Ekşi Duyuru

Vichy dercos kullanın saç veya vücut fark etmez tek seferde geçirir. Şampuan sonrası Vücut Üzerinde var ise Bepanthol sensiderm sürün ertesi güne kızarıklık bile kalmaz.

vichy tek seferde geçirmez, sadece rahatlatır. sürekli ve düzenli kullanılması gerek. herhangi birşey kullanarak sd yenen hiç görmedim bugüne kadar.

tek seferde geçirmez +1

daha yeni bu teşhis konuldu bana doktor tarafından. bazı ilaçlar kullandım, hafifledi. ama artık gerisi senin yaşam tarzına bağlı, dönem dönem artar/azalır ama hamur işi, tatlı yeme, uykuna dikkat et, stresten uzak dur, probiyotik kullan dedi özetle. zaten araştırırsanız insanlar senelerce bu hastalıkla uğraşıyor veya yaşamayı öğreniyor.

ayrıca anladığım kadarı ile size iyi gelen tedavi bana gelmeyebiliyor. yani karbonat x kişisinde yaradı diye sizde de yarayacak değil. o sebeple deneyip denememek size kalmış.

ben mesela doktorun verdiği ilaçlara bir süre devam edeceğim doktor tavsiyesi ile. buradan ilaç ismi vermek doğru olmaz diye düşünüyorum. sonrasında kantaron yağı kullanacağım. bunu doktor söylemedi, ben tavsiye edeni gördüm.

Lahana turşusu .

Vichy tek seferde geçirmez+1

Seboreik öyle çözümü olan bir şey degil. Öyle olsa 50 tane farklı firma sürekli ürün çıkarmaya calismazdi.

Karbonat konusunu duydum da çözüm olarak değil, kaşınma için. Yoksa bilimsel bir desteği yok.

Malesef deneme yanilma işi. Fransa'daki bütün markalari denedim, en son doktor raporu ile verilen lityumlu jel, haftada bir mantar sampuani ve normal kullanim vichy çözdü. Ama hiçbirini kullanmazsam ya da kötü beslenirsem falan geri geliyor.

Çözümü daha yok yani. Daha yenen de duymadim. Kontrol altinda tutuluyor sadece.

Tek seferde geçirir kısmını açayım;
Kızarıklık, kepek, kaşınma vb etkileri cildin durumuna göre tek seferde geçirebilir. Ekstrem şekilde yara olduğu halde bakım yapmayanlar oluyor onlarda hemen geçmez ama normal kepek kızarıklık vb etkileri tek seferde geçirir. Bu iyileştirme anlamında değil elbette, haftada 3 kez kullanmak yeterli olacaktır, kullanırken 3 dk beklemek gerekir. Saçları her gün şampuanlamamak da önemli bir bakımdır. Yıllardır hiç kepeğim yok.

Soruna cevap vereyim karbonat içip yenemezsin. Bu işin uzmanı hocalar var onların üflemesi gerekli önce suyu, sonra içince hemen iyileşiyormuş

Faturanızın alt kısmında mevcut tarifenizin taahhütsüz fiyatı yazıyordur. Taahhütünüz bittiği zaman o fiyattan faturalandırılırsınız. Eğer ürünün mevcut fiyatı size sunulandan daha düşük kalıyorsa taahhüt uzatmayı erteleyebilirsiniz.

Fiyat değişikliğinden önce sizi mesaj ile bilgilendirmek ya da bir önceki faturanızda bunu belirtmek zorundalar. Sonraki zamanlarda da ona göre tavrınızı belirlersiniz.

Yeni tarifeye geç bence. Ben geçmeyip bekledim, daha pahalıya geldi.

Kardeşim geçmedi. Teklif ettiklerinden daha ucuz taahhütüsz fiyatından kullanıyor.
Benim de 1 ay sonra bitiyor, arıyorlar açmıyorum. Aynı tarife taahhütüsüz fiyat neyse öyle gidecem gittiği yere kadar

Ben gecemedim. Belki belli noktada duruyordur ama sakal birakasim zaten yok ama tatillerde falan da belli noktada daraliyorum.

Ben çözümü sadece Fransa'da olan lityum içeren bir jel ile buldum. Onu kullandigimdan beri hayatım değişti. Saç diplerim dışında yüzümde hiçbir şey olmuyor artık. Ama lanet jel sadece Fransa'da var...

pubmed.ncbi.nlm.nih.gov

benim saç derimde de bi 15 senedir var herhalde. kaşıntım yok. coresatin sarı kutu yıllardır kurtarıcımdır, sürerim geçer 1-2 hafta rahat ederim sonra tekrar çıkar falan... normal şampuanıma ek olarak vichy dercos (yeşil) kullanmaya başladım. iyi geliyor diyebilirim, rahatlatıyor. sakalda da işe yarayabilir, isterseniz bir deneyin.

hiçbiri kalıcı çözüm değil tabii ki. boşuna doktorlarda sürünmeye gerek yok. kendine en iyi çözümü bulup alışmak lazım.

