hayır susuzluk zarar

böbrek suyla çalışan bir organdır. çalıştıkça hayat bulur.
az kaka yaparsak da barsaklarımız mı sağlıklı kalacak ?
tabiki de hayır. bol bol su için, içirtin efendim.

daha fazlası zarar. vüduttan fazla tuz atılmasını sağlıyor. bu yüzden sodyum eksikliği oluşuyor. ama 4-5 lt. için geçerli.

çalışma şartları nispeten dışarıda asgari ücretle çalışmaya göre iyidir. 800-1200 lira alırsın diye tahmin ediyorum. kısa ve öz biraz üvey evlat kalırsın her açıdan. birlikte çalışacağın öğretmen arkadaşlar sana belki bu duyguyu yaşatmazlar ama ister istemez insan öyle hisseder diye düşünüyorum. onun dışında yorucu ve eğlenceli iş. benim içimi hep ve her açıdan yaralayan durum ücretli öğretmenlik. ben olsam maddi değil belki ama mesleki birikim sağlayabileceğim geleceğe dönük başka işlere yönelirdim. ücretli öğretmenlik sadece günü kurtarmadan ibaret. şahsi düşüncelerimi yazmaktan dolayı pek açıklayıcı olamadım, kusura bakmayın. neresini yazsam elim acır.

iki yıl yaptım çok rahat sadece hakettiğin parayı alamıyorsun işte, bir de her okulda olmasada kadroluların küçümser tavırları. ben de kararsızım, bu yıl oturup sıkıca kpss ye hazırlanmayı düşünüyorum.

aynı paraya özel sektörde çalışmaktan çok çok daha iyi.

öğretmenim, şunu söyleyebilirim bu konu hakkında,

bilmiyorum öğretmenlik mezunu musunuz, ama ücretli öğretmenlik tarihin görmüş görebileceği en aşağılık politikasıdır. şimdi eğitimin öneminden girip kafa şişirmeyeceğim ama, bir öğretmenin üzerinde 20 yıl yatırım yapılıp o insana bu fırsatı vermek yerine 1/4 maaşla herhangi bir sosyal güvencesi olmayan, en önemlisi de işinin ehli olmayan insanların görevlendirilmesi, gelecek nesiller için düpedüz intahar, öğretmenler için ise kabir azabıdır.

o yüzden, atanmak için 300 000 öğretmen beklerken devletin ücretli öğretmenleri çalıştırmasına biz öğretmenlerin tepkisi büyüktür. pek sıcak bakmayız.

ücretli öğretmenlik yapıp deneyim ve biraz para kazanmak istiyorsanız, hayalini kurduğunuz o üç beş lirayı kat ve kat fazlası ile başka iş kollarında bulabilirsiniz. ücretli öğretmenlik modern kölelikten farksızdır. neden mi?
ne okul yöneticilerinin, ne diğer öğretmenlerin, ne de öğrencilerin gözünde hiçsinizdir. kullanılıp bir köşeye atılırsınız.
devlet sigortasını bile tam karşılamaz ücretlilerin. okul müdürlerinin ayakçısı olursunuz. gel dediğinde gel, git dediğinde git. yazın veya tatillerde, herhangi bir özür durumunda maaş filan alamazsınız. cebinize her ay 900 lira para girer en fazla o para da onca saat boğaz patlattığınıza değmez.

ingilizce öğretmeniyim. benim atanmam gereken yerlerde şu an peyzaj mimarı, tapu kadastro mezunu insanlar ücretli öğretmen olarak mahallemdeki okulda ingilizce öğretmeye çalışıyorlar. ingilizcenin "i"sinden bihaberken...

bir kaç açıdan son derece sıkıntılı durumu, ben genelleme yapmaktan da korkarak bir cok ücretli ögretmenin durdugu noktayi açıklıga kavusturmaya calisayim.

-ücretli ögretmen, aklı olan kisinin yapacagi is degildir. ama hic parasi olmayan ve mecbur kalan insanın yapacagi bir iştir. bu sebeple, işini severek ve istedigi icin degil, mecbur kaldigi icin yapar.

-mecbur kalarak yaptigi icin, son derece doğal ve hakli olarak ilk firsatta daha iyi bir işe geçiş icin ugrasir. bu sebeple, ne yaptigi işe konsantre olabilir ne de sınıfını ve ögrencileri sahiplenir. kaçınılmaz olarak, ögrenciler bunu hisseder ve nasıl olsa üc gün sonra gidecek diyerek daha sıkıntılı bir sınıf ortami yaratir.

-kadrolu ögretmenlerin neredeyse tamamı, biraz acıma ve sempati, biraz da üstten bakar bir tavırla yaklasirlar zira sizin disinizi tirnaginiza takarak yaptiginiz ve en ufak sorunda müdürün bir sözü ile sona erecek işiniz icin onların hic bir caba göstermesi gerekmez. resmi bayramlar, tatiller kadrolu ögretmeni sevindirir, kar tatili, sınav tatili onlarin işine gelir. aynı maaşi alirlar. ücretli ögretmen icin tatil demek daha az ders daha az para demektir. devlete bir kez girdin mi cikmasi cok zordur. isterseniz söyle bir sey deneyelim. iki ögretmen dersin ortasinda indirsin pantolonu ve sınıfın ortasına sıçsın, kelimenin tam anlamı ile, dolu dolu sıçsın. ücretli ögretmen akşama kalmadan işinden olur. kadrolu öğretmen en kötü ihtimalle başka bir okula atanır. orada sınıfın içine sıçmaya devam eder (bu sefer mecazi olarak).

-ücretli ögretmen calistirmak devletin en büyük serefsizliklerinden birisidir. taşeronun dibidir ve okullar özellestiginde ve devlet okullari özele devroldugunda simdi kıçı rahat olan ögretmenlerin ne hale düseceklerinin resmidir. öyle sey olmaz diyenler, saglik sistemine baksinlar. özel hastaneler aylik 500 lira vererek hemsire calistiriyorlar, biraz parasi olan özel saglik meslek lisesi acarak piyasaya ucuz isgücü yetistiriyor. aile hekimligine parasi cok diye gecen hemsireler, birer birer tünelin sonunda gelen treni görüp tekrar kadroya nasil gecerizin hesabini yapiyor. ücretli ögretmenler, kadrolu ögretmenlerin gelecegidir, acıdıklari ve hastalikli şefkatleri ile sarip sarmaladiklari kendilerinin gelecekteki halidir.

@atmacaged aynen katılıyorum size.

@sivrisinek kusura bakmayın ama size katılmıyorum.

bahsettiğiniz beğenmeyip gitmeyen öğretmenlerin sayısı bahse değmeyecek kadar azdır. size 300 000 öğretmen evinde işsiz güçsüz bekliyor diyorum. bu ne demek tahmin edebiliyor musunuz? ayrıca bir çoğu benim kadar şanslı da değil. bende en azından dil var gider özel sektörde iş bulurum da, ya sınıfçısı ne yapacak? adamı kim kabul etsin.

diyorsunuz ki işinde iyi olanı herkes kabul eder. yahu adamlardan 20 000 kişi sınava girdi (sınıf öğretmenliği) 300 kişi atadılar geçen yıl, 88 90 puanla adamlar açıkta kaldılar.

işine geldiğinde bir gecede dünya kadar atamayla din hocası alan devlet yıllardır atama bekleyen öğretmenlerin sesini duymuyor. bunun yerine onlarla dalga geçer gibi dünya kadar ücretli çalıştırıyor.

ücretli çalışanlara değil lafım. ihtiyacın vardır çalışırsın. alınterindir sonuna kadar saygılıyım. benim derdim politika ve yıllardır kartopu gibi yığılan binlerce öğretmenin çığlığının duyulmaması.

kısaca soruya son kez cevap verip polemik yaratmak istemem daha fazla:

-ücretli öğretmenlik son çare gibidir, para için gidersin kazanırsın, daha iyi iş bulursun bırakırsın.
-ücretli öğretmenlik evet, sabah gittiğin geldiğin saatleri bellidir, düzenli bir iştir.
-ücretli öğretmenlik uzun vadeli yapılacak iş değildir, kişisel olarak gerek maaş gerek kariyer olarak hiçbir çözüm sunmaz
-ücretli öğretmenlik ile cvnize herhangi bir geçerli "deneyim" ekleyemezsiniz. kimse buna pirim vermez
-ücretli öğretmenlik alnınızın akıyla yaptığınız işinizi şartlar gereği küçümsenerek yapmaya mecbur bırakılmaktır.

iyi akşamlar.

pashalis terzis- to kima
www.youtube.com

anna vissi - eleni

thelo sa ne do

Bir süre sızlamıyor dersem yalan olur. Ama temizlik hissinin yanında lafı olmaz. 75-100 arası olması lazım.

ağrı acı olmuyor, çok hafif tatlı tatlı hissediyorsunuz oradaki diş taşlarının kırıldığını. aksine bir rahatlama hissi oluyor.

her şeyi temizleyebiliyorlar.

çok gerekli, aksi takdirde çürüklere ve ağız kokusuna yol açabiliyor.

yaptırdıktan sonra insan çok rahatlıyor. ben nispeten pahalı bir klinikte 180 tl'ye yaptırmıştım.

100 civarı normaldir.

evet gerekli. (bkz: #19457650)

devlet hastanesinde ücretsiz yaptırdım. gayet memnunum. hiç acı çekmedim. gerekli midir orasını bilmem, ben de ilk defa yaptırdım, yaş 24.

Temizleme diş minesine zarar veriyor mu dişin zayıflamasına sebep oluyor mu? Yoksa bu beyazlatma mıydı?

srht, dediğin beyazlatma.

Eğer benimki gibi diş hekimi bir kankan olsaydı bu senin değil onun derdi olurdu.

işte böyle bir insan

www.youtube.com

saka degil, simdi galatasaraya sira geldi cunku o has bir fenerbahceli. ayrica babasi tarafindan aman git sirketimi batirma da nereyi batirirsan batir diye gonderilmis bi adam.olur oyle.

varsak öneririm.

varsak en berbat yerdir. gelen hemen hemen tüm erasmus öğrencileri meltemde ev tutarlar. konyaaltı da çok güzeldir tavsiye ederim.

antalya ile ilgili sorularınız olursa yardımcı olurum.

