Ekşi Duyuru

Türkiye gibi borsası sığ olmayan ülkelerde, insanlar ve yatırım kuruluşları borsada işlem gören şirketlerin karlılığına, verecekleri temettüye bakarak yatırım yapıyorlar.
Söylediğin gibi işlerin kötü gittiği durumlarda borsada işlem gören şirketlerin durumları da kötüye gidecek, karlılığı azalacaktır. Bu durumda borsaya yatırım yapmak da cazip olmaktan çıkacaktır.

Hiç olmuş mu deyince de aklıma 'Büyük buhran' geldi. Google'da aratırsan görürsün. İşler dediğin gibi çok kötü gitmiş, tüketim düşmüş, üretim pahalılaşmış, borsada işlem gören şirketler birer birer batmış, çok borsa yatırımcısı intihar etmiştir.

Şirketlerin karlılığı ve gelecek potansiyelleri (akılcı yatırımları) hisse değerleni de zamanla yükseltir. Çünkü hisse değeri şirketin değeridir.

Ama bu hisse senetlerinin bir şirketin değer göstergesi olduğunu yok sayıp doğrudan doğrudan "hisse senedi fiyatlarının" artış azalışlarını dikkate alırsak her şey olabilir. Hisse fiyatları kısa ve orta vadede sırf dedikodulara ve manipülasyona dayalı olarak çok yüksek ve düşük değerlere sahip olabiliyor. Zaten hep denir, piyasa rasyonel hareket etmez. Ancak neticede manasız yükseliş ve düşüşler bir noktada şirketin gerçek değerine yaklaşıp uzaklaşır. Bu gerçek değer değiştikçe bu yaklaşıp uzaklaşan fiyatlar da aynı odaktan yaklaşıp uzaklaşmaya devam eder.

Şirketlerin gerçek değerlerini saptamak için bazı hesaplamalar var bunlara bakabilirsiniz.

Sizin dediğiniz senaryo rasyonel bir senaryo değil örneğin. Yani mantıken insanların piyasada çekilme yaşanacağını düşünüp paralarını hisse yatırımından çekerek örneğin tahvil, bono gibi borçlanma araçlarına yöneltmesi falan gerekir ancak sizin bakış açınızla yaklaşan insan sayısı çok fazlaysa hisse senetlerine yatırım oranı artabilir. Ne var ki yatırım yapılan hisse gerçek değerini hisse senedi yatırımcısının yaptığı irrasyonel yatırımdan değil, şirketin aktivitesinden kazandığı için eğer şirket bu zor süreçte zayıf düşerse hisseler de eninde sonunda düşer.

Sonuçta "ortam kötü şirket kurmayayım, hisse alayım" diye kendiniz söylüyorsunuz. Kendiniz şirket kumak istemediğiniz halde yatırım yaptığınız şirketin neden başarılı olacağını düşünüyorsunuz? Buna doğru bir cevap vermek önemli. Bazı şirketler bazı tür krizlerde karlarını ciddi oranda artırabiliyor bu yanlış değil ama hangi şirketler? Hangi koşullarda? Bunlar önemli.

buna iki bakış açısıyla bakabiliriz: davranışsal iktisat-insanların yatırım psikolojisi çerçevesinden, ve de temel analiz çerçevesinden. aslında iki bakış açısı da aynı soru üzerinden şekilleniyor: insanlar neden hisse alır ve hisseler neden yükselir-düşer? bahsettiğiniz gibi işler kötü gittiğinde şirketlerin karlılıkları azalır, büyüme oranları azalır, hatta kimisi borçlanmaya ve bazısı batmaya başlar. bu durum temel analiz çerçevesinde hisselerin hesap edilen değerini düşüreceği için insanlar alım değil satım yönünde daha çok pozisyon alır. küçülmekte olduğunu gördüğünüz ve daha küçülmesi muhtemel bir yerde en azından kenarda durmayı tercih etmek pek çok yatırımcının yaptığı bir iş.

davranışsal açıdan bakacak olursak, işsizliğin arttığı, faizlerin yükseldiği, büyük yatırımcıların alım değil satım yaptığı yerlerde borsalarda grafikler kırmızıya bürünmeye başlar. insanların çoğu bu durumda panik yapar; marketten süt alırken indirimlisini takip eden insanlar hissenin indirimlisini gördüğünde tam tersi davranış sergiler, bazen zararına satar. bu da kartopu gibi büyüyen bir borsa krizi dalgasına yol açabilir. insanlar bu tarz durumlarda oynak fiyatlara sahip riskli enstrümanlardan (borsa), fiyatının daha az oynaklık sergilediği, daha güvenilir gibi görünen, en azından parasını kaybetmeyeceğini düşündüğü enstrümanlara (devlet tahvilleri, altın gibi büyük emtialar) yönelir.

böyle bir durum elbette ki yaşanmıştır. fed'in faiz kararları, remisyon ve borsa performanslarının geçmiş grafiklerine bakarsanız benzer örneklerle karşılaşabilirsiniz. hatta spesifik ve nispeten güncel olarak 2008 krizi, fed kararları ve borsa performansını inceleyebilirsiniz.

Normalde bahçesi olan tanıdıktan. Bazı durumlardan dolayı en son Kristal marka 5 lt teneke aldimy, çok memnun kaldım.

herhangi bir marketten tariş kuzey ege zeytinyağını alabilirsiniz. kaliteli bir yağdır.(kuzey ege olmasına dikkat edin)

bir şekilde egeli (bölgesel olarak spesifik tercihiniz varsa ayvalık, bodrum, milas) bulup göndermesini isteyebilirsiniz.

Arkadaşımdan alıyorum. Her sene ilaç attın mı diye sorarım. Lezzetten çok sterilliği önemli benim için. Asitliğini de söyler genelde. Mesela bu yılki 0,6ydı 20 lt aldım, eppekle sömürüyorum gayet hafif ilginç şekilde.

Bildiğim bir zeytin bahçesinin sahibinden alıyorum. Soğuk sıkım yapıyor, bu sebeple diğer bahçesi olanlara göre bir tık pahalı satıyor. filtrelizasyonu da çok iyi. 20 litre aldım.

@ beetlejuice gibi ekmek banıp yiyoruz.

datcakoyurunleri.com.tr

Bir kaç sefer aldım, beğendik.


.

evliyazade'den online aliyoruz yillardir. 2 gune, saglam geliyor. kime onerdiysem de cok memnun kaldi.
erken hasat-soguk sikim tavsiye ederim.

Avilo'yu çok beğeniyorum: www.avilooil.com

Trendyol ve Hepsiburada'da bazen kampanyaları olabiliyor.

gemlikliyim, kendimize yetecek kadar yapıyoruz satış yok. ama satın alsaydım şunu alırdım:
www.semizzeytin.com

vakıflar ya da tariş kuzey ege

en güzellerinden örneklersek, özem ve tuay zeytinyağları çok iyi. nova vera son yıllarda çıkış yaptı o da çok güzeldir, kime önerdiysem çok beğendi. son iki yıldır zeytinseli'nden alıyorum, didimden geliyor.

www.ermenekzeytinyagi.com Bir süredir buradan siparis veriyoruz. Memnunuz.

www.ferhatoglu.com
www.ozgunzeytin.com.tr

ikisinden biri hangisi indirim yapmışsa naturel sızma alıyorum

nova vera bu konuda ülke sınırları dışında da başarılı olan nadir yerel firmalardan. biraz pahalı ama sek yemek için bence çok iyi. internetten alabilirsiniz, ne için kullanacağınızı tavsiye istediğinizi filan sorduğunuzda da hızlıca dönüş yapıyorlar.

ben de kuzey ege zeytinyağlarını beğeniyorum, bilhassa ayvalık. soğuk rüzgarlar lezzetini artırıyor galiba. bilindik markalarda ayvalık kuzey ege ile soğuk sıkım ilk hasat düşük asidite ibarelerini birlikte görürsem onu yapıştırıyorum hepsi de iyi çıkıyor. çok tazeyken alıp tüketmek de önemli tabii. raf ömrü 18-24 ay olsa da zeytinyağının yararlı antioksidan - polifenol içeriğinin çoğunu ilk 6 aydan sonra kaybettiği söylenir.

paran çoksa ve dünyanın en iyi yağlarından birini arıyorsan: kaptaninciftligi.com

kristal'in zeytinyağı iyidir. happy'de 3 lt'lik tenekeleri 310 lira.

Ben olsam özellikle kediler evin içinde yaşamıyorsa, yani sadece bahçede bakılıyorsa, şu aralar iç parazit yerine dış parazite öncelik veririm. Tam kene ve pire mevsimi. Kene yapışır hastanelik olursunuz, evi pire basar ilaçlatmadan kurtulamazsınız.

sanmıyorum çünkü ilk defa duyuyorum
hatta emir isminde hayatında 1 kişiyle tanıştım aslan ise 0

Değil, milyonda bir falandır herhalde.
Soyadı olarak karşıma çıktığında bir karmaşa yaşıyorum, isim olarak karşıma çıksa onda da yaşayabilirim dolayısıyla.

Yeni nesilde durum nedir bilemiyorum ama +25 yaş için böyle bir şey yok.

Öyle standart bir isim kalıbı yok.

