ilk ben yazayım: nokia n95.

asus p535 derim ama edge yok haberin olsun. onun yerine windows mobile 6.0 verelim?

hp 6915, ancak windows mobile 5'dir. yeni bir modelini beklersen iyi olur, hatta yurtdışında var sanırım. ama sadece o özelliklere ihtiyacın varsa ikinci el bir 6915 işine yarayabilir.

(bkz: htc p4550) gayet iyidir ama en iyisi için (bkz: i mate ultimate 9502)

nokia e51

en önemli olan şeyler gps ve wi-fi ise ben ce n95 derim. fazlasıyla memnunum.
negatif olabilecek tek yönü symbian olması sanırım.(o da kime göre neye göre)

samsung i550.

Hp iPAQ 514

Cep telefonu statüsünde değil pek, daha çok bir pocket pc. Windows mobile 6 yüklü. Çok memnnum.

edgeden vazgecip asus p535 `te karar kildim. tesekkurler.

ipaq 514 önerilmiş ben de memnunum ancak o cihazda gps yoktur ayrıca pocket pc değildir smartphonedur.gps şart değilse alınır ama gördüğüm kadarıyla şart :)
zaten geç kalmışım :)

ornegin otobuslerdede cep telefonunu kapatın dıye uyarılar verılıyo..

bunun nedeni cep telefonun yaydıgı sinyallerin havalandırma sistemine vermiş oldugu zarardır.yok cep telefonu acık oldugu ıcın uçak falan dusmez..kaldıkı yakın gecmıste yasanan bı olay bıze bunu ıspatlamıstır..
ucak kacırma vakasında yolculardan bırısı cep telefonu ile haber bultenıne bıle baglanmıstı o derece..sanırım focus un ucagının kacırılması olayında..

herhangı resmı bı kaynak gostermeden yazdım bunları ancak ailemin otobus işletmecisi oldugu icin yasayarak ogrendıgım bır bılgıdır..

milyondolarlık uçağın, yüzlerce hayatın, ve ardından verilecek yüzmilyonluk tazminatların akıbetinin bi cep telefonuna indirgeneceği saçma. illa ki önlemi alınmıştır. kimsenin insafına güveneceklerini sanmıyorum. bi efsane, bi temkindir belki de. hatta kroluktur.

ve dahi belli mesafeden yüksekte gsm çalışmıyor diye biliyorum.

hem zarar verilecek olsa güvenlik olarak içeri sokmazlardı

yahu hala havalandırma sistemi diyorsunuz amma...

cep telefonunuzu televizyona tuttuğunuzda nasıl görüntü garipleşiyorsa, aynı prensip ile uçağın navaid dediğimiz rotasını bulmada kullandığı çeşitli araçlar size olması gerekenden farklı bilgiler verecektir. airliners.net adresinde bir thy pilotunun başından geçenler çok güzel anlatılmıştı, başka bir duyuruda adresi var.
buyrun: www.airliners.net

kafanızdan uydurmayın. uçakta cep telefonunu kullanmak yanlış, zararlı ve hatta tehlikeli bir harekettir. otobüslerde anlatıldığı gibi havalandırma sistemine zarar vermez, ki bir otobüs bile normal şartlarda cep telefonu sinyallerine dayanabilecek ekipmana sahiptir.

gerçek: cep telefonu yüzünden "henüz" uçak düşmemiştir, ancak düşmeyeceği garantisi de verilemez.

gerçek: cep telefonundan yayılan dalgalara karşı işe yarayan bir önlem halihazırda mevcuttur; uçaklardaki gövde boyunca uzanan hassas iletim kabloları zaten bir yansıtıcı ile kaplanmışlardır, bu kaplama telefonlar düşünülerek değil, atmosferde karşılaşılabilecek manyetik diğer etkenler için yapılmıştır ama telefonlara karşı da işe yaradığı kanıtlanmıştır.

ancak bu kaplama sadece gövde boyunca ilerlyen iletim kablolarının güvenliğini sağlar, kabin bölgesindeki navigasyon sistemlerinin cep telefonu sinyallerinden ne şekilde etkilendiği kesin bilinmemektedir.

gerçek: cep telefonu uçak düşürür mü düşürmez mi kanıtlanmamıştır, bilimsel bir kesinlik yoktur iki durum için de.

bunların dışındaki her şey spekülasyondur. yani "kesin güvenli" veya "kesin güvensiz" değildir cep telefonu. ancak uçak şirketleri cep telefonu "kesin masum" olduğu kanıtlanıncaya kadar bunu yasaklayacaklardır ve bunda da haklıdırlar. cep telefonu sinyallerinin uçak navigasyon sistemlerine etkileri halen araştırılmaktadır ve cep telefonu firmalarına "yakın" gruplarca yapılan araştırmalar cep telefonlarınun uçaklarda kullanılmasının "güvenli" olduğunu işaret ederken, bağımsız araştırma grupları da "güvenilirliği kesin değil" demekteler.

bütün bunlar düşünüldüğünde, uçak şirketlerinin gerek yolcu can güvenliği, gerekse olası bir kazada olası ihmalkarlıklarından ötürü milyar dolarlar ödemek zorunda kalacağı bilgisi, cep telefonlarının "masumiyeti kanıtlanana kadar suçlu" sayılmalarını zorunlu kılmaktadır.

peki uçakta o anda birinin cep telefonu kullanmakta olduğunu nasıl anlıyorlar?

@tom riddle senden rica ediyorum sehirlerarası yolculuk yaparken lutfen telefonunu ac ve konus..ondan sonra sıcaktan bunalma haline gir..
cep telefonunun tv ye verdigi goruntu bozuklugu yanına gelınce oluyo..sen kokpittemi ucuyosun? diye bi soru gelir insanın aklına..

kaldıkı ben kafamdan uyduruyorum yada boyle duydum demedım.yasadıgım seyı anlattım dedım..okumadan yazmayın bence..

sallıyorlar ya tutarsa kesin tutar zaten.

bi ara bi haber okumuştum, pilotlar hava boşluğunda mı ne uçağı kontrolü becerememişler, baya bi sarsılmış, sonra hostoslere cep telefonu açık uçak kontrol edilmiyor diye söylemişler ve cep telefonlarını tek tek kontrol ettirmiş, türkiyede olmuştu daha geçenlerde.

konuyla ilgili olarak geçenlerde cep telefonuyla uçulabilecek diye bir haber vardı. orada da yazıyordu bir şeyler.

(git: 18161)

@efruz, Evet uçakta cep telefonu çekmiyor, zaten kalkış ve inişte çekmeye başladıgı için o zaman ne olacaksa oluyor. anlattıgım bu olay da inerken oldu zaten.

Ayrıca bak söylediklerin hep varsayım, yani kimse b işey bilmiyor sanki bu konuda.

ben inanılmaz korktum o an yolcuların ve hosteslerden birinin panigi bana da bulastı.ciddi ciddi bi daha ucaga binmemeyi düşünüyorum ya. bu kadar kapattırdıklarına göre kesin bişey varmış gibi geliyo ve mal insanlar yüzünden tehlike yasamak istemiyorum

bi yandan da evet düşürme riski olsa, mesela ucaga binerken telefon kontrolu falan yapılır dimi, yani girişte bırakır çıkışta alırsın gibi, insan hayatı bu boru degil ki.

sevgili tom riddle verdigin linke basınca

Sorry, the post you are trying read does not exist (could have been deleted or you followed a faulty link). Click here to return to the forum

diye bi ibare görüyorum, tekrar gönderirmisin acaba

peki cevap gelmemiş madem deminki soruma ekleyeyim: uçakta cep telefonu kullanmak tehlikelidir, arabayla ters şeride girmek kadar büyük bir tehlike oluşturmasa da bir hata "ihtimalini" doğurur.

Fakat uçakta birinin cep telefonu kullandığını anlamanın bir yolu (benim bildiğim kdarıyla) yoktur, "biri telefon kullanıyor" diye koşturuyorsa birileri, muhtemelen saçmasapan bir talimat almışlardır.

Gectigimiz hafta icinde Avrupa Birligi 3000 feet üzerinde cep telefonlarının açılabilmesine olanak veren bir bildiri yayınlamış.

Avrupa Birliği'nden onay çıktı, evet. uçaklara baz istasyonu koyacaklarmış, konuşmaya izin veren sistemi de devre dışı bırakabileceklermiş.
iniş, kalkış ve türbülans anında gene yasak olacakmış.

pilotlar uçakta açık cep telefonu varlığını nasıl biliyorlar? tecrübe. aynı uçaklarla yüzlerce ez uçan bu adamlar uçağın verdiği tepkilerin sebeplerini az çok öğreniyorlar haliyle. tom riddle'ın verdiği linkteki yazının sahibi pilot da zaten 10 yıllık TK trahinde MCP panelini etkileyen tek şeyin cep telefonu olduğunu yazmış.

evet bilimsel bir kanıt, doğrudan görülmüş bir bağ olmayabilir fakat uçuş ekibi tecrübeleri açık cep telefonlarının uçaktaki yüzlerce uçuş enstrumanını etkileyebildiğini gösteriyor.

f2 tuşu ile olabilir

bazen de f12 boot seçeneklerini ayarlatabiliyor

toshiba'larda ya f2 ya da f10 olmasi lazim.

toshiba s L20 de f12

sadece 3 için-- Polarizede çok rahat edyor gözlerin.

özel olarak camın, genel olarak çerçevenin üzerindeki yazılara bakıp anlaşılabilir. sahte olanlar çok kötü font ve maddede oluyor. çaktırmadan tırnağınla dokun -abanırsan orjinal olanı da kazınır- silinirse orjinal değildir.

geçen ay aviator serisinden aldım bir tane. polarize alın, verdiğiniz fiyat farkına değer.
pazarlık yapın, çılgınca indirim yapabiliyorlar.
aynalı model bence erkeklere pek gitmiyor. erkekseniz aynalı tavsiye etmem ama tabi bu bir zevk meselesi.

erkek değilim :)
pazarlık yapmayı hiç beceremem; o yüzden de abartı fiyat söylemeyecek bir yer arıyorum aslında :)

kaça aldınız bu arada?

saçma olacak ama en azından rayban ile alakalı insanlar gelir bakar diye söyliyeyim istanbul-beşiktaş'ta Adnan Ezen'de fiyatlar şaka gibi. tüm güneş gözlüklerinde ve artı Ray Ban'larda... Başlık sahibine faydası yok kusura bakmasın ama istanbul'lular bir göz atsın oraya derim 2-3 gözlük alıp çıkmanız olası...

yeni rayban almış birisi olarak söylüyorum ilk önce beğendiğiniz modelin kod numarasını öğrenin. sonra gözlükçülere fiyat sorarken 1200d modeli var mı varsa fiyat öğrenebilir miyim? diyceksin. etiketinde 330ytl yazan bir gözlüğü 245 e 6 taksitle aldım. ve girdiğiniz dükkan mesela en son kaça olur diyince en son 280 olur dedi, siz direk şurdaki optikçide 270 oluyor diyceksiniz. sonra orası tamam biz de 270 yapalım diycek ardından böyle böyle fiyatı indireceksiniz. benim taktiğim buydu. optikçi hayvani kar marjları koydukları için gözlüklere indirimi sonuna kadar yaptırın pazarlık edin. mutlaka pazarlık edin.
ayrıca polarize olup olmadığını anlayabilmeniz için optikçilerde bir kağıt var polarize olan gözlükle bakınca bu kağıttaki resim görünüyor, polarize olmayanlarla bakınca boş kağıt görünüyor. orjinalliğini ise nasıl anlayabilceğini hiç bilmiyorum. bu arada benim gözlüğü aldığım yer.
sapmaz optik
sakarya cad. no:6
kızılay/ankara

ya aslında istanbul'dan da alabilirim 2 hafta sonra istanbul da olucam.
ama ankara da rentts'in dediği yere bakıcam.

hakikaten kışın 200 e satılan 3025'ler mesela, bahardan yaza doğru bir anda 400'lere çıkıyor. yani evet pazarlık yapmam lazım. deniycem :) teşekkürler.

