Ekşi Duyuru

Biz 3 yaşındayken sahiplendiğimiz dişi köpeğimizi 4. yaşını doldurunca kısırlaştırdık. En çok önerilen veterineri seçtik, adamın eğitim hayatına bile baktık tezini arattık tüm yorumları okuduk falan içimize sinene kadar. Çünkü dişi ameliyatları erkeklere göre daha meşakkatli ve her ameliyat tehlikelidir işini bilmeyen biri yapıyorsa.

Ameliyatı iyi geçti, birkaç saat sonra narkozdan uyanınca yürüttüler birkaç adım, iyiydi. Eve getirdik, tüm gece sabaha kadar yattı. Başında oturduk sabaha kadar uyanır, atlar, birşey olur diye. Sabah uyandığında rahat, her şey normal gibiydi. Veteriner, mama yemesi ile ilgili bişi demişti, mama yerse durumu iyidir rahat olun gibi, geçmiş zaman net hatırlamıyorum şimdi. Veterinere sorun o mama kısmını, ne zaman yesin vs. Dikişi de güzel atmış bizim veteriner minnacık. Üstünden birkaç sene geçti, iz bile kalmadı. Çok rahat etti kısırlaştırılınca. Sadece kilo almaya daha müsait olacak, o yüzden diyet mamalara yönelmenizi tavsiye edecektir veteriner ameliyattan bir süre sonra. Geçmiş olsun, hızlı atlatır umarım köpüşünüz.

Veterinere guvenmeyin. Hicbir cezai sorumluluklari yok, veterinerler odasi tamamen basiretsiz bir tacir odasi gibi en sacma sapan konuda bile veterineri savunur. Mahkemeye tasirsan bilirkisi de veteriner olacagindan meslektasini alenen savunur. Hicbir sekilde hakkini arayamayacagin ve veterinerin ictihatte malpraktis icin yargilanmasi mumkun gorunmediginden her seyi cok iyi arastir sor ve belgelet.

Tamamen saglikli hayvana rutin asi kapsaminda kedi icin ruhsatsiz gereksiz ve kuduzla beraber uygulanmamasi gereken tetanoz asisi yapildi. Tarim bakanligi dahil bu asinin yapilmamasi gerektigini kedi icin ruhsati olmadigina dair bana yazi verdi.

Hicbir veterinere guvenmeyin.

Doğru bir karar vermişsiniz. Bizimki oldukça ilerlemiş rahim iltihabı ile birlikte mecburi kısırlaştırma operasyonu geçirdi. Zaten kısırlaştıracaktık ama erteliyorduk. Bu arada rahim iltihabı kısa sürede fazla belirti vermeden ilerlemiş. Acil ameliyata alındı ve inanamadık ertesi gün hiçbir şey olmamış gibiydi, dikişlerine dikkat ettik onun dışında hiç sorun olmadan atlattı. Cidden iyi bir hocaydı ameliyatı yapan ve hiç tereddüt etmedik durum acil dediğinde tehlikeli bir ameliyat olduğunu da bilerek çünkü karında gerginlik ve ateş gibi semptomlar göstermeye başlamıştı. Diyeceğim illa ki bir hekime güveneceksiniz, sizin köpeğiniz üstelik sağlıklı ve daha genç. Veterineriniz elbette rahattır çünkü onların rutin olarak sürekli yaptığı riski çok düşük operasyonlar. Operasyon sonrası yaraya da dikkat ederseniz yakalık gerekirse kullanın sorun çıkmaz.

Sorunuz oy kullanma hakkında değil anladığım kadarıyla, kimin vatandaşlığının nerde olduğu hakkında hiçbir pozitif ya da negatif düşüncem yok.

Ancak çifte vatandaşlığa izin verilen yerlerde, buna izin verilmesinin tek nedeninin çifte vatandaş sayısının genele oranla etkisiz seviyede olması olduğunu düşünüyorum. Sayı belli bir sınırı aşsaydı izin verilmezdi.

Şöyle düşünün, diyelim ki a ülkesinin b ülkesinde %10'luk oy potansiyeline sahip vatandaşı yaşıyor olsun. Sizce o halde a ülkesi çifte vatandaş olanlara oy kullanma izni verir miydi? Bu açık şekilde B ülkesinin A ülkesindeki politikalar üzerinde etkili olmasına yol açar. Sayı az olunca göze batmıyor sadece. Bence yanlış bir uygulama çifte vatandaşlık.

Sorum sadece oy kullanma hakkinda degil. Vatandasligin katilimcilikla ilgili kismini unutmamak adina yazdim onu.

Cift vatandaslikla cok ilgili degil de daha cok vatandasliktan cikmislar hakkindaydi sorum ama yine de baslikla birlestirilmis ilk soruya cevap olmus sizinki @akhenaten.

Avrupa´da yasayan Türkiye kökenlilerin, hem yurt ici hem uluslararasi politakada etkin oldugunu dusunuyorum. 2018 seciminde 1,5 milyon oy kullanildi yurt disindan. Avrupa-Türkiye arasindaki politakalarda da oy verme konusu onemsiz bir konu degil asla.

"Örnegin bir tanidiginiz size vatandasliktan cikip ve Avusturya ya da Irlanda vatandasligina gectigi soyledi. Ne dusunursunuz? Sizce cok duygusal bir konu mu mesela?"

hayir degil. neticede bana ne yani. sence neden duygusal olabilir?

@hot potato, cünkü vatandaslik duygusal bir konu. modern toplum ve modern insan icin cok onemli bir pattern. bkz. "emotional bond of citizenship”

Ben dediginiz gibi cifte vatandasim (Turkiye ve Irlanda). Ancak tezinizin aksine herhangi bir duygusal vatandaslik bagim yok. Cevremdeki tanidigim kisilerle de konusu acilinca benzer yorumlar duyuyorum, duygusalliktan ziyade genelde insanlar fayda/kolaylik ekseninde yaklasiyorlar vatandasliga.

@serkan akin, bir ulkenin pasaportuna sahip olmak, tipki bircok markanin yaptigi "x sahibi olmak" gibi birlestirici bir kimlik yaratir ve rasyonel bir tarafi oldugu gibi duygusal bir tarafi da vardir. buna benim tezim demek sosyolojinin son 20-30 yildir zaten kafa yordugu bir konudan ilk kez ben bahsediyormusum gibi olur.

Sosyolojinin "birlestirici bir kimlik yaratir ve rasyonel bir tarafi oldugu gibi duygusal bir tarafi da vardir" seklindeki tezi adi ustunde tez, her sartta ve her kiside gecerli bir kanun gibi yaklasmamak lazim.

Benim kucuk gozlem kumemdeki ornekler bu tezle celisiyor ama istisnalar kaideyi bozar mi, sosyologlara sormali :)

Cifte vatandas olmakla ilk vatandaşlığını bırakıp farklısına geçmek tamamen farklı durumlar.

Ben isveçte yaşıyorum. ülkesi çifte vatandaşlığa izin vermeyen ülkelerden gelen göçmenler vatandaşlığını hiç bırakmıyor. bulunduğumuz avrupa ülkesinde süresiz oturum almış, isveç vatandaşı olmadan devam ediyor çünkü geldiği ülkenin vatandaşlığını bırakmak istemiyor.

Açıkcası benim deneyimlerime ve çevremde gördüğüm insanlardan duyduklarıma göre memleket hasreti cidden kolay değil. Eğer türkiyede sevdiğiniz büyük bi aileniz varsa, sevdiğiniz arkadaşlarınız varsa, ülkenin dört bir yanı ile duygusal bağ durduysanız o zaman türkiye vatandaşlığını bırakmak cidden çok zor.

Benim için de duygusal bir durum olurdu. Açıkcası çevremdeki bir çok insanın türkiyede de ekonomik problemi yoktu, kültürel nedenler ile ülkeyi terketti, herkes eğer iyiye bir gidişat görse türkiyeye geri döner. En azından düşünceleri o yönde.

Bı bağlamda baktığımda türkiye vatandaşlığını tümden bırakmak bana çok çok zor geliyor. Demekki o kişiyi originlerine bağlayan bir bağ kalmamış, kişinin doğduğu ülkede bu kadar yalnız hissetmesi, doğduğu ülke ile bu kadar bağ kuramaması çok üzücü.

Bence gayet mantikli bir hareket. Insan uzun sure yasadigi yerde oy atabilmeli, soz sahibi olmali. Ben de cifte vatandasim. Geri donmeyi dusunmuyorum. TR'deki secimlerde oy atmiyorum. Sikayet ettigim seyler olsa da, bugunun sartlarinda burda olmak orda olmaktan cok daha iyi bir secim.

