Ekşi Duyuru

tercih yaparsın, kazanırsın. sonra eski okuluna gider kaydını sildirir, diplomanı alır gelir yeni okula gidersin.

önerim şöyle:
bazılarınız ne zaman doğru dürüst işler yapacağımı merak ede dursun, korumacı bir yapıda olmam, kısıtlı imkanların olduğu acil bir duruma geçişimi daha kolay ve daha az korkutucu yapacak.

Tercih sonuçları belli olduktan sonra eski üniversitenden kaydını sildiriyorsun. Sonra yeni üniversitene kayıt tarihleri içerisinde kayıt oluyorsun.

eski okulundan kaydını sildirip lise diplomanı alman lazım yoksa yeni okuluna kaydolamazsın.

İyi de lise diploması vermedik ki biz kayıt olurken? Artık her şey internet üzerinden yapılıyor, okul bilgilerine oradan ulaştılar.

yeni okuluna kayıt yaptıracağın tarihten önce sildirsen yeterli oluyor. acelesi yok yani. sen daha lys'ye gireceksin, tercih yapacaksın, tercihler açıklanacak ve kayıt tarihleri belli olacak. zaten kayıt sildirmek kısa bir iş kütüphane'ye kitap borcun olmasın yeterli en büyük sıkıntıyı orada çıkartıyorlar.

bi tane chrome eklentisi vardı üye olmadan yazıları indirebildiğin. bi bak istersen ona

benim vardı en son

(bkz: yenilen pehlivan gurese doymaz)

dogmaz yazmisim.

South sevenlerin özelliği ırkçılığı. Böyle bir kadına denk geldim. Özetle, zenci isen oromatikman pis, böceklerle yaşayan, konuşmayı bilmeyen, vb insan olduğunu varsayıyorlar, aksan kayıksa da "Ülkene geri dön. Burada istenmiyorsun" gibi tepkiler veriyorlar. Geöen gün kadının biri eczanede dururken Latin biri gelmiş, "Afedersiniz, şu ilacı alsam azıcık kaysanız" gibi bir şey söylemiş. Kadın gürleye gürleye "Burada istnmşyorsun. Sizin devriniz geçti, hepinizi geri göndereceğiz" diye gürlemiş. Orada da zencinin biri laf edince "Bana n*****'ın teki mi akıl verecek" demiş. En son eczane yöneticis gelip kadından dıları çıkmasını isteyince "Bu saçma insanlarla aynı yerde alışveriş yapacağıma giderim" deyip çıkmış. South mantığı genel olarak bu. Azınlıklara ve özellikle zencilere karşı "Gidin ülkemizden, burası bizim" yaklaşımı

@bb +1. aynı bizim osmanlıcılar. diriliş uyanış vs. gibi söylemlerle uyumlu. osmanlı yeniden doğuyor = sounth will rise again.

bizdeki osmanlıcılar/çomarlar vs. devletimis diye dolanır. devlet yarak olsa bunlar 7/24 bj yapar. konfederasyon/alt-right/redneck vs. de ise böyle bir durum yok. tam tersi diyebiliriz hatta. en büyük fark bu herhalde.

Bana kalirsa neo-osmanlicilik tam karsilayamaz, zira "rebel" kimligi bu insanlarin gozunde degerli bir sey ve osmanlicilarda bunun karsiligi yok. Bugun Turkiye'de osmanliciligi pompalayan bizzat hukumet yani "establishment", ama konfederasyon bayragi dalgalandiranlar bunu Washington D.C.'nin inadina yapiyorlardi, eyaletlerin baskentlerindeki devlet binalarinin onunde dalgalandirilmasi gurur/gelenek meselesiydi vs. Yani imparatorluk hayalinin tam aksine, "devlet oyle her boka karismasin, biz kendi kararlarimizi kendimiz aliriz"dan dem vuruyorlar.

"south will rise again"deki "again" iste ozetle o pehlivan ornegi. Isyan edip ulkeyi cok kanli bir ic savasa suruklediler, halbuki en bastan kazanma ihtimalleri yoktu (sanayi yok, kuzey butun limanlari direkt ablukaya aliyor..). Belki irkci olmayan insanlar da nostaljiden ve underdog'u tutmayi onurlu saydiklarindan sonucu bile bile guneye sempati duyuyor olabilirler. Ama ciddi ciddi "gun gelecek gene ayaklanacagiz" diyenlere benim algiladigim kadariyla verilen tepki "yavas ayaklan sacin basin dagilmasin" seklinde, ama abd'de yasayanlar daha iyi bilir tabii.

edit: Ben yazmaya calisirken muftu de ayni seyden bahsetmis.

Bb +1

amerikali askerlerin ve leventlerin bu karti baris karsiti gibi bir isaret olarak kasklarina yapistirmalari duyulmamis degildi.

605 kisi oylamis imdb'de. yasadisi yollarla bulman imkansiz. twitter'dan oyunculara ulasip sorabilirsin belki :P

Merhaba. Sizle bir ara AKUT ya da AFAD hakkında konuşmuştuk sanırım. Meraklıydınız böyle şeylere. Yaşınızı bilmiyorum ama eğer 18-19 yaşında bir gençseniz ve ilk defa üniversite tercihi yapacaksanız çok daha kolay iş bulabileceğiniz bölümler tercih etmenizi öneririm. Türkiye deprem gibi en önemli doğal afeti bile "sallamayan" bir ülke. Bu konuda yetişmiş personelin iş imkanı ne kadar fazla olur bilmiyorum açıkçası. Bence o işi hobi olarak yapmaya devam edin.

@dissendium Aynen öyle, AKUT giriş eğitimlerini tamamladım mülakatlardan sonra üyeliğim başlayacak. Tam 19 yaşındayım :) Şu an Ege üniversitesinde işletme okumaktayım fakat bölümü bıraktım, yaşam tarıma hiç uygun olmadığını ve bitirip işe başlasam bile mutlaka istifamı vereceğimi farkettiğim için nereden dönsem kardır dedim. Şimdi ise bir yandan doğada hayatı idame akademisinde eğitim alıyor bir yandan da yeni bölüm arayışım sürüyor.

