Ekşi Duyuru

burada var çözümü

bs-ba.facebook.com

ben normalde kapalı havaları çok sevmezken, nedense bu aralar çok seviyorum, yağmur yağsın diye bekliyorum, içimde keyifli bir hüzün var, hüznümden keyif alıyorum ve hava da yardımcı oluyor.. ve kesinlikle çok mutluyum bu ara hem de hiç olmadığım kadar uzun zamandır.. belki sen de hüznünden keyif alanlardansındır? Bir de artık yazlar acaip sıcak ve kuru geçmeye başladı, insan güneşin altında bir şey yapmak istemiyor şehir hayatında, kışın sanki daha fazla seçenek var yapacak, eğlenecek.. Belki de bu yuzdendir.. Ama genel olarak öyleyse, yani her zaman o zaman belki daha farklı bir yorum yapılabilir...

hmm mesela okumayı seven bir insansan kapalı hava her zaman bunu destekler. hava cıvıl cıvılken dikkatini dağıtacak çok şey vardır; kuş cıvıltısı, dışarda oynayan çocukların sesi hatta perdelerden içeri giren güneş ışığı filan. evde durdukça böyle havalarda iyice bunalım yaparsın olmaman gereken bir yerdeymişsin gibi. evcimensen, asosyalsen ya da içine kapanık ve kendi başına bir şeyler yapmayı seven diyelim, kapalı ve kasvetli havaları seversin gayet.

Ruh güzelliğine, yaratıcılığa ve üstün zekaya delalettir; dert etmeyiniz.
Not: Bu arada ben de yağmurlu ve kapalı havaları severim.

ben de çok severim. ama hep severim yani oyle şimdi seviyorum seneye sevmeyeyim gibi değil. o yuzden normal oldugunu düşünüyorum. depresif falan değilsiniz yani üzülmeyin.

ben de kendimi bildim bileli yağmurlu kapalı soğuk havaları severim ve bunun da bir nedeni yok. ille de bir sebep arıyorsan yamurlu kapalı ve soğuk havalar daha güzeldir...

off hele hava böyle iyice kapalı olucak ama yağmur yağmıyacak ya da yağacak, böyle muhteşem bi hava nasıl sevilmez? ama fazla kar yağmasın acayip trafik oluyor, o yüzden sevmiyorum.

güneşi sıcağı sevmemeye dayanıyor belki.Ben kışı ve yağmurlu havaları severim sıcağa gelemem.Güneş gördü mü içim kapanır zaman zaman.
Çok mutlu oluyorum öyle böyle değil, evimde çayla filmle battaniyeyle falan oturmak.
Gezeksem eğer bunalmadan sıkılmadan gezebilmek...
Belki atalarının geldiği topraklar böyle iklime sahiptir genel olarak, genetik olarak öyle ortama uygunsundur.Bilemiyorum.Ben kafkas kökenliyim, güneş bana hiç iyi gelmiyor.
İngiltere'nin Kanada'nın iklimi bana göre, güneş de zaman zaman iyi ama nisan ayının güneşi kadar, yakmayan cinsten.

insanların kış depresyonu dediği şeyi her sene yaşayan ama yazın yaşayan bi insan olarak, yalnız değilsin en azından demek istiyorum. kışın yaşanan kapalı, gri havalarda huzur bulan, güneşli yaz günlerini eve kapanarak geçiren bi insan olarak da zevklerimizle barışık olmamızı öneriyorum.

diyor ki

ve ben aşıklar sokağı'nda (lover's lane'de) oniki barda blues çaldım
ve anahtarlığımdaki oniki anahtarı kullanacak zeka sende hiç olmadı

pek güzel olmadı tabi türkçe

12 bar blues'a da (en.wikipedia.org) bir gönderme yapılıyor sanırım ilk mısrada.