4056 polarizeyi 390ytl iken peşin 250 ye almıştım. ortalama her yerde peşin fiyatına aynı indirimi yapıyorlar. ben kadıkoyden aldım

kesinlikle pazarlık yapın,yani oyle el sıkısıp kurban pazarlıgı gibi ugrasmanıza gerek yok,mutlaka indirim isteyin,aslında su zamanlar gunes gozlugu almak icin cok yanlıs,malum yaz geliyor yeni sezon gozluklere fahis fiyatlar isteniyor ve kar marjları cok yuksek bu yuzden deli indirimler yapabilirler.

Mesela iki gun once ablama gozluk aldık.Aynı gozlukcunun iki ayrı subesinden fiyat aldık,pazarlık yaptık (biri alsancak biri kemeraltı) alsancaktaki en fazla %20 indirim yapabiliriz,yoksa zarar ederiz diye yemin etti,kemeraltındaki %50 indirim yaptı.Yeni sezon bu arada.

Son olarak kesinlikle polarize olsun,cok daha rahat edersiniz.

orjinallik için, genelde sol cam üzerinde(ray-ban yazısının olmadığı taraf)kazınmış halde rb imzası bulunur. dikkatli bakmadıktan sonra belli olmaz. ama ray-ban yazısı ile aynı fontta, dıştan düzgün okunacak şekilde ve camın içinde(camın dış veya iç yüzeyi kazınarak yapılmış değil)yazar. tabi bu çerçevenin orjinalliği ile ilgili kesin bir fikir vermez.

football player distance = bu 3 kelimeyi birden barındıran sayfaları getirir. yani football başta distance sayfanın sonuda olabilir

fotball kelimesini tek başına tırnak içine alman gereksiz. tırnak içine iki ya da daha fazla kelime alırsın ve google ararken tırnak içindeki gibi yanyana bulundurulan sayfaları getirir. sayfada ayrı yerlerde değil yanyana olur.

footboll player distance = futbol + distance + player yani bu ikisi aynı şey diye biliyorum. burda başına - işareti koyarsan işaretten sonraki kelimenin olduğu sayfları getirmez

evet işte ben de arada fark yok diye düşünürken çok çok az da olsa farklı sonuçlar çıktı. sanırım galadnikov'un da dediği gibi benzer kelimeleri getirmesin diye tırnağa almamız gerekiyor.

eğer bu kelimelerin hepsinin sonuçlarını 3 kelime de ayrı ayrı aratılmış gibi görmek istersek football|player|ditance yapıyomuşuz. (alt gr ve küçük/büyük işareti ile)

+ isaretini and gibi or gibi normalde aramalara katilmayan seyleri illa ki de aramak icin kullanmak mantikli

çok yüzeysel bir cevap olacak fakat modeme reset atmayı denediniz mi? şu an genel bir problem yok çünkü sanırım.

ben de merak ediyorum kac saattir nerdesin deyu.
neyse, dns degi$tirmeyi denesene bir. 4.2.2.5 ve 4.2.2.6 $u an rahat.

bilgisayarın saat ve tarihi doğru mu

dns değiştirme sorunu çözemedi malesef..

#12317301 bu entrym komik bi sekilde bi cok kisinin isine yaramisti da sasirmistim. belki bunda da ise yarar.

modemin adaptörünü çekip 10 sn. beklemek çözdü sorunu, teşekkür ederim herkese.

mp3 dosyasi muhtemelen read-only dir.
dosya ozelliklerinden read-only secenegini kaldirmalisin.
www.worldstart.com

Harbiden de öyleymiş yaw :)
Bu kadar basit bi çözümü olduğunu öğrenince daha da çok kızdım bak şimdi :) Yarım saattir arıyorum nette :(

Çok teşekkürler

winapmta değiştir. alt+f3 ile. salt okunurları da değiştirebiliyor bazen

efruz: degi$tiremez.
read-only denen $eyin mantigina aykiri bir kere.

anakart desteklemeyince miksen olmuyo afedersin. çok uğraştım yapamadım. bi ihtimal bios'a bak "high speed usb on/off" gibi bir şey varsa on yap. belki destekliyordur da bios'tan kapalıdır.

usb normalde 1.1 ise, ona 10,0 da daksan 1.1 olarak görür. tek çözüm anakart

PCI kartlar var USB 2.0 için. Anakartın kendisi desteklemese de bu PCI kartlar iş görüyor...

crown'un da söylediği gibi usb 2.0 adaptörü görevi gören pci kartlar var. pci veriyolu da usb 2.0'ın maksimum hızı olan 60mb/s'nin neredeyse iki katı veriyoluna sahip olduğu için sizin için böyle bir kart uygun olur.

dogru yol pci kartidir. ben kullandim, gayet guzel oldu.

PCI kart alacaksan kesinlikle VIA çipsetli olanlardan alma kafayı yediriyor adama. NEC çipsetliler var Vatan'da görmüştüm onları tercih et mutlaka

(bkz: via/@arche)

8 gb civarı dvdler var lakin bunu yazabilmen için dvd yazıcının destekliyor olması gerekiyor. filmi kesmek istersen bir suru alternatifin var. pocketdivxencoder, virtual dub programlarından birisini kullanabilirsin. ikisi de ücretsiz.

filmleri kesmek pek mantıklı değil zira kesilecek yerleri yok. anında başlıyor film, biter bitmez kesiliyor. previosly ları kesebilirsin ama her previously o bölümde olan olaya ışık tutuyor.

sıkıştırma yapabilirsin, misal bi bölüm 350mb tutuyorsa 300 mb yapabilirsin.

kapasitesi yüksek dvd cok pahalı, 10 katı falan pahali diye hatırlıyorum

ulead video studio kullanarak previously on lostları veya döne döne gelen lost logosunu keserek kısaltabilirsin. veya kalitesini düşürürürsün kısalır.
olmadı windows movie maker ile önemsiz yerleri kesebilirsin

virtual dub mod ile 13. bolumu ikiye ayirinca iki dvd ye sigiyor(lost dvdrip)

(bkz: overburn)

hehe aynısını sormuştum. overburn, dvd'lerde yemiyor. ziyan ettiğiniz dvd ile kalıyorsunuz. 8 gb'lık dvd'yi de 5 mb. için kullanmaya değmiyor. ben 3 dvd yaptım 8+8+8 şeklinde.

benim sorum şuydu: (git: 23125)

evet overburn çok çeşitli dvdlerde denedim 10mb bile yemiyor. cdlerde 740 mb yazdığımı bilirim halbulki. 8gblık dvd çok uçuk fiyatta. aylar önce 25$ idi izmir dms'de.

aslında 12 bölümün 350mb'tan sığması lazım. bence bakın bi dosyada fazlalık varsa o bölümü indirin düzgün bi release gruptan bağlantınız müsaitse.

ne tesadüf daha bugün öğrendiğim birşey.

18 yaşına kadar sporcular kendi yaşıtlarıyla müsabaka ediyorlarmış. 16 yaşındaki bi kickboxcu kendi kilosundaki 16 yaşındakilerle dövüşürmüş. 17 yaşındaki 17 yaşındaki biriyle 18 yaşındaki de öyle.

ama 18 yaşını geçince sadece kiloya bakıyorlarmış. aynı kiloda biri 30 yaşında bile olsa dövüştürürlermiş.

-oyun oynuyorsaniz "save" ler Belgelerim'e de gider bazilari.
-"Sikkullanlanlar"iniz.

Documents and Settings/"Kullanıcı Adınız"/ klasöründe desktop, start menu (Bunlar alışkanlıklarını koruyabilmen için hatırlamak amaçlı) ve Application Data (Bu da yüklü programlarının ayarları için sadece lazım olanları alsan da olur hepsine gerek olmaz).

outlook kullanıyorsanız outlook klasörlerine.
bir şey download ediyorsan download klasörlerine.
msn loglarına

bakabilirsin

Kullanıcı adı şifre ile kullanılan bir program varsa (ftp clientleri gibi), oradaki şifrelerin ne olduğunu hatırlamaya çalışabilirsiniz.

bookmark lar onemlidir.
playlistler
üzerinde çalıştığınız evrakların eski halleri
outlook vs mailler
crack dosyaları

valla eger daginik iseniz her klasorde size gore onemli seyleriniz olabilir.tek tek bakmakta fayda var

donanım hakkında forumlara bakabilirsin. www.gold.com.tr adresinde bilgisayar topla seçeneği var. parçaları seçip sisteminin ne kadara gelebileceğini gösteriyor

gigatek.com.tr

pc gold, vatan bilgisayar, teknosa.. bu 3'ünden uzak dur da nereden alırsan al.
özellikle pc gold'dan bilgisayar alanın akıl sağlığından şüphe ederim!

ayrıntılı bilgi için yorumlar yeterli olur sanırım ? (bkz: pc gold)

tomshardwareguide donanım konusunda gayet iyiydir. tek basına bile yeterli.

www.teknofiyat.com dan aradığınız parçanın en ucuz nerede satıldığını bulabilirsiniz.

fiyat için www.kocpa.com a bakabilirsin. başka yerlere de bak, fiyatlar bazen 3-4 bazen 10$ a kadar oynuyor

ben ne olursa buradan alıyorum:

www.hs.com.tr

Sevgili Montella;bence takım oyunu. Ama görüldüğü gibi öne çıkanlar ve geride kalanlar olabiliyor. Kimi zaman bir oyuncu kotarıyor işi, üstelik berbat bir senaryoya rağmen, kimi zaman senaristin muhteşem hikayesi oyuncuların düşük performansı neticesinde sönük kalıyor,beklediği ilgiyi görmüyor. Ama nihayetinde takım oyunu olduğuna inanmaktayım.