Meltemi oneririm. Meltem universiteye yakin oldugu icin ogrenciler genelde burada yasar. Kiralari pahali kenar semtlere gore ancak hazir ogrenci evine cikarsa ekonomik problem yasanmaz. Konyaalti plajina, beach parka yuruyerek gidilebilir, merkeze ulasimi kolay, hatta kaleici (old town) vs ye aksam yuruyusune gidilebilir. Aksamlari tenha olmaz, nezihtir. I <3 meltem diyecegim neredeyse baktim da epey ovmusum :-)

Meltem +1
Öğrenci memleketi.

Meltem +1
konyaalti guzel bir yer

bence birincisi daha mantıklı. şöyle düşün. dün kayıp etmiş, bulana kadar geçen zamanda o nesne kayıp statüsünde kalıyor. bulunca kaybolma durumu ortadan kalkıyor ama önceden yaşanmış oluyor. zannetme gibi bir durum söz konusu değil. amaçık kaybetmiş.

edit: apaçık yazacağıma amaçık yazmışım. tipik bir freud sürçmesi olduğunu söyleyip kısa bir bilgi vereyim.

Aslında güzel bir düşünüş şekli, semantik olarak vardır kesin bir tartışması.
İlk yanıta katılıyorum, kaybettiğinizi sandığınız anda sizin için kayıp oluyor o nesne, kaybolmadığı bilincine sonradan erişiyorsunuz. Tabii ikincisi de olur ama birincisi hatalı değil.

ikincisinde buldum demen yanlış oluyor, çünkü kaybetmemişsin.

bence "kaybettim, ama buldum" kullanımında bir problem yoktur. kaybetme eylemi sonsuza kadar sürecek diye bir durum yoktur. kaybolan şey bulunamadığı sürece kayıptır. bu çerçevede

" kedim 2 gündür kayıptı, komşumuzun bahçesinde buldum." veya " dün paramı otogarda kaybettim, polis sayesinde bugün bulabildim." cümleleri doğrudur bence.

Ben olaya farklı bir boyut katayım. Nerede olduğu bilinen fakat ulaşılamayan şey kayıp mıdır? Örneğin uçup giden bir balon, ya da denizin dibine, spesifik bir noktaya düşen bir eşya.

Uçup giden balon kayıptır, yeri bilinemez ama belli bir yere bırakılan şey ulaşılmazdır bence. Tabii okyanus tabanında sürüklenip gitmesi olasılığı var, o yüzden o da kayıp olabilir.

Soru "kimsenin olmadığı bir ormanda bir ağaç devrilse ses çıkar mı?" sorusuna benziyor :)

bence kaybetmekte bir sorun yok, zaten daha önce kaybolmuş, bulununca kayıplıktan çıkmış. ancak zaman olarak bir sorun var. "dün kaybettim, bugün buldum" değil de "dün kaybetmiştim, bugün buldum" daha doğru olur.

Sağ ayak sol ayak ayarını yapabildiğinde 10 da 1 oranı yükselecek.

topuklarını yere sabitle.. ve o şekilde yarı yarıya gaz debriyaj yap.. yani debriyajdan çekerken diğeriyle gaza bas.. eğer ayakların yerden bağımsız olarak pedallarda olursa işte ozaman ayarlayamazsız..

bi de ilk zamanlarda olur öyle şeyler.. sen gaza bastığına emin ol,sonradan debriyajı yavaşça çeksen de olur.. tabi arabayı fırlatacak kadar çok gaza yüklenmemiş ol

zaten bunlar otomatiğe bağlanacak biyerden sonra.. takma

püf noktası defalarca tekrar etmek... hemen olmuyor.

çok doğal böyle olması. ilk defa kullanmışsın. endişelenmene gerek yok. araç eski ise bu durum biraz daha zor olur. ama yeni araçların kavrama aralığı daha geniştir o yüzden kolay kolay istop etmezler.

1. kural: asla debriyajdan ayağını önce çekmeyeceksin. bırak debriyaj basılı dursun sen gaza hafif hafif basmaya başla.

2. gaza bastıkça aracın sesini duyacaksın hafiften bağırmaya baslicak. ama çok bagırttrma.

3. debriyajdan usul usul, aniden değil, ayağını kaldır.


olay budur. sabret. ve güvenilir alanlarda çalış. vites geçişlerinde vitese bakma önüne bak aracın kontrolünü elden bırakma.

başarılar.

eğitim tekniği yanlış; yavaş yavaş debriyajdan çekerken gaza yavaş yavaş basmak ne ya... kırk yıllık baterist yapamaz... yavaş da ne kadar yavaş, kime göre neye göre... yavaş ney laaa :)
gaza sabit biçimde basarken (örneğin arabayı 2000 devire getir, orada beklet gazı) dipten başa yarım saniyede gelecekmiş gibi debriyajı bırakmaya başla, gaza basma-ayağını gazdan çekme gaz stabil kalsın... araban kalkacak.. sonra bütün bunlar otomatikleşecek, 150 ile giderken bir yandan makas atıp diğer yandan sigaranı yakarken solda yavaş giden connect'e küfredebileceksin :)

diğer yazıları okumadım tembellik edip ama bana sürücü hocam şöyle öğretmişti, özellikle yokuş yukarı arabayı kaldırırken kaydırmamak için;
debriyajdan ayağını yavaş yavaş çekerken bi noktada araba hafiften titremeye başlıyor, işte tam olarak o noktada gaza basmaya başla.
Bunları boşver otomatik araba al, süper bi olaymış.

merchandiser ?

profesyonel olmak istiyorsan bence özelliklerini falan öğrenerek başla. daha faydalı olabilir. o özellikler doğrultusunda farklı işler çıkaracaksın çünkü. hem makine hakkında bilgin olur hem de içine sinen makineyi almış olursun böylece. :)

@seksli harf,
pek proflukta gözüm yok, sadece deneyim kazanmak, kendi yağımda kavrulmak istiyorum. çektiğim fotoların eli yüzü düzgün olsun istiyorum. teşekkür ederim önerin için :)

canon 1100d/1000d

ikinci el 550d

dslr sucks yurt dışı imkanı varsa olympus pen e-pm2. ille de dslr diye tutturduysanız zaten 1100d den başka bir seçeneğiniz kalmıyor ki, o kamerayı alacağıma gider başka başka şeyler alırdım. ikinci el eos 550 d iyidir, sakın ola ki 500d falan almayın, o da baya kötü bir kamera.

şu tarz küçük aynasız makinalarda artık oldukça iyi iş görüyor, özellikle sokak fotoğrafçılığında çok tercih ediliyor.
www.amazon.com
www.amazon.com

şöyle bir karşılaştırma da mevcut
www.stevehuffphoto.com

hem taşıması kolay, hem manual ayarlar var, lens değişebiliyor. macro çekim faln için uygun olmayabilir belki bilmiyorum ama ben böyle bir makina düşünmeye başladım açıkçası.

basurla alakasını bilemiyorum ama ishal için yemek kaşığının yarısına kahve koy içine limon sık iç. herhangi bi zararını bilmiyorum tabi varsa.

çok sık ishal olan -çoğunluğu gıda zehirlenmesine dayalı- biri olarak söyleyebileceğim tek şey ishali kesmeye çalışmamaktır. yani ishale sebep olan birçok hastalıkla doktorluk oldum. hepsinin ishal şikayetimle ilgili ortak söyledi şey ishali kesmememek gerektiği. yolculuk, sunum, toplantı, sınav vs acil durumlar dışında bırak kendiliğinden geçsin dediler. 2, en fazla 3 güne kesilmezse zaten doktorluk oluyorsun. illa kesecem diyorsan da al bir reflor bulunsun evde. en azından ne olduğu belli neye yaradığı belli.

ilaç da kullanmadan önce doğal ishal gidericileri denemeni tavsiye ederim:elma ve haşlanmış patates.

ishali kesmemek +1

ishali kesmeyi öneren doktor olursa bile arkana bakmadan uzaklaş. gerekirse serumlarla yat ama ishali kesme

ishal evde tedavi: bol su, çorba, az yağlı yemekler, patates ve pirinç lapası

en güzeli cola içip ishali arttırarak iyice temizlenip bitmesini sağlamak. zehirlenme gibi bir durum yoksa, ufak üşütmeden veya mısır yiyip üzerine su içmek gibi durumlardansa 1 tatlı kaşığı kuru türk kahvesi üzerine limon sıkıp yemek.

sen ishali öyle bir kesmişsin ki kabız olmuşsun bence. zaten basur, kabızlarda çok sık görülür. doktora görünmelisin.

basur olduğunuzu kendiniz mi idda ediyorsunuz? yoksa bir doktora göründünüz mü?

görünen o ki ishainiz var ve basur olduğundan şüphelendiğiniz bir problem daha. geçmeyen ishal ve sonucunda kan görmüşseniz mutlaka gastroentroloji uzmanına görünmelisiniz. ülseratif kolit, crohn vb istemediğimiz sonuçlara karşı önleminizi alın.

bence resti çek hocam. sen yapsan siktiri çeker, kendi görüşmek istiyormuş

rest+1

ondan başka kız mı yok sana? bırak o düşünsün.

resti çekmeme az kaldı.

ayrıca, arkadaşlarından kopmasını istemem, öyle bir hakkım da yok. ortamlara beraber gideriz diyorum ama o çocukla selamlaşmasını dahi istemiyorum. en fazla yapabileceğim şey bu. illa bu huyumdan vazgeçemi, o çocuğun diğer arkadaşlarından farkı olmadığını söylüyo. sinirden ölcem yakında.


ulan evlilik planları yaparken ne hallere düştük.