Komutan'ın çevirisi doğru fakat müzikal bir gönderme de var durumda. Moroff'un dediği gibi ilk satırda 12 Bar Blues yani, 12 ölçülük Blues kalıbına gönderme yapıyor, son satırdaki 12 Keys kısmındaki key ise Ton anlamına geliyor, yani 12 Ton diyor. Aslında Key kelimesinin yani anahtarın müzikte direkt karşılığı var sol anahtarı fa anahtarı gibi ki doğru kullanımı budur, fakat 20. Yüzyılda özellikle Caz'ında etkisiyle özellikle Klasik Batı Müziği dışındaki müzik türlerinde böyle bir kullanım oluştu yani In G Major (Sol Majör) diyeceğine adam In The Key Of G ( Sol Tonunda diyor) buradan da müziğin eksen sesinin Sol olduğu anlaşılıyor falan filan neyse uzadı:) Yani eşanlamlılık kullanılarak yapılan bir gönderme söz konusu.

posta isleme merkezi esref bitlis caddesi'nde, ankamall denilen alisveris merkezi'nin kuzeyinde (yenimahalle tarafinda). toplu tasima pek yok, arabayla konya yolundan ankamall tarafina giderken hemen ankara emniyet'e gelmeden onceki viyadukten sola donup, caddeyi ustten gecen metro hattinin oradan saga donerseniz onune cikarsiniz. bina buyukce, sag taraftaki merdivenlerden asagiya inip binanin tam sag yuzundeki kapidan gireceksiniz. 12-13 ogle arasi.

ticari oldugunu dusunmez ve fiyattan killanmazlarsa uzerinde yazan bedelden %10 vergi alirlar. killanirlarsa internetten bakmaya filan da kalkabilirler. eger takilacak bir seyse uzerinde ne yazarsa yazsin takiliyor.

oyunculardan hatırladığın var mı?

Bana Claire Forlani'nin oynadığı Into My Heart'ı hatırlattı konusu, istersen şuradan bir incele, belki odur:
www.imdb.com

ne beşiktaş'ı? fıstık gibi yer. böyle burnumuzun dibinde güzel yerler var da bilmiyor muyuz yoksa? bilen varsa ben de sevineceğim.

besiktasta boyle bir yer olduysa da muhtemelen baska bir yuzyildadir ya da baska bir besiktastir o.

sanki bu rus sitesinin reklam amacli oyunuymus gibi geldi bana : )

değil tabii ki de, sitedeki diğer fotoğraflar normal;

www.brodyaga.com

bi bunda mı çakallık peşinde koşmuşlar çözemedim.

resim belki de lost adası beşiktaş civarına demirlediğinde çekilmiştir. baksanıza, bizim ada değil mi?

ayrica buranin neresi cennet? o vatozlar igneleriyle adamin gogsunu deserler kamil deserler.

Amasra burasi.
www.wallpaperlink.com

beşiktaş merkezli bir emlakçının başının altından çıkmıştır kesin :)
bilmeyen yer belki demiştir herhalde

türkiye değil, o kesin.. dağların şeklinden belli.

resimdeki vatozların yaşam alanı "Güneybatı Atlantik'te, New Jersey'den Florida'ya, ayrıca Meksika Körfezi'nde, Bhamalar'da ve Karayip Denizi'nde yaşar."görüntüye bakılırsa ya bahamalar yada karayipler ama googleda bulunan sonuçlara göre bahamalar burası.(evet araştırdım)

abbasağa parkının orda burası.güzel yerdir sakin.

Karadeniz'de vatoz hayvani yasiyor ama Amasra'ya gidip ozellikle gormedim. Ayrica ben verdigim link'e gore soyledim, emin degilim yani, gitmedim oraya.

motor iskelesinin ora...

bilenler için söylüyorum inönü stadının deniz tarafındaki kalesinin önü orası. boşuna demiyorlar dünyanın en güzel manzaralı stadı diye.

Başka bir Ülkede daha beşiktaş diye bir semt var herhalde :)

burası beşiktaş olsa bizim türk balıkçılar vatozları zıpkınla vurur, sonra kuyruğunu kesip kalkan diye satar. ha teknede öyle takılan ablaya bir şey yapmazlar, buna eminim.

