su iştahı kesiyor evet ama sporcu falan değilseniz 4-5 litre su fazla sanki.

bunun en önemli sebebi susuzluk ve açlığın birbirine karıştırılabiliyor olması. az su içen biri, susuzluk hissini açlık zannedebiliyor ve o eksikliği yiyerek gidermeye çalışıyor. bu da elbette normalden daha fazla yemek yemeye yol açıyor.

ama bu demek değil ki her açlık duygusunda çılgınlar gibi su içilmeli. sadece su düzenli tüketildiğinde, o açlık hissiymiş gibi gelen hissi yalnızca gerçekten acıktığınızda hissediyorsunuz o kadar. bence de 5 litre su içmek, vücut kütleniz çok değilse, abartı olabilir; onun dışında normal diyorum.

günde bir demlikten az olmamak kaydıyla çay içiyorum. iki üç fincan da kahve var yanında. sigara falan bolca. ondan herhalde bu kadar yüksek bir yere koydu su miktarını düşünüyorum. yoksa bunlar alakasız şeyler mi ona göre düşüreyim su miktarını?

Ben su içmeye başlayınca eskisi kadar çay içememeye başladım, su ihtiyacımı çayla gideriyormuşum meğer diye düşündüm hatta. Koyduğum çayı çoğu zaman bitiremiyorum şimdi. Bazı doktor ve diyetisyenler içtiğin her bardak çay-kahve için bir bardak su ekle diyor günlük su tüketiminin üstüne, sizinki de öyle olmuş gibi ama abartırsanız da böbrekleri yorar mı bilemedim. Diyete başlayalı 3-4 ay falan olduysa ben olsam bir dahiliyeye gider tahlil yaptırırdım, emin olmak adına.

Yüz: La Roche Posay güneş kremi
La Roche Posay güneş sonrası
Neutrogena Yağsız Yüz Nemlendiricisi
Yves Rocher yüz temizleme jeli

Cilt: Yves Rocher vücut sütü
La Roche güneş sonrası nemlendirici krem

Saç: Yves Rocher Jojoba yağı
Nashi Argan durulanmayan bakım kremi
Herhangi bir market şampuanı

Yaş:25

Sac nashi sampuan sprey +1 ve on gunde bir falan nemlendirici bakim yapiyorum

Yuz donem donem farkli markalar kullanarak ama hepsi dermokozmetik ya da daha temiz icerikli markalar nemlendirme, maske, gunes koruyucu - markalar avene, la roche posay, skin ceuticals, weleda, itcosmetics gibi gibi

Nemlendirmek ve gunes korumak temel prensip

Saç için:
içine zeytinyağı eklediğim şampuan ve duş sonrası 1-2 damla zeytinyağı ile ovma.

Yüzüm için:
Sadece sabun. Geçen gün heves edip tonik yaptım ben genelde pek dikkat etmediğimden değişimi pek fark edemedim ama illa ki fark ediyordur. İçeriği de maden suyu, salatalık suyu, aloe vera, yeşilçay ve birkaç damla limon. Arada yumurta akı maskesi yapıyorum ya da türk kahvesi içtikten sonra telveyi yüzüme sürüyorum.

Cilt için: Valla sadece duş sonrası ayaklarıma masaj yaparak vazelin sürüyorum. Nemlendirici krem vs sevmiyorum ihtiyaç da duymuyorum açıkçası.
yaş:25

saçlarım sarı ışıltılı kahve, o yüzden john frieda'nın ona uygun şampuan ve saç kremini kullanıyorum. sen de sarı saçlara uygun olanını kullanabilirsin. bunun dışında 1 2 haftada bir saçıma hindistan cevizi yağı sürüp bekleyip yıkıyorum. bazen hindistan cevizi yağı ile shea butter'ı karıştırıp sürüyorum. saç uçları ve boyanın etkilerine iyi geliyor bayağı, saçlar pırıl pırıl oluyor.

cilt için aynı anda çok ürün kullanmamaya çalışıyorum. aklım yeni başıma geldi, artık dışarı çıkmadan önce yüze uygun güneş kremini (nemlendirici etkisi oılunca ayrıca nemlendirici sürmeye gerek kalmıyor) fiks sürüyorum. onun dışında ara ara kiehl's in cilt canlandırıcı yağlarından kullanıyorum. temizlik için yine kiehl'sin karma ve yağlı ciltler için gözenek temizleyici yüz maskesi ve toniğini düzenli olarak uyguluyorum.

vitamin olarak sadece suda eriyenlerden kullanıyorum ara ara ama bi faydasını beklediğimden değil açıkçası. günlük hafiften toparlayıcı etkisi olursa olsun diye. rossmann'ın alphabilmemne olanlarından. (: cilt açısından önem verdiğim şey klasik olarak bol su içmek ve sağlıklı beslenmeye çalışmak tabii.

yaş 31. şu ana kadar herhangi bir kırışıklık giderici/önleyici vaatli ürün kullanmadım. kullanmayı da düşünmüyorum uzunca bir süre.

Cilt için çok bir şey yapmıyorum açıkçası. Yüz yıkama köpüğü, nemlendirici ve tonik dışında hiçbir şey kullanmıyorum. Bir de güneş kremi sürmeden çıkmıyorum.

Saçımla bayağı uğraşıyorum çünkü saçlarıma biraz takığım çok döküldükleri için. Bir ara bıraksam da çok uzun süre boyunca e vitamini, bepanthen, bemiks, zeytinyağı, badem yağı... Bir sürü şeyi karıştırıp düzenli olarak maske yapıyordum. Şimdi yeniden başladım buna. Bunların dışında memnun olduğum bir hazır maskem daha var, bazen onu kullanıyorum. Ara ara saç peelingi kullanıyorum duşta. Her duş sonrası tonik ve saç serumu kullanıyorum. Bir de ısı öncesi sprey kullanıyorum ama artık ısıyla şekil vermemeye çalışıyorum. Bu kadar şeyle birazcık toparlayabildim şimdilik saçlarımı.

saçımda boya yok elseve şampuan ve saç kremi kullanıyorum. bu aralar ombre yaptırabilirim, o zaman rutin değişir muhtemelen.

yüz için de clarins'in süt temizleyicisi ve darphin köpük temizleyici. bunları değişmeli kullanıyorum. nemlendirici lancome. clarins'in bir serumunu da geceleri. güneş kremi clinique.

yoğun iş dönemlerinde pharmaton vs. kullandığım oluyor. geçen kış -20'lerde bayağı güzel hasta oldum. bu kış imuneks Q10 de ekleyeceğim vitamin takviyesinin yanına.

