orjinali sara3. 3=ayın harfi oluyor. cümlenin sonundaysa faslun fi ilacis saraa. cümle devam ediyorsa sar'i.

yalın hali sar'un. marifeyse el sar'u. kitabun, darbun, katlun, veledun gibi.

Arapçada kelimenin iki hali de var, aynı anlamda: Sar'un ve sar'atün.

Dolayısıyla ifadeyi 'faslun fi ilaci'-sar'i" şeklinde yazmanız doğru olur. Arapça aslı da yanlış değil yani. Herhangi bir düzeltme yapmaya gerek yok.

Acilde o dediklerin dışında müdahale bile etmeyebilirler, uzmana git derler.

Kasılmayı geçirecek şeylerden biri sağlam ve kaliteli bir magnezyum desteği almak, diğeri boynuna sıcak uygulamak. Diğeri vücudun stres yükünü azaltmak. Mesela az uyuyorsan yeterli uyumak, aşırı yoruluyorsan daha az yorulmak, sürekli endişeli öfkeli gergin isen ya spor yapmak ya da bunları azaltacak çözümler bulmak için psikoloğa gitmek...

Boynun belli ki ağır bir korkuyu taşımaya çalışıyor. O korkuyu bulup savuşturmak gerek. Psikoloğa gidecek imkan yoksa özelden yazabilirsin, sadece yazmak bile çok rahatlatır, muhatabının olduğunu bilmek daha da rahatlatıcı olabilir. İstersen cevap yazarım istemezsen yazmam, bu da bir konfordur. O korkuyu sağaltmak lazım.

Muhayyer doktor olsa, gelen hastaların %90'ına magnezyum yazardı. Nasıl bir gerçekdışılığa ikna etmişse kendini.

Birine o gergin kası ovalat, sıcak kompres yap, bir de kas gevşetici uygula, geçer iki güne.

Bir de 'klima çarpıyor' yaşın gelmiş gibi. Uzak durmalısın klimalardan.

boyun egzersizleri yap fıtık yoksa

Erzurum'da okurken yel yemekten ve anksiyeteden dolayı 2 defa boynum feci şekilde tutuldu. Kalas gibi kaskatı kalakaldım.

Nasıl becerdim bilmiyorum ama minibüse atlayıp acile gittim.

Hemen kas gevşetici iğne yaptılar.
Nasıl bir iğneyse o, 10 dakika içinde lokum gibi olup eve döndüm.

Hiç durmayın, acile gidin. Hemen bir iğne vurdurun. En fazla 10 dakikada rahatlarsınız.

@Mirket

Magnezyum eksikliği kadar çok probleme sebep oluyor ve özellikle de strese o kadar bağımlı ki, özellikle kasılma ve ağrı konularında hele ki stres yüksekse muhakkak Magnezyum diyorum, çünkü gerçekten de hâlâ doktorların bile aklına gelmiyor, hâlâ gelmiyor yani. Sorgulamıyorlar ne haldesin gergin misin şu bu. Diyabet hatta migren bile buna bağlı, pos bile, huzursuz bacak sendromu bile. O kadar çok ki. Bilsen sen de böyle yaparsın.

tranko buskas kas gevsetici.

uzun süre bilgisayar karşısında uygunsuz pozisyonda oturmaktan bende de oldu, kafamın arkasında benimki. kas gerginliği sinirleri uyarıyor sürekli ve rahatsız ediyor, uyurken zorluyor. araştırdım ettim, hastanede ağrı kesici yahut kas gevşetici yazıp yolluyorlarmış.

Yanlış düşünmüyorsunuz.
Tabiki sefinizin ne düşündüğü önemli ama lider olan kişi calisanlarinin mutluluğu ve gelisimini de önemsemeli.
Ek olarak birim değişikliği genelde şirketlere çok iyi gelen bir şey.

@logistic

Ne demeliyim böyle cevap gelirse? Ne daha uygun olur?

Ayşe senle diğer birimler arasındaki kurumsal bağlantı, yok sayamazsın. Onun yerine neden gitmek istediğini ayşeye anlatıp, öbür yandan gideceğin birimin ayşesinin de seni istemesini sağlaman lazım.

Ayşeler birbirileri arasında anlaşmadığı sürece sorun çıkar. Çatışma durumunda hangi birimin ayşesi güçlüyse o senin sahibin olur.

Tüm bunlardan bağımsız, Ayşeler ve sen haricindekilere bok yemek düşer, onlara bişey demek zorunda niye hissediyorsun?

