meşaz attım.

teşekkürler teslim ettim ödevimi ben

Meşrep ve Zeki Bar geldi ilkin aklıma. İkisi de fiyat olarak geçmelidir yalnız. Bir de Zeki Bar'da motorize birlik yoğunluğu çok olabiliyor bazen. Meşrep daha fasıl tarzı bir mekan.

favorim tunus caddesindeki gaga manjero.
(ama pek çok insan keşfetti sanırım. cuma akşamı masaları çarşambadan dolmuş oluyor bazen.)

30 yaş üstü insanların takılması konusunda çok katıysan, siyah beyaz ile ruhi bey'i önerebilirim. onun dışında ergenlerle dolu olmayan ve güzel başka bir mekan da olgunlar'daki soul'dur. kışın biraz dolu oluyor ama.

verem olabilir.

veremin evde tedavisi var mı ki? ya da tedavi edilmeyen verem 1,5-2 ayda işi daha da kötüye götürmez mi?

bi süre sonra ölüyorlar.
farklı apartmanlarda iki tane gömdüm.

amcaya sorsana bi neyi oldugunu. belki bir çare bulunur belki çaresi varsa habersizdir

amcaya sorsam belli ki söyleyemeyecek. ya da suratıma öksürüp duracak :(

ailesiyle konuşayım bari bi bahaneyle. zaten bi ara onların banyodan benimkinin tavanına su sızıyodu, noldu geçti mi demek için giderim, sonra amca evdeyse kesin 1983781890 kere öksürmüş olur 2 dk'da. sorarım "hayırdır? hastanız var galiba?" diye...

hatta belki amca bile diil o öksüren. teyze, ya da 5 yaşında çocuk... o kadar öksürmekten boğazı gevremiş olabilir.

sigara icenler, sonunda bu hale geliyolar.

evdeyiz, bir de karı lafını kullanmasan daha iyi olur.

kullandım, artık çok geç. cevap için teşekkür :)

ev tuttuğumuz arkadaş grubumla dün bozuştum. yılbaşına kadar barışamazsak ya tek başıma içerim bi yerde ya da eskişehire ankaraya falan giderim bilmiyorum.

evde içicem kendi kendime. tıpkı geçen sene ve ondan önceki sene gibi.

evdeyiz, sıcak şarap yapıp sohbet ederiz 10. geleneksel yılbaşı şenliğimizde. (:

benim ev boş, gelin toplanalım.

valla ben de sevgilimle evdeyim. yılbaşı olayı bitti bence ya 90lardaki gibi değil artık

her sorana "henüz bi planım yok. ama bi ihtimal senin plana eklenebilirim." deyip kendime sayısız seçenek yaratmaya çalışıyorum. :D

muhtemelen evdeyim, para biriktirmeye çalışmaya çalışacağım için sanırım içmeyeceğim de.

dört duvar arasında ve yalnız... makus kaderim :D

özel kabul edilen günleri hiç önemsemeyen biri olarak sevişmeyi düşünüyorum. sonra dışarı çıkıp insanları izlerim sanıyorum. içki ve sigara ile aram hiç olmadığından mütevellit pek eğlenecek yer bulamıyorum.

henüz karar vermedim.

buradan bir kaç kişi ile birlikte bir çocuk esirgeme yuvasına gidecektik. geç kalmışız rezervasyon için derken zaten iş çıktı. muhtemelen çizim yapıyor olacağım harıl harıl. ama o güne kadar bu yetiştirmem gereken iş hafiflerse bir günlük kaçamak hakkını kendime tanırsam arkadaşlarımla sapancada göl kenarındaki evimde birlikte olurum. ya da tekirdağda bir etkinlik vardı ona bir bakabiliriz yine aynı kadro.

"aradan 7 yıl geçiyor, erkek tarafı iyi bir işe girmiş, yükselme yolunda olan biri hatta yükselmiş." cümlesi her şeyi özetliyor bence.

7 yılda her insan değişir. işin içinde kız-erkek varsa ve erkek 7 yıl aranın ardından iyi bir işe falan girmişse, insanlar daha çok değişir.

7 yıl geçmiş, 7 yıl daha büyümüş, olgunlaşmış.

yedi yılda yer şekilleri bile değişir, mübarek. ama erkeğin "yükselmiş" olmasının kızın üzerindeki dayanılmaz hafifliği de yadsınamaz. çok kaptırmadan kedini takıl. ya da kaptır lan n'olucak, aşıkmışsın zaten. ama şöyle de bir sorun var; aynı departmandasınız. işten mişten atmasınlar sonra.

aradan 7 yıl geçmiş, koca bulamamış. erkek tarafının da işi gücü yerinde, aklına yatmış işte. daha ne olsun.

kız ünide falan tokmatlattırmış bıçkın delikanlılara. şimdi kendini yamamaya çalışıyor sana. senin yerinde olsam sana aşığım deyip gelecek hayalleri kurup bir iki çakar yol verirdim.

arkadaşlar şu kafanızı değiştirin. bir kadın size ilgi gösteriyorsa bunun sizin iyi bir iş sahibi olmanızla, paranızın olmasıyla, yükselmenizle ilgisi yok. bu kadar özgüvensiz olmayın. kendinize güvenin biraz. bir kadın param olmasa iyi bir işim, arabam olmasa bana neden baksın gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. kadınlara maddeci demeye getirip aklınız sıra hakaret ediyorsunuz ama aslında kendinizi yerin dibine sokuyorsunuz farkında değilsiniz.

@rock n roll, söylediklerin kadınların paraya pula değer vermediğini düşünürsek çok doğru. ama kazın ayağı öyle değil. "kadınlar arabaya-eve-işe gelir" demek doğru değil ama bunun belli bir yaştan sonra "adam seçme"de çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.

üniversitedeyken dönüp yüzüme bakmayan, ben kantine girince ortamı terk eden bir kız iyi bir işim olduğunda "takılalım cnm ya" diyorsa ben onda art niyet ararım. sadece kadınların değil, insanların genel olarak bu yavşaklığı çok can sıkıcı.

lisede bi' arkadaşım vardı mesela, bayağı kiloluydu çocuk. zeki, kültürlü, iyi bir insandı. çalışkandı da. 1 sene boyunca peşinde koştuğu kız yüzünden alkolik oldu, sapıttı, yollardan topladık herifi.

sonra bu gaza geldi, spora başladı, eşek gibi kaslı oldu. hoşlandığı zamanlarda bana gelip "ya bu çocuk canımı çok sıkıyo pfff..." diyen kız, nasıl olduysa, bizimkinin peşinde dolanmaya başladı.

o yüzden geçin bu ayakları lütfen. para, mevki, şekil şemal falan herkes için önemli şeyler.

koca 4-5 seneyi birlikte geçirelim, yüzüme bakma. ondan sonra para kazanan mevki sahibi bir adam olayım, "cnm takılalım yhaa" demeye başla. sonra "ne ayak?" deyince de ben özgüvensiz olayım öyle mi?

kadınların kendisine sadece parası, vücudu için bakacağını düşünen adam özgüvensizdir. ama para-mevki-"yakışıklı adam" avcısı bu kadar kezban varken her adamın iki kez düşünmesi de gayet normal.

sen zaten çok feministsin değişik bi' şeysin, objektif değilsin bence hiç, çok ayıp.

7 yıl önce bütün ilgi üzerindeydi muhtemelen. seçilen değil, seçen konumundaydı, artık 7 yaş daha yaşlı, daha "oturmuş" bir ilişki istiyor olabilir ya da belki daha ciddi bir şeyler. sürekli seçen konumunda kalamayacağını da biliyordur.

hala fırsatı varken seçmeye çalışıyor işte.

der meister, kadınlara bu kadar maddeci derken, kendinizi neden görmüyorsunuz acaba. hepiniz de güzel kadın seviyorsunuz. taş gibi olsun. karşına 200 kilo bir kadın gelse tamam demezsin.çok iyi kalplidir yine olmaz.bu da maddeciliktir.dış görünüm maneviyat değildir çünkü.feministliğime gelirsek, 29 yıldır benim feministliğim yüzünden 1 kişi bile zarar görmedi.doğruları suratınıza çarpınca 'yeea bırak feminist bu' oluyor değil mi?

7 yılda dedem bile değişir. Ama kız ne yönde değişti, bilmiyoruz. Belki kız eskiden sana umut vermemek için kafasını çevirip duruyordu, ya da verdiği sinyali iyi anlayasın diye. Şu anda ise zaten o günlerin eskide kaldığını düşünüp selam veriyor olabilir. O zaman kesin bir reddetme için kafa çeviriyordur, şu an ortalıkta ret veya kabul edilecek bir şey olmadığı için rahattır. Belki de yükselinen yol buna neden oluyor olabilir. Onun yolu yükseliyor mu, yükseleni ne; bunu da bilmek gerek. Onun yolu daha hızlı yükseliyorsa, sizin yükselen yolunuza ihtiyacı olmayabilir.

aklıma bu geldi

www.facebook.com

kelepir'e katılıyorum.

kız bi bok olmadığını anlamış, şimdi kendini yamıcak birini arıyor senle alakası yok departmanınla alakası var usta.

bir amerikan film klişesi vardır, "güzel kızlar basketbol takımının kaptanıyla oynaşır, dönemin ineğiyle evlenirler"

işte böyle şeyler.

evde kalma korkusunun yansıması.

belki daha çok sen değişmişsindir, kız sana saygı duyar hale gelmiştir. herkes değişir ki.

niye bu kadar düşünüyon abi :P o yılların acısını çıkaracak durumdasın şu an, hoşlanıyormuş gibi yapıp kullan geç bence. ben olsam öyle yapardım

7 yılda insan neler yaşar neler... Bence "işe girmiş yükselme yoluna girmiş" çok yanlış bir algı. Üniversite zamanında insanlar daha ergenlikte gibi davranırlar, bu davranışından onu sorumlu tutamazsın.
Belki yalnızdır arkadaşa ihtiyacı vardır?
Hayatta artık insan seçmiyordur?
Belki sen 7 yılda çirkinliğini atmışsındır vs hoşlanmaya başlamıştır?
Olamaz mı?

kız üniversitede gayet olgunca davranmış. Karakterlice kısacası.

