Ekşi Duyuru

1.5 dci clio symbol yapıştır geç. en boşundan... beyaz renkli.

Clio hic kullanisli bir araba degil. Egea ve corsa'ya baktiniz mi? Fiesta da olur

renault yada fiat gerisine bakma boşuna...

Arabayi kullanacak sonucta. Tasarruflunun yaninda kullanisli da olmasi gerekmez mi mantiken?

@mor oje

Aslında kullanış derken neyi kastettiğini net anlamak isterim, bir zamanlar bi mavi micram vardı, 2004 model... ondan daha rahat ettiğim bir araba olmadı mesela. İşte anahtarı eline almadan arabaya biniyon çalıştırıyon falan... ama kullanışlılık bundan başka bişeyse onu bana tarif edersen sevinirim. Yoksa benim için öncelik her yönüyle hesaplı tasarruflu ve sıfır olması.

Dizel alın. Ne kadar paranız var? Bütçe ne?

Nasil bir araba. Hb sedan. Aile için mi?

Şehir içi için mi?


Biraz detay lütfen

@yaren; clio'nun gorus acisi cok dar. Araba tabut gibi benzetmek gibi olmasin :( camlar cok dar ve kucuk. Ayrica teneke gibi araba. Sanki takir tukur ses geliyor. Dayanikli degil. Uzun vadede servis yolu daha cok gorunebir. Kullanislilik sadece anahtarsiz calistirmak vs olmamali, cikabilecek masraflari, arabanin dayanikliligini ve performansini da dusunun.

1.3 mjet egea.
motorun bakım parçaları v.s. uygundur sizi üzmez.

ekonpmi için fiat egea, pejo 301, reno symbol, reno clio alırsınız. dacia da ekonomik, ama o kadar da düşmeye değmez...

clio sembol fazlasıyla takoz bir araba, bence hiç düşünme. ibiza ucuzdur bakabilirsin.

kianın küçük modelleri çok az yakıyo diyolardı, fiyatlarını bilmiyorum ama bakabilirsiniz.

kapıcı arabasıdır. kapıcılara danışın.

Buradan özelliklerine, incelemesine ve uzun kullanım testlerine ulaşabilirsiniz.

www.google.com.tr

@lana del rey

Çok teşekkür ederim ama kastettiğim teknik donanımı değil. Hani çok söylenen bir kalıp vardır "bu cihazların 500 tane fonksiyonu var ama biz 10 tanesini ya kullanıyoruz ya kullanmıyoruz" gibi. O fonksiyonların tamamını öğrenmek istedim. Bunun için belli başlı yerlerde kurslar oluyormuş vs ama çok saçma geliyor bana. Kitabı videosu pdf'si yok mu bu işin?

sevgili yaren, akıllı telefonlardan sonra böyle bir kılavuzun olma ihtimali kalmadı.
eskiden özellikler belirli bir çerçevede sınırlıydı. Menüde 10 tane seçenek vardı. Alt kırılımlarını inceler öğrenirdin.
Şimdi akıllı telefonlar, tıpkı bilgisayarlar gibi uygulama bazlı çalışıyorlar. Donanım olarak gelişmiş telefonlar, uygulamalar vasıtasıyla kullanılabilir hale geliyorlar. Yani dediğiniz gibi 500 fonksiyonu yok, sayısız fonksiyonu var. Sadece sizin ihtiyacınız nedir? Buna uygun uygulama varsa indirin, gerekirse para ödeyin. Eğer uygun uygulama yoksa hayal edin ve uygulamayı siz oluşturun.

Note 5 in diğer akıllı telefonlardan donanımsal olarak bir farkı yok sayılır. Nabız ölçer var, birde Samsung üst segment cihazlarda incik boncuk bir sürü detaylı ayar var onları kurcalayabilirsiniz. Onun dışında öyle farklı bir şey yok maalesef.

*#0*#

Ben de annemle böyleyim. Onun huzursuzluğu bana geçiyor. Ben de çok geçirgen bi insanım, bulunduğum ortamdaki iyi kötü her şeyi alırım.

Onunla alakalı sanırım.

@femme

Kendini bildin bileli böyle miydin? Ben böyleydim, hele küçükken karşımdaki ne haldeyse aynen o hale bürünürdüm hiç istemeden. Büyüdükçe pek kalmadıydı ama annem sözkonusu olunca...

Valla kendimi bildim bileli böyle, geçmedi benimki :)

bana da geldi. red 15 tarifesindeyim. 6 martta ilk yılı doluyor. İstersen tarifeden çıkabiliyorsun. Çıkmazsan aynı şartlarla ikinci yıl devam ediyor.

akıllı deniliyorsa salaktır ve giydirme amaçlıdır. uzak durunuz.

@kompisko

Tarife değil de kontrat kampanyası diyor ve hiçbir bilgi bulamıyorum. Akıllı kontrat denen şeyi ilk defa duydum.

tarife oluyor işte o. vodafone cep merkezine gitmenize gerek yok 542 yi aradığınızda oradan da iptal edebiliyorlar ben ettirdim ordan biliyorum.

iyiydi. sta'nın bebişi oldu en sevdiğim. gugıldan bebiş resimlerine baktım ya :P benim acil evlenmem lazım :D

kimse beni sevmiyor, kimse beni merak etmiyor :D o yüzden ifşaya da katılmadım ama herkese de yorum yaptım.

@üğpocuğum, neyse ki yalnız değilim :P

takılıyorum ya :) bir şeyi dert ettiğimden değil.

adımız çıktı yalnız. her ifşada boy gösteren o kadar insan var. unutulalım bir süre en iyisi.

haha psikolojisi bozulur mu falan beklerken cok beklenmedik bir soru oldu :D valla spor yaptirirsaniz sismanlamazlar, spor ortamlari da disiplinlidir :)

@hophop

Abicim zaten bi eğitimsizlik bi yanlışlık var, çocukların psikolojilerini gayet yakından takip ediyorum, sormama gerek yok yani psikolojilerini :)

Fakat zaten bişey beğendirip yediremiyoruz çünkü aburcubura alıştırılmışlar, bi de uyku psikolojik kaçış olduğu için şimdi bu bağırmaların da üzerlerinde kaçış etkisi oluşturması normal olur ama acaba bu durum çok sık yaşanırsa bu çocuk milleti o kaçış psikolojisiyle şişmanlar mı onu merak ettim.

buradaki selam desen laf edecek yer bulan adamlardan değilim yanlış anlamayın da, çocuk eğitmesini bilmiyorsanız bu kadar yön verici tutumlar sergilemeyin bence. küçük çocukların enerjisi yüksek olur, dizginlemeye çalışmak yerine bu enerjiyi verimlice kullanabilecekleri bir etkinliğe yönlendirin. spor çok güzel bir öneri. zaten bunu ne kadar erken kazandırırsanız o kadar iyi.

Çocuk dediğin hareketli olur. Hareketsizlik hastalıkların en önemli sebeplerinden biri. Hareketsiz insan kilo da alır, asosyal de olur. Faydası olmaz.

şişmanlık kısmını bilmiyorum ama hareketi engellenen çocuklar sakarlığa meyilli oluyorlar diye okumuştum. çocuk hareket koordinasyonunu tam sağlamayı öğrenmediğinden kırıp döküyor ilerde. bana da sürekli "cısss", "elleme" derlerdi, mal gibi büyüdüm öyle. şimdi de ev yunan tavernasından hallice tabak konusunda.

@çaykovski

Abicim imkanımız olsa neler yapacaz, özellikle ufaklık tam hareket insanı, spor ve dansa vermek çok istiyoruz ama maalesef vaziyet çok acaip. Yani aklımızda bunlar. Fakat en basit otokontrol ve dikkat/odaklanma yok. Sürekli olarak sorun var yani. Mecbur kalınıyor buna. Ben de yetiştirmediğim için anca ödül ceza sistemi uygulayabiliyorum. Üzgünüm yani.

@ yaren

adhd var o zaman büyük ihtimalle. ergenliğe geldiğinde psikiyatra götürüp ilaç aldırır abur cubura da alıştıran ana baba. sakın ha. bir halta yaramayacağı gibi bağımlısı olurlar. tek reçetesi spor, disiplin gerektiren meşguliyet. bu disiplin meselesi anadan babadan haladan çıkarsa, sporculara emanet olursa en hayırlısı olur. belediyelerin, ismek ve halk eğitimin çocuklar için düzenlediği bir sürü spor kursları var vallahi. okçuluktan baskete kadar her türlü branş var. iyiler de.

@çaykovski

Harikasın. Biz bu işe bi bulaşalım. Disiplin çok ciddi mesele çünkü. Annelik çok ciddi bir mevzu. Çok.

@acemi

Annenin davranışı iki uçlu. Çok fazla sabredip yumuşak davranıyor ama bir an geliyor ki çok muazzam patlıyor çocuklara. Öfke kontrolü olmayan bir insan anne, zaman zaman zona çıkarıyor kontrol etmek istediğinde. Babaları disiplin vermek istiyor ama anne disipline hiç yanaşmayınca kavga ediyolar, baba çocuklara bağırmadan sözünü dinletemiyor. O hale gelmişler ki bağırmak zaten fayda etmiyor.

Yazık lan bu çocuklara, müdahale de edilmiyor işte... napsan olmuyor... nasıl engelleyecen birbirlerini yaralamalarını?

bir de şey diyeceğim. beslenme çocukların ve yetişkinlerin ruh sağlığını çok etkileyen bir şey. gaps diye bir diyet var hatta duydunuz mu bilmem. ama bipoalardan tut, otizm, adhd, obsesyon hastası herkese uygulandığında çok olumlu sonuçların alındığı bir diyet. karatayla aynı şeyi savunur. hatta karatay daha kapsamlı. bağırsak, sindirim sağlığı ruh sağlığı, ruhsal denge demektir. yemesine içmesine de çok özen göstermeli. ekmek/şeker/paketli hiçbir ürün tüketilmeyecek.

www.google.com.tr
(bkz: gaps diyeti)

diyet diye tırsmayın tam da çocuk/ergen sağlığı düşünülerek yazılmış bi kitap.

ayrıca:
eksisozluk.com
eksisozluk.com

asdsasf anlatığın şeyle soru arasındaki kontrast beynimi yaktı. asfsdfsgsfs

@dox

Çağrışım çok acaip yerlerden olunca soru da böyle oluyor :)

@çaykovski

Çok teşekkürler dostum sağ ol.

Kilo ile alakası nasıl? Kilo kaybetme korkusu mu? Ya da güzel yiyecekleri kaybetme mi? Kilo vermemek için yapılan anlamsız hareketler olmasın yaptıkların?