Bruce +10
Gidecegin birimin aysesinin seni istemesini saglaman lazim ve hangi birimin aysesi gucluyse o senin sahibin olur.
Dogru dusunuyorsun. Su anki aysenin diger birimler arasinda baglantisi yoksa bi sey demek zorunda degilsin bana kalirsa.

Fikir belirtebilir. Ötesi mobbing olur, ya da şu olabilir ötesi kısmında o birimde sana ihtiyaç vardır, şimdi bekle bakarız der.

Bir de böyle konularda onun bunun lafıyla da hareket edilmez ya da hareketsiz kalınmaz, kaldı ki Ayşe bunu birinden duysa ve arkasından iş çevirdiğini/cevirecegini düşünse haksız olmaz.

Birim değişikliği sebebini şu anda bulunduğun yerde yapamıyormuşsun gibi yansıtma.

Farklı bir birimde daha tecrübe kazanmak istiyorum de.

Tıp öğrencilerinin rotasyon sistemi gibi.

birisi böyle derse, "demek ki ortaya koyduğum iş beğenilmiş" dersiniz ve gülümsersiniz.

Birim değiştirmeyi istemek, özellikle benzer fonksiyonları barındıran birimlerse genellikle olumsuz algılanan bir durum. Arkandan "zaten uyumsuz, ayrılmak istiyor, bahane üretiyor" gibi konuşulur. Senin için negatif olur.

Öncelikle hangi birime geçeceksin ve neden/hedefin nedir bu kafanda net olmalı. Hangi sektördesin bilmiyorum ama diyelim ki yazılım analisti pozisyonundasın. Mevcut pozisyonunda başarılısın kendini ispatladın, üzerine kendi çabanla gittin yazılım geliştirme eğitimleri aldın ve konuyu sevdin. Kariyerini uzun vadede bu yönde ilerletme hedefin var. Bu durumda örneğin performans görüşmesinde konuyu açabilirsin. Hatta önden yemekte veya molalarda bu tip bir kursa başladığını, yazılım geliştirme işini de çok sevdiğini söylersin, yöneticini hazırlarsın o da bilir. Bu gayet doğal. Yazılım geliştirme alanında ilerlemek ve şirketine bu tarafta katkı sağlamak istiyorsun.

Başarılı bir çalışansan yöneticin seni bırakmak istemeyebilir ancak kimse kimseyi zorla çalıştıramaz. Örneğin anlaştınız, yerine birisi alınana ve sen ona işleri aktarana dek mevcut ekibinde çalışmaya devam edersin, sonra yeni yere geçersin. Bana göre en ideali bu.

"Ben Y birimine geçmek istiyorum" diye bir anda pat diye ortaya çıkmamanı öneririm. Bir de bunlar şirketin ihtiyacı ve biraz da gönüllülük esaslı. Agresif ifadeler süreci baltalar.

Bir de "meramını" fazla kimseye anlatma. İş ortamında kimseye güven olmaz, biri gider anlatır. Yarın zam/terfi dönemi geldiğinde "nasılsa gitmek istiyor" diyip senden keserler, niye düşük zam aldığına anlam veremezsin.

Ayşe'nin seni bırakmak istememesi kadar doğal bir şey yok. Ayşe'nin yerinde sen olsan sen de aynı şekilde davranırsın emin ol. Çünkü işleyen bir süreç var ve senin gidişin ile o çark sekteye uğrayacak ve bunun sonuçları Ayşe'yi direkt etkileyecek.

Yapman gereken şey basit; ama şirket içinden ama dışından kendi yerine birini bul ve Ayşe'ye birim değiştirmek istediğini söyleyerek alternatifinin de hazır ve yeterli olduğuna ikna et. Bunu yaparsan işler çok hızlı hallolur. Yok bu benim işim değil, niye ben uğraşıyorum vs dersen işin zor.

Orada bu bütçeye günlük kiralık bulmak zordur. uzun vadeli bakman lazım.
Kağıthane'de yeni yapılan siteler var. araba veya servis varsa onlara bakabilirsin.
Yürüme mesafesinde olsun diyorsan Nef firmasının binaları var ama ara mahalleler arasında genelde. Yani senin için nezih midir bilemedim.
Sahibinden.com'da kiralık kısmında kağıthane, beşiktaş, şişli ilçelerini seçip arama yapabilirsin.

4. levent'te aradığın ölçekte bir ev bu fiyata bulman pek mümkün değil maalesef.

