Daha düne kadar isid propagandası, pkk sempatizanlığı yapılıyordu. Sözlük yazarları ne ise sözlük de odur.

#direnmüsamaha

en azından oradaki her entry geneli olarak birbiri ile farklı kişisel ve şahsi yorumlardan oluşuyor ama burdaki sadece copy paste dalga geçmek amacıyla yazılmış şeyler aşağı yukarı 6 aydır fuatavni başlığını takip ediyorum aynı şeyi spam olarak görmekten ciddi anlamda rahatsız oldum

ek olarak noktalama işareti kullanmayanlar da duyurudan uçurulacaksa desteklerim.

Haklısınız ama bir başka konu var ki çok önemli:

Bilmediğimiz kelimeleri kullanmadan önce bir kontrol etsek de, doğru kullansak diyorum. 'Musamma' derken 'müsamaha'yı kastettiğinizi tahmin ediyorum.

Öncelikli şeyler bunlar.

vallaha da ray kesiti diyecektim, meğer spoilerin kıralını sunmuşsunuz :)

resmi büyütmeden daha ray dedim.
ben 10 senedir makine okuyorum lan. en çok bana soracaksınız.

Anova testi olabilir o (analysis of variance). Açıklaması için şuradan: tr.wikipedia.org

ikiden fazla grubun ortalamasının birbirlerine benzer olup olmadığını ölçüyorsun

kendine güzel bir film beğenebilirsin, sonra şu sıralama ile devam:

-türkçe altyazılı izlemek,
-ingilizce altyazılı izlemek, arada durdurup bilmediğin kelimeleri ve kullanımları not etmek, sonra onları öğrenmek,
-altyazısız izlemek.

Sonra başka film. Ben öyle yaptım, okulda ingilizce eğitim neredeyse hiç görmememe rağmen KPDS'den 2001'de 74, sonra 78, 85 filan derken en son bıraktığımda 2011 skorum 92'yi görmüştü. Tavsiye ederim.

ingilizce film altyazı çevirileri yaparak hem bilmediğin kelimelerin anlamlarını hem de telafuz edilişlerini öğrenirsin ve daha sonra filmin çevrilmiş altyazısı ile karşılaştırarak hatalarını görebilirsin.

Özel ders al, hatta İstanbul'daysan ben verebilirim cüzi bir fiyatla.

Bizde yalan yok: Evet Kayseriliyim.

Zarar verir, ama çaresizsen yapılacak pek de bir şey yok gibi.
Her fırsatta düz gördüğün yerlerden geçmek, bir de yavaş gitmek hasarı azaltacaktır.

tekeri bir şeyle kaplasanız olmaz mı? koli bandıyla sarsanız dönmesini engellemeyecek şekilde.

hacı, şimdi birkaç farklı kaynağa baktım, aynı şeyler olarak gösteriyor. ikisinin de formülü aynı, "s. dodesil sülfat, s. lauryl sülfat olarak da bilinir" diye geçiyor.

ancak şahsi kanaatim şöyle: biri lauryl ile hazırlanıyordur, diğeri de lauryl'in muadili dodesil ile hazırlanıyordur; ama her ikisi de aynı etkiyi gösterdiği için aynı işi yapıyorlardır, ve formül aynı çıkıyordur. göze çarpan bir farklılıkları yoktur.

Merhaba,

Wikipedia'ya göre ikisi aynı şey: en.wikipedia.org

Sigma Aldrich daha ciddidir, orada da aynı durum geçerli: www.sigmaaldrich.com

Tahminimce aynı malzeme iki farklı endüstride kullanılırken bunlardan birinde lauryl, diğerinde ise dodesil deniyor olmalı. Bu iki endüstri kolundan katma değeri yüksek olanı dodecyl adının yaygın kullanım bulduğu olabilir, dolayısıyla tüccarlar "bu alanda para var, geleni soyalım" diyebilirler.

Örneğin asetat kalemi diye 2 TL'ye satılan şey, CD kalemi adıyla 5 TL'ye satılıyordu, bu gözler bunu gördü.

İyi günler.

akilli telefon

tomtom diye bilirim ben.

Android telefonumda Sygic var, her isimi goruyor.

tomtom

en iyisi garmin ve tomtom dur.

tomtom aldım, s60 mı ne, 20cm'e yakın köşegen boyu var; zor anlarda hayat kurtarır ama boşuna verilmiş bir sürü para... ekranı da kötü, çoklu dokunma yok, hassas değil.

mönüsü kötü, bir sürü bug var. haritalarını 4 kez bedava güncelleyebiliyorsun, ondan sonraki her seferi parayla... bunları yazarken, 2000 küsur km road trip'in hemen ardından olduğunu belirtmeliyim.

onun yerine akıllı telefon uygulamaları var. bedava. haritalarını mesela evindeyken seçip yüklersin, sonra tepe tepe kullan.

örnek: MapFactor Navigator (bugün kullandım, eh, fena değil), be-on-road (yüklü, denemedim daha), yandex.navi (internet ister)... daha da çok çeşit vardır.

boşuna para dökme derim kardeş, afedersin 150€ bayıldım, geri dönüşü yok.

ytü içindeki fotokopiciler

teknik servis, star fotokopi var benim bildiğim. bir de ozalitçi var onlar da ciltleme yapıyordu. hepsi de birbirine yakın, ışıkların yakınlarında. uğur dersanesi'nin olduğu kaldırım tarafındalar.

Selam. Barbaros Bulvarı üzerinde, aşağıda (inerken sol tarafta) Yenidoğan var. Ben bütün civardaki dükkanların açgözlülüğünden tiksinmiştim, sonunda orayı keşfettim ve yıllarca mutlu mesut çalıştık. Ne yazık ki iki yıldır işim düşmüyor. Özlemişim beya.

Çıktıyı fotokopi fiyatına alırlar orda.

bildiğim kadarıyla tüm beşiktaş için sayfa başı çıktı 10 kuruş.

öğrencisin aylık akbilin vardır, atla tramvaya beyazıta git. istanbul üni'nin ordakiler 0.4 kuruş civarı alıyordu. kesinlikle yarı yarıya belki daha da ucuza getirirsin. ve ordakiler çok daha fazla yardımcı oluyorlar.

not: ytü'lüyüm :)

emek copy öğrencilere indirim yapıyordu geçen sene. sahile doğru giderken kümelenmiş fotokopicilerin ara sokağında, minik bir dükkan.

iki yana yaslama yerine sola yaslamanız gerekiyor satırı.

biçimlendirmesi kaymış onun. yeni bir word açarak ona yazın, düzelmiyorsa söyleyin. bir de ekrandan bir screenshot alın ordan bakalım.

www.yyazar.com

Şunu bul en baştakine tıkla.

enterla inmek yerine shift+enter ile inmek işe yarar genellikle.

gidip orada biraz kalacaksın, iş arayacaksın, iş bulursan her şeyi bırakıp gideceksin.

deli misin ortada bir şey yokken her şeyi bırakıyorsun.

sen şimdi avantajlısın. vize derdin yok.

