Ekşi Duyuru

Edevlet şifresi alıp oradan bakacaksın. Bakımda demişler ama o bakım bitmeyecek bence.

0090212..

ya da +90212

+90 diye

eleman adrian brody'nin kayıp kardeşi olsa gerek

ben kendi banka şubeme gidip gişe görevlisine söyleyince iade ediyorlardı dilekçe bile yazmadan.

hatta başka şehirde müşteri temsilcisine söyledim bir seferinde, telefonla kendi şubemi arayıp bana verdi telefonu, para ideasi istiyorum dedim. o şekil de halloluyor.

benim de başıma geldi aynı olay. banka kartımı aldığım şubeye senin yapacağın gibi dilekçe ve öğrenci belgemi teslim ettim geri yatırdılar, her yıl kesiliyor her yıl aynı işlemi yapıyorum. çok sıkıntılı...

hesabın bulunduğu banka şubesine öğrenci belgenle beraber dilekçeni yazarsan(şu nolu hesabımdan hesap işletim ücreti kesilmiş kesilen bedelin tarafıma iade edilmesini talep ediyorum gibi) hemen hesabına geçiyor. eğer başka şubeden işlem yaparsan biraz gecikiyormuş. parayı geri yatırırlar

Geçen yıl olduğu için muhtemelen alamayacaksın.
Dün iş bankasında bireyselde işim vardı çalışan hanımla muhabbet ederken dedi ki yeni çıkan kurallarına göre iş bankası 28 yaş üstü müşterisinden öğrenci olsa dahi hesap işletim alacakmış
Bir an aklıma yaş haddinden kaybettiğim yeşil paşaportum geldi..

İade ettiler, bağlı olduğum subeye yolladım

değil.

serbest olup olmadigini bilmiyorum ama benim bi alevi arkadas ve ailesi icin sorun degildi bu durum.

serbest ya da yasak diye birşey diyemem, hiçbir yerde rastlamadım bununla ilgili birşeye. ben şahsen yedim, kimse de günah demedi. genel olarak alevilikte bu tür kurallar yoktur zaten, onu yapmayın günah, bunu yapın sevap gibisinden. miden kaldırıyorsa yiyebilirsin tabii.

domuzun yasak olduğu kuran'da belirtiliyor, bu mezhepten mezhebe göre değişebilen bir şey değil. müslümanım diyene domuz eti yasak.

aleviler kendine "müslümanım" diyorsa yaptığının günah olduğunu da bilecek. kafanıza göre kural uydurmayın. ha yok biz kuran'a inanmıyoruz diyorsanız orasını bilemem, alevilerin dini inancı hakkında pek bilgim yok.

islamiyet ile alakaları yok ama yasaktır diye düşünüyorum.

farklı Alevilik tanımlamaları mevcut olduğu için genelgeçer bir evet-hayır cevabı vermenin doğru olmadığını düşünmekle beraber -özellikle kendisini İslam dinine herhangi bir şekilde bağlı görmeyip dışında tanımlayan gruplar için- kültürel boyutu düşünüldüğünde Anadolu Alevilerinde pek de tüketileceğini zannetmiyorum -serbest olup olmaması konusunda kat'i bir kuralın varlığını bilmiyorum-. Diğer yandan bir alevi kişinin ya da ailesinin domuz eti yemeyi sorun yapmaması bağlı olduğu inancın da sorun yapmıyor olduğu anlamına gelmez. Öyle bakılacak olursa şu an düşük düzeyde de olsa Alevi veya Sünni gurbetçilerden domuz etini severek tüketenler de var, ama bunu genellemek ve bağlı olduğu inançla/mezheple/dini anlayışla bağdaştırmak doğru olmayabilir.

alevilik islamdan çok daha kadim çeşitli inançların sentezidir. pek bilginiz yoksa konuşmayınız.

alevilik diye bir mezhep yok.

farklı bir din olarak görüyorsanız ona bir şey demem. ha ama hak din olmadığı aşikar.
ama çok iyi alevi komşularımız var. komşuluklarına ya da insanlıklarına diyecek bir şeyim yok. iyi insanlar.

akşam akşam güldürdünüz :D

kültürel olarak domuz yiyen bir toplum olmadığımız için (anadolu'dan bahsediyorum) ve ayrıca islam coğrafyasında yaşayan ve her yaptıkları nedeniyle göze batıp dışlanan bir topluluk olduğundan, serbest olsa bile yenmeyeceğini düşünüyorum. hoş öyle olmasa da zincirlerimizden boşanır gibi domuzlara saldıracak değiliz, nitekim pek lezzetli bir hayvan değil :) yani bununla ilgili bilgi olmaması yenileceği ya da yenilmeyeceği sonucunu doğrudan vermez. köpekle ilgili islamiyette bir yasak yok bildiğim kadarıyla, ama köpek yemiyorsunuz değil mi mesela?

ekstra bilgi: alevilikte tavşan yenmez, yiyene hoş bakılmaz. farklı kaynaklarda bunun altında her bir kısmı bir başka hayvana benziyor diye kötü bir yaratık olduğu inancı, fareye benzediği için pis olduğu inancı ve dişileri regl oluyor diye de "günah" olduğu inancının yattığı söyleniyor.

not: alevilik araştırmacısıyım, hiçbir yerde rastlamadım derken "komşularımdan, arkadaşlarımdan duymadım"ı kasdetmiyorum yani adam akıllı alevilikle ilgili kitaplar okuyup, söyleşiler yapmaktan bahsediyorum. o nedenle bir dayanağı olmayan saçma sapan yorumlar yapmazsanız sevinirim. özellikle "benim alevi arkadaşlarım da var" seviyesinin üzerindeki yorumlar buradaki tartışmayı daha verimli hale getirecektir.

din toplumların afyonudur.

(bkz: şimdi onlar düşünsün)

bildiğim kadarıyla şu anda alevilerin türk mü, kürt mü, ermeni mi olduğundan ziyade domuz yiyip yemediklerini tartışıyoruz.

konu bambaşka bir yere sapacak da o yüzden söylüyorum :)

şiilik diye bir mezhep de yok.
iran'da yaşayanları ben müslüman saymıyorum.
4 mezhepten sonrası yalan.

Aleviler de tipki sünniler gibi domuz eti yemesi Uygun degildir, fakat alevilerin önemli bir kismi seküler bir Hayat sürmekte bu yüzden aralarinda domuz eti yiyen de mevcut, özelikle gurbetci alevilerin genc neslinin cok büyük bir kismi bu yasagi hic takmaz ve domuz eti yer.

ben de gurbetci bir alevi olarak yiyorum, fakat ne türkiye'deki ailem ne de almanya'da yasayan dedemler ve aile büyükleri yemezler, ama bizlere de karismazlar. Domuz eti konusunda ses cikarmasalarda, tavsan eti yemek katiyen yasaktir, ve domuz eti yiyen bir alevi ilginc bir sekilde tavsan eti yemekten kacinir.

domuz lezzetsiz bir et değil.
islama asimile olmuş alevi sülalenin ateist evladıyım.
4 mezhep dahil bütün mezhepler yalan.
adamı ışide bağlamayın.

Alt4y sen alevilik ve siiligi mezhepten saymiyorsan tamam zaten, olay bitmistir. kesinlikle degildir. bu konudaki en buyuk soz hakki sende cunku. tey allahim ya; sana simdi uzun uzun anlatirdim da anlamayacagin icin kasmiyorum.


alevilik de islam mezhebinde oldugu icin mantiken yasak olmasi gerekiyor ama kati bir kural yok. midesi kaldiran yiyor; tavsan yemezler ama mesela.

öncelikle şunu söyleyeyim benim alevilerle bir alıp veremediğim yok, herkese önyargıyla bakmayın. sakin. kendim de müslüman değilim zaten.

ayrıca bu demet denen arkadaşı daha önce bir duyuruma verdiği cevaptan hatırlıyorum. kendisi ergen solcusu bir tip, hiçbir halta derman olmayıp car car konuşanlardan. o duyurumda da başta sakin girmiş sonradan küfürler yağdırmıştı seviyesini belli edip.

"müslümanım" diyen birisi domuz eti yiyemez. yani istiyorsa yer de, günah olduğunu kabul etmesi gerekir. kafanıza göre iş yapamazsınız. istediğiniz kadar domuz yiyebilir ya da şarap içebilirsiniz ama bunun günah olduğunu reddetmek çok büyük günah oluyor islam'da.

dediğim gibi aleviliğin felsefesini, temelini bilmiyorum ama dininizi islam sayıyorsanız, şiilerle ve sünnilerle aynı allah'a ve onun kitabına inanıyorsanız domuz eti yemenin günah olduğunu kabul etmek zorundasınız. yok etmezseniz, imanın şartını yerine getirmemiş oluyorsunuz.

hacım ben sana ne diyorum? alevilik senkretik bir inanıştır diyorum, islamla ne kadar alakası varsa şamanizmle de o kadar alakası var. islamın şartlarında namaz da var o zaman? onu ne yapacağız? ayrıca kimbilir yine ne saçma sapan şeyler yazdın da çıldırttın beni, çok iyi tanıyormuş gibi boş boş konuşma. sana kötü davrandıysam hak etmişsindir ki bak ne kadar kalmış içinde, ben seni hatırlamıyorum bile. gelip burada düzgün insanlara düzgün cevap verdiğim için kıskandın mı, nedir anlamadım? İnsanı ilber ortaylı'ya çevirmeyin. o da agresifleşiyor ama söylediklerinin yanlış olduğunu göstermez bu, yani argümanlarımı zayıflatamazsın bu şekilde :)

edit: ayrıca alevilikte "zorundasınız" diye birşey yoktur.
edit2: he hatırladım, galiba açtığın başlık "bu solcular mal mı?" minvalinde bişeydi. eh hak etmişsin yavrucum. bkz. 20 yaşında ergenin 30 yaşında insana "ergen solcu" demesi. ben nerelere gidem...

alevilik muslumanlik degildir. domuz eti yenir

tavşan etinin genel olarak yenilmemesi mevzusunu domuza da bağlayan görüş üzerine

"...Bilindiği Alevîler tavşan eti yemezler. Çubuk Yöresi Alevî Dedeleri ile yapılan
görüşmelerde genellikle tavşanın geviş getirmediğini, tek tırnaklı olduğunu ve kadın gibi
hayız gördüğünü, ayrıca başının kediye, kulaklarının eşeğe, ayakları köpeğe, burnu fareye,
kuyruğu domuza benzediğini ve bu yüzden tavşan etini yemediklerini söylemişlerdir.
Tavşan bundan başka İranlı Şiiler, Ermeniler, Kırım Tatarları, Slavlar ve Bektaşî
Arnavutlar tarafından yenilmemektedir(Öktem,1995:254).
Prof. Pertev Naili Boratav(1994:56-57)’a göre, tavşanın uğursuz olduğu ve etinin
yenilmemesi gerektiği konusundaki inançlar Sünnîler arasında da yaygın bir şekilde
bulunmakta ve hatta bu “Tavşanın kaçmasına baktım, etinden iğrendim” şeklinde ifade
edilmiştir..."
hbvdergisi.gazi.edu.tr

Unutmamak gerekir ki, burada alıntılanan benzetme öğeleri Çubuk yöresi Alevilerine ait, genellememek lazım ama ekseriyetle yenilmediği sonucu çıkarıyorum ben diğer tavşan yemeyen Alevi toplulukları ve benzetilen diğer hayvanlarla birlikte domuzun da ifade edilmesinden.

@Demet,

soru sahibi için mahsuru yoksa, sormak istedim:

araştırmacı olduğunuz için size, başka sebepten değil. "alevilik" ibaresinin kullanımı hangi tarihe kadar geriye gidiyor? 18. yy.de, 16. yy.de falan "alevi" diye bir sözcük/tanım/ibare var mıydı?

serbest degil.
ancak alevi toplumu gocler nedeniyle koklerinden uzaklasmistir. sunniler, yahut suryaniler gibi geleneklerine bagli sayilmaz pek.

