harnup pekmezi. (keçi boynuzu)

ayrıca yiyecek dışında spor için soruyorsanız vücuttaki en büyük kas grubu olan bacakları çalıştırmak testesteron seviyesini önemli biçimde artırır diye biliyorum.

kesinlikle bira değil

alkol testesteron yıkımına mı sebep oluyor? okumaz olaydım kafayı yicem :)

alkolün dalga üzerindeki etkilerini eminim her türk genci er geç tadacaktır.

alkol alınmasın tabi ki herhangi bir ciddi durum varsa.

kereviz

zma

sana haftada 3 defa, gunde en fazla 1 saat surmek kaydiyla vucut gelistirme adaptasyon antrenmani yaziyorum. kayda deger bir fark goreceksin.

keten tohumu estradiolü düşürereke dolaylı yoldan testo artışı sağlar.
her türlü explosive egzersiz de testoyu arttırır.

soğuk duşun da arttırdığına dair birşeyler duydum ama o kesin değil. ama en azından sıcak duşun negatif etkisi var.

erkek olduğunu varsayıp neden diyorum?

üzerinize yakışmaması mı?
içinde rahat edememniz mi?

rahat edemiyorsanız alışkanlık olmadığındandır zorlayın düzelir,
yakışmadığını düşünüyorsanız biraz vücut yapın özellikle omuz, bak sonra ceket üzerinize ne güzel durucak en çok giymek istiyceksiniz

takım giymenin zorunlu olmadığı ama spor giyinmenin de garip kaçtığı ortamlarda bence rahatlık açısından sizi, görünüm açısından çevreyi kurtaran bi tarz benimsemek lazım. kumaş olarak spora giren ama kesim ve uzaktan görünüm olarak yeterince ciddi duran pantolonlar alın. üstüne gömlek giyin. spor ceket ya da gömlek üstü kazak da yapabilirsiniz. yalnız üstte gömlek olması bence biraz anahtar bi nokta. gömlek olmayınca resmiyetten baya çıkıyor kıyafet.

www.dickinson.edu

www.justiceclothing.com

www.splendicity.com

dockers'tan lacivert/kahverengi/siyah kanvas pantalon alın,

istediğiniz herhangi yerden de, üzerinize oturacak, tercihen slim fit, düz renk ya da çizgili, açık mavi, beyaz, lacivert, gri, siyah gömlekler alın, takılın.

kemeri de unutmamak lazım (kahverengi ve siyah).
ayrıca italyan tarz ayakkabı, yine kahverengi ve siyah olmak üzere.

hadi bakalım.

eger mevzu yakismamasiysa italyan kesimlere bir bakin. slim veya fit de deniyor bunlara.

Ucuz bir çözüm olarak, LCW'den pantolon al. 25-30 TL'ye çok güzel pantolonları var. Siyah ve lacivert renkler kumaş pantolon gibi görünüyor neredeyse. Üzerine de boyuna çizgili açık renk bir gömlek. Altına dockers'ın ayakkabılarından alabilirsin, 100-120 TL civarında modelleri var ama hakikaten değiyor. Ayakkabı için bir diğer seçenek; www.cloggs.co.uk
(Resimdeki biraz kötü görünüyor ama bu modelden güzel ayakkabı çok) Bu tip bir ayakkabı dockers'dan daha ucuzdur, biraz da pazarlık edelim tabi =)
Benim tahminim 130-140 TL'ye falan gayet şık biçimde giyinirsin. Hadi kolay gelsin.

al işte birinden ne fark eder,

karmaşık dil ile yazılmış bir edebiyat eseri değil sonuçta.
nokta yayınlarından var bende, hiç zannetmiyorum ki bir fark olsun yayınevleri arasında.

e book u vardı nette onu araştır bence.

musluman kesimin yayınlarından alma baya tahrifat yapılmıs.

ben interentten almistim. 5,95 tl idi.. manifesto kitap baskisi - ocak 2005

istanbuldaysaniz vereyim okuyun. yok degilseniz, baska sehirden bir arkadas versin : )

edit: 543 sayfa bendeki.

kırpılmış versiyon olmamasına dikkat et. genelde default kırpılmış versiyondur. "tam metin" vs gibi ibareler var mı ona göre bak o yüzden.

herhangi bir basımı da yeterli olabilir. ama bildiğim kadarıyla en gerçeğine uygun çeviri emre yayınlarının bastığı kitap. kırmızı kapaklı.

piyasada bir anda 3-4 yayınevinin ucuz ve çanur baskılarının dolması sebebiyle dikkat çekti ve "kavgam" kitabı alman hükümetinin isteğiyle toplatıldı.

sahaflarda bunları bulmanız olasıdır ama kavgamı okumu$ olacağınızı sanmıyorum.

elimde 1975 basımı ve tam metinli kavgam kitabı mevcuttur. Bilgilerinize.

hangi departman için görüşeceksin? audit? spa? advisory? tax?

vergi(tax) departmanında

tax için muhtemelen daha fonksiyonel detaylara önem verirsen daha iyi olur,

çalışkanlık, mevzuata hakim olmak falan filan.
formda doldurduğun soruları tekrar soruyorlar, üzerinden geçiliyor.
ciddi ve çalışkan bir tavır sergilemen gerekli.

başvuruyu ne zaman nasıl yaptınız acaba?

www.otomobil.com

opelinsigniaclub.wordpress.com

google: nitrojen + lastik

google nitrojen + lastik yazmayı bende biliyorum ancak kimileri iyi süper vs derken kimileri gereksiz diyor.
ben gerçek bir bilgi için sordum..

iyi, süper.

gereksiz.

lastikleri bilmiyorum ama hayattan soğuttuğu kesinmiş..

kullanan ver mı diye sormuş işte, büyütmeye gerek yok.

otomobil forumlarında falan bilen kullanan çıkar muhakkak.
forumdonanimhaber'de falan.

yeni bir olay degil ki bu...

www.techturkey.com

4-5 ay önce bir yakınım nitrojen bastırdı; ama hiç bir fark olmadığını iddia ediyor. haftada ortalama 250-300 km. yapan bir insan kendisi.

nıtrojenın farkı surdan geliyor; normal hava aracı kullanmadıgınızda uzun bi sureyse iner ya da surekli kullansanız da lastik bi sure sonra basıncını kaybeder.nıtrojende bu olmuyor işte.

bi de keskin donuslerde daha az esnıyor diye aklımda kalmıs, ne ise yarar dersen daha iyi bisey oluyor, lastik yamulmuyor fln fln. seklini semalini koruyor tutunma kaybı olmuyor.

Nitrojen yarış otomobillerinin lastiklerinde de kullanılır. Özelliği zamanla inmemesi, basıncının azalmaması değildir. Nitrojen havaya kıyasla sıcaklık değişikliklerinden daha az etkilenir, yani normalde lastiğinizin basıncı sıcak havalarda ya da uzun yolda lastiğin ısınması sonucu artar, keza soğuk havalarda düşer. Ancak nitrojenle doluysa bu sıcaklık değişimleri lastiğinizin basıncını etkilemez. Ama nasıl normal hava dolu lastiklerin basıncını düzenli kontrol etmek gerekiyor, nitrojenli lastiği de periyodik olarak kontrol etmek lazım gaz kaçırmaya karşı.

lastik havasında yalnızca azot(nitrojen) kullanımı özellikle çelik ya da alaşımlı jant kullanmayanlar için gerekli bir uygulama. normal hava ile şişirilen lastiklerde hava değişimlerine bağlı olarak nemlenme ve bundan dolayı da çelik ya da alaşımlı olmayan jantlarda paslanma meydana gelir. bu da sert kasislerde olan jant eğilmesini kolaylaştırır. buna bağlı olarak yüksek hızlarda araç aşırı sallanır ve eski yol tutuşunu kaybeder.
tehlikeli midir? normal havadan daha fazla değil..

deactive tam olarak kafa iznine tekabul ediyor. deactive ederseniz daha sonra girmek isteyene kadar (login olana kadar) mesaj alamiyor, atamiyor, insanlar sizi goremiyor. sonrasinda geri dondugunuz anda kaldiginiz yerden devam ediyorsunuz.

aslında kafa iznine tekabül etmiyor.

istediğin an, kullanıcı adın ve şifren ile giriş yapabiliyorsun deactive etmiş olsan da.
sözlük gibi değil yani.

insan beyninden güzel kafa izni var mı?

hesabını deactive ettikten sonra 2-3 ay girme. hem dışarıdan aranmazsın hem istediğin zaman açabilirsin. iradede bitiyor iş.

-o an olaylar gelişiyor işte. kimse şöyle yapıyorsun diyemez.
-zaten birbirinize yakınlaşıyorsunuz. sonra çarpmalar, çekimser dokunmalar. bir bakmışsınız ki el ele, kol kola yürüyorsunuz.
-ilk zamanlar her gün buluşursunuz. hatta günler yetmez. zaman geçtikçe 3 hafta buluşmasan bile aramazsın. aşkına bağlı bir şey bu.
-almasanda olur ama alıyorsun işte. hem alınca sevdicek seviniyor.
-hepsi kendiliğinden.

ilk gün falan gibi bir şey yok aslına bakarsan.
karın ağrın bitiyor, o kadar.
bir süreç olarak düşün, öyle kalın çizgilerle ayrılmıyor.
çünkü zaten her şey önceden başlamış oluyor, sadece adı konuyor ilk gün.

kalan detaylar, yakınlaşma ilişkiden ilişkiye değişir. zamanla gelişir.

aşık olan adam da öyle çapak falan dinlemez. emin ol, çapaktan iğreniyorsan zaten o kızı gerçek anlamıyla sevmiyorsun demektir.

her gün görüşme olayı da ilişkisine göre değişir. en uzun ilişkim 2 buçuk sene oldu, her gün görüşmesek bile her gün en az 50-100 mesaj atıyorduk birbirimize :)

bu arada en uzun ilişki bir şey ifade etmiyor. sevgi süreyle ölçülmez.

sevgili sevişebildiğin arkadaştır basit tabirle.

(bkz: goosebumps)

candır, süper diziydi. okul sonrası geçerdik başına show tvnin.

diziyi bulabilmen zor. goosebumps o evet. ben çok aramıştım bi ara. bulursan haber et. kitapları vardır asıl. sözlükten bak yazmıştım ben. hatta şu anda türkçeye çeviriyorum bi tanesini ama kendi çapımda pratik olsun diye. yurtdışında ikinci el bulmuştum. bitirirsem hediye ederim!

hakkaten görüntü kalitesi iyi değil ama izlenemeyecek kadar da kötü değil arşivlik olmasa da hatırlamak için izlenebilir.

ağustosta sona eriyorsa en erken aralıkta alırlar.
o zamana kadar hallet işlerini.

31 ekim'den sonra yoklama kaçağı, 21 şubattan sonra bakaya olursun, ona göre muamele görürsün, unuttum dediğinde de siklemez kimse.

endüstri mühendislerini devlet istihdam ediyor mu? aşamasında bir farkındalığa sahipsen, bence hiç kasma.

hazine, dpt, belki rekabet kurulu,telekomunikasyon kurulu, epdk gibi yerlerde end. müh. istihdam ediliyor fakat oralarda işe girebilmek için dönen dolapları ne sen sor ne ben söyleyeyim.

ben de az önce sözlükte, evine kağıtları yollanan bir arkadaşın entry'sini görünce aynı şeyi düşündüm,

iş tamam, gidip herhangi bir şubeden gerekli evraklar eşliğinde belgeni alabilirsin.

Bana dün askerlik şubesinden "sevk için randevu" temalı bir mektup geldi. Mektupta, bağlı bulunduğum şubede sevk işlemlerimin yapılması için bir randevu tarihi yazılıydı ve öğleden önce gelmem isteniyordu. Ama eğer yabancı bir şubeden sevk işlemlerimi yaptıracaksam o şubeden randevu almalıymışım. Ben de bugün gidip yabancı şubeden sevk olmak için randevu aldım, tarih ve saat verdiler.

Şubeden sevk işlemleri için size öyle geniş bir zaman aralığı verdilerse randevu tarihi o şube için önemli değildir. Sonuçta bizzat konuşmuşsunuz.

nohuta beyaz leblebi dendiğini de ilk defa duyuyorum

not:izmirliyim.

@ctrl z
aslında beyaz leblebiye nohut deniyor.

eskişehirde son durum; nohut yönündeydi. beyaz leblebi diyen görmedim.

wiki den baktığıma göre bizim yediğimiz tüm leblebiler aslında nohutmuş :'( Leblebi doğada yetişmiyor mu ?

leblebi nohuttan yapılıyor çünkü...
nohutun kavrulmasıyla falan oluyor leblebi, beyaz olanlarda kabuklu falan...
sizin şivenizle alakası yok yani.

nohutun işlenmiş hali leblebiyse, beyaz leblebiye nohut demek anlamsız o zaman.

yani aslında anlamlı çünkü o da bir zamanlar nohuttu

@ilse
o zaman plastiğe petrol diyelim.

@boilteau
beyaz leblebi içinde gavurlar roasted chickpeas diyor sarı leblebi içinde. Chickpeas nohut ise bu kavrulunca bizim dilimizde direk leblebi oluyor. Yani sarı leblebiyi leblebi yapan ama beyaz leblebiyi nohut yapan işlem nedir, kabuklarını soymak mı ?

bir egeli olarak nohuta beyaz leblebi dendiğini ilk duyduğumda çok garipsemiştim.
şimdi bu nohut denen bitkinin hem yaş hali(o yeşil kabuğun içinden çıkan hali), hem leblebi, hem beyaz leblebi, hem de bakliyat hali yenir. beyaz leblebi denen şey aslında leblebiden üretilmediği için ona beyaz leblebi demek bence yanlıştır, ama kibarlık olsun diye mi bilmem beyaz leblebi demeyi tercih ediyor insanlar; oysa ki çok kulak tırmalayıcı bir laf bence.