@hasmet

Kilo kaybetme korkusu değil. Tokluk hissini kaybetme korkusu. Tokluğun bana ne ifade ettiğini araştırdım, tok olunca güvende hissediyormuşum meğer. Halbuki ne alaka dimi?

bunu bende yapıyorum depolama ihtiyacım daha sonra arayınca bulamıyorum o yüzden elimin altında olsun diyorum. Mesela çok güldüğüm bir karikatür, video vs.

hayat prensibim : gereksizse at. biriktirilen her şey bir zaman sonra "çöp" oluyor.

En ilkel iç güdü değil mi zaten bu, buldun mu yemek? Yemekte sorun ayrıca, sorun yediklerinde, sağlıklı şeyler yiyerek de tokluk hissini sağlarsın. Spor yapıyor musun bilmiyorum ama sana disiplin sağlayacak yegane şey budur. İnsan hayatında her daim bi çeşit bağımlılığa yatkın oluyor. Seninki belli. Onu değiştirmen, birden fazla seçeneğe yayman lazım. Hayır bunlardan biri kanepeye yayılıp kitap okumak değil. Herhangi bir spor dalı ile uğraşıp sağlıklı beslenmek. Bilgi toplama işini spora sağlıklı beslenmeye yönlendirmek. Şekeri böreği ben de seviyorum ama haftada bi yiyorum. Sorunun öyle psikolokluk değil yani. Kıvılcıma ihtiyacın var sadece.

kirada otur ve arada bi bi sebepten taşın. her taşınmada topladıkların gözüne daha da anlamsız gelecektir. en azından bende durum böyle. artık değer verdiğim hiç bir eşyam yok neredeyse.

veri depolamada da online çözümler ve teknoloji yardımcı oluyor sagolsun. oyun mu depolıcam steam var ne gerek var gblarca dosyaya. müzik mi spotifyda ne ararsam var. film, dizi? netflixte istediğim zaman açıp izliyorum. kitap? al bi kindle içine yükle kitapları. mutlaka istisnalar çıkar ama bu düşüncenden kurtulmaya başlarsın kullandıkça.

Anksiyete

Tam da üzerinde düşünüp düşünüp bi türlü yapamadığım ama en sonunda başardığım bişeyi sormuşsun. Fırından yeni çıktı sayılır, taze taze:)

Buna hastalık gibi bakma öncelikle. Kaynağı ne olursa olsun pek önemli değil bizim için. Hayatımızda olmasını istemediğimiz bir davranışımız var onu istediğimiz şekle döndüreceğiz. (istiyor olmak kısmını es geçme, tanımda olması başarıyı etkiler)

Biliyoruz ki bi davranışı düzeltmek karar vermeyle başlıyor ve küçük adımlar bizi yormaz. bu da yöntemim.

Örnekliyorum şimdi:
Ben liseden mezun olalı tam tamına 40 yıl oldu. Ben 40 yıldır lise anılarımın olduğu bi kutuyu muhafaza ettim. İçinde neler neler vardı. Birkaçının fotoğrafını çekip lise grubunda paylaştım. Onlar da dahil hepsini attım.
Sıra kızların ilkokul anılarına geldi. ilk yazı defterleri, resimleri.. Alan alsın dedim, bir iki parça bişiler aldılar gerisini attım.
Dikiş dikiyorum biliyorsundur. Hobilerimden biri. Kızlar bişi alıyorlar giymiyorlar,atamıyorum, çünkü kumaşı yeni, "aa ben bundan bişi yaparım" küt dolaba.
Kumaş.. aldığım kumaşın haddi hesabı yok. Her çıkışımda illa kumaşçıya bi uğrardım. Kanka olmuştuk kumaşçılarla. Dikiş dikmeyi seviyorum diye kumaş biriktirmeye başladım. Koyacak yer bulamadım sonrasında. Şimdi sıra onlarda. Parti partı onları da çıkarıyorum hayatımdan. Dikeceğim zaman gidip kumaşı alıp dikerim.

Evrak, anı temizliğinin üzerinden bir süre geçtikten sonra attıklarımı düşündüm. Bak burası çok önemli. Geçen zamanda hiç birinin eksikliğini hissetmemiştim. Hiç birinin. 40 yıldır kaç ev değiştirdim, her eve kedi enciğini taşır gibi o kutuyu taşıdım, her temizlikte kapağını açmasam da o kutuyu da temizledim...
Attıktan sonra kaç temizlik yaptım birinde bile kutuyu aramadım, aklıma geldi tabii ama aramadım, yokluğu beni rahatsız etmedi. Düşününce "ah keşke" demedim.

Kıyafet. Bi yazı çok az kıyafetle geçirebildim. Geçtiğimiz yaz rahatsızlık nedeniyle bir süre kardeşimde kaldım bir süre başka bi yakınımda refakat ettim. Yanıma miminum kıyafet almıştım, gayet de diğerlerinin eksikliğini hissetmeden yaşadım.

Ben biriktirmeyi böyle böyle bıraktım. Biriktirdiklerimi atmaya başlayarak. Hayatımdan çıkararak. Görüyorsun çünkü, onların yokluğunda bi eksiklik hissetmeyeceğini anlıyorsun.

Sen de biriktirdiğin şeylere sonradan dönüp bakmıyorsundur, çoğunu kullanmıyorsundur. Zaman içinde attıklarından lazım olan olursa gider temin edersin.
Dijital olanları buluta atabilirsin istersen. Şimdiden söyleyeyim onlara da dönüp bakmayacaksın büyük olasılıkla.
Daha bulutlar yokken ben dosya dosya sıkıştırıp mail hesabına yolluyordum. Kütüphane gibi mail adreslerim vardı. Nostaljiler, mangalar, yazılar... naruto var mesela. ilk çıktığı zamanda arşivlemeye başladım. 17 yıldır oradalar. attım kaldı attım kaldı. dönüp kullandım mı? Hayır.
Bilgi o kadar çok ki. milyarlarca gb yetmez. Bizim erişebildiklerimize terabaytlar yetmez, bizim bunun hepsine değil çok küçük miktarına bile ne aklımız yeter ne de vaktimiz.

Kiloyla ilişkisi görüşünde haklı olabilirsin. Bu yönde yapılmış bi çalışma var. Biriktirmeyle ilgili değil de güvensizlik hissiyle ilgili. İkinci dünya savaşında anne karnında olan, yeni doğan bebeklerde sonradan obezite görülme durumuna bakmışlardı. Sonuçta anlamlı şekilde obezite yatkınlığı çıkmış. Okuyalı çok oldu ama aratırsan bulabilirsin sanırım.

Belki şu anda farkında değilsindir ama bu senin için o kadar güzel bişey ki. Bu, yaşam enerjisi çok yüksek birisin demektir. Yapman gereken tek şey güvensizliğe prim vermemek onun yerine elindekinin değerini kıymetini anlayıp lehine çevirmek olmalı.
Buradan görebildiğim kadarıyla kendinle ilgili az yol katetmedin. Yaptıkların yapacaklarının teminatı, bunu da rahatlıkla başabilirsin biliyorum:)

Istiflemek gibi mi? Hiçbi şeyi atamamak?

yazin telefonum kayboldu. arsivlemeye usendigim icin ici fotograf doluydu. gitti hepsi. kahrolurum saniyordum. meh dedim gecti. bir sey olmuyor yani. kendini yapmazsan huzursuz hissetmeye sartladigin icin oyle o.

@femme vitale

O da var. Biraz kendimi gevşek bıraksam her şeyi biriktiririm. İsraf olmasın doğa kirlenmesin geri dönüştürülsün vs derken her şey kıymetli oluyor gözümde ama niyeyse bi ben kıymetli değilim.

@yaziliceviri

Hastalıkların psikolojik sebepleri listesine bakıyorum, sebepsiz ve şiddetli ağrılarımın "sevgi şefkat dokunulma ihtiyacı" olduğu ortaya çıkıyor...

@hayat abla

Sağ ol ablacım, dediklerini yapayım. O kumaşlara içim gidiyo şu an ama neyse gözümü alıcam ordan, hissizleştircem kendimi :/ kaybetme korkum yüzünden sevgililerimden ayrılmış insanım, nasıl oluyo hiç bişeyi atamıyorum anlamadım.

Ha anladım. O kadar kayıptan bıkmışım artık kaybetmemek için her şeyi tutuyorum yeter ki benim olsun :(

@yaren: okb (obsesif kompulsif bozukluk) olabilir. Istersen profesyonel yardım alabilirsin.

@femme vitale

Belki de öyledir, bi görüneyim.

Ege Üniversitesi KBB'de bir hocamız vardı ilgilenen bu konu ile. Adını bulunca eklerim. Bu konuda uzman olduğunu biliyorum. Birçok büyük isimle de çalışmış birisidir.
Edit: Fatih ÖĞÜT.

kulagim tikaliyken bazen dortlu, bazen uclu aralik falan duyuyorum. bazen butun akort baska geliyor.

kbb’ye gitsin yeter.

Doktordan ziyade odyologa gitse daha iyi sanki. Ya kbbye gidip doktorun odyoloğa sevketmesini isteyecek ya da işitme sağlığı ile ilgilenen özel çalışan bir odyolog bulacak.

Horrible Bosses.

türk - pardon
yabancı - little miss sunshine (bu daha naif)

petrol gibi bir maddeden yapılıyor zaten o. koku normal bence.

Ama benim bildiğim vazelin petrol kokmaz. Hammaddesi petrol de olsa o kokuyu yok ederlerdi eskiden. Şimdi niye böyle kokuyor anlamadım.

Normal o. Bak şurada açıklamışlar mesela: www.leaf.tv

Ne diyor? "Plain or white petroleum jelly has a smell similar to oil and gas since it is extracted from real petroleum."

@inawen

Hassasiyetin ve emeğin için çok teşekkür ederim, fakat ingiliş bilmiyorum (kafamı kırmak isteyen buyursun kırsın belki iyi gelir).

@yaren

O zaman hemen çevirelim.

Aslında bu yazıda Vaseline marka ile düz "vazelin"i karşılaştırmışlar. Vaseline markalı olana güzel kokular filan katıyorlarmış ama doğal halinde gaza benzer bir koku olur demişler. Zira vazelin ham petrolün bir yan ürünüymüş.

@inawen

Çok çok teşekkürler. :)

Elimde yazı olarak yok ama, sadece işittim.

gösteriş - albeni - bak kocişkom bana ne aldı - böyle gider...

çünkü pahalı ve herkes sahip olamıyor.

