new balance

Soldaki.

Nike.

nike.

nike

nike

bence nb ama bu renk almazdım.

kusucaz NB den artık..NIKE.

nike'ın bu tip modelleri pek esnek değil, vurabiliyor.

mavili olanı

nike

nike

nike

kanser ilacı örneği biraz yanlış olmuş. kemoterapi çok daha uzun, ayrıntılı bir tedavi süreci. ama kapitalist sistemde satış fiyatları maliyetle birlikte rekabet piyasasının durumu ve tüketici için değeri ile saptanır.

b şıkkı emek verdik zengin olalım. sosyoloji dersinde yapmıştık bunun tartışmasını geçen, evet bi yerlerde bi kanser ilacı var ama eğer bu ortaya çıkarsa tedavi aşamasında diğer onca ilaç boşa gidecek. çıkmazsa insanların kimi için kemoterapi başarılı olacak, olmayanlar ise ölecek ama olsun onlar zengin olacak. ilaç sanayisi dehşet bir hal almış mesela kolestrol. bu konuda da yazılmış çok kitap var; kolestrolün bir hastalık olmadığına dair. bi kalıp uydurmuşlar mesela kolestrolün yüksek tamam kalp krizi riski yüksek. hobarey ilaçlara yüklenelim. yahu bi dur kalp krizinin tek bi sebebi mi var allasen.

istisna: ilaçtan ilaca değişir. yakın zamanda bi seminere katılmıştım standfordda şu an bi çalışma sürüyo mesela; down sendromlu bebekler için anne karnında uygulanacak bi ilaç var farelere uygulanmış onların da 21. kromozomu benzermiş ve bilişsel açıdan baya kademe kaydetmişler. hoca ilacın çok pahalı olduğunu ve daha uygun fiyatlar için yeni maddeler arandığını anlattı samimiydi.

klinik araştırma aşamasının diğerine nazaran çok uzun ve çok zor olması. molekül tasarımının çok üstün bir bilgi birikimi gerektirmesi. molekül tasarımına çok büyük yatırım yapmış olmanız. çünkü çok karmaşık mekanizmalar üzerinden etki ediyor. onkoloji klinik araştırmaları çok karmaşık olduğu için, en iyi ekiplerle çalışmanız gerekiyor. sıradan eğitimli, sıradan tecrübeli ve ortalama çalışkanlıkta insanların kafasının basabileceği, altından kalkabileceği yükler değil bunlar. ona göre iyi paralar ödüyorsunuz.

patentler şu şekilde ilerler:
sen başvurduktan sonra bi ilaç araştırması için o ilacın patenti 20 yıl sendedir. 5 senede o ilacı çıkarırsın, faz araştırmalarını falan bitirirsin, 15 sene piyasada ilacın olur ve tekel olursun. ama 21. yılda diğer firmalar da ilacı üretir ve rekabetle beraber fiyatlarda düşme de olur

kapital mapital vs işine girmeden...tekellikte bu durum hep vardır
ayrıca sosyal devlet ile kanser ilacının kaç paraya satıldığının bi önemi yoktur. eğer senin devletin sen kanser ya da grip olduğunda ilacı karşılıyorsa (ki gerçek sosyal devletlerde bu var) kapitalmiş falan önemli olmaz. zaten eczaneye gidip "bana bi prostat kanseri ilacı lütfen" demiyosun, grip ilacı için de dememen lazım teoride. tüm ilaçların reçeteli satılması gerekiyor.

edit: eğer 19 senede araştırma tamamlanır da piyasaya çıkmaya hazır hale gelirse şirketler o 1 sene için zahmete girmiyor. burası kapital düzen

tek sebebi hastalığın önemli olması değil. Kısmen dediğiniz şey doğru.

Bu aslında giyim firmalarının bazılarında da görülen bir örnek. Collezione ile Armani özünde aynı ürünü üretiyor. Biri daha kaliteli malzeme kullanıyor collezione'de 10 tl'ye kar ederek satılan gömleğin daha kaliteli malzemesi de de ki 5 kat daha pahalı olsun 50 tl olması lazım. Hadi aşırı kalite farkı olsun 10 kat olsun 100 tl olması lazım.

Fakat takdir edersiniz ki armani'de gömlek 300-400 tl yani 40 kat. Üretim aletlerinde çok bir fark yok. Hemen hemen aynı makinalar çalışıyor. Fakat armani tasarımcılarına deliler gibi maaşlar saçarken collezione böyle bir şey yapmıyor. Armani her zaman en pahalı şehirlerin en pahalı mekanlarında dükkan açmaya çalışırken collezione'nin böyle bir derdi yok. Armani her zaman markasını tanıtmaya milyonlarca euro saçarken collezione'nin böyle bir derdi yok. Armani'nin ürünün üretimi dışında harcadığı bu paraları da bir yerlerden çıkarması lazım takdir edersiniz ki. Tek gelir kaynağı ürün satışı olduğu için de ürün fiyatını arttırarak bu masraflarını karşılıyor.

İlaç firmalarının yaptığı şey de aslında bu. Grip ilacı dediğimiz şey çok uzun senelerdir bilinen bir şey ki ilaçsız bile tedavi ediliyor bir ton grip çeşidi. Bunun yanında daha kanser ile ilgili anlaşılmamış bir ton nokta var ve firmalar üniversitelere bu noktaların aydınlatılması için deli gibi paralar döküyorlar. Heidelberg'de kanser ile ilgili protein araştırmaları yapan bir sürü araştırma grubu var ki bir kısmı ilaç firmalarından çok büyük destekle burslu öğrenci çalıştırıyor. Bu gruplarda yazılım mühendislerinden, fizikçilere, matemitkçilerden biyologlara kadar bir sürü doktora öğrencisi öalışıyor. Başlarında da profesörler. İlaç firmalarının da saçtıkları bu kadar araştırma parasını çıkarabilmeleri için bir yerlerden gelir elde etmeleri lazım. Bu da ancak fiyatı arttırmakla oluyor. Bunun başka yolu maalesef yok. Eğer devlet denen kurum bu araştırmalar için (zararına) teşvik ayarlayabiliyor olsa ilacın masrafları da fiyatı da düşer. Fakat devletler bu tür araştırmalara girmiyorlar çünkü zaten bu masrafları ödemeye gönüllü ilaç firmaları var.

@la noix
bu verdiğiniz bilgilerde, emin olamadığım bazı noktalar var.
başvurduktan sonra ilacın araştırması için ilacın patenti... bu ifade biraz karışık. benim bildiğim patent takvimi, siz ilacı piyasaya sürmek için ruhsat aldıktan sonra işlemeye başlıyor. ilacın mucidi olan firma sizsiniz. siz bulmuşsunuz o molekülü. piyasaya çıkması için ruhsatınızı aldıktan sonra misal 17 seneliğine sadece size satış yetkisi veriyor devlet. başka kimse kopyalayamıyor o molekülü. sanırım o 15-17 sene tekel süresinin bağlı olduğu ve değişkenlik gösterdiği bir takım başka faktörler daha var.

öte yandan, bir ilaç 5 senede geliştirilemez. sıradan bir molekülün bilgisayarda ve laboratuar ortamında sentezlenmesinden sonra, eczane rafına kadar gelebilmesi için 15 sene gerekir. sadece faz III klinik araştırması 5 sene sürüyor bazı hallerde.

diğer incelenmesi gereken konu, ''gerçek sosyal devletler''. (bkz: hollanda sağlık sistemi) Hollanda sosyal devlet geçinir ya hani...

(bkz: isveç hakkında doğru sanılan yanlışlar/@viggen)

@compadrito

www.fda.gov
soru 2. filingden sonra patent 20 sene içindir.
soru 1. patent nedir? "anywhere along the development lifeline of a drug and can encompass a wide range of claims."

development lifeline

soru 3. exclusivity nedir, nelere verilir

patentler fikirlere de alınır. zaten preliminary verilerin varsa patente rahat başvurursun ve patentle beraber klinik çalışma izni alırsın.

gerçek sosyal devlet olarak hollanda veya isveç örneği vermedim. hatta herhangi bir örnek vermedim, entryleri de okumadım çünkü (gerçekte vardır yoktur beni ilgilendirmez) doğru olan bir şeyden bahsettim

5 yılda ilacın geliştirilemeyeceğini ben de biliyorum, buna mübalağa sanatı deniliyor, daha rahat anlaşılsın diye yapılır.

keşke bana mesaj olarak yazsaydın soruları. çünkü bohr'un sorularına cevap değil bunların hiçbiri

@la noix

teşekkürler aydınlattığınız ve mübalağa sanatının ne olduğunu öğrettiğiniz için.

size mesaj olarak yazmayışımın sebebi, konuyla ilgilenecek bir kaç kişinin daha bilgilenmesini amaçlamam. bohr'un sorusuna cevabımı zaten vermiştim.

demek ki ruhsatı alınca değil, ruhsata müracaat edince başlıyor takvim. eh, siz de ilacı 15 senede hazır hâle getirebildiğinize göre, piyasada o molekülün tekeli olabilmeniz için elinizde sadece bir 5 sene kalıyor. o 5 senenin 10 ya da 12 seneye uzatılma ihtimali de var.

sıradan bir molekülü geliştirmek için 1 milyar dolar harcadığınıza göre, kanser ilacını geliştirmek için harcayacağınız meblağın daha fazla olduğunu tahmin ediyorum. ilaç şirketi, insâni yardım kuruluşu değil. kâr etmek için kurulmuş ticari bir müessese. o yatırımın kâr olarak geri gelmesi lâzım ki hayatta kalabilsin, yeni yatırımlar yapabilsin. bu durumda, bu büyük yatırımın, kısıtlı bir sürede geri dönmesi gerekiyor.

ilaç şirketlerinin daha verimli çalışması ve mevzuat nedeniyle harcanan paraların biraz kısılması ile maliyetler belki aşağı çekilebilir ama o yönde bir eğilim yok. tam tersi bir eğilim var.

www.google.com.tr
dot to dot
Connect the dots

(git: )www.google.com.tr

iğreti duruyor aga, tenin koyuysa hiç yaptırma, açıksa eh işte

oğlan işi

çok kötü, hele erkek için.

deniz çapası güzel de, o güller olmamış gibi.