@Alt4y bildigim kadariyla kimin islam, kimin gayri-islam olduguna iliskin otturmenin, sunni muslumanlik icinde dahi ciddi tehlikeleri, veballeri var.
her neyse. senin kafanda yasayanlari ben adamdan saymiyorum. otesi berisi yalan.

iş için şu an yurtdışındayız. ben aleviyim arkadaşım sünni. ben alışık olmadığım için domuz eti yemiyorum. ama arkadaşım iki akşamda bir severek yiyor.

O ZAMAN BUNDAN TÜM SÜNNİLER DOMUZ ETİ YİYOR. DOMUZ ETİ HARAM DEĞİL SONUCUNU ÇIKARDIM.

GÜZEL KAFA.

@tedirginlik hücresi güzel soru, çünkü günümüzde kızılbaş, alevi, bektaşi adlandırmalarının hepsi birbirine girmiş durumda :)

bizim bugün alevi dediğimiz insanlar aslında kızılbaştırlar. bugün öyle bilinse de alevi sözcüğünün aslında ali yanlısı şeklinde bir anlamı yoktur, doğrusu "ali soyundan gelen"dir. hepimiz ali soyundan gelmediğimize göre bu aslında yanlış bir kullanım, ki zaten yazılı kaynaklarda kullanımını ilk defa 19.yy'da görüyoruz. bunun sebebi kızılbaş sözcüğünün aşağılama ve hakaret için kullanılması nedeniyle "alevi" adlandırmasına yönelinmesi olarak açıklanıyor. bu arada kızılbaş da şah ismail yanlılarının başlarına kırmızı serpuş giymelerinden kaynaklanan bir isimdir.

heh o kısma da gelmişken, alevi-bektaşi adlandırması da aslında yanlış bir adlandırma. yani yanlış demeyelim de ikisi aynı inancın çok farklı kolları. osmanlı'da yeniçeri ocağı "bektaşi"lerden oluşur evet, ama yine halil inalcık'ın kitaplarında aleviliğin (yani kızılbaşlığın) anadolu'nun uç beyliklerine mahsus bir inanç olduğu, merkez'deki, yani sarayla daha yakın ilişkiler içinde olan kısmın, şehirli bektaşi ocağı olduğu da belirtiliyor, gözden kaçmış olabilir. (ayrıca şerif mardin'in merkez-çevre kavramına da göz atılırsa konu çok daha iyi anlaşılır). hatta bu nedenle dersim'li aleviler hacı bektaş ocağına mesafeli dururlar, çünkü kendileri "dağlı" kızılbaşlardır ve ayrıca türkmen değil zazadırlar ve kendilerine çoğunlukla kürt derler. (zazalar kürt müdür konusu çok ayrı bir tartışma, ama türkmen olmadıkları kanıtlandı sayılır).

başa dönersek osmanlı'ya tam anlamıyla alevi diyemeyiz. devlet sünni islam geleneği temelinde kurulmuş ve yönetilmiştir. sadece yeniçeri ocağı bektaşilerden oluşur ve bildiğiniz gibi devlet yönetiminde önemli payları vardır. sonuç olarak alevi ve bektaşi çok farklı şeyler, merak ediyorsanız farkını da anlatırım :) ama en azından şunu söyleyeyim, irene melikoff'un yaptığı bir araştırmadan aktardığına göre kendisi Bulgaristan alevileriyle görüşme yaparken bektaşi lafını edince adamlar sinirlenmiş ve o zaman "git onlara sor" gibisinden birşeyler söylemişler, kendileri de aralarına fark koyuyorlar yani.

ayrıca bakınız : www.youtube.com

:)))

wireless'ın yazılımını güncellemeyi deneyin

modemi değiştir.

Birinci özet: sevişiyolar.
İkinci özet: zengin çocuk fakir kıza çakıyor.
Üçüncü özet: kırbaç.

sen kafada harmanla, çok önemli bir mevzu yok..

Ama öyle deme yaaa, orda aşk var tutku var şefkatli bir sadizm var :(

Hicbir halt yok, zaman kaybetme bu filmle.

@Cursed Chico

öyle bir şefkatli sadizm ihtiyacı varsa, ziraat bankasının herhangi bir şubesine girip 'bedava çay' diye bağır, aynı şefkatli sadizmi sana da gösterirler. filme gerek yok.

yukarıdakilere ek olarak bunun bir triloji olduğunu da hatırlatmak isterim.

aynen hacı sado mazo varmış filmde. ben izlemedim ama yakında izleyecem. ya da kod adı k.o.z'a giderim. ikisi de başyapıtmış öyle diyola...

@Chico: ne kitabı okudum ne de filmi izledim ancak son zamanlarda film hakkında okuduklarım hiç de aşk, tutku, şefkatli sadizm üçgeninde dönen şeyler olmadığını söylüyor filmde; hatta tecavüz, istismar gibi konuları romantize ederek kitlelere anlatma çabasında deniyor.

bence gayet gereksiz bir kitap ve film. porno izleyen bireylere sapık damgası vuran kişilerin ellerinde dolaşan bir sm temalı kitaptan daha ne beklersin o da tartışılır.

Kendilerine heyecan arayan sevimsiz ve renksiz plaza kadınlarının şişirmesiyle kitabı çok popülerleşti, kitabı çok tutunca filmini çektiler. Zaten kadınlar matinesi gibi filminin gösterimleri, erkekler izlemiyor. :)

Bdsm kültürüne biraz yakın olduğum için bu tarz popüler kültüre maruz kalıp iki çiğnenip tükürülecek şeylere dönmesine büyük tepkiliyim, bu yüzden ne kitabı okudum, ne de filmini izlerim. Ön yargılıyım, dangalak bir yapım olduğuna eminim. Sex sells, eskiden melissa p vardı, şimdi bu çıktı. Bir mazoşist bulayım bak Ben neler yapıyorum. Gray Melake kalır.

Inb4 "yav he he"

Filmi izlemedim, kitap şöyle: Etrafındaki tüm erkeklerin kendisine ilgi duyduğu ama kendisinin onlara ilgi duymadığı; en iyi arkadaşı olan sarışın, çekici, akıllı, patronluk taslamayı seven zengin aile çocuğu ev arkadaşını içten içe kıskanan; onun yapması gereken bir röportajı bir gün o hasta diye onun yerine yapan ve işte o röportajda - kitapta "Yunan Tanrısı" olarak nitelendirilen- çok kötü bir çocukluk döneminden sonra evlat edinilen ve ultra zengin Grey'e aşık olan Anastasia Steele diye bir kız var. Grey kimseyle yakınlaşamıyor, uzun süreli ilişkileri sadece sub ve dom ilişkisi oluyor ve kızla da böyle bir ilişki yaşamak istiyor. Ancak kızın hiç cinsel tecrübesi yok, "şiddet" de doğal olarak onu korkutuyor ve Grey ile birlikte olmanın tek yolu buysa deneyebilirim diye düşünüyor. İlk kitap bu karar verme sürecini anlatıyor.

Fanfiction gibi bir şey bu. Karakterler gerçekçi değil, Grey karakteri gerçek olamayacak kadar fantastik, aynı şekilde kız da adeta kusursuz... Yani kitabı ciddiye almadan okuyunca çok eğlenceli ama ciddiye alarak okuyan biri için kitap çöp, çünkü çöp. Filmi de ciddiye almadan izlenebilir herhalde ama izlemediğim için bir yorum yapamam.

Kısacası sadizm kitaptaki temalardan sadece biri. Kimse kimseye girişmiyor, her şey gönüllü oluyor veya olmuyor.

sana en ucuz yolu söyleyeyim, garanti hesabına para yatır, online olarak swift yap, 50 tl ödeyerek istediğin miktarda yolla.

Şubelerdeki yoğunluğu azaltmak adına birçok banka internetten yapılan işlemleri daha ucuz tutuyor. Ayrıca bankanızın internet sitesine (internet şubesine değil, normal site) girerek "Ücretler ve Oranlar" kısmına tıklayarak tam olarak ne kadar para alacağını görebilirsiniz. Artık yasa gereği bütün bankalar bunu böyle açıkça yayımlamak zorunda.

@vick, onu sormamış ki. Banka önerisi sorsa ben de enpara derdim. 50 tl'den az.

kendi hesabına yatır
online olarak masraf ne kadar tutuyor kontrol et
duruma göre ucuza gönderen bankalarda hesabı olan arkadaşlarından rica et.

plus.google.com

Gece yarısından hemen sonra son otobüsler bitiyor demek istiyor.

Çeviri ise şöyle: otobüslerin çoğu gece yarısından hemen sonraya kadar çalışıyor.

Bir etnik grup daha önceki zamanlarda ezilmişse onlardan doğan nesiller de bu psikolojiyi yaşıyorlar. Belki de hayatlarında hiç ırkçılık görmeyen adamlar bile hep müzdaripmiş gibi davranıyorlar. Bu böyledir, bir nevi politika. Ne anlıyorlar ben de anlamıyorum. Aynı durum Türkiye'de yaşayan Kürtler için de geçerli değil mi ki? Hep fakir edebiyatı, değişmez, çaresi yok bunun.

Çok tanıdık değil mi?

şimdi bu dediklerinden dolayı burada muhtemelen baya eleştiric alacaksın. ırkçılığı da hiçbir şey haklı çıkartmaz. öldürülen silahsız bir çocuğa şu renkten bu ırktan dememek lazım.
Ama benim de bu konuda kafam çok karışık
şimdi bi dolu arap girdi memlekete bakalım onlardan neler göreceğiz -zencilerden çok araplara takığım...
evet hakketen bu adamlarda leş olan o kadar çok ki! bazen delleniyorum. ve hayır, "ama adamlar fakir, eğitimsiz vs" diyecek arkadaşlar, hiç gelmesin..tıp fakültesinde ne kadar mal ne kadar öküz, ne kadar medeniyet görmemiş arap gördüğümü ben biliyorum :(( öte yandan çalışmayıp işsizlik parasını ota uyuşturucuya ver diye ben mi dedim bunlara adamların kültürü bu??
aile anlayışları, kadına bakışları, cinselliğe bakışları, temizlik-ahlak kavramları
herşeyleri sorun...
genellememek lazım, insanları kendi başlarına değerlendirmek lazım, iyi tamam da bazı milletlerde öyle bir tecrübe yaşıyorsunuz ki 10 tanesinin 9u çürük elma, bu sefer de ister istemez böyle hissetmeye başlıyorsunuz.kalan 1 tanesinin hatrına yine de makul davranmaya, insanlığımızı korumaya çalışmamız lazım herhalde...
ha bir de avrupadaki arnavutlar hakkında da pek iyi şeyler düşünmüyorum :p tanıdıklarımın hepsi ya kaçakçı ya torbacı ya da bunların ağababası (mafyası yani)

afrikada beyaz piçler gelmezden önce savaş mı vardı la? öyle konuşuyorsunuz ki normatifliğinizle paralize oluyorum.

"Irkçılık varsa iki kat üç kat çalış"

Bu muhteşem fikri örneklerle çeşitlendirelim;

Yani aslında deniyor ki; "ulan amk zencisi, lütfedip aramızda yaşamana izin vermişiz. Tamam arada bir seni itip kakıyor olabiliriz. Yüzlerce yıldır babadan oğula iliğnize kadar sömürüyor da olabiliriz. Daha 50 sene öncesine kadar sizi okuduğumuz okullara, bindiğimiz otobüslere de sokmuyorduk. Ama siz hiç şükretmesini bilmiyorsunuz siktimin kara köleleri ya. Ya hala afirkada olsaydınız? Daha mı iyidi? Şimdi kesin sesinizi de bize yaranmak için daha çok çalışın."