@hosein

Yani işte değerli madenler ve taşlarla nasıl gösteriş olabiliyor, mesela çok güzel bir modelde çok başarılı dikilmiş bir kıyafet daha kıymetli bence, çünkü kumaşın elde edilmesinden kıyafetin ortaya çıkarılmasına kadar her şeyiyle emek alın teri ve zevk. Çok daha kıymetli bence. Orda durup duran şeyi bilimsel amaçlarla kullansalar tamam kıymetli gelecek ama süs için gösteriş için kullanmak çok acaibime gidiyor.

değerli taşlar olmadan önce de mücevherler vardı
medeniyet müzelerinde görebilirsiniz taş bilezikleri veya demir küpeleri
o zamanın kültürü o şekildeymiş, kadınlar illa ki bi takı takıyormuş. statü sembolu de diyebilirsiniz. dolayısıyla değerli taşlar ve madenler bulunduktan sonra da bunlar kullanılmış.
neden bilmem. ben de sevmiyorum takı takmayı şu anda ama bence çok da acaip değil.

çünkü değerli taşları herkes elde edemiyor. bu yüzden değerliler. bu sadece mücevherlerde olan bir durum değil, az olan kıymetlidir ve az olana sahip olma yarışı vardır. anlayamayacak bir şey yok.

aslında aptalca. ama kadınlara sevgi gösterisi olarak başka bir canlının üreme organını aldığımız şu dünyada sorgulamaya değer bir detay gibi görünmüyor bana.

ne takacaklarını bana mı soracaklar?

çünkü;

sevdikleri için.

süs dışında, kadının bilinçaltı "değerli şeylere sahip olayım ve bu değerli şeyleri koruyayım, ilerde lazım olur" diyor da olabilir.

kadın erkeğe göre daha maddiyatçı ve tutumlu yapıda olmuştur her zaman. dolayısıyla bilinçaltında "ben bu altın küpeleri tutayım, dünyanın binbir türlü hali var, yarın öbür gün bir şey olursa satarım" demiş olabilir. bundan 50 yıl öncesini düşünelim. o zamanın kadınları zaten böyle düşünüyormuş. düğünde takılan altın bilezikler hem gösteriş, hem de yatırımmış onlar için.

ha madem yatırım, neden kola takıp geziyorlarmış bir kenarda saklasalarmış diyebilirsin. ama 50 yıl önce altınlarını çekmeceye koysalar evde çelik kapı yok, hırsız kolayca girer alır götürür, yakalanmayabilir. ama kola takıp gezdiklerinde hırsızın kadına zarar verip altınları alması gerekir, ve 50 yıl öncesinin hırsızı günümüz hırsızının aksine bundan korkar diye bir mantık yürütmüş olabilirler.

günümüzde zaten altınlar takıp gezme merakı pek kalmadı. 60+ teyzelerde görüyorum tombik kollarına altın bilezikler takıyorlar ama bizim jenerasyonda öyle bir şey yok ve olmayacak bence. bizde de tektaş furyası var, onun da hikayesi bu zaten: seyler.eksisozluk.com

umarım yakın zamanda böyle dış görünüşle gösteriş yapma merakı biter. hatta sanki eskiye oranla azalıyor gibi. sıfır makyajla çok güzel olan mankenler, güzelliğin kiloyla alakası olmadığını savunanlar, artık her markada bulunan salaş kreasyonlar falan. dur bakalım.

Çünkü az bulunan = değerli

Daha az geliri olan sınıflar cam, metal takılar kullanırken burjuvalar biraz daha az bulunan malzemeleri, üst sınıf zenginler ise elmaslar, zümrütler kullanıyorlardı çünkü sadece süs olsun diye değil, toplumsal konumunu da göstermeye yarıyor. (Tarih değiştikçe toplumsal sınıfların adı değişir, burjuva eklenir, köle çıkar falan ama gelir dağılımına göre her çağa uyarlayabiliriz.) Şimdi teknoloji gelişti, süper zenginler dünyanın bir köşesinde köle gibi çalışanların çıkardığı elmasları boynuna takıp gezerken orta gelirliler de gidip sentetik taş (swarovski vs) alıp kendimizi avutabiliyoruz.

Makyaj ile ne kadar güzel oluyorsa değerli takı ile de o kadar sahte süslü oluyor. En önce kendilerinin inandığı tamamen içi boş bi illüzyon. Her çağın her toplumun ayrı bi güzellik algısı var. Takı her zaman güç, statü vb şeyleri belirtmek için kullanılmış. İnci, yırtıcı hayvan dişi veya kemiği vb. Değerini yine topluluk belirliyor. Pırlanta benim için değersiz ve çirkin bi taşken, rüyalarını süslediği insanlar var.

Çünkü: almaya muktedir! olduğunu göstermek

HAyvaaannn gibi logolu kıyafet de bu anlamda mücevher statüsündedir.

Pampa pilde 1 sene garanti oluyor ayağına yatabilirler. Ketrn prensin dediği gibi thhye basvurma kozunu kullan ucret almasınlar.

Selam,

Öncelikle cihazın bataryasını kontrol ederler.
Eğer bataryada bir arıza varsa garanti kapsamında 2 sene içinde değiştirmek mecburiyetindeler.

Yalnız cihazınızı servise bırakmanızı, aktif test edilerek durumuna bakılacağı söylenebilir, hazırlıklı olun.
Ortalama batarya fiyatı ise 100-150TL civarında olur. Yalnız aklınızda bulunsun, piyasada hiçbir şekilde orjinal batarya bulamazsını. Satanlar her türlü sattıkları bataryanın orjinal olduğunu söyler, fakat değildir. Üretilen her yan sanayi parça 3-4 farklı kalitede üretili ve 1 kalite üretilen ürün orjinal olarak pazarlanır. Garanti bitmesi durumunda da bir süre işinizi görür.

@keten prens : Direk tüketici heyetine gidilince çözüm olmuyor ne yazık ki. Servis "bu batarya arızalı değil" dediğinde ve pil ölçüm testi evrağını gösterdiğinde değiştirmeyebiliyor.

@karacigerim vur kadehlere : Çoğu servisin neticesinden uydurduğu bir yalandır. Bataryanın 1 sene garantisi var deniyorsa bilin ki yalandır. Tüm parçalar için garanti kapsamı 2 yıldır, bu süreyi de sanayi bakanlığı koyar. 3-5 yıla çıkarmak üretici firmaların işine gelir servis sirkülasyonundan dolayı. Ayrıca üretilen her cihazın yedek parçası 5 sene boyunca yasal olarak temin edilmek zorunda.

veterinere götürmediniz mi daha önce yaşadığınızda? en iyisi onların bir bakması. kabızlık çekiyor olabilir belki. kanama kakasını yaptıktan sonra mı bir bakın. o zaman şırıngayla çok az zeytinyağı sıkmanız poposuna yardımcı olacaktır. ama içten gelen bir şey de olabilir, bir kontrole götürün. geçmiş olsun

kısırlaştırılan hayvanlarda ovaryumlar tamamıyla alınsa bile östrojen böbreküstü bezlerinden de salgılanır ve dişi sakin ve kısa bir kızgınlık dönemi geçirebilir. pembemsi renkte sıvı olayın artık son dönemine geldiğini gösteriyor. 3-4 güne kadar normale döner diye düşünüyorum.

aklım şu geldi.
çocukken minyatür bir bilardo setim vardı. ıstakalardan biri kırılmıştı.
bende bir iğneyi iyice kızdırıp kırık yerlerden içeri sokarak birleştirmiştim. belki buna benzer bir şey olabilir.

@teritori

Mantıklı da, bantla idare ediyorum gibi şimdilik. Olmadı bi bant daha takacam gibi :S

@teritori o kalem dijital gibi bi şey, deforme olunca kullanilmiyor. yani sadece ucundan ibaret degil..

ALiexpress'te cakma oluyor.. 50 tl Turkiyede. hb da bulabılırsın. hb magazasından al baska yer olmasın cakma kakalarlar

Hb dediğin eticaret mağazası dimi bildiğimiz?

orjinal çıkma kalemi 30 tlden ayarlayabilirim istanbuldaysanız

her bişeyi bildiğini düşünmenin yanılsamasından kaynaklanan durumun yansımasıdır.

Eğer ki bu dediğiniz teoride her şeyi bilip pratikte berecememek ise bunun tek yolu daha çok pratik yapmak.

Yok dediğiniz şey bilgi birikimi tecrübe ise bu kibirinizi bırakmanız gerekir.

Kibir meselesi değil, kişisel bi durum, davranışların psikolojik sebeplerini bilmek, neyin ne olduğunu bilmek, çözümlerin neler olduğunu gerçekten tam olarak bilmek ama çözümleri uygulayamamak. Kendinde güç bulamamak, mevcut şartları değiştirememek, bir türlü mukavemet gösterememek... bunu kastesiyorum.

Mevcut şartları değiştirmeye çalıştığında ne hissediyorsun?

Sadece üşeniyor musun yoksa mevcut şartları değiştirmeyi zorlaştıran başka şeyler de mi var?

Hem zorlaştıran çok şey var hem de artık çok üşeniyorum. İnanmıyorum bişey yapabileceğime. Çok uğraştığım ve yapamadığım şeyler de çok var, hiç uğraşamadığım mecal bulamadığım şeyler de çok var. Üstüne üstlük bir de ağır bir anlamsızlık hissi bastırdı. Kurtulamıyorum da.

bazen sadece "birine" ihtiyacımız oluyor, o olmadı mı bilmek falan hikaye. o ihtiyac duyulan birinin hayatımızdaki rolü abi-abla olabilir, kardeş olabilir, sevgili olabilir, yoldaş olabilir. onun hangisi olduğu da kendimize bağlı.

demek istediğim, böyle biri o yapamadığımız neyse ona yardım edeceğinden değil; onun varlığı güven/kuvvet hissi vereceğinden sadece. o kişi belki onun ruhsal desteği sayesinde o yapamadığımızı yapabilir hale geldiğimizi tahmin dahi edemeyecek; biz söylemesek bilemeyecek hiç.

Öğrenilmiş çaresizlik deniliyor buna. Neyin ne için olduğunu bilirsin, neden yapman gerektiğini bilirsin ama bir şey yapmazsın. Mümin Sekman'ın bir kitabında görmüştüm bu ifadeyi. Baya okumuşutum. Kurtulmak için kendime küçük küçük görevler verdim. Ama YGS sınavına giderken her şeyi erteleyip, sabahın yedisinde fotokopicide sınav çıktısını isteyip başkasının evrağını alıp sınav yerinde olayı anlayınca benim için büyük bir ders oldu. Tabi arada sırada bazen de tembelliği tutuyor. Ama bir musibet bin nasihata bedeldir sözü aklıma geldikçe daha dikkatli oluyorum.

bilemeyiz ki biz. arka plandaki hikayeni dinlemeden burdan bir hekim de olsa fikir vermek istemez sanirim.
devlette bir doktora gidip anlatsan durumu? olan biteni oldugu gibi anlatirsan en dogru yardimi alirsiniz bence.

