Ekşi Duyuru

www.youtube.com

Tahnit diye arat google'da. www.tahnit.com da biri var mesela. Ararsan çıkar.

seri protdan mux ile olmaz o iş.

seri port adı üzerinde seri bilgi çıkar. bunu bir mikroişlemci ile alıp, bir protokol belirleyip bu protokole göre motorları hareket ettirmen gerekli.

hazır kartı var 3-4 eksen amatör cnc yapanlar kullanıyor.

tek bir portdan diğer portlara erişmek ne demek onu çözemedim.

Pardon paralel bilgisini vermemişim. İlla rs232 olması gerekmiyor, paralel de olur.

seri portu da şöyle düşündüm, ilk önce seri portu korumak için max232 gibi bir entegre kullanıcam, portu da yalıtıcam ki akım yüzünden seri port yanmasın. ama bildiğin hamallık bu.

Derdimi tam anlatamadım, beynim bitti.

Şöyle olacak; paralel porttan gelecek olan iki biti seçme bitleri olarak ayarlayacaksınız, geri kalan bitleri de data bitleri. Sonra bunların bir truth table'ını çıkarıp bu truth table'a göre logic bir devre kuracaksınız.

paralel port ise başka.

max232 koruma için değil rs232 > TTL dönüşümü için.

Zamanında bunun tek motorlusunu yapmıştık üniversitede. Devre olarak hoca şunu pcb ye dökmemizi istemişti. www.upload.tc

Herkes kendi arayüzünü yazıyordu, kendim için yazdığım arayüz şu: www.upload.tc
Birkaç derleme var sanırım çalışan buydu.


Orpeus un dediği gibi max232 nin görevi 232->ttl dönüşümü oluyor.

Shear Thickening Liquid dir kendisi
fakat bence gelecek vaad eden bir materyal degil.

@yirtik foto, teşekkürler. Bu ismini hiç duymamıştım ama araştırınca ulaştım istediğim bilgiye. Senin dediğinle çok benzer olsa da, aynı maddeler değil.

d3o'ydu hatırlamam gereken madde.

edit: www.youtube.com

bence penis hahaha

tabi ki cuma gecesi otogara gidip gece 1'de biniyor. yani aslında cumartesi gününün ilk saatlerinde otobüse binmiş oluyor.

cuma gidip biniyor.
beşiktaş'taki beşiktaş iskelesi.

ikisi de olabilir.

Cuma gidiyor bence, aslında perşembe demesi lazımmış ama dememiş işte.

cuma günü gidip binecek büyük ihtimal yani cumartesi gününün ilk saatlerinde. zaten çoğu kişi böyle söyler.

ama çok ayrıntıcı, buna dikkat eden bir adamsa perşembe gidip 01.00'da yani cumanın ilk saatlerinde binecek ve o yüzden böyle söyledi:)

bu kullanım cuma gecesini işaret eder dostum, literatürde o cumartesi günü olarak geçse bile.

aradaki uzaklik@+1 cuma günü biniyor yani cumartesi binmiş oluyor.

Cuma gecesi ve cumartesinin ilk saatleri oluyor sanırım.

bak bence çok resmi ya da önemli bir meseleyse perşembe gecesi olan cumadan bahsediyordur. ama eğer arkadaşça konuşuyorsanız, cumartesinin ilk saatleri olan 1 den bahsediyordur.

sen bunu karşılamaya falan gideceksen bence işini sağlama al ve hem cuma 01:00'da yola çıkacağını düşünerek git. eğer yoksa , ertesi gün yine gidersin aynı saatte. sanırım ben olsam böyle yapardım.

abi açıkça gece dediği için ben cumayı cumartesiye bağlayan gece olarak algılıyorum.

yani cumartesinin ilk saati olan 1'de biniyor.

cumayı cumartesiye bağlayan gece bana da mantıklı geldi.

yani cumartesi sabahı inmiş oluyor adam işte.

cuma sabahı inip beni bulamazsa da, açıklarım artık, izahı çok mantıklı çünkü.

cumayı cumartesine bağlayan gece olur.

cuma 12 gibi otagara gidip cumartesi 01.00 de otobüse binicek.

www.listal.com

yalnız bozulabilir o yav. pek dayanıklı değil cdler dvdler, başka bir yerlerde daha yedeklesen fena olmaz.

ben de onun derdindeyim, yıllardır benle sürünüyorlar. kutudalar zaten, bir de büyük bir kutu ayarlarsam, nem falan dışında durur diye düşünüyorum. Ha bir de, bi 10 liraya taşıyıcı alıp, içine filmleri sallayıp, kutunun bi kenarına koyucam.

