selamlar herkese,

nordik ülkelerden birinde yaşıyorum. burada bisiklet sürmek iyi güzel ama hava soğuyup sıcaklık sıfırın altına düşünce arka fren donuyor. bu iki defa başıma geldi. geçen sene hava -8 iken dondu, belim çıktı geri taşıyacağım diye eve (burada bisiklet hırsızlığı çok yaygın, gerçi donmuş bisikleti kim çalacak ama olsun).

ama bugün artık -3'te de aynı şeyi yaşayınca kalıcı bir çözüm bulmalıyım diye düşündüm. yabancı kaynaklarda çok net bir şey yazmıyor, bazısı triflow sıkın fren kablolarına diyor, bazısı fren kaliperini örterek çözüm buldum diyor (aynı kişi kablolar da bir şekilde örtülebilir demiş.) var mı bu işin bir hal çaresi?

internet üzerinden çalışıyorsunuz, kendi işiniz var. aylık 7000 euro civarı bir geliriniz mevcut. ofise gitmiyorsunuz, evinizde çalışıyorsunuz ayrıca. kira da vermiyorsunuz yaşadığınız yerde.

yine de türkiye'den gitmeyi düşünür müydünüz? yurtdışına çıkınca yaptığınız işte bir gelişme ya da kazançta bir artış olmayacak. sadece yurtdışında yaşamaya başlamış olacaksınız.

not : arkadaşlar çok mesaj geldi, buraya yazayım hayır yazılımcı değilim. bu arada 7000 euro'nun da türkiye'de iyi bir gelir olduğunu ancak çok da yüksek olmadığını düşünüyorum. aylık 250.000 üzeri bir gelir bence sizi "zengin" kategorisine sokuyor, gibi. tabii ki her insan daha fazlasını ister, bu yüzden böyle düşünüyor da olabilirim.

Bir türlü anlayamıyorum, mesele ucuz işçiyse zaten ülkede 5 milyon suriyeli var ve bunlar gelmeden önce de sigortasız çalışmak zorunda kalan bir ton insan vardı. Ümmet yaratmaksa al idlib'te bekleyen 2-3 milyon suriyeliyi, ıraklılar zaten akıyor; afgan, pakistanlı ve bangladeşli merakı niye? Ben anlamadım yani, siz ne dersiniz? Acaba bir tür sosyal deney mi yapıyorlar?

Not: Engel olamıyorlar demeyin,bizzat bölgede yaşayanlar söylüyor göstere göstere polis jandarmanın önünden geçtiklerini ve onların da bu tipleri ellemediğini... Sorunca da yukarıdan emir var diyorlar.

arkadaşlar benzer şekilde 5-6 ay önce de sormuştum ama sanırım sadece göçmenlerden yürüdüğüm için mevzu biraz yanlış anlaşıldı. hoş, yine göç mevzusundan da gireceğim ama mesele sadece o değil. madde madde gidelim.

-özellikle şu ysk muhabbetiyle görüldü ki türkiye'de serbest seçimler azerbaycan'dan çok farklı olmayacak önümüzdeki yıllarda. şimdi silivri soğuk olacağından fazla detaya giremiyorum ama anladınız siz. aliyev-erdoğan reyizler arasında çok fark görmüyorum diyelim.

-nepotizm her yerde, en son Ayşenur İnanç olayını hepimiz biliyoruz. bunun gibi daha milyon tane olay var. zaten kamuda akp'li olmayana iş yok, onlar arasında bile amca oğlu, teyze kızı kıyakları hırla. bu anlamda da azerbaycan'dan çok farkı yok gibi görünmekte. özel sektör de gitgide küçülüyor, gerçekten kariyer imkanı sunabilecek şirketler yavaştan kepenk indirip türkiye'den siktir olup gitmek eylemini gerçekleştiriyorlar.

-altyapı olarak türkiye daha iyi deniyor, ama bakü özelinde bakarsak (ki burada tüm nüfusun, şehrin çeperlerini de dahil edersek yarısı yaşıyor) gerçekten o kadar kötü mü? ankara, istanbul ve izmir gibi megakentlerin iki yağmurda ne hale geldiğini, zırt pırt elektriksiz kaldığını bilmesek inanalım. sağlık sistemi deniyor ama bu döviz kuru yükselişiyle ciddi bir ilaç krizi kapıda, zaten sığınmacılardan türklere sıra gelmiyor. bunlar da hep tartışmalı bence.