özele gitmek istemiyorsanız ssk'dan randevu alın. ama yine de mutlaka bir hekime danışın. buradaki hiç bir cevap yaranıza merhem olmaz.

@imnotsureabout

Konu o kadar uzun ki, birkaç özel seans gerekir. O yüzden gitmek istemiyorum başka doktora... çünkü daha önce bunu yaptım, o doktor beni bipolar bozukluk teşhisiyle hastaneye yatırıp 15 gün talip etmek istedi. Kendi doktoruma anlattım durumu, senin bipolarlıkla alakan yok sadece dışa dönük ve vurgulu bi karakterin var, o doktorun kendisi bipolarmış dedi.

Şimdi de sor diyeceksin, artık doktoruma hiç seansa gitmeden sadece arayıp sormaya veya mail atmaya gerçekten hiç yüzüm kalmadı. Mesele bu.

Selam,

Yapabileceğiniz en iyi şey kesinlikle doktora sormaktır. En azından sekreteri var ise ona durumunuzu doktorun bilmedikleriyle beraber anlatıp bir geri dönüş beklemek. Bu tip kimyasalların doktor kontrolünde olması sizin sağlığınız en net çözümdür. Dozajla istediğiniz gibi oynadığınızda yaşattığı geri çekilmeleri siz de biliyorsunuz, bünye sapıtmaya başlıyor.

Çevresinde bu tip ilaçları kullanan, sizin gibi kendi kendine bırakmaya çalışan insanların yaşadıklarına birebir defalarca şahit olan biri olarak söylüyorum. Lütfen çok bilmişlik olarak algılamayın.

Ayrıca doktorunuz da afedersiniz ama tam tuğlaymış. Ne demek "yoo hiç bi zararı olmaz"
Demek ki bir etkisi oluyor.

Muayeneye gitmeden arayarak durumu belirtip tavsiye almak en iyisi. Diğer türlüsü canınızı acıtır daha fazla. Çok geçmiş olsun, umarım en rahat şekilde atlatırsınız.

ya yuzum kalmadi diye bir dusunceyi kabul edemiyorum aslinda. 350 lira vermissin seansina kim bilir kac seans gittin. en azindan mailine cevap verir. buraya yazdigin gibi yazsan bir kelimelik cevap verecek vaktini almis olmayacaksin ki.
bir de sanki baska bir doktora gitmek 3. bir fikir almak iyi olabilir gibi geliyor bana senin surumun icin. sonucta 2 farkli teshis konmus. once teshisin netlesmesi daha iyi olmaz mi?

@imnotsureabout

E üçüncü doktor da başka ilaç yazacak başka teşhis koyarsa bildiğin dalarım ben ona. Öfke kontrolü çok iyi olan biri olarak öfkemi kontrol etmeyiveririm yani. Zaten aşırı güvensizim, hiç kimseye hiçbir şeye güvenemiyorum, iyice zıvanadan çıkmayayım.

Dediğinizi yapayım, doktoruma mail atayım.

O kadar seans gittiğin kişi doz ayarlamaları için de 1 seanslık ücret istiyorsa bırakın gitmeyin zaten. Arayıp sorun.

Direkt olarak "zararı olmaz" demesi doktor hakkında bende şüphe uyandırdı. Citoles kullandığım dönemde doz artırımı yapınca premature ventricular contraction denen bir kalp rahatsızlığına sebep olmuştu bende. zararsızı, beta bloker kullanıca bir haftada düzeldi ama sebep olabiliyor yani böyle şeylere.

@synesthesia

Benim kullandığım kalp ilacı da beta bloker zaten. Yani kalple ilgili sorun ortaya çıkalı 4 seneye yaklaşıyor ve doktorumun hepsinden, bütün ilaçlarımdan ve hastalıklarımdan haberi var. Yani mesnetsiz konuşmadı, yaklaşık 12 yıllık doktorumdur. O anlamda sorun yok.

10 ay önce prozac'ı iki katına çıkardım. bunun sonucunda çarpıntım oldu ve kardiyolojiye gittim dediniz. kalple iligli sorun 4 sene önce çıktı dememişsiniz ki.

Ritim bozukluğu var, 10 ay önce 1.5 dozdan 2'ye çıkmıştı.yan etki mi acaba diye sordum değilmiş, bu tarz bir yan etkisi olmaz demişti. Çarpıntı için sürekli kullandığım bir ilaç olduğu halde çarpıntıya dayanamayıp kalpçiye gidip öyle cevap alınca da doktorum şaşırmıştı. Yani muhtemelen çarpıntının prozacla ilgisi yok ama kalpçi var sanarak başından savdı beni. Çünkü gittiğim yerde doktorları uzmanlığa başlamış doktorlardan seçiyorlarmış, sürekli değişiyormuş doktorlar, sonradan öğrendim. Hiçbir şeye ve hiç kimseye güvenimin kalmaması boşuna değil.

Bristol bu anlattığınıza yakın bi kağıttır.benzerlerine resim malzemesi satilan pek cok kırtasiyede bulabilirsiniz, ciktida alabilirsiniz.

@rn

Sen harika bi insansın kanaatimce <3

schoeller kağıdı gibi geldi bana. 200 gr falan bayağı kalın, sarımsı bi beyaz, çok hafif pürüzlü yüzeyi var.

@theseachange

Ya üzerine sulu boya yapılıyor diye hatırladım şimdi. Hatta bi hocam yapıyordu.

@yaren o senin harikaligin.
Bu arada @theseachange hakli olabilir, bristolun on yuzu daha duz ve parlakti sanki. Ama dedigim gibi resim malzemesi satan her yerde istedin gramajda ve kalitede kağit bulabilirsin, ozalitcillerde de bulursun.

Ananem, temiz saça yakıyordu. kuruluyordu yıkadıktan sonra saçını sonra yakıyordu yanlış hatırlamıyorsam.

kirli saça uygulanır. 100% sevgili & anne onaylı. duştan sonra sürülen saç kremleri dışında her saç bakım ürünü saç kirliyken uygulanır, yoksa saç kötü bir hal alıyor.

Sorduğuma soracağıma pişman oldum. :/

Şu markette satılan kimyasal boyaların içindeki kullanım kılavuzunda diyor ki; kirli saça uygulayın. Sebebi de saça daha az zarar versin falan.. Şimdi bu kınayı da tercih edenlerin tercih sebebi kimyasal olmaması değil mi? O yüzden temiz saça uygulanabilir diyorum.

en iyisi yarın ben ananemi arayıp sorayım. yanlış hatırlıyor olabilirim.

kirli saça yakabilirsin. zaten sık yıkanılıyor saçlar kirlenmiyor bile.
ben uzun zaman black henna yani hint kınası kullandım. saçımı yıkamadan kınayı uyguladım. bi sorun yaşamadım.
yalnız kınayı ne kadar iyi durularsan durula havlunu boyayabiliyor, kınalık ayrı bi havlu edinmekte fayda var.
bir de terlediğinde ilk bir iki gün yastık ve kıyafete boya akıtabiliyor.

Sizleri seviyorum :) <3

Ananem sordum kirli dedi. Geç cevap için özür.

öyle dev hazırlık ve grafik bişileri filan gerektirmemesi özelliğiyle duyulan fikir yine ne hallere gelmiş:)
ben de bakmıştım da, tamamen istediğin şekilde, ihtiyaçlarına göre bölümler koyuyorsun, ne tablo lazım ne bişey. bi de ne bölümler koyuyorsan, işaret ve sayfa index'i yapıyorsun ( zaten alışırsın) o ka.
zaten olay ekstra bişeye gerek olmaması, ne postiti ne görseli ne bastırması..

@neynep

Türk mükemmeliyetçiliği diyecem ama birden Cem Yılmaz'la boy ölçüşürüm gibi geliyor, saygım var yapamam :)

Göz zevkinin çok fazla incelikli düzen aramasıyla ilgili belki. Yoksa eski ajandalar var elimde bankaların falan ama kullanmak mesele. Neyse bakalım. :)

yok işte, onlardan bile basit ve sade. sadelik göze güzel geliyor zaten, öyle değil mi:)
ajandalar dışında, azcık bişi gerekiyor ona yav.
kaynak ayırmıştım sanki, bulunca atacağım (:

Teşekkürleeeerr :))

grafik tasarımcıyla vs. uğraşmana hiç gerek yok.Tablo çizimini ve sayfa düzenini kolaylaştırmak adına ihtiyacın olan tek şey noktalı bir defter. Ben de bullet journal kullanıyorum. türkiyede bulamadığım için yurtdışından alıyordum ama artık www.kagito.com 'u keşfettim. envayi çeşit noktalı defter hatta bullet journalcılar için özel üretilmiş defterleri var. bi dene derim

ee zaten böyle hazır ajandalar var piyasada.. boş deftere çiçek böcek çizip adına BULLET JOURNAL diyince bi de ig de paylaşınca daha havalı oluyor tabi. imreniyorum sahip olduğunuz boş vakitlere yeminle.

waterpik demişlerdi bir ara.

Dis ipi olmadan zor. Illaki o artiklar birikir.

Duruma biraz farkli acidan bakarak,

Agiz dusu kullanmak cok zahmetli bir durum surekli yapamazsin, bir sure sonra zor gelmeye baslar.

Dis ipi olayi ise gratis de kurdanli dis ipleri var onu bir dene.

Dislerin curumesi ile ilgili de mumkun oldugunca islenmis gida yemeye bak ve sekerden uzak dur, bunu yaptigin takdir herhangi bir problem yasamazsin. Var olan curuklerde ise yaramaz bu durum.

ben braun oxyjet kullanıyorum. memnunum.

günde 2 defa doğru teknikle diş fırçalama + günde 1 defa diş ipi uygulamasının yerini başka hiçbir şey tutmaz. 6 ayda bir de diş taşı temizliği ve kontrol. en verimli yöntem bu ne yazık ki.

@dişipiciler

Bir türlü alışamadım, ısınamadım, çalışma tarzını hiç anlayamadım... diş etlerim hassas benim, en ufak bişeyde kanıyor, niye diş ipi kullanayım ki? Bi de dişin köküne doğru kaydıracakmışız vs... o kadar saçma ve zararlı geliyor ki anlatamam. Bence en azından ağız ve diş sağlığım normale dönünceye kadar diş ipi falan kullanmamak gerek. Diş ipi ne ya. 5 saat uğraşcan bi de. İşim gücüm yok...

hekimler olarak vereceğimiz yegane tavsiye bu yönde. uygulayıp uygulamamak sizin tercihiniz.