Bunun duygusal bir yani yok. Duygusal bir yani olsa, Bankada birkac yuzbin dolari olan herkese vatandaslik verilmezdi. Turkce bilmeyen Turk vatandasi dolu ortalik, bunun duygusalligi mi kaldi.

cifte vatandasim.

bilerek isteyerek turkiye secimlerinde oy kullanmiyorum, cunku adil bulmuyorum. bence engellenmeli.

kanada secimlerinde mutlaka oy kullaniyorum, ihtiyar heyeti oylamasi bile olsa gidip oyumu atarim, gerekirse o gun isi gucu birakirim.

yarin kanada cikip birini sec dese hic dusunmeden turkiye'yi secerim, pasaportu kivirip yollarim. MHP tandansli degilim, ama anavatan olayi baska, mevzu derin.
Belki soyle aciklanabilir, kanada ile "cikar iliskisi" bagim var sadece, duygusal bir bagim yok. Turkiye ile bir cikar iliskim yok, duygusal bir bagim var.

Turkiye'nin x noktasinda bomba patlasa, deprem olsa kalbim agriyor ve kalp kontrol edilebilen bir kas degil. Kanada'danin atlantik kiyisinda daha yeni sel oldu, his olarak etkisi bana sifir oldu.

Devlet ve onun çatısı altında vatandaşı olarak yaşayan birine bir hak tanıyor ve o da onu kullanıyor. Bu tanınan hak ne kadar saçma ne kadar adaletsiz olursa olsun, ben de o devletin vatandasiyken bu konuda mantıklı olan benim buna itirazimi devlete sunmak olur çeşitli sivil toplum vs ya da bireysel faaliyetlerle. Doğrudan o kişiye yönelik bir şey yapıyor ya da söylüyorsam burada modern toplumun temelini eşeliyorum demektir.

biletinial.com

birkaç günde bir google'a "ankara etkinlik" yazıyorum. iki haftaya yakın bir periyot için bilgileri döküyor. futbol maçından küçük çaplı sergilere kadar. organizasyon olduğunu bildiğim mekanları instagram üzerinden dönemlik takip ediyorum. yazın cermodern, kış başı CSO Ankara vs. her eylül ve mart dönemlerinde devlet tiyatrosu programına bakıyorum. bunu aylık olarak da yapıyorum ama yeni oyunların hepsine hemen gidip tüketiyorum.
amanta ursula'nın dediği gibi biletinial da bu işe yarıyor. tiyatro için buraya yönleniyorsunuz zaten o esnada başka şeylere de bakıyorum. Aynısı biletix ve passo için de geçerli.
konserler için de arada 6:45, if ve milyon sayfalarına bakıyorum. Zaten instagram'da 50 hesap takip ettiğim için hep etkinlik reklamı geliyor önüme oradan bakıyorum açıkçası.

www.lavarla.com

Şarap getirmeye izin verirler mi bilmiyorum ama Mezze House efsanedir mezeleriyle. Kesin tavsiye ederim.

Ankara'da kaan akın.

therapy art ekibi oldukça iyidir levent istanbulda.

Valla direkt olmayabilir. Föy derdim belki ben.

güç kullanmana gerek yok zamanla (belki azami bir kaç haftada) düzelir. Diş çekimi esnasında çene kemiği eklem noktasına yakın kas ağzın fazladan ve uzun süreli açılmasından dolayı aşırı geriliyor.
Sebep bu.

İnsanlık onuruna yakışmayan bir şey yok böyle bir durumda. Hasta halleri ne de olsa.
(Uzman değilim.yaşadığım şeyler)

İki gün sonra normal yemeye dönmüştüm. O tarafla çiğnemedim uzun süre. Hem dikişler vardı hem de cesaret edememiştim. Konuşmakta zorluk çekmemiştim. Bir hafta sonra dikişlerin alınması için çağırmışlardı. Dişçinize danışın,önereceği şeyler vardır. Geçmiş olsun

*diş fırçalama dokuyu uyaracak iyileşmeyi hızlandıracak
* yumuşak bi fırçayla diş etinizi masaj şeklinde fırçalayın
*dikişler var mı? alınınca rahatlarsınız 3 güne alınır.
* hiç bir şekilde zorlamayın, köpeğimin ayağına taş değse 2 gün kullanmıyor ayağını insanoğlu zorla babam zorla

Yukarıdaki arkadaşın önerilerini bir araya topluyor ve atakule big chefs diyorum.

beykoz olabilir.

Ankara'nın farklı mekanlarında yemiş içmiş birisi olarak bu konuda öneri yapmak zor gerçekten ama isteğinize Söğütözü Çiçek Lokantası uygun olabilir; muhtelif yerlerden yorumlarına bakarak değerlendirebilirsiniz.

Sitelerdeki yorumlara bakarak pek gitmiyorum restaurantlara. Bol sos ve bol showu çok sever hale geldik. Öneri üzerine gidiyorum genelde. Ama uygun bir öneri gelmedi Ankara için, herhalde ÖZ GAZİANTEP son durak olacak.

ekşi maya

ben bu tür şeylerin canlılarda olduğu gibi natural selection'a maruz kaldığını düşünürüm hep.

demek ki insanlar aldı denedi bir şekilde memnun kalmadılar veya sorunlar yaşadılar ki zaman içinde piyasadan kalktı.

hoverboard u incelemedim ama motorlu kaykay(elektrik motorlu) acayip şahane bi alet, amerikada ünlü bi youtuber kullanıyordu onda görmüştüm.

bahsettiğim youtuber bu ve sanırım kaykayını da kendisi yaptıydı.

www.youtube.com

bu düz yolun oyuncağı, bizim ülkede gitmez. kaymak gibi asfaltın betonun olması lazım, yoksa düşüyorsun üstünden.

Şöyle ki eğer yayınladığınız ya da ortak yazarlarından biri olarak adınız geçen bir makale varsa alıp bakabilirsiniz. Ortak yazarlı makalelerde diğer yazarlardan biri bunu upload ettiği zaman sizin de adınız geçtiği için mention bildirimi geliyor. Hocanız ya da doktora yapan üniversite çevreniz bunları kullanmış olabilir.

Diğer bir durumsa tezlerin teşekkür bölümlerinde adınızın geçtiği senaryolar. O zaman da mention bildirimi geldiğine şahit oldum.

Ama ortada hiç adı sanı yokken mention bildirimi alan birini duymadım.

Yine de şu bir gerçek ki, "benim çalışmam çığır açar" diyemiyorsanız mentionları gördüğünüzde "haa" demekten öte bir tepki göstermeniz zor. Orada bir sürpriz olmayacak yani.

Sorun olmaz

Valla ben evime sokmam. Beğenmedim.

Tasarım ğrünleri severim genelde, cam bir masa ile kendini çok güzel gösterir bence Ok

Hele o ayaklar...
Sokmam. Beğenmedim.

Anneme babama gösterdim evde infial yarattı, babamla biz arne jacobsen'ciyiz annemle kaynım bayıldılar. Ortam biraz yatışırsa çıktılarla gelicem..

@Jux, Arne´ye de pek saygi duyarim, ancak Egg chair bir Eames Lounge olabilir mi? Eames´e kalbimi ve servetimi birakabilirim. Siz yine de bir sorun.

Şahane tasarım. Fakat ortalama Türk ailesi evinde bu sandalye kelebek gibi durur.

oturmaya korkarım. beğenmedim.

Çok ağır duruyor. Şato gibi bir evim olması lazım bunun için. Hayalimdeki ev tarzı bu değil.

Bir mühendis olarak çok güvensiz buldum. Artık çat diye kırılır mı, devrilir mi, hislerim kötü yönde. Eve sokmazdım o yüzden.

@buf-e kür, eames'lerin mevzusunu açtım, yenidünya tasarımcılarının bu karşılaştırmaya hakaret olduğuna karar verildi. Konuyu uzatmadım çünkü hepsi wegner'in wishbone'u üzerinde oturuyor, kafama sallamalarını istemiyorum.

evim ilk fotoğraftakine benzese ya da ben tasarımdan iyi anlayan biri olsam ev içinde kullanmaya cesaret ederdim.
yine de bahçe, veranda, teras, geniş balkon vs'de güzel olabilir.

Kult tasarim bi tur yol gosterici artik. Pek cok kult tasarim uzerinden ilerlenerek cok daha sik (en azindan gunumuz zevkine uygun) urunler uretiliyor. Bu tasarim ozelinde bilgim yok ama wassily chairin ilk hali ile gunumuzde ondan esinlenerek uretilen modeller arasinda ucurum var. Ucurum derken orijinal wassily chaire berbat hayatta eve sokmam derken ondan ilham alarak tasarlanmis baska modellere dibiniz duser.

@dissendium,vitra´nin bu serisi 40 yili askin suredir kullaniliyor. 70lerden kalma pantonlar da hala kullaniliyor, cok saglamlar.


@Jux, cok haklilar. siz yine de hayirli bir evlat gibi arkalarina soyle kalin bir yastik koyun, wisebone rahatsiz bir sandalye.

