Ekşi Duyuru

doktor bir şey yazmadı mı?

bactroban antibiyotik krem var, yeşilli beyazlı.
benim ne zaman manikürden veya başkabirşeyden elim ayağım tırnağımın oralar iltihap kapsa hemen onu sürerim birkaç güne geçer.

doktora telefon

hap olan antibiyotiği reçetesiz satmıyorlar artık. krem antibiyotikten bahsetmiş olabilir. bu sorunun cevabı da eczacıda.

12,5 mg falan al. la hangi a.b. hangi ticari takdim biz bilmeden nasıl söyleyelim? kaldı ki tıp diplomam da yok. şimdi 327 mg desem alacak mısın sanki? alma.

(bkz: tabii lan manyak mısın)

ddg.gg

haci bence kucuk degil google kesinlikle, ben google hakkinda biseyler gordukce okudukca sadece sevmemeye basladim. ama kesinlikle kucuk isler yapan bir sirket degil. translate iyi cevirmiyor olabilir yada g+ fb kadar cok kullanilmiyor olabilir ama iyi isleri kesinlikle var, android'in tutmamasi gibi bir olay yok, sadece belki altyapisi/calisma sekli tartisabilinir, lexus'larinda tartisilacak bi yani yok cillop gibi telefon, google fiber hele amerikada bayram havasi estiriyor. oncu firmalari da satin almasi tamamen kendi buyumesini devam ettirmek icin, kendi liderligini korumak ve gelistirmek istiyor.

vudin +1 :9

harbi lan ne yapmış ki adamlar deepweb'e girmemişler bi, bütün internet ağını senin verdiğin komutlarla 0.45 sn'de felan tarayabiliyolar...dünya'da acaba kaç tane google anasayfalı bilgisayar var merak ediyorum...Sıradan kullanıcı adres çubuğuna www.facebook.com yazmaz google'a facebook yazar...ister kabul et ister etme ddg.gg dahil bütün arama motorlarının babası...internetin en eskilerinden... düşün ben 98 yılından beri google'da arama yapıyodum...bu kadar uzun süre kullandığın bi site var mı?

dünyanın en çok kullanılan telefon işletim sistemi android iken tutmadığını öne sürmek tuhaf olmuş. fanı olunacak bir şey değil, diğer hiçbir bilişim firması gibi. sadece bilişim de değil, bir insan bir şirketin niye fanı olsun ki zaten amk.

o tutmama olayları adamların her koldan her şeye saldırmasının sebebi. popüler olarak kullanılan uygulama/program/sitelerin muadilini üretip bir nevi apple gibi kendi ekosistemini kurmak istiyor. başarılı olmuyor çoğunda evet, google plus mesela, ama bu google'ın kendi işini başarılı yaptığı gerçeğini değiştirmiyor. kaldı ki yenilikçi fikirleri de mevcut.

Bilişim sektörünün neresindesin bilmiyorum ama google-boston dynamics ilişkisine göz gezdirirsen 21yy'da google'ın önlemez yükselişi hakkında fikir edinebilirsin.

Google olmasaydı emin ol teknoloji bu kadar gelişmiş olmazdı. Adamlar param var, her alana girecem diyor. Haklı da. Senin parayı koyacak yerin olmasa sende yapmaz mıydın?

biraz yaklaş şöyle.
kullandığım uygulamalar

gmail içerisinde 5 hesap birden gönder al
keep (not alma hizmeti)
takvim
kişiler
g+(fotolarımı da arşivliyor)
drive
adwords
analiytcs
map/earth
vs vs

ve bunların hepsi tek hesapta ve sekron halde.

Valla o kadar bilişim milişim pek anlamam da, bu Google da bişey arasak on dk sonra reklamını görüyor muyuz? evet.

O tutan android saçma sapan işler yapıyor kasıyor mu? evet.

Google iz ivıl diyerekten kullanmıyorum hiç bir hizmetini, sadece arama fonksiyonunu kullanmak zorundayım, benim gibi sade kullanıcı için yok çünkü alternatifi.

eyyorumlamam bu kadar, hadi hayırlı işler.

benim tanıdığım güvercin besleyenlerin hepsi de düzgün insanlar. size öyle denk gelmiş :D

güvercin işiyle uğraşanların %90'i at hırsızı kılıklı herifler. hiç yok değil ama çok nadir böyle efendi efendi kuşlarıyla ilgilenen.

gençlik işe

öncelikle genelleme yapıp beni de zan altında bıraktığın için seni kınıyorum :)

güvercin apartman dairesinde beslenebilecek bir hayvan değil. onları uçurabilmek, komşunun balkonuna sıçırtmamak için bahçe, çatı, teras gibi yerler olması lazım. buralar için de gecekondu da oturmak lazım. gecekondu da oturan insanlar ya zaten fakir ya da yakın zamanda başka bir yerden göçmüş, işini gücünü doğru düzgün oturtamamış yoksul insanlar. Apartmanda oturuyorsanız anca dublekste kuş beslersiniz. o da çok lezzetli olmaz, komşularla koku ve bok yüzünden sürekli kavga edersiniz. Dublekste kuş besleyen tipler de genelde gecekondusunu müteahhite vermiş kişiler.

ayrıca bu gecekondudaki insanlar zaten köpek de besler. ama kuş yüzünden kedilerle araları iyi değildir. ne yazık ki kedilere iyi davranmazlar.

kırsaldan göç ettikleri ve şehir yaşamı onları daralttığı için göklerde özgürce kanat çırpan kuşlarla özgürleşirler. bu yüzden kuş beslerler.

not:güvercin beslemek bir hastalıktır. tedavi edilmelidir :)

@atını kaybeden prens

tespitler başarılı.

Ben kista olsa yaz da olsa her gun dus alirim ama kisisel tercih bu kokmadigin surece sorun yok

en az 4.

şöyleysen iğrenç: galeri5.uludagsozluk.com

şunlar gibi kılsızsan gayet normaldir: arsiv.ntv.com.tr

sen bakma öyle her boka iğrenç diye atlayana.

Yok abi normali o zaten. Fazlasi zarar su dengesini bozuyo saci kurutuyo falan. Gerekmedikce 2 3 gunde 1 iyidir.

2 az ya en az 3 kez olsun bari.

2 günde bir mutlaka

2 gunde 1 şart.

Çok haklı buluyorum. Ben de böyleyim. Tebrik ederim, gerçekten.

Fakat ten kokun ağırsa etrafındakiler rahatsız olabilir. Çok samimi olduğun, gerçeği çarpıtmadan söyleyeceğinden emin olduğun dostlarına kirliyken kötü kokup kokmadığını sorabilirsin.

amma çok büyütülüyor şu hijyen olayı, belirli bi pattern/düzen olması gerekmiyor aslında; ihtiyaç duydukça alırsın, bir gün çok yorulursun, sevişirsin alırsın; üç gün sakin geçer almazsın; kafana göre takıl rahat ol. kendini kokmuş, terlemiş, rahatsız, kirlenmiş hissedersen, ne bileyim saçların yağlanır vs girersin. yok günde 1 duş almayan iğrenç, ıyy dayanamıyorumlar, amma naif insanlar ya :{

Her gün duş banyo yapmazsam rahatsız oluyorum.
Zaten insandan insana farkediyor o kokma eşiği.

Kış için normal de, yaz için az.

evet, iğrençlik. hatta burada denenin aksine kışın da iğrençlik... üşüyor diye insan kat kat giyiniyor, yorganlara sarınıyor vs. sonra yine üşüyor diye duş almaya üşeniyor, bir de hava soğuk terlemiyoruz ama kokmayız diye düşünüyorlar... saçmalık.
insan kendi kokusuna alışır kolayca, farkında olmaz, rahatsız olmaz... başkalarını rahatsız eder ama...
her sabah duş almak gereklidir.

günlük fiziksel aktiviten, serin bir ortamda oturmak ve araba ile seyahat edip, 5km/sa hızı geçmeden yürümek ise 2 iğrenç değil gibi. tabii yaz ayları hariç.

Ya bi yürüyün gidin. Haftada 2den fazlası hem normal degil hem israf. Yazın cok sicak gunleri saymiyirum tabii. Yazin da iki gunde bir. Yani haftada 3.

O yanına ter kokusundan yaklaşılmayan iğrenç kokan insanlar da ben kokmuyorum,2-3 günde bir normal diyorlardır eminim.O günün tamamını evde geçireceksem terlemeyeceksem o gün almam ama İstanbul'da hayat otobüsüyle,uzun mesafesiyle,trafiğiyle tam keşmekeş. Her gün duş alınması normal.

ben 7 kez yapıyorum. ama öyle saatlerce kalmıyorum. 15dk.

Buraya yazdığın zamanın 2 katı kadar zamanda rahat duş alırsın.ben kısa saçlı bir erkeğim.uzun saçlılar için zaman fazla olabilir,onun dışında hergün duş almayıp dışarıya çıkan herkes net pistir.
Yaz kış farketmez.

banyo almak ne aga. take a showeri mi turkceye oldugu gibi sokmuslar?

ben de öyle insanlara genelde saygı duyarım. yani dokunulmaz olarak görüyorum senin gibi insanları. sana sataşan olursa çok şaşırırdım mesela. belki o da böyle düşünüyordur.

senin agir tavrina karsi o da cekinik davraniyordur. cok oraya ait degil gibiysen seni surekli agiz dalasi yaptigi kekolarin kefesine koymuyordur iste.

neden ön yargılı davranıyorsunuz insanlara? gayet normal bi tip, samimiyet demek küfürlü konuşmak demek olabilir onun için, özünde iyi insanlar enseye şaplak göte parmak takılırlar genelde o tip mahallelerde. sizi tanıyordur kesinlikle ama münakaşanız olmadığı için neden kötü davransın?

o ortamlarin raconu odur. kufurlu konusan taksiciler agir abi takilanlara asiri kibar davranir. genelde saygi degildir, altinda sen buraya ait degilsin'le sen kendini benden ustun saniyorsun farkindayim arasi baska bi mesaj vardir.

sana yazıyor olabilir.