Kız dövmesi gibi

maalesef klişe + feminen

feminen falan demişler haklılar da. ayrıca başkasında gördüğün dövmeyi yaptırmanı da tavsiye etmem. dövme kişisel olmalı

Kız şeyi diyeceğim ben de. Politically correct hali de feminen bir havası var.

gay ya da kız değilsen yapma derim ben.

Çiçeğin kız şeysi olduğuna inanmıyorum,
Çapa da erkek şeysi değil
estetik görüş ve beğenine cinsiyet filtresi takman homofobiklikten başka birşey olmazdı.
Dövmeyi beğendim ama kişiye özel olması konusuna katılıyorum.
Belki dövmeci buna benzer birşeyler çalışır senin için,

bir kere dövme çok güzel. dövme seven, vücudunda fazla bulunduran ve dövmecileri bilen birisi olarak tavsiyem özellikle bu tarz olan ve başkasından gördüğünü yaptırma ki zaten iyi bir dövmeci bunu yapmayı kabul etmez. tavsiyem bunu konsept olarak sunman ve gerisini dövmeciye bırakman. tabii bunu yapabilmen için dövme sanatçısının iyi olması lazım. arıyorsan iyi birini yeşillendirebilirsin.

'kız dövmesi gibi ' değil bildiğin KIZ dövmesi…

aşağıya bak, hayatının %67,5 inde dikine gitmekten çekinmediğin sallanan bir şey görüyorsan yaptırma evladım.

fazla yumoş.

yaptır bence senin karakterini , kişiliğini ve yaşamını çok iyi anlatan bir dövme seçimi olmuş.

my dying bride sarkilari olabilir.

koop-island blues
o tarz değil ama ikili ilişkilerle ilgili sorunun varsa iyi(!) gelir.

blackfield-pain

pain of salvation - sisters

Seether-Amy Lee - Broken içimi daraltır benim.

Edit: Bir de Yiruma - River Flows In You

www.youtube.com

archıve- again

henry and maximus

deftones - hole in the earth (renholder remix olsun ama)
IAMX - this will make you love again

avenged sevenfold - so far away

Saturnus-Veronika Decides to Die albümü mahveder

ilaçlama yaptırmak lazım, hatta büyük ihtimal apartmanda vardır, onlar giriyordur eve. apartmanı da evi de ilaçlatmak gerekiyor.

Matla falan çok zor, Hamaböcekleri aşırı hızlı çoğalıyor, evi ilaçlatmak bile yetmiyor bazen. Bir yerde yuvaları vardır, duvarın içindeki çatlaklarda falan bile olabilir. Onu bulup kapattırmanız, ardından ilaçlatmanız lazım.

boya badana şart. ya da mutfaktaki tesisatın değişmesi. evi ilaçlatmak da olabilir. kolay bi yöntemi olduğunu sanmıyorum.

tek senin tarafından yapabileceğim bir çözüm yok gibi bir şey abi, muhtemelen apartmanın bir bölgesinde yuva yapmışlardır eğer direk senin evinde yaptılarsa zaten ortalık feci karışık oluyor genel olarak apartmanın ilaçlanması gerekiyor. en basit olarak.

Evimiz bahçenin içinde ve iki katlı. Apartmanda da görüyorum böcekleri belki de oradan geliyorlardır, evet. Siz böyle diyince düşündüm de bahçeden geliyorsa çok da yapılacak bir şey yok gibi sanki.
Yalnız öyle her daim karşılaşmıyorum böceklerle, haftada bir 1 tane görüyorum. Yine de üremişlerdir değil mi çoktan? Neyse.

Detan maxi.bunu köşelere sık hamamböceğini unut.öğrenciyken denemediğim şey kalmamıştı birtek bu çözüm oldu.

apartmanın içinde gördüysen apartmanın da ilaçlatılması gerekiyor. ben de geçen sene 1-2 tane görmüştüm evin içinde, hemen aradım ilaçlama şirketini ve evi ilaçlattım. öncesinde komşulara, apartmanı temizleyen kişiye falan sordum daha önce böcek gördünüz mü diye, görmemişler. dolayısıyla direkt benim eve yuva yapmışlardı resmen ama ilaçlamadan sonra bir daha gözükmediler. hatta ilaçlattıktan bir süre sonra böcekler tek tek dışarıya çıktı yarı baygın vaziyette. sadece 1-2 defa gördüğüm böceklerden en az 8-10 tane çıkmıştır. bir de çıkmayıp yerinde ölenler vardır kesin. feci hızlı çoğalıyorlar gerçekten, hemen evi ilaçlatman gerekiyor.

hem evi hem de bahçeyi ilaçlamak lazım. zaten düzenli olarak yapılması gereken bir şey aslında bahçe ilaçlama.

güzel geçiyor, birazdan ailecek dışarı çıkacağız, bisiklete bineceğiz :)

8' de kalktım, 13 km. koştum. Birazdan nişanlımla kedimi veterinere götürcez, sora da Fener' in basket maçını soğuk bira eşliğinde izleyeceğim, akşama da futbol maçını, sızmazsam o saate kadar.

Yoldayim, midem bulaniyo 170le gidiyoz :<

mal mal oturuyorum. hava çok güzel.
dışarı çıkacak kimse yok. kahvaltı bile yapmadım.

daha kahvaltı yapacağım dışarı çıkasım da var ama ders de çalışmalı. fena değil ama güzel.
senin nasıl geçiyor?

sıkıcı, iş çok ama yapamam galiba, maç var birayla cips alayım ben de, blogumla ilgileniyorum

Teyzem, annem ben yemek temizlik ugrasiyoruz. Sikintidan patlamak uzereyim

çalışıyorum, ayheyt.

amaan benim nasıl geçsin, kahvaltı yaptım, maillere falan baktım,couchsurfing'ten bi eleman yazmış sevindim önce ama pek gideri yok gibi..
onun dışında ev bakıyorum hala, bugün artık sokak sokak gezicem beşiktaşa gidip. böyle. umutsuz ve tatsız bir pazar :/

Dersteyim cok sikici sabah 8den beri ders ders. Bitse de gitsem artik modundayim resmen ama gecmiyor :/

yemek yedim. duş alayım giyineyim çantamı toparlayayım da sktir olup evime gideyim artık hehe

yatıyorum. yarın sınav var, ders çalışmam lazım ama hiç içimden gelmiyor.

Beyoğlu Na gidiyorum, Tophane artwalk var, arkadaşlarla galerileri gezeceğiz

kurstan geldim, baba yatar..

yarın iki baba sınavım var. duyuruda takılıyorum :/

ailecek pikniğe gidiyoruz birazdan :)

Napıyım izmirde bu havada yalnız yalnız takılıyorum sen napıyosun

yarın sınavım var ders çalışmam gerekiyor. ama hiç canım istemiyor oturuyorum öööyle. duvarları seyredicem birazdan da.

ayakkabımı boyadım, internetten kitaplık siparişi vereceğim, bahis takip ediyorum, ensemi toparlatacağım kardeşime, bir de newsroom dizisinin ilk sezon son bölümünü izleyeceğim.

Yoldan geldik how i met your mother izledik şimdi netten okey oynuyozz.

sergileri gezdik, karaköy'deki entel-dantel kafelerde oturduk kayfe içtik. eve döndüm. sergi resimlerini yüklüyorum.

dersler, ödevler hayatın gerçekleri ile kucaklaşacağım şimdi :)

Belcim bilgin diyorum ben. Baska sebep yok ortada.

beğenilmemesi benim için de çok ilginç bir durum. zira gelmiş geçmiş en iyi en özenilmiş türk yapımlarından bir tanesi.

ama hakikaten belçim +1 o kadını pek sevemiyorum. sanıldığı gibi ya da abartıldığı gibi de iyi bir elektrik vermiyor hiçbir filme. hatta görüp arttırıyorum filmde en eğreti duran şey oydu. ne duygusunu vermiş ne bir şey. şu son çıkan filme de o oynuyor diye gitmedim. aşk tesadüfleri sever de süper bir film ama yine belçim yüzünden...

tamam haklı olabilirsiniz ama sonuçta bu bi takım oyunu, bi oyuncu kötü bi filmi iyi yapamacagi gibi, iyi bi filmi nasıl berbat edebilir :)

duymam görmem kimseyi kafaya takmam, akşam mesai bitip cebe 40'ı koyduğumda son 8 saate değin hiçbir şeyi hatırlamam diyorsanız, garsonluk.. gördüğüm kadarıyla kimse anket doldurmak istemiyor. yazı var kışı var.. yaz yağmuru var, bir de..

an itibariyle garsonum o vakit ilk işimi aldım :) @carradine teşekkürler :)

turkuaz
kadın

kırmızı.

mavi, erkek

Hepsinin karışımı siyah..

turuncu / e

en sevdiğiniz renk sorusu saçma bence, çünkü duruma göre değişir. mesela kıyafet için başka, araba için başka, dekorasyon için başka renkleri severim ben. hatta araba için bile türe göre değişir sevdiğim renkler. ama yazdıkların arasında hiçbir şeye yakıştıramadığım bir renk varsa o da pembe ve tonlarıdır.