(bkz: auteur sinema)

zaten dogasinda var bu isin boyle olmasi. odul torenleri de hep bu sekilde degerlendirir. tum odul torenlerinde oduller; en iyi yonetmen, en iyi senaryo, en iyi film, en iyi oyuncu vs diye verilir. bazen bir film en iyi filmi alir, bu en iyi takim calismasina dalelettir genelde ama ote yandan iyi yonetmeni baskasi alir, en iyi senaryoyu da bir baskasi.

oyle yani.

genel olarak filmler ve programlar yapımcınındır. yapımcı senariste senorya yazdırır, ya da hazır bi senaryo alır. kaliteli bir yönetmen seçer, beğenmezse yönetmeni değiştirir ve ajanslardan oyuncuları seçer.

tüm film aslında yapımcınındır, hollywood da bu bir kişi yerine firma oluyor. warner bros mesela.

ama son kullanıcı olan bizler için genelde başrol oyuncusuna maledilir ya da biraz bilinçli isek yönetmenine maledilir.

bu size yönetmenin izlediğiniz filmlerinde kazandırdığı alışkanlıklarla alakalı. herhangi birisi yönetmenini bilmeden bir film izlediğinde ona tim burton filmi diyebilir ya da bir başka filme "tim burton tarzında" diyebilir. yerleşmiş anlatım dili, bir de sık kullanılan oyuncular (bakınız: Tim Burton & Johnny Depp, Guy Ritchie & Jason Statham, Tony Scott & Denzel Washington) o yönetmenin kaşesi oluyor bir şekilde.

özellikle ben de Danny Boyle'u seyrederken benzer bir his oluşuyor. çünkü adam senaryoları yazmadığı, hatta farklı senaristlerle çalıştığı halde ortaya benzer yapı ve dokuya sahip filmler çıkartıyor. izlerken Danny Boyle'u izlediğini hissediyorsun. zaten başarılı yönetmenler ve yıllar sonra adı anılan yönetmenler bunlar oluyorlar. kendine has anlatım dili geliştirebilmek sinemanın en zorlu yanı bana kalırsa.

ayrıca başarılı yönetmenlerin senaryo seçmesindeki olağanüstü refleksleriyle alakalı olabilir tüm bunlar...

bir şey daha eklemek istiyorum, afişlerde ve giriş jeneriğinde yazan "bir ... filmi" kalıbı bana çok bencilce geliyor. sinema bir ekip çalışması ve bunu sadece yönetmene mal etmek gerçekten doğru değil.

yönetmeni bir futbol takımının antrenörüne, oyuncuları, futbolculara, yapımcıları ise yönetime benzetebiliriz.

baldur durumu çok iyi özetlemiş bence. benim merak ettiğim bir filmin yapılmaya nasıl karar verildiği? yani yapımcı "şöyle bir film yapsak ne tutulur be" diyor, akabinde ekibi topluyor diyelim. fakat sanırım tarantino olsun, david lynch olsun durum onlarda daha farklı işliyor.. mu?

bir filmin yapılmaya karar verilmesi için önce ortada bir senaryo olması gerekiyor. her şey o senaryoya göre şekilleniyor. yapımcılar, yönetmenler, oyuncular (son dönemlerde oyuncular da yönetiyor veya yapımcı oluyorlar) bir senaryoyu beğenip işe başlıyorlar.

tabii ki, bazen tamamen gişe amaçlı formülize senaryolar yazılıyor, yazdırılıyor. birçok örneği ben saymasam bile, kendiniz tahmin edebilirsiniz. onlar tamamen popüler kültüre hizmet eden ticari sinemaya hizmet ediyorlar...

şimdi,
ilk olarak eğer bir yönetmen kötüyse, kusurusuz bir senaryoyu bile izlenemez bir film haline getirebilir. ama mesela senaryo kötüyse, yönetmenlik kusursuz olsa bile, filmde bir eksiklik hisseder izleyici.
yani ilk olarak senaryo iyi olacak, yönetmen kötü olmayacak.
ayrıca şu da var ki, her yönetmenin senaryoya katkısı vardır. bazısında azdır, bazısında çoktur. (örneği verdiğiniz baba filminde, romanı mario puzo yazmıştır ama film(-lerin) senaryosunu mario puzo ve francis ford coppola beraber yazmışlardır.)
tabi bazı filmlerde oyuncu filmin önüne geçebilir, -ki bu bence yönetmenin takdiridir. eğer usta bir yönetmen istemezse hiçbir oyuncu, filmin önüne geçemez.
sağlam hikayeyi, yönetmen daha ne kadar etkili hale getirebilir ki? sorunuza aklıma ilk gelen film "seven"i veriyorum. bence senarist bile, seven'i yazarken öylesi bir atmosfer hayal etmemiştir. işte yönetmen mahareti de biraz o'dur bence. -atmosfer yaratabilmek-.
son olarak, eğer filmin gerçek sahibi -yasal olarak- kimdir derseniz, bir sinema filmi için, sadece filmin yapımcısı, yönetmeni, senaristi, müzik bestecisi ve diyalog yazarı hak iddia edebilir.(mesela oyuncuların, aksi yönde bir antlaşmaları yoksa, film üzerinde hiçbir hakları yoktur.

sofistike maymun;
hollywood'la avrupa sineması (ve bazı amerikalı bağımsız yönetmenler) farklı işliyor.
tarantino'su olsun lynch'i olsun, kubric'i olsun kieskovski'si olsun bunlar otör yönetmenler. yani 1 yapımcı bunlara recep ivedik senaryosu götürüp yönetmesini istese siktiri yer oturur yerine muhtemelen. bu tip yönetmenler kendi hikayelerini kendi yarattıkları tarzda anlatan adamlar oldukları için tarzlarının dışında bir film yapmazlar.

Oyuncular veya senaryo öne çıkabilse de film her zaman yönetmenindir. Filmin sahibi yapımcı olabilir ama yapıt olarak film yönetmenindir. Böyledir bu. Ressam tabolusunu başkasına satabilir, sahibi başkası olabilir o tablonun. Ama o resim o ressamındır. Böyledir bu.

virüstür. İyi bir anti-virüs programıyla bilgisayarınızı taratın derim ben.

@galadnikov: ya ismi farketmiyor her dosyanın içinde aynı isimli bir tane daha var.

her dosya derken her klasörün içinde demek istedin sanırım.
evet öyle bir virüs var, her girdiğin klasörün içine klasör ismiyle bir dosya oluşturuyor. yani klasör görünümlü exe dosyası.

sistemine virüs bulaşmış. iyi bir antivirüs lazım

@erfuz: evet haklısın klasör ama klasörün içindeki de klasör. dosya değil yani. açılmayan olanından. içine falan bakamıyorum.
avast home free indirdim taratıyorum. bakalım neler yapacak.

evet virüs o. avast halletmezse ve flashın içinde gerekli bi şey yoksa biçimlendir gitsin.

virus adini arat, registry temizligi gerekiyor mu ogren.

aslında klasörün içindeki de klasör değil.
klasörün içindeki klasörle aynı adı taşıyan bir exe dosyası. yalnızca dosyanın simgesi klasör simgesiyle aynı.
o dosyayı tıklarsan kendi makinanda da aynı olay (klasör içinde klasör) meydana gelir. hatta bu virüs "araçlar/klasör seçenekleri" menüsünü ve "regedit" e girişi de engelleyebiliyor.

flash diskte ''.'' araması yaptım. boyutu aynı olan ve farklı isimlerde olan bütün klasörleri sildim. kurtuldum.

1'in cevabını (bkz: iiii) başlığında buldum.

öyle çakallık ki, fotograçılara da bulaşmış. banyo ve tab için dünyanın parasını verip zengin ettiğimiz fotoğrafçılar, dijital olayına mücadele ederken işin kurnazlıklarından geri durmuyorlar.

mesela stüdyo resimlerinin dijitallerini vermiyorlar. bizde mevcut lazım oldukça gelin çoğaltırız diye.

ve konumuzla alakalı olarak, misal tek dijital resmi 25 kuruşa çıkartıyorlarsa. 4 tane vesikalık şeklinde tek resme sıkıştırılmış bi resmi 4x25 liraya çıkarmaya teşebbüs ediyorlar

bir yerle ahbaplık kurun bence, bizim devamlı çalıştığımız fotokopici dijital çıktıları da fotokopi fiyatından vermeye başladı.

Belki fotokopi makinesi, printer modunda çalışırken daha kaliteli basıyordur. Toner harcıyordur.

toner in miktarini azaltabilirler ama gayet sacmaliyor bu fotokopiciler. kafami bozuyorlar, bir gun hepsine iflas bayragini cektirtecem gorecekler. breh breh! bugun dallama bir tanesine sordum, pdf ise sayfasi 45, word ise 35 den cikti aliriz dedi, ulan ne alaka?? allam yarabbim. bu arada bildiginiz ucuz fotokopicileri su basliga girseniz de biz de ogrensek, bilgilensek nasiplensek :)

(bkz: ucuz fotokopiciler )

direkt baskida daha fazla toner harcar cunku birebir basar, fotokopide renkli ise renkler tam olarak doygun olmaz, biraz deforme olur sanki %75 lik layer gibi, siyah beyaz da da sadece siyah gider.

edit : dpi ile (dijital ile) analog farki da olabilir. cm2'ye dusen murekkep (toner herneyse) miktari artiyor olabilir

bende de zune teması yüklü ama böyle bir sorunla karşılaşmadım. sorun başka bir şey olabilir mi?

ekşi duyuru sorunsuz.

başka bir zune temacısı bildirdi.

tarayıcıda olabilir sorun

tıpatıp ve sorun yok!ruh ikizi miyiz nedir? :P

türk kanallarını kastediyorlardır. yani ulusal kanallar. yerel ya da uydudan yayın yapan, ya da kabloluları kastetmiyorlardur. sanmıyorum başkası yayınladığı halde ilk diyeceklerini

İkisi de yerel kanaldı yamulmuyorsam

cok nadir olsa da iki ulusal kanalın aynı film e tv de ilk kez dedigi cok iyi hatırlıyorum. hukuki bir yaptırım olması gerekir ama gozden kacmıs olması yuksek bir ihtimal. her zaman olan bir şey değil nede olsa.

bu türden reklamvari söylemleri dikkatre almamanızı tavsiye ederim. Filmi izleyip izleyemeyeceğinize karar verin yeter. hak hukuk gah guguk bo$ i$ler bunlar. keyfinize bakın.

aynı kanal 2. kez yayınladığı film için bile tv'de ilk kez diyebilio. çok iyi hatırlıorum, atv deve dönüşen bi bebek vardı o film için yapmıştı. takmamak lazım, tv'de ilk kez diye sırf o filmi izleyen bir kitle varsa zaten müstehak.

o da bir şey mi.. star tv on sene falan önce "dna" isimli marc dacascos filmini "evrende ilk kez" şeklinde lanse etmişti.

bazı kanallar da tv olarak sadece kendilerini sayıyorlar. yani bizim kanalda ilk kez durumu da olan bişey heheh.

pili bitiyordur. anakartin ustunde.

virüs veya antivirüsden oluyor bende. kendi kendine geçti nod32den şüphelendim bi ara.

Bios bili bitmiş.

katili bulduk tamam peki şimdi ne yapıcam?

Yeni bir bios pili alacaksın.

Fakat pili çıkardığında bios üzerinde değişiklikler meydana gelebilir. Hdd bölümlerini tekrardan ayarlaman gerekecektir.