Arslan soyadlı bir arkadaşım var, bir türlü doğrusunu anlatamamaktan şikayetçi.

Öğretmenım, çok farklı isim kombinasyonları görme şansım oluyor :)

Emir Aslan, Mehmet Ali gibi bir isim değil asla.

avukatlar yetişemedikleri ya da farklı şehirlerdeki işleri için başka avukata yetki verir. buna tevkil diyoruz.

duruşmalar için 350-500 lira gibi ortalama ücret var piyasada.

hakim raporlu olduğu için avukat duruşmaya girememiş.

tevkil veren de büyük bir saygısızlık yaparak 50 tl göndermiş. avukatın yol parası bile çıkmaz 50 tl ile.

ben de neredeyse her gün tevkil veriyorum. bu durumlarda işin niteliğine göre anlaşılan ücretin tamamını ya da en azından yarısını avukata gönderiyorum.

maalesef bizim meslek böyle... emek sömürüsü üzerine kurulu. o avukatı bulup yüzüne tükürmek isterdim.

her çocuk birbirinden farklı olduğu için kimin ne dediğini kimse iplemiyor, bence iplememesi de lazım.

biz %90 kendimiz tecrübe ederek bu yaşa getirdik bizim kızı.
tabi ki ilk yıkamalarda vs.. annelerden destek aldık.
internetten bir şey baktığımızı hiç hatırlamıyorum.

edit: hatta doğum yaptığımız hastane eve bir hemşire gönderip yaklaşık 1-2 saatlik bir eğitim de vermişti bize.

Yenidoğan bebeğin fiziksel bakımı ile ilgili hemşireler yardımcı olur evet, fakat anneanne-babaanne bilgisi pek güncel olmayabiliyor, bilginiz olsun.

Ben reddit kullandığım için hamilelikten itibaren aynı ayda doğum yapacakların olduğu bir grubumuz var, oradan çok yararlandım/yararlanmaya devam ediyorum (bebe 14 aylık oldu). Bunun dışında r/sciencebasedparenting, r/newparents gibi subreddit'ler var, babalar için r/daddit var, emzirme için r/breastfeeding.

Herkes kendisi karar verir ebeveynlik stiline fakat bugüne dek oluşmuş bir birikim ve en önemlisi bilimsel araştırmalar var. Her çocuk farklı elbette, çocuğa göre özelleşmeli yaklaşım ama deneme/yanılma veya yalnızca içgüdüye dayanan yöntem bana göre değil. Aşağıya listeliyorum reddit haricinde faydalandığım kaynakları:

- Magda Gerber / Özgüven Sahibi Bebek Yetiştirme
- Janet Lansbury / Birçok kitabı ve sporify'da podcasti var, Gerber'in yolundan gidiyor.

Bu 2 isim authorative parenting yaklaşımını savunuyorlar diyebiliriz. Özetle çocuğa sınırları öğreten, saygılı yaklaşım. Ne çocuğu küçük gören aşırı otoriter bir tavır, ne de çocuğun sınır bilmez bir velede dönüşmesine sebep olan çocuk merkezci tavır.

- Instagram'da @drbeckyatgoodinside aynı yaklaşımda, podcast'i de var, öneririm.

- @milestones.and.motherhood dönme, emekleme, yürüme gibi bebekliğin kilometretaşlarına dair

- @infantsleepscientist ve @heysleepybaby uyku ile ilgili konular

- @solidstarts, @feedinglittles, @happyhealthyeaters beslenme

- @play_at_home_mummy oyun fikirleri

Sağlık ve mutlulukla büyüsün bebeğiniz :)

Döviz dönüşümlü KKM yapılıyor, sizin o gün TL karşılığınız ne ise onun üzerinden %x faiz veriyormuş gibi KKM başlangıcı ile aynı gün hesabınıza prim adı altında faiz yatıyor.

%30-40 vb. prim adı altındaki faizler yıllık, yani KKM'yi 92 gün yaparsanız ve faiz %40 diyorlarsa ana paranızın %9'u (stopaj da kesiliyor) gibi bir prim anında hesaba yatıyor.

Bunu her banka yapmıyor diye biliyorum, verdikleri prim faizleri de %20 civarında diye biliyorum. 6 ay önce falan bu primleri direkt dolar verebiliyorlardı, artık TL veriyorlar...

Ek olarak, dolar mevduatınız KKM'ye gittiği için TL'ye dönüşüyor, vade sonunda dolara çevrilip hesabınıza yatıyor. Eğer vade boyunca acil ihtiyacınız olur ise ve KKM'yi bozalım derseniz hesabınıza TL yatar, onun dışında dolar ne kadar paranız varsa, aynısı vade sonunda hesabınıza düşer. Kaybınız olmaz, döviz sürekli arttığı için de KKM'den kazancınız da olmaz...

Ben iki hafta önce döviz bozacağım zaman aşağıdaki linki baz almıştım aşağı yukarı aynı idi.

canlidoviz.com

Mahalledeki döviz büfesi konusuna gelirsek Google maps üzerinden telefon numarasını alıp arayabilirsin anlık kuru söylerler. Online öğrenmenin bir yöntemi muhtemelen yoktur.

www.autodraw.com mu acaba?

degilse az kisinin bildigi az kişinin bildiği muhteşem web siteleri'nde kelime ile aramayi deneyin.

Kimi ankete göre evet fakat onda dahi 1 adet. Şu anki gibi 4 değil

Çok zor.

www.taktikseloy.com , milletvekili dağılımlarına dair tahminleri de gösteriyor.

Fakat otokrasinin olduğu bir ülkede anket sonuçlarının ne kadar gerçeğe yakın olabileceğini bir düşünmenizi öneririm. İktidar partisini TİP kadar karşısına alan, seçimden sonra yargılanmaları için ellerinden geleni yapacağını söyleyen bir partiye oy vereceğini kaç kişi rahat rahat söyleyebilir?

Ben TİP'in sürpriz yapacağını düşünüyorum. Hiçbir oy boşa gitmez. Aynı mantıkla, halihazırda sizin oyunuz olmadan da bir bölgede 2 milletvekili çıkaran, fakat sizin oyunuzla da 3.milletvekilini çıkaramayan partiyi tercih ettiğinizde de "oyunuz boşa gitmiş" oluyor.

Mobil olduğum için editleyemiyorum. Ek olarak son günlerde sözlükte ve sosyal medyada inanılmaz bir kampanya görüyorum TİP'e karşı. TİP milletvekillerinin mecliste olmasını kim istemez bir düşünün bakalım.

İstanbul 2.bölgeden (Esenler) oyumu TİP'e atacağım umarım boşa gitmiş olmaz. Özellikle Mısra Öz, Zeynep Esmeray Özadıktı ve Yılmaz Aslantürk'ü milletvekili olarak görmek güzel olurdu.

sandikmerkezi.com
Evet

Yeni TC kimlik kartlariyla goruntulu gorusmeyle telefon ustunden banka hesabi acilabiliyor.

Türkiye ikameti istiyor olarak biliyorum.
Pasaport kullanılabilir.
NFC özelliği olan bir telefon olduğu taktirde online hesap açılabiliyordu en son.

Ben 2 sene once (ki o zaman sadece TC vatandasligim vardi) acamamistim en para vs ile. milyon senedir musterisi oldugum is bankasi da kredi karti vermemisti. degismis midir bilmem.

Açabilir. Kredi kartı alamayabilir

simdi gene denedim en parayi internet sitesinden. cevap:

Kimlik Bilgileriniz
Enpara.com'a başvurabilmek için Türkiye'de ikamet etmeniz gerekmektedir. Ancak, Kimlik Paylaşım Sistemi'nden aldığımız bilgilere göre, girmiş olduğunuz T.C. Kimlik numarasının niteliği bu tanıma uymuyor. Eğer bir hata olduğunu düşünüyorsanız ve girmiş olduğunuz numaranın doğruluğundan eminseniz, en yakın İlçe Nüfus Müdürlüğü'ne başvurarak kimlik bilgilerinizi güncellemenizi öneririz.

olimpos - zeytin pansiyon

hayvan dostu, bungalovlu

oranın da köpüşü var

Twitter'i bilmiyorum da Instagram'da da durum ayni. Hangi Istanbul semtini yazip baksan paylasimlarin yarisindan fazlasi hayat kadinlari cikiyor.

Yurt disinda yasiyorum, burada oyle bir sey gormedim. Hatta baska ulkeleri gezerken de gidecegim yerlere onceden Instagram'dan bakiyorum, oralarda da hic denk gelmedim.

Sanirim cinsellige erisimin gorece zor oldugu Turkiye gibi ulkelerde fuhus cok yayginlasiyor, rekabet de yuksek oldugu icin Twitter, Instagram vb her kanaldan saldiriyorlar.

ben de foursquare'nin görükle sayfasında gezerken 2 fotoğraftan biri erotikti. görükle'de de kaldım yıllarca, orda okudum ama hiç duymadım, karşılaşmadım. kendilerini çok güzel kamufle ediyorlar demek.

14 ülke, onlarca şehir gezdim ve bu olayın sadece Türkiye'de döndüğünü gözlemledim. Türk insanı her konuyu uç noktalarda yaşıyor. Futbol, müzik, siyaset, cinsellik vs. sosyal ortamlar her şeyi özetliyor.