15. film de çekildi haberin olsun.

Bence hic ugrasma. Birak 15 seneyi, 2 sene icerisinde calissalar bile video kalitesi acisindan izlenmeyecek derecede olacaklar.
Arsiv isi ile ugrastim bir kac sene once. Artik bulunmasi zor olmayan ve surekli kullanmadim hic birseyi tutmuyorum elimde.

15 seneye isitip isitip tekrar sunarlar eski versiyonlari dert etme. Dvdlere hatira gozuyle bakiyorsan ayri.

(bkz: insanı dijital ortama aktarmak)

sistem eyle çalışmıyor olabilir. beden olmadan ruh olamıyore gibi:)
yâne ruhunuzu ve hallerini belirleyen enzimler, siinir sistemindeki elenktiriksel işler. bunu simule edrisek ve oraya aktarım gibi mevzuyu aşarisek bişeyler olur belki :)

insanı değil, ruhu aktarıyoruz. amaç zaten kokuşmuş 'insan'lıktan kurtulmak.

böyle bir film varı yahu, sonunda telefonları çalıyodu herkesin, ayağını sürüye sürüye yürüyen adamdı sanırım, ömrümü yedi çocukken o adam benim :)

çok mu sığ bakıyorum bilmiyorum ama; ruh bedensiz olmaz. etten kemikten kurtulup bakır kabloya flash diske bağlı kalırsınız bu sefer..

bakır kablonun egoları olmaz ama :)

etin kemiğin de yok zaten, insan ruhunun 'bug'ları etten değil ki, birebir kendinden. ruhu upload ettin, bi de norton'la tararsan belki:)

bakın güzel fikirler geliyor.

egoları da çözümleyip ayrıştırdık mı işlem tamam :)

yalnız benim kafama bi şey takıldı aga. şimdi anladığım kadarıyla, ruhlarımızı bi hard-diske aktardık. egoyu, zaafları falan ayıkladık. ne biliyim, peygamber gibi olduk:) bedenlerimizi de girişte çıkardık, harddiskin içinde takılıyoruz. sorum şu: ee? serbest meslek serbest serbest dolaşıyorum hesabı ruh-ruha ne yapacağız? komik bi malzeme bence. "a, kardeşim nasılsın bugün?" "iyiyim kardeşim, ne olsun.." "benim canım sıkılıyo, gelin şunun cübbesini çekelim."

muhtemelen 3. cümle kurulmaz plana göre..

harddiskin içinde olacağımızı kim söyledi.

2 tane telsizin arasındaki dalgalar gibi olacağız.

hacı şaka maka derken skyneti kurmayın burda darılırım

(bkz: dollhouse)

Direk bu amaçla mı bilmiyorum ama aynı firmadan çıkan markalardan bildiklerim şunlar:

Peugeot - Citroën
Vestel - Regal
Arçelik - Beko
Audi - Volkswagen

genellikle sınıf sınıf çıkarırlar.Z sırf Y satsın diye çıkmaz da Z, Y'yi alamayanlara hitap eder.böylece Y iyi kalite gibi olur Z de bu şekilde israf edilmez.bi satış politikası için bi sınıf mal boşa harcanmaz.

volkswagen i incelersen şirket yapısını konuya tümüyle hakim olabilirsin hocam.

piyasadaki arabaların çoğu onlarındır. (audi, skoda, porche, saab, vs. vs.) ama gidişatları hangisinin satmasını istediklerine göre ayarlarlar.

sdk'lar ve uygulama marketleri olabilir mi? mobil cihazlar(telefon, tablet vs.) için uygulama geliştirme ve marketler için çok büyük yatırımlar yapılıyor. satılan ürün sayısını donanım tasarımları arasındaki farklar azaldıkca; ios, android ve windows phone arasındaki rekabet belirliyor diyebiliriz.

aci gercekle yuzlesme vaktin geldi artik, o zombiler malesef kostum ve makyaj maskesi takmis insanlar aslinda. bazen de bilgisayar efekti.

hepsi birer film kurgusu oldugu icin bilimin aciklayamadigi seyler olmasi dogal.

mesela zombilerin sadece beyni calisiyor ve icgudusel olarak yiyorlarsa neden birbirlerini yemeden zombi olmayan insan ariyorlar di mi?