30 saniyeyi falan geçmeden değiştiriren bişey olmaz. ama pil tamamen biterse, bi sonraki açtığında tüm ayarların sıfırlanmış olduğunu görebilirsin.

biostaki pilin numarasını öğrenip o numarada bi para pil alacaksın. değiştireceksin

kafam karıştı, neyin network çıkışına airties bağlı?
şu sıralamayı yazarsanız yardımcı olabilirim.

adsl hattı > x cihazı > y cihazı > bilgisayar.

o aradaki cihazların sırasını ve bağlantı sıralarını yazarsanız daha yardımcı olabilirim.

modem ip değişmiş olabilir

usb portundan bağlantı sağlandığında port atamak gerekmiyor diye bir şey hatırlıyorum ama tamamen yanılıyor da olabilirim.

aspect ratio ikisinde de farklı ki o dediğin hayatta olmaz. makine de 1600*1200 aspect ratio da olan bi cozunurluk e bak.

kanaatimce aspect ratio gereği öyle boyutlandırıyor. 1600x1200'e yamulma olmadan çevirmek için fotoğrafın boyutlarının 3456x2592 ya da 3072x2304 olması gerekir.

o halde tam ekran olması için ya kırpılmalı ya uzatılmalı. yani doğal olarak olmuyor öyle mi. standart geniş ekran bir monitörde

Bence istediğin çözünürlüğü yeni fotoğraf makinende ayarlayabilirsin. Yani bazı makineler en yüksek modda widescreeen çekim yapıyor, onun yerine aynı megapiksel de 4:3 aspect ratioda da fotoğraf çekebilirsin...

1 saat ileri, evet.

şimdi beklenen soru: neden?

yaz saati yüzünden olabilir dicem ama biz 1 saat ileri aldık galiba.

serverlar daha doğuda bi yerde galiba. geri olsa avrupa diycem ama

1. bilmiyorum. olmamasi lazim. internet $ubesinden i$lemlere ve hesap ayrintilarina bir bak derim.
2. altin nokta denilen bir uygulama var. vakifbank, akbank atm'lerinden para cekebiliyorsun. ama 3-3,5 ytl i$lem ucreti kesiliyor aman diyim. bakiye sorunca da du$mesi normal yani.
3. hesapta para yok lan diyerek geri cevirir, evet.
4. ben bir faydasini gormedim. cunku kisa vadede bir getirisi yok malum. sana kalmi$ bir $ey. banka hesabini para yatinca sifirlamiyorsan belki acabilirsin elma hesabi. az az da olsa fon alir.

maaş hesaplarına genelde ek hesap veriyorlar. o yüzden bakiyen kadar çekmelisin, fazla çektiğini ek hesaptan verir, çektiğin an nakit çekim masrafı, yatırdığın gün kadar da faiz işletir.

ortak atm kullanımları komisyonludur. hiç gerek yok. başka bankamatikten çekmek için deli olmak gerekir.

hesapta para yoksa alışveriş de yok. ne yani kredi kartı mı bu, alla alla

elma hesabı paran ne bileyim 1 aydan fazla boş yatacaksa işe yarayabilir

1- maaş ödemesi müşterisiyseniz muhtemelen size kredi kartı falan da tanımlanmıştır, haberiniz olsun.. internet şubesini açtırın, çok iyidir, hoştur. hesabınız, kartınız ne var ne yok gösterir, herşeyi de istediğiniz gibi ayarlarsınız. hatta her işi ordan yapmaya başlarsınız bi süre sonra, fon alacaksanız alırsınız kendiliğinden falan..

2- teb atm'si kullanırsanız ücret alınmıyor.. altın nokta olan akbank, vakıfbank, fortis ve yapıkredi atm'lerinden işlem yapıldığı takdirde yanlış bilmiyorsam 3,5 ytl ücret alınıyor.. her yerde garanti atm'si var zaten, para vermeyin bence de boşuna.. ya da dediğim gibi bakiye falan bakmak için de internet şubesi tavsiye ederim

3- paracard kredi kartı değil, debit karttır isteseniz bile eksiye düşmez.. sadece elma hesabı kullanırken fondaki parayı kullandığınızda, fonu satana kadar kısa bir süreliğine eksi gibi görünebilir ama gerçek bi eksi de değildir o, yanıltıcı olmasın (ama dediğim gibi, maaş müşterisiyseniz herşey satılmaya çalışılacak size, o yüzden kredi kartı gelebilir her an ayrıca)

4- paranız boşta duracağına elmada değerlensin derim ben, yüzde 70 civarı kısmı repodur zaten elma hesabında, kalan da bono, tahvil.. ama tabi yine bahsetmeden geçemeyeceğim, eğer internet şubesi kullanırsanız zaten istediğiniz gibi elma da alırsınız, diğer fonları da alırsınız, elma sadece operasyonel kolaylık sağlar.. beğenmeseniz de kapatmaya uğraşmayın, (uğraştırır çünkü, şubeye gitmek falan gerekir) alt limiti 100000 ytl gibi uçuk bi rakam yaparsanız otomatik olarak devreden çıkar zaten

başka sorularınız olursa da içeriden biri olarak elimden geldiğince yanıtlamaya çalışırım

4. hesabinda surekli para bulundurmayacaksan elma hesabi yaptirma, harcadigin icin bozuyorsun, sanirim o sana bir sekilde olumsuz yansiyor. ( garanti calisani biri soylemisti bunu bana)

ek uyari: sayet kredili hesapsa (buna garanti ' tek hesap' diyor maasin yatcaksa muhtemelen sana sormadan hesabinda arti para gozukcek demek bu) atm ( paracard kartini makinaya takinca gozuken bakiyene dikkat et. uyaniktir bunlar ve arti kredili miktari gorursun ayni zamanda bakiyende. 2 tane bakiye gozukur sanki o senin paranmis gibi ama aslinda o bakiye krediyi de kapsar, yani hepsi senin kendi paran olmayabilir. yeni kullanicisin diye uyarmak istedim. bir de hesaptaki paran biter ve bu kredili hesaptan para cekersen, gelcek aybasi maasin yatinca bu para hesabindan faiziyle hemen aninda kesilir, bir nevi maasini eksik alirsin. aklinda olsun.

@reeper
kartımı bankadan teslim almaya gidip sözleşmeyi felan imzalarken ısrar ettiler baya bi, kredi kartı da al diye.. kibarca reddettim tabii, ehe..
internet şubesi için başvurdum, lakin bizim patron başvuruda benim eskiden kullandığım gsm numarasını göstermiş.. ben de 4440333'ten şifre alayım derken şu an kullanmakta olduğum numarayı girdimdi.. bloklandı haliyle, şubeye gitmem gerekiyor.. yarın bi uğrıcam; bana bağlı bi ek hesap var mı sorup soruştururum gitmişken..

herkese yardımları için teşekkür ediyor; sağlıklı, mutlu günler diliyorum efenim..

@tribal: yanlış bilgi verdeğin için düzeltme ihtiyacı duydum;

1- elma'da ve diğer b tipi likit fonları alış satış fiyatı aynıdır, al-sattan giren çıkan olmaz yani..
2- kesilen miktar bankanın keyfiyeten kestiği birşey değildir, vergidir. fon alım satımın elde edilen karın yüzde onu kadardır. (üstelik eğer fondan zarar ederseniz aynı şekilde zararınızın yüzde onu size iade edilir.)

dolayısıyla 2 kar edip de 3 ödemek durumu gerçek dışıdır, 3 ödüyorsanız anlayın ki 30 kar etmişsiniz.

files dan filmi kaydet demen lazım.

onu zaten film dosyası olarak kaydediyor. ben bunu hocaya verdiğimde movie maker açacak dosyayı halbuki ben ses dosyası olarak kaydetmek istiyorum. aac midir, mp3 müdür, hangisi olursa.
zaten kaydet diyerek projeyi kaydettim ben.

saklarken wma formatında sakla diyip sonra wma to mp3 converter kullanıp mp3'e çevirebilirsin. ben yaptım oldu...

orda göreve yerleri var. orda solda "filmi bitir" olan yeri seç ve nasıl çıkış yapıp kaydedeceğini seçebilirisin

Hesabına para yatan kişi parayı dilediği gibi çekip yiyebilir ve banka (tabii dava açmak haricinde siz de) bu durumda ona hiç bir şey diyemezsiniz. Banka adama yatan parayı geri sizin hesabınıza aktarırsa çok büyük problem aslında, çünkü birinin hesabına kendi rızası dışında müdahale ediyor ve bildiğim kadarıyla bu yasak. Bazen bankalar durumu çözmek amacıyla böyle işlemler yapıyorlar, ama ben o adam olsam ve bankaya dava açıp "bunlar benim hesabıma müdahale etti" desem kazanırım. Banka işi çözerse ne ala, çözmezse karşı tarafın iyi niyetine kaldınız.

peki eft yaparken hesap bilgileri yaninda ad soyad sorulmuyor mu ?

bankatik üzerinden yapılmışsa sorulmuyor sanırım.

iki üç kere yaptım ben bunu (evet dikkatsizlikten) sonradan kendi şubemi aradım "şu hesabın sahibiyim, şu hesaba havale-eft yapmaya çalışırken sehven şu hesaba gönderdim. bu işlemin iptalini ve paranın hesabıma iadesini talep ederim" şeklinde bir talimat geçtim. bunu yaptığınızda karşı tarafın hesabında bu paranız bloke ediliyor ve yanlışlıkla hesabına para geçen kişi o parayı alıp yiyemiyor. sonrasında yanlışlıkla havale yapılan kişinin şubesi ile irtibata geçiliyor (sizin şubenizdekiler tarafından) onlar da o şahsa ulaşıyorlar v.s.. neticede para iade ediliyor. 2 gün içinde almıştım ben en geç, sürekli takip etmek gerek ama durumu, kendi şubenizi veya yanlışlıkla havale yapılan şubeyi arayıp "ne oldu bizim iş?" demek gerekiyor. hiç icra takibine falan gerek kalmadan çözüldü benim hatalı işlemlerim, muhtemelen sizinki de çözülecektir.

sevgili kantalem, senin musterisi oldugun bankayi ve havaleyi yolladigin bankayi da belirtir misin ? bankadan bankaya fark ediyor davranis malum.

genelde eft lerde isim ve soyisim girmek zorunlu. böyle aksiliklerde ordan karşılaştırıp mağduriyetleri gideriyorlar.

bankamatiklerden eft değil havale yapılır. ve havalede isim ekranda çıkar. numarayı yanlış girdiğinde farklı bir isim çıkar ve onu onaylayan da artık nası yanlışlık yapar bilemem

@nochristrequiress
garanti bankası ve akbank'tan ayrı ayrı birkaç kez yanlış hesaplara eft ve havale yaptım(internet şübelerinden yaptım havale/eft'leri) hangi bankalar olduğunu hatırlamıyorum ancak bir faks ve sürekli diyalogla çözdüm tüm problemleri sonrasında.

@efruz
havalede onay veriyor haklısın ancak otomatiğe almış bir biçimde tıklayınca insan isme-cisme bakmıyor; kısa bir süre içerisinde iki kere yaptım bunu. olmaz olmaz deme olmaz olmaz.

bunun tam ve kesin bir çözümü var ise şöyleb ir risk doğmuyor mu? misal ben birine bir şey sattım, adam parasını eft ile yolladı, hesabıma baktım, kargomu verdim o arada. sonra adam bankasını aradı yanlışlık yaptım dedi... uğraşıp duracak mıyız?