@buf-e kür, rahat etmek istediklerinde Rohe'ye geçiyorlar, böyle de rahatına düşkünler napıcaksın...

daha önce gördüğümü sanıyorum ama tanımıyordum, alıcı gözle bakınca beğendim. gece elbisesiyle dans eden zarif bi kadını andırıyor hatları. bu bir sandalyede aranacak özellik olmayabilir ama gerektiğinde nazikçe yere yatırıp oğlum için araba atlama & yarış pisti köprü tünel vb olark kullanabilecek olmak beni cezbetti. bu tür imkanlar ayaklı sandalyelerde yok :)

Beğendim ama evimin büyük olması lazım almam için.

Benim evimde çok eğreti durur bu, çünkü eşyalarım genelde toplama, ikinci el, ailenin eskisi falan şeklinde. Dekorasyonla ilgilenen birinin evinde güzel durabilir diye düşünüyorum. Yalnız çok rahatsız duruyor o biraz sorun.

tanıyorum, tasarım konusunda favorilerimden olmasa da, kült olduğu için saygı duyuyorum ama evimin tarzıyla aşırı uyumsuz.

bir de otururken kıpırdanan ve bazen sandalyenin önüne doğru kayabilen biri olarak bu tip tasarımlarda rahat edemeyebiliyorum.

Nurus.
Eve almak için pahalı olabilir ancak ofiste çok rahat etmiştik zamanında

Herman Miller

İşte Herman miller kullanıyoruz, her tarafı ayarlanıyor rahat baya.

ben mi band aldım, bendekini görünce sordu bu adım sayıyor mu, bana da mı alsak vs diye. mutlu da oldu şapşik. her gün bakıyor evin içinde kaç adım atmış, ne kadar uyumuş. telefonunu da kaybetmezsin böylece dedim. sağa sola bırakıyor arıyoruz duymuyor.

Tam da düşündüğüm hediye açıkcası, güle güle kullansın:)
mi akıllı bileklikler androidle uyumlu biliyorum ama , iosla da uyumlu mu
internette karısık bilgiler var emin olamadım

bunun dısında ,
pelus yumusak sabahlık,
beğendiği tarz ayakkabı ya da canta
cok istediği mutfak gereci kahve makinası
ya da sık bir altın kolye, küpe
tesettürlüyse esarp güzel olabilir
canım anneler yi ki varlar *

Ben biraz erken vermis bulundum, telefonu eskiydi iphone se aldim.

Mi band tarzi seyler cok mantikli geliyor, telefon bambaska yerlerde olunca veya cantada filanken duymayabiliyor.

Hafta sonu yazlik kislik yapmisti. Yazlik kiyafet eksikleri vardi. Onlari aldim bugun disari cikip. Musmutlu oldu. <3 Bir de fincanda cay icmeyi sever, lugat365'in anne yazili kupasindan siparis ettim pasabahceden.

Cam silme robotu alıcam.

Ben suluboya resim yapıp verdim ya peşin peşin.

makyaj malzemesi alacağım <3

Ben de birkaç öneride bulunayım:

- Bütçe dahilindeyse ve mevcuttaki telefonuyla bir sıkıntı yaşıyorsa cep telefonu. Bu sene ben telefon aldım ve o kadar mutlu oldu ki, inanılmaz bir şey.
- Çok saçma gelebilir ama Tefal'in iyi tavalarından. Bu kadar kullanımı ve temizliği kolaylaştıran, bu kadar insanı rahat ettiren bir başka mutfak eşyası var mıdır acaba.
- Pasta-kurabiye işlerine çok ilgiliyse yemek kitabı veya bakery malzemesi. Ayrıca öneriler olabilir burada.
- Tesettürlü ise şal/eşarp.
- Çok güzel, kaliteli bir pamuklu pijama takımı. Kullanmasa bile Allah korusun hastane durumları için mutlaka bir köşede iyi bir pijama takımı bulunmalı.
- Kolyeler çok takılmayabiliyor, altının değeri de azalıyor bence verimsiz bir hediye. Onun yerine direkt çeyrek/yarım/tam altın. Anneannemin boynunda her zaman taşıdığı bir tam altını var, ona da hediye gelmiş. Zor zamanları için takar, ne olur ne olmaz diyerek. Hep anneme böyle bir altın almak istemişimdir, takması için değil tabii ki, kenarda durması için.
- Kitap okuyan, okumayı seven anneye Kindle/Kobo ya da herhangi bir e-kitap okuyucu.
- Mevcuttaki eskidiyse cüzdan. Hatta küçük cüzdan, küçük çantalar için çok kurtarıcı. Massimo Dutti'de 250 TL. :)
- Sporla ilgilenen anneye spor kıyafet, spor yapmaya çalışan tesettürlü anneye Nike Pro Hijab.
- Anneden anneye göre değişmekle birlikte, genelde gördüğüm kadarıyla asla para vermedikleri iyi bir güneş gözlüğü.

o ağırlıkla pek bir şey olacağını sanmam. ama illa da içim rahat etsin diyorsan, altına düz tahtamsı bir şey koyarak baskı yüzeyini arttırabilirsin.

bir şey olmaz fakat uzun süre duraksa parkede iz yapar. profesyonel ürün olduğu için, ayaklarına lastik takoz koyulabilir belki. alacağınız yere sorarsınız. yoksa bauhaus'tan falan siz alırsınız ayakların altlarına yerleştirirsiniz.

fakat ben olsam bu ürünü parke olan yere koymazdım. bir şekilde arıza yapar, su akıtır, şarap şişesi düşer kırılır vb. parkelere hasar gelir.

200 kg desek 4 ayaklı 1 dolapta ayak başı 50 kg noktasal yük demek.

internette taşıma gücü olarak baktım bir şey bulamadım. önlem olarak tüm ayaklar altına aynı boyutta dengeyi bozmayan bir geometride birer tahta parçası koyabilirsiniz. yükü noktasal değil yayılı yük olarak parke üzerine yayacaktır. bir zarar görme ihtimali varsa bunu minimize edecektir.

Morcivert+1

bakkal hesabı düz mantık yürütüyorum; 125 kiloyum, sandalyede oturduğumda, evde yürüdüğümde ya da ayakta sabit durduğumda parkelere zarar vermiyorum.

Keza evde bahsettiğin dolaba benzer ölçülerde tıka basa dolu bir kitaplığım var, tam kilosunu bilmiyorum ama 2 kişi yerinden kıpırdatamıyoruz, mesela bu da parkeye zarar vermiyor kesinlikle.

Bence hiç bir şey olmaz.

Bulabilirsen eski tır lastiği bul. 4'e kestir ayaklar üzerine koy. Sanayide bulunur.

mdf kestir, dolabı mdfnin üstüne koy. yük dağılacağından zarar görme ihtimali epey düşer

En görünmeyeni, bauhaus'un aslinda camasir makinelerin altina koymak icin sattigi plastik sey oldu.

Takozdur, mdfdir, bunlar ciddi ciddi cirkin durur diye düsünüyorum.

bence mdf, takoz falan değil de, bir mutfakçıya ya da bir mobilyacıya belki mutfağınıza ya da dolabın koyulacağı yere uygun bir platform gibi bir şey yaptırabilirsiniz.

ya da olmazsa bir platform yapılır, ön tarafına da uygun bir süpürgelik, tezgah altı baza profili ya da çıta tarzı bir şey takılır, bütünlük olur.
yani bence de sizin yapmanızla olmaz, çirkin durur.
oranın ölçüsüne göre bir şey yapılması, sağıyla soluyla aynı ya da oraya uygun bir renkte veya malzemede olması lazım.

Bence alma derim bir heves alınıyor ama evde spor olcak şey değil.

bence al. ben yeni aldım uygun fiyatlı bir ürün. nabız falan ölçmüyor ama işimi görüyor. hiç yoktan evde mat üzeri antrenman öncesi ısınmak için kullanıyorum. düzenli kullanıma henüz geçmedim. ama böyle bir dönemden çıksak bile evde her daim antrenman ekipmanı bulundurmak iyi fikir. havlu askılığı gibi niyetlerle kenara atacak kadar maymun iştahlı olmadığım için bu konuda pek bir yorumum yok.

hazırda 27, 28, 29 inç jantlı bir bisiklet (yol, dağ, city, cross vs) varsa bike trainer de mantıklı olur.

çok daha az yer kaplıyor ve sarmadığı noktada ikinci el piyasası da canlı.
(türkiye'de öyle en azından)

Ofisten bi arkadaşım yürüme bandını aylık kiralamıştı. Bi firma sana ürünü 1 aylığına evine kadar getiriyor. Eğer süresini 1 ay daha uzatmazsan ay sonunda gelip geri alıyor. Aylık 70 tl miydi neydi. Bence bisiklet olayında da vardır bu. 1 aylığına kirala. Baktın iyi gidiyo, ikinci ay gidip satın alırsın.

11 Aralık'ta sipariş verdim, 26 Ocak-2 Şubat arasına tarih verdi. Ben ekstra yapılandırma yaptığım için (ram'i yükselttim) benimki daha uzak bir yere gitti tarih olarak, sanırım ekstra iki hafta daha ekliyor. Yapılandırma yapmamış olsaydım daha 16 Ocak civarı bir tarihe veriyordu hatırlayamadım şimdi.