Baya ucu açık bir soru olmuş.
Öncelikle ne iş yapmayı düşünüyorsunuz? Mesleğinizle ilgili çalışma koşulları, maaş durumunu araştırdınız mı? Görüştüğünüz herhangi bir şirket vs var mı? Hangi eyalet?

ben olsam giderim.

şu an amerika'dayım. vize ile geldim. toplamda 3 aydır buradayım. kalma imkanım olsa düşünmem kalırım.

kansas city'deyim bir de. chicago, new york, la falan olsa 1 saniye düşünmem.

Merhaba anladığım kadarıyla, otur yerinde ne halt edeceksin diyen birini istiyorsun.

git abi sonra benide aldır buradan.

Bi denemekte fayda var bence. Bu amk ülkesinde yaşamak çok boktan gelmiyor mu size?

is basvurulari yap. kabul alirsan gidersin. is bulmadan valizi toplayip gitme. is basvurularinda greencard'inin oldugunu belirtirsen surec baya bir kolaylasir. senin icin ekstra calisma izni vs almayacaklari icin, normal bir amerikan vatandasinin gectigi sureclerden gecersin

ben olsam gitmem...
4-5 bin tl maaş türkiye için güzel bir rakam...

tek cocuk musunuz? annenizin babanizin saglik durumu nasil? bunlara guzel cevaplar veriyor, insanlarin sizi sevgiyle ozlemesi disinda akut bir ihtiyacin onumuzdeki bes sene icerisinde olmayacagina inaniyorsaniz bence deneyin, fakat akillica deneyin, borcla degil birikmis parayla hareket edin. b ve c planlariniz olsun bir ihtimal aniden geri donmeniz gerekirse diye. zaten demisler onceden is ev ayarlanacak vs vs, onlari zaten akil edersiniz diye hic girmiyorum. asil mesele olarak gitmeli mi kalmali mi derseniz;
evinizi arabanizi sattiniz, esyanizi bir depoya koydunuz, yeni isinize baslamak icin yeni sehrinize tasindiniz, yeni hayatinizda ilk geceniz, bunu hayal ettiginiz zaman hafif korkuyla karisik aska benzer bir heyecan duyuyorsaniz dogru yoldasinizdir. stres sizin icin henuz kazanilmamis zafer demek ise, calismaktan, basarili olmaktan, inisiyatif almaktan korkmuyorsaniz dogru yoldasiniz.
ayni sekilde eger amerika'da kucuk turkiyesini yaratmaya calisanlardan olursaniz uzun vadede mutsuz olursunuz. sarkin cesitli kuralsizliklarini, dikkatsizliklerini gizliden gizliye seviyorsaniz mutsuz olursunuz.
ozet olarak ailenize sorumluluklariniz yoksa, gideceginiz topluma uyum saglayacaksiniz, hic durmayin.

evet eğer yerleşmeyeceksen green card'ın bi süre sonra iptal olacak zaten. re-entry permit olayları falan var ama onları bi araştırman lazım. dilden bahsetmemişsin. eğer ingilizcen iyiyse bi an önce iş araştır ve düzgün bi yer bulursan git derim. yok ingilizcen falan sıkıntılı ise ve beklediğin gibi iş bulamayacaksan da gitme.

29 genç bir yaş. Gidip orada da mesleğini veya canının istediği herhangi bir işi yapabileceğini tahmin ediyorum. Olmazsa yarın öbürgün dönersin, "ABD'de şu kadar yıl kaldım, tecrübe oldu" diyip, yine aynı ayarda bir işte devam edebileceğinden eminim.

Bunları 35 yaşında, doktoralı mühendis, 3 kez kariyer (yalnızca işyeri değil) değiştirmiş biri olarak söylüyorum.

Türkiye'de olmak benim için ÇOK önemli demiyorsan denemekte yarar var.

Gidip, güzel bir şehirde olup da dönmek için yanıp tutuşan tanıdığım olmadı.

doktora için amerika'dayım ve post-doc vs. dahil edersek 10 sene kadar burada kalmayı planlıyorum. buradaki hayatımı çok seviyorum aslında ama türkiye'ye döneceğim günü de iple çekiyorum. ailemden birine bir şey olacak diye ödüm kopuyor. annemle babam yaşlanıyorlar. yeğenlerin büyümelerini kaçırıyorum. en sevdiğim kuzenimin nişanını da düğününü de kaçırdım. burda sosyal hayat çok güzel ama tek başına eve dönünce insanın üstüne üstüne geliyor o dışarıdan pek güzel gözüken amerikan evleri. insanlar çok saygılı ama ilişkiler çok yüzeysel. esprileriniz türk kültürüyle alakalı olduklarında içinizde patlıyor her defasında. ama beni fişlerler mi diye korkmadan her konuda aklınıza esen her şeyi söyleyebiliyorsunuz. devlete güvenebiliyorsunuz. hakkınızı arayabiliyorsunuz her konuda. kimse ateist ya da homoseksüel olmanızla ilgilenmiyor. kadınsanız sokakta tacize uğrama ihtimaliniz çok düşük oluyor mesela. evliyseniz, çocuk yapmayı düşünüyorsanız, çocuğu bütün o ortadoğu travmalarından uzak yetiştirme ihtimaliniz olacak mesela.

bence bu riski alıp almama kararı tamamen size bağlı. gelirseniz muhtemeldir ki güzel bir hayatınız olacak. ama sanırım zaten güzel bir hayatınız var.

ankarada 4-5 bin civarı maaşım olsa, ailem de orda olsa, 29 yaşında olsam, hele bir de elinden tutup götrüebileceğim bir sevdiceğim yoksa, ben kesinlikle "yerleşmek üzere" gitmezdim amerika'ya. ama bunu tabii bir süre burada yaşadıktan sonra söylüyorum. geçen sene tabii giderim derdim muhtemelen. bence siz de deneyip görün. muhtemelen amerikada 1-2 senelik bir macera bile yaşasanız döndüğünüzde türkiye'de şu anki maaşınıza benzer maaşlı bir iş bulabilirsiniz.

montla sıç

lsd

daha once yapmadigin seyleri yaparak

Biraz cesaret ve yeni yollara meraklı gözlerle bakmak..