Çok anormal bir olay gerçekten.

Batıda kadın görünürlüğünün fazla, kadın erkek eşitliğinin cinselliği de kapsıyor olması nedeni ile eskortluk müessesesine ihtiyaç buradaki kadar yok.

Ortadoğu'da zaten o tür bir müesseseye izin yok.

Dolayısı ile Türkiye'nin bu konuda ayrışması gayet normal.

instagramda seyahat etmek istediğim konumlara baktığımda top gönderiler hep eskortvarimsi estetikli aşırı şişkin popo ve meme içeren, dekolteli pozlar veren aşırı makyajlı kadınlar. sanıyorum ki eskortlar. türkiye’yle sınırlı kaldığını düşünmüyorum.

Hocam konuyla ilgili çok bilgim yok ama misal biz kendi ülkemizde bile konuşulan Türkçeyi anlayamıyoruz bazen ya da ne bileyim İskoç İngilizcesini İngilizler bile kolay anlamıyordur aynı bölgenin insanı oldukları halde, araya kıtalar ülkeler girince illa ki farklılık oluyordur aynı dil olsa bile ama bence asıl neden Meksika'da mesela 60-70 tane yerel dil var, İspanyolcaları da bundan etkilenip daha farklı bir İspanyolcaya dönüşmüş olabilir, yani İspanyolca bilen biri her türlü adapte olur oraya ya da Meksikalılar dublaj yapılmadan ya da altyazı olmadan illa ki anlıyorlardır ama bu çok da konforlu olmuyordur muhtemelen.

şu an etrafım ispanyol, arjantinli, şilili, uruguaylı kaynıyor ve birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. bizim bir azeriyi anlamamızdan çok daha iyi anlıyorlar birbirlerini. arjantinli arkadaşımın dediğine göre sadece dili bozarak ortaya çıkan moda cümle kalıplarını ya da deyimleri vs. ilk seferinde anlamayabiliyorlarmış, ama onları da mantık yürüterek birkaç saniyede kolayca çözebiliyorlarmış. tabii hepsi aksansız konuşuyor, almancadaki hoch deutsch gibi aksansız, nötr bir ispanyolca da var. bence altyazılarda, dublajlarda falan da bu ispanyolca kullanılıyordur.

İlgili birkaç video:

youtu.be

youtu.be

İngilizcede ingiliz ve amerikan ingilizcesi kelimeleri nasil farkliysa ve biz anliyorsak onlarda birbirlerinin farkli kelimelerini anliyorlar

Eger ispanyolca ogrenecekseniz daha iyi anlamak icin peru ve meksika aksanini tavsiye ederim anlamasi kolay. Ben meksika uzerine yogunlastim cunku nufus populasyon yuksek ve sinemada cok meksika yapimi var

@slynmaster aslında niyetim dili öğrenmek değil de konuyu biraz daha iyi anlamak.

Mesela Mehmet Ali Erbil İspanya'da ünlü, tanınan ve komik bulunan bir insansa onu Meksikalılar, Arjantinliler, Kolombiyalılar da İspanyollar kadar olmasa da tanıyor ve izliyor mu diye merak ettim.
Veya İspanya'da başarılı bir komedi dizisi çekince onu sadece 50 milyonluk İspanya'da değil toplam 400 milyon nüfuslu diğer ülkelere de pazarlayabiliyor muyuz diye anlamaya çalıştım.

Bir de mobil veya bilgisayar oyunlarında İspanyolca olarak yerelleştirmek 400 milyonluk bir pazara erişimi sağlıyor mu diye merak ediyorum. Yoksa Meksikalıya, Arjantinliye, Peruluya ayrı ayrı yerelleştirmeler yapmayınca bu pazarla bunu bir hakaret olarak görüp ürüne karşı soğuk oluyor mu vs.

ilk defa thy'de dikkatimi çekmişti. içeriklerin dili konusunda castellano ve espanol (latin america) vardı yanlış hatırlamıyorsam. ispanyollar latinlerin kullandıkları dili ve telaffuzları pek beğenmiyor benim gördüğüm ve bir miktar aşağılamakla birlikte dalga geçenlerini de gördüm.

kübalıları anlamak en zoru diyorlardı ama neticede aynı dil ikisi de ve gördüğüm kadarıyla bizim azerbeycan türkçesini anlamamızdan daha iyi anlıyorlar. sonradan öğrenenler için durum o kadar kolay değil bence çünkü arjantin mesela büyük oranda brezilya portekizcesi etkisinde kalmış gibi geldi bana ve hem telaffuzları hem bazı kelimeleri ithal etmişler. aynı kelimenin bir sürü farklı anlamını da öğrenmek gerekiyor yani. fakat arjantinlilerle kolombiyalıların veya ispanyolların aynı ortamda olduğu durumda çok sorun yaşadıklarını görmedim.

hatta abartacak olursam arjantinli birinden şunu da duydum, brezilyalı biri portekizce ben ispanyolca konuşuyum karşılıklı olarak bi konuşma sürebiliyor ve birbirimizi anlıyoruz demişti. sanırım bizim azerbaycan türkçesi ile kıyasladığımız şey ispanyolca-portekiz (atıyorum şu an) türkmenistan türkçesi ile kıyasladığımız şey de ispanyolca-italyanca vs gibi bi şey olabilir çünkü hepsi latinceden çıkma ve birbirine yakın.

Ev harlemde cunku, ayrica rent stabilized demis. icindeki kiracinin kirasini koruma altinda olmasi lazim, kiraciyi cikaricam ya da kirayi soyle arttiricam diyemiyorsun. Sadece de cash kabul ediyoruz demisler mortgage da alinamiyor ya da bir engel var. okul puanlari 2 - 3 zaten. Daha nolsun :)

PD "pupillary distance" yani goz bebekleri arasi mesafe bildigim kadariyla, gozluk caminin odak noktasini gozbebeklerinize uygun ayarlamak icin kullaniliyor. Cok ugrasmaniza gerek yok, gozluk isleri oldukca standart, butcenize uygun bir cerceve ve anti-refle kaplamali hafif bir lens alsaniz fazlasiyla yeter. Zaten hemen her optikcide ornek lensler oluyor, onlara bakarak karar verirsiniz. Sizin durumunuzda zaten cok kalin olacagini sanmiyorum camlarin, cok ucuk kacik markalara bosuna para vermeyin. Mesela bazi yerlerde "Nikon lens" falan satmaya calisiyorlar, bence gerek yok.

taktığın gözlükte göz bebeğin camın ne kadar merkezine denk gelirse o kadar iyi seçim yapmış olursun

Kanun kabülü için karar yeter sayısına veya fazlası kadar milletvekiline sahip olmak önemli.

su anda su ucube sistemde meclisin hicbir islevi yok aslinda.

Bütçeyi Meclis yapıyor. Yani para Meclisin elinde.
Kanun çıkarır.
Cumhurbaşkanı'na Kararname çıkarma yetkisi verir.
Cumhurbaşkanı Kararnamelerini iptal yetkisi vardır.

Gerekli çoğunluğu yakalarsa Anayasa'yı değiştirme veya referanduma götürme yetkisi vardır.

Yani Cumhurbaşkanı ve Meclis asgari müştereklerde uyum içinde çalışırsa ne ala, yoksa Devlet öyle bir kilitlenir ki bugünleri mumla ararız.

cok sacma bir sey bu. bana bazen oluyor ama yine de orijinal dilde icerikler gorebiliyorum hala.
youtube help sayfasinda tartismasi var ama kitlenmis: support.google.com

acaba google hesabinda konustugumuz dillerden dolayi mi? bende turkce yunanca ingilizce var mesela su anda ve epeydir gordugumu hatirlamiyorum.

bir bakin siz de myaccount.google.com

netflix varsa yıldız kenter, metin akpınar'ın belgesellerini öneririm...
cüneyt özdemir suppi diye bir websitesi açtı ona üye oldum ve birkaç belgesel izledim ama henüz az sayıda var. 30 tl'ye üye olup yarım günde izleyebilirsiniz...matild manukyan dikkatimi çekmişti. yalnızca youtube değil bu şekilde olan oluşumlara da baklabilirsiniz

Kentler ve gölgeler programı şahanedir! Hem kişiyi hem de kişiyle özdeşleşmiş şehirleri inanılmaz güzel anlatır.

sevqan nişanyan-aslanlı yol

31 mart'ta kesin aday listesi ilan edilecek ve matbaya gidecek.

o saatten sonra ölüm durumu haricinde bir degisiklik imkansiz.

ha ince ya da oğan icin soruyorsaniz 100 bin kisinin imzasina ihanet edip cekilmeleri cok dusuk ihtimal. Epey sikintili bir sey cunku siraya girip imza vermek. Sonra 100 bini bulup da o siradaki insanlarla alay eder gibi KK lehine cekiliyorum diyemezsin ve demeyecekler.

Erbakan da aynen pek tabii.

Pusulalar basildiktan sonra MI adayliktan cekilse ne cekilmese de, o saatten sonra insanlara duyuramazsin bile, insanlarin kadasi karisacak, resmen ihanet.

bence de saçma sapan bir hareketti takımdan bağımsız olarak söylüyorum.

oyuncağı var gücünle atacaksın sonra onu birine vereceksin.