27.

Cildime Ordinary´nin vampire peelingini kullaniyorum ama yazin bu vakitleri gunesten tam olarak korunamadigimdan kestim bir sureligine o urunun kullanimini. Dr. Hauschka´nin goz kremi harika, yuz nemlendiricisi de. Yoksa, Kiehl´s.

Sacima ve vucuduma sadece kati sabun kullaniyorum. Sac icin ozel hindistancevizli sac sampuani, hatta sac kremi var kati halde. Dus sonrasi cold press yaglarla da ozellikle bacaklarimi,kollarimi hep nemlendiriyorum. Plastik icinde urun almamaya calisiyorum.

Vitamin olarak sadece yilda bir kez b12 kürü yapiyorum ve arada da spirulina. B12 cok dusukse cilt etkileniyor.

Gunes kremim de mineral bazli. Elimden geldigince 150 kimyasalin karistilmadigi urunler secmeye calisiyorum. Cildim de sacim da cok cok iyi durumda. Kronik bir sorunum hic olmadi ama simdiye kadar.

Yas 29. Son bir yildir yuz nemlendirici ve goz-alti kremi kullaniyorum. Cizgilenme vs. sorunum yok.

Sağlıklı beslenmeden kasıt nedir acaba? Örneğin ıf yapan biri latte içermez oruç süresince ama sade kahve içebilir. Türk ya da filtre ya da espresso fark etmez.
Onun dışında espresso ve filtre kahve olmayan her şeye sütlü kahve gözüyle bakılabilir. Süt ile sağlıklı beslenme ikilisi arasında ilişkiye nasıl baktığına göre de sonuca ulaşabilirsin.

latte oluyorsa cappuccino da olur, cappicuno'da süt basınçla köpürtülüyor fark bu, kahve ikisinde de espresso; başka da bir katkı yok.

hiç kalori için sade kahve. buraya tabii ki türk kahvesi, sade fitre kahve, espresso, americano vb. giriyor.

az kalori diyince işin içine maksimum süt katıyoruz, o halde de -starbucks'ta misto olarak da geçen- sütlü filtre kahve, latte, cappucino, ek olarak -hatta daha az sütlü olanı- flat white, -daha da az süt içeren olarak- ristretto bianco uygun oluyor.

Americano daa şekersiz diye biliyorum

Merhaba, bir sonraki çikolata duyurunuza cevap yazılamıyor. O yüzden burdan yazıyorum.
Vakko çikolata üstüne tanımam. Efsanedir.

Sen bence normalsin değerli dostum. Böyle olmak isterdim ben de

Onceden bunun insan versiyonlarina da iki adim sonra aglardim/ aglamakli olurdum. Ciddi bir merhamet duyardım. Son zamanlarda kendi yüzeysel ve anlam ifade etmeyen problemlerime cok yogunlasip hic kafa zenginligi sağlamamak, dusunmek, sorgulayabilmek icin bir şeyle ilgilenmemek onumu gormemi engelliyor. Hicbir canliya donup de bakamiyorum. Oncelikle kendi icinde huzuru yakalayamamis olmak gerekiyor acima hissini kaybetmek icin diye dusunuyorum.

neden kurtulmaya çalışıyorsun ki? insani duygular bunlar, hissiz ve duyarsız şekilde yaşayanlara özenmenin manası yok, hatta acınması gerekenler bireyler onlar.

ben senin yerinde olsam, içimin bu şekilde ezildiği her an, böyle hissedebildiğim için şükredip salt bunun için tebessüm ederdim. ben öyle yapıyorum en azından. ayrıca bunun kadınlık ya da erkeklik ile alakası yok; insanlıkla var. önündeki çıkıntı bir sayko olmanı gerektirmiyor.

türkiyeden afrikaya yardım dernekleri gidiyor.
kuyu açma, ameliyatlar falan yapma amaçlı gibi.
sadece yol ücretini ödeyerek o grupla beraber yardımcı personel olarak gidebilirsin. insanların hayatları boyunca günde 1 öğün tek tip yemek yediğini, bazılarının onuda bulamayıp öldüğü ortamları gezersen hassasiyet duyman gerekenlerin hyavan değil insan olduğunu hatırlayabilirsin belki.
gönüllüler derneği araştır, onlarla gidebilirsin.

ayrıca sokak hayvanları gezegendeki tüm hayvanların içinde yüzbinde bir etmez.
doğada HERGÜN milyonlarca hayvan başka hayvan tarafındna öldürülüyor yada açlıktan ölüyor. nedne onları dert etmiyorsunda gözünün gördüğü sokak hayvanlarını dert ediyorsun ? arada ne fark var ? doğadaki hergün yardıma muhtaç milyonlarca hayvanı dert etmekte bir tufahlık yokmu sence ?
gözünün önünde yaşamayanların dertleri ile ilgileneceksen yardıma muhtaç hayvan değil yüzmilyonlarca insan var gezegende.

Ölmek, aç kalmak, yok olmak hayvan doğasının sıradan birer parçası, dolayısıyla benim için major veya minör bir dert değil sıkıntı duyabileceğim. Başlığı okuyunca sosyolojik bir örnek vereceksin sanmıştım ama mevzu sokak hayvanlarıymış, şaşırtmacalı başlık ve de içerik.

