kesik cayir?

@shi aila: değil, biraz daha ağır, daha hüzünlü benim sorduğum.
@ceres: bu da değil

www.3gpdb.com

hani belki..

(bkz: bugün ayın ışığı)?

Bazı kurumlar dil tazminatı ödüyor. Örneğin, İş Bankası bu durumu abartmış, TOEFL skoru 80 olan çalışanlarına 800 TL kafadan ekstra maaş veriyormuş. Bu miktar yazık olan paranın yarısından fazla!

her şeyden önce cv'nin daha derli toplu durmasını sağlar. daha dolu olur. ingilizce'nin karşısına iyi/orta/çok iyi gibi öznel bir değer yazmaktansa, toefl:90 yazmak daha nesnel ve şık olur.

bir de 10 dk ingilizce konuşarak kim ne anlayacak ki? hele hele ingilizce yazışmaların çoğunlukta olduğu (konuşmaya nazaran) bir işyeri ise daha anlamlı olur.

bir de iş görüşmesi sırasında heyecanlanıp ingilizce konuşamamak da olası. cv'de yazan toefl puanı bu safhayı atlatmanızı sağlar.

varsa yazın.

Peki arkadaşlar iki sene değil mi süresi? İki senede bir tekrar mı giriliyor sınava?

İki senede iş bulursun herhalde. Kaldı ki bankalar gibi dev kurumsal yapılarda çalışmayacaksan eski sonuç belgeni ibraz etmen de ingilizcen için referans işlevi görecektir.

iş bankası 800lira ekstramı veriyomuş!? o 80 lira ya da 8lira olmasın..ben iş bankasında operasyon biriminde çalışan elemanın 600 küsür lira çalıştığını biliyorum.aynı mevkiide diğer bankaların verdiği ortalama para 1400lira.. bırak bu mevkii atıyorum hsbc de gişe elamanı olarak çalışan arkadaşım 1200 alıyor. iş bankası banka sektöründe en az para veren bankadır ki toefl a o kadar para versin..

@copy paste: valla bizim kursa bi adam geldi kelli felli evli barklı. dedik neyine toefl 800 lirasına dedi. bizim saati değiştirdiler bir ara. dedik ki nedendir niçindir. şehir dışından gelecek iş bankası çalışanları için ayrı bir grup açtık dediler. falanca bir kursta da bir iş bankası çalışanları grubu olduğunu öğrendik. destekli yazdım yani ama hala şaşkınım, şaşkınız.. başka banka duymadım böyle. hatta diğer bazı kurumların da 50-100 lira civarı bir tazminat verdiğini biliyorum.. ayrıca bir ayrıntı daha öğrenmiştim o abimizden: yeterli skoru alanları yurtdışındaki bankalarına gönderiyorlarmuş..

bankalarda uzman olarak çalışanların yabancı dil tazminatı alınan puana göre 600 tl civarındadır. gişe memurunun da maaşı 800 tl olabilir ancak bir o kadar da tazminat almasının banka açısından hiçbir sakıncası yoktur. akbank, iş ve vakıfbank'da böyle olduğunu yakından biliyorum.

ancak devlet kurumlarında bu tazminat sanırım sadece kpds puanına bakılarak verilir. ve kpds'den 100 alınması halinde bile en fazla yaklaşık 80 tl olrak belirlenir.

değişik bir öneri olacak ama mazda 2 veya mazda 3(bütçen yeterse) öneririm

citroen alma. babamda c4 var. daha evvel de baya süre c4 kullandım. çok kısa sürede arabanın sağından solundan sesler gelmeye başlıyor. montaj işçiliği iyi değil yani. toyota iyidir ama yaris ikinci elde sorun olur gibi. türkiye pazarında çok tutmadı o araba. polo güzel tercih bence. alman teknolojisini her zaman tek geçerim. hatta eğer tercihlerin kesin olarak bunlardan biri olsun şeklinde değilse opel corsa ya bakmanı tavsiye ederim.

ben corsa alırken aşağıdaki forumdaki arkadaşlar çok yardımcı olmuştu. geyik bir ortam değildir ve oldukça tatminkar yanıtlar bulabilirsin burada. forumun corsa forumu olduğuna aldanma, objektif yaklaşır oranın müdavimleri. şimdiden hayırlı olsun. :)

forum.donanimhaber.com

clio 3 sahibi olarak yaris diyorum.

yaris kesinlikle

polo kesinlikle, düşünmem bile.

citroen alinmamali. ne demisler, sarabi fransizlar, pizzayi italyanlar, makinayi almanlar yapar. vw derim o yuzden.

yeni ford fiesta da reklamlarda guzel gorunuyor aslinda. eklemeden gecemedim.

alternatifler arasında wv varsa her zaman o tercih edilmelidir.

volkswagen polo' yu kesinlikle öneririm. 2. elde değerini kolay kolay kaybetmez ve sağlam arabadır.

özellikle ilk araba alacaklar için hatchback araba en iyi tercihtir. kullanımı ve parkı kolay olur.

10 yıl sorunsuz kullanayım diyorsan polo
satış kolaylığı ve ucuz yedekparça diyorsan clio
ufak boyutlar ve benzin tüketimi diyorsan yaris
arabadan anlamıyorum ama tipi güzel diyorsan citroen
yeni ve kimsede olmayan bir şey olsun diyorsan ford fiesta
az yaksın kolay park edilsin kimsede olmasın bi de kızlar hasta olsun diyorsan yeni ford ka
değişik bir şey olsun diyorsan hyundai i30

ha ben olsam gider bi megane II alırım 1.5dizel hatchback ya da sedan canavar gibi kullanırım eheh

polo ile ilgili tek sorun yeni kasa polo'nun tanıtılmış olması(çok da güzel olmuş).

ötv indirimi bitmeden yeni polo piyasaya çıkar mı bilmiyorum ama...

2. alternatif bence yaris. 2007'de yenilenmişti.

polo' yu tavsiye ederim kesinlikle. alman teknolojisi her zaman verdiğin diğer seçeneklerden daha iyi.

cevaplar için teşekkürler. vw polo ağır basıyor şu anda. ikinci olarak da yaris. yalnız polo'nun diğerlerinden biraz daha pahalı olması ve yakıt tüketiminde herhangi bir avantajından söz edilmemesi ikinci tercihi de düşündürüyor.

istanbul'da polo ve yaris için öncelikli olarak gitmek için tavsiye edeceğiniz bir oto. bayii varsa da sevinirim. bu kısım özelden de olabilir.

ne istediğini biliyormusun öncelıkle onu belirle, araba karızma mı olsun yoksa sağlam dayanıklı mı olsun ?
alman otoları karızmadır gösteriştir. sağlamdır ama dayanıklı değildir.(iç aksam -motor bölümü yani)
uzak doğu otoları alman otolarından daha sağlamdır.( ikide bir oto tamire gitmezsin)
ona göre karar ver.

1993 model bmw ye, alındığı yıldan 2008 e kadar motor rektifiye edilmeden toplamda 490.000 km binmiş birisi olarak alman arabalarının sağlamlığından ve dayanıklılığından şüphe duymam. japon da iyidir tabi ama bir yere kadar.

örneğin dünyanın en sağlam otomatik şanzımanı ve en mükemmel dizel motoru mercedes dedir diye bilirim. bmw ve audi ha keza öyle. yollarda halen eski kasa dizel audi 80 leri görebilirsin.

vw üzerine düşünürsek, ben şimdiye kadar kötülenen hiç bir vw modeli duymadım. golf efsanedir. passat aşmıştır. transporter vip lerin kralıdır.

alman arabalarının hemen hemen hiç birinde, uzun yıllar sonra bile gacır gucur sesler duymazsın. radyatör fanları sağlamdır, araç kolay kolay hararet yapmaz. dashboard da kullanılan plastik malzemeler genelde kalitelidir ve montajı iyi yapılmıştır. yolda giderken bunların gevşemesinden dolayı tıkırtı sesleri gelip seni uyuz etmez.

son olarak tek bir şey söylemek istiyorum: volkswagen, das auto! :)

herkes vw demiş ama şunu da göz önünde bulundur; vw'nin düzenli bakımları (5000, 10000, vs.) diğerlerini katlar. ben olsam toyota yarisi tercih ederdim..

kesinlikle ve kesinlikle volkswagen diyorum. olmasi gerektigi gibi bir arabadir. butun vw'ler boyle oldugu icin ayrim yapmiyorum.

citroen'den uzak durun...uzak durun. aşırı güvensizdir.

banko yaris. fabia kullanıcısıyım ama direk yaris:)

en kısası otobüs yine. meydandaki otobüslerden öndeki olanlarına binin. biri hariç hepsi geçiyor olması lazım. 93t, 80t, 61b (bu en arkadan kalkıyor) vs. bunlardan birine binin.

üzerinde eminönü ve üç şehitler yazmayan bütün otobüsler geçer ve 8-10 dk sürer.

Çiçekçilerin aşağısındaki sarı dolmuşlardan herhangi birine de binebilirsin. Hepsi geçer ve daha hızlı olur. Otobüsle aynı fiyata gelir Saraçhane.

istanbul'da capacity'de var, gayet orijinaller ve bir o kadar da pahalılar. dükkanın adını unuttum, ancak zemin katta sony'nin karşısındaki koridorda.

internetten alışverişe karşı değilsen :

www.bunlardanistiyorum.com

casus kamera hepsiburada.com'da var.

(bkz: şarkhan)

4 gb hafızalı kalem kamera var konyada 99 tl'ye :)

www.hediyeyarat.com geçen bir entryde görmüştüm, enteresan şeyler var. Ama enteresanlık arttıkça fiyat da artıyor.

by retro taksimde modada ...şubeleri var eski 1900 lü yılların elbiselerini entersan kıyafetleri kiralayabilir veya satın alabilirsiniz.

www.amedya.com

dealextreme'de de var bu tarz seyler. kargo masrafi olmadigindan gayet uyguna geliyor.

camtasia studio adinda parali bir program var, ekran goruntusu aliyor.
deneme surumu de isinizi gorebilir sanirim

yarışma programına katılcam. camtasia yapaamıyor. siyah ekran alıyorum ondan.

"screen video" yazıp google'a aratırsanız bazı programlar bulursunuz. ben "snagit" isimli programı öneriyorum.

50 liran varsa en yakışıklısından ajans press'ten istiyorsun CD'yi teslim ediyorlar kafan rahat oluyor.

ya da pc de tv kartı kullanan bir arkadaşına söylüyorsun misler gibi kaydediyor. ben kaydederdim ama artık tv kullanmıyorum pc de.

www.ritimatolyesi.com
www.engingurkey.com

ganjoo nickli yazar perküsyon hocasıdır. Ona danışabilirsin...

hamdi akatay'ın ders verdiği akatay ritim atölyesi var taksim'de.
www.akatayritim.com

tel: 0212 249 69 54, 0532 261 00 42

yanlış hatırlamıyorsam eğer high quality "sağ tarafta output settingste" seçerseniz bu senkron kayması olmuyordu ama tam emin değilim.

edip: Teşekkürler cevap için ancak; high, normal ve low olmak üzere tüm hepsini denedim ama, değişen bir şey yok. Hepsinde sesler kayıyor.