@goriandrey

Başka hiç mi bir çözümü yok peki??

bence yanlış diş ipini seçiyorsun.
oral b al

Diş etlerin rezil hâlde olduğu için kanatıyor diş ipi, diş ipinde sorun olduğu için değil. Bir kanar iki kanar üç kanar daha da kanamaz düzenli kullanınca.

Alabileceğin en iyi diş ipi de Oral-B Pro Expert Clinic Line.

dişi kanatmak kötü bir şey değil ayrıca

Dişlerini temizlettir. Ardından diş ipi kullandığında eskisi kadar kanamadığını göreceksin. şu anki kanamalar orada iltihap olduğunu belirtisi. diş ipi diş temizliği için çok ama çok önemli.

ben kullandım. cildim yağlı, er kişisiyim. ama bildiğin yağlı yani. güzel bir etkisi oldu bende, beğenmiştim.

@whysoweird

Kozmetik ve dermokozmetik kullanamam demiştim, zeytinyağı da temizlik sağlamaz. Ancan nem verir ve besler. Bana temizlik gerekli.

Yüzünüzü en iyi dermatolog analiz edebilir. Sabun genelde kurutur ve cilt kuruduğu için alarma geçer daha fazla yağ üretmeye çalışır sivilce çıkar. Ardından nemlendirme ister. Üstteki arkadaşa etkisi iyi olmuş olabilir ama herkese etkisi aynı olmayabilir.

Tamamen doğal diyorsunuz ama gül suyunu kendini yapacaksınız sanırım? Piyasadaki hiç bir gül suyu doğal değil ve yaptığınız gül suyunu kısa sürede tüketmeniz gerekiyor.

Tamamen doğal bir şey bulmanız çok zor. Eczacılık okumuş aromaterapi uzmanı bulmanız lazım onlar bu tarz şeylere daha hakim.

Çekmezler.

çekerler, sonuç hemen çıkıyor. doktor bunun hiç aciliyeti yok derse bilemem tabi

Bi karar verin da??

acilde mr var, ama senin durumun acil değil ise doktor çekmeyi gerek görmeyebilir. hafta içi poliklinipe gidin diyebilir. düşsen kafanı çarpsan kussan fln çekiyorlar yani. senin hiçi vaktim yok durumunla çekmezler yani

acil MR ihtiyacin olup olmadigini doktor bilir anca, gerekirse cektirir, gerekirse ameliyata bile girersin apar topar. ama gerekmesi lazim. onu da o bilir, bilmesi icin de gormesi lazim.

gecmis olsun :/

Beyin kanaması tarzı bir şey ile şuursuz şekilde gidersen hemen çekiyorlar ve sonucu anında değerlendiriyorlar. Ancak bu şekilde hayati önem taşıyan durumlarda çekerler. Yoksa röntgen ve tomografi ile sonucu belirlerler..

kesin bilgi, çekilmez.

Kesin bilgisi olamaz bunun. Doktorun aciliyet kararına bağlı.

Mr denilen şey bir çok şeye çekiliyor. Meme, boyun kol, bacak gibi. Ortalama 30 dk süren bir şey. Poliklinikten gidersen bazı hastanelerde 2-3 hafta sonrasına randevu aldığın bir şey. Bir üniversite hastanesindede 24 saat çekim yapılan bir tetkik mesela bu. Poliklinik hastasına 2-3 hafta sonrasına randevu verilip akşam 9-10'da randevuna gidip MR çektiriyosun. Aciliyet söz konusuysa büyük hastanelerde çekerler. Doktor karar verir. Acilse randevuluyu bekletirler, yine de senin MR'ını seni çekerler.

Not: Hastane yazılımı üreten firma çalışanıyım.

özel hastanede çekerler gün içinde. onun haricinde devlet doktorunun mr yazması fıtık için bilemedim.

Mr çekmezler, tomografiye yönlendirirler. Hatta beyin kanaması vs şüphesi için de, difuz MR adı verilen, daha üstünkörü bir şey çekiyorlar.

Açılın ben hastane çalışanıyım. Çekerler kardeşim çekerler böbrek bile naklederler gecesi gündüzü olmaz bu işin.

MR’a gelince su konu doğru MR sadece hasta talebi ile çekilmez kıyma almıyoruz kasaptan. Gece ilgili acil yada brans hekimi talep yapmalı. Buraya kadar doğru. Ama sadece MR çekinmek değil olay. MR çekilir radyoloji hekimi görüntüler raporu yazar. Mr talebi yapan hekim ilgili yoruma göre tanı tedavi sürecini yürütür. Şimdi gece mr çekilir ama durumun aciliyeti yoksa hiç bir radyoloji hekimi gece onu yorumlayıp rapor yazmaz. Acil hekimi de mr görüntüsünü izleyerek tanı ve tedavi riskine girmez bundan dolayı Hastaya yarın polikliniğe gel derler. Yani mesele sadece mr çekilmek değil.

Sen kendini iyi hissetmiyorsan acile git kendini Türk hekimlerine emanet et mr’ı sorun etme onlar seni doğru yönlendirecektir.

Geçmiş olsun.

acil hemşiresine sordum şu an, bu sebepten çekmezler, acil olması lazım, beyin kanaması şüphesi fln varsa çekiyoruz dedi.

doktorun insiyatifinde + 1 ama bu sebepten çekmeme olasılıkları yüksek.

geçmiş olsun.

@agluna'nın yazdığı doğru. Acilde difüzyon mr çekeriz. Onu da beyin ile alakalı patolojileri ayırt etmek için çekeriz. Bu iş doktorun inisiyatifinde değildir. Doktor bunun dışında mr isterse hayırdır sen derler. Çünkü devlet hastaneye bu dediğim dışındaki mr'ın parasını ödemez.
Eğer hastanın servise yatışı yapıldıysa servisten doktorun istemini yaptığı her türlü mr'ı çektirebilirsiniz.

Yazdıklarım devlet ve üniversite hastaneleri içindir. Özelde parasını verdiğiniz her işlemi yaptırırsınız.

Not:Acilde doktorluk yaptım.

halısahada maç yaparken bir arkadaşımız feci şekilde düştüğünde acilde mr çektiler ama 2015 yılında yaşadığım bir hadisede randevu verip öyle çektirmemi istediler,durumuna göre değişebilir.

Daha da ileri git, toneri kendin doldur. Cok daha ucuza gelecek. 50 liralik tonerle 10 kez doldurmusumdur.

10 tl karşılığında tonerim için toz satın alıp, kendim dolduruyorum.

sorun yaşamadım.

@hikmet ve @han

Peki nası yapıcam bu işi? Yuutup vidyoları yeterli gelir diceksiniz şimdi... Hey Allaam... :)

@yaren

Aynen oyle :D
Ama tonerin cipini degistirmek gerekli olabilir. Yazicinin markasini modelini bi yaz bakalim

ikinci aşamada youtube videoları yeterli ancak ilk olarak tonerinin doluma müsait olup olmadığını tespit etmeniz gerekli.
onu bir araştırın öncelikle. model numarası+toner dolum vs. diye n11 türevlerinde aratın, satıcıya uygun olup olmadığını sorarsınız.
muadil tonere göre çok daha ucuz, toner değişimine göre komik denecek bir rakama halledersiniz.

samsung scx-4300 marka model bu.

çok detaylı çok ileri teknolojik bir alet değil, sanırım çipi falan da yoktur :/

cipi varmis. youtube'dan how to reset samsung scx-4300 diye aratinca baya video cikiyor. bundan sonra dolumu yapman gerekiyor. Yine Youtube :)

Samsunga uyan herhangi toner tozunu alabilirsin

@hikmet

Senden öğreneceklerim var. Beni buralarda unutup gitme. Cidden konuya fena halde Şililiyim.

Türk kahvesiyle filtre kahve zaten aynı şey, Türk kahvesi çok ince çekilmiş oluyor. Yani aynı renk olur ama daha fazla kahve kullanmanız gerekebilir mantıken. (Videoyu izlemedim, açıp ne olduğuna baktım sadece)

Alerji testi ol, uygunsan immünoterapiye başla. Diğer tedaviler günü kurtarmak için.

Bende de alerjik rinit var, bahsettiğin semptomları gördüğümde XYZAL kullanıyorum geçiyor. Önceden neredeyse her gün yutuyordum. Ama şu sıralar çok fazla semptom görmemeye başladım. Bunların bir etkisi var mı bilmiyorum ama farklı olarak sık sık ceviz ve yoğurt yemeye başladım. (internette araştırınca bunların iyi geldiği söyleniyor ama ne kadar doğru bilmiyorum)

bahsettigin seyleri yasayinca ben avamys kullaniyorum burun spreyi. iyi geliyor.

bende de alerjik rinit var, yazıldığı gibi alerji testi olun ve öncelikle neye karşı alerjik olduğunuzu öğrenin uygunsanız da iğne tedavisi yaptirin.ben yaklaşık 1 sene önce başladım tedaviye yaşam kalitem 3-4 kat arttı.

Sanırım kortizon içerikli bi iğneydi kullandığım. Alerjinin çok azıttığı zamanlarda nefes almakta güçlük çektiğim olurdu. Bu iğneyi senede ya da altı ayda bir yapıyorlar ve alerjiyi çok az hissediyorum. Yaşam kalitesi artışı beş altı kat arttı diyebilirim. Yalnız iğnenin fazlası zararmış

Keçiboynuzu pekmezi

alerjik rinit için birçok ilaç denedim.. sen de deneyerek sana uygun olanı bulmalısın. düzenli kullandığıında semptomlar yok olacaktır. benim de alerjim var, ama genel olduğu için, yani parfüm, deterjan ve sigara dumanı gibi, gidip test yaptırmadım..
iki kere doktor bahsedilen kortizon iğnesinden vermişti çünkü bende sinüziti tetikliyor ve nefes alamıyorum... ama ikisinde de iğneyi yaptırmadım ancak bir kere hapını kullandım.

benim kediye ciddi alerjim vardı çocukluğumdan beri, karbonatlı su içmeye başladığımdan beri bıçak gibi kesildi. ve türkçe-yabancı kaynaklardan baktığıma göre yalnız da değilim bu konuda.

bilmiyorum bi deneyin derim. 1 hafta filan, günde 1 bardak karbonatlı su..

deneyecek olursanız bana da haber verir misiniz sonucu.

sinüzite de benziyor. bahsettiğin rinit belirtileri evet. ama alerjik midir onu bilemeyiz. doktora görünmen lazım. antihistamin başla. doğrudan immünoterapiye başlandığını sanmıyorum, zira biraz daha pahalı diye biliyorum. gerekmedikçe yapılmıyor olabilir.