"Hemen Her şeyin Kısa Tarihi" diye bir kitap vardı. Yazarı Bill Bryson.

Bilime meraklıysa o kitabı da sevecektir. Hem de yaşına daha uygun olabilir.

Nadirkitap'tan ucuza (bkz: junior Larousse) bulabiliyorsunuz. Bence büyükler dahî okumalı.

Saçmalama yaa ne çekinmesi. Çat diye git. Çikolata falan da al veya tatlı

Bu soruyu daha once yine sormustun hatirliyorum. O zamandan beri gitmemissiniz demek ki artik gidin. bu kadar ozlemissiniz, harekete gecme zamani:)

En fazla abes karsilarlar bir şey olmaz. Olsa ne olur olmasa ne olur diye düşünüp durmaktansa yapmak iyidir.

Hislerinin karşılıklı olduğuna eminsen git tabii ama üç yıl birlikte olduğun insanı ayrıldıktan bir yıl sonra görsen bile bir cringelik oluşuyor, az biraz çalıştığın yere beş sene sonra çat diye gitmeyi bilemedim açıkçası.

Haber ver bence bi çay içmeye uğramak istiyorum de

Bence çok mutlu olutlar. Ben kötü ayrıldığım şirkete gitmiştim 6 yıl sonra. Asıl gitme amacım tabii sevdiğim arkadaşlarımı görmekti ama gitmişken kötü ayrıldığım yöneticileri de gördüm. Oturduk sohbet ettik. Sevindiler beni görünce. Ben de iyi ki uğramışım dedim.

bir şey olmaz da orda olmazlar falan diye mesaj atıp kendisine ya da teyit edebilecek birine ona göre gitmekte fayda var. gidip de onları göremezsen çok anlamsız olur :)

Tamamen uydurmaları. Özellikle dil düzeltmek için gayet kullanımı uygun. Zaten birçok bakımdan olduğu gibi dil bakımınından da eşitsiz bir dünyada yaşıyoruz, bu eşitsizliği ne kadar azaltırsak o kadar iyi. Artık birçok dergi kullandığınızı belirttiğiniz sürece kullanmanıza izin veriyor. Tutup makaleyi chatgpt'ye yazdırmayacaksınız sonuçta, kaldı ki o kadarı mümkün değil. Sadece düzelttiğiniz yerleri çok dikkatli kontrol etmeniz gerekiyor. Bazen anlamı kaybedebiliyor.

Uydurma +1

Dergilerde artık AI statement bölümü oluyor, we used ChatGPT to increase readibility tarzı. Makalenin yazı kalitesini arttırmak için ChatGPT kullanımı yaygın ve meşru.

Örnek: www.elsevier.com

Bence buna uydurma demek tam olarak doğru değil. Burası çokomelli çünkü gerçekten bir kadın gibi en ufak bir şeyi bile unutmuyor. Bir zaman sonra yazdığınız bir şeyi, kaydetmemiş olsanız bile yüzünüze şırrak diye vurabiliyor.

İnanmıyorsanız chatgpt ye beni “beni roastla” deyin ve görün :)

Tez danışmanım bana "kullan ama bokunu çıkarma, eğer şunları şunları yaparsan sıkıntı olur, ama (örnekler) şekilde kullanmanda sakınca yok, sana kalmış" dedi. Verdiği sakınca yok örneğinde size söylenilen de vardı.

"bir kadın gibi" tabiri kullanan ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan tiplerin söylediklerine güvenmeyin. ChatGPT'nin kendi hesabınızda yazışmalarınızı hatırlaması başka, akademik makalede kullanımı bambaşka olaylar.

soruyu biraz daha açman gerekir,
elektrik,otomobil,su motoru gibi..

elektrik. indeki bakırları değiştiriyorlar. neden yapılıyor?

Motoru zorlarsan ani bir ısınma şoku ile telin etrafını saran izolasyon malzemesi yanıyor ve sargı kısa devreye düşüyor veya kablo direkt eriyor. Böylece ya motor hiç çalışmıyor ya da randımanlı düşüyor. Bu durumda bobinaıcının motoru tekrar sarması gerekiyor.

mudo'dan gift card alabilirsin o da bir ihtiyacını giderir.

Kardeşime dondurma makinesi aldım mantığım da "olsa güzel olurdu ama buna para harcamak mantıksız olur" diye düşünülen bir cihaz olmasıydı. Belki siz de böyle bir şey bulabilirsiniz. Onun dışında duyduğum iyi bir hediye bulma tavsiyesi şuydu: her gün kullanılan bir şeyin enfes/üstün kaliteli (exquisite idi kelime) bir modelini almak.