çok ama çok yaygın bir sorun yaşıyorsun öncelikle allah kolaylık versin diyorum. bu ve benzeri olaylar hemen hemen her ikişkinin tuzu biberidir.

gelelim kendi kriterlerime,

ben, kız arkadaşımın arkadaşlarına müdahale etmem. ama arkadaşlarına.
tanışırım, kız erkek fark etmez, az çok bilgi edinirim. ama karışmam arkadaşlığına.

ama, duygusal yakınlaşma olmuş ise, olması muhtemel ise asla ama asla böyle miğde bulandıran şeylere müsade etmem. esasen bunların konuşulması bile ilişkinin değerini bozacağı için bu konularda taviz vermem. aynı şeyi ondan isterim. kendime daha çok dikkat ederim ki yalancı durumuna düşmemek için.

ama dediğim gibi, bakışı yamuk yavşak erkek, hemen hemen kız arkadaşı olan tüm erkekler tarafından kolaylıkla tesbit edilebilir. önemli olan kızın böyle şeylere pirim verip vermemesi.

sana tavsiyem, kız senin acı cektiğini , biiyor ve bu saygısızlığa devam ediyor ise herşeyi bile bile, asla geri adım atma. ama sen de hereketlerine dikkat edeceksin, kızla mızla öyle çöpçatanlık yapmayacaksın.

bekara karı boşamak kolaydır dinleme bunları lise arkadaşlarıyla çok samimiymiş demekki sürekli onlarla yüzyüze bakacak insanlarla küsmek ilişkiyi koparmak hoş değildir kaldı ki yüz yüze bakma durumu varsa mesafe koymalıdır o ayrı.kavga et ayrıl ne olacak kendine güven tavrını koy ancak onun da kendini bildiğinden şüphe duyma seviyosan güven karşındaki kendini bilir merak etme.

Olmaz aga öyle şey. Restini çek ama önce kendin silmeyi kabullen, sonra Ağır konuş. Kaşarlık yapmasın yok öyle bi dünya.

ben de restini çek diyorum. aynı şeyi o istese sen kabul ederdin dimi?

ayrıca evlilik düşündüğü bir kişi böyle bir şeyi de istesin bi zahmet. nedir bu rahatlık. sen haklısın dostum.

hepsinden vazgeçmesi gerekecek o halde. selamlaşmasını bile istemediğinize göre... çünkü toplu bi arkadaş grubu gibi anlatmışsınız.

sizde güven uyandırmıyorsa ayrılın zaten ama onun dışında 3 sene önce yakınlaşma yaşamışlar diye, arkadaş grubunda olan biri ile selamı sabahı kesmesini istemeniz çok da mantıklı gelmiyor bana.
onunla birlikte olmak istese onunla birlikte olurdu.

ha kız yapı itibarı ile güven vermeyen biriyse zaten o eski sevgili muhabbetinden bağımsız başka bir sorun bu.
tekrar değerlendirin konuyu bence.

25 yaşındayım, hatun kişisiyim. 12 yılı aşkın süredir aynı semtte aynı sitede yaşıyorum ve bu sebepten liseden arkadaşlarımla çok samimiyim. Ayrıca erkek lisesinde okuduğum için söz konusu arkadaşların tamamı erkek. Bu ekipten bir kişiyle bundan 3 sene evvel bi elektriklenme oldu aramızda sevgili olduk sonrasında ve 3 ay kadar bir ilişki yaşadık. Arkadaş grubu hayretler içinde kaldı ama biz çok mutlu ve kendimizden çok emindik o dönem.

Sonrası yapamadık. Ayrıldık. Arkadaşlığımı çatırdadı bir dönem tabii, rahat edemedik falan ama zaman geçince düzeldi herşey. Arkadaşlığımız sanki bir dönem sevgili olmamışız gibi kaldığı yerden devam ediyor şuan. Aynı makara muhabbet, aynı geyik. Şuan benim bir erkek arkadaşım var, arkadaş grubuyla tanıştırdım. Onun kız arkadaşı olsa bende tanışırım hiç problem olmadan.

Bir dönem sevgili oldular diye arkadaşlıkları eski haline dönmeyecek ya da fırsat buldukları her an sevişecekler anlamına gelmiyor kesinlikle.

Kız arkadaşına güvenmeyi dene bence.

Benim erkek arkadaşım bir daha onunla görüşmeyeceksin dese hayatımdan çıkacak olan kişi arkadaşım değil sevgilim olur...

neredeyse hiç bir şeyine karışmıyorum, ama bu konuda taviz veremem kendimi biliyorum. ayrılma noktasına gelemem rağmen hala ısrar ediyo, ayrılığı göze alabiliyo sanırım. ondan başka kimsede gözüm yok benim, eski kız arkadaşlarımla veya takıldığım kızlarla bütün ilişkimi çoktan kestim.


ona güveniyorum aslında (çevresindekilere güvenmiyorum klişesine girmeyeceğim.) sorun güvenden çok bu kavgaları etmesi, bu kadar ısrarcı olması ve bunlara ek olarak o çocuğun elini tutmuş olması bile canımı acıtıyor. (tabi ki herkesin yaşadığı şeyler vardır ama ben bişeyler yaşadığı insanla görüşmesine nasıl sıcak bakabilirim, çocuğu görsem kan beynime sıçrar.)

bunları yazarken, son yorumları okuyamadım, okuyup genel bi cevap yazarım.

Sevgililer birbirlerinin en yakın arkadaşlarıdır , 4 yıllıl bir ilişkim var ve birbirimiz için iki yakın arkadaşımızdan vaz geçtik , ilişki güzelse ve zarar veriliyorsa vaz geçilmelidir.

İlla herkesin arkadaşları olmalı ama sevgili dediğimiz kişiler her şeylerini paylaştıkları için daha yakın olmalılar , bir çok arkadaşınız olabilir ancak size zarar vermediği sürece.

bu ne arkadaşım kaçan balık leonun özetlediği hikayenin baş kahramanı gibi duruyor

ilişkisini kessen bile kafasından çıkaramazsın .. banyoda herkes özgür biliyorsun değil mi ? o yüzden klasik bir tük evladı gibi gaza gelme .. her şeyi oluruna bırak doğru insan sensen onun için öteki adamın geçerli bir yanı kalmaz . çocuğu da koydun mu senden rahatı olmaz ..

ilişkimizin ilk zamanlarında dakikalarca telefonla konuşuyodu, ayar olduğumu anladıkça konuşmayı kesti.
bana göre değil bu tür ilişkiler, kendimi kaybediyorum.

hatta, eski sevgilimle ben görüşsem ne yaparsın diyorum, şakayla karışık "vururum" diyo...

işte dediğim gibi benim sorunum güven değil. düşüncesi bile çıldırtıyor diyorum, hiç bir arkadaşına karışmıyorum, kısıtlamıyorum, tek derdim bu çocuk.

aylardır konuşmuyorlardı, geçen akşam beraberken aradı çocuk, kız arkadaşımın arkadaşı aldı telefonu müsait değil falan dedi kapattı. çocuk tekrar aradı bu sefer kız arkadaşım açtı normal napiosun falan filan konuştular benim kan beynime sıçradı kavga ettik sonrasında.

arkadaş ortamlarında sevgili olan başka bi çift vardı, onlar da ayrıldı geçen ay ve o ortamlara o çocuk girmiyo. 10 senedir gruba dahil olmasına rağmen.

(28 yaşındayım, ergen gibi yazmışım ama durum bu.)

Sahsen ben de kaldiramam bu durumu. Bence sen de aynisini yap.bakalim o ne hissedecek. Empati bazen kendini anlatmanin en guzel yoludur demis atalarimiz.

öncelikle şunu belirteyim: bahsi geçen kişi bir meriç. onun için bu konuda hiç toleransın olmasın. gerekirse fırsatını bulup meriçe "sana burdan ekmek çıkmaz" mesajını gayet kendinden emin bir şekilde vermelisin. meriçler sırtlan gibidir. senin kız arkadaşına karşı bir güvensizlik hissettiğini falan sezerse, daha da cüretkar davranır. dikkatli ol.
zaten daha önceden yakınlaş-ayrıl, sonra bidaha yakınlaş, ortamlarda muhabbet, telefonlarda konuşmalar falan varsa birde ortam müsaitse, sıkıntı var demektir.
karikaturistan.files.wordpress.com

Hayatından çıkarmayı bu kadar şiddetle reddediyorsa o çocuğa karşı sadece arkadaş hisleri beslemediğini düşünüyorum. Sizin zorunuzla hayatından çıkarsa bile, sizinle ilişkisi bozulur bozulmaz yeniden görüşmeye başlayacağı ilk isim o çocuk olacak. Üzgünüm.

üzgünüm ama içten içe ona hala hisleri var.

eksisozluk.com

bi kurcala istersen.

babam ve oğlum var direk ağlatıyor ama izlemişsinizdir, duyuruda yok diye yazıyorum.

hastalık etkiliyorsa seni the fountain deneyebilirsin. hem bahaneyle çok güzel bir film de izlemiş olursun. o da olmadı artık, son çare canım kardeşim.

mommo kız kardeşim

hotaru no haka. garanti veriyorum.

bir de the fountain deneme bile, saçmalık ötesi bir film. ağlatmayı geçtim, zerre etkisi yok izleyen üzerinde. abartılmış derler ya, hah, tam olarak öyle işte.

çiçek taksi'deki abuzer'in umut diye bi filmi. hayvan gibi ağladıydım ben

click

restless ve Vénus noire izle, ben ağlamıştım şahsen.

Babam ve oğlum, black, click daha önce izlediğim filmler.
Bir de yazmamışım ama yabancı film olursa iyi olur.

sodom'un 120 günü
srpski film
human centipede

şaka lan şaka aman diyim :)

(bkz: wonderful days)
Bir de şöyle kısa film tadında bişey var, bakmak isterseniz:
m.youtube.com

lilja 4-ever. kadınlar için biraz daha etkileyici sanırım.

Hülya Koçyiğit ve Çetin Tekindor'un "yavrularım" filmi...

(bkz: dönüş)
(bkz: azap)
(bkz: canım kardeşim)
(bkz: uçurtmayı vurmasınlar)
(bkz: hotaru no haka)

(bkz: jude)
(bkz: dancer in the dark)

eksisozluk.com

"napıyon sen,özürlü, silcem zaten bunu" diye anladım ben

lan öldürürüm ben bu cocugu ya.nasılda sinirlendım

denizde mikrop kapmış olabilirsin. önemli bir şey yoktur ama eğer müsaitsen doktora gitmen iyi olur, vereceği ilaçlar ile iyileşme süresini azaltırsın.

bi arkadaşımda da vardı, kalıcı olmuş onunki, ıkınma sonucu olur demiş doktor. artık nasıl oluyorsa...

yada tansiyon tarzı şeylerle de alakası olabilir, doktor çaredir.