Empati kuramayan zihin engelliler için örnekleri bardakla kaşıkla vereyim;

" İş yerinde mobbing mi görüyorsun, işsiz kalmaktan iyidir. Olsun sen 3 katı daha çalış"
" Hak ettiğin parayı alamıyor musun? sigortanı bile yatırmıyorlar mı? Ulan pezevenk, dağda aç bi çoban olsan daha mı iyiydi? Otur 3 katı çalış adam gibi."
"Hem engellisin hem de hala sosyal haklardan mı bahsediyorsun? Adam yerine koymuş sana iş vermişiz, şükredip 3 kat fazla çalışcağına hala hak hukuk diyorsun terbiyesiz herif"
"Ulan hayvan herif, hala zam vergi diye ağlıyorsun, afrikada doğsan daha mı iyiydi amk denyosu.Kapa çeneni de bu muhteşem toplumu hakketmek için daha çok çalış"

Evet gerçekten de sosyolji dünyasına damga vuracak bu tespitlerinizle kanayan yaraya çözümü ne de güzel vermişsiniz; daha çok çalışın amk pzevekleri !

Bunların genetiği bozuk, zenci doğduğunda daha 3 aylıkken cigara sarmaya başlıyorlar. Hani eskaza bu zenci yavrularından birini alıp bahçenizdeki kulübede falan beslemeye kalksanız, hemen diğer hayvanlarınıza tecavüze falan kalkarlar. Neden? çünkü tecavüz, uyuşturucu hep bunlarda. Genetik sanırım.

Neyse sizin bu tespitleriniz zaten politzer'e aday gösterilip çok kısa zamanda bu sorunların çözümü olarak dünya basınında yankılanır. Manşetleri şimdidien görebiliyorum;

"Irkçılığa kesin çözüm bulundu: 3 katı fazla çalışın pezevenkler!"

Kendileri bir de arap ülkelerinde siyahlara karşı yapılan davranışları görsünler, koşarak gidip İngiltere'nin Amerika'nın toprağını öperler. :)) Tunceli doğumlu bir tanıdığım vardı, adam gençken baya hızlı bir solcuymuş, ABD'ye gitti orada yaşıyor şimdi. Geçen sene geldiğinde o bile siyahlara verip veriştiriyordu. Alevi bir kürt bile bunları diyorsa, durum hakikaten baya ciddi sanırsam. :)

@Batuhanolabilir "beyaz adamın ırkçılığından en iyi senin haberdar olman lazım" demişsin, burda kimse alenen kimseye ırkçı hareket, söz, imada dahi bulunamaz. Irkçılığa uğrayan kişi hemen anında polise tutanak tutturup dava açabilir, ceza aldırır, siciline işletir ki birçok işte adli sicil kaydı istenir. O yüzden hiç bir olaya raslamadım. Kimse kimseyi sklemiyor. Yüzümü kırmızıya boyayıp dolaşsam kimse 3 saniyeden fazla bakmaz bile. Hani ırkçılık çaktırmadan, usülüne kitabına göre yapılır, önemli mevkilere, pozisyonlara gelmeleri engeleniyordur vs.

@thracia Valla bir söz nasıl çarpıtılır çok iyi örneğini vermişsin. Yarın gel akp’de başla:) Madem kendini engellenmiş, ötekileştirilmiş hissediyorsun bunu yenmek için çaba göstereceksin arkadaşım. Atıyorum Ağaoğlunun çocuğu, bilmemnesi istediği hayatı yaşar, okulu, dersi sklemez yaşam standardı bellidir, ama sen inşaat işçisinin oğluysan bir zahmet gece gündüz okuluna dersine çalışacaksın iyi yerlere gelmek istiyorsan. İşinde, mesleğinde kusursuz mükemmel olacaksın, anglosakson adamla aynı hayatı, aynı standardı yaşamak istiyorsan.

Ben bu adamlarla birarada yaşıyorum, zenciyi üniversite broşüründe, rap kliplerinde gören adam konuşmasın bir zahmet. Ordan konuşması kolay, “sana beleşe milyarlık ev hibe ediyorum desem yeri güvenli mi, zenci mahallesi olmasın” der affedersin

@ speedy akp'liler böyle mantıklı konuşsaydı gidip ertesi gün teşkilata yazılırdım. Aasdjghaj şaka şaka, akp'liler dünya yuvarlak dese arkasında bir ibnelik arar, acaba bunu diyerek nereden çıkar sağlıyor bu yarrolar diye düşünürüm.

Neyse gelelim senin argümanlarına;

Diyorsun ki zenginin hayatı, standartları belli, sen eğer o hayatı istiyorsan götünü yırtmak zorundasın. İyi de güzel kardeşim biz bunu konuşmuyoruz ki? Benim söylediğim senin örneğin üzerinden gidersek, babası hükümetin götünü yalayarak, haksız yere ihaleler kazanarak, milleti sömürerek, başkalarının hakkını yiyerek zengin olmuş bir veledin gözümüzün içine bakıp, "amk fakirleri, adam olsaydınız böyle sefil olmazdınız. Ferrarimi parkederken sizi görünce tedirgin oluyorum. Bizim arkadaşlar arasında hiç suç işlenmiyor ama her türlü ibnelik sizden beklenir. Eğer sizi görünce tedirgin olmamızı istemiyorsanız, sizi biraz insan yerine koymamızı istiyorsanız daha çok çalışıp bu sistemin sağlam çarklarından biri olun. Eşşek gibi çalışıp daha çok para kazanırsanız size belki saygı gösterebilirz"

Canım kardeşim, olayların nedenlerini sorgulamadan sadece sonuçları üzerinden yorum yaparsak yanılırız. Neden zencilerin arasında suç oranının yüksek olduğunu, neden anglosaksonların maddi durumu iyiyken zencilerin götünü yırtmak zorunda olduğunun nedenlerini sorgulamazsak bu sorunları da çözemeyiz. Sen durduğun yerden bakıp, bu amk zencileri beni rahatsız ediyor diyorsun. Doğrudur da, mahallelerinden geçerken tedirgin de oluyorsundur. Ama biz burada bunun nedenlerini sorguluyoruz. Geçmişte olanların sorumluluğunu sırtımızdan atarak siktimin zencileri noktasında kendimizi konumlarsak, kendimizi ötekileştirerek ayırırsak elde edeceğimiz şey daha çok suç daha büyük bir ayrımdan başkası olmayacak. Ne zannediyorsun, mahalleni ondan ayırdığın zaman, kafanı kuma gömdüğünde bütün o suç oranlarıi bütün bu sorunlar arkanda mı kalacak? Ne yapalım mesela, bu zenciler bizi rahatsız etmesin diye trenlerle doldurup şehrin dışına mı taşıyalım?

Çözüm, sistemi sorgulamak ve değişmesi gereken yerleri değiştirmekten geçiyor. Kapitalist sistem, tüketime dahil edemediği sömürü artıklarını (zenciler, latinler, evsizler vs) halının altına süpürerek kurtulmaya çalışıyor ama bu sorun günden güne büyüyor.

Bu arada zenciyi televizyonda gören adam konuşmasın, biz biliyoruz da konuşuyoruz demişsin. Sana jose mourinho'nun bir sözünü hatırlatmak isterim

"İyi bir jokey olmak için önceden at olmaya gerek yok"

Bu sorunları tespit edebilmek için illa zencilerin arasında yaşamak falan gerekmiyor kısaca.

katarakt?

büyük ihtimal katarakt

yok katarakt değil, daha ufak bir rahatsızlık, tam perde değil de perde gibi rahatsız ediyormuş gözü, halk arasında fazla bilinen bir şey değildir belki de

floaters denen bi nane var. şu an gözümün önünde uçuşuyorlar hatta.

ameliyatla alınıyorsa; katarakt veya floaters

ameliyatla alınmayıp iğne ve/veya ışın tedavisiyle ilerlemesi engelleniyorsa; sarı nokta

Volkan Türk futbolunun kezosu. Trip attığı için yedi o golü.

bilerek yememiştir de trip attı bildiğin sonradan asdadsasd

edit: refleksleri yerinde olan bi kaleci yese de en azından atlardı.

Volkan kötü kaleci falan değil. Arada dalıp gidiyor böyle evet, kesinlikle bilerek yedi gibi bir şey söz konusu değil.

Volkan bilerek yemez ama,demek o anki dalgınlıgı veya üşengeçliği el vermemiştir bjk maçında iyi toplar çıkardı

volkan iyi bir kalecidir.yediği golde genelde orta olunca orta kısma odaklandığı için anlık hamle yapamadı.bunu dünyanın tüm kalecileri yer.anca acemi kaleci kurtarır oda ön direkte duracağı için kucağına gelir.gol düzgün.

şimdi öncelikle volkan'a kötü kaleci demek volkan nefretinden başka birşey değil. önce bunda anlaşalım. bi futbolcudan nefret edebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz ama bu onun kötü futbolcu olduğu anlamına gelmez. ben de melo'dan nefret ediyorum, (etmiyorum da ediyorum diyelim) o zaman bana göre melo kötü futbolcu. yok öyle şey.

evet volkan 2-3 senedir fenerbahçe kalesini hak etmiyor bence de. mert'in çoktan kaleyi devralması gerekirdi. eskiden severdim volkan'ı. fenerbahçeli diye, tribünden gelme diye. ayılığını göremedim uzun süre, objektif yaklaşamadım olaya. geç olsa da anladım hanzo olduğunu neyse. dün kadlec'in pozisyonunda yediği golde bi dalgınlığı vardı bence. tam konsantre olsaydı en azından atlamayı deneyebilirdi ama bakmayı tercih etti. pozisyon için en fazla hatalıydı diyebiliriz, art niyetliydi ya da kadlec'i yedek bıraktırmak içindi demek komiklikten başka birşey değil. volkan'ın kontrolünde gol olan toplar varken dün yediği gol de normal geliyor artık bize doğal olarak.

Bir Shoreditch .mcığı Hoxton Finn saç kesiminden, 80lerin retro 90ların fusion akımı kıyafetlerinden (genellikle bir takım elbise ceketi, mavi yırtık kotlar ve beyaz ayakkabılar/spor ayakkabıları), gerçek dünyayla ilgisi olmayan sahte-entelektüel artistik saçmalıklar hakkında konuşma yeteneği, çevredesinde olanlar hakkında hiçbir bilgisi olmaması, ve kendisinin normal yerel (etnik) nüfusun kalanı için alay konusu olduğunun farkına varamamasıyla tanımlanır.

twat'ı direk türkçedeki küfür halinde çevirdim, kusura bakmayın.

hoxton fin saçkesimi:
www.google.com.tr

"completely up their own backsides (asses)" cümlesini "çevresinde olanlar hakkında hiçbir bilgisi olmaması" şeklinde çevirdim. deyimin anlamı şurda:
www.urbandictionary.com

kocasına laf söylemiş işte. devletin malını (parasını) afiyetle yediğini ifade etmiş.

Azerbaycan domuzu?

reza zarrab azeri asıllı bir iranlı olduğundan olabilir mi?

reza zarrab iran azerisi yahu. olmasa bu kadar iyi türkçe konuşabilirmi? iranın yarısının azeri türkü oldugunu bilmiyormusunuz yoksa

Bende olmuyor.

Fesatsin,cekemiyosun

ben nerede ıskaladım sorunu. varoluşsal sıkıntılar.

biz zaten en birinci en bir dünya fatihi şahlanan ekonomi parmakla gösterilen en süper ülkeyiz zaten aq :D

Bende de olmuyor. Hatta imkansızlıklar içinde olmasına -fırsat eşitsizliğine- rağmen kendi çabalarıyla bir yerlere gelmiş kişileri görünce seviniyorum bile, bu düzene karşı ayakta durabildikleri için. Motivemi arttırıyorlar.