Sevgilisi olduğu için sana yüz vermemiş, ona aşık olduğunu bildiği içinaynı ortama girmemiş vb. Sırf egodan dolayı bu tip durumlarda hep ilgiyi devamlı tutmaya çalışan kızlarda var, aman ben çıkmayayım ama peşimde dolanmayı kesmesin diye düşünenler vb.

Aradan 7 yıl geçmiş, eski olaylar kapanmış, kızda yalnız hoşuna gitmişsin demekki.

Para yakışıklılık vb tabii önemli ama sen 120 kiloluk çok iyi karakterli bir kız sana aşık olsa yüz verir miydin? Zannetmiyorum.

Peki aradan 7 yıl geçince, aynı kız zayıflamış, iyi bir maaşı olan ve gayet güzel bir hatun olsa ne yapardın?
Cevap yine açık.

HEpimiz insanız bence bu kadar kolay yargılama.

Amiyane tabirle takıl, kızı sik bırak diyen arkadaşları da dinleyebilirsin ama karakterli bir davranış olmaz. Ya yüz verme yada sevgili ol ama illa kullanman gereken bir organ varsa penisin değil aklın olsun.

edit: Sevgilisi yokmuş. onun ışığında tek cümle kuruyorum

Siktir et, golddigger diyoruz biz bu tiplere.

+9999 kelepir

sana şans vermeyeni sende şans verme bence. kullan bırak.

@rock n roll gerçekten anlamadığım bir nokta var; erkeklerin geneli maddeci, erkeklerin geneli şöyle böyle. iyi güzel hoş, doğru da. bu kadınların genelinin şekilci, para ve statü meraklısı, vesaire olduğunu değiştiriyor mu? hayır. "erkekler de ama" argümanın ne anlamı var o zaman? gerçekten kadınların genelinin böyle olmadığına dair bir inancın var ise de, senin olduğun paralel evrende işler çok güzel demek ki. bu sadece kadınların geneline özgü birşey de değil elbette, ama heteroseksüel erkek için birebir muhattap olunan erkek olmadığı için hali ile erkek kısmına girilmiyor.

onun haricinde; 18-20 yaşından sonra insanlar öyle pek de değişmezler istisnalar haricinde. öyle bir gerçeklik yok.

o zaman başka bir şeyler olabilir sana yakınlaşmamasını getiren, falan filan. ama bu iyimser olasılık dışında, kızın beklentileri yaşına ve yaşam çizgisine göre değişmiş, yaşamak istediği de değişmiş; senin şu anda olduğun konum da beklentilerini karşılıyorsun ve yaşamak istediği şeyde yerine oturuyorsun. değişen de kızın, işi olan maddi durumu iyi ve toplumsal statüsü yerinde olan birisi ile "evde kalma" durumunu bertaraf edip, kafasındaki aile yaşamına geçmek istemesi; paragrafın başındaki olabilir dediğim olasılık haricinde olabilecek sadece bu var. herkes yazmış gerçi, tekrar ben de yazmış olayım.

kulkke, kadınlar para, statü, güç meraklısı diye sürekli bir aşağılama durumlarınız oluyor bizi. ben de aynı şekilde sizin de maddeye önem verdiğinizi söyledim.

@ rock n roll kadınlar, kadın cinsiyeti olarak yahut toptan böyle değiller; bu da bir aşağılama değil, olan durumun söze dökülmesi - kadınların geneli, para, statü vesaire meraklısı ve maddeci. erkeklerin de geneli dediğin gibi ve de doğru, ama bunun kadınların genelinin ne olduğu konusunu değiştiren bir tarafı yok; yani bunu söylemenin bir anlamı yok. velhasıl ben ekleyeyim hatta; kadınların geneli şu andaki mevcut koşullarda satın alınma meraklısı, erkekler de satın alma meraklısı aynı şekilde kadınları; kadınların satın alınma merakları yahut para, statü merakları vesaire değişti mi peki erkeklerin genelinin işbu merakı dolayısı ile? değişmedi. "kadınların geneli böyle" denilince sanki cinsiyetten kaynaklı olarak bir yorum yapılıyormuş gibi algılamanın gereği yok, bunun mizojini ile alakası da yok, kadın cinsiyeti ile alakası da yok söylenilen şeyin, söylenilen tüm kadınları da kapsamıyor, vesaire ama varolan koşullar içerisinde kadınların geneli böyle. n'apalım, olan şeye yok mu diyelim? yahut erkeklerin de geneli aynı şekilde saçma sapan şeyler içerisindeler diye bunun olmadığını mı varsayalım? ataerkil toplum yapısına karşı olmak ile yahut mizojinizme, seksizme karşı olmak ile olan durum söylendiğinde olan durumu, öyle denilmediği halde "tüm bir cinsiyet olarak" algılamak ve/veya öyle denilemediği halde "cinsiyetten kaynaklıymış gibi" diye algılamak ve bunun üzerinden karşı çıkmak fark var oldukça; birisi ne yazık ki diğeri değil. erkekler için de olan saçma sapan çarpıklıkların kadınlarda olduğunu söyleyince "ama erkekler de.." demek de durumu değiştiren birşey değil.

@ snowflake paralel evren çok güzelmiş. durumun doğrudan para yahut başka birşey ile alakası da olmayabilir, geçmişte yaptıklarının başka bir nedeni de olabilir lakin senin dediğinin, senin yaşadığın paralel evrende olması mümkün ise dahi aynı şey bu evren için geçerli değil. o evrendeki pembe ördeklere de selam ederim.

7 yılda sen değişmediysen bu işte bir hata var demektir.

(bkz: money talks)

7 yılda kim değişmez aynı kalır ki?

Üstteki yorumların tamamını okumadım ama bu duyurudaki erkeklerde bi gariplik var cidden. Bütün kızlar, arabasıdır cartı curtu vardır diye severmiş vs vs.

Bulduğunuz kızlar öyleyse, biz napak? Oh iyi oluyo size. Harbiden de ne özgüvensizler var ya.

Kız da zaten aynı departmana gelmiş, senin paranda pulunda niyeti olsa kaç yazar? Kendisi ayaklarının üstünde duran biri zaten. 7 yılda herkes değişir, olgunlaşır, daha akıllıca düşünür. Kız o zaman hoşlanmıyordu, şimdi hoşlanmaya başlamış demek ki. :)

7 yılda değişmeyen var mı?

@snowflake olayın kadınları çözmek ile yahut bir cinsiyeti çözmek ile alakası yok. tekrar da etmem gerekiyor sanırsam illa ki, kadınların cinsel kimlikleri ile daha kısaca söylersem kadın olmaları ile alakalı olmayan bir durumdan bahsediyorum ve de. kadınları çözmüş de olsa idim söylediğim şeyin bununla alakası olmazdı yani. kadınları tanımak gibi bir iddiam da olmadı şurada, olsa idi dahi gene söylediğimle de alakası olmazdı.

söylediğim şeyler toplum dinamikleri ile, toplumsal rollerle vesaire ile alakalı. bunlar da benim çözdüğüm şeyler falan değil. modern ailenin ne olduğunu tek başıma analiz etmedim örneğin yahut şu andaki toplumsal yapıda kadınların genel olarak satın alındığını, erkeklerin de genel olarak satın aldıklarını, vesaireyi de. insanlardan toplumun genelinin beklentilerini yahut varolan koşullardaki insanların genel beklentilerini de ben uydurmadım. olayın da kadınlık, kadınları çözmek ile alakası yok. var olan durumu söylüyorum; varolmadığını düşünüyorsak da dediğim gibi, o tarafta genel olarak burjuva aile kurumu örneğin modern fahişelik kurumu değil ise, orası paralel evren olsa gerek ve bambaşka bir toplumsal düzen olsa gerek veyahut da genel olarak kadınların bir yaştan sonra yaşamdan beklentileri ve toplumun onlardan genel olarak beklentisi çok farklı ise yahut buna göre kadınlar genel olarak davranmıyor ise gene güzel paralel evrenmiş.

etrafta her tip kız olabilir, etrafın genelden sapmış ve genelden kurtulmuş, çoğunlukla orta&orta-üst sosyo-kültürel tabakadan insanlardan oluşuyor ise mümkündür çok farklı karakterler de görmen. lakin genel olanın bu olduğunu değiştirmiyor ne yazık ki. bunu da ben yapmıyorum. bu da kadınlar ile ilgili değil dediğim gibi zaten hali hazırda.

gene statü, başarı, para aynı okuldan mezun olmak ile alakalı değil; kaldı ki aynı yahut yakın statü, para vesaireye sahip olunsa dahi kızın ilgisini anlamı yaşamdan beklentilerinin değişmesi ile alakalı da olabilir ki bu beklentilerine denk düşüyorsundur - ki büyük olasılıkla da durum böyle eğer ki önceki yanıtımda dediğim gibi önceden olan davranışlarının başka bir nedeni yok ise. ha kızın önceki davranışlarının bir nedeni vardır yahut da ne bileyim kız toplumdaki genel insan profilinden çok farklı bir kişidir, bilemem. ilkinin olasılığı var, ikincinin ondan az da olsa olasılığı var. ama bunların dışında, en çok buradaki herkesin söylediklerinin olasılığı var. sadece para-pul değil burada söylenilenler de, yaşamdan beklenti yahut karşı cinste aradıklarının yaşamının o evresine göre ve yaşamının o evresinde istediklerine göre değişmesi diyen de var.