-demografik olarak türkiye net daha kötü. üstelik aldığı milyonlarca suriyeli, afgan, ıraklı, pakistanlı yetmiyormuş gibi bir de ev alana bedava vatandaşlık veriyorlar, 15 bin dolara ev alan adama da süresiz oturum veriyorlar. bunlar hep akp'nin ümmet yaratma politikasının bir parçası. azerbaycan'ın bu anlamda pırıl pırıl olduğunu düşünüyorum. en azından sokakta kendi halinde oynayan 5 yaşındaki çocuğunuza sınırdan elini kolunu sallayarak geçip, üstüne 2 sene çantacıda kafasına göre çalışan pakistanlı tecavüz etmez.

-azerbaycan'ın doğal kaynakları var, nüfusu az, suç oranları düşük. bu açıdan da türkiye'den daha iyi gibi durmakta.

sonuç olarak, durum böyleyken azerbaycan nasıl türkiye'den daha kötü bir yer olabiliyor amuagoym?!?! biri allah rızası için açıklasın da kültürlenelim.

gerçekten nasıl hissettiriyor dünyanın en ucuza satılan vatandaşlığına sahip olmak? hani paha biçilmesi bile sıkıntı ama atıyorum kıbrıs rum kesimi 2 milyon euro fiyat biçerken, türkiye'nin 220 bin euro civarlarında ev alana beleşe vermesi, hatta ne bileyim, ev alma sözü alana cebinden beş kuruş harcatmadan vermesi size koymuyor mu? burkina faso vatandaşlığı bile bu kadar düşmemiştir.

yok mu? lisans mezunu 2 ay yapınca bitirmiş mi oluyor? arzu ederlerse maaşlı asker olacak deniyor ama etmezlerse terhis mi olacak bilgisi yok? bedelli olanlar temel eğitim alacak mı o bile açık seçik yazmıyor?

Mckinsey olayında da kendimizi gerçekten abartıp abartmadığımız üzerine bir duyuruyla bir parça veryansın etmiştim ama şu tabloya da bir bakın:

1) Yeni TÜSİAD Başkanımız Simone Kaslowski olmuş. 1000 yıla yaklaşan yerleşik kültürde bir yüzyıl bile yaşamamış, "İtalyan kökenli Türk" değil, bizatihi İtalyan bir adam. "Türk Sanayicileri...." diye kendini tanımlayan, Türk iş dünyasının en kalburüstü sivil toplum kuruluşunun başına geçiyor. Türk vatandaşı adı altında ülkesine aidiyet hisseden ve bu topraklarda geçmişi olan bir Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Hristiyan, Yahudi hatta Ahıska Türkü bile değil. Ülkeyle en ufak bir organik bağı yok en temelde.

2) 80 milyon insanın içinden sadece ve sadece 3 tane (yazıyla ÜÇ) gerçek anlamda lider vasfına sahip ve kitleleri peşinden sürükleyebilecek ve birbirine doğru muhalefet edip kalkınmış ve geleceği olan bir ülkeyi inşa eden siyasi kültüre sahip ve bu yetkinliklerle donanmış siyasi lider çıkamıyor.

3) Tarımda, ekonomide, teknolojide, yeraltı kaynaklarında, enerjide, hayvancılıkta ve aklınıza gelebilecek dünya kadar başlıkta feci şekilde dışa bağımlıyız. Siyaseten belli bir mesafeyi korumazsak ya da başımızı biraz çıkarmaya cüret edersek hemen birileri siyaseten ya da ekonomik olarak tepemize binebiliyor ve biz de üretmek yerine bu dayatmanın varlığını, mevcut tüm yoksunluklarımızın bahanesi edebiliyoruz. Ciddi ciddi de buna inanabiliyoruz.

4) Futbolda, basketbolda -genel olarak sporda- sinemada, edebiyatta, sanatta, mimaride doğru dürüst tek bir ikonumuz yok. Olanlar da tabiri caizse "Batı menşeli" ya da ülke dışı bir tedrisatı öncelemiş, Batı'ya ve Batı kültürüne fena halde öykünen insanlar. Bu toprakların hikayesini anlatıyoruz diye geçiniyorlar üç beş sanat budalası ve ortalama muhataplarına.

5) Giyimimiz, kültürel bakışımız ve zevklerimiz, yaşam tarzımız, mimari ve estetik anlayışımızın her tarafı özenti, yamalı ucuz bir elbise gibi. Batı desen değil -ağırlıkla ordan özeniyor- Doğu desen değil. Nişantaşı'nın, Levent'in beyaz yakalısı, eliti dediğin tamamen birer çakma Parizyen, çakma Frankofon, birer Anglosakson imitasyonu. İçtiği kahveden, giyiminden, gittiği mekanların dekorasyonuna bile sinmiş, İnstagram'ından bile ortaya saçılan bir çiğlik, özenmişlik.