Bir keresinde de bir arkadaş bana eft yapacaktı, gereksiz diye isim kısmını tam doldurmamış. Para arkadaşın hesabından çıkmış gözükmesine rağmen elime ulaşmadı. Bankayı aradık hatalı isimli eft lerde para 1-2 gün içinde hiç bir işlem yapmadan göndericinin hesabına iade edilir dediler. Gerçekten de öyle oldu para geri döndü. O yüzden isim yanlışsa endişe edilecek bir şey yok diye düşünüyorum...

hallettim cok sukur az once. yaziyim nasil oldugunu da basina gelen olursa ornek alsin:

isim tutmadigindan oturu para ykb nin havuzunda bekletiliyormus. parayi hesabima aktarmak icin is bankasinin onlara fax cekmesi gerekliymis. neyse arkadasim 3-4 kere soyledi is bankasini arayarak, anca bugun haber verdiler. el .kiyle gerdege girmek bu olsa gerek. gittim bankadaki kadina yalvar yakar -hesap babamin adina ve kendileri sehir disinda yasiyorlar- hesaba aktarttim. uzun, burokrasisi bol, yorucu, sinir bozucu bir surec, cok dikkat edin yollarken bir yerlere bir seyler. bir de soyle bir sey var, call center ile hic ugrasmayip direk subeye gidin. call center da 3 kere yonlendirilirsiniz bir yere, 4.de teli kaparlar. is bankasinda da ykb de de aynen bu surec yasandi 6-7 kere. eskiden call center da calisan bir arkadasin dedigine gore, bu tip durumlarda yonlendirirn bir yerlere sonra kapatin diyorlarmis. neyse, bu kadar iste. dikkat edin.

(bkz: #12044009)

virüs senin sistemine bulaşmış. önce sisteminden temizlemelisin. full sistem çalıştır antivirüsü. windows dizininde bulup temizleyecektir onu.

sonra hardici harddistekini temizle. harici harddisk içinde autorun.inf yi silmezse elinle sil. harddıskı soküp tekrar tak. senin sisteminde virüs yok ise bi daha oluşmaz.

yazguven.com 'dan dracula virus temizleyici 3.1 'i indir.
harddisk de takili iken cali$tir, tarama yap. temizleyecektir.

Var :) Antalyada muhtelif otellerde gördüm. Özel yapım yaparlar ya hani küçük. O şekilde yapmışlar. Hatta colgate idi biri yanlış hatırlamıyorsam. :)

dikiş ipleri numuneliktir heralde,kimse pek kullanmaz ellemez falan belki

diş macunu marka falan diycem hani millet kullanmaz kendi markasından başka, ama daha hassas şampuan konusunda markasız bi sürü koyuyorlar.

ben de merak ettim şimdi. götürmesinler diyedir belki

bir cok otelde bana denk geldı..

ancak koymamalarının nedenı sanırım diş macunu aynen diş fırçası gıbı kişiye ozel bir seydir.yani ornegın bir insan x firmanın y model diş macununu tercih ediyorsa ve otelde bulunan bir diş macunu kullanmak suretıyle dişlerinin sarardıgını beyan edıp ilgili mahkemeye basvurursa dava acma hakkı olabilir diye dusunmekteyım..

bi an boyle seyler olabılır dıye dusundum..

adanada mavi sürmeli otelde hem diş fırçası hem de diş macunu bulunmakta idi. ayrıca erkekler için traş seti gibi bişi de vardı.

var yahu, resort olanlarin hemen hepsinde...

ben de geldim (denk). hatta restoraninin wc sinde firca+macun olan bile var.

Hatta toksik maddeler bile içerebiliyormuş:
www.msnbc.msn.com

fiyatı yüzündendir, şampuan diye el sabunundan bozma bi sıvı koyuyorlar bunun ucuzunu daha yapamamışlardır. bende sadece bi filmde denk geldim diş macununa. hem onu koysalar bide fırça lazım tek başına bi işe yaramaz. ne biliyim ben fırçayı taşıdıktan sonra macunu da taşırım ya 2'sini de koysunlar yada hiç koymasınlar.

vallahi 5 yıldızlı olan bir tanesinde satın alıyordunuz mecbur 10 ytl'ye. aynen odadaki buzdolabı mantığıyla çalıştığını düşünmüştüm o vakit..

paranın bir şekilde değeri düşmekte.ve riskli bir durum kanımca faizde para tutmak.devalüasyon falan.ama ev 3 tane ve senin.ne olursa olsun ev senin.daha ne olsun.hem parasını ye hem ev sende ,ilerde sat istesen.ve elle tutulan bir şey.

gayrimenkul e birşey olmaz. vadelide banka batar, kriz olur, ters gelirsiniz allah korusun. gayrimenkul garanti yani.. ne kadar fazla risk o kadar çok para...

evet geç kalmışım, gerekli açıklama yapılmış zaten...

zaman içinde hem evden kira olarak para geliyor hem de evin değeri artıyor. yani sadece 1500ytl eline geçiyor olabilir ama anaparan sürekli artıyor..

evin giderleri var ama. masrafları. banka batar denmiş ama ev de deprem ile yıkılabilir. sonuçta risk

son 5 yılda faizden iyi gelir elde edildi. develuasyon olmadı ve faizler yüksek. yani 5 yıl önce evini satıp faize yatıran adam şimdi tekrar ev almak istese alır ve kira gelirinden çok daha fazla para kazanmış olur reel olarak.

ama bunu geçmiş 5 yıla bakarak söylüyoruz. misal şimdi yüzde 50 develuasyon olsa. 3 yıllık faiz gelirini yutabilir.

dediğim gibi risk sevenler sıcak parayla oynuyor. riskten kaçınanlar gayrimenkul alıyor.

söylenecek her sey söylenmis ama susmadan edemedim :)

faiz geliri her ne kadar daha yüksek gözükse de, getirini sabitleyen bir sey. ve emlak olayindaki en büyük faktör olan "capital gain" yani anapara artisi sansin yok. türkiye gibi emlak sektörünün sadece buhran yillarinda zayifladigi, onun disindaki her yil enflasyondan daha hizla fiyat arttirdigi ülkelerde ev yatirimi daha mantikli.

bu yüzden, evden gelen kirayi "reel faiz" olarak düsünmek mümkün. o da yaklasik yillik %8 civarlarinda. mevduatin reel getirisine bakalim: %16-%11= yaklasik %5. hem de riski yüksek (enflasyon artarsa mevduatin reel getirisi düserken, evinki en azindan sabit kalir veya artar).

don, dondum yada buz gibi bir şeydi :)

Don ateş olabilir mi ? Donduktan sonra biri dokunmadan ateş olamıyordu kendiliğinden.
Eğer bu değilse bile doğru cevap yıllardan sonra bu başlık bu oyunu aklıma getirdi,acayip hissettim kendimi :)

kımıldamıyorlarsa nası ebeliyorsun. kıpırdasa yanıyor, kımıldamasa gidip ebeleyebilirsin.

döndüğü zaman kımıldamaması gerekiyor. yani 1,2,3, diye sayarken kımıldayıp yaklaşabilir, elleri uzunsa ebeler.

www.youtube.com

clones ve villeneuve dediğiniz oyundur ama ismi tam olarak öyle değildi, ben bizim ne dediğimizi merak ediyorum. belki birileriyle ortak kullanmışızdır da hatırlarım diye şeyettim.

tilki tilki saatin kacta da kimildanmiyodu ama onda 1-2-3 yoktu yanlis hatrlamiyosam

don ateş o oyun değil.. deli gibi koşardık, sıkışınca "don" derdik dururduk öyle.. ebe haricinde birisi bize dokunup "ateş" derdi, canlanırdık.

sizin sorduğunuz oyunla pek alakası yok yani..

pispinti haklısın. don ateş diye bir şey de vardı. amaan bir sürü oyun var. peki burada anlattıgım oyun neydi ki.

sanki böyle "ebe.. arkamı döndüm.. arkama bakma.. ebeleme" bişeyler anımsıyorum ama..

ebe olan elini duvara vuruyordu yani kilit nokta burası bu oyunda. duvara vurarak bir şeyler söyleyip arkana bakma.

@pisipinti dediği gibi evet. don diyince donan oyun istop galiba. isim söyleyip topu havaya atıyorduk. isim sahibi topu alınca istop/don diyor ve herkes donuyordu. o da istediğini vurmaya çalışıyordu

efruz istop tamamen farklı abi ne yaptın :)

abi ebenin komutuyla kıpırdamaması gereken bi o var :) bi de tarif etmişim sanki bilmeyen varmış gibi

linkte baktım öyle oyun bizde yok sanırım. oyunu hala çözemedim o ayrı. kızın ensesinde duruyor, yani kesin ebeleyecek, ona rağmen dönüp yine sayıyor

evet oyunu ben de kavrayamadım. yani o sayan kız ne yapınca kazanıyor? tek şansı rakiplerin kımıldaması mı?

1 2 3 tıp vardı bi de... cevaba bulaşmışken söyliyim dedim. (:

tilki tilki saatin kaç bu oyuna çok yakın. ama ben bu linkteki oyunun tamamen bu şekilde oynandıgını hatırlıyorum bizim mahallede.

efruz dediğin gibi bu oyunda biraz gerilim esastı. yani biz de yanına yaklaşırdık ve dokunmazdık bir kere daha saysın diye :)

evet pispinti tek şansı rakiplerin kımıldamasıydı. yo hayır değildi, dokunduktan sonra çizgiye ulaşmaya çalışıyo arkadakiler, öndeki onları ebelemek zorunda yoksa baştan yapıyor.

zaten o yüzden tekrar dönüp sayması bekleniyor. rahat kaçmak için ;)

Hımm mesele anlaşıldı. Evet benim bahsettiğim oyun farklıymış.Ben o yazdığımı soruyorsun zannettim. Senin sorduğun, arkadaşların da dediği gibi ebe tura 1 2 3. Bunun isminin hikayesi sözlükte var bakabilirsiniz. Bende geçenlerde sözlükten bakıp öğrenmiştim.Çocukken ebe tura 1 2 3 diye oynardık.Nereden gelmiş keskelalakader (ferhan şensoyun kulakları çınlasın :p )ama öyle oynardık. Ebe tura 1 2 3 diyor arkası dönük,eller duvara dayalı.Sonra da işte atıyorum güzellik diyor.Diğerleri de kımıldamadan güzelliği bir şekilde anlatmaya çalışıyor.Artistik poz vermiş şekilde dururdu misal kızlar :)
Böyle yani :))

bende tam başlıgı inceliyordum (bkz: cocukluk oyunları)

ebe turaydı evet. tam olarak söylediğimiz şey de "ebe turaa yağlı boya bir iki üüç" idi. hatırladım tamamen :)

bu arada ispanyadaki versiyonu "toca la pared" in "duvara dokunmaca" gibi bir anlamı var.

teşekkürler herkese.

etkilemez.

ordaki yazılarını ekşi sözlüğe taşırsan şöyle etkiler uçurulabilirsin

etkilemez. orada yazdıklarını buraya yazman da etkilemez. ben zamanında moderatörlere sormuştum bunu.

etkiler. (bkz: kaos teorisi)

(bkz: memento)

Daha önce sorduğum bir soru vardı, gerilim açısından uyuştuğu için tavsiye edebilirim:
(git: 16040)

memento'yu izledim. ermanen'in duyurusunda gördüğüm (hatta kendi cevabım olan) shining'i izledim. unbreakable'ı, the game'i izledim.

başka başka??

büyük ihtimal bunu da izlemişsindir: old boy

Phantasm Ginger snaps unleashed

game

sweeney todd

valla hocam, yonelttigin soruyla bile kendine spoiler vermissin ama madem sormussun ben de yanitlayayaim
(bkz: the others)

the machinist

(git: 17839)

avast home edition da fena değil.beni bir kere dışında hayal kırıklığına uğratmadı.norton internet security laptopu yeni aldığımda 3 aylık deneme sürümü olarak kullandım.antivirüs,spwyare ve firewall koruması sağlıyor.