Ben de bunun pesindeyim. Yetenekli oldugumu tahmin ettigim alanlar var, bu konularda denemeler yapınca, kendine bi nevi elense cekibce, sınırlar gorunmeye baslayınca netlesir gibi.denemek lazım.

oldum, memnunum. tek tek saymaya gerek bile duymuyorum aslında, kısaca şöyle söyleyeyim
kuruluk, hassasiyet, gece görüşü kaybı vs. gibi sık söylenen de, daha az söylenen diğer sorunlar da olmadı. lens kullanırken oluşan kuruluk da düzeldi lasik sonrası.

tam yöntem: wavefront-intralase lasik
doktor: sinan göker

tavsiye edeceğim tek doktordur, çünkü en iyisinden başkasını tavsiye etmem.

oldum. gozleriniz uygunsa tavsiye ederim.

"kesinlikle tavsiye ediyorum" vay anasini bu kadar kolaymi ya. bunun riski getirisi goturusu yokmu. herif lazer olduktan sonra goz kurulugum gitti bile demis yalanin boylesi. bide doktor ismi vererek cevap veriyo akilli. 2000li yillarda abartili reklamlarla cok reklami yapildi bu lazer isinin ve paranin ve yalanin bol oldugu bi ticaret. senin soruna gelince yaptirdigin taktirde yasayacagin sorunlarin boyutu kucukte olabilir buyukte. mobildeyim bana ozelden ulasirsan musait bi zamanda yardimci olurum

@zzrex yalan söylemek için bir sebebim yok, ki o kadar para verip de gözümle ilgili en ufak bir sorun yaşamış olsam etmeyeceğim laf kalmazdı... nedense sorun yaşayan herkes doğru söylüyor ama memnun kalanlar yalancı...

"yasayacagin sorunlarin boyutu kucukte olabilir buyukte."
küçük de olabilir, büyük de olabilir, hiç de olmayabilir...

yaşayabileceği en büyük sorun(ki gerçekten çok büyük bir sorun, ama gerçekleşme ihtimali iyi bir doktorla on binde bir bile değildir) kornea nakli gerektirebilecek seviyede hata yapılması.

yaşayabileceği küçük sorunla mikrokeratomla yapılan daha ucuz ve riskli yöntem ile genel yaşanan ve lasik hakkındaki şikayetlerin büyük bölümünü oluşturan sorunlar...

bu ameliyat sonrası kuruluğu önleme amaçlı kullanılan yapay gözyaşı damlaları ve iyileştirmek için kullanılan kortizonlu damlalar var, ameliyat olmadan da onları kullansam muhtemelen kuruluğu azaltırdı, ancak kullanmazdım. ayrıca tekrar lens kullanmayacağımdan ilerleme durdu kurulukta...


nasıl da yalancıymışım, doktor adı vermişim bikbikbik... lan gidip en iyi yöntemle en iyi doktora ameliyat olup memnun kaldıktan sonra git herhangi bir doktora ol mu diyecektim? diğer ameliyat olmadığım yüzlerce doktora mı güvence verecektim? tabiki şahsen memnun kaldığımı tavsiye edeceğim.

adam benim hayatım boyunca bana yapılmış en büyük iyiliği yaptı, gözlükten lensten kurtardı, adını vermem suç oldu... bir gün gitsen orada sırasını beklesen zaten emin olursun reklama ihtiyacı olmadığına, haftalar sonrasına zor randevu alıyorsun, kapısında saatlerce bekliyorsun.
i3.minus.com
i2.minus.com
i3.minus.com
i2.minus.com

reklama ihtiyaci olmadigini soylemissin evet o bahsettigin mikrokeratomla yapilan ameliyatlarda nasil tvlerde billboardlarda reklamlarin dibine vurup hastalara risklerin hicbirinden bahsetmeyip "hicbi zarari riski yok" diyerek goz gore gore yalan attiklarini para icin insan sagligini nasil riske attiklarini cok iyi biliyorum hem muayene odalarinda hem tvlerde vs. bu sadece senin doktorun icin gecerli degil geneli icin soyluyorum meshur olan olmayan bu yolla para kirmayi aklina koyan cogunluk... yani o zaman da ve suan da senle ayni agzi konusan bu doktorlar riskleri gizleyerek insanlari bu masalara yatirip bircok insanin magdur olmasina sebep oldular. yani o yuzden suan risklerin daha az olmasi bu tip garantici yaniltici yorumlari dogru kilmaz. neyse bu isin ahlak boyutuydu konu disi.. risklere gelirsek gozun ilerleme ihtimali her zaman var o yuzden 30 yasina kadar bekleyip oyle yaptirmak lazim deyip bazi tuccarlarin adaylari yaniltma ihtimalini dusureyim bi nebze. bunun haricinde teknolojininde surekli ilerlemesi de yaniniza kar kalir az once bahsettigim gibi bundan 7 8 sene once yaygin olan yontemlerle ne kadar cok insanin magdur edildigine bakarsak daha iyi anlasilir demek istedigim. ha yaptirmak isteyen yaptirsin tabi artisi da var iyi tarafi da var ama ilerleyen teknolojide var unutmamak lazim. daga fazlada yazardim ama yeter simdilik.

www.lasermyeye.org

bunun haricinde operasyon yontemi degismis olsa bile yapilan operasyon ayni oldugu icin hemen hemen ayni riskler soz konusudur. yukarda yazdigim yanlis anlasilmasin suanki yontemlerde risk yok diye bise yok yani. bir iki unsurda etki eder belki. geri kalan riskler aynidir. o yuzden suan yonteme cok takilmamak gerek. numaranin geri gelme veya ilerleme ihtimallerinin iyi dusunulmesi lazim bence. bu ameliyati bir kez yaptirdiktan sonra bir hakkiniz daha yok ve olusacak sorunlardan geri donuste yok. ayrica operasyon gecirmis olan gozler ileride olasi diger operasyonlara karsi daha zayif daha toleranssiz olacak haliyle.

operasyon sonrası kalan kornea dokusu yeterli kalınlıktaysa ikinci operasyon yapılabiliyor, katarakt vs. diğer ameliyatlar için de bir engel teşkil etmiyor. özellikle sordum... hatta istersem ileride 40+ yaşlarda çıkan prespiyobi ameliyatını bile olabileceğim söylendi. kısacası kişinin korneasına göre, ölçüm sonucunda doktor daha net bilgi verebilir.
yöntem hem flap kaldırılırken(üst kısmından kesilip açılan kapak) bıçak kullanmayan, baskı yapmayan ve hatalı kesim şansı olmayan otomatik sistemle daha ince bir tabaka kaldırılarak yapılıyor. bu şekilde oluşan kapak daha düzgün olduğundan sorunlar da iyileşme süresi de azalıyor...

