine geçerim falan :)

ar. gör
dr
yrd.doç
doç
prof.

lisans
yüksek lisans
doktora
yardımcı doçent
doçent
profesör

araştırma görevlisi tam olarak bu basamaklardan birisi değil. yüksek lisans ya da doktora programlarını sürdürürken isteğe bağlı olarak aynı zamanda araştırma görevlisi olabiliyorsunuz hepsi bu.

duyuruya maydonoz olucam ama öğretim üyesi ve öğretim görevlisinin farkı ne?

okutman var bi de ama. o sayılmıyor galiba?

okutmanlar sınavla görevlendiriliyorlar, öğretmen gibi sadece derslere giriyor, yükselme durumu yok sanırım böyle.

öğretim üyesi bir yerde sabittir. öğretim görevlisi ise birden çok yerde görev yapabilir.
aralarındaki fark buydu ama hangisini üye hangisini görevli yapıyordu onu tam çıkaramadım sanki.

yrd.doc ve uzeri ogretim uyesidir. geri kalanlari ogretim elemani, yardimcisi ya da okutman. en temel ayrim. ogretim uyesi rektor seciminde oy kullanir. digerleri kullanamaz.

Öğretim yardımcıları (araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, okutman) yükseltmeye tâbi değildir, yani birinden birine doğrudan geçemezsiniz (33. maddeye göre araş. gör.lükten öğr. gör.lüğe atanmalar hariç). Okula tamamen bağlı olmadan da öğretim görevlisi olunabilir dönemlik anlaşmalarla.

Doktor olduktan sonra da öğretim yardımcısı olabilirsiniz veya bu kadroda kalmaya devam edersiniz (50d'ye göre atanan araş. gör.ler hariç).

Öğretim üyeleri küçükten büyüğe:
Yardımcı doçent
Doçent (bu ûnvan için ayrı bir sınav gerekir, sırf beklemekle iş bitmez)
Profesör

google dns kullanın,videolar şipşak açılır
8.8.8.8
8.8.8.4

birde turbointernet diye bir şey var. videoları çok hızlı buffer'a alıyor. deneme sürümünü kullanın çok faydasını göreceksiniz.

www.piriform.com

2 Aydır çamaşır makinasını kullanıyorum. şimdilik bir problem yok. hem fiyatları uygun hem de özellikleri çok iyi.

alınır cok da memnun kalınırı. aynı özellikler başka modellerde kıyaslayınca oldukça uygun

Samsung alacaksanız arkasından kontrol edin, Çin üretimi değil Kore üretimi olanlardan almaya çalışın.

arkadas yaklasik 1 yildir samsung camasir makinesi kullaniyor. gayet guzel ve sorunsuz. alirken servise 50 tl odeyip garantiyi 5 yil yapmisti sanirim.

bende samsung'un buzdolaplarını ısrarla tavsiye ederim

(bkz: #22195478)

burda da belirttiğim nedenler ötürü her türlü evrenin öteki ucuna gitsek de insanların inandığı bir din olacaktır.

namaz vs'ye de bir kılıf uygulanır elbet..

hacı kendi dinim islam için konuluyorum;
islam mantıklı bir dindir. o yüzden atıyorum yolcu otobüsünde giderken namaz bile kılsan kabul olunur (yönün devamlı değiştiği halde)
senin mantığınla şunu sorayım sana; kuzey kutbunda oruç tutan birisi 6 ay aç ve susuz mu kalmalıdır? (hani 6 ay gece 6 ay gündüz ya, o bakımdan)
benim sana söyleyeceğim şudur,
sen 300 sene yaşa ve namazını kıl, yönü hiç önemli değil.

dunya disindaysaniz, yuzunuzu dunyanin oldugu tarafa donmeniz yeterli.

Müslüman inancına göre İslam "alemlere" gönderilmiştir. Yani uzaya çıkmakla dinden çıkmayacağınız gibi başka bir boyuta geçerseniz de dinden çıkmazsınız :)

İnsan beynine müdahale edilmedikçe dinin ve yaratan inancının biteceğini sanmıyorum.

insanoğlunun zeka düzeyi sıçrama yaşamaz ve aynı boyutta kalırsa dinlerin kaybolacağını düşünmüyorum, ama dine inancın azalacağını tahmin ediyorum, dolayısıyla namazı kıldığımız kabe (temsili de olsa)mevcut olacaktır. uzaylılar farklı algılar içinde olabilirler, din kavramı olmayabilir. ya da olabilir, bilemiyorum.

@etna Ben işte bu mantığı da anlayamıyorum. Diyor bunu bunu yap ama yapamıyorsan başka türlü yapabilirsin. Hem otobüste giderken namaz kılmak kabul olunur nerede yazıyor? Kuzey kutbu olayına da cevabım evet.
@sozlukte kullanmak istediginiz nick Din olacak olmayacak demiyorum insan oldu olalı din var zaten ama entry'nde yazdığın şeye katılamıyorum maalesef. Dinsiz bir dünya insanlar kurtuluşa inanmadığı için çok farklı olabilirdi, Orta Çağ'ı düşün mesela o zamanı karanlık yapan da inananlardı.

bundan 500 önceki dinlerden kaçı hala var? eski uygarlıkların inandıkları. kut anlayışı vardı mesela eskiden. kendi gitti ama dilimizde kaldı. kutsal, kutlu gibi sözcüklerle. kaç kişi farkındadır.
bütün dinlerin sonu böyle olacak. azalarak bitecek. yerine ne gelecek bilemem. insan içgüdüsel olarak inançlı bir varlık olabilir. emin değilim.

tanrı bunları tahmin edemedi panpa:/

Tanrı yanılgısı kitabında şu yazıyor, "Bir çağın dini, bir sonrakinin edebi eğlencesidir"

Mitoloji.

hacım netten bu kadar uğraşacağına beş dakka nalbura git. tel çit, dikenli çit her şeyin fiyatını öğrenirsin... internet üzerindeki fiyatlar bu tip sitelerde güncel olmayabilir. beş altı ay öncesinin fiyatları var çoğu zaman.

benim toptan satış fiyatlarını söylim;
1,10 mm kalınlığında 5x5 (dar göz) m2 fiyatı 0.95 tl
1,10 mm kalınlığında 7x7 (geniş göz) m2 fiyatı 0.65 tl

1,70 mm kalınlığında 5x5 (dar göz) m2 fiyatı 2.20 tl
1,70 mm kalınlığında 7x7 (dar göz) m2 fiyatı 1.60 tl