En sinir olduğum şey özellikle mevzu hayvansa birinin çıkıp "ama dünyada aç insanlar var git onlarla uğraş, onlara üzülme" demesi! Arkadaş üzülmediğimi, hatta yardım etmediğimi hepsini geçtim dua etmediğimi ne biliyorsun? Şimdi ben aynı arkadaşın yazdığı gibi biriyim, hatta maalesef fazlası, ama bundan üzülmüyorum, çünkü hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanıyorum. Geçen gün tatilde Alaçatı'ya alışverişe gittim, bişey için sokağa girdim yani işim yok sadece öylesine, ağzı yüzü akmış, korkunç zayıf, tüyleri dökülmüş bir yavru kedi gördüm, mama verdim yiyemedi burnuna yapıştı, geldi ellerime dokundu, sevdim o halinde bile nasıl mırlıyor=( güzelim kıyafetimi önemsemeden kucağıma aldım, öptüm en yakın veterinere götürdüm ücreti umrum olmadı, veteriner hayata tutunacak bir kedi dedi. sonra da birine teslim ettim otelime döndüm. Alışverişin ne önemi var bir can giderken, o iç huzur bana yetti. Bu kedi değil bir insan da olabilirdi, ona da sırtımı dönüp gidemezdim. Sonra otele döndüğümde neden geciktiğimi soran birine durumu anlattım, yüzünü ekşitti "ellerini yıkadın mı" dedi, tiksindim o insandan meselâ. Şükrettim öyle olmadığım için.
Yani arkadaşım, ben de isterim Afrika'ya gitmek, dediğiniz gibi kolay olmuyor, istesen de gidemiyorsun meselâ. O yüzden elinin ulaştığı gözünün gördüğü yerdeki yardıma ihtiyacı olan için bişeyler yapmaya çalışıyorsun. Yoksa emin ol sokaktaki kediye sırtını dönemeyen dünyadaki hayvanlar, insanlar için de bişeyler yapabilmek ister. Umarım sizin bunları yapacak gücünüz vardır.

40+ evet

30 genç.

36 yaşındayım sorsan 27 yaş ile arasında ne fark var diye söyleyemem, hala daha da 27 yaşında gibi hissediyorum. benim için de 50 den sonra başlayacak her halde orta yaş.

not: müzmin bekar olmamın mutlaka etkisi vardır.

20li yaslar gibi degil yine de . Genclik 20li yaslar bence.
Otzbirspor

O bantlar yeniden tanımlandı deseydin kendisine :) Ortalama ömür istatistiklerindeki değişime bir baksın.
50+

Yalnız Duyuru'nun yaş ortalaması 23 falan :P

her insana göre değişir tabi ama bana göre gençliğin bitişi için en geç 35 diyim, psikolojik sınır bende bu. o yaştan sonra fiziksel olarak ne kadar fit ve zinde olursak olalım gençlik bitiyor diye düşünüyorum.

31 yaşındayım ve insanlar beni liseli gibi görse de kendimi orta yaşlı görüyorum. Bana göre 50+ yaşlı direkt. 30-50 arası orta yaş. Direkt insanın ruhu çöküyor ya fiziksel olarak göstermese de.

orta yaş diserektil fonksiyon bozukluğuyla başlar bence

Valla sanirim hep benim yasimdan sonraai olacak 37 yasindayjm,orta yasi 45-50 arasina cektim su aralar. Cunku 28ken yaptigim simdi yapadigim bisi yok. Ama yani bi hastaliklar filan baslarsa orta yas da o zaman baslar. Coluk cocuk sahibi olmamakla ve anne babanim hala sag olmalariyla da cok ilgisi var bence.

35-55 arası orta yaş gibi geliyor bana. 50 mi diyorum hatta ama 51-52 yaşında birine de yaşlı diyemiyorum kendimce.
34 k :(

Bence de 40 sonrasi orta yas. Duyurunun cogunlugunu universiteli bebeler olusturdugu icin boyle diyen cikmasi sasirtmadi tabi..

32/m/ist

aman yarebbim, 32 yaş mı genç. 32 yaş direkt orta yaş. hayat bitiyor bence. ergen de değilim. ama 30 olunca yaşlanacağımı düşünüyorum. 30a yaklaşırken kendimi yaşlanmış hissetmeye başladım bile. benim algılarım da çok temiz değil o da var. kendimi gencecik çocuk görmeyi isterdim

40 li yaslardayim. 30 ne güzel ya. Bildiğin genç. Ortayas, 45 derim. (45 olunca da kesin 50 derim ama)

yaslandikca orta yas limiti de ileri atiyor kesin. eskiden 30lu yaslar cok uzak gelirdi, 35'i gectik simdi 40 bile bana cok uzak gelmiyor. su anda orta yas baslangicini 40'dan sonra olarak hissediyorum.

orta yas bence ufak tefek saglik sorunlari ile basliyor. kolestrol, bas ve ekrem agrilari, vs.

kendimi en iyi hissettigim yas ise 27 idi, 27den sonra hafif irtifa kaybetmeye basliyorsun kesin.

18-30 genç yetişkin
30-45 yetişkin
45-65 orta yaş
65-75 yaş almış :)
75+ yaşlı

Bence artık böyle, 28 yaşındayım, bence 30'lar süper olacak <3

31 yaşındayım, genç miyim yaşlanıyor muyum gibi kavramları dahi düşünmeye gerek duymayacak kafadayım; nerde orta yaşlılık hehe. benim için de minimum 45ten sonra falan başlar sanırım o zaman dilimi. benim açımdan farklılık arz eden nokta şu, yıllar geçtikçe yaşlanma aralığını ileri atanlardan değilim. 25 iken de 30lar yaşlanıyor şeklinde düşünmezdim.

insanların zamanla mücadelesi hep ilginç geliyor bana. çoğunluk hem bu yaş mevzusuna acayip takılıyor, hem de aslında günlerini aşırı boş geçiriyor. zamana değer verilecekse yaşanan her gün için, o an vermek lazım; sürekli yarın daha da yaşlandığını düşünerek ama atıl kalarak değil. bu gerçeği kabullenince, o rakamların yan yana gelip oluşturduğu çift basamaklı sayının pek de bir anlamı kalmıyor, sayıya ayrı bir değer yüklenmediği için. böyle. (:

30 lar süper evet.

Hayat 30 dan sonra başlıyor :)
@gmzo +1

Muhtemelen kendisi 21 falandır :)
Hepimize olmuştur, yirmilerin başında 30+ orta gibi gelirdi. 28 oldum 40lı yaşlar genç geliyor bana :)

tonic zaten garip bir tada sahip olan ve cin ile karıştırılıp içilen bişey değil mi?

martiniyle çok güzel oluyor.

tanquarey. salatalik dilimi ile.

Tonik dediğimiz şeyin tadı pek güzel değil zaten. Hindistana, Afrika'ya giden İngiliz askerleri Sıtma olmamak için bunu içiyorlar, tadını beğenmedikleri için Cin ekliyorlar öyle içebiliyorlar. Yani keramet Tonik'te değil orda Cin'de tat olarak..

tam olarak büf-e kür, +1. tanquarey ile buluşturmak lazım kendisini.