Çizgi şeklindeyse kirpik batmasından olabiliyor, bende oldu. Göz doktoruna gidiyorsun, hemen alıveriyor.

edit: 2-2.5 cm ise olmayabilir de tabi, şimdi gördüm.

tansiyonla alakalı ise doktora görünmekte fayda var hatta mutlaka görünün diyorum.

arkadaşlar gittim doktora evet tansıyonla ilgiliymiş iyice dertlendim bilgilendirmek isteyen özelden yazabilirmi

ettirmez herhalde.

sünnet sağlık için önemlidir. Bu yüzden yaparlar bence ateistler genelde sağlıklı düşünen insanlardır.

çift ateist diye neden oplumdan farklı hissedip de çocuklarını sünnet etmesin ki yani kimisi bunun hijyen amaçlı olduğunu da düşünüyor zaten.
gelenek gibi bişi. ateistler cenazede dua da okutur sonuçta.

ateist değil de müslüman olmayan ya da en doğrusu deist deyin bari. tanrıya inanmakla sünnetin alakası yok.

ben dine inanmıyorum ama bu toplumun içinde yaşadığım için yaptırırım diye düşünüyorum. ama yurtdışında yaşıyor olsaydım kesin yaptırmazdım. burada yaptırmam çocuğun ileride arkadaşları arasında sorun yaşamaması dışlanmaması adına..

edit: sünnetin yararlı değil tam tersine zararlı olduğunu düşünüyorum. kesinlikle yapılmamasından yanayım.
antik.eksisozluk.com

hala anlamıyorum, sanırım bu ömrüm anlamaya yetmeyecek. er kişinin pipisinin derisinin kesilmesi ile "din" kavramının ne gibi bir bağı olabilir? inanın bunu çok ama çok düşündüm. bunun bir mantığı bana göre yok.

pipiyi islah edince daha mı müslüman olunuyor? imanlı mı olunuyor? tecavüz edemiyor mu? kötülük düşünemiyor mu sünnetli olunca?

bana göre, adı üstünde "sünnet", ister yaptırırsın, ister yaptırmazsın olayı.

sağlık açısından yararlı olduğu anlatılır ancak, dünya kadar makale, video, araştırmaları da yabana atamayız, sözlükte de vardı sünnetin organa verdiği zararla ilgili.

ayrıca fallik dönemdeki çocuklarda yapılan bu tarz müdahaleler çocukta kastrasyon korkusunu da beraberinde getiriyor.
(bkz: kastrasyon karmaşası )

şahsi görüşüm, tıbben yararı var ise yaptırırım çocuğuma, ama sanmıyorum ve bu yüzden erkek evladım olursa sünnet ettirme gibi bir düşüncem yok.

not : müslümanım

sunnete karsiyim. antik misirin tanrilara adanmis bir gelenegi artik azalarak bitmeli dusuncesindeyim. cocigum olursa yaptirmam, etrafimdakilere de yaptirmamalarini dayanaklarimla tavsiye ediyorum. kangren olmasin diye kolu kestirmekten bir farki yok. atayizstim.

@kaputt müslüman olmayan ve ateist kavramlari cok farkli seyler. Ben ateisti merak ettim ateisti sordum.

iyi de ne alaka acaba?

yani ateistlik ve sünnetin ne alakası var?? farkındaysanız herkes dine göre cevaplamış zaten kimse allaha inanmakla bağlamamış sorunuzu.

sünneti allah için mi yaptırıyorsunuz yoksa dinin gereği olarak mı?

ateistim, sünnet ettirmeyeceğim çocuğumu.
bana brutal geliyor bu. sağlık açısından da hiçbir yararı olmadığı gibi fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açıyor.

ailem ateyiz kardeşim sünnetli. sebebi sağlık. keza kuzenlerim de.. doğumdan kısa bir süre sonra yaptırdıkları için psikolojileri de bozuk değil. bunun dışında din değil ama toplumsal baskıya maruz kalmaması adına yapılmalı yaa

benim ailem ateist ama 1.5 yaşında ettirdi beni bende ateistim ama bende ettireceğim ileride erkek çocuğum olursa.

not: benim de ailem ateist ama beni de sünnet ettirdiler. ne tramva ama.

hepimiz bir gun olecegiz.

edit: cigerlerini bir sureligine mahvetmissin iste. vucut alisik degil sonucta. temiz hava al, bol su ic.

Millet taşak geçmeyin tamam geyik bi şekilde sormuş olabilirim ama kusacam midem bulanıyor =((( Ciddi bi zararı olur mu bunun =/

nikotin yapar öyle yat uyu geçer

bir nevi zehirlenme yaşıyorsun. ama panik yapma, sigara içen de zehirlenme yaşıyor alkol alan da.

key point de bu zaten sigara içmediğin için sigara tütünü çarpmış seni.

normal sigaradan da fazla çarpması doğal çünkü direk ciğere çekiyorsun. sigarayı ise kontrollü olarak ağızda beklettiğin için daha rahat içersin mesela.

o yüzden nargileye daha tehlikeli derler.

ufak nargile genelde süs diye alınır satılır, matah bişey değildir uğraşmaya değmez, yanar gider zaten içine koyduğunuz.

çık balkona temiz hava al, yüzünü yıka, sıvı tüket, baş ağrın da vardır şimdi ağrıkesici al ve uyu.

vanayı mühürlerler, sökebilirler. su kesme işlemi vana üzerinde halledilir yani.

gelip su saatini mühürlerler. telle bağlarlar. gördüğünüzde anlarsınız zaten.

su akmaz en başta. saatteki telden önce suyun akmayışından anlayabilirsiniz bence.

adam belli ki genel kesinti mi yoksa faturadan mı kaynaklı onu öğrenmek istiyor. öğrenci olunca bu korku kronikleşiyor çünkü. her genel kesintide (elektrik olsun, su olsun) acaba faturadan dolayı mı kestiler diye insan korkuyor.

Konuşmakla alakalı eşzamanlı çeviri. Konuşma alışkanlığı edinilince herşey olur.

konuşmayla ve pratikle alakalı evet. ben de yabancı dizileri veya oyunları falan pek zorlanmadan anlayabiliyorum ama sokakta bi turist bi adres falan sorsa direk mala bağlıyorum, ayaküstü beynim felç geçiriyo resmen :)

sizin durumunuzdaki bir kişiye, "anlık çevir türkçeye!" demek, badi badi yürüyen bir bebeğe, "100 metre engelli koşacan" demeye benzer.

biz de o aşamadaydık, sonra çalıştık çabaladık. hâlâ da çalışıp çabalıyoruz.

mutlu olmanız çok iyi bir şey, aynen bu motivasyonla devam edin ve peşini bırakmayın.

daha önce okumadıysanız da, (bkz: ingilizce kelime ezberleme yolları/@compadrito) yazısını okuyun. işinize çok yarayacak şeyler var o yazıda.

dil öğreniminde the common european framework tarafından reference levels olarak bazı competence'ler (yeterlilikler) sınıflandırılmıştır.

tr.wikipedia.org

bu şu anlama gelir. bir insanın dil yeterliliği tek şekilde belirlenemez, ölçülemez.

writing,reading,listenig,speaking.. hatta speaking bile productive, interactive tarzında ayrılır.

bir insanın edindiği deneyime göre writingi speakinginden üstün olabilir, yada tam tersi çok iyi konuşur ama hiç iyi yazamaz. yada çok güzel dinler, anlar, ancak konuşamaz.

her skill'in gelişimi farklıdır, kendi aralarında etkileşimi var mıdır? elbette sıkı bir ilişki vardır ancak her birinin gelişmesi için özel teknikler vardır.

ingilizceyi biliyor musun sorusu bu noktada biraz karışık olabilir. bir rehber için writingin önemi olmaz. speakingi gelişmiş olsa yeter. ama bir çevirmen için de writing -reading daha ağır basmalıdır.

en zor gelişen speakingdir sebebi ise social interaction gerektirmesidir. dizi izleyerek gelişmez. aktif bir şekilde konuşulması gerekir.

ancak edindiğiniz deneyim tabiki çok değerlidir. unutulmamalıdır ki dil kullanılmadığında geriye gider. c1 seviyelerden b1e gerileyebilirsiniz ihmal ettiğiniz zaman.
eyyorlamam bu kadar.

ingilizce öğretmeniyim, yabancı dil alanında kariyer yapmak ilkokuldan beri hedefimdi bu amaçla ilkokul, ortaokul, lise hayatım yabancı dil kurslarında native speakers hocalarla geçti iyi bir üniversiteden mezun oldum ingilizce egitimini as a profession olarak yapıyorum ama ben bile hala eksiklerimin oldugun farkındayım ama dizi, english tv channels izleyip, üniversite hazırlıkta english görüp burada yok simultaneous çeviri yapacak seviyedeyim, yok english öğretmeye kalkmalar lütfen bunu yapmayın bu işleri profesyonellere bırakın. Dil öğretimi önemli bir konudur. Türkiyedeki insanların ingilizce öğrenememesinin en büyük sebeplerinden biri her önüne gelenin ben ingilizce biliyorum gel sana öğreteyim demesindendir. ayrıca çeviri konusu o kadar basite alınacak bir konu değildir. bir kelimeyi bile yanlış çevirseniz devletler arasında savaş bile çıkar. bu yüzden bu konuları uzmanlarına bırakın..

yeşilin ruhu vardır.

vardır ama sen yetiştirmezsen başkaları yetiştirecek bunu zaten, en azından değer veren birisinin elinde yaşasın.

bonsai harika bir şey. yeşilin ruhu vardır ama ruhunu incitmiyorsun bakınca. bence saçmalama :)

Bonsai yapmak bir sanattır. Başarabilirsen çok güzel. Yeşilin ruhu vardır tabii seslere ışıklara tepki verir. Ama bonsai yaparak sen onun ruhunu incitmiyorsun sadece hep bebek kalmasını sağlıyorsun gibi düşünebilirsin. Tabii zaman gelicek dallarını bağlayıp bükeceksin şekillerini sen vericeksin, köklerini kesip ufaltacaksın ama bu onun yaşamını devam ettirmesini de sağlayacak.

ilginizi kırmak istemem,

bonsai çok ama çok zahmetli bir meşgaledir. paylaştığınız bonsai için çok uzun yıllar 25- 20 yıllarınızı vermeniz, ilginizi esirgememeniz lazım.

bu işlerde amatörseniz, ihmal ederseniz oluşacak durum şudur:

i.istockimg.com

onu mutlu yaşatmak, veya katili olmak sizin elinizde. birikim, tecrübe ve sabır.

korkutmak gibi olmasın ama arkadaşımın da kolu ağrıyodu böyle . kanser çıktı

bir kitle olabilir zararlı veya zararsız, hemen endişe etme.
en iyisi doktora görünmeyi beklemek, o zamana kadar da dokunma, kurcalama.

dolaşımla ilgili bir problem olabilir, rahat olun, doktoru ihmal etmeyin, geçmiş olsun.

madem doktora gideceksin bence internette araştırıp moralin bozulmasın. benim bi tanıdıkta da olmuştu böyle bişey de, damar toplanması mı iltihabı mı bişey demişlerdi. iğne oldu bi süre geçti. dediğim gibi internette sadece en kötü örnekler var. hiç kafanı kurcalama.

umarım ciddi bir şey yoktur fakat, aynı korkuyu ben de yaşadım. daha önce duydun mu bilmiyorum fakat ganglion kisti denilen bir hadise var, zararsız sayılabilecek bir kist, sadece hareketi çok engellediği anda ve çok ağrılı durumlarda alıyorlar, bazen kendi kendine patlıyor, geri çıkabiliyor ve çok sık görülen bir kist bu. umuyorum ki yüksek olasılıkla budur. canını sıkma hiç.