Öncelikle düzenleyeceginiz videonun ses frames/s kac onu not alin. Ardindan bölümü düzenledikten sonra kaydederken ses bandinin aynen bu frames/s olduguna emin olun.

trimpot: Teşekkürler cevap için. Şimdi baktım da dosya özelliklerinde şunlar yazıyor:

\..\Desktop\123 - The One With The Bird.avi
Format: avi
Duration: 00:21:48.4
Start Time: 0.000 s
Bit rate: 872 kbit/s

Video: msmpeg4, yuv420p, 400x288 [PAR 0:1 DAR 0:1]
Audio: mp3, 48000 Hz, stereo, 128 kb/s

Ben bunları "Audio Option" bölümünde şöyle yaptım:

Audio codec: mp3
-- Sampling rate --
Custom: 48.000 frames/second
-- Bit rate --
Custom: 128 kbits/s

ve olmadı. Neresi yanlış yaptıklarımın? Tam tersi mi olacaktı yoksa?

clip2net.com burda işaretlediğimi etkinleştirip dene.

Tekrar selam,
Öyle yapınca da şöyle bir hata veriyor:

ffmain: unrecognized option '-hq'

dönüştürülecek dosya türünü seçtiğiniz yerde "decode with internal decoders only"yi değil "try to decode.." ile başlayanı seçeceksiniz.

caturanga: Çok teşekkürler gerçekten. Oldu! Çok rahatladım ya. Eksik olmayın. (;

şöyle bir grup var, bildiğin balkan müziği yapıyorlar. ara ara dinleyince iyi oluyor.

(bkz: taraf de haidouks)

dinlediğim 30'a yakın roman grubundan en çok sevdiklerim Boban Markovic Orkestar isimli gruptur. hüsnü'nün albümündeki birçok parçayı da çok iyi yorumlamışlardır. çığ, sina nari gibi.

bu arada boban markovic sırp'tır.

balkanadolu.blogspot.com

burdan da bahsedilen gruplara ulaşabilirsiniz. ben de dikanda isimli grubu tavsiye ederim. romanyalı değiller sanırım ama müzikal çizgilerinden memnun kalırsınız.

Fanfare Ciocărlia öneririm.
www.myspace.com
www.last.fm

(bkz: akcent)

yazın romanya'daydım bir süreliğine.

partilerde geleneksel çalmadıklarından onları bilemiyorum da pop müzik olarak o-zone diye bir grup dinlediyordu. rock tarzında da zdob si zdub diye bir grup çokça çalınıyordu ama onlar romen olmayabilir emin değilim.

Gadjo Dilo'yu izleyin derim.

1970 sonrasi icin: www.uis.unesco.org

1900-1950 icin, aradiginiza en yakin cevap bu aslinda: www.unesco.org

bu var bir de: www.uis.unesco.org

belirli ulkeler icin de ilgili ulkelerin istatistik veya sayim burolarinin sitelerine bakabilirsiniz. (ingilizcelerinin linklerini verdim)

almanya:
www.destatis.de
japonya:
www.stat.go.jp
rusya:
www.gks.ru
fransa:
www.insee.fr
turkiye:
www.tuik.gov.tr
die.gov.tr

osmanli konusunda herhangi bir bilgiye rastlayamadim, iki teorim var bu konuda ama. birincisi ve en cok ihtimal verdigim, o zamanlarda belirli basli sayimlarin vergi ve askeri amacli olmalari nedeniyle daha cok erkekler ve toprak sahipleri uzerine yapilmis olmasi. yani ne elde ederseniz edin pek guvenilir olamaz. ikincisi ise eger okuma yazma oranini icine alacak bir kapsamda yapilmis bir sayim var ise bu sayimin sonuclarini iceren dokumanlarin latin alfabesinde olmamasi ve tdk nin bunlari cevirmemis olmasi, cevirdi ise de internete koymamis olmasi. cevirdi ise, ve sansli iseniz belirli basli universitelerin kutuphanelerinde bulunabilir, ya da milli kutuphane'de.

yabanci ulkelerin de osmanli devleti icerisinde kendi amaclari icin istatistik yapmis olmalari da mumkun, ama buyuk ihtimalle bolgesel ya da ornek havuzu baz alinarak yapmis olmalilar, ve internette boyle bir seye de rastlayamadim.

cumhuriyetin ilani sonrasi acilen duzen saglanmasi ve modernizasyonun etkili yapilabilmesi icin istatistik ve planlama kabiliyetimiz hizla gelistirildiginden 1923 sonrasi bilgilere son derece guvenilir ve ulasilabilirdir. 1923 sonrasi en detayli bilgi ise burada: www.die.gov.tr

bir de bu var, 1900-2000 yillari arasi butun ulkelerin durumunu 30 yillik aralarda gostermis:
users.erols.com
sitenin kaynaklar bolumunde bu kismin nereden alindigi yazmiyor ama.

gazete olarak merak ediyorsan, 1900 lü yıllarda abd'de gazete satışlarının bugünkü bir çok ülkeden epey fazla olduğunu biliyorum.

teşekkür ederim bunu ben yazdım. osmanlı konusunda şöyle bir şey var; bildiğim kadarıyla ilk nüfus sayımı 1831 de yapılmış. eee 1900 lerde de okur yazar oranının bilinmesi gerekir diye düşünüyorum. aslında bunu sözlükte bir yerde okumuştum %10 diye ama buna kaynak bulamamıştım. aslında osmanlıca arşivlere bakmak lazım. eğer çürümediyseler. :)

ilber ortaylı'nın ntv'de yayınlanan tarih dersleri programından dinlediğim kadarıyla aktarıyorum. ilk serinin 3. programı, konusu japonya.

okuma yazma devrimi 18. yy.'da ingiltere tarafından yapılıyor. rusya (büyük petro ile) ve osmanlı da 19 yy.'da ingiltere'yi izliyorlar. ancak asıl şaşırtıcı olan onlardan önce 18. yy.'da japonya'nın dışarıya henüz açılmadan müthiş oranlar yakalaması. bu dönemde japonya'da erkeklerde %40'lara varan oran, kadınlarda ise %15 olduğu söyleniyor.

sayısal ve sözel'de ayrı ayrı 80'de 73 yapmak yeterlidir.

bunu bilmek aslında imkansız gibi bir şey:, zira standart sapma öyle bir değişiyor ki, her sınavda bir 8-10 puan oynayabiliyor.

misal arkadaşımdan örnek vereyim;
geçen sınavda 71 doğru 9 yanlış sözel ve 24 net sayısal ile 75 sözel puan almışken, bu sene ki ales te 76 doğru 4 yanlış sözel ile ve 27 net mat ile 76 puan aldı.:)
ben sana şöyle bir site vereyim;

www.wix.com

buradaki "en kötü tahmin" kısmı virgüller haricinde doğruyu buluyor gibi. :)

2007 Baharda 89.5 SAY almak için toplam 7 yanlış/boş falanla bitirmiştim sayısalı (Mesela 2 yanlış sayısal 1, 5 yanlış sayısal 2 gibi). Ama şimdi sayısalla sözel zamanın birleşik o yüzden daha fazla yapmak da gerekebilir.

çok teşekkür ederim herkese...

unkapanı tek adres. pasajların içinde küçük dükkanlardan daha ucuza bulabilirsin.

zeynel abidin cümbüş müzik mağazası var unkapanı imç nin tam karşısında.en iyi cümbüş onlardadır.

zeynel abidin tek adres.

unkapanı'ndaki cümbüş'e enstrumanın çıkardığı tınılara dikkat edecek iyi derecede bağlama ya da gitar gibi bir enstrumanı çalan tanıdığın varsa onunla gitmen iyi olur.

ben geçen sene 180'e sazbüş almıştım aynı yerden.

beyoğlu rapsodisi. en begendiğim kitabıdır.

beyoglu rapsodisi ve seytan ayrintida gizlidir.

beyoglu rapsodisi gercekten iyi bir baslangictir.

sis ve gece'yi de oneririm ayrica ben. filmi de guzeldir =)
sonra patasana'yi okuyabilirsiniz.

(bkz: beyoğlu rapsodisi)
(bkz: sis ve gece)
(bkz: patasana)

kukla ve beyoğlu rapsodisi.

kar kokusu

beyoğlu rapsodisi kesinlikle

patasana: tarih ve arkeolojiyle ilgili
beyoğlu rapsodisi : istanbul ve polisiye
sis ve gece: aşk ve polisiye :p
seytan ayrintida gizlidir: polisiye
kar kokusu: rusya,biraz komunizm polisiye
kukla: politika.mafya,polisiye
bab-ı esrar: mevlevilik,konya polisiye
Ninatta'nın Bileziği: tarih,polisiye
Kavim: din,tarih polisiye
Aşk Köpekliktir : kısa öyküler
Bir Ses Böler Geceyi : alevilik,polisiye

aklımda kalanlar bu kadar,konu merakınıza göre seçin . önce direk polisiye diyip şeytan ayrıntıda gizlidirle başlayabilirsin, sonra da patasana derim, sonra da kukla mesela. zaten polisiye tarz seviyosan okursun hepsini,hem sürükleyici hem de düşündürücüdür.

beyoğlu rapsodisi.

kesinlikle Sis ve Gece

valla rahmetli babamdan bildiğim kadarını söylim (11 yaşındayım kaybederken şimdi 23) yediğimiz önümüzde yemediğimi arkamızdaydı. maşallah annem yürüyen kuyumcuya dönmüştü (zincirler, burma bilezikler falanda filan (görmemişlik demeyin ha) ) kendisi malulen emekli olduğu için (vefattan ötürü) şu an aldığımız emekli maaşı yarım emekli maaşı (oda 750 ytl). işe gelince; sınırda kaçak malları gözetiyorsunuz. gümrük memuru ise, masa başında iş yapan devlet görevlisi sıfatına giriyor. yanisi iyi iş.

memurlar.net?

açıkçası memurlar.net'te çok tatmin edici bir cevap alamadım. açılan tek başlığın da yorumu oldukça özneldi. "eğer bu konuda daha geniş bilgisi olan varsa?" mantığıyla açtım sorumu. binaenaleyh, memurlar.net'i gün be gün takip eden diplomalı bir işsizim nihayetinde :D

memleket ?

istanbulda eminönünde, mısır çarşısının oralarda boy boy var, züccaciyelerde de olabilir.

mısır çarşısının sağındaki kuruyemişçilerin devam ettiği sokakta bulunur.

yalniz yanina iyi para al, ayni tepsiyi cig köfte icin sorunca üc kati fiyat vereni gördüm.

sık sık çiğköfte yoğuran biri olarak, zemini tırtıklı çiğköfte tepsilerini önermiyorum. aslolan tepsinin tırtığı değil, ağırlığıdır. bakır leğen vazgeçilmezdir.
çiğköfte yapılırken, bir kişi de tepsiyi tutarak yoğuran kişiye yardımcı olur. siz geniş ve kenarları yüksekçe bir tepsi alın yeter.

bunalti.com'u bilirsiniz sanirim...

www.dunyaezgileri.com

aswecrumble.blogspot.com

reklam kokusu aldım ama?! :)

limbo-pillow.blogspot.com

yeah!

goodmusicbox.blogspot.com

nocna-hudba.blogspot.com

özellikle breakbeat ve futurejazz sevenler için...

evet, internetten yapilacak ve bugun basladi tercih islemleri..

ais.osym.gov.tr

buradan yapabiliyorsun. form ile de yapiliyor bildigim kadariyla..

osym.gov.tr

burada kadrolar falan ve aciklamalar yaziyor..

ftp://dokuman.osym.gov.tr/KPSS_2008_4_YER_KLVZ/genelAciklamalar84.pdf

burada yazana gore: "İnternetten tercih gönderme işlemleri 5 Ocak 2009 gecesi, saat
00:00’da sona erecektir."

www.memurlar.net burada tercih robotu var bölümünü seçip kadroları görebilirsin.

ben ne zaman kizilay'a gitsem konur'da goruyorum o adami. leman'in onunde bi o tarafa bi bu tarafa dolanip duruyo, ama devamli takildigi bi mekan var midir bilmiyorum.