Bu sehirler guzel turun fiyatida guzel bence fakat otellere dikkat etmekte fayda var

ben başka bir yerden konuya girmek istedim. kanaatimce balayında turla falan uğraşılmaz ya, uğraşılmamalı. turun kendisi fena değil de, ne bileyim yeni evlenmişsiniz, ama cümbür cemaat ile hop oraya hadi şimdi 2 saat serbest zaman, hadi şimdi otobüslere biniyoruz şeklinde geçer mi? bence yazık edersiniz mis gibi balayını.

gidin türkiye'nin herhangi bir yerinde, salaş bir dağ evinde başbaşa kalın daha iyi bence.

Sehirler guzel, ancak ekim basinda st tropez icin sezon bitmis oluyor. Nice'te falan da aksamlari hava baya serin olmaya basliyor. Denize de giremeyebilirsiniz.
Ayrica brena+1, balayi icin tur pek keyifli olmayabilir. Guneyde guzel bir otelde birkac gun gecirmek daha rahatlatici olur.

www.youtube.com

kaşkafası var akşam hangi barda ne tarz çaldığı yazıyor orayı takip edin.

Mavi bar diye bi yer var. Metal müzik bangır bangır ama canlı değil. Erken gitmek lazım full dolu oluyor

echo bar.

gagarin. (aylin aslım'a ait burası, akşamları da hep orada. hatta onunla beraber rockçı tayfadan birileri de oluyo bazen)

mavinin olduğu sokaktan girince karşıda yukarda

gagarin doğru tercih olur ama kalabalık oluyor yer olmayabiliyor. bayram sonrası nasıl olur bilmem

Zaten 5 tane mekan var güzel kardeşim. Hepsini gez sırayla. Benim tercihim echo.

mejazz'dı galiba adı. Canlı müzik var.

echo var ama kapaniyormus galiba, sanat galerisi yapacaklarmis orasini.

niye soğuyayım? niye "ben öğretirim" gibi abes bir cümle kurayım? akışına bırakırım. tek yapacağım bu konularda ne istiyor ne istemiyor açıkça konuşabilecek bir ilişki kurma çabası olur.

ahahs iyi güldüm. yahu bir taraf çok tecrübeli olsa ne yazar, 21-22 yaşındaki bir insan evladı istediği kadar aktif olsun, maksimum tecrübe süresi kaç allasen. ikiniz de genç yetişkin kategorisindesiniz. sanki yaşlar 40+, biri 25 yıldır cinsel olarak aktif de diğer taraf bakir(e).

hiçbir şey olmaz güzel kardeşim. olumsuz bir şey de düşünülmez. senin de öğreteceğin çok bir şeyin yoktur zaten emin ol, güzel güzel birbirinizin bedenlerini ve ruhunu keşfetmeye bakın, birlikte tecrübe kazanın.

35 yaşında olsa garipserim de 21 ne lan, 21 yaşında bakire olmayan kız mı var amk türkiye'de.

kadın tarafın siz olduğunu varsayarak yazıyorum;
neden soğusun ayrıca öğretirim kafası @brena'nın da dediği gibi komik olur.
ertelemeyin ve olayı abartmayın da;deneye deneye kendinizi ve karşı tarafı anlamaya, hissetmeye çalışarak keşfedilecek bişey bu.
bir de bu durumu paylaşırken erkeklerin gereksiz bir çekingenliği oluyor, sorumluluk almak istememek, kadının pişman olacağını düşünmek, önyargılar vs gibi nedenlerden. ilişkiniz uzun süreli olmayacaksa bile sizin için sorun olmayacağını erkeğe hissettirmek gerekebilir.

Tam ifade edemedim sanırım. Şimdi değiştirdim. Erkek tarafı 27 civarı.

bakire kadınlarla ilişki kurmayı sevmiyorum. Birinin ilki olmayı istemiyorum.

pendik-yalova hizli feribotu korfezi gecmenin en mantikli yoluydu benim zamanimda. yarim saatte pendikten yalovaya geciliyordu ve fiyati da eskihisar-topcular ile ayniydi. gerisi de otoban zaten

Ben köprü ile alakanız ne anlayamadım.sakarya sapağından direkt Bilecik Bozüyük Kütahya Afyon Burdur Antalya yapacaksınız.

şapkasız+1. en batıdan gitmeye neden çalışasınız, afyon yolunu kullanın.

gideceğin tarih belliyse erkenden yenikapı bursa veya yenikapı yalova bileti bak.avrupa yakasındaysan yakacağın benzin veya köprü geçişlerinden genelde daha uyguna gelir.gerisi zaten aynı yol.

@uykulu
161 tl feribot hocam bursa'ya. Bir de arkadaslar sakarya'dan git ne isin var batida demisler yukarda. Sanirim korfezden gidicem. (Yarin)

en batidan gitmeyeceksin ama sakaryadan gidersen yolun uzar. en kisa yol yalova-bursa uzerinden eskisehir kutahya vs devam etmek

goo.gl

goo.gl

d vitamini değerinin ölçümü için açlık/tokluk ayrımı yoktur, akşam da kan verilebilir bu sebeple.

Olur elbette. Wok tavada daha rahat oluyor yapması. Mümkün olduğunca büyük bir şey kullan.

olmazsa olmaz diyemesek de, büyük ve derin olması açısından daha avantajlıdır evet. ancak tek artısı bu değil, ince olduğundan (özellikle sebzeleri yüksek ateşte sotelerken) malzemeler çok daha güzel pişiyor. o yüzden çok kalın olmayan bir tava kullanırsanız daha iyi sonuç alırsınız.

wok tavam yok hiç eksiliğini de duymadım

casio dijital saatlerin sağında ve solunda olan düğmelerle hem saat hem de tarih düzeltilebiliyor?

kendimkisi üzerinden anlatayım, muhakkak benzerdir.

sol alttaki mode tuşuna 3 kez üst üste bastığınızda saniye bölümünün yanıp söndüğünü görürsünüz. oradayken bu sefer sağdaki tuşa basın, saniyenin üstündeki saatin, dakikanın üzerine vs getirilir her basışınızda. düzeltmek istediğinizin üstünde kalın, bu sefer sol üstteki start tuşuna her bastığınızda sayılar yükselecek.

işiniz bittiğinde tekrar sol alt tuşuna basın.