15 gün önce burun ameliyatımda açılan damaryolundan ilaç zerkedilmesiyle damar iltihabı olmuşum. İçimi rahatlatan arkadaşlara teşekkürler.

diyor ki en fazla xp'ye kadar destekliyorum ben bu oyunu. Yani senin bilgisayarın windows 8 olduğundan çalışmıyor. Sağ tıkda uyumluluk modu diye bir şey vardı, oraları kurcala xp'yi seçip çalıştır de.

Sağ tıkla exe dosyasına "Uyumluluk sorununu giderme" de. O bir ayar çekip, bi dene bakalım delikanlı diyecek. Olmazsa @inugard'ın dediği gibi yaparsın olur.

arkadaşlar cevaplar için sağolun, söylemeyi unutmuşum, uyumluluk modlarını hepsini denememe rağmen aynı hatayı alıyorum :(

colin mcrae rally 2005 windows 7/8 patch diye aratırsan çözüm bulabilirsin.

çok sağolun açıldı sonunda.

eğitim kalitesi. anne-baba eğitimli olunca ingilizce öğrenme daha çocuk yaşlardan başlıyor. ama hepsi değil, çok fazla istisna var. "geneli biliyor" diyemeyecek kadar kişi çat-pat götürüyor avrupa'da da.

bi de aynı dil ailesinden olması

Kanaatim, günlük yaşamda kullanma imkanı/zorunluluğuyla daha erken karşılaşıyorlar. Çünkü farklı dillere sahip insanlarla daha fazla karşılaşıyorlar. Belki bundandır.

ben de cok dogru bir genelleme olmadigini dusunuyorum. o gorduklerinizin cogunun ingilterede dil ogrenme, su bu gecmisi oluyor. herkes gibi emek para harciyorlar. bizden farkli oluyor tabii ki, her milletin dili farkli donuyor. Benim bildigim Hollanda da cok iyi konusuluyor mesela. Fransa da degil ama.

TV lerin alt yazi ile film vermesi, program yapmasi cocuk yaslarda ogrenmeye cok etkili oluyor, ya da ingiliz tv lerini ucretsiz izleyebiliyorlar. Isvec Norvec Finlandiya boyle.

ingilizce öğretmeniyim.

yurtdışı tecrübem de oldu. haklısın doğu avrupa ve ispanya tarafları hariç genelde çok güzel ingilizce konuşurlar. bunun birçok sebebi vardır.

birinci en büyük sebebi, yapılandırmacı öğretime 2005 yılı gibi çok geç bir vakitte geçmiş bulunmamızdır. daha öncesinde hep esasici felsefe temelinde öğretmen merkezli ve öğrenciye hiçbir şekilde orjinal, eleştirel, aktif, global, analitik düşünme ortamı hazırlamayan bir eğitim sistemimiz vardı.

öğretmen sınıfa girer, açın sayfa şu, okuyun der, bitince de tahtaya s+v+o yazar ve diductive bir şekilde öğretirdi. hoş ülkemizde hala böyle bir sistem var.

özellikle dil öğretiminde, kritik period çok önemli. 0-6 yaş insan beyninin en çok dil öğrenmeye açık olduğu zaman aralığı. avrupalılar kaynaşık milletler topluluğu olduğu için, her zaman yabancı dillere maruz kalabiliyor ve bu sayede çocukları daha rahat öğrenebiliyorlar.

yabancı dile hakim bireylerin yetişmesi için kafa yoran dilbilimciler reçeteyi yazmışlar:

- çok daha erken yaşta dile maruz kalmak
-etkileşimin bol olduğu, gerçek hayat yaşantıları ile ilişkili eğitim öğretim araçları
-oyunlar (ki dil eğitiminde oyunların payı çoktur)
-eğitimde cezalardan uzak durmak
-öğrenci merkezli yapılandırmacı, aktif örenme ortamları
-bol materyal ve duyuşsal-bilişsel-psikomotor becerilere, öğrenci hazırbulunuşluluğuna göre düzenlenmiş ders planı
-grammar translationdan ziyade daha çok communicative language learning, direct method, audio- ling methodun sentezlenmesi
-teknoloji kullanımı


yani daha çok yolumuz var, ama öncelikle şu özgüvensizliğimizi, yabancı dil duyunca yabancılaşma içgüdümüzü safdışı bırakmamız gerekiyor.

Eğitim seviyesinin genel olarak yüksek olması önemli bir kriter olabilir. Bir de özellikle batı avrupa'da genel bir uluslararası ortam var denebilir. Zaten orta avrupa da ingilizce oranı biraz daha düşüyor. doğu avrupa'da baltık ülkelerinde falan daha da azalıyor. Ortamla da alakalı olabilir.

avrupali baya baya bi kötü ingilizce konusur. genelleme temeli yanlis.

almanlar, fransizlar, italyanlar, ispanyollar, portekizliler, yunanlar, bulgarlar, romenler, slovaklar, cekler, avusturyalilar genel anlamda kötü ya da türkler civarinda.

bu saydiklarim avrupanin büyük kismini icerir zaten. genelde kuzey avrupa iyi konusuyor, kalan kita avrupasi tirt ingilizcede.

dublaj olayı gelişmemiş durumda avrupanın genelinde.
filmleri dizileri televizyonlarında da orijinal dilinden alt yazı ile izliyorlar. bu yüzden dili öğrenmeye başladıklarında bu temel onlara inanılmaz faydalar sağlıyor. mesela gramerleri kötü olabilir ama öyle bir telafuzları oluyor ki anadil gibi... harmony için de geçerli bu. en büyük etkenlerden biri bu dublaj olayıdır.

dil ailesi. eğitim meğitim hikaye. dil yapın benziyorsa her şey çok kolay.

alman ih libe dih. diyor sub + verb + obj
ingiliz i love you. diyor sub + verb + obj
türk seni seviyorum diyor obj + verb + ek

konuşmada değil sıkıntı kısacası. ingilizcenin yapısında düşünmüyoruz biz problem o. onu aştığın ve yeterli kelime bilgisine ulaştığında gayet aksanlı ve hayvani bir ingilizceye sahip olmana hiç engel yok.

eğitimli aileden gelme fikri biraz iddialı geliyor bana.
geçenlerde hırvat bi kamyoncu izmirden yük sarmış çanakkale üzerinden memleketine gidiyor, yolda kalmış yardım istiyor, adamla çat pat anlaştık vinç falan ayarladım adamın işini gördüm ama adam şakır şakır konuşuyor bana göre, ve sorduğu ilk soru ingilizceyi nasıl(nerede) öğrendin, ingilizce bilen türke denk gelemedim gibi bişe oldu.

avusturya'da bizzat çocuklar üzerinde araştırmasını yaptım. kapsamlı bir araştırmaydı, dileyenle sonuçlarını paylaşırım. malesef türkiyedeki genel ingilizce bilgisi ile avusturyayı benzer tutmak büyük yanılgı olacaktır. oradaki çocuklar resmen bilingual. ülkenin ingilizce durumunu neye dayanarak bu kadar yüksek görebiliyorsunuz anlamıyorum açıkçası.

binlerce ücretli öğretmen çalışıyor üç kuruşa ve adam ziraat müh. mezunu. okulda ingilizce öğretmenliği yapıyor. içler acısı. adam işletme mezunu, ücretli yapıyor. anadoluda böyle en azından.

avrupadaki yazılı yoklama devrini kapatmış çoktan, rubrikle, self assesmentlerle portfolio ile cefr ile süreç değerlendirmesi yapıyor. biz ise ask.me de, omeglede ingilizcem bitti diyip makara yapan nesiller yetiştiriyoruz.

ingilizce bir dildir, evet benzer kökler bir etkendir kolay öğrenmeye ancak, insanın doğasını, öğrenme içgüdüsünü, toplumun başat felsefesini görmezden gelemeyiz. ural altay dil ailesinden diye koreceyi rahat öğrenemediğimiz gibi.

belki de "eğitim" konusunu tepedekiler gibi halkın da o kadar da önemli görmemesi bize kaybettiriyor. kaybettirecek gibi de görünüyor daha...

sizin tanıştığınız avrupalılarla ilgili bir şey. almanyadaydım daha 2 hafta önce, frankfurt yakınlarında bir orta çağ kasabasındaydım ve kimseyle iletişim kuramadım alman olarak. ingilizce bilen çok az ve bilenler de üç beş kelimeydi. yani öyle bir şey yok.

hiç italyan, ispanyol, yunan kısaca akdenizli birisiyle ingilizce konuşmamışsın belli ki :) fransızların aksanını hepimiz biliyoruz zaten. ayrıca avrupanın büyük kısmının roma ve cermen akınları sayesinde çok büyük ortak kelime havuzları var. ingilizce bilen birisi ispanyolca öğrenirken bir çok kelime için sözlüğe bakmak zorunda kalmaz. bu da hızlandırıyordur öğrenme sürecini sanırım.

tek başına tüketmesen bir şey olmaz derdim ama tek başına içiyorsan alkolizme doğru gidiyorsun.

arkadaşımın alkolik babasından biliyorum ki aynı böyle başladı. tek başına dışarıda bile içsen tamam da hem tek hem odada. hem bu kadar çok...

zararlı mı konusuna gelince bu kadar içkiyi 10 kişiyle içsen de zararlı. miktar bana fazla geldi.