@barbara herhalde barbara manken olan bambaşkaymış havadan yaptığın kişilik tahlilleri de.

sanırsam toplumun geneli ile çoğunlukla orta yahut orta-üst sosyo-kültürel tabakadan gelen insanların oluşturduğu genelin yanında az miktarda olan kişiler arasındaki farkı kurabiliyorsundur. o farktan bahsediyorum ve sanıyorum ki dediğim de dediğinden farklı bir yerde değil; o kişileri yok sayarak söylüyorum zaten altını çiziyorum ki.

sanırım ben paralel evrende yaşıyorum madem. eh, benim de çevrem bolca para, statü o bu merakı olmayan insan da barındırıyor. genel değişti mi? değişmedi.

gene sanıyorum aynı türkiye değil mühendis, doktor talip arayan; eşit miktarda maaaş beklentisi olan, hesapların erkeklere ödetildiği, ataerkil düzenin kadın lehine açıklarının kullanıldığı, toplumun kadından bir süre sonra evlilik çocuk vesaire beklediği, kadınların bir süre sonra evlenme meraklarının olduğu, özgür kızların evlenilecek efendi, statülü adam aradıkları ülke. sadece "paralılık" ve "daha yüksek statü" değil söz konusu olan zaten; o an ortalama kadının beklentisi ve yaşamında o andan sonra istedikleri ve toplumun istedikleri vesaire genel olarak. illa ki herkesin beklentisi evlenerek sınıf atlamak yahut alt sosyo-ekonomik tabakadaan gelip koca parası yemek kadar basit olmayabilir; diğerleri de bundan daha şirin değil lakin.

herneyse de, dediğim gibi, atıyorum "bu yaştan sonra düzenli bir yaşam istiyorum şekerim" mottolu kadınlar yokmuş gibi davranmak istesek de varlar ne yazık ki örneğin. dediğim gibi, genelden ayrık birisi değil ise yahut da üniversitede başka bir nedeni yok ise, yukarıda dediğim çerçevede görünüyor nedeni. farklı da olabilir, ama en ağır basan olasılık bu buradan bakınca. "belli yaştan sonra beklentileri değişen kız", "erkeklerde artık başka şeyler arayan kadın", falan filan; sanırım zaten "değişmiştir" denilen de bu oluyor çoğunlukla.

Bladerim. Her siki mevkine kariyerine parana pula yormayacaksın. 7 yıl demek, yeni doğan bi çocuğun ana avrat küfredecek kadar büyümesi demek. illa ki o da büyümüştür. ilişkiniz olur mu? bilemem. ama olacaksa da geçmişinden gelen bi kızgınlıkta davranmanı önermiyorum. onu önce insan olarak tanı, şayet altındaki bi pozisyonda çalışıyorsa diğer personelden ayırma.

şimdi madem üstte dediğimi tekrarlayayım, erkekler daha iyi yahut erkekler şu bu gibi birşey demedim. gene türkiye haricinde de durum çok çok farklı değil doğru, her yerdeki benzer altyapı ve ataerkil toplum yapısı benzer şeyleri ortaya çıkartıyor.

lakin hali ile, kadınların yahut erkeklerin toplumsal rollerini oynamaları, yaşamdan o andaki değişen beklentileri yahut toplumun onlardan beklentileri dolayısı ile birşeyler yapmaları ve buna göre önceden istediklerinin haricinde olarak, kadınlar için örneğin statü, para kazanabilme, düzenli yaşam vesaire barındıran erkeklere yaşamdan o dönemdeki beklentileri ve toplumun onlardan beklentileri nedeni ile yönelmeye başlamaları saçma sapan birşey. velhasıl genel olarak kadınların belli bir yaştan sonra (yahut kadınına göre daha erken yaşlardan başlayarak) para, statü, güç, düzenli iş gibi şeyleri barındıran ve bunları düzenli olarak onlara sağlayacak olan ve/veyaa düzenli olarak kendi o dönemdeki beklentilerini sağlayacak olana yönelmesi zaten bahsedilen. bunun nesi güzel yahut normal yahu? olan şey de sadece "para" değil, hala para üzerinden gitmenin o kadar bir anlamı yok ve de.

herhangi bir kadın yukarıda dediğim gibi olmak zorunda değil; birisi öyle olsa dahi tek kıstası bu da olmak zorunda değil. ama genel olarak insanlar mevcut toplumda böyleler, insanlar derken buna kadınlar da dahil; gene oldukça ağır basan üstteki dediklerim oluyor kadınların geneli için tek şey bunlar olmasa da. illa ki çok kötü, çok çıkarcı vesaire olması gerekmiyor dediğim şeyler için de; eh yani.

yukarıdaki yorumlar açık açık bunları yazıyor ama bunlara karşı çıkıyoruz. sonra bunu normalize ediyoruz ve olayı sanki sadece paraymış gibi indirgeyip bunun üzerinden olmadığını söyleyip durumu yadsımığızı düşünüyoruz. ama yadsınmış olmuyor hali ile böyle.

Kiz sizin departmanda hangi pozisyona atandi? Sadece merak

erkek yaşlandıkça fiziği oturuyor, çekiciliği artıyor. artık çoğumuz da spor yapıyor ve beslenmesine dikkat ediyor.

kızlarda tam tersi işliyor. spor yapmazlar, kendine bakmak daha çok krem, makyaj demek. kilo alıp diyetle vererek bünyelerini zayıflatıyorlar.

eskiden sen 6 o 8 iken, kız aşağısına bakmıyor. şimdi tam tersi.

evet. itools'u kurup telefonu pcye bağlıyorsunuz. menüden rehberi göster deyip tek tek istediklerinizi tikleyip toplu silme yapabiliyorsunuz. (itools pcye kuruluyor. zahmetsiz mp3 atmak vs. için de über tatlı bir program.)

download: www.itools.cn

Nezaket anlamında söylüyor.

arapcada kibarlik ifade eden biz kelimesi var mi once onu cevaplamak lazim. ingilizcede yok mesela.

ben bunu lisedeki din kültürü hocama sormuştum. tıpkı türkçe'de siz derken oluşturulan saygı ifadesinin bir benzeri arapça'da biz olarak kullanılabiliyormuş. burada allah'ın üstünlüğünü göstermek anlamında, türkçe'de bazen bizim de kullandığımız("biz bu işi iyi biliriz" gibi) bir anlam katılıyormuş. açıklaması böyleydi yani.
daha sonra kendim araştırdığımda da meleklerin aracı olduğu konularda genellikle biz'in tercih edildiğini okumuştum.
hangisi daha doğru bilmiyorum.

Cogul hitaplarda nezaket anlami olur. Ornegin tek bir kisiye "nasilsiniz, iyi misiniz" seklinde cogul hitap ederseniz bu nezaket ve saygi belirtir.

Ancak kisi kendisine hitap etmez. Yani nasilsiniz sorusuna iyiyiz degil, iyiyim diye cevap verilir (eger sahiden birden fazla kisiden bahsedilmiyorsa).

Kuran'daki biz kelimesi ise buyukluk ve kibiri gostermekte. Yani bir insan kendisinden biz diye bahsetmez ama tanri o kadar kudretli ve buyuk ki kendisinden biz diye bahsediyor.

bu kutsal kitabın masa başında yazıldığını düşündüğüm zamanlar buna ben de dikkat ettim. herhalde bikaç kişi yazarken bizli cümleler kurulmuş. ben'li kurulmuş cümle yok okuduğum kadarıyla. "biz" dışında tanrıdan 3. tekil kişi olarak bahsediliyor veya "demedi mi rabbin sana ..." şeklinde cümleler var.

rte'nin de biz'li konuştuğunu düşününce... neyse bu konu dışı :)

www.sorularlaislamiyet.com

bu konuda birsürü yorum var, hangisi aklına yatar da kalbin kabul ederse odur demektir.

trainspotting ve snatch.

bu iki filmi de gecen sene izledim, vay amk nasil izlememisim boyle super filmleri diye dusundum.

woody allen filmleri. aslında bir yandan da seviniyorum anlamıycağım zamanlarda izleyip heba etmediğime.

forest gump

Dark city

Forrest Gump. Keşke ergenlik çağında izleseydim. İş güç içinde böyle filmlerle vakit kaybetmek acı geliyor.

ben 6.hissi çok küçükken izlediğim için pişmanım

son 1 ayda birkaç yıldır listemde beklettiğim ve henüz izlediğim ve keşke daha önce izlemiş olsaydım dediğim filmler:
kind hearts and coronets
the night of the hunter
stroszek

road house

watchmen.

Sidney Lumet ve Mike Leigh filmleri

run lola run

ben aynı sebeplerle aldım samsung smart ama smart tuşuna bastığımı bile hatırlamıyorum. bende merak etmekteyim

Baska arkadaslar da yorum yapsin eksigim varsa ben de ogreniyim ama smart tan ben bir sey anlamadim. Kumanda ile tarayicida ugrasilmiyor. Baska ne yapiliyor?

180 gibi az bir fark varsa ver, ama smart özelliklerini kullandığımı hatırlamıyorum hiç. belki ileride telefon falan bağlayacaksan o zaman işe yarayabilir.

180 ise fark verilir, ama onun dışında çok ihtiyaç bir şey değil.

Ayrica Telefonu bagladim samsung tw samsung galaxy s3 u. Fotolara bakiyorum :)

usb girişi olsun, altyazı okusun yeterli bence. smart'ı ilk aldığım 3-4 hafta kullandım. şimdi yüzüne bakmıyorum.