bu film daha önce de sorulmuştu... ama ismini ben de hatırlayamadım.
film diye aratıp, sorulan bütün soruları okursan bence bulabilirsin..
bulunca cevabı buraya da yaz, merak ettim valla filmin adını

kesin izledim dilimin ucunda ama ben de çıkaramıyorum şu anda deli olucam

yeni çıkan dizi ve filmler genelde öncelikle torrent sonrasında da rapidshare gibi ortamlara düştüğü için easynews ten yeni filmleri ve dizileri indirmenin tek artısı link aramak zorunda kalmaman ya da torrent gibi tın tın tın inmesini beklememen olur. onun haricinde rapidsharede daha zor bulabileceğin ama easynews te olan nedir dersen ya porno arşivi için ya da müzik arşivi için kullanılabilir. büyük boyutlu filmlerden bikaç tane indirmek de belki ilgini çeker
members.easynews.com
linkine bi bak istersen

önce tasdik, sonra iş planı.. sonra da başlasın toplantılar, görüşmeler, sunumlar vs.

sana tavsiyem, tasdik olayını yurtdışı kapsamlı yapan güvenilir bir kurum ile yapman. hatta kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. bence yurtdışındaki bir patent bürosu ile bağlantı kurup pahalıya da olsa hallettir bu işi. senin için belki küçük bir buluştur ama, 10 saniyelik bir reklam müziğinden bile dünyaları kazanıyo eloğlu.

remember;

büyük düşünmeyenler, büyüyemezler.:)

Avrupa ve Amerika patentleri alırsan fikrine zengin olabilirsin.

Ama şunu da düşünmek lazım. Senin güzel dediğin fikrin uygulaması var mı? Ya da uygulanırken çıkaracağı zorluklar nedir? Unutmamak lazım ki birçok buluş tasarım mühendislerinden onay alamadıkları için piyasaya çıkamıyorlar.

şöyle ki, teknik olarak uygulanmasının çok çok kolay olduğuna eminim, ama kullanıcılara benimsetmek açısından biraz zor olabilir, hani çoğu kişi bir çok özelliğini kullanmaz ya, onun gibi, kullanım açısından gprs wap gibi maliyeti olan bişey değil, daha çok telefonun kullanımında kolaylık sağlayan bişey, ama her nesle hitap etmeyebilir, mesela yaşlılar için, diğer kesimler içinde ilk başta zor gözükebilir ama bence kolay alışılabilinen ve çok kullanışlı bir özellik. 2 noktadan eminim, özelliğin ne olduğu tam açıklanmadan yapılacak bir reklam çok merak uyandıracaktır, yani sağladıyı faydayı gösterip, nasıl olduğu bir süre saklanırsa, çok ilgi görecektir, yani telefonların bunu yapabilmesinin çok güzel olduğunu düşündürecektir herkese, ve eminim, ben yapmasamda bu özellik mutlaka bir gün telefonlarda olacak, hatta o yüzden çok şüpheliyim, mutlaka birinin aklına bu zaman kadar gelmiştir diye düşünüyorum:) ya ayrıntı veremediğim için karışık oluyor biliyorum en açık şekilde yazmaya çalıştım. bu arada bu uluslarası patent ofislerine nasıl ulaşırım, maliyet nedir?

Türk Patent Enstitüsü yardımcı oluyor sana. Masrafları fazla tutmaz sanırım. Takipçilikle filan en fazla 1000 liraya halledersin.

saat ile mi alakali?

yok saatle alakalı değil. bişeyler oluştu kafamda. patentini alıcam bir an önce, internette uluslararası tasdik yapabilecek bir yer lazım bana

fikir ile tek başına bir şey elde edebileceğini sanmıyorum. bir uygulama ile yola çıkarsan ve gerçekten insanların ilgisini çekip şirketlerin kendilerinin desteklemek isteyecek istedikleri bir özellik halini alır ise kazanırsın.

fikir ile tek başına bir şey elde edebileceğini sanmıyorum. bir uygulama ile yola çıkarsan ve gerçekten insanların ilgisini çekip şirketlerin kendilerinin desteklemek isteyecek istedikleri bir özellik halini alır ise kazanırsın.

eğer karşıdan gelen aramanın, çağrı süresini gösteren bir eklentiyse (bkz: şerefsizim benim aklıma gelmişti) ben de para isterim:)

fikrim şudur: Telefonunuza gelen çağrının süresini size gösterir.Telefonunuz 2 saniye çalmışsa, anlarız ki karşıdaki çağrı atmıştır...