Onlar pelus oyuncak yani zarar görmeleri olanaksiz. Ayrica stadin kenari zaten temizdi. Çamur patak olsa anlardim da.

Yalniz su bir gerçek ki o oyuncaklar asla duzgun toplanmamistir bile. Yaridan fazlasi çöpe. Kalanini da çocuklara kim nasil gönderdi bilmiyorum, ugrasmamislardir bile. Bizde her sey reklamdir ne de olsa.

Gayet güzel toplanmış dağıtılmış bro, anlamsız bir duyar oluş. Ayrıca sembolik de bir olay bu, bunun için bile "ya böyle bi şey nasıl yapılır" diye eleştirmek komik biraz.

www.cnnturk.com

mikrodalga sivi bulunan yiyecekleri isitmada daha basarili borek gibi hamur urunlerinin icindeki hafif sivi yogunlastiginda hamur kotu bir kivama giriyor ve dagiliyor en iyisi firinda isitmak

Mikrofalgada içindeki sıvı kayboluyor. Ve içinde az su olan hamur kıvamlı şeyler bu nedenle çok kurur. Kolay ısınmaz vs.

Kutu malzemesinde alüminyum folyo tarzı bir şey var. Kutuyla mikrodalgaya koyarsanız, çılgın şimşekli bir ışık gösterisine şahit olabilirsiniz. Kutudan çıkarıp, tabağa koyup, ısıtabilirsiniz. Ben hamur işlerini, "pizza ısıtma" ayarında, üstüne kağıt havlu koyup ısıtıyorum, mis gibi oluyor.

simiti taş gibi yapıyor mikrodalga bu sebeple olabilir. dedikleri gibi kendi kutusunda değil ama tabak üzerinde yanında bir barsak su koyarak ısıtılabilir bence.

Tefal'in trde sattığı tavaların hepsi aluminyum üstü teflon kaplama.
sağlığa zararlı meselesi aluminyumdan kaynaklı.

amazon'dan yurtdışı gönderili tefal jamie oliver çelik tavalara bakmanızı tavsiye ederim.

www.amazon.com.tr

daha uygun fiyatlı örnek;
www.amazon.com.tr

gibi

tefal'in en professional tavasını almıştım. daha sonra hepsinin aynı laylon kaplama (teflon) olduğunu öğrenince çelik tavaya geçme hamlesini yaptım.

düz, kaplamasız çelik tava. yeterince ısıtırsan ve yağsız pişirmezsen yapışmıyor.

tefal 6x var
kaplaması daha kaliteli düşük x'lere göre
ama omlet için bu kadar kasmaya gerek yok

önemli olan tava tabanı kalınlığı ve kaplamanın homejenliği
tahta kaşık kullanırsan, ani ısı değişimleri yapmazsan kaplama zarar görmez

Bunlar zaten açık ihale gibi yapmıyorlar ki, teklifinizi hazırlayın getirin diyorlar. Kimin en düşük veya en avantajlı teklifi verdiğini bir tek kendileri biliyor.

@malheiros, özel şirketler açık ihaleler de yapıyorlar, teklif verenin diğer teklifleri görebildiği e-ihaleler de yapıyorlar vs.

yok. yönetim zaten uygun fiyatlıyı seçer. uygun fiyatlıyı seçmiyorsa kalite, sürdürülebilirlik, garanti, satış sonrası hizmetler gibi problemler vardır. fiyat kırınca almak zorundasın diye bir kanun olması mümkün değil.

borçlar kanunu, ticaret kanunu mevzuatında teklif, edim, ifa, butlan vs. kavramlar var, en fazla bu konularda hak iddia edilebilir, hukuki zemini oluşturabilir.

Zarar etme noktasında fikrim yok ama primlerin yükseleceğini düşünüyorum ben, yani deprem riskinin ve sonuçlarının ne boyutta olduğu göründü bu da primlerin yükselmesine sebep olackatır bence de.

üzerinden çok zaman geçti, bilgim belki eskidir ama reasürans firmaları öder bunları. münich re, swiss re, hannover rück vs. belli bir tutarın üstündeki riskleri sigorta şirketleri reasürans şirketine sigorta ettirir; sigorta şirketlerinin sigortası yani.

Primler yükselir.
Sigorta ve kasko yapan insan sayısı baya az. Özellikle son kasko fiyatlari yükselmesi ile baya kişi yapmadı.
Türkiye'de ucuz olsun diye çok az limitler olabiliyordu, yapan onlardan yapmıştır. Çoğu kaskonun vereceği para ile yeni araba alinmaz bile.

Kısacası acayip kötü durumda olacaklarını sanmam. Tek sıkıntı ufak, dandik firmalarda olabilir.

deprem bölgesinde araçların %25i falan kaskoluydu. hatta daha az olabilir geçen görmüştüm.

twitter.com

deprem bölgesinde %15 kasko varmış. tr geneli %27. yani oran baya az. o yüzden şirketlere çok koymaz diye düşünüyorum.

depremin sigorta şirketleri üzerinde söylenen kadar büyük bir baskısı yok. evlerde dask zorunlu ve dask devletin yönettiği bir sigorta havuzu. yani sigorta şirketinden dask poliçesi yaptırırken şirket sadece o poliçeden komisyonunu alıp senden aldığı parayı havuza aktarıyor ve hasar durumunda bu havuz ödeme yapıyor. yani sigorta şirketi acente gibi çalışıyor.

bunun dışında türkiye'de konut poliçesi yaptıranların sayısı yok denecek kadar az. özellikle doğuya gittikçe bu oran iyice düşer. yani hatay'da yıkılan evlerin 1000de 1inde bile konut poliçesi yoktur.

sigorta şirketlerinin zarar yazacağı en büyük kalem kasko olur. o da altında ezilecek kadar büyük hasarlar değil çünkü hasarlı araçların sayısı o kadar da devasa bir sayı değil ve bunların bir bölümünde de zaten riskler reasürörlerle paylaşılmıştı.

koskaca reasurans sirketleri icin turkiyenin bir bölgesinde yaşanan doğal afet hasarı hiç bir şey değil.

Iş arkadaşım; para ödemek zorunda kaldı. Ciddi bir para, dask da vardı.
Buna ek olarak evin dağ başında çıkma ihtimali de vardı.

Sormadim en son aldı mi diye, 2021'de yapılıyordu hala

eksisozluk.com

Duyduğum kadarıyla büyük mağduriyetler oldu. Normalde yıkılan bina 6 katlı ve her daire 110 metrekareydi. Ama toki geldi aynı yere 4 katlı bina yaptı. Ayrıca daireler 60 metrekare oldu. Ek verilen para çabası. Diger daire sahipleri de başka başka yerlere yapılan toki bölgelerine gönderildi.

@limonlu eksi +1 depremden önce binasının çürük olduğunu bilip yeni bira yaptıramayacak durumda insanlar o binalara oturdu. devlet desteği yetmiyor. devlet seni mütahaitlerin eline bırakıyor.

dediğiniz şekilde gönderdim ekstra bir şey yapmanız gerekmiyor onlar zaten parayı ne gerekliyse o şekilde değerlendiriyorlar.

Ahbap Deprem Bölgelerine Dijital Destek Kartı - 1000 TL www.amazon.com.tr

Amazondan da bütçenize göre parça parça yardım yapılabiliyor, bankada nakit olmayabilir kredi kartıyla da bağış mümkün

Trandyol üzerinden de ahbap a bağış yapabilirsiniz

trendyol gibi uygulamaların içinde ve banka uygulamalarının içinde (ben işbank kullanıyorum orada gördüm. ) doğrudan ahbap modülü açılmış.

dediginiz sekilde gonderdim ben de. bagis oldugunu belirtip belirtmemek bir sey degistirmez.

Puffin Browser
Onion Browser

Tayland her türlü daha ucuz.
Hindistan (Goa vs.) daha ucuz.
Malezya daha ucuz.

Az daha zam basarlarsa İtalya bile daha ucuz olacak zaten.

Filipinler, mesela Boracay adası. Otel, yemek, içki, hepsi ucuz.

Geçen yıl Bali'de bir aylık airbnb kiralamak Antalya'da bir hafta tatil yapmaktan ucuza geliyordu, yeme içme kısmından emin değilim ama daha ucuz olduğuna epey eminim.

Tum guney dogu asya, myanmar'dan viernam, filipinlere kadar ve aradaki tum ulkeler.

Guney amerika icin Bolivya, Paraguay digerlerine nazaran daha ucuz...

Afrika'da fas ve cezayir, saharalti afrika hakkinda cok bir sey diyemeyecegim sadece bazi ulkelerin gorunden daha pahaliya patladigini biliyorum oralarda...

endonezya ucuzdur tahminen, ben arada balide otel fiyatlarına bakıyorum bayaaaa uygun.

o kadar uzağa gitmeye bile gerek yok aslında, 2 saat uçuşla mısır- sharm el sheih deki oteller antalya otellerinin 1/5 fiyatına. biz şubat ayında yaz tatili yapmak için gideceğiz.

tr de geçen yıl 5 gecesine 11k verdiğimiz bodrum voyage, bu yıl hem de erken rezervasyonlar açıldığjnda 40k istedi aynı tarihlere. şu an avrupa hariç hemen hemen her yer tr den ucuz gibime geliyor.