Bana ekmek kızartma makinesi alındı çok mutlu oldum. Ben de birine battaniye aldım tv karşısında kış akşamları çok kullanılıyor.

Kahve makinesi (Türk kahvesi veya filtre kahve için)
TV battaniyesi
Arzum mix&go tarzında blenderlar. (genel ismi nedir tam bilemedim)

Sıkıntıyı kendinde ara, genele yayma.

Tek başıma çok tatil yaptım, hepsinden çok keyif aldım, hiç böyle hissetmedim veya düşünmedim.

Ben de tek başıma tatillerde hep güzel vakit geçirdim valla.

"Çiftler seni potansiyel tehlikeli olarak görüyor"

Çiftleri kafanda burjuva sınıf olarak görme. Bir çoğu senin gibi yalnız yaşamayı beceremeyen, özgüvensiz insanlar topluluğu.

cehennem gibi değil. kendi keyfi var. kafana göre takılıyorsun kimse karışmıyor. yanlış yola yapsan yanlış bi şey yapsan kimse laf etmiyor kimseye mahcup olmuyorsun. aç kalsan da tek başına kalıyorsun kimseden sorumlu değil.

tabii ki anlaştığın biriyle daha zevkli ama tek başına cehennem değil asla.
imza: tek başına en az 5 ülkeye uğramış birisi.

ya birakin tek yasayamama ozguvensizligiymis, asosyallikmis, sorun bendeymis. Aksam restorana gitmek istiyorum, restoranlarda millet 3lu 4lu masalarda, grup, cift sen sakrak muhabbetini ediyor, ickisini iciyor, yemegini yiyor, sen orda tek basina oturup napican? 5 dakika otursan hayati sorgulayip, depresyona girersin zaten, olan moralin de sifira iner, benim burda ne isim var diye. Gece kulubune falan gitmek istesen gene ayni. Insanlarin en insaflisi acir, digerleri ne ayak bu diye tuhaf tuhaf bakar zaten.

Ya işte sizin gibi düşünmüyoruz, insanlar farklı birbirinden. Güzel bir yemek yiyip insanları izlemek tek başına da keyifli, depresyona girmiyorum ben. Birisi ile tatile gittiğimde 2 gün sonra afakanlar basıyor. Size uymuyorsa uymuyordur, uydurmak zorunda da değilsiniz.

yapacak bir şey yok. bu ülkede bekarlara bakış açısı böye maalesef.

bütün tek tatillerimden son derece keyif aldım. siz kendinizi ezik hissederseniz beden dilinize yansır, insanlar da öyle davranır. parasını ödüyorum, hizmet satın alıyorum. diğer hizmet satın alanlarla benim aramda ayrımcılık yapanı hissedince postamı koyarım, bu kadar basit.

siz neden tatilde çevreye bu kadar odaklanıyorsunuz ki? kendime zaman ayırmışım misler gibi, bana ne çevrede ki şen şakrak gruplardan? hem insanlar dönsün kendine acısın, acınacak bir durum yok ki ortada? ayrıca varsayalım öyle düşündüler, düşüncelerini mi okuyorsunuz? sanmak/varsaymak insan da huzur falan bırakmaz yahu. hadi diyelim ki acıdılar, çok da fifi yani?

Degil. Herkes kolaylik sagliyor ayrica. Sanirim erkeksin ondan tatillerde tek erkek pek istenmiyor. Bana gore sacma ama oyle bir durum var.

Onun disinda cift olmus, grup olmus hic ilgilenmiyorum etrafla. Ben keyfime bakarim. Cok da guzel bir sey tek tatil. En sevdigim :))

Erkek için zor. Kadın için güzel. Erkek adam da yanına tatil için birini bulabilir. Erkeksen, tek gitme. Değiştiremeyeceğin şeyler için sabır ve farkındalık, kalp ben.

entelektuel amacla yapilabilecek en iyi tatil. istedigin yere istedigin zaman gidiyorsun bir sehri tanimak ve anlamak icin en iyi yol. ama eglenmek iyi vakit gecirmek istiyorsan o zaman yalnizlik bazen sikici olabiliyor. yani aksamlari otele gidip erkenden yatiyorum tek basina tatile gittigimde. tek basina barlarda takilmak olmuyor.