Ben bu konuda artik uzmanlastim. Eylul ayinda baslayip yaza kadar suruyor. Gittigim doktorlar kbb muayenesiyle anliyor alerjiyi. Surekli gittigim doktor ve bir kez gittigim baskasi teste gerek gormemisti. Zira deri testlerinin dogruluk orani cok yuksek degilmis. Kan testleri de varmis ama onlari bilmiyorum. Ben uzun sureli antihistaminik hap ve burun spreyi kullaninca rahatliyorum. Bu yil ihmal ettim ve sigara da ictim. 1 ay arayla sinuzit oldum. Sonuncusu cok kotu, 1 haftadir surunuyorum.

Benim belirtiler geniz akintisi, goz yasarmasi ve bazen burun tikanikligi olarak basliyor. Ilerlerse faranjit veya sinuzite ceviriyor.

yücel feyzioğlu'nun "açıl kabağım açıl" isimli kitabı.

Güya dikkat çekmek için yazmış. Gelen tepkileri de hoş görmesi gerekmiyor mu o halde??

Merhaba, benzer mekanizmalar uzerinden (serotonin) etkileri oldugu icin beraber almanizi tavsiye etmem, asiri doz ilac almis gibi etkiler olusabilir. Serotonin sadece beyinde degil vucudun pek cok yerinde bircok goreve sahip, dolayisiyla uykudan barsak duzenine kadar cok cesitli yan etkiler olusmasi muhtemel.

parayı ödersin,sipariş onaylanır, kargo tipine göre takip edebilir yada edemezsin, sonra kargon gelir. istersen satıcı oylabilirsin. kargon gelmez yada sıkıntı gelirse disput açabilirsin falan filan. neredeyse aynı ama daha anlayışlılar.

Su gecirmez hale getirilmus kumaslar var,bunu yapabilmenize olanak saglayansprayler karisimlarda mevcut.dayaniklilik sureleri urune gore degisiyor
Iki urunun ismi non water ve neverwet.

eğer kumaşın hazır ise su geçirmez( su kaydırıcı aslında) spreyler var. ha bunlar çok yüksek derecede yanıcıdır. kumaşa vazelin falan da uygulayan var ama estetikten yoksun olur sanırım.
kumaş hazır alcam diyorsan, bir çok markaya ait membran kumaşlar var, su geçirmeyen. bu membran olayı kumaştan ziyade,kumaşa kaplanmış bi çeşit zar gibi bişe ama sanırım. en meşhuru goretex. "membran su geçirmez kumaş" diye aratırsan istediğini bulursun sanırım.

Mum eritip dökenler de var ama çok anlamsız bir yöntem tabii ki. Ancak eski ayakkabılarda işe yarıyor.

Google photos a yedekleyin. Belli bir boyutun altı sınırsız zaten.

acikcasi pek fark edecegini sanmiyorum. kosu ayakkabilari genelde giydiklerim icinde en rahatlari oluyor.

aynen camussarin dedigi gibi dag tas yoksa kosu alin gecin.

kilo fazlacana ise kondüsyon bisikletini kullanmanizi öneririm. cok kilolu olup yürüyüsle dizlere yüklenmenin anlami yok.

Koşu ayakkabısı. Yürüyüş ayakkabılarının yastıklaması olmuyor genelde, yastıklaması güzel iyi bir koşu ayakkabısı rahat bir yürüyüş çıkartır.

Ben de kosu ayakkabisi diyorum. Nike in airzoom modelleri guzel oluyor.

aynen rahat modeller var mı? koşu ayakkabılarında öneriniz nedir?

Koşu +1

Şimdiye kadar nike, asics, skechers ve salomon'un koşu ayakkabılarını kullandım, en rahatı Skechers diyordum ta ki Adidas boost alana kadar. Bütçenin elverdiği bir boost modeli diyorum.

üstü fileli, tabanı memory foam olanından baksın.

Adidas ultra boost, kendi sitesinde donem donem indirimler oluyor

koşu ++

koşu ayakkabıları daha hafif ve hava geçirgenliği daha fazla oluyor; yalnız yağmur, kar, çamurda yürüyüş ayakkabısı döver.

Alınmaz kardeşim. Tanıdığından bile alınmaz. Garantisi olan Apple alınır anca ikinci el o da rahat rahat değişim yapıyorlar diye.

Garantiden ücretsiz değişim yapılmayacak hiçbir elektronik cihazı sırf kullanmak için ikinci el almam.

Bir diğer sebep de herif belki osbir çekti pis eliyle kullandı vs, belki wc'ye düşürdü temizledi satıyor nerden bileceksin.

Teşhir ürününü bilemem ama 2.el kesinlikle tavsiye etmem. Telefonunun bozuk, pis vb olma ihtimalinin yanısıra telefonu geçmişte kimler kullandı bilme şansın yok. fetöcü bi şerefsiz kullanmıştır başınıza iş alırsınız.

@boş gezene katılmıyorum çünkü bu şekilde düşünürsek dışarda yemek yemek imkansız. hatta toplu taşıma falan insan çıldırır ya. ellerini burnuna veya apış arasına sokup kaşıyan ustaların mı yatı yemeği diye düşüne düşüne kafada saç kalmaz :) alırken ikinci el satış sözleşmesi gibi bir şey yapmaya çalışın nolur nolmaz. onun dışında iyi anlamıyorsanız mutlaka bir bilenle gidin. imei numarasını e devlet üzerinden doğrulayın. telefonun arkasında yazanla *#06# yaptığınız imei ile eşleşiyor mu hepsini kontrol edin. garantisi olan cihazlara yönelmeye çalışın.2 yaş üstü cihaz aldığınızda pili bitik olabilir onu göz önünde bulundurun. 2. el telefon satan belli başlı yerler var özellikle kadıköy ve bakırköy'de. buralar dışında dükkanlara dikkat ederek alın. dükkan garantisine aldanmayın sonradan hep çamura yatıyorlar. yazılı bir belge isteyin.

edit: 3-4 ikinci el telefon kullandım. bir tanesinde kulaklık girişini kontrol etmemiştim onda sorun çıktı. 40 liraya yaptırmıştım ama telefonu değerinin 200 lira altına alınca hiç koymadı.

Teknosanın outletinde teşhir ürünleri satılıyor ama öyle yarı yarıya gibi bir fiyat farkı yok

ben sahibinden'den aldım 4-5 ay önce. çevre semtindeki bi adamla dışarıda buluştum 10 dk izin istedim. biraz anladığım için karıştırma, modülleri deneme şansım oldu. risk her zaman var ikinci el telefonda.

teşhirler öyle yarı fiyat falan değil 100-200 daha ucuz sadece.

Oluyor oluyor . silebilirsin facebooku

Tek başına messenger çalışıyor, silebilirsin

neyden korktuğunu anlatman lazım, ben anlamadım şahsen.

yaşlı evinde okey çeviririz hep beraber. yapacak bişi yok bari sen sevdiğine bişiyler de yada belli et

Korkarsan yine kaybedeceksin. Korkmazsan kazanma şansın var. Sonuç bu kadar belliyken kafanın içindekilere değil, karşındaki kişiye odaklan. Dışa dönük ol.

korkma. korkak olma. ben şişmanım deme.

Dışarıdan kıytırık bir endişe gibi görünüyor ama içimde kapkaranlık bir karadelik bütün umut ve olumluluk hislerini müthiş bir gürültüyle yiyip kendi içine doğru çökerek kayboluyor ama aynı anda var da oluyor. Kafayı yicem. Bu facia nasıl yok edilir öğrenmek istiyorum...

haydaaa!

alarm caldiginda bize yaz. biz soyleyelim seviyo mu arkadasca mi yaklasiyor.

geçmişte yaşadıklarının ekisi var mı böyle hissetmende. büyük ihtimal vardır. önce onlarla yüzleş. boş sandalye tekniği diye bir şey var. ben bazen yaparım. takıntılarımda işe yarıyor.

felsefe sorusu gibi olmuş yaren. anladığım kadarına cevap vereceğim ama bambaşka bir şey sormuş da olabilirsin, kusura bakma şimdiden.

sende nasıl çalışır bilmem, ama bende şöyle oldu. 25 yaşıma kadar "sevdim sevilmedim, seveni sevemedim" modunda gezdim. hiç sevgilim olmadı. ama bu durumu o kadar sallamıyordum ki. hayatım boyunca hep "beni çok seven biri çıkacak ve öyle çok sevecek ki, diğer her şey önemsiz kalacak.." konulu hayaller kurdum. bil bakalım ne oldu. en ummadığım, en gitmek istemediğim ve gerçekten de zorla gittiğim yerde biriyle tanıştım, ve ilk görüşte karşılıklı aşk gibi bir şey oldu. işte öyle biriyle karşılaştığında anlıyorsun ki, bu sevgi çok başka. kafan bu işlere hiç basmasa da, bu güne kadar hiç tecrüben olmamış olsa da, nasıl sevilir ya da sevilmek nasıl bir şey hiç bilmesen de gördüğün yerde anlayacağın, hissedeceğin kadar büyük bir şey. o yüzden şimdi "anlayamıyorum, niye sevilemiyorum, niye sevildiğimi fark edemiyorum" falan diye üzülme, demek ki daha o'nunla tanışmadın. bir gün karşına "o" çıkınca her şey rayına oturacak.

sevgiler.

Bende de var o. Aleni yürüyen adamı kankam görüyorum. bu nedenle çevremdeki kızlar bana kim için "bu sana yürüyo" deseler, doğru çıkıyor.

Kendini kötü hissetmeni anlayamadım sadece. Bu kadar mutsuz eden bir şeyle savaşıp aşman gerekirken kendini korkuya ve mutsuzluğa teslim etmenin anlamı yok. Bu konuda kendinle savaş, başaramıyorsan da destek al.

Gecmisteki kotu tecrubeler + 1
@istanbul kanatlarimin altinda ve @lcha da +1

kendi beğenmediğin, rahatsız olduğun özelliklerini o aklından geçiriyomuş gibi düşünüyo olabilir misin? uyduruyorum çenende hafif bir yamukluk vardır bu da kafana taktığın bir şeydir, karşındakine zihninde "üff çenesi yamuk ne çirkin" dedirtiyosundur muhayyilende ama aslında onu diyen sensin. ve sonra da korkmaya başlıyosun. korktuğun da böyle bir şeyle, ya da başka bir şekilde reddediliş/karşılıksızlık'la karşılaşmak.

yani korktuğun sevilmek değil kırılmak, gururunun hassaslaşmış olması, ha kırıldım ha kırılcam hissi. o da seni kör sağır yapıyo. yine kırılırsam toparlayamam kendimi korkusu bir ihtimal biraz da. çözüm öneremedim ama bilmem işine yarar mı dediklerim.

sevildiğini anlaman gereken için çalan alarmı hangi korkular engelliyor hocam?