Store duyduğum kadarıyla İstanbul'a dört hafta gibi bir süre verse de bazen iki hafta civarında ulaşıyor diyorlardı. Ama tabii şu anda durum nedir bilemiyorum. En azından benimki epey bir süre gelmeyecek onu kabullenerek aldım :)

27 Kasim'da siparis vermisti erkek arkadasim. 16 Aralik diye vermisti tarihi, 14'unde ulasti.

Kore'den filan dunyayi dolasip geldi bu arada

not: Turkiye degil

Almanya'da arkadaşım daha bugün aldı store'dan. 30 Kasım'da sipariş vermişti.

bazı maclerin klavyeleri kelebek klavye olarak geçiyor, yani ömürleri çok çok kısa, ne alacaksın bilmiyorum ama mac alacaksan buna dikkat et.

macler aluminyum kasa oluyor, yani sağlamlıktan ziyade hafiflik ve incelik üstüne odaklanıyolar.

maclerin pil performansı çok iyi, stabilitesi çok iyi, windows gibi aşırı bir kaynak kullanmıyor kendisi için.

2010 ve 2013 model 2 tane macbook'u olan arkadaşım ikisini de aktif ve sorunsuz olarak kullanıyor, tabi malının kıymetini çok iyi bilmesiyle ünlüdür.

bir de maclerde dikkatimi çeken bazı problemler oldu, mesela bazı nesillerin ekranlarında leke kaldı, bazılarının ekranları soyuldu, bazılarının pilleri patlıyor dendi geri çağırıldı, yani bu geçmişe baktığımızda çok da şahane kusursuz bişey üretmemişler aslında.

Gecenlerde Apple'ın kendi ürettiği M1 çipi tanıtıldı. Tanıtımda piyasadaki en iyi işlemciden daha güçlü, daha az güç tüketiyor diye tanıttılar. Hangi işlemci falan söylemediler hal böyle olunca benim gibi insanlar hadi ordan, marketingini yiyim dediler ama internetten dolaşan benchmarklar gösteriyor ki gerçekten çok daha verimli ve önceki tüm maclerden ve piyasadaki çoğu muadil laptoptan daha hızlı.

Yeni tanıtılan Macbook Air ve Pro (ve mac mini) hepsinde aynı chipset var. Yani aynı işlemci, aynı ekran akrtı, aynı ram, aynı ssd. Air'in farkı içinde fan yok. Günlük bir kullanıcıysan, 4K video editlemiyorsan (ki editlemiyorsun) bence macbook air gayet tatlı bir laptop. Pili de çok uzun gidiyor.

Yeni bir mimari olduğu için eski programlar belki tam performans çalışmayabilir ama zaman geçtikçe uyumluluk artacaktır. Bu sırada zaten Safari'yle internetlemek gibi basit işlemlerde etrafı tokatlıyor gibi duruyor.

Kasa zaten %100 aluminyum, çıktığından beri kendini kanıtlamış ve değişmemiş bir tasarım ve üretim kalitesi. Diğer markalar her zaman macbook kalitesine ulaşmaya çalışıyor ama çok azı ulaşabiliyor. Klavyeler falan bastırınca böyle esniyor çoğu laptopta, ekranlar bükülüyor. Macbook'ta benim gözlemlediğim böyle bir sorun yok. Apple Stora ya da bilimum elektronik shopa gidersen gözlerinle görüp ellerinle hissedebilirsin zaten.

Mac OS da, iOS gibi uzun süreler götürebilen bir yapıa sahip. Ben 2011 iMac'imi hala günlük işler ve light productivity (basit rhino modelleme,blender,photoshop,illustrator) kullanıyorum sorunsuzca. 2020'de "icat" edilmiş bir aletin 5 sene gitmemesi için bir neden görmüyorum.

Özet Yeni M1 çipli Macbook Air.

6 senedir macbook air kullaniyorum, hic sikinti cikartmadi, 1 kere format attim bir tane shareware musallat oldugu icin.

Aldigim ilk apple laptop idi, bir daha pc'ye donmem herhalde. 1100 cycle yaptim pili hala 5 saat rahat gidiyor. Oldukca hor kullandigimi soyleyebilirim, son 2 senedir zaten ustune bizim veledin dokmedigi sey kalmadi, ekran parmak izi dolu vs.

Apple'in satis sonrasi servis destegi inanilmaz. 2 sene once elime bir tane 10 senelik macbook pro gecti, acilip kapaniyordu, ne yaptiysam cozemedim. Apple'a goturdum bir bakin ama cop ise para harcamak istemiyorum dedim. Sabah verdim aksamustu aradilar gel al diye, bir numarasi yok, herseyi update ettik dediler geri verdiler, 1 dolar odemedim. Birak bilgisayari porsche 911 alsan boyle bir servis sekli yok.

Ikinci eli cok saglam, elime gecen macbook pro'yu $900'a okuttum gitti, ilan verdim ertesi gun sattim ki cok ucuza koymadim.

Yeni nesil m1 cipli air al bir tane bu is huzur icinde cozulsun..

Kısaca şöyle anlatayım:
Mutfakta, balkonda müzik dinlemek, bazen video dizi filan izlemek için 2009 Unibody
Macbook kullanıyoruz.

Çok paran varsa MacBook. Eskiden anlayabiliyordum ama SSD yaygınlaştığından beri normal Windows PC'ler de cayır cayır yıllarca çalışıyor. Şu an kullandığım PC'yi 4 yıldır kullanıyorum bi kere tıklamadı.

Apple düşmanı falan da değilim, telefonum, kulaklığım vs hep Apple ama bence macbook en gereksizi (işle ilgili ihtiyacınız olmadığını varsayıyorum).

Sağlam bilgisayar istiyorsan mac al tabii ki, gayet mantıklı. Sadece 2018 sonrası bir model al, belirttiği gibi arkadaşların 2016-2018 arası klavye problemleri vardı. Alabileceğine n yeni mac'i alırsan uzun süre kullanırsın.

7 sene hp kullandım. 2 senedir de macbook air. ilki de gayet iyiydi ama çok ağırdı. en nefret ettigim şey, agir pc. her seyi zorlastiriyordu. omzum agriyordu vs. sirf bu yuzden macbook aldim. hem hafif hem de saglam. anlamiyorum bile cantada oldugunu. muthis bi rahatlik. bazen ısınma yapıyor ama yeni modellerde bunu çözmüşlerdir belki. kullanima alismak da oyle zor değil. birkac gunumu almisti benim sadece. kisaca, mac tavsiye edilir. pisman olacagini düşünmüyorum.

2012 yılında aldığım macbook'u 2019 yılına kadar kullandım. Bi de öyle günde 6-8 saat değil, baya baya her gün en az 12-14 saat kullanmışımdır. Çok sağlam alet.

Ne iş için kullanacağından tam bahsetmediğin için model konusunda emin olamıyorum. Normalde yeni M1 işlemcili air'lar çok iyi görünüyor, ama Mendeley sadece Windows'ta çalışıyorsa M1 işlemcili air riskli, windows desteği olacak mı, olursa nasıl olacak, windows olmasa bile wine ile çalıştırabilir misin, çalıştırsan performans nasıl olur, hiç belli değil.

Ben 2019 pro (16 inç) aldım 6 ay önce falan, aşırı memnunum. Hedefim yine günde 12 saat kullanıma rağmen beni en az 5 yıl götürmesi. Yani boyut/ağırlık sorun değilse M1 air yerine düşünebilirsin ama performans ihtiyacı olmadığı için biraz boşuna para harcamış da olabilirsin.

Bir de 2019 sonrası macbook'ların klavyesi mükemmel, çok yazı yazan biriysen önemli oluyor, o yüzden macbook alacaksan kesinlikle 2019 ve sonrasına bak.

13 inç laptop yerine 27 inç monitör, koltuk ve masa aldım. Bir de klavye mouse tabi.

Niçin derken? Gözlerim için, sırtım için vs vs.

rahatlik icin elbette :)

32 inch aldım 2k, piksel saymıyorum pisman degilim

cok buyuk rahatlik. laptop ekraninda spotify falan acik oluyor genelde. buyuk ekran da ise diger seyler. 3. ekrani dusunmuyor degilim arada.

40inç tvye bağladım. izleyeceklerimi büyük ekranda izlerken laptopta internette birşeyler yapmaya devam edebiliyorum.

Kesinlikle büyük rahatlık. Hatta harici klavye ve mouse de alırsan, bel ve boyun ağrıları yaşamaktan kurtulursun. Verdiğin paraya değecek bir konu.

Dikkat etmem gereken bir konu var mıdır? Tavsiyeniz?

Uzunca, saatlerce araştırma yapmadan gidip alayım diyorum. Gaming amaçlı zaten kullanılmayacak, standart görüntü kalitesi yeter.