Chelsea mavisi. 23-erkek (galatasaraylıyım)

mor, kadın

kırmızı - kadın

mavi, kadın.

Sırasıyla favori 3'lüm,

1-Sarı
2-Turuncu
3-Uçuk pembe

25,Erkek

Mavi-kadın

Mavi sevmek ama nasıl bi sevmek aşırı sevmek, takıntı derecesinde.
Kadın.

Turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ve Vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı

21, erkek, bekar, istanbul

ferrari kırmızısı yanına koyu bi gri koyarsan tadundan yenmez

Kök yeşili. irkek

ekşi duyuru yeşili

not: komisyon alıyorum

hayatımda çok kullanmıyorum ama;
turuncu,k.

mavi, kadın.

mavi, kadın

Turkuaz-kadin

yeşil, e

yeşil
kadın

Kırmızı - Kadın ^^

turuncu erkek

Özellikle en çok sevdiğim bi renk yok,kahverengi hariç tüm renkleri severim:)Rengarenk..Hepsi(K)

mesaj attım, silmeyin duyuruyu.

selam. biletler içinse eğer satıldı. bunu bildrmek için geldim. ancak hafta içi yeniden 2 bilet satışa sunacam.

haklı.

haklı

bu üniversite hocalarındaki egoyu ne yapıcaz bilemiyorum. bence sen haklısın. rahatsızlık vermediğin sürece tek başına derste istediğin şeyle ilgilenirsin. ama tek başına ve rahatsızlık vermediğin sürece. hoca da rahatsız oluyorsa, senin yüzünden dikkati dağılıyorsa ki bunun olması içinde hiçbir neden yok, seni uyarabilirdi çık demek yerine. artistlik yapmış. bunlar benim düşüncelerim.

hiç anlamadığım bir konu bu.

madem hocayı dinlemeyeceksin derse neden giriyorsun ki?
kimi girer gazete okur, kimi müzik dinler, kimi telefondan oyun oynar kıpır kıpır...

hoca derse gelmiş, iyi ya da kötü bir şeyler anlatıyor.

yavşak hocaların haklı oldukları ender konulardan biri bu. üzgünüm.

gazeteyi kocaman açıp göze batacak şekilde okuduysan hoca haklı. dikkati dağılıyor olabilir. ben senin yanında veya arkanda oturan öğrenci olsam gazeteye gözüm de kayabilirdi.
ama dikkat çekmeyecek şekilde okuduysan, örn kitap okur gibi. hocaya pek hak veremem. arada anlatırken kulaktan duyduğun şeylerin de yararı var sana. hiç derse girmemekten daha iyi.

senin yanlış bir şey yapmadığını düşünüyorum dersten çıkarmak, derse geç gelen öğrenciyi almamak, ayar vermek... lisede kalmalı. hayır çok meraklıysa bıraksın akademisyenliği, lise hocalığı yapsın. uç bir şey yapmamışsın neticede.

ya bu "ego" muhabbetinin de bokunu çıkardınız, kusura bakmayın. o insanlar oraya size bir şeyler anlatmak için geliyor. her şeyi bu kadar basit görmeyin. siz dinlemeseniz de yine parasını alır, sizi kişisel olarak iplemiyordur falan ama bir şey anlatıyorlar yahu. siz oraya o şeyleri dinlemek için gitmiyor musunuz? öyleyse, dinlemeseniz bile en azından derste başka şeyle uğraşmayın. uğraşıyorsanız da fark ettirmeyin.

bunu sana söylemiyorum armagan kardeş, "ego yeaa" diyenlere söylüyorum. yaptığın hoş değil ve hoca haklı. ama abartılacak bir şey de değil, sessiz sessiz takılıyormuşsun bir köşede. ama yaptığın hareket "skimde değilsin" demek oluyor ki bu sadece hocalara değil herkese karşı nahoş bir davranış.

en küçüğü 18 yaşında bu insanların. dinlemek istemiyorsanız gitmezsiniz derse. her halta profesör egosu diye ağlamayın.

(örneği sadece bu konu için verdim. egoist, lanet öğretim görevlileri proflar onlar bunlar var muhakkak)

Devam için gidiyorum o derse. Çünkü siyasal düşünceler tarihi dersinde sorulan sorulara cevap vermiyor, kitaptan okur gibi işliyor.

dostum sen birşey anlatırken karşındaki gazete okusa ne hissedersen hoca da onu hissetmiş. bence haklı.

Gazeteyi birkaç kez katlamis ssekilde okuyordum kitap gibi.

bu egodur. üniversitelerde hala çoğu bölümde yoklama sistemi var ve o derse dinlemek istemesen de gitmek zorundasın. hocanın görevi evet ders anlatmak ama yaşadığı, sinirlendiği, rahatsızlık duyduğu en ufak bişeyde çık demek yerine insan gibi uyarır, söz konusu olay devam ettirilirse çık denir. uyarmadan çık dışarda oku demek çok yakışıksız. öyle basit mantık ''dinlemek istemiyosan gitme'' değil yani, onu akıl edebilecek seviyededir zaten üniversite öğrencisi.
konuyu üniversitelerdeki hocaların yetersizliğine ve durumuna vs çekmek istemiyorum,bitiriyorum. bu benim düşüncemdir, katılır, katılmazsınız.

ben hoca olsam öğrenci karşımda kitap okusa dersten atmam ama emekli park amcaları gibi gazete okursa atarım direkt.

gazete okuyacaksan neden derse geldin ki?
imzanı at, çık git kahvecide oku gazeteni. sen belki farketmiyorsun ama ders anlatırken ya da sınav yaparken başka şeyle ilgilenen kişiler dikkat dağıtıyor.

kendine kabul ettiremediği ders anlatma yeteneksizliğini seni dışarı kovarak dışa vurmuş. kendisini lise öğretmeni de zannetmiş olabilir. üniversite derslerini hala lise müfredatı zannedenler çok malum. siktiret. sen dersine çalış yeter...

Devamsizlik yapmamak için.

beyler burda anlatıyorsunuz ama hoca ile empati kurmak zor. öğrenci arkadaşım vardı gezer tozardık her türlü zibidilik filan. eleman araştırma görevlisi oldu derslere giriyor ama çıldıracak gibi.

meğer ne saygısızmışız biz pişmanım lan diyor. hocanın da kendine göre derdi var bölüm başkanıyla uğraşıyor sorumluluğu, evi eşi çocukları bissürü muhabbet.

tüm bunlarla uğraş karşında öğrencin gazeteyi kitap gibi katlamış dünyanın en önemli haberini o an okumalıymıi gibi gazeteye odaklanmış. kusura bakmayın ama olmaz.

neyse, yok yazmamış. bundan sonra da dersinde imzamı attıktan sonra izin isteyeceğim.

hoca (öğretim görevlisi) ile empati kuralım= günde 6 saat ders anlatmak+ 2 ders öncesi hazırlığı+ o amına koduğumun 200 ü aşan sınav kağıtlarını tatilinde tek tek okumak+ eşek kadar çocuklara ''dersi nasıl anlatsamda ilgilerini çeksem'' diye düşünmek+ sürekli yeni çalışma ve alıştırma kağıdı hazırlamak ve makale okumak(tatil gününde yine)+ karşında sen gebermek üzereyken gazete açılması,iddia kuponlarıyla bir şeyler yapılması(dersi almak istemiyorsan alma,dinlemek istemiyorsan gelme,lisans öğretimini sevmiyorsan okuma,inan okumayıp hayata atılsan daha çok para kazanacaksın.)+ sınıf genel olarak başarısızsa tüm kurulun hakkında inceleme yapabilitesi+ üstlerindeki bir ton doç. prof. vs den azar yemek. işlerini sana yüklemeleri(izin gününde senden gözetmenlik rica(!) etmeleri(sıkıyorsan gelme)+ öğrencilerin çok ders anlatınca ''çok konu anlatıyor,bazen 5-10 dakika geç bırakıyor işimiz var'' diye rektöre şikayetleri+ rektörün konular yetişmezse ve öğrencileri 10 dakika erken bıraksan fırçalaması+ ders sırasında tahtaya yazı yazdığın o kalemin bile aylık kullanım kotası olması ve dolduğunda tüm ay yatıp senden fazla kazanan göt memurun ''kotan doldu senin,ya parayla al ya bir sonraki ay gel'' demesi+ sınavlarda kendininde azıcık önceye kadar öğrenci olduğunu çok iyi bilip bol bol not vermen kimseleri bırakmamaya özen göstermen fakat sınav sonuçları açıklanınca bir ton öğrenci şikayetiyle kağıtların denetime alınıp incelenmesi, devamında tüm öğrencilerin fazla verilen notlarının düşülmesi seninde üstlerinin gözünde not şişiren asalağın teki olarak görünmen = ay sonu 2000 lira mayış. şimdi reklamlar... + ''babacım 30 milyon euro kaldı. sıfırladık sayılır'' + ohş. amına koyayım böyle sistemin ben. burada psikoloji işledik.