hem de asıl ameliyat kısmında kişiye özel(wavefront burada devreye giriyor) ölçüm ve tedavi yapılarak gece görüşü, parlama vs. sorunları minimuma indiriliyor(bende sıfır seviyesinde) hem de makinelerdeki otomatik gözü takip sistemi ve otomatik durma sistemleriyle hatalı tedavi riski alete yanlış değer girilmedikçe sıfırlanıyor.

tüm dünyada milyonlarca insanın yaptırdığı, bademcik aldırmaktan sonra belki de en basit ve risksiz işlem. pahalı ve yaygın olduğundan da çok hızlı bir şekilde gelişti... haliyle bir kaç yıl önceki sorunların neredeyse hiç biri kalmadı günümüzde eğer gerçekten uzman bir doktora yaptırırsanız.

göz numarası işi de doktor tarafından belirtiliyor, en az 1 yıl, ancak tavsiye edilen 2 yıl numaraların ilerlememiş olması. benim 3 yıl sabitti, ameliyat sonrası geçen 10 aylık süreçte de ilerleme olmadı henüz.

risk yok diye bir şey yok elbette, bademcik ameliyatında da ölebilir insan, her an insan hatası yapılabilir. ancak risk olması bu riskin yüksek olduğu anlamına gelmez. benim hayatım boyunca verdiğim en doğru karar olarak görüyorum 5 numara üzeri miyoptan kurtulup gözlük, lens gibi rahatsızlık kaynaklarını atmayı.

Teşekkürler arkadaşlar, yine de argümanlarınızı okudukça kararsızlığımın bir müddet daha süreceği belli oldu :)

Yaptıran arkadaşlarım da büyük ölçüde memnunlar (birinde gece ışık kırınımı oluyor, o kadar).

Yeter ki karşılaşılan hekim dürüst olsun, operasyon parası uğruna kornea topolojisi vb hakkında yalan söylemesin (ablamın başına geldi, neyse ki bir sonraki dr. aynı model cihazla kontrol ederek, operasyonun tehlikeli olacağını ve önermediğini söyledi).

Merhaba,

öncelikle tercihen worldwide.espacenet.com'a girilir. orada aramayla ilgili tanıtıcı bir video da olacak. ürünün genel ve ayırt edici özelliklerini alternatif anahtar kelimeler belirlenir (ingilizce tabii).

classification search'ten (buluş alanlarının bir ağaç gibi dallanmış halde sınıflandırıldığı bir sistem), ürünün içerdiği buluş ne üzerine ise o sınıfı/sınıfları bulmak işini kolaylaştıracaktır, ama %100 şart değil.

Belirlediysen o sınıfları listeye eklersin, sayfada nasıl yapacağın konusunda yönlendiriliyorsun zaten. sonra "advanced search" sayfasını açıyorsun. buluşun başlık ve özetinde (title and abstract) aranmak üzere, önceden belirlemiş olduğun anahtar sözcükleri kombinasyonlar halinde deniyorsun.

bir de, patentin sahibi olduğunu düşündüğün firmanın adı belliyse onu da başvuru sahibi (applicant) bölümüne girersin, o da süreci kısaltabilir (patent başkasına ait değilse).

Başka arama motorları da var, ama bedava olanlar arasında benim tercihim bu olurdu.

Bol şans.

profesyonel araştırma yapacaksan el yazisi+1000. bu kadar güzel anlatılır hatta.

fakat, öylesine bakayım diyorsan, google patents de genelde iş görüyor.

selam.
ikisini birleştirip karıştırdığında köpürüp, kabarıp, sabit bir şekil alıyor. kapkek gibi.
biraz ısınır, onun dışında birşey yok.

kara savasindan cok o koca gemileri durdurmak daha onemli oldugu icin kutlaniyor.

amaç şövenlik işte. yeterince milli hassasiyetimiz yok gibi bi de bu çıktı.

şövenlikle alakasi yok. O gemilerin durdurulmasi buyuk bir olay. 2 gunde istanbul'da olacagiz diye yola cikan bir donanma bu. Zaten canakkale deniz zaferi olarak gecer hep yeni birsey degil yani dikkat etmemissiniz.

çanakkale deniz savaşı 18 mart günü çanakkale boğazını geçmek isteyen fransız ve büyük britanya imparatorluğu müttefik donanmalarının ağır hezimete uğraması .
mustafa kemal'in hiç bir etkisi yok bu zaferde
tamamen nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar ve osmanlı topçusunun isabetli atışlarıyla kazanılan bir zafer.
deniz yolu ile hızla istanbulu işgal etmeyi uman mütteffikler bu plan başarısız olunca karaya asker çıkartıyorlar . mustafa kemal'i çanakkale kahramanı yapan savaşlar kara savaşları.

herkesin kendince amacı vardır elbet. benim amacım sezarın hakkını sezara vermek . nusret o mayınları dökmeseydi mustafa kemalin şan şöhret kazanabileceği bir kara savaşının bile olmayacağını anımsatmak !
körü körüne bir değere sahip çıkıldığında ha sağ göt lobunun kılı olmuşsun ha sol göt lobunun kılı olmuşsun fark etmiyor çünkü.

Evet.
Deniz Zaferi Kutlarız. Cevap Paşa'yı bilmeyiz.

Boyle yanli bir tarih anlatımı var.

doğru bir kullanım, kendimi bildim bileli var.

e tamam da abi kocaman savaşı 1-2 güne indirgemek gibi olmuyor mu böyle?

Fransız Bouvet, İngiliz İrresistible ve Inflexible zırhlılarının (adlarından da anlaşılacağı üzere çok iddialılar, o günün süper gemileri) hiç ummadıkları biçimde çatır çutur batırıldı ve bu ülkeler şoke oldular. Deniz savaşını kaybettiler.
Osmanlı ordusunun ise elindeki imkanlar kısıtlıydı. Gemilerdeki düşman topları, karadaki Müttefik toplarından (Osmanlı/Alman) daha uzağı vurabiliyordu ve top sayıları da daha fazlaydı. Çok fazla can kaybedildi. (Çanakkale Dardanos'ta tepedeki top bataryası olan Hasan-Mevsuf Şehitliği'ni ziyaret ederim arada, herkes hayatını kaybetmiş, tam kadro, çok hüzünlü)

Bu deniz zaferi yeni yeni ön plana çıkarılmadı (kutlu doğum filan gibi değil yani) bildim bileli (ki çocukluğumdan beri giderim) 18 Mart 1915 yazılı dev pano Çanakkale'nin kuzey girişini süsler.