çoğu arkadaşım kullanmıyor ama ben kullanıyorum. kablosuz wifi'ye bağlanıp film izleniyor, yutup açılıyor, internet radyoları dinleniyor falan. modeline göre akıllı telefonla entegre olup telefonu kumanda gibi kullanabildiğin modeller de var. ben en çok netten film izleme olayını kullanıyorum.

teşekkürler herkese. tv'den internete girme gibi bir amacım yok. büyük ekranda internete girmek istersem zaten laptop'u bağlarım.

yutup açıyorum. web browser ından bende özledim izliyorum. başarılı icat bence.

hazırda bir ip tv aboneliği varsa fazladan bir setbox zımbırtısı almaktan iyi olur sadece başkada pek bir artısını göremiyorum.

samsung smart var bende, benim de laptop şu an tv'ye bağlı. şu durumda smart özelliklerinin hiçbirinin bir anlamı yok. değil 180 lira, 10 lira fark vermezdim bunun için. aldık işte zamanında.

oysho topshop

pazardan

cevizlibağ üstgeçit. şahaneler.

mahmutpaşaya çıkarken çorapçıların olduğu sokak. hem ekonomik hem kaliteli.

pazardan

nerede hoşuma giderse oradan.

pazardan
mağazalardan
hatta bim'den bulut yumuşatıcı alırken gözüme çarpan bir çift beyaz üstüne pembe çiçekli aldıydım çok seviyorum onları.

3e 5e 10a bakmadan alıyorum şahsen.

pazardan

külotlu çorapları eskiden pentiden alıyodum, şimdi marks and spencer'ın indirimini takip ediyorum f/p daha iyi oluyo

pazar

Pazardan
Bimden

Ama ten olan alengillileri pentiden

pazardan da alıyorum magazadan da gecen gun pier cardınden 10 tane aldım mesela ucuz du

koray

gunluk kullanim icin
gap

spor icin
nike
adidas

pazar, bim, milyoncu, iç çamaşırcılar hangisinde beğenirsem.

içimdeki fakir online ise tezgahtan, offline ise mağazadan.

(bkz: c & a)

pazardan daha pahalı değil ama daha kaliteli.

internet

zara

annem pazardan alıyor

Penti bazen oysho.

göz 1 günde alışmaz ki lense. gözlük gibi bir alışma evresi gerekiyor. ama max 2 günde alışması lazım gözün.

gidip yeni bir hat almanız gerektiği anlamına geliyor bu.
ya da numaranız değişmeden operatörü değiştirip, sonra geçtiğiniz operatöre para ödeyerek numaranızı değiştirmelerini talep edeceksiniz.
netice: her şeyin bedeli var, güzelliğinin de!

avea'da numaranı değiştirip yeni numaranla vodefone'a geçebilirsin.

avea'da numara değişimini müşteri hizmetlerinden otomatik cevaplama yöntemiyle (canlı destek almadan) yapabiliyorsun.

bu işlem için avea 10,00 TL bakiyenden düşüyor/faturana ekliyor.

bilgine.

yol aynı kalıp binlerce kişilik avmler, residancelar, konut projeleri yapılıyor. projeler inşaat halinde olsa bile her gün o yolu kullanacak hiç yoktan yüzlerce araç peydah oluyor.

syangela'ya ek olarak çok fazla tek kişilik araç var trafikte, toplu ulaşım kullansın herkes tamam ama metrobüste tost olmak da çekilir iş değil. bi de ısrarla kıta değiştirerek işe gidenler var ki o ayrı bir trafik kaynağı.

Yetkililerin aciklamasina gore, tekil araclar tamam sikinti ama haydi toplu tasimaya! Denilmesi saçma diyorlar cunku toplu tasimada bunu kaldiracak kapasite yok.

Şimdi size bir sahne canlandiracagim ve mevzuyu anlayacaksiniz. Sabah erken saatte avcilar, zincirlikuyu, tuyap gibi ana duraklardan birinden bindiniz. Oyle kapiyi kese kese gidiyorsunuz. Ara duraklarda duruyor 5 kisi biniyor son binen de kapida. Kapi kapanıyor bi ara durak daha. Birileri ittiriyor diyor ortalara ilerleyelim azcik bi kipirdanma oluyor. Sonraki ara duraga gelindiginde cengaver bi abi binilmicek yere adim atiyor orda kapi kapanmaya calisiyor kapanmiyor tekrar aciliyor. Sonra herkes birbirine dayamis vaziyette zorla kapi kapaniyor. Bazdn de o abi dayanamiyor geri iniyor.
Kimbilir bununla kac kez karsilastik, hatirlayanlar cikacaktir. Mevzu su, ortada 1 tane yol var. E6 da toplu tasima olmadigini varsayiyorum. Şehrin merkezi pahali . Halk o yol boyunca upuzun diziliyor konut projeleri de o yonde. Sonra is imkanlari da nispeten merkezde. Ne oluyor? Herkes o yola cikiyor. Tabii ki yetmez. Alternatif gerekli. İstanbul gibi deniz kiyisinda bi memleket ama deniz ulasimi cok sinirli. Metro yok. E cok normal bunlarin olmasi. Koyacaksin vapuru ve vapur ile baglantili metrolari insanlar e5 yerine ona yonelecek.. metrobus yolunun altina da metro yapmalı. Icerilere de metro uzatmali. Oooo cok sey istedim.

istanbulda toplu taşıma inanılmaz pahalı.
örneğin;

evden metrobüse gitmek: 1,90
metrobüsle zincirlikuyu: 2,95
Zincirlikuyu Beşiktas: 1,50 (en son böyleydi)

6.35 TL sadece gidiş. bi de dönüşü var toplam 12,70 TL.
Eşim ve ben 2 kişi bu yolu hergün kullanmak zorundayız. dolayısıyla her gün 25,40 TL yola vermek zorundayız. bunun yerine arabayla gidiyoruz. haftada yarım depoda daha az yakıt harcıyoruz. en azından insani koşullarda seyehat ediyoruz.
geçen hafta bir kez metrobüs kullanmak zorunda kaldım sabah. yaklaşık 25 dakika metrobüse binemedim, bindikten sonra da mecidiyeköyde 15 dakika inemedim.

eskiden metrobüsün yanısıra e5 üzerinde otobüsler bin tane otobüs hattı vardı. ben mecidiyeköye gitmek için tek otobüse biniyordum.

doğal olarak arabası olan insanlar sıkış tepiş gitmek yerine azıcık fazla veriyim rahat gidiyim diyor. haa trafikten dolayı ne kadar rahat gidiliyor orası ayrı ama en azından bin kişiyle akraba olmuyorsun.

şehirdeki yerleşim alanı çok ciddi genişledi ancak iş olanakları yine merkezde. lüks, fiyatı uygun, dışarıdaki hayattan izole, orta halli klasik türk insanlarına cazip gelen merkezden uzak konutlar tercih edilmeye başlandı. bu insanlar genelde haklı olarak toplu taşımayı düşünmezken, kendi arabalarıyla merkezdeki işlerine gitmeyi tercih ediyorlar. bu da yoğunluk oluşturuyor doğal olarak. açıkçası bu daha bir şey değil, 10 sene sonra görelim bir de bu şehri.

ha sarıgül trafik çilesini bitirecekmiş söylediğine göre, nasıl bitirecekse artık. bir de ironik şekilde, şişli gibi trafiğin en yoğun olduğu ilçenin belediye başkanıydı kendisi, hoş tabi.

öyle şehir planlamacısı falan değilim, kaldı ki şehirde öyle bir planın olduğunu söylemek de güç, bu yüzden istediğim kadar ahkam kesebilirim. trafiği bir nebze rahatlatmanın yolu deniz ulaşımından geçiyor. denizi çok daha etkili ve faydalı bir şekilde kullanmamız gerekiyor. istersen 8 tane köprü yap, çözüm trafik yaratan köprüler değil, direkt olarak deniz üzerinden toplu taşımayı geliştirmektir. tabi geliştireyim derken, yine o araçların insan taşıyacağını unutmamak gerekiyor. yoksa bir metrobüs fiyaskosu daha meydana çıkar.

en büyük sorun istanbul'un şehrin modernleşmesi adı altında tam bi konut cehennemine çevrilmesi ve bu sebeple cazip bir şehir haline getirilmesi. bunu örneğin izmir'i ve istanbul'u son 20 yıldır bilenler rahatlıkla görebilir. izmirdeki değişimle istanbuldaki değişim hız açısından da görüntü açısından da inanılmaz büyük. diğer şehirlere yapılan hizmet çok çok azken yöneticilerin hırsları ve kazanma sevdası nedeniyle istanbul çok fazla büyüyor ve kalabalıklaşıyor. buna türkiye insanının araba sevgisi de eklenince, trafik katlanılmaz hale geliyor. insanlar başını sokacak evden önce araba alma derdinde, bi gün bu sevgiyi çözebilmeyi umuyorum...

Buraya tabloyu yaz grafik olarak dönsün sana.

meşaz attım.

yanına yüzdeyi kendin hesapla hiç yapamadıysan, chartta direk çıkar zaten

i.imgur.com

mcdn01.gittigidiyor.net bence en güzeli bu

adidastan bi tane aldım 4 yaşına girdi hala taş gibi.
şunun dana gibi beyaz adidas yazmayanı gibi bişi:
bit.ly

ben de fred perry diyorum. spora, ofise giderken gayet uyuyor her şeye.

Ben de fred perry diyerek geldim hem sportif hem de şık. Ama bir sene sonra eskidigini bariz gosteriyor. Bunu da dusunerek almak lazim

asıl sen bizi tanıyor musun!

hayır

evet.

ilk kez görüyorum, kusura bakma :(

hayır tanımıyorum. gerçi bunu ben de sorsam herkes hayır der ama aslında tanıyorlar beni. öyle de bi durum sende de varsa bilemicem.

yüksek yerlerde tanıdıklarım var. amcam 14. katta oturuyor.