@kalimotxo
tamam beyaz leblebi leblebiden üretilmiyor, nohuttan üretiliyor ama sarı leblebide nohuttan üretiliyor. Ona neden nohut demiyoruz o zaman ?

bence beyaz leblebiye nohut demek yanlıştır.
ama üretici firmanın, içindekiler kısmına beyaz ya da sarı leblebinin üretiminde kullanılan nohut ve tuz gibi kalemleri yazması doğrudur ve büyük ihtimalle mevzuat gereğidir.
ama aslında önemli değil. kim ne istiyosa onu söyler.
"sarı leblebiden nefret edebilirim ama beyaz leblebiye nohut deme hakkınızı canım pahasına savunurum."

@boilteau
"Leblebi ve nohut olarak iki çerezimiz var.." Kafa dağıldı yine :)

yeşili severek yiyorum zaten böyle taze taze :)

Ayneh / The Mirror

filimadami.com

?

ben 6 kişilik bir şirket mülakatına girmiştim. gayet rahat olman ve konuşurken bunu hissettirmen çok önemli gerçekten. çünkü farkedeceksin birisi konuşmaya başladı mı bütün dikkatler ona kesiliyor ve bu durumda insan gereksiz heyecana girebiliyor. bunun dışında kendinizi tanıtın gibi genel bir soruyla başlanmıştı bende. ben bu konuda direk atlamanın olumlu olduğunu düşünüyorum, bu tarz genel soruları kafanızda bir canlandırın gitmeden önce. konuşan ilk kişi olup da takır takır cevaplandırmak gayet iyi bir başlangıç oluyor. atlamak iyidir dedim ama grup çalışması gibi bir durum olursa sakın ortama hakimiyet kurmaya çalışmayın. başvurduğunuz yer %99.99 takım çalışması gibi bir beklenti içerisindedir. siz de takım oyunculuğu yapın. zaten birileri direk liderlik mücadelesine girecektir, sakin olun yesinler birbirlerini siz aradan sıyrılmaya bakın. yaptığınız stajların size ne kattığı ve neden oralarda staj yaptığınızı sorabilirler. başvurduğunuz sektör hakkında bir genel soru gelir, onu da bir düşünseniz gitmeden gayet iyi olur, ki düşünmüşsünüzdür de büyük ihtimalle. bir de giyim kuşam önemli tabi. erkekseniz mutlaka traş olmalısınız, kadınsanız da baloya gidercesine süslenmemeniz gerekmekte. bunlar geldi aklıma, başarılar dilerim.

her zaman için uslu takım oyuncusu ayakları sökmeyebilir.

şirket kültürü hakkında biraz bilgin varsa, ona göre davran.
mesela fikrini şiddetle savunan, dominant inceden piç taylan tavırlarını beğenir bazı şirketler.

eğer mülakatta vaka çözümlemesi gibi bir şey soracaklarsa altta kalmayın, sesiniz çıksın, konuyla ilgili fikirlerinizi sağlam bir temele oturtun ve bunları savunun. bu tarz kişiler çok sivri ve itici davranmıyorsa eğer mülakatı başarıyla geçebiliyorlar.

(bkz: the international)

şüphesiz ki burası da yardımcı olacaktır;
(bkz: türkiye'de geçen yabancı filmler)

www.imdb.com

hitman

James Bond'un bir bölümü -sanırım ilk film, From Russia With Love- İstanbul'da geçiyordu. Kız kulesi felan.

Bir de çok olmasa da, The Slackers'da İstanbul'dan bahsediyordu - çocuk kıza, dünyada 2 kıta üzerine kurulu tek şehir hangisidir diye soruyordu felan.

(bkz: girl on the bridge)

(bkz: topkapı/6)

baya bildiğin istanbul yani. pek romantik sayılmaz ama.

one day in europe vardı.

www.imdb.com

politiki kouzina

filmin büyük kısmı istanbul'da geçiyor. geçmeyen yerdeyse adı geçiyor :)

ikide bir çaylak olan yeniden yazar olan kişiler bunu nasıl beceriyor ona takılıyorum. mesela 6.nesil bir yazar çaylak olduğunda yine çoğu kişi gibi 20000 30000 kişi mi bekliyor

defalarca yazildi edildi, onay listesinde "sozluge kayit tarihi" onemli diye. biraz aramaya inansaniz?

bence bayagi bi haksiz sekilde caylak olmussun gibi ama sira olayina gelirsek belli olmaz o isler. moderatorler seni otelemiste olabilir. hani belli bi tarihten sonra yine on entryinin kontrol edebilirler. yani caylaklik onay siranin 20000 falan olmasini kafana takma.
en son caylakkiz bu sekilde donmustu. onuncu nesil sabirtasi caylakti iki uc hafta sonra dondu.

nedense pek 2-3 haftalık birşey gibi gelmiyor bana :)
benim merak ettiğim o durum zaten, mesela çaylakkız da onuncu nesi ben de onuncu nesilim. 2-3 hafta sonra geri döndü diyorsun, ben 1 aya kadar geri dönemezsem kime çemkireyim peki

peki bu nasıl oluyor, onuncu nesil bir yazar 2-3 hafta sonra sözlüğe geri dönebiliyorken 9.nesil biri nasıl 6 aydır bekliyor. evet 10 tane entry de girmiş diyelim, mesela caylakkız 10 tane dünyalar güzeli entry mi yazmış yani bu mu oluyor bu durumun açıklaması

bişın'dakilerin nazarı değdi bence.

sabırla beklemekten başka yapacak bişey yok malesef.

kız işte adı üzerinde.
sen de sexist bir nick alsaydın böyle uğraşmazdın.

bu hak arama olayını anlamadım gitti, kimse sana hakkını vermek zorunda değil. hak diye de bir şey yok zaten.

beggin' bu arada.

eheh sorma ya nevrotik pollyanna öyle oldu :)
ben valla beni çaylak yapan kimse onla bi şekilde iletişime geçmek istiyorum, evet tamam yanlış birşey yapıp aramadan entry girmişim ama sözlüğü kirleten bir insan da değilim. 4 hafta 5 hafta bi süre verilsin bari yau

herkes normal bir şekilde bekleyip yeniden yazarlığa dönse anlarım. onuncu nesil olup 3 hafta sonra dönen ve 9. nesil olup aylarca dönemeyen insanların olduğunu bilmek daha da garip benim derdim bu

bu durumda 10 çaylaklık entrini %100 bilgi içeren ve herkesin kolay kolay erişemeyeceği bilgilerden oluşan kaliteli şeylerle doldurmanı tavsiye ederim. (çok nadir bakılan başlıklarda da olmasın ama.) bir arkadaşım bu şekilde aynı gün çaylaklıktan çıktı mesela, ama şimdi tabi sıra sistemi falan var. bu kaliteli entryleri girdiğin anda bir moderatörün dikkatini çekme ihtimalini umuyorsun bu noktada tabi. yoksa zor.


arigold, o seksist nick yorumunu bana yaptın sandım bir an, çaylakkız'dan bahsediyormuşsun. (sanırım)

seni kastetmemiştim ama zaten geyik yapıyorum.

ayrıca bition'daki fotograflarından mahrum kalınmamak için canlandırılmış olabilir çaylakkız.
mesela yani.

napalım girdim ben de 10 tane entry aylarca beklicez artık görünen o

ama bu işin peşini de bırakmam hehe nedir yani biri 2-3 haftada geri dönsün biri aylarca beklesin

bırakma bırakma mutti,

moderatörler sözlüğe commitment'ı yüksek yazar arıyorlarmış, bazen test etmek için böyle çaylak ediveriyorlarmış. sen de saatbaşı giriş yap sözlüğe.

olm boşversene, git gez dolaş yaz geldi bak.

yau sorma stajdayım, ankarada kitlendim kaldım. neyse cuma bitiyor zaten staj kaçarım burdan. sonra da arada bakarım yeniden yazar oldum mu olmadım mı peeh

moderatörlerin mail adresi falan yok mudur ya cidden bu duruma feci takılmış durumdayım. bi kullanıcının başlığı altında yine çaylak yine yazar yine çaylak mesajlarını okumak, bir sürü acayip entry okumak garibime ve ağrıma gidiyor. hakkaten o kimdir nedir butonu sadece milletin karmasına bakmak için mi kondu oraya. bi bak kardeşim bu adam cidden sözlüğü çöplük mü yapmış nedir ne değildir. e görüyorsun 1 adet entrysi silinmiş, demek ki 2.de çaylak olunuyor. bi uyar söyle şunu sil hemen dikkatli ol de

kaya pekeri döven adam yüzünden sözlükten uçmuş bir adam olarak, dertlerine katılıyorum maalesef. millet sözlüğe çöplük muamelesi yapıyor. biz adama "dallama" dedik diye gg modundan uçuyoruz. ve o kadar girdiğim bilgilendirici enrtyede benimle beraber heba oluyor ve yedek te veremiyorlar bana. bi ara çaylaktım döndüm hatalarımdan ama bu kadar yargısız infaz olmaz. bu arada ben 250. sırada falandım 1 aydan fazla bekledim senin değdiğin gibi bir rakam eğer bir mucize olmazsa aylar sürer. birinin seini duyup el atması lazım bence. ben şimdi yeniden 10 enrty girip çaylak dahi olmak istemiyorum kendimi bekleme havasına sokmayım diye, ama işte yazarlıktan atılmadığına şükret. bekle biraz soluklan. saçma sapan bir ispiyon sistemi var çünkü. her türlü olguya dil uzatılır, biz dünyanın belki de en değersizz varlıklarından birine dallama dedik diye uçarız. hani gidip bir tanınmış şahıs, siyasi kimlik, millet, dil, din, ırk olsa sesimi çıkartmam.

yau hakkaten şaşırmış durumdayım, gün içerisinde inanılmaz bi gerileme yaşıyorum bu listede

bu sözlükte kimseyi tanımıyorum, ama yazdıklarım sayesinde bir sürü insanla tanışmış oldum. yani pek sanmıyorum bi moderatörün burayı okuduğunu ama bi girsin okusun yazdıklarımı ne bir trollük ne bir anticilik böyle saçma sapan girişimler içerisinde olan bir insan da değilim. 2 tane entry daha önce yazıldığı için silindi. hadi 1 tanesi doğru ama diğeri hakikaten haksız oldu, benim yazdığımı başka insanlar bir sürü madde içerisinde yazılmış birşey. yani ben tek suçum madde madde sıralamak değil de tek bir tanesini yazmak oldu. ben şimdi kime anlatıyım bu durumu onu da bilmiyorum cidden bildiğiniz bir moderatörün mail adresi falan var mı ya

yok mu bu konu hakkında mail atabileceğimiz kimse

sevgili mutti , maalesef ki bildigim kadariyla bir mail adresi yok sadece yazarlar birbirine sozluk uzerinden ulasibilir kaldiki seni kim ucurdu onu ogrenip o kisinin mail adresini bulmak.....

evet haksiz bir davranisa maruz kalmissin.ama pek cok kisi ayni durumda zati, ben birtakim zirvelere gittigimde eski adamlar aticaz sizi filan gibi lakirdilar yapiyordu eski dedigimde 7. nesil filan , en kisa surede sozlukten postaliycaz 15 gun anca dayanirsiniz dedi bir tanesi suratima ,sonra bu adamlarin gordum ki ispiyoncu kategorisinde olduklarini....sozlukte amac hic bi si yazmican oturup geleni geceni izlicen seklinde tezahur etmeye başlamis.

yahu ben zaten kuralları anlamadan etmeden yorum yapmış biri değilim, en eski nesillerin bile bu kurallardan ötürü entryleri siliniyor bu şimdi onların kuralı bilmediğini mi gösteriyor; ki silinen entrylerim de 2 tane. daha önceden yazıldığı için silindi. 1 tanesinin kesinlikle öyle olduğunu düşünmüyorum. farklı şekillerde maddeler halinde aynı şeyi evire çevire yazmış zaten millet. eski nesilse eski nesil, nedir yani gelip şimdi zirvede sizi uçurucaz muçurucaz ayakları mı yapıyorlar bu daha da garip. ben şunu ısrarla söylüyorum; 10. nesil bir yazar 3 hafta içinde bilmem kaç bin kişiyi geçip nasıl yazar olur da 9.nesil biri arkadaşın da dediği gibi aylarca bekler. illa sözlüğe takılan bir sürü tanıdığımız mı olması lazım. al işte bu sitenin de moderatörü var, bir tane troll entrysi bulsun siteye girersem adam değilim. 240 küsür entryden sadece 2 tanesi yüzünden -ki 1 tanesinde hatalı değilim- ben niye 23000 kişi bekliyim. aylarca bekledim yazar olmak için şimdi yine bekle allah bekle.

nedir milletteki bu ispiyon sevdası anlamadım gitti, sözlükte bugüne kadar 1 tane insanı bile ispiyonlamadım, hatalı olabilecek entryleri yazarlarına söyledim değiştiren de oldu silen de oldu. nedir yani kendilerini en başarılı gammazlar listesinde gördüklerinde gururları mı okşanıyor. çok mu zor birader bu entry zaten yazılmış sil istersen demek.