Bu zafer, İstanbul'un savaşla kaptırılmasını önlemiş, Sovyet Devriminin temellerini atmış ve İtilaf devletlerinin işini çok zorlaştırmıştır. O devrin -süper güç- İngiliz başbakanı olan Lloyd George istifasını vermiştir. Bu devletlerin de mağlubiyet alabileceklerine dair algı değişikliği bu sayede oluşmuştur. Sömürge olarak buralara asker yollamak zorunda kalan Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda, bu mağlubiyetlerinin sayesinde bağımsızlıklarına kavuştular (Yeni Zelandalılardan da dinledim bunu).

Mustafa Kemal Atatürk'ün dehası ise, bunun üzerine kara harekatı başlatıldığında kendini göstermiştir. Hakkını yemeye çalışan nankörleri boşverin. O arkadaşlar savaşların mucizelerle filan kazanıldığını sanırlar.

Gerçi sonra osmanlı sarayındakiler İstanbul'u kurşun atmadan teslim ettiler, ta ki 6 Ekim 1922'de Milli Mücadeleciler (Atatürk başkanlığındaki TBMM) sayesinde düşman defedilene kadar.

Çok önemli bir zaferdir. Selamlarımla.

ufff. bir savaşın orduların niteliğiyle irdelenip destanlaştırılması başka, bunu güncel siyasette yeni mitler üretmek için kullanmak başka.

çanakkale savunmasının başarılı olmasının sebeplerinden bazıları da ingilizlerin boğazın coğrafyasını iyi bilmemesi, çıkarmaları yanlış yerlere yapmaları (bir tabur sonu uçurum olan bi düzlüğe bırakılıyor mesela, hakim noktadaki tek bir makineliyle imha ediliyorlar) ve bizim tarafta sebil gibi askerin cepheye sürülmesidir.

ismail yk burda gordugun gibi canakkale DENİZ zaferinden konusuyoruz. sen kalkip kara savaslarindan ornek veriyorsun.
`ordularin niteligiyle efsanelestiren kimse yok burda. asker mi batirdi gemileri dedik. sadece durdurulmasi cok guc donanmaydi diyoruz kaldi ki mayina carparak durdular.
Ufffff yanlis cikarma diye ergen tribi atmana gerek yok.

@ismail yk amaç şövenlik işte. yeterince milli hassasiyetimiz yok gibi bi de bu çıktı.

Bir de bunun ciktigi falan yok zaten her sene kutlanan. Sen isminin deniz zaferi oldugunu daha yeni idrak ettin

hakkında nesnel bilgilerimizin kısıtlı olduğu bir savaş var ve deniz zaferi olmaktan hayli uzak çünkü deniz gücümüzle çarpışmıyoruz sadece. ayrıca denizden saldıran değil, karaya çıkartma yapan düşmandan bahsetmek neden yanlış onu da anlamadım. ingiliz askeri çanakkaleyi yarıp geçip sonra arkasında açık kapı bırakmadan marmaraya geçecek kadar tedbirsiz değildi herhalde. o yüzden o kadar kaybın bir kısmı da karada oldu, mevzi kazanmaya çalışırken oldu. gemi batırdık diye deniz zaferi mi olur? bunun tartışmasına henüz giremedik o da ayrı. ve taktik zafer, stratejik zafer vb şeyleri ne siz biliyorsunuz ne ben biliyorum, bu yüzden rahatlıkla diyebiliyorum ki içi boş bir zafer şeyinden ibaret. şey işte. kutlama. vs. olum tamam lan sen her bi şeyin bilincindesin.

ingilizce okuyabiliyor ve herşeyden önemlisi anlayabiliyorsan
-----spoiler----
The operation was originally intended to be purely naval due to a lack of available troops and the independence of Lord of the admiralty Winston Churchill but, by early February, it was decided that more regular infantry was needed. Contingents of Royal Marines were to be supplemented by the last unallocated regular division, the British 29th Division. It was dispatched to Egypt, to join Australian and New Zealand troops which were already undergoing training. At the outset of the operation, the expected role of the infantry was to be the occupation of Constantinople; the taking of the straits was to be accomplished by the Entente naval forces.
----spoiler----

en.wikipedia.org

ismail yk'ya katılıyorum. deniz savaşı demek savaşın geri kalanına büyük bir haksızlık. ben bu zamana kadar çanakkale zaferi diye duydum ayrıca.

@lucifer
beni mi yanlışlamaya çalışıyorsun bilmiyorum ama denilen ingilizlerin ilk planının, operasyonun tamamen deniz operasyonu olarak tasarlandığı, daha sonra deniz piyadeleriyle (ki bu karacı asker demektir) takviye edildiği, yani bildiğin 3-4 ayaklı bir operasyon var. çünkü bildiğim kadarıyla askeri uçaklar da keşif amaçlı kullanılıyor ingilizler tarafından.
bizim direnebilmemizin de alanı iyi tanımamız ve coğrafyanın lehimize olmasıyla yakın alakası var.
tabii şu savaşla ilgili en azından 6 bölümlük objektif bir belgesel çıkaramadığımızdan, kutlama mutlama adı altında milli hassas duygularımızı tatmin dışında hiçbir etkinliğimiz yok. isteyen de istediği gibi niteliyor bu çarpışmaları ne yazık ki.

anlatamiyorum hala.
ingilizler bu cepheyi rusyaya yardim icin acti.
Rusyaya o donanma ulasamadi su veya bu sekilde.
zamanin cikarilabilecek en iyi donanmalarindan biri ve durduruldu.
ne kadar iddaali oldugunu gemilerin isimlerinden bile anlayabilirsin.
inflexible; s. eğilmez, boyun eğmez.
irresistible: karşı konulamaz, dayanılmaz

senin dedigin gibi Yeterince milli hassasiyet yok gibi birde bu cikti degil olay.
Bunun ismi zaten buydu.
Sen ismini canakkale zaferi olarak biliyordun ama bunun ismi Canakkale deniz zaferi'dir.
Yani bir de bu cikti diye birsey yok.

veren, alır.

verene verilir.

wer der weremem

tam olarak kozyatağı köprüsünde inerseniz en yakın nokta olur. ya da bir önceki ptt hastanesi durağında inip üstgeçitten geçip taksiye binebilirsiniz.

ya da bir değişiklik yapın sahilden geçene binin sabihadan bostancıda inip oradan taksiye de binebilirsiniz.

E-9'a binip son durak olan Bostancı'da inersiniz (Bağdat Cd.'in başlangıcı); oradan aynen 4 numaraya veya sarı Kadıköy dolmuşuna binerseniz Erenköy Tren İstasyonunun hizasında inersiniz.