çit tellerinin uzunluğu 20 metredir bu arada. yüksekliğide 100 cm, 120 cm ve 150 cm olarak değişir. dolayısıyla m2'leri 20, 24, ve 30 olur.
ayrıca 1,30mm ve 1,50 mm kalınlığında tellerde var ama onları yazmadım. bu ikisi arasında kıyas yapabilirsin. ve tabiki bunlar toptan (yani dükkanların alış) fiyatlarıdır. perakende olarak bu fiyatlara alamazsınız. ama kazıklanmazsınızda. kolay gelsin.

perşembe pazarına uğrayın bi,vaktiniz varsa.

yumurtadan çıkmaları üç hafta sürüyor. sonra da bir süre yavrular büyüyor. büyüdükten sonra hepsi birden uçup gidiyorlar merak etmeyin yerleşmezler. eğer çok lazım bir balkon değilse elleşmeyin yavrucaklara, 1-2 aya kadar giderler.

benim balkonumnda da vardı, iki yavru uçup gitti, sonra ertesi gün iki yumurta ile daha karşılaştım. sürekli ürüyorlar durduramıyoruz efendim. en sonunda üzülerek de olsa yuvayı bozup yıkadım balkonumu.

bazı balkonlarda veya evlerin çatı saçaklarında cd asıldığını görmüşsünüzdür belki. işte onlar kuşlar gelmesn diye asılıyor.
ek bilgi olsun diye söyledim.

cd bi işe yaramıyor, güvercinler de akıllanmış sanırım.

hayır neden olsun. daha pahalıya satarsın üstelik.

Evet fatura ve kutu için fiyatı 30 tl civarında arttıranlar bile var abartmıyorum

yanlış bi önermeden yola çıkarak yanlış yargılara varıyosun. yok öyle bir şey.
aras kargo kıpkırmızı. fillonun rengi bordo beyaz. fedex kırmızı mavi, dhl kırmızı.

hepsi demedim zaten ama sürat kargoda ptt kargoda var.
kesin öyledir demedim. öğrenmek istediğim bilmediğim birşey mi var yoksa tesadüf mü.
dikkatli okusanız anlicam da. neyse.

Mavinin lojistik anlami olmasindan cok bize en yakin renk olmasindan kaynaklaniyor olabilir.Mesela kirmiziyi enerjisinden dolayi cok seven oldugu gibi gereksiz derecede parlak bulan,saridan veya yesilden hoslanmayan insanlar var.Mor da hakeza oyle.Fakat mavi gokyuzu ve suyun(deniz vs.) rengi oldugundan maviye insanlar genellikle sempati duyarlar veya sevmeme durumu olmaz.Sirkete renginden dolayi icgudusel olarak negatiflik beslemezsiniz.Ay ben maviyi hic sevmem diyen insana pek rastlayamazsiniz.
Ayrica karmasa,kaosun olmadigi,huzurlu sakin psikolojiyi tanimlar mavi.Yani bir anlamda suprizlerle karsilasmazsiniz.Huzurlu olun hissiyati veriyor olabilir.

olay şöyle yaşanmıştır , yurtici kargo kurumsal renk olarak mavi ve turuncu renklerı kendısıne seçmiştir , peşi sıra galiba 1 yıl sonra da mng de aynı renkleri kendine kurumsal renk olarak belirleyip bu yonde hareket etmiştir.. bunların dışında bu renkleri kullanan yok .
mavinin logistik dilinde özel bir anlamı yok .. zaten tek başına mavi de kullanılmıyor bu firmalarca..

cok dikkatli okuyamadım zira gözlerim bile tam acık sayılmaz, evet işsizlik hakkaten vahim. kuzenlerim de senin kadar iyi yerlerden olmasa da üni mezunu, ve sacmasapan işlerde çalısan var, 27 yasında ev öğlanı modunda ergen kuzenleriyle takılan da. ama 2 dili bilmen cok cook buyuk avantaj, acaba yeterince iyi değerlendiremiyor musun kendini. eger yırtık bi tipsen, kesinlikle işletmeye devam derim. en rahat ordan para kazanılıyor, olmazsa bi fikir bul devlet destekli bi işletme aç. evdesin anladıgım kadarıyla, diabloyla ugrasana kadar fikir arakla bi yerlerden:) tekrar össye fln gerenk yok, iş aramaya devam ama yöntem değiştir. bu 2 dili iyi bildiğini varsayıyorum, mesela teknik ceviri işine gir. cok iyi para var.
kendin hakkında biraz daha bilgi verirsen bulabiliriz belki bişeyler.

kendi isini yapma imkanin var mi? cok az sermaye ama bilgi ile yurutulebilecek bir is olabilir bu.

ha bu arada, olur ya lise arkadasları uzman. zaten tr'de 5+ kişilik her yerde calısan ya uzman ya mudur. takma kafaya, yarısma programlarında cok dikkatimi ceker. "kurumsal bi firmada .... uzmanıyım/muduruyum/mikiyim"

6 senedir KPSS'ye gire çıka iyice yalama oldum.Hayata dair bi beklentim ve umudum yok.Sizin gibi benim gibi pek çok insan olduğu açık.Bende ne yapacağımı bilemez halde sabahtan akşama internette amaçsızca zamanı ve kendimi tüketmekteyim.İnsani ilişkilerim sıfır hatta eksilerde...

Özetle bende hemen hemen aynı durumdayım.

@ heyamo / çok sağolun, teknik çeviri işine ingilizce ile girebilirim belki; almancam orta seviyede çünkü. Ama ingilizcem kpds 90 düzeyinde, herhalde yeterli olacaktır. (not: kpds de ne kadar gereksiz derecede kazık bir sınavdır !)
kendim hakkında ne söyleyebilirim.. biraz tuhaf bir tipim; yani şu 3 yıllık dönemde arabanın komple orta konsolunu söktüm, evi komple badana yaptım, yerdeki travertenleri falan kırıp mermer döşedim, ahşap doğramaları yeniledim vs vs.
biraz geleceğe dönüş deki emmett brown gibiyim, salak salak bir sürü icadım var evin içinde.
asosyal de değilim, biraz değişiğim işte.. "içimde bir mühendis yaşıyor" diyorum da kimse inanmıyor.. Hoş, içimde bir diktatörün yaşadığını da iddia ediyorum ama çok fazla dile getirmiyorum, neyse..

@ perkele / piyasayı çok fazla tanımıyorum açıkçası; daha önce yapılmamış bir fikrim var gerçi, bir tema üzerine bir kafe açmak gibi ama tabi birikimim de çok fazla değil maalesef. yine de düşünülmeyecek bir öneri değil. sağolun.