Sehpası sabit olmasın, yukarı aşağı hareket etsin, gerekirse dik kullanabilme imkanı sunsun. Dell tavsiye ederim bu bakımdan. Bende HP de var mesela, eğmek dışında bir hareket ettiremiyorsun, altına kutu koymak zorunda kaldım.

Yer varsa 27” 2k monitöre güzel. Görüntü kalitesi için IPS veya Va paneli önceleyin. Ayağı da ayarlanabilir olanlardan olursa güzel olur. Saydıklarım olunca 2500 lira minimum. 24 yeter derseniz daha düşer ve 1080p LG monitör 900 civarında şu sıralar. 27yi 1080p tavsiye etmiyorum.

Dell Ultrasharp 25" aldim, goruntu kalitesinden cok memnunum ilk gun itibariyle.

Nike, Adidas her zamanki gibi moda. Pull & Best, Bershka, Jack & Jones. Bunlar biraz daha lise için. Harley hala geçerli.

Gap

h&m'i sevdiklerini biliyorum.

elinizdeki dalların ucunda minnak topcuklar var onların içinde tohum olur, siyah ve cok ufak tanecikler. onları topraga dikin ve gunluk az az sulayın. kendi cıkar genelde. toplarken de bir kac dal bırakın ki kendi cogalsın

Semizotunuz olgunlasmissa siyah nokta seklinde tohumlar birakir koydugunuz suya ya da etrafa. Semizotunu beyaz bir tulbent uzerine sallayin, sonra da o siyah tohumlari topraga serpin. Arsizdir zaten. Hemen cikar

alüminyum veya demir malzemeyi ktl ile kaplatmanız uzun ömürlü yapacaktır malzemenizi

çok sağlam plastik raf sistemleri var.

galvanizli sacdan yapılmış raflar da çürümez.
boya-kaplama işleri sıkıntılı. iğne değili kadar noktadan pas başlarsa boyanın altından yürür gider.

genel iz kalmaması için , yanan bölgedeki deri iyileştikçe soyulup tekrar doku bağlaması sağlanıyor.

ama yanık izleri için madelab veya madecasol krem iyi geldiği yönünde bilgiler var.

Madecassol krem iz konusunda başarılı, kedi tırmalamalarından kalan izler için ben kullandım işe yaradı ama bi süre sonra alerjik reaksiyon göstermesiyle de meşhur bir ilaç bu bende de bir süre sonra kızarıklık vs oldu bıraktım ama benim tavsiyem, sen de muhakkak incelemişsindir konuyu ama kesinlikle güneş görmesin yanan bölge, güneş görme riski varsa da güneş kremi sür, ne kadar güneş görürse iyileşmesi o kadar uzuyor.

ÖNEMLİ NOT : bu tarz hücre yenileyici olarak satılan kremleri sürdüğün zaman KESİNLİKLE güneşe çıkmaman gerekir

şuan biçok müze açık. online rezervasyon gerekiyor sanırım bazıları için. gitmeden plan yapın. 1 hazirandan sonra önlemler azaltıldı. 1 temmuzdan itibaren etkinlikler de başlayacak.

ben esher, gemente ve foto museum u tavsiye ederim. bi de tabi ki scheveningen.

scheveningen adında Hollandaca telaffuzu çok zor, kendisi güzel baya uzun bir kumsalı var oraya gidip, çok kalabalık değilse denize girebilir, kumsal barlarda vakit geçirebilirsin.

allposters com vardı

applepay? tr de gecerli degil.

monzo var mi? revolut? bunlar calisiyor diye biliyorum.

bazi bankalar yurt disi poslarindan yapilan harcamalari direkt engelliyor. bunun icin bankayi arayi ben bir sure turkiye'de olacagim demeniz gerekiyor. uk icin boyle.

odemeyi alan tarafin bankasi engelleyebiliyor yurtdisi kartlarini. turkcellde mesela yurtdisi kartlar calismiyor. ya da en azindan benim gittigim bir turkcell subesi oyle demisti bana. kart da revolut'tu bu arada. ama bir cok yerde kullanabildim revolutu, o yuzden sadece diger tarafindan bankasiyla alakali gibi geldi bana.

oled tvlere bakardım.

kaç paranız var?

Oda buyuklugu, butce, izleme sikligi gibi bilgilere gore karar verilebilir elbette.

Ben TV'ciyim. Cunku perdeleri kapatmadan ve uykumu getirmeden de film izleyebilmeliyim.

En azindan akilli bir TV olsun ve boyutuna da odaya gore karar verin ama 49 incten kucuk almayin yine de. LED OLED ayrimi su an icin butceyi cok ziplatir o yuzden 42 inc oled alacaginiza 65 incl LED alin derim. Iste ozellikler belli zaten ama ethernet ile de baglayabileceginiz bir TV alin. Gereken altyapiyi da kurarsiniz. Wifi guvenilmez.

Haftada 1-2 film izleyen adama projektor de Tv de luks kacar. O yuzden bilemiyorum.

65 inc ekrani bilgisayar ekrani olarak da kullanan biri oldugum icin zevkler renkler ayridir diyorum.

10 yıldan fazladır projektör kullanıyorum, bir daha TV almam sanırım. Şu andaki 2. sistemim, LG'nin short throw özellikli projektörlerinden var. Özelliği çok kısa mesafeden görüntü yansıtabilmesi. Duvardan/perdeden 2 karış öteye koyduğunuzda 100 inch'lik görüntü sağlıyor. Ses sistemine Bluetooth üstünden bağlıyorum, TV yayını değil de sadece film/dizi stream etmek için kullandığımdan Chromecast taktım, bu sayede elektrik kablosu hariç hiçbir kablosu yok arkasında.

Madem panjurları da kapatabiliyorsunuz, direkt iyi bir projektör alın derim.

Yaklasik 5-6 yildir tv yok evde, projektor kullaniyoruz. Normal tv yayini izlemedigimiz icin de eksikligini hissetmedik hic.

Sistemi kablosuz ve tam otomatik kurmanin da etkisi var bunda.

Uzaktan kumandayla perdeyi indirip, projektoru acinca tum sistem hazir hale geliyor 15 sn icinde. (Apple tv burda cok is goruyor. Bluetooth'la amfiye baglaniyor ve lazim oldugunda airplay'le bilgisayari da kablosuz olarak yansitabiliyoruz).

Sistemi goren bircok arkadasim tv almaktan vazgeciyor. Biraz cesaret isi cunku.

"Arkada ses olsun"culardansaniz tavsiye etmem ama... o isi projeksiyonla yapamazsiniz. Bir sure sonra zulum olmaya baslar.

Aksam acip bi film/dizi izleyelim, youtube'da dolanalim, sarki/konser dinleyelim diyorsaniz alin ama. 10bin lira harcayip aldiginiz keyfi tv ile almaya kalksaniz heralde bi 50-60bin harcamaniz gerekir.

TV kullanmıyorum izlemiyorum da dolayısıyla evimde yok. Projektör var bende de.

Çok güneş gören bir salon yok dolayısıyla perdeler kapanınca zaten karanlık oluyor.

Özellikle projektör perdesi almadım "henüz" duvara yansıtıyorum. Eğer alabiliyorsanız almanızı tavsiye ederim ama duvar uygunsa başlarda idare edilebilir.

lümen sayısına dikkat edeceksiniz. yoksa performansı düşük oluyor.

tek bir dezavantajı var o da fan sesi. onu da home cinema ile absorbe edebilirsiniz. eğer ciddi miktarda para harcarsanız tabii fan sesi de artık problem olmaktan çıkar.

ben haftada en fazla bir iki sefer falan bir iki saat bir şeyler seyreden biri olduğumdan ki (dizi veya film olarak) TV almak bana çok saçma gelmişti.

TV evi de çok kötü gösteriyor ayrıca. Her şeyin odağında o oluyor. Projeksiyon yer kaplamıyor ve istediğin zaman TVden çok daha büyük bir ekrana sahip oluyorsun. O yüzden bunu tercih ettim.

TV bağımlısı değilseniz projektör güzel bir şey. Ama biraz bütçe ayırın kötüsü de çok kötü oluyor. Lümen sayısısına dikkat edin.

edevlet

benim de okudugum lisenin kampusu kapandi, baska kampusten mezun olmus gibi gorunuyorum osym’de.

universiteden alabilirsin, genelde birkac gun onceden ogrenci islerine talep olusturmak gerekiyor. iki diplomayi birlikte almistim.

edevleti sormadim. edevlet zaten benim mezuniyet tarihim yuzunden, lise diplomami gostermiyor.

Diploma değil de mezuniyet belgesi hatta transkripti bile verirler. Yurtdışı üni başvurusu için aynı duruma düşmüştüm. Bizim okul da anadolu lisesi olmuştu.