(bkz: kronik pankreatit)

bunu daha önce duydun mu?

bence duyma hiç. sirozdan beter bir şeydir. pankreas var ya hani, o ne işe yaradığını bilmediğimiz marula benzeyen ufak organ, hah işte onun kendini eritmesi diyebiliriz.tedavisi yok. yada kısıtlı diyebiliriz.

ilerlerse, sonunu söylememe gerek yok sanırım. kanser manser riskini yüzde kaç artırdığına, karaciğere, mideye, yemek borusuna girmiyorum bile.

sadece araştır, pankreatit, siroz ve kanseri.

bırakman dileklerimle...

çok fazla içiyorsun. git bari şarap al onun yerine. yüksek alkol oranlı içme.

alkolik olma yolundasın bence.

alkolizmin başlangıcındasın...

yeşilaycı gibi görünmeyelim ama alkol karaciğer için zararlı. bir süre sonra karaciğerde yağlanma başlıyormuş.

tek başına tüketmek de psikolojik olarak sorunlu.

gecicidir. bir sure sonra sikilirsin zaten hayatidan.

zararlı. boş durmadan kaynaklı. aksiyon ve arkadaş olmayınca keyiflenmek için içersin. aklından hiç çıkmaz. yapacak bişeyler bulmak lazım.

nerden mi biliyorum?

kendimden :D

dominos farm: jambon, mantar ve mısır var.

mexicano

extravaganza tabiki de

garlic prawn

karisik. (duz adam)

çok net italiano

kayseri ateşiiiii

beğenilmediğinde sonradan gelen beleş pizzası tabikide :D

şaka bir yana ben extravaganza ve kayseriyi seviyorum.

mexicano

aklıma ilk bu geldi.
www.youtube.com

ben de aklıma ilk geleni yazayım:
www.youtube.com

bu şarkıdır. ve sadece bu versiyonudur. Solosudur.

www.youtube.com

Noir desire - Le vent nous portera
Portishead - the rip
Placebo - broken promise


En fazla 3 taneye kadar indirebildim ..

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

uzar gider...

adobe premiere pro. hiç bilmiyordum biraz tutorial biraz yetenek ve zeka ben yapabildim açıkçası. öneririm.

peki cs 2-3-4-5 hangisini kullanmalıyım ?

ben 6 kullandım. ne kadar yeni o kadar iyidir bence. ama seçenekler onlarsa 5 derim . ama bir bilene sorun ben amatörüm

piyasa da en çok kullanılanlar, final cut, sony vegas, edius, premiere. bu 4üyle de istediklerinizi yapabilirsiniz.

premiere tabi ki.
amatör için camtasia

olumlu pekiştirme çünkü istediği bir sonuç ortaya çıkmış yani ortama istediği bir pekiştireç girmiş. edimsel koşullanma (bundan emin değilim sadece yorum) çünkü müşterinin hoşuna giden bir şey yaptığında daha çok müşteri geleceğini düşünüyor. tepki genellemesi de olabilir bunun cevabı emin olamadım.

kaç sene olmuş unutmuşum valla.

sorunun cevabı e olarak verilmiş. ama ben c olduğunu düşünmekteyim.

"Müşteri sayısı azalan Mehmet Bey'in yemek fiyatlarında indirim yapmasının müşterilerinin kendi lokantasını tercih etme davranışları üzerinde"

dediği için olumlu pekişmiştir. eğer "Müşteri sayısı azalan Mehmet Bey'in yemek fiyatlarında indirim yapması" olarak sorulmuş olsaydı bu durum olumsuz pekiştirme olacaktı. yani "ohh be" denebilecek, organizmanın içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulması durumu olacaktı.

diğer duruma gelince, tepki genellemesi fikrinde hemfikirim. pekişen davranışın, pekiştireci almak için farklı davranışlar yapması tepki genellemesidir. bu kısmı anladım.

ancak dediğim gibi ilk bölümün olumlu pekiştirme olduğunu düşünüyorum. sizce yanlış mı düşünüyorum ?

""Müşteri sayısı azalan Mehmet Bey'in yemek fiyatlarında indirim yapmasının müşterilerinin kendi lokantasını tercih etme davranışları üzerinde"

dediği için olumlu pekişmiştir. eğer "Müşteri sayısı azalan Mehmet Bey'in yemek fiyatlarında indirim yapması" olarak sorulmuş olsaydı bu durum olumsuz pekiştirme olacaktı. yani "ohh be" denebilecek, organizmanın içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulması durumu olacaktı."

çok emin olmamakla birlikte, burda senin kafan karışmış gibi geldi bana...


"Müşteri sayısı azalan Mehmet Bey'in yemek fiyatlarında indirim yapmasının müşterilerinin kendi lokantasını tercih etme davranışları üzerinde etkisi" diyerek,
indirim işleminin hangi pekiştirece karşılık geldiğini sormak istiyor aslında; yani cevap e gibi geldi bana da...

tabi ben cevap anahtarı e diyor dediğin için doğru cevap üzerinden bu yorumu yaptım, hatalı da değil gibi geldi.

haklı olabilirsiniz, çünkü bir çok kaynak bu noktada farklı sorular soruyor. haliyle kafam karışıyor.

anlatmak istediğimi anladınız mı tam bilmiyorum ama bir daha açıklayayım.

ayakkabı ayağını sıkıyor diyelim. ayakkabıyı çıkarma davranışı olumsuz pekiştirmedir değil mi?

peki ayakkabıyı çıkarma davranışı nasıl pekişmiştir diye sorduğumda bunun cevabı ne olur? yada ayağın feraha kavuşmasının ayakkabıyı çıkarma üzerindeki etkisi desem?

işte bunu kimi kaynak, olumsuz pekiştirme, kimisi de olumlu pekiştirme olarak alıyor.

peki neden olumlu pekiştirme olarak alıyorlar. şu yüzden : olumsuz pekiştirme yapılan "istenmeyen durumda bulunan organizmanın istenen duruma geçmesi" davranışı pekiştiği için. en azından böyle öğrendim ama hala yanlışım olabilir.

yani diyorum ki, evet olay olumsuz pekiştirmedir. lokantacının istenmeyen bi durumdayken istenen duruma geçmesidir olay evet. ancak müşterilerin lokantayı tercih etme davranışları üzerinde olumlu pekiştirme yapmıştır diyorum.

takıldığım nokta "davranışları üzerindeki etkisi" kısmı.

işte ben de diyorum ki doğru cevabı zaten veriyorsun da, cümleyi allayıp pulladıkları için farklı bi anlam çıkıyormuş gibi düşünüyorsun sorudan. ama asıl amaçları o değildir büyük ihtimalle soruyu yazarlarken de.

eğitim bilimleri soruları hikayeye dayalı olduğu için kelimeler fazla kafa karıştırıyor çoğu zaman. ama genel mantık şudur genelde "sinekten yağ çıkartmanı istemezler"

pek tatmin edici cevap veremedim ama en azından yukarıdaki cümle nacizane bir uyarım olsun sana. sınavda başarılar dilerim, kolay gelsin... ;)

öyle arkadaşın aq. ikisini de siktir et.

arkadaşını döv, kızı def et.

ikisiyle de ilişkini bitir. sen bitirmezsen birazcık ne bok yediğinin farkındaysa o çocuk seninle görüşmeyi kesecektir. yoksa yüzüne nasıl bakacak, nasıl onunla buluşmaya gidiyorum, buluşmadan geliyorum diyecek?

ev arkadaşım senin arkadaşının pozisyonuna düştü. senin durumundaki çocuk da sürekli bize gelmeye devam etti, hep bir umut. ben hayatımda bu kadar hızlı yaşlanan insan görmedim.

arkadaşının yerinde ben de oldum zamanında. senin yerinde de oldum. arkadaşlıkları böyle saçma şeyler yüzünden bozmaya gerek yok. konuşulur halledilir. bu olayları yaşadığım arkadaşımla bir süre konuşmadık ancak şimdi oldukça yakınız (eskisinden daha yakın)

kız meseleleri gelip geçer. arkadaşlıkları bozmaya gerek yok. kızgınlık, rahatsızlık olur ama arkadaşlıkla gönül işlerini ayrı tutabilmek lazım.
erkeklerin öğrenmesi gereken ilk derslerden biri bana kalırsa.

kızla da selam/selam konumunda kalsan bi şey kaybetmezsin bana kalırsa.

sonuç: arkadaş önemli arkadaş.

şiddete karşı olmama rağmen arkadaşının iyi bir dayağı hakettiğini düşünüyorum. orospu çocukluğu bu yaptığı.

çek fişi adamım.

yapman gerekenler belli siktir et ikisini de.

arkadaşının tavrı önemli bence bu durumda. "kötü niyetim yoktu, arkadaşça görüşüyorduk ama gönlüm kaydı, elimden bişey gelmyor" diye karşına geçip mertçe söyledi mi yoksa elalemden mi duydun?

@physcos physcos arkadaşım onu benzer birşeyler söyledi.

şimdi icraatıma geleyim. arkadaşıma uzun bir mektup yazıp aslında hakettiğinin tamamen silinip hayatımdan çıkmak olduğunu belirttim. ilerleyen zamanlarda tekrar durumunu düşüneceğimi ama 3-5 ay uzak durması gerektiğini söyledim.

kıza mesaj çektim. cevap vermedi. aradım aradım açmadı ve rahat bırak beni mealinden birşeyler yazdı. sonra ısrarla aramaya ve en üst tabakadan sertçe mesajlar atmaya başladım. karşılık verdi ve biraz tartıştık. ara dedi aradım ve on dk boyunca bastım fırçayı. ağladı durdu. (timsah gözyaşı) neyse efenim yapmaması gerekiyormuş ama bir hata imiş falan filan. en son sesi soluğu kesilmiş idi bi ara ve ben de sakın sakın ama sakın bir daha bana bulaşma dedim ve suratına kapattım.

bu da böyle bir anımdır. yönlendirmeleriniz için teşekkür ederim. böyle bir kazığı ilk kez yediğim için yanlış bir hamle yapmak istemediğim için çoğunluğun sesine kulak verdim. sağolun varolun. şuan içim kıpır kıpır ve bir rahatlama mevcut. şimdi onlar düşünsün :)

Bir kadın olarak fakat aynı zamanda erkek saati kullanan biri olarak en çok 4'ü beğendim, 6 da iyimiş ama madem bulamıyorsun bence 4 en iyisi.. Eskisini yaptırma bence zaten güzel değilmiş..

biraz kişisel zevk/tarz söz konusu ama yardımcı olmak namına 2/3/5 i salla. diğerlerinin arasından seç ki eski saatte güzelmiş bence... Yeni kayış?