Yok, olmuyor bende de. Bir de bir "3. dünya" demeyelim de "gelişmekte olan" diyelim, gittiğimde hepimizde aynı 3. dünyamsı davranışları gördüm. Avrupa-ABD, vb. kibiri olmadan mütevazi hayatlar. O yüzden de ülkelerinden kendi anlayışıma göre başarılı birileri çıkınca "Vay be, kimbilir ne kadar çok dişiyle tırnağı ile kazımıştır. Helal olsun" diyorum. Hor görülmeden bir yerlere gelmek kolay değil, bir "gelişmekte olan" ülke göçmeni olarak.

Icindengecmis oldugumuz su egitim sstemi ve gelecek stratejisiyle olasi 4.dunya ulkesi vatandaşlar ini bile kiskanmaya hakkimiz yok speedy. Ya disindasindir cemberin yada icinde yer alacaksın. Kendin icindeyken kafan disardaysa çaresi yok kardeşim!
Yok yani

Bağcılarda yaşayıp “bana olmuyor” demeyeceğim, ben de İngiltere’de yaşıyorum. Öncelikle bu adamların çoğunluğu British zaten. Biz tipi farklı her adamı mülteci, ülkeye yeni göç etmiş gibi sanıyoruz, oysa adamın sülalesi kaç kuşak önce gelmiş buraya. Tabii ki en büyük sıkıntıyı ilk gelenler çekiyor, sonraki nesiller için her şey daha kolay, sarı ingilizle; aynı okullara gidiyor, aynı ortamda büyüyor, aynı haklara sahip oluyorlar. Muhakkak ki bir takım açık, gizli ayrımcılığa, ırkçılığa maruz kalıyorlar, fakat bu sefer ne yapıyorlar: 2 kat, 3 kat çalışarak bunun da üstesinden gelmeye çalışıyorlar ve daha dirençli, çalışkan, zeki, başarılı yeni bir göçmen nesli geliyor. Ha aralarında yeni beyin göçü yapmış adamlar da vardır muhakkak; ama burası İngiltere göçmenin de en kalitelisi, niteliklisi buraya gelecek tabii ki. O yüzden bu adamlarla kendini bir tutup, karşılaştırıp mutsuz olma ve küçümseme. Zenginlik olayı kader, kısmet. Allah vermiş işte. Knightsbridge, Kensington, Chelsea taraflarına çıkınca benim de kafama sıkasım geliyor bazen bunlar nasıl insan, ne hayatlar var, dünyanın kaymağını bunlar yiyor diye. Ama yapacak bir şey yok, bir yandan da başka coğrafyalarda insanlar açlıktan, savaşlardan ölüyor.

Neck neckte gurbetten bildirmis bizede apaci muamelesi yapmis,fesatlik cekememezlik icinizde var bide adamlara 3. Dunya vatandaslari diyorsunuz.bizde ayricalikli bir irkin mahsulleriyiz.hey babalar.

Hindistan'ın nüfusu 1.1 milyar. Bu şu demek: Herifin küsurâtı bile, senin nüfusundan fazla.
70 milyonda olasılık hesabıyla, kaç zeki, kaç dâhi çıkarsa, o hesaba göre, 1.1 milyarda, onun 15 katı kadar zeki ve dâhi çıkar. Hindistan anayasasının resmi olarak tanıdığı 14 dil var. Resmi olarak tanımadığı da 100 kadar dil var. Bu insanlar, İngiliz sömürgesi olarak yaşamışlar ve bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da, birbirleriyle İngilizce anlaşmışlar. İngilizceleri çok ağır aksanlı, belki bizimkinden bile ağır aksanlıdır. Ama süper konuşuyor ve süper yazıyorlar. ABD'ye gelecek bir Türk'ün, özellikle de bilişim sektöründeki bir Türk'ün rekabet etmesi gereken 1 numaralı millet Hintliler.
Adobe Acrobat'ı hepimiz hergün kullanıyoruz. Yapan mühendislerin kim olduğunu merak edip, yazılımın künyesine bi baktım, 100 mühendisin 60'ı Hintli. Bizim katta 100 kişi çalışıyosa, bunun 50'si Hintli, sadece 1'i Türk. Hem ülkelerindeki acımasız rekabetten kopup gelebildiklerinden, hem ABD'deki çetin rekabetten, hem de - bu benim tahminim sadece- entrikaya meraklı olduklarından, çok dişli, çok çetin ceviz, çok hırslı, çok çalışkan insanlar. Yanında kendimi aptal hissettiğim bir sürü Hintli var. Elin Hintlisi değiller. Dünyanın 2 numarası olmak üzere, emin adımlarla ilerliyorlar.

hintlileri kıskanan türkler çok tuhaf geliyor bana. bir arkadaşın abisi ingiltere de çalışıyor, ziyaretinden döndüğü hafta konuşuyoruz. "ya yabancı uyrukluların yükselmesi çok zor ingiltere de, bir türlü yükselemiyor. rakibi de elin hintlisi düşün artık" dedi. sanki türkler her alanda hintlilerden çok önde de, şu hallerine bak rakipleri pis! hintliler.

yukarıdaki cevaplarda güzel açıklamalar yapılmış zaten, zeka, beceri, başarı etnisiteli ile ilgili değil. amerika da eğitim çok iyi diye tüm amerikalılar çok zeki, mesleklerinde çok iyi değil. bahsedilen bir yerlere gelmiş, 3. dünya ülkesi vatandaşları zaten zeki, becerikli kişiler.

sinirlendim akşam akşam, benim salak arkadaşın dediği geldi yine aklıma, muhteşem türk abisi elin kıytırık hintlisi ile yarışıyormuş, yabancı uyruklu olduğu için hakkı yeniyormuş, vasıfsız millet hintlilerle bir tutuluyormuş. salak.

işim gereği hafta da 3-4 kez yurtdışı ile görüşmelerim oluyor ve görüştüğüm mühendisler ya hintli ya da ürdünlü hep doğu ülkelerinden arada 2 - 3 tane amerikalı denk geliyor bir iki tanesiyle de muhabbeti ilerlettim ve hepsi yokluktan ülkelerinden kaçmak için uğraşmışlar, adamlara hayranlık duyuyorum ben şahsen, gaza gelip daha çok çalışıyorum bende

Google'da "Useful Language For Emails" yaz, epey yardımcı kaynak çıkıyor.

best regards

apartmanda tanımadığın birine verince zorla alanlarda var. onlarıda bu gruba dahil edelim. sanki kafalarına silah dayıyoruz...

Sosyal fobi ve depresyonda da olabilirler. Aslında selam vermek istiyor ama heyecandan ne yapıcağını şaşırıp kalakalıyor olabilirler.

görmemiş, duymamış olma ihtimali olabilir, bazen insan bakar kör olabiliyor, sosyal fobik olabiliyor.

ama bariz şekilde umursamıyorsa bu o kişiye son selam verişim olur.

maalesef bizde böyle. yaşadığım yerde asansörde, otobüs şoförüyle, hatta küçük yerlerde sokakta bile selamlaşıyor insanlar sürekli. istanbul'a döndüğümde ilk birkaç gün iyi günler, teşekkür ederim, günaydın vs deyip cevap alamayınca bok gibi kalıyorum sürekli, sonra mecburen default ayarlara dönüş yapıyorum.
ya daha memlekete girerken bile seni kaykılmış oturan muşmula suratlı pasaport polisleri karşılıyor. her girişte ve çıkışta içimden küfrediyorum.
ben de dolmuşum yani.

Ben boylelerine inadina selam veriyorum abi, eskiden canimi falan sıkıyodum alinmayinca veya boyle gonulsuz alinca falan ama simdi gozlerine soka soka veriyorum.Alirsa alir almazsa onun psikolojik sorunlarini s.keym sana bisey olmasin abi.İnadina ve zorla da olsa kazandiralim topluma şu olayi ya Allahinizi seversiniz.

Zamaninda apartmanda bize gelip giden 35 yaslarinda bir kadin vardi. Bir gün merdivenden inerken iyi günler dedim tepki yok. Sonrasinda evdekilere durumdan bahsettim, onlarda kadina söylemisler. Kadinin verdigi cevap: Taniyamadim.

Ulan tanimasan ne olacak iyi günler de gec degil mi :)

Işte ben de o insanların sayesinde hep karsidan bekler oldum. Selam vermedikce selam vermiyorum kimseye.

Ben de çok kıl olurum onlara. Selam da veririm bol bol tanımasam da.

Ama şu da var, tek kulağımın zarı delik, bazen kafam başka yerdeyse duydugumu anlayamadığım oluyor. Selam veren biri de gelip geçince lan selam mıydı o? moduna giriyorum. Malca bir durum ama oluyor böyle şeyler :)

ben şu an oturduğum eve yeni taşındığımda bir bakkal vardı. ilk günler halimi hatrımı sorardı, işte alıştınız mı gibi sorular...vs. sonra bir ay boyunca kendisinden alışveriş yapmadım, denk gelmedi yani. o bir aydan sonra adama göz göre göre selam veriyordum, yüzünü başka yere çeviriyordu :) şimdi iki buçuk senedir buradayım, biraz daha uzaktaki bir tekelden alıyorum ne alacaksam. adam da evin dibinde ha, birbirimizi görmezden geliyoruz, eğlenceli.

yıllaaar önce kadıköy'den taksiye bindim, "günaydın" dedim. cevap "nereye!" oldu. (imla hatası yok, sonda soru işareti olmayaca, çünkü azarlar gibi soruldu. artık ne kadar dolmuşsam önceden "ya önce bi günaydın'a cevap verseydiniz, nereye gideceğimi zaten mecburen söyleyeceğim, yakın mesafeyse hemen inmemi isteyecektiniz değil mi, aceleniz bundan? şimdi zincirliuyu'ya gidelim." demiştim nefes almadan.

bi de bi esnaf var, merhaba'ya cevap vermez, alışverişten sonra teşekküre, kolay gelsin'e de tepki göstermez. ama öyle dalgınlığına veya moralinin bozukluğuna gelmiştir de diyemiyorum, on defa gittiysem hepsinde böyle... öyle kızdım ki, daha sonraki gidişimde selam vermeyip kendimi zorlayarak göz teması da kurmayıp doğrudan ne istediğimi söyleyip parayı uzattım, gülümsemeden, uyuz bir tavır takındım kendisi gibi. bu defa kolay gelsin demediğim halde "sağol abla" dedi adam. emin olmak için birkaç kez daha böyle yaptım ve her defasında o teşekkür etti bu sefer. dedim ki adam kendisine selam verilmesine, teşekkür edilmesine alışık değil, afallıyor; hiçbişiy yapmazsan da teşekkür ediyor normal normal...

tanıdıklarla olmadı böyle şey.

selamlaşmak çok hoş bir şey. İstanbul'da yaşamama rağmen mahalledeki büfedir,bakkaldır öyle selamlaşmayla başlayıp resmen arkadaş gibi olduğum insanlar var.
ammaa fatura ödeme merkezinde bir kadın vardı...hadi anlarım yaptıkları iş zor bütün gün orda oturup gelen gidenle uğraşıyorsun.güzel,sıcak bir an olsun bi gülümsesin diye selam veriyorsun, pişman ediyor. 2 oldu 3 oldu artık "merhaba" veya "iyi günler" laflarına aldığım cevap "öküz öküz bakmak" olunca daha da selam vermedim.halbuki yanındaki diğer çalışan öyle bir insan değildi gayet selam alıyordu.
direkt o geldi işte aklıma.

ilki okulu bırakmış, öteki mezun olmuş.

@reavelyn yok hocam leaver'daki illüzyona aldanma

vay anasını tuzak soruymuş. şöyle yapalım o zaman:

www.merriam-webster.com

graduate de mezun zaten.