Öncelikle nortonu silerek başlayalım...
avast, avira kullandım. Avast nedense bana daha güven veriyor, Avira ise daha hızlı sanki.

Ki şurada güncel bir karşılaştırma mevcut:
blog.chip.de

Daha genişi ise şurada:
(git: 23035)
Benim bir bilgisayarda avast, diğerinde avira var ikisinden de memnunum...

bir keresinde avast'ı kaldırıp yerine kaspersky'i kurmuştum. kaspersky de avast'ın bulamadığı tam 90 tane virüsü bulmuştu. daha sonra kasper'i kaldırım avira antivir'i kurdum. bu sefer de avira kaspersky'nin bulamadığı 2-3 virüsü bulmuştu. avira olmadı nod32 kullan derim ben.

bi renk körüne öyle renki istatistik verilir mi. ilk 5-6 sıradaki bütün renkler aynı

orda norton yok en iyisi avk mi peki

avira kullandım uzun süre, bir ara ekşi sözlükle anlaşamadığı için kaldırıp avast kurmuştum. sonra avira'nın ekşiyle arası düzelince tekrar avira kurdum ve avastın ne derece kolpa olduğunu o an anladım. ayrıca avira'yı düzenli update edince (ki otomatik update ediyor kendini tahmin edebileceğiniz gibi) tıklamadan çalışıyor. yıllardır sorunsuz kullanıyorum.

nod32 bilgisayara yüklenmiyor ama her virüsü de bulamıyor. yinede kullanıyorum çünkü autorun'ları silerek virüsün çalışmasını engelliyor virüs orda dursa da bi zararı olmuyor. flaşdisk virüslerinden bıkmıştım kurtardı beni.

avast, size çökmeyecek bir makina vaad eder, hafiftir ancak italyan ordusu gibidir, pek bir hükmü yoktur. bilgisayarın vefat etmemesini sağlar. ben bir takım ağır programlar yükledim son formattan sonra, netekim bilgisayar kasılmıyor, su gibi. bunun yanında beleştir, güncellenir.

kaspersky rus ordusu gibidir, çöreklenir, ağırlaştırır makinayı. çünkü çok fazla farklı alanı tarar (ram'leri de tarıyor galiba) ve bazen bilgisayarı kitler.

nod32'yi bir türlü çözemedim. bence 5 para etmez. hiçbir şeyi yakalayamadığı gibi hiçbir şeyi de temizleyemeyen, full sürüm kullanıyorum zannedenlerin yanılmış olabileceklerini düşüüyorum. hasılı gereksizdir.

yapılabilecek en güzel şey, önce kaspersky indirmek, 1 aylık ücretsiz. makinayı güzelce taramak ve sonra kaspersky'ı uçurup avast kurmak..

bunun yanında, benim bilgilerim çok ehemmiyetli diyorsanız, işletim sisteminizden vazgeçmelisiniz, zira xp ya da vista varsa virüs vardır, trojan vardır, her şey mevcuttur.

bu yüzden kasmadan avast kullanmak en iyisi. en az 6 ay makinayı sağlam götürür ;)

nod32'nin ayarlarini dogru yapmak onemli olan.
sistemi cok yormamak adina bazi dosyalari/klasorleri manuel tarama yapmadikca taramiyor mesela kendisi.
hedefler dogru secilir, tarama ayarlarindan da "potentially unsafe applications" secenegi aktif hale getirilirse hic sorun ya$atmaz.
uzunca bir zamandir kullaniyorum ben (birden fazla bilgisayarda) hic bir sorunla kar$ila$mi$ degilim.
yani evet ben nod32 derim.
v3 cok daha etkili 2.7 serisine gore. bu bahsettigim i$lemleri kendisi otomatik yapiyor.

Nod32 v3'ü denemedim ama Symantec Antivirus'e de bir bakın derim.

nod32 yi yeni linki ile kurdum. bad link demiyor artık ama şöyle birşey çarptı gözüme

tararken bazı dosyaların içini tarayamadım gibisinden bişey diyor. mesela dbx ya da ttf dosyalarını. bu dosyaları atlıyor mu

ve bi sürücüyü taradığında bir liste çıkarıyor. misal 50 dosyanın içini tarayamadım, 3 de trojen buldum diyor.ama bu virüslere ne yapacağını sormuyor. ok diyince kapanıyor. sağa tıklayıp clean dediğimde bişey yapmıyor. ama virüslü dosyaya explorerdan girdiğimde otomatik siliyor hemen görür görmez

ah norton, görünce ya da tarayınca sorardı onarayım mı karantinaya mı alayım sileyim mi diye

avast etkisiz elemandir. antivir.

@efruz
Renkler önemli değil, en üstteki en iyi oluyor...
Ve renk körü olmayan biri olarak; ilk 8 aynı renktedir evet. Renklere takılma sıralamaya bak...
Norton "Symantec" oluyor.

nod32 kullanmama rağmen kaspersky den şaşmamak gerektiğini düşünüyorum... nod32 pc yi kasmio olabilir ama bunun nedeni update'ten başka bişey yapmaması... kaspersky bi antivirüs yazılımının kastırması gerektiği kadar kastırır pc yi... 3-4 ayda 1 format atcam diosan bence av bile yükleme sadece güsel bi antispyware bul adaware ya da spybot tadında yeterli olur bence

bu birinin bulmayıp digerinin buldugu dosyalar crack ler de olaiblir mısal kasper kendi cragini nasıl bulsun ya da oteki kendi cragini nerden bilecek.

Antivirüs yazılımları hakkında ara sıra yazılan şeylere bakıyorum da, sanıyorum ki konu hakkında yeteri kadar bilgisi olmayan kişilerin yararlanabilmesini mümkün kılmayan bir tarzımız var. bu konu hakkında yazılmış olan yüzlerce yorumu alt alta sıraladıktan sonra dahi bir sonuca varmamız mümkün olamıyor.

öncelikli olarak vurgulamak isterim, yazılımlar kişisel kullanım ve kurumsal kullanım diye ikiye ayrılmak zorundadır. ekşi duyuru-ek$i sözlük gibi benzeri yerlerde, genellikle kişisel kullanıma dair bilgiler verilmektedir. bu aklımızın bir köşesine not alınması gereken bir bilgidir; çünkü kişisel kullanım için rezalet olan bir yazılım, kurumsal kullanımda harikalar yaratıyor olabilir.(symantec buna harika bir örnektir. tabii kişisel ya da kurumsal farketmez, aynı kurulum paketini kullanan nod32, başka bir açıdan şahane bir örnektir...)

gelelim antivirüs yazılımları hakkında yapılan yorumlara.
dikkatinizi çekmiş olmalı, bir kişi bir yazılımı önerirken herhangi bir kriter, test
edilebilir bir veri sunmamakta, kendi muhteşem "hislerini" bizim veri olarak kabul etmemizi beklemektedir. "bence bu harika" bizim karar verebilmemiz için yegane kriter olarak bize sunulmaktadır. kimse üzerine alınmasın, bu genel bir eğilimdir demeye çalışıyorum.

bu konu hakkında yapılan yanlışları, belki aramaya inananlar için bir çeşit referans olur diye, sıralamak isterim:

* pc dergileri, kişisel bloglar, haber siteleri ve hatta cnet gibi portallar antivirüs yazılımları testlerinde referans olarak kabul edilmezler.

örneğin pc dergilerinde, testlerin hangi platformda, hangi virüs imzası ile yapıldığı
türünden bilgiler yer almaz; çünkü böylesi bir test yapılmaz. belki genç bir yazara "şu programları bi kuruver, ekran görüntülerini de toplayıver" denilir, o kadar. bu türden "testlerde" kimi zaman yazılımlar hakkında yanlış bilgiler verildiğine dahi şahit oluruz. kimi testlerde ise "iyi" olduğu herkes tarafından bilinen yazılımları test dahilinde göremeyiz, bunun herhangi bir açıklaması da yapılmaz.

* "makinayı kasıyor" ya da "hiçbir numarasını göremedik, boş boş oturuyor" türünden
sözlerin kıymeti yoktur. bu tür yorumları kanıtlar desteklemelidir.

çok kapsamlı bir test yaptığını iddia eden bir sitede, task manager dan bir ekran görüntüsü referans gösterilerek bir antivirüs yazılımına "aha da bakın makinamın ağzına sıçtı" manasında yorum yapıldığına şahit olmuştum. ilginç olan şey ekran görüntüsündeki çalışan servisler idi. çok iyi bilinen bir virüsün pc ye bulaşmış olduğu bahsi geçen ekran görüntüsünden anlaşılabiliyordu. yani, pc nin stabil çalışmadığını, makinanın yavaşlığının nedeninin bir virüs olduğunu dahi anlamayan kişilerin yazdıklarına aldanmayın.

gelelim sadede. #18539 numaralı duyuruda bahsettiğim gibi, antivirüs yazılımlarının güvenilirliği virus bulletin gibi kuruluşlar tarafından test edilir. dikkatli kişiler mutlaka fark etmişlerdir, antivirüs yazılımları virus bulletin sertifikalarını web sitelerinin en görünür yerlerine koyarlar. VB100 logosu her antivirüs yazılımının kazanmak istediği, gururla sergilenen bir başarı belgesidir. eğer VB testlerinin sonuçlarını görmek istiyorsanız www.virusbtn.com adresinden ücretsiz olarak üye olmanız yeterli olacaktır. 1998 yılından beri yapılmakta olan tüm testlerin sonuçları VB web sitesinde yayımlanmaktadır.

vb 100 hakkında genel bilgi vermek gerekirse eğer, iki kriterin gözetildiğini söylemek gerekir:

* in the wild denilen, karşınıza çıkma ihtimali olan virüslerin hepsini tespit edebilmek (hem erişim anında hem de manuel taramada)

* yanlış virüs uyarısı vermemek.(temiz olan verilere virüs tanısı koymamak)

bir antivirüs yazılımına "iyi" diyebilmek için nesnel kriterlerin dışında, kişiye özel kriterler de olabilir. bunlar da kullanıcı arabirimi ve kolay kullanılabilirlik gibi özelliklerdir; ancak kanımca bu özellikler antivirüs yazılımının gücünü belirtirken çok fazla önem verilmemesi gereken şeylerdir.