şimdi geçelim yaşamaya..ev kirası en az 1000 lira istanbulda yani bin lira diyelim 30 senelik binada leş gibi bir eve, kışları soğuk oluyor 2 ay yaksan doğalgazı 200-250 lira,su+elektrik 50 falan diyelim az olsun, hani bazen zaraya falan gidersin ya. kendine gömlek almak istersin,azıcık iyi görüneyim bende dersin. 100 lira lan. vallahi 100 lira. 2 gömlek = 1 ay makale,kağıt ıvır zıvır okurken ve uyurken ısınma. bak daha anlatmıyorum bile. yeter bence bu kadar.

@insomni4c o adamın o gün ben ne ruh halindeyim nasıl yaşıyorum vs. düşünmediği için benim de onun harcamalarını ve maaşını düşünmemi bekleme. O bahsettiğin memurdan farkı da ezberinde bazı cümleler olması. Senin dediğin gibi emek veren hocaların dersine 2-3 kitapla, önceden hazırlıklı şekilde giriyorum.

Bence başkalarına rahatsızlık verilmediği sürece sınıfta istediği gibi davranılabilir. Bazısı hocanın anlattığından daha hızlı anlayabilir, o arada milleti rahatsız etmemek kaydı ile başka şeyler yapabilir. Orada değildim, olay bu kadarsa biraz ego kurbanı olmuşsunuz gibi. Eğer sen fark etmeden hocayı kıllandıracak bir şey yapmışsanız, o haklı olabilir.

@armagan tabii ki sizi ve öğrenciliğinizi bilmiyorum. fakat yaşanılan şeyleri yazmam faydalı olur diye düşündüm. sözlük yerine duyuruda ilgili bir başlık görünce içimi döktüm rahatladım sadece :D .öğretim görevlilerinin çoğunluğunun genel ruh hali böyle. kafayı kırıyorlar zaten bir süre sonra. normal davranamayınca anlayışla karşılayın. aralarında pislikler elbet olur, insan sonuçta. herkes birbirini anlasa zaten sorun çözülecekte empati yok memlekette.

kardeşim adam orada ders anlatıyor. sen beğenmiyor olabilirsin. herif orada efor sarfediyor. sen de ona gazete okuyarak açıkca " sikimde değilsin" demişsin. bence kesinlikle hoca haklı.

sen bir gün birine bir şeyler anlatacam diye uğraş karşındaki dinlemesin seni bakalım napıcan?

31 Aralık'ta öğrenci indirimi hakkı bitmiştir o kartın. Vizeleme yapmanız lazım yine..

Ogrencı belgesı falan ıstıyorlar mı ıstanbul'da okumuyorum artık

istemiyorlar. 5 lira verip güncelleme yapmalarını söylüyorsunuz akbil yükleyen bayiilere, bu kadar.

Belgeye gerek yok. Zaten yükleme makinesinden yapılıyor işlem, tek lazım olan 5 tl..

Cok tesekkur ederım.

o makinadan güncelleme işlemi biti 7 ocakta falan. bayi de yapmamıştı benimkini, gidip okuldan yenisini çıkartmıştım. direkt bayiden deneyin.

seninle iletişime geçecek kişileri ve aramada beni kimler bulabilir? ayarlarını belirtmen gerekiyor. www.facebook.com buradan gereken ayarları yapabilirsin.

oradan yapmaya çalıştığımda ya herkes var ya da arkadaşlarımın arkadaşları. bu seçenekler var sadece ama.

mesaj at butonunu kaldırmak için yaşını 18 den küçük yap.

hiçbirşey olmaz yahu niye bu kadar gerildin ki
hesaplamalarını yap kaç kredi ile mezun olman lazım ve bu ders ile beraber aldığın seçmeliler ile okul biter mi ? kredin alacağın seçmeli derslerle birlikte yetiyorsa sorun olmaz ama sırf bu ders kalıyor diye dönemlik kredini yiyiyor ve alman gereken seçmelilere sorun yaratıyorsa yaz okulunda bu ders açılıyorsa bu dersi yok bu ders açılmıyorsa yerine seçmeli olarak saydırabileceğin kredi sayısında(2,3,5 kredi artık neyse) ders alırsın. haaa diyorsan ki yaz okulunda kastıramam gider tatilimi yaparım o zaman birşey diyeceğim.

yaz okulunda al çıksın aradan.

seneye alırsın en kötü sıkıntı yok.

takma kafana.

Cok tesekkurler.

Örneğin Ege Üniversitesinde tek ders sınavı var. (Sanırım artık 3 ders sınavı olmuş)
Yani diyelim ki her dersten geçtiniz, sadece 1 dersiniz kaldı geçemediğiniz. Mezun olacaktınız ama bu 1 dersten dolayı mezun olamıyorsunuz ev okulunuz uzayacak.
Gel diyor bölümünüz sana son bir şans al sana 1 tane daha sınav hakkı. Girip geçiyorsunuz işte.

2) Yaz okulu açılır mı hocanıza danışın. En güzeli yazın halledin diğer döneme yük kalmasın bence üstünüze.

3)Diğer dönemde alttan alırsanız ff le kalmadıysanız devam zorunluğu yoktur onun. Çalışıp sınavlarına girersiniz. Üstünüze tabiki yük biner 1 ders daha çalışmak sınavlarda. Öğrenci çalışmak ister mi hiç
Bide diğer sınavlarla çakışma ihtimali vs. olabiliyor sınavlarınızın. Onu da izin isteyip örgün/2.öğretimlerle girebilirsiniz. Hocanıza danışın.

2 kredilik tirt bir ders. Onemsemedigimden boyle oldu zaten. Yaz okulu yok. Tek ders sinavi var.

F1 ile kaldim

tek ders sınavı mezun olacak durumdaki öğrencileri ilgilendiriyor, daha bir senen varmış dolayısıyla tekrar alırsın seneye ve geçersin. gergin olacak bir durum yok hiçbir şeyi etkilemiyor bu durum. bu arada f1 devamsızlıktan kalma demek - en azından bizim okulda, sizde de öyleyse tek ders sınavına mezun durumunda olsan dahi girme hakkın olmayabilirdi, bizde f3 ya da f2 ile kalmış öğrencilerin bu sınava girme hakkı var.

başlı başına çelişkisin usta sen. kahroluyorum. bi şey olmaz yahu.

tek sınav hakkı her üniversitede var mı? Yök falan mı zorluyor üniversiteleri yapacaksınız diye?

bir anda iyileşemiyorsun maalesef. antibiyotik hiç etki etmiyor gribal olduğu için zaten. hastalığın bir süresi var. o günü bekliyor gitmek için. aid, vix, nurofen, parol, turunçgil ben de aklına ne gelirse denedim. ateşin varsa koltukaltına buz tut. bana en son hastahanede onu uyguladılar son çare. ağrılarım içinde apranax alıyordum. yatmadan evvel tok karnına. tabi bunlar bana iyi gelen şeylerdi.çok geçmiş olsun.

betaglukan içeren bir hap + umca damla alırsanız faydasını görebilirsiniz. sambucol plus da olabilir. multivitamin ya da tek başına c vitamininden daha faydalı olur.

şehir? bütçe?

bu zihniyetle ise giren herkes batar. istinasi yok bu isin. "lan oyle deme cok tanidigim var boyle is kuran" diyebilecek birisi yoktur.

vergi mukellefi olmak istiyorsan once sektoru iyi taniman lazim. mal nerede ucuza alinir, nereye satilir, alternatifler nelerdir, piyasanin durumu nedir, hitap ettigin musteri portfoyunun tercihleri nelerdir... gibi gibi zilyon tane parametre var. bunlara vakif olmadan bir ise para yatirmak piyangodan baska bir sey degil. iddaa oyna daha mantikli.

izmir 50 ila 100 bın arası dıyelım

bildiğin iş neyse onu yap. hangi sektörü iyi biliyorsan o sektöre gir.
birazdan biri gelecek ve çiğköfteci diyecek. onu dikkate alma.

Hummingbird Bakery açardım.

yeri guzel ise çiğköfteci neden olmasın.

düz kalıp konusan,bilgisiz yorum yapanı dikkate alma.

marangoz aölyesi, bir yandan da eski mobilya toplamaya başlardım.

okulun karşısına kırtasiye dükkanı açarım, bence kuaför, yemek sektörü bir de bu asla kaybettirmez.

açık net söylüyorum, geniş, verimli ucuza ege tarlalar alırdım, tercihen muğla, sakız ağacı, zeytin ağacı dikerdim.. istediği kadar para getirmesin ne yapayım, istiyorum bunu..

oyun salonu açardım. ps4 ya da eğlence salonu gibi bişey içinde komiklikler şakalar olucak.

ya da işlek bir caddede dönerci.

sanayi - levent civarında ofislere yemek.. her türlü parayı kırarım ama para yok. sorun burda.