Okulu bırakana drop out denmiyor mu? Bu okuması gereken minimum süreyi okumuş mesela türkiye'de liseyi bitirmiş, başka bir ülkede ortaokulu bitirmiş devam etmemiş. Okumayı bırakmış aslında yani.

graduate'in anlamında hem fikiriz.
@Lim5'in dediğine göre zorunlu eğitimden sonrasına devam etmeyen school leaver oluyor. Üniversiteyi bitirip de school leaver olan yok sanırım.

"graduate" genellikle bir üniversiteden mezun olmak manasında kullanılıyor; "school leaver" ise üniversiteye veya yüksek öğrenime devam etmek yerine liseden veya ortaokuldan sonra okumaya devam etmeyenler için.

ceviz olabilir diyo içinde.

ya ne cevizi hocam:) sade yoğurt bu, ah resmi: www.google.com.tr

peanuts diyorsa eger fistik alerjisi olanlari uyariyordur.

@atmaca.ged sadece nuts

eser miktarda fındık türlerinden içerebilir diyor peanut, hazelnut vs
aynı üretim hattında fındık içeren bişeyler üretmelirnden dolayı sorumluluk almamak için -dendiği gibi alerji şeysinden dolayı

Ingiltere'de çoğu üründe görürsün. Onu yazınca birinin kabuklu yemiş alerijisinden zarar görmesi durumunda sorumluluktan kurtuluyorlar. Orada koca koca yerfıstığı, fındık paketlerinde bile görürsün :)

yükleniyorlar = ikimizin de üstüne çıkıp tepiniyorlar, geçiriyorlar.

www.google.com.tr

bu geldi prntscr.com

ulan ben de niye bir şey gelmiyor

flash player sil kur java sil kur

caps eklemeyi bilemedim ama bende sonrası çıkıyor. select the white boxes to.... şeklinde giden bişey yazıyor sağda, score falan var. diyecektim ki cevap gelmiş ve bende de o sayfa çıkıyor

eyvallah gençler internet explorer mallığı, firefox açtı

hakkaten derdini seyedeyim. tabi ki gorsellik ve kullanici deneyimine cesitlilik katsin diye yapiliyor ki bence de yapilsin. yoksa ayni kisiyi ayni aciyla gormek sikici olabilir. m

seyirciye kontrol bazen sende imaji vermek. boylelikle algiyi acik tutabiliyor. o acidan spikeri gordugun zaman 'oha amk biraz daha cevirse arkadaki adamlari vs yi de gorucez' diyebiliyorsun.
hatta bazen ozellikle kadin spikerlerde ters aciya gectiginde alttaki kot pantolon falan gorulebiliyor ben birkac kez denk geldim :)

sahip olması

will have bildiğim kadarıyla "-mış olacak" gibi.
atıyorum i will have finished that game by next week. > gelecek hafta bu oyunu bitirmiş olacağım.

ikinci söylediğin gibi geldi bana. bu cümle de ilanın benefits kısmında geçiyor olmalı işin sana katacakları anlamında.

çok hakim değilim, düzeltirler yanlışsam.

Gaz veriyor işe alınacaksan. Yani diyor ki özet olarak: pampa seni işe alırız ama çok para vermeyiz. Tecrübe ldklsşdjgşlsjgşlf.. özeti bu.

@xenophobe will have'den sonra fiil gelmeyecek benim dediğim. İşle ilgili özellikler falan geliyor

bu is tecrubesini edindikten sonra kazanacagin ozellikleri soyluyor.

Yetkili bir abi çıkıp da doğrusu bu diye racon kessin bu konuda. Çok ilanda var bu. "Ya nolur gel, bizde çalış. bak bunlara sahip olacaksın" demeleri çok garip geliyor açıkçası. Bu özelliklere sahip olan başvursun anlamı var gibi duruyor sanki.

dostum türkçeye şöyle çevir.

ingilizce'de iyi bir dereceye sahip olacaksın.
b sınıfı ehliyete sahip olacaksın
vs..

bu kadar niye kasıldı soruda ve cevaplarda anlamadım.

@baldur2 mesele çeviri değil, sen hala anlamadın mı kardeş. İş başvurusu öncesinde mi bu niteliklere sahip olmalıyız, yoksa sonrasında mı bu özellikleri kazanacağız

o ancak metnin tamamına göre değişir. mesela "bizimle çalışmak ister misin? eğer istiyorsan birkaç şartımız var; iyi derecede ingilizce bilgin olacak, seyahat engelin olmayacak vs. vs." anlamına da gelebilir, "bu iş deneyimiyle artık x yapabilecek, yy'lere doymayacaksınız." gibi bir anlama da gelebilir-ki bu iş ilanıdır, reklam değil. dolayıyısla "sahip olman gereken özellikler"in kısa halidir.

Kazanin olus sekline gore degisir. Ustgecite carpan otobusle sarampolden yuvarlananin oyu bir mi?

bence çoğu aracın boyu otobüsün 2. katına ulaşamayacağı için üst kat daha güvenli.

yandan çarpmalı kazalarda aracın ağırlık merkezinin tahminen altında bir yerde çarpışma olacağı için alt kat çarpışmadaki vuruş gücünden etkilenirken üst katta da denge bozulup devrilme olur. bu noktada da çarpışmanın hızı değer kazanıyor. karşılaştırılacak şey şu;

arabanın alt kata çarptığındaki hızından dolayı yarattığı etki vs. üst katın yer çekimi ve de kütlesinin etkisiyle yere çarptığında yaşayacağı etki

ön ve arkadan çarpmalarda alt kat her türlü daha fazla zarara maruz kalır.

Ben alt kat diyorum. Aracın şasesi alt katı ezilmelerden kısmen koruyacakken üst katı koruyan hiçbir şey yok. Takla durumunda (bkz: şarampole yuvarlanmak) tavan kola kutusu gibi ezilebilir.

Uluslararasi sirketlerde calisan vs cok var. Sonucta bugun ingilterede calismayabilir bir insan ama yarin obur gun bir kapi acilir, profile bakildiginda insanlar anlasin istersin. Ben turkiye'de calissam da ingilizce yazardim, oradaki iki kelime ingilizceyi anlamayan adam anlamasa da olur zaten, bir kayip olmaz.

gayet normal. alman şirketlerinde de, isvicre'de de, italya'da da bu böyle, title'lar ingilizce.

iş hayatının resmi dili olmaya başlayan ingilizce sayesinde mesela hem iş yaptığınız bir yabancı firma sizi araştırdığında daha rahat bulabilir, hem de kişi ufkunu yurt dışı ile genişletebilir.

x firmasının insan kaynakları müdürünü arayan, o firmanın misal belçika'da çalıştığı bir başka şirket yetkilisi direkt "x hr manager" şeklinde arar ki ulaşabilsin aradığına.

normal. türkçe yazarsa sıkıntı var asıl. günümüzde bir kaç şirket dışında yurtdışı bağlantısı olmayan şirket küçük şirkettir.

attim.

kavşak

harbi mi, sözlüklerde hiç raslamadım da kavşak olarak

dört yol ağzı manasında, + şeklinde olduğu için

denizbank iyi, hesap işletim ücreti yok. hesabındaki parayı türkiye'deki herhangi bir bankanın atm'sinden komisyon, ek ücret vs. olmadan çekebiliyorsun, illa denizbank atm'si aramaya gerek yok yani. internetten eft, havale ücretsiz.

inşallah bir küfüre denk gelmemişsindir. aklıma uyan bişi gelmedi

sieve var siiv diye okunuyor. elek veya elemek anlamına geliyor

sewer lağım demek kısmen de olsa sivvrrr diye okunuyor :/

ne dediğinin önemi yok adam yabancı olduğunu anlamıştır zaten. yapmayacağını söylemiş, sen ne desen yapmayacaktı onu.

Terzinin elindeki makina deriyi dikmez, deri terzisi ayridir. Ama ne demek istedigini anlamistir muhtemelen.

@old possum gittiğim dükkan multi servis denen bir yer; terzilikten, tut kuru temizlemeye, anahtar kesiminden ayakkabı tamirine kadar her şey yapıyorlar. Saatimi biraz pahalı bir şey zannedip risk almak istemedi bence.

bence yabancı olduğunu anladı ve seninle uğraşmak istemedi, biliyorum öyle tipleri

anlamistir, bulasmak istememis.

@camussar Evet "Antepliler" bayağı tutulan bir yer.

milanoda da pazarciklilar var, Kahramanmaraş demiyorum bak, direk ilce. kebapcilarin tamami oradan. diger illerde de rastladim.

biri geliyor zamaninda sonra yegenleri falan getiriyor oyle artiyorlar. benim caddenin kebabcisi da pazarcikli, yegeni kardesi falan da çalışıyor, hepsi sonradan ilki sayesinde gelmis.

İsveç'te de Türklerin %95'i Konya Kulu'lu mesela. Biri gidiyor sonra tüm tanıdıklarını getiriyor şeklinde ilerliyor durum sanırım.

@no christ requires via macmahon'da pazarcıklılar kahvesi vardı.
lig tv ve rakı vardı. sayende nostalji yaptım.

@deneme2

mangal kebap. sampiyonlar ligi macini izliyoruz tum kebabcilarla :)

google'a "hans common name in * country" yaz cıkar

@anneke Google'dan aratmayı biz de biliyoz hacı, her isim Hans gibi kolay değil tabi. Ota boka siteler var ya hani böyle de bir site vardır diye düşünüyorum

www.behindthename.com

şu var

oy kullanmayan dolu tanıdığım var, pratıkte ceza kesildiğine ben tanık olmadım.

cezasını oy kullanmayan değil geri kalan 76 milyon 667 bin kişi çekiyor.

Kısaca, yok öyle bir şey.

Olmadı, olmayacak. Vatandaşlık görevini yerine getirmediğin için vicdan azabı çek yeter :)

eskiden mektupla red cevabı geliyordu. hala devam ediyor mu bilmiyorum fakat.

edit: eskiden dediğim de 1-2 yıl önce. bazen atıyorlar.

Semt/İlçe/İl sıralamasıyla yazmak yeterli.

tamam beyler, naçizane kampanya başlatıyoruz, bundan sonra yazan: godoştur, vurdurmak istiyordur

Kabul alırsan şirket kayıtlarına da oradan ekliyorlar çünkü.

sarisin ingiliz icin londra disindaki bolgelere yoneleceksin, enfield civarinda vardi bitane ama pasaport'a bakip aliyolardi son zamanlarda apaci hucumundan dolayi, ismini unuttum maalesef.

@mavijojobatanecigi zeki arkadaşım Konya'da olsam niye Londra'dan tavsiye sorayım. Londra'da sarışın az diyen adam çarpılır bu ramazan günde yeminle:)

Para sovu yapmayacaksan ya da olaganustu bir vucut/tip yoksa bu hayallerinden vazgec. Ortanin altindaki kisilerle iletisime gecme sansin olur sadece.