Kullanılma korkusu @regardless.

@dafaisss aslında sevilmekten değil sevilmemekten + kullanılmaktan + kan/dır/ılmaktan korkuyorum. Buldum. Hepinizin yardımıyla... var olun...

Bu korkular içime nasıl işlemiş merak ettim...

@yaren kullanılma korkusu normaldir hocam.akışına bırakıp insanları tanıman lazım ne diyebiliriz ki :)

RUPAFİN’in herhangi bir ilaçla ciddi bir etkileşiminin bulunduğuna dair kanıt yoktur.
Ketokonazol (mantar tedavisinde kullanılan bir ilaç), eritromisin (antibiyotik), ve greyfurt suyu ile birlikte RUPAFİN’i kullanmayınız.
Rupatadin ile birlikte statin (kolesterol düşürücü ilaç gruplarına verilen genel isim) veya alkol alıyorsanız ilacınızı dikkatli kullanınız.

Astım tedavisi alıyor zaten? Kedinin yapacağı şey astımı tetiklemek.
Antihistaminikle astım kontrolü diye bir şey yok. Söylediği kadar nefes alamasa o ölüm korkusuyla hastaneye gider. Mevcut ilaçlarını kullansın.

Lim5 +1

Kedi alerjisi nefes darligina sebep olmak disinda bir de vucutta/gozde kizariklik, goz sulanmasi, vb yapiyorsa o zaman belki.

al birini vur ötekine, hepsi müşteriyi marizleme peşindeki aç devler. basit bir kulaklıksa esnaf elektronikçilerine bak derim, olmadı internet.

illa bunlardan birini istiyorsan vatan derim, en az antipatik o geliyor bana.

Bimeks de Türk'tü ama yani hisse dağılımları nasıldır bilmiyorum.

Kulaklık alacaksan zaten ithal olacağından alacağın firmaya 30% falan bırakır bunun yarısı da masraf-vergi olarak gider, dediğin gibi 3 kuruş para için fazla düşünme. Bunun yerine ne alacaksın bilmiyorum ama amazon'a bak.

@atom

Amazon'a bakamıyorum çünkü hiç yurt dışından alışveriş etmedim, babamın kredi kartıyla taksitli olarak almak durumundayım, vaziyet bunu gerektiriyor. 1 kuruş bile olsa o para hak edenin cebine girsin istiyorum, bu davranış çoğaldıkça belimiz doğrulacaktır bence.

Gençler teşekkürler...

Param direkt olarak türk ekonomisine gitsin diyorsan teknosa.

Vatan'ın şirket yapısını bilmiyorum.

bimeks batmak üzere, teknosa media markta mağzalarını devredecek vatanı bilmem.
kulaklık için media marktı seçtim aldım sora bir mail siparişim iptal tedarikçiden elde edemiyormuş olmayan malı satıyor bunu media marktta 2. yaşayışım.

sonra webdenal mağzasından 25tl ucuza aldım. siteyide ekşiden araştırdım.

İnternetten al, cok daha ucuz. Ayrıca, bu "yerli" takıntının çok saçma ve gunumuz dunyasinda cok gereksiz olduğunu sana örneklerle anlatmak isterdim ama vaktim yok :)

@istist

Ben de çok daha ucuza almak ve günü kurtarmak isterim cüzdanım açısından. Ama bu geleceğe yatırım olmuyor, para ise hiç kolay kazanılmıyor. Sermaye sahipleri sineğin yağının yağının da yağını her türlü çıkarmaya uğraşırken ben bol keseden beş atamam, o para her türlü değerlenmeli. Evet ucuza ben alırım ama param şerefsizi besler, halbuki ben onu değil dürüst adamı beslesin isterim hiç değilse.

kendini zorlamayı sevmiyor olabilirsin. ama zorlamayınca da bir şeyler elde edilmiyor.

Başlangıç her zaman en zoru ama sonrasında daha kolaylaşıyor işler. dolayısıyla gerekli motivasyonu sağlayıp sadece o adımı adıp sonrasında elde edeceğin kazanıma odaklanmanı tavsiye ederim.

yani tamam rutin istiyorsun ama neden? belki de ulaşmak isteyeceğin kazanımlar hakkında eksiksindir ? yani bir seni motive eden ve elde etmek isteyeceğin bir amaç uğruna bir rutin oluşturursan, bırakma anlarında kendi "nedenini" kendine hatırlatıp devam etmen daha kolay olabilir.

ayrıca kendini ödüllendirmeyi de deneyebilirsin.

sıkılıyorsunuzdur, odaklanamıyorsunuzdur.
Sizi çok zora sokan bir durum mu ona bakmak lazım.Yani her gün aynı saatte yemek yemek ne değiştirecek.
Bazı insanlar her gün düzenli çalışmak yerine, teslim öncesi 2-3 günde toparlayabilir işlerini.o süreç yaratıcılığı tetikliyordur hatta vs.

özel olarak size kazanım sağlayacak bir konuda rutin oluşturmak istiyorsanız hedefleri küçük tutarak başlamak lazım sanırım.Birçok kişisel gelişim kitabında da yazar ya, her gün 1 saat kitap okuyacağım demek yerine her gün 5 sayfa kitap okuyacağım demek işin gözünüzde büyümesine engel olur ve aslında her seferinde 5 sayfadan çok daha fazla okursunuz.
Başlamak en zor kısmı, başlangıç hedefiniz küçük olursa uygulamaya başlamak kolaylaşır.

uykum var, yoksa guzel soru...

bir defa, belli saatlerde yemek yemek anlamli bir hedef, bence degil.

duzenli calismaya gelince... ya duzensiz calisiyor ama deadline'lari karsilayabiliyorsak? bu durumda duzenli calismanin da sart oldugunu dusunemiyoruz.

rutin biraz buyudukce, zamanin daraldigini hissettikce oluyor; idare bizde hissedelim diye.

bence rutin'den ayni seyleri anlamiyoruz: bence rutin dusunmeden yaptigim seyler, mesela...

sizin icin ne?

Rutinin olması gerekiyor mu? Yani, rutinin yoktur ama hayatın yerli yerindedir; o zaman bir rutin arayışına gerek yok. En kolay olduğu için sporu örnek vereyim. Haftada 3-4 gün spor yapıyorsundur ama saatleri sana kalmıştır; illa akşamları belirli bir saatte olmak zorunda değilsindir. Her gününün programı birbirinden farklıdır; bir günün rutini diğer güne uymuyordur. İstediklerini yapıyorsan, rutine bindirmeye kasmanın anlamı yok. Beslenme konusunda bir sorunun olmadıkça, her gün aynı saatte yemek yemek için uğraşmak zorunda değilsin sonuçta.

Bunun dışında, bir sorun olduğu halde kendini düzene çekemiyorsan; sorun hayatında da olabilir, disipline yaklaşımında da. Örneğin, bir gün 8-18 çalışırken, öbür gün 12-23 çalışabiliyorum. Dolayısıyla, aynı saatte yatıp kalkmam mümkün olsa bile, günün kullanımı açısından verimli olmuyor. Erken kalktığım günde erken yatmaya uğraşıyorum, geç kalktığım günde geç yatmaya. Dolayısıyla, 'Ben her gün aynı saatte yemek yiyeceğim' dersem, istesem de yiyemem. Ya aşırı aç kalırım ya da birkaç saatlik uykudan sonra yemek için kalkmak zorunda kalırım.

Sıkılıyorsan ve bırakıyorsan, ya disipline gelemiyor olabilirsin ya da o disiplinin sonunda elde edeceğin şey buna değmeyen, çok büyük getirisi olmayan bir şey olabilir.

bi görsel görsek?

Winrar arayüzünden ayarlarına girip en sonda integration diye bir kısım var orada menüde görünecek komutlar seçilebiliyor. Bendeki sürümünde öyle yani.

www.youtube.com

Soruna cevap olan kısmı 2. parağrafta yazacağım. bu ''az her zaman çoktur'' bana 4 terki hatırlattı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;

yemeği terk
dünyayı terk
ahireti terk
terki terk


az yemek içinde; diyetisyen şöyle anlatıyor. Mide hacimle doyan bir organ, bu yüzden yemek yemeden hemen önce 2 bardak su için ve şeker endeksi(ya da indeksi herneyse) düşük gıdalar tüketin. Şeker acıktırıyormuş sanırım, oysa bana küçükken hep acı acıktırır derlerdi.

bilmiyorum.

@mete kudur

Acı da acıktırıyor zira iştah açıyor ama şeker de farklı bir işleyişle acıktırıyor.

Tam da o "terk"leri uygulamak için istiyorum çünkü hem beden hem ruh sağlığıma çok iyi gelecek. Rüyama giriyor artık, kendimi kadın gibi hissetmek için kilo vermenin dışında ger bişeyi yapıyorum yani. Halbuki olması gereken kilo vermek. Vücudumda düzen kalmadı ya.

@secrexv2

Bilmediğini kendine ve başkalarına söyleyebilmek çok güzel bir erdem. Tebrik ve teşekkür ederim.

Şişman bir insanın az yemek yeme gibi bir durumu olamaz, şişman insanın bazal metabolizması yüksek olduğu için günlük kalori ihtiyacı da yüksektir, zayıflamak istiyorsa eğer onun biraz daha düşük miktarıyla beslenir ama bu "Az" olarak nitelendirilecek bir miktar olmaz, o azlık zamana yayarak gerçekleşir. Yani günde 3000 kalori alan bir insan hadi ben zayıflayayım o nedenle az yiyeyim deyip 1000 kalori almaya başlarsa zaten 3 gün sonra hastanelik olur. Fakat Kalori miktarını zamana yayarak küçük küçük düşürürse 1 senenin sonunda zayıflamış olur. Bu çok basit bir matematik.

@angelus

Hmmm benim bu kadar zorlanmam normal yani? Ne bileyim ben de anormal zannettiydim onun için kızıyodum. Teşekkürler.

düzenli bi diyet çare olabilir anlattıkların vardı bende. halk sağlığı müdürlüğüne git para da vermezsin. ben öyle yaptım.

Tlc’deki ekstrem tombişler programını izlesene, kabaca bi fikir verir. Benim gözlemlediğim, hepsi yemek için ölüp bitiyor ama kendilerini tutup doktorun verdiği diyetin dışına çıkmıyorlar, çünkü gereken kiloyu veremezlerse tüp mide ameliyatı olamıyor ve döngüden çıkamıyorlar. Ameliyatı olup da mide küçülünce az yemeye yardım ediyor, fakat bu sırada ipin ucunu kaçırırlarsa tekrar ameliyat olma gibi bi şansları olmadığından daha da dikkat etmeleri gerekiyor.