@ elxa / doğrusu gazeteciliği uzmanlık gerektirmeyen bir branş olarak düşünmedim, bilakis bence çok çok daha yetkin ve analitik düşünebilen kişilerin çalışması gereken bir meslek. medya bence beşinci güçten daha fazlası konumunda, özellikle de dezenformasyonun sıklıkla uygulandığı ve insanların şüphecilikten uzak olduğu bir ülkede. tematik bir alanda uzmanlaşabilirim diye düşünüyorum gazetecilik konusunda; zira sözlükte bir 7-8 yıldır yaptığım şeyi profesyonelleştirmek olarak düşününce çok mantıksız görünmüyor. Elbette aldığınız eğitime (iletişimde okuduğunuzu varsayarak) ve mesleğinize saygı gösteriyorum.

@ alınacaknikmikaldıaq! / ne hoş, aslında "işsizler partisi" falan kurup siyasete mi atılsak, ne dersiniz ? Tabi bu durumda işsiz olmazdık ayrı konu.. Hımm.. Çelişki mi ?

Siyasete atılacak kadar AKıllı olsam hemen derdim ama nerdeeeeeeee!!!.Ama siz veya başkaları dediğiniz partiyi kurup seçime girerlerse son iki seçimde oy kullanmamış ve kullanmayı düşünmeyen biri olarak 'Seni seçtim Pikaçhuu!' derdim.

@ kulustur / elxa bir de diablo için iç karartıcı demişti; umarım sizin mesajınızı okumaz :)

Şaka bir yana, söylediklerinizde haklılık payınız yüksek. Gerçi outsourcing konusunda o derece iç karartıcı bir tablo olduğunu düşünmemiştim. Filipinler' e ya da uzak doğu' ya üretim hatlarının taşındığı ve bir şekilde yeni dünya düzeninin zaten düşük işgücü ücretleri üzerine kurulu olacağı bir gerçek, lakin işletme fonksiyonlarından finans ya da muhasebe departmanlarının da taşınması çok üzerinde durulması gereken bir konu. Çünkü şöyle düşünmekte fayda var; bu fonksiyonlar aslında yerel regülasyonlar ile iç içe olan ve ülke içindeki dinamiklerden birebir etkilenen departmanlar. Örneğin bir genelge yayınlanır ve bir stratejik işletme biriminin dolaylı vergisi değişir ve bunun anlık olarak işletmeye tebliğ edilmesi gerekir. bunun dönüşümünü düşünün; döngü trafiğini ve etkinlik kaybını. bürokrasiden hiç bahsetmiyorum bile.

muhasebe-finans bölümü yurtdışına taşınmış olan bir firma zaten yalnızca ismen türkiye de bulunuyor demektir. ülke ekonomisine yapıyor olduğu katkı tartışılır.

ithalat konusunda ben asla son tüketiciyi suçlamam, çünkü tüketici özgürdür ve istediğini seçmelidir. zaten ürününü doğru sunan, doğru bir pazarlama anlayışı benimseyen ve doğru yönetilen bir firma tercih edilmelidir; yaşamalıdır. işini doğru yapana bir şekilde prim verilmelidir.

Burada elbette üzerinde durulması gereken bir konu var; o da yerli firmaların yabancılar ile nasıl rekabet edeceği. Aslında bu konuda bize anlatılan çoğu şey doğru değil. Öncelikle yerli firmaların lojistik avantajları ve yerli tüketim kültürüne aşina olmaları sözkonusu. ayrıca devletin sübvanse ettiği alanlarda çalışılıyor olması ve bir çok teşvik imkanı olması. yabancı firmaların ise yeni pazara giriş konusunda riskleri vardır. örneğin tofaş' sınız ve iran pazarına girmeyi düşünüyorsunuz. Bu bir risktir.

demek istediğim şu; yabancı firmalar aslında maça 3-0 önde başlamıyor, belki 1-0. ama maçı geri getirmek için süremiz varken biz kendi sahamızda top çeviriyoruz. bu ülkede büyük firmalar da, küçük firmaların çoğu da doğru yönetilmiyor. yöneten adamların çoğu oraya haketmediği için geldiklerinden dolayı işlerini doğru yapmıyorlar. örnek "türk traktör" fabrikası olsun. Niçin bu ülkede hala massey ferguson ya da lamborghini satılıyor ? biz 70 yıl boyunca hala doğru düzgün; güvenilir bir traktör üretemediğimiz için. traktör yapıyoruz, üç günde dağılıyor. dağılmayanını yapıyoruz, ağır olduğu için çok yakıyor, bakımı geliyor parçası pahalı. çiftlik sahibi de gidiyor alıyor yabancı olanını, 20 yıl tıkır tıkır biniyor. örneği uyarlamak mümkün, bunun tek istisnası, dünyada marka haline gelmiş firmalarımızın ülkemizdeki en çok satanlar listelerinde alt sıralarda bulunması. bu da kaliteden çok algı sorunu ki, bunu da değiştirecek olması gereken pazarlama yöneticileri.

sahi, pazarlama dediğimiz şey nedir ?

kariyer.net ya da yenibiris e ilan veren ve "pazarlamacı" arayan yöneticilerin çoğu pazarlamanın ne olduğunu bile bilmez. onlar için önemli olan arabaya atlayıp "esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilmesi" dir. halbuki pazarlama bir süreç ve planlama işidir. hedef kitlenin seçimidir, uygun iletişim kanalının seçimidir. Türkiye de bireysel pazarlama yaygındır ama felaket derecede verimsiz çalışmaya mahkum bir tekniktir bu. kitlesel pazarlama da yalnızca prime-time kuşaklarına reklam vermek demek değildir.
Yanlış bilinen, yanlış yapılan ve müdahil olan kimsenin kendisini geliştirmediği bir alan bu.

Bir ülke hayal ediyorum, insanların işlerini düzgün yaptığı; yolsuzluklara bulaşmadığı, gerçekten hakeden insanların terfi ettiği ve bilgiye değer verilen bir ülke.. çok şey mi istiyorum acaba ?

kulustur çok güzel özetlemiş.Sistem bozuk olduktan sonra Türkiye'nin dolayısıyla bizlerin geleceği maalesef karanlık.Aydınlığa çıkmamız için sadece ampülü değiştirmek ( o da şu an için olmaz gibi ) yetmez gibi geliyor bana.Komple Tesisatı yenilemek gerekiyor.Ama Nasıl?( O işin uzmanı değilim ahkam kesmek istemem.)Aynen kulustur'un dediği gibi üretmeden tüketmeye alıştırıldığımız bu düzende 'bindik bi alamete gidiyoz kıyamete!'

-Hadi hepimize hayırlı traşlar...