Veya yine Bostancı'dan taksi tutarsanız 10 TL civarı tutacaktır.

ilçe belediyeleri topluyor kimi yerlerde. ama eskiden bizim şirketten aldıklarında para vermıyorlardı.

önceki çalıştığım yerde dev bir kağıt torbam vardı, milleti de alıştırdım kağıtları oraya atmaya, belediyeyle iletişime geçerseniz ya size kağıt kutusu verir (çoksa kağıt) ve belli zamanda gelir alır ya da benim gibi kendiniz biriktirirsiniz, yine belli bir zamanda gelir alır. O zaman kapıya kadar geliyordu görevli almak için.
Satma kısmını bilmiyorum.

İlçe belediyesinin atık kağıt kutuları var bizim ofiste (bunlara önem verilen bir ilçe bu). Haftada bir gelip alıyorlar.

buyuk unlu uyumu mu, kucuk unlu uyumu mu?

Bora koyun, benim adım bora der negzel.

Muhterem,Ateş

mustafa

@gadanallah

farketmez, arkadaşın çocuğu olacak isim arıyorlar belki bir faydam olur dedim :)

Arda

İki isim olsa Demir Cevher deyü. Demir Cevher Kaya maden yüksek mühendisi..

ooo işi de hazır valla. :)

Kaya koysunlar kaya kaya olsun ya da mjgmjash

@kallesnikof

iyiymiş :D

Buğra

ali kaya'nın kahvesinde hile yapılmaz

www.youtube.com

(bkz: Kaya Bilir)

Hayri. Bu ad ve soyadli aile dostu var, nedense hep uyumlu gelmistir.

kartal koysun. dağ gibi heybetli çocuk olur belki.

mahmut

Kıvanç olsun.

Hani kaya deyince aklima taş geldi erkek de denilince Kıvanç Tatlıtuğ geldi. :(( İyi degilim sanirim.

ama bence Kıvanç olsun. :)

Yalçın geldi aklıma ilk olarak. Sarp da olur mesela. Böyle gider :)

cantuğ.

Sinan

yalçın

Can

Demir

kimse ahmet dememiş.

sarp kaya

sarp iyidir. hem yeni nesil isimlerden, hem de sarp kaya. of ulan bu isim bende olsaydı ne hatun düşürürdüm be

Şimdi "Kaya" diye erkek ismi de var ama "Kaya Kaya" baya bi tuhaf durur.

Kesinlikle çetin.

Emre kaya

metrobüsle şirinevler oradan metro ile havalimanı.
Tabi önce mecidiyeköy metrobüse gitmen gerek.

levent'den zincirlikuyu'ya otobüs ile ulaştıktan sonra metrobüse binip merter ya da zeytinburnu durağında iniyorsun. oradan da havalimanı-aksaray metrosuna biniyorsun.

ya da taksim'den 96T'ye binip doğrudan havalimanına gidiyorsun. trafik meydanın altına alındığından beri 96T nereden kalkıyor bilmiyorum ama.

metro ile yenikapi (yeni acilan durak) oradan yh-1 otobusu olur mu?

yh-1'in kalkis saatlerini bulamadim ama

havaş firmasının adı değişti havataş oldu. havatas.com internet sitesinde seferler kalktı filan demiyor ama bir arasanız?

havaşın adı değişmedi. havataş başka şirket.

Havaş'ı gaspettiler, havataş diye bir yandaş firma var. taksim point hotel'in ordan kalkıyor. çok tavsiye etmem ama, eğer havaş yok diye endişeniz varsa, bu gidiyor bir şekilde... Bol şans!

Merhaba, ben de kendi durumumu benzer şekilde tanımlıyorum. Konferans çevirmeni olan bir arkadaşımdan bu konuda öneri istedim. Cevabı şöyle oldu: "ileri seviyede Türkiye'de alacağın bir kurs kolay kolay ihtiyaçlarına hitap etmeyecektir, bundan sonra yapman gereken, ilgini çeken herşeyi okumak ve oradaki kullanımlarda bilmediğin birşey olduğunda yakalamak. Ve fırsat yaratıp konuşmak." oldu.

Gelen yanıtların haberi bana da ulaşsın diye yazdım buraya bir yandan da :)

Bol şans!

genel olarak yanlış ama ben olsam ayırrım. benle daha mutlu olacağını bildiğim insana aşık olurum sonuçta, haliyle onu bu mutluluk için sevgiliden ayırmak şart diye düşünürüm. bencilce ama mantıklı:)

yanlıştır. uzak durulmalıdır. bi gün tam tersi sizin başınıza da gelebilir.

tarafsız olunmadığı sürece, insanları ayırmak her zaman kötüdür. yani kendi hislerinizi işin içine karıştırmamanız, ilişkinin çok berbat bir yere gidiyor olması ve bunun da yine tehlikeli bir mevzu nedeniyle gerçekleşmesi (taraflardan birinin uyuşturucu kullanması mesela?) bunu meşru kılabilir ancak.

siz ben aşığım diyorsunuz. eh size göre tabii ki sizden başka kimse doğru kişi değil onun için. başkalarının ilişkisini bozmaya, aşık olduğunuz için onların hayatını bok etmeye hakkınız yok.

dolayısıyla, bence, yanlıştır. ve evet, sevgilisi olandan uzak durulmalıdır. broluğun kuralı budur. olay "aynısını anana bacına yapsalar hoşuna gider mi"ye gelecek, o yüzden daha fazla uzatmamın lüzumu yok eheh.

valla ''sevgilisi olandan uzak durumalıdır'' lafına uyarsan eğer yukarıda yazdıkları gibi ömrü billah sap kalırsın. hoslanacağın kızların yüzde 99'nun sevgilisi olacak göreceksin. kızlar genelde pek boş kalmıyorlar.

kendine aşık ederek ayırıyosan yanlış değil. gidip sevgilsine iftira falan atarsan godoşluk olur.

yanlis kisiyse zaten bir sure sonra kendiliginden biter iliski, disaridan mudahaleye gerek yok.

ayrica yuva yikanin yuvasi olmaz.
etme bulma dunyasi.
alma mazlumun ahini, cikar aheste aheste

Yuva yıkanın yuvası olmaz, sevgilisi olan insanlardan uzak durmayı öğrenelim artık.