Adam taksici. o ortamin mudavimi olmadigini biliyor. Misafir muamelesI yapiyor.

sen yabancısın, ne olduğun belli değil, horozu sana ötmüyor, bildiği çöplükde ötüyor bence, birde okumuş etmiş biriysen ondan da saygı duyuyor olabilir.

parti cephe özelinde değil de her türlü radikal akım için konuşuyorum. dünyayı -kendince- daha iyi bir yer haline getirmeyi amaç edinmiş ve hayatını buna adamış insanlar için ölüm küçük bir ayrıntıdır.

bu bir güzelleme değildir.

cunku onlar terorist.
Malum ulkede teror uyeleri falan seviliyor korunuyor. adamlarda dolaniyor oyle sagda solda.

saçlarındaki yağdan beyinlerine oksijen ulaşmıyor.

bunlarda olupta chp'lilerde olmayan birşey var doğru, bunun adını sen cesaret koymuşsun başkası başka birşey koyuyor.

saçmasalak aşağılamalarla soruyu cevaplamış olmuyoruz; dinsiz'in dediği gibi "radikal" tanımıyla açıklanabilecek hareketler bunlar. yani inandıkları uğruna her türlü aşırılığı sergilemeye hazır kişileri böyle tanımlıyorlar.

öte yandan benim kafamda beyni yıkanmış ve manipüle edilen bir kitle izlenimi uyandırıyorlar. geçtiğimiz aylarda da üstlendikleri ama aslında farklı birileri tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkan bir intihar bombacısı eylemi olmuştu. böyle sanki kendilerinin normalde gerçekleştiremeyeceği, planlayamayacağı veya hayata geçiremeyeceği eylemler bir tarz yardım veya "bilinçli tedbirsizlik"le gerçekleşiyormuş gibi geliyor ve bana dhkp-c'nin burada paravan bir örgüt olduğunu düşündürüyor.

neseranni +1 diyorum eklemek isterdim üzerine ama konuşasım yok ya öyle işte neserani güzel anlatmış ha bide şu dinsiz adam +1

gram altın, ya da iki kişi birleşip çeyrek.

Issizler icin de yorum yapin da aradan ciksin bari.

samimi arkadaşınız değil ise birim/bölüm birleşip bir hediye takılabilir.(3-4 kişi)

minimum 50 lira.

50 ver ötesini düşünme, fazla bile bu durumda

hiç protein yok, böyle sağlıklı ve dengeli yağ yakamazsın.

müsli,kivi muz yerine yumurta+ lor peyniri +kahvaltılıklar olarak değiştir.

çorba yerine ekonomik durum elveriyorsa tavuk eti,ton balığı vs, elvermiyorsa mercimek gibi baklagil kaynaklı protein ve yogurt ile değiştir.
salataya da ceviz , badem vs katabilirsin.

ya da direkt protein tozu al.

şimdi kaloriyi kısınca illa ki yağ yakarsın diyecekler de gelecektir ama ilk 1 aydan sonra direkt kas yıkımı ve metabolizma yavaşlığı ile geri döner sana. kilo vermen de durur.

Her diyetisyenin listesi sabah bir yumurta bir parça peynir yanında salatalık
Öğlen salata yoğurt suyunu yemediğin 4-5-6 kaşık sebze yemeği
Akşam salata yoğurt 3-4 köfte ya da 1 tavuk gogsu ya da fırında balık formunda olur - yanında belirttiğim miktarlar metabolizma hızına göre değişir. Ara öğünlerde de 1 porsiyon meyve. Bir de bir tost ekmeği boyutunda tam buğday ekmeği.

Yani mantığı dengeli, her şeyden az az prensibi. Bir öğün et bir öğün sebze yoğurt yanında, az yağlı limonlu salata. Hem doyurucu hem de iyi kilo verdirir. Siz bu şekilde kendinize göre uydurun.

evde vakit geçirmek anormal mi ki bişi diyeyim? anlamadım açıkçası, isteyen istediği gibi geçirir vaktini.

ben dışarıda geçen zamanı kayıp görüyorum. milletin stresi, sıkıntısı, pisliği, kalabalığı, cahilliği, kavgası, gürültüsü... evde tek başıma takılmak on kat fazla çekici geliyor bana.

eğer zorunluluktan evde tıkılıysan ( çevren yoktur, sevgilin yoktur falan filan anladın işte) o zaman kayıp zaman evet.

eğer bunu isteyerek yapıyorsan zaten sorun yok.

evde ihtiyaç duyduğunuz her şeyi bulabiliyorsanız niye evde geçen zaman kayıp olsun ki?

sevdiğim evde, kedim evde, kitabım, müziğim, filmim evde... yatağım, yastığım, koltuğum evde...

evcimenim ben çok. dışarıya çıkınca evimi özlüyorum.

ek: hemen hemen her gün dışarıya çıkarım. açık havayı seviyorum. sırf dışarıya çıkmış olmak için çıkmayı, dışarıya çıkıp yine kapalı bir mekana gidip kapalı bir yerde durmayı sevmiyorum.

boş zamanlarında evde kalmayı tercih etmekle 15-20 yıl böyle yaşamak tamamen farklı şeyler. bir arkadaşım boş zamanlarında evde kalmaktan keyif alır, oturur kitap okur çay içer falan filan ama sürekli sinemaya tiyatroya gider, eyleme katılır, birileriyle buluşur vesaire. bu adam da evde oturmayı seviyor yoksa.

15-20 sene boyunca mecbur olmadıkça dışarı çıkmamak normal bir şey değil, ağır asosyal olarak söylüyorum bunu. evde vakit geçirmekten hoşlanmak, evi sevmek farklı; 15-20 sene boyunca dışarı çok nadiren çıkmak farklı. kafayı yersin. insan iletişim kurmak, bir şeyler yapmak zorunda. sağlığın bile bozulur evden çıkmazsan.

ha böyle yaşayıp cidden mutlu olan yok mudur? vardır ama tek tük. onların da akıl sağlığını nasıl koruduğunu merak ederim, ermiş falandırlar herhalde.

Kinamadigim gini cogu zaman hak bile verebilirim. Istanbul'da iken disari cikticiktigim zamana acidigim oluyor. Hic cikamayan bir insan degilim, guzel de yuruyus yapmazsam cok uzuluyorum ama onun disinda evdeki hayat da cok guzel.

İstanbul için konuşayım. Bu şehirde dışarı çıkmak insanı yoruyor ve esas yapılmak istenen şeye ulaşana kadar trafik v.b. engellerle zaman kaybettiriyor. Hele yazın tam bir işkence haline geliyor. O sıcak, nem, tepedeki fazla parlak ve yakın güneş cinnet geçirmek için bir neden bana göre. Ayrıca çok çok kalabalık. Artık farkediyorum da, yolda yürürken bile anlamsız ve aşırı bir kalabalık mevcut. İnsanlar bazen "akıllı" telefonlarından kafasını kaldırıp yürüdüğü yola/önüne bile bakmıyor. Alışveriş merkezlerini ve Taksim gibi çok popüler yerleri hiç saymıyorum bile. Zorunlu olmadıkça, hele Pazar günleri asla gidilmemeli. Hatta mümkünse İstanbul'da Pazar günleri dışarı çıkılmamalı.

Bu gibi nedenlerden dolayı, özellikle çalışıp h.içi yorulan bir insanın h.sonu evde kalmak istemesi çok çok normal. Ayrıca evde yapılacak, güzel vakit geçirtecek bir sürü şey var. Zaman kaybı olarak görmüyorum. Evde olmak güzel.

Thredith'in İstanbul için dediklerine de +1

Belki başka bir yerde yaşasam daha farklı olurdu durum.

Saatkac.com

13:04

13:10

13:19

13:25

hayır 13.45

her sene ayni soruyu sormaktan bikmadiniz, azicik arama ozelligini kullanin yahu. ayni soru gecen senelerde de soruldu.

nerde?

mesela benim oldugum yerde saat su anda 14:37.

mesela benim oldugum yerde saat su anda 14:37.

crucio [ekşi sözlük yazarı] (29.03.15 15:37:39)

15:39 pm here

"kemal sunal depresif" keywordlerine göre aklıma tek bir film geliyor, o da:
(bkz: abuk sabuk 1 film)

eşşeğin karnında elmas aradıkları film vardı adı aklıma gelmiyor şimdi sonunda 1 mayıs'ta işçilerle birlikte yürüyolardı o olmasın?

Benim de aklima "koseyi donen adam"da mister 4nal'in bok sirasi icin kavga eden tiplere kemal sunal'in kapidan alayci ve ibretlik bi sekilde bakmasi geldi.. Gulen adam'da da vardi sanki boyle bir sey, evet.. Sorunun cevabini cok merak ediyorum su an.

Edit: ben yazarken yazmamaya yemin eden adam yazmis bile..

arkadaşlar, depresif diyor, siz gülen adam diyorsunuz. gülen adam'da filmin sonunda ağlıyor ve ortalıkta kavga gürültü de yok.

abuk sabuk 1 film olduğu konusunda ısrarcıyım. çok kişi bilmez. hatta bu değilse bile bu vesileyle izlenmesini tavsiye ederim.

80'lerdeki 3-5 filmde var bu, Gulen Adam olabilir, Abuk Sabuk Bir Film olabilir. Ilk benim de aklima Koseyi Donen Adam geldi.

Hatta Varyemez'de bile buna benzer bir sahne vardi. Kemal Sunal toplumcu her filmde, tum film komik olsa bile bir an depresif bir sekilde para icin birbirlerini satan insanlara bakar. Carikli Milyoner'de de var boyle bir sahne.

bu soruyu ancak ben bilirim herhalde, bu sahne kemal sunalın üç kağıtçı filminde, belediye reisi olduktan sonra öleceğini söylüyor millete, bir gün sokakta yürürken insanlar kavga ediyorlar, o da soruyor niye kavga ediyor bunlar diye, yaşlı bi adam, sizin cenazenizi kaldırmak için aşağı mahalleyle yukarı mahalle kavga ediyor diyor.

yukaridan asagi tek tek tikledim ama esas tiki hzben hakediyor. evet aynen o sahne.

önyargı kötü değildir ama hayvanların ölmesi kötüdür.

yanlış yapana karşı mesaj yayınlamadan önce apartmanın önüne artık yemeklerinizi ve bir kap su koydunuz mu?