Kolombiya’daydım geçen sene, yemek söylemiştim kuryeye 5 dolar bahşiş verecektim arkadaşım tuttu manyak mısın sen falan dedi çok büyük para bu bahşiş için… Bogota’nın en ciks fine dining restoranında masayı donattım 67 dolar mı ne öyle bir şey ödeyip çıktım. Acayip ucuz.

Şu an iki arkadaşım La Paz’da, tüm kıtanın en ucuz yeri olduğunu iddia ediyolar Bolivya için.

Sizin kendi sisteminizden engelleniyor girdiğiniz tarayıcı için hata kodu ile çözümünü google dan bakın. Antivirüs, vpn, güvenlik duvarı gibi sebeplerden ötürü yani

Dun ben de fark ettim, uydunet'le alakali olmali cunku turkcell mobilden baglandigim zaman sorun olmadan giris yapabiliyorum.

Teşekkürler arkadaşlar. Bir süre sonra herhalde düzelir, vazgeçerler bu kuraldan.

Decathlon'a yazdım Whatsapp hattından, belli ki haberi var onların da ve bilerek yapmışlar.
Modem alt katta olduğu için arada bir Wi-Fi sinyal güçlendiricim var. O olduğu için web sitesine giremiyorum diye anladım.

Müşteri temsilcisi şöyle dedi: "Direkt modeme değil internet arttırıcıya bağlanıyor bu neden ile siteye erişim sağlanamıyor ne yazık ki. Direkt internete bağlanabilir misiniz?"

Önceki başkan Bolsanaro faşist, çevre düşmanı, aşırı sağcı ve muhafazakar, Trumpla kanka biriydi. Brezilyalı Trump gibi düşünebilirsiniz. Şimdi seçilen Lula daha önce de başkanlık yapan, solcu, eski işçi ve sendikacılıktan gelen, çevre konusunda duyarlı biri. Çevreyi vurguluyorum çünkü Amazonlar konusu dünya için önemli sadece Brezilya değil.

Trump destekçileri beyaz sarayı basmıştı onun gibi düşünebilirsiniz. Ondan özenip yaptı muhtemelen Brezilyadaki Bolsanaro destekçileri de.

Brazil Congress storming: How did we get here?
www.bbc.com

Youtube'da izlenme sayilarina baktim. Ilk bolumu 9.1 milyon, ikinci bolumu 7.8 milyon, ucuncu bolumu 6.9 milyon izlenmis. Anladigim kadariyla program gunluk yayinlaniyor. Youtube'dan gelen geliri fena degildir bu rakamlarla.

Türkiye'den izlenince 1000 izlenme başı ortalama gelir 10-12 tl civarı diye biliyorum. Reklamlara kitleye göre değişebilir ama Abd'de vs. 3-5-7 dolar olurken Türkiye'de 0.5$ falan diyorlardı.

Bu mantıkla günde 7m izlenen video çıkıyorsa (eskiler de izlenmeye devam ediyor tabii) günde 80-100 bini var diyebiliriz. Ama bu o kadar kişiyi ekibi stüdyoyu beslemez sanırım, ileride illa ürün yerleştirme vs yaparlar.

Abi bu büyüklükte bir organizasyon işten adam çıkarmayla istifa etmelerle bi sorun yaşamaz yav 120 tane ekstra planı programı vardır hazırda her türlü durum için.

Oluyor sürekli ama büyük bir patlama olmadı. Video playerlarında her gün farklı bir bug çıkıyor. Bazen atılan twitler gitmiyor. Bazen etkileşim butonları çalışmıyor. Bunların çoğunu web versiyonunda yaşıyorum, uygulama daha stabil gibi şu an için.

ABD'de pek çok büyük teknoloji şirketinde bir personel şişkinliği var. Korona sürecindeki para basma politikaları, yükselen hisse değerleri, düşük seyreden faizler ve çeşitlilik muhabbeti şirketleri rahat rahat bol bol personel almaya itti. Şimdi faizler yükseldi, yatırımcılar paralarını istiyor, woke ve sjw muhabbetlerine sesler yükseliyor, bu şirketlerin bir kişinin yapacağı işi bir beyaz, bir siyahi, bir asyalı ve bir hintli olmak üzere dört kişiye yaptırdığı anlaşılıyor. Bir şey olmaz, olmayacak. Amazon da tarihin en büyük işten çıkarmasına hazırlanıyor, IBM de. Google ve meta da büyük adam çıkarıyor Twitter sadece Musk yüzünden çok ön plana çıkıyor. Bu tarz temizlikler tüm şirketlerde oluyor ve olacak kısa vadede. İnanılmaz gereksiz adam dolu bu şirketler.

bildrimler de bile hata var

Nasil ekleyebilirsin bilmiyorum ama lezzetli olmamasinin ana sebebi muhtemelen salca.

pek anlamam ama börek yapsanız olur mu?
bu yapılan pek yemek gibi olmadıysa börek için iç gibi düşünün.
tadı çok kötüyse daha fazla soğan ve baharat ekleyip börek yapsanız kurtarabilir gibi.

Yumurta kırıp yerdim ben

Yumurta+1

Yumurta kırmak da bir seçenek ama ben sana daha güzelini soylim;
Üzerine sarımsaklı yoğurt yapıp dökeceksin. Acı seviyorsan birazda pul biber. Ondan sonra hep bu yemeği yemek istersin.

pirinç ve salça yoksa, kıymalı ıspanak yemeği değil (yani bildiğimiz tencere yemeği olan), kıymalı ıspanak kavurma olmuş o.
bence de en mantıklısı yumurta.
tuz, karabiber eklenebilir ihtiyaç varsa.

ya da yufka alıp tuz dengesini falan ayarlayıp tepsi böreği yapabilirsiniz.
börekteki süt, yağ, yumurta karışımıyla, yufkanın çıtırlığıyla falan gider bir şekilde.

Bankaya gidip varlık barışından faydalanmak istiyorum diyorsun. Bi form dolduruyorsun. Vergiyi o günün kurundan tl olarak peşin ödüyorsun, sonraki 3 ay içinde, formda yazdığın hesaba parayı gönderebilirsin. Paranın yurtdışından direkt o hesaba gelmesi lazım.

Şubeler bilmiyor genelde evet, bazı bankalar hiç yapmıyor bile bu işi. Esnafın falan yoğun gittiği bi şubeye gidersen daha rahat olur.

Ben geçen gün %2 ile getirdim, kraken’den kripto kazancımı hesabıma çektim.

En altta ekler diye link var, onu yazdır doldur (form 1)
www.resmigazete.gov.tr

Garanti Bankasının yakınımdaki şubesine gittim müşteri temsilcisi bi sordu müşterimiz misiniz diye. Sonra benim hesabım bambaşka bir şehirdeydi formu tarayıp oradaki esas temsilcime yolladı. (Bunlar hep bireysel, şirketim falan yok öyle sanılmasın ama Garanti galiba herkese özel bi müşteri temsilcisi atıyor) O kişi onayladı (sistemden bir onay vermesi gerekiyor galiba) vergi için onayımı aldı şu kur ile şu kadar tl oluyor diye. Hemen çektiler parayı. Ben de hemen transferi yaptım geldi.

Bu arada benim beklediğimden çok daha kolay oldu. Gayet biliyor gibilerdi.

cahilliklerinden, çok bilmişliklerinden.

yavruyken amerikada çip takılmış kedimiz var. şu an 11 yaşına girecek. bir sıkıntı yaşamadı şu zamana kadar. türkiye'de sisteme kayıt ettirdim.

2 hafta önce 10 yaşındaki diğer kedime çip taktırdım. onda da bir sıkıntı görmedim şu zamana kadar.

Ben daha önce de yazdım bu benim fikrim ve karşı düşünen olabilir ama; çip taktırmak istemeyen kediyi arada ya da ileride sokağa salmayı düşünendir. Aksi halde çipin amacı belli hayvanın sahibini belgelemek; bunun istenmeme sebebi de bana göre olur da kedi sokağa salınırsa üstüne kalmasın diye. Böyle hayvanseverler çok eve ara ara alıyor alıştırıyor kendince iyilik yapıyor ama geri sokağa salıyor. Karşı olanlar genelde böyle tipler. Bir de düzenli aşısını yaptırmayanların aşı nedeniyle darlanacağı endişesi var; halbuki çipten aşı takibi yapılması söz konusu değil.

benim köpekler 11 ve 14 yıldır çipliler yaklaşık. nasıl kötü bir şey yaşanabilir ben de anlamadım. hatta bir tanesinin çipli olduğunu bilmiyordum bile, barınakta yapmışlar meğer. barkodu okutunca gördük çipli olduğunu.

türk insanında klasik bir her şeyin altında komplo teorisi arayarak kendini zeki gösterme gibi garip bir tutum var onun ürünü bence. herkes için faydalı olacak bir uygulama halbuki. dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde benzer uygulamalar da var.