IBS değil de ülseratif kolit var bende
1-kırmızı et-baklagil-taze meyve gibi gazı fazla yapan şeyleri aynı gün yemiyorum. ölçüleri ve neyin ne kadar gaz yapacağını/bağırsakları yoracağını tartıyorum hep. çilek gaz yapmıyor mesela (bende) ama portakal yemiyorum denebilir.
balık seviyorum ben sık sık balık yapıyorum mesela hiç gaz sorunu da yapmıyor.
sütü laktozsuz içiyorum ki o da kahvenin müslinin filan içinde süt kullanıyorum zaten başka içmiyorum.
2-bazı yiyecekler bağırsakları çalıştırıyor mesela türk kahvesi. bir de suya ve çaya zencefil katıyorum mesela şimdi mevsimi. taze zencefil satılıyor
3- dışaırda yemek yerken dikkatetmek gerekiyor. katkı maddeleri filan da çok etkiliyor. evde pişiriyorum veya okulda yemekhanede çorba filan içiyorum. ekmeklerin mayası çok etkiliyor. 1-2 fırının ekmeğini o da senede belki 3 kere tüketiyorum. başka ekmek yemiyorum.
4- bir faktör de üşütmemek lazım stres de etkiliyor. bunlarda dikkat edebildiğim kadar dikkat ediyorum ama çok mümkün olmuyor. şehir değiştirdiğimde, sürekli uçtuğumda filan etkileniyorum.

www.fiverr.com

bionluk.com

www.translated.net

bornovada demfo fotokopi, suphinin karsisinda lambalara dogru.

ofisser. ingiliz mezarlığından üst caddeye çıkarken.

calibre ile güzel okunuyor

calibre +1

Yandex browser da iş görür.

Yapar neden yapmasın. Tel tedavisi sırasında bir çok dişim törpülendi. Şekil verildi sonrasında

415'e bin.
390 tınaz'a farklı bir yoldan gidiyor.

Edit: Otobüs kullanan biri değilim acil dediğin için sitesinden baktım, bilemiyorum yani süresini. Kalkış noktası Bornova metro.

Buca tarafını hiç bilmiyorum, Bornova metronun ordan kalkıyor mu 415? Bir de hasanağa parkına tahmini ne kadar sürede varır?

Bornova'yı ulaşım olanakları yönünden çok iyi bilmiyorum. Linkte otobüs kalkış saatleri ve güzergahları var, yardımcı olur sanıyorum.
www.eshot.gov.tr

Minibüs alternatifi varmı çok zorlanırsan minibüse bin. Hasanağa ya kadar götürür.

Hangi seviyedesin dostum????

Edit: Tek başına gelişemezsin, bulaşma.
Edit: Hocasına niye sormuyor?

son 2 yıldır 0. format atalı da 5 yıl oldu. 2-3 ayda bir malwarebytes'ı indirip taratıyorum. başka yok.

bilinç 2.0. su an daha iyisi yok.

Hicbir sey kullanmiyorum. Bir tek gereksiz dosyalari silmek icin ccleaneri bi de inatci programlari silmek icin unlocker.

Hİç bir şey kullanmıyorum çünkü bilmediğim şeyleri indirmiyorum.

bu noktada ne kullandığından daha çok ne kullanmadığın önemli sanırım. ben de pek antivirus taraftarı değilim. ancak;

tarayıcıda reklam engelleyici çok önemli. ublock origin'i en katı ayarlarıyla kullanıyorum.
torrent seçerken biraz seçici davranıyorum. nereden indirdiğime ve yorumlara dikkat ediyorum. ve sadece video için torrent kullanıyorum. korsan oyuna karşıyım, çünkü oyunla beraber bilgisayara zararlı bir şey yüklemediğinin kesinlikle garantisi yok.

Bilincsizce .exe indirip acmiyorsan, baskasindan aldigin flash bellek , hdd vs kullanmiyorsan, gereksiz. Torrentte korsan yazilimla bulasir anca onu da virustotala yollayip bakabilirsin acmadan once.

Yilladir antivirus kullanmiyorum, en son 7 yil once falan virus gordum, o da crackli oyundan gelen.

Supheli ve yeni indirdigim her yazilimi acmadan virustotal'de test ediyorum ayrica.

ben de hiçbir şey kullanmıyorum. windows'un kendi programıyla ara sıra taratıyorum. crackli hiçbir program yok bilgisayarda. crack programı indirmiyorsan zaten virüs girmesi zor

malwarebytes anti malware kullanırım ona rağmen virüs bulaşırsa adwcleaner yüklerim tararım temizler geçerim.

macos kullanıyorum :))

hiç birşey kullanmıyorum şüpheli program için temiz virtual machine lerim var onlardan birinde işimi görüp uçuruyorum 10 yıldır bir zararını görmedim.

Tatava yapma bence indir güvendiğin bşr yerden esetin iyi bir sürümünü crack bozulana kadar yada format atana kadar kullan.
Tabi bunu yapmadan önce bir harici harddisk al önemli her şeyini orada depola güncel olarak oraya aktar önemli şeylerini

Macbook var virüs girmiyor demişlerdi ama bunu satın alırken görevli 'antivirüs programı istiyor musunuz?' demişti.
Şu anda kulandığım bir program yok, Mac kullanıcılarından akıl alabilirim.

- autoplay, autorun gibi flaş diskleri saatli bomba haline getiren özellikler kapalı.
- windows explorer dosya uzantıları ve gizli dosyalar görünecek şekilde ayarlı
- malwarebytes ile kıllandığım dosyaları tarıyorum.

10 seneye yakındır böyle kullanıyorum bilgisayarı, zamanında ara sıra tek yerine çift tık yapan mouse'umun virüslü dosyaya çif tıklayarak attığı kazık haricinde herhangi bir sıkıntı yaşamadım.

neden yüzyüze konusmak istemiyorsun?

Mailn konusunu kesinlikle yaz kısa ve öz şekilde. "Kaynak Önerisi Ricası" vb. gibi

Merhaba Prof. bıla bıla de alta geç kısaca kendini durumunu ve yazma motivayonunun nedenini söyle. ricada bulun. Teşekkür ederim saygılar de.