Hope ender, der meister, rock n roll mesela hep aşina olduğum nikler.

Ama sen yenisin galiba. Gelir gelmez de direk bu soruyu sormuşsun herhal?

Bir kere gormustum nickini. Kitapli bir seydi.

özel bi gücün yeteneğin zekan mı var bilelim babuş?

ilk kez gordum nickini

hayır.

(bkz: tanırım iyi çocuktur)

başladık mı yine?

yenısın bence de ilk kez goruyorum senı buralarda

siteye
55
kez giris yapmis birisi icin iddiali bi soru olmus...

tanımıyolarsa da artık tanınıyorsun. iyi taktik valla

mini etek giyip çekiştiren kız sen değil misin?

sözlük yıkılıyor, herkes seni konuşuyor?

well played lan. işini biliyorsun.

bitionda da yenisin daha bugün ilk yorumunu yapmışsın orada da
entry sayın malum o da az. üzgünüm canım arkadaşımız değilsin :(

hiçbirimiz tanımıyoruz,kimsin.yalnız ben de hep böyle bir soru sormak isterdim,ama soramadım hiç :)

Hayır, memnun oldum ama :)

benı sorsan bılırlerde :) senı tanımıyoruz söylede tanıyalım bari

beyler tamam yeterince rencide oldu.

bundan sonra bizimle çalışıcak, bilginiz olsun.

beni bile unutmuştur bu duyuru bre.

Tanirim iyi cocuktur.

ilk kez görüyom gardaş :(

Ekşi Atölye diye bir yeri kuran ya da kurmaya çalışanlardan, işin içinde olanlardan biri olduğuna bi' başlıkta rastlamıştım. Böylelikle Ekşi Atölye denen yerin de bulaşılmaması gereken bir mecra olduğunu ispatladın.

sen yenisin galiba.

sen kimsin amk?

Sen kitap çekilişi yapalım diyen duyurucu değil misin??

ilk defa görüyorum.

ben de ilk defa görenlerdenim.

anlat istanbul'da vardı yamulmuyorsam.

hayallerim, aşkım ve sen..

hatta çok da güzel bir konuşma vardır.. müşfik kenter in beyoğlu nu anlattığı..

tramvay.

sağlam gerilim filmiydi. türk yapımı.

beyoğlu'nun arka yakası (1987)

arabesk'in son sahnesi

tinker tailor soldier spy da da hatırlıyorum.

Kaç para kaç.

Ozellikle tünel bölümleri.

Yil 1999

her şey çok güzel olacak'ın son sahnesi vardı. altan ile ağabeyi çin lokantası mı açsak bar mı diye konuşuyordu hatta. ne güzel filmdi lan!

Issiz adam

hayallerim aşkım ve sen
gece melek ve bizim çocuklar

anlayamazsin, sinyaldaki o dalgalanma dinlendigin anlamina filan gelmiyor. bu isler artik dijital yapiliyor ve soylediginiz onyillarca once analog santrallerde vardi.

Ben de araya gireyim o zaman, Peki bu sesler nasil duyuluyor?

@comptrol bahsedilen hadise son 2 ayda 2 kere yaşandı. (ki şahsen anlayamıyor olmayı yeğlerim ben de)

dostum devlet kademesinde onemli bir iste gorev almiyorsan, %99,99 dinlenmiyorsundur.

o an dahil olduğunuz baz istasyonunun yoğunluğu ve çekim kalitesi vb gibi pek çok yanıtı olabilecek bir soru bu,

akıllı telefon olarak isimlendirilen bir telefon kullanıyor ve gerekli önlemleri almadıysanız 3ncü kişiler tarafından dinleniyor olabilirsiniz, devlet tarafından dinlenildiğinizi düşünüyorsanız telefon kullanmayın.

eğer dinleniyor olsanız bile bunu şebeke kesilmesi, araya ses vb şeylerle tespit etmek mümkün değil.

ne olabilir?

o an dahil olduğunuz baz istasyonunun yoğunluğu ve çekim kalitesi vb.....

gelen yolcu salonunun önü sakin oluyor genelde izmir'de, 5 dakka park etmeye de polis bişi demez zaten. bazen arızaları üstlerinde oluyor herkese çek çek diyorlar, öyle bir durum olursa da havaalanının içinde turlarsın. bişi olmaz.

Gelen yolcunun önünde beklendiğinde sorgusuz sualsiz Ceza yazıldığını duydum, zaten girişte de bir levha var, havaalanı içinde park etmek yasaktır kamera ile otomatik tespit edilir yazıyordu. Bence siz girişin uzağında bekleyin telefon eder alacağınız kişi, çıkarsınız

Uzakta park edin. Salonun ilerisi veya gerisi. Yürüyerek alır gelirsiniz arabaya.

bir adriana lima değilim ama güzelim yani.güzel olduğumu da söylüyorlar.

yataktan kalkınca evet, dışarı çıkınca hayır xD

Fiziksel olarak hayır.

güzellikten çok sevimli görünüyorum sanırım.

Herkes az ya da çok bulur kendisini. Zaten kendinle barışık olmazsan yaşayamazsın.

bir nihat dogan degilim

Yakisikliligim benim lanetim :/

hayır bok gibiyim.

Bazen

seksi buluyorum :/

bir kıvanc değilim ama yakısıklıyım
ben kendımı cırkın hıssettıgım zamanlarda bıle çeveredeki bakıslardan anlıyorum bunu

evet, etrafımda ki kızlar en azından bunu diyor

psikolojime bağlı valla

valla yaş 22'ye yaklaştı, hiç sevgilim olmadığına göre fiziken yakısıklı değilim demektir bence.

hayır. bir kızın bana yakışıklı olduğum için hayran hayran bakmasını isterdim.

yo dostum yo. bi on kilo verirsem belki asdfgjjk.

bazen düşünüyorum,adriana lima,miranda kerr güzelse ben neyim,ben güzelsem onlar ne?onlar kadınsa ben neyim,ben kadınsam onlar ne?ama olsun yine de şanslıyım,hoş bir tipim.

yakisikli degilim. Ciktigi kişi sayisina gore degerlendiren arkadas da cok yanlis gelmis bu arada. Benim bile bunca sevgilim olduysa olay tek ona bakmiyor demek ki. He bana sorsan %60 diş gorunuş %40 iç derim tabi.

kulaklarım haricinde buluyorum.

Guzel değilim. Sevgili sayisinin, hic degilse size yazan insanların sayisi tipinizle cok alakalidir. Simdiye kadar kimse bana yazmadigina gore hic mi hic guzel degilim demektir bu. Ah guzellik ah!

hayır.

valla ömrüm yeterse bi 25 sene filan sonra şöyle görüneceğim sima olarak : i1.cdnds.net

sen oradan kıyasla.

çirkin insan yoktur pek. saç kesimi, makyajı, tarzı kendi yüzüyle uyumsuz insan vardır. bakımsız insan vardır. kokan pis insan vardır.

syd +1. ama 2-3 cm sakal da kurtarıyor bence.

Evet.

8 bira içtikten sonra "beni beğenmeyen ölsün diyorum".

çirkin balik yoktur, az votka vardır! :)

az,5 yakışıklı buluyorum kendimi.
o da geceleri... o yüzden gündüzleri uyuyorum. belki de bu yüzden gece 02.00 gibi aniden gelen yakışıklılık hissi...

25 yaşındayım. en parlak dönemimde 10 üzerinden 4 tüm.
şimdi de saçlarım dökülmeye başladı bu genç yaşta. yarım puan ordan kırıyorum 3,5.

nope.

eh işte.

sevimli bir yüzüm var deniyor, sanırım yakışıklıyım çok olmasa da .

onu bilmiyorum da galatasarayı geçince açılan şu yeni mangonun veya he'nin kirası aylık 75.000 dolarmış.

Bi yerde okumustum gecen zorlu holding in kulelerinde metrekare 5obin tl. İstiklal de 3obin tl yaziyordu. Ortalama fiyat. 3o desek 1oo mkare 3.ooo.ooo 4 le carp 12.ooo.ooo

Super loto talihlileri birlesmeli orayi almak icin.

bilemiyorum ama zengin bi işadamı var orda yaşayan. ucuz değil tabi. hatta tepede gördüğünüz iki binayı birbirine bağlayan tünelimsi şey de o dairenin balkonu.

zayıf uzun olduğu için italyan kesim giyiyor arkadaş. dizi bitiş jeneriğini izlerseniz ona giydirilen markaları da görebilirsiniz.

italyan kesim mi deniliyor o tarza-kalıba?

illa Ankaray ile gidecekseniz, Besevler istasyonunda inin oradan gecen ulus dolmuslarina binin. (Sorun 4'e gidiyor mu diye). onunde inin.

bu adres yanlış bahçelievler anadolu lisesi dediğin yer deneme lisesi ise.

deneme lisesi nedir ki? benim Bahçelievler Anadolu Lisesi'ne gitmem lazım.

Deneme Lisesi değil de Cumhuriyet Lisesi ile aynı bahçedeki Bahçelievler Anadolu Lisesi bu sanırım? Aşti'de inin, ara sokaklardan birinden aşağı yürüyüp caddeye çıkın. Köşesinde Vakıfbank'ın olduğu ara sokaktan girip dümdüz yukarı doğru gidin. Uzun bi merdivene geleceksiniz. O merdiveni çıkın işte orası.

millet ankara'yı bilmiyorum ve elimdeki belgede adres aynen şöyle:
fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net

tamam sen cumhuriyete gideceksin.şaap bak beşevlerde inme bahçelide in metrodan,sonra ordan taksiye bin yakın zaten bişe yazmaz.

ekleme:gerçi bahçeli uzak olur emek ya da aştide inmek daha mandıglı.