-Hayvanlarin aci cekmesi kotu bir sey. Insanlarin aci cekmesi de kotu bir sey.
-Birini bir digerinden daha on plana cikarmak cok daha kotu bir sey.
-Iskence edilen insan sayisi, hayvan sayisindan daha fazla, bu da kotu bir sey.
-Hayvanseverlerin (hayvansever ne demekse) buyuk cogunlu, aslinda butun hayvanlari sevmiyor, bu da en kotusu.

@delifaruk

- hakları neden bir öncelik sırasına koyma ihtiyacı hissediyoruz ? tabi ki herhangi bir canlının acı çekmesi kötü
- buna bir şey diyemedim nasıl ölçüyoruz, biri daha önde ya da geride diye ?
- işkence edilen hayvan sayısı insan sayısından fazla, her yıl yaklaşık 56 milyar kara hayvanı öldürülüyor
- bu sonuncusu da öznel bir gözlem

Hayvanlara yanlış yapan karşısında seni bulacaksa; o zaman öncelikle "sen" kuzuları, danaları, tavukları ve diğer köpekten, kediden farkı olmayan hayvanları yemekten/sömürmekten vazgeçmelisin.

@freebird
-Haklari oncelik sirasina kim koyuyor? Yukaridakini tekrar okuyunuz
-Siz nasil olctunuz bendekini?
-56 milyarin umarim tamami iskence gorerek olmuyordur, bu daha da kotu olurdu.
-Kanitlanabilir fakat dert etmemiz gereken konu bu degil.
EK: Anlam cikartmada yaratici olmak faydali olabilir ama, dert etmeniz geken kisi ben degilim, sevgiler.

Kendisini "hayvansever" olarak niteleyenlere hep uyuz olmuşumdur. Çünkü bu kişilerin geneli, insanlara yapılan hak ihlallerine ses çıkarmazken hayvanları önemsiyor. Bence insanların belli bir duyarlılığı varsa bu her şeye yönelik olmalıdır; yani "hayvansever" şeklinde bunun özellikle belirtilmesi tuhaf geliyor.

Çevremdeki hayvanları mümkün olduğunca korumaya çalışırım ama benim elimde olan bir şey yoksa (sizin örneğinizdeki gibi) oturup ağlamam. Duygusuz falan da değilim ama ağlamak falan, bunlar tribüne yönelik hareketler. Ona ağlayacaksam, her gün üzerine bastığım karıncalar için de ağlamam gerek çünkü. O da can değil mi? Burada üzülme kriterimiz ne, hayvanın memeli olması mı?

canlının her türlüsünü seven bir insanım, eve giren bir böceği nasıl zarar vermeden dışarı çıkarırım'ın derdindeyim hep. ama hiçbir zaman kendimi hayvansever veya aktivist olarak tanımlamadım.

hayvanseverlikte şöyle bir ikiyüzlülük var. @pozzecco'nun dediği gibi insan hakları ihlallerine ses çıkarmamaları bir yana, bu totişkolar için bir canlının savunulma azmi, o canlının sevimliliği ile doğru orantılı.

kutup ayıları, fok balıkları, pandalar, kediler için falan kızılca kıyamet kopar ama kimse derisi için öldürülen timsahlardan bahsetmez çünkü timsah saldırgan, çirkin, aşırı vahşi bir canlıdır.

yani bu kendini parmaklayan kitle dokunup okşayamayacağı, sevildiğinin farkında olmayan herhangi bir canlının peşinden gitmezler.

pozzecco +500

kendini hayvansever diye niteleyenlere uyuz olanlara hep uyuz olmuşumdur.

çünkü bunların geneli hayvanlar için bir bok yapmadığı gibi insanlar için de bir bok yapmaz.

nasıl pozzecco taklidi yaptım,güzel olmuş mu?

şu insanları genellemeyin amk,isteyen ağlar istemeyen ağlamaz. tribüne yönelikmiş de ot bok püsür.

"hayvanseverlik" kavramını samimiyetsiz buluyorum, birisi kendine hayvansever dediğinde sanki kendisini bu şekilde etiketlememiş olan insanların geri kalan tümü hayvan düşmanıymış mesajını vermiş oluyor; bunun dışında birilerinin hayvan haklarını korumak için çaba sarf etmesine saygı duyuyorum. çünkü ihtiyaçları var evet, zor durumdaki insanların da var evet, hepsine ihtiyaç var ve hepsini gerçekleştiren insanlar var. bunları kıyaslamayı sidik yarışı olarak görüyorum. vejetaryenlik konusunda görüşlerim farklı, açıkçası vejetaryenliği de samimiyetsiz buluyorum ama o konulara şimdi girmeyeyim. başınız sağ olsun.

Var öyle aşırı duyarlı hayvansever insanlar, iyi ki de varlar.
Kız tutup kendine bio yazar gibi ''ben hayvanseverim haaa'' demediği sürece bunun tribüne oynamakla ne ilgisi var onu anlayamam işte. Ben de şahsen hayvanları insanlardan daha fazla seviyorum, tatlışkoluk sıralayarak hak kovalamıyorum. Ya da hayvanları daha fazla sevdiğim için, insanlara yapılan işkencelere ''iyi olmuş gebersin vasıfsız gezegeni sömüren ademoğlu eheh'' demiyorum.
Vejetaryenim, onları yemek hoşuma gitmiyor. Midem kaldırmıyor, içim elvermiyor. Yolda arabanın ezdiği bi kedi görsem ciddi manada üzülüyorum gün boyu da aklımdan gitmiyor. İnanmıcaksınız ama bunu prim beklemeden cidden yaşayabilen insanlar var arkadaşlar. Samimiyete inandırma gibi gayesi de olduğunu sanmıyorum bu kızın.
Herkes statü kovalamıyor ki şu dünyada.

@rakıcandır müthiş bir taklit olmuş gerçekten, ben bile kendi taklidimi bu kadar iyi yapamıyorum.

Yukarida guzel anlatmaislar benim o "oznel gozlemimi".

Hayvansever cok sacma bir kavram zaten. Canlisever olalim niye hayvansever oluyoruz ki? Zaten hayvanlarin senin benim onlari sevmemize hic mi hic ihtiyaclari yok, zatensevdiginizin farkinda da degiller, o insanlara ozgu bir sey, biri sizi severse mutlu olursunuz. Biz onlara zarar vermeyelim yeter, hayvan sevgisi bir zevk meselesi, orkideleri sevmek gibi, "hayvansever" sifatinin duyarlilikla bir ilgisi yok ama boyle surulmus piyasaya medya tarafindan. Hayvansever deyince akla "duyarli vatandas" geliyor. Hayvansever sifatiyla cikip, eve raid bocek yemi koyarlar cogu. Hayvanseverlik kriteri neye gore, elle tutulur bu Cunku kara fatma o kadar sevimli degil ve aci cekerken kedi kopek ya da maymun gibi ciyak ciyak bagirarak size sesini duyuramiyor. Aci cekip cekmedigini biliyorlar mi?

"Hayvanlari severim, insanlari sevmem ben" gorusunun (bu sik sik duydugum asiri rahatsiz edici ve igrenc bir cumle) hic tartisilacak tarafi yok zaten.
Ve dostlarim, "Hayvanlari severim, insanlari sevmem ben" diye soyleseniz hemen hemen hicbir tepkiyle karsilasmazsiniz - hatta cogu zaman takdir edilir - ama herhangi biryerde cikip "ben hayvanlari hic sevmem, insanlari severim, onlara deger veririm" derseniz sizi linc ederler. Isteyen denesin. Canli canlidir, bu ikiyuzluluk niye?

Aglamak da normal degil, asiri hassas bir insan bence aglayan. Hayir, duygusuz da degilim duyarsiz da. Iskence edilerek oldurulen bir hayvan icin aglarsin da, eceli ile olan hayvan icin aglamak normal degil, fazla hassas o insan. Ust komsusu vefat ettiginde kac kisi agliyor?
Samimiyetsiz demiyorum aglayana, onu bilemem belki gercekten uzuluyordur ama normal degil. Senin ust kattaki Huseyin abi vefat etti de bakalim aglayacak mi bu model insan?

Insan daha degerli demiyoruz, ayirmiyoruz, canli ise canli diyoruz, aci ise aci diyoruz, olum ise olum diyoruz. Onlar ayiriyorlar, hayvanseverim diyenler.

Yukarida freeebird arkadas demis ya neden ayiriyoruz canlilari diye, iste ben de onu soruyorum neden ayiriyoruz, hayvansever nedir yahu?
Hayvanseverlik (o ne ki?) denen sey zoraki ve yapmacik genelde. GENELDE.
Hayvanseverlik, anlamadi ben.

hayvansever kelimesi daha çok dilimize yerleşmiş kolaycı bir tanım olabilir, hayvan hakları aktivisti desek bu tanım sorunu çözülebilir mi ? :)

hayvanların sevgimize ihtiyacı yok kısmına katılıyorum, bu bağlamda insanları neden sevmek zorundayız, insanları sevmiyorum deme seçeneğimiz olamaz mı neresi iğrenç ? tanıdığım çoğu insanı gerekçeleriyle sevmiyorum

konuyu tartışmaya getirmek istediğim yer sevip sevmeme konusu değil, haklara saygı konusu, hayvan insan sevmeyebiliriz fakat hakları göz önünde bulundurmalıyız

@delifaruk

ne zaman hayvanlar ile ilgili bir fikir ortaya atılsa, o kadar insan var önce şu meseleleri bi halledin de sonra şunu şunu yapın karşı görüşü ortaya atılıyor

ben de seninkini onlardan biri sandım hemen ardına yazdığında. yanlış bir hissiyatım olmuş olabilir ama oraya da denk gelebiliyor okunduğunda

sevgi ve haklar çatısını tüm canlılar üzerine kurmak iyi niyetli bir yaklaşım fakat şu bakımdan eksik kalabiliyor, insan hakları varken neden engelli hakları, çocuk hakları, kadın hakları da var, hepsi insan değil mi ? çünkü insan hakları bir çatı oluşturmakla birlikte bu bireylerin karşılaştıkları sorunları doğrudan çözmede yetersiz kalıyordu ek önlemlere ihtiyaç duyuldu

ve bu yüzden hayvan hakları özelinde yapılan şeyler var

@freebird gorunuse gore birbirine yakin noktalardayiz.