Small talk yapmana gerek yok direkt ol öz ol saygılı ol ısırmazlar merak etme

ismini soy ismini yaz

gönder..

ve umarım crazy_girl_06@mynet.com gibi bir adresin yoktur :D

Kendini tanıt, anlatacağın şeyi kısa ve öz anlat. Vakti olduğunda cevap verir.

@qazaqwsx e katılmakla birlikte bence "merhaba hocam" diye başla Ve hocam diye hitap et

Çok manasiz geldi. Bi skm anlamadm

Kısacası patronlarına kafa tut açlıktan öl ya da her dediğini yap eziklen.

Saçma geldi veya anlamadım ama mendil-sul satarak da özgür olabilirim.

Bir anlamda insanın hayatta kalması başkalarının iradesine bağlıdır/bağlı olabilir. İnsanın doğadan kopma süreci (tarım devrimi) ile birlikte; özgür iradeyle, tek başına karar alamayacak duruma gelmesi, attığı her adımda toplum (diğer özgür iradeyle karar almaya çalışan varlıklar bütünü) ile etkileşimi, ancak özellikle de kapitalist sistemde ekonomik anlamda insanların birbirlerine bağlı olmasının özgürlüğü kısıtladığını ifade ediyor.
Bence mantıklı.

Ayrıca bu dayı anarko-komünizme de göz kırpmış sanırım.

katılıyorum. bana mantıklı geldi.

Bu anlamda bi özgürlük, hangi yaşam tarzını kurarsan kur, hangi yaşam formuna bakarsan bak, hangi felsefeyi kurarsan kur, geçerli değil.
Açlıktan ölmemek için yapılan işler aşağılanma değil. Afrika savanında da olsan karnını doyurmak için emek vermek zorundasın.
Aşağılanma; insanlık dışı bir sistemde var olmanın getirdiği bi durum, yaşamakla ilgili değil.

Elmalarla armutlar aynı tabakta tartılmaz, aynı tabakta servis ediebilir.

Fakir Avrupalilar, Dogu Slavlar falan seklinde. Ukrayna, Bulgaristan falan ayni onlar icin ama Turklerden daha iyi konumdalar ozellikle Turk nufusun fazla oldugu Hollanda ve Almanya gibi yerlerde. Turkiye su son yillarda gectim Dogu Avrupaliligi tam Orta Dogu ulkesi olma durumunda. Pakistan, Turkiye, Misir ayni derecede goruluyor.

yıllarca avrupanın bir çok ülkesinde yaşadım, hiç öyle denildiği gibi türklerden üstün falan görünmüyorlar. bulgarlar romanlar avrupalıların gözünde dilenci ve hırsızdır. kerhane çalışanlarının yüzde doksanı romanyalı bulgar çingenesi falandır. zaten bunlar avrupaya yayılmaya son 3-5 sene içerisinde başladılar.

bulgalar icin; hirsiz, cahil..

bizim icin; cahil, kabadayi, saga sola saldiran..

polonyalilar icin; hirsiz, fakir,..

bulgarlari, macar ya da ceklerle ayni tuttuklarini dusunmuyorum.

@ivet

2000lerin baslarinda Turkiye AB'ye girecek demokrasi gelecek diye dusunen cok Avrupali vardi ki zaten Turkiye 2001'de cok farkli ulkeydi ozluyorum o gunlerimizi. Simdilerde Bulgarlar Turklerden daha iyi durumda. Belki Bulgarlar yerinde saydi ama Turkler geriledi.

Hirsizligin cok olduguna dair espriler yapildigi birkac skec izlemistim. Genelleme iste.

Genel olarak fakir Dogu Avrupa ülkesi olarak bakilir. Ama Avrupa deyince herkesin aklina Paris-Viyena falan geliyor Dogu Avrupa cok ayri bir dünya. Ama bunun Vilniusu var Bretislavasi var.

idefix. kitapyurdu'nun site tasarımını beğenmiyorum.

Site tasarımından çok hızlı kargo, sorunsuz gönderi sağlam paketleme vs. açısından sordum

Kitapyurdu çünkü internetten kitap alırken en önemsediğim şey paketleme. İdefix'ten aldığım kitapların yıpranmış, sayfaları kıvrılmış geldiği olmuştu ama Kitapyurdu paketleme konusunda çok iyi. Hiçbir sorun yaşamadım alışverişlerimde.

kendim için genel geçer bir cevap yok. ikisinden de kitap aldım. bazen sipariş aynı günde kargoya verildi, bazen 2-3 gün bekledim kitabın temin edilmesi için.

İkisi de değil çünkü İdefix sorunlu, Kitapyurdu (git: 1167667)
Eganba'dan alıyorum ben son bir yıldır, gayet memnunum.

idefix son zamanlarda sorunlu.

kitapyurdu ve babil iyidir.

1- vtt dosyasını not defteriyle açabiliyorsanız onunla açın sonra içindekileri indireceğiniz herhangi bir srt dosyasına atın. çalışmaz mı? eğer senkronize mantığı aynı ise açılır.

2- çok ukalaca olacak ama piyasada srt altyazı bulamıyor musunuz?

3- convert yapacak bir yerler bence vardır. denediniz mi?

1 ve 3 ü denemedim, 2 için altyazılar Coursera kurslarının altyazıları. Ne yazık ki srt halini bulmam mümkün değil. Teşekkür ederim yardımlarınız için, 1 ve 3 ü deneyeceğim.

.vtt ve .srt cok da farkli degil. birinde subtitle eventlerini numaralandirmislar, digerinde numaralar yok. birinde timingde virgul, digerinde nokta var falan. saglikli bir sekilde convert edilebilir. 1 numarali cozum ise yaramayacaktir.

(bkz: subtitle workshop)

her türlü altyazı dosyasını düzenleyip birbirine çevirebilirsiniz.