Eskiden bana 1 yıl giderdi, son pantolonum 8 ay dayandı.
Terzide diktirdim birkaç kere öncekileri, ama güzel yapamıyorlar, güzel gözükmüyor.
Ben de kaldırdım koydum kenara. 150 tl vermiştim, insan üzülüyor.

Ben neredeyse 1 ayda dağıttığım için diktiriyorum. Terzi gayet güzel yapıyor kullanıyorum sıkıntı olmadan. Başka türlü ekonomik olarak çökerim zaten.

yırtıldıktan sonrası için önerim yok ama, alt kısmı dediğiniz ağ kısmıysa önleyici bir öneride bulunabilirim.

bundan sonra yeni pantolon aldığınızda giymeden önce terziye giderek ağ kısmına içeriden yama yaptırıyorsunuz, daha doğrusu ek ufak kumaş parçası ekliyorlar 10 20 liraya. bu sayede çok uzun süre dayanıyor ve ağ yırtılmıyor.

Iyi bir terziye (pantoloncu/kotcu terzi tercihen) gidip yama yaptiriyosunuz, orijinal halinden uzun dayaniyor sonra.

Bir de bu yuzden hep kiytirik kot almaya basladim. 7-8 ay sonra iyisi de kotusu de cortluyo cunku bende.

Garantiden değiştirdiklerim oldu. Uğraşmadıklarımı da mahalledeki terzi çok güzel dikti.

buyrun benim ^^ yapımı oldukça kolay, yalnızca bekleme sürelerine riayet etmek gerekiyor, bir de ölçü denilen şey önemli sanırım ama herkesin tarifi farklı olduğundan kendi damak zevkine göre deneme yanılma yapılabilen bir şey. ben şu iki linkin karması şeklinde gittim genel olarak;

www.youtube.com boris'in muhteşem yorumu, izleyince anlayacaksın hehe.

www.youtube.com bu da ters ekolden.

ben ekmek olarak siyah alman ekmeklerinden kullanıyorum, şunlardan, metro marketlerde çeşitleri var; ithalgurme.com

bir de bunun dışında pancardan da yapıyordum kvası çoğunlukla. şalgama benzer fermente sağlıklı bir içecek oluyor işte. ona da bakabilirsin internetten ek olarak.

ben de kahve bağımlısı olarak ayırt etmiyorum ancak tabii ki evimde aeropress olmadığı için makinede yapıyorum. fakat bu iki yöntem birbirine daha yakın tatlar çıkaran yöntemler bana göre; french press, moka pot vb. ne nazaran.

o yüzden kahve seven çok ayırt etmese de, hediye edilecekse aeropress daha hediyelik tabii ki. kahve 101 seviyesinde ise makine uygun olabilir.

uzun dönem düşününce evde aeropres kullanmaktansa filtre kahve kullanmak daha pratik.

Aeropress diyorum, foolproof bir yöntem genel olarak güzel kahve yapar.
Aldığınız kişiyi bu tavşan deliğine sokmak istiyorsanız iyi bir seçim

pratiklik açısından filtre kahve.

zamanlayıcılı olanları var hatta, sabah kahve kokusuna uyanmak şahane oluyor.

bu seçimlerde olacak diye bi haber görmüştüm 15 gün önce. googlelarsan bulursun muhtemelen.

oluyordu diye hatırlıyorum. bu seçimde de olacak.

seçimler çoğunlukla yaz günü yapıldığı için okullar zaten tatil oluyordu, o yüzden pek hatırlayamıyorsunuz.

10 ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi
7 haziran 2015 genel seçim
24 haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimi

onun dışında son dönemde yaza gelmeyen iki seçim var. biri 30 mart 2014 yerel seçimi, biri de 1 kasım 2015 erken seçim. onlarda da ertesi gün okullar tatil oldu.

1 nisan günü ilk ve orta öğretimlerde tatil; sebebi ise elbette oy kullanılan okulların eski haline getirilebilmesi.

Olur oluyordu

oluyordu. bazı okullarda sayım döküm işlemleri sabaha kadar sürdüğü için hem görevli personelin dinlenmesi, hem de okulların toparlanması lazım çünkü.

Evet. Kesin bilgi

hem garip hem tehlikeli.

ulkenin durumu malum. hicbir kadin tanimadigi bir erkegin evine gitmez. keske korkacak bir sey olmasa ama...

Bazen garip bazen normal. Kadın olarak bunu bir kurala oturtamıyorum. Ruh halin, karşındaki insan vs bunlar önemli değişkenler.

ilk buluşmada davet etmek de gitmek de çok çiğ hareketler bence.

normal değiil.

İlişkinin türüne göre değişir.ayaküstü bir ilişki ise isterse ilk 10 dakikada gitsin. Ama romantik bir durumda biraz ağırdan almak her zaman iyidir.

anormal bence. kimse ilk kez gördüğü insanın evine gitmek istemez gibi geliyor.
@candide +1

bence 3.

3 ve üstü bence.

İlk kez tehlikeli.

Çoğu kadına göre normal değildir, güvenli de değildir tabi ama böyle konular biraz akışa göre şekilleniyor. Ne kadar hesap yapılsa da o an farklı gelişebilir. İlişkinin türüne de bağlı. Direkt eve gitme odaklı bir şeyler düşünülüyorsa zaten kadın da sorun etmez.

Anormal bir durum. Karşımdaki insanın sevgisinden ve aramızdaki ilişkinin güvenilirliğinden emin olana kadar evine gitmek istemem. Onun dışında aquarium+1

bence ilk buluşmada biraz saçma fakat bir çok kere ilk buluşmada gelenler oldu.

En yakınına guvenemiyorken kadınlar tanımadığı bir erkeğe nasıl güvenip gitsin ki?
Yeni tanıştığı değil tanıdığı dahi olsa gitmemesi lazım.

Maalesef ortam hepimizi tedirgin ve kuşkucu yaptı.

Valla kacinci bulusma oldugundan bagimsiz olarak su ortamda cok uzuuun bir sure bir erkegin evine gitmezdim, keyfim isterse kendi evime cagirirdim. Tinderda fln bulusup giden genc kizlar var sanirim, fazla salak olduklarini dusunuyorum.

Erkegin de ilk bulusmada davet etmemesi lazim fb muessesesi falan degilse. Kendimden dusunuyorum, evimi o kadar kendi zevkime gore dizayn etmisim, emek verip mesai harcamisim, daha %1 bile tanimadigim insani neden davet edeyim?