Hayvan haklari ile bir derdimiz yok elbette, savunulmasi ile de bir derdimiz yok. Bazi samimiyetsiliklerle ya da tutarsizliklarla derdimiz var. Onu anlatmaya calistim biraz.
Hayvan haklari diye bir ayrimla da derdimiz yok, hayvan haklari adina baska haklardan feragat etmek zorunda degiliz elbet. Engelli haklari, hayvan haklari, cocuk haklari, insan haklari, bunlar birbirine zit haklar degil, paralel haklar. Bunlardan herhangi biriyle derdimiz olmamali zaten.
Sevip sevmemek konusundan ziyade haklari gozetmek kpnusinda hemfikiriz.

İnsanlar diger insablari sevmek zorunda degil elbet, ben de bazi insablari severim bazilarini sevmem. Bazilari da hicbirini sevmez, bir sey diyemeyiz. Sorun oradaki ikiyuzlulukte, bunu anlatmaya calistim. Ve buna toplumun tepkisinde de ikiyuzluluk var. İgrenc olan sey insan sevmemek degil.

Haklar ve bunlarin savunulmasi konusunda ayni fikirdeyiz, brnim derdim baska.

VEjeteryansa hayvansever kavramı tam oturmuyor. İneklerin sömürülmesi, hamile bırakılması , çocuklarının ondan uzaklaştırılması gibi olaylaara göz yumuyor çünkü süt ve ürünlerini tüketerek.

Dünyada her yıl milyonlarca hayvan katlediliyor. Yani işkence edilmiyor, direk öldürülüyor. Bu sayı insanlarınkinden fazla.

İnsanlarla hayvanları kıyaslamak kadar da hastalıklı bir şey göremiyorum. İnsanlar adına bir sürü dernekler, örgütler vs var. Hyvanların dili yok, sesi yok, kanalı yok vs.

Hayvan hakları savunucuları, insan haklarını da savunmak zorunda değil. Hatta insanlardan nefret eden hayvan özgürlükçüleri var. Bu birçelişki mi? Onların kendi düşüncesi ve hayat görüşü. Kendini Doğa ve hayvan aktvisti oalrak görüyorlar. İnsan haklarını sasvunmak zorunda değiller.

"Orda burda savşta insanlar ölüyor, sense diyorsun ki mezbadaha ölen hayvanlar."

O ,mezbahada ölen hayvanlar demese o insanlar ölmeyecek mi, ne alakası var bunla onun?

Ve emin ol , o hayvan özgürlükçüleri ve aktivistleri, senin gittiğin insan hakları eylemlerinden (işçi eylemleri, öğrenci hareketleri) daha çok eyleme gitmiştir.

İnsan ve hayvan hakları bağlantılıdır. Hayvanlar üzerine uygulanan sömürü, insanlar üzerine uygulanan sömürüyekapı açmıştır.

Tarihte ilk sömürülen hayvanlardır. daha sonra kadınlar sömürülmüş. Daha sonra çocuk işçiler, Doğa vs diye devam etmiştir.

Sömürüsüz bir dünya ütopya evet ama hayalini kurmaya devam edeceğiz.

yahu intihar eden adamdan, rasyonel davranışlar bekliyorsunuz.

adam intihar edecek seviyeye gelmiş, adam hayatına son veriyor, en mantıklı intihar yöntemi hmm o değil, şu değil, evet doğrusu bu deyip ona göre mi, karar verecek.

tuhaf bulmuyorum.

intihar eden adamdan rasyonel davranis beklemiyorum, birazcik beyin ve vicdan bekliyorum. intihar etmek oc olmayi gerektirmez. olurken 150 kisiyi de beraberinde goturmenin intihar psikolojisiyle alakasi yok oclukluguyla alakasi var

Yo bence mantikli. Adam psikopatmis iste. Ki normal hayatta psikopatlarin psikopat oldugu kolay kolay anlasilmaz.

Psikolog degilim okudugum bilgilerden yola cikarak böyle dusunuyorum.
yok Lufthansa ya yok airbus a zarar gelmesin diye yalan soyluyolar iddasi sacma asil.

adamın öç almak gibi bir gayesi olduğunu bilemeyez ki,

terörist bir eylem olarak yapmadıysa, sadece, diğer kişileri umursamamıştır. intihar eylemini gerçekleştirmek üzere olan bir adam zaten sağlıklı düşünemyordur; vicdan gibi kavramları o an o adamdan beklemek biraz fazla bir beklenti gibime geliyor şahsi görüşüm.

ha pardon oç olmayı demişsin, ben öç almak diye algılamışım onu bi an. :) ben gene de intihar eden hiçbir insandan normal bir insandan beklediğimiz tepkileri bekleyemeyiz diye düşünüyorum. adamı savunmak gibi bir gayem yok.

beyin ve vicdan sahibi biri intihar etmez. insalığa zararlı olacağı için intihar etmeye meyillenmez.

bence çok fantastik. düşünsene seninle birlikte yüzlerce kişi geliyor.

intihar edecek olsam benim de diger insanlar umrumda olmazdi. ha 150 ha 1500000000..... ne farkeder.

"ben istesem bu uçağı düşürürüm lan. bi ton insanın hayatı da benim elimde nıhahaha." şeklindeki manyak bir düşüncenin intiharı göze almış versiyonu.

şehirler arası otobüs yolculuğu yaparken kocaeli tarafındaki yüksek viyadüklerde benim de aklıma gelir. "lan bu şoför istese hepimizi şu an öldürür, direksiyonu hafiften çevirmesi yeter. hatta ben bile yapabilirim lan, ne kadar tuhaf." gibi.

gündemi sanırım geriden takip ediyorsunuz. bu sabahın haberiydi. (haber.yandex.com.tr türkiye'de ve hatta dünya'da gündem çok hızlı değişiyor.

bu akşamın gündemi yemen.

Yapildi, cokca sen takip etmemissin

Yurtdisindaki buyuk haber sitelerine bakarsan oyle zaten; cnn, nyt, nbc, bbc, independent, telegraph vb.

Turkiye'de maalesef kaliteli habercilik de yapilmiyor. Arz talep meselesi.

haklisiniz sanirim. evetamhaber bultenlerinin sonunda geliyorum ve sadece bu saatleerde hbaber sitelerine bakiyorum.

Daha ne yapsınlar. Sürekli onu konuşuyoruz ailecek.

ihhi seklinde guldum kadar.

fena değilmiş xd

kaptan maydanozun cevabı daha komik.

:( ron dennise katılıyorum. dusun artık esprinin seviyesini:))

ron dennis'e daha çok güldüm.

vaay inceptionlu espri.

Cami içindeki görüntü güzel değil .Espri hiç değil .

güldüm valla :)

not:müslümanım

onlara hitaben konuştuğunuzda sizden küçük olduklarını hissettirin. bücürük, ufaklık vb. şahsen ben sinirlenirdim.

Annemi buyukler der. Bu arkadaslar gerizekali mi?

Aynısı bölümde vardı o kadar yilisik o kadar yavşak gelirdi ki. Hala da aynı geliyor yani kazık kadar herif için annem Diyorsun bağrına basıyorsun tamam sevebilirsin de annem demek ne yahu?

Bana itici geliyor

Uyar sende.

çeviri yap. kendine hedef koy bir saatte şu kadar kelime çevireceğim diye. beyin kelimeleri hafızada tutmaya başlayacak

ceviri yaparak dil ogrenilmez, en fazla biraz kelime bilginiz artar o kadar. bir dili ogrenmek icin dusunce yapinizi o dile cevirmeniz gerekir. konusurken, yazisirken falan hep o dilde dusunmeniz lazim. eger once soylemek istediginiz seyin turkcesini dusunup sonra ingilizcesini soylemeye calisiyorsaniz hic bir zaman akici olamazsiniz.

hocalarim sirf bunu ogretebilmek adina turkce-ingilizce sozluk kullanimini yasaklamisti mesela. bir kelimeyi bilmiyorsaniz ingilizce-ingilizce sozlukten bakip oyle anlamaya calisin, cok temel bir sey ve cok buyuk faydasi var.

@Vudin +1

Ceviri yapmak yabanci dil bilen birinin en son yapacagi istir, cünkü bir dili bilmenin son asamasidir. Bir kelimeyi bilmekten öte, o dilin, ve anlatmak istenen cümlenin baglamina (*context) hakim olmayi getirir. Ceviri yaparak ögrenmeye calisilmasi hem moral bozucu olur (cünkü anlatmak isenen tam anlamiyla anlatilamaz), hem de ceviri sonucu garip bir dil cikar ortaya. Tipki amerikan filmlerinin türkce cevirisinde oldugu gibi. O türkceyi sadece amerkan filmlerinde duyarsiniz, gercek hayatta öyle bir türkce kullanilmaz, kullanilirsa komik duruma düsülür. "Hey dostum cek su kahrolasi kicini arabamdan" cümlesini günlük hayatta duymayiz hic. Bu sadece basit bir dialogda böyleyken daha karmasik makale ve kitaplarda cok daha karmasik hal alir. O nedenle önce o dilde düsünme ögrenilmelidir, türk egitim sisteminin düstügü en büyük yanlis da odur, türkce düsünüp ingilizce ögretmeye calismak. Ingilizce düsünme egitimi de iyi bir ingilizce-ingilizce (tabi ki kendi dil seviyene göre) sözlükten gecer.

Mesela "Context" kelimesini düsünürsek ingilizce türkce sözlükte bu kelimenin karsiligi "Baglam" olarak cevrilse de bu "Baglam" kelimesini nerede kullanilacagini bilmeyince ister türkce olsun ister ingilizce hicbir fark yoktur. Önce hangi kelime hangi durumda kullanilir onun ögrenilmesi gerekir.

bu arada çeviriyi dil öğrenmek için değil kelime öğrenmek için dedim ben. dil tabi ki çeviriyle öğrenilmez. ama şarkıları anlamaya çalışmak amacıyla çeviri gibi alıştırmalar kelime dağarcığını süper geliştirir.

yapma. beynin yanar. makale çevirisi kolay değil. "fluent" kişinin bile doğru çevireceğinin garantisi yok işin içine terimler girdiği için.

sen kısa hikaye çevir. ne bileyim bazı kitapların (hikaye-roman vs.) level 1-2-3 versiyonları var. onları çevir. çok daha faydalı olur.

işe yaramaz bir yöntem. harcadığın emek karşılığı alacağın sonuç çok zayıf.

bence kendin diaolog yaz çok kullanmak istediğin cümleleri kullan. ingizcesi nasıl olur demeden doldur 2-3 sayfa sonra otur ingilizceye çevir sonucu da bir bilene göster.

hiç çalışmamaktan iyidir. ileride işine yarayacağını düşündüğün bir alandan seç ki kelime dağarcığın genişlesin.