Fark bagimlilik ve biyolojik mekanizmasinda. Uyusturucularin sikintisi bagimliliktir, bagimliligin tani kriterleri dsmde aciktir(tolerans, cekilme, tasarlanandan yuksek miktarda madde alimi, gunluk yasantida bu arayis nedeniyle olusan sikintilar vs vs)

Antidepresanlarin ise boyle bir ozelligi uyusturucularla kiyaslanmayacak duzeydedir. Cogu bagimlilik yapmaz, beynin odul devreleriyle etkilesmez, birlac ilac disinda cekilme belirtileri dusuktur, bazisi bagimliliklarda bile kullanilir hatta (bupropionun sigara bagimliliinda kullanilmasi gibi)

kişinin mutlu olmadığı dünyada isyan etmemeyi sağlaması açısından kullanılmasını kastediyorsanız, öyle görülebilir evet. mekanizmadan başka, kullanım amacı ile değerlendirilmesi daha doğru olur sanırım.
narkoz gibi mesela.

pek bir farkı yok ama bazı uyuşturucular da bağımlılık yapmıyor. yapmayanları da var yani. o yüzden bu şekilde kıyaslamak doğru olmaz. antidepresanların çoğu insanları uyuşturuyor ama uyuşturmadan tedavi edeni de var.

Prozac yeni nesil antidepresanlardan, o dediğiniz etkinin en az olduğu ilaçlardan biri.

Ve evet uyuçturucu maddeler gibi bağımlılık yapabiliyor ama bu kişiyle alakalı, bütün antidepresanlar herkeste bağımlılık yapar çok kakadır diyemeyiz.

uzunca bir süre bu ilaçlarla haşır-neşir olan birisi olarak(lustral,citol,prozac) kesinlikle yasal uyuşturucular ! içtikten sonra sanki kafanın içindeki bütün olumsuz düşünceleri atıyor.duygularının kontrolünü kaybediyosun...

kimyasal etkisini bilemiycem ama
antidepresanlar kafayı uyuşturup seni normal hayata sokmaya çalışırken,
uyuşturucular kafayı tamamen iptal edip seni hayattan koparır.

diye düşünüyorum.

antidepresanlar ''duygu-durum düzenleyicidir'' tedavi edici değildirler. semptomatik tedavi yaparlar. tıpkı grip ilaçları gibi. yani grip olunca grip ilacı içersin, bu da burnunun akmasını engeller, gribini geçirmez. Gribin geçmesi için dinlenmen ve virüslü ortamdan uzak durman gerekir.

psikolojik hastalıklarda da tedavi edici olan ilaç değil psikoterapidir

bağımlılık yapmaz. tedavinin yerine koyarsanız bağımlı olabilirsiniz. (seks bağımlısı da olabilirsiniz, seks bağımlılık yapıyor demek değildir bu)

anti-depresan ile tedavi olmaya çalışan, üstüne bunları kendi kafalarına kullanmaya/doz ayarlamaya/değiştirmeye kalkanlar daha beter duygu durum bozuklukları yaşayabilirler. bunlar tıpkı sürekli virüs gezen ortamda kalmaya devam edip grip ilacıyla iyileşmeye çalışmak gibidir.

bunlar anti-depresanın suçu değildir.

Senelerdir gunde 150mg anafranil aliyorum. Kafam bulanik olmuyor. Uzuntu huzursuluk sorun gecirmiyor. Af

Yanlislikla gitti mesaj hdjdjdjd devam edim.

Hani bazen almiyorum mesela cunku unutuyorum. Bazen aliyorum. Kutu bitiyo kim alcak simdi diye bi hafta icmedigim oluyo. Oyle yani.

Uyusturucu kat kat kat agirdir.

Beni bir sen anladın be koyot

Bazen.
Özellikle hava kötüyse dışarı çıkmak istemem.

Aksine, evde durunca hayatı kaçırıyormuşum gibi hissediyorum.

Aksine, evde durunca hayatı kaçırıyormuşum gibi hissediyorum.

razvan +1

Bana da bazen oluyor. Ozellikle uykumu alamadiysam ya da yapacak cok isim olmasina ragmen nerden basliycagimi bilemiyorsam. Bazen de canim insan gormek istemiyor, tek sebep bu oluyor.

ithalatçı garantisi ya da firma garantisi fark eder. tedarik eden zamanında farklı fiyat üzerinden almıştır sonra model indirime girmiş olabilir. model kodlarına bak aynıysa bir fark yoktur telefonda.

garanti veren fark eder dediğim gibi buna dikkat et.

@olkol +1 diyorum ve kendisinin bahsettiği şeyin ne kadar önemli olduğunu kısaca açıklamak istiyorum. lg g3 modeli telefon zamanında 1700'lü gibi bir fiyattayken kliksa'dan 1400'e almıştık, ithalat garantili yani.

sonra telefonumda arızalar meydana geldi. kesinlikle kullanıcı hatası kaynaklı olmamasına rağmen ve bu aynı sorunlar normal distribütör garantili cihazlarda çıktığında lg direkt ücretsiz değişim yapıyor veya bir üst model telefon veriyorken, bu ithalatçı garantili olduğu için benden servis ücreti istedi üstelik. ben de tüketici hakem heyetine başvurdum.

kısacası, o indirim güzel geliyor kulağa ama ola ki bir hatası çıkarsa otomatik olarak "kullanıcı hatası" diyip o indirimden de fazla meblağ isteyebilirler.

watchtvseries.se

asuslara bakın bence

asus zenfone 2 laser

lenovo moto g4. az daha verebilirim dersen bunun "plus" modeli 987 liraya bulunabiliyor. parmak izi okuyucu falan da almış olursun. tam bir f/p telefonu.

güvercin

Tam 2 yıl önce şunu almıştım: www.hotpoint.com.tr
4 programlı, ECO modu yetiyor (50 derece) Gerçi ben bekar olduğum için çoğu zaman "Yarım Yük" de yetiyor. Kaça aldığımı hatırlamıyorum ama 900 civarıydı galiba.

bi önerim yok ama profilo almayın demeye geldim.

Bosch alın. Biz 20 yıldır kullanıyoruz.