Okula bizzat başvurun, bilgisayar sistemine geçirmişlerdir arşivleri.

ben kablosuz kullanıyorum uzun süredir. hiç bozulmadı. marshall major 3 ve bluedio t5 var bende ikisinden de memnunum. bluedio'nun sesi marshall'dan daha iyi ayrıca. ayrıca komple aluminyum. diğer yandan kulakiçi kulaklık olarak samsung level u pro kullandım çok uzun süre, ondan da memnundum, 2 sene civarı kullandım geçtiğimiz aylarda bir arkadaşa hediye ettim, o da bozulmadı, pili eskimedi vb... ki bu dediklerim sizin bütçenize göre çok dandirik kulaklıklar. o bütçeye daha efsaneleri alınır, benim saydıklarım bile bozulmadıysa alacaklarınız hiç bozulmaz diye düşünüyorum.

Bienvenue Chez Les Ch'tis

Anthony zimmer.

le fabuleux destin d'amélie poulain hem de dublajı orijinalinden daha iyi.

sonrasında jean-pierre jeunet filmleri.

Jean-Pierre Jeunet filmleri, ozellikle delicatessen'i severim ben. ama en bilinen filmi amelie tabii. haha ayni anda yazmisiz :))

yapımcısı gürcü ama olsun fransızca olması da yeter demişsin, o yüzden "13 tzameti" diyorum. bayılmıştım. kısa sayılır zaten 1.5 saat bile sürmüyor. çok sayko ve güzel bi filmdi

Blue is the warmest colour da fena degildir.

Kapital

Le scaphandre et le papillon
Micmacs
Ne le dis à personne
Şu an aklıma gelenler bunlar

ek olarak yarı ingilizce yarı fransızca olarak starbuck var.

daha da ek olarak ben sormuştum hatta

eksiduyu.ru

holy motors www.imdb.com

Bir de "le diner de cons" vardı:
www.imdb.com

Angel-a favorim.bıkmadan defalarca izlemişimdir.

angel-a +1
le samourai
le trou

(bkz: les quatre cents coups)
(bkz: vivre sa vie)
(bkz: jules et jim)
(bkz: a bout de souffle)

L'ennemi public n1

la haine

Les Choristes

gazlı değil de jel yakıt- reşo ocaklar var, kapağını kapatınca sönüyor. ondan alabilirsin

bir de süt. sütle ısıtmadan kahve yapabilirsin, soğuk da gider zira..

edit: ismini hatırladım:)

poşet filtre kahve var, isviçre almanya tarafında rahatlıkla bulursun. suyun içine at, demle ve iç.

sıcak olursa daha iyi ama ılık suyla da idare ediyor.

eski tüplü tvlerin içinde plastik bi mercek vardı ekran boyu kadar, ismini hatırlayamadım, aşırı acayip psikopat güçlü bişeydi bu, youtube da kesin vardır, siyah geniş bi tava bulursan 10 dakkada kaynar su. buldum fresnel lens diyolar. www.youtube.com oha 10 saniye sürmedi. işin bitince rulo yapar koyarsın çantana rulo olmuyosa bile hazır satılan lensler var ufak onlardan alırsın a4 boyutunda, burada suyun çok hızlı kaynamasının bir sebebi de taşın çok ısınmış olması.

portatif küçük ocaklardan neden kullanmıyorsunuz?

urun.n11.com

başlığı keyfine göre alabilirsin elbette, ben rüzgarda sönmeyen bir model kullanıyorum.
sadece kahve için çok üzün süre gider.

ya da bu manastırda hiç mi ateş yanmıyor, bi demlik semaver bişey götür, çay içmiyor mu bu insanlar?

ilik suyla cokca calkalayarak isi olmadan belki kahveye benzer bir sey elde edilebilir. iyi kol kasi da yaparsin.

chemistry.stackexchange.com

özetle diyor ki basıncı artırırsan 30 derecede de suyu kaynatıp kahve elde edebilirsin :)

cok kahveyi az su ile bir kapta demleyin. bir gece bekletin. sabaha olmus olur.

1-2 kamp için gaz kartuşu alacaksın. bir tane mokapot bir tane de msr pocket rocket

Cok yaratici cevaplar geldi, tesekkurler.

Cok eski bir bina oldugu icin yok. Tup ya da ocak kuramam. Trenin gittigi yere kadar gidip oradan 10-12 kmlik dag yolunu bisikletle asacagim. O nedenle tup ya da ocak tasimam zor yanimda.


@hasmetizm, icmiyorlar, cay kulturleri yok katolik nenelerin.

tüp dediğimiz 10-15cmlik ve yarım kiloluk bir şey. ocak dediğiniz de pocket rocket alırsanız 100 gram sadece. sırtımızda taşıyoruz bunları bisikletle nolacak.

tupu ucaga almazlar ama. indigi yerden almasi lazim.

@jimicik, ucaga binmiyorum, trenle 6-7 saat uzagimda bir yer.

@argent dawn, oyle bir ortamda techizat kurmam hos karsilanmaz, o nedenle sorumu bu sekilde sordum. Yer Yuksek-Alpler. Yuk sikintim var bisiklet kullanirken.

aslinda yuruyusculer icin ultralight kamp ocaklari var. agirlik konusunu da gectim, siz tehcizat da istemiyorsunuz. ama neticede kahve demplemek icin bir tehcizat olacak ufak da olsa.

www.kagitpil.com
urun.n11.com

bunlar usbli isitma alternatifleri. usbyi de harici batarya ile sarj edebilirsiniz. harici bataryayi da bisiklet surerken sirtiniza asabileceginiz gunes enerjisiyle dolan panellerle sarj edeblirsiniz.

bir de tealight mum geliyor aklima. sabir isi tabi.

abi su bile ısıtılma imkanı olmayan bir manastırda kahve de içmemek gerekiyor demek ki. yani içilebiliyor olsa bi ocak mocak bişey imkanı olurdu, en azından dışarıdan getirme şansı olurdu. hem kendileri içmiyor, hem dışarıdan portatif ocak getiren hoş karşılanmıyor. e demek ki oradayken de kahve mahve içmemek gerekiyor. yani bu asker ocağında bira içmeye çalışmak gibi bir şey bence.

pet şişe suyun içine filtre kahveyi at, ertesi gün de süzüp iç. buzdolabı olmasa da cold brew gibi olur yine.

bi de kahveyi koyup keyif yapmak değil de, kafein alayım, kahve tadı gelsin yeter gibi bir düşüncen varsa, sallama kahve diye bir şey gördüm. aynı poşet çayın kahvelisi.

maraş otu gibi poşetiyle ağzına atıp emikleyerek biraz tatmin olunabilir mi acaba? daha da aklıma bir şey gelmiyor.

poşet kahveyi musluk suyuna atıp denedim bugün. fena olmadı. Isviçre'de indiğin yerde rahatlıkla bulursun...

100 euro fark olacaksa 7 alırdım.

bence yenisini al, günümüz itoğlitleri zaten öyle teknolojik (!) ürünler yapıyor ki iki aydan sonra verimli kullanamıyorsun. geçiş maliyeti de €100 ile sınırlı kalacaksa yenisini al gitsin bence, bu zamanda yine iyi kullanmışsın eskisini.

arkadaşlarımdan ben dahil 3 kişide iphone 5s var. Herkesin batarya bitik durumda, kameralar gidip geliyor. Sistematik bir şey var sanırım. Değiştirme zamanı geldi.

o telefon artık eskidi. ne ios güncellemesi gelir, hadi onu geçtim, spotify vs, uygulamaları güncellendikçe iyice yavaşlayacak. batarya yetmez. hiç maddi güç yoksa idare edebilir ama azıcık bile olsa maddi gücü olan bir 5s kullanıcısının yeni bir telefona geçmesi şart.

ben olsam, iphone 7 alırdım.
iphone 5s, evet, sempatik compact bir telefon; lakin günümüzde hayli yetersiz kalmaktadır.
ki 100 euro farktan bahsediyoruz.
tercih etmek için iyi bir sebep.

6. yaşlarına girmek üzere olan 2 adet erkek yeğen sahibiyim.

legoları çok seviyorlar. arkadaşlarının falan da var hep. o yaş aralığı için en temiz hediye:)

12-13 yaş kız çocuğuysa çok sakat iş, zor beğenirler ve beğenmediklerini de epey belli ederler:(

nintendo oyun konsolu getir. bayılacaklar

Hepsiburada.com’dan dijital piyano. Piyano çalmayı öğrenip ruhu dinlenir.

tek tavsiyem annelik veya çocukla alakalı olmasın.

bilmem ne düşünürsünüz ama, www.instagram.com

hikayedeki yeni yıl paketi güzel. düşünülebilir. ama yurt dışına gönderim var mı bilmiyorum.

kadının şu an bütün hayatı bebek yedi mi, gazını çıkardı mı, uyudu mu? şeklinde. muhtemelen evden burnunu çıkaramaz. ama mesela eve kuaför gönderip cilt bakımı, manikür-pedikür, fön, vs. ısmarlama imkanı varsa o olabilir.

eve bir hafta yetecek börek, çörek, sarma, dolma, peynir vs. gibi hazır olup çabuk yenecek yemekler içeren bir paket olabilir. çünkü yemek yapmaya mecali olmaz.

ya da, aromatik yağlar içeren mesela dinlendirici bir koku, cilt bakım kremi vs. gibi organik bir şey olabilir.

doğal taş kolye-bileklik olabilir. bunların yeni analar ve yeni bebeler için olanları var.

bi kaç saatliğine bebeğe bakmayı teklif edin. çıkıp dolaşsın, maddi manevi ihtiyaçlarını gidersin kafasını dağıtsın. bazen insan hiç kendi başına bir şey yapamayacakmış da bütün her şey boğazını sıkıyormuş gibi hissediyor. varsa eşiyle kendisine zaman ayırmasına da yardımcı olmak için akşam bakmayı teklif edebilirisiniz.