çok ilginç ama ben de hep konurun orda dolanırken görürdüm 3-4 sene öncesine kadar demekki oralarda dolanılırsa görülme şansı olabilir de olmayabilirde(:

ben konurda ve selanik caddesinde çok defa görmüşümdür kendisini. ama en temizi çıktığı televizyon kanalı (avrasya tv) üzerinden ulaşmaya çalışman

bilim sanat vardı eski kitapçı şimdiki kafe, orda oturuyor bazen. bi de konurda bi kahvehane vardı kapandı mı tam emin değilim ama ormancının yanındaydı orda görebilirsiniz. bi de kücük imgede.

www.nihat-genc.com bu sitenin adminleri nihat genç'le buluşmalar, toplantılar organize ediyor. nihat genç'in attığı adımdan da haberleri var.

bir de ankaradan tömerin hemen altında tavukçu diye bir mekan vardır. oraya takılırdı eskiden sık sık...

ben kızılay'da yürürken karşılaşıp konuşmuştum. ancak attila ilhan kültür merkeziydi sanırım oraya da uğruyormuş, ankaralı arkadaşlarımın yalancısıyım.

core i7 çıkmışken centrinoya para gömmek akıllıca olmayabilir, ddr3 vs.

internet sitesi diyecegim ben yine de.

almadan once arayip stok durumunu sorabilirsiniz.

dell xps 1530
msi gx 600
dell dv5-1021
toshiba a300
samsung r560

bunlar tam aradiginiz seyler sanirim. modeli sectikten sonra su firmalarda o modelin olup olmadigini arayabilirsiniz; exa, mavi, hizlial, eksen bilgisayar, sanal marketim, webdenal. daha sonra stok durumunu sorgulamak icin telefon acarsiniz, ellerinde varsa siparisi verirsiniz.

ikinci el düşünüyosan kadıköy'de yazıcı işhanında "notebook hastanesi" var.

istanbul bilişim (dikkat!! buradan alacağınız sony vb.. ürünleri sadece bunlara ait teknik servise götürebilirsiniz)

Mecidiyeköye de bakabilirsin, fiyat araştırması babında. kampanyalar da olabiliyor.

kadıköy yazıcıoğlunun ordaki eksen bilgisayarı öneririm. civarda gold, tecnocity gibi mağazalar da var

ben çok araştırdım alırken, en uygunu bimeks'te demişlerdi, gerçekten de oradaymış, bakmakta fayda var.

ben de bimeksten almıştım ama bi kadıköy de var bi de havalanının orda yeşilköyde.

benim ev arkadasimda var jailbreak falan etmedik benim imacimden stream muzik dinlemeden tut, mobileme kullanmalara, bahis oynamalara kadar herseyi yapiyor. jailbreak ne icin lazim ki? bence hicbisey icin lazim diil.. tam bilemiyorum tabi

edit: arkadasim henuz 3dolardan pahali application yuklemedi bu arada

jailbreak'siz application tabii ki yüklenir. yalnız tanesi 20$'dı en son.
jailbreak yaptığınızda ise binlercesi agaya beleştir.

forum.donanimhaber.com burayı incelemekte yarar var.

bide illegal tabi.. 3-5 papele kiyip mis gibi legal takilmak varken

merak etme herşeyin bir yolu yordamı bulunuyor. bir iki aya yöntemini geliştirirler onun da toolları çıkar.. ben de touch g2 alıcam chok shirin yeaaaaa

bir iki aydan fazla bir süre alabilir. iphone jailbreak edenler itouch ile henüz uğraşmadıklarını söylemiş. ben jb'siz kullanamam şahsen iphoneumu. bütün programlar beleş, üçüncü parti programlar yüklenebiliyor, ek özellikler geliyor, tema falan da var. vs.

jailbreak olmadan da application yüklenebiliyor. bir sürü bedava application var zaten. paralı olanların da büyük kısmı ucuz.

çok güzel bir icat bu arada, şiddetle tavsiye ediyorum, özellikle wireless bağlantıya ulaşabiliyorsanız.

1- müziğin yaşı yoktur
2- ortalama sevideye parça dediğin, herkesin tarzına göre değişir, bir şarkı örneği ver önce ortalama bir şarkı olarak
3- Kesinlikle kursa gitmen daha iyi olacaktır
4- Hangi gitar'ı alacaksın? elektro? klasik? akustik?

size kalmış.

ben de 1 yıl önce falan başladım mesela. kendi kendime evde uğraşıyorum. biraz kaynakla riff nedir, armoni kim, gitar nasıl ısırılır vs. öğrenirsiniz. bundan sonrası sizle alakalı.

ama aln gitarı, bi hocayla çalışın. benim 1 yılda geldiğim yere çalışarak bikaç ayda gelirsiniz maksimum.

başlangıç gitarı cort x serisidir derler hep. mygitar.com bi de buraya bakın, her nane mevcut.

ortalama dediğim öyle notaları cok karısık olmayan bir pop sarkısı.klasik gitarla mı baslamalıyım bilemiyorum.herkes bir sey söylüyor kafam karıstı benim de.gercekten iyi bir öğretici bulmak gerkiyo sanırım.tek basıma nereye kadar degil mi?

birkaç hafta yeterlidir basit akorlu pop şarkıları için. kendi kendine öğrenilmez layıkıyla. kursa giderek de öğrenilmez. hem kursa gidip, hem de öğrediğinle yetinmeyip kendi kendineymiş gibi çalışırsan işi kaparsın.

ben de yaklaşık 1 yıldır uyduruktan kaynaklardan aldığım hedeler ile kendi kendime çalışmaktayım.

yırtık dondan düşen soru: az buçuk birşeyler çalıyorum ama kendimi geliştirmek istiyorum ve elektro gitar almayı düşünüyorum. şimdi 1 yıldır çalışan birisi için cort x harici biraz daha orta seviye ne önerirsiniz.

çok büyük yanılgılarla dolusunuz sevgili arkadaşlar, bir ara sözlükte gitar çalmakla ilgili yanlış bilinen şeyler tarzında bir entry yazmam gerektiğini düşündüm sizleri bu halde burada böyle görünce, ama şimdilik buradan yardımcı olmaya çalışim bari;

@algılar o anki ihtiyaca göre değişir
bahsettiğin şekildeki parçaları ders alarak 2-3 aylık bir çalışma sonucu (günde 1 saat) diyelim rahatlıkla çalabilirsin ve bu tarz parçalar için elektro kullanmana gerek yok, klasik yada akustikle kendini ve çevrendekileri tatmin edebilirsin, bütçesel olarak olaya bakar isek de, klasik gitarlar daha ucuzdur akustiklere göre

@birberberbirberberebreberbe
yine en çok düşülen yanılgılardan birisi daha. Şu seviyedeyim hangi gitar bana uygundur?
işin özü şudur; bir enstruman çalmayı öğrenmek istiyorsanız ve çalıyorsanız alabileceğiniz en iyi enstrumanı almalısınız, o enstrumanın verdiği kaliteden dolayı kaynaklanan rahatlıktan ötürü çaldığınız enstrumana ısınmanız ve sevmeniz o derece fazla olacaktır. Misal; klavye ile tel arasında 1.5 cm boşluk olan bir gitarla çalışan bir kişinin çalışrken ki aldığı zevk, 1000 dolarlık, tellerinin klavyeye yapışık olduğu bir ibanez gitarla aldığı zevkten daha az olacaktır. ucuz bir gitarla çalışırken ondan çıkan ses tonu ile iyi bir gitardan çıkan ses tonu arasında çok fark olacağından iyi gitarla çalışırsanız daha çok zevk alırsınız ve daha fazla çalışmak istersiniz, ve daha bir sürü ince ayrıntı vardır işin içinde,
ama şunuda kesinlikle unutmayalım ki; iyi bir gitara paranız yetmiyorsa, yinede alabildiğiniz en iyi gitarı almaya çabalıyın ve bir an önce çalışmaya başlayın, ne zaman daha çok paranız oldu, o zaman daha iyisini alırsınız, kesinlikle şunu yapmayın; elimde bu kadar para var ben şimdi gitar almıyayım, bekliyeyim biraz daha biriksin ondan sorna alırım, bu gereksiz bir şeydir.

çoluk çocuk olmadığınıza göre ne yapmak istediğinizi biliyorsunuz diye düşünerek alabildiğiniz en iyi gitarı tavsiye edebilirim.
klasik-akustik çalacağınızı varsayarak 2 ay içinde temel akorları kavrayabilirsiniz ve bu da epey bir şarkıyı %100 hakkını vererek olmasa da kendinizi dinletecek kadar yeterli olur.
bir klasikçi olarak dangur dungur ritmle başlamaktansa öncelikle arpeje ağırlık vermenizi tavsiye ederim.

bugün bir site keşfettim, müziğe başlamak isteyipte ders alamayacak olanlar için mütiş bir kaynak. bir sürü ders videosu var www.selimrock.net kesinlikle tavsiye ederim.

yok fedakarlığı sadece sen yapıyorsun :)

sirf bu yüzden dogum kontrol hapi kullanan kadinlar taniyorum.

seni plastik (mesela şişme hanımefendi) ne kadar tatmin ederse tersi durumda plastik kaplı bi şey de kadını o kadar tatmin eder diye akıl yürüteyim dedim.

cinselliğini salt klitorisi ile yaşayan ve dişiliğini pek sallamayan kadınlar genelde prezervatif olayını önemsemez çünkü fiziksel olarak çok fazla değişiklik yoktur, ilişkiye fiziksel iletim harici etki eden faktörler de kafada oldukça minimaldir/geri plana atılmıştır. fakat ciddi ve köklü bir ilişkide prezervatife kesinlikle hayır diyen bir sürü kadın bulmak mümkündür. kimisi erkeklerden daha çok önemseyebiliyor bu durumu. tabi bilemiyorum ama bunun bir his kaybı benzeri bir sebeple olduğunu sanmıyorum.

evet

Mümkün mertebe kullandırtmıyorlar partnerlerine. Biraz da psikolojik olsa gerek bu hissiyatsızlık meselesi.

partneri ile olan ilişkisine bakar.

partnerinin zevk almadığını biliyorsa onun aldığı zevkte de epey azalma olur tabi.

diğer türlü de azalır da, biraz psikolojik tarafı da var.