100.000 ytl, 15-16 bin ytl gibi "yıllık" kazanc getirir faiz ile. 12'ye bölersen aylık ne kadar geleceğini bulursun. bankaların mevduat oranları arasında pek fazla oynama olmaz. genelde fonla değerlendirilir böyle paralar. onun da getirisi aşağı yukarı aynıdır.

aylık ortalama yüzde 1 gibi düşün. biraz aşağı biraz yukarı olabilir. 100 bin liraya bin lira.

dövizlerde cok daha düşük, binde 3 falan. 1000 euro koysan 3 euro alırsın ayda.

batma olayları falan olsa da mevduatlar devlet garantisinde. 50 bin liraya kadar ya da daha fazla. yani banka batar ama senin paranı devlet verir. tabi bankanın sahiplerinin neyi var neyi yok satar parasını çıkarır o ayrı.

bankaların kampanyaları oluyor arada onları takip edip daha yüksek faiz alabilirsin. mesela yanılmıyorsam hsbc internetten vadeli hesap açan %17 faiz veriyordu. yıllık tabiki bu oran.bir ara finansbank da yaptı öyle birşey. bir de paran ne kadar çoksa ona göre daha yüksek bir oran alma ihtimalin var. ama burda 200-300 milyardan bahsediyorum.
15-20 milyarın varsa %17de aylık 150-200 ytl arası bir getiri elde edebilirsin.tabi bunlar tahmini rakamlar. gelirinden de %15 civarı stopaj kesintisi olacak onu da belirteyim.

bir de her bankada 50.000 ytlye kadar devlet garantisi var. aynı bankada 5 hesabın varsa beşi de garantili değil yani.

Koskoca baslikta "mi" soru edatini ayirmadan yazan sayfadan hayir gelmez tabi :)
Bu arada bende kopyalandi Word 2003'e bire bir aynisi olmasa da.
Select all, copy, paste.

ı ıhh olmuyor

sayfayı kayddedin (save as, vs.), word'le açın..

sayfayı word ile düzenlemeye çalış. menüden düzenle diyerek

yürüme mesafesinden epey uzak. 2 numara bağlarbaşında indiriyor nerdeyse

ziverbeyden 14b ya da 14es otobüsüne bin, emin olmamakla birlikte 8e de olabilir. libadiye caddesinde in, misal soyak sitesi durağında... kozyayatağındnan gelen 129t otobüsen o duraktan bin, muhtemelen önünden gececektir

2 numara kadıköy evlendirme dairesinin ardından 1nci köprü çevre yoluna girip gidiyor dolayısı ile hiç tavsiye etmem o saatte oraya gitmenin en kolay yolu kadıköy üzerinden gitmektir. bu gideceğiniz yer için capitolde inip arka cadde olan kısıklı caddesine giderseniz iyi olur. bir alternatifde kadıköyden polis hastanesi minibüsleri ile gitmek ama marmara üniversitesi hastanesinin orda da trafik oluyor. dediğim gibi kadıköye inin ordan sarı üsküdar dolmuşları ile capitole gidin.

kadıköy rıhtıma inin. sarı dolmuşlara binin ama bağlarbaşından geçiyor mu diye sorun. geçene binin. doğancılara binmeyin.

söylediğiniz yer capitol civarında bir yerde olmalı capitolde inip sorabilirsiniz birilerine.

Zaman da onemli oldugu icin capitol'un onunden taksiye binebilirsiniz. Kisikli 6-7ytl tutar en fazla.

profesyonel kumarbazları merak ederim.

Bölüm üzerinden meslek tahmini yaparak ne yaptığını merak ettiklerim şöyle:
Bilumum; matematik, tarih, edebiyat, biyoloji benzeri bölümler. Tamam biyoloji okuyan biyolog oldu diyelim ya öbürleri? öğretmen deseniz onların zaten öğretmenlik bölümü var, bu tür sade bölümler ne iş yapar tam olarak?
Bir de matematik mühendisleri ne yapar?
Farklı bir yaklaşımla; okulu olmayan meslekler var, onların da nasıl olunduğunu merak etmekteyim, misal ekspertiz var. Sigorta, kredi işlerinde malın ederini belirleyen kişiler bunlar, nasıl olmuşlar. Okulu yok sonuçta...

hokus pokusçular.. malum meslek sırları ama merak etmeden duramaz bu gönül.
edit: ben yanlış anlamışım galiba soruyu :)

cevabı değiştiriyorum o zaman.endüstri mühendisleri..her bölümden ders alıyorlar maaşallah ama nedir tam olayı ?

ben sahsen okudugum halde bilgisayar muhendisligini pek anlamıs değilim. napıcam ilerde hiç fikrim yok.

şöyle bir link var. gerçi daha çok üniversiteye hazırlık rehberliği için

www.frmpaylas.com

Evet evet, hem de çok merak ediyorum. Hani borsada yüzlerce telefonun olduğu salonlar vardır, bir sürü insan deli gibi telefonda konuşur, bir yandan da perde kornişlerinin olması gereken bir noktaya doğru bir takım işaretler yaparlar. Sonra seans biter ya da kötü bir şeyler olur bir anda boşalır ortalık. Sadece dağınık duran telefonlar ve binlerce kağıt parçası kalır yerlerde. Kimdir bunlar, ne yaparlar, nasıl yaparlar, o tempoya can mı dayanır, hep böyle midir oraları, çok para kazanırlar mı, ya da çok para kaybederler mi denk düşmezse, kendi paralarıyla mı oynarlar, kendi paraları değilse bu ne motivasyondur, okulu var mıdır, orada yaptıkları hareketleri takip edenler var mıdır, varsa o kadar adamın dediklerini nasıl anlar ona göre bir şeyler yaparlar, eğer büyük para dönüyorsa nasıl bir el işaretiyle hisseler alınır satılır, imza neyim gerekmez mi, söz senet midir, yerleri kirletmekten hicap duymazlar mı, kendi evlerinde de kağıtları yere mi atıyorlar? Delireceğim ulan!

Ayrıca bir de havaalanı kulelerinde çalışan teknisyenleri merak ederim. Bir insan evladı nasıl böyle stresli bir işte çalışmaya ikna edilebilir ki? Acaba ağır ceza yemiş mahkumları af vaadiyle filan mı çalıştırıyorlar orada? Necidir bu güzide insanlar, okulu nedir? Pilot mudur mühendis midir kimdir onlar. Yeri geliyor pilota, hostese teşekkür edecek fırsat çıkıyor kapıda, olmadı alkışlıyoruz inince filan ama bu arkadaşlara bir teşekkür bile edemiyoruz bırak freeshop tan alınmış suveniri, sigarayı göndermeyi. O kadar zahmet ediyorlar halbukim sağ salim indirebilmek için bizi. Aha buradan hepsine selam ediyorum yeri gelmişken.

sanatçı

Krupiye'leri de aman ihmal etmiyelim. Onlar da başka bir alem. Gerçi yukarıda profesyonel kumarbazlar söylenmiş ama onlar başka.

uluslararası yük gemisi kaptanlığı (daha açık yazamam)

@ o midas

ben de o borsada telefonla konuşan adamların telefonda konuştukları kişilerin ne iş yaptığını merak ediyorum. kim onlar? hakkaten doğru düzgün duyabiliyolar mı mesela telefondakini? napıyolar o bilgilerle? ve nedir o bilgiler de ancak orada bulunanlar ulaşabiliyor? illa orda dikilip bağıra çağıra telefonla konuşmak gerekiyor?

elestirmen. ben daha cok nasil elestirmen olundugunu merak ediyorum, kim karar veriyor elestirmen olduguna?

Overlokçular.

Çikolata mühendisi
Kriptozoolog
proktolog
incir polinatörü
okülarist
video oyun tester
profesyonel kasa hırsızı
kayak rampası illüstratörü
foley artist
bilgisayar mühendisi
...

dolar 1.18 iken falan, bimekslerde 194 e 12 taksit idi. 2 hafta önce

şimdi biraz yükselmiştir iyi fiyat yani

seagate yana devrilince bozuluyor,aslinda hepsi boyle olabilir

real player dosyası. real player ile dinleyebilirsin ya da full codec paketi yükleyip media playerda açabilirsin

güvenli site. ben yakında eski çoraplarımı ordan satar hala gelicem:=) ilk basta kredi kartından alıyorlar ilan ucretini evet ama 2-3ytl i gecmez hayvani bi ilan vermeseniz. 35 kurusuda kapatabilirsiniz bir ilanı.

satılan ürünlerden %10 komisyon alınıyor.ürünü 100 liraya satarsanız , banka hesabınıza 90 lira yatar.

Dün bir ürün sattım. 145 lira satış fiyatı elime geçen net para 130.15 lira..

Listeleme için ayrıca para istenir. Eğer çok fazla sıkıntıda değilseniz satış yapmanızı tavsiye etmiyorum. Komisyon bir hayli kesiliyor.

komisyon oranı yüksek olmakla birlikte zahmetsiz ticarettir. elden verme buluşma falan gerek olmuyor. adresi geliyor ve yolluyorsa, genelde 3 günde onaylanıp paranızı alabiliyorsunuz

genel olarak böcekler için evde karınlarını doyuracağı ortam olursa yaşıyorlar ve çoğalıyorlar. öldürmekten ziyade onların beslenmesini engellemek lazım. öyle ya boş duvarlardan, tahta dolaplardan oluşan mutfakta hangi canlı yaşar. ne zamanki yiyecek girer, böcekler de girer o zaman

özellikle mutfakta kırıntı ve çöp, bakliyat artıkları asla bırakmamak ve temizlemek lazım

özet olarak kaynak evindeki artık gıdalar

bazı bitki türleri örümcek üretiyorlar resmen. (gerçi öğrenci evi, bitki mitki ne arar diyecem..) eğer yeni bi bitki, saksı maksı geldiyse eve son zamanlarda o yüzden olabilir.

Bir de devekuşu yumurtası kaçırıyormuş örümcekleri.

örümcek adamın çizgi filminde akrebin örümceklerin ölümcül düşmanları olduğu anlatılıyordu. hatta bu yüzden akrep adam gibisinden bir düşman yaratmışlardı örümcek adamı ele geçirmek için. evde akrep beslemek çözüm olabilir yani. ha sonra akrep adam "beni ne hale getirdiniz lanet olasıcalar" diyerek kendisini yaratanlara saldırıyordu, beslediğiniz akrebin size saldırma ihtimali de varmış yani.

ben evi temizlemeyi kırıntıları süpürmeyi deneyeyim.akrep adamla pek anlaşamayabilirim,uyumsuzumdur biraz.

orumcekler etobur degil midir? yani benim evdekiler sinekle besleniyorlar. ozellikle mutfagi bazen istila edebilen uvez tadindaki kucuk sinekler en leziz ogunleri. temizlik anlaminda sinek populasyonunu yok etmeyi de ihmal etmeyiniz.

karınca duası var..örümcekler de eklemli falanya belki faidesi olur..

img245.imageshack.us

biraz yaraticilik biraz cesaret bu is olur.