Süt ve süt ürünleri satardım. Tire Süt kooperatifi bayilikler veriyormuş, değerlendirilebilir.

oranın tasarımınıda ben yaptım
tire süt un suan kı mevcut dukkan tasarımlarını

3 tane 15 kafalı nakış makinesi alır paranın a*ına kordum.
eleman var, desencim var. talep inanılmaz.

bigl0rd a katılıyorum bu arada. onları sağladım da oradan güveniyorum g*tume.

ev içi dekorasyon, parke özellikle.

hacı internet üzerinden organik gıda satardım.
üretmezdim al sat yapardım veya da bi kaç yer ile anlaşır onlardan tedarik ederek satardım.
millete organik dedinmiydi uyuşuyorlar.
( oysa millet bi baksa ne kadar ilaç atılıyor ve sertifika açısından bir sakıncası yok bu ilaçların )
manisa da sana yakın zaten.
bi internet sitesi kuracan bitti.

Güzel bir nargile cafe aç biraz reklam yap müşteriye iyi davran. sonra paraları say.

Tel Erozyon makinesi alıp metal kesim işine girerdim. AutoCAD bilen bir tel erozyon operatörü yeterli olur. İyi para var. Bizim işyerinde 2 makine var iş yetişmiyor.

organik urunlerin web uzerinden ticareti olabilecek bir is.
ayrica, teknik malzemelerin ihracati da guzel bir is.

Kılıfçı dükkanı açardım.. Telefon - Tablet falan ..

@himmet dayi kendım teknık öğretmenım zaten autocad dersı falan da verıyorum da makıne yı arastırmak lazım..fıyatı nedır falan

@ondkz dusunduk onu Çin e gıdıp gelen bır arkadas var o alıp gelıyor 50 kurus a gelıyor tanesı yerıne göre 20 tl ye de sattıgı oluyor 10 tl yede

Başka insanlar gelip geçti ama o 1 değişmedi.

İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever; Önceki ve sonrakiler birer arayış, kaçış yada aldanıştır.
- Goethe

1

beni ondan çok daha fazla seven, çok daha fazla değer veren kızlarda çıktı ama nopsi deyzi, olmuyor azizim

getirin rakıları

"The one"a inanmıyorum. Sayı sınırı olduğunu sanmıyorum.

ben de sayı sınırı olduğuna inanmıyorum.

insanın her yaşta aşkı algılayışı değişiyor.
dolayısıyla elbette mümkün 2. ya da 3. kez aşık olabilmek.

bir de, her şeyin ilkinin özel ve tek olduğuna inanmam.
benim hayatımda öyle olmadı mesela.

bazı şeyleri biliyorken, tecrübeliyken daha iyi/kaliteli/dolu dolu yaşıyor insan.

valla yaş da genç ya daha o yüzden 1 kere aşık oldum ben. İlişki dersen geneli boş ufak bi kısmı pompa.

1.

Ama geçen sene 22 aralık günü reddedildim. Hala aklımda, hala gitmiyor.

1 seneden çok geçmiş üstünden, ama unutamıyorum. Deli gibi sevmiştim, ama olmadı işte. olmayınca olmuyor. hala da kimse yok hayatımda.

1. insan bi insanı sever ama ayrıldığında çok koymaz.
2. bi insana da çok alışır, ayrıldığında nereye baksa onunla yaşadığı anıları görür.

bu kadar basite indirgiyorum ben bu durumu. eğer son ilişkisini unutabilmişse kolayca, pek tabii 2. defa aşık olabilir. ama millet tersine, unutmak için yeni ilişkiye başlıyor. kendilerini kandıradursunlar.

ilk olan ikincisi gelene kadar özeldir. bu soruya ilki özeldir diye cevap verenler henüz 2. aşklarını bulamamışlardır. bulduklarında pekala ilk aşklarını unutacaklardır. hatta bu durumdan memnuniyet bile duyabilirler. eyyorlamam bu kadar.

antik.eksisozluk.com

ikinci kez aşık olmak mümkün.

galiba 3. biri ortaokul biri lise. biri de üniversite. yüksek lisansa göz diktim şimdi de. kısfmet.

2 kez aşık oldum. herşeyin ilki özeldir, tektir kafası yok. onun bir tip obsesyon olduğunu düşünüyorum.

Aşık oluyorum, midede kelebekler uzun eşek oynuyor. E bu aşksa bi önceki değilmiş diyorum. Gün geliyor ayrılıyorum ve bi zaman sonra başkasına aşık oluyorum. Bu seferki öncekinden de şahane. O zaman önceki de aşk değilmiş diyorum. Ama neticede hepsi aşk.

Aşkın ne olduğunu tanımlamakla ilgili bu şey en başta. Eğer hormonlarınızın sizi kıpraştırmasına, abuk subuk deli işler yapma dürtüleriniz olmasına, aklınızın sürekli bi insanda olmasına, o insan "ne dedi, ne yaptı, niye öyle yaptı, ben ne yapsaydım keşke" kısmına "aşk" diyorsanız; insan binlerce kez aşık olabilir diyorum. Ama yukarıda saydığım süreçlerin sonrasında, karşınızda size en başta bunları hissettiren insanla hiç kavuşamazsanız, bunun adına da daha büyük aşk dersiniz (ama bu fake bir aşk hissidir maalesef, yenilginin verdiği hezimet hissiyle ve hırsla karıştırılır). İkinci ihtimal, size bunları hissettiren insanla buluşur, görüşür, mümkünse bi süre seks yapabilirseniz büyük ihtimalle bir iki ay içinde o aşırı istekli, histerik ve heyecanlı haliniz sönecektir. Bu durumda insanlar "aşk bitti" diye düşünürken; ben "o aşk değildi" diye düşünüyorum.

İkinci ihtimal de hormonlarınızın tek başına ana rolü oynamadığı, aynı zamanda aklınızın ve ruhunuzun da işin içinde ve bu işten memnun olduğu bir "aşk" ihtimali. Bunu bulmanın gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. Bu durumda bi insanla üç beş kez yattıktan sonra isteğiniz düşüş göstermez, aksine 10uncu defada 20nci defada hala daha büyük bir arzuyla istemeye devam edersiniz. Yataktaki işiniz bittikten sonra dokunmaya devam etmek istersiniz, kalkıp gitmek değil. Hem mantık, hem tutku, hem ruh, hepsi bir aradadır. Ve karşınızdaki insanı tanıdıkça katlanırlar. İşte benim tanımımda aşk budur. Bunun için de bir sayı veremem ama genellikle hayatınızda hiç karşılaşmazsınız. Hayatınız, aşk sandığınız imitasyon şeylerin sizi yanıltmasıyla sürüp gider. Bir kere karşılaşırsanız çok şanslı, iki kere karşılaşırsanız dünyadaki en ballı insansınızdır.

1 kez

asik olmak tensel cekimle ilgili cok basit bir durum. yalniz, baglar derinlesirse o zaman vazgecmesi zorlasiyor. senin tekrar baglanabilme (anda yasiyor olman gerekiyor) kabiliyetlerine bagli olarak asik olmak defalarca mumkun. bunu kadinlarda orgazm'a benzetiyorum aslinda.

kadini taniyorsan ne yapman gerektigini bilirsin,
ayrica kadin da ozguvenli, tabularindan biraz siyrilmissa daha rahat orgazm olacaktir.

bu anlamda ask(bakin sevgi demiyorum) beyin orgazmi gibi.

benim gorusumde su anda degil de gecmiste yasayanlar, unutamayanlar cesitli savunma mekanizmalariyla asklarina ket vuruyorlar hepsi bu.

karşı taraftan ne beklediğine göre değişebiliyor bu durum. aşk olarak adlandırılan şey çok saf, çok temiz bi duygu. o da yalnızca lise dönemlerinde oluyor sanırım. çünkü o anki düşüncen sadece onunla mutlu olmak vs oluyor. yaş ilerledikçe, seneler geçtikçe bazı şeyleri görüyosun. aşk kalmıyor o yüzden. sadece iyi anlaştığın, güzel vakit geçirdiğin birine karşı duyduğun beğeni veya hoşlantı oluyor.

vay amk millete bak la herkes istediğini elde etmiş, aşık olmuş ayrılmış, sonra baskasına asık olmus ve onla olmaya baslamıs. aşık oldum ama hep uzakta, skor 0, size soruyorum hayat çok mü güzel lan?

0. kızlar selam.

1 kez.

1 kere sandığım ama saçmaladığımı analdığım, dolayısıyla ... 0 ...

1 kere.yaş 25.2. için umutluyum

İki kez aşık oldum. İlkler unutulmaz derler ya hani ikincisine aşık olduktan sonra gülüp geçiyorum bu lafa. Sadece ilkti o kadar.

1 kez oldum. Ondan sonra birileri ile denedim ama aklım hep onda kaldı böyle olunca da bir süre sonra o insanlara zarar vermiş oldum. Artık kimseyle denemiyorum o yüzden belki de o 2. kişi karşımıza çıkacak bir gün ve 2. kez aşık olunuyor mu o zaman göreceğiz ama her şeyin ilkinin özel olduğuna inanıyorum ben de. Yani yeniden sever insan ama o ilk aşkta yaşanan duygular hep kalır akılda diye düşünüyorum

bin

oha, ne çok bir varmış?!

benim de bir. umarım ikinci olur diye umuyorum. yoksa yalnızlık zor ya.

1

bi kere de hoşlanmanın azıcık ilerisi oldu.