çok afedersiniz her gün sikiş sokuş başlıkları açan adamlar osura osura entry girerken bir sürü normal ve düzgün entry yazan insanlar mal gibi bekliyor.

hatta silinen entrymi de buraya yazayım; "kadınları itici yapan detaylar" başlığına

"ayak tırnaklarına oje sürmeleri" yazmıştım. başlıkta da arattım başka biri "ayak tırnaklarına sürdükleri kırmızı oje" demiş. yahu şimdi benim yazdığımla bu entry aynı mı. bu saçmalık yüzünden çaylak olmuş oldum. ben şimdi bunu kime anlatayım

arkadaşım sabırtaşı yazarların zor bela sözlükte barındıklarını bilmeli, ona göre temkinli olmalıydın. ayrıca aniden çaylak olup bir kaç hafta sonra dönen yazar ile aylarca, belkide hiç dönemeyen yazar meselesi keyfilik faktörü olarak değerlendirildiği için, oda bir tartışma mevzusu. e bakıyorsun, sıralamada 50000 bin kişi arasında ilk 10000 de yer alsan da, yazarlıgına geri kavuşman aylar, hatta yıl bile sürebiliyor. oysa yazarın yaptıgı çaylaklık hatasına göre bu sürenin konulması diye bir şey varsa bu herkese eşit hakla uygulanmalı. şu aralar bir sabırtaşını çaylak etmek, onu uçurmak gibi. nitelim 10000lerce beklenen sırada olurken kişinin zaten hevesi kaçıyor, geçen sürede de yazarlık muamma haline geliyor.

iğne ipliğinde entry girerken bkzlardan uzak, forum başlıklarına yazmadan, bir başlık açarken dogru mu, anlatım ve yazım yanlışı var mı diye düşünüp taşınmak gerekiyor.

böyleyken böyle.

www.adsensemeter.com

vardı fakat açılmıyor.

böyle bi entry vardı sözlükte. sözlüğün bir günde reklamlardan ne kadar kazandığını gösteriyordu. arama yaptım ama entryi bulamadım.

alternatif var mıdır peki?

var da bunlar biraz çakma gibi;

www.calculatorslive.com
www.polyseo.com
www.iwebtool.com

www.websiteoutlook.com

reklam gelirlerini de gösteriyor.

son linkimiz ise sevenler için gelsin :)

www.websiteoutlook.com

yürümek veya trafikte zaman geçirmek arasında seçim yapmanız lazım.

bence mecbur değilseniz arabayla gitmeyin, akşamınız rezil olur. anadolu yakası'ndan geliyorsanız arabayı üsküdar civarindaki otoparklardan birine bırakıp motorla beşiktaş'a geçtikten sonra yürüyün (takribi yarım saat falan tutar), avrupa tarafındaysanız taksim'deki otoparkları + beşiktaş dolmuşlarını kullanabilirsiniz. her türlü akşam arabaya geri yürümek, trafikte beklemekten zevkli olacaktır.

bence o rezalet trafiğe sakın girmeyin.

püfür püfür kuruçeşmeden beşiktaşa yürüyün çıkışta.
ayrıca konser çıkışı bitiveren dolmuşlar oluyor çeşitli güzergahlar için, onlar da kullanılabilir. ama girmeyin o trafiğe, sinir olursunuz.

Kuruçeşme arena konser çıkışlar her zaman facia olmuştur. Berbat bir trafik olur, yolda gidilmez (zaten taksiler falan almaz). Mecburen paşa paşa konserin de kritiği yapılmak suretiyle elde biralar, beşiktaşa doğru yürünür..

besiktas'tan yurumek eger uzun geliyor ise ortakoy'de otoparka birakin arabayi, yuruyerek kurucesme arena 5 dakika, donuste de ortakoy dereboyu caddesi sonundaki caminin yanindan kivrilarak balmumcuya cikin, ister e5, ister kopru, ister tem'e girin. en temizi bence.

ha bu arada, arena'nin hemen yaninda otopark mevcut.

ne yurumesi ne arabasi yav? besiktas iskeleden tekneler sefer duzenler her konserde kurucesme arenaya.. zaman kaybetmeye degmez. sakin sahil trafigine aracla girmeyin hele konser gecesi...

motosikletlen bile gittiğinizde trafik çilesi çekebiliyorsunuz. araçlan gitmeyin !

amelienin soundtrackini hatırlamıyorum ama pan's labyrinthin soundtrackini dene bir.

bach
chopin
vivaldi

(bkz: the most relaxing classical albüm in the world)(bkz: )

cafe del mar

Detektivbyrån

godspeed you! black emperor

loreena mckennitt, massive attack.

kitaba göre değişir aslında. gidip de fantastik bilimkurgu kitabında cafe del mar dinlemek saçma olur.

bilimkurgu vs. okurken peter gabriel dinlemeye özen gösteririm. tipik bir roman ise balmorhea iyi gidiyor.

ben de süper baba nın müzikleriyle gayet başarılı sonuçlar elde ettim. özellikle çengelköy masal olur ve ipeğin dönüşü.

oldboy'un soundtrackini dinleyin. iyi gidiyor.

(git: www.lastfm.com.tr) etiketi altında bulunan sanatçılar tavsiye oluna.

Genelde barok.

(bkz: johann johannsson)

kitap okurken müzik dinlemeyin lütfen. öyle olmaz o iş. :/

şayet kitap okuduğun ortam sessiz ise müzik dinleme. okurken müzik dinleme ihtiyacı duyuyorsan dikkat eksikliği sorunun vardır. müzik dinleyerek konsantre olduğunu zannedersin ama aslında bu sorununu derinleştirmiş olursun. ileride müzik de çare olmayabilir. ama yok ortamdaki gürültüden ne okuduğumu anlamıyorum, o sesi bastırmak için dinliyorum diyorsan neo-classical aradığın tür. (git: www.lastfm.com.tr)

yumuşak tonlu dire straits şarkıları olsa fena olmazdı ha. arkada knopfler usul usul sola çekerken falan böyle.

trt3 ?

d spor,

çeyrek finallerden itibaren cnnturk.

eurosport?

uydudaki yayın durumu hakkında bilgi varmı?

aslına bakarsan bu hafta çubukluda 80s konsepti vardı. bakarsın haftaya da bu tip bir şey çıkar.
ama ortam nişan kıyafetlerine pek uygun kaçmaz gibi.

şimdi sortie(leş), anjelique diyeceğim çok jenerik kaçacak.
santral otto falan denenebilir.

anjeligin alt katı uygun ama nişan kıyafetleriyle gitmeyin, giderseniz de büyük nişan teknesiyle yanaşmayın. eğlenceli 80ler falan deyince taksim geliyor aklıma ama orası da nişan kıyafetleriyle olmaz.. karaokeye gidebilirsiniz bir alternatif olarak oda kiralayıp kafanıza göre takılırsınız..

25 haziran son gibilerinden bir durum vardı Ağustos celbi için.

Tekrardab, sen dilekçeni direk Burdur'a kargola, acil/süper hızlı/süpersonik gönderi seçeneği ile beraber.
Sonra da şubeni ara, belgeni takip et.

ağustosta gelme, çok kalabalık olur, yardırırsınız.

kullanıcı için kesinlikle sodexho veya ticket. özellikle kupon şeklinde olanları neredeyse büyükşehirlerde alternatif banknot gibi kullanılıyor. bu yüzden personelin canının istediği her yerde yemesini sağlamak için bu iki kupon ideal.

işletme için ise servis sağlayıcılardan alacağınız teklife göre değişecektir ama bildiğim kadarıyla yemek çekini toplu olarak satın alırken herhangi bir kesinti yapılmıyor. yani bu işin komisyon yükü restoranlarda kalıyor. o yüzden bütün firmalardan aynı hizmetin aynı paraya alınabileceğini söylemek mümkün.

kullanıcı açısından bakarsak, multinet'in kapsama alanı çok geniş değil.

sodexo ticket yemek çekleri kartlar nakite çevrilir izmir.. 05079474831

ben marmaris'teyim, bulundugum yere gore fikir verecegim, diger yerlerle karsılastırınca durum nedir bilemiyorum..

marmaris'ten cıktıgınızda gormek istediginiz yerleri belirtip ona gore bir rota istersiniz kaptandan.. istediginiz yerleri soyleyince ona gore giderler yani, belirli bir kaç rotaya bağlı kalmazlar..

fiyatlara gelince, genelde gunluk hesaplıyorlar kisi sayısına gore.. 500 liradan baslar en az "sezon" dedigimiz haziran temmuz agustos eylul aylarında.. genelde de 250-400 € arasında degisir bu gunluk fiyatlar.. bunun yanında yiyecek eti balıgı kendiniz getirmeniz veya yat personeline bırakmanız durumunda da ucretlendirmede 30-50 € civarı oynama olabilir..

bir kac adres vereyim ben size incelemeniz acısından :
www.gulet-im.com
relaxyachting.com
www.maviyolculuk.com.tr
www.tatilofisi.com

ilk iki site daha iyi olur fikir sahibi olunması acısından.. gulet-im'de giriste nasıl bir yolculuk yapacagınızı seciyorsunuz.. orası daha iyi fikir sahibi olmanıza yardımcı olur ama diger siteleri de inceleyin.. rotalar sabit gozukse de geldiginzi zaman konusup ufak ayarlamalar yaptırabilirsiniz.. tabii bunun icin bir ekibe dahil olmamanız, kendi ekibinizle yani teknede baska bir grup olmadan tura cıkmanız gerekir.. kısacası dedigim sey su oluyor, kabin kiralama yaparsanız rotaya mudahele edemezsiniz ancak yat kiralama yaparsanız rotaya mudahele etme sansınız olur..

minimum 6-7 kişilik arkadaş grubu toplayabiliyorsanız gulet kiralayın derim ben.

kabin kiraladığınızda rotayı belirleyemeiyorsunuz, saçma sapan gereksiz duraklamalar yapılabiliyor, ayrıca tekne içinde içeceklere para falan veriyorsunuz, diğer türlü yaparsanız çok fazla hareket alanınız olur, rahat edersiniz.

tabi arkadaş grubunu aynı tarih için ayarlamak çok sancılı bir süreç.

yılbaşı derken?? baya var daha yanılmıyorsam. :)

Termini'ye yakın olan daha mantıklı geldi bana

termini yakınlarında the yellow var. altında barı var ve her tarafa ulaşım imkanına sahip. otobüs, tren, metro çakışıyor yellow yakınında. resepsiyondaki hatunlarda birbirinden tatlı. odaları da idare eder... tabii geceyi odada geçirmeyi düşünüyorsan yine termini civarında üç yıldızlı otelleri araştır derim.

@likeinme: arasında kaldığımız 2 hostelda da tek oda kaldığı için geç bile plan yaptığımızı düşünüyorum.

@zorba: yellow'da sadece dorm varmış ama private bulduk. çift olarak gidiyoruz bide... termini vatitan çevresinden daha mı pratik olur o önemli.

müdür termini civarının lokasyon avantajı var lakin geceleri çok tekin değil. tarlabaşının yandan yemişi.
ondan sebep müzenin orası uzak lakin güvenlidir. metroyu da tepe tepe kullanırsın derim ben.
şimdiden iyi eğlenceler.
ah roma ah...

termini'nin hemen oralarda mosaic hostel var,
gayet güzeldi.

ayrıca termini tarafları öyle abartı derecede sakat değil, herhangi bir terslikle karşılaşmamıştık sabahlara kadar oralarda olmamıza rağmen.
vatikan tarafı biraz uzak, bence termini tarafında kalın.

Var 1-2 yolu.
1. Bilgi İşlemle konuşmak rapidi açtırmak.
2. Şirketi değiştirmek.
3. Portlar açıksa sağlam bir proxy kullanmak (pahalıya gelir)
4. Şirket bilgisayarından özel işler peşinde koşmamak mümkünse eve internet bağlatıp oradan kullanmak.
5. Alternatif rapidler bulmak.
6. Belki torrent açık mıdır diye kontrol edip aa açıkmış diye şaşırıp IT'yi kitlemek.

proxy sitesi kullanmak işe yarar mı acep. www.rocketsurf.net 'i bir deneyin derim. gerçi indirmeler yavaş olabilir.

şirket bilgisayarlarında basbaya özel işlerde koşulur.
rapidshare alternatifi netload vb. linkleri denemeye çalış tcyx.

19 Haziran'ınını kutlarım.

http değil de "https" ile işe girizgahlayarak çoğu siteye girebiliyorsun ama rs zor gibi..

@magnon; rocketsurf işe yaradı tesekkürler.
@arigold; hepimize kutlu olsun:)

lütfen beggin olmasın.

yok artık.

begüm hu olabilir mi acaba?

Yok yok, o değil yahu. Biraz daha eski. Yani yazmak istemiyordum ama... Lan nasıl yazılır bu? Garip sesler çıkarıyor işte adam.

(bkz: chacarron macarron)
duyduğum en anlamsız şarkı olduğu için yazıyorum

diüv div div div didiv diüvv diyen bi şarkı var o mu acaba?

edit: chacarron macarron'dan bahsediyormuşumzaten. adını öğrendiğim iyi oldu.

@sangria keh keh keh. :)


rio - shine on olabilir mi ? gerçi onu fon müziği olarak duymadım ama onu da zenci söylüyor 1-2 ay once baya hitti.

www.mayoclinic.com

şeytan kulağına kurşun, yumurtalık kanserine işaret edebilir diyor, ama illa ki kanser olacak diye bir şey yokmuş, başka sebepleri de var bu yükselişin.

muhakkak sebepleri araştırılmalı. belki doktor çoktan bulmuştur sebebini.

not: doktor değilim, sadece meraktan araştırdım.
not2: (bkz: sözlükteki doktorlar)

hasta kanser zaten. daha önce rahmi alındı, bir kaç operasyon geçirdi. kemoterapi felan gördü, bitkisel kürler kullandı. bu en güncel halinin test sonuçları. öncekiler de olsaydı karşılaştırmalı koyardım ama sadece bu var elimde.

rahat bırakmak gerekir. bir sorunuza cevap vermediğinde aynı soruyu 9034580493 kere sorup, cevap beklememek; bir şeyi yapmak istemiyorum dediğinde sürekli yap yap dememek gerekir.

erkekler çabuk bıkar..

a$iri ilgi beklememek lazim bizden. arada bir ince jest yapariz o kotarir zaten hatun ki$i ilgi manyagi degilse. nihayetinde kafalarda bir ton $ey var artik bu devirde, her dakika kizlari memnun edelim diye bir zihniyetin olmasi du$unulmemeli (para bok degilse tabi).

bunun di$inda sadakat ve akil fikir sahibi olmali hatunlar (benim acimdan). ahim $ahim bir guzellik degil aranilan fakat du$unebilmeli, fikir yurutebilmeli. ha bir de tarzlar da onemli bazi noktalarda. bi hatun gelip dese "ebru gunde$'in son klibi" diye daha cumleyi bitirmesine izin vermeden kacarim misal.

en onemlisini soylemeyi unuttum, dogallik. yapmacik hareketlerden kacmali hatun kismi. ayni $ey bizim icin de gecerli gerci.

boyle $eyler ilk aklima gelenler. ickiyi kari$tirmayin bu arada, biradan devam (:

doğru erkeği bulamamışsın, darlamazsan bulduğun erkeği hiçbir şey olmaz.

bu arada msn var mı? burası kasıyor.

ikinizin birbirinizden bi farkı yok. carcarcar baska bisey yok. bi anın tadını cıkarsanız bi de prenses moduna girmeseniz.