öyle şeylerde hele ki mesafe uzunsa astarı yüzünü geçebiliyor. emin olmamakla birlikte şehir içi nakliye yapılır diyen amcalar 50 liraya falan götürebilir.

kömürcü falan bulabilirsen nakliyecilere nazaran yine uygun fiyata götürebilirsin, genelde kia tarzı küçük kamyonet bulunur onlarda.

evet ama nereden bulurum bu amcaları :) İstemediğim zaman bir sürü rastlarım yolda. Şimdi işim düştüğü için hiç yoklar

murphy yasası gibi anasını satim

cekyatin oldugu ilcede (gaziosmanpasa heralde) soyle bi 10-20 dk. gez.. kapisinin onunde minik bir kamyoneti olan dukkanlara selaaamn aleykuum diye gir (elektrikciler, boyacilar, vs...) , derdini anlat ve ogrenci oldugunu soyle. illa o tarafa zaten gidecek olan ya da cok cuzi bi fiyata goturebilecek bir insan cikar.

cikar diyorum zira 2 kere cuzdan dusurdum para dolu, ikisi de geri geldi. hala yardimsever insanlar var.

En iyisi taşıtacağın bölgedeki ensaflara filan sormak. Mutlaka bir tanıdıkları vardır. Ya da etrafta kahve, kıraathane tarzı biyer görürsen kesinlikle dalip içeri sor. Hem bu adamlar gün boyu çalışmadıkları ve ofisleri filan olmadığı için günün büyük bi kısmında kıraathanede takılırlar, hem de orada olmasalar bile, oradaki mahalle amcaları seni bi şekilde yönlendirir.

torrent dosyasını yeniden çalıştır, nereye kaydedeyim dediğinde mevcut dosyayı seç. ilk indiği hali gibi ise seed yapmaya devam eder.

edit: ben utorrent için yazmışım sanırım flashgette nasıl bilmiyorum tam

torrentte senden kimse indirmiyorsa düşer listeden..seedden sen stop demedikten sonra düşmez.. sağ tıkla start'a bas eğer öyle bir durum olduysa..

flashget > options > BT kısmına gelirsen, orada dosyanın download'ı tamamlandıktan sonra ne kadar süre seed edeceğinin ayarı vardır. sende muhtemelen 1 saat falan bunun ayarı. o ayarı 0 (sıfır) yaparsan, sen o dosyaları oradan çekinceye kadar, süresiz devamlı seed etmeye devam eder.

Başlat menüsünden aksesuarlara gir, orda uzak bilgisayar bağlantısı olcak. Tam türkçesinin bilemiyorum şimdi, ingilizcesi "remote destop connection", bu programla yapılıyor. Karşı taraf bilgisayarını remote desktop connection ile bağlanılabilir yapıyor, bağlanan kişi de ip ve eğer tanımlanmışsa şifre kullanarak giriyor, küt diye karşı tarafın bilgisayar sizin bilgisayarda açılıyor.

bazi kisilerde olmamasi belki uzak yardimin kapali olmasi olabilir. bilgisayarim > ozellikler (ya da denetim masasi > sistem) den sistem ozelliklerine girip uzak sekmesinde uzaktan yardim almayi etkinlestirin secili oldugundan emin olun.

bunun disinda vnc programlarini onerebilirim ama bunlar daha zahmetlidir genelde. misal (bkz: tightvnc)

teamviewer port 80'i kullanmasi nedeniyle bile pek guzeldir bu konuda.

ip adresini öğrenmek nasıl. tcp ip static olan mı, yoksa her modemi açtığımızda aldığımız dinamik olan mı

gerçek internet ip'sine ihtiyacınız var, modem'in status ekranından veya whatismyip.com'dan görebilirsiniz. ayrıca modemden remote desktop açılacak bilgisayara doğru port forward edilmesi gerekiyor. bu konuda da şu adresten görsel bişekilde yardım alabilirsiniz:

www.portforward.com

babamın bilgisayarı için teamviewer kullanıyorum. azıcık yavaş olması dışında çok hoştur kendileri.

Ben (bkz: teamviewer) kullanıyorum ve çok memnunum. Avantajları:

1) ücretsiz
2) bağlanacağınız kişinin modemden port açma gibi ayarlarla uğraşması gerekmiyor
3) bağlanmanız için gereken şifre sürekli değişiyor yani bağlanacağınız kişi size gönül rahatlığıyla şifre verebilir, nasılsa bir daha o şifre ile bağlanamazsınız
4) bağlandığınız kişi yaptığınız her şeyi görebiliyor, müdahele edebiliyor. Windows'un uzak masaüstü bağlantısında bu mümkün olmuyor
5) IP adresi falan da bilmeniz gerekmiyor, bağlanacağınız kişi programı açınca program bir ID ve PW veriyor, siz de bunları kullanıp bağlanıyorsunuz

(bkz: logmein)

eger olusturulmadiysa ya da olusturuldu ve biliniyor ve degistirilmek isteniyorsa guvenli kipte acip (f8) administrator olarak girip sifre degisikligi yapilabilir.

windows ortamında denetim masasında nası yapılabilir

başka bir kullanıcı ile login olduktan sonra, denetim masasında ¨Administrator¨ isimli kullanıcının şifresini değiştirmek adına pek bi seçenek yok. güvenli kip ile açıp denetim masasında ¨kullanıcı ayarları¨ bölümünden halledebiliyor olmanız gerek.

bununla ilgili uzunca dokumanlar var aslinda ama su an nerede olduklarini bulamadim. bu yollar genelde windows un normal kullanici sifresinin bulunamayip bilmem ne yapilmasi durumunda yapilan bilmem neler.
kisaca pek kolay seyler degil, administrator olarak bir seyler yaptirmayi anlatmak daha kolaydir derim ben. anlatmak derken yukarida sordugunuz soruyla iliskendirdim bunu da. yani kendi pcnizi guvenli modda acip adim adim karsi tarafa da simdi suna bas demeniz daha iyidir.

Güvenli kiple falan uğraşmana gerek yok.
Komut satırını aç ve yaz (alsanaparola yerine kafandaki ideal aşk şiirini yazabilirsin):

net user administrator alsanaparola

kolay. bilgisayarıma sağ tıkla > yönet > kullanıcı ve gruplar > users >
sağdan herhangi birine sağ tıklayıp parola belirle de. eski parolayı sormuyor.

Hoparloru ipodun sarji ile calistirmak cok zor olur. Pil kesin cok kisa surede biter.

kendi kalem ya da ince pil ile çalışan bir apallör işini görebilir

pilli harici hoparlörler var. bende mesela creative'inki var, her türlü cihaza uyumlu (bildiğin kulaklık girişinden takıosun :=)) şarjlı pillerimle 10 saat harika ses müzik dinleyebiliyorum..

puanlar pos cihazı ile kullanılıyor diye biliyorum. hem de bankanın kendi pos cihazı. online kullanılabileceğini pek sanmıyorum

ben de simdiye kadar sadece kasada odeme yaparken kullanabildim. sizinki gibi bir kullanim gormedim, varsa da benim esekligimmis.

Gedikgross'ta online kullanabilirsiniz.

browserin sayfayı arabellekten getiriyor olabilir. operada bana da olurdu. her girdiğimde mesajım gelmiş gibi görürdüm

esyanin dogasina aykiri. hic birsey yoktan varolmaz, var olan birsey yok olmaz.
mutlaka kalite kaybi olcaktir.

kalite illaki gider

o zaman en az kalite kaybıyla diyelim...

bicubic resizing yapan herhangi bir program olabilir.
(not algoritmanin adini tamamen attim, program olarak sony vegas, adobe premiere falan olabilir mesela)

Program değil de televizyona(CRT) bağlamak çözüm olabilir. Nasıl oluyor bilmiyorum ama o ufak avileri bilgisayarda büyütünce berbat oluyor. Ama divx oynatıcı ile televizyonda tam ekran yapınca o kadar kötü olmuyor.

@late viper

zira tvlerin çözünürlükleri zaten düşük. 17" crt monitörüm 1024x768 çözünürlükteyken 55 ekran (21,6" oluyor oluyor) crt tv 800*600 (zorlarsan 1024x768) çözünürlükte oluyor.

@darknum
Yani dediğim doğru, çözünürlük düşük olsa da sonuçta daha büyük görüntü alınıyor, hem de çok bozulmadan. E zaten onu istememiş mi...

kutu ayrı haddisk ayrı aldıysan kutu bozulmuş olabilir.

harddiski full scandisk yap. ordaki bütün kutucukları işaretle. sonra bir de defrag yap. bi kere bana da öyle oluyordu. bunları yaptım saatler sürdü ama düzetti sonra

Tam olarak aynı olmasa da, "Gecikmeli Yazma Başarısız" sorunu bende de vardı. istersen #21358 numaralı duyuruma bir bak, altındaki cevaplara falan..

Tarifinizden anladığım kadarıyla harici harddiskiniz elektriği USB'den alıyor, kendi adaptörü yok?

Eğer öyleyse sorun 90% voltaj kaynaklı. USB'yi kasanın önündeki USB portlarına değil kasanın arkasındaki direk anakart üstünde bulunan portlara bağlayın ve mümkün olduğunca kısa bir kablo kullanın.

Cuma'ya bağlayan geceye, Cuma gecesi denir hep. Ama inan sebebini bilmiyorum.

Gün güneş battıktan sonra sona eriyor inanca göre, ertesi gün de güneş tekrar doğunca başlıyor ve batınca bitiyor. bu bakımdan güneş battıktan sonraki gece bir sonraki günün gecesi kabul ediliyor.

yani bu durumda güneş batana kadar hala kandil öyle mi? daha doğrusu asıl kandil dün akşam güneşin batışı ile bu akşam güneşin batışı arasında kalan süre mi?

Aynen öyle...

o yüzden ki ramazan 20 martta başlıyorsa 19 mart akşam teravih kılınır. bayram 20 nisandaysa 19 nisan, yani bayramdan bi önceki günün akşamı teravih kılınmaz.

bizde gündüz-gece şeklindeyken, hicri takvimde gece-gündüz şeklinde. yani akşam gün başlar. ertesi akşam güneş batınca biter.

Musevilerde de sebat gunu cumartesidir ama bizim anlayisimizla cuma gecesinden baslar.

arabayla mı gideceksin, otobüsle mi. nerden gideceksin

içerenköy'de sanırım, 319 kayışdağı otobsleri kadıköyden kalkıyor e-5 üzerinden geliyor bostancı köprüsünden dönerek ierenköye iştirak ediyor ordan sonra sorarsan şoför indirir seni gerekli yerde zaten hemen lisenin önünde duruyor otobüs.
arabaylada aynı istikameti takip edebilirsin.

belki yardımcı olur;

www.wikimapia.org&lon=29.115288&z=17&l=0&m=a&v=2

yukarıya bir link ekliyorum ama nedense görünmüyor. neyse, wikimapia'ya girip (wikimapia.org)search box'a nuri lisesi yazıp aratırsanız uydu fotoğrafına ulaşabilirsiniz.

Kadıköy'den veya minibüs caddesinden Yeditepe Üni. dolmuşlarına veya mavi tabelalı sabancı-çiftlik-içerenköy dolmuşlarına bin, okulun önünde in. Her iki dolmuşta önünden geçiyor.