Bi de neden oyle yuruyorlar ki, duzgun yurusunler, kossunlar hatta di mi?

"yedin de noldu?" demezler mi adama.

@emfuzi, engin bilgilerinden yararlanmak istiyorum fakat einstein'a bağlamadan lütfen :)

Neden hic vejeteryan zombi yok diye dertleniyorum bazen de.

ben en cok vucudunun bir kismi kopmus zombilerin nasil oluyor da hayatta kaldiklarini merak ediyorum mesela. kan kaybindan olmediklerini goruyoruz da bunlarin beynine kan gitmemeye baslayinca beyni nasil calisiyor? kalpleri calismayinca beyne nasil kan pompalaniyor? bir de bu yaratiklarla bir erkek veya kadin(insan)ciftlesse ne olur?

hamileyken zombi olan kadinin akibeti ne olur?

hayata coktan gozlerini yummus bir insan isirilsa zombi olarak tekrar dunyaya gelir mi? diyelim ki gelir, bu zombi illetinin en sonunda bir filmde mutlaka caresi, tedavisi bulunacak. bu durumda olume care bulunmus da olunur ay zamanda. :d

gece gece babanız yapmaz bu iyiliği lan. alın izleyin.
www.youtube.com

adamlar resmen bir şaka için, milyondolarlar harcamışlar. bi nevi reality show.

2 parttan oluşuyor.

@godless, cevabını bu video'da bulabilirsin. çünkü burdaki zombiler emrah kadar hızlı koşuyor.

bu sorular taa the walking dead senaristlerine kadar gitmiş olacak ki geçen bölümde zombilerin açlıktan ölebileceklerini ancak normal insanlara göre daha yavaş öleceklerini açıkladılar.

bu şekilde yürümelerinin altında yatan sebep ise kafalarının iyi olmasından kaynaklanıyor bence. aynı satrançtaki at'ın L gitmesi gibi.

@kenobi,

işte ben de geçen bölüm izliyordum, bu anlamda bir cümle sarfedildi dizinin içinde. çayımı püskürttüm lan. açlıktan ölme noluyor dedim.

açlıktan ölürlerse pokemon gibi gelişsinler bari tam olsun? upgrade misali.

acıktığına inanıyorsun da açlıktan ölebileceklerine mi inanmıyorsun gibi karmaşık işlere girişmiyorum. beki de böyle kabul etmemiz lazım onları da.

ha bana sorarsan da açlıktan yemiyor bunlar milleti, bildiğin pisliğine ben yandım o da yansın hesabı.

başvuru için kesinlikle bir deneme videosu falan gönderiyorlardır.
oradaki yetkili abiler de değerlendiriyorlardır ona göre geliyorlardır.

yoksa öyle bakın bakın ben napıyorum diyince toplanmıyorlardır.

tamam da deneme videosundan sonra rekortmen sıçarsa ne olacak?

belgeyi alamiyor.

kesin vardir onun masrafi falan zaten. o kadar prof hakemler falan bedavaya gelme zaten. o para yaniyordur mesela.
bir de tv'de falan canli yayinlaniyorsa feci rezil oluyorsun.

bir de bazi rekorlarda hemen kirildi denmiyor, inceliyorlar falan sonradan diyorlar bu olmus.
yani her seferinde hop diye vermiyorlar basarili olsa bile deney.

javid de gitsin. fazla uğraşma. nereli olduğunu bile bilmiyorsun. merhaba javid bey, isminizi yanlış telaffuz ettiysem düzeltin lütfen de gitsin. anlayış gösterecektir.

cavit de direkt..

(bkz: bu memlekette göte göt denir)

Cavit güzelmiş, kapıyı burdan açacağım.

Adamin adi büyük ihtimalle Cavit gibi bir sey zaten. Hatta Cavit dersen adam adimi dogru okudu diye sevinebilir bile. Kumar tabii.

ben de Cavit diyorum. Agazede diye oku bence soyadini da.

az kalmış dediğine göre. Ya hayır ama bu hakkaten çok uzadı ya? ulan sinemaya da gitmedim, arada kaldım böyle pişmanlıkla.

Geç çıktı sinemadan. Bikaç hafta öncesine kadar sinemadaydı hala.