Kahramanlara ihtiyacı olan bir toplum da değil hayalim ama bu kadar mı sahipsiziz, köksüzüz?

merhabalar,
bir film projesi için su konuda araştırmalar yapmam lazım. bransı olan ya da ilgilenen dostlardan kaynak/okuma önerisi bekliyorum.

benim baslıklarım:
1)yerleşik halkın birebir meseleyle karşılaşmasa bile dışlayıcı, ötekileştirici söyleminin dayandığı iktidar güdüsüne dair çalışmalar (bunu azınlık meselesi ustunden iktidar oluşturma diye de tanımlayabiliriz sanırım)

2)önce gelenin ya da daha iyi yaşam şartına sahip olanın daha değerli olduğu algısına dair çalışmalar

bonus anket sorusu: diyelim ki aklı basında bir sosyolog, suriyeli meseleselesi hakkında konusmak uzere ulusal kanalda bir programa cagrılıyor. sizce tespit ve önerileri ne dogrultuda olur, nelerden bahseder?

milyonuncu talep ile karşınızdayım. Dizi ve film önerisi bekliyorum.

Sevdiklerim : dark, stranger things, bates motel, sherlock, the haunting of hill house. film olarak sevdiğim tüm erkeklere ve bird box. Aşağı yukari gerilimli, ritimli dizi filmleri seviyorum.

izleyemediklerim: maniac, %3, ailecek şaşkınız, hold the dark.

Tşk.

yılbaşındaki taksim'deki görüntüler, 250 bin dolara vatandaşlık vs. türkiye'nin 10 sene içerisinde %20'ye yakını muhtemelen ıraklı, suriyeli ve afgan falan olacak. iki ülkenin de nasıl bir rejimle yönetildiği ortada ama en azından orada sokakta türkçe konuşuluyor, değil mi?

türkiye'nin bugünüyle kıyaslarsak, bu kadar boktan bir yer mi azerbaycan yav? ya da 10 sene sonra türkiye'den daha boktan kalmaya devam eder mi? orada yaşayan, bilen, duyan yazsa da öğrensek gözlemlerini :)

Selamlar,

Biliyorsunuz Eylül'de çıkan son yasayla birlikte parayla satın alınabilecek en kelepir vatandaşlıklardan biri (hatta belki de en ucuzu) bizim Türk vatandaşlığı oldu maalesef. En ucuz diye lanse edilen Karayip ülkelerinde bile diğer aile üyeleri ve başvuru ücretlerini ödediğinizde fiyat 200 bin dolarla çıkıyor ki bu sadece bağışla olan miktarı. Emlak alımı yoluyla 250 bin dolar gibi alt bir limit koyan başka ülke yok.

Tüm bu bilgiler ışığında emlak sektöründeki arkadaşlara sormak istediğim şu: Bugün 4-5 kişilik ailesiyle birlikte vatandaş olmak isteyen bir yabancı, aşağı yukarı ne kadar harcama yapmak zorunda kalacaktır? Temizinden 250 bin dolara bu işi halledip 4-5 çocuğu ve karısına aynı anda vatandaşlık alması mümkün olacak mıdır?

Teşekkürler!

maalesef yakın zamanda hipotermi tanısı ardından iki jöh şehit oldu. hipotermiye giren 10 kişi daha var. bu da sanki ilk bakışta ekipmanların yetersiz olduğunu gösteriyor?

ama asıl işin garibi, hipotermiden ölen askerler şeklinde ingilizce arattığımda google'da başka hiçbir benzer olaya rastlamamam. sadece 2.dünya savaşında ve kore savaşında hipotermiden ölen abd askerlerle ilgili haberler gördüm. gerçekten 21.yy'da personelini hipotermi yüzünden şehit veren tek ordu tsk mı? bilgisi olan var mı? gerçekten insanımızın hayatı bu kadar ucuz mu?

bir 10 güne tiflis'e gidiyoruz kız arkadaşımla. ufaktan casino ortamlarına da akalım istiyorum ama merak ettiklerim var: mesela kıbrıs'taki gibi izzet ikram modu var mı (yani garsonlardan alkollü içki isteme, yemek saatinde açık büfe yemek yeme ve hiçbir şey ödememe şeklinde) yoksa girip oynayıp çıkıyor musun? bir de elbette, iyi mekan önerilerine fazlasıyla açığım. şimdiden teşekkürler...

bugün telefonumun otomatik olarak bir türlü connectify üzerinden internete bağlanamadığını fark ettim. bazen reset atmak gerekiyor, çok önemsemedim ama üst üste deneyip olmadığından ufaktan kıllandım. sonra fark ettim ki şifre doğru deil hatası veriyor. ne hikmetse kendi belirlediğim şifre otomatik değişmiş. bu nasıl olabilir ki şimdi? kıllandım epey. yardımlarınızı bekliyorum.