Aradığın yanıt değil belki ama abiden şu hizmetten yararlanmasını rica edebilirsin belki.

www.araskargo.com.tr

avrupa yakasında olsaydı valla gider alır kargolardım sana. bir kaç parça da alırdım ama :D
cakabo +1
bütün kargo şirketlerinin adresten alma hizmeti var, onu düşünebilirsin

Süpersiniz, kargo şirketlerinin böyle bir hizmetinin olduğunu bilmiyordum. Çok teşekkür ederim.

hayır, hiç dinlediğim biri değil. bir fikrim yok kendisine dair.
ama katy perry'nin bir video klibinde "you are my sunshine" çalıyordu. onu sevdim:
www.youtube.com

further on up the road, şu sıralar ain't no grave dinliyorum

I walk the line playlistimde var.hurt de oyle.cocaine blues da olur.o donemin amerikan muzigini ve goruntusunu seviyorum ben.creedence sarkilarida oyle.kadinlarda favorim linda rondstadtir misal,asigim kendisine.aileside uygun gprurse evlenmeyi dusunuyoruz.

Hurt / Get Rythym / Cocaine Blues

Hurt
Folsom Prison Blues (canli olani)
I Walk the line
Ring of fire
A boy named sue

johnny cash'i sevmeyenin içi kurur.

Üç yaşındaki çocuğun eline uzay gemisi vermek gibidir Venezuela'nın durumu. En büyük kalemi petrol ve onun nasıl ve hangi kanallarla kullanması gerektiğini bilen siyasiler yok. Temelde Türkiye'den farkları, bizim ihracat kalemlerimizin sayısı fazla, tek bir ürüne odaklı değiliz. Gerisi aynı. Orada da tek kişi var, orada da bilgisizlik var, orada da halka un yağ reçel dağıtılıyor.

petrol fiyatları 3'te birine düştü hali ile gelirleri de 3'te birine düştü, başka doğru düzgün gelir de olmayınca sonuç.

Mesela Norveç de gelirlerinin büyük kısmını petrolden sağlıyor fakat orada buna benzer bir durum olmadı; vizyon, gelişmişlik farkı.

Bizim tercümanlar öyle çalışıyor. Geçen patron gözümün önünde 6bin tl ödedi kızın birine. ama sektörde tutunmak lazım

3 dili biliyor olmak bir meziyet
ancak bu dilleri yazabilmek, yazılmış metinleri çevirebilmek, konuşabilmek veya başkasına öğretebilmek ayrı meziyetler.
yine başta anadilin, dil bilmek çeviri ve editörlüğün sadece bir kısmı. Alan bilgisi, iş disiplini, kullanılması istenen programa/jargona/tona uyum, vb. pek çok başka yönü var bu işin.
3 dil bilmeden sadece ingilizce veya almancayla da gayet geçinirsiniz, yukarıdaki meziyetlerin ve donanımların sahibi iseniz.

X dili ve edebiyatı okuyan arkadaşlar ise genelde çiçek, böcek, kelebek kafasında insanlar oluyorlar...düzgün işverenler bu nedenle yukarıdaki koşulları sağlayan 1-2 kişi bulunca bırakmıyorlar. düzgün olmayan işverenler de zaten ölücü fiyatlar veriyor.

Hiçbir "x dili ve edebiyatı" veya herhangi bir şey okumayanlar bile bu işi yapıyor. Dolayısıyla değmez bence, tavsiye etmem.

yazıyı okumadım, evet çıkacağını ve korkunç bir diktatörlüğe sürükleneceğimizi düşünüyorum. sonrası meçhul.

not: hayırspor.

her iki ihtimalde de bok yoluna gideceğimizi düşünüyorum. evet çıkarsa her türlü hukuksuz eylemini yasallaştırmış bir iktidarla karşı karşıya kalacağız. muhaliflerin başına gelenler ve medyanın hali göz önüne alınırsa, iktidarla demokratik yöntemlerle baş etme yollarının neredeyse hepsi tükenmiş olacak. böyle bir değişimi telafi etmek en iyi ihtimalle 30-40 sene alacak. hayır çıkarsa ise iktidarın paniklemesinin de etkisiyle gaddarlığa varabilecek operasyonlara şahit olabiliriz.

yapılması gereken şey, her türlü mücadele ihtimaline hazırlıklı olunması. bunun için gerekli mali ve fiziksel (örgütlü toplum) gücün hazır edilmesi. toplumun geneliyle duygu birliğinin sağlanması, aynı dilden konuşulması.

www.who.int

unicef, who tarzı yerlerin bunun hakkında belgeseli vardır diye düşünüyorum. onlara bakabilirsin. afrikadaki çocukları aylarca sıvılarla besliyorlar sanırım.

belgesellerde falan satır aralarında vardır, toplama kamplarından kurtulan bazı insanlar açlıktan yemeklere saldırıp yedikten sonra hayatlarını kaybetmişler çünkü mideye fazla yemek alımı belli bir sürenin sonunda mevcut koşullara uyum sağlamış vücudu ve sindirim sistemini şoka uğratmak demek oluyor, zaten vücut bu tarz durumlarda kendini korumak için yedikten sonra direkt kusturuyor ama yine de ölen çok sayıda insan var. tedavisi için ise fikir vermesi açısından:

"Starving patients can be treated, but this must be done cautiously to avoid refeeding syndrome.[13] Rest and warmth must be provided and maintained. Small sips of water mixed with glucose should be given in regular intervals. Fruit juices can also be given. Later, food can be given gradually in small quantities. The quantity of food can be increased over time. Proteins may be administered intravenously to raise the level of serum proteins.[14]"

hayırdır abi white walker avına mı çıkıyorsun?

Kısmetse evet.

lületaşı olmamı? şekil vermesi kolaydır?

kadikoy akmar pasaji icinde her tasi bulabilecegin bir dukkan var

Kadikoy bogadan bahariyeye cikarken solda bir dukkan var hemen cadde uzerinde. Dogal tas satiyor. Orada bulabilirsin, yoksa getirtebilirler de.

İstanbulda oturmuyorum ne yazık ki :( Dükkan ismini verirseniz belki internetten iletişime geçebilirim?