Ebattan anlayabilirsin eser sahibinin kim olduğunu. Kalınlık gerçek suçluyu ele verecektir.
Kediler de yeri geldiğinde isyan edip ulu orta çalışmalar yapıyorlar. Düşük ihtimal de olsa bir kediyle karşı karşıya olabiliriz.

bakmaya pek hevesli değilim ama fotoğraf gerek.

kediler cime pisler maalesef. annemler de sokaktaki kedileri bahceden uzak tutmak icin cok caba sarfediyor.

Kediler meydan okunmuş hissetmiyorlarsa ulu orta zıçarlar.

Bölgenin daha büyük bir yırtıcı (bu örnekte insan) egemenliğinde olduğuna kani olmayan bir kediyi hiçbir güç pohunu gömmeye ikna edemez.

@farabi, aslinda benim evimde de ve yan bahcede de kopek var.

Biz iki gün yoktuk. Bu sabah bir taze bir de kuru olmak uzere linkteki materyalden buldum bahcede. Ama kedi daha yuklu birakir gibi? Su sisesi kapagini yanina koydum, ebat esas denilince (bkz: rocket science ). Bilemiyorum, uzmanlar aciklasin.

Bir köpek için fazla ince çizgiler bunlar. Bunu yapan bir kediden başkası olamaz.

Valla yanına yatıp öperek uyandiracagin birisi değilse uyandırma tabi ya

Yanındaysa not yazabilirsin, uyanmasın yazık.

Hastaymış bi de, bence uyandırmayın. Uyandığımda başucumda bir browni üzerinde de uyandırmaya Kıyamadım, iyi ki doğdun minvalinde bir not görsem gözlerim dolar çok mutlu olurdum.

msiny +1
Hasta insan için en güzeli öyle olur

Mavic'in, Castelli'nin kışlık taytları efsane. Mavic olanı denedim, Castelli olanın yorumlarını okudum.

shop.mavic.com
www.castelli-cycling.com

Yine Mavic'in çok güzel bir ceketi var. Ben Decathlon'unkini kullanıyorum memnunum.

www.wiggle.co.uk
www.decathlon.co.uk

Linkler geldi ^^

Sadece sık önünden geçtiğim için biliyorum, gördüğüm tek hayvan dişi ile ilgili yer Kadıköy soner sokaktaki bir yer, hatta şurası goo.gl
Belki yardımcı olur diye yazayım dedim.

Matbu evrak?

Fiş

postacı örneği için mazbata deriz.

Makbuz hizmet alındıktan sonra veriliyor. Bir şey alınacak, ödenecek, onun kanıtı da makbuz. Ama dediğim kağıt parçasının bununla bir alakası yok.

Matbu evrak: Terim ama bu. Terzi ''matbu evrağınızı getirin.'' demez herhalde?

Fişe gidiyor aklım.

Teslim fişi?

teslim fişi +1
www.google.com.tr

bence korkulacak birşey yok. herkesin hayalidir tüm 20'liklerden kurtulmak. ben sorduğumda benim için gerek yok demişlerdi.

Valla ben 2 tanesini ayni anda çektirdim 1 hafta yattım kıçım başım ayrı oynadı. Ne yemek yiyebildim ne ateşim düştü. 4 tane acelesi yoksa gereksiz olur.

yani yemek yemek açısından zorluk çıkartmaz mı? garip...gidin bir konuşun tohtur ilen.

20likler sorun cikariyor mu? 20lik dislerin cekilmesi zorunlu degil. eger cenende yer varsa ve diger dislere sikinti cikarmiyorsa cekilmez. 32 yasindayim, 1 tane bile 20lik disim cekilmedi, bir sorun da olmadi.

Ben tek yirmilik cektirdim. O da cok kolay oldu guya ama anneme gittim corba yapsin diye. Kadin o aglar halimi gormesin diye apar topar evden cikip asansorde ciglik kiyamet agladigimi biliyorum. Ates, kusma kicim basim ayri oynadi. İki gun sonra cignemene dikkat ettikten sonra dert olmuyor ama o iki gun ben tek disin agrisindan cildirmisken dort dise dayanabilen bunyelere helal olsun.

Selamlar,

Ekolojiyle alakalı kitap önerilerine www.ekoharita.org adresinde ulaşabilirsin.

Kompost yapımı için: www.ekoharita.org
Küçük alanlarda verimliliği yüksek çiftçilik için: www.ekoharita.org

Biraz karıştırmış olabilirsin. Bahsettiğin kişi Masanobu Fukuoka olabilir. Onun da 2 kitabı var Türkçe'ye çevrilen,
Ekin sapı devrimi: www.ekoharita.org
Doğal tarımın yolu: www.ekoharita.org

Permakültüre giriş kitabı tükeniyor sık sık, Kadıköy taraflarındaysan EPPEK isimli fırında birkaç kopya kalmış olabilir. Telefonla arayıp sor istersen.
Başka soruların olursa bana mesajla iletebilirsin.
Sevgilerle,

cümleyi görmek lazım, ona göre bir uyarlama yapılabilir.

Poor guy.

Poor guy, sevgiyle de söylenebilir mi diyorsunuz @bos gezenin bos ustası

@jason bourne seksapeli, ben çok uyarlayamadım:

Adamcağızın (....) Her arzunuzu idareye emreylediğiniz anda icapları icra edilir, diye verdiği izahat doğrusu ya pek hoşuma gitti.

neden bilmiyorum hikayenin içindeki gidişatı bana sweet old man diye düşündürdü. adamcağız belki 20 yaşındadır bilemem de sanki oralarda yaşlı tatlı bir adam varmış da böyle birşey demiş gibi geldi.

Hocam o söylediğin cümlenin türkçesini de -noktalama işareti eksikliğinden/fazlalığından- pek anlamlandıramadım ya neyse...

Poor man geldi aklıma ama poor man deyince acıma, sempati, empati... Böyle şeyler anlaşılır. Ki kelimenin türkçesi de acıma belirtir. Sonuna -cağız ekleyip zavallılık belirtmeyen isim, ben bilmiyorum. Sen biliyosan bizi aydınlat.

Sevimliliği contextte verebilirsin, okuyan kişi ne hissetmesi gerektiğini bilir zaten.

@olutaklidi, metnin orijinali böyle hocam. Noktası, virgülü tamam. Dilinden dolayı olabilir anlaşılamazlığı. Cümle bu ''Adamcağızın (...) diye verdiği izahat doğrusu ya pek hoşuma gitti.''

Üç noktalı bölümde o adamcağızın yaptığı bir paragraf dolusu açıklama konuşma çizgisi ile verilmiş. Kısacası yazarın cümlesi ya da benim ilgilendiğim cümle ile gramatik bir bağı yok.

''Küçültme eki'' olarak lise kitaplarında yer alan ekler, birçok anlama karşılık geliyor tabii ki. Modern Kıbrıs Türkçesi'ndeki fantastik kullanımı bir yana, salt boyutu ''küçültmek'' için de kullanılabiliyor. ''(...) Küçültme, azaltma, acıma ya da sevme anlamı kazandırır.'' ifadesi birçok makalede, ve TDK sözlüğünde de var.

Turlarımı evin tam 15 km uzağında bitiriyorum. Performans turu bittiğinde 15 km boyunca sakin sakin güle oynaya sürüyorum. Bu esnada sıkı sürüşte kullanmadığım kas gruplarını kullanarak diğer kasları mümkün mertebe dinlendiriyorum. Birde nabzımı düşük tutuyorum.

@Tears of Evil, nasıl kullanmadığınız kas gruplarını kullanıyorsunuz bisiklet üzerindeyken, anlamadım gerçekten.

Ben de dönüş yolunda -zaten yokuş aşağı olduğundan zorunlu olarak da- yoğunluğu çok azaltmış halde bitiriyorum sürüşü. Ama yorulmamış olsam da dönüş yolunda diz ağrılarım oluyor. Bunu esneme hareketi vs. yapmamaya bağladım ama başka bir sorun var sanırım.

günde 60-70km'lik turlar yaptigim oluyor, öncesi ve sonrasi hic isinma/soguma hareketi yapma geregi duymadim.

tur sonrasi diz agrisi yasiyorsaniz sebebi ya fazla yüklenmenizdir ya da yanlis vites kullanimi, yanlis kadro/sele boyudur.

bildiğim kadarı ile zararı yok.