Ankara'yı bilmiyorsaniz muhtemelen asti olacak ilk durağınız. astiden çıkın metro/Ankaray istasyonundan. Sol caprazinizda dış Hekimliği fakültesi var, o Sol arkanizda kalacak şekilde sağa dönün ana caddeye cikacaksiniz sağ tarafininizda aşti olacak. karşınızda yüksek duvarlı bir kompleks olacak mit Kompleksi. sona dönün, ilk kavşakta sağda bim solda Finansbank olacak orası 8 cadde. biraz daha yürüyün ilk kavşakta Sol içerde güneyce market sağda doğu Karadenizliler Kahvesi ve armoni Fırını olacak fırında kahvaltı edin. ya da dümdüz yokuştan yukarı çıkın saz çalan kadın heykeli 4 cadde. sola dönün serender Pastanesi var düz devam edin. bir bim daha göreceksiniz onun yanındaki okul aradığınız okul. kahvaltı etmezseniz maksimum 15 dakkada okulda olursunuz. karşıdaki kırtasiye emanet alıyor. başarılar.

bahcesinde hali saha olan bahcelievler oldugunu dusunerek, aştide in ve sor diyorum. 10 dk filan surer yuruyerek.

Tolganin tarifi emek istasyonundan.

nasıl gittiniz? eğer yazarsanız ilerde referans olur aynı soruyu soracak kişilere.

öncelikle teşekkürler.
@tolgan'ın tarifi çok işe yaradı.
daha yakını olamaz sanırım.
giderken taksiyle gittim emek'ten ki aynı rotayı kullandı taksici de.
dönerken de yaya olarak aynı rotayı kulandım.

ucuz saksı yapı marketlerdedir. yapı marketlerse her yerde.

silivri tarafta vardır kesin...

sağlık ocağı tam teşekküllü rapor veremiyor maalesef. kan alcaklar, film çekcekler, gözüne bakacaklar, vs, vs, vs...

hayırlı olsun hocam

tam tesekkullu hastaneden diye bir kosul koymadilarsa gerek yok hastaneye aile hekimi de olur. genelde saglik hizmetleri sinifinda istiyorlar tam tesekkulu raporu.

Teşekkür ederim cevaplariniz için . Teşekkürler para var huzur yok :)

dediğiniz kumaş kalın olduğu için pek dar kesim bi model bulamazsınız. paltomsu kalın kaba şeyler hep o dedikleriniz gibi olanlar...

google extensions'ta uzantı kısmına girip istediğin platformla ilgili uzantı aratabilirsin. kastettiğin daha başka bişeyse ben yanlış geldim kusura bakma.

aynısı bende de oluyordu meğerse youtube ayarlarından "istediğimde fb'da paylaşabileyim" i tıklayıp yutuba yetki vermek gerekiyormuş.

prime time'da sürekli dönüyor akşamları.

hocam haklısın, tamam ama yani bence çok takılmaya gerek de yok. islam yazsa nolur, boş olsa nolur, hiç olmasa nolur ne fark eder yani. oraya ne yazdığı ile mi senin dinin şekillenecek? eğer ekstra bir değişiklik yoksa hiç kimse o bölümü fark etmiyor bile :)

boş olunca eline ne geçiyor, islam yazınca ne kaybediyorsun yani?

cemaatte çalışmayı düşünmüyosan sorun yok.

Ben de araştırıyorum müslümanlığı ve dinlerin oluşumunu. Henüz tam bir fikrim oluşmadı. İnanmadıktan sonra din hanende yazanın pek önemi yok bence. Tıpkı çoğu kişinin namaz kılmayıp, oruç tutmayıp müslümanım diye gezmesi gibi. Anneden babadan geçen bir şey elbette. Bir kültür. O kültürden kopmak da zor. Hatta sorgulamak bile zor.

Kısacası bunlara takılma, kafana göre takıl.

bence buna kontra olarak "yazsa ne olur yazmasa ne olur" argümanı anti-klişe timi tarafından müdahale edilecek durumlar listesine konmalı.

dini inancı olmayan vatandaşların üşenmeyip ya da eylemin niteliği hakkında düşünmeyip sildirmeleri gerekiyor bana göre. eğer bu durumdan herhangi bir olumsuz sonuç çıkarsa yeni mücadele alanları doğar. ki böyle bir durum olacağını da zannetmiyorum. %99'u müslüman değil bu ülkenin. islam'ı kimlikten çıkartmak da "aman boşver"e getirilecek bir durum değil.

yazılı din hanesi sanırım olası ölümlerde hangi dinin ritüeline göre kişi son yolculuğuna çıkacaksa onu belirliyor.
gerçi haneyi sildirmiş olmak müslüman olsun olmasın, semavi dinlerden olmayan herkesin müslüman adetlerine göre gömüldüğü bir ülkede pek de bir şey ifade etmiyor gibi.

bence insan bir şey için mücadele edecekse daha somut, daha çok işe yarayacak bir şeyler için mücadele etmesi lazım. eylemin kendisinden değil niteliğinden bahsediyorum.

yarin bi gun bi liste cikarirlar ne bilim boslari goster der mesela orda dinsizleri sıkıntılı durumlar bekleyebilir. malum her gun ozgurluklerimiz daraliyor kisitlaniyor ne olur ne olmaz

Bence de kimlikte yazmasi yanlis. Anne-babadan geciyor olmasi ise bir gercek. Sen bir insani cocukluk caginda dini dogmalardan uzak yetistirdikten sonra bir anda gelip desen ki bak boyle boyle bir din var, inanman lazim buna, sana yuksek olasilikla "hasiktir" der direkt. Iste Turkiye'nin sorsan %99'u musluman ama kuran'in turkcesini okumus insan sayisi inanilmaz azdir. E, bu insanlar neye inaniyor o zaman? Aile-cevre ne dayatmissa ona inaniyor iste.

Bir de din hanesi bos diye ariza cikaracak adamla calismamak daha iyi zaten.

evet, anneden-babadan geçen bir şey. (çok ekstrem durumlar hariç. mesela avrupa'da müslüman iken hıristiyanlığa geçen ve şu anda papazlık yapanlar var.)
benim dini sorgulamaya başlamamın çıkış noktası da zaten annemden babamdan geçen bir şey olduğunu farketmemle oldu. tabii üniversitede tanıştığım çok bilgili ve donanımlı arkadaşlarımın da bunda etkisi oldu.
Erdoğan Aydın (islamiyet gerçeği), Turan Dursun, İlhan Arsel vs gibi yazarların külliyatlarını yalayıp yutmamla birlikte de dine ilişkin görüşlerim değişti ve dinden çıktım diyebilirim.
ben de nüfus cüzdanımdaki din hanesini sildirmeyi düşünüyorum. nüfus cüzdanımı yeniletmem gerektiği zaman bunu da aradan çıkaracağım.
ama herkese tavsiye eder misin dersen, orasını bilmiyorum. bu durumdan ötürü sıkıntılar yaşayabilir insanlar. normal bir memlekette yaşamıyoruz neticede.
bu durum sıkıntı değil diyen arkadaşlar bana göre yanılıyorlar. zira, bu durum, devletin kurumsallaşmış din olarak islamı seçtiğinin göstergesidir ve bu durum eşitliğe, özgürlüğe, laikliğe, insan haklarına açık bir karşıtlık oluşturmaktadır.
"bu ufak bir sorun" mantığıyla gidersek çok daha kötü durumlarla karşılaşmamız muhtemeldir. ki karşılaşacağız gibi görünüyor ilerleyen süreçte.

Cok aptalca bir sey oldugunu dusunuyorum. Cok da ilkelce. Ayrica 'islam yazmasinin ne zarari var' cumlesini de cok sig buluyorum.
Bence kimlikte din hanesinin olmasi basli basina sacma bir olay. Ben ateistim ama devlete gore muslumanim. Saka gibi.
Tabi turkiyede bunlarin dusunulmesi ve uygulanmasi mucize artik

beklediğim biri var,
o sen değilsin yazık ki ANLADIM

dediği bi şarkı var: Yalnız Kuş

evet.

büyük ihtimalle reklam için yapılmış bir melodi. soundcloud'da çıkmadı.

shazam'da şöyle yazıyor.

1.5(2014 mix)
relaxdaily

bu da shazam'ın soundcloud karşısında tartışmasız galibiyetidir o zaman. derhal soundcloud'u silip shazam yüklüyorum :)

@eurhka bilgiyi kullanarak ulaşamadım parçaya ama teşekkürler yine de...

Kendim derman oldum kendi yarama :)

Şarkının adı Epic, bestekarı da Jacob LaVallee imiş.
myfreemp3.eu

çıkarmanın 23 çeşit kullanımı var.

www.tdk.gov.tr

www.tdk.gov.tr

warez-bb de var.

microsoftun böyle bir metin okuyucusu var ama pc.nin neresinde gizli bilmiyorum.

ingilizcesini okuyan var mı?

evet pasaport şart, vize değil.

pasaportunuza daha önce schengen vurulmuş olması yeterli.

sanki 60 euro karşılığında kapıdan alınıyor gibi kalmış aklımda, değişmediyse.
hatta çok oyalıyorlar, kapıda bekletiyorlar diye şikayet edenler vardı yamulmuyorsam.

merhaba,
yunan adalarına defalarca girip çıkmış biri olarak anlatayım:

-günü birlik dediğin mavi tursa daha önceden schengen'in varsa vize gerekli değil. gece kalmıyorsun onlarda.
-şahsi yelkenle gidiyosan, marina yerine limana girersen sen gitmediğin sürece kimse sana napıyosun demez. pasaport yanında olsun, vize olmasa da olur. olur da biri sorarsa rüzgar ters esti vs. diyerek kurtarırsınız.
-şahsi yelkenle marinaya girersen oradaki görevliye bağlı olarak değişir, vizeniz olsa iyi olur.
-toplu taşıma (bot) ile gidecekseniz vize kesinlikle gerekli. kapıda vize uygulaması yapan adalar var. tek girişlik vize veriyorlar.

tek parça iyidir bre...

visko yatağı da seçenekler arasına kat (şilte değil)

valla merak ettim, en azından kendim için, pratik yapmış olurum açısından çevirmeye çalışayım dedim, şöyle bir şey çıktı ortaya. saçmaladım galiba ama o kadar uğraştığım için çöpe atmaya da kıyamadım:

"diğer her şey anlamsızlaştığında, önemsizleştiğinde, sınırlı geldiğinde, tutkunun rüzgarı insan ruhunu harekete geçiren o yelkenleri doldurmayı bıraktığında ve sonra tutkudan yoksun hale geldiğinde -ki bundan dolayıdır zayıflığı da üstünlüğü de- tutkunun enerjisiyle doğan şaheserler gördüm."