çip kelimesini duyunca bişey sanıyolar sanırım, benim eskiden aşıya karşı olan arkadaşlarım şimdi de çipe larşılar.

kim karsi olabilir ki derken asagidaki birkac duyuruda karsi cikanlari gordum. Ulkede her seyin olumune savunucusu ve karsi cikani var diyip gulup gectim:)

Cipin kediye bir zarari yok, kaybolursa vs bulunmasi icin yararli hatta.

cahil de değilim, kedilerimi sokağa bırakmayı da düşünmüyorum, zira biri 22 yıldır benimle yaşıyor.
insanların bazı konulardaki çekincelerini anlamadan etmeden yaftalamak asıl cahilliktir bana göre.

kendi bakış açımdan anlatayım.
kedilerimin hepsi 10 yaş üzerinde.
bu saatten sonra bu kedilere çip takılmasının beni huzursuz etmesinin en büyük nedeni, çip takılan bölgenin çevresinde röntgen ve tomografi gibi görüntüleme cihazlarında sorun çıkartması.
hatta bu yüzden veteriner de enseye değil, bacak tarafına taktı.
tam en çok hasta olup yaşlanmaya başladıkları dönemde, bu tip bir görüntülenme sorununun yaşanmasını istemiyorum, mümkün olsa taktırmazdım.

22 yaşındaki kedimde de artık yaşa bağlı bir kilo kaybı var, yani çöp gibi değil ama zayıf diğerlerine göre.
bacağına çip takılırken üç kere dışarı attı çünkü deri esnekliğini artık biraz yitirmiş, kilo da olmayınca rahat takamadılar.
şimdi 22 yaşında hayvana ben neden bu sıkıntıyı yaşattım ki?
evden kaçmayı bırak, koltuktan kalkmıyor zaten.
yeni doğan, küçük, genç veya yavru hayvanları anlarım.
ama kendi kedilerim için hiçbir sebep görmüyorum açıkçası.

sarcoma falan gibi sorunlara yol açtığı da lab farelerinde gözlemlenmiş, uzun süredir çip kullanan ülkelerde vaka sayısı az değil ama yine de oransal açıdan düşük kalıyor.

hayvanseverler genelinde daha da büyük bir sorun var.
bu çip meselesinin temelinde, sokak hayvanlarını temizlemek var.
yani siz sokağınızda beslediğiniz 3 tane sokak kedisi varsa, bunu çipletemeyeceksiniz.
çipletirseniz, çip okutulduğunda sizin adınız çıkacak ve kedi evde bulunmuyor olacak.
bakacaklar, kayıp olarak da bildirilmemiş, hop ceza yiyeceksiniz.
ama çip taktırmadığınızda da sahipsiz hayvan olarak belediye alıp istediğini yapabilecek o hayvana.
siz de ne izini sürebileceksiniz, ne hak iddia edebileceksiniz.

evde rahat rahat yaşayan hayvanlar için zaten aşı karnesi vb. uygulaması senelerdir var.
işin çok yönü var ve zaten evlerde yaşayan hayvanların da şu anda sadece yüzde 25'i çiplenmiş durumda.
sistemsel sorunlardan bahsetmiyorum bile, benimkilerden birinin çipi günlerce hata verdi, kaydını bir haftada ancak yaptılar.
nereden baksanız sorunlu bir sistem bu.

kediler, köpek olmadıkları için. senelerdir evde oturuyoruz. çipsiz seviyoruz birbirimizi. 'niçin çip taktırmalıyım?' diye bir rehber de görmedik. teşviği geçtim bilgilendirme dahi yok. onun yerine yalnızca bir ceza aracılığıyla güdülüyoruz.

Bir faydasi yok cunku.

Kedi kacarsa bulunma ihtimali cok dusuk. Benim kedim mesela olumune korkak giderse gecmis olsun.

Asi kaydi cart curt zaten eski karneye de isleniyor.

Bana ne faydasi var biri anlatsin cahilligim gecsin

sırf para koparma amaçlı olduğundan karşıyım. kedim 8 yaşında ve sokaktan eve aldığımdan beri sokağa çıkmışlığı yok. evdeki tüm camlarda kediye dayanıklı sineklik var. kedinin tasması var, künyesi var.
sırf birileri para kazanacak diye ben neden kalkıp hayvana çip taktırıyorum? işim gücüm var tarım bilmemneye gidip çip taktırmakla uğraşmak ya da veterinere yüzlerce lira neden vermek zorundayım? aşısını her şeyini yaptırıyorum sağlık karnesi her şeyi var sırf bir rantın parçası olmayı da reddediyorum.

hayvan başına vergi alsalar ne olacak.

Konuya pek vakıf değilim de bence bu Türkiye'de köklü değişiklik olarak sunulup arkasından gelenler bilindigi için doğal bir tepki. Mesela bizzat maruz kaldığım yeni cipli kimlik kartlari için de aynısı oldu bu olaydan ben aynı kokuları alıyorum. Ödeme için kullanılacak bunlarsiz osym sınavlarına girilemicek pasaport olarak kullanılacak vs dediler çoğu ya hiç olmadı ya da kısmen ama çok az insanın hayat rutininde olan bir şey için kolaylığa dönüştü. Belki de ilk alınanların geçerlilik süresi bitmeden bir özelliği de olmayacak yeni kimlik kartlarının.

Bu konu da böyle, iyi olacak hem sahiplerine hem kedi köpeklere süper olacak hem alıp sokağa atanları da cezalandiricaz vs laflar yayıldı medya vs de aracılığıyla, benim hiç inanasim gelmiyor açıkçası. Öyle bir organizasyon oluşturmaya dair güven verse devlet ve belediyeler bakanlıklar zaten pek sokak hayvanı diye bir şey olmaması lazım bu bir.

İkincisi bütün Türkiye yüksek güvenlikli sitelerde yaşamıyor, kırsalı var şehir merkezinde bahçeli evi vs olan var. Bahçen varsa kedi de olur mesela. Zaten pek yaşayacak yerleri kalmadığı için mesken edinirler sen beslemesen de. Nolucak şimdi mesela? O kedi bahçemde diye ceza mı yiyeceğim ben? Ya da yemek artığı bile vermiyorum diyelim değil beslemek, bahçedeki çöpümu karıştırıyor yemek bulmak için diye ya da farenin hasaratin peşine düştü diye piyango neden bana patlasın?

Bunları da geçtim, diyelim şahit oldum hayvan can çekişiyor. Hayatım boyunca bakmaya imkanım zamanim... yoksa neden tedavi de ettiremiyorum? İlla zalim kalpli biri olup napalim yasalar böyle diyip izlemek zorunda mıyım? İşte bu yasa dolaylı olarak bunu dayatıyor.

Her zamanki gibi biz yaptık oldu olacak uygulaması. Aa ne güzel işte diye yaklasanlari da en nazik tabiriyle saf buluyorum.

Tüm bunların içinde, hayvanların beden dokunulmazligi vb. kısmı da var ama, bence çok üst düzey bir tartışma o çünkü o anlayışta biri yok pek ortada.

Cahil değilim, kedimi sokağa bırakmayı düşünmüyorum ve karşıyım. Bir canlının vücuduna gereksiz bir şekilde müdahale edebilecek hakkı kendimde görmüyorum çünkü. Tasma da takmıyorum kedime çünkü rahatsız oluyor mesela. Çip de takmak istemiyorum çünkü kedimin yararına en ufak bir faydası yok. Aksine derisi hassas olan ve veterinerde aşırı stres olan kedime bir sürü eziyet etmiş olacağım.

Eve yakın olsun, fiyatları uygun olsun, pozitif bir ortamı olsun. Gitmeden önce bunlara özellikle dikkat etmedim ama gittikten sonra en hoşuma giden yönleri bunlar oldu. Üsküdar'da Optimadent.

çok diş hekimine gitmeyen biriyseniz belki ufak muayene ücretini gözden çıkarıp en azından 2 yere bakabilirsiniz ilki içinize sinmezse.

ben google'dan bulduğum bi yere rastgele gitmiştim. ardından sigortanın olduğu bi yere gittim ve sigorta olsa bile önceki yer daha iyi diyerek google'dan rastgele bulduğum yere devam ettim. şu an düzenli bakım işleri falan hep o google'da rastgele bulan yerden çıktı.

doktorun geçmişini, google'dan falan iyice araştırdım. eğitimi bence önemli, deneyimi, kaç yıldır o kliniği işletebildiği vs.
stalklayıp instasına falan da bakmıştım baya :)

diş hekimleri muayeneye para almıyor. tedaviye alıyor bi de film çekimine. o yüzden birkaç yere gidip muayene olabilirsiniz. her zaman 2-3 yerle görüşmek iyidir.

Tanıdık tavsiyesiyle/referansıyla seçiyorum ben. Hiç rastgele bir diş hekimine gitmedim.

arkadas tavsiyesi valla baska bir kriter bulmadim henuz.

En mutlu olanına gidin. İşini keyifle yapana.

Yoksa şans yani. İyi adamın bile bir işi bir işini tutmayabiliyor.

ben instagram'da (paylaşmışsa tabii) işlerine bakıyorum bir de hakkında yorum arıyorum. aslında daha da önemlisi, uzmanlığına göre hekim seçiyorum, kanal yapılacaksa endodontiste gitmek gibi. hiç sorun yaşamadım seçerek gittiğim diş hekimleriyle.