Online olarak yazılım öğrenmeye çalış. "Ne alaka ya?" deme, öğrenmek için bir sürü İngilizce kaynak yalayıp yutacaksın, video izleyip, tutorial'lar okuyup stackoverflow'da, quora'da yazılar okuyacaksın, best practice'lar kovalayacaksın. Haliyle ingilizcen epey gelişecek, diğer yandan bir-iki de yazılım dilini CV'ne ekleyebileceksin.

Bir taşla iki kuş bitch!

Aman makale işine girme. phys.org'dan makale çevirmek için bir bilim sitesinde yazar oldum. 500 kelimelik 1000 kelimelik bazen de 2500 kelimelik çeviriler yapmam gerekti. Tamam öyle ya da böyle çeviriliyor ama cidden zorluyor. O terimler phrase'ler cidden çok sıkıntı. O kadar derin oluyor ki bazen terimlerin Türkçe karşılığını bile bulamıyorsun.

ingilizce kitaplar okusan daha iyi bence, harry potterdır falan türkçe okuduklarından ingilizcelerini bul oku.

Sadece belirli bir metin için mi yapacaksın?

evet. elimdeki yuzlerce sayfadaki makalelere yapicam

Yüzlerce sayfa makale diyince olmadı o. html ve css ile halledemezsin. Hangi kelimenin neye karşılık geldiğini nasıl bilsin gariban html, css? Diğer alternatifler için de google translate api'yi bi' kurcala istersen.

Viyana'da da Yozgatli'ya denk geliyorsun, salt Konya'liya indirgemeyelim olayi:)

(bkz: işçi göçü )

ben almanyadayım, daha denk gelemedik hemşerimle. gerçi bir tane satıcı denk gelmişti bir mağazada. hepsi hepsi o.

isveç seçimleri için konya kulu da sandık açmışlardı yazın :)
www.aljazeera.com.tr

Konyalıyım
Avrupa'da da gördüğüm; bi frankfurt civarı küçük Konya
bir de İsveç'te Kulu gerçeği var. (ki onların çoğu Kürt ve diğer Kürt ağırlıklı göç dalgalarında fazla farkları yok 1i gidince 10unu sürüklüyor) yani isveçtekilerin organize olup avrupanın kalanından oraya adam götürme gerçeği var. Kulunun tamamını götürmüşler zaten :p
Açıp haritaya bakarsan göreceksin ki çok büyük ve kırsal memleket hacı, el kadar Yozgat Viyanayı istila ettiyse bizimkiler Avrupa'yı etmiş çok mu?

ha bir de Karamanlıları da Konyalı sayıyor olmayasın?
zamanında karamanda sel mi ne olmuş (emirdağ ile aynı hikaye) afet bölgesi ilan edilmiş o yüzden oradan toplu işçi gitmiş. Bi de üstüne, ilk kurulan işçi kooperatiflerinin atıyorum senede 500 tane işçi gönderme hakkı varmış ve Konyalılar başka illerdeki kooperatiflerin hakkını da parasını verip almışlar. en baştan çok giden olmuş yani.

Imagine all the people dancing and touching each other, communicate in a joyful harmony.

do all Turks dance?

"edebilir mi?" diyeceksen de - can all Turks dance?

"hadi bütün Türkleri sahneye alalım" edasıyla söylenecekse de - "can we have all the Turks on the dance floor please?"


evet, gün sonunda beynim aktı. evet, tam olarak anlamını çıkaramadım...

Are you dance?

Cevremde de mevcut , bende de mevcut. Bir de kulağım tıkandı, mart kapıdan baktirdi, agzimiza zicti bıraktı...

Genel salgın var. Kızımın 22 kişilik sınıfında cuma günü okula 7 çocuk gelmişti. Öğleden sonra 2 kişi kalmışlar.

o bulaştırdım dediğin şey bahar nezlesi de olabilir (polenler vs.), senden kaynaklanmıyor olabilir yani.

ayrıca 2 günde düzeldim demişsin ya, bizim oralarda hastalığının geçmesini istiyorsan birine sat (yani bulaştır) derler, seninkisi aynen öyle olmuş, millete bulaştırmışsın hemen düzelmişsin:)

"Due to" daha farklı bir kalıp aslında..
"xxxxx nedeniyle yyyyy" deki "nedeniyle" "due to" geliyor kanımca..
"I couldn't contact you due to my sickness" gibi..

"Since i am not allowed to contact with you." bu örnekte "neden" olarak göstermek zor geldi bana..

şöyle ki;

due to'dan sonra tam cümle gelmez. since'ten sonra ise yüklemi olan bir cümle gelir.
örnek:

I feel stupid due to my mistake in exam.
I feel stupid since i did a mistake in exam.

tam olarak emin değilim ama bence orada since because anlamında kullanılmış. due to ile since aynı değildir ama due to the fact that since veya because ile aynı anlamda olur. cümleyi de due to ile kurmaya çalıştım ama doğru olduğunu pek sanmıyorum. mantığı öyle fakat kuruluş yapısında hata vardır. şöyle ki;
due to being not aloowed to contact with you

Since'i because olarak da kullanabilirsiniz.

Bir de boyle dusunun :)

Since'i doğrudan "because" yerine kullanabilirsin, peşinden cümle gelecek. Dolayısıyla thracian + 1
due to'dan sonra isim gelecek. Bir de "due to" daha çok olumsuz şeyler için kullanılıyor. "Due to the bad weather conditions, the trip was cancelled" gibi.

Ek cumle icin baglac konumunda kullaniliyor. Reduction gibi.

This is what i want daki what da boyle.

Prepositionlar (ki onlar) genellikle yer bildiren kelimelerdir.

"Burada bir ek cümle olduğunu sanmıyorum, çünkü iki tane fiil yok. This is what i want"ta iki cümleyi birleştiriyoruz, burada iki cümle yok.

those bildiğin "şu" gibi burada. İşaret sıfatı da gibi ama tam da değil. "Şu yer belirten kelimeler mi edat?" ama belirli bir kelime gösteriyor mu, öncesi ve sonrası var mı konuşmanın, bilmiyorum. Bir öncesi varsa, kelimeleri gösteriyor olabilir "Nah şu kelimeler mi edat?" diye.

Eğer burada daha öncesi yoksa konuşmanın, vurgu anlamı var gibi daha çok. "We are those people who stand up for what they believe in" desek örneğin who ve what bağlaç olurdu. "those" burada "Tam da o insanlarız" anlamına gelmiş. Burada those yerine "the very" de kullanabilirdim. "We are the very people who stand up for what they believe in"da diyebilirdim. Burada da sanki "Edatlar yer belirtmek için kullanılan kelimeler midir tam olarak" gibi bir şey sormuş.

Ya da "falan" anlamına daha fazla gelebilir "Edat dediğin yer belirten kelimeler falan mı" diye. Bu daha da yaygın bir kullanım üsttekine göre.

Bu arada cümle soru cümlesi de değil ama sonunda soru işareti var diye öyle yorumladım. Eğer soru işareti yanlışlıkla geldiyse, yukarıdaki anlamların soru cümlesi olmayanları olarak açıklayabilirim. Yani "Yer belirten şu kelimeler edat" veya "Yer belirten kelimeler tam da edat oluyor işte" veya "Yer belirten kelimeler falan edat oluyor, işte bunlar hep edat" gibi.

Edat dediğim de in, on, at, vb.

Prepositions are those words generally indicating place, time, manner and movement that serve to clarify the relationship between other words

Dedigim gibi birlesik cumle var burada.

Verdigin uzun cumlenin devamindaki that da those...that'in kalibinin diger parcasi.


Yukarida anlatilan seyin de gercegi yansittigini zamnetmiyorum ki zaten duzgun cevrilememis.

Prepositions are those words generally indicating place, time, manner and movement that serve to clarify the relationship between other words 

Prepositionlar (edatlar); genellikle diger kelimeler arasindaki iliskiyi aciklama hizmetinde bulunan zaman, durum ve yer bildiren kelimelerdir.

Not: eger cumle icinde virgul koyabiliyorsaniz buyuk ihtimal reduction vardir:


Prepositions are those words (,) generally indicating place, time, manner and movement ...

Cümlenin devamı olduğunda thracian çok haklı. Cümlenin devamı olmayınca anlamı farklılaşabiliyor.

Tum kelimeler icerisinde bir grup hakkinda konusacaksin, o nedenle those words diyor yani "şu tarz kelimeler" gibi bir sinirlandirma yapiyorsun. Devaminda da şu ile ne kastedildigini acikliyor.

kredi kartıyla al bence. borcunu ödeyemesen bile hepsini yansıtılan faiz her türlü taahhütlü almaktan daha az olur.

hiç bir halk bu şekilde sınıflanamaz ki, sizin de bahsettiğiniz gibi "insan" olarak değerlendirmek gerekir. sıcak kalpli insan, duygusal insan vb. hangi halkı bu şekilde tanımlayabilirsiniz ki? tecavüzcü halk diye bir şey mi var ? ya da çok duygusal halk?
bu bahsettiğiniz şey kültüre daha yakın sanki. Kültürün getirdiği değerler vardır. büyüklerine karşı saygılı olmak, evde ayakkabıları çıkarmak, temizlik vb. japonlar benzer mesela bu açıdan bakarsak. ama her toplumda hapçısı, tecavüzcüsü, enteli vs si vardır.