Yok çağrı süresi 50 saniye ise; bizi gerçekten konuşmak için aramıştır...

www.usenext.de easynews le aynı işi gören bir yer guest account alabiliyorsun kredi kartı nosu da verdim ben aldım kullandım begenmedim. charge etmeden kapattım. kredi kartımdan para çekmediler. paypalın varsa 1 dolar çekiyorlardı sanırım kontrol için.

tuik'ten yazili olarak talep edilebiliyor diye biliyorum.

bugun türkiye ekonomisi dersinde hoca göstermişti. bulabilirsem grafiği verebilirim ama aylar halinde değil yıllık vardı orada. hoca da netten buldugunu soyledi gerçi.

2001'de 7-8 milyar dolar civarında toplam sıcak para. o andan itibaren uygulanan politikalarla birlikte(faiz artırımı) 2007 yılında 108 milyar dolara ulaşıyor.

2008 ocak ayında sıcak paranın bir kısmı(6 milyar dolar) izlanda'ya kaptırılıyor. onların faiz oranları %23 civarındaydı yanılmıyorsam. tabi bunda abd'deki resesyon söylentileri de etkili. sonra yeniden artıyor.

bir de türkler borcuna sadık oldugu için yurt dısındaki olumsuz havadan fazla etkilenmediğimizi söyledi hoca.

evds.tcmb.gov.tr

beklediginiz bir cevap degil ama yogurt ve sut diyeyim ben

biri zamanında duvarları silmek demişti, saygılarımı sunarım hala.

lisedeyken bizde böyle bir ihtiyaç içerisine girmiş idik indiegirl'le birlikte. gündüzleri okuldan geldikten sonra uyumak, gece kalkıp ders çalışmak istiyorduk ama okuldan gelince de yatamıyorduk. ayrıca, kullandığımız ilacın fil deviren cinsten olmaması gerekiyordu ki, gece kalkabilelim.
okul doktorumuz bunun için bize unisom diye bir ilaç önerdi. İlaç aslen alerji ilacı olarak ortaya çıkmış ama daha sonra uyutucu etkisinin daha ağır bastığını fark etmişler ve uyku ilacı olarak girmişler piyasaya. unisom aslında tam bir uyku hapı değil, genelde gece uykuya dalmakta vs zorluk çeken insanlara tavsiye ediyorlar.
Umarım işinize yarar.

başka alerji ilaçlarından bildiğim kadarıyla onlarda uykuyu getiren madde paresetamol ve ne yazık ki kalkınca insanı sersem yapıyor. evet aradığım yoğurt veya süt gibi değil.

(git: 20159)

geçen gün gazetede kediotu ve çarkıfelek çiçeği nin uykuya dalmayı kolaylaştırdığına dair bişeyler okumuştum.bunları tablet halinde de bulmak mümkünmüş ayrıca.

papatya çayı.

ancak bünyeye bağlı olarak 2. madde için garantisi yoktur.

gazetelerde iki ay falan önce basettiğin şeye benzeyen bi haber çıkmıştı, bilimadamları 2 saat için adamı anında uyutup manyak dinlendiren bir uyku üzerinde çalışıyorlar diye ama bilmiyorum sonucu...

şartların mümkünatına gelince; biraz uygunsuz kaçacak ama tam olarak uyuşan bir örnek vermek istiyorum:

Rivayet odur ki, Osmanlı zamanında azınlıktan birisi o zamanın şartlarına göre sexshopvari bir dükkan açmış; sipariş üzerine ekipman yapar imiş. Bir gün bir kadın gelip adama demiş ki:
"Usta, bana öyle bir alet yap ki;
boyu arabî,
eni farısî
letafeti türkî olsun.."
adamımız cevaben demiş ki:
"Bacım, öyle y...k bulsam ben kendi g.tüme sokarım!"