1.5 yani

"3" eee yaş 33 olsun o kadar di mi :)

hayattan soğuttunuz duyuru ahalisi. bize bir daha aşk yalan o zaman :)

2010 dan bu yana 2 kez. Şu anda da karşımdaki biraz bana göre şekil alsa oldum olacam ama maalesef.

bazı üniversiteler her ikisine de bakar bazısı sadece ortalamaya.

ikisine de bakılıyor. farklı yüzdeleri var.

ikisine de bakılıyor. yüzdelikleri farklılaşıyor ama üniversiteden üniversiteye.

beyoğlu gece vakitleri

gece kadıkoy kadife sokak ve buradan rıhtıma inen bilimum sokaklar.

esenyurtta cirit atıyor. geçen sene esenyurttan bi otobüse binmiştim şu körüklü en eski modellerinden. kocaman yani. arkası komple tinerciydi. resmen travma geçiren kadınlar oldu. abartmıyorum. kapıyı falan yumrukladılar kadınlar inmek için. bir daha yolum düşmedi oralara ama eminim halen öyledir.

tarlabaşı

balat-fener hatti
surlara yakin tum bolgeler

haseki ve kadıköy kadife sokak ile rıhtıma inen sokaklar konusunda katılmıyorum. buralarda çok gece geçirdim sokakta, hiçbirinde karşıma tekinsiz bir tip dahi çıkmadı. "riskli bölge" olarak saymamak lazım bence.

haseki'de ara sokaklar tehlikeli olabilir ama ara sokak her yerde tehlike. çok girmemek lazım o eski dandik binaların olduğu karanlık yerlere. 9 kişi falan geziyolar oralarda, girince çıkamıyosun.

gaziosmanpaşa. gündüz bi şey olmaz, gece de çok arkalarda işin olmaz ama meydan/bereç tarafında oluyor akşamları.

fikirtepe..
son zamanlarda kentsel dönüşüm sonrası yıkılması beklenen binalarda cirit atıyolarmış.zaten işiniz düşmez ya oralara bilgi olsun işte.

ayrıca kadife sokak tarafları güvenliydi son bıraktığımda.

hadi be. aynısı bana da olmuştu bir winrar dosyam vardı ara sıra açar kullanırdım sonra bir gün bir baktım yok. benden başka kimsenin el sürmediği de kesindi bilgisayara. önemli bir şey değildi ama sırf inattan baya uğraştım kurtarma programları ile falan ama yok buhar olup uçmuştu. aynı olay olabilir.

Ya ben sildim ama lazim oldugunda geri donusumde bulamadim.

shift+delete ile silmişseniz öyle olmuştur. veya geri dönüşümden de silip unutmuşsunuzdur.

Yok dun sildim :( shift deletele degil. Nerde arasam

kurtarma programlarına bakın. hatta onun için bir duyuru açın yardım eden çıkacaktır.

mardin + urfa diyoruz

bibip: tabiiiiy ki! sıra gecesi!!!

bostana yimeden de olmaz!

+hasankeyf diyoruz.

Mardin, diyarbakır öneriyorum. Diyarbakır urfadan daha sosyal. Ayrıca mardinle urfa benziyor. Ama urfanın yemesi içmesi daha güzel. Bir sonraki 4 güne urfa-antep diyorum.

mardin ve urfa. balıklıgöl'ü görmeden olmaz, göbeklitepe'ye gitmeden, eyüp peygamber'in sabırtaşını görmeden, sıra gecesine katılmadan, halfeti'ye uğrayıp karagül'ü görmeden hiç ama hiç olmaz.

Mardin diyorum.

2 gün urfa 2 gün mardin yapın.urfa'da ciğer kebabı ve (mevsimi olmasa bile)patlıcan kebabı yiyin.
diyarbakırı görmeseniz de olur.

tarçın karanfil bir de doğuş çayın mistik çayı vardı (bu yıl hiç bulamadım) içine süt karıştırılabilen ve starbucks'ın chaitealattesi gibi olabilen.

abi ne yaparsan yap ama yasemini dikkatli iç. ben ayarı kaçırmışım sanırım mal oldum üç saat.

ekinezya +bir karanfil tanesi

favorim yok ama aktardan al demek için yazıyorum sadece.

lipton form plus sade olan
lipton piramit çaylardan yeşil çay melisalı

açık olarak:
ıhlamur + çubuk tarçın
adaçayı + limon + çubuk tarçın
kış çayı diye satılan bi karışım: media.sondevir.com


paketli:
lipton berrak yeşil (naneli)
lipton kiraz saplı form plus
doğadan tarçın karanfil

rezene çayı tek geçerim.

rahatlık, temiz bir uyku, sinidirim sistemi üzerindeki faydaları... on numara beş yıldız çay.

Lipton Erikli tarçınlı ve piramit poşet portakal çiçekli
Kokuları çok hoşuma gidiyor.

Ekinezya

Sarı kantaron

bence limonlu ıhlamurun eline kimse su dökemez. :)

Dogadan ayvali ihlamur

Limonlu malisa cayi
Ekinezya

ıhlamur ve yeşilçay

yeşilçay + 1 dilim limon

hangisini alırsan al aktardan alman şart.

bimde satılan nane limonlu yeşil çay



bir de büyülü bohçanın tüm çeşitleri

Melisa çayı.

bergamot.

Mardin'de 1 sene görev yaptım. Bildiklerimi aktarayım.

Polisevi'nde kışın yer bulma ihtimalin yüksek, ama oda paylaşma ihtimalin de. Konumu itibariyle de Diyarbakır yolu üzerinde olduğundan hemen karşıya geçip minibüse atlayıp hastaneye (hastane diyarbakır'a doğru biraz dışarıdadır) erişme şansın var.

Asıl eski Mardin'inin kurulu olduğu tepenin Diyarbakır'a doğru olan eteklerine yenişehir kuruludur. Bildiğin taş, kayalık arazi ama muazzam bir inşaat devinimi var, aklın almaz. Her yer yeni bina, inşaat.

Bu inşaat furyası da Diyarbakır'a doğru açılmakta. Dolayısıyla diyarbakır'a doğru olan kısımda yeni bir yığın ev bulma olasılığın yüksek. Hatta Pamukçu ile Okumuş apartmanları vardır, bilinir, yol üstünde. O daha da yakın hastaneye, 10 dk yürürsün azami.

Ev bulma derdi yaşayacağını sanmıyorum ama Mardin'in, özellikle yeni Mardin'in ucuz olduğunu sanma. 1300-1700 TL'ye evlerin olduğu bir şehirden bahsediyoruz. Yakacak parasını da dolar üzerinden, 6 aya bölerek, kiraya ek olarak alırlar. (örn. 900$/6=150$ yani ekim'den mart dahil mart'a kadar kira + 450$ verirsin)

Mardin yenişehir merkez güzel, sakin, medenî bir yerdir. Tasalanmamanı, zamanla seveceğini, ayrıldığında özleyeceğini temin ederim.

Şimdiden başarılar, iyi eğlenceler. ^^

oraya gittiğinde herkes sana yardım etmek için seferber olacaktır, merak etme...

hala duruyorsa çok güzel bir öğretmenevi vardı aşağıda, kalabilirsen orada kal, yok eğer kalamazsan da tavsiyem yukarıda, eski mardinde bir taş ev tut, orada kal, mümkünse Mezopotamya manzaralı olsun, zaten çoğu da öyle. bence sakın bir hata yapıp yenişehirde kalma.

daha da bilgi ihtiyacın olursa, mesaj yaz arkadaş.

Mardin'i çok seven biri olarak lüzumsuz romantizme gerek yok.

Eski Mardin'den her gün inip devlet hastanesinde çalışmaya gitmek basit haliyle ahmaklık olur. Yapmayın. Tatil yapmaya değil çalışmaya gidiyorsunuz, yenişehirden hastaneye yakın bir ev tutun.

@lefteyenine +1. yenişehir'den ev tutunuz. şu sıralar çok fazla yeni bina yapılıyor zaten. hem işlek,marketler, pastahane falan fişman hep burada. kafanız atarsa eski mardin'e gider.kiliseydi, manzaraydı gezersiniz. ama kalmalık yenişehir.

İlginiz, paylaştıklarınız için teşekkür ederim... Saygılar...

sadece isim.

isim ve lakap. çok ilginç :)

isim soyisim çıktı. soyadın baş harfini kaydeden küçük harfle yazmış nedense ona takıldım.
bulacağına ihtimal vermiyordum, nerden de girmişiz database'e kim bilir kim paylaştı.
şerefsiz denemek için ne numara girdiysem de buldu.

benim isim soyisim babamın ise isim lakap. yalnız telefon benim üzerime kayıtlı değil inanamadım şu an, acayip.

yalnız şu an iyice şoka girdim. muhasebeci arkadaşımı X muhasebe diye gösteriyor falan.

vay aq diyorum şu anda ufkum genişledi.

ben bütün listeyi taradım. kiminin "ahmet tatilden" kiminin "mehmet geziden"
belki insanların sırlarını bile öğrenebiliriz bu yöntemle bir şekilde. ya da onlarla ilgili ipuçları.

bir benim numaramı mı bulamadı lan bu?
şu an aydede gibi hissediyorum.

sadece isim. çok bozuldum. çok renksiz

cia adlı uygulamanın veritabanını kullanıyor. Programı kullanıp rehberini paylaşıma izin veren kişiler seni nasıl kaydettiyse öyle görünüyorsun.