Yaklaşık 20 senedir çekiyorum ben de.
Sakal konusu beni de sinirlendiriyordu, hiçbir şekilde uzatamıyordum. normalde 8-10 günde bi traş makinsyla keserdim. 2022 başında bi dönem oldu sakallarım uzamış bulundu 2-3 haftalık. Biraz daha dayanınca artık sakallı bi' birey oluverdim. 1,5 senedir sakallı bi tip olarak devam ediyorum.

Sanırım o sınırda dayanabilirsen ve cok fazla elin sakalına gitmezse daha az sıkıntılı geçiyor o dönem.

sakaldan kasıt nedir tam olarak kirli sakal bile bırakamamak mı yoksa uzatamamak mı? benim biraz uzayınca sorun oluyodu ama ir10'un dediği gibi bir eşiği geçene kadar dayandım sabrettim ve baya hacı sakalı seviyesine uzatıp öyle gezdim bir yıl. hatta sanırım kısa sakalda elini direkt cildine sürebildiğin için daha çok sıkıntı oluyor uzayınca 1-2 hassas nokta dışında daha rahatladı gibi geldi bana.

onun dışında bioderma sensibio ds+ modelinde 1 yüz temizleme jeli 1 de krem var. günlük olarak yüzünü onunla yıkayıp ardından sorunlu bölgelere kremini sürersen baya iyi koruyucu özelliği var bence. ama cildin fazlaca kötüleştikten sonra rahatlatma konusunda pek iyi değil işlevi o yüzden rahatlatıcıdan ziyade koruyucu bence. şampuan olarak da gene aynı sensibio ds+ şampuanı var veya head & shoulders clinical strength bu ikisi bana iyi geliyor ama kişiden kişiye değişiyor tabi o bunları aynı şekilde sakala yüze de kullanırsın. bioderma'nınki bana dermatolojik olarak daha iyi gibi geliyor head & shoulders'ınki biraz fazla kurutma odaklı sanki ama ikisi de kafada kaşıntı olmasını önlüyor bende.

trendyol market, yemeksepeti'nin de benzer bir yapisi var ama adini hatirlayamadim kullanmadigim icin.

hepsiburada market.

ülkeleri ayırmak lazım. abdye yazılımcı olarak gitmek imkansıza yakın, ancak çok tanınan bilinen alanında uzman biri olmanız lazım.

avrupa ülkeleri için ise ilanlara başvurun onlar zaten sizin lokasyonunuzu linkedinde görüyor, ilk görüşmede relocationi açık açık sorarsınız.

Kanada'yi seceneklere eklemeden once, bu videoya bir goz atmani tavsiye ediyorum.

www.youtube.com

bu donemde abd'ye yazilimci olarak gitmek cok zor cunku facebook, amazon vs. dev firmalar gectigimiz donemde on binlerce yazilimciyi isten cikardi. bunlar kalifiye insanlar, referanslari cok iyi, hepsi iyi okullardan mezun, iyi yerlerde calismislar ve on binlercesi bir anda acikta kaldi. avrupa'da ise oturmus, doygun bir sektor var. o nedenle kanada veya avustralya gibi goce her zaman acik ulekelerdeki sirketleri denemek cok daha mantikli. bildigim kadariyla sirketin vize sponsoru olmasina gerek yok, tabii masraflari bu durumda siz karsilayacaksiniz.

araci consulting sirketi olabilirler. amerika'da maaslar yuksek oldugu icin is gucunu boyle disaridan outsource eden staffing firmalari markette cok ucuza is yapabiliyor. hindistan versiyonlari sayisizdir bunlarin.

uzun bir duş yapacaksan sürekli soğuk su ile eziyet çekmenin manası yok temizlenme kısmını ılık su ile. ayılma kısmını 2 dakikalık soğuk su ile yapmak mantıklı.

huberman labda bu konuyla ilgili epey podcast var.

www.youtube.com

Bir ılık bir soğuk daha iyi bence. Özellikle fazla sıcaktan sonra kısa süreli soğuk duş bence daha sağlıklı.

Bilimsel, bir uzman tavsiyesi olmamakla birlikte spa deneyimime dayanarak şunun bir faydası olabilir. Ben soğuk duş alırken bu şekilde yapıyorum, alışması ve duş rahatlığı daha iyi geliyor bana.

Soğuk duşa kovayla boca edercesine değil de bölgesel olarak başlayın. Normal duştaki gibi başınızdan aşağı gelmesi (kendi adıma konuşursam) şok etkisi yapıyor ve nefesim kesilecek gibi oluyor. Ancak önce bacak ve baldırlar, sonra el ve kollar, sonra sırf ve vücuduna arka bölümleri, ardından baş ve yüz ve en sonunda da karın ve göğüs bölgesi şeklinde devam ederseniz çok çabuk alışıyorsunuz.

Bu sıralamanın özelliği ise (sauna deneyimi dediğim kısım) yüksek sıcaklık ile genişleyen damarlar soğuk duş sonrası büzüşüp kan akışını hızlandırıyor (tıpkı sabahları kolları aça aça yapılan esneme gibi, damarları daraltıyoruz aslında). Soğuk suyun bacaklar, kollar, sırf ve sonrasında göğüste bitirilmesi ile kanın kalpte toplanması amaçlanıyor. Muhtemelen kan akışı, kalp ve damar sağlığı açısından en doğru rota olacağındandır; bu kısım hakkında yorum yapamam. İşte ben de bu bilgiler bana mantıklı geldiğinden dolayı aynı mantığı soğuk duş alırken izliyorum. Bir kardiyoloji uzmanı varsa görüşlerini öğrenmek isterim.