çalışmalara katılmadım ama bir ekolojik çiftlikte 2 gün boyunca misafir kalmıştım.

translate.googleusercontent.com

google translate cumleler biraz devrik olsa da anlasiliyor:

Askeri krest, askeri bilimde "Topografik kretin hemen altında bir tepenin veya sırtın ileri veya geri yamacında kalan ve tepenin veya sırtın tabanına eğimi örten maksimum gözlem ve doğrudan yangın alanındaki bir terimdir. Elde edilebilir. "[1]

Askeri tepe, bir tepenin veya sırtın yanındaki manevra kuvvetini, aşağıda arazinin maksimum görünürlüğünü sağlamak ve gökyüzüne karşı silüetlenmemek suretiyle kendi görünürlüğünü en aza indirgemek üzere, manevra yapmakta kullanılır; bu, gerçek veya topografik krestteki gibi olacaktır. Tepe. [2]

Ana savunma konumu tepenin veya sırtın ters yamacında yer alıyorsa, gözlem noktaları (OP'ler) askeri kreste yerleşebilir; bu genellikle, ana savunma pozisyonu, askeri alanda bulunsalar, düşman topçuluğuna karşı savunmasız olursa yapılır Koordine bir geri çekme zorlaştırıyor.

Ana savunma pozisyonu, güçlü bir saldırıya karşı savunmasızsa, savunma gücüne yalnızca yaklaşmakta olan saldırı kuvvetlerini görmekle kalmaz aynı zamanda en erken fırsata katlanmak için maksimum ateş gücü getiren maksimum kabiliyeti verirse, askeri kreste yerleştirilebilir.

---

Ozetle, askerlerini bir tepede oyle bir noktaya koyuyorsun ki dusman tarafindan gorulebilirlik minimum, ama senin askerlerinin tepenin asagi tarafi ve dusman pozisyonlarini gorebilitesi maksimum. O bolgeye deniyor.

foxit ile denediniz mi

gömülü ise foxit de işe yaramaz

gömülü olsa da foxit işe yarar. arka taraftaki bu yazı muhtemelen bir resimdir. o resmi seçip silersin. silemezsen de o bölgeye beyaz bir dikdörtgen çizersin ve yazıların arkasına atarsın. her türlü hallolur yani.

parayı ödüyorsun kitabı alıyorsun. para kitap para kitap. tek engel türkiye'ye gönderim yapmamaları olabilir veya amazon dışı bir satıcı ise fahiş kargolama ücretleri çıkabilir.

adresi girdim parayı verdim yolladılar.

amazon.de tüm kitap alışverişlerine kargo ücretsiz diyordu. gümrük limiti düştüğü için sorun çıkar mı bilmiyorum ama.

Deep rock ucuzdur ama ortami çok duman altıdır herkese hitap etmeyebilir. Daha nezih olarak borsa'ya bakabilirsiniz

la puerta
kovan
del mundo (yenisi daha iyi)
denizatı

Brakgn +1 nezih bir ortam istiyorsanız bunlar güzel.
Nezih olmasa da olur diyorsanız Zerdüşt ve Stone var ateş falan yakıyolardı geçen sene bu zamanlarda, ben seviyodum.

Brakgn +1 daha.

Artık atılma var dolayısıyla dondurmadan derslere gitmediğin zaman okulu uzatırsın ve sınırı geçersen atılırsın.

Alsancak amerikan pasajına bi bak.

sana bildiğim kadarını anlatayım. yunan ordusu tek bir kontak kurmadan polatlı'ya kadar geliyor. denizle arası çok açıldığı için ikmal alamıyor. ikmal alamayınca da sovyetlerden iyi ikmal olan türk ordusu karşısında tutunamıyor. mustafa kemal'in taktiğine bakmak istiyorsan çanakkale savaşlarına bakman gerek. sovyetler aynı şekilde yunan'a yardım etseydi, şu an türkiye diye bir devlet olmayabilirdi.

@acemi o topları sovyetler verdi zaten. vagonlarca silah ve mühimmat yığdı sovyetler.

ingilizler siz girin biz size mühimmat sağlayacaz dedi. girdiler polatlıya kadar geldiler. denizden yaklaşık 500 km açıldılar ve ingilizler de verdiği sözü tutmadı.
tabyalarda kullandığın toplarla bunlar aynı değil. bir de sevr'den sonra asker terhis edildi ve mühimmat toplatılmıştı. yani elde avuçta doğru düzgün bir şey yoktu. ondan biraz rahat davrandılar.

okutman, ogretmen, cevirmen, medya, reklam

Ingiliz ed. mezunu bir ogretmenim.

kurstaki hocam (rus dili) bizim haricimizde bir üniversitede ders veriyor, aynı zamanda çevirmenlik yapıyor bir firmada.

Özel şirketlerde tercüman olarak çalıştım. Kitap çevirdim. İşsizim.

dis ticaret uzmani olan biliyorum.

eskilerimiz, dil bildikleri için dil ile kısmen alakalı her alanda iş buldular. ya da akademisyen oldular. şu an böyle bir şey pek mümkün değil. bizi resmen call center ya da çeviri bürolarına hazırlamak için uğraşıyorlar.

İngiliz dili ve edebiyatı mezunuyum. Tercümanlık ve öğretmenlik.

kız kardeşim fransiz dili ve edebiyatı mezunu. kurumsal bir tekstil şirketinde (en büyüklerden ve sahipleri çomar değil, bil bakalım hangisi :)) kurumsal iletişim uzmanı olarak çalışıyor.

Abd edebiyatı okudum, çevirmenim.

fransız dili ve edebiyatı okudum.
fransız dili eğitimi bölümünde yüksek lisans yaptım.
mesleğim çevirmen ve özel ders veriyorum.

Ben A.k.e birinci sınıfım, daha oncesinde cevirmendim. simdi ozel derse de el atmayı planlıyorum.

-- spoiler --

geçmiyor.