1- güzel yemek yapmak
2- konuşacak birşeylerinin olması

istatistikler bunları söylüyor. odun degilse erkek kadına ilgi gösterir, programları erkek yapar, özel günleri hatırlar. sabit durmaz, sürekli degişik birşeyler denetir, denettirir falan filan.

gerçekten ilgi ve sevgi duyuyorsa her ne olursa olsun karşısındaki kadına tapar. yeter ki bir bayan olarak büyük düşünürlerin sürekli tekrarladıkları dogru erkegi bulmak önemli. geçici heveslerin kurbanı olmamanız dilegiyle.

ha bir de kadınlar azcık erkeklere güvenseler tadından yenmez ha.

bir erkek, çoğu kez söylenmeden anlamaz bir kızın ne demek istediğini. o yüzden trip yapmayın, erkeklerin her şeyi anlamasını beklemeyin. kız ne derse, bizim için "o"dur. altında, üstünde başka bi anlam aramayız. söyleyeceğiniz bir şey varsa çat diye söyleyin.

misal, sen çat diye söylüyormuşsun. sana nazaran diğer arkadaşın daha çok üzülür ilişkilerde.

altın kural biz sizinle aynı değiliz , eşitte değiliz.

ne kadar anlayışlı,duygusal, romantik yazarlar varmış burada da haberim yokmuş. yoksa cevap yazanların hepsi kız mı?

bakın size açıkça söyleyeyim ikiniz de benim kız arkadaşım olamazsınız mesela. hani demişsin ya işte anlaşamıyorum ayrılıyorum filan, ben olsam ayrılmaya fırsatın bile olmaz. ben sana "bye bye" demeden bulamazsın o fırsatı.

böyle kız olmaz kardeşim. böyle sevgili, kız arkadaş ciddi manada artık tedavülden kalkmıştır. ancak ilçe meydanlarındaki havuz kenarlarına çömelmiş, kız kesen elemanlara yar olabilirsiniz.

prenses misiniz siz? pardon ama ingiliz kraliyet mensubu filan mısınız? erkeklerden beklediğiniz bu uğurda ayrıldığınız şeylerin kaçını erkeğe gösteriyorsunuz? onu ciddi manada mutlu ediyorsunuz? adamı sıkmalar, sürekli benle ilgileneceksinler, başkasına bakmayacaksınlar, arkadaşlarınla buluşmayacaksınlar... yeter artık. cidden yeter.

size tavsiyem açın bir arkadaşlık sitesine üye olun o yanındaki arkadaşınla orada takılın. onlardan iş çıkar size. her istediğinizi yapacak, kıroları orada bulursunuz.

hadi bye bye.

arkadaşınızla sevgili olun. ben denedim süper bir şey.

@eyke:

sarhoşum şimdi pek kavrayamıyorum. saat yediden beri içiyoruz mazur görün. ama siz de bizi yanlış anlamışsınız.

biz, ilişkilerimizde her şeyi yapan taraf olmaktan sıkıldık. prenses sendromu mu dedin? hangi prenses sevgilisine ayak masajı yapmış? saçlarını taramış? para vermiş? hangi prenses sevgilisinin bulaşığını çamaşırını yıkamış? projesine yardım etmiş?

ben elimi taş altına koymayı seven biriyim. ilişkiler karşılıklı güzeldir. bizse, elimizden geleni yapmamıza rağmen bir işaret göremiyoruz. ben sevgilimin bir ağız sözüne kalkıp kilometreler katedebiliyorsam, o da gelebilmeli benim işim düşünce. ben onun doğumgününü hatırlıyor, anneler gününde "git annene hediye al kadıncağız sevinsin" diyebiliyorsam, 2 yıldır mecbur kaldıkça konuştuğu babasıyla arasını düzeltebiliyorsam karşılığında da en azından insan yerine konulmayı, saygı duyulmayı beklerim. neden ilişkilerde hep alttan alan taraf ben olayım ki? neden istediğimi söyleyince suç olsun. ilişki dediğimiz, sorun olduğunda düşünebilmek için iki beyin demek değil mi? o zaman niye ben iki kişilik düşünüyorum hep ama benim sorunum olunca kendi başımın çaresine bakmalıyım?

hayır, erkeğin beklediği nedir? on kişiye soralım hepsi aynı şeyi der: yemek yapsın, eli yüzü düzgün olsun, masaj yapsın, dans etsin, saçı güzel olsun, nargile sevsin, futboldan anlasın, sıkboğaz etmesin...

eh, hepsi varken de bir bonus çıkarıyor erkekler. o bonus ne işte? hemen kızları yaftalayın siz de yok arkadaşıyla buluşmasınmış yok hep benimle ilgilensinmiş... istediği gibi yaşıyor adamlar. ama biz bişey yapamıyoruz. hem ben söylüyorum zaten benimle ne zaman ilgilenmesi gerektiğini... kusura bakmasın ama benim ihtiyacım olduğunda yanımda yoksa, kendi götünün keyfi gelip aradığında benden güler yüz beklemesin.

tamam güzel ince bir insan olduğun belli son yazdıklarından. ancak bil ki insanlar hep kendi yaptıklarını akıllarında tutmaya meyillidirler.

sorunun işte bu. yaptığın güzellikleri aklında tutman ve karşıdan da beklemen. senin bu yaptıklarına karşılık karşıdan belli bir öküzlük geliyorsa o insan sana göre değildir zaten. seçim yanlışlığı vardır ortada.

ama sen demişsin ki erkekler ne ister? bütün karşılaştığın erkeklerin aynı olduğunu söylüyorsun, yani şimdi afedersin de hepimiz mi öküzüz kardeşim? suç hepten bu tarafta mı yani?

açıkçası asıl kusurun, birçok insanı ilk önce beğenip daha sonra onlara kusur bulan insanda olduğunu düşünüyorum. ya deneme yanılma yoluyla sevgili seçen birisisiniz ya da çok çabuk aşık oluyorsunuz bilemiyorum.

bakın bu işler karşılıklıdır. size göre insan vardır ve aslında çoktur. bulmak önemli. ama siz bu bulma sürecinde deneme-yanılma yolunu seçiyorsanız başınız doğaldır ağrır.

birinci adım olarak:

"bana ilgi göster" cümlesini asla kullanmayınız. siz birer bitki veya ev hayvanı değilsiniz. ilgi gösterilmesi gereken küçük bebekler hiç olmadınız. bir insansınız ve ilgi istiyorsanız direkt söylemek yerine ilgi çekmenin bir yolunu bulmalısınız. gayet tabii ki karşınızdaki erkek de szin ilgi isteğinize olan göndermelerinizi anlayacak kadar zeki olmalıdır. ya da umursamalıdır.

ikincisi:

ilişki tek yönlü bir şey değildir. kendinize yapılmasından hoşlanmadığınız şeyleri ona da yapmayın. bundan yola çıkarak da size yapılması gereken şeyleri siz de ona yapmalısınız. küçük jestler mi istiyorunuz? siz de yapmak zorundasınız. hediyeler mi? siz de almalısınız. sizin inceliğiniz oranında incelik bekleyiniz. yine kaçınılmaz olarak o incelik karşıdan gelmiyor ve kalın kaçılıyorsa o kişiden uzaklaşmak en doğal hakkınız.

isteklerinizi açıkça söylemeyin. "hissettirmek" en doğru davranış. "yarın benim doğum günüm bak bir şeyler yaparsın artık" tarzındaki bir cümle açıksözlü olmaktan çok "epic fail" bir cümledir. zira bununla ilgili bir beklentiniz olduğu izlenimini vermek olası bir sürpriz hazırlayan erkeğin tüm şevkini kırıp götürecektir. ayrıca buradaki söz "ulan bir yıldır bir şey yapmadın doğumgünümde artık bir şey yaparsın hayvan değilsen" anlamını barındırıyor ki bunu duyan adam "oeeh sanki hiçbir şey yapmıyoruz sana da doğumgününe de" fikrine kolaylıkla kapılabilir. azcık empatü lütfen.

anlayışlı olun. bu sizin en büyük farkınız olacaktır. "madem ki kızım, x x x hakkımdır" diye düşünmeyin. mesela adam maç izlemekten mi hoşlanıyor? yanına çerezini koyup bir öpücük kondurun yanağına ve çoğu kadından farkınızı gösterin. siz onun kendine ait alanındaki hobilerine / zevklerine karşı anlayışlı olun, ince olun ki o da siz onu zorla mango'ya soktuğunuzda size gerekli inceliği gösterebilecek gücü kendinde bulsun.

onun için yaptığınız şeyler tartışma esnasında asla önüne koymayın. ama hissetmesini sağlayın. onun için yaptığınız fedakarlıklardan en zor anında bile bahsetmeyişiniz onu etkiler. fedakarlıklarınız ancak karşınızdaki bunu kendiliğinden anladığında değer kazanabilir.

daha çok uzun anlatılır ama şimdi kısaca bu kadar anlatayım, yardımcı olur umarım.

son olarak ince ruhlu güçlü adamlar bulmaya bakın. erkekler kalas değildir yalnızca bazısının biraz yontulmaları gerekir.

bir de kusura bakmayın şimdi gördüm:

"ayak masajı yapmış, para vermiş, babasıyla arasını düzeltmiş" tarzda şeyler yapmışsanız zaten bir numaralı suçlu sizmişsiniz.

neden:

1) asla ayak masajı falan yapmayın hiçbir erkeğe
2) ailesiyle ilgili sorunlarda araya girmeyin hep siz kötü olursunuz uzun vadede

haydi bunları yaptınız diyelim

asla bunları "ben bunları bunları yaptım" düşüncesinde haznenizde saklamayınız. çünkü belli ki içinizden geldiği için değil, birer koz elde etmek için yapılmış gibi duruyor o zaman ki bu en kötüsüdür.

şahsen ben bu kadar gelmiş geçmiş kızarkadaşlarıma yaptığım şeylerin çetelesini tutmuyorum asla. çünkü iyi bir şeyler yapsın diye değil içimden geldiği için yaptım bunları ve aralarında daha çok iz bırakanlar yaptığım iyi şeylere iyi şeylerle karşılık vermişlerdir.

tamamen sizde de bitmiyor tabii ki yani. karşınızdaki de biraz halden anlar olacak. çok var o adamlardan da canınız sıkılmasın, moralinizi bozmayınız.

@the vagrant:

ama en önemli şeyi unuttunuz. tamam belki ben açıksözlüyüm diye kaybettim. peki arkadaş? o mesela benimle ilgilen demek yerine kırk bin türlü takla atar ilgi çekmek için. mevzu bu değil. yani biz ağzımızla kuş tutsak yaranamıyoruz. maçtan dem vurdunuz, beraber kombinemiz vardı öyle diyim. mango önünde sevgili bekletip ego tatmini yapan bi tip de değilim, benim kanka da değil.

yani açık açık söyleyen de, hissettirmeye çalışan da aynı sonuca ulaşıyor. biz bunu soruyoruz işte. görünüşte erkeklerin ideal dediği bir ilişki, niye biter? o bonus nedir?

işte ben kombine kart satın almaymış vb. hareketleri çok zorlama buluyorum mesela kusura bakmayınız. kız kişisi hiç zevk almadığı halde sırf adamın gönlü olsun diye stadyuma gidiyorsa o olay yanlış zaten. bakın size bir misal vereyim. halihazırda uzun süredir devam eden bir ilişkim var, gayet de mutluyuz. şimdi ben wow oyuncusyum, hatun kendiliğinden merak sardı ben bir şey demeden, şahane oyuncu oldu. sırf ben yaprak dolması seviyorum diye sıfırdan yapmasını öğrendi vs.

ama bunları yaparken sırf benim yaptığımdan veya sevdiğimden yapmadı. wow oynamaktan kendi de zevk aldı, oynadı. yaprak dolması yapmak bir jestti ve bu jestin bende kıymet aldığını bildi.

sizde durum böyle oldu mu? yani bilemiyorum acaba kombineyi çok maçsever olduğunuzdan mı aldınız. zira ben çok tetikte bekledim wowu zorlama mı oynuyor diye zira sırf ben seviyorum diye oynuyor olsaydı koşarak uzaklaşırdım kendisinden, çok yapmacık bir durum çünkü.

yine bir arkadaşım vardı, erkek arkadşıyla playstation kafeye gidip oyun oynadığından behsederdi ama kendi zerre zevk almıyordu bundan, onun için bir şey yapmak olsun diye gidiyordu. tabiatıyla sırf onun için zevk almadığı bir şey yaptığından ne karşı tarafta değer kazanıyor bu ne de kişinin kendisi hoşlanıyor yaptığından, zorlama çünkü.

ancka ne olursa olsun şurası doğru tabii: elbet size uygun bir adam var ortalıkta. geçmişte olanlarla olan sorunlara takılmaktansa kendi istediğinize uygun bir adam bulun kendinize. sonra da onun hoşlanacağı şeyleri "kerhen" yapmayın asla. siz de zevk alıyorsanız yapın. bakın ayak yıkamak, para vermek, ailesiyle arasını düzeltmek" zorlama hareketlermiş aslında. ya da çok kalben yapılan şeyler değilmiş gibi bir hava uyandırıyor en azından.

arkadaşınızı örnek vermişsiniz ama ben onun durumunun pek içaçıcı olduğunu düşünmüyorum açıkçası (: (beni affediniz)

zira kızsal tripler, ilgi oyunları vs. erkeklerin genelde 23-24 yaşına kadar katlanabileceği olaylar. ortalıkta rahat, karpisi tribi az, bir şey konuşmaya kalktığınızda gittikçe derinleşen zilyon tane hatun var, belli bir yaştan sonra uğraşamıyor insanlar aksiyle.