İstediğiniz ürün Ütopik Hayaller Bölümümüzde maalesef kalmamış.Size Amerika’dan yeni ithal ettiğimiz bi alt modeli versek ?Hemi ucuz hemi de tam sizlik.Deneyin memnun kalmadığınız takdirde ürünümüzü 30 yıl sonra geri alıyoruz.Bence bu fırsatı kaçırmayın…

merhaba,

pozzecco, seninkine benzer bir öğrenim geçmişim var. tek fark yüksek lisansımın bir kısmını yurt dışında yaptım.
izmirde türkiyenin en büyük firmalarından birinde çalışırken 4-5 ay önce istanbulda dünyanın en büyük firmalarından birine transfer oldum.

sonuç şu;
yerli firmalar çalışan profillerini düşük tutuyor.
ben yurt dışından döndükten sonra eski iş yerime başlayınca sepet havası çaldılar bana resmen. yöneticilerim hadi git de sen de biz de kurtulalım der gibi davrandılar. yüksek profilli, kafası çalışan vizyonu geniş adam istemiyorlar.
istanbula geldim, yabancı firma, gerçekten büyük güzel ama sahte bir güzellik bu. herkes -mış gibi davranıyor. kimse memnun ve mutlu değil. türkiye ayağının durumu iyi değil. herkeste işsizlik korkusu var. yıllarca çok ciddi paralar almışlar, yukarda yazıldığı gibi kredi üstüne kredi alınmış evler arabalar sıralanmış.
istanbulda inanılmaz bir finansal balon var. balonu da oluşturanların bir kısmı da gördüğüm kadarıyla orta ve üst seviye maaşlı çalışanlar. (bahsettiğim aralık 5-15 bin tl).
ayrıca akp ye düşünce olarak katılmasa da sırf düzenleri bozulmasın diye akp ye oy veriyor bu insanlar. şu anki şirketimde +40 yaş üstü herkes ortanın solu ama eminim ki %90ı akpye oy verdi (hatta biri bunu bana itiraf etti. chp den bizim parti diye sözeden bir adam)

senin birlikte okuduğun hanzo adamlar çok prim yapıyor. yöneticileri onları çok tutuyor çünkü adam tehlikeli değil. vizyonu dar, ne denirse yapıyor sorgulamadan. aslında bilmedikleri ancak bildiklerini sandıkları işlerde uzman da olurlar ilerde müdür de.

benim korkum bu adamların altında ezilmek, ki geleceğim öyle görünüyor. o yüzden şu anki işyerimden bile ayrılmayı düşünüyorum. benim de yaşım 28, kafamda planlarım var ve geç kalırsam bu planları gerçekleştirmem mümkün değil.
sen de kafandaki planları gerçekleştirmeye çalış, en azında dene.

hocam şu soruya cevap versene;
asgari ücretle bir iş yerinde iş başlayıp, gerektiğinde uykudan feragat edip, gerektiğinde ciğeri beş para etmez insanlara hizmet edip, gerektiğinde ağır iş yapabilir misin?
bu duyuruyu yazana kadar cevabın hayırdı sanıyorum, çünkü öyle olsaydı işsiz kalmazdı.
kusura bakma eğitim seviyesi senin gibi olan herkeste aynı düşünce var: "ulan o kadar okul okudum, yüksek lisans yaptım, müdürlükten aşağı çalışmam"
dimi?
bunu yenebilirsen o kadar çok iş varki.

arkadaşlar kamuyu niye denemiyorsunuz? tamam maaşları özel sektör kadar değil ama yine de insanı geçindirir her gün türlü türlü uzman yardımcılığı ilanları çıkıyor. buralara girenlerin kalitesi sizlerin yarısı bile değil. hazine müsteşarlığı, kamu ihale kurumu vs bir sürü kurum var hem bu kurumların kalitesi de yükselirki şu anda maalesef baya düşük. en üst düzey kurumlarda bile çalışan kalitesi en iyi ihtimalle vasat olarak nitelendirilebilir.

bende etna'ya katılıyorum. bazen gözü karartıp lise mezunlarını arayan firmaların ilanlarına başvuruyorum mesela, görüşmeye çağırıyorlar gidiyorum tamam yaparım ederim diyorum. çağrıyorlar gel başla. bu seferde vazgeçiyorum. niye? 600 lira maaş, 10-12 saat çalışma saati haftada bir gün tatil ve garsonluk iş.. olm ben manyakmıyım 2 üni. bitirmişsin bulduğun işe bak diyorum. ama öbür yandan da gittiğim güzel firmalar, yani eğitimime uygun bir iş (maaş önemli değil) veren firmalar da görüşmelerden sonra geri dönüş yapmıyorlar. bende o zaman burada duyuru açıyorum işte. ^^

indirinlen! emir verir gibi. böyle yapınca sanki scam sitesi gibi fazla güvenilir durmamış ya

indirimci.com
indirimcini.com
indirimburada.com

olma mı?

etna, hocam onların hepsini kapıkapıvemişle. :)

çok teşekkürler.

station agent
taxi driver
dead poet society
up
scott pilgrim
ulak
flashbacks of a fool

tarih sırasıyla izle.

ruh haline göre izle.

dead poet society ile scott pilgrim i ilk izle.

taxi driver.

taxi driver.

ruh haline göre izle

filmler hakkında yorumları okuyup ya da ımdb'de puanlarına bakıp izleme de nasıl izlersen izle. ama bence up'ı ilk izle sayılı animasyonlardan.

tam olarak anlatıyorum :

settings, content, auto complete kısmında (ortalara doğru o tabda), settings, user names and passwords on forms , kutucuğu var, onun altında da ask me before saving passwords yazan bir kutucuk var. kutucuğa tik at tamam de kapat.

ie9 ingilizce ayarları budur

mesela firefox kullanıyorsan araçlar - seçenekler - güvenlik kısmından halledebilirsin.

vedat milor'un eski programlarına bak. cidden çok faydalı.

antep'te cartlak yiyin mutlaka...

vedat milor antep ve hatay için 3 haftalık prorgamını ayırmıştı sanıyorum. youtubeda aratırsanız bulabilirsiniz.

hatay da mutlaka mozaik müzesine rehberle gidin (ekstra öneri)
vedat milör ün tavsiyesini söyleyeyim, şelaleler bölgesi var, tam şelalerin yolunun başında boğaziçi restoran var, künefeyi orada yiyin
uzun çarşıda mutlaka nar ekşisi alın (tadına bakmadan almayın tabi) hazır market ürünlerinden çok farklı. zahter alın (etle çok iyi giden bir baharat) defne sabunu alın (kilosu 30 tl ye satılan, iyi kalite sabunlar var onu bulun derim, yerini tarif edemiyorum, uzun çarşıda yukarıdan aşağı inerken sağ tarafta kalıyor. 4 yol ağzının dibinde, bir çeşme var karşısında. dükkanın önünde tezgah var, içeri girdiğinizde kasa ilerde sağ tarafta kalıyor (adını bilmiyorum)

antep halil usta
antakya, harbiye'de kule restoran.

e hatayda künefe yemeden gelirsen direk cehennemliksin zaten.

ayrıca;
video.cnnturk.com
video.cnnturk.com

neyi nerede nasıl yaparlar bilmem ama hatay'da künefe ve humus yemeden olmaz bence. antep'te de küşleme ve havuç dilimi baklava yiyin.

hatayda künefe, içli köfte, humus. adını hatırlayamadığım bi restoran var. bulunca yazarım. orada hepsini yiyebilirsin.
zahteri ben hiiç sevmedim ama seveni çok. kahvaltıda zeytinyağıyla beraber de yenir.

antepte cartlak kebabı, güllüoğlunda baklava

edit: hatırladım.

hataydaki sultan sofrası. müzenin ordaki köprüden nehrin karşı kıyısanıa geçince köşede iki katlı güzel bi yer.

anteptedeki ciğerci mustafa. stadın oralarda, caddenin öbür tarafında. oraya kadar gitmişken antep müzesini de gez. çalışma vardı en son, şimdi ne hale geldi bilmiyorum ama bence türkiyedeki en en en güzel müzelerden biri.