-- spoiler --

yıllardır kamp kısmı hariç birebir aynısı yaşıyorum. verebileceğim en iyi tavsiye düşünmemek. bunları her sorguladığında her düşünmeye daldığın anda kafanı dağıtacak bir şey yap. oyun, dizi, kitap, film vs. alkol ve sevgili de kafa dağıtmada etkilidir.
bul yani bir yolunu. hayat böyle boktan işte.

Keşke ölsek dimi ;)

kendimi bildim bileli içinde olduğum durum. sanırım 15-16 yaşlarımdaydım ilk hissettiğimde. çok fazla okuyup, çok fazla düşünüyordum ki sonra üniversitede edebiyat okudum. evet ne istediğimi bilerek gittim lakin hiçbir zaman şevkle asılmadım derslere çünkü hep eksikti bir şeyler. beckett diyor ya, ''nasıl mutlu olunacağını bilmiyorum'' diye tam da öyle ki mutlu olmak gibi bir derdim de yoktu aslında hiçbir zaman.

şimdi ise üniversite bitti daha da beter çullandı bu hissiyat üstüme. sadece aralıksız kitap okuyorum ve evde dahi ailemin yüzüne zorla gülmek zorunda kalıyorum. kapkara bir gülümseme koyuyorum suratıma. onu dahi beceremiyorum anlayacağın. çünkü o kadar farklı bir uzaklıktayım ki onların gerçekliğinden, anlamaları hayli imkansız. eğer ailenin anlamasını bekliyorsan, bekleme anlamayacaklar.

tek önerebileceğim beklemeyi öğrenmelisin. iliklerine kadar hissetmelisin zamanı. yavaş yavaş sürüklenmelisin nehir ile. sadece beklemeyi öğren. çünkü üniversite bittikten sonra şansın yaver gitmezse çok fazla zorunda kalacaksın buna. sessiz ve sakin, sabırlı bir şekilde beklemek. hayli zor gözükmüyor mu?

bir diğer önerim ise, bu kafaya yakın yazarları okuman. mesela şule gürbüz geçen mart ayında yeni kitap çıkardı. öyle miymiş? adı. kesinlikle öneririm. ha keza siddhartha, katip bartleby, daha yeni çıkan melankolinin anatomisi, novalis-geceye övgüler gibi kitaplara da sarılabilirsin aynı şekilde. hepsi farklı yazarların, google'a isimlerini yazarsan çıkarlar. kitaplar güzel yolculuk arkadaşlarıdır. illa ki okuyorsundur gerçi ancak bir ihtimal...
iyi geceler, iyi bekleyişler :)

edit: bu arada post rock'a da sarabilirsin, güzeldir.

okulu bırakma sakın

aynen öyle. gözden kaçmış ancak okulu bırakırsan sıçtığının halihazırda resmidir.

Bence okulu bırakma, okurken gönüllü projelerinde çalış, kendini ise yarar hisset. Oradaki insanların gerçekliği ve birşey için mücadelesi senin de mucadelen olsun. Bir amaç edin kendine. Okul bittikten sonra 40yil çalışmak o kadar da kötü değil, hayata tutunmak için bir sebep aslında.

Hedefsizlik insanı bu hale getirir. Tamam hayat oku çalış ölden ibaret ama bi şekilde bu zamanın geçmesi lazım. Erkekaen kız arkadaş kızsan erkek arkadaş lazım kafana göre aşık ol gerisi gelir. Önce okul bitirme hedefi sonra iş bulma sonra evlenme çocuk derken böyle gider...

ne istediginizi bilecek kadar yasayip deneyim kazanmamissiniz, biraz dis dunyaya acilmali, hayatin size neler sundugunu daha iyi anlamalisiniz. su anda sizin kucumsediginiz durum aslinda sizin icin su anda basarilabilir bir hedef degil, mesela ilk once bunu farketmeniz gerekiyor. 40 sene yasayabilecek misiniz, 40 sene boyunca isiniz olacak mi vs vs
daha sonra basarmaktan ziyade bu sureci diger insanlarin nasil zevk alarak gecirdiklerine konsantre olabilirsiniz, yani hayatiniz eseriniz olmali, bir hayat insa etmelisiniz, bir birey olmalisiniz, bunun icin de bireysel gelisiminiz hiz kazanmali, zaman geciyor ama sizin belleginiz de durmus gibi...
ben burada siz siz diyorum ama gunumuzde pek cok gencte ayni tatminsizlik mevcut, kendi hayatlarini ve baska insanlarin hayatlarini kiymetli gormuyorlar ne yazik ki, bu durumu insan kendinden baslayarak degistirir, ilk once kendi kiymetinizi analyacaksiniz ki, su anda cok basit bir is yaptigini dusundugunuz belli bir duzeli tutturmus insanlarin da o duzene belli savaslari vererek kavustugunu anlayabilesiniz.

Yurtla bitmiyor ki masrafin,okumuyorsan cik don geriye,kal ailenin yaninda,bosa masraf ettirme insanlara.

bu kadar az bilgiyle hata olup olmadığı konusunda bir şey söylenmez. yaşın genç, hala "kaybedebilecek" zamanın var. kendine sorman gereken şey şu: bunu yaparken, senin için rahat mı? ben de 23'ümde tekrar sınava gireceğim. üniversiteyi 22 yaşında bitirmiş olmayı ister miydim? evet. şu an mutlu muyum peki? yine evet. çünkü geç de olsa ta en başta almış olmam gereken kararı aldığımı düşünüyorum. ben bu tip sorular sorduğumda beni hep "27 yaşında okumaya başladım", "29'umda bitirdim" gibi cevaplarla motive etmişlerdi :) bu da benden sana gelsin: sen 18 yaşında gireceksin, ben 23'ümde. gençsin. yapman gereken şey doğru kararı verip o yönde adımlar atmak, benim gibi 5 sene bölüm bölüm dolaşmamak. nereyi ve neden istediğine dair net fikirlerin varsa, gideceğin bölümde efendi efendi okuyup mezun olmak istiyorsan, problem yok.