"klasik kız düşüncesi" tarzında bir şeyler vardı ya, onun aksini yapmak şahane puan olacaktır erkekler nazarında. yoksa nargile sevmiş, futboldan anlamış, güzel yaprak sarmış çok mühim değil. halden anlıyor mu? kaprisi az mı (veya yerinde mi yapıyor) bunlar çok çok mühimdir efem.

ama dediğim gibi odun adam gelir karşınıza ne yapsanız olmaz, haklısınız. ama siz ne istediğinizi bilirseniz, istediğiniz gibi birini bulma şansınız da artar diye düşünüyorumç

aht ettim, kızların futbol sevebileceğine inanan bi erkek bulayım evlenme teklifi etcem.

ve önemli not: masaj yapmak başka şey, ayak yıkamak başka şeydir. erkekler çok acaip çookkk...

sevebilir kızlar tabii ki futbol var benim de iki üç arkadaşım bu şekilde.

mesele çoğu, stada futbol sevdiğinden falan gitmiyor."kerhen" gidiyor. ( sizi tenzih ediyorum tanımadığımdan genele sokuşturmak istemem direkt olarak)

ayak yıkamaya gelince, doğru söylüyorsunuz ikincisinde yanlış yazmışım. ancak fikrimi değiştirmedi tabii. bu kadar doğal ya da içten yapılmış bir şeyse "ben onun ayaklarına masaj yaptımdı" şeklinde akılda kalmamalı diye düşünüyorum. "bir gün çok acıkmıştı yemek yapmıştım" demiyorsunuz değil mi mesela? ya da adam motorize bir kişiyse "oysa ki ben o çok yorgun olduğu gün kaç km yol yapıp işten aldıydım onu" şeklinde anektodlar düşmemeli zihninde. içinden geliyorsa alsın hatunu işyerinden/ okuldan.

amma çok yazdım kalem ishali gibi, kusura bakmayınız.

kusura bakmayın'dan devam edelim o zaman. kusura bakmayın ama ikinizin tavrı da yanlış bence. yani çok uçlardasınız. ne çok ilgi beklemek doğrudur, ne de alenen hadi bana hediye al demek de. sizin ki daha da yanlış olanı şahsi fikrim. yani eğer bir ilişki varsa (adından belli) ortak bir şeyler var demektir. ortak duygular, ortak anlayışlar, ortak düşünceler. eğer sevgilinizse bazı şeyleri anlayabilmeli, konuşmadan anlaşabilmeli.

en iyisi siz arkadaşınızla ortak noktada buluşun çok daha şukela olacaktır.

neyse tamamını okudum da; tanısalım mı bebek, birebir goruruz bakalım ne yanlıs ne dogru hem de.
+futbol seven kızların da oldugunu biliyorum, evet varlar.

var.
(bkz: overall)

overall da ortam berbat ama gitme bence

nasıl bir yer ki overall?

kop kop bir yer. perşembe akşamlar karaoke gecesi..

Minnas! tek geçerim:
www.minnasbistro.com

karaoke için en süper yerdir ankaradaki, defalarca tarafımızdan test edilmiştir :) cuma-cumartesi akşamları karaoke, ama erken yer ayırtmak gerekiyor, küçük bir yer, hemen dolar...

perşembeleri tekila hediyeli olarak narquillada yapılıyor

minesera'da glenhill pub var. perşembeleri oluyodu.

1. ilhan irem
fikret kızılok
bülent ortaçgil

www.lastfm.com.tr

mor ve ötesi'nin ilk albümleri de olur bence. şehir, bırak zaman aksın. hatta gül kendine.

2-www.biletix.com
o tarihte kuruçeşmede herhangi etkinlik yok biletixe göre.

1-badem olabilir belki.
yüksek sadakat?

1.sakin/asfalt dünya/kumdan kaleler

evli değilim fakat bence mutsuzluğunun kesin olarak evlilikten dolayı olduğu konusunda emin olmalısın. iş hayatın, sosyal yaşantın vs. gibi konulara biraz daha odaklanabilirsin.

ve l'ultimo bacio'yu izlemeni tavsiye ederim.

bence eşinle paylaşmalısın bu durumu. çok entel olacak türk aile yapısı için ama evlilik terapisi diye bişey var. türkiyede pek bilinmiyor ama ecnebiler çok gidiyor. benim tavsiyem budur.

Ah be evladım, niye o kadar erken evlendiniz?

Anladığım kadarıyla karınız cadaloz bişi değil, olsa içinizi dökerdiniz.

Sizi evinizden soğutan şey nedir? Bu kadar küçük yaşta bir evin yükünü sırtlamak olabilir mi? Ya da çocuk (bebek henüz galiba) doğunca evde ikinci pilana atılmanız mı? Başka bir şey belkide?

teşekkür ederim arkadaşlar önerileriniz için. eşime durumu açamam sorun yarattığımı düşünür üstelik yeni doğum yaptı bu şekildeyken ona ben evlilikten bıktım diyemem. niye erken evlendim inanın ben de bilmiyorum. bekarlık hayatımı özlüyorum sanırım. istediğim saatte eve girdiğim günleri. evet evlilik yükünü sırtlamak yoruyor beni... bilemiyorum ne yapacağım..

evli değilim ama bu konu ile ilgili bazı düşüncelerim var;
bence bu sıkınıtılı hal evlilikten değilde her günün birbirine benzer olması, sıradanlık ve sorumluluklar boğmuş seni.

çok aktif bir bekar hayatı yaşamış isen normaldir, çocuk küçükse(ki öyle) bence onu düşün ve ona vakit ayır. genelde insanlar eşleriyle devamlı kapışsa bile, çocuk olduktan sonra ev içerisinde hem evlilik hem de çiftlerde canlılık gözlenir ama sizde tam tersi olmuş.

çocuk biraz daha büyüdüğünde eşin ile birlikte eşinin ailesinin yanına kısa bir tatile falan gönder. o arada biraz yanlız kalıp bu buhranı eşine ve çocuğuna yansıtmadan atlatmak en iyisi sanırım.

hocam;
evlilik sorumlulukların,mutlulukların,kazançların ve kayıpların paylaşıldığı bir yapı malumunuz üzerine. adı üzerinde paylaşmak. eğer sürekli olarak yükün fazlasını üzerine alırsan sıkılırsın,yorulursun. o yüzden dengeli şekilde paylaşmak en güzeli. ama doğum gibi bazı özel durumlar hariç tabii. bu tip özel durumlarda tabiiki yükü sırtlanmak gerekiyor.
sabır diyorum size. eşinizi gerçekten seviyorsanız ve ve ve en önemlisi saygı duyuyorsanız herşey kendi kendine gelecektir.
hele o ufaklık bir büyüsün, evin içinde babba babba diye dolanmaya başlasın. ahh ah, ondan daha fazla mutluluk verici bir duygu var mıdır hayatta.
unutmayın eve geç gelip, arkadaşlarla kafede barda takılmak eğlenceli gelebilir. ama mutlu bir yuvanın huzuru ve güveni hiçbirşeyle değişilmez. hayatta en sağlam kapınız eşiniz. bunu unutmayın.
size ve eşinize mutluluklar, miniğe de sağlıklı günler dilerim.

öncelikle,

evet erken bir evlilik olmuş ama her evlilik erkendir...

bir takım problemleriniz var belli ki, her evlilikte olabilir bazılarında bu sorun aşılır ve devam eder, bazılarında sorunu çözemeyip bitirirsiniz.

ama ne yaparsanız yapın düzgün bir zamanda yapın.

anladığım kadarıyla eşinizi seviyorsunuz ama evliliğin getirdiği yük ve sınırlamalar ağır geliyor. bu o kadar insani ki... önünüzde kocaman bir dünya var ve siz o dünyanın içinde tek bir kişiye bağlanmış ve kurallarla sarılmış halde yaşıyorsunuz.

ama eşiniz yeni doğum yapmış. pek çok kadın doğumdan sonra post partum sendromu denilen bir bunalım yaşar. zaten 9 aydır hamile oluşu, vücudunun bozulması vs derken, ne kadar mutluluk verici de olsa bebekle birlikte daha bir sürü problemin içine batmış durumdadır. baba ne kadar yardımcı olursa olsun, bebeğin tüm yükü annenin omuzlarındadır. bunun üzerine bir de doğum sonrası kiloları verme, dışarı çıkamama, uykusuz geceler de eklenince gerçekten zor bir durumun içerisinde debelenmeye başlayacaktır.

özgürlük istemenizi anlıyorum ama bu zamanda, yani eşiniz geceleri bebeği emzirmek için kalkarken, bi çay içmek için bile dışarı çıkamazken, arkadaşlarıyla rahatça oturup iki lafın belini kıramazken, özgürlük istiyor olmanız hem size hem de eşinize acı getirecektir. şu anda metin olmak, bebeğiniz ve eşinizin sağlığı için kendinizi biraz ertelemek zorundasınız. eşiniz tekrar kendi hayatını kurana kadar ona destek olun. sonra kafanızı ellerinizin arasına alır, hayatınızı tartar, özgürlük isteğiniz baskın gelirse içinizdeki sesi dinleyip yolunuza devam etmek üzere ayrılırsınız.

arkadaşlar hepinize teşekkür ederim. biraz da buldum bunuyorum durumu oluyor sanırım benim ki. kahvegibi sana özellikle teşekkür ederim. haklısın eşim çocuğumu verdi bana bir şekilde geçecek bu günlerde.

tekrar flört edin.
yeni tanışıyormuş gibi davranın.
aranızda oyunlar oynayın.
sevginizi, aşkınızı vs. tazeleyin.
birbirinizin özel hayatına saygı duyun.
birbirinize saygı duyun.
kendinize saygı duyun.
birbirinize sevgi ve şevkatle davranın.
birbirinize sabredin.
mutlaka biriniz alttan alsın.
alttan almalar karşılıklı ve dengeli olsun.
eşinizi kendinizi sever gibi sevin.
eşinize dürüst olun.
boşanmayı çıkarın kafanızdan, boşanmak çözüm değil. bu problemi çözemezseniz, büyük ihtimalle diğer eşinizle de aynı problemleri yazayacaksınız ilerde.
değişime açık olun ikiniz de.
evliliği sadece çocuk için değil kendiniz istediğiniz için de sürdürün. ileride çocuğunuz zehir kusan ebeveynlere sahip olmasın.
insanlar 60 yaşında bile değişebilirler. sevginin ve aşkın yaşı ve süresi yok, tazelemeyi bilin yeter.
bu aralar evlenen her iki çiftten biri boşanıyor. boşanmak çok kolay ama çözüm değil. evliliğinizi kurtarın.
eşinizden ve evliliğinizden neden böyle soğuduğunuz üzerine düşünün.
.. bu arada, (sanıyorum ki) evliliğin ilk yıllarında böyle buhranlar geçirilmesi olağanmış.

daha önceden yapmadığınız, onunla yapmaktan zevk alabileceğiniz aktiviteler düşünün.aksi çekilmez olur.

ayrıca hayatınızda bir de onun olmadığını düşünün.böyle düşününce o hayat da çekilmez gelecektir emin olun.

evlilik terapisine gidin, bunu da laf olsun diye söylemiyorum, mutlaka ama mutlaka yapın bunu, madem çocuk da var... bir de eşinize dürüst olun bence.. muhtemelen o da size belli etmiyordur ama siz üzülmeyin diye aptalı oynadığına kalıbımı basarım. sorun yokmuş gibi yaparak hiçbir yere varamazsınız. aslında bu sorunuzdan sizin derdiniz de anlaşılabiliyor, iletişim denen şey ama sağlıklı iletişim sizde maalesef ki yok... olsaydı zaten bu kadar büyük dertlenmez, kendisine hissiyatınızı açıklayabilirdiniz, çok büyük bir tepkiyle de karşılaşmaz, anlayışla karşılaşırdınız. ortaklaşa kafa kafaya verip bir çözüm arardınız. sağlıklı ilişkilerde yapılan bu. şimdi de bunu yapabilirsiniz. aynen b samimiyetle kendisine açılın. inşaallah ağlayıp zırlayıp dır dır hır gür etmeden mantıklı bir şekilde konuşabilirsiniz. yine de yalnız başına iletişimde zorlanıyorsanız, ciddi olarak buna objektif bir üçüncü kişiyi ortak edin, evlilik terapisi kesin çözüm gibime geldi benim. geçmiş olsun şimdiden...

tatiiiil.

Erken ama tatil olabilr yada aktivite diyicem ama cocukda var ya neden bu kadar erken nedir ki acele anlamam gitti ...

bunlardan benim de ellerimde vardı. şimdi bakıyorum da geçmişler ama başka bi tane çıkmış. ara ara çıkıp uzun süre kaldıktan sonra geçiyolar. bikaç sene önce elmacık kemiğimle gözümüm arasında bi yerlerde çıkıp bi sene kadar geçmemişti sonra yüzümü kaşırken yanlışlıkla tırnağımla kazıdım. bi daha da geri gelmedi.