2 gün önce gittim. :)) harbiden çok geç ayrıldı sinemadan. belki hala veriyorlardır bilmiyorum.

ankamall'de imax salonunda hala gösterimde hatta.

görmesin, görünmesin, tanınmasın diye.

psikolojik olarak yipratma, kopek yerine bile koymama, hakaret, eziyet, bezdirme ve fazlasiyla korku yasatma istegi.
aslinda bizim de yakaladigimiz teroristlere ayni sekilde davranmamiz, asagilamamiz lazim ki, daha ilk bastan kontrolun bizde oldugu mesaji verilsin.

Bu işini görmez mi;

tureng.com

yazdır diye link var. o linke tıklayıp yazıcı olarak adobe PDF writer'ı seç. PDF olarak iner bilgisayara.

Sayfa sayfa alıyo, toplu inmiyor galiba. Ama yine de süper buldun burayı, hiç yoktan işime yarar.

Sadece ev kulanicilari degil Sirketler falan kullaniyor. Gayet normal favori bir uygulama

Başta Bob Marley olmak üzere bütün hippiler.
Tamamen kendi isteklerine yönelmiş insanlardır çünkü. Kimseyi incitmez, kimseye zarar da vermezler, bu yüzden iç sıkıntıları da yoktur.
Hepsi bi yana, sürekli yoldalar yahuu bundan güzel ne olabilir:)

zenginlikle alakası yok bence. kimin söylediğini bulamadım ama birisi şöyle demişti; umarım bir gün herkes istediği kadar ünlü ve zengin olurda, gerçek mutluluğun anahtarının bunlar olmadığını anlar.

hem ne demiş şair; gölgesinde dinleneceğim bir çınar ağacım olduktan sonra dünyada benden mutlusu yok.

en mutlu insan en az şeye ihtiyaç duyan insandır. en az şeye ihtiyaç duyan insan da beklentilerini en aza indirgeyen insandır.

ayrıca en cahil insan da olması muhtemel. house'un da bir bölümünde işlendiği gibi: ignorance is bliss.

evinden hiç çıkmamış, dışarıdaki dünya ile hiç yüzleşmemiş, hiç merak da etmemiş bir amish belki de.


bob marley falan değil bence. sorgulayan insan mutsuz insan. hele zenginlik denmiş ya, görmedim ben onu hiç.

gelmiş geçmiş en mutlu insan, gelmiş geçmiş en aptal insandır.

ne kadar az bilgi sahibi ise o kadar mutludur bence insan, cangıllarda hayat sürdürenler geliyor aklıma ilk başta, ha bir de Sinoplu Diyojen gibi eskiçağ anarşistleri de bu kapsama girer benim için

Tarkan

serdar ortaç olabilir.

tip yok ama güzel hatunlar var.

şarkı yok ama para var.

daha ne olsun?

keşişler bence.

hayvanat bahçesine veya disneyland'e gitmiş çocuktur.

içler acısı, bunlara gülenler var bir de

bi ara yaş sınırlaması vardı, kural olarak değil de hakkaten uygulama olarak, çoluk çocuk doluşunca böyle oldu

c. ronaldo baslıgında yine babayı aldı ibnenin evladı gibi bir şey de duruyor. ispiyonladım legal bulundu. yabancılara sallamak götümüze girmiyor sanırım.

ben yabancıya sallanmasında, hakarette falan değilim. olabilir. bu türk bi başlık açılabilir, ama içi doldurulsun. biri doldursun yani.

zeka parıltısı istiyorum lan. komple zekayı değil. yeminle üzülüyorum. yazar olmak için aylarla yıllarca bekliyorlar ama ekşisözlük nedir, jargonu nedir bi gram fikir sahibi olmuyorlar. yazarlar mı? yazarlar. bitti.

entry sayısı ikiye katlandı lan. nolur takip edin başlığı. traji komik resmen.

en çok da şuna acıdım;

(bkz: yaran başlıklar)
(bkz: yaran entry'ler)
(heavyman, 01.09.2012 02:53)

yazar değilim ama sözlüğe eskisi kadar sık bakmadığımı söyleyebilirim. an itibariyle sözlükteki tüm başlıkların %50'lik bir kısmı gereksizdir diye düşünüyorum.

yazar değilim, eskiden her gün bakardım sözlüğe okurdum falan, 1 senedir sadece dizi/film eleştirisi istediğimde bakıyorum o kadar. zaten bir sürü iyi yazar bıraktı yazmayı bu yüzden. sözlüğün boku çıktı, 9gag'in boku çıktı bari duyurunun boku çıkmasın diyorduk ama hiç de iyiye gitmiyor.

kayıda alın video-gizli kamera , bıçak parasından vazgecmezse basınla paylaşmaktan bahsedin , olası bir kötü sonucta kasten zarar verdiğini varsayacagınızı da ekleyin.

ortası berisi yok işte. sigorta karşılar, biraz da masraf olur diye beklerlerken bu çıkmış başlarına.