çok ilginç. beni isim soyisim almış. babam "rize bşk isim soyisim" olarak almış, annemi "isim hanım" olarak almış. acaba neye göre kaydedilmiş? çok garip.

my december öğretmen diye çıktı:) sevgilimin aşkı ilanı neden yok neden...

kim yapmış bunu nası yapmışlar herkesin rehberini çalmıışlar:D

annemin numarasını ve kendi numaramı yazdım, başına 0 koyarak ve de 0'sız, ikimiz için de hiçbir şey bulamadı. bir kişi bile yok muymuş yani cia kullanan? sorsan rehberdeki herkes nerd, geek. amına koyduklarım ya.

Bilgi cagi gotumuze girecek

Adim soyadim buyuk harfle baslamis, noktalar tam turkce karakter olaymis . Cok ozenle kayit edilmisim rehberlere.

Bir program var, o programı kullananların cep telefonunda nasıl kayıtlıysan öyle çıkıyor ismin. Mesela ben bir ara eleutheiros(avukat yiğeni) olarak çıkıyordum :)
Bu programı kullanan 3 kişide kayıtlıysam ve ikisi beni ad-soyadımla kaydedince isminiz öyle kaydediliyor.Yani çoğunluk nasıl kaydettiyse.

isim artı yanında snf yazıyo. galiba sınıftan biri böyle kaydetmiş beni :)

TAHMİNİM ŞU YÖNDE:

Yeni çıkan akıllı telefonlarda rehberi yedekle tarzı programlar var.Yedekliyosun rehberi programı onu bi yerde saklıyor(dropbox gibi) rehber silinse bile ordan geri yüklüyorsun.Şimdi senin numaranı kaydeden biri rehberini yedekleyince senin numara adamları database e gidiyor.

zenc hanım makinacı yazmış. hep iş hepi iş biri de aşkım hayatım yazaymış ya :/

isim soyisim mba yazıyo. yüksek lisanstan birinin rehberinden buldu sanırım

muhtemelen bu duyurudan gördün: eksiduyu.ru

yazdık ya orada tam çalışma mantığını :) cia isimli uygulamanın veritabanından sorguluyor. bu cia isimli uygulama nereden alıyor bunları dersen uygulamayı telefonuna kuranlardan *izinli* bir şekilde alıyor.

yani soruyor sen şimdi bu uygulamayı kullanıyorsun yararlanıyorsun ama sen de rehberini paylaşıma açıp katkıda bulunmak ister misin diyor. kullanıcı evet derse onaylarsa rehberini paylaşıma açmış oluyor hayır derse açmamış oluyor.

izinsiz alma gibi bir şey olsa zaten ne google play'de barınabilir ne de apple store'da barınabilir.

Tek isim cikti bari nerden oldugunu bileydim :)

İsim soyisim yazıyor ve kesin cia uygulamasından alınmış. ama süper bişi ya :D

çökerttiniz la siteyi :D

Adim soyadim cikti sadece ama soyadimda turkce karakter kullanmamis nedense. Abimde ise ismi ve yaninda firma adi yazdi sasirdim

'ıssız adam4' diye bir şey çıktı. bir anlam veremedim.

yaqisikli_cocuq

@isim olarak kaydetmişler beni. enteresan

Tam ad soyad şeklinde kayıtlıyım. Birden fazla kişide farklı şekilde kayıtlıysa ne oluyor şimdi?

isim ve soyisim.

bunlar değil de.. kız arkadaşımın telefonunu yazınca niye "denizli emlak" çıkıyor laaağğn! :(

benimkini bulamadı :)

hehehe, çok eğlendim.

isim+cim cıktı. annem sanırım.

başkalarının numarasına bakmak çok eğlenceli. Birinin 3.katta oturduğunu öğrendim mesela. Ad Soyad 3. kat çıktı hehehe

isim ve soyad çıkıyor. biraz kilolu bir arkadaşımı "Titanic Duygu" diye kaydetmişler asdhsasjsfds

isim soyisim

çok tehlikeli lan. polis 2 arkadaşımı arattım ve "isim cevik" "teror isim" çıktı. istihbaratçıları rehbere "isim istihbarat" diye kaydetcek mallar kesin vardır..

isim soyisim. lakabimda var halbuki :(

şimdi bizi bu sekilde rehberine kaydeden kim, ben onu anlayamadım.

Narkozla çektir. O acıya dayanılmaz.

diğer 20liği de çektirmelisiniz. şöyle diyeyim 7-8 iğne ile hissetmeniz tamamen psikolojik. yani morfine bağışıklık kazanmanız iiçn her gün kova, soğutucu, ex falan içmeniz bali çekmeniz lazım. öyle biri değilsiniz. çok kastığınız için hissediyorsunuz. kaldı ki hiçbir iğne tamamen hissizleştirmez. sonuçta 20 lik ameliyatı zordur ve damağı hafif açmaları gerekir. o yüzden kendinizi yanında iyi hissettiğiniz biriyle gidin doktora. imkanınız varsa özele gidin. 20 liği çektirmezseniz kısa sürede sürekli ağrıyacak.

şeker hastalığınızmı var? annem şeker hastası ve uyuşturamıyor dişciler iğne ile.. özellikle şekeri yuksekse hiç etki etmiyor

doktorun uyuşmamasına bir yorum yapmadı mı?

sedasyon deneyebilirsin.

Adamin kendi ofisiydi. Ablamda da ayni sorun var psikollojik oldugunu sanmiyorum o da uyusmuyor cunku. Ben disimin parca parca girc girc cikarilmasini an ve an hissettim annemle gitmistim. Disciden cikip bi iki dkka yurumemle disimin uyusuklugunun gecmesi birdi ama dilimin ve agzimin uyusuklugu ertesi gune kadar devam etti. 100 liraya cektirdim yaklasik iki yil once simdi bana tavsiye edebileceginiz biri varsa cok iyi olur. İnanin abartmiyorum hannibal sanki agzima matkapla girdi. Doktor cok istune durmadi. Agzimi kontrol edemedigimden yani uyusuk oldugundan tum gece kan ve agiz suyum akti. Sabaha kadar kac posta ust degistirdim terden. En son bitap dusup bayildim da oyle yattim herhalde

Sekerim yok bu arada.

modem senin, son faturan hariç bi şey istemezler.

Modemi alirlar(aldilar) hatta teslim etmezsen yeniden neti acariz diye de kac kez mesaj attilar dikkat et taahhutun bitse bile senin gidip form doldurman gerekiyor modemi sadece onlarin belirledigi bayiilere teslim edebiliyorsun. 2) taahutun bttikten sonra iptal parasi falan almazlar son ayin faturasini tek odersin.

sözleşmeye bakınız, yoksa çağrı merkezini arayın. SOL modem vermiyor diye biliyorum

geç bile.

Ülkemizde yaş beklentisi erkekler için 73, kadınlar için 78 civarında. 13-18 sene var önünde 60 yaşından sonra.

yaşanılan ülkenin şartlarına bağlı

afrikada geç

türkiyede normal

avrupada erken.

kişiden kişiye değişir. doğuştan sağlığı çok da iyi olmayan, çok hassas olanlar ya da yaşadığı koşullarla erkenden beli bükülenler var, bazıları da 80 yaşında bile ağaçlara tırmanacak yapıda oluyor.
57 yaşında gecenin 2 sinde patates kızartmaları, nutella ve bilimum abur-cuburla beslenip sebze yemekleri, süt ürünleri kendisini anında zehirleyecekmiş gibi bakan bir babaya sahibim ve ben onun yaşadığı gibi yaşasam şimdiye 5. kalp krizimi geçirmiş olurdum. kendisini şu ana kadar 1 kez diş için, 1 kez bacağı kırıldığında 1 kez de gıda zehirlenmesinden (buna hiç şaşırmadım) yatmıştır. tükettiği tek sağlıklı şey meyvedir hayatında. gerçi hiç sigara içmemiş şu ana kadar. alkol de sadece özel günlerde çok az tüketir.

Bugun annem 60 yas karti cikarmis. Cok uzuldum ahali. Ne guzel ogrenci oldun genclestin falan ehehe diye espri yaptim ama .ne genclesmesi Yaslandim dedi.moral altust oldu caktirmadik tabi.

100 küsur yaşında, 80 yıllık evli ve turp gibi bir çiftin fotosu vardı geçen gazetede. 60 ne ki:)

Bot değil de çizme tavsiye edebilirim. Bunla baya seksi olabilirsin:
www.e-hamile.net

www.google.com.tr

postal tarzi botlar var,onlara bakabilirsiniz. cok guzel duranlari mevcut,tabanlari ince olanlar kaba da durmuyor. topuklu istiyorum diyorsaniz dolgu topuklu yarim botlar olabilir.

www.deichmann.com su modele benzer botlardan soz ediyordum.

şöyle bir şey?: www.boyner.com.tr

www.morhipo.com

baaayan deyınce sevımlı mı oluyor?

duyuruya gelenlerin yarısından fazlası cevap veren bayanlar için gelmiş.

not:genç , yakışıklı , iş sahibi şaka şaka sevgilim var benim

50+

20 falan

ne işe yarıyor bu.. geçen birkaç ay içinde yine yaptılardı..

22

22

29

ondokz

18

29

24

28

20

30

40

26

21

20

13

23

zgrydn e kadar 23.9 etti ortalama

ganyotçuğum ve kendi yaşımı düzelterek ekledim bu arada

edit: bu sorular iyi oluyor -28 eledim sizi aşklarım

31

@glori,

"not everything revolves around you"

:)

26

@douchebag: duyuru is enough for me :(

19

31

30

gloriciğm, daha 18 yaşında 28-'leri eliyorsan görüşelim. ben sana keriz buliyim, sen de hazine avcılığı yap, parayı kırışalım he? o ışığı gördüm sende.