1) evet
2) ortalama hız. genel ortalama.
3) 3 el değil o 3 insan. arkadakiler emniyet kemeri takmıyor diyor.
4) bu anlık tüketim. sürüş anında o ekranı açarsan anlık ne kadar tükettiğini litre cinsinden görürsün.
5) 100 kmde ortalama 8.4 litre yakıyosun
6) evet benzin. pompanın yanındaki ok işareti de depo kapağının yönünü gösterir. seninki soldaymış. bitmeye yakın o lamba yanar. sen o lamba yanmadan benzin al.

Sorduğun her şeyin cevabını marka model yıl donanım kullanım kılavuzu aramasıyla ulaşacağın arabanın orijinal kullanım kılavuzunda bulabilirsin.
1 evet
2 ortalama hızın 30kms
3 standart bir şey değil, kılavuza bakmak lazım ama en az bir kemer takılı değil
4 anlık tüketim sıfır. Hareket edince oynar
5 ortalama tüketim 100 km’de 8.4 litre
6 evet benzin

Yağ miktarı gösterilmez. Yağ uyarısı yanıyorsa yağ miktarı eşik değerin altında ya da yağ basıncı düşük demektir, doğru servise.

www.wnyurology.com

Reddit'e bir goz attim. Kullananlarin her birinin tecrubesi farkli gibi.

Ben olsam kullanmazdim.

borsa istanbul için bi fark yok. midas'ın kullanımı kolay. ihtiyacınız olan şeyler var, fazlası yok.

yabancı hisse alıp satacaksanız banka ya da diğer aracı kurumlardan yapmak için ufak bi testten geçmeniz gerekiyor (forex'te 50 işlem ve bi hafta kullanım), ayrıca hesabınızda belli miktarda para bulundurmak gerekiyor. 1:1 işlem yapmazsanız paranızı kaybetme olasılığınız var. o yüzden az da olsa bilgi/ilgi lazım.

midas'ta ise çok daha kolay. ama onda da 1.5dolar işlem komisyonu var. alırken/satarken bi buçuk dolar vermek zorundasınız. ufak işlemlerde can sıkıcı oluyor.

onun dışında, midas yurtdışı borsadaki kazancınız ile ilgili bir vergilendirme yapmıyor. vergi vermeyince ne oluyor, ne zaman tespit ediliyor, yaptırımı nedir bilmiyorum. az para için değil ama çok paranız varsa dert edilmesi gereken bir durum.

teknik olarak hiçbir fark yok.
sadece komisyon oranları farklı olabilir.
daha ileride vadeli (viop) işine girersen ona da bakmak lazım. midas'ta var mı bilmiyorum.
not: bist için yazdım. amerikan borsaları için işler farklı.

ahanda benim çarpıldığım konu:

selamlar; ben bu konuda kendi kalesinde golü görmüş birisi olarak bildiklerimi anlatayım:

Şimdi bu borsalar; son kullanıcıyla uğraşmamak için devletimizin yetkilendirdiği bu tür aracı firmalarla çalışıyor. işbankası da, vakıfbank da, koçbank'da bunlardan.

Eskiden galiba işbankasından ve 1 bankadan daha yapılabiliyormuş bu işlemler, sonra çok şükür akp döneminde bunlar hep sona ermiş(bu kulak dolması bilmiyorum)

sen bu aracı firmalara paranı verip benim adıma xyz işlemini yap diye yetki veriyorsun. takasbank'da bunu senin faydan için kontrol ediyor.

işbankasından da işlem yaparken aynı yetkilendirmeyi yapıyorsun, midastan da, gmc'den de, gedikten de,kuveyt türk'den de...

bunlar arasındaki fark;
1- firmaların güvenilirliği(lan bu benim paramı alır kaçar mı acaba fikri-ki bunu devlet de denetliyor)
2-senin adına parana başka işlemler yaptırır mı ?(bunun da aslında bürokratik aşamaları var ama uygulamada kendi insiyatiflerinde-karşılıklı iyi niyet üzerine çalışıyorlar)
3- En önemlisi bu, işlemlerden aldıkları komisyon oranları...
normalde bu firmaların gelir kaynağı aslında sadece bu; yani işlem başına müşterilerinden(senden) aldıkları komisyon miktarları. bu da %0.3 - %0.03 gibi değişiyor. Yani sen 100k'lık bir işlem yaptığında devlete ödediğin vergiler v.s dışında bu aracı firmalara da(işbankası ve midas gibi) ilaveten bir komisyon ödüyorsun(hizmet bedeli)


eğer temelde uzlaşmazlık çıkmazsa; devletin yetkilendirdiği firmalar arasında; müşteri ilişkileri-kullanıcı arayüzleri ve komisyonu en az olan aracı en iyi aracı oluyor.