Antep'te patlıcan kebabı, bir de İmam çağdaş'tan baklava.

antep'te yemege dair ne bulursan onu ye. çok ciddiyim.

antep lisesi'nin orda fiko'ya git hayatında yiyeceğin en farklı ekmek arasını yersin. nohut ve patates kombinesinden oluşan tırnakli pide arasında muthis bi lezzet.

karşıyaka'da halil usta'ya git.

baklavayı da asla güllüoğlu ve çağdaş'tan yeme.

koçak baklavaları var. muaazzam yapmaktadırlar.

antakya'da vedat milor'un gittiği yere gitme. boğaziçi restorant mıydı neydi gitme oraya işte.. kötü bir yer.

ankatya'da;

sultan sofrası
kule restorant(harbiye'de)
hidro(harbiye'de)

buralarda önüne getirebilecekleri her şeyi yiyebilirsin. ben kağıt kebabı'nı(lahmi la varka) şiddetle öneririm

linksys'ten vazgecmemeli kimse

mayıs 2010'dan beri düğmesinden hiç kapatılmamış (ttnet yüzünden bağlantı kesildiğinde acep modemi resetlesek düzelir mi diye kapatıp açtık, düzelmedi haliyle, onlar hariç), bu süre boyunca elektrik kesintileri ve ttnet arızaları dışında bağlantısını hiç koparmamış bir airties kullanıyoruz ofiste. rt-211 derler adına. bedava veriyorlar diye öyle düşünme, taş gibi modem.

smart diye bir marka kullanıyorum. 2-3 sene önce hepsiburada^dan almıştım. daha tık demedi.

Linksys açık ara.

uyumadan bol bol kayısı yiyip üstüne 1 lt. soğuk su iç. sabah kalkınca ne var ne yok boşaltırsın

la yok sakın öyle yapma
ishal olursun o zaman durum daha vahim bi hal alır. aman diyim :)

nabayım ozaman ben ya :( ağlayacam yemin ediyorum

Sorunun stres kaynaklı olabilir, sınav falan.
Kayısılı çözümü bugün dene, yarına bir şeyin kalmaz, muhtemelen pazar günü de sıkıntı yaşamazsın.

ağlama len! :P

(bkz: duphalac)

bu akşam al hemen, vücudun nasıl tepki gösterecek bir gör.

sigara bağırsakların boşalma süresini kısaltan en bilindik maddeledern biri. sigarayı bırakıp bu tür şikayelri olan çok insan var magnesicalsin kullanabilirsin ya da dufolac daflon vs en iyisi bir doktora bu şikayetleerini anlatman yüz yüze yani basur olmak var ucunda hemoroidi yani halk dilindeki!!!

Fast.net
(çok mu basit oldu)

biraz basit oldu sanki :) böyle dha yaratıcı ve akılda kalıcı olmasını istiyorum illa bişeyler çıkacaktır burdan

karlo
yergo
logo
kargoloji

gokar gokar gokar gokar
gokargo
gargo
korga
karga
karinca

pars kargo.. mis oldu mis.

pars ile karınca güzel aslında

her hafta bonus mesajları gönderen bir site var forvebet diye illallah ettim. bence bonus olayının alayı yalan. kendin kazanican arkadaş
hititbet var bi de.

tek kelimeyle forvetbet

Betsson dan forvetbet e gectim 2 hafta icinde 2 kez para cekme talimati verdim ayni gun hesabima gecti. Arayuzune alismak biraz zaman aldi ama simdilik temiz,hem de canlisini sevdim ;)

Gamesliga ve Hititbet önerebilirim. Gamesliga derseniz referans kodu için özel mesaj gönderebilirsiniz.

elinize sağlık, gerçekten çok güzel olmuş. mavi gibi büyük bir ajans dışarıdan gelen her işi değerlendirir mi bilemiyorum ancak bir çok tekstil firması var sonuçta. bu çalışmayı üzerinize tescil ettirip hepsine göstermekte fayda var. tişört, çanta, rozet, poster gibi bir çok alanda değerlendirilebilir.

üzerime tescil ettirmesi nasıl olacak? bilginiz varsa biraz aydınlatır mısınız beni?

gayet güzel tişörte baskı olur bu. ha, ben siyah üstüne beyaz tercih ederim muhtemelen ya da gri üstine siyah ama o benim renk tercihim sadece. tasartı diye bir site var, oraya yolla bence. insanlat tişörtleri oyluyor, yüksek oy alan satışa çıkıyor, sana da kar payı geliyor.

çok emin değilim lakin a4 kağıda güzel bir çıktı alıp noterden tescil ettirebilirsiniz. istiyorsanız gidip bir notere danışın bu konu için.

@fortisvita
şu konu hakkında bilginiz var mı peki? diyelim ki bobiler'den satışa sundum çalışmayı. aynı zamanda da tasartı'ya yolladım, haftanın tişörtü olarak oradan da satılmaya başlandı. ikisi aynı anda olabiliyor mu? olsa dahi etik mi, değil mi?

hmm yasal olup olmaması kullanım koşullarına bağlıdır. eğer anlaşmalar sıkıntı yaratmıyorsa bence sorun yok, tasarım sana ait sonuçta.

tasarım çok güzel yalnız
1_ siyasetçi koymasaymışsın daha iyi olurmuş sankli
2_ komple şekli (yuvarlağı kastediyorum) boğaz köprüsü şeklinde yapsaymışsın mükemmel olurmuş

orada bulunan herkesi mesleki kimliklerinden sıyrılmış biçimde, istanbullulukları ve tanınmışlıklarını esas alarak koydum. bülent ecevit'i de aynı şekilde. yoksa kendisine has ağır bir sempatizanlığım filan yok. diğer türlü de sırf yeşilçam oyuncuları yer alacaktı çünkü, çeşit katmak istedim biraz. :)

boğazın şekli öyle pek de kendine münasır bir şey değil. m harfi gibi bir şey neticede. tüm bir çalışmayı ona göre ayarlamak çok zor olurdu ve açıkcası temel şekiller hariç bir şekil vermek de hayli zor. daire bile epey zor oldu aslında. hem öyle tişörte sığmazdı. :)

tekstil firmalarından kastınız nedir peki? tek tek marka bulup, bunların mail'larını belirleyip bir şeyler mi karalamalıyım bunu satar mısınız diye? usül bu mudur?