Oneri istiyorsan fabric cok guzeldi

Öncelikle bir süredir Londra'da yaşıyorum. Protector'ın dediği paran olucak, olağanüstü vücut/tip olacak tespiti klasik, dünyanın her yerinde geçerli temel gerçeklerden bir tanesi. Fakat "bunlar olmazsa hayallerinden vazgeç" kesinlikle yanlış bir ifade. Ha gündüz vakti, tube girişinde, çıkışında, kafede bilmem nerde kızlara teklif edeceğim diyorsan O zaman protector'ın dediği para, vücut olayı olmazsa olmaz. Ama Londra gece hayatı, gündüz 12'deki gibi değil, alkolün su gibi aktığı, ayık adamın olmadığı ortamlar. Gece otobüsünde bile işeyen, kusan, striptiz yapacak kadar uçmuş tiplere millet dönüp bakmıyor bile, normal her şey. Cuma, cumartesi geceleri yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatırsam İngiltere vizesi için sistem kitlenir, yığılmalar, kuyruklar oluşur:) Bir sürü iğrençlik de cabası. Ama bu bar, club ortamlarında insanın kendi tipini bilmesi ve doğru kızlara hamle çok önemli. Bunlar da hep tecrübe ile, hatalardan ders çıkararak, reddedilerek oluyor. Bu demek değil ki x kadarlık adam 3x'lik kıza yazmasın, 3x'liğe yazsın ama 5x'liğe yazmasın. Çünkü burda rugbyci vucütlu tipler, bebek yüzlü sarışın Brad pitt'ler, hipster akımını başlatan şekilli pçler, ceo gibi giyinip ortalığın amına koyanlar neler var neler. Bu adamlar Türkiye'de olsa zaten, önemli bir kesim kitlesel olarak gay olur. İlk zamanlar ben de bu yakışıklı erkek güzellerini görünce moralim bozuluyor, nerdeyse depresyona giriyordum. Ama bir taraftan da at hırsızı tipli, sizden çok daha çirkin tiplerin de olduğunu ve bunların yanındaki güzel kızlar benim moralimi düzeltiyor, hayata tutunmamı pes etmemem gerektiğini tokat gibi çarpıyordu:) İtalya ve Fransa'da 1-2 yıl yaşadım. Ordakiler ırkçı, göçmenlerden nefret ediyorlardı, Afrika'dan her 5 dakikada bir mülteci botu sınırlarına girmeye çalışıyor, onları anlıyorum. İngiliz kızları öyle değil, yerim onları:) Ha dersen bunca gereksiz belki de sikko bilgi şey yazdın, hani mekan tavsiyesi? Valla türklerden bıktım hocam, ya barzolara denk geliyorum ya zengin, züppe Türklere. O yüzden isim verip, reklam yapmıyorum.

Kategorizasyon yapıp sarışın yazdık diye mi cevap gelmiyor? Beyaz tenli, süt gibi olsun, sarışın olmasa da olur.

Böyle yazınca da ırkçı gibi oldum. Zenci de olur, onlar da insan:)

Neyse özüme döneyim. Nefes alsın yeter:)

Soru: hani kız gruplarının gidip, dağıttığı yerler falan işte.

@mavijojobatanecigi soho civarına gitmiştim geçenlerde, tam da gay pride haftasına denk gelmişiz, öğle pride'dan gelen gecelere akmış:) Yolda zor yürüdüm, el sallamalar, hello demeler, öpücük atmalar, namusumu zor kurtardım:) Bir daha gitmem o soholara

türkler olarak ingiltere gece hayatı hakkında çok bilgi sahibi değilizdir. bilgi sahibi gibi davranırız. verimli tavsiyeler alabileceğini sanmıyorum. tavsiyem "what to do tonight" veya "where to go tonight" tarzı özellikle ingiliz menşeili sitelere bak.

King's Arms
Fabric (x)
Roundhouse (x)
The Den
Koko (x)
Apres

22 / F / LANDAAAN
Yanina (x) koyduklarimda cok saglam uyusturucu muhabbeti doner, ellerinde ici su dolu pet sise tasiyan insanlardan anlayabilirsin zaten

belge sorarlarsa sıkıntıya girersin, psikolojik olarak çok bunalmıştım, başka işlerde çalışıp kendime hava değişikliği verdim diyebilirsin. bence yalan söyleme.

dünyayı gezdiğini, yeni kültürler, insanlar vs tanıdığını söyle. hem yalan söylememiş olursun hem de + puan yazar.

kişisel gelişimime zaman ayırdım diyebilirsin.
aileden biri öldü ve adetlerimize göre 6 ay yas tuttum diğer 6 ay eğlendim.
bir uçak kazası sonucu yağmur ormanlarında mahsur kaldım.
bir mafya babasıyla olan isim benzerliği sonucu hapis yattım.
bilimsel bir deney için denek olarak 1 sene yer altında yaşadım.

ezeriko +8

Ev arkadaşımla ortak kullanıyordum bir kaç sene önce ama arka arkaya basmak mümkün değil sanırım çünkü çıkışta da basmak gerekiyordu.Yani çıkışı yapmadan tekrar giriş yapılamıyor.

@patates baskı ha evet metroda çıkışta da basılıyor, sistem algılayamaz çıkış yapmadan bir kere daha giriş yaptı vs. Peki otobüs?

otobüsü çok kullanmadım ama sadece ön taraftan giriliyorsa şoför dikkat edebilir diğer kapılardan da giriş yapılıyor ise denemeye değer bence.

Otobüste art arda basamıyorsun.Sanırım 10-15 dakika sonra algılıyor.

bir keresinde şöförle kavga etmiştim.
Arkadaşımda hızlıca bindik, ben önce bastım,geçtim...Sonra arkadaşım bastı...O esnada şöför bana birşey söyledi.Geri geldim...'Benim kart basmadığımı' iddia ediyor...Ne de olsa bende sınırsız var diye 'al bir daha basayım' dedim.Algılamadı...'artarda iki kez basılıyor mu' dedim...'Bilmiyorum' dedi.3-4 dakika boyunca tartıştık.En sonunda 'tamam hadi neyse' gibi bir tavırla otobüsü hareket ettirdi.'İnerken gelip basacağım, göreceksin' dedim.20-25 dk sonra inerken bastım, kendimi haklı çıkarmanın vermiş olduğu gazla, Kingston sokaklarına doğru yol aldım.....85 to Kingston, özledim seni:)

ya geçen gece otobüsündeyim şimdi, zencinin birinin oysteri mi yok ya da bitmiş mi nedir. Ya da başka contactless banka kartı bir şey okutmaya çalıştı olmadı. Bir de sarhoş. Diyor beni götüreceksin, şoför inat ediyor, götüremem, kontağı falan kapattı. 15 dakika bunlar tartıştı. Biz de bekliyoruz öyle koyun gibi. Kimsede çıt yok. En sonunda zenci indi de biz de yolumuza devam edebildik. Kimse de çıkıp da bende fazla oyster var kardeş, yerine basayım diyen falan çıkmadı. Ben Türk olarak müdahale edecektim, zenci kardeşe basayım, sarılıp öpüşün tartışmayın diye ama kavgayı ayırmaya çalışan yaşlı amca gibi videomun düşmesini istemedim:) Ama yolcular harbi nasıl tepkisiz böyle yaw. Bildiğin 15-20 dakika tartıştılar şoförle zenci, otobüs durdu, bunları bekliyoruz. Ulan hiç mi dayı, amca arabulucu kimse çıkmaz, bi müdahale edin, şoföre destek çıkın ya da zenciye, biz de gidelim yolumuza.

bence ya putin nasıl yapıyorsa bu da kukla gibi basbakanı kullanacak ya da asıl düşündügüm ise cumhurbaşkanıyken başkanlık sistemini getirecek amerikadaki gibi tek adam olacak hazır sarayını da yaptırdı .....

valla uzun konu, sayfalarca yazılabilir muhtemel senaryolar hakkında ama kısacası 2007 Any. değişikliği ile birlikte Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle iş başına gelmesi klasik parlamenter sistemden önemli bir kopuş ve yarı-başkanlık sistemine fiili bir geçiş olarak yorumlanabilir özellikle cumhurbaşkanına tanınan önemli yetkiler sebebiyle (bu yetkileri çeşitli yerlerden açıp okursun, atama yetkileri bir yandan, bakanlar kuruluna başkanlık edebilmesi diğer yandan vs). yani kısacası anlayacağın cumhurbaşkanlığı makamında oturacak kişi bakanlar kurulunu-hükümeti de kontrol edebilecek siyasi şartlar yerinde olursa (Türkiye'deki siyasi parti gelenekleri doğrultusunda muhtemel Erdoğan cumhurbaşkanlığı sonrası pasif başbakan senaryosu gibi) benzer durum Turgut Özal zamanında da gündeme geldi, yazıldı-çizildi, şimdi daha kuvvetli bir şekilde bu güç birliği hissedilecektir diye düşünüyorum. herhangi bie gerilim/farklı düşünüş durumunda da gelsin vetolar gitsin Anayasa Mahkemesine havaleler:)

sınırsız yetki, 0 sorumluluk.

şuanda başbakanlıktan istifa etmesi gerekir. cbadaylığını koymadan evvel yapması gerekir ki bu adama kural nizam işlemediğinden babasının bostanı gibi sanki caaanım ülkemde at koşturuyor. hayır benimsemiyorum benimsemeyeceğim! çeşitli hilelerle çamura yatmalarla ülkeyi el altından satmalarla başa gelecek. sandıktan ben bile çıksam bu adam cb olacak. ve hislerimce bu adamın sonu kaddafiden beter olacak. inşallah da olur.

ama şuan yaptığı propaganda tamamen yasalara aykırı.
başbakan makamını bırakmadan cb adaylığını koyamazsın
ay nasıl koltuk sevdasıdır 3 yaşındaki çocuk edasıyla vermicem vermicem tavırları falan.cb olursa az çalıyodu az daha çalacak. atıyorum normal maaşı yıllık 1 milyon dolar olsa, adam cebine cb olunca 15-20 milyon dolar atıcak ülkeyi direkt bit pazarına taşıyacak sonra amerika gelcek demokrasi getircek ha bide ışid tehlikesi var artık kim önce davranırsa.

ha bi de samsun da miting yapıp yeni yola burdan çıkış vericez gibilerinden bişi demiş.


senin ne haddine samsundan yola çıkıp da bişiler yapman! seninle samsundan çıkılacak o yol anca kötü yol olur.


aaaa gene sinirlendim bak!

bildiğim kadarıyla cumhurbaşkanı olunca görev süren bitse bile ömür boyu dokunulmazlığın oluyor. tayyip de malum götürdü parayı kendini koruması lazım.

reis in cb olmasını istemeyenlerdenim.
bana da daha pasif bir görev gibi geliyor. ama bir bildiği de vardır. reis davasından vazgeçmeyecek birisi...
özellikle paralelcileri mutlaka temizlemesi lazım.
@indescribable
ne de güzel sallamışsın...
bb likten ne diye istifa edecekmiş? hangi kanuna göre söylüyorsun bunu?
senin kemal müdürün ibb adayı olduğu zaman milletvekilliğinden istifa etti mi?

@ne nicki be istifa etmesinin gerek olduğunu söylemek için kanunda yazması mı gerekiyor? akıl var mantık var adam yürütme yetkisini elinde tutuyor şu anda. kemal müdürün istifa mı etmişmiş. bir bakanla mv. bir mi? binali yıldırım istifa etti ama. illa kanun mu istiyorsun, kanun tüm kamu görevlilerinin istifa etmesi gerktiğini söylüyor. tüm kamu görevlileri için şartken başbakan için değil yani? yahu adamın zaten istifa etmesini beklemiyoruz da bari kılıf uydurmaya çalışmayın komik oluyor.

Adam başkanlık sistemini getirecek ama, onu da düşün.

o apayrı bir tartışma konusu :) buradaki mesele emniyet müdürünün, valinin vb. bir adayın emrinde olması.

vektörel çizim programlarıyla hazırlanır.
istersen yaparım da.

paintde bile yapilir.

Kıbrıs, 1963 de çıkan iç savaşa yapılan 1974 müdahalesini saymazsak, 1878 den beri ingiliz toprağıdır. Biz kabul etmesek de bu böyledir.

Sanırım işin sırrı şu yazının son maddesinde yatıyor.

www.abgs.gov.tr

Ayrıca:

tr.wikipedia.orgıbrıs_pasaportu

74 oncesinde, kibrisli turklere ingilterede mulk satisi oldu. Kaba tabirle dagitilmis bile denilebilir. Inanilmaz kolaylik ve ederinden dusuk bedellere.
donemin ortak hukumetinde yasanan gerginlikler, cekismelerle nufus olarak da ustunlugu elde etmek veya daha da ustun olmak icin gerceklestirilmis bir makarios planidir.
bu sebeple kibrisli turklerin ingiltere ile fazlasiyla bagi vardir.