Değil

Çıktığım ilk tek tatilin akşamında otelde ağlamıştım moral bozukluğundan:d

Herkes çift doğru, garson bile iki kere soruyor “kaç kişisiniz” diye. Yine de pozitif tarafından bakalım, sırf eşlik edecek birileri yok diye kendinizi eve kapatmadınız. Milletin tek başına kafeye, tiyatroya gidemediği yerde siz tatile çıkıyorsunuz, özgüven şov.

@tanta

Tek başına tatil değil de yalnız başına tatil cehennem gibi bir şeydir.. Örneğin ortalama bir kız ya da ortalama/ortalama üst bir erkek tek başına tekne turuna tatile çıksa cafeye bara otursa aslında yalnız değildir, bir sürü kişiyle tanışabilir hatta aşk bile başlayabilir. Hayat sürprizlerle dolu. Tek başına tatil bu grup için belki de bir keşif yolculuğudur, ister ruh eşini ister kendi kendini keşif olsun fark etmez zevkli geçer.

Burada yıkıcı olan ise hayatı boyunca teklif almamış ya da on yılda bir teklif alan o da beğenmediği kişiden) birinin tek başına tatili o kadar zordur ki belki de 1-2 tatilden sonra tatil kelimesinin anlamını unutur. Onun için hapishaneden farkı yoktur.

Bir de kadın erkek farkı da vardır. toplum tek kadının tatilini dünyanın her yerinde onaylar, erkeği ise onaylamaz genelde. İşletmeciler açısından bile eşit şartlarda değilsin.

Sen haklısın ama genel olarak internette bu tür konularda gerçekçi cevapları bulamazsın.

bu biraz oznel bir durum. karakter, psikolojik durum vs. ile alakali. ben hic problem yasamadim, hic boyle dusunmedim. sonucta her seyi farkli algiliyoruz. mesela ben o garsonu gorsem herhalde yorulmus, isinden bezmis derim. kaba saba bir tip oldugunu dusunurum. ulkede hizmet kalitesinin ne kadar dustunu dusunurum. belki de farketmem bile. fakat siz sizinle alakali olumsuz bir durumdan oyle oldugunu dusunuyorsunuz. bu olumsuzlugu da siz yorumluyorsunuz. su acik ki yalnizlik konusunda sikinti cekiyorsunuz, bunu cok onemsiyorsunuz. fakat yalnizligiyla barisik veya normalde sosyal ama arada bir yalniz tatile gidenler icin bu bir problem degil, hatta daha iyi bir sey.

Bro sen yanlis yapiyorsun. Gunduz gezi isleri, plaj vs yapican. Aksam 6'da 7'de falan kafayi gomup, uyuyup dinleneceksin. Gece 11, 12'de kalkip kuluplere akacaksin. Gece 3e 4e kadar Icip dagitip denk getirebilirsen ons ile geceyi sonlandiracaksin. Olmazsa saglik olsun eskorta gidersin ertesi gun, rafet el romanin dedigi gibi "caddeler benim, geceler benim, arayan soran yok, rahat yasiyorum". Tek kisi icin restoran vs bos is zaten. Hazir al, siparis et pizzani, kebabini, tv karsisinda ya da tablet onunde veyahut balkonunda disari seyrederken gom yemegini mis gibi. Hersey dahil otel de bos is, gereksiz bence tek kisi icin. Bu arada otel odasi yalnizligi sozlukte 182 sayfa olmus, bu basit, oyle gecistirilecek bir konu degil, yalnizlik cagimizin, herkesin sorunu

spor salonu şart mı?
vücut ağırlığınla yap 2 hafta boyunca. yine iyi gelir

vücut ağırlığıyla idare edersin.

not: protein tozu kullananlar da natural sporcudur.

tereyagi mi bu 2 haftada eriyecek, bir sey olmaz hem vucut da dinlenmis olur.

hızlı bir şekilde geri toplanıyor o merak etme. ayrıca yatalak hasta değilsen köyde illa ki bir şeyler yaparsın. bir de salondaki antrenöre bahset durumdan ki sana evde yapabileceğin bir kaç hareket versin. artık damacana mı indirir kaldırırsın onu bilmem ama illa bu gibi durumlar için çözüm vardır. onlar da tatile gidiyor neticede.

direnç bantları çok işe yarıyor. kendi ağırlığınla da yaparsın. günde yarım saat. bir de yüzeceksin. o da ayrı spor. ben tatilden hep daha formda dönerim.

günde 13 tane yumurta yemelisin en az.