Özetle irade gerekiyor, bunun için de tayin edilen bir süreç sonundaki büyük ödül ve cezalar kişiyi motive ediyor. Diyetisyene gidersen motivasyonun artar. Ablam örneğin senelerce kilolu idi, nişanlandığında kayınvalidesi ufaktan laf sokmuş, o motivasyonla ve diyetisyen yardımıyla 30 kilo verdi, 10 senesi var, hala da korur.

şöyle bir yolu tavsiye edeceğim. galiba benzerini duyurudan okumuştum. denedim ve yemek konusunda nefsine hakim olamayan biri olarak çok işe yaradı.

her şeyi bir anda azaltmaya çalışma. kendine bir yiyecek grubu belirle, mesela çok yiyorsun ya hani, neyi en en çok yiyorsun. cips/çikolata? pilav? hamur işi? sadece onu, sadece 1 aylık süreyle kes. kalan her şeyi istediğin kadar ye. hep düşün ki 1 ayın sonunda onu gene yemeye devam edebilirsin. ama bu 1 ayda asla yememen lazım. 1 ayın sonunda o yiyeceği çok özlediysen hemen o an gidip yiyebileceksin.

bir sonraki ayda da ikinci en çok yediğin yiyecek türünü kesip iki yiyeceği kesmiş olarak devam et. gene ikinci ayın sonunda her şey serbest.

böyle böyle zaten birkaç ay içinde kesecek pek bir şey kalmayacak. kalan yiyecekleri de çok miktarlarda tüketemeyeceğin için az yemeye başlamış olacaksın. ayrıca uygulaması da kolay, birden her şeyi kesip aç aç dolaşmayacaksın ortalıkta.

ben ne kadar özlemiş olsam da kestiğim şeyi yemiyorum ki vücudum bi alışsın. vücut 22 günde alışıyor geyiği galiba doğru :) şu an uzun süredir bütün market abur cuburlarını kestim. akşamları o tarz şeylerden çok yiyordum, artık canım bile istemiyor. mesela hala fast food, makarna falan yiyebilirim. bir sonraki ay da da yiyecek türünden kısmak yerine akşam 8den sonra bir şey yemeyeceğim mesela.

eksisozluk.com

Kilo vermek kolay iştir, önemli olan sağlıklı kilo aralığında kalabilmektir. Kilo verme olayı basit bir kalori hesabı ve ayrıca insilün hormonuyla alakalı.

Özet geçmem gerekirse tüm abur cuburu kes, beyaz ekmeği kes, pirinci kes, patatesi kes. 3 ana öğün 3 ara öğün ye, asla uzun süre aç kalıp fazla yeme. Ana öğünlerin en büyüğü kahvaltı en küçüğü akşam yemeği olsun. Gece yatmadan 3-4 saat öncesinden sonra büyük öğün yeme. Ara öğünlerde sadece protein veya sadece karbonhidrat alma, azar azar birlikte aç böylece daha dengeli yersin ve daha az acıkırsın (örn: sadece meyve tabağı veya sadece süt değil. Az meyve az süt. ) Badem,fındık,fıstık gibi kaliteli yağları devamlı al, bunların kalorisi yüksek ve şeker seviyeni uzun süre belli yerde tutmana yarar. En önemli şey düzenli spor yap. Önce kardiyoyla başla kilon fazla (zamanım yok diyorsan bile bir dolu spor var. Örn: 10 dk ip zıpla devamlı bakalım ne oluyor) .

Spor sağlıklı hayat için zorunludur. Sadece diyetle olmaz, vücudun yaşlanınca yine pörtler.

Bu olaylar fiziksel görünüşten çok sağlıkla alakalı. Ülkenin yarısı ya şeker hastası yada hasta adayı iken bunları tekrar tekrar söylemek gerek.

spor yap geçer

Eğer yeterince sebebiniz varsa yapabilirsiniz. Sebeplerinizi bir kapıda yazın, düzenli okuyun. En başta her şey iyi gitse de, bir noktada dip gelecek orada bırakmayın. Yeterince sebebiniz yoksa aşağısı hikaye. Bir süre sonra az acıkmaya ve azla doymaya başlayacaksınız.

Kontrol sizde değilse, buna başkaldırabilirsiniz. Abur cubur cips kola salam sosisi böyle kestim. Kontrol edilmeyi sevmiyorum. Sosis yemek için dünyaları yakabilirim halbuki. Ama zararlı olduğuna ikna oldum ve sözleşmeyi tek taraflı fesh ettim.

Porsiyonlarınızı her gün çok az küçültün. Çayınıza şeker koyarken kaşıktaki çok az şekeri geri bırakın gibi. Hiçbir şeyi birden ve tamamıyla kesmeyin.

Tüm zararlı beslenme alışkanlıklarını tespit edin ve bir kerede değil, yavaş yavaş hepsini öldürün.

Şerbetli tatlılardan sütlülere geçin.

Bol su için.

8'den sonra hafif yiyin, dokuzdan sonra bir şey yemeyin.

kendin boyasana kuaföre neden gidiyorsun ? neler katıyorlar bilmiyoruz bitkisel falan diyorlar ama hiç inanmıyorum ben .kuaförde boyattığım zamanlarda rengi tutturamazlardı hatta bazen kafa derimde sivilce gibi kaşınan şeyler çıkardı .
palette marka ile yıllardır kendim boyuyorum yanma etme olmuyor saçlarım yumuşak ve parlak sorunsuz tavsiye ederim .
fön için bir kuaföre gidersem hemen hangi kuaföre boyattığımı soruyorlar

Benim saçlara hangi boya değse kafa derisi çok fena acıyor. Beyazlar kapanmadı zaten bir daha boyandı şimdi... bu gidişle kına işine bulalıcam galiba.

Kuaföre giderken boyanı kendin götür, kuaförün boyasına güven olmaz+

Ben hiç kimyasal dediğimiz hazır boyalardan kullanmadım. Beyazlar iki üç telden 50-60 tele çıkınca hint kınası kullanmaya başladım, 15 sene kadar olmuştur.
Hint kınası iyi, saçı bozmuyor. Bakma kuförlerin "saç nefes almaz" filan demesine. 60 yaşında sayılırım, saçlarım gayet gür ve sağlıklı.
Edit:
Kınanın kötü yanı uyguladıktan sonra bir süre daha akması. Yastık kılıfı kıyafetler falan boyanabiliyor. Özellikle yazın terleyince. Kınayı iyice durulamak lazım.

as.

kimseyi tanımıyorum orada ama kendinde yapabilirsin. fan temizliği ve macun değişimi ile.

Aşırı derecede derken? 60 70 normal. Isıdan dolayı kapanıyor mu? kapanmıyorsa biraz daha idare eder yaren.

+hwinfo diye bir program var, ordan ogren derecesini
+bide: www.youtube.com

muhtemelen macun yenilenmesi ve iç toz temizliği ile kurtarılır. en son 30 lira kadar bi fiyata macun alıp sürmüştüm. temizliksiz -30 derece kadar sıcaklık düştü. fiyat fikri olması açısından yazdım. temizlik + macun maksimum 50 lira tutar.

içilir, uygundur.

2) evet.
3) eh işte.
4) sen?

1-sodyüm klorür tüketmemesi gerekiyorsa, karbonat da tüketmemelidir. karbonat dediğimiz şey sodyum bikarbonat ve içinde sodyum var. potasyum klorür tüketmemesi gerekiyorsa sorun yok.
2-güzellik görecelidir. kesinlikle gibi bir ifade kullanamayız bu durumda.

@benaslindayohum

Kendimi seviyorum evet. Sen??

@diffarentiationation

Tazeykenki kokusu değil de çirkin denebilecek itici bir kokuyu kastediyorum.

Sevdim

1)bilmem
2)bilmem
3)bilmem
4)hayır

sanırım 6. bankaların kampanyaları hariç.

Hepsiburadan krediyle almayi dene.48 aya kadar boluo.Is bankasi musterilerine verio bi tek

Bana 'sosyal medya efsanesi' gibi geldi o biraz...

Bir iki gün daha dayan. Oturarak yapabileceğin işlerde yardım et. Ben de kötü bir burkulma yaşadım. Üstüne bastıkça şişiyor, ağrıyor. Dokudaki ödem inmeden de tam iyileşme sağlanamıyor. Ben de senin gibi dayanamayıp erkenden ayaklandım, koltuk değneklerini kullanamayıp üstüne bastım vs. Tam olarak iyileşmem 6 ay aldı diyebilirim.

oturdugun yerden yapilacaklari yap+1

mevzu var diye geldim, ayak bilegiymis.

Of çok fenayım dayanamıyorum ya :((

Ayakta kırık çıkık çatlak yok sadece doku zedelenmesi. :(((

gevşediyse işlevini yitirmiş demektir zaten, bi de rahatsız ediyorsa hiç durma bence.

eczaneden onun yerine normal atel takarsın cırt cırtlı. istediğin zaman takıp çıkartırsın.

oidb.ankara.edu.tr


2017-2018 yılı için açılmamış gibi, düz sosyoloji yok.

2016-2017 yılında da göremedim.

sosbilens.ankara.edu.tr

@blue eyes white dragon

Çok teşekkür ederim. Türkçe eğitim varmış doğru mu?

Hiç standardı yok o işin. Doğrudan git doktora. Şahsen yakın zamanda ayak bileğim benzer travmalara uğradı. Hiç tatava yapmadım ortopediste gösterdim. Onun dediklerini uyguladım. Ciddi durumlarda uygun tedaviyi almamak sıkıntı çıkarabilir bu konularda.

kaval kemigi 2, bilegi bir yerden kirilmis bir birey olarak ben de bir standardi yok diyorum.

anneannem daha gecen ay kirmis tarak kemiklerini, 1 ay boyunca uzerine basip yurumeye devam etti, ayagim agriyor diye tesadufen kontrole gittiginde kirilmis oldugu belli oldu. gidip film cektirmenin size bir zarari olmaz.

Gecmis olsun. Arkadaşların dedigi gibi, vakit gecirmeden hastane.

açılan fibula kırığı uzmanı geldi. nam-ı diğer osman pektemek.

ben aynı yeri iki kere kırdım. ikisinde de hiç ağrım olmadı. acayip bir hissizlik.

@halanne

(Nickine bayılıyorum) o zaman bu burkulma görünümlü kırık olabilir. Amannn Tanrı'm!!!!

Benim parmağım kırıldığında ağrı olur ve şişerse kompartman sendromu olabilir demişlerdi. Hatta ilk gün ağrı kesici alma, kompartman ağrıdan anlaşılır diye uyardılar. Acile gitmekte fayda var bence.