@johan bu ne hastalığı acaba? Ne gizemli bişeydir bu böyle ya! Parmaklarımın etrafını hissetmiyorum nerdeyse.

siil desem diil. bende tek tük oluyo. yani dikkatli ellerimi incelemediğim zaman farkında bile olmuyorum. o nedenle doktora danışma gereği bile duymadım yani detaylı bilgi sahibi diilim. ama sizin ki baya ileri safhada anladığım kadarıyla. kaşıntı falan var mı ya da batma, sızlama gibi belirtiler. bilenler bunlara göre daha rahat cevap verebilirler.

human papilloma virus olabilir, icindekiler su degil, patlatmayin, delmeyin, lesion un uzerini yara bandi kapayin. antibiyotik almayin / antibiyotikli yara bandi kullanmayin, ise yaramaz. bunun disinda heyecana gerek yok, cildiyeciye gidiniz. disi iseniz bir de jinekolog ziyareti lutfen, hatta mutlaka.

yok artık ne human papilloma virus'ü falan, ne yaptın sen, ağaç bağlıyor bu virüse sahip olanlar.

arkadaşın bahsettiği arada sırada çıkardı bende, küçücük su topu, sonra kuruyup giderdi. hormonal bir şey olabilir demişti doktor, üstünde durmamıştı.

ee.. o agaca benzeyen adam hpv nin istisna bir ornegi idi. soyle google'dan, wikipedia'dan, baska yerlerden human papilloma virus diye bir ararsaniz neye benzedigini gorebilirsiniz. ilk baslangici pek cok insanda bir bolgede cikan 1-3 lesion olarak gozukur, eger bu lesionlara dokunulmaz, uzerleri kapatilir ise baska bir tane cikmaya da bilir. cildiyeci dondurup salisilik asit uygulayacaktir, o durumda bile 6 ay sonra vucudun baska bir yerinde bir lesion olarak gozukebilir. ayrica hpv ye benzer lesionlar cikaran MC var (Molluscum contagiosum). bu eger kanama yoksa problem degil, bekleyin gecer.

bu baglamda eftalit'in durumu hpv ya da MC ile alakasiz da olabilir, sadece belirmek isterim ki insanlar arasinda bazi turlerinin gorulme sikligi cok fazla ve normal bir sey, (bkz: sigil) bir kac versiyonu ise kansere yol aciyor. sadece bu ihtimali degerlendirmesini isterim, cunku eger disi ise bir pap ile riskte olup olmadigi gorulebilir.. ayrica 20lerinden genc ise bir de yeni cikan a$i si var..

Dostlar bir bilgi daha: Bu şey yazları oluyor genelde. HPV ile ilgili birşeyler okudum ama hiç bir belirtisini görmüyorum ben kendimde. Bu kabarcıklar kendiliğinden patlayıp deri soyulmasına neden oluyorlar. Ama soyulma belli belirsiz.Ayrıca erkek olduğumu da söyleyeyim. Dostlar son olarak bir de bileğimde iki tane siğil var. Ben ailede de rastlandığı için genetik bir olay diye düşünüyorum.

Ha son olarak HPV'de olduğu gibi dışa doğru değil bu kabarcıklar. Ancak gözle farkedilebiliyorlar.

bileginizdekiler genetik degil, (ama genetik yatkinliginiz olabilir virusu barindirmaya) annede varsa virus gecebiliyor, (ya da sadece birisinin acik lesionuna dokunma ile) turkiye'de var mi bilmiyorum ama burada su var: www.drscholls.com , onlar icin isi gorur.

esas konuya geri doner isek, suna bakiniz: "dyshidrotic eczema"
benziyor mu?

Baba işte bu ya. Gördüklerim kadar geniş alana yayılmamış ve kızarmamış olmasına rağmen sorunumun bu olduğunu söyleyebilirim. Çok teşekkür ederim. Şimdi napabilirim bir araştırayım. Randevu almaya çalışmam gerek.

bende de hep oluyor. hiçbi rahatsızlık vermiyor ve başka kimse tarafından fark edilmiyor. kaşıntı, kızarıklık vs hiçbişey yok. sadece boğumların iç tarafında, kenarda çıkıyolar öyle minicik. önemli bişey olduğuna inanmıyorum. ben bildim bileli bende olur arada.

nedenlerini de sormussun soruda, eger bu ise, nedenleri sunlar olabilir: genetik (familial pompholyx), nikel eksikligi, stres, bazi metaller ile temasta (yazin bisiklet kullaniyor musun?) alerji, baska nedenlerden alerji (ya da atopy), veya mantar enfeksiyonu ilk bulduklarim.

genetik ise bilemiyorum ama diger turler icin tedaviler mevcutmus, cildiyecin daha iyi bilir tabii, ve cis/kan testi gerekebilir. senin icin en kotusu mantar enfeksiyonu (ki oyle gozukmuyor dediklerinden), onun icin de antifungal tropikal solusyonlar var. cildiyecin gittiginde "sunlari da halledelim" diye olan kabarciklari almak isterse antibiyotik de verecektir operasyon sonrasi iltihapi engellemek icin.. gecmis olsun.

id reaksiyonu diye bi durum daha varki, toplumda HPV'den ve kontakt dermatitden daha fazla görülmekte. eğer vücudunuzun bi yerinde mantar enfeksiyonu varsa alakasız yerlerde bu tür lezyonlar oluşabilmekte. bağışıklık sisteminin mantara verdiği orantısız cevap yüzünden oluşmakta ve bulaştırıcılığı yok. yani lezyona başkası temas ederse mantar kapmaz.


sonuç : dermatologa / herhangi bir dr.a başvurun!

bendede var. öğrenciysen çok yazı yazmaktan oluyor olabilir.

bende de var aynılarından, doktora gittim egzama dedi. mevsim değişikliklerinde oluyormuş daha çok. şuı anda da bi kaç parmağımın üzerinde ve avuçiçimde var minik minik, çok nadir olsa da kaşınıyor bazen. ama patlatmamak lazım, kendi kendilerine kuruyorlar zamanla. doktor bana krem verdi bi kaç tane bi tanesinin adı Advantan.

bende de var.. ama benimkiler tatlı tatlı kaşınırlar genelde.. minicik kırmızı pıtırcıklar.. parmaklarımın arasında ve boğumlarda, çoğunlukla da yazın çıkıyor.. doktorum tozdan olduğunu söyledi.. toz alerjisi yani, el terlemesinden de olabiliyormuş.. herhangi bir ilaç kullanmıyorum, sadece sık sık yıkıyorum.. belki bi yardımım olur dedim, paylaştım..

bende sadece yaz aylarında olur her yaz ama. hiç bir rahatsızlık vermiyolar. abartılacak bi durum yok

biraz geç olmuş lakin cevaplayamadan edemedim. yıllardır başıma gelen ancak bu yaz artık beni delirtmesi nedeniyle doktora gitmeme sebebiyet veren rahatsızlık tam olarak bu. doktorun bana söylediği "vücut ödem atmak istiyor ancak atamıyor ve kabarcıklar halinde kalıp sana kaşıntı veriyor". üzgünüm doktor ama çok tırt oldu bu açıklaman.
dyshidrotic eczema doğrudur.
ben kendi kendimi gözleme aldım ve şunu fark ettim, deodorantlı veya uyduruk el kremleri kullandığım zaman çok çıkıyorlar . daha da fenası; kabus gördüğüm gecelerin ardından feci bir kaşıntıyla artıyorlar. çaresini bilmiyorum...

çözüm üretebilen yok mu ya ?

bende ağır bir alerjik reaksiyon geçirirken çıktı, tabii doktora gittiğim için parmaklarımı da gösterdim.
egzama, şimdilik dokunma ilerleme olursa tekrar gel dedi.
kaşıntı, yanma vs. de yoktu.
alerjik atakla beraber yavaş yavaş geçti ve bir daha da tekrarlamadı.

bende de oluyor bu anasını satayım. delireceğim. tam adı yok mu bu meretin şimdi?
yukarıdaki link ölü.

aylardır uğraşmam sonunda çözümü buldum arkadaşlar.

öncelikli olarak bunun en büyük nedeni kullandığınız sıvı ve normal sabunlar. aynı şekilde çamaşır suyu, bulaşık deterjanı v.s. v.s.

her şeyden önce bu tarz kimyasalları kullanmayı bırakıyorsunuz. kükürtlü sabun kullanmaya özen gösterin. kimyasal temizleyicilerin ellerde bu sivilceleri çıkartmasını domates, patlıcan, acı, baharat hızlandırıyor. bu süreçte bunları da tüketmemeye özen gösterin.

ve hepsinden önemlisi bu şekilde reaksiyon alıyorsanız cildiniz çok hassastır. bu yüzden de ellerinizi sürekli olarak nemlendirmeniz gerekiyor. bunun içinde tavsiyem Bepanthol cilt bakım kremi.

özetle;
kimyasal temizleyici yok, sürekli ellerinizi nemlendiriyorsunuz. bu sorun ortadan kalkıyor. boş yere kortizonlu kremler kullanmayın çünkü bıraktığınız an tekrarlıyor. kükürtlü sabun ve bepanthol kullanmaya başladığınız an 2-3 gün içerisinde değişikliği fark ederseniz.

hadi hayırlı traşlar.

kıyıköy.

erikli

kıyıköy+1

ağva

büyükada

sapanca richmond nua - ve fakat biraz tuzlu

sapanca taraflarında kafa dinlersiniz
boluda kafa dinlersiniz
amasrada kafa dinlersiniz

maşukiye sapanca aynı sayıyorum yakın yerler,

çember az daha genişledi mi amasrayıda katarım içine acımasızca

hatta arttırıyorum gökçe ada , avşa

marmara adası süper sessiz sakindir, denizi de güzeldir.

(git: 78479)

11 yıldır profesyonel olarak yapıyorsan maaşında ciddi sorun var, anadolu da olsa o maaş çok az gibi geliyor bana.

Hangi mesleği yaparsanız yapın, 11 yıllık birikim ve tecrübeyle 750 tl maaş alıyorsanız sömürülüyorsunuz demektir.

istanbul'da olsaydınız iliğinizi sömürüyorlar derdim. ama anadolu şehri de olsa az yahu.

sadece telefonlara bakıp fatura takibi yapan kızlara 450-500 veriyorlar diyeyim.

haklısınız.

evet 11 yıldır bu işin içindeyim; profesyonel olarak 7 yıldır bu işten para kazanıyorum. önceleri freelance idi. bir şirket bünyesinde çalışmam ise 5 yıldır süregeliyor. şu an çalıştığım yerde ikinci senem. (enteresan bir eğri)

insani ilişkilerim iyi seviyede ama para konusunda gelince takılıyorum.

sizce ne demeliyim, ne istemeliyim? nasıl istemeliyim?

750 tl hangi sehirde olursa olsun 10 yillik bir birikim icin cok az. ozelliklel grafikerlik gibi teknik bir meslek icin. eger yetenekli isen ve iyi is cikarabiliyorsan 2.500 3000 civarinda alman lazim(istanbul icin konusuyorum). tahminim kendi calistigin sirketten bu oranda bi zam istemen bi sonuc vermeyecektir. dolayisiyla baska bi sirkete transfer olman daha mantikli gibi. is gorusmesinde kendini iyi pazarlaman gerekiyor. ayrica maas konusunda da istedigin miktardan biraz ustunu soyle. illaki bi pazarlik sureci olacaktir. pazarlik esnasinda kafanda belirledigin miktarda anlasabilirsiniz.

Duyuruda da paylaşmıştım haftaya kesin olarak İstanbul'da büyük bir ajansta işe başlayacağım. Bu benim ilk iş tecrübem. Güzel sanatlar mezunuyum. Ve 1450 ytl+özel sigorta+220 ytl yemek fişi+bonuslar(?) teklif ettiler. Burdakiler maaşımı az buldular. Kesin olarak söyleyebilirim sömürülüyorsunuz!

Mail adresini belirtirsen sana (konudan bağımsız) alternatif bir önerim olacaktır..
onder(et)birlesmisfikirler.com 'a iletişim adreslerini gonderebilirsin..

nispeten ufak ve popülerliği uzun sürecek bir dosya çek önce, ve ardından upload et, bir süre sadece upload et. ben yaptım oldu.

leecher oranı yuksek bir dosya bul. sonra arenabg yada zamunda gibi ratio istemeyen bir siteden aynı dosyayı bulup indir.Sonra torrentleech'de seed et.

yükleme tarihi eski dosyaları ama seed ve leech yüksek yine onları çek bir süre sonra limit olayıda kalkar zaten.

kendi adıma soyliyeyim. two and a half men dizisininn 1-2-3-4 sezonu var bütün halde. oradan sadece 4. sezonu indirip baya bir upload yapmıstım. o sayede oranım iyidir.

bir yandan ecevit, öbür yandan demirel..
aslan avına çık bakalım önce, sonra karar verirsin.

(bkz: ziyaa ziyaa)

genelkurmay'da paşa olarak yap.

ergenekonda krokici olarak yap.

john rambo olarak vietnam'da yap!

bizim bir arkadaş kral olarak yapmış. düşünüldüğünde mantıklı aslında.
kral olarak yap.

bilal erdoğan olarak amerika'da yap.

daha senin askerlik yaşın gelmemiş sanki.

elbet bir gün gelecek. şurda 22 yaşıma ne kaldı ki.

artık senin seçmene gerek yok. askeriyeden rehberlik uzmanları gelip, senin en verimli hizmet edebileceğin yeri belirlemek üzere seninle uzun uzun görüşüyorlar.

eğer -genel olarak- verimli bir askerlik dönemi geçirmeyeceğine karar verirlerse almıyorlar bile. mesela bizim nancy teyze'nin küçük oğlu canıtın, çok iyi tavla bildiği için tavla manyağı bir albayın tavla arkadaşı oldu. 5 ay tavla oynadı çocuk. başka bir arkadaş da çok iyi ıslık öttürdüğü için bir ordu evi kapısında taksi çağırma işini üstlendi.

jandarmanın polis yetkisine sahip olduğu bir yerde muhabbet evi önü bekçisi olarak yapabilirsin..

disko'da yap.