Sanırım soruya verilebilecek en uygun cevap bu olsa gerek...

eczanelerden temin edebileceğin B12 vitamini kullanabilirsin. hiçbir yan etkisi yok, uyuşturmuyor. istediğin saatte kolayca uykuya dalıp istediğin saatte uyanabiliyorsun.

ulu konya sokak'ta kesinlikle çözerler eminim. ya 220 50hz'i 120 60hz'e çevirebilen adaptör gibi bir şeyle, ya da anfinin içindeki trafoyu değiştirerek yapabilirler. dükkan olarak bilemiyorum ama özellikle oradaki sesçiler ya da elektronikçiler çarşısı içindeki dükkanlar halleder.

merhaba yakın bir zamanda bir arkadaşım swr kafa alıcaktı amerikadan(fiyatlar uygun diye) mail attık adamlara bize buradan almamamızı çünkü voltaj farkından dolayı problem çıkacağını ve bu yüzden eğer illa yurt dışından almak istiyosak almanyadan almamızı söylediler.
operasyondan sonra bize haber verirsen sevinirim.bu problem çoğumuzun yaşadığı bişey.
aynı şeyi carvin de söyledi ve bizi dek müziğe yönlendirdiler.

amplini elletme, açtırma bence özellikle değerli bir amp ise. 220->120 çeviricilerden al bir tane işin hallolsun.

sadece transformator degistirmen isini gormez. transformator sadece gerilimi yukseltir, alcaltir. sana hem frekansini hem de gerilimini degistirecek birsey gerekli. piyasada bu durumlar icin adaptor satiliyordur zaten.

şöyle ki bende amfiyi açtırmak istemem ama voltaj çevirici aletlerin 100w lığı bile en az 3-4 kilo. benim amfi (fender blues junior) 180w yazıyor ki mutlaka daha fazla almak lazım ısınma durumuna karşı, ki bu durumda taşınacak bişey olmayacaktır. trafo konusunu adisa firmasıyla konuştum ve kolayca yapılabildiğini söylediler. amfi işiyle ilgilenen bir tanıdığa da o da değiştirilebileceğini söyledi. ama içime sinmiyor herhalde voltaj çevirici alıp taşıycam:)

hocam voltaj cevirisi dedigin zaten transformatordur. sana bir de, icinde frekans ceviricisinin oldugu adaptor lazim.

2-alchocol ya da deamon kurup mount edince imajın icinden kopyalayabilrisin sarkıları.

3-flac vs icin foobar guzeldir. winap da acar bunları.

4-uygun kodec le acarsın bunu da. ama pc nın gucu onemli oluyor burda ram ve cpu.

digerlerini bilmiyorum bende. klite ın ac3 ayarlarını kurcala bi, ya da player dan kurcala.

6- normalize özelliği var gom player'da, onu kullanabilirsiniz.

codec paketi olarak decopa öneririm. sıkıntısız.

flac ve ape için, hatta geri kalan tüm ses formatları için winamp. web sitesinde gerekli plug in'ler var. takılma sıfır. tabii bilgisayarın yeterince güçlü olduğu varsayılıyor burada. ama 1.73ghz tek çekirdek laptop'ımla bugüne kadar sıkıntı yaşamadım.

ac 3 içinse yapacak bir şey yok. daha önce de tartışıldı ancak hoparlörün sesini açmak haricinde yapacak bir şey yok. sakın ola ac3 ayarlarından ya da video programının kendi ayarlarından boost gibi seçenekler kullanmayın. sesi bozmaktan başka işe yaramıyor.

bu arada iki boyutlu altyazıları bsplayer düzgün gösteriyor (olması lazım, doğru hatırlıyorsam)

dipnot: mkv codec değil, container'dır. yüksek çözünürlük yine bilgisayarın gücüne bakar.

kebap 49un karşısındaki market gerek organik gerek ithal ürünler olsun bol çeşittir. bakmanızı tawsiye ederim

bilkent real'de de olsagerek

mini series dediği en baştaki ilk iki bölüm olması lazım. ikişer saatlik olan.. razor dediği ise film aslında, TV filmi. en son o izlenecek, ama izlenmese de olur (sanırım).

o sonda saydıkların farklı release grupları. hepsi farklı kalite, format ve boyutlarda aynı dosyaları yayınlıyor. verdiğin linkten sezon 1 complete yazan birine tıkladım. misal: Battlestar Galactica 2003 - 1x01 - 33.avi [Status]
bu birinci sezonun birinci bölümü. istediğin birini (miniseries, webrip, razor vs.) indirip izle, sonra 2. bölüm için herhangi birinin 1x02 olanını indir. yani baştaki sayı (1, 2vs.) sezon numarasını, sonraki sayı bölüm sıra, 1sını gösteriyor. istersen bi ondan bi bundan indir. izleyeceğin sıra 1x01, 1x02,1x03.... sonra 2x01... şeklinde olsun yeter.