Ama aynı aracılar, herhangi bir uzlaşmazlık çıktığında; içlerinden canavar çıkmış kişilere dönüşüyorlar. Bunu da biz geçen senelerde viop'da yapılan aksiyonda yaşadık.
O tür bir marjinal zarar durumunda, spk son kullanıcı vatandaşı bilmeyip bu aracıyı biliyor. Ama bu aracı da neden parayı cepten versin diye: son kullanıcıya öyle sözleşmeler ve tepkilerle yön veriyor ki ortalık fena karışıyor. Yoksa bunların sigortası v.s' filan da var ama işte adam kaskosu bozulsun istemeyen ferrari sahibi gibi davranıyor.
Peki burada kazananı kim belirliyor: yine devlet. Vay arkadaş, bu nedir ya...

neyse:

yani sözüm ona; iş bankası ile midas ya da başka bir aracı firma arasındaki fark; işler iyi gittiği müddetçe(bu kar zarar etmen değil; devletten kaynaklanan marjinal durumlar(yönetmelik değiştirmeler, siyasi dönüşlerin piyasa üzerindeki ani ve yüksek etkisiyle alabora olması) haricindeki durumlarda komisyon miktarı fark ediyor.
Ama bu tür marjinal olaylar olduğunda da; aracı firmanın insiyatifine kalmış oluyorsun. Sözlükte bunun hakkında whatsapp grubu dahi kuruldu, her firma başka başka refleksler gösteriyor.

"It's about fitting in" demekle eş anlamlı kullanılmış burada, burdan yola çıkılabilir bence.

"Bu uyum sağlamakla ilgili bir şey" gibi.

Musevi cemaati Türkçede olan bi kalıp. Bence cemaat, topluluk, komünite sözcükleri kullanılabilir. Biraz bizdeki alevilerin çoğunun çok da dindar olmaması ama komünite olarak alevi olmaları gibi

Edit: gerçi şimdi çoğunun diyip genelleme yapmayayım ama benim etrafımdaki alevilerin büyük kısmı ateist/deist ama aleviler. Onun gibi bu da

cemaat ya da cemiyet doğru çeviri aslında. içten bir şekilde inanmasa da amerika'daki bir yahudi/musevi için o cemiyetin içinde kalmak önemli. çünkü amerika'daki museviler/yahudiler birbirini koruyup kollar, ticaret yapar vs.

İnternetteki tarifelere girmeden bi resmi vodafone bayisine gittim oradaki eleman gerçekten internettekinden daha ucuz ve interneti daha fazla bir paket ayarladı.
Size de en azından bi yoklamanızı tavsiye ederim.

Bu masaj olayları berberlerde popüler oldu, bu videodan başla diğerlerini de sen bulursun, merak ettiğine gidersin :)
youtu.be

www.ikea.com.tr

kullaniyorum, hatta uzerine bir de arayuz fircasi kullaniyorum. sanirim son 1 yildir duzenli olarak kullaniyorum bu ikisini her fircalamadan sonra. kullanmadigim zamanlarda dislerim nasil olmus da komple curuyup dusmemis hayretler icinde kaliyorum her dis ipinden sonra :)

dis ipine alternatif agiz dusu seysi var ama onu hic kullanmadim, ben de bilmiyorum. mutlaka dis ipinden daha iyidir ama ben fircalama ustu ip+arayuz fircasi rutinimden memnunum simdilik, sadece elektrikli dis fircasi alicam ben de degisiklik olarak.

diş ipi oldukça önemli. bana kalırsa diş fırçalamakta bile önemli. yıllar önce diş hekimim yemek artıkları genelde dişlerin arasında birikiyor diş yüzeyinde değil. o günden beri diş ipini düzenli kullanıyorum ve bir tane bile yeni çürüğüm oluşmadı. diş ipi olarak Oral-B Pro-Expert Clinic Line'ı tavsiye ederim. oldukça kolay ve ferahlatan bir kullanımı var.

Kürdan şeklinde diş ipleri var. Eskiden sadece Rossmannda falan oluyodu şimdi süper marketlerde bile görüyorum. Normal iple arkalara ulaşmak bence de zor, bununla kürdan kullanır gibi diş ipini kontrol ediyorsun çok rahat oluyor. Rossmannda satılan prokudent marka olanları tavsiye ederim özellikle. Bazı markalarınkiler çok sert olabiliyor

Diş ipini dişin arasına sokup dişi U harfi oluşturacak şekilde sarıp yukarı sıyırmak şeklinde kullanmak gerekiyor.

Kürdan şeklinde olanlar hiç kullanmamaktansa iyi ama normal diş ipi kadar faydalı değil.

Diş ipinde
www.trendyol.com

Kürdanlı diş ipinde
www.hepsiburada.com

Dil temizleyicide
www.trendyol.com

Tavsiye ederim.