youtu.be

Kas dediğimiz şey bildiğin löp et, öyle düşündüğün gibi 2 hafta antrenman yapmayınca atrofi olmaz, en az 6 haftadan sonra çok küçük kayıplar olur ki eğer protein alımlarını orta/üst düzeyde tutarsan hiçbir şey yapmasan bile kaslar büyük oranda korunur, bu aşamada dert edeceğin şey kas kaybı değil yağlanmak olmalı, antrenman olmayınca genelde beslenme de sakatlanıyor o da yağlanmaya neden oluyor, problem bu. Onun dışında sarkoplazmik kayıplar, yani kaslardaki sıvı miktarı azalıp kasları küçük gösterebilir ama bu önemli bir konu değil. Ayrıca böyle birkaç haftalık aralar sinir sisteminde biriken yorgunluğu absorbe ettiği için sonrasında yapılan çalışmalar çok daha performanslı ve kazançlı oluyor, bu şekilde de değerlendirebilirsin.

Siyah beyaz yeterliyse xerox 3020. Müthiş bir yazıcıdır.

Canon i-SENSYS MF450 -- günde 200 çıktı alıyoruz en az, ve toneri inanılmaz uzun gidiyor

lazerde xerox.

Kyocera m4500 ix kullanıyoruz okulda. Fiyat belirtseydiniz daha iyi olurdu.

@rodeocu hocam f/p ürünü olduktan sonra bütçeyi esnetebilirim renkli de yazdıran kapsamlı bir makine arıyorum uzun süre kullanmak için. en son xerox b215 kullanıyoruz fakat artık çok ve sık sorun çıkarmaya başladı yetmiyor

sanırım seçenek vardı, onlar mı arasın sen mi arayacaksın şeklinde.
bana bi usta numarasını bırakmıştı. sayfasını kontrol ettim, iyi yorumlar vardı, aradım anlaştım geldi.

akin humus'a gittim ben, farkli bir humus sunumu ve fiyati makul tavsiye ederim.
bir de gul pide'ye gittim ama 10'dan asagi findik lahmacun vermiyorlar tanesi 30 liraya denk geliyor biraz pahali geldi bana ama lezzeti guzeldi, yaninda da humus getirdiler.

normal camdan daha dayanıklıdır fakat sivri bi şey hemen patlatır camı tuz buz olur.

Çocuğunuz kıramaz, ama siz kazara sandalye falan vurursanız büyük ihtimalle kırılır ama dağılmaz. Burada bağlantılarının sağlam olması önemli. Yani cam kırılmaz ama yerinden çıkmaması gerekli.

bunlar temperli cam kolay kolay kıramazsınız. zorladınız kırdınız diyelim normal cam gibi dağılmaz bütün halde durur yine.

@eileengray, foto bana ait değil, internetten buldum :)

Ben yaklaşık 10 sene önce bir kere içerideki sandalyeyi balkona taşırken sandalyenin ayagı bu cama gelmişti. Cam patlamıştı. Ama saga sola dagılmadı.

Mac lip glass - casual
*ben dudakta bi sey olmama hissini seviyorum. Bu onu veren bi sey. Gerci ruj degil, parlatici kategorisinden

Kittie, aynen ağırlık hissi yaratmayan hafif formüllü ürünleri seviyorum. hani sür çık abartı oldu mu uydu mu vs düşünmeden kullanacağım bir şeyler. Üniversitedeyken yıllar önce oriflamede tesadüfen aldığım bir ruj vardı, o öyleydi aslında hayatımın rujuydu ama maalesef artık öyle bir seri yok tabii. High end ürünlerde bile bulamadım aramaya devam…

Uzun yıllar ruj kullanmadım kendime yakıştırmadığım için. Tam ruj değil ama ilk defa şunun ikinci kutusuna geçtim: kudraciltbesinleri.com Daha da böyle devam ederim sanırım.

Pastel, mat warm 589. Evde bile sürüyorum
ty.gl

ysl 202 Peachy Glow , evde bile sürüyorum +1

uzun zamandır pastel nude lipstick 526

fiyatı da bayağı düşmüş , hemen kaybolup gitmiyor yumuşak ve ince dokulu

www.trendyol.com

mac - devoted to chili

Mac - ruby woo <3 canim kirmizim, her gun kullaniyorum.
Gunluk icin onerim, mac- see sheer parlak bitisli oneririm

ruj değil lip balm ama: bobbi brown extra lip tint bare raspberry

Suyin, bunu bayağı kişi övdü yahu fiyatına rağmen merakımdan alacağım sanırım :(

ay şimdi gördüm yazdığınızı. evet çok pahalı ne yazık ki ama kullandığım en iyi lip balm bu. dudaklarım çok kuruyor ve çok da soluk rengi ama bunu sürünce hem renk geliyor hem de nemlendirmesi başarılı/uzun süreli. indirim dönemlerinde stokluyorum :( black friday'e az kaldı o zaman bi bakarsınız.