çok iyi bir uyum yakalansa da ilk buluşmada davet etmemesi gerekir diye düşünüyorum. zaten ilk buluşma dediğin "aa o öyle miymiş hiç duymamıştım", "gerçekten bundan mı korkuyorsun ahaha" falan gibi repliklerin uçuşup bol bol kahkaha atılan şey değil mi? eve davet bu muhabbet akışını engeller, amacın ons olmadığı üzerinden gidiyorum tabii ki.

onun dışında bir kadın için belirli bir sınır yoktur genellikle. tamamen karşısındakinin hissettirdikleri veya verdiği güven ile alakalıdır kaçıncı buluşmada eve davetin normal gelmesi. onu da karşındakinin davranışlarıyla anlayıp çözmen lazım. 2-5 arası diyelim sayı vermek gerekiyorsa da.

ilkinde sevismiyceksek ne diye bulusuyoruz ki. Ben ilk gun cagiririm ya da giderim mutlaka.

galeri.uludagsozluk.com

Yalniz kendi evine cagirmak daha sakat degil mi, elin sapigina adresini ogretiyorsun.
Kadinlarda mantik lobu hep kapali.

benim için garip değil ama bu demek değil ki her ilk buluşmada eve gidiyorum.. değişiyor yani..

artık maydanozu dereotunu bile büyükçe bir bağ şeklinde satmıyorlar ki fesleğeni satsınlar /:

ama uygun fiyata metro marketlerden alabilirsiniz, ben daha 2 gün önce aldım. bir bağı da o kadar ince değildi diyeyim.

3-5 aydır migroslarda da bulunuyor irice bağ şeklinde 4,95 ti diye hatırlıyorum.

Bu soruya kadınlar kendi tecrübeleri doğrultusunda cevap verirler ama erkek olarak marka özelinde kullandığım ve halen de kullanmakta olduğum erkekler için üç ayrı ürününden de baya memnun kaldım. Fiyatları görece yüksek ama aldığım ürün ortalama 1 yıl gidiyor. En azından markayı tavsiye ederim

Ben de kiehls'inkini kullanıyorum, çok memnunum. o para verilir evet, çünkü baya uzun süre gidiyor ürün.

ben aynı serinin toniğini de kullanıyorum ek olarak, onu da tavsiye ederim.

Olur ama sürdürülebilir değil, en geç 10 gün sonra ya bu neymiş birader deyip ikisini de yapmaktan vazgeçersin zira sistem için hareket etmek ne kadar önemliyse dinlenmek de aynı derecede önemli, birinden birine ağırlık verip diğerini yancı bırakman uzun vadede daha faydalı olur ama önemli olan tabii ki diyet, antrenman rutinin etkili olması elde edeceğin sonuçlar diyetine bağlı.

evet ondan emin olamadım zaten. bugün ağırlık çalıştım diyelim e yarın vücudun dinlenmesi gerek kasların gelişimi için. sürekli yormak zor olabilir. ama kambur durduğum için yüzme yapmak istiyorum. ağırlığı da kas oranım belli bir orana ulaşsın diye yapmak istiyorum. 4-5 gün fitness yerine 3 gün fitness ve 2 gün yüzme nasıl olur? amacım fit bir plaj vücudu zaten.

yüzme kardiyo yerine geçer evet.

ancak daha önce ikisini de ayrı ayrı yapmadıysanız, birden birlikte yapabilmeniz ve hakkıyla üstesinden gelebilmeniz oldukça zor, söyleyeyim onu. hele haftanın 7 gününü de dolduracak bir programın altından kalkamazsınız.

ben yıllarca yüzdüm, sonrasında uzunca bir süre ağırlık çalıştım. ikisine de oldukça hakim olmama rağmen birlikte yaptığım bir dönem oldu ki o sıralar spor dışındaki hayatımı normal bir şekilde sürdürebilmek için çok uyumam ve afedersiniz hayvan çocuğu gibi yemem gerekiyordu. sonrasında bünyem pes etti de sadece fitnessa ağırlık vermeye döndüm.

ha ikisini de laylaylom modda yaparım diyorsanız anlattığım kadar zorlamaz, ama o zaman da ne gereği var. bir tanesini yapın ama düzgün yapın daha verimli olur.

bu arada ağırlık antrenmanı ile de yağ yakarsınız. illa yüzmem gerekiyor şeklinde düşünmeyin diye ekleyeyim dedim.

ekleme: son yazdığınızı yolladıktan sonra gördüm; duruş bozukluğunu gidermek için yine ağırlık antrenmanından oldukça fayda görürsünüz.

vücut geliştirmede dik durmak için ne yapılabilir? 8 saat masa başında olduğum için etkili olmuyor gibi. yüzme daha verimli olur sanki. daha önce bir süre yaptım kaslı ve kambur oluyorum.

sadece fitness yaparsam da 4 gün falan yaparım sanırım. onun yerine 1 gün azaltıp 3 gün fitness 1 ya da 2 gün yüzme yapayım diyorum. hem off günler de olur.

Vücut geliştirme, doğru yapılmazsa eğer postürü düzeltmekten ziyade daha çok bozar, amaç buysa o riske girmeni ben çok tavsiye etmem, yüzme ya da postürü düzeltmeye yönelik stretching egzersizlerinden daha efektif faydalar görebilirsin.

her hareketi doğru formda yapmaya özen göstermeniz demek, vücudun o hareketi icra ederkenki doğal pozisyonunu bulup onu koruyarak yapabilmenizi sağlar. böyle böyle örneğin harekete başlamadan önce omuzları arkaya yerleştirmek, core bölgenizi sabit tutmak gibi form düzeltmeleri yapa yapa duruşunuzun düzelmesinde de ciddi faydalar sağlayabilirsiniz. ancak bunu yaparken her hareketin doğru formunu öğrenmeye çok ama çok özen göstermelisiniz, yoksa örneğin ağırlık çalışmasıyla skolyozunun kötüleşmesine sebep olanlar da yok değil.

3 fitness, 2 gün yüzme nispeten sürdürülebilir gibi evet.

yapabilirsin bir sikinti olmaz. yuzme kardiyo olur, gerisi agirlik calisma. bir gun agirlik, bir gun yuzme seklinde yaparsan kaslarin da yeterince dinlenmis olur. haftada 3 gun agirlik, 3 gun kardiyo yapmis olursun, 1 gun de full rest. gayet ideal.