"tıpkı, tutku rüzgarı yelkenleri ilerletmeyi durdurduğundaki gibi diğer her şey anlamsızlaşırken, önemsizleşirken, sınırlandırılırken insan ruhuna dokunan, daha sonra tutkudan mahrum olan, ve bundan ötürü ahlaksızlığından ve erdeminden de mahrum olan tutkunun enerjisinden doğan başyapıtlar gördüm."

ben böyle anladım ama yazar çok kasmış, o yüzden çeviri de kasıyor.

yazar: stendhal :)

dolmuşçulara sormak lazım.

station people?

people of the goddamn station mother fuckers

@vedat chili peppers

tam doğrusunu bilmiyorum

people of station

Istasyon ınsanları oguz atay ın muhtesem bır oykusunden yazılmıstır. Once onu unutmayalım. Sonra people of the traın statıon dıyerek soruyu cevaplayalım.

hangi oykudur bu acaba?

eksisozluk.com

şu anki paket olarak olarak çevirebiliriz direk. genelde ingilizce iş başvuru formlarında (ya da onla ilgili formlarda) görüyorum, eğer sizin de probleminiz bunla alakalıysa şu an çalıştığınız yerdeki toplam kazancınız anlamına geliyor olsa gerek.

edit: aslında şu anda görmüyorum, bi aralar görüyodum.

mosakale'nin dedigi gibi baglam cok onemli. nerede geciyor?

su anki paket

is ilaninda, is basvurusunda geciyosa, maas arti diger yan odemeler, diger avantajlar, saglik sigortasi, dis sagligi sigortasi, hayat sigortasi, tasinma masraflarinin karsilanmasi gibi paketin tamami manasina gelir.

iş başvurusnda geçiyor

mevcut paket.

ama cv'lerde geçiyorsa position olması gerekmez mi?

Su anda calistiginiz isyerindeki kazanciniz.

Bilen, araştıran, takip eden olarak söylüyorum.
1-Hiç bozmayın, bağını sormayın, bahaneyle bırakın o bisküvidir gofrettir şeyleri.

2-Bir dakika bir dakika, sakin. Şeker gereksiz diyen biri yoktur sanırım :) O öyle değil, elbette çeşit çeşit pentoz, heksoz, trioz almalıyız vücuda. Zararlı olan şeker yerine kullanılan şeyler. Fruktoz şurubu, glikoz şurubu, x şurubu...ayrıca ürün bileşiminde glikoz, fruktoz diye de yazsa o yapay olarak elde edildiği anlamına geliyor. Doğalını yerseniz hiçbir sıkıntı yok. Mesela elma tamamen fruktozla doludur. Şekeri doğal yollarla ve dozunda tükettiğiniz sürece elbette zararı yoktur ve asla gereksiz diyemeyiz. Başka bir örnek, markette elinize bir gıda alın, içinde tuhaf tuhaf kimyasallar olduğunu göreceksiniz. Şu an sadece fruktoz şurubunu örnek veriyorum, pankreas kanserine doğrudan sebep olduğu kanıtlandı ve makale yayımlandı bu konuda. Yani riskli değil, kesin kanser oluyorsunuz tükettikçe.

Ayrıca isteseniz de sıfıra yakın şeker alamazsınız.

anladığım kadarıyla rafine şeker tüketmiyorsun fakat meyvalardan da şeker alıyorsundur. şeker en hızlı enerjiye dönüşüyor diye biliyorum; fazlası yağ gibi depolanıyor. iyi yapıyorsun; keşke bende yapabilsem:) çikolata aşkımı bir türlü bırakamıyorum

1. nefsini terbiye etmişsin
2. normal bir bünyenin günlük ihtiyacı yarım küp şekerden fazlası değil.

bu konuda daha bilgili olanlar açıklarlar ancak benim bildiğim vücudun şekere ihtiyacı yok.

şeker ta 17-18. yüzyılda avrupa'ya gelmesi ile kullanılmaya başlanılan bir ürün.

ayrıca o marketleri dolduran çikileta-püskevitler orjinal şekerden bile yapılmıyor. mısır şurubu denilen normal şekere oranlar çok zararlı ve GDOlu ürünlerden yapılan bir şey. daha bunların üstüne bir şey yazmaya gerek var mı bilemiyorum.

ben eskiden çok az yerdim, şimdi hepten bıraktım şekerli, asitli, katkı maddeli yiyecekleri. artık bir markete girdiğim zaman tedirgin oluyorum. çünkü her taraf zararlı maddelerle dolu. ve ne yazık ki çocuklar hep bunları yiyor.

şekeri bir bıraksam başka bişi istemem

(bkz: insülin direnci/@compadrito)

bu yazidaki videoyu seyredebilirseniz, (ingilizce ve sabir olmasi lazim seyredebilmeniz icin), cok sey ogrenirsiniz bu konuda.

"sekerin gereksiz hatta zararli oldugu kanisi" ifadesini yaziyosaniz sorunuza, bu konuda oldukca cok bilgiye ihtiyaciniz oldugu ortada. evet cok zararli. misir surubunun cok daha zararli oldugu ortaya cikinca, abd'de bu tur zararli gidalari satan sirketlerden bazilari, sugar cane juice adi altinda bi soytariliga giristiler.

bazi gidalarin ustune etiketler var, icinde asla misir surubu yok, valla billa seklinde... e ne var ulan diye bakiyosun, sugar cane juice. ulan o zararsiz mi dallama?

@ mea maximacim hay o sekersiz agzini opeyim senin!

sadece misir surubu olsa, bi de hidrojene nebati yağ diye bir sey var ki onlarin icinde, misir surubu ile birlikte damarlari sikip atiyolar.

(bkz: metabolik sendrom)

dusunsenize lan, bu hastalik yeni tarif edildi. eskiden yoktu boyle bi hastalik. AIDS bile vardi ama bu hastalik yoktu. Tarif edilmemisti. Durumun ne kadar vahim oldugunu, ne kadar salgin haline geldigini ve ne kadar acil tedbir gerektirdigini ordan annayin. Tedbiri kim alacak? Biz alacaz. Maallede bi bina yaniyosa, gidip icine mi girersin, yoksa, uzak mi durursun? Durum bu kadar ortada, kendimizi biz koruyacaz. Doktor gelip sizin markette gofrete, puskevite uzanan ellerinize şap şap diye vuramaz. Kendinizi koruyun kardesim. Vucudunuzu koruyun bu illetten.

Icinizden bir kisiyi bile vazgecirebilirsem misir suruplu, sekerli ve tatlandirici iceceklerden ve yiyeceklerden, bir kisiyi bile aydinnatabilirsem bana yeter. Denize atilan deniz yildizi misali...

Yahu şekere ihtiyaç yok denir mi hiç? Şeker dediğiniz şey çaya attığınız toz şeker değil. Bir karbonhidrat grubu. Tek şeker çeşidi beyaz toz şeker değil. İsteseniz de istemeseniz de şeker tüketiyorsunuz, zaten normali de bu. Bütün vücut hücreleri şeker tüketir, hatta beyin hücreleri sadece glikoz tüketebilir. Yani şeker tüketmemek mümkün değil ve şeker vücut için kesinlikle gerekli bir şey. Halen daha gereksiz demeyin.

biyoloji ya da tıp uzmanları bunu açıklasın.

şeker vücuda gerekli olabilir. ama hangi şeker?

şerbet içinde yüzen tulumba tatlısı mı gerekli? yoksa ne idiğü belirsiz katkı maddesi, kötü trans yağlar ve GDO lu mısırlardan yapılmış mısır şurubu ile yapılmış çikolata ve şekerlemeler mi gerekli?

bu mısır şurubu öylesine işlemiş ki gıdaların içine geçen gün aldığım tuzlu krakerlerde de mısır şurubu olduğunu okudum ve tiksindim. :/ tuzlu krakerin içinde ne işi var bunun???