sorun olduğuyla alakalı bir kaç haber okumuştum.

nasıl bir haber nerde? o yurt dışından paket tur alanlar için olmasın?

cok kez yaptim hic sorun yasamadim

haber nerede bilmiyorum ama vpn kullanarak bir otel rezervasyonu yapan çift sıkıntı yaşamıştı. google'da aradım ama bulamadım şöyle bir şey buldum;

x.com

otelin kapısında sorun yaşamaktansa hiç denememeyi tercih ederim.

Sosyal medyada görmüştüm, Alamancı biri yurtdışından rezervasyon yaptırmış. Otele gidince Türk olduklarını anlıyorlar, ücret farkı falan istemişler. Alman pasaportunu gösterince rez. yaptırdığı fiyatı kabul etmişler. Bence sorun yaşarsınız.

ben karşılaşmadım ama çokça haber gördüm fiyat farkı istenen. hatta baya haber olmuştu ceza yemişti.

googlea millet farkı yaz çıkar.

www.indyturk.comürk-müşteriden-milliyet-farkı-ödemesi-aldı-bakanlığın-incelemesi

pasaport sorulduğunu okumuştum haberlerde. şikayet edildi, otel ceza ödedi vs ama ben olsam bu riski almazdım heralde.

arkadaşlar ben booking özelinde sordum. hani almanyada ingilterede marketlerin bile uçak dahil ucuza paket sattıkları yıllardır biliniyor. ben bookingten sadece vpn ile otel satın almayı düşünüyorum.

2 kez kesin aldığımı hatırlıyorum. Bi 2 kere daha almıştım ama o ara yasaklı mıydı emin değilim. Hiç birinde sorun olmadı.

En iyisi aldıktan sonra ya da almadan önce otelle iletişime geçmek.

Ben çok kez yaptım problem olmadı

Otellerde kabul edilmeyenlerin yaptığı booking'ten vpnle almak değil. Yurtdışındaki acentalardan paketle almak.

Problem yaşamazsınız ben de çok kez yaptım.

ben son 5 yılda 3-5 kere yaptım bunu. Hepsinde hemen oteli arayıp rezervasyonu teyit ettirdim (görüp göremediklerini), bir sorun olmadı ama booking euro fiyatı gösteriyordu gittiğimde o günün euro kurundan hesaplayıp çektiler hep. Yani ücreti TL sabitlemek istiyorsan o iş olmayabilir.

oteli aradım sordum. bookingten rezervasyon yaparsanız gelince sizi burda öperiz dediler.
ne lanet memleket olduk çıktık yaa.

Sahne hazırlayacak mısın? Evet ise çok ağır kocaman cihazları indir kaldır ittir çek taşı gibi hareketler olacaktır, hani o kocaman kocaman hoparlörleri düşün, onlar ve daha fazlası işte.

Eğer sahne hazırlama varsa belini bu ağır ve kocaman şeyler şaapabilir, onu demek istiyorum, mevcut bir bel fıtığı falan varsa dikkat et bu konuya yani.

genelde bu sektör 9-5'ten pek kimseyi almaz garip, şanslısınız.

@muhayyer divan'ın sorusu önemli; sizden istedikleri tam olarak nedir iyice anlamalısınız ve bu istenenlerin dışında hiçbir şeye elinizi sürmemeye çalışmalısınız. tutanın elinde kalır.

bahsettiğiniz iş yapımcılık aslında -uygulayıcı yapımcı da derler-, gerçekten 360 derece her şeyle ilgilenir, yalnızca -mümkünse- ırgatlık yapmazsınız. bu şekilde bir işte ofiste olmak zaten lüks, iş gerçekleştiği ve para da kazanıldığı müddetçe kimse de size neredesin vs demez genellikle. zaten tedarikçilerinizi belirledikten sonra çok işte onlarla çalışırsınız, ne kadar sık iş o kadar ucuz iş olur.

ha sizin yapacağınız iş için yukarıdaki ünvan değil de kısaca "prodüksiyon" diyorlarsa o biraz zorlar. tempo severseniz keyiflidir, kazanmasını bilene kazandırır da.

yaşama ihtimali çok düşük de olsa var. tekrar ulaşma ihtimaliniz de sıfıra yakın. genelde veren kişiye bilgi verirler. arayıp sormalısınız.