Ben sirt ve bacak calistigim gunlerde fitness'a gitmek istemedigimde yuzmeye gidiyordum. Ikisi bu sekilde ilerliyordu bende. Genelde haftada 3 gun fitness 1 gun havuz yapiyordum diyebilirim.

kamburluk için her fitness tan sonra göğüs kasına esnetme(statik) yapmanı tavsiye ederim.

cogu zaman "soyle olmali, boyle olmali" gibi yargilarimizi dunyaya giydirmeye calisiyor, yargilarimiz dunyaya oturmadiginda gecersiz islemler yurutuyoruz. bu da boyle bir hikaye, yani... hayat devam ediyor. dileriz mutlu olsunlar.

p.s.: "guzel de bir kizmis" kisminda urperdim.

Bir soru yok sanırım ama bence çocuk ve geride kalan eş için çok iyi olmuş düşünsene o eşin ya da çocuğun yerinde olduğunu senden daha çok travma yaşadıklarına eminim. Kuzenin için üzüldüm keşke böyle olmasaymış diyecek pek bir şey yok. Ben allah korusun ama annem ya da babam bile ölse geride kalan başkasıyla mutlu olsa onlar adına sevinirim gibi geliyor tabi umarım başıma gelmez.

Bence intihar sonrasi olabilecek en iyi sonuc olmus. Hani daha iyi ne olabilirdi ki. Bence sen de mutlu ol.

anlattığın hikayedeki çocuk bendim, çok daha büyüktüm tabi ama çocuk aklımla bile babamın evlenerek mutlu olacağını düşünmek beni de mutlu etmişti.

kuzeninin yerinde kuzeninin olmaması öyle ya da böyle kuzeninin seçimiydi; kimsenin yeri kendi benliğinden başka bir yere ait değil.

olumsuz bakmadığın sürece alışırsın sen de. mutlu ol onlar adına +1.

evet karmakarışık bir durum. hem mutlu olup hem çok üzülmeniz de zaten en doğal hali. şundan sonuna kadar emin olun, rahmetli kuzeninizin eşi hiçbir zaman ama hiçbir zaman kuzeninizi unutmayacak. yeni eşi kuzeninizin yerini doldurmak için değil, hayata devam etmek için. çocuğu sahiplenmesi ve iyi bir insan olması, aileye sıcak davranması zaten neredeyse gerçek olamayacak kadar güzel detaylar. ama kendisi de, eşi de, hepiniz de biliyorsunuz kuzeninizin yerini dolduramayacağını.

benim yarı öz amcam (babamın baba tarafından abisi) ile yarı öz halam (babamın anne tarafından ablası) evlilerdi mesela. ikisi birbirinin hiçbir şeyi değildi ama anne babalarının ikinci evliliğinden babam doğmuştu ve babam doğal olarak ikisinin de kardeşiydi. (bu akrabalık durumunu genelde insanlara yarım saatte izah ediyoruz ama özetle ensest bir durum yok. örflere, dinlere ve toplumsal değerlere uygun bir olay. çocukları olan iki dul evleniyor ve ilk eşlerinden olan çocukları büyüyünce aşık olup evleniyor. ikinci evliliklerinden de babam doğuyor) neyse, işte halam yıllar yıllar evvel vefat etti. amcam da gençti ve bekarlığı bir türlü beceremedi, tekrardan evlendirdiler. halamdan iki büyük çocuğu vardı. sonraki eşinden de çocukları oldu. biz ailecek yeni eşini kabul etsek de, yaşça büyük olan kardeşlerim yeni yengemi, canları kadar sevdikleri halamın yerine bir türlü konduramadılar. hatta kendisine "yenge" bile diyemediler, "abla" diye hitap ettiler. amcamın büyük çocukları da kabul edemediler. zoraki görüştüler annelerinin yerine gelen yeni insanla. neyse, mevzu şu ki; yıllar evvel amcam da rahmetli oldu (ki en sevdiğimiz amcamız dı hepimizin). aradan seneler de geçti. ama hala yengem ile sık sık görüşüyoruz. o da her bayram tatlılar, sarmalar hazırlar, gözü kapıda bizi bekler...

yani canımız gibi sevdiğimiz halamızın yerine hiçbir zaman koymadık yengemi. rahmetli amcam da ilk eşini bal küpüne, ikincisini sirke küpüne benzetirdi. ikinci evliliğinde ilk evliliğinin mutluluğunu da yaşayamadı. ama ona rağmen, amcamın ardından biz yengemle daha bir bağlandık ailecek...

zaman içinde bu duruma üzüntünüz azalacak git gide. yeni gelin tabii ki rahmetli kuzeninizin yerini doldurmayacak ama ailenin yahut çevrenizin yeni bir üyesi gibi olacak. bence siz daha çok sevinmeye çalışın zira çocuk ve baba için öyle bir travmadan böyle güzel bir son çoğu zaman olmuyor. size kötü hissettiren de tam olarak bu durum. yani eşi ve çocuğu kuzeninizin ardından perişan olsaydı içten içe şimdiden daha az kötü hissederdiniz belki. çünki kuzeninizi seviyorsunuz. ve onun kaybını atlatmalarını ona bir nevi ihanet gibi hissediyorsunuz içten içe. halbuki kimse kimsenin yerini dolduramıyor gerçekte...

www.rondebruin.nl

@mr.goodcat sanırım 2013 için geçerli değilmiş bu. ingilizce zaten pek bişey anlamadım. türkçe lütfen.

sanırım o mail adreslerini tek tek excele virgül ile ayırarark yazmam gerek. sonra içe aktar diye ekliyorum? doğru mu anladım acaba?

hepsini tek tek excele nasıl yazacağım?

@darkrocq beni ilgilendiren bir durum değil. yetkili kişi yap diyor yapıyorsun. bu kadar teferruatlı düşünmedim. kurbandı ramazandı yılbaşıydı. hepsinde göndertiyorlar. uğraş dur. ben de uğraşmamak istiyorum. sadece hatam gönderdiğim bütün firma maillerini rehbere eklememek. eşeltiriye gerek yok, çözüm rica ediyorum

@yansıtmayan ayna, son yazdığından daha önce de böyle bir tebrik maili attığın anlaşılıyor gibi. rehbere eklemekle uğraşmaksızın bu sene gönderdiğin bir tebrik mailinin to bölümünü kopyalayıp yeni maile yapıştırarak "şimdilik" kurtulmuş olsan olma mı?