@mortifera'nın da dediği gibi partner zevk almıyorsa bayan da olaydan haz etmiyor pek.

ama hissiyatsız diye birşey olmuyor bayanlarda ama elbette prezervatif olmadan yaşanan seks en doğal ve en zevkli olan sekstir.

fadîkê ile karışmasın.

nihayet aklıma geldi. sözlerini buraya da yazayım bari

şu karşıki dağda lambalar yanar
lambaların şavkı da fadilem
sevdiğim yazar

eğletme beni
söyletme beni
alçak yüksek tepede fadilem
bekletme beni...

(bkz: fadile)

"fadile kız fadile, derdinden düştüm dile" diye söylerdi ibrahim tatlıses.
burdan da dinleyebilirsiniz (yasaldır):
ws.musicopat.com

sözleri:
bir gız gördüm karalı
sordum aslın nereli
o günden bu güne
gardaş göynüm yaralı ley fado

fadile ley fadile
derdinden düştüm dile
aşkından çektim çile ley fado

aparın beni yara
düşmüşem ahuzara
oy bir gün yüzü görüm
çeksinler beni dara ley fado

yanağı alma aldır
endamı selvi daldır
ne hasteyim ne sağam
sevdalıdır ne haldır ley fado

bir de adını öğrensem. internette satılıyor mu bakmak için.

jiroskop/gyroscope?

onların genel adı değil galiba gyroscope. asıl nette satışını arıyordum bulamadım.

www.bunlardanistiyorum.com sitesinde o tür acayip şeyler bulunabiliyor.

Yeni Cami tarafından mısır çarşısına gir çarşının öbür çıkışı tahtakale ve civarıdır işte.

meydandaki, kuruyemiş, peynir vs. satılan mısır çarşısının yan tarafından girersen, kurukahveci mehmet efendi de ordadır. ordan girip yukarı doğru (beyazıt tarafı) çıktığında ilk değil, ikinci sağdan gir, o sokak tahtakale'dir.

tinyurl.com

tahtakale cad. yazan yer.

Ben direkt yaşadıklarımdan örnek vereyim.
Sürekli tartıştığım bir kız arkadaşım vardı. Her seferinde hatalı olsa bile, sonunda beni hatalı sayardı. Asla kendisi hatalı olmazdı. Ben de "Yine ben hatalıyım, tamam." deyince bana şunu söylerdi: "Kızlar hiçbir zaman hatalı olmazlar nuage. Bunu kafana sok!.
...

Kadınlar erkeklere göre daha alıngan ve yumuşak huylu olduklarından sanırım, "anlayışlı erkek"ten kastedilen "kadınların suyuna giden erkek" bence.

(bkz: suyuna gitmek)

anlayışlı erkek tamam canım demeyi bilen erkektir, alttan alır, ses cıkarmaz, koku yapmaz ne bileyim işte içgüveysi gibi bir şeydir ve aslında yoktur.

konuşurken kızı dinlemek, ara ara "evet"/"hmm" gibi dinlediğini belirten geri besleme (feedback) vermek, sonrasında da kızın söylediklerini başka kelimelerle cümleye (paraphrase) döküp kıza geri anlatmak, akla geliyorsa çözüm sunmak (bu sonuncusu çok gerekli değil, önemli olan dinlemek)

üzüntülüyse de, sevinçliyse de izlenen şema aşağı yukarı aynı.

Bu arada bunu "taktik" olarak vermiyorum ha, gerçekten karşı tarafı dinlemek lazım, ilişki için önemli bir şey.

biraz da eksi sozlukten bakarak, kizlarin dediğini ve demediğini anlama yetisi olan, kizin yapmak istedigi seyleri genellikle kabul eden erkek.

ayrica:
(bkz: anlayisli olmak)
(bkz: anlayisli sevgili)

edit: yalniz kendini isin icine katmadan tek tarafli bekleniyorsa, bir taraf anlayissiz kalir hep ve daha sonra iki taraf da anlayissiz olur, ayari kacinca da kavga kacinilmaz oluyor zaten.

sana sorulsa ne cevap verirdin?

he he de gitsin..yeter bu onlara (:

meriç o.

img137.imageshack.us

ayrıca kızlar anlayışlı erkek falan aramaz yahu geçelim bunları.

"bence" anlayışlı erkek ya da kadın yoktur, anlayışlı insan vardır. ilişki diyarlarında ise kadının beklediği genelde düşüncelerinin-isteklerinin dile getirilmeden anlaşılmasıdır. bunu anlayan anlayışlı erkek olabiliyor. yine de anlayamadığınız yer varsa sorun çocuklar :Ç
bir de oscar wilde ne demiş:
women are meant to be loved, not to be understood.

Spesifik olarak bir konudan bahsetmemişsiniz, o yüzden genel bir cevap vermek zor ama "anlayışlı olmak" dan kastedilen şeyin "karaktersiz ol, her dediğimi onayla, ben ne istersem onu yap, inansan da inanmasan da her zaman haklı olduğumu söyle, kısacası köle gibi ol" filan olmadığını söyliyebilirim:)

anlayışlı erkek dediğin kızın nazını çeken erkektir bence.

karşısındakinin elinde olmayan olumsuzluklar nedeniyle suçlayıcı şekilde surat asmayan erkektir mesela.

hayır dendiğinde hayır'ın hayır olduğunu anlayan, ısrarcı olmayan, surat asmayan, karşı taraf haksız bile olsa eğer ağlıyorsa sarılan eğer kendini savunacaksa ağlamanın bitmesini bekleyebilen, diretmeyen, gerektiği anda karşısındaki insanın duygularını kendinden önceye koyabilen kişi, kişiyi olduğu gibi kabul etmede başarılı, bencil ya da çok kompleksli olmayan er kişi.

kedi ile köpek niye anlaşamaz biliyor musunuz, birbirlerinin dilini yanlış anlarlar.
şöyle ki, köpek, sevinince kuyruğunu sallar ya, "kedi lisanında", kuyruk, saldırmaya hazırlanırken sallanır. Yani garibim köpek, oynayalım derken kediye, kedi de, "aha saldırıyor" diye düşünür.

tam tersi, kedi mutluyken, "gırlar" ya, bu da köpekçede hırlamaya denk gelir. Yani, kedi iyi niyetli yaklaşsa, bu sefer de köpek tedirgin olur, "hayvan bana hırladı" diye.

Şimdi, kadınlara dönecek olursak (ki, erkekseniz, erkek kalın, dönmeyin aman), biz kadınlar, "paylaşan" yaratıklarız. lastik mi patladı, patron mu bağırdı, tırnağımız mı kırıldı, yazdığımız dosya mı uçtu, ararız adamı, derdimizi anlatmak isteriz.

"adamca"da (ki adam milleti, "dert paylaşmaz", çünkü, daha "sert" olmaya şartlamıştır doğa onları), birşey anlatılıyorsa ona, bunun iki anlamı vardır.
1. "Böyle bir derdim var, bunu çöz" duyarlar ve hemen çözümler üretirler.
2. "böyle bir derdim var, bu senin yüzünden oldu" duyarlar ve hemen savunmaya geçerler.

Halbuki, kızın/kadının tek istediği, bir "kulak" o anda.

"Hay allah" "vah vah", falan gibi, bir parça karşılıklı hayıflansanız, ondan sonra, "benden istediğin birşey varsa, yardım ederim" deseniz, aha bitti işte, herkes için dünya barışı.

umut sarıkaya'yı bi daha anmadan geçmeyelim, img516.imageshack.us

insanin halinden anlayandir
suya gidenlere de kolayliklar

bir çok hatun anlayışlı derken aslında "karışmayan" demek istiyor olabilir.

balik lokantalari var ama bilmem uyar mi

tarife uyabilir tabii ama ben balık sevmiyorum. üstteki soruya da bunu iliştirmiş olayım.

müzik olayı çok süper olmayabilir ama mezeleri güzel, ortamı dar olmasından dolayı sessiz sakin bir yer söyleyebilirim. bostana diye bir yer, istiklalin girişine yakın ama bir sokak arkasında, ayrıntılı tarif için: (bkz: #14207928)
dediğim gibi mekan dar olduğundan önceden bir uğrayıp haber vermen falan gerekebilir..

(bkz: umut ocakbaşı)

genel kültür, genel yetenek, eğitim bilimleri netlerinin kendi içinde farklı oranlarda hesaba katılması ile birçok kpps puanı elde ediliyor. Yıldız falı gibi bir şey çıkıyor ortaya.

kpss1 hesabı ile ilgili şöyle bir şey var belki alakalıdır:

www.cebirsel.com

kpss 100'den fazla puan türüyle hesaplanır.

devletin kadroları da ikiye ayrılır a ve b grubu.

b düşük düzey memuriyetleri (gümrük, maliye, ptt, tapu vs.)

a kadroları ise müfettiş ve uzmanlık gibi yüksek düzeyde memuriyetleri ifade eder.

b grubu sadece kpss3 puanıyla alır. aslında sınava iki milyon kişi giriyorsa bir milyon yedi yüz binini ilgilendiren sadece kpss3 puanıdır. genel yetenek ve genel kültüre göre belirlenir. ingilizce buna dahil değildir.

a grubu'nun ise hangi puan türüyle alacağı belli olmaz. genel yetenek, genel kültür, ingilizce, iktisat, istatistik vb. her şeyi isteyebilirler.

kpss b kadroları sadece iki yılda bir açılır. en son bu yıl oldu. yani en yakın 2010'da kpss-b puanı alabilirsiniz. kpps-a puan türü ise her yıl geçerlidir. yani 2009'da olacak sınavda sadece kpss-a puanı geçerlidir.

sesin (yani mikrofona üflenen nefesin) şiddetine göre olabiliyor olabilir. adamlar resmen insanlığı bir basamak ileri taşıdı şu ayfonla. helal olsun.

buna şaşıran nintendo ds'in ses ile yaptıklarını görse sapıtır herhalde...

cahillik bizimkisi bacım afedersin

bu uygulamalar aynı zamanda i-touch için de kullanılabiliniyor mu?