22

33

Glorinin 18 olduguna inanmam en az 25tir
Ben 18-19

29

26

28.

bir ankete daha katılmanın huzuru içerisindeyim.

glori'nin gerçek yaşı 32. hepinizi kandırıyor.

26 male Artvin. you?

23 kanka

21

seeekkkkizzz

29

35

22

20 yıl 5 ay

30

yanit b gibi duruyor.
she is losing her mind (aklini kaybettigini mi dusunuyorsun)
she spent all her money (tum parasini aptalca seylere harcamis)

did lost olmaz, she lost her mind olabilirdi. ama aklini yitirmesi genis zamanli, delirip sonradan duzelmemis, hala delirme surecinde.

C

C cevap. Net.

bence de b

c'de loses bile değil, c olamaz

genelde bu şeylerde geniş zaman kullanılır, çünkü aklını kaybetmesi sürece uzanan bir eylemdir, anlık bir olay değildir.
gerçi lose değil loses olması gerekirdi ama şıklar kalitesiz bu durumda.

b

cevap söylendiği gibi b.

"sence de aklını kaçırmıyor mu? geçen hafta bütün parasını aptalca şeylere harcadı."

c şıkkı olamaz çünkü "aklını kaçırır" gibi geniş zamanlı bir ifadeyi daha ziyade şartlı cümlelerde falan kullanırız. mesela,

"sevgilisi onu terkederse, aklını kaçırır."
"ofise kadar gelip ona uğramadığını öğrenirse aklını kaçırır."
"annesinin öldüğünü duyarsa aklını kaçırır"
gibi.

öte yandan malum cümledeki anlam,
"fazla hızlı sürmüyor mu" anlamıdır. yani o an hızlı sürüldüğünü düşündüğünüz arabadasınızdır, ya da araba yanınızdan geçiyordur, yani sürece bir şekilde ortak olmuşsunuzdur. sadece o ara çok hızlı kullanılıyordur. yani genel bir hızlı araba kullanma probleminden bahsetmiyorsunuz. öyle olsa cevap c olurdu.

"sence de düşüncesizce konuşmuyor mu" örneğinde olduğu gibi. o an öyle düşüncesizce konuşuyordu ki, bunu söylemek zorunda hissettiniz kendinizi. yani genelde yaptığı birşey değildi. öyle olsa cevap c olurdu.

gibi şu anda içinde bulunduğu, şu anda gerçekleştirdiği süreçlerle ilgili. dolayısı ile "is losing..." bu durumu karşılayan doğru gramer kalıbı oluyor.

-

fakat burada esas problem doğru şıkkı bulamamak değil. zamanla, sadece kulak dolgunluğuyla dahi doğru cevabı bulabileceğiniz sorular bunlar.

esas problem "did lost" diye düşünmenizde. simple past tense'i gözden geçirseniz iyi olur. hatta genel anlamda simple present tense'in tamamını. belli ki teorik olarak bir sıkıntı var. bu pratiklere ondan sonra devam etmeniz öğrenme sürecini daha hızlı kılabilir. aksi olunca baltalamış olacaksınız süreci. vakit kaybından tutun da zorlandığınız için yaşayacağınız motivasyon kaybının olumsuz etkileri vesaire derken bir bakmışsınız 2 aydır kitabı açmıyorsunuz. olabilen şeyler bunlar. hem de herkese çok sık olabilen şeyler.

did lost kullanmadı çünkü "did" zaten "do" fiilinin geçmiş hali olduğu için zamanı sağlıklı bir şekilde bildiriyor. bunun üstüne "did" fiilinden sonra bir de "lost" gibi geçmiş zaman formunda bir fiile ihtiyaç yoktur.

past tense'de;
düz cümlelerde (olumlu):
"she lost her mind." dersiniz. "did" kullanılmaz. zaten "lost" past tense formatında olduğu için anladık durumu.

sorularda ve olumsuzlarda ise "did" kullanılır ve fiil 1. haline yani present formuna döner.

"did she lose her mind?" (lost değil. çünkü gerek yok. did bize gereken bilgiyi veriyor.)

"she didn't lose her mind." (lost değil, yine aynı şekilde.)

Arkadaslar yanitlar icin tesekkurler evet kastim lose du zaten. Soruyu sabah 6 ya dogru yazdim kafam milyondu. Did le lost kullanilmayacaginibiliyorum :) ama gramarde eksigim cok o ayri.

cevap b

Did lost aslında kullanılabilir, vurgu durumlarında. Ama bu soruda did lost hiç bir şekilde kullanılmaz. B

İkinci boşluk "spent" olmak zorunda çünkü last week diyor, yani geçmiş zaman olacak.

Bu durumda A seçeneğini eliyoruz.

C olamaz çünkü "she lose" denmez, "she loses" denir. Seçenekte "she lost" dese o da olurdu.

Cevap B. Yani "she is losing her mind". Sence aklını mı kaçırıyor, diye soruyor.

@eksi sozlukte eksiyen adam
vurguda did lost değil, did lose denir.

başucu eserleri de yok :( hayır olumsuz :(

çoğu insan zamanının ötesindeki entrylerini siliyordu çünkü. insanların ilgisini çekiyo bu bölüm okuyup okuyup eksiliyolar. entryi sahibi de tedirgin olup siliyor. ne oluyo entry eksiliyo bu da ssgnin işine gelmemiş olabilir olmaya da bilir bilemedim. daha rahat yazılabilir artık düşünceler sanki.

bildiğim kadarıyla zamanın ötesi troller bokunu çıkarıp her entrileri oraya girsin diye kasmasınlar amacıyla, başucu eserleri de neredeyse sadece uzunluğa bağlı olduğu, copy paste falan çok yapıldığı için kaldırıldı.

(bkz: yeni ekşi sözlük)

şukunuzu verdim sayın celeron 300a.

@whoosie ben de öyle düşünmekteyim ama şu anda da her yazarın potansiyel troll olması gibi bir durum oluşmadı mı? yazmışlar zaten hemen: (bkz: nasılsa zamanının ötesi yok diye abuk subuk yazmak)

eksi karmalar gitti önce,
geçen haftanın en kötülenen entryleri gitti sonra
sonra da ben kimimde çıkan en beğenilen sayısı yükseltildi

şimdi de bu...

ilk ikisi trollemenin önüne geçmiş olabilir ama bu biraz saçma olmuş.

zö.de 1 tane entrym vardı be :P

her insanda bir defa falan mı yoksa tüm dünya veya tarih genelinde mi soruyosun?

her insanda. mesela bir bilim adamı bir çalışma yapsın ve sonuçlara ulaşsın ama bir başkası bunu yapamıyo ve aynı sonuca ulaşamıyo bu bilimselliğin hangi ilkesine ters düşüyo? cevap tekrarlanabilirlik ama bu adamın yaptığı çalışma ne ola ki?

Baskasinin yapamamasi degil ama farkli sonuclara ulasacagi pek cok ornek bulabilirsiniz. Topu dizinde bir milyon kez sektirme denemesi de bilimsel bir calisma olabilir ama farkli zamanlarda kendisi bile farkli sonuclara ulasacaktir

Şurada göreceğin basit alet her seferinde farklı şekilde hareket eder ve bir sonraki hareketi kestirilemez. Bu çok iyi bir örnek olabilir. adamhenriksson.com
Ayrıca brownian motion var farklı bir örnek olarak. en.wikipedia.org

Ama bunlar hep bilim.

ducray - extra doux
www.dermobakim.com

market şampuanları bende kaşıntı ve kepek yapıyor düzenli kullanınca. yine de pantene'in doğal sentez serisini tavsiye edebilirim. bu serinin argan yağlısını kullanmadım.

syoss iyi gibiydi.

edit: kullanıp da olması gerek bu arada.

bu tip her soruya olduğu gibi buna da, "uzun ve bakımlı saçlı erkek olabilir mi acaba?" diyerek yanıt vermek istiyorum.d

elidor ışıldayan parlaklık (mor simli şişe) bi de yine elidorun saç dökülmesini önleyici şampuanı (sarımsı kahvemsi bi kutusu var) . ikincisinden daha cok memnun kalmıstım saç dökülmesine karsı gayet iyi bi de sacımı yumusacık yaptı. saç kremi için de hacışakirin bal özlü saç kremini öneririm,saça extra yumuşaklık katıyor,fiyatı da 3-3.5 tl arası bisey mutlaka dene derim

ben bizzat kendim olabilir tabi ama erkek şampuanlarının parfümü erkeklere has. bu yüzden kadınlara sorum.

head and shoulders güzel bence.

bir de geçen ablamın elseve yeşilini kullandım. kolajen filan diyodu. iyi geldi sanki.

marketlerdeki işini görmez mi?

fotokopi çektirmem lazım.

kaç sayfa ? az ise marketlerde çekerler bi kaç sayfa rica et müdüre falan acil di. izmirde olaydın ben çekerdim.

4 sayfa. öyle yapıcam artık açık bulamzsam. izmir'de değilim malesef :)teşekkürler yine de.

www.youtube.com
edit: Bu komple albüm olmuş, dediğim şu www.youtube.com

evet bu çok teşekkür ederim