ölüm riskinin olduğu bir ameliyatta doktorla papaz olmak bizim gibi genç cevvallerin işi. onlar gibi cahil insanlar korkuyor, bu işlere girmek istemiyorlar. ne yapsınlar garipler.

kavga gürültü bıçak parası vermediniz o adama ameliyatda nasıl güveneceksiniz ?
pazarlık ya da tartışma yerine bıçak parası istemeyecek bir doktor bulmaya çalışmak daha mantıklı sanki.

soruya ek olarak;

bu konularda "yurt dışı" opsiyonu nedir? çok daha pahalıya falan mı geliyor?

bacon şu salam gibi incecik olan şeydense carrefourda domuz bölümü var. ama ben geçen gün bi yerde domuz eti yetim böyle videodaki gibi bisiydi ama minik minik ne olduğunu bilmiyodum da süperdi ondan al :p
videodaki makarna suyunun kasenin içinde sofrada ne yaptığını da hiç anlamadım

şarketürilerde veya büyük migros'larda bulabilirsin

fulya real.

real'de var ankara'da.
yabancıların çok yaşadığı semtlerde rahatlıkla bulunuyor.

ince kalın her türlü ya :) bakarım carrefour'a gidince.

bir de ben utandım ya, bira döküşü, çatal bıçak tutuşu... hatta dökemeyişi, tutamayışı.. japon anime karakter ismi gibi oldu yela.

bence kendin alıp yapma, %90 güzel yapamazsın, zaten süper bir tadı yok. git iyi yapan bir yerde ye.

büyük marketlerde domuzeti bölümleri var ama çok pahalı oluyor
kilosu 100 civarında bulursun bence

macrocenter

kozmaoğlu, tem'den talimhaneye giderken benzincinin yanında.
fiyatları çok makul, içerisi tertemiz, ameliyat yaparsınız.
sahipleri de çok efendi, düzgün insanlar.
google'da aratırsanız, hem haritası hem de fiyatları çıkıyor.

böyle diyince düşündüm de harbiden hayvan gibi kepek yapan kafam 7-8 aydır tertemiz :D
o sihirli formülü buldular demek sonunda

sampuan kalitesi ve insanlarin dus alma özellikleri degisti.

Valla bende hala ara sıra hayvan gibi kepek oluyo, cok da bitmis degil.

bunun arkasında ısraıl var bakma

Lan resmen piyasa için, talep için, sikiyolardı kafamızı demek ki.

çok şizoca bir düşünce ama arkadaş tüm milletin banyo alışkanlığı ha deyince değişmez ki. değişse bile kepek denen şey ha deyince biter mi?

biter mi söyle?

kepek reklamı yapan firmalar hangileri belli arkalarında kim var yahudiler onun arkasında israil amerika onlar napıyo mermi silah sonra kime sıkılıyo bunlar müslümanlara yaaaa hiç hep kafa salla hep kafa salla -yapasım geldi-

harbiden benimde kepek sıfır gari ya bi mücadelem olsun istiyorum kafamda savaş devam etseydi keşke bitirsek bida toplansalar onları bitirsek enseden yürüseler of çok heyecanlı hell yeaah beybi

@rca @fortisvita

işte sizin gibi adamlara, sizin gördüklerinize hep, her yerde rastlanırdı. tüm öğrenim hayatım kepekli insanlarla geçti. ama son 3 5 senedir bir tane tanıdığım yok kepekli?

hala timeline'a geçmemiş profil gibisiniz bence.

:)

şaka maka ben de şimdi farkettim gerçekten. 2-3 sene öncesine kadar şöyle bi elimle çalkalayınca havada uçuşuyorlardı şimdi tık yok. harbiden bitti galiba.