@turtle

sanmam zira mikrofon yok touch'ta..
sesinizi veya uflemenizi nasil algilayacak ki?

umarim yaniliyorumdur : )

la traviata haklı. mikrofonsuz olmuyor.

mikrofonlu kulaklık (ya da tam tersi) alınırsa touch'da da olabilir.

ipod touch'ın yeni modellerinde mikrofon koymuş olabilirler.

türk tv'lerinde gerek içeriyle gerek dışarıyla ilgili haberler nasıl niyetler ve nasıl bir cehaletle hazırlanıyorsa bu da o. neden şaşırdınız anlamadım!

yalan mı? her sey ayan beyan ortadayken adam elini kolunu sallayıp geziyorsa ve üstüne mazlum ilan edilmeye calışılıyorsa, insanlar olaya dini açıdan bakacaktır dogal olarak.

kuranda bu kesinlikle yazmaz... kuran'da hz. aise ile alakali tek bir ayet vardir...
o da kendisine atilan iftiranin yalan olduguna dairdir... onda dahi 'aise' ismi gecmez...

arti; kur'an'da evlilik ve yasla alakali sayisal veriler de gecmez...

yazmiyor..

maddi bilgi hatasını kimse düzeltmiyor, hüseyin üzmez tecavüz etmiş olsaydı olayın boyutu değişirdi. işlediği suçun kapsamı cinsel istismar ve tacize giriyor.

valla o değil de bu hüseyin üzmez olayı ilk çıktığında (yani 3-4 ay önce) onun hakkında bir entry yazdım, sonra da sözlükten uçuruldum, entry hem formata aykırı hem de göte girebilecek cinstendi.

hüseyin üzmez tahliye edilmiştir, beraat etmemiştir. yani tutuksuz olarak yargılanması sürmektedir. yargılamada illa tutuklamaya gerek yok. yargılama sonuçlanana kadar tutuksuz da yargılanabilir. tutuklama bir ceza değil, bir yargılama önlemidir. sanığın kaçması vb. önlenmek amacı güdülmektedir. dolayısıyla aslında bizim mahkemelerimizde her önüne gelen davada tutuklama kararı çıkması aslında istenilen bir şey değildir; kaçma ve delilleri yok etme şüphesi olması gerekmektedir. hakim buna kanaat getirirse tutuklama kararı çıkar.

forum.divxplanet.com

olmazsa suraya bakiniz;
forum.divxplanet.com

ayrıntılı değil ama
pocket divx encoder ideal programdır.Total Video Converter'a gerek kalmaz.
Programı açınca zaten bir video için bir de altyazı için ayrı ayrı seçim bölgesi olacak,hemen görürsün.
kolay bir program yani.

avidemux hem bedava hem açık-kaynaktır. total video converter gibi serial istemez. ama total video converter'da da altyazı ekleme özelliği var. total video converter penceresine iyi bak. didik didik her yerine bak, göreceksin. en başta ben de görememiştim.

Pocket Divx Encoder'la ayrı ayrı altyazıları gömersin filmlere. pocket'ten dışarı avi formatında çıkar. eğer elindeki ipod touch (iphone) ise bu avi'leri de total'le hiç uğraşmadan MediaCoder iPhone Edition adlı programla ayrı ayrı değil hep birlikte dönüştürebilirsin.

nasıl bir sınav olduğunu söylersen daha nokta atışı tavsiyeler yapılabilir sanıyorum.

ve eklemek istedim: bahsettiğin kişi alanında biraz soytarı olarak bilinir. teknikleri hafızayı geliştirmekten çok içinden çıkılmaz bir karmaşa haline sokar uzun vadede. ama bahsettiğin kasetleri bilmiyorum dinlemedim.

Surasi var mesela, cocukca gelebilir ama faydali yine de:
www.eyecanlearn.com

ayrica google'da "improve visual memory" veya "visual memory exercise" gibi keyword'lerle aratirsan farkli kaynaklara ulasabilirsin

@kurukafa sınavın içeriğini açıklamaktan imtina ediyorum ama önüme şekiller konulabileceği ve fotografik/görsel hafızayı ölçmeye yönelik testler yapılabileceğini söylediler. melik duyar'ın bazı yöntemlerinin işe yarayacağını umuyorum. tümü olmayabilir ama arada hafıza üzerine doğru şeyler de söylediği kesin.

@ermanen yazarlığın hayırlı olsun bu arada. site süper inceliyorum şu anda çocukça falan olsun önemli değil.

Buna benzer bir duyuru daha buldum, orda da farkli birsey onermisim nedense:
(git: 36753)

Bende de güne tur bindirince müthiş bi hiperaktivite oluyor ama sadece hissiyat bence o, gerçekten hızlı çalışmasına imkan yok. bilimsel olarak beynin en iyi çalıştığı saatler benim bildiğim uyuyup uyandıktan 2-3 saat sonrası falandı.

aynı sorun şurada işlenmiş(git: 40865)

bence de bu olay bir yanılsama değil gerçektir. hatta şu anda da uykusuz sayılırım ve daha önce yazmadığım bir ton entry aklıma geliverdi.

gassaray üniversitesi ile boğaziçi üni.'nin ingilizce kursları tavsiye edilir hep.

www.ingilizcekursu.boun.edu.tr
ydk.gsu.edu.tr

yalnız ikisi de ekim ayında başladı kur programlarına iki ay sonra yeni kurlarına katılabilirsiniz.

ben iki kursla da görüştüm. bü, gsü'nün fiyat olarak yaklaşık iki katı. ikisinde de öğretim üyeleri derse giriyor. ama boğaziçi'nde yabancı hocalar var, gsü'de yok.

ben ekolayda oynuyorum

www.flyordie.com

Adresinden oynayabilirsiniz...

ben de genelde ekolay da oynuyorum. ama yahoo satranç daha kalitelidir. tek sorun oyuncu bulmak biraz sıkıyor.

yahoodan oynarsanız katılmak isterim..
satranç çok severim ama oynayacak adam bulmak zor..

kesinlikle chess.com.. hayatımın maçlarını yaptım :)

www.instantchess.com

oldukca guzeldir, tavsiye ederim.

www.tsf.org.tr

türkiye satranç federasyonunun sitesinde bir satranç programı var gayet güzel. onu indirip online oynayabilirsiniz. farklı seviyedeki odalarda yüzlerce oyuncu var dünyadan.

şu adresten indirebilirsiniz
www.satrancoyna.com.tr

edit: benim oynadığım sıralar ücretizdi bu servis. şimdi ücretli olmuş galiba, iş bankasıda vazife edinip ücretsiz yararlanma olanağı sunuyormuş galiba ama tam anlamadım olayın bütününü. denemek lazım bir.

eğer yıldırım oynuyor iseniz yahoo'da adam bulmakta zorluk çekmezsiniz. 1800 üstü oyuncular iyidir. 1900 ve 2000'ler ise fenadır.

www.playchess.com
dunyanin en buyuk satranc platformlarindan biridir.
ayrica oyunlar cok siki bir sekilde modere edilir. eger rakibinizin bilgisayar destegi kullandigindan supheleniyorsaniz, moderatorlere bildirip analiz isteyebilirsiniz.

aman tanrım, 8 yanıt verilmiş ama aralarında freechess.org yok! en iyisidir bence, chess.com'un bele$ olani gibi dusunulebilir.

oyun.superonline.com
www.gamyun.net

facebook'ta my chess diye hayvani bir aplikasyon var. cok eglenceli.

türk müziğinde darbuka solo içermeyen albümleri yazsak daha kolay olur. cihat aşkın albümleri darbuka solo içermez örneğin.

husam remzi albümleri

mısırlı ahmet (ahmet yıldırım), levent yıldırım, akatay project, harem serisinin ilk iki albümü, yarkın ritim grubu ülkemizde öne çıkan ritim albümleridir. eskilerden de okay temiz ve burhan öçal'ın ritim albümleri mevcut.

Burdan indirebilirsiniz

itunes.apple.com

ya da burdan

www.youtube.com

1) piyon son kareye ulaşınca şah hariç istediği her taşa dönüşebilir.
4) hayır.

yani mesela, bne ikinci piyonumu istersem at yapıyo muyum?? hobaa, iyiymiş bu? ben atı tercih ederim şahsen ikinci bir vezirdense..

akademi.satranc.org.tr

1-Evet,maksimum 9 vezire sahip olabiliyorsunuz bir oyunda.
2-taşların puanları konusunda bir kesinlik yoktur. zira satrançta taşlarının puanının hiçbir önemi yoktur. normalde kale, fil ya da attan daha değerlidir. ama fili uğruna kalesini feda edeni çok gördüm. bu tamamen sizin oynayış stilinize ve maçtaki duruma bağlı. (bkz: feda) (bkz: vezir fedası)
3-1-0 oluyor, taşların puanının değeri yok.
4-asla ve kata vaki değildir.(ama çarpraz yiyorlar. bunu bildiğinizi öngörüyorum.)

sanırım 4. masada bayan oyuncu oynatma zorunluluğundan size de turnuvaya katılma zorunluluğu doğdu.

1 - tüm piyonlarınızı vezir yapabildiğiniz gibi piyonun illa vezir olma zorunluluğu da yoktur. piyon ulaşabildiği son karede şah veya piyon haricinde vezir, fil veya at taşlarından birinin yerini alabilir.

2 - satrançta taşlara göre bir puan sistemi elbette yok. sadece şah ve mat var. ama taşların derecelendirmesini merak ediyorsanız bir büyükustadan şöyle bir şey okumuştum. vezir: 10, kale:5, fil:3, at:3, piyon:1 puan kabul edilebilir. ancak fil ve at 3'er puan olmasına rağmen fil > at kabul edilir.

3 - 2. cevabın ilk iki cümlesi.

4 - piyon yan gitmez ama bir istisnayla çapraz değil yanındaki taşı alabilir. piyonun ilk hareketinde biliyorsunuz isterseniz bir değil iki kare ilerletebilirsiniz. iki kare ilerlettiğinizde sadece o ana mahsus olarak eğer rakibin piyonunun yanına geldiyseniz. rakip sizi yanında olmanıza rağmen piyonuyla yer ve çapraz gider. bu kural "geçerken alma" kuralıdır.

sorduğum da buydu. "geçerken alma" kuralını bilmiyordum mesela. böyle kurallardan haberim yok.

bir soru daha ekleyeyim;
5) Diyelim ki vezirle ya da kale ile karşı tarafın herhangi bir taşını yedim. yediğim taşın durduğu karede durmalıyım değil mi? önü boşsa, sonraki karelerden birinde durma gibi bi şey hatırladım eskilerden.. belki de atıyorumdur.

5-yok,hayır. o hareket biraz damaya kaçıyor :) yediğiniz taşın olduğu karede durmanız lazım.
bir de aklıma gelmişken, turnuvada oynayacaksanız, dokunduğunuz taşı oynamak zorundasınız. (bkz: touché) bunun istisnası eğer dokunmadan önce "düzeltiyorum" derseniz sağlanır. ayrıca rok yaparken de önce şah'a dokunmanız gerekir, aksi halde sadece kaleyi oynatabilirsiniz.
ayrıca yine turnuvada oynayacaksanız, (bkz: notasyon) tutmanız gerekebilir. yani sizin ve rakibiniz oynadığınız her hamleyi, size verilcek olan kağıtlara yazmanız gerekir.

sanmıyorum, bankaya götürünce direkt yırtıyorlar ya da üstüne birşey basıyorlar, bir daha kullanılmasın diye.

Yok, olan olmus. Ustune soguk su icin.

siz de başkasına sokuşturun. niye soğuk su içip başkasının şerefsizliğinin cezasını çekiyorsunuz. o para sizin hakkınız.

ben sormuştum ziraat bankasında bu para sahte mi diye evet sahte , bu parayı yok et ben burda yırtamam alamam bunu dedi bankadaki çalışan.sessiz bir yerde yok et(yak,yırt vb.)ama olan olmuş artık yani geri dönüşü zor bir şey bende hatırlamadım parayı nerde verdiklerini.