Kesinlikle Fossil,yani 4 numaradaki.Diğerlerini düşünme bile çok kıro işi.

3.

1 veya 5

kendi saatin aralarındaki en iyi saat. (kahve kayışlısı ama)

yok eğer illa da alacağım diyorsan fossil dışındakilerin hepsi çöp.

saat zevkini beğendim, güzel modeller hepsi. ben 4 numarayı beğendim.

ben de fossil kullanıcısıyım şunu kullanıyorum :www.konyalisaat.com.tr

tartışmasız 4

lacoste al kardeşim 350 lira civarı onlar da. her kıyafetle uyuyor güzel duruyor.

1 ve 4. ama 4 cok basarili gercekten.

kesinlikle 1

having olmasaydı çekilen fotoğraflarımdan nefret ediyorum olurdu. having fotoğraflarımın çekilmesinden nefret ediyorum yapıyor.

evet aynen edilgen yapıyor. türkçedeki -ıl, -il eki gibi düşünebiliriz.
inglizcedeki konusu ise passive voices içinde, passive of the gerunddur.

normalde bir nesne pasive yapılırken örneğin;

the house is painted every year şeklinde yapılır. bunun active hali ise örneğin;
he paints the house every year şeklinde yapabiliriz.

sorduğunuz ise cümlede iki eylem bildiren durum varsa, (hate ve taking photo) yani "yapılmasından" gibi bir ifade geçiyor ise, yani fiili pasive yapmak istiyorsak fiile "ing" yani gerund getirerek yaparız. ayrıca pasive'in standard formu olan to be + v3 kullanırız. örneğin,

He dislikes being called by his first name. (ilk ismiyle hitap edilmesinden hoşlanmaz)
Film stars enjoy being admired ( Film yıldızları beğenilmekten hoşlanır)

have tense içindir. örneğin,

he remembers having been invited to Jane's party. veya
She acknowled having been offered a bribe şeklinde.

animal farm

adalet çalışmadan önce belki biraz ahlak ve etik çalışıp kavramlar arasındaki farkı görmek isteyebilirsin. fuko' nun the birth of a prison ı vardı galiba güzeldir.

sanıyorum bahsettiğiniz hayvan salyangoz. sülük pek de beyaz sıvı bırakmaz hatta pek de çantaya falan girmez.salyangoz genelde gezdiği yerlerde beyaz izler bırakır. güzelce sildiyseniz hiç de birşey olmaz cildinize merak etmeyin zararsızdır.

disko polisinin dedigi gibi muhtemelen salyangozdur. iz birakyor onlar cunku.

zarardan ote faydali bile olabilir cunku salyangoz kremi satiyorlar kirisikliklar icin. eskisinden daha taze bir cildiniz olacak :))

Üstünde kabuğu yoktu, sülük olduğu konusunda ısrar edebilirim. Beyaz dedim ama saydam bir beyazlık. Bana da bir şey olmaz gibi geliyor ama aklıma takıldı.

Valla bahsedilen zavallı hayvancıkların ikisi de kozmetik sektöründe kullanılıyor. Uma Thurman yüzüne sülük yapıştırıp kanını emdiriyor söylendiğine göre anti-aging etkisi varmış keza salyangoz da öyle. Bir şey olmaz zannımca.

sümüklüböcektir o, salyangozun kabuksuz versiyonu.

sülük simsiyah olur ve öyle çantaya falan girmez, direk yapışır. bu sümüklüböcek, o parlak sıvı da sümüğü=( ama zararlı değildir o sıvı.

dağ bisikletleri ağırdır, tekerlekleri kalındır dolayısıyla daha yavaştır. şehir bisikletleri dağa bayıra gelmemeleri dışında dağ bisikletlerinden daha kullanışlıdır.

dışarıda gördüğünüz ilginç model de yol/yarış bisikletidir onlar en hafif ve hızlılarıdır ama tekerlekleri çok ince olduğundan engebeli asfalt, paralel mazgal gibi durumlarda sıkıntı yaşatabilirler.

arkadaşım, bisiklet almadan önce amacını yaz, ne tür süreceksin neler yapacaksın vs vs

ben salcano city sport kullanıyorum, aluminyum şase 27 jant ve ince tekerlekli olduğu buna karşın dağda bayırda ve yolda rahat kullanıldığı için tercih ettim.

trek yada specialized markalarını öneririm sana.

öncelikle anlaşalım daha hızlı bisiklet çok doğru bir tabir değil. daha hızlı sürücü vardır. ancak...

1-) dağ bisikletlerinde kadro daha kalındır bu nedenle daha hantal gelecektir. ancak paraya kıyarsanız çok dayanıklı kaynaksız ya da alüminyum kaynaklı hafif modeller bulabilirsiniz. bende bu tarz bir şey var, bisanın eski şehir bisikletimden daha hafif geliyor. taş gibi de sağlam.

dağ bisikletlerinde bol süspansiyon desteği mevcut taşlık yollarda olmazsa olmaz. selede de yay bulunanlar var, aksi durumda yumurtalıklar çok kötü yollarda eziliyor. ona göre diyeyim.

bir de extreme bisikletler akord bozulmasına zincir atmasına ve tekerlerin değiştirilmesine yönelik etkili çözümlerle satılır. iyidirler. candırlar. 400 liralık bir bisiklet var ancak parça ederi dahi 800ü aşıyor, nasıl denk getirdim inanmam. bence en güzeli budur.

2-)şehir bisikletleri daha hafiftir, lastiklerde daha incedir. eğer düz yol varsa iyi çözümdür ancak genelde daha ağır olurlar. taşlı yolda sürekli olarak akordları bozulur sıkıntı çıkartırlar.

sepet gibi aksesuar taşırlar ayrıca çamurlukları vs aşağı kadar uzar, sakin sakin binilebilir. arkaya yüklük /çanta asılmasına elverişlidir. ancak bu zamana kadar şehir bisikletlerim durduğu yerde paslandı, yıprandı öldü gitti. 4 senedir ellemediğim dağ bisikletim taş gibi. yazıklar olsun bisan salcano, bianchi, yazıklar olsun.

3-)o dediğiniz bisikletler hem pahalı hem de parça yönünden bulması zor. ha uygun bulurum falan derseniz tüy gibi bisikletler. hatta dolgu tekerlekleri de var patlamaz falan. ancak yağlamayı unutmamakta yarar var.

bir de bu bisikletlerde abanamıyorsunuz, yani ayağa kalkıp zorlayayım falan. süper bisiklet ama çok da deneyimim yok. ama dağ taş mıcırda ölüyorlar. bunu deneyimledim.

son olarak, her tip bisikletin hızlı ve hafif modelleri var. genele yayamazsınız. bu daha çok sizin bileceğiniz iş. düz yolda ağır bisikletle bir hızı tutturunca gitmesi kolay, dağda bayırda dağ bisikleti haricinde çok seçeneğiniz yok, otoyol varsa tyaşıyacak yük falan da yoksa üçüncüsü de olası.

marka vs önermiyorum. 400lüğk olanı kendim topladım. bilen birine toplatırsanız da mutlu olursunuz. parça parça incelendiğinde markalı birçok bisikleti sollayan deli bisikletler var.

bu arada o aşağı uzanan gidon uçlarına benzer şeyleri başka bisikletlere de takabiliyorsunuz. çok esprisi yok günlük kullanımda.

isohunt

extratorrent

h33t.com

publichd

gibi değil aynısı :) katmirror.com

yahu bunda kanıtlanacak veya karşı çıkılacak bir durum yok ki.
rakamlar doğru olabilir. ama bu rakamları büyük küçük, eksik fazla gibi yorumlamamak lazım.

şöyle söyleyeyim amerika nın şu anda dış borcu 13 trilyon dolar civarında... vah amerika nın haline.
burada GSMH rakamları olması gerekli esasında...

alım gücü, gsmh ve diğer pariteler de önemli. bu nesnel olmamakla birlikte, kötü yanları toplayıp göstereyim mantığıyla olmuş bence. şuna benziyor:

2002'de 10000 kişi cep telefonu kullanırken 2013'te 50 milyon kişi kullanıyor, yaşasın akp demek gibi.

kaynak tuik verileri olabilir. ama net ve gerçek rakamlar mıdır bilinmez.

uyuyodur o.sabah da bak hareketsizse,yemek yemiyosa veterinere götür.

göğüs bölgesi olması gerektiğinden fazla şişkin gözüküyor. solunumla ilgili bir problemi olmasın?

durmadan uyukluyor ise, kabarıp sessiz duruyor ötmüyorsa, pasifse, burnunda akıntısı varsa, dışkısı katı değilse, tüyleri ile ilgilenmiyor temizlemiyor ise, yem yemiyor ise kesinlikle veterinere götürün.

kuşlar insanlar gibi de değiller, hastalık kaptıkları zaman öyle erteliyim atlatır mantığı çok yanlış, acilen tedaviye başlanması lazım, yoksa bir kaç gün içinde ölürler.

ama bahsettiğim belirtiler yoksa, muhtemelen alışma evresidir, sıkıntı yok yani. ama kuşunuzun kafesini sık sık temizleyin, verdiğiniz taze meyve sebzeler çok çabuk çürürler onları kafes dışına alın, kuşu rüzgarda, cereyanda kesinlikle bırakmayın, suluğunu iki güne bir değiştirin, bunlar önemlidir.