erkek olana kadar kız çocuğu yapılıyor. Dolayısı ile kız çocuğu sayı olarak daha fazla olur.

değişkenlik gösterir. kesin bir şey söyleyemeyiz. 5 kızın ardından 1 erkek doğabileceği gibi, ilk çocuk erkek de olabilir.

iki aile düşünelim. birinin erkek çocuğu olsun ötekinin kız çocuğu. kız çocuğu olan ailenin yeniden kız çocuğunun olma olasılığı %50x%50= %25 üst üste kız çocuğunun olma olasılığı, giderek düşüyor. diğer ailede zaten bir erkek çocuk vardı, kız sayısının erkeği geçmesi için bir kız çocuğu daha lazım ki bu düşük ihtimal (%25). bana erkek daha fazla olur gibi geliyor.

bence de erkek.

erkek olamaz çünkü %50-%50 oranda olan bir evrende erkek oranı en fazla %50 olur, 51 olmaz.
çünkü erkek olursa daha doğum olmaz.
ama erkek olmazsa kız çocuğunun sayısının devamlı arttması kaçınılmaz olacaktır.
dolayısıyla kız çocuk daha fazla olur.

her ailede 1 erkek çocuk var. kız birden fazla olabiliyor. kız çocuklarının sonsuza gitme şansı var ama erkek çocuklarının yok. dolayısı ile kızların sayısının daha fazla olma şansı daha büyük.

ben de şöyle düşünüyorum
yapılmayan çocuklar da kız erkek oranı eşit olacağına göre,
hiç bu kural olmasa kız erkek eşit oranı eşit olacağına göre,
yine eşit olur kız erkek oranı.

arkadaslar aylak bakkal modunda soyle bir spreadsheet yaptim:

buna gore erkekler her zaman daha fazla oluyor:


www.fileserve.com


dosyaya bakan cozecektir ne oldugunu::

Hesabımı yaptım %50 çıktı.

daha farklı bir cevap vereyim ben. bir kaç grafik görmüştüm. bu grafikler 2. dünya savaşına katılan ülkelerin savaşa katılmadan önce, savaş bittikten sonra ve savaş bittikten 5-10 yıl sonraki kadın erkek oranlarını gösteriyordu.

Savaşa katılmadan önce kadın-erkek oranlarında maksimum %3lük bir fark var. Genellikle erkekler fazla. (erkekler savaşıyor, ölüyor, öldürüyor vs.) savaştan sonraki grafiklerde ise erkekler %35, kadınlar %65 gibi sonuçlar çıkıyor doğal olarak. İşin güzel kısmı şu; en fazla 10 yıl içerisinde grafikteki ülkelerin çoğu kadın-erkek oranını ya eşitliyor, yada erkek oranı yine %1-2 civarı üste çıkıyor. (yine %1-2 lik kadın nüfusunun fazla olduğu ülkeler mevcut ama bir kaç tane)

bildiğim kadarıyla bebeğin cinsiyeti için %50lik oranlar söz konusu. ama evren / doğa / tanrı bir şekilde eşitliyor.

tüm bunları göz önünde bulundurarak söyleyebilirim ki bahsettiğiniz toplumda oran %50-%50 olurdu.

www.fileserve.com adresindeki dosyada olay iyi analiz edilmiş. Sanırım tatmin oldum.
100 ailelik bir toplumda:
50 aile tek erkek çocuk yapacak: 50 E
25 aile 1 E 1 K çocuk yapacak: 25 E 25K
12,5 aile 1E 2 K yapacak: 12,5 E 25 K
6,25 aile 1E 3 K yapacak: 6,25 E 18,75 K
3,125 aile 1E 4K yapacak: 3,125 E 12,5 K
1,5625 aile 1E 5K yapacak: 1,5 E 7,5 K
0,78 aile 1E 6K yapacak: 1E 4,5 K
...

yani bu toplumda 99 erkek (x sonsuza giderken 100 erkek) 94 civarı kız çocuk olacak.
Evet erkekler daha çok. Sanırım X sonsuza giderken de erkek çocuk sayısı kız çocuk sayısından daha çok. Kafa yoran herkese teşekkür ederim.

32 aile olsun
16 ailenin ilk çocuğu erkek diğer 16 kız
16 ailenin
8inin 2. çocuğu erkek diğer 8inin kız
8 ailenin
4ünün 3. çocuğu erkek diğer 4ünün kız
4 ailenin
2sinin 4. çocuğu erkek diğer 2sinin kız
2 ailenin
1inin 5. çocuğu erkek diğer 1inin kız
geriye kalan tek ailenin 6. çocuğunun erkek olma ihtimali %50 kız olma ihtimali de %50.
sonuçta 31kız 31 erkek.

şimdi biraz matematikçi gibi düşünüp aile sayısına x diyelim
ilk çocuklarda x/2 ailenin 2. çocuklarda x/4 ailenin y. çocularda x/ebenin ailenin erkek çocuğu oluyor bunların toplamıda toplam erkek nüfusu.
kızları düşünürsek gene aynı sayıların çıktığını göreceğiz. buradan da eşit olduğu kanısına varabiliriz.

ha şu var ki benim matematiğim baya bir kötüdür.

hiç bir şey yap(a)mayacaksınız.

tabii ki tesadüf diyecekler. bir kaç sınav hazırlayıcıya dava açıp 10 sene sürecek bir davayı başlatacaklar. sonra herkes (siz dahil) unutacak. son 8-9 yıldır olduğu gibi.

binlerce mağdur var şu anda birleşsek eylem filan bişeyler yapamaz mıyız? içimde bi his var yanlarına kar kalacak diye hiçbir şey yapmadan durmak istemiyorum öylece.

Kpss olayında ne oldu ki? Bunda ne bekliyorsunuz?

Kpss'de olduğu gibi yine ösym'ce sorular bazı kesimlere servis edildi. O kesimleri hepiniz biliyorsunuz.

@mrtksn çıksın. çıkartalım.