74 sonrasinda ise denktas bu durumu duzeltmek icin kibris topraklarini turklere ucuz ve cok kolaylikla satmistir ki atil sekilde duran kibris bir turk topragi olsun.
Kibrisa gidince de antepli erzincanli konyali karamanli gorulmesinin sebebi de budur.

iskan politikasi, nufus ustunlugu...

gonul isterdi ki guzel bi de kaynak gostereyim ama zaman musait diil. Idare et.

cecilia nâmına ben gösteriyim kaynağı:

web.deu.edu.tr

www.google.com

www.akademikbakis.org

akaum.atilim.edu.tr

milliyet.com.tr gibi bir siteye girmeyerek. cahil cühela dışında oradan haber okuyan görmedim.

Girmeyeceksin. Radikal her haberi yayınlıyor zaten.

Kesin çözüm öneriyorum: Milliyet okumamak. Sen ve ben gibi adamların sayesinde bu adamlar bu kadar laçka habercilik yapıyor.

bu gün de kontrol etmeye girdim gene aynı. Adamlar geri zekalı, bir daha gireni sksnler

yettim!

dosyalarını yedekle, telefonu fabrika ayarlarına döndür.

@cetoxim hocam fabrika ayarlarına dönmek bayağı uğraştırır beni, başka yolu yok mu? Benim galeri kafayı yemiş, resimler galeride gözükmüyor, ama resimler gene aynı klasörlerinde mevcut

uygulamalar listesinden galeriyi bulup seç. verileri ve önbelleği seçi işaretleyip telefona reset at. hallolmazsa hafıza kartı varsa çıkart, yoksa telefondaki tüm medya birimlerini bilgisayara kopyalayıp telefona reset at ve geri yükle.

Başka galeri yükle, mesela Quickpic.

yükledim quickpic'i elveda galeri

Bankanizin swift kodu ve şube adresi de sorulur genelde.

wire transferde çok para keserler. western union ile göndermek daha kolay ve ucuz. alıcının kimlik bilgilerini vermen yeterli oluyor, sana bir takip numarası veriyorlar. alıcı kimliğiyle ve takip numarasıyla alabiliyor. internetten gönderim ücreti de abd-türkiye için 500 dolara kadar 10 dolardı.

Adamların kültürü öyle. Futbolcularla da kontrat yapılırken aylık şu kadar maaş alacak diye kontrat yapıyorlar.

Edit: "Haftalık şu kadar maaş alacaklar diye."

valla ben de seneye kalmak için yurt bakıyorum hep haftalık evet. Kazançlarını da yıllık söylüyorlar galiba.

Adam gibi diyolar iste,adamlarin butun sistemleri dunyadan farkli,avustralya da falanda boyle durum.britanyanin kopekleri olarak buna alisigiz mesela.

Birde bu ingilizler akilli adamlardir.bir yilda 52 para aliyor bu sistemle ay uzerinden giderse 48 aliyor,yaklasik 1 ay karda.

oradaki sistemde maas da haftalik odenir genellikle.

gelirler ve giderler haftalik dagiliyor kisacasi.

Senin hesabın ise;

Privacy & Settings sayfasında, hemen isminin altında "member since: tarih" var. gününe kadar yazıyor orada.

@kuja yok başkasının hesabı için

hayır göremiyorsun başkalarının ne zaman hesap açtığını. ama tahmin edebilirsin.

linkedin profil url'lerinde kullanıcı id numarası yazıyor. misal senin kullanıcı id numaran 5000 (şu an milyonlarda sanırım kolay olsun diye ufak kullandım)

ve sen 5 ocak 2010'da üye oldun.

4500 id numaralı biri demek adam senden daha önce üye olmuş demek. az çok 2009 senesinin 2. yarısında üye olduğunu tahmin edebilirsin. ayni şekilde 5500 demek senden saha sonra üye olmuş demek.

başkalarının id numaraları ile tahmin yürütebilirsin. bir kaç arkadaşının ne zaman üye olduğuna bakar ve onların üye numaralarını referans aralığı olarak kullanır, çemberi daraltırsın.

biraz dedektiflik oluyor ama eheh. bir de gerçek numara vereyim, ID: 60000000 2010 başı gibi üye olan hesaplar. daha küçük numaralar 2010 öncesi ve daha büyükler sonrası.

archive siteleri felan faydalı olabilip.

4-3-3 ve 4-2-3-1 oynadık.

orta 3 lü sürekli değişmekle birlikte

-------volkan------
gg--alves-beki-caner
-------topal-------
---emre---meireles--
kuyt-------------sow
-------emenike-------

sanırım en çok kullandığımız 11. orta saha için alper de olabilir tabii.

4-3-3 oynadik genellikle bazen 4-2-3-1 de kadro:volkan gökhan alves egemen(kadlec,bekir)-caner mehmet topal emre sow emenike kuyt

bu sene 4-2-3-1 oynadığımız maç hatırlamıyorum ben, nasıl oynadık? tipik 4-3-3 oynadık. 11'de şu şekilde oldu.

volkan
gg-alves-bekir(egemen)-caner

topal

alper(meireles)-emre

kuyt-sow

emenike

abi her sabah ayakkabıları giymeden iki fıs koltukaltlarına sıkıyosun. mis gibi oluyor.

bahsettigin sey migroslarda da var. eger az bir seyler aldıydan kendin okutup odemesini yapıyorsun.

kasiyersiz kasa Migrosda var, amaç 5-6 parça ürün için sıra beklememek.

Az once kullandım kendı ısını kendın gormek guzel bısey, ayrıca ıngılterede kucuk mekanlardakk ufak marketlerde o sayıda kasıyer koymanın ımkanı yok self kasalardan bı suru oluyor ve sıra beklemıyon

@kosun lan mevzu var İngiltere'de international market denen göçmen marketlerine giriyorum, ulan göt kadar markette 10 kişi çalışıyor lan.

dedikleri gibi migros'ta var ama, cevahir şubesi için konuşayım; sadece 6-7 tane self kasa var. random 1-2 tanesi her gittiğimde bozuk. çalışanlar da ara ara o kadar sorun çıkarıyor ve kasanın yazılımı o kadar kullanışsız ki, bir hata veriyor mesela onu aşıp barkod okutmaya devam etmek için kasiyerin gelmesi gerekiyor. gidip yardım istiyosun kasiyerin birinden, o self-kasa görevlisini bulup yönlenediriyor, o geliyor kartını okutuyor alete sonra devam ediyorsun işlem yapmaya. hatanın ne olduğu neden aletin başarısız olduğu falan belirsiz. alet bazen "yanlış ürün koydunuz" falan diyo ürünün gramajını düzgün tartamayıp. elinde poşet bekliyosun falan.

iyi teknoloji, kötü uygulama yani.

ben mersinde kullanıyorum. bi ara çok bozuluyordu. artık bozulmuyor. tabi kullanım srasında hatalar olabiliyor. ama bi personel hemen personel kartını okutup (barkod) düzeltiyor. e o kadar da olur. sonuçta müşteriye güvenmemek gerek. sistem müşteriyegüvenirse olmaz. o durumda personel istemesi mantıklı.
ben alıştım. aslında kasiyerlerle konuşmayı da seviyrum ama bazen çok uzattığım için böyle iyi oluyor konuşmadan çıkıyorum.

arabayla girip okutmadan çıkanlar için aklıma şu geldi: ingilteredeki bazı süpermarketlerde, internetten alışverişi yapıp marketten teslim alabiliyormuşsun. belki ödemesini internette yapıyordur, biri malları hazırlıyordur o da doldurup dışarıdaki arabasına falan götürüyordur? ama sıraya girmesini bilemedim, başka çıkış yok mu yani :) aha teori patladı

Ben o kasalarda ne zaman ödeme yapmaya çalışsam ya kasa bozuk oluyor ya da ben beceremiyorum her seferinde göt olup kasiyerli kasaya yöneliyorum. Yönelirken de çaktırmadan kesiyorum self kasayı, benden sonraki de işlemini yapamazsa kasa bozukmuş demek ki deyip seviniyorum; yok eğer işlemi gerçekleştirip giderse utancımdan başımı önüme eğiyorum. Baya riskli bir alışveriş yöntemi benim için.

Ya bu self kasanin mantigi az urun alan musterilerin hizla kullanmasi degil mi? gecen adamin teki 5 poset dolusu alis verisini bundan yapti dumura ugratti beni.
Ha sonra bi de, yine migrostayim, self kasa self kasa olmasina da, gecmis kasiyer okutuyo posete dolduruyo urunleri, e ne anladik bundan?

Bence avantaj olarak; mesela su falan aliyoruz sadece, kisa suruyor bu kasalarla. Bi de mesela, bazi urunler var, almaya cekinilen. Ya da daha dogrusu, boyle kasiyer onu kasadan gecirirken bi bakis atip siritir falan, ya da sana oyle gelir her neyse, otur urunleri sessiz sedasiz almada avantaj saglayabilir bence.

Self kasa ile normal kasa arasında işlem süresi olarak kayda değer bir fark yok. Hatta çok ürün aldıysan normal kasa biraz daha hızlı diyebilirim. Gel gelelim ufak ama çok önemli bir ayrıntı nedeniyle self kasaların müthiş bir avantajı var: Kapladıkları alan. 1 tane normal kasanın kapladığı alana 2 adet self kasa yerleştirebiliyorsunuz. Bu da aynı anda 2 kat fazla müşterinin işlem yapması, dolayısıyla kuyrukların %50 azalması demek. Self kasaların bulunduğu marketlerde müşterilerin bekleme sürelerinde çok ciddi bir düşüş var o yüzden.

"self service checkout"ların bir başka avantajı da çalışan sayısını azaltarak giderleri düşürmek. bunun yanı sıra birçok dezavantajı da var tabi ki gerek müşteri, gerekse işletme açısından. barkodu okuttuğunuz halde hata (unexpected item in the bagging area) vererek durduk yerde hırsız konumuna düşebiliyosunuz. ya da barkodu olmayan bir ürün olduğunda çevrende yardımcı olabilecek bir çalışanı bulmaya çalışmak, gelip yardımcı olmasını beklemek falan fian. yani bu tip kasalar gittikçe yaygınlaşan (türkiye'de Migros'ta falan da var), ancak giderilmesi gereken birçok problemi olan kasalar. ayrıca yapılan bir araştırmaya göre self servis kasalarda alışveriş yapan her 3 kişiden 1'i hırsızlık yapma (barkodu okutmadan ürünü geçirme, ya da ucuz olan ürünün barkoduyla pahalı olanınkini değiştirme gibi) eğilimi gösteriyormuş.

ikinci bahsettiğin olaya gelirsek; psa (personal shopping assistant) diye bir şey var. markete girdiğinde barkod okuyucu alınıp alışveriş arabasına monte ediliyor (ya da halihazırda alışveriş arabalarında yer alıyor), alınan şeylerin barkodları okutulup sepete atılıyor. alışverişi tamamlayıp kasaya gittiğinde bu barkod okuyucuda (psa) ödemen gereken tutar çıkıyor, ödeyip çıkıyosun direkt "aldığın şeyleri çıkarıp tekrar poşetlere yerleştirme" olaylarına girmeden.

yardımcı olabilmişimdir umarım. bunlar benim de birebir gözlemlediğim şeyler değil. proje konumdu "spermarket kasası tasarımı", o yüzden epey bir araştırma yapmıştım bu konu hakkında. ama projeyi yapmadım, kaldım...