Hocam, gönlün ne istiyorsa onu yapmak lazım gibi... Birgün bir haber alırsın, sen müdahil olmamana rağmen kız ayrılmış, başkası kapmış! Doğal ortamda, savanda yaşıyoruz bir nevi, bu işin kuralı olmaz pek...
Bol şans!

kenar mahalle karısı gibi iş yaparak elde ettiğin kadınla ne yaşamayı planlayabilirsin ki?

sana saygı duyabileceğini mi düşünüyorsun, ya da ne bileyim seni seveceğini, sahipleneceğini?

gayet tek hücreli bi yaşam formuna evrilirsin o hatunun gözünde, ha evrilmiyosan da eğer 2nizde de büyük sıkıntı var demektir.

oldu da işler ters gitti, eleman geldi elini ağzına soktu diyelim, ne yapacaksın?

polise mi gideceksin?

bi duvar köşesine sinip ağlayacak mısın?

sevgilisi olan insana yazan erkeğin testislerini koparmak benim gözümde mübahtır mesela, bu konuda vicdan, şefkat, anlayış, hoşgörü, empati yapamam, ya benim gibi başkaları varsa?

her neyse, hayırlı işler.

(bkz: sahibinden.com)

(bkz: sahibinden comda sahibinden daire bulunmaması)

değil.

Alakası yok.

öyle olsaydı öyle olurdu ama değil diye düşünüyorum. fizik kuralları belli işte.

bi de bazen "insan niye ikide bir her anlayamadığı şey için olağanüstü neden uydurmak isteyecek kadar ezik" diye de düşünüyorum.

Cok yanlis yerde sordun soruyu.
Ama bence oyle. Mukemmel bi guzelligin parcasi olmaya calisiyoruz, aramizda bazi vicdani bozuklar ortaligi karistirmasa cok daha guzel olacak hersey.

böyle durumlarda hep askerliğimi hatırlıyorum. bi huucu eleman vardı bizim karakolda. geceleri devriyeye çıkmadan önce koğuşa yat verildikten sonra vakit geçirmek için tv izlerdik. genelde de nat geo wild açık olurdu (o kadar da entel bi karakolduk). bu abimiz tv izlerken sürekli ve sürekli ve mütemadiyen "bisss" diye başlayıp içinden devam ediyordu. arada coşup salavat getiriyordu falan. en çok da "şu allahın mucizesine bakın! mucize mucizee! mükkemmel bir olay" diyordu. genelde böyle zamanlarda ekranda bir kaplan götünü yaymış yatıyor, ya da yılan fare deliğinden av yakalamaya çalışıyor ya da ne bileyim bir maymun götünü kaşıyor gibi çok sıradan olaylar oluyordu...

sanırsam anlatabildim :)

pagan olmuşun haberin yok.

@miserated; gerçekten olağanüstü bir yerde yaşadığı için olabilir mi? bilim sana insan vücudunun mükemmeleyitinden bahsedebilir; ama nasıl oluyor cevabını veremez.

@kediebesi; zaten dinsizim.

@dk


"Mükemmel dizayn

Evrim karşıtlarının, sürekli olarak, canlıların mükemmel bir şekilde “dizayn” edildiklerini, bütün canlıların şaşmaz bir incelikle işlev gördüklerini kafalara yerleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Onlara göre bu mükemmelliğin tepe noktasında tabiî ki insan yer almaktadır. İnsan, ruhu ve düşünceleriyle tüm canlılardan daha üstündür, hatta diğer tüm canlılar ona hizmet için yaratılmışlardır.

Ancak durum hiç de evrim karşıtlarının ileri sürdüğü gibi değildir. Hemen her insanın bir (bazen de birkaç) organının yaşamının belli bir döneminde ya da tüm yaşamı boyunca yeterince işlev görmediğini, hastalandığını hepimiz biliriz. Bunu görmek için hastanelere gitmeye de gerek yoktur. Yani yaratılışçıların söylediğinin aksine, insan mükemmel tasarlanmış, şaşmaz hassaslıkla işleyen bir organizma değildir. Tüm canlılar gibi insan da hâlâ değişmenin sancılarını çekmektedir.

Bu konuda birkaç örnek verelim. İnsanların hemen hepsinde üçüncü azı dişi (yirmilik diş) sorun yaratmaktadır. Bu dişler ya eğri çıkmakta ya da çıkıp işlev görmedikleri için çabucak çürümektedirler. Sonuçta neredeyse tüm insanların bu dişlerle başı derttedir. Sizce bu mükemmel bir “dizayn” mıdır? Bunun tek mantıklı açıklamasını evrim kuramı içerisinde bulabiliriz. Çünkü insanda çene boyutları gittikçe küçülmekte ve dolayısıyla dişler, küçülen çenede yer bulmakta güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Küçülmeden en fazla etkilenen dişler, diş kavsinde en arkada yer alan üçüncü azılardır.

Ayrıca ductus deferens’in ve nervus laryngeus recurrens’in onca yolu dolanması da mükemmellik yerine evrimsel bir kusuru göstermektedir."

evrimagaci.org

@agy3

bütün bunları söyledikten sonra bi de o son cümleyi söylediniz ya, hey yavrum hey

bu kusursuz düzen kesinlikle Pain senseinin ürünüdür. aksi takdirde böyle bir şeyin olmasına ihtimal dahi yoktu.


bu kusursuz düzen kensilikle zeusun ürünüdür aksi takdirde boyle birşey olamazdı.

bu kusursuz şey kesinlikle Allahın hikmeti oyksa böyle birşey olamazdı.
bu kusursuz düzen kesinlikle atalarımızın ruhunun dünyayı korudugunun işareti yoksa boyle bısey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle uzaylıların işi yoksa boyle bırsey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle bir ev hanımının işi yoksa boyle birşey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle bilgisayar programı aksı takdırde boyle bırsey olamazdı.

sana hediye olarak şu parçayı gönderiyorum.
www.youtube.com

Bazı yerlere güzel güzel, bazı yerlere bela gibi iner kar, bazı yerlere ise inmez, hatta güneş kavurur. Yağmur yağar, rahmet der kimisi, kimisinin ise evini su basar, sel götürür, çoluk çocuk boğulur, ekinler gider.

İşler yolundayken bunu tanrının varlığına bağlayan, işler yolundan çıktığında isyan edecek tanrı arayabilir, veya günah/cehennem korkusuyla acısını içine gömmeye çalışır.

Hiç mi akıldan geçmez, "ya bu işlerin tanrı vb ile alakası yoksa" diye? Bir tanrı olsa bile, bu kadar galaksi (yaklaşık 100.000.000.000) ve onlardan herhangi birinin (Samanyolu) yaklaşık 100.000.000.000 adet yıldız sisteminden herhangi birinin (güneş sistemi) bir gezegenindeki kar seviyesini ayarlamaktan veya birilerinin işini gücünü ayarlamaktan başka derdi olmaz mı? Bütün dünyanın toplam dertleri bile, bilinen evrendeki toplam olası derdin 1/10.000.000.000.000.000.000.000'u kadar sayılır.