@xenophobe

lise yılları, üniversite yılları, ders çalışırken oynardım kafamla, kitabın üstü kepek dolardı resmen :)

ama yok işte, artı hiç bişey yapmamama rağmen, ne zaman bitti bilmiyorum. azalarak da bitmedi şerefsiz. bir gece ansızın amerika düğmeye bastı ve kepeklerimiz bitti.

saç uzatmaya başladım her gün mecburen duş alıyorum bunun da etkisi olabilir :D

adkahdksj şöyle söyleyeyim, mesela saçım uzun mu? kestiriyorum, kepek olmaya başlıyo. ya da mevsim değişikliğinde yine aynı terane. sonra toronto'ya geldim, iklim değişikliğinden yine kepek. doktora gidiyorum, 1-2 ay kullanıyorum bir şey geçiyo ama ne zaman geri geleceği hiç belli olmuyo. banyo alışkanlığımla da çok alakası yok, her gün duş alsam da oluyo.

öğrenim hayatım diyorsunuz. ergenlik + ergenlik sonrası birkaç sene cildin en yağlı olduğu dönemdir genelde. o dönem bitince sizin ve akranlarınızın kepekleri azalmıştır.

belli bir kesimi düşün, sadece pazar günleri banyo kazanı yakılır ya da sobada güğüm kaynatılır herkes sırayla yıkanırdı. onun dışında ancak eğer mevsim yazsa ve hava çok sıcaksa, az bir şey ılıştırılan ya da direk çeşmeden akan buz gibi suyla haftada 3-4 kez yıkanmak mümkündü. kepek olmasın da nolsun? o ihlaslar tüplü şohbenler falan hem sonradan yaygınlaştı hem de sobalı/banyo kazanlı evlerde zaten kaynatılan su kadar pratik değildi.

bende de uzun süredir yok. durulama suyuna elma sirkesi koyup yıkamak çok etkili. hatta bugüne kadar gördüğüm en işe yarar kocakarı iksiri bu diyebilirim. şu anda da kükürtlü sabun kullanıyorum. canavar gibi.

Tek cümlelik, tek cevap;

"Tarihte ne olduysa öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur." Karl Marx

(bkz: kelebek etkisi)
hiçbir fikrimiz olamaz bence. en ufak farklılaşma bile uzun vadede çok büyük değişikliklere yol açabilirdi. beyaz ırk diye bir şey bile olmayabilirdi yani.

ikinci soruda bir fikrim yok, yani bu konuda benden çok daha bilgili insanlar vardır şu an ne desem cahillik olur.

bu üstünlük yapanlar yalnız amerika'da oluyor bu olay. şimdi afrika'dan gelip zamanında usada kölelik yapmış, sonrada vatandaş olmuş bir afrikalıyı eski zamanlarda düşünsene. herkes dar görüşlü fln. adamlar ister istemez bir ön yargıyla yaklaşıp ezme olayına girmişler.. ama şimdi bu durum daha farklı ona insan gözüyle baktıgı ıcın ben cok ezıldıklerını dusunmuyorum. ama amerıkayada gıtmedım sadece bıldıgım durum bu yanı.

sıyahların kendılerınde bır ezıklık hıssıyatı var dıye bılıyorum. kız arkadasımın oda arkadası zencıymıs usada. kız sureklı yıkanıyormus saclarını tarıyormus. sureklı parfum sıkıyormus fln. ozguvenlerı yok sanırım.

onun dısında zencılere ustunluk yapan zıhnıyetınde agzına sıcım demek ıstıyorum.

burda kurtler ezılmedıklerı halde ezılıyoruz moduna gırıp hak ıstıyorlar.. cerkezı sunnısı alevısı neden ıstemıyor? kurtler demeyım pkk tayfası dıyım. bu tayfada zencıler usalılar ne gozle bakıyorlarsa boyle bır komplekse gırıp bu ısı yaptılar dıye dusunuyorum. en sonuncusu konu dısı oldu. sadece baglama amaclı yazdım.

@hınzırpaşa

karl marx siyah olsaydı bu söz, belki de kendisi hiç olmayacaktı. bunlar boş edebiyatlar.