Kürdanlı diş ipinden kullanıyorum hem kullanması kolay hemde diğer ipler girmiyor diş aralarıma.
Marka olarak stopever yada marketlerde ucuz olanlardan alıyorum.
Amaç fiziksel olarak oradan besinleri uzaklaştırmak olduğundan fazla para vermiyorum

Ağız duşu kullanabilirsiniz. Ağız duşu kullanıldığında diş ipine gerek olmadığı söyleniyor.

hacettepeden mezun, 45 yaş üzeri bir psikologa gittik yorumları da güzeldi ama memnun kalmadık.. biraz da şans işi sanırım.

klinik psikoloji yüksek lisans büyük oranda özel üniversitelerde var bu arada. o yüzden yüksek lisansı bu tarz okullardan birçok klinik psikoloğun. devlet okullarında kontenjan çok az çünkü. bir de bir çoğunda yok. boğaziçi'nde psikoloji bölümü var ama klinik yüksek lisansı yok.

gec bu 3 maddeyi.
bu olcutlerden gecen birine gidiyorum su an. bu tamamen sans isi galiba.
ben de yenisini arastiricam gozukuyor.
ben bir de ilk seansi ucretsiz on gorusme seklinde olan birini istiyorum her seyden bagimsiz.

1) Üniversite doğrudan fikir vermez. Ama en azından ben gidecek olsam psikoloji lisansı (yüksek lisanstan bahsetmiyorum) devlet üniversitesi mezunu ya da burslu vakıf üniversitesi mezununa giderdim. Bir de ilk maddenize ek olarak devlet üniversitelerinde klinik psikoloji yüksek lisansı kontenjanı toplamda 200 kişi civarı falan. Yılda 5 bin psikolog mezun oluyor. İnsanlar devlet üniversitelerinde yüksek lisans yapamadığı için 300 bin gibi devasa paralar verip vakıf üniversitelerinde yüksek lisans yapıyor. Oralara kabul almak da kolay değil çünkü talep çok fazla, ayrıca o parayı bulmak birçok potansiyeli olan iyi psikologlar önünde engel.

2) Özgeçmişini incelerdim. Çalışkan olup olmadığını anlamaya çalışırdım, bana göre çalışkan (alanla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili alanlarda eğitimler, kurslar, etkinlikler yapmış mı) diye bakardım.

3) Çalıştığı ekolleri incelerdim. Ama burada da yine maddi durum faktörü giriyor; mesela 1000 liraya da BDT var, 50.000 liraya da var. Kimisi çok nitelikli, kimisi niteliksiz. Aldığı eğitimleri hangi kurumlardan aldığı önemli. Belirli ekollerin belirli yetkin dernekleri var. Bunları bir danışanın bilmesi zor ama iyi terapist arıyorsa bilmeli.

4) Psikolog kişinin sosyal medyası varsa (Instagram, Twitter, Linkedin) onlara bakardım. "Psikolog" vb. unvanını yazdığı hesapta mesleki olmayan kişisel şeyler paylaşıyorsa, bir bakıma danışanlarına kişisel hayatına girme izni vermiş gibi algılardım ve ona gitmezdim. Etiğe ne kadar uyuyor onu incelerdim.

5) Ön görüşme yapmayı teklif ederdim. Sorunumu kabaca anlatır ve nasıl ilerleneceğini, neler yapılacağını, hangi ekolü kullanacağını, sorunumda ilerleme kaydedilmezse ne yapılacağını sorardım. Ön görüşmede bana dürüst, güvenilir, yargılamayan ve bilmediği konuları bilmediğini kabul edecek alçakgönüllülükte gelirse profesyonel olduğunu düşünürdüm.

6) Evet yaş arttıkça tecrübe artar ve bu da iyi bir şeydir. Ama "20'lik velet ne bilebilir hayat hakkında" kısmına katılamıyorum, siz hayat hakkında bir şey bileni aramayacaksınız; siz sizin hakkında olanı size anlatabilecek olanı arayacaksınız. Genç terapistin hevesli olma, dinamik olma, özverili olma, görece daha ulaşılabilir olma gibi zamanla azalacak avantajlarını göz ardı etmemek lazım.

7) Seans ücretine ve popüleritesine bakardım. Çok popülerse asla gitmezdim. Seans ücreti ortalamanın çok çok üstündeyse asla gitmezdim. İyi terapist her zaman hak ettiğini alan değildir, terapist bir esnaf da değildir. Her zaman topluma bakar ve kendi yaşamını zora sokmayacak en uygun fiyatı belirlemeye çalışır.

8) Son olarak, klinik psikoloji yüksek lisansı bir insana yetkinlik vermez, yani onu daha iyi terapist yapmaz. Sadece klinik ile daha ilgili bir terapist yapar. Kimilerinin psikoloji lisans eğitimi hocaları sayesinde psikoterapi havasında geçer. İyi terapist bol bol okuyan, öğrenen, kendini geliştiren, her terapi ekolü hakkında bilgiye sahip, psikoloji tarihini anlatabilecek, terapi ekollerinin bilimsel olarak karşılıklarını açıklayabilecek, sağaltım oranları hakkında bilgi sahibi ve kendisinin yetkinliğini ve yeterliliğini bilen kişidir. Bu becerileri hiçbir okul vermez, bu becerileri kişinin kendisi kazanır.