şöyle bişi işte:
ne elbiseler gördüm içinde insan yok ne insanlar gördüm üzerinde elbise yok

comptrol rahatsiz misin birader? not: kisminda yazdigim durumu mu savunuyorsun bana? kendi kabugunda yasayan adamlarin turk halki hakkinda yapacagi degerlendirme kimin umurunda?

bunun birinci sebebi ''türk'' ırkına mensup kişi sayısının ülke toplam nüfüsunun ancak yarısı, belki biraz fazla olması, ve geri kalan büyük çoğunluğun kendini ''türk halkı'' olarak görmemesi, ikinci sebebi ise hayvani bir nufusa sahip olmamız.

avrupa'ya kıyasla bu bahsettiğim ırk çeşitliliğinin fazla olması ortak bir toplum davranış biçimi geliştirilememesine sebep oluyor. çünkü adam-lar kendini ''türk halkı''nın bir mensubu olarak görmüyor, çoğu insan toplum bilincine sahip değil, ve mevcut yönetim sayesinde bu makas gittikçe açılıyor. üzücü olan bu kültürel yozlaşmanın bir kartopu misali yuvarlanarak büyüdükçe büyümesi, abes davranışların bir şekilde normal karşılanmaya başlaması. misafirperverlik, yardımseverlik, alçakgönüllülük ''aman bana ne ya'' kafasına dönüşmeye başladı.

en basitinden misal herkesin farkında olduğu bir büyük istanbul depremi gerçeği var. 99 depremi bir nebze de, bu olacak depremden sonra öyle bir yağma, öyle istenmeyen olaylar meydana gelecek ki iddia ediyorum ki o deprem bir iç savaşa yol açacak. çünkü haberlerde yaldır yaldır bağıracaklar ''birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyacağımız o günler'' diye, o günlerin temelinin afedersiniz anuna koymakla meşgulüz şu sıra. bilmiyorum, karanlık. ama türk halkı şöyledir diyebiliyorum.

türk halkı koyundur.

İşte bazı sınırlar koyulabilir. Kollektiftir, eleştirel düşünmez, güvensizdir, mutsuzdur... Tam manasıyla doğu toplumu diyemeyiz, metropollerde, metropollerin bazı semtlerinde batı toplumunu andırır sosyal ilişkiler. Amerika'ya da çok benziyor bence hatta küçük amerikadır Türkiye. Karmaşası, modası, falanı filanı... Hiçbir toplum kendinden bahsederken tutup da biz İngilizler şöyleyiz böyleyiz ha bir de sinsiyiz demez, denmez ve bilinir ki İngilizler sinsi... Bizde de var bir sürü şey ama olumlu yönler dillendirilir. Misafirperverlik mesela. Aslında bununla her millet övünür ve bu gibi şeyler iktidar tarafından dikta edildiğinden biz böyle olduğumuz fikrine kapılırız. Hiçbir kurumumuz rahat, hiçbir sosyal alan tam manasıyla refah olmadığı, hala temel haklar alanında dahi sorunlarımız olduğu için de bize yüklenen misafirperverlik gibi özellikleri gerçekleştirmez, elimize yüzümüze bulaştırırız. Ama hata kabullenilmez ve eksiklik görülmez çünkü iktidarca yoğun ve boş bir milliyetçilik pompalanmıştır bize, durduk yere gururlanır, boş yere duygulanılır. Gerçi olumsuzlukların dile getirilmesi çeki düzen verir mi? Keşke... Bence toplumu b.k götürüyor ve ben kendimden memnunum, buna seviniyorum.

ben orgazm oluyorum. aksanı taklit yeteneğim de iyidir.

bu kadar dallama bir aksan olamaz. kodumun kırmızı urbalıları.

bence de bazıları güzel olabiliyor. :)) herkese göre değişir. bir fransız aksanı olmasa da . ama bence kullananların cool'luğuyla da alakalı. genelde güzei/yakışıklı film yıldızlarının kullanması sanki dil süpermiş izlenimi yaratıyor.

bu arada teknik olarak dilin sahibi olduklarından, onlar hariç herkes o dili aksanlı konuşuyor. ben mi yanlış biliyorum?

bizim millete has değil, seveni çok. bence de çok güzel ama sonrada yapmaya çalışılınca çok kötü oluyor sadece orijinali güzel.

Bize özel değil, İngiliz aksanına bayılan Amerikalılar da var mesela...

ama evet çok fazla aksan var, ben Londra ve çevresinde yaşayanların aksanını beğeniyorum, kuzeye gittikçe farklılaşıyor çünkü.

hayvan gibi yapabilmeyi istediğim aksandır nasıl yapacağımı bilen varsa bi aydınlatsın bu vesileyle pls.

niye sevmesin ki? bir insan zeytinyağlı enginarı nasıl sever veya bir insan kemerli burunlulardan nasıl hoşlanır gibi bir soru seninki. seviyoruz o tınısı hoşumuza gidiyor=) renkler ve zevkler meselesi.

sadece şu sahne için bile sevilir, hatta bi kere öyle konuşsam sonra ölsem denilir.

cdn.hellogiggles.com

vod oo yu tooğkin öboot? şahane aksan <3

kargn aslinda haklisin ama ingilizce butun dunyada konusulan bir dil oldugu icin sahiplerinin konusma sekli de ayriyeten aksan olarak belirtilmis.

sskywalkemre
bosuna ugrasma hicbir zaman yapamazsin. 3 yil ingilterede yasayan adam da yaptigini iddia ediyor ama alakasi yok. orada dogup buyumen gerek. kisaca native olman gerek.

soruna cevap gelirse ben amerikan aksanin daha cok seviyorum anlasilmasi daha kolay oldugu icin. bize daha yakin bence.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com :)
www.youtube.com

İngiliz aksanının 15 küsur olduğunu bilmiyordum, bana 3-5 farklı aksan varmış da yeterli imiş gibi geliyordu.

Zamanında "İngilzi şarkıcılar şarkı söylerken neden ağızlarından İngiliz aksanı çıkmıyor, Amerikan aksanına yakın oluyor" diye bir soru vardı, araştırmıştım azıcık. Şu çıkmıştı, aslında 200-250 yıl önceki İngiltere'nin aksanına Amerikalılar daha yakınmış. Normalde r'leri söylüyorlarmış. Daha sonra bir şekilde zengin kesim Avrupa ile ticaret yapa yapa r'leri yutmaya başlamış. Sonra bakmışlar ki zengin kesim öyle konuşuyor, kalan kesim de ayrımcılığı kapatmak için öyle konuşmaya başlamış. Bizdeki cadde ağzının topluma yayılışı gibi. Korkuyorum biz de yakında c'leri, ç'leri, ş'leri söyleyemezsek diye.

Gerçi bunun Avusturalyalısı, Yeni bilmemnerelisi, Creole'si var. Hepsi ayrı dert. Ama bence sevip sevmeme, kulak tırmalama işi tamamen kulak alışkanlığı. Ağırlıklı Amerikan yapımı dizi,film,vb. izlemekten olabilir. Sürekli İngiliz dizisi izlesem kulağım ona alışır, "Amerikalılar dili katlettiler" derim. İspanyolcayı ilk bir Güney Amerikalıdan duydum canlı, sonra İspanyollardan duydum. İlk duyduğumda "Bu ne ya, peltek peltek, tükürüyorlar resmen" dedim. Ona kulağım alışınca bu sefer Latin İspanyolcası yılan yutmuş gibi gelmeye başladı.

Ben de sevmem ama Coupling'te Jeff Murdock'un Welsh aksanını, Susan'ın her "apparently" deyişini ve Steve'in delirdiği anlarda attığı nutuklarda gizli o öfkeli aksanını sevmişimdir. Ya da düzelteyim, ben belli ki Coupling'i seviyorum, aksanla alakası yok. Bu duyuru vesile oldu da anlatmış oldum.

ben de şöyle sormak istiyorum bir insan ingilizlerin aksanını nasıl sevmez? bunu sevmez de neyi sever? "amerikanca"yı mı?

yakışıklı ve güzel olmak zorunda değil, yaşlı teyze ve amcalarınkine de bayılıyorum ben, hele ki bbc yapımı dönem dizilerine bitiyorum.

www.youtube.com

merak ediyorum. şablonları tasarımcılarınız hazırlıyorsa mevcutlarda/aktiflerde bir kesintiye de gidecekler mi? nasıl çalışıyorsunuz?

cut down burada kesinti olarak mi cevirilir? resim kesmekten bahsediyor sanirim.

aksi olsa gezegen yerinden oynardı. dünya iboy kaynıyor.

aksini nereden bilecegiz? fabrikasi kutsal emanet gibi korunuyor.

sıfırla aynı değildir, direkt sıfırdır. apple olm boru mu?

degisimde sıfırla aynıdır sıfırdır sıpsıfırdır.

tamırlı urunlerı zaten refurbished olarak belirtiyorlar. bunlar tr de yok ama satısını da yaptıkları oluyor. ha ıs uzar fln o zmn da gecıcı cıhaz olarak refurbished verebiliyorlar. ama degısımde sıpsıfır.

üniversiteliyi. tecrübe zamanla kazanır zaten. ama üniversitedeki teorik eğitim uzun vaadelidir.

Yaptığın işin ne kadar teknik bilgi, ne kadar pratik bilgi, ne kadar vizyon gerektirdiğine ve müşteri pörtföyüne göre değişir. Bu soru fazla genel.

biri elma biri armut. bu koşullarda "şunu" seçerim diyen zaten işi bilmiyor.

iş ne işi? şirket ne şirketi? içerde kimler çalışıyor? lise mezunu mu çok üniversite mezunu mu?
pozisyon hangi yetkinlikleri gerektiriyor? bana iş yapacak adam mı lazım yoksa vizyonu geniş birini mi istiyorum?

depoma adam alacaksam lise mezunu tecrübeli ama yok satın alma uzmanı alacaksam üni mezunu tecrübesiz.

cevap yazdım ama soru çok saçma.

detaylari bos verin. boyle bir durumda acilen karar vermeniz gerekti. hangisini secerdiniz?

Uzun vadeli alıyorsam üniversite mezunu, Kısa vadeli alacaksam ya da gelecek belirsiz ise tecrübeli olanı alırdım.

detayları boşverin derseniz olmaz. kararın güzel sonuç doğurup doğurmadığını detaylar belirler.

hangi konumda çalışacağını söylemiyorsunuz, adayları da fazla açmıyorsunuz. bu şekilde karar veririm diyen saçmalar.

tornacı alacaksam lise mezunu olsun tecrübeli olsun derim mesela.
sağlık çalışanı alacaksam üniversite ararım.

soru biraz iç rahatlatma veya haklı-haksız kavgasında destek aramak için sorulmuş gibi geldi bana.