Fantasy Theatre Play olarak cevirebilirsiniz.

hemen herkese oluyor böyle şeyler. sana özel değil veya spam falan değil. insanların zihniyeti bu.

edit: bu arada ben yaklaşık 3 4 senedir paylaşım yapmam facebook üzerinden.

çok politik paylaşımlar yapıyorsunuz sanırım. Beni de kimse eklemiyor.

politik paylaşımlarından dolayı, malum partili 4 5 serserinin bi arkadaşımın önünü bi kaç defa kesip, tehdit etmişliği var geçmişte.

eğer geçmişte böyle şeyler oluyorsa bu günlerde olması çok daha olası.

Sorumda belirttiğim gibi, politiği bir kenara, paylaşım yapmıyorum ki hiç. Bir iki yakın arkadaşımın siyasi içerikli olmayan paylaşımını beğeniyorumdur en fazla, o da yine çok nadir...

Son iki senedir Türkiye siyaseti ile ilgili bir şey paylaşıp/beğenmiyorum, kendi yaşadığım yerdeki protestoları takip ediyorum sosyal medyadan, onlar da Türkiye siyasetiyle çok alakasız konular.

@Photographer, ''ay olabilir mi öyle bir şey lütfen olsun çünkü.'' Öyle Almancıları polise şikayet etmekten hiç gocunmam.

Bu zamana kadar bir kez bile denk gelmedi.

vatsapta mesaj silme özelliği var evet. ama bu mesaj silindi şeklinde bi uyarı kalıyor.

Arkadaşta görmüştüm androidde whatsapp alternatifi bir uygulama kullanıyordu. Ayarlarda seçeneklerde Karşı taraf silse dahi mesaj silinmiyordu, giriş saatini sabitliyordu, okusan dahi cevap verince mavi tik yapıyordu, grup sohbetlerinde hiç ulaşmamış olarak gösteriyordu vs.

Selamlar,

Yaklaşık 6 aydır, mesaj silme özelliğine "herkesten sil" özelliği getirildi.
Artık mesajları karşı taraftan da silebiliyoruz.
Düzenli yedekleme ayarlandıysa söylediğiniz gibi yedeklerden o mesajlara ulaşılabilir.
Yedekleme yoksa, o mesajlara ulaşmanın herhangi bir yolu ne yazık ki yok.

Sevgilerle,

Recel, cikolata kremasi Sarelle bitter, zeytin, salatalik, domates, findik ezmesi, hashas ezmesi, istersen vegan peynir

Neden salata yapmiyorsun?
En basitinden, domates+salatalik+marul+baharat+zeytinyagi. Buna tofu, zeytin, ceviz vs. ne istersen ekleyebilirsin. Yanina da birazcik ekmek, uzun tutar.

Bu arada musli+bitkisel sut yerine musli+vegan yogurt da deneyebilirsin. Farkli meyveler vs. ekleyebilirsin de diycem de, dusunmussundur zaten.

@commons of demons, vegan yoğurdu da, bitkisel sütü de seviyorum, hatta kahve sütü falan çıktı, artık çeşitin sınırı yok, ama atık üretmemek için çok almamaya çalışıyorum.

İlk öneriyi deneyeceğim ama kesinlikle, teşekkürler.

-Yulaf ezmesi
-Corn flakes veya cereal denen şey
-sandviç vegan butter ile.
-Tost (vegan peynir ile)

Bunlar benim yediklerim kahvaltıda. Mutlaka araya meyve sebze zeytin ve fındık fıstık ceviz karıştırırım.

Sarelle bitter, peanut butter, vegan butter, reçel vs.

Şekerliymiş falan umrumda olmaz. Hiçbir problemim yok.

ben genelde kahvaltı yapmıyorum, o yüzden rutin bir şey ekleyemeyebilirim ancak önerim listenizi çeşitlendirebilir belki :)

-yulaf ezmesi ya da çavdar ezmesi + vegan süt/ yoğurt

-kabak çekirdeği içi + ay çekirdeği içi + kahve (kabak çekirdeği 40gr, at çekirdeğini de 30 gr kadar yiyorum, hani gören bu ne diyor ama inanılmaz tok tutuyor. ayrıca besin değerlerinden bahsetmeme gerek yok sanırım :) k.çekirdeği protein deposu

-ceviz + kahve

vefan yoğurt +chia tohumu ya da keten tohumu

tofu+maydanoz +yağ bir kaşık da süt karıştırıp (yoğurt da okur) ekmek üstü sürüp fırınlayabilirsiniz.

haşlanmış patatesle salata yapabilirsiniz

ya da salata yapıp roka domates soğan avakado ekleyebilirsiniz

Budapeste:
- Konyha rahat bir cafe, ust kati ozellikle. Arkadasim yiyeceklerinin pek ahim sahim olmadigini soyledi, ondan orda bir sey yemedik. Yorumlar iyiymis ama simdi baktim da.
- Balna'da guzel bistrolar var ve citadel'in ardinda gunesin batmasi izlenebiliyor, sezlonglu.
- Deryne Bistro, siki dress code gerektirecekmis gibi duran ama gerektirmeyen biraz pahalica(Budapeste icin) bir bistro. Ortami cok guzel, yas ortalamasi 60 falan. Biz o tum gun disarda gezmis halimizle ve ustune rezervasyonumuz yokken kabul edilmistik bir cuma aksami. Ben sort giyiyordum ama yanimizdaki cift muhtemelen altin yildonumlerini kutluyordu.
- Mazel Tov da guzelmis diye duydum.
- Bir humus bar(zincir olmayan) ve bir normal bar da eklicem adlarini ogrenince.

Viyana:
-
- Liebling 2, burasi da guzel bir cafe, Konyha gibi.
Diger cafeler zaten herkesce biliniyor gibi.

Viyana'da Tuna'da yuzuluyor bu arada, hem de birkac yerde. Neden yuzulmesin? Sehre yakin Lobau ulusal parki var, bisiklet parkurlari da var icinde, 2 tane gol de var yuzulebilen (yalnizca biri guzel bunlarin). Veya diger yonde Greifenstein var, gene bisikletle gitmelik, orda da yuzuluyor.

Bu cuma friday nightskating de baslayacak, critical mass gibi ama aksam oluyor ve legal. :P Ama eger Donauinselfest'e denk gelirsen, o hafta yapilmiyor.

edit: Budapeste'deki barin adi dzzs'mis, humuscuyu bulamadik ama.

Takip edebilmek için yazıyorum

@common of demons, genelde Rhein uzerinde kiyidan hemen yarim metre sonra bariyer oruyorlar, oylesine bir serinlemeye girilebiliyor, ama bakacagim Tuna´da nerelere girilebildigine, iyi oldu bilmem, tesekkür ederim.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim, evet veganim, dediginiz yerde vegan secenek varsa daha n´olsun zaten :)

Cok iyi cevaplar gelmis. Bira disinda, sarap - sarapbar onerilerinizi de bekliyorum.

Duyuruya cevap olsun: Viyana´da bu yaz Hellwein yazi olacakmis, bakmadan, gormeden gelmeyin: www.helnwein.de

Buralarda: www.wien.gv.at

Irkcılığı yasayanlar 60 70 lerde oraya gocup metroya para vermeyen taksicilik yapıp km dusurup vergi vermeyen gavurun parası deyip işsizlilğe sırtını dayayan tipler okumus parlak kesim uyum sorunu olmayan kişiler yasamıyor merak etme

Bence vatandasliga gecis hangi ulkede daha rahatsa onu tercih et, kisa vadeli is/kariyer yukselmesindense. Yukaridaki yorumsa net yanlis.

Ekim 2009dan beri viyanadayim, 1 kez haric hic negatif anlamda irkcilik yasamadim acikcasi.
Dili konusabiliyorsan herkes hatta "yaaa cnmss oha ne guzel konusuyorsun, bulbul gibi sakiyosun hem de turksuuueeen" diye bakiyor ajdksks onyargiyi yikmanin sonucu bu.

Dili konusamiyor ve turksen biraz sikinti ama takildigin insanlara bagli. Benim asiri sagci partiye oy veren sevgilim bile oldu sjdksjs.

Ben burada yasamaktan memnunum, vatandasligimi da aldim. Kaliteli adama iyi davraniyorlar ama hala gurbi stylaa takilan adama ona gore davraniyorlar. Direkt irkcilik degil de kaynasmama diyelim ki o gurbiler de kaynasmiyo onlarla zaten, avusturyalilardan gavurlar ve yabancilar filan diye bahsediyolar :D

Onun disinda kulturel ve bedava etkinlik cok. Her aksam baska bir sey yapilabilir. Gece hayati da bilinmez ama canlidir baya.

Eger Berlin cok kültürlü, cok uluslu bir sehir degilse neresi öyledir gercekten merak ediyorum.

Direkt irkcilik olmasa da önyargili insan cok fazla. Ayni seyin Türkiye'de de oldugu kanaatindeyim. Baska bir ülkeye gecince sadece konusulan dil degisiyor.