ürün ayıplı ise geri almaları gerekir, ama bence öncesinde bi garantisi var diye servise yollarlar. sende ürün ayıplı diye ilk 30 gün içinde iade etmek istediğini tüketici hakem heyetine bildirirsin, garantiden olumsuz sonuç gelse bile hakem heyetinde yenisini alabilirsin. arızasının olduğunu belgeleyen servis raporunu sana vereceklerdir onuda dilekçeye eklersin. şayet tamir edip yollarlarsa yine ilk 30 günde bozulduğu için ayıplı mal şeysine girer ve sıfırlarsın aleti.. çok karman çorman yazdım ama olay böyle bişey işte.

özel bir taahhütü var mı şu kadar zaman içinde mal değiştiriyoruz diye? pakedin açılıp açılmaması önemli değil bu konuda. eğer 5 gün taahhütü var ve sen 6. günde anladıysan bu ürünün arızasını ayıplı mal sattıklarından dolayı ürünü değiştirme hakkın var.

eger gostermiyorsa her sekilde iade edersin ama yazilimsal bir hata vardir yada ayarlarindan kaynaklidir duzeltilir.philips musteri hizmetleri konusunda iyidir canini sikma.hayirli olsun.

yazılımı güncelledim ama düzelmedi usb den okumuyor .srt ya da .txt uzantısını.. 7 gün içerisinde iade edilebilir die bi şart var fakat bu sadece benim aldığım tv ile alakalı değil bu markanın hiç birinde altyazı desteği yokmuş yani benim durumum memnuniyetsizlikten iade gibi bişi oluo sanırım ayıplı mal değil gibi

elinde olan kitapçıkta altyazı desteği yoktur diyorlar mı?

digital kanallarda altyazı desteği var diye bir ibare var kitapçıkta fakat alırken sorduğumda altyazı ile ilgili bir problem yok denmişti bana

dostum eger tv nin kendinden bir ozelligi bozuksa alırlar ama sen bu ozellik kesin vardir diye aldıysan ve yoksa almazlar. ayrıca bana boyle dedıler, surda soyle duymuştum,tezgahtar eleman var demişti gibi bir savunmayı kabul etmezler.

e kandırmışlar seni işte. aslınd bu sorunu direkt darty'nin müdürüyle ya da müdür yardımcısıyla çok rahat çözebilirsin. satış elemanları ya da telefona bakan kişiler kraldan daha çok kralcı oluyorlar.

www.darty.com.tr

memnuniyetsizlik ile 7 gün içinde iade edebilirsiniz diyor. yarın sabah ilk iş gidin ve iade edin. ancak kutusunu broşurlerini aksesuarlarını yanii aldığınız gibi geri vermeniz lazım.

medai playeriniz nedir? onda bir sorun olabilir mi?
çünkü tv ile altyazının bir alakası yoktur diye biliyorum.

@etna
media player ile ilgisi yok. bazı televizyonlar(samsung'un modellerinin büyük kısmı) usb üzeriden altyazılı film oynatabiliyor. philips'te ise bu özellik yok demek ki.

film ile altyazıyı aynı isimle kaydederek deneseniz bi?

daha şimdi girdim. gayet iyiydi. hatta eskiden bulanık olan yerler bile netleştirilmişti.
browser: firefox.

yok malesef hangi browserı kullanırsam kullanayım olmuyor.

google'ın bazı servislerine ulaşılamıyor blogspot yasağı nedeni ile. dns ve hosts dosyasına ip ekleme gibi işlemler yapman gerekiyor.

yazdıklarını okuyunca, aklıma, internette mutlaka okuduğunuz şu yazı geldi;

06 yaşında : Babam herşeyi biliyor.
10 yaşında : Babam çok şeyi biliyor.
15 yaşında : Ben de babam kadar biliyorum.
20 yaşında : Şu muhakkak ki; babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok.
30 yaşında : Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak.
40 yaşında : Ne de olsa, babam bazı şeyleri biliyor.
50 yaşında : Babam her şeyi biliyor.
60 yaşında : Ah, babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim.

70'de devlette işe başlayıp 95de emekli olup köyüne yerleşen bir adam. o "maaşlı işte çalış, amirlerine ne olursa olsun saygılı ol" düşüncesinde...

yapılarımız tam zıt. ben de dedeme çekmişim, o da dedesine çekmiş. korkarım benim çocuk da dedesine çekecek...

paylaşmanın faydası olmuştur umarım.biraz rahatlatmıştır diye düşünüyorum.
söylenecek pek bir şey yok aslında.dargın olacağınız bu süreçte hayatını idame ettirebileceksen sorun yok.düşündüğün işi kurmak için çabalayabilirsin her şeye rağmen.
bir süre sonra sular durulur merak etme,belki "dökmeden ye" dememesi gerektiğini anlar baban.
klişe olduğu kadar doğru bir söz;zaman her şeyin ilacıdır.
bu arada,bir anlık sinirle,karşıdakini ezmek amacıyla söylenen sözlere fazla takılma...

girişimci ruhu ile memur zihniyeti çatışması olmuş seninki.

ikinizde kendinizce haklısınız. babanın istediği bildiği düşündüğü tek yol garantici az az kazançlı risksiz yollar.

senin istediğin risk almak ve kendi işini kurmak. uzun yıllardır kendi işini yapan biri olarak şunu söyleyebilirim. eğer girşimci ruhuna sahipsen sabah 9 akşam 5 bir iş seni yavaş yavaş öldürür. kafandaki proje nedir bilmiyorum ama başarısız olsan bile güzel bir macera yaşamış olursun.

son olarak sinir ile köprüleri yakma. eğer ticarete atılacaksan ticaretin üçe alıp beşe satmak değil. insanları idare etmek ve senin istediğin noktaya yönlndirmek olduğunu anlamalısın. şu pozisyonda kurulu düzenini bozmamaya çalış. babanla iş konusunda ters düşebilirsin ve sana parasal destek olmayabilir. ama bir sinir ile rest çekip evi boşaltman bence yanlış bir karar.

kalından giren ben olayım.
baban senin önünde bir engel. hayatı boyunca seni belki de koruma içgüdüsüyle engellemiş. bunu yapamazsın onu yapamazsın demiş. şimdi yine yoluna taş koymaya çalışıyor. her insan bir değil. senin baban tipik türk insanı. zaten memurmuş da. büyük hedefleri olmayan biri yanılmıyorsam. neyse sana dönersek bence baban ile uzun bir süre görüşme. 1 yıl kadar. zaten o senin yokluğunu mutlaka hisseder. ondan sonra seni destekler belki. eğer böyle de olmazsa yine eskisine dönerse görüşme derim. sen dağa tırmanmaya çalışıyorsun, biri belinden sarılmış aşağı çekiyor seni.

içimden geldi bir de ben yazayım.
bir tane hayatımız var içinden ne geliyorsa onu yap bence. her karar verildiği anda doğrudur. düş, kalk, gül, ağla, aç kal, üşü, ısın, sev, gül, oyna, seviş vs vs..
içinden geleni yap dostum. zaten kopmuşun az çok babadan.