Doğru terapisti seçmek zor iştir ama o kişi bulunursa buna değer.

kesinlikle kişisel referans önemli.

hangi üniversiteden mezun olduğu hiç önemli değil. yaş tabi bir kriter 20 yaş ile 40 yaşında tecrübeli insan bir olamaz ama 20 li yaşlarda tüm ilgisini size verecek bir psikolog bazen daha faydalı da olabilir.

bu işin bütçesinin bir kısmını doğru terapisti bulmaya ayırın. gidip tanışın güven duymazsanız devam etmeyin.

Otobüssüz salt metro ve marmarayla kağıthaneden ataköy e nasıl giderim diye rota çıkarmaya çalıştım ama doğru mu bilemedim

goo.gl
57 dakika

Citymapper uygulamasına göre sadece raylı sistem ile 48 dakika gösteriyor. İşin içine otobüs katınca süre 78 dakikaya çıkıyor. En uygunu M7 + M2 + Marmaray kombinasyonu gözüküyor.

hiçbirini hepsi pazarlama ürünü.

edit:

@sorucu

health.clevelandclinic.org

Bütün gün ekranı okumaktan gözüm ağrıyor. Dinlendirici gözlük takmayayım mı? Başka tavsiyeniz varsa duymak isterim

iki gözlüğüm var birisinde mavi ekran koruyucu var (bayağı dandik, mavi ışığı direkt tutunca bayağı geçiriyor). buna rağmen bu koruyucu olan ile bilgisayar ekranına baktığım zaman gözlerimdeki ağrı çok daha az oluyor.

sitesi Türkiye'de yasaklanmış. Direkt kaynağından bakmadım ama vpn'i kapatıp denediğimde giremiyorum.

bu tip söylemleri bire bir çevirmeye çalışmak beyhude. "who cares about me" ifadesi var bu vermek istediğin anlamı rahatlıkla verir mesela.

I'm good for nothing

Şifreleme yapabilen ayrı bir not alma uygulaması olabilir.

Private notes, hidden notes veya safe notes, secret notes gibi kavramlarla arama yapılabilir.

Eserin adı siegfried idyll

Yoga ve nefes egzersizi diyen vardı. Denemedim

Çalışırken yiyip içmemek, dolu mideyle çalışmamak.

Gerçekçi çalışma süreleri ayarlayıp molaları organize etmek (pomodoro işe yarayabilir).

Temiz hava: Çalışılan yerin havalandırılması ve temiz havada yürüyüş.

Dikkatini dağıtacak ortamlardan uzak durmak adına ev yerine kütüphane gibi daha izole ortamları tercih edebilirsin. Herkesin işine odaklandığı ve dikkatini dağıtabilecek şeylerin daha az olması ve birazcık da ev konforundan uzak olması adına seni yapacağın işe daha fazla odaklayabilir. Bunun dışında uykunu iyi alabilmen, uzunca yürüyüşler yapman odaklanmanı arttırabilir.

Tebdil-i mekanda ferahlık var derler. Ben de çok kınamama rağmen bugün çalışmak için bilgisayarımi alıp bir kafeye gideceğim. Çünkü uzun süre ev ve kütüphanede çalışmak verimsiz geliyor. Yiyecek olarak ne iyi gelir bilmiyorum ama kahve odaklanmama uretmeme yardımcı oluyor. Onun dışında da pomodoro+1

Solgar nero nutrients

düzenli balık yağı

Ritalinle hiç biri kıyaslanamaz ama bunları deneyebilirsiniz

Ginseng
Aslan yelesim mantar
L-teanin

L-teanin+kahve kombosu

learn.microsoft.com

Bence de.. neye cabalican. Mis gibi yaşa git işte keyifli keyifli. Adını hatırlayan son kişi de öldüğünde bu dünyaya hiç gelmemiş olacaksın xd

Karmakarışık. Net bir cevabı olmaz bu sorunun.

Yarın ne olacağını bilmiyoruz ama ektiğimizi biçiyoruz, uzun vadeli program yapan, yarın da başına bir aksilik gelmeyen hayatta bir şeyler başarabiliyor. Şans da çok önemli bir faktör. Hangi tarihte, nerede, hangi ailede doğduğun çok önemli. Bu kadar farklı konuların, denklemlerin, bilinmeyenlerin altında insanın hayatında ne kadar kontrolü, “free will” i var, tartışılır. Hayatın bir amacı da olması gerekmiyor. En kötüsü ise denememek. Belki bir anlamı vardır, belki uzun bir ömür çok mutlu olacaksındır. Keşke dememek için elinden geleni yapmalısın. Yaşlı başlı insanlara soruyorlar, hepsi benzer şeyler söylüyor.

Kazanacağından fazlasını verme kafasındayım. Emek değerli, zaman değerli. İçi boş ünvan, anlamsız başarı kıstasları için değmez.

Değer. Bir oyun hakkın var, oynamıyorum deyip gitmek çok mantıksız. En azından bir tur denerim.