@rca

dediklerin yanlış şeyler değil. fakat 100 denemenin, yüzünde de iş "afrikaya gidelim sömürelim" aşamasına geldiğinde, neden olay kölelikti, işkenceydi, katletmeydi, bunlara geliyor? eğer her seferinde geliyorsa doğamızda pislik var demektir. çok acayip değil mi?

yani teknolojik anlamda yine aynı safha da olalım - bizler top tüfek, savaş, onlar ok-yay, kabile savaşı- oraları fethetmeye keşfetmeye gittiğimizde neden daha akıllıca, makul sonuçlarla dönmemişiz?

savaşmayalım, fethetmeyelim demiyorum. güçsüz olmalarına rağmen bile bu bana mantıklı geliyor, savaşırız kazanırız. fakat yüzyıllarca köleleştirme ve türlü türlü sapıklığın yapılması beni şaşırtıyor. neden abi?

tam anlatamadım demek istediğimi ama. hepsini de geri silmek istemiyorum şimdi :)

insanın insana hayvan gibi baktığı, insanın insanı hayvan gibi gördüğü dönemde yaşamak istiyorum, nasıl bir kafa merak ediyorum yani. ki kaldı ki hitler bile o yüzyıllardaki olayların yanında memur gibi kalır.

belki de farklılar diye kim bilir. sonuçta adamlar yıllar boyu kendilerine benzeyen (beyaz) insanların arasında yaşamış. farklı renk görünce, bilinmemezliğin yarattığı korkudan sindirmeye çalışmış siyahları. zaten olayın çıkış noktasını bulmak yeterli, tek nesil bile eziyet çektirerek başlasa ilişkilere, babasının oğlu da babasının izini takip edecek. tek bir adamın hareketlerinin sonucu bile olabilir bu durum.

birebir aynı kurallar ve koşullar olacaksa kelebek etkisinden dolayı her şey bambaşka olurdu orası kesin.

ayrıca karl marx eziğin tekidir.

tübitak yayınlarından tüfek, mikrop ve çelik isimli çalışmayı tavsiye ederim. çok benzer bir soru üstüne ortaya çıkmış bir eser. orijinal alınız ki bu tip yayınlar devam etsin.

@nezaretten taharet,

bu alıntı ile nette karşılaştım, açıkçası yüzde yüz emin değilim. eğer doğruysa senin iddianı üçüncü kelimede sakatlıyor, Marx siyah olamazdı, öyle olması gerektiği için, başka türlü olamayacağı için beyaz olmuştu.

"kelebek etkisi"nin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. bu etkinin yarattığı internet lisanı ile "random"luk insanların sayısız değişkenine hakim olamadıkları nedenlerin yaratacağı sonucun tahmin edilmezliğinin altını çizmek için var. bizler, eğer, tüm nedenleri eksiksiz, fazlasız bilebilecek birikimde olsaydık kelebek etkisi kavramı boşa çıkmış olurdu.

dünya tarihi açısından bakar isek, evrimsel, coğrafyasal, sosyal, kültürel, iklimsel, genetik, menetik tüm parametreleri bilebiliyor olsaydık hiçbir şeyin farklı olamayacağını açıklıkla görürdük. ince bir fark var;

sorunda bahsettiğin "yeni dünya"nın karbon oranından, madenlerin dağılımına, hayvanların yaşam alanlarına üzerinde yaşadığımız dünya ile aynı olduğunu varsaymak durumundayım. dersen ki "en ince fark" dahi yok. o zaman ben haklıyım. ama ince ya da kalın farklılıklar olacaksa, bu farkların bizi nereye götüreceğini asla bilemeyiz. burada söylediklerimiz dilek ve temenniler kuşağı olarak kalır. onun da felsefesel bir değeri dahi olduğunu düşünmüyorum.

bilimin temeli zaten tamamen, istisnasız aynı şartlar altında olan şeylerin, şartlar hiçbir şekilde değişmeseydi yine aynı şekilde olacağını bilmek değil mi? değişkenler değişebilseydi, nereye gideceğimize dair kimse bir şey söyleyemez, "bambaşka olurdu" laf-ı güzaf, kelebek etkisi de zaten bir cümle önce söylediğimi söylüyor, "bambaşka olurdu" gibi kesinliklerden bahsetmiyor. bilemezsin diyor.

twitly falan gibi şeyler vardı sanki.

ön cama çarparsın.

sağ kapıdaki merdivenlerin olduğu boşluğada düşebilirsin delirium tutaçlarına tutunmakta fayda var

otobüsün arkasındayım misal, böyle uça uça ön cama sinek gibi yapışırım yani?

bence geri yuvarlanırsın

tam tersi de olabilir.