öyle yapacağım sanırım. @brena
teşekkürler.

tanı: akut tonsillofarenjit
ilaçlar: amoklavin, parol

son ilacı okuyamadım.

amoklavin 1gr
parol tablet
kreval fort

sanırım son ilaç kreval forte.

n11, trendyol.

English home'da düz renk ya da sade var.
Takım olarak da almak zorunda değilsin, ayrı ayrı alabiliyorsun.

Ayrıca Zara home, H&M home gibi yerlerde de var.

www.n11.com
Ben bu mağazadan alıyorum hep, oldukça memnunum. Yalnız nevresim (yorgan kılıfı) ve çarşaflar ayrı ayrı satılıyor, yanılmayın. En son da erkek arkadaşıma bunu aldırdım, oldukça sade ve güzel. goo.gl

ikea'da çiçeksiz, sade ama güzel çok seçenek var; www.ikea.com.tr

english homeda düz desensiz nevresimler oluyor. lakin son yıllarda english home ve madam coco etkisiyle tüm markalarda ürünler kalitesizleşip fiyatlar arttı. indirimsiz haliyle bu gibi mağazalardan alınmaması gerektiğini düşünüyorum. özdilek, linens, yataş gibi markalar nispeten daha iyi çarşaf üreten markalar. yılbaşından sonra indirim olur diye tahmin ediyorum, bekle derim. eğer vaktin varsa pazarlara bakmanı öneririm. emin ol en az lcw vb kalitesinde nevresimleri daha uygun fiyata bulursun. her türlü desen de mevcut :)

Sarhoş olacak kadar içmiyorum hiç, sorun ve lüzumsuz analize gerek kalmıyor.

Maalesef sarhoş olunca uyuyorum direk. Böyle çok geceyi mahvetmişliğim vardır.

son zamanlarda uykum geliyor genelde.

genelde çok ortaya dökmediğim yanlarımı ortaya döküyorum. yani karakterim x10 oluyor. başka bir karaktere bürünmüyorum. aynı senin gibi aslında

Normalde yapmaya utanacağım ama bi yandan da yapmak istediğim şeyleri yaparım. Mesela dans etmeyi bilmem. Ayık kafayla hayatta dans etmem. Ancak alkollü olduğumda dans ederim. çok iyi dans ettiğimi söyleyen karşı cinsler alkollü halime denk gelenler. Normalde o cevher yok bende.

sarhoş olunca direkt uyuyorum :) ama samimi bir arkadaşım var. adamın içinden resmen canavar çıkıyor. normalde sessiz, efendi adam, küfürbaz kavgacı birine dönüşüyor. ertesi gün anlatıyoruz yaptıklarını yerin dibine giriyor.

hayatım boyunca 5-6 kez sarhoş olmuşumdur herhalde. Sarhoştan kastım komple yamulduğum, koptuğum.. Sarhoşken içimdeki canavar ortaya çıkmıyor. Normalde yapmayacağım şeyleri de yapmıyorum. Gevşiyorum, gülüyorum.. Zaten arkadaşlarla beraberken güzel oluyor sarhoşluk.

Ah ulan üniversite yıllarım... Bir keresinde 6-7 kişi içmiştik evde. Herkes leyla oldu. Dışarıya çıkıp dürüm yiyelim dedik. Caddede yürürken geçen arabalara "beşiktaşım oleeey" diye bağırıyorduk. Sonra yolumuza devam ederken bir araba durdu, içinden 2 tane yarma çıktı ve bizi dövdü :) Hala muammadır o dayağı neden yediğimiz :))

üniversite yıllarımdan bu yana sarhoş olmamaya çalışıyorum.

sarhoş olunca her şeye gülüyorum, aşırı bir özgüven geliyor, insanlara normalde diyemediğim şeyleri söyleyebiliyorum.

genelde birincisi, bazen de her ikisi birlikte oluyor bende.

hani sakladığım kişiliğim gibi değil de, sarhoşken normalde olduğumdan daha zıpır, bıcır, konuşkan ve belki de biraz manikimsi modda eğlenceli olabiliyorum. sarhoşluk seviyesinin tavan yaptığı ender durumlarda bu halim, yapmak istemediğim şeyleri yapmama da yol açabiliyor. artık bu safhada mantıklı düşünce silsilesi olmuyor tabi, birden ikiye geçişimi fark edemiyorum bile. bu gecelerin sabahlarından tiksindiğim oldu 1-2 kez.

allahtan çok zor sarhoş olabiliyorum da zırt pırt yemiyorum bu naneleri. sarhoş olacak kadar içmemeye çalışan bir alkolik bildirdi dlkfds.

sarhoş olunca eğer eğlenme modumdaysam zaten yapacağım şeyleri daha eğlenerek yapıyorum ya da anksiyetem ortadan kalkıyor kafama takacağım durumlara amaan diyip geçiyorum. canım sıkkınsa ya da yorgunsam da direkt uykum geliyor.

sadece makarna pilav ve tavuğa yüklenme o zaman.sebze,balık da yiyebilirsin.iştahın arttığından zaten normal bir şekilde beslensen de kilo alacaksın.kendini belirli yemeklerle sınırlama.

Amaç profesyonel değil sağlıklı olmak için yapılıyorsa, o kadar kasmaya gerek yok devamlı olun yeterli.

balık var, kırmızı et var, hindi var

bulgur pilavını ben çok severim, o yüzden sıkıntı etmiyorum

Sürekli tavuk makarna pilav yemek zorunda değilsin. Günlük macro oranını tutturduğun sürece farklı protein karbonhidrat kaynakları da yiyebilirsin.

henüz üç haftalık bir spor geçmişiniz varken, sürekli tavuk makarna pilav yemenizi gerektiren zorunluluk nedir? ben üç sene aralıksız yaptığım dönemde bile üst üste bu üç besin grubunu yiyecek şekilde oluşturmadım beslenmemi.

herkes gibi sebzenizi, salatanızı, etinizi, baklagilinizi yiyin işte. sağlıklı karbonhidratınızı ve proteininizi alabileceğiniz bir sürü opsiyon var. 50 kilo ağırlık kaldırdınız diye tüm gün pilav+tavuk yemeye mahkum değilsiniz. belki porsiyon artırımına gitmeniz gerekebilir, o kadar.