Güzel birşey olur, hemen "allah var"
2 yaşında bebek hastalıkla boğuşarak acılar içinde ölür, o zaman isyan/sabır?
Oysa bunlarla bir tanrı neden ilgilensin ki?

Geçelim lütfen.

stephen hawking de diyor ki;

"we see the universe the way it is because we exist."

yani; evreni bu şekilde görüyoruz çünkü aksi olsaydı hiç varolmazdık. bu tip sorulara kuramsal fizikten yardım almaksızın ancak metafizik yanıtlar verilebilir. örn. m-kuramı doğruysa ve aslında ortada bütün olasılıkların mümkün olduğu sonsuz sayıda evren varsa bizim evrenimizin tek farkı içinde bunu akıl edebilen canlı varlıkların koşturmasıdır. yani bütün bu varoluş aslında varolmanın sebebi değil sonucudur.

van da depremzedelerin üstüne yağarken misal ;pek de o kadar hoş değildi sanki.

Kgs'yi banka ya da shell'den aldıysan aktaramazsın, sadece karayollarının kgs'si aktarılabiliyor. Onu da karayolları müdürlüğünden yapabiliyorsun.

Banka hesabınıza veya kredi kartınıza bağlı bir KGS kullanıyor idiyseniz, "KGS'yi getir HGS'yi götür" türü bir uygulama ile bankaya gittiğinizde (ben işbankasına gitmiştim), KGS'de kalan paranın Karayolları tarafından ilgili hesaba geri yatacağını söylediler. Beklemedeyim.

bankadan aldıydık. 50 lira yükleyip bi kere bastıp boşa mı gitti para

bankayla konuşun belki iade ediyorlardır

Bankadan iadesini isteyeceksin, 1 ay sonra hesabına yatıracaklar.

foxit iyidir bence de. adobe pdf reader kullanıp her açılışta tüm şirket çalışanlarının isimlerini okumak nedir allasen.

en iyisini kullanıyorsun.

foxit en iyisi bence de

Foxit ve Sumatra diyordum ben de, ama pdf'lerini düzenlemek, üzerine yazıp çizmek, özellikle de yazıların kopyalanabilmesi için OCR (optical character recognition)özelliği sizin için de önemli ise, "PDF-xChange Viewer".

Birden fazla belgeyi, aynı pencerenin farklı sekmelerinde görebilmek de cabası :)

Bir yıldır kullanıyorum, deli memnunum.

edit: "Adobe Acrobat (reader olmayan) + ABYSS Fine Reader" yerine tepe tepe kullanınız

okumak için en iyisi pdf xchange. foxiti sorun çıkardığı için silmiştim ama şimdi ne sorunu çıkardığını hatırlamıyorum açıkcası.

Şahsen eski bir foxit kullanıcısı olarak iki yıldır "pdf xchange viewer" kullanıyorum. Gayet memnunum.

Sekme, işaret vb koyma, ekran görüntüsü alma ve en önemlisi OCR desteği var.

tabiki de PDF-XChange Viewer. bu kadar sistemi yormayan ve kullanışlı olanını denemedim hiç. bir sefer deneme amaçlı kurdum ve bir daha vazgeçemedim.
ayrıca ücretsiz versiyonunu kullanmama rağmen fikrim bu. ücretlisinde ne gibi ek özellikler var bilemiyorum artık. üstelik 16-17 mb boyutlarında.

bi arkadaş galaksi not 2 aldı sigarayı bırakıp. karısı aldırmıyodu çünkü :/ bu da böyle bi anım bi maaşını telefona yatıranlardan.

Sigara bırakma merkezine gidip de orda verilen ilaçlarla sigarayı bırakan insan tanıyorum.

www.youtube.com

burda bi yerde görüp şu videoyu izledim, faydası var.

İrade+istek>>>nikotin bandi veya nikotin sakızı>onkoloji hastanesini gezmek= sigarayı birakmak

zyban isimli ilaçla bırakırsın. biraz pahalıdır.

tabex çok iyi. eğer düzenli kullanırsanız sigara olayı tamamen bitiyor.

champix kesinlikle, çok kolay bir şekilde bırakırsın.

nikotin sakızıyla çok rahat bıraktım.

Champix'e başladım, 7 gün sonunda sigarayı bırkamam gerekiyordu. 6. günde champix'i de, sigarayı da bıraktım, çünkü korktum, bir de bunu mu başıma sarıcam diye.

Ve 17 yıldır günde 1-1,5 paket içiyordum. 20 Ağustos'tan bu yana ara sıra sarhoş kafayla toplam 10 nefes çekmişimdir. O da ayıp ama.

Demem o ki, yeterince korkuyorsan bırakırsın. Zyban da denemiştim, tadını bozmuştu ama içmeye devam ettim, boşuna ilaç almış oldum. Bari champiksi dene, 200 lira civarıydı, garip garip rüya gördürüyormuş diyorlar, ben görmedim ama merak ediyorum.

En önemlisi, korkmak ve tiksinmek.

Umarım sen de kurtulursun güzel güzel.

Jackass aynı zamanda bir hayvan türü. Horse whisperer'a ihtafen yapılmış bir kelime oyunu olmuş bu.

www.eksisozluk.com

evet jackass hem katır (hayvan olan), hem de it kopuk (insanımsı) demek.

zorunlu değil galiba. taksilerin hepsinde yok.

daha yüksek araçlardakiler de rahatlıkla görebilsin diye?

şuradaki haber zorunlu olduğunu gösteriyor:

yenisafak.com.tr

sebebi de helikopterden falan görülsün diye herhalde?

helikopter vb gibi hava taşıtlarından rahat görülsün diye. sırf taksilerde olmasının sebebi ise trafikte sarı renkli arabanın çok nadir olması sanırım. örneğin polis takip yaparken telsizden bildiriyor: "takip ettiğimiz araç TUH 77 plakanın 2 araç önünde."

apartmanlardan görülebilsin diye. taksi çağırdın diyelim. duraktan söylüyolar "şu plakalı aracı yolluyoruz hemen" diye. evin de işlek caddede. her geçen taksiciyi kendi taksin sanma diye...

helikopterden okunabilsin diye, bi ara taksiler terör eylemlerinde çok sık kullanılıyorlardı. o dönem kapıya ve tavana plaka yazdırma zorunluluğu geldi.

Taksicilerin sık sık kaçırılıp gasp edildiği hatta öldürüldüğü dönemlerde, kaçırılan taksiyi havadan takip edip bulmak için mecbur tutulmuştu, hala da öyledir.

Uydudan da görülür (bkz: black hawk down)