çok şekermiş, umarım birşeyi yoktur.

yatırırsin fakat taksit gelmeye devam eder ama fazladan para yatirtidigin için güncel dönem borcuna yansımaz.

haha, o değil de 500 liralık telefonun borcu için "piyangodan para çıkması" kadar naif, içten bir örnek verilemezdi sanırım. seninle ilgisi yok ama hani fakirlik belirten hareketler gibi geldi gülümsedim hey sen çok yaşa :)

soruna gelince, evet eline yüklü para geçince borcunu sıfırlayabiliyorsun. sorun olmaz.

arkadaş kahve sabahtan akşama kadar zift olur içilmez, böyle bir şey duymadım ben daha önce...

hani onun mantığı 1 2 saat sıcak dursun o sürede kahve tüketilsin diye...

Şu olsun.
www.delonghi.com

www.nespresso.com

altta profosyoneller için makinelere tıkla.

@discopolice, o filtreli değil, kapsüllü. nespresso dışında başka marka kahve kullanamıyorsunuz. şirketin başka şubesinde var, çok mağdur arkadaşlar :(

kahveyi sıcak tutmak kahveyi lezzetli tutmak demek değil ama aradığınız şey bu tam bence.
images.gittigidiyor.com

www.youtube.com bu mu?

fiyatına göre iyi bir araç. her ne olursa olsun ekspertiz ve tramer yapıp alın. değişen parçalar nereler? bunlar önemli, iyi günlerde kullanın.

- 4 parça değişen çok fazla. bagaj bölümünde, yan direklerinde ve aracı lifte kaldırıp ön tarafında kaza ve kaynak izleri aranmalı. mutlaka tramer sorgularını yaptırın ve şasi numarasıyla sigorta şirketlerinden kasko yaptırır gibi teklif alın.
- ne kadar süredir lpg'de kullanıldığını öğrenin, deponun ve boruların geçtiği yerlerdeki montaj yerlerini paslanma olasılığına karşı inceleyin.
- satıcının dediğine bakmayın. primeline o sınıftaki en düşük donanım seviyesidir. donanım özellikleri olarak 4 cam ve aynaları otomatik, sadece ön kapılarda kolonları olan bir ses sistemi ile kliması var. yol bilgisayarı dahil başka hiç bir özelliği yok.
- dsg genelde en fazla manuel şanzıman kadar yakacaktır. dolayısıyla yakıta etkisinden ziyade çıkarabileceği yüksek meblalı sorunlar konusunda endişelenmelisiniz. dsg sorunlarını araştırmanızı tavsiye ederim.
- bu araç, bu donanımı, yaşı ve muhtemelen de geçmişiyle bu fiyatları hak etmez. alacaksanız 29-30 binden fazla vermeyin. alternatifleri mutlaka vardır.

Aynı sorunu yaşayan bir kaç kişi daha gördüm ama onlar senden daha ağır içiciydi. Yani biraz bile içseler hemen kıpkırmızı kesiliyorlardı böyle boyundan beri.
Nedendir, nasıl çözülür bilmiyorum ama tek değilsin diye yazdım.

ben de 10 kadar bira ya da bir küçük içebiliyorum. içerken sıkıntı yok, görüntü can sıkıcı, neden kızardığımı anlamıyorum :) saol yorumun için.

@ melancholia çok teşekkür ederim, ilk defa duyuyorum. umarım zararlı birşey değildir. doktora nasıl gitmeliyim dahiliye mi ?

yabancı blogları da inceledim şöyle bir, alerji değilmiş. alkolün alınması ile vücuttaki enzim ve moleküllerin sanırım sindirimiyle alakalı. dediğin gibi genetik bir olaymış ve tedavisi pek yokmuş. içenlerde kanser riski artıyormuş. tek ve en iyi tedavisi alkolden uzak olmakmış.

(bkz: ben bugün bunu öğrendim )

sanırım alkolü bıraksam iyi olacak:(

çok teşekkürler yardımın için.

kılcal damarların yüzeye yakındır, alkol alınca damarlar genişleyince kızarıyorsundur, gayet normal bir şey aslında dalga geçenlerin denyoluğu, sarhoşluk seviyesiyle alakası yok.

facebookta takip eden kişi, ekşide entryni oylayan gizemli adam gibidir, öğrenilmek istenmiyorsa, asla öğrenemezsin.

ama takip edilmek istenmiyorsan da ayarlardan kaldırabilirsin bu özelliği.

arkadaş listemin dışından mıdır peki ??

olabilir, bilemezsin soylendigi gibi

(git: 386369)
vaktiyle cok saglam bir tartisma donmustu burda, okumadan karar verme derim

birkaç kere almıştım, pek sorun yaşamadım ama piyasadan ucuza sattıklarını düşünmüyorum. aldığım parfümler

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

kötü parfüm sayılmazlar bana göre, dior sport hafif bir kokudur, diesel ve bvgari daha ağırdır ve yaz için bunaltıcı olabilir, kimisi kaldırmaz bu kokuları. o yüzden sana tavsiyem gucci veya dior sport kanka :)

ne hepsiburada ne ykm... hic mi yurtdisindan gelecek tanidiginiz yok ? illa ki vardir. soyleyin alsin verirsiniz parasini.. ne para kazandiriyorsunuz bunlara. gerek yok

gittim mağazadan aldım 200ml. iyi mi ettim bilmiyorum :)

vavien

onu izledim malesef. zeki filmi de söylemeyin onları da izledim. başka değişik

ben gemide'yi tavsiye ederim. kasvetli, karamsar bi havası var. ama ondan önce laleli'de bir azize'yi izlemelisin. Birbirleriyle bağlantılı filmlerdir. aynı şekilde tabutta rövaşata da öyledir..

anayurt oteli

gemide ve lalelide yi de izlemiştim diğerlerini atıyorum torrente teşekürler

9

Anayurt Oteli +1

Hatta kitabını da tavsiye ederim.

(bkz: muhsin bey)

çoğunluk, düttürü dünya, gece melek ve bizim çocuklar, sonbahar, umut(yılmaz güney)

kaç para kaç filmini tavsiye edebilirim. sanatlı mı bilmem ama benim hoşuma giden bir filmdi.

(bkz: a ay)
(bkz: 9)

korkuyorum anne. aydınlık amma sanatsal

cakal.

tabii ki; yalnızlar rıhtımı (1959, ö. lütfi akad)

kara köpekler havlarken. tek geçerim.

1. Terracity

1-antalya'da konyaaltı tarafında migros 5m, larada terracity, ve merkez tarafında özdilek, havalimanı tarafında deepo var. sana terracity ve 5m migrosu tavsiye ederim bulunduğun yere göre.

ucuz yollu alışveriş için güllük ve ışıklar.

2- ucuz pansiyon üniversitenin arka tarafında (öğretmenevi tarafında) çok var günlüğü 20-50 arası gidip gelir.
ayrıca arapsuyunda da oldukça ekonomik pansionlar ve 3 yıldızlı oteller mevcut. bunlardan birisi starlight. tavsiye ederim.

3- bedava yüzmek konyaaltı sahili ve lara plajında çok güzel yapılabilir. tavsiyem antalya sıcağında öğle vaktinde orda bulunmayın, inanılmaz tehlikeli olabilir sıcak ve güneş. sabah 8- 10 arası veya 15-19 arası idealdir.

4- güzel club eğer biraz yol zahmeti çekebilirim derseniz en iyilerini kemerde bulursunuz inferno ve aura. ama bu clublar rezervasyon ve damlı olarak alıyorlar ayrıca biraz tuzlu diyebilirim. antalya içerisinde kaleiçinde bir zamanlar ally vardı halen varmı bilmiyorum. larada jolly joker, boleyn, soho, ceila tarzı yerler de mevcut.

daha ucuz yerler de var, kaleiçinde simurg- ayyaş, tudors, rockbull, filika tarzı yerlerde canlı müzik var.

tekelci kısmı zor değil çünkü antalyada adım başı tekelci var. alkolü de 5m den alabilirsin çeşit çok.

5-berber konusu çok muallak, tarzına göre yorum yapabilirim.

ayrıca biraz paran varsa mutlaka bigmande birşeyler yemeni o manzaranın ve müziklerin tadını çıkarmanı öneririm.

eş alman lazım,ama bi daha seninle ilgilenmez.

peki çaresi yok mudur? bir kuşa 10 yıldır bakanlar her üreme mevsiminde nasıl zapdetmiş bu kuşları? yol ayrımı gibi...

benimki salıncağıyla çiftleşiyodu,dişi aldım,bi sürü yumurtası oldu :)
alman lazım,eş istiyo,ama tamamen şans yeni gelen kuşla anlaşamayabilir.

Eş alırsan bir daha konuşmayabilir.

maaşallah çok da güzelmiş! bizim de aynı derde sahip bir kuşumuz vardı, resmen masturbasyon yapıyordu merdiveninde. dişi almadık o da bu eyleme devam etti ama bir sağlık sıkıntısı olmadı. eş alırsanız sizinle ilgilenmez büyük ihtimal. hatta konuşmayı da unutabilir.
yavru bakımı çok zordur. dişi kuş sizin yavruya baktığınızı görünce kıskanıp yavrusunu öldürebiliyor (önceki kuşta başımıza geldi) o yüzden iyi düşünün derim.

bizde dişi kuş var.Hatta bir ara başkasına sahiplendirmeyi de düşündük sizin gibi ilgilenemiyoruz ve bence kuş yalnız olduğu için çok sıkılıyor.İsterseniz çiftleşme işi için size verebiliriz ya da sahiplenmek isterseniz.Mesajla iletişime geçebiliriz.

valla benim de ayağıma elime birkaç kere. Ama hatunsuz yaşadı paşam, öyle gerekli değil bence

hepinizin cevapları için teşekkür ederim, şöyle eli yüzü düzgün hanım hanımcık bir kız arıyorum :)

evet
beauty-places.com

hallstatt gibi bir yer var dünya çapında ünlü bir o kadar da dokunulmamış. yerinde gidip görmeni tavsiye ederim.

projeksiyonlarının aynı olması lazım, global mapper 13 die program war o yapar bu işleri,

daha sonra bir şekilde fotoyla topografik haritayı birleştirmen gerek fakat autocad civil 3d yapar bunu da bilmiyorsan programı anlatması zordur, uğüraşman gerek

edit: projeksiyon ve datumlarının aynı olması, lazım

aradığın program netcad olabilir mi?

Tesekkurler overlay ozelligini biraz daha inceleyince işimi gorecek kadarini yaptim. Daha ileriki safhalar icin dediklerinize bakacagim