Bi kaç tane aldım (Amazon'da satılan modeller), hiç birinden memnun kalmadım. Sağa sola da sormuştum "var mı iyi model" diye ama kimseden olumlu bir şey duyamadım maalesef. O yüzden biz ayak silmeden devam ediyoruz.

Ben denedim ancak sürekli çıkarmaya çalıştı bir daha da kullanmadım

bütçe belirtmemişsiniz.
euro floranın ağaçları çok başarılı. Sık dallı, süssüzken içi görünmüyor. aynı fiyat skalasındaki çoğu markanın ağaçlarına nazaran daha dayanıklılar.

fiyat önemli değil görkemli olsun diyorsanız bu bence piyasadaki en iyi ağaçlardan. baya dolgun ve dökülme yapmıyor. alt çapı 150 cm, fazla genişçe bir ağaç. dal sayısı 2000 üstü.
(git:www.trendyol.com)

beysüs'ün ağaçları da beğeniliyor, ben duruşlarını görmedim ama araştırırken onlara da bakılabilir.
ağaçta boşluk görüntüsünü sevmediğim için sadece sık dallı ağaçları yazdım. daha az sayıda dala sahip olanlar çok daha uygun fiyata bulunur elbette.

IKEA'dan aldık biz 210cm.

Bizdeki L koltuğun en pofuduk olduğunu düşünürken senin linktekini gördüm ve şu ana kadar gördüğüm en pofuduk L koltuk olduğunu düşünüyorum. Hatta bence gökteki bulutlar aslında bu L koltuktan yapılmış bile olabilir. Bence sizinki en pofuduk L koltuk.

Yani evet çok süper pofuduk görünüyor ama sürekli yastık düzeltmekten bi süre sonra sinirleriniz bozulabilir, şahsen evdeki koltuklarımdan nefret ediyorum artık.

En pofuduk süper bulutumsu çok pamuksu L koltuk olabilir ama her şey pofudukluk değil. Mevcut bir bel ağrısı varsa mesela bilakis daha sert yere yatmak iyi gelebiliyor. Bunu alıp bel çukuruna habire yastık besleyeceksem moralim bozulur. Sonra evdeki çekyatlardan biliyorum sırt bölgesinde 2 tane büyük yastık var ya hani? 2 tane varken oturunca çok dik, 1 tane varken oturunca aşırı geri yaslanmalı oluyor. yani; olmuyor. bu da başlı başına mutsuzluk sebebi olabilir. sözün kısası uzun süre denemeden asla ama asla almazdım. yetkililere buradan sesleniyoruz koltuklar için 1 dizi sezonu boyunca deneme odaları yapsınlar.

ikea'yı kontrol edin mutlaka.

Sürekli minder kabartmak bir süre sonra deli edecek sizi, haberiniz olsun. @physcos +1

Sırt minderi neyse, ama oturma minderleri hiç kullanışlı değil. Bir süre sonra pişman olup nasıl sert süngere çevirebilirim diye arayışlarınız olur.

Pofudukluk rahatlık demek değildir. Görüntüsü çok rahatmış gibi gelebilir ama üzerinde vakit geçirdiğinizde bir süre sonra minder düzeltmeler, bir tarafa doğru çökmeler vs gibi bir dünya tatsızlık sizi bekliyor.

Şimdiye kadar totomun en rahat ettiği koltuk, ikea'nın kıvık serisi oldu. Belki görüntü olarak albenisi o kadar yüksek olmayabilir ancak bence kendisi piyasadaki uzak ara en rahat koltuk.

www.ikea.com.tr

İlk 98'de başlamış, yeterli öğretmen bulunamayan branşlar için, "bilgisayar öğreticisi" falan gibi.

Sonra 2005-2006'da her branşa yayılmış. Şu an 85 bin kişi varmış, ama geçen sene 70 binmiş. 2005'te ilk başlarken de 20 bin kişiyle başlamışlar. 2018 yılından bi 75 bin rakamı var. Belki pandemide azalmıştır sayısı uzaktan eğitim vs. muhabbetine.

Toplamda da 975 bin öğretmen varmış devlette (oha). Yani kabaca %8'i ücretli. İlk başlayan elemanlar kadroya geçmediyse ya da istifa etmediyse 17 yıllık tecrübesi olan vardır. Ücretli öğretmenler kolay kolay okul değiştiremiyorlar diye biliyorum.

90'ların başlarında da vardı, belki daha önce de vardır. En çok İngilizce'de olurdu, öğretmenin olmadığı branşlarda. Tabi şimdiki gibi okulun yarısı şeklinde değil, bir iki öğretmen bir kaç aylık ihtiyaç şeklinde.

2003'te hazırlık okurken ilk main course öğretmenimiz gidince marmara iktisat mezunu birini bize ingilizce öğretmeni yapmışlardı. tek özelliği ing hazırlık okumuş olmasıydı. aldığı para çok komikti. 30 milyonn mu dediler 50 mi dediler 100 mü... o gün duyunca da komik bir paraydı. zaten sonra o da gitti sene sonuna doğru.

Para sorun değil diyorsan Beisya'yı öneririm.

yikarken kokusundan ve icerigindeki kremimsi maddeden dolayi iyi hissettiriyor olabilir. yoksa cilt bakimi manasinda faydasi olan bir urun degil, tamamen duz sabun. ben kullanmam.

yuzunu yikamak icin cerave veya cetaphil gibi yuz yikama jellerine bakabilirsin amac oysa.

Duru Hydro Pure Sabun , kesinlikle tavsiye ederim. Krema yoğunluğunda köpüğü oluşuyor kokuları efsane.

satılmayan ekmekler hayvan yemi oluyor genelde.

İtim varken, bir şok a101 den son kullanma tarihi 1 gün geçmiş et ürünlerini istiyordum. Bedava veriyorlardı. Kokusu iyi ise ite veriyordum. Görevliler imha ettiklerini söylüyordu. Maddi bir değeri olsa vermezlerdi. Poşet poşet donmus gıda aldığımı hatırlıyorum.

bence kesin restaurantlara falan gidiyordur, sen şimdi esnaf lokantasında aldın bi tabak baklava bilmiyorsun ki ne zamanın bu?

baklavacıda en azından tepside belli oluyor biraz

tatlılar konusunda çok fazla tarihi geçmiş veya bayatlıktan yenemz hale gelebilecek bir istif olmuyor. mesela yarın rafa çıksa müşteriden bayatladığı için beğenilmeyecek ürünler personele çevreye dağıtılıyor. sonrasında da üretim buna göre ayarlanıyor. yani öyle çok da bir israf olmuyor.

ekmek durumunda da genelde satış sayısına göre üretim yapılıyor. bayatlayanlar yem olarak değerlendiren kişiler tarafından alınıyor. son kalan bir kaç ekmek yine aynı şekilde dağıtılıyor.

Ibb ekmegin fazlasini kucukcekmece golunde martilara atiyor bizzat sahidim

İstanbul'da yeni açılan bir ekler dükkanında ki kalan ekler-pastalar önce çalışanlara dağıtılıp kalanı da çöpe atılıyordu direk.

@eja demek o yüzden martı nüfusu patladı bütün serçeleri sığırcıkları parçaladılar

@michael evet poğaça vs dahil ay çöreği oluyor, doğru bilgi

Ünlü bir tatlıcıda geçen sabah erken saatte istediğim tatlı bana parasıyla satılmadı. Dünün ürünü olduğu için satamayacaklarını yenisi iki saat sonra çıkacağı söylendi.

Normalde, satılamayacak hale gelmesi yaklaştığında çalışanlara ucuz fiyata satılır. Fakat yakın zamanda işin içinden bir arkadaşımdan (yine) üzen bir bilgi aldım. Ünlü tatlıcılardan biri sütlü tatlılarda dahi skt etiketini bile değiştirip satmaya çalışıyormuş. Baklavalar için de kurtarabilecekleri bir yöntem var ise kesin deniyorlardır.
Çok büyük bir firmada çalışıyorum. Yemeği ayarlayabilmek imkansız ve yemeğin yetirilememesi gibi bir lüksleri yok. o yüzden yemek hep çok olmalı. Bildiğim kadarıyla artan yemekleri aynı gün ya da sonraki gün yaşlı bakım evleri, çocuk esirgeme kurumları gibi yerlere götürüyorlar.

bildiğim bir yerde(imalathane) ay çöreğine iç olarak kullanılıyor çeşitli işlemler ve ek malzemeler geçirip.

satılamayan ekmekler, kızartılıp peksimet ya da galeta unu oluyor.

Büyük zincir baklavacıların irtibat halinde oldukları yemek şirketleri var. Satılmayan kalan miktarlar bunlara çok ucuza verilir. Şirket yemekhanelerinde tatlı diye verilir

Satılmayan veya bayat ekmekler peksimet veya galeta unu oluyor. Mandıra ürünleri eritme peyniri yapılıyor.