(bkz: mahkeme kararı temizleyicisi)

fizy.com

Msn listene [email protected] ekleyebilirsin. İstediğin şarkıyı yada sanatçıyı ileti olarak giriyorsun linkini veriyor sana veriyor.

youtube jacker

evet arkadaşım youtube jacker'ı yükle, mis gibi gir youtube'a

hepsi boş, (bkz: hosts)

mis gibi tertemiz, eklentisiz, programsız. antin kuntin programlar yükleyip riske atma bence sistemini.

siteye girebilmek için youtube jacker veya hosts. video indirmek için www.keepvid.com

4 ay tabi dile kolay, vücut bir noktadan sonra iflas etmiş, "yetti lan" tepkisi vermiş.
bence ıraktaki eş bir süreliğine dönsün.

doktora tekrar gitsin. göğüs falan diyorsun, bayanlar için çok riskli.

not:bepanthene nedir yahu, milli kremimiz oldu, anında bodos bepantehene abanıyoruz anlamadna dinlemeden.

kasinti var mi? kasidikca hafif kanama ve bunu izleyen bir kabuk baglama olayi? halk dilinde "temriye" denen zimbirti olabilir. stresten oluyor. merhem var, suruluyor sabah aksam, geciyor cirt diye.

işi daha ciddiye alacak bir uzmana gitmesini öneririm. bir çok nedeni olabilir, yara deyip geçmesin. bir tanıdığım benzer şikayetlerle gidip kitle aldırdı misal.

yaparsin korkma... inege benziyorsun ki bu kotu bir sey deil amerikan filmlerinin etkisiyle hep oluyo bunlar, ingilizce temelin saglamsa koy gotune derim;)

sanirim fizik bolumune gecis yapacaksin. oncelikle bogazicinde her turlu cad a izin verilmiyor. fizikten hangi muhendisliklere cad yapabildigini bi arastir.muhtemelen yzdigin uc muhendislik icinde cad vardir. ayrica cad yapacagin bolumlerde ayrica ortalama isteyecek. yanlis bilmiyorsam bilgisayar bolumu 3.5 ortalama istiyor. bizim(bilgisayar muhendisligi) donemde cad yapan iki kisi var. ikisi de matematik ile yapiyor. cok fazla zorlanmiyorlar. zaten ustesinden gelemiyecek gibi olursan(herhangi bir dersinden f alirsan) cad bolumun iptal oluyor.

1) Cift anadal kuralli calismayi dayatir, plani programi usturuplu uygularsan bir sorun yok. Fakat cift anadal suresince mizmiz sosyal ortamlar ve kiz arklardan uzak dur. yoksa yalan olur o cad. Ha bir de bogazicinde kiz arakadas yapmayani dovuyorlar top filam diyor kizlar arkasindan oyle tiplerin.

2) Dogal bilimciler icin muhendislikte cift anadal mumkun olmayabilir, sekreterlige filam sor. olmadi once fizik bolumune transfer olursun sonra muhendislik bolumune transfer. sonra da fizikle cift anadal yaparsin. gorunuste olme esegim olme gibi ama hepi topu bir sene filan alacak bu olay. Insaata transfer yapmak kolay bu arada onu solim.

3) yurtdisi dusunuyorsan ve notlari da yuksek tutacagina inaniyorsan bence cadi salla bir anadala yogunlas. obur turlusunde seni sececek olanlara bu cocuk ne yapacagini pek bilmiyor imaji vereyior gibi olur. yok ben ozel sektor takilcam diyosan, cad epey yararli olabilir gibin.

boğaziçine geçtikten sonra çad için öss puanına bakmazlar, korkma.

asıl korkman gereken makina ile(fizik ve makina yapılabiliyor) yapacağın çad'da göreceğin körvler. bence temeline ve çalışma kapasitene oldukça güveniyorsan bu işe bulaş.

akademik işler yapmak istiyorsan çad illa ki şart değil, fakat piyasaya bulaşayım diyorsan, mühendislik ünvanını almak avantajlı.

bi kere boğaziçine gelince çad değil çap yaparsın. çad ne ya?
bunun yanında, boğaziçi sosyal ortam falan bence biraz geyik bi mevzu. istediğin kadar çalışacak zamanın olacaktır.
ama benim bildiğim şu ki, boğaziçi fizik denilen yer tek başına bile zaten yeterince zor. bir de fizikteyken mühendislik çap ı yapamazsın diye biliyorum. tersi oluyor ama (mühendislikteyken fizik çapı). fakat bu seni yıldırmasın. eğer iki bölümden de taşaklı birer hocayı kafalayabilirsen bölümler kendi aralarında anlaşıp böyle bir program açarlar.

@comolokko

öğrenci çok istedikten ve hocalarla süper ilişkileri olduğu sürece isteyen istediği bölümle çap yapar. fizik bölümünden bir prof. telefon açar makine'deki kanka prof.una, bu işi halleder. o gönderdiğin linkler kutsal kitap değil.

okeyto?

easyrider, sen kendini ispat ettikten sonra zor da olsa istediğin bölümle yaparsın çap'ını, önemli olan iki tarafı da kafalaman.

ya simdi uzun bir cevap yazdim ama timeouttan uctu... anafikir su: universiteler bildiin ciftliktir. O kurallar senin gibi adamlari durdurmak icin yazilmistir. Ama sadece universite icinde duz bir memuru taniman bile bak dikkat et rektor demedim dekan demedim purof demedim bildiin siradan memur tanidigin varsa istediin gibi at kostur universitede... Hic bir sarti yerine getirmeyip, kuruldan da red cevabi alan arkadasim bolum sekreterinin bolum baskaniyla yaptigi 10 dakikalik konusmasindan sonra tak diye bolum degistirdi bogazicinde... koca kurulun olmaz dedigini on dakikada olur a cevirdi duz bir memur... believe it or not... yurt disindan fantastik yontemlerle bogazicine gecis yapanlar konusuna hic girmedim dikkat edersen...

bu noktada arigold a katiliyor ve bir arttiriyorum....

limon?

melen çayı - rafting ; www.ecoraft.com

yeşilvadi'de atv ; www.gercekmacera.com

iyidir bunlar. yeşilvadi'de paintball falan da var.

Selanik Pet Shop
Selanik Cad. No:28/C
Kızılay, Çankaya, Ankara
Tel:
+90 312-4185823

Pet Center 0312 419 47 30
Selanik Cd. No: 23/b Kızılay

Pet Family Sancar USLU 4198553
Selanik Caddesi No: 58/a Kızılay Çankaya

ms word ve open office bu kabiliyete sahip.

word yapıyor dediklerini.

replace ile de noktalama işaretlerini kaldırırsın.

edit: zühtücüm, ctrl+h ile sadece noktalama işaretlerini yok et, tüm text'teki büyük harfleri ctrl+h ile değiştirmeye kalkma, bunu kısayoldan yapmak için: Format>Change Case

valla doğru. demek ki neymiş? sormadan evvel düşünmek gerekmiş.

ctrl+h

ghetto yontem: sozlukte kendine mesaj at

diploma vs gerekecek tabi başvuruda, şubenizi arayıp tam listeyi onlardan almanızı öneririm. ayrıca 2 ayrı şubeye başvurmanıza gerek yok, yerli askerlik şubenizin (nüfusa kayıtlı olduğunuz yerdeki) yakınında değilseniz, ikamet ettiğiniz ilçenin askerlik şubesine başvurmanız yeterlidir.

aslına bakarsan ağustos celbinin en büyük askeri benim,
herneyse,

diplomanın aslını götürmen yeterli, ayrıca yanında kimlik fotokopisi, vesikalık fotograf da götürürsen sürprizlere hazırlıklı olmuş olursun, ya da ben çok tedbirli davranıyorum.

devam ettireyim soruyu madem,
1-belgeleri aldık, sınava belgeleri aldığımız askerlik şubesinin olduğu şehirde mi girmek zorundayız?
2-üç yanlış bir doğruyu götürüyor mu? istediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?
3-sınavı çok iyi yapmanın ya da yapmamanın sonuçları nelerdir kısa/uzun dönem ve gideceğimiz yer babında?
4-peki ya ardından muayene? nerede muayene olacağız? (sınav girdiğimiz şehirde mi?)
5-şakalar ve komiklik kısmı ne zaman başlıyor?

1. bilgim kadarıyla, evet
2. geçecen o işleri
3. yok
4. karar aldırırken zaten dandik bi muayene oluyosun ama sanırım asıl muayene gata'da.
5. çoktan başladı, hala anlamadın mı?

1- islem yaptigin subeye sinava girecegin yeri belirtebiliyorsun, zaten sadece buyuk sehirlerde yapiliyor sinav.(ankara, izmir, adana vs..)
2-hic ugrasma bosuna
3-etkilemez
5-nizamiyeden girdigin an bu soruyu tekrar sor kendine

şubeni ara.

çıkış belgesi ya da diploma muadili bir belgen varsa, en fazla üç dort günde(şubedeki işlemler+muayene+tekrar şube) 2 yıllık tecili halledersin. 4 yıllık mezunuysan tabi.

Muayene olduktan sonra verecekleri askerlik durum belgesi ne kadar tecilli olduğunu gösterir. Ben tek günde halletmiştim ama seninkisi 2 gün de sürebilir.

Götürmen gereken belgeler burada yazıyor (Yedek subay adaylarına bakacaksın) www.asal.msb.gov.tr

Yabancı şubede muayene olacaksan hepsinden birer tane fazla götürüyorsun. Diploma veya çıkış belgesinin aslını götürmeyi de unutma.

Yeni mezunsan kafadan 2 yıl tecil ettirebilirsin.

kaynakları tükenmiştir, listesini revize ediyordur.

Unutamamıştır. Seviyordur. Arada birlikte olduğu insanlarda aradığını bulamamıştır. Yaşlanmakta ya da yaşlandığını hissetmektedir.

(bkz: romantik mode on)

aklına gelmiştir. eğer çok kötü ayrılınmadıysa ve o anki şartlar sebebiyle ayrılındıysa gayet olabilitesi var.

gerçekten kötü ayrılınmış bir ilişki bu. bir de kızın bu olaydan sonra iki ciddi ilişkisi oldu ve birinde evlilikten dönüldü. erkeğin de ciddi ve ciddi olmayan bir sürü ilişkisi oldu. taraflar bunlardan bir şekilde haberdar ortak dostlar vs... ama 5 senedir hiç bir şekilde görüşmedikleri gibi, şeytan görsün yüzünü modundaydılar.

erkek "denyo veya öküz" ise, kötü amaçlı olma ihtimali daha fazladır. yani, olta atmıştır.
"denyo veya öküz" olmayan bir erkeğin, daha iyi niyetlerle bunu demesi daha olağandır.

tekrar deneyelim sözünü nasıl söylediği, size ipucu olsun...

2 ihtimal var.

1- hala seviyordur. diğerlerinde aradığını bulamamıştır. daha doğrusu hep senin gibisini aramıştır. bulamayınca, seni geri istiyordur.
2- afedersin ama azmıştır. ama azgınlığını giderecek birini bulamamıştır. eski sevgilileri sırayla denemiştir, iş çıkmayınca sıra sana kadar gelmiştir.

hangisi olduğunu sen bulacaksın. o kadar tanıman lazım adamı yani.

muhtemelen seri katildir, eski sevgililerini öldürüyordur.

rahat ol, neden aramaya gerek yok, eleman özlemiş/yalnız kalmış/dertlenmiş/darlanmış vesaire,
ayrıca "şeytan görsün yüzünü" modunda ayrılanların tekrar birleşme oranı, "arkadaş kalalım" diyerek ayrılanların birleşme oranından yüzde 54,3 daha fazla olduğu, klinik deneylerle kanıtlanmış bir gerçek. valla bak.

source: temel ana britannica cilt 35, sayfa 42

iyi de, aradan geçen 6 sene içinde köprülerin altından çok sular aktı. büyüdük, başımızdan aşklar geçti, değiştik. yani ben azdı mı yoksa hala seviyor mu nerden anlıycam? 6 senedir bir saat bile görüşmüşlüğümüz yok. yani şans veriyim mi ööfff ooofff:(((

sen onu hala seviyor musun?
yani bizim dememizle şans vereceksen, boşver verme. ama eğer hala seviyorsan ve istiyorsan, bi denemekte fayda var. zaten sana karşı davranışlarına bakarak anlarsın durumu(çok saf değilsen tabi).

ya da şöyle yapabilirsin. beraber olmadan önce, arkadaş gibi takılın biraz, gezin, tozun. büyük ihtimalle kısa bi zamanda niyeti belli olur. yani ben olsam belli ederdim en azından.

arada birkaç ilişkisi daha olduysa ve sizin ilişkiniz gerçekten o zamanlar ciddi güzel bir ilişkiyse sizi azdığında araması sizce de normal dışı değil mi? azmamıştır o.

yahu git konus bakalım derdi neymıs, ciddi mi degil mi, ne manaya diyor. muneccim miyiz nerden bilelim adamın derdini. otur konus ısırmaz sen ısır demedikce, endiselenecek bisey yok.

salt azmıs mı degil mi diye de kontrol edeceksen sevisin bakalım bi, sonrasındaki tavırları ne oluyor ?