Otobüs hareket halindeyken siz de hareket halinde oluyorsunuz. Yani araç seyir halindeyken zıplamanız, yine olduğunuz yere düşmenizle sonuçlanacaktır. Bu mantıkla otobüsün ani hız kesmesi, sizin de hızınızın kesilmesine sebep olacaktır, yani otobüs duracağı için etki-tepki söz konusu olacak ve siz de sabit olmadığınız için tepmeyle ileriye doğru gideceksiniz. Son olarak, şu yazdıklarım her ne kadar cümle yapısıyla tam bir "bilirkişi" edası yansıtsa da, gayet düz bir adamın düz bir yorumu olarak ciddiye almanızı önemle rica ederim.

aynen öyle, ön cama yapışırsın. Hatta havada olmayı geç,ayakta olsan bile ani frenle ön cama yapışırsın.

ön cama yapışırsın evet ama uçtuğun için değil, otobüs sana göre geriye doğru gittiği için.

otobüsün de senin de hızın 100 km/s olsun. yukarı zıpladığında, senin hızın halen 100 km./s, otobüsün de öyle. ama tam sen havadayken otobüs fren yapıyor ve hızı atıyorum 50 km./s'e düşüyor. ama sen havada olduğun için, otobüsün senin üzerinde uyguladığı bir kuvvet yok, dolayısıyla sen 100 km./s ile gitmeye devam ediyosun. sıkıntı şu ki, otobüsün ivmesi o an "sana göre" -50 km./s. yani otobüs sana çarpıyor sen havadayken.

kısıtlı fizik bilgimle bu kadar. fizik 2 terkim sonuçta.

otobüs hareket halindeyken sıçradığına göre,öne doğru uçarsın.metrobüs'teysen öndeki amcaya çarpar olduğun yere düşersin.

wikipedia koryaklar'dan bahsetmiş:
en.wikipedia.org

bir de urine therapy diye birşey var. sabahları kendi idrarını içmenin iyi etkilerinden bahsediyor. eski yoga ve hinduizm metinlerine bahsediliyormuş:
en.wikipedia.org

bonus:
www.flickr.com

araştırdıkça daha çok şey çıktı. hintliler de bir alternatif tıp tedavisi olarak inek idrarı içebiliyormuş. ayurveda'da kullanılıyormuş bu yöntem.
en.wikipedia.org

buunla ilgili bende türkçe bir kitap vardı ama uzun zamandır görmedim. abd'deki bir radyo konuşmasının metninden oluşuyr. ararsan çıkar belki bi yerlerden. yıl 90'lar.

(bkz: çişteki mucize)
başlıkta veri kalmamış ama bu 90'larda epey meşhur bir kitaptı.

ben taboo'da izlemiştim bu tipleri.

cin'deki bi koyde bu sekilde yasayan insanlar vardi sanirim. ben de taboo'da izlemistim..

bear grylls :)

bazı haberlerde çoğu çinlinin günümüzde idrar içtiği de söylenmiş. mesela:
health.dir.groups.yahoo.com
www.news24.com

Süpersiniz.

Pet şişesine baktım da o gibi?

benziyor ama tam belli değil.İyi yakalamışsın :)

evet.

www.cokokuyancokgezen.com

hayat su'da logo biraz daha aşağıda, eski bir şişesi olabilir gerçi.

çok benziyor logo.

küçük bir detay ama hayat suyun orda ne işi var acaba değil mi :D

1.bp.blogspot.com

burdaki logosunda da tamamiyla aynı yerde. 8 10 senelik sudur o, logosu da %100 değişmiştir zaten.

bence degil o yıllarda bizdeki sise kapakları daha kalındıü resimdeki (ve su andaki gibi) ince kapak degildi.
ama cok benziyor

özlemişim lan keratayı!

Alaylarınızı s.keyim derdim. Ciddîyim.

1-boyle dudak hanginizde var derdim.
2-uuuu yapar gibi one dogru dudaklarimi uzatirdim boyle (yapiyorum simdi).

wilwarn'a hâl hatir sorardim

dinlerin yalan olduğunu ama olağanüstü bir gücün olduğunu (tanrı diyebiliriz. ben dıbrışka demek istiyorum ama) anlatmaya çalışırdım.

topunuzun minnakoyyim

derdim, ayni bu sekilde. baska bisey gelmezdi aklima heyecandan

çok önemli bişey söyliycek gibi gerinir, sesimi temizler falan, sonra "ya neyse amk şimdi" der giderdim.

şah şah şah
dam dam dam.....

inciswf.com

"ne bakıyonuz o.. çocuklarıı" derdim.

gülerdim. gülümserdim. kahkaha atardım

ne çoksunuz amk derdim.

www.youtube.com

60'a kadar sayardım.