fakat ne olursa olsun "ah ah çok pişmanım" düşüncesinde olma hiçbir zaman. başta da dediğim gibi her karar verildiği anda doğrudur. ne istiyorsan onu yap.
30 yaşında bir devlet memuru olarak yazıyorum bunu. yaşlandıkça biriken "keşke"lerden beter bir şey yok şu hayatta

usta, adamın bir "tecrübesi" var ki ortada kal istemiyor. kötülüğünü istemiyor adam, riske girmeni engelliyor çünkü olur da "başaramazsan" ortada kalmandan korkuyor. içgüdüsel bir şey ve dediğim gibi "zaten ortam kötü, herkes işsiz, boş hayaller peşinde koşmasın, sigortalı işi bırakmasın" diye düşünmüş.

bence yapman gereken babandan nefret etmek ne bileyim küskünlük dargınlık çıkarmak falan değil. git konuş tekrar. baba böyle böyle de, ben böyle bi yol seçicem de, siz isteseniz de istemeseniz de riske gireceğim de, sinirlenmesine izin verme, sinirlense de bir şey deme küskünlük olmasın aga.

en korktuğum şeydir yani. resmen kendi babammış gibi yazdım duyuruyu da. geçmiş olsun.

babamı çok seviyorum. üzülsün istemiyorum. ne yapıyosa benim için yapıyor biliyorum ama ideallerimi engelliyor... "merhamet bekleme" diyen adam eşyaları almaya gittiğimde annemden doğru "söyle yemek yesin gidecekse öyle gitsin" demiş.

amına koyim illa ağlatıcak eşşek kadar adamı!.. elim ayağıma dolaştı, şaşırdım kaldım naapıcam diye...

herşey olur, önemli değil düzelir ancak sevgini bir kenara koy (aldığın kararları perdeliyor anladığım kadarıyla) kimse seni herhangi bir konuda engelleyemez ve özgüvenini sarsamaz. bu durumun üstesinden sen geleceksin, babandan bekleme.

Sen böyle anlatınca aklıma eskilerin her sohbetlerinde geçen lirikler geldi :)

"Ben İstanbul'a geldiğimde ... yaşındaydım, hiçbir şeyim yoktu, bir başımaydım." falan filan...

Dikkat ettiysen bu hikayelerin sonu hep başarılı biter…

Bir birey olarak, yeri geldiğinde babana değil kendine bile rest çekebilmeli ve kararlı duruşunu göstermelisin.Hem ailen için hem de senin için iyi bir sınama fırsatı oluşturmuşsun. Her ne yaparsan yap, başardıkların veya başaramadıkların seni teraziye koyacaktır. O nedenle, en iyi seçeneği işaretlemişsin diye düşünüyorum.

turkiye.gov.tr'ye gir
üstte sık kullanılan hizmetler var oraya tıkla
4a hizmet dökümü diye bir şey göreceksin oraya tıkla
ssk dökümün gelir ekrana
ne zaman başlamış toplam kaç gün olmuş filan görebilirsin hepsini

Teşekkürler. Buldum dediğiniz yerde.

Peki şu ne anlama geliyor? Belge Kodu/Türü : 01A
Günlük sigorta bedeli 26.55 TL'ye denk geliyor. Bu minimum tutar felan mı?

asgari ücretin günlük brüt tutarı 26,55 e denk geliyor.

Teşekkürler.

Asgari ücret ne kadar ki? Çalıştığım işyerinde, "asgari ücret kadar kısmı bankaya yatırılacak, geri kalanı elden verilecek" dendi bana. Ama bankaya yatan miktar 500 TL bile yoktu. Asgari ücret o kadar düşük mü? Yoksa beni mi kandırıyorlar?..

asgari ücretin brütü 796,50 şu anda. A.G.İndirimi dahil, bir aylık ücret 629,95 nete denk geliyor. size şubat ayının maaşını yatırdıkları için ve şubatta tam aya tekabül eden çalışmanız olmadığı için o şekilde yatmıştır. mart ayından itibaren ücretleriniz, tam ay çalışmanız halinde bankaya asgari ücretin neti kadar yatacaktır.

en son izlediğim farklı diyebileceğim filmi yazıyım o zaman.
(bkz: kynodontas)

inception

Lock, Stock And Two Smoking Barrels kesinlikle.

crash, traffic, lola rennt, garden state, interstate 60.

(bkz: the man from earth)

identity

se7en
usual suspects
cesitli inarritu filmleri: Amores Perros, Babel falan.
Guy Ritchie abi'den Lock Stock yazılmış zaten, Snatch de güzeldir.

bir de Dünyayı Kurtaran Adam.

The Tracy Fragments (2007)
www.imdb.com
Bambaşka bir kurgu tekniği

süper farklı değil ama; kiss kiss bang bang.

şöyle yapın, o müzik sayfasını tekrar açın size soracak indirecek misiniz diye hayır deyin. sonra refreshleyin sayfayı tekrar soracak hayır deyin. 2 kez üst üste hayır deyince farklı bir pencere gelicek. bu sayfadan gelen linkleri indirme vs diye. onu işaretleyin bitti gitti, tekrar refreshlediğinizde şarkınız çalar.

filetypes yada extensions tu galiba tam yatirlamiyom. oradan ilgili uzantiyi silerek sorununuzu cozebilirsiniz. mp3, mp4, flv, vb.

seçeneklerde doyas türleri sekmesine gelin.
"otomatik indirilecek dosya türleri" kısmındaki tüm uzantıları silin.

fanı değilim ama
al beni yar derim

kanrevan içindeyim
çok damar oldu ama düş sokağı öyle zaten

seni tanımayan yok bu şehirde, ilginçtir ki tam da bu aralar tekrar dinlemeye başladım şu grubu hayırdır umarım

hüzün kovan kuşu.

gayret et güzelim

hala dinleyen varmı bu grubu yahu?

sevdan bir ateş en iyi şarkısı bence
ondan sonra
ölümler
ondan sonrada
hüzün kovan kuşu gelir derim.

bu arada hala dinleyen kalmadı heralde.

sen yine seni sev

gecenin rengi

birden fazla yarışma programında vardı ama hiçbirinden emin değilim şu an. gündüz çıkan yarışma programlarında daha çok görüyordum sanki. bir de cumartesileri mi çıkıyordu, görevimiz tehlike diye bir yarışma vardı. şebnem dönmez ve murat başoğlu'nun sunduğu, hani şu koşup duvara yapışmalı, fantastik portakallı vs. yarışma. orada da bu para kabini var mıydı diye düşünüyorum şu an.
ama dediğim gibi, birden fazla programda hatırlıyorum ben bunu.

süheyl ile behzat'ın programındaydı sanki.