@kibritsuyu

ben paranın sahte olmadığını fark etmemiştim hatta alışveriş yaparken parayı verdim adama bana baktı ters ters bu para sahte diye bende şaşırıp kaldım.biraz riskli adamda haklı bana sahte para mı sokuşturuyorsun der yani.

istanbul'daysan galata köprüsünde 'bul karayı al parayı' oynatanlar var, orda karayı bul bence o parayla.

Peki başkasına kakalayınca biz de şerefsiz olmayacak mıyız?

sahte parayı kakalamak 6 ay cezası var.

fikirler ve etik ikilemler için teşekkürler, köprüde o parayla karayı bulursam beni de karalama haline getirebilirler muhtemelen:)

bence o parayı herkes kabul ederse, o para gerçek para sayılır. paranın tanımı gereği, iş görür. herkesi tüm sahte paraları kabul etmeye davet etsem suç işlemiş olur muyum onu düşünücem.

ben 5 yasimdan beri para kullaniyorum. dolayisiyla birisi bana sahte para ittirebilirse helal olsun diyip soguk suyumu icerim... Sonucta adam bi cesaret bana ittirmeye kalkmis, basarilida olmus. Adamin hakki var, emegi var. Ha birde bu parayi imal eden elemanada saygi duyarim. hakkaten seni-beni kandiracak kadar guzel yapmissa onunda hakki var, emegi var..

Birde ben bu dusunceyle cep telefonuma pin-puk falan koymam. Adam calabildiyse bunu benden, hakki var, emegi var.. kullan kardesim telefonumu.. Sonucda nerdeyse olumcul riske girdin.. Telefon hakkin olmus artik senin..

Ekleme: bankaya goturme fikride harbi orjinalmis.. Eger banka yenisiyle degistiriyorsa ben evde bunun imalatina baslarim. evde yap - bankada gercegiyle degistir, Hoheey...

ilk önce şunu söyleyeyim, sahte para vermenin cezası yoktur. hatta sizin verdiğiniz sahte paraya karşı gişedeki memurun o paraya el koyma yetkisi bile yoktur. en fazla size parayı geri verebilir. sahte paraya el koyma yetkisi bir tek emniyetin ilgili biriminde çalışan polislere aittir. nedenine gelince para eksperliği titri bazı polislerin dışında kimsenin üzerinde yok.

gişede çalışırken ben de gelen paraya el koyuyordum hatta bazen dalgasına buyrun diyip parayı parça pincik halde veriyorduk. ancak sahte parayı veren kişi yakalandığında korktuğu için bize hesap sormak aklına bile gelmiyordu.

parayı kakalama mevzusuna gelince biz gişede çalışırken elimize çok 50, 100 euro sahte para geçti. ama çok fırsatımız olduğu halde bir başkasına geri vermedik. bence değmez. bu nazar boncuğu olsun, bir daha sahte para yemezsiniz.

@theli: bence bankaya götürme fikri o kadar da saçma değil, kimlik bilgileriyle beraber alınıp bi veritabaı oluşturulabilir ve bir kişinin çok kez sahte para değiştirmesi engellenir vs vs..

@caturanga: bizden ziyade yaşlı insanlar için zor, aslında zor da değil, ışığa tut bak. ama nerde, herkes iyi sanıyorlar heralde. hayır, para da o kadar kötü şekilde sahte ki, ayıp dedim insan özenir azcık.

koro

yoyo

popo, nonoş, totoş, godoş, götoş (yok bu olmadı)

fono

soho

koko
mono

mono

holo

cono

kolon, orlon, koton, moron, lolo, foro, zoro, roro, toro, toto, bono, goro, poto, poso, pozo, sofo, soro, somon, somo, sono.. aslinda boyle uydurabilecek her kelimenin anlami var nerdeyse Turkce olmasa bile...

(bkz: orko)

solo

(bkz: oslo)

bono

(bkz: kolhoz)
(bkz: sovhoz)

Horoz. Bu arada bildiğim kadarıyla böyle kelimeler köken olarak Türkçe diillerdi.

toros, gogol, moğol, poko hatta poco (herhangi bir dil kısıtlaması getirilmemiş sanırım?)

foton - rotor - motor - orfoz - moloz - bongo - morto - horhor

porco, rosso.
ayrıca:
(bkz: porco rosso)

por-no

bor-noz

bo-yoz

(bkz: rocco)

jogo

şöyle olmaz mı 4,5$'lık sanal bir mal satışa çıkarsın, siz de satın alın ve onayı verin.

mal satışa çıkarmasına gerek yok. request yapsın paypal'den 4dolarlık, açıklama kısmına da shipping service gibi bişey yazsın, tamamdır. e-mailinize request düşer zaten eleman açar açmaz.

evet karşı taraf gereken parayı request etti ve sorunsuz bi şekilde ödedim bu sefer. teşekkürler cevaplarınız için.

"intihar filmi" diyemem, açıkçası net ve sabit olarak "intiharlı film" bile diyemem. ama konu alttan alta çok işlenmişti:

(bkz: in bruges)

hayatım boyunca izlediğim en iyi filmlerden birinin de olması etkili sanırsam...

(bkz: anayurt oteli)

intiharlı: arizona dream

(bkz: wilbur wants to kill himself)
www.imdb.com

(bkz: wristcutters: a love story)

(bkz: stay)

(bkz: mar adentro) imdb'de de 8.1 point alan ispanyol filmi.

spoiler içerir dikkat.

intihar filmi değil ama ilginç bir intiharlı seçenek: cache

(bkz: Farväl Falkenberg)

(bkz: virgin suicides)

bi de (bkz: little miss sunshine)

(bkz: suicide club)

@chelseagirl, ben şöyle karamsarlığın dibe vurduğu filmleri istemiştim. beni soktuğu ruh hali neticesinde bu filmi önerdiğiniz için size kızayım mı, yoksa teşekkür mü edeyim bilemedim.

:) yeni gordum. Karamsarlik gecti mi?

(bkz: taste of cherry)

yeni izledim, bu tarz filmler arıyorum ben de.

şimdi de (bkz: fourteen hours)

izleyeceğim

(bkz: curfew)

evde sizi bulamazlarsa muhtemelen geldik bulamadık tarzında bi not bırakırlar kargonuzun geldiği şubeyide yazarlar oraya gidip almanızı isterler belli bi süre geçtikten sonra kargoyu geri iade edebilirler (son kısmı tamamen salladım)

Seni bulamayınca kapıya bir not kağıdı yapıştırırlar. Oradaki numaradan kargo şubesini arar, kargo takip numarasını verir, bunu gelip ben alacağım dersin. Ayrıca:

(bkz: geri iade etmek)

en iyisi hangi kargo'da olduğu bilgi mesajı geldiğinde şirketi aramak. yoksa bütün gün arabalarında hoplaya zıplaya sizin pakedi gezdirirler bir de boşu boşuna adrese getirirler falan.

adres olarak işyerini versen ?

olan yer ancak çok çok merkezi bi yer olabilir ama olsa dahi 1 yen vereceklerini sanmıyorum

kapalıçarşıda ya da taksimde vardır.

1 japon yeni onlarda da yoktur.

türkiye'de 1.000, 5.000 ve 10.000 jpy alınıp, satılır. 1000 japon yeni en küçük kağıt paralarıdır. yaklaşık 10 ytl'ye tekabül eder. döviz bürolarında da bulunur.

Bir de bu tip az kullanılan paralar kolay bulunamayabiliyor, bankaların merkezden getirtmeleri gerekebiliyor. Biz İsveç kronu alabilmek için 10 tane yer gezmiştik hatırlarım.

2 ay önce aynı haltı yedim ben, etler, dondurulmuş içli köfteler, bilmemneler...
çamaşır suyuyla dolabı güzelce bi temizlemek, evdeki tüm kapıları pencereleri açmak 2 gün içinde tüm kokuyu götürdü.

edit: temizledikten sonra içine kömür koyun, kokuyu çekiyormuş kardeşim öyle dedi şimdi

temizledikten sonra içine bir tabak içerisinde türk kahvesi de koyabilirsiniz. o da kokuyu çeker. ayrıca migros ve tansaşlarda buzdolabı koku gidericisi diye birşey görmüştüm. ona da bir bakın isterseniz...

yemek sodasi koku alir. normalde de buzdolabinda durdurulmasi saglikli biseymis.

öncelikle ağzınızı burnunuzu iyice kapatarak, çamaşır suyunu iyice kaynar suya döküp öyle silin. ancak öyle etki eder. bir de yine aynı şekilde böyle kosla gibi güzel kokulu şeylerle silin.

plastik üzerine koku sindiği için çıkması çok zor. buzdolabının kapısı açık kalsın birkaç gün. onun da faydası olur.

benim dolabın içinde aynı şekilde mum yakmak geldi aklıma ama plastiğe sinen kokuya etki eder mi bilemiyorum. evdeki pis kokuları çekiyor mum yakınca.

Mangal komuru iflahini keser o kokunun. Yalniz cikarinca tekrar olusabilir uzunca bir sure tutmaniz gerekebilir. Hatta ara sira degistirirseniz iyi olur. 1 hafta falan sonunda cikardiktan sonra da tekrar temizleyin dolabinizi. Koku devam ediyorsa bu islemleri tekrarlayin. Kokusuz gunler.

* buz dolabının içindeki tüm rafları çıkar, çamaşır suyuyla silip balkona veya hava alan bir yere koy

* buz dolabının içini iyice yine çamaşır suyuyla silmişsindir. bu sefer cillit bang ile silmeyi dene. sadece iç tarafını değil kenarlarını ve kapağın içe yakın kısımlarını da sil. kapısını açık bırak.

* tekrar çalıştırmaya başladığında 2 tane limonu dilimle. ayrı raflara ve buzluğa koy. karbonat veya odun kömürü de iyi gelir.

ben bu süreç esnasında o kadar çıldırmıştım ki buz dolabının içine oda spreyi filan sıkmıştım...

ay okudukça yerlere yatıyorum.

herkesin benzer tecrübeleri olmuş. rafları balkona çıkarmak çok iyi fikir.

valla bence hepsini sırayla yap. bütün öneriler doğru bence. hem tecrübe de etmiş herkes.

bir de buzdolabı kokusunu alan koku gidericiler çok faydalı. ondan da koy temizleme işi bitince.