epguides.com

bu adresten kesin bilgiyi edinebiliyorsunuz.

miniseries
season 1+2
webepisodes
season 3
razor flashbacks
razor

bi de bunları izledikten sonra season 4 ama bunun başlayacağı en erken tarih nisan o yüzden yavaş izle kafayı duvarlara vurma 1 senedir bizim gibi.

(bkz: battlestar galactica seyir rehberi)

www.casinoportalen.com.tr

burdan okuyabilirsin kuralları. ayrıca seni bir ara koç üniversitesi'nde düzenlediğimiz turnuvalara konuk edebiliriz.:) facebook'ta grubumuz var poker tayfası diye ordan bize katılabilirsin zaman zaman turnuvalar düzenliyoruz, en azından izleyici olabilirsin.

Bir de Joost diye bir tv programı var onu indirip içindeki poker kanallarından bazı turnuva oyunlarını izlemeni tavsiye edebilirim.

Umarım yardımcı olabilmişimdir, saygılar.

doyle brunson'ın kitaplarını türkçeye çeviriyorlardı sanırım, kitabevlerinde bulunur muhakkak.

koc unide duzenlenen turnuvalar derken olayı tam anlayamadım ama..

valla üstad yaklasık 2002 yılından berı hold'em oynarım..bu oyunda kıtap falan okuyacaksın tamam ama kendını oynayarak gelıstıreceksın.ve en onemliside hisselerin olacak..

doyle brunson'ın kitabı poker dunyasının incili sayılır..onu bulursan kacırma..
bide kendini gelistirmek icin paralı serverlarda play money bolumunde calısmalara basla derım ben.. ve olasılık hesaplarında ıyı olmalısın..

@isott
biz koçta nerdeyse her gün 5-10 lira girişlik cash game oynarız ayrıca ayda bir turnuva düzenliyoruz.

@justhink
insallah burda yazdiklarini "birileri" okumuyodur(facebook grubunu falan ozellikle) legal olmadiginin farkindasinizdir heralde

holdem de sadece 1 tek şeye dikkat et;
yerdeki kağıtlarla seni gecebilecek ellerin olasılığını hesapla, %49 sonucuna varırsan deli gibi gir oyuna. uzun vadede sağlam başarıdır.
kitap okumak tecrübe filan gayet önemlidir ama hiç bir şey karşıdakinin suratını okumak kadar olamaz.
nacizane

@justhink
o turnuvalara dısardan adam alınabılıyo bende katılmak ısterım..artık yasadıgım sehırde oynamak o kadarda fazla zevk vermıyo..tabı turnuva dedıgın sey oyle 50-100 ytl lık bısı deılse..

@etna
en onemliside his dedigim sey o işte..yuz okumak dıye bısey yoktur..ancak belırlı bır sure yasadıgın ınsanın o ankı mimiklerinden yuzunu okursun ki oynadıgın masadakı insanlarla yeni tanısıyosun..

yanı yuz okumak dıye bısı yoktur hissetmek diye bisi vardır..

@justhink
türkiye'de kumar oynamak ve oynatmak yasalarla belirlenmiş bir suçtur. keza burada yaptığınız davet de insanları suça teşviktir. umarım bunu göze alarak yazıyorsunuz bunları.

Şöyle ki, ben de yaklaşık beş sene önce öylesine başladığım fotoğraf çekme şeysini, fotokritik.com ile tanıştıktan sonra ciddiye almaya başladım ve epey bir şey öğrendim. Hatta tevazuyu bir kenara bırakarak iyi sayılabilecek bir fotoğrafçı olduğumu dahi söyleyebilirim. (Ama söylemiyorum tabi :)

Kanaatimce işin teknik yönü kolay öğreniliyor. Taş çatlasa bir sene sürüyor insanın diyaframdı, enstantaneydi, ISOydu, bunları öğrenip anlaması. Ama gözün fotoğrafı görmesi, kompozisyon kurmaya başlaması, fotoğraf için iyi olan şeylerle fotoğrafa zarar verecek şeyleri ayırabilir hale gelmesi daha uzun bir süreç tabi. Bunun için de bol bol (iyi) fotoğraf görmek gerekiyor.