@angelis sorma hacı, sainsbury'de basiretim bağlandı resmen, o kadar şeyi okuttum, cash sokacak yeri bulamıyorum, fiş alma yeri, kredi kartı yeri, para üstü vs hepsi var kodumun makinesinde para girişi yok. Makine sesli anons geçip duruyor, yok parayı girmediniz, iptal etmek istiyor musunuz bilmemne. Strese girdim mına koyim herkes bana bakıyor vs sanıyorum. Çağırdım sonunda göçmene benzeyen kasiyerlerden birini parayı nereye sokuyoz dedim, geri açılın biraz dedi, makineye çok yaklaştığımdan hemen alttaki cash in yazısnı vs kapatıyormuşum ondan bulamıyormuşum meğer:)

Makinede mesela diyelim aynı üründen 10 tane aldım, tek tek okutmuyoruz değil mi?

Migros Jet'Lerde var.

Bu Migros'lardaki jet kasa uygulaması. Ben kullanamıyorum bunları. Eğer çok çılgın bir kuyruk yoksa her kullandığımda birini işinden ediyormuşum hissi geliyor; kendimi suçlu hissediyorum. O kasiyeri ben işten çıkartmışım gibi geliyor. Ama insan sevmeyen bir arkadaşım da kimseyle konuşmak zorunda olmadığı için jet kasa kullanıyor. Kullananları da yargılamıyorum. Bir de diyelim prezervatif, vb. gibi kasiyere göstermek istenmeyen bir şey alındığında o kasalara gitmeye meyledebilir insan.

olayı 2-3 parça ürün için sıra beklememek. banka gişesi ve atm ne ise kasiyerli kasa ile jet kasa o.

migros'takiler çok kurallı kaideli yahu. öncesinde ürünleri başa dizicen. okuttuktan sonra illa ki yan taraftaki yere koyucan. orası çünkü ürünü tartıyor. koymazsan alet arızaya geçiyor. koca paket bebek bezini sepetten alıp okutup geri sepete koyayım yok. oraya kule yapacaksın. ya da sütü çocuğa daha ödemesini yapmadan içirdin. kutusunu okutup oraya koyunca yoook olmaz, hatalı ürün koydunuz diyip kilitleniyor alet. kasiyer gelip admin modunda müdahale etmeden de düzelmiyor.

Kipa'da da var. Sıkıntılı aldığını hemen tartısına koymak zorundasın, karışık kurupasta, poğaça vb. iki üç etiketli şeyleri okutamıyorsun, koyup kaldırınca hırsız muamelesi yapıyor. 3-5 parça şey için sıra beklememek iyi ama.

@rakomelo barkodu okutmadan sepete atarsam ne olacak peki ? cikista butun urunleri okuttugumdan nasil emin olacaklar ?

bu yuzden ikinci senaryoda rfid kullaniliyor olmasi muhtemel.

tam anlamıyla emin ol diye söylüyoum, migroslarda var o.

bana da aksine, o varken normal kasaya gitmek çalışana eziyet gibi geliyo. paşa paşa alıyorum poşetliyorum ödüyorum hayde yallah.

çok güzel bişey bence.

hep batı yalamları yüzünden bu algı oluşturuldu. yoksa avrupa'nın bir çok yeri insan, asayiş ve görüntü olarak istanbul'dan geride.

bencede şişirme bir foto var avrupa ile ilgili,
İstanbul çoğu ülkeden daha iyi durumda güvenlik ve medeniyet konusunda

ee fransa da aynı böyle. gemiyle geliyorlar afrika'dan, akdeniz arap ülkelerinden. yakında türkiye de böyle olacak.

(bkz: geri kabul anlaşması)

@patricia kitten Fransa'yı blmiyorum, İtalya'nın kuzeyi bitti sayılır, güneyi de bitsin oraya da gelicem inşallah.
Polisin tuttuğunu kimlik sorup, kaçaksa sınırdışı etmesi lazım. Biz bilet kontrolcüsüne yakalansak 50-60 Euro ağzımıza sıçarlar, burda bunlara dışarı beyler diye araçtan atıyorlar sadece.

Kaçak olarak geliyorlar. AB bunu FRONTEX projesiyle önlemeye çalışıyor. Örneğin yunanistana gelen kaçak yolcuları özel tim botlarıyla türkiye sınırına itip orada kaçak yolcuların botlarını batırıyorlar, bu kaçak yolcular da türkiyeye kalmış oluyor, ha çoğu ölebiliyor orası ayrı. Ha bir de bu vize muafiyeti olayı var TR'de. 2016'da uygulamaya girecek sanırım. İşte bu uygulamayla Türkiye AB'deki mültecileri kabul edecek, böylece vatandaşlarımıza vize muafiyeti sunacak. Yani Türkiye'de de o zenci abileri 3-5 yıla kadar görebileceğiz.

benim arkadaş kardeşiyle napoliye ve oradan diğer şehirlere gitti. afrikalı çeteler çocukları soymuşlar bi güzel trende. hiç bir şey yapamamışlar. terör içinde yurda geri döndüler.

bağcılar gibi hakkaten.

Cogu avrupa memleketinin sisirme oldugunu soylemekten dilimde tuy bitti.
Gunduz gozune sokaga iseyeni brukselde gordum, tirt anadolu sehirlerinde yok

5 senedir milanoda yasiyorum, bundan sonra da buradayim artik. istanbulda dogup buyumus birinin burada (siyasi sebepleri, ozgurluk kisitlamalarini haric tutuyorum) rahat etmesi cok zor. son derece minimal bir yasam var.

bu surede edindigim izlenim (sadece italya icin degil avrupa icin de) bu avrupalilarin cidden gerizekali oldugu yonunde. mis gibi medeniyet kurmussun, sonra ne idugu belirsiz bir suru iti kopugu (italya icin it kopuk kuzey afrikali -aslinda fasli direk- oluyor) doldurmussun, hic bana misin da demiyorsun.

yemin ediyorum su milanoda adam bicaklama, hirsizlik, kapkac vs olay oluyorsa %70 fasli, %30 filipino. cinliler, hintliler ve zenciler kendi hallerindeler. lan derdin ne, yolla gitsin hepsini, ne diye kasiyorsun? adamlar ilginc gercekten

İşeme konusunda ek bilgi. İşeyenler çoğunlukla Avrupalıların ta kendisi oluyor. Hatta, senle konuşurken "Ben bir su dökeyim" uyarısı yapmadan bile donu indirip işeyebiliyorlar. Kimse de yadırgamıyor.

@aychovsky yok benim olaydakinde Hintli tipi vardı.
Bir de naçizane tespitim kuzey afrika tayfasında cinsel olarak inanılmaz bir açlık var, gözle taciz vs onlar için sıradan zaten gece klubü bar çıkışında sarhoş kızlara tacizlerine rasladım

bazı arkadaşlar özelden Torino'da yaşadığım olayı sormuşlar, onu da yazayım:
Öğlen 12-1 gibi Juventus stadı ve müzesini gezmek için koyuldum yola, massaua metro istasyonunda inip 62 no muydu neydi o otobüse aktarma yaptım. İneceğim durağı vs. takip edebilmek için cam kenarı bir yere oturdum. Bir iki durak sonra otobüs doldu, ayakta da 7-8 kişi var. Duraklardan birinde saçı sakalı birbirine karışmış, körkütük sarhoş, sendeleyen, yalpalayan bir adam bindi. Adam iri yarı, 1,80 boylarında, göbekli yapılıda bir tip. Evsiz tipi var, belki evsiz değil sadece sarhoştur, elinde de büyük bir içki şişesi var. Bu binince otobüse bir koku yayıldı zaten, içki kokusu artı bok kokusu gibi bir şey. Şarkı gibi bir şey mırıldanıyor. 1-2 durak sonra aniden agresifleşti bu. Bağırmaya başladı, İtalyanca bir şeyler söylüyor, küfür ya da tehdit cümleleri falan sanırım. Hareket halindeki otobüste oluyor bunlar, cama falan yumruk atıyor, otobüste bir aşağı bir yukarı geziyor. sarhoş haliyle yalpalaya yalpalaya bağıra bağıra. Kadınlar yaşlılar korktu, çığlık atıyorlar. Erkekler desen sus pus hepsi, ulan hadi ben turist adamım yurt dışında başımı belaya sokmak istemiyorum, bir gram cesaret de mi yok sizde. Hiç bir şey yapamıyorsan git şoförün yanına söyle, otobüsü sağ çeksin, kapıları açsın inelim. Şöfor korunaklı kısımda pezevenk, olayları izliyor yoluna bakıyor. Durak gelince durdu kapıları açtı sonunda pezevenk şöfor. Hepimiz indik, sarhoş içerde kaldı, elindeki içki şişesini otobüsün tutunma demirlerine vurup kırdı. Neyseki kimsenin burnu kanamadı. Sonra sarhoş da otobüsten dışarı çıktı. Bizim yavşak şöfor meğer olayları sadece izlemiyormuş, diğer 62'nin şoförüyle telefondan iritbata geçmiş, yolcuları aktaracakmış. Yani durakta 2 tane 62 nolu otobüs var, herkes dışarda, sarhoş da dışarda, yeni otobüse bineceğiz, diğer otobüste cam kırıkları vs var binilemez. yeni otobüse biz bindik, sarhoş da bindi gene a.q. Güler misin ağlar mısın? Yaşlılar kadınlar falan otobüsten indiler sarhoşu görünce. Ben otobüste kaldım, bir kaç erkek bir de sarhoşla birlikte. Neyse yolculuğa devam ettik sarhoş gene bağırmaya gezinmeye başladı otobüste. Ulan kimse mi tepki vermez skeyim bu İtalyanları, türkiyede olsa 1,50lik adam bile posta koyar sarhoşu otobüste linç edip atardık adamı yeminle. Adama bir yumruk, tekme bir şey atsan bir şey olur sarhoş adama al başına belayı, ordaki yavşak İtalyanlar da seni suçlu çıkarır aleyhine tanıklık yapar bu yavşaklık. Sarhoş götlerini skse bir şey demez bunlar. Neyse bir zaman sonra adam duruldu ağlamaya başladı kendi kendine, sonra gene bağırmalar falan 5 dakika sonra. Durağın birinde park gibi bir yerde gelince indi kendini yeşilliklere attı da kurtulduk ipneden. Kısaca hayatımız pamuk ipliğine bağlı, Avrupa çok refah, ferah geyiğini yapanın ağzına çakarım

@speedy

italya acik hava timarhanesi. bizim ulkede akli dengesi bozuk olanlar ya evde ya hastanede tutulur, burada sokakta ozgurce geziyorlar (gezmesinler diye demiyorum, farki belirtmek icin soyluyorum). sokakta binlerce akli dengesi bozuk kisiyle karsilasabilirsin, once normal konusmaya baslayabilir sonra "bu ne diyo amk" diyerek durumun farkina varabilirsin. bu bir.

ikincisi de, cingeneler, evsizler (siradan evsizler degil, bildigin elinde posetlerde copten topladigi curuk yemeklerle binen, altina sicmis durumda olan falan) ve yine akli dengesi bozuk insanlar. ilk ikisi les gibi kokar, kimse de bi bok demez, yaninda durmayip ileride sikis pikis dururlar.

tram'a kontrolor biniyor, biletsizlere ceza yaziyor, cingenelerin yanindansa pas geciyor nasil olsa paralari yok diye. e yarraam ben neden bilet aliyorum o zaman?

son olarak, kavga da etmezler. trafikte mesela tartisiyorsun ya da tartisiyorlar, maksimum arabadan disari cikip yine kendi arabalarinin yaninda durup bagrisir, arabalarina biner yola koyulurlar. bizim memlekette oyle mi, o arabadan indiysen ya karsindakini sen bicaklayip, sikacaksin, ya da bunlarin kendine yapilmasini goze alacaksin.

sozun ozu boyle bir memleket iste.

ya bırak şu gevşek herifleri, 20 senedir bi centrale istasyonunu yola sokamadılar. Mına kodumun yerinde arttırın şu polis sayısını, güvenliği. Bizim Gökçek'in Topbaş'ın taşşağını yesinler, staja başlasınlar yanlarında