99 depreminde buzdolabının da fişini çekip evden çıktığım ve 1-2 hafta sonra geldiğim için o unutulmaz kokuyla ben de tanışmıştım.

o zamanlar ekşi duyuru falan yoktu tabi :) koku senelerce hafif hafif devam etti. 9 sene olmuş, raflarda hala izi var sanki.

benim başıma geleni anlatayım arkadaşımın pasosuyla yakalanmıştım 4 yıl kadar önceydi galiba daha sonra arkadaşa haber verdim gitti şöförle konuştu.şöförde ona pasoyu merterdeki iett garajından 50 ytl karşılığı alabileceğini söyledi bizde hiç kasmadık gittik karaköy/tünel e yeni paso için başvurduk ve normal ücreti ile aldık

nedir bunun normal ücreti_? ben ist dışında öğrenciyim, kasmak da istemiorum kendime çıkarmam için nereye, nsl ne ile başvurmalı ve ne kdr sürer?ama hiç bişiy bu içime oturmuşluğu gidsermiycek

ehe biraz saflık yapmışsınız. pasoyu yakaladı ne olacak. " al senin olsun" deyip çekip gitmek varken. ayrıca pasoyu alamamışın herhalde. akbili nasıl doldurup boşalttılar anlamış değilim. bir de annene bir şey olmaz.

55 milyon verdim 55 milyonluk akpil yükleyip, onu bi iett otobüsünden çektiler- maximum 10-15 kere basıldı diit seslerini dinliodum çok acı sanıyelerdi-bana bu durumda anneme usulsuzluk cezası verceğini sölediler ki orda pasunun numarası çalıştığı kurum fln var bende o anda tırsaraktan verdim parayı

sende otobüsün numarası, şöförün ismi filan var mı? nasıl yakalandın onu da anlamadım ya. pasoyu basıp geçmiyor musun? ne bu gestapo polisi mi? eninde sonunda bir indirim pasosu.

fiş filan almaman kötü olmuş. önce bir iett'den normal prosedürü sor dicem ama bi işe yarar mı?

sonuçta adam öldürmemişsin başkasının pasosunu kullanmışsın. annen en çok pasosunu kaybeder.

şoförler yakaladıkları her paso başına belli bir para alıyorlar. gözlerini dört açmaları o yüzden.

ben de üniversitede saç sakal karışmış bi adamken bir kız arkadaşın pasosuyla yakalanmıştım. şoför elimden kaptığı gibi gömlek cebine koydu pasoyu. sonra aklıma geldi ve benim de öğrenci pasom var ama bunda aylık olduğu için kullanıyorum dedim. o da öyle olur diyip geri verdi. aslında öyle de olmazdı ya.

yalnız sizin olayda bir katakulli mi var ne? 55 ytl için 40 kere basması lazım pasoyu. zaten "alıcam fıstığı vurucam kırbacı" der gibi paso basmak nedir ki? belediyeye mi kazandırıyorlar, belediyenin haberi olmadan.

bence adamlar biraz insaflı davranmış, yani 55 lira alıp pasonu verip seni gönderebilirlerdi, parayı iç edebilirlerdi. ama anladığım kadarıyla parayı otobüsten gerçi çekmişler, yani para ordakilere kalmamamış belediyeye gitmiş en azından bu iyi birşey, demek adamlar samimi olarak sana ceza kesmişler. şantaj yapıp paranı almak değil.

pasoyu buldum falan deseydin dahi dolandırıcılık muamelesi yapabilirlerdi, ama en iyi ihtimalle pasona el koyarlardı.

bu nasıl oluyo ya? ben ankaradan gittim bir arkadaşımla, başka bir arkadaşımın pasosuyla binmediğimiz otobüs kalmadı. kimse de bir şey demedi? aynı pasoyu sırayla bastık bir de.

başka şehirde öğrenciyseniz, öğrenci kartınızın fotokopisiyle tünel'deki sözü geçen yere gidin, 5 ytlye indirim kartı çıkarın. 20dk.da çıkıyor. sonra hemen yanında tünelin içinde, metro girişindeki akbil doldurma yerinden üzerine akbil (metal kısmı) bastırın. bu kadar güle güle kullanın. ha o nasıl bi ilkellikse cüzdanımı mahvetti takoz gibi şey. (bkz: kentkart)

@passion rules the game: aynı akbili arka arkaya iki basışta ikincisinden tam bilet fiyatı düşülüyor. ses etmemeleri bu yüzden.


ayrıca böyle saçma iş olmaz, bir şekilde yakalandıysan tutanak falan tutulur, babasının malı mı o elinden alıveriyor? ayrıca cezanın bu şekilde tahsili de ayrı bir saçmalık.

efruz insaf bunun neresinde? haa bu 55 milyonluk ceza varmış ama usulsuz kullanıyomuşum anneme usulsuzlk cezası verirlermiş bilmem nereye gidermiş pasoo bu iett nin merkezine aylarca uğraşırmışım ama cezayı burda ödeyip bu angaryadan kurtusursun gibisinden bi teklif ettiler. sonra 55 milyonu alıp fiş vermeden doldurduklarını sölediler ve yine ordaki sahislardan biri boş bi otobüse kesinlikle 50-55 ye yakın bi sayıya ulaşmayan dıııt sesleriyle boşalttığını söleyip bi kaç tane de içinde bıraktım annen kullansın şeklinde bi yaklaşımda sepetlendim. taam yanlış bişiy yaptığımın farkındayım ama bi çok kişi yapıor bunu.ayrıca onların ahbaplarına ne akbil ne para vermeden otobüse bindilemeleri ne oluyor siz karşılaşmıyor musunuz ben çok sık görüyorum selma sohbet derken bedava yolculuk ediyorlar bi de para verip onların akbillerinden 1.300 çekiyor makine ama sizden 1500 alıyorlar bu iş ne kdr yasal peki?? içim daraldı...

okuldan alacağın formda hepsi yazıyor zaten...

evet aynen odur. şu randevu işi de kpss'de ve geçen ales'te de yazıyordu. ancak gittiğim yerler randevuya gerek kalmadan direk sınav kaydını yaptılar. onun için ilk defa giderken tüm evraklar yanınızda olsun. ve başvuru yerleri arasında varsa lise falan değil de özel üniversite gibi yerleri tercih edin.

aşağı yukarı oyle oluyor, bazı okullarda randevuya bile gerek yok hemen tamamlıyorlar işlemini.

teşekkürler :)

izleyeceğin yol : www.osym.gov.tr

kılavuz: www.osym.gov.tr

çıktı alıp doldurman istenilen aday bilgi formu: www.osym.gov.tr

ziraat bankasına git para yatır, ardından da okula git genelde direkt yapılıyor parayı yatırınca formu da doldurursan ancak yoğunluk varsa randevu işi devreye girebilir.

teşekkür ederim. bu arada ekran kartına hiç dikkat etmemişim evet :( atladığım bişi var diyodum. bu onboard mu oluyor şimdi? bi bilgi vermemişler o konuda? hepten de oyunsuz kalmasın çocuk harry potter neyin oynayabilsin :) nedir kapasitesi bu tarz kartların?

edit :aynen benimde bunu düşünmemin nedeni masa,sandalya olayı idi. aynı masayı 200 ytl gibi bi fiyata satıolar zaten. başka alternatiflere de bakıcaz artık

siparişlerinin tedarikte kalmasıyla ünlüdür, ona hazırlıklı olun. 3 gün derler, 20 gün sonra gelir. ancak para iade vs. konusunda güvenilirdir. en azından doğan holding'e aittir.

masaüstü bilgisayarı parça parça alıp kendiniz toplamayacaksanız marka alacaksanız internetten alışveriş yapmayın tercih ettiğiniz markanın yetkili satıcısı olan bir yerden yüz yüze görüşüp alın. şimdi koca sistem gelecek ufacık bir sorun olsa kaldırıp paketleyip postayla mı göndereceksiniz? meşakatli olur o işler. linki inselemedim ama marka pc'ler aynı konfigürasyonu toplamaya kıyasla pahalıdır. zaten insan eğer marka alıyorsa bu uygun fiyatı için değil garanti şartları vb içindir sanıyorum.

toplamayla uğraşamıyorsanız (ki bence uğraşın artık iyicene kolaylaştı) eğer şöle de bir seçenek var vatan computer'a gidin oradaki satış temsilcisi ile görüşerek bi konfigürasyon yapın. vatan komple sistem olunca zaten toplayıp teslim ediyor. size sadece os kurulumu kalır.

hepsiburada tek parça ürün alıyorsanız iyidir hatta bazen şak diye 1 günde ulaştırır. amma ve lakin 7-8 ürün aldığınız zaman saçmalıyorlar. muhteviyata göre 3 haftayı bile bulabiliyor.

bana yirmi dakikada ulaştırdılar en son.
ayrıca müşteri ilişkileri vs. hattındakiler de ilgili ve kibar.
ben memnunum.

online alisveris siteleri arasinda en pahalisi hepsiburada.com bence.
cimri.com, efiyat.com, veya tio.com.tr den fiyatlari karsilastir bence.
zannederim hepsiburada en pahali olduklari ortaya cikmasin diye cimri.com'a girmemisti.

(bkz: katibim/@caturanga) bu entry'de geçen herhangi bir versiyondan istediğini gönderebilirim.

mail yazarsanız bende de olcak 3, 4 kadar plak kayıtları. mavi ışıklar aklımda ama diğer yorumcuları hatırlamıyorum. eve gidince arşivi kurcalar, gönderebilirim.

mail yazmak hiç aklıma gelmemiş, pardon.
[email protected]

etnik versiyonu daha makbule geçecektir. yeni düzenlemelerden ziyade. (bulmuş da bunuyo hıh)

etnik nedir yahu :))) o değil de cidden koca arşivde bi tane buldum normal versiyonunu,gerisi hep düzenleme, ne acaip şarkıymış ha!

etnik derken, bildiğimiz klasik alet edevatlarla, kadınlı erkekli sanat grubu toplulukları söyler ya, onu kastettim.

enstrümantal ya da modern yorumları var genellikle. arıyoruz daha bakalım..

sadece amatör ya da kişisel kullanım amaçlı düşünmemek lazım tabi.

o tür modeller profesyonel amaçlar için de kullanılıyor sanırım, yoksa her keseye uygun sennheiser bulmak mümkün. ama kulaklığa 1000 ytl verip ipod'a takan var mıdır bilemedim. yine de benim gibi sürekli kulağında kulaklıkla gezen bir insansan bir süre sonra kulaklığın sesi, bastır, tizdir bunlar senin için önemli hale geliyor ve kulaklık için ayırdığın bütçe mp3 player için ayırdığını geçebiliyor.

ayrıca o linkteki kulakılığı dün mediamarktta 850 ytl civarında bir fiyata gördüm, niyetlenenler kaçırmasın :)

ben vermek üzereyim açıkçası, müziği önemsiyorum, alınca bir kere alma taraftarı olanlardanım.

seni anlıyorum; (git: 26990)