Bence öncelikle fotokritik.com'a üye olun. Ama orada yazılacak "oo, süper fotoğraf" vs. yorumları pek de ciddiye almayın. Pek çok site gibi, fotokritikte de işten anlamadığı halde ahkam kesen adamlar mevcut. Sonra beğendiğiniz fotoğrafçıları favorilerinize ekleyin ve onların fotoğraf serüvenini takip edin. İyi fotoğrafçıların yorumlarını/eleştirilerini okuyun. Sonuçta sizin fotoğraflarınıza yazılacak yorumlardan ziyade, sitede gezerken rastladığınız güzel yorumlardan faydalanacaksınız. Eğer aceleniz yoksa ve kendinizi fotokritik'le sınırlamaz, fotoğrafla ilgili bulduğunuzu okur, gördüğünüzü incelerseniz, kısa bir zaman sonra fotoğrafçılığınızda gözle görülür bir gelişme olduğunu farkedersiniz.

Ayrıca internette fotoğrafla alakalı bir dolu kaynak var. Kompozisyon nasıl oluşturulur'undan tut, Diyafram nedir, ne işe yarar'ına kadar her mevzuda yazılmış, çizilmiş şeyler var. Aklına estikçe, kafana takıldıkça googla amcaya danışırsın. Bir gün bir de bakmışsın ki bir sürü şey biliyorsun fotoğrafa dair.

Kursa gitmek falan da düşünülebilir tabi, ama ben pek taraftar değilim. Zaten fotoğraf çekme serüveni içerisinde yavaş yavaş ve keyifle öğrenilecek teknik bilgiler için para verip, kursa gitme fikri bana iyi bir fikir gibi gelmiyor.

Daha yazılabilecek milyon tane şey vardır belki ama şimdilik benim aklıma gelenler bunlar.

Bir de elindeki iki fotoğraf makinasından hiç olmazsa birinde tam manuel fotoğraf çekebilme seçeneği vardır inşallah. (M modu) Çünkü tam otomatik makinayla ancak kompozisyonunu düzeltebilirsin. Neyse, yoksa da kafana takma. Bir müddet otomatik çek, sonra ister giriş seviyesi bir amatör tam manuel makina, ister daha gelişmiş bir şey alırsın. (Ben Mustek MDC4000 gibi iğrenç bir makinayla başladığım fotoğraf serüvenine, Canon A75'le devam etmiştim ki, birincisi ne kadar iğrençse, ikincisi o kadar güzeldi. Başlarda hayali bile zorken, şu anda bir Canon EOS 350D sahibiyim hamdolsun :)

(Bu arada bütün bunlar kendi kanaatimdir. Kursa gitmeden, bir vakfa/gruba üye olmadan fotoğraf çekilemez diyenler de olabilir. Benim kurslarla, derneklerle hiç ilişkim olmadı. O yüzden bilemeyeceğim, nasıl yerlerdir, size ne faydaları dokunur. Ama onlarsız da oluyor kanaatini edindim ben)

Bitirirken bir de şu linktekileri okumanızı tavsiye edeyim madem. İster başlangıç niyetine hemen okuyun, ister bookmark yapıp saklayın, ama bir gün okuyun mutlaka.
cekirdek.uludag.org.tr

Kolay gelsin :)

national geographic interaktif fotoğraf okulu 4 cd den oluşan setiyle bu konuda sana fazlasıyla yardımcı olacaktır.yanılmıyorsam bu seti "yalçınlar" mağazalarında satıyorlar. ordan edinebilirsin.

istanbulda isen ifsak in derslerine katilabilirsin.

www.muammeryanmaz.com
çok iyi öğretir vesselam

Kasayı boş yumurta kartonları ile kapyalıp izole et, içi de hamam gibi olur ne güzel :)