Sence mozart öldü mü? ya da aziz sancar ölecek mi? O halde ölümsüzlüğün peşinden koş.

her şeyi boşveremeyecek kadar uzun ciddiye alınmayacak kadar kısa bir hayatımız var. çöz çözebilirsen.

misal, bugün istifayı basıp gidesim var. iyi kötü birikimim ve hatta borsalarda düzenli getiri sağlayacak tecrübem var ama çoluk çocuk var diye riske giremiyorum. hadi her şeyi başardım diyelim ilk fırsatta güneyde huzurlu bir köye kasabaya atayım kendimi diyorum ama hanım ve/veya çocuklar razı gelmez.

neticede olmuyor işte.

İşte ben hayattan huzur bekliyorum. Yemek yemek takılmak sevişmek zaten bunlar için yaşıyorum yaşıyoruz. Daha fazlasına gerek yok.

Ha benim olanı benden alırlarsa john wick’e dönüşürüm o ayrı.

O yüzden dümdüz yaşamak bence çok güzel.

ölüp naapcan?

eksisozluk.com

Overload resolution deniyor bi konsepte. Hangi durumda hangi fonksiyonu çağıracağına nasıl karar veriyor dil gibi.

Muhtemelen ortada bir "kararsızlık" olduğunda (dynamic kullanman gibi), en spesifik olan eşleştirmeyi yapıyordur. Yani normalde "asset"'i seçiyor çünkü onu explicit verdin, ama kararsızlık durumunda kendisi gidip en spesifik olanı, yani "house"'u seçiyor.

Dökümantasyon okumak faydalı bu gibi sorular için: learn.microsoft.com

ilk sorunun cevabı tanımlamada gizli.

Asset objA = new House();

Asset olarak tanımladığın için Asset' e gidiyor.

ikinci olarak nesnenin type'ı house olduğu için dynamic onu House olarak yeni bir hafıza bölümüne oturtuyor ve onu pas geçiyor.

'Daha neler göreceğiz bakalım' dedirten bir ürün.

Arkadaşım. Tek gerçek şu.

Yaktığın kaloriden daha azını yersen yağ yakarsın. Onun dışında hepsi yalan.

Yag yakan degil ama o bölgeyi isitarak cözülmeye meyilli hale getiren ürünler var.

Ama örnegin ürün kullanmak yerine mekik cekilip o bölge yag yakmaya hazir hale getirilerek cardioya baslanabilir.

umudunuzu kirmak istemem ama alla askina boyle bir urun olsa 149 liraya trendyolda mi satilir?ki zaten surdum yaglarim eridi diye bir urun yok
ama insanlarin zayif noktasi iste, hala kullaniliyor ve kullanilacak
terleme ile kilo zaten verilmez.
kilo vermenin abc si ile konuya baslamaniz lazim
buna vereceginiz paraya bir tane can ciftci kitabi yok o agir gelir diyorsaniz direkt tahil beyin kitabini alabilirsiniz

zararını bilmem de yararsız olduğundan eminim. çay içerek, yağ sürerek, şu veya bu yaparak kilo verilmez. şişmansan bazı yollarla ödem filan atarsın, tartıda iki kilo azaldığını görüp mutlu olursun ama gerileme kalıcı olmadığı gibi yanıltıcıdır.

diğer arkadaşlara katılıyorum. kilo vermenin matematiğini öğrenmeni tavsiye ederim. işi kavradığında bu tip ürünlerin zaten ne kadar ahmakça olduğunu fark edeceksin. insan vücudu sağlıklı olduğu sürece zaten ekstra kilolarından arınmış, ideal ölçülerde olur. sağlıklı olmak için de bolca hareket etmek, sağlıklı yağ ve protein ağırlıklı beslenmek, karbonhidratı ölçülü almak gerekir. kalori hesabı da işe yarayabilir ama o çok çok düz ve bir o kadar yorucu bir işlem; yediği her gramı bilmek zorunda olan bir sporcu veya vücut geliştirmeci vs. değilsen ihtiyaç olacağını sanmıyorum.

böyle yağlar filan etki ediyorsa bile 30 kilo içinde yarım kiloluk etki ediyordur ki ondan bile şüpheliyim. hiç gerek yok.

Keşke her şey bu kadar kolay olsa da hamburgeri gömüp sprey sürüp yatsak.

Zararını bilemem ama yarar olarak hafifletir, cüzdanı tabi. Başka da bir işi yok.

olsa olsa su ve ödem atmaya yardımcı oluyordur.oturduğunuz yerden kilo verdirdiğini sanmıyorum.bunun yerine tok tutan vs ürünler var onların güvenilir olanlarına bakın.

Kilo vermek için yediğinden fazla kalori yakman lazım, bu doğru.

Ama kalori yakma verimliliğini artırabilecek ürünler var. Misal en yaygını kafein, spordan önce kahve içersen metabolizman hızlanır, aynı eforla daha çok kalori yakarsın. Ya da yohimbine var, adrenalin blokörü, adrenalinin metabolizmanda daha uzun süre kalmasını sağlıyor, nabzın daha geç yavaşlıyor, bu da yağ yakımını hızlandırıyor. L-Karnitin var yağ zincilerinin parçalanmasında görev alan bi aminoasit, dışarıdan alırsan daha çok miktarda yağ yakabiliyorsun vs.