Bıkmıştır kısa süreli ilişkilerden, en son uzun süreli ilişkisi senle olduysa. "Onunla ne güzeldi, en azından gerçek bir ilişkiydi." diye düşünmüş olup, yeni birisiyle de zor olacağını düşünüp tekrar seninle bir ilişki yaşamak istiyor olabilir. Kısa süreli ilişkilerindeki kadınların çok boş olduğunu düşünüp "En iyisi oydu ya." diye düşünüyor da olabilir. Yani seviyor olabilir aşk boyutunda değildir belki ama illa ki sende sevdiği bir şey vardı ki aklına geldin. Kendi hayatımı anlattım sanki neyse.
Ha diğer yandan şeytan görsün yüzünü modu deyince insan şüphelenmiyor değil tabi, eğer ciddi ciddi nefret varsa seni kırmak için böyle bir şey yapmak istiyor olabilir. İçinde kalmış olabilir eğer sen onu terkettiysen veya kırıldıysa fazlasıyla. Ama böyle intikam falan için de 6 yıl sonra çok mantıklı gelmiyor yani bilemedim. Yani 6 yılda nefret falan kalmaz heralde.

yani ben erkek mantığıyla düşünemiyorum. bir insan seviyorsa, 6 yıl sonra mı aklı başına gelir? intikamsa, neden 6 yıl sonra? bu çok uzun bir süre. yani 6 yıldır aslında beni seviyormuş masalına inanmak istemiyorum yelkenler suya inecek çünkü. ama inanasım da var.

%99 abazan durumu had safhaya çıkmıştır.sadece sana değil diğer eski takıntılarınada zarf atıyordur kime tutturursa.
sonrasında şöyle bir cümleyle karşılaşman muhtemeldir biz 6 sene önceden bitmişiz hata yaptığımızı düşünüyorum adiyossss..

frijitim sirincem,

abartmayın yahu,

çocukceğiz geçen 6 sene sonunda en güzel ilişkisinin(loralynn'in de dediği gibi) "ne bok yedim ben" ile olduğunu farketmiştir, psikolojik ve kimyasal pek çok etken var.

şurada iki dakikada nuri alço/yavşak taylan kıvamına getirdiniz elemanı.

6 yıldır seni seviyor değildir sadece en iyi ilişkisinin seninle olduğunu düşünüp tekrar denemek istiyordur.

arigold sen haklısın ve hazırladığın lafları beğendim..

her iddasına varım ki amacı cinsel birliktelik.
eminim. yüzde yüz

cevap : bir erkek ayrıldığı bir sevgilisini hiç görmedikten bilmemkaç sene sonra arıyorsa amacı cinselliktir, başka bir şey değil.

bir şans ver.

şöyle düşün, 6 yıl sonra sen bile kararsızsın hala.

Fenerbahçeliyim. Daum'u çok severdim. Gittiğine üzüldüm. Şimdi geri gelmesine daha çok üzülüyorum. Aynı duyguları Apiah ve Aurello için de düşünüyorum. Ben bir takımdan ayrılan oyuncu veya antrenörün aynı takıma geri dönmesine karşıyım.

Aynı şey aşk için de geçerli.

bi kere 6 yıl sensiz yapmış. ben olsam ben de art niyet arardım.
yani sonuçta bir değil iki değil 6 yıl. ama yine de cinsellik içerdiğini düşünmüyorum. sonuçta sırf bunun için böle bişeye kasmaz gibi geliyor.
bi buluş görüş, bi kahve için bakalım sen ne hissedeceksin. öncelikli olan bu.

sırf cinsellik için kimse 6 sene evvel ki ilişkisini hatırlamaz akıl var mantık var. mutlaka bişey arıyodur eskilerden o 6 sene ara nasıl oldu onu merak ediyorum aslında götü yememiştir aramaya güveni yeni yerine gelmiştir emin olmustur falan filan hemen cinsellige vurmayın olayı..

seninle olduğu zamanlardaki kendini özlediği içindir.

1. ben artistlik yaptım sırt çantası almadım, saçma oluyor cidden. sanırım sırt çantası daha rahattır. ankara'da ülkealan'da çeşitleri var.

5. 6 7 az.

2 - iş bankası kartınız iş görecektir ama 1000 tl niz var ise bunun 750-800 ünü kullanabilirsiniz, tabi türkiye de eski haline dönecektir

3: pariste hotel fasthomedan kaçının iğrenç bi yerde 3 euro tren parasıyla parise iniyosunuz zaten 4. bölge parise uzak üstüne bi de metro bileti alıyosunuz üstüne bi de zamanınız gidiyor (mallığımıza geldi evet).. öyk

7: italyadan nutellalı dondurma!

öle kalabalık bi rota izlemeyin, çok yeri göreyim derken hiçbiryeri tam olarak gezemezsiniz , çok yorulursunuz, çünkü ulaşımda belli saatler ve booking gerekiyor, gittiğinize değmez, bu rotayı ikiye bölmek daha mantıklı bence. yarısını bu sene , yarısını da başka bi zaman yaparsınız.

1-sırt çantası tabi ki, interrail ruhuna uymak lazım, ayrıca tekerlekli sürümek falan zor olur.
2-ne olursa olsun paranı ön cebine, fermuarlı b ir yerlere koy.
3-barcelona: kabul hostel rezervasyon yaptırın kesin.
nice:deniz kıyısı, zencilere dikkat.
roma: mosaic hostel
florence: emerald palace
amsterdam: flying pig, rezervasyon şart.
5:bolca t-shirt al, uğraşma yıkamakla.

interrail olayını "illet" olarak adlandırdığın için seni ayrıeten kınıyorum.

bol eğlenceler.

not:bu rota hakkaten biraz sıkışık, bordo, güney fransa duraklarını çıkarsanız daha iyi gibi. barcelona'ya 4 gün ayırdık, insan doyamıyor. paris'e de üç gün lazım, amsterdam da keza üç gün, roma 2-3 gün, floransa 2 gün, venedik en azından 1 gün. kalanını sen hesap et. arada demir atmak, ortamlara dalmak lazım.

1. esyalarını koyacagın hafif bir sırt cantası, orta olcekli bir sey al tabii ama para, pasaport vs gibi bir şey için de ayrı bir çanta al ama o sırt çantası olmasın. ikisine de sırt çantası alırsan, birini sırtına diğerini de önüne asman lazım ve 2 sırt çantasını taşımak zor olur. çeşitli denemelerden sonra en makulunu şöyle buldum.omuza asılabilinen önde, ortada ve arkada fermuarlı cebi olan kuçükümsü ( ortalama bir kitabın sığacağı kadar büyüklükte) çanta en ideali. çapraz takıyosun ve de değerli ıvır zıvırları orta fermuarın içindeki fermuarlı cebe ya da çantanın vücuduna değen arka fermuarlı cebine koyuyorsun, sonrası rahat oluyor.

5. cogu yerde gıysı yıkamak yasaktır ana kacamak yapıp 1 tişört yıkayıp ya da 2 ( yola koyulmadan hemen önce) sırt çantanın sağına soluna asarsın, yürürken kurur :s

soru 6: madrid'e giderken yolculuk nasıl geçer? 11 saat falan yazıyor.

cevap: Sanirim Barselona'dan Madrid'e gitmeyi kastediyorsun. ben iki kere gece treni ile gittim. Zaten hizli tren ve bu gece treni disinda baska secenek yok diye biliyorum. Gece treninde ister yatakli kisimdan alin, pasalar gibi uyuyun. ama biraz daha pahali, interrail bileti gecerli olur mu bilemiyorum. olmadi muhabbet ede ede gideriz derseniz, oturursunuz kafesine, 4 er kisilik masalar var, (cok yok erken kapmak gerek), kagit oynarsiniz, isteyen kitap okur, müzik dinler vs. olmadi koltuklu kisimda takilirsiniz, isteyen yine uyur, isteyen muhabbet eder.

bir de 11 saat degil de, 8 saat sürüyor Barselona-Madrid arasi tren. Yazin cok dolu oluyor, erken almakta fayda var.

@san: 11 saat olan bordeaux madrid

normal tişörtlerinizin yanısıra yedek olarak yanınıza t-box tişörtlerinden alabilirsiniz. iki tişört bir paket bisküvi kadar yer kaplar, üstelik acil bir durumda açıp giyebilirsiniz. açıldıktan sonra zaten kırışık olduğu için çantanın içine tıkıştırıp taşımak da sorun yaratmayacaktır.

A measure is redistributive if the people who receive goods or services from a measure are not the same as the people who pay. All welfare provision is, by definition, redistributive in some way.

Redistribution does not have to be from rich to poor. Redistribution is conventionally classified as vertical or horizontal. Vertical redistribution may be progressive (from rich to poor) or regressive (from poor to rich).

parayı verenle ürün/hizmeti alanın aynı olmaması durumu.
edit:zenginden fakire bir robin hood'culuk.

birazdan örneklerle geleceğim.

edit: vergiler yardımıyla yapılıyormuş normal olarak.
ötv bu kapsamda olabilir?
zenginden alınıp fakire verilen ne gibi devlet geliri var türkiye'de?

bildigimden degil ancak sanmiyorum oldugunu. aksine zenginlere yatirim yapmalarini saglamak amaciyla vergi indirimi bile yapiliyor.

issizlik maasi gibi odemeler yapiliyor ama o sadece zenginlerden olusan parayla olmuyor haliyle. ya vergilerden ya da o vergilerin daha once gittigi hazineden yapiliyordur yardim.

edit: @selimse pek lojistikle alakasi yok. sosyal devlet uzerine konular hep. tesekkurler yine de :)

Ben de lojistikçi olarak aynı seviyedeki facilityler (fabrikadan fabrikaya, depodan depoya, cross docking den cross docking e) arasında yapılan mal taşımaları olarak düşünüyorum. Bilemiyorum konunuz ne üzerine...

@baalzebub,

işsizlik vergisi, işte efendime söyleyeyim çocuğu olana yapılan yardımlar, horizontal redistribution oluyormuş. yani belli bir kişi grubundan diğer kişi grubuna giden yardımlar oluyor (işi olandan işsize, çocuğu olmayandan çocuğu olana....). yani aslında vertical olan horizontal olamaz diye bir kaide yok aslında.

okursan:books.google.com.tr

ya su ana kadar anladigim kadariyla vertical redistribution denilen sey robin hoodculuktan farkli bir sey degil. ama devletin zenginlere bu tarz bir yaptirim yapmasi nasil soz konusu olabilir anlamadim. yani devlet atiyorum x zengininin kapisina gidip sende cok para var bunu gidip fakirlere dagitacaksin diyemez ki? vakif vs tarzi kurumlar kurmasi icin tesvik edebilir belki. boyle bir ornek verdim cunku vertical redistribution horizontal redistribution'a gore daha agresif bir bicimmis. her yerde yazan bu.

kitap icin de tesekkurler hemen okuyorum gerekli bolumu.

gelir vergisi olabilir. zenginin odedigi oranlar daha yuksek.

vertical redistribution dediğimiz olaya ötv girer mi? kısmen

şöyle ki ötv alınan mal ve hizmetlere örnek veriyim
benzin, cep telefonu görüşmeleri, elektronik eşyalar vs.
şimdi az ya da çok olarak tüm sosyal gruplar bu harcamaları yapıyorlar mı? evet
ancak parası daha çok olan daha çok yapabilir az olan daha az yapabilir
bu durumda bunun aracılığı ile bir gruptan diğerine transfer yapıldığını söylemek çokta mantıklı olmaz. ötv dediğimiz olgu her ne kadar lüks ürünlere koyulan bir vergi gibi de gözükse de aslında içindeki kalemlere bakıldığında hiçte öyle olmadığını görebiliriz.o halde bu durumda bu olsa olsa egalitarian redistribution a örnek olur.

Türkiye'deki örnekleri geçmişten rahatlıkla verebilirsiniz

Varlık vergisi olur mu? olmalıdır, olur diyorum

Türkiye'de de II. Dünya Savaşı sırasında 1942–44 arasında uygulanan Varlık Vergisi, yalnız bir kez alınan olağanüs­tü bir servet vergisidir. Savaş nedeniyle orta­ya çıkan karaborsa ve stokçuluk toptancı tüccarların ve büyük çiftçilerin servetlerinde büyük artışlara neden olmuştu. Varlık Vergisi bu vergilendirilmemiş servetlerden vergi ala­bilmek amacıyla çıkarıldı.

krem 7/24 candır.

eskiden elidor kullanırdım, ama paketi bozdular vıcık vıcık bir şey oldu.

bulabilirsen ipek, bulamıyorsan hobby'nin krem 7/24 ürünlerini kullanabilirsin.

elidorun krem 7/24 ü solucan gibi kokuyor. kullanmayın. onun dışında saç köpükleri de saça jöleden daha az zarar verir. ama benim tavsiyem saçı kendi haline bırakmaktır. fazla kurcalayınca bozuluyor

ha buarada, necip bey biryantin kullanın. hala var mı bilmiyorum ama kokusuna hastaydım ben onun.

(bkz: osis)

şekil verme için, pahalı olmalarına karşın john frieda ve toni&guy ürünlerini tavsiye ederim.

şekillendirme dışında saçı kendine getiren şampuan+krem+bakım ürünleri için de schwarzkopf'un gliss serisi şampuanları tek kelimeyle süper. (sarı şişedeki oil nutritive serisini tavsiye ederim)

gözlerin koordineli hareket etmesi software değil hardware ile alakalı bir mesele sanki. o açıdan değişmemesi lazım.

REM (Rapid Eye Movement) uykusu diye bir olay var, o anda gözlerin ikisi biden koordineli olarak deli gibi bir sola bir sağa gidip gelir. Non-REM de ise sabit şekilde duruyorlar sanırım...

gereksiz bir anekdot; REM Watch yapmışlar, REM döngüleri sırasında uyanıyorsun, böylece uykunu süper almış oluyorsun. böyle bir iddiaları var.

the-gadgeteer.com

kullanan varsa beri gelsin de anlatsın yararlı mı değil mi.

gözlerin farklı yönlere bakmasından bahsediyorsan ı-ıh, olmaz öyle.