@grgn

evet hocam, seker gereksiz.

yediginiz zeytinyagli yaprak sarma, iskender kebap, lahmacun, portakal, kestane, menemen, ayvalik tostu, ictiginiz ayran yani agzinizdan giren hersey karacigerde glukoz'a donusuyor.

ihtiyaci olan butun dokular, basta beyin hucreleri o glukozu yakiyorlar. kaslariniz da o glukozu yakiyor. yani sifir sekerle beslenseniz bile, yediginiz diger seylerin tamami zaten karaciger tarafindan glukoza donusturuluyor.

dolayisiyla ilave seker, glukoz almaniza hic gerek yok.

karacigerde sentezlenen glukozu kaslariniz, beyin hucreleriniz yakti mi? yakti.
ama hepsini yakamadi, biraz artti. cunku biraz fazla beslenmissiniz.

fazlasi ne oluyor? karacigerde glikojen halinde depolaniyor. glukoz molekulunu tek bir uzum tanesi gibi dusunun. glikojen molekulu ise uzum salkimi.

karacigerin glikojen depolama kapasitesi SINIRLI. karacigerdeki glikojen depolari dolunca ne oluyor?

cunku hala fazla glukoz var, ornekteki bunyemiz hayvan gibi yemeye devam ediyor cunku.

glikojen depolari da dolunca, bu defa, yag sentezi basliyor. yag olarak depolanmaya basliyor fazla glukoz. gobek, ask tutamaclari, got oluyo o glukoz fazlasi. sismanliga ilk adim o gobek, o ask tutamaclari. onun ardindan belinize araba ic lastigi gecirmissiniz gibi bir sismanlik geliyor. onun pesinden de metabolik sendrom.

ozet: beyin hucreleri glukoz yakiyo, ben seker yiyeyim, glukoz tuketeyim demek, bilgisizlikten oluyor.

bilgi su: agzinizdan ne girerse, idrar, diski ve glukoz oluyor sonunda. idrar ve diski atiliyor. glukoz harcanabildigi kadar harcaniyor, fazlasi depolaniyor.

ama dogrudan seker, glukoz, fruktoz almak cok zararli. o da yukarida bahsettigim videoda cok guzel anlatiliyor. anlatan da, soytari degil, Kaliforniya Universitesi San Francisco tip fakultesinde pediatrik endokrinoloji profesoru.

Cocuklarda salgin hale gelen obeziteye isyan ediyor. Ama devlere karsi gucu ancak bu kadar.

Dusunun ki, o videoyu YouTube'a 2008'de koymus. 5 senede sadece 3 milyon kisi seyretmis o videoyu. Bunlarin bir kismi da, yeniden seyredenlerdir.

Dunyanin nufusu 7 milyar. Bunun kacinin internet erisimi, kacinin YouTube'a erisimi var bilmiyorum.

Feysbukta gevezelik ve sebeklik yapacaklarina su videoyu seyredip aydinlansalar ne guzel olur, etraflarina da anlatirlardi.

Ama cehalet ve sebeklik kol geziyor, gida devleri de butun insanlari zehirlemeye devam ediyor.

Ortalik yangin yeri hocam, uzak durun yangindan.

Size soyluyorum, metabolik sendrom diye bi hastalik yoktu eskiden.

Ozet: Evet seker gereksiz ve hatta zararli.

Isterseniz bi deney yapalim. Sifir miktarda rafine seker ve ambalajli gida tuketin ama hayvanlar gibi meyve tuketin, taze meyve suyu icin. Bakin bakalim insulin direnciniz ne hale geliyor?

Yani meyvedeki fruktoz bile olcusuz alindiginda zararli. O video da bunu anlatiyor.

marketlerde satılan gıdaların hemen hepsi çok sağlıksız.

%100 meyve suyu diyor, tamam ama bunlar da konsantrelerden yapılıyor ve konsantre meyve suları taze sıkma meyve sularına oranla daha fazla şeker içeriyormuş.

bunları içerken çok dikkatli olmak lazım.

şimdilerde "taze sıkma" mevye suları çıkmaya başladı. ararsanız bulabilirsiniz. dimes ve elite markalarının böyle ürünleri var.

ancak bunları da çok az tüketmek gerekli. minimum diyelim.

@mea maximacim bari sen soyleme boyle seyler!

(bkz: taze sıkılmış portakal suyu/@compadrito)

Ne söylemeyeyim?

meyve suyu minimum diyorum, yani çok lazımsa

tüketmeyin, oh ne güzel meyvenin suyu diye bardak bardak

bunu yapanlar var

(bkz: bariatrik cerrahi)

sadece baritarik cerrahi ile ugrasan merkezler aciliyor artik.

ahan da bu Brooklyn'deki:

www.brooklynbariatric.com


Tokyo'da cocuklara bariatrik cerrahi uygulaniyor. Bu ne demek biliyo musunuz? Cocuk patolojik derecede sisman ve hayatini kurtarmak icin midesine kelepce takiyolar, yok bilmem (bkz: roux en y) yapiyolar.

Tokyo lan Tokyo! Japonya, sushi memleketi, ortalama yasam beklentisinin en uzun oldugu ulke!!!

Orada bile bu salgin basladi.

Biz bu kafayla, bu cehaletle ve bu tempoyla gidersek, Turkiye'de de bariatrik cerrahi alaninda uzmanlasmis merkezler acilacak.

Ne ozellikleri var? Yataklari 500 kilo tasiyabiliyo, sedyeleri ozel, ameliyat masalari ozel, kapilari genis, asansorleri genis. Cunku morbid obezleri, evin duvarini yikarak vincle cikariyolar evden ve kamyonet kasasina yerlestiriyolar, yataklarini. Onlari tasiyacak ambulans yok, kabul edecek hastane de yok.

Ben morbid obez ameliyatina girmedim ama obez ameliyatina girdim, herkes icin buyuk eziyet. En cok da hasta icin tabii.

Goreceksiniz, 90'lilar ve 2000'lilerden yani 90'dan sonra doganlar arasindan morbid obez olan, metabolik sendroma yakalanan, pankreas kanserine, meme kanserine, diyabete yakalanan ne kadar cok kisi olacak. Goreceksiniz, diyabet nasil patlayacak ve insanlar endokrinoloji polikliniklerinin onunde nasil kuyruga girecekler.

Bu bir salgin ve cok saldirgan bir sekilde mucadele edilmesi gerekiyor. Ben de kedileri cok severim. Ben de kediciyim.

Ama hicbiseyden haberi olmayan, 3 yasinda 5 yasindaki bebelere de yazik degil mi? Kedi yavrusuna acidiginiz kadar acimiyo musunuz onnara? Guya universite mezunu ama zir cahil anne babalarin elinde, fast food ve sekerli, misir suruplu icecek tuketerek buyuyolar. Iste bu nesilde diyabet, morbid obezite, metabolik sendrom ve pankreas kanseri patlamasi yasanacak, onumuzdeki 20-30 sene icinde.

Bunun tedbirinin acilen alinmasi lazim.

Bilgisayar, televizyon, akilli telefon, video oyunu, uzaktan kumanda, otomobil hepimizi cok hareketsiz hale getirdi.

1+1 2 degil de 5 ediyosa, ona sinerji diyoruz. hareketsizligin ve bu tur zehirli icecek ve yiyeceklerin sinerjik etkisi var.

bariatrik cerrahi icin masaya ameliyat masasina yatacak insanlar cogalacak.

diyabet, metabolik sendrom, pankreas kanseri, meme kanseri, felcler patlayacak.

bunnar nostradamus kehanetleri degil. gostere gostere geliyor. siz sahildesiniz, ben tepedeyim. tsunami dalgasini ben sizden daha once goruyorum.

tek farkimiz bu.

bu hafta içinde duruyordu yerinde. duruyordur bence hala.

bugün gittim, yerinde duruyor.

flo yok muydu orda? ben flo gördüm sanki.

cumartesi çalışmıyorum, genelde özel işlerimi cumartesi halledip keyfi, miskinliği paza gününe bırakıyorum. ama arkadaşlarla buluşulacaksa tabii planlar şaşıyor.

işleri işyerinde bitirmeye çalışmalısın bence, bunun için de haftasonu diil de işyerinde planlı olmaya çaba göstermelisin. ben bunun için zaman yönetimi eğitimine katıldım. bayağı faydalı şeyler gösteriyolar, ama tabii kullanmak lazım işe yaraması için.

haftasonu çalışmıyorum.
erken uyanan arkadaşlarım arayıp kahvaltıya gezmeye bir yere çekiştirirlerse ne ala, yoksa öğleden sonraya kadar uyuyorum.

haftasonu işyerinde çalışmıyorum ama evde çalışmak zorundayım işim gereği. programıma göre dün bitecek işler vardı ve bütün gün yattım. bugün muhtemelen geceyarısını geçer işleri bitirmem, banyo manyo derken iyice işler zıvanadan çıkar ve yarın yorgun kalkarım. yarın akşam da eve geldikten yarım saat sonra uyurum muhtemelen yorgunluktan. birkaç aydır rutinim bu oldu. geçen pazar yazın son günü diye 1.5-2 saat yakınlardaki bir sahile gittim, pazar programımın şaftı kaydı ama iyi ki de gitmişim, hava buz gibi oldu. hafta sonu dinlenirken biri çağırırsa gitmem, şehir merkezine uzaktayım 2 saat git 2 saat gel zor oluyor ama yakın çevrede birileri varsa onlarla görüşürüm ya da 1-2 saat açık havada müzik dinleyerek tek dolaşırım. birileri ile buluşacaksam hafta içi akşam buluşurum.

www.youtube.com
pek minibüs şarkısı değil ama bu mu acaba?

daha fazla çağrıştırıcı öğe eklemeniz lazım. zibil gibi şarkı var.

çok yerel ama Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur.
Bambaşka bir İstanbul'da yaşatıyor insanı kitap boyunca.

oha lan onu nerden hatırladın. abim almıştı onu. sene taş çatlasa 1998-1999. klipleri vardı içinde. paso izlerdim.

vızıhıhıh ben de sağda görünce blue jeans mi kaldı lan dedim direkt. hayır ben o cd'yi alanlardan değilim ama gençlerimizi kötülüklere özendiren eğlenceli kapakları dün gibi aklımda derginin.

Haftasonu cd arsivimi taratip o cdyi bulmaya calisacagim

parmak :)

yoğurt

aynısı 1 kere başıma geldi; kustum kendime geldim...

aynen bende kusunca düzelmiştim

ama sormazsam olmaz pilavcı cengiz abiden mi aldın? :D

kesinlikle muz ye. ama kusmaya çalış önce.

yanlız bence tavukdan o pilavdan degil, bayat tavuk kötü ediyor insanı