Yani sadece bi ürün alıp hiç spor yapmadan kilo veremezsin. Ama spor yapıyorsan verimliliği artıracak şeyler var. Linkteki ürün bunlardan biri mi bilmiyorum tabi, içeriğine bakmak lazım.

Öte yandan vücut çok karmaşık bişey ve kimse tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyor. Dolayısıyla dışarıdan çok fazla kimyasal almak riskli. Hani ara ara, kısıtlı süreler ve miktarlarda kullansan vücut bi şekilde tolere eder ama bu tarz şeyleri düzenli kullanmak fazla riskli geliyor bana.

Kahve içerken bile yılda 1-2 ay ara vermek lazım ki kafein toleransı gelişmesin.

terlemek su attırır kalori yaktırmaz efor sarfetmiyorsanız

Uzak dur hocam. Böyle bir ürün sağlık bak onaylı olsa buralarda satılmazdı. Muhtemelen arko, nivea vs cilt kremi gibi bir statüde pazarlanıyor. Öyle bir şey yağ yaktırmaz. Gerçekten yaktırıyorsa da koşarak uzaklaş.

Slow tango in south Seattle galiba.

Cebindeyken mi oluyor yoksa herhangi bir yerdeyken mi?

Cebindeyken

ortadaki

Moskova

Sesli asistana ısrarlı bir şekilde müşteri temsilcisi deyince bir yerden sonra aktarıyor

3 kere "müşteri temsilcisi" de.

Abi öndekini soruyorsan sehpa, arkadakini soruyorsan motorsuz koşu bandı.

ayarlı bench sehpası

Bench.

www.tedavihareketleri.com

Lahana turşusu işe yaradı .
Veya kendi geçti bilmiyorum .

ketojenik beslendim, glutensiz beslendim, alkolü bıraktım, mayalı yiyecekleri bıraktım, kısacası her şeyi denedim olmadı. ne zaman askere gittim ve 1 ay boyunca her gün sağlam güneşin altında kaldım, işte ondan sonra yok oldu. önce yanan derim bir güzel soyuldu, alttan parlak ve yağlı bir deri geldi. güneşlenmeni tavsiye ederim yani.

Kesinlikle güneşlenme gerekli.

Yorumları okuyunca farkettim bende de vardı yaz başlayınca geçti kendiliğinden.

Güneş ve deniz +1

mehmet başkak

Yapmaz, çünkü sorun sadece "RAM bitti" değil. Misal makinenin interneti koptu, datacenter'da sorun çıktı. İstediği kadar RAM'i olsun sistem ulaşılmaz olur. Ama iki makine olsaydı, biri bozulduğunda diğeri iyi kötü çalışmaya devam edip sistemi ayakta tutabilirdi.

How I Met Your Mother'dan Barney geldi gözümün önüne.

windows'un standart özellikleri arasında bildiğim kadarıyla yok.
merak edip arayınca şöyle bir program buldum: www.holdkey.eu

veya biraz uğraşılırsa strokesplus veya autohotkey kullanılarak da yapılabilir gibi.

Sanırım sen cümlenin ilk harfini büyük yapmak için önce caps lock açıp ilk harfe bastıktan sonra kapatanlardansın. â için caps lock açmana gerek yok.

â için Shift + 3, ardından shift'i ve 3'ü bırakıp a
 için Shift + 3, Shift'e basılı tutarak (3'ü bırakacaksın) A

Cümlenin ilk harfini büyütmek için de o harfe Shift ile birlikte basman yeterli. Tüm harfleri büyük yazmayacaksan Caps Lock açmak mantıksız.

ikea uphetta

hepsi olur aslında ama bitki çayı için cam demlik öneririm. borosilikat özellikli olanları ısıya dayanıklı oluyor. tealight mum ile sıcak tutabilirsiniz.

www.trendyol.com

Boyner- Taşev
www.boyner.com.tr

www.ikea.com.tr

bitki cayi icin ben de french press yerine demlik tavsiye ederim

www.hepsiburada.com

www.ikea.com.tr

bir milyoncularda daha ucuzlarını bulabilirsin.

ben caydanligin ustunde de kullanıyorum pratik oluyor

ikea olanını sakın almayın. kulpun olduğu plastik kısmın vidasını 3 günde bir sıkmanız gerekiyor.

www.krc.com.tr

şu tip vidasız kulplu olanları tercih edin.

Bodum markaların filtreleri uzun ömürlü ve kaliteli oluyor. Bir çok yerde bulabilirsiniz. En son sturbucks'larda da satılıyordu.

Önemli bir nokta, karıştırma yaparken veya başka zamanlarda çay kaşığını cama vurmamak ve dikkatli davranmak.
Genellikle kaşık içine atıldığında kırılıyor.

Bataryası ölüyse en fazla 3.000 TL eder. Batarya sağlam 2017 modellere 7.000 TL biçiliyor.

yenilenmişi 200 dolar www.amazon.com
www.ebay.com

sen 150'ye ver. 2500 lira dersin işte.

Bir buçuk sene önce aynı modeli 2600’e satmıştım. Pili iş görüyordu ama.