Universite mezunu adam cabuk kacar liseli sadik kalir. Uzun vade ise liseliyi dusunurdum unuversiteli gittikten sonra yeniden adam al isi ogrensin falan hem vakit hem para kaybi. Isin teknigide onemli, bir analiz yap uzun ve kisa vadede verecegin maasi ve geri donecek parayi bi hesapla ona gore karar ver.

@mayeskuel insan kaynakları uzmanıyım, detayları boşverip turnoverı yükseltemem kusura bakmayın.

tezgahtar mı alıyorsun yönetici olarak yetiştirmek üzere adam mı? skala o kadar geniş ki... zaten lise mezunu adamın alabileceği işe süper bir üniversiteden mezun tecrübesiz adam götüyle güler. ben 2011'de mezun olduğumda 2000 lira teklif vermişti bir kaç iş yeri hadi len oradan demiştim. boş beleş işler yaptıracaklar diye.

ayrıca @pinman ın dediği doğru değil, ben ne lise mezunu adamlar gördüm sadece 100 tl daha fazla veriliyor diye iş değiştirdiler.

ama beyaz yaka öyle değil, onun dikkat ettiği başka şeyler var çalışma saatleri, iş tatmini, çalışma ortamı vs.. benim şu an çalıştığım yerdeki mühendislere +1000 tl lik teklifler geliyor ama kabul etmiyorlar.

yani üni mezunuu adam çabuk kaçar diye bir şey yok.

bu aranılan pozisyona göre değişir yeni mezun deneyimsiz eleman istiyorsam örneğin bankaların ya da büyük şirketlerin mt pozisyonu ya da dentçi yardımcısı müfettiş yardımcısı gibi bunlar zaten yeni mezun deneyimsiz ister iyi şirketlerin deneyim isteyen pozisyonlarına da üniversite hatta yüksek lisans mezunu ve deneyimli isterler ama starndart olarak üni mezunu deneyimsiz birini alıp yetiştirmek kolaydır o yüzden onu seçerdim ama bu pozisyona göre değişir, senin dediğin satış meselesinde olabilir örneğin şu sigortacılık işi bes satanlarda senin dediğin pozisyona 2 kişi de talip olabilir o da satış becerisi ve ağzın laf yapmasına bağlı

Sanmam, meslege gore degisir. Isi yurtdisina cikmasini gerektiren bir isse (pilot, hostes, uluslararasi firmada yonetici vb) takip edilmez herhalde.

Ama kuyumcunun 15 gunde 1 Italya'da (hem de hep ayni ulke) ne isi olur...

ihbar etmişlerdir yoksa zor yakalamaları

oncelikle yorumlara bak, olumluysa sikinti olmaz yuzde 95.

takvimin bos olmasina aldanma, ev sahibiyle mesajlasip evin o tarihlerde uygun olup olmadigini sor. eger uygunsa yardir gitsin.

gizli kameranın kayıt kapasıtesi dolunca sure doluyor.

otel gibi adamla konsursun 11 ya da 1de cıkıyosun işte 15 den 16 ya 1 16dan 17 ye 2 17den 18e 3 18den 19 4 gün

airbnb ise, eğer o gün başka biri hemen check-in yapmayacaksa bir iki saat oyalanmana izin veriyorlar.

hava ve gürültü kirliliği
geçen bir AB çevre raporunda gördüm avrupada yaşam süresini 5 yıl kadar kısaltıyormuş -tam rakamları unuttum ama öyle bişiydi- artık bizim büyükşehirlerde nasıldır durum siz düşünün.

radyasyon.

cep telefonları, bilgisayar ekranları, avmler... her yer radyasyon dolu.
haliyle yorgunluk ve baş ağrısı...
psikolojik olarak insana sinir veriyor en basiti.

televizyondaki kavga gürültülü diziler, tartisma programlari. televizyondaki gerginlik senin oturma odana da taşıyor.

Nefes almak ya. Burnunda deviasyon varsa hayat işkence bildiğin. En önemli şey nefes almak.

tahıl yemek. hm fizyolojik hem psikolojik etkiliyor. bırakınca farkı anlıyor insan.

Yakınlarda olan inşaat sesi acayip canımı sıkıyor ben nereye gitsem peşinden geliyorlar :(

kişisel olarak;

üst komşu.

genel olarak;

her gün artık görmeye ve duymaya alışkın olduğumuz berbat haberler, cogu elektronik aletler, iyi insanların git gide azalması, çevre faktörü, insanlarla olan iletişimsizlik, uyku problemleri, sürekli dışardan beslenmek, spor yapmamak, kendini önemsememek.

bunlar büyük etken.

pasif içicilik - zorunda mıyam?

Airbnb?

konağa çok yakın bi yer vardı hotel tanık diye, 3 gün kalmıştık 3 arkadaş, kişi başı günlük 45 lira filan veriyoduk 1-2 sene oldu.

Süre?

ALSANCAK da tansaşın olduğu sokaktan girince vardı bir tane. unuttum adını şimdi . sorunsuz sıkıntısız temiz bir yerdi.

01 Mayis Aksam 22:00 giris
03 Mayis Gunduz 10:00 cikis' la 2 oda ariyorum.

sadece kendi işine gelen bir seçenek mi öne sürüyor yoksa gerçekten mantıklı bir şey mi söylüyor, onu düşünürüm. sadece kendi işine geleni söylüyorsa bir şekilde onun söylediğinin gerçekleşmemesini sağlarım.

Bencil tiplerdir. Gıcık oluyorum ben de. Sadece kendi zevklerini ve menfaatlerini düşünürler. Mümkünse hayatınızdan atınız

denizlide güney şelalesine gidin, herkes övdü bana, gitmedim vaktim yetmediğinden. etçilseniz honazda kavurma yemeye da gidebilirsiniz kafilecek.

köyceğizden içeri girin dalyan taraflarına girin. o bölge gezeceğiniz en keyifli yer olacak.

fethiyede içeri girmek yerine ölüdenize gidin. fethiyede saklıkente gidin, kayaköye gidin

fethiyeden sonra yayladan antalyaya gitmek yerine sahilden gidin (kaş finike kumluca)

bu güzergahta kalkan - kekova ve olimpos görün.

efes'e kadar gitmişken şirinceye uğrayabilir
nazilli'den geçerken pide yiyebilir
sarayköye gelmeden 20km kadar daha kuzeye buldan'a geçip, buldan bezinden yapılma tekstil eşyaları ya da yerel halkın ürettiği havlu, bornoz vs ürünlerden alabilir ayrıca @ismail yk'nın bahsettiği şelalelere gitmek isterseniz buldan'dan oraya geçebilirsiniz.

yarın saat 20.00 star'da.

www.lmgtfy.com

o linki hazirlayip vermek yerine ustteki arkadas gibi tek cumleyle anlatsaydin daha az vaktini alirdi.

adamın verdiği linke tıklasan zaten cevabı göreceksin. illa "bu akşam 8'de star tv'de efendimis" demesi gerekiyor di mi? ya tamam duyuruya her şeyi sorun da tüm türkiye'nin beklediği, yayınlanacağı kanal da yayınlanacağı gün de aylar öncesinden belli olan bir maçı duyuruya sormanın manası nedir? google'a beşiktaş-liverpool ne zaman kaçta yazsan çıkacak cevabı. o kadar karmaşık bir şey değil. herhangi bir siteye girmene bile gerek yok, google'a sorsan söyler direkt.

bari soru soruyorsunuz cevap alınca artistik yapmayın ya.

olm rahatsiz misin? bi soru sordum. biliyosaniz cevaplayin, bilmiyorsaniz ayar vermeye kalkmayin. isiniz mi yok amk

İyi ve doğru olanı yapan erkek sayısı o kadar az ki, kadınlar biraz haklı olarak genelleme yapıyorlar. Yani bana göre, siz de haklısınız onlar da haklı.

e ülkemizde erkeklere laf ediyoruz. kadin hakki falan bildikleri yok hepsi cahil vs diye. kadinlarda ayni sekilde mükemmel degil

kim savunsuz istersiniz paşam? ona göre haber salalım.

Sanırım mayeskuel burada bütün erkeklerin aynı şekilde görülmesinden ve ayrım yapmadan hepsine karşı düşmanlık beslenmesinden şikayetçi olmuş. Ben sorusunu o şekilde anlayıp ona göre yanıt verdim. Eğer konuştuğumuz şey feminizmse, bugün feminizmi besleyip büyüten kitle kadınlar değil erkeklerdir. Kadınlara karşı yaptıklarıyla. Hiçbir kadının, kendisine veya bir hemcinsine yapılan bir olumsuzluk olmadığı halde erkeklere düşmanlık besleyeceğini düşünmüyorum. Burada kesinlikle kadınların değil erkeklerin konuşulması gerekmektedir.

Ne yalan soyleyim ulkede bu kadar ayiogluayi barzo varken varsinlar istediklerini soylesinler. Ben hak veriyorum biraz. İkinci sinif insan muamelesi yapiliyor kadinlara son yillarda.

söylediklerin herhangi bir akıl emaresi, değer, önem taşımıyor ve sadece ayrımcılık içeriyor, düşmanca. Genel olarak susmakla dünyaya en fazla katkı yapabilecek türde bir insansın, bunu yapmayı dene.

grindbox.tv

hayır.

asla

hayır, her ürünün bir ederi var.

3 bin lira üstüne çıkmam iphone için.

500 tl olmasını bekliyom ben. param acayip kıymetli benim.

10 bin olana kadar piyasa da fırlayacak, yani evet, alınır.

Valla 10k cidden çok ama ailecek apple'ın köpeği olduğumuz için "EDİT: direk->direkt" 'asla' diyemedim hani bi durakladım. Şu an evde ayfonun aypedin her modelinden mevcut öyle diyeyim. Herhangi biri bozulduğu için yenisini almadık, hepsi keyfiyetten.

1000e düşerse alırım başkasına hediye olarak.
Kendime android düşünürüm yine

HTC, Samsung, Yeni çıkan çin markaları gibi.