öncelikle şunu söyleyeyim, o kulakliga 1000er liradan amfi ve dac, 400-500 liralik da recabling (after-market tabir edilen hi-fi kablolarla tekrar kablolama; dikkat edilirse kendi stock kablosunun detachable -cikarilabilir- oldugu gorulur) yapinca tam kivamini buluyor. yani aslinda yerine gore 3000-4000 liralik bir hi-end kulakliktan soz ediyoruz ki bunlar oyle minton mp3 player'in drive edebilecegi, uzerine "eheh bendeki onboard ses kartina taktim muthis lost izliyorum," seklinde menkibeler anlatilabilecek urunler degil. mamafih, evini, studyosunu, is yerini vs. 25-30 bin liralik klipsch, b&w kolonlarla, genelec monitorlerle vs. doseyen adamdan bunu alan adamın farki, bunu alan adamin dinleme seanslarini kisisel nedenlerden oturu -müzik prodüksiyonu, muzigi tek başına ve hi-fi dinlemek istegi gibi- "bireyselleştirme" çabasıdır. sözün özü, izolasyon istiyor olabilirsiniz ya da kulaklıkla daha rahat ediyor olabilirsiniz, veyahut aynı hi-fi deneyimini odanızda ancak 10 binlerce liralik bir düzenekle kurabileceğinizden ve söz konusu bütçe sizi aştığından böyle bir yola girmiş olabilirsiniz, veyahut daha bir sürü gerekçe.

velhasıl bu ürünlerin de hedef kitlesi var, ama tabii ki bu tür modeller orada-burada peynir-ekmek gibi satan kitle ürünleri değil, biraz daha ni$'e giriyorlar diyelim. bu arada ankara mediamarkt'ta gezerken sirf merakından "bu hd650'lerden şimdiye kadar hiç sattığınız oldu mu?" şeklinde bi soru soran arkadaşın, görevliden "valla satmadık, geldiğinden beri duruyolar öyle," yaniti aldığını biliyorum (bu diyalog yaşandığından mediamarkt henüz 1-2 aylıktı tabii, satmışlardır belki sonradan bir iki tane). demem o ki 300-400 dolar olan abd fiyatını bence hak eden bir ürün hd650 (ve diğer bazı sınıfdaşları) ama ben de 1000 lira saymam gidip; dolayisiyla iç pazardan almam demek istiyorum.

final: bunlar, "oyun oynarken takayım, anime izlerken süper olur, 128k mp3 dinleyeyim," düşünceleriyle satın alınacak ürünler değil, bazı spesifik amaçlar ve zevkler için kullanılacak ürünlerdir. zira diğer türlüsü mallığa girer, ev-migros-ofis arasında ortalama 60km hızla günde 30km yol için 150hp'lik & 100 bin liralik otomobil alıp "abi benim araba da 150 beygir yeaaa..." diyen adam kadar eleştirilmesi icap eder.

ben, örneğin, bir çift masaüstü boyutundaki hoparlöre 2000 küsür ytl para vereceğim ilk fırsatta. :) ürün açıklamasındaki sayısal değerleri mesela bir cx300'ünkülerle karşılaştırırsanız daha açıklayıcı gelecektir.
bu kulaklığı çok incelemedim, ama büyük olasılıkla profesyonel veya yarı-profesyonel bir alettir. yani üretim amaçlıdır. anahtar kelimeler: referans monitörü, flat response, empedans, frekans cevabı...
:)

bir şey daha diyecektim, unuttum: esasında bu tür lowest-end'den highest-end'e giden ürün skalalarında fiyat geometrik gibimsi artiyor gibi (kanımca). yani söz gelimi, 10 liralık snopy kulaklikla 120-130 liralik kulaklık arasında dağlar kadar fark varken gene bu kulaklıkla hd650 arasındaki fark tepeler kadardır. hd650'den çok daha pahalı kulaklıklar da var ve bunlarla hd650 arasındaki farklar da tartışılacak düzeylere kadar iniyor; örneğin 900-1000 dolarlık bir ath-w5000'ün 3oo dolarlık bir hd650'den daha kötü ses karakteristiğine sahip olduğunu savunan onlarca insan görebilirsiniz. velhasıl "reference" düzeylerine gelindiğinden belki de yalnızca %2-3 lük performans artışlarını yüzlerce dolarlık fark ödeyerek deneyimleyebiliyorsunuz.

actionary'nin dediğine bir ek: kağıt üstündeki spesifikasyonlar (frekans aralığı vb.) gerçekten de birçok ürüne ilk bakışta sağlıklı birer yol göstericidirler ancak gene birçoğunun da işkembeden salladığı değerlere itimat etmemek gerekir (dinleyip fikir edinmek daha yerinde olur). örneğin 20-20k hertz frekans aralığı olduğunu iddia eden birçok ucuz piyasa kulaklığı bu aralığın yakınına bile uğramamaktadır, onlara da he deyip geçmek lazım.

www.elmasepeti.com bu shure marka kulaklıkların bundan daha pahalısını da satıyordu site ama şimdi kaldırmışlar.

shure, kulaklıklarını satarken öyle ipod'a falan takmayın diye değil bizzat "ipod'un mercedes'i" sloganını kullanır.

öncelikle (bkz: shure/#13848096).

herhangi bir lüks malın satılmasını nasıl hayretle karşılamıyorsak bunun da bir farkı yoktur diye düşünüyorum. bu soruyu sorarken bazen art niyetli bir yaklaşım da seziyorum. bunları alanlar sanki sana hava atmak için alan saf insanlar iması. biri diyor bunlar adam sikiyorlarmış. biz de bu durumda sikilen oluyoruz. ha canım bi akıllı sensin.

actionary alacağın hoparlörün markasını merak ettim. genelec mi?

bu tür referans kulaklıkları, aynen söylendiği gibi, kullanmadan fiyat biçilebilir şeyler değildir. bu kulaklığı kullanmış olan kimi ses mühendisleri, tonmaisterler, daha pahalı olan muadil ürünlerden daha iyi performans verdiğini söylüyorlar.

ben, arkadaşımın stüdyosunda, hd 650'nin yanına bile yaklaşamayacağı söylenen bir kulaklıkla, miksi yeni bitmiş bir şarkıyı dinlerken, şarkının yarısında orgazm olmuş, ağzımdan salyalar saçarak mikserin düğmelerini dişlemiştim. o günden beri benim kayıt odasına girmeme izin vermiyorlar :)

yani, param olsun, hd 65o'ye o kadar hızlı parayı basarım ki, satıcı bile neye uğradığını şaşırır.

@boshi: her markanın değil tabii, ama sennheiser'ın verdiği değerleri doğru kabul ediyorum :) çünkü sennheiser'ın değerlerini de doğru kabul etmezsem, referans alabileceğim çok az marka kalır :)

@caturanga: tüm ekipmanım m-audio olduğundan, ve m-audio'nun tüm ürünlerinden çok memnun kaldığımdan, ve bu konuda bir nevi marka takıntısına sahip olduğumdan, monitörü de m-audio almak niyetindeyim. m-audio ex66 niyetindeyim, ama dediğim gibi "ilk fırsatta" alabilirim. o ilk fırsat pek yakın görünmüyor şu aralar :)

görebildiğim kadarıyla, ilgili kulaklık yurtdışında 450-500$ arası satılıyor.

düşünün yani bizdeki kazığı, yazık...

bose diyecem çekilin,

yurtdışında bir mağazada geziniyordum mağaza hi-fi ın dibine vurmuş bi yer oyle ki kapıda bir güvenlik görevlisi var biraz kozmopolit bir memleket olmasından ötürü herkesi almıyor içeri (tasvip etmiyoruz elbette)

neyse efendim bi stand vardı boseun, çok denişink hi fi sistemlere bağlı bir kulaklık teşhir ediliyor. deneme fırsatım oldu nasıl bişi olduğunu anlatmam mümkün değil. dünyanın tantanasının yapıldığı mağazadan çıkarıp okyanusun dibine götürüyordu sizi. sadede geliyorum kulaklığın fiyatı 3600 dolardı.... ki söz konusu memlekette elektronik eşya bizimkine kıyasla yaklaşık %30 daha ucuzdu.

@divit: altın kullanımı korozyonu önlemeye yönelik zaten hi-fi'da, iletimi sağlamak konusunda gümüş ve bakırın yapısal olarak altın adlı elementimizden daha üstün olduğu söylenir. kaldı ki altından yapılmış hi-fi kablo göremeyeceksiniz araştıracak olursanız (maliyet de bunda bir etkendir tabii, katar seyhi degil sonucta bu ureticiler), metresi yüzlerce dolar olan kablolarda dahi "pure silver", "pure copper" gibi ibareler bulunur. o bakımdan teknosa'da gördüğünüz kabloda bi katakulli yok sanıyorum, oksidasyon hızını minimize etme amaçlı kullanılmıştır muhtemelen.

bu arada hi-fi kablo üretiminde çok büyük tezgahlar döner son kullanıcı için, o ayrı. örneğin james randi adlı hurafesavar amcanın Pear Cable adlı firmanın Anjou marka kablolarını nasıl itin şeyine soktuğunu okuyup eğlenebilirsiniz ==> gizmodo.com

bu arada bose'un da genel olarak bir hype, bir marketing yalan-dolani olduğuna dair çok sayıda iddia mevcut (hiç bose ürünü kullanmadığımdan görüş belirtemeyeceğim), en etraflıca yazılmış iddianamelerden biri için bkz. www.intellexual.net

@divit: altın oksitlenme riski olan kontak noktalarında kullanılan ve ses kalitesinden öte uzun vadede tak çıkar sonucu oluşan iletkenlik azalmasını önleme amaçlı kullanılır ciddi hifi kablolarda.

ayrıca gönderilen sinyal dijital değil boru gibi analogdur.
(bkz: adc)
(bkz: dac)

her sektörde şarlatanlar ve parası bol kişileri soyma amaçlı kuruluşlar da vardır bu arada. "snake oil" satma muhabbeti dedikleri.

zamanında birer metrelik farklı konnektör kablolarını ciddi high end sistemlerde karşılaştırma fırsatı bulmuştum. bu kabloların fiyatları 1000euro ile 4500euro skalasındaydı(metresi!!). bütün değerlendirmeyi fiyat üzerinden yapmamak gerekli, bunlardan bir tanesi bizim kulaklarımıza göre standart bir bakır kablodan bile kötü sonuç verirken aralarından ucuzlardan bir tanesi hepsini dövüp geçmişti.

specler önemlidir, ama bunları kimin yazdığına da bakmak lazım. bu yüzden isim yapmış şirketler ve başlarındaki kişilerin sözlerine de kıymet verilir. ciddi firmaların tasarımcıları çeşitli makalelerle kendi tekniklerini savunur ve karşılaştırırlar zaten.

ama bunlar öyle "mp3 dinliyim hacı" diyen kişilerin dert etmesi gereken şeyler değil. bu kişilerin "oha adam soyuyorlar safi salaklık" şeklindeki yorumları da yerine göre boş ve geçersiz olmak durumunda. işin iç yüzü derdi sadece müzik dinlemek olan birinin doğuştan kavrayamayacağı derecelerde karışık.

emin perküsyon iyidir evet. hangi fiyat aralığında aradığını da yazarsan hamdi akatay'a da bir sorabilirim.

bu linkte de mehmet akatay'ın bendir özellikleri hakkında bir videosu var. www.uzmantv.com

sentetik deri aramıyorsan (yani ayarlı olmayan hayvan derisi) bendir yapan beyazıt'ta iü vezneciler durağı yolunda çok iyi bir bendir ustası vardı. çoğu zaman yurtdışında oluyor, buradaysa onunla da konuşulabilir.