Alışmaya da çalışabilirsin, 2 seneden fazla bir süredir p2 işlemcili 6 yıllık eski bir kasa ile uyuyorum, ilk zamanlar ben de geceleri kapıyordum, sonradan öyle bir alışıyorsun ki elektrik gidip oda sessiz kalınca uyuyamıyorsun.

super silent falan diye tabir edilen kasalar var. 100$ civarında olması lazım. onlardan düşünebilirsiniz.

bence de alisirsin.. en fazla birkac gun rahatsiz eder ama alisirsin sonunda. uyumana yardimci olacak keyfine gore muzikler de yardimci olabilir..

speedfan programını kurarsan , fanın dönüş hızını düşürebilirsin.

fan sesleri kesilse bile harrdisk gürültüsü bakı kalacaktır bunun içinde ya lastik takarsın vidalara yada özel 5 25"lik kutulardan alır harddiskleri kasanın içine bu kutuyla monte edersin. 20 liraydı galiba o kutular.

harddisk olarak USB flash disk kullan. downloadlarini dogrudan usb drive'a yaz. Power'dan hdd ide shutdown'i 1 dakikaya dusur.

6 senedir aynı fan sesiyle uyuyan biri olarak alıştığınızı söyleyebilirim.zalman fanları iyi diyorlar ben almıştım bi kere acayip sessizleşmişti. bi de asus un falan fan sesini ayarlayan programı var anakartla beraber gelen. o da acayip işe yarıyor ama sıcaklık yüksek seyrediyor.

minimum limitin 18watt, görünüşe göre 50w lık bir çevirici ile problem yaşamazsın.

attığım mesajı buraya da copy paste edeyim :


kimlanbu -> crimson king: selamlar,

adaptörde 2000mah değil de 2000ma yazıyor olmalı, mili amphere hour pillerin vs nin ömrünü belirtmek için kullanılıyor.

çektiğin gücü hesaplamak için çıkış voltajın olan 9v ile çekeceğin maksimum akım olan 2000miliamper=2amper i çarp gücü bulursun. kayıplar vs ile yuvarlak hesap 20 diyebiliriz.

çeviriciyi 30w alma, bu değer de çeviricinin maksimum limitidir, gereksiz yere ısınır, gerilim düşümüne sebep olur vs vs.

50w lık bir çevirici kullanacağın adaptör için yeterli ama ileride başka alet edevat da almayı planlıyorsan biraz daha yüksek güç değerine sahip bir şey alsan iyi olur.

ankara'da konya sokak(ulusta)ta aradigin adaptore sahip olabilirsin.zaten butun markalar cinde uretildigi icin pek fark olmaz. ben de en az 50w almani tavsiye ederim

ulus'ta konya sokağa gidip 220Vgiriş, 9V çıkışa sahip 2000mA ya da daha yüksek değerde bir adaptör alır ya da yaptırırsan, bu arada dükkan sahibine cihazı bir efekt aletiyle kullanacağını, dip gürültüsü yapamaması gerektiğini de söylersen mesut olabilirsin.

Nero Cover Designer var bu işleri yapan. Nero Burning Rom la beraber geliyor.

salak olduğumu cd zarfının printerda eriyen jelatin kısmı gösterdi. uşan ben de diyorum niye bir tane cd zarfı yazma programı yok. afferin bana

dms de cd nin üzerine yapistirilan cd sticker i gibi birsey görmüstüm, galiba onlar yazicida yazdiriliyor.yazdirip cd nin üzerine yapistiriyorsun anladigim kadari ile. bir arastir istersen.

yazıcının içinden geçerken kağıt olmayan jelatinli yüzey problem çıkaracaktır. dikkat ediniz heba etmeyiniz lazer yazıcıda yanlışlıkla ters konsa drum falan ele alınabilir mesela sanki. inkjette ise pek bir sorun olmaz.

Ben linkteki A4 ten yapılma zarfları bolca Kullanıyorum, printer ile istenen yerine istenen şey basılabilir.

www.athensmusician.net

cd üzerine yapıştırılan etiketleri kullanmayın ilk başta çok güzel geliyor ama sonradan feci sorunlar çıkartıyorlar. bunun dışında birazcık kalın kağıda basabilen bir printerın varsa o cd keselerini ölçüp printera kağıt olarak tanıtabilirsin.