Fiyat performans onemli. Sağlam android'ciyim ama 24 cekirdekli 64 gb ram li bataryasi 30 gun giden, 10 yil kullanilabilirligi olan bi apple olursa alirim 10 bine.
1200 e lg g3 aldim. 2 sene şıkır şıkır buna eminim. F/p tavan.

iphone 10 bin olunca muadilleri de 9 bin olacaktır muhtemelen. 3310lara dönüş yaparım.

maaşımın 15000 olması lazım gerek.

36 ay kredi çekip eşşek gibi gider alırlar.

kullanıcı içeriğine müdahale etme politikasından vaz geçmediği takdirde bedava da olsa almam.

normalde NT hesap bilgilerinle çalışır outlook da (işyerindeki windows hesabın). sürekli soruyorsa exchange server dışarıdan erişime kapalıdır, ya da senin hesabın için erişim açık değildir.

hangi ekran çıkıyor?

biz mesela iş bilgisayarıyla bile iş yerinin internetine bağlı olmadan outlook'u kullanamıyoruz. o yüzden dışarıda bir yerde kullanırken vpn kullanılıyor. seninki de öyle bir durum olabilir. işyerinin networküne bağlı olman gerekiyor olabilir.

domain\kullanıcı adı
şifre

şeklinde denedin mi? domain yazmadığın için girememiş de olabilirsin.

lemmiwinks +1 domain ismi önemli.

"connecting to" kısmında senin email adresin yerine server adresinin yazması lazım. ayarları yanlış yapmış olabilir misin?

kullanıcı adı olarak email adresini girdiysen domain'e gerek yok, email adresindeki @vıdıvıdı.com zaten domaini doğruluyor

pekiyi neden outlook, mail basariyla kuruldu uyarisi veriyor?

bizim dışarıdan sisteme bağlanmamız için vpn ile sisteme girmemiz gerekiyor öyle bir şey gerekiyor olmasın?

vpn degil

hesabı kurmak için gerekebilecek bütün bilgileri sağlamışsın, istenen boşlukları bilgiyle doldurmuşsun çünkü. senin verdiğin hesap bilgileriyle bilgisayar üzerindeki o kullanıcı profilini başarıyla oluşturmuş.

ama email alıp gönderebilmen için server üzerinde de otantike olabilmen gerekiyor. olamazsan, verdiğin bilgiler ne kadar doğru olursa olsun exchange server sana mailleri çekmen için izin vermez.

sen abartıyorsun.

kalıplaştırmamak lazım. nargile içen kadın nargile içiyordur.

nargile içen kadınlardan hoşlanmıyorsan, bu ayrı bir konu tabi.

nefes alanları da kezban bence...

tespih de sallıyorsa evet, dediğin gibi olabilir.

anasının nikahı. değil tabi lan.

abartmanın uç noktasındasın.

Maganda değildir tabii ki. Ben de nargile ve sigara içen insanlardan kadın/erkek hiçbir türlü hoşlanmıyorum ama maganda da değiller, abartıyorsun.

nargile icen kadin veya erkekten hoslanmiyorum. sanirim senin tabirinle bana biraz maganda geliyorlar.
sigara+,K

mini etek giyene yollu demek gibi bir şey bu bence.

sigara ve nargile içmiyorum ama bu kalıplaştırma zihniyetinden tiksiniyorum.

Feodaldir

kadınına bağlı

değildir. fukur fukur yapmadığı sürece.

Değildir, abartıyorsunuz. Tütün mamulleri kullanan insanlar hoşunuza gitmeyebilir ama maganda diye nitelendirmek çok çirkin. Keyif aldığı bir şeyi başkasını rahatsız etmeden yapan bir insan neden maganda olsun ki?

Ayrıca neden sadece kadınlar? Nargile içen kadını size maganda gibi gösteren etmenler erkeklere etki etmiyor mu? Bayılıyorum su seksist çıkarımlarınıza.

seksi kadındır. her türlü tütün ürününü icen kadınlara selam ederim.

1.maç 19 Şubat saat: 22:05 star tv
2.maç 26 Şubat
liver= karaciğer
pool= havuz
einstein was here

eyvallah ben şahsen hiçbirine hiç para vermeme konusunda tek fikirliyim inanmıyorum hiçbirine

orası zaten sömürü merkezi.
gelip dergi satmaya çalışanlar vsler... ben şahsen metro metrobüs duraklarına yakın yerlerdekilerin teşkilat oldugunu düşünüyorum. zabıtanın bunları takibe almasını isterim.

bi de şu dergi satanların gerçekten yardım için mi çalıstıklarını merak ediyorum ben de...

Ben kimseye para vermiyorum ama bugün emek metronun önünde anne ve çocuğuna verdim. Konyaya gitcem bilet parası denkliyorum dedi valla veriverdim ama hiç içime de sinmedi tezgah gibiydi gayet kandırmaca

Ay bahçelievler diyince ankara sandım ben

Hsktr ya. Ulan ben de 10 tele kaptırdım onlara. Cidden acımıştım halbuki:(

Şikayet etsek ertesi gün yine aynı. Alıştık her köşede dilenciye.

o değil de dedektif gadget gibisin be abi. hep verirdim şimdi aydınlandım yeminlen. saolasın.

adana, hatay, antep, urfa yi ekleyerek midelerine de hitap etsen? hepsine birer gun yetiyor ve arabayla gidilebiliniyor hepsine. en cok zevk aldigim gezilerden biriydi

haci oralar cok uzak ve 1 kisi 70 yasinda. oyle cok yola gelemeyiz.

nereleri kesin gormek istiyorlar ogrenin, onlara gore program cikarmak daha kolay olur.

Garentadan araba kiralayin zaten 4 kisisiniz ucak masrafli ve sacma. Birde ben olsam abantta bir gece mutlaka kalirdim

bence çok iyi olmuş. tam mesajlaşırken aramak gerekiyor bazen oraya tıkla buraya tıkla iş uzuyordu şimdi hemen aranıyor ben beğendim.

E o vardi zaten? Ben kullaniyorum. Bence kullanisli.

Yakinda Whatsapp icinden beles sesli arama gelecek zaten. Ona hazirlik...

aramaya bastiginda internetten aramayacaksin, operatorunuz uzerinden ucretlendirileceksiniz diye de uyariyor zaten. nasil bir cakallik var ki? Adam bosu bosuna rehbere gidip o adami aramakla ugrasma diye, yada belki rehberinde kayitli olmayan birisidir diye guzellik yapmis. iyilik de yaramiyor sms mustehak size

bence hukuk ve avutkatlık kavramlarını akıl süzgecinizden bir daha geçirin. avukatın görevi doğruyu savunmak değil müvekkilini savunmaktır.

lise yıllarında sizleri karşı karşıya getirip karşıt düşünceleri savunmanızı öğreten münazaraları hatırlayın. avukatın görevi işte münazaralardaki gibi, inanmasanız bile bütün gücünüzle savunmak.

bence sen akıl süzgecinden geçir. 1 çocuğa tecavüz edip öldüren adamı savunan avukatı da böyle şirin gösterebilirsin ama dünyanın heryerinde o avukat o.ç olarak anılacaktır.

Savunma hakkı kutsaldır. Senin mantığınla suçu sabit olan kimseyi avukatların savunmaması gerekir. Kaldı ki amerikan askerlerinin suçu olmadığını kendin söylemişsin.
terörist, hırsız, katil farketmez. Herkesin savunma ve adil yargılanma hakkı vardır.

her müvekkilli temsil etmek bir avukatlık görevidir.
vicdan mekanizması değil adaletin kantar ayarı önemlidir. eğer hukuk kuralları adaletli değilse bu avukatların değil yasa koyucuların yani meclisin suçudur.

hiç bir müvekkilli savunmak bir avukatı iyi ya da kötü yapmaz.

ek olarak bunu okumanız hukuk sisteminin işlemesi açısından aklınızdaki fikirleri olgunlaştırabilir

eksisozluk.com

savunmayı işinize geldiği gibi düşünmeyin. masumu korumak da savunma. masuma zarar verenin en ağır cezayı almasını istemek de savunma. burada avukat, şiddetsiz eylem yapan çocukların en ağır cezayı almalarının telaşında.

Birinin başına çuval geçirmek şiddetsiz eylem değildir. Psikolojik şiddettir, birisi sana bana yapmaya kalkışında bak ben ona ne yapıyorum!

Sokakta gezen askeri çevirip bağırıp çağırarak kafasına çuval geçirmek, sözlü ve fiziksel şiddettir.
Ne olur bu kadar taraflı bakmayın olaylara.

"şiddetsiz eylem" mi? yoldan geçen bir insanın etrafını sarıp alıkoyarak başına çuval geçirmenin neresi şiddetsiz eylem?

yav piç olacaksan bile 50 lira için olma, git fakir doyur. bir gün çok büyük paralar bulursan yerde onu yersin.

efendi tarafını dinleme.

fakir bi piçsen sorun olmuyor. kendin yiyebiliyorsun.

iyiler her zaman kazanır. o paranın sahibini bulma imkanın yok mu?

efendisin. piç olan adam burada gelip ne yapacağını sormaz. yalanan bana piç tarafım var ayağı yatma. piç olunmaz piç doğulur.

o parayı yeme, o çocuktan da özür dileme, 2'si bir arada.

(bkz: prestupleniye i nakazaniye)

raskolnikov da teşrif etmiş

namus ninjası +1
yapma volkan +1

50 lirayı git arkasından konuştuğun kişiye ver, mesele kapansın şakirt

Hayir, sanmiyorum. Cogaldi. Orta yas ustu de katildi son yillarda aksine.

aksine arttı.
bizim zamanımızda sadece metalik tayfa takardı. şimdi herkeste var amk.

ne kavgalar ettik küpe taktığımız için.

elbette. o moda iken hepimiz liseli idik. e hadi üniversitede de devam edelim dedik. ama sonra memur olunca haliyle bitiyor. yeni jenerasyon da küpeli gençlik ile tanışamadan emoluk, rapperlik flnla tanıştı büyüdü fln. neyse :D

sakaldan küpeler görülmüyordur :D

Hayır, artık son derece normal bir olay haline geldiğinden önemsemiyoruz sadece.

Ben hala takıyorum hatta 3 senedir kulağımda.ama iş hayatına atıldığın zaman genellikle çıkarmak zorundasın küpeni.

oyle bir durum var kesinlikle cevremden biliyorum fakat ben 8 senedir takiyormusum. vay ake baya olmus.