ailenle ilişkin nasıldır bilmiyorum ama ben olsam bu durumu aileme söyler ve duptıs'ın dediği gibi yurt parasını ödeyerek de olsa eve dönerdim. üniversite dediğin şey en az 4 sene. yalanını sürekli güncellemek zorunda kalacaksın sınıf ve ders konusunda. uğraşılacak dert değil, söyle. ha "söylersem hayatım kayar", ne bileyim "babam sopayla döver ve para vermez" diyorsan o kısmını bilemem. bizimkiler zaten para falan göndermediği (daha doğrusu elime geçen paranın %20-30'unu gönderdiği) için ben "BÖLÜMÜ BIRAKTIM, YAKŞAMLAR" deyip kapatıyom.

ben yaptım. tam da sene ortasında. çantayı doldurdum ve geldim bir daha gitmedim. ben gitmeyeceğim onlar gideceksin diyip durdular. kalmam benim için bir anlam ifade etmiyordu tamamen farklı bir bölüm okuyacaktım çünkü. kalmam boş yere masraftı. gittim bir cafede çalışıp para kazandım o parayla da sınava hazırlandım. sonunda tekrar kazandım ve okudum.

daha 18mişsin. 1 dönemden bir şey olmaz. istemediğin bir bölümde okuyorsan sınava girmek daha mantıklı. sevdiğin bölümde ama sevmediğin şehirdeysen devam etmelisin. üniversite sen anlamadan çok çabuk bitiyor
1. sınıfta olduğunu varsayıyorum. ilk dönemde tüm derslerde kalmak toparlanabilinecek bir durum.
illa sınava gireceğim dersen sınava çalışırken derslere de iyi kötü devam edebilirsin. sınav kötü geçerse b planın olur, ruh sağlığın bozulmaz. kolay olur zaten bu dönemler.
ailene de yatay geçiş yapamadım dersin bunda bi sorun yok. herkes 1. sınıfta yatay geçiş ister, çok az kişi başarır.

Bulunduğum şehirde yoğun programlı bir dil kursuna giderdim.

Yat gitsin abi bir daha 5 ay yatacak bir ara yok.

edit: yatarken de snooker izler uykum gelince yine uyurum. plan tutmuş geliştireyim.

Para ve huzur varsa sokakta yatar kalkardım. İtlik peşinde koşar, baharda qızlara laf atıp kaçardım.

ahuauha yahudi +1. belki çok tırt birisi olduğumdandır bilmiyorum ama insanlardaki bu "gelişmeliyim" merakını hiç anlamıyorum şahsen. sürekli bi hırs, sürekli bi ısrar... ben bi şeyde uzmanlaşmayı ya da iyi olmayı istiyosam 5 aylık boş zaman değil de her gün ona ayırabileceğim 3 saatim olabilsin isterdim mesela. "o ayrı bu ayrı it, 5 ayımız boş diye hiçbi şey yapmayak mı" diyen olacaktır, dediğim gibi herkesin kendi bileceği iş, ben kendi adıma anlamsız buluyorum. ben 5 ay boş vaktim olsa sabah akşam buz hokeyi izlerdim. kitap okumak istiyorum mesela ona çok vakit bulamıyorum, daha çok kitap okurdum ama kendimi geliştircem diye değil. kitap okumayı seviyorum, istiyorum. o yüzden sadece. genel olarak sevdiğim şeyler için daha fazla zaman ayırırdım yani, herhangi bi şey için özellikle gaza gelip efor sarf etmezdim.

Ne uyurum var ya...

Buz hokeyi + 1
Süperspor

Sabah kalkarim 11 de spora giderim bos olur yuzerim bilmem ne sonra cikarim arkadaslarla takilirim dizi film izlerim mis valla

Kitap, çizim, film ve bol yürüyüş.

almanca'ya yoğunlaşır, kitaplara gömülür ve dans/cam sanatları gibi aktivitelere katılırım. nasıl mutlu olurum, nasıl...

zamansızlıktan izleyemediğim ne kadar dizi film varsa internetin anasını ağlatırdım.

Spor, dil kursu ve olabildiğince eğlence

gunde maksimum 12 saat uyursun. kalaninda illa ki bi seyler yapmak istersin.

para varsa kurslara falan git. yoksa kendi bi hobinin uzerine egil. bi dil ogren mesela. hedefler koyarak yap bunlari.

öküz gibi yatardım, o kadar yorgunum ki.

spor, spor, spor, sağlıklı beslenme, değişik tarifler deneme, dil öğrenme. bunlar zaten çok zaman alıyor.

Herhangi bir bilgisayar programinda uzmanlasirdim.

Mesela photoshop, protools, dreamweaver, adobe premiere gibi gibi.

En olmadi office programlarinda kendimi gelistirirdim.

Bir de ingilizce alt yazili dizi ve film izlerdim dilimi gelistirmek icin.

yabancı dilimi geliştirir, kalan vakitlerde de uyurdum.

mesaj attim silme duyurunu

Var ben ulaşayım..

kefir

kefir ve prebiyotik yoğurt. proobiyotik de olabilir bak, karıştırmış olabilirim. neyse, eczanede satılıyor bunun tozları.

Dermovizyon.com eczaci sitesi sorularina cevap verirler urun alman sart degil

Günlük dozu aşmayacak şekilde antiasit al. mide asitten arınınca bas kefiri, bas bozayı, bas yoğurdu.

Keten tohumu mutlu yarınların anahtarı. Sabahları muslinin icine bir tatli kasıgı eklemeye basladım ve düzene girdim. Bu kabızlıga iyi gelen cözum.
Antibiyotik kullanımı sonrası olusan ve flora bozuklugundan dolayı gecmeyen ishal varsa reflor. Doktor degilim, ama bizzat cözum olduguna şahidim.

Yoğurt kefir.

dulcosoft oral solüsyon

Vivasan/ floramax

beslenme programinizi gormek lazim aslinda. sadece duzenleyici tavsiyesi istenip de kalitesiz beslenme (ozellikle kalitesiz karbonhidrat) yapiliyorsa iyilesme veya düzen görülmez.

türkiye genelindeki herhangi bir nüfus müdürlüğünden alabilirsin.

online alinmiyor mu hala o?

Damgalı mamgalı istiyorlar :(

sen doktora durumu anlat o gereken testleri ister..