çocuklar için sade süt siparişi vardı diye hatırlıyorum hala da vardır diye düşünüyorum

nasıl ılıtacaklarını bilememişlerdir belki :)

sıcak süt sorup masanda karıştırıp biraz bekleyerek kendi imkanlarınla ılıtırsın :)

neden sasirmislar anlam veremedim ben starbucksta calisirken cok normaldi sadece sut isteyenler oluyordu

kasaya girebilecekleri öyle bir ürün tanımı olmadığı için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

fiyatı problem değilse bir cafe latte isteyip içine kahve koymamalarını söyleyin (kahve sevmeyen arkadaşım yarım shot espresso koyduruyor mesela, hiç koyma desen de yooo illa koyacam demezler). hatta sütü fazla ısıtmamalarını da söyleyebilirsiniz. cafe latte parası verip kahvesiz latte, yani boş sıcak süt içebilirsiniz.

www.cnet.com

"Fast charging won't damage your battery" başlığından itibaren inceleyebilirsiniz.

TL;DR: Hayır, hızlı şarj etmek bataryanıza zarar vermez.

bataryanın daha fazla ısınmasına sebep olan her şey pil ömrüne zarar veriyor diye hatırlıyorum.
hızlı şarj da sanırım o yüzden negatif diye aklımda kalmış. ben 5w ile dolduruyorum açıkçası.

Hızlı şarj bataryayı ısıttığı için ömrü kısaltıyor. Bataryalar çok hassas aletler.
Yüzde yüz doldurduğunuzda, yüzde 0 a indirdiğinizde, ısındığında, soğuduğunda hep batarya ömrünü etkiliyor.

Bu nedenle apple bataryalarını 0 a indirmeyecek 80 in üzerine çıkarmayacak şekilde yazılım yapacaktı en son.
Teslada araçlarında aynı şeyi uyguluyor vs.

Ben mesleğim gereği batarya teknolojisi ile çalışıyorum ve telefonumu yavaş şarj ediyorum ısınmaması için.

neden devrediliyor sebebini biliyor musunuz? acil bir ihtiyaç mı olmuş? belki iş yapmadığı için devretmek istiyorlar?

hem kedi hem 7 tane köpek besleyen biri olarak söylüyorum, hayvanların ihtiyaçlarının tamamını internetten sipariş ediyorum. yolda denk gelip aa burada petshop varmış diyerek alışveriş yapmadım hiç. yapan insan sayısı da azdır o yüzden walkerın fazla olması bence bir şey ifade etmiyor.

amazon, trendyol üzerinden online satış yapar açık mamayla desteklerseniz kâr edebilir. bölge her halükarda aşırı önemli, iş yerinin değil konutların ağırlıkta olduğu bir yer olması lazım.

kedimiz olduğu dönemde yıllarca tüm ihtiyaçları tamamen internetten aldık ve mağazalara göre çok daha ucuza geldi. işiniz zor diyeyim.

Üstteki iki kişiye katılmakla beraber İzmir'de adım başı petshop var mesela bizim yaşadığımız muhitte. Acaba bunlar paravan da saman altından başka işler mi yapıyor diye şüpheleniyorum bazen. Günümüzde hemen hemen kimse petshoptan mama, kum, tasma, oyuncak vs almıyo sanki ama aynı caddede 100 metre içinde 3 tane falan petshop var mesela. L

Neden devredildiğini bilmiyorum ama kendim de müşteri olarak birkaç defa gittiğimde gördüğüm pek yoğun olmadığı, asgari ücrete çalışan elemanın hem hevessiz hem de hayvanlara ilgisiz olması, çok az ürün çeşidi olması diye düşünüyorum.
Dediğine göre iki ortaklarmış ve anlaşamıyorlarmış. Tabi daha detaylı görüşmek öğrenmek gerek.

İnternet fiyatlarıyla yarışılamayacağını tahmin ediyorum.
Duyduğum kadarıyla neredeyse toptancılardan mal aldığınız fiyatlara internetten satılıyormuş zaten ürünler.

Farklı ürünlerle, hayvanlara yönelik sevgiyle öne çıkmayı düşünüyorum.
Basit bir ödül maması bütçesi ayırıp gelen hayvanlara mümkün olduğunda ödül vermek, "bu hafta silmediysen kulağını silivereyim" demek, "çok güzelmiş, çok tatlıymış, çok akıllıymış" diyerek kalplere girmeyi planlıyorum.

Gidip de memnun kaldığım Pet Shop 10 dükkandan sadece biri. Çok bir şey değil, hayvana basit bir ilgi, onunla ilgili sahibine birkaç soru sormak bile gelmiyor dükkan işletenlerin aklına.
Mesela başka bir basit ve olmayan çözüm köpeğiyle gelen kişi için köpeğinin tasmasını bağlayacağı veya hayvanı geçici olarak koyabileceği bir minik köşe bile yok. Öyle olsa rahat rahat daha fazla alışveriş yapacak hayvan sahibi.

Asıl olarak bu dükkandan değil bu dükkan ile bu işlere girmek ve ileride açılacak kapılardan ciddi kazanç sağlarım diye umuyorum. Belli bir süre geçip sistemi oturttuktan sonra asgari ücretli bir elemanı arada bir denetleyerek yapılabilir bir iş olduğunu sanıyorum.

Bu ekonomik krizde hayvani sarip sarmalayip gogusune bassan yine gider internetten alirim. Iki odul mamasiyla da yurumez o is yeri.

Dersen bende trenyolda tukkan acacagim oradan da satacagim yerim belli olsun okay ama diger turlu kesin batis hikayesi.

Ancak acil yas mama icin petshopa giriyorum, girdigimde de genelde balik almaya gelen insanlar goruyorum. Ha birde is yerinden eve kargo ile tasiyamayacagim kedi evini aldim sadece petshoptan. Ek olarak evlere servis yapan shoplar tercih sebebim

3 kedimiz var.
Ekonominin şahlandığı şu günlerde kullandıkları mama ve takviyeleri ya veterinerlerinden ya internetten ya da fiyat olarak daha rekabetçi olabilen petgross gibi yerlerden alıyoruz. Lüks bir muhitte olmadıkça petshopların iş yaptığını düşünmüyorum.

"Belli bir süre geçip sistemi oturttuktan sonra asgari ücretli bir elemanı arada bir denetleyerek yapılabilir bir iş olduğunu sanıyorum."

Hele şu tarz bir düşüncen varsa aman diyeyim böyle bi işe girme. Şahsi tavsiyemdir.

net bir adlandırılma yapılmamış olabilir bu duruma. hiç duymadım. ama durum gayet bilindik. genel olarak utanılacak bir durum olarak görülüyor.
eğer mikrofonu alıp yorum yapan kişi az da olsa bu alanda iş yapmış, tanınmış biriyse, tamamen değerini düşürüyor. organizasyonu düzenleyen kişiler de konuşmasını dinliyorlar sonuçta ve onlara "beni çağırmadınız ama hata ettiniz, bu konularda konuşmakta üstüme yok" demiş oluyorlar. bunu yapan insanların havalı olduklarını düşündüğünü gözlemledim hep. bazılarıyla bizzat konuştum. en son birkaç ay önce mikrofonu uzun zaman bırakmayıp, sadece düşüncelerini söyleyen bir yönetmen, çıkışta olduğum masaya gelip "...programda da belirttim, şu konuda şunlar yapılmalı" diye konuşmasına devam etmişti. herkesin bıyık altından güldüğünü gördüm. ama adam farkında değildi.

eğer mikrofonu alıp konuşan kişi tamamen halktan biriyse, o alanda isim yapmamışsa daha da utanılası bir durum oluşuyor. kendini tatmin amaçlı bir durum bu.

diğer kültürlerde de buna benzer örnekler gördüm. kendini öne çıkarma, kamera, mikrofon ve kalabalık görünce alttan alta beğenilme ve keşfedilme hissi, kendini önemseme gibi nedenleri var.

bence burada problematik olan seyirciye söz hakkının sadece soru sorulacaksa verilmesi. zamanınızı verip bir şey dinliyorsunuz, karşınızdakine kendi fikrinizi belirtme hakkınız da olmalı. bu illa sadece soru olmamalı. üniversitede çoğu hocam dersi, "sorusu, yorumu, görüşü, katkısı olan var mı?" diye bitirir. örneğin dün bir atölyedeydim, sunan kişi böyle bitirdi hoca da özellikle eleştirisi olan varsa daha mutlu olurum diye ekledi. orada kendi görüşünüzü anlatmak da soruya eşdeğer bence, eğer hala görüşünüz değişmediyse ya da kendi görüşünüzün daha doğru/kıymetli olduğunu düşünüyorsanız -bu bir sorun değil, normal- ortada zaten bir sorunsal var ve söylenmeye değerdir bence.

Şişlide yetkili servisi var, ben gidip s7’nin pilini değiştirmiştim zamanında.

Google’da “Samsung Cep Telefonu Yetkili Servisi / KVK Teknik Servis Mecidiyeköy Şubesi” diye çıkan yer.

Bence gidip buraya sor yaptır işte. Yeni modellerde ekran ile batarya yapışık galiba biri değişince diğeri de değişiyor evet.

S9+ için geçen sene bu zamanlar ben de araştırmıştım, en uygun yetkili servisin fiyatıydı. Ayrıca bataryayı da beraberinde değiştiriyorlar.

Bana aynı tarifeyi teklif ederlerken 5mbps hız ve sınırsız kota demişlerdi. 5mbps ne lan diyip kabul etmemiştim. Hotspot için de aylık 10gb mı ne limit vardı.