Arayin sorun bilgi veriyorlar +1
Normalde kedi alindigi yere birakiliyor tedavi icin. Ne kadar tedavi ediyorlar bilemem. Bazen hicbi sey yapilmadan geri birakiliyor hayvanlar, bazen ilgileniliyor. Bazi hastaliklarda zaten bakmiyorlar. Ufak tefek bi sey de almiyorlar enfeksiyon kapmasin bi de bosuna diye.
Muhtemelen kirik bacaklar tedavi edilir.

Pardon nerden alinirsa tedavi sonrasi da oraya birakiliyor demek istedim

Ekimde Atina mis gibi olur.

barcelonadan keyif almadıysan avrupaya gitme, yallah dubai eheh.

berline gidebilirsin ucuz bilet düşüyor. 3 gün 2 gece eh yeterli.

hollanda ve belcika seven kopenhag da sever.

doga gormek isterseniz isvicre'de bir yerler olabilir, ya da hallstatt tarafi.

Hallstatt demeye gelmiştim. Salzburg 1 gün, hallstatt 2 gün.

paris

Sen surda birkac sene oncesine kadar hic yurtdisina cikmamisken hangi ara gittin buralara? Sirrini merak ettim eski dostum cesario

@kittie

Hollanda, Belçika turunu 1 haftada yaptım. Budapeşte, Viyana, Prag da 8 günlük tatille oldu. İtalya turumu da 8 günde yaptım.

Diğer yerler iş içindi. Hamburg, Barcelona, Genoa, Marsilya vs.

1'er yıl da schengen vizem çıktı. Nisana kadar vizem var. Bütün yıllık izinlerimi yurt dışında yapma kararı aldım vize bitene kadar. Şirkette 6.yılım bitti. Artık 14 yerine 20 günlük izin geliyor.

@cevap yazan diğer arkadaşlar:

Kopenhag ya da Stockholm seçeneği daha yakın.

Salzburg, Hallstatt isterim ama ulaşım konusunda sıkıntı yaşarım. Mesela Hallstatt'tan uçakla dönemem. Salzburg, Hallstatt, Münih, Nurnberg şehirlerini kapsayacak 8 günlük başka bir planım var ileride. 2 gece için Kopenhag, Stockholm şu an bana daha yakın.

kuzeye git.

kopenhag > malmö > stockholm

ya da

helsinki > talinn > riga

kopenhag'ın nefis bir şehir olmasından ötürü birinci seçenek çok daha iyi olur.

www.youtube.com

şu arkadaş önüme düşüyor bazen underrated european destinations falan diye bazı şehirlere bakıp ulan hakkaten hee dediğim çok oldu bir bakabilirsin bence

Polonya- Krakow

10 senedir avrupa'da yasiyorum. kucuk sehirleri de buyuk sehirleri de gordum. 4, 5 tanesinde araliklarla yasadim. sunu soyleyebilirim ki hemen hemen hepsi ayni ya. hatta cok meshur "every european city" diye bir karikatur bile var:
www.reddit.com

mesela yukarida biri hollanda ve belcika seven, danimarka'yi da sever demis. bu benim icin hicbir anlami olmayan bir tatil olur, ayni veya benzer seyleri tekrardan gormek, yasamak vs. sikici degil mi?

neyse, sorunu cevaplamaya calisayim, bence gercekten farklilik yaratacak ulkelere/sehirlere odaklanmalisin. mesela iskandinav ulkeleri veya rusya.

en az keyif aldigin yerlerde mesela ne keyif vermedi sana ? ya da keyif aldigin yerlerde ne keyif verdi sana ? roma'da 7 gun kaldim mesela ve hic sikilmadim, aksine cok keyif aldim. sana keyif veren ve vermeyen seylere gore rota olusturmani oneririm

@sweetoffice

İtalya turumu kuzenimle yaptım. O bana göre çok uyumsuzdu ve hiçbir müzeye falan girmek istemedi. Bazı yerlerde ayrıştık. O da bir etken.

Ama genel olarak söylemem gerekirse Roma çok kalabalık geldi. Jübile yılı olduğu için ekstra bir kalabalık vardı sanırım. Prag da kalabalıktı ama kalabalığı batmadı gözüme mesela. Roma biraz İstanbul gibi kaotik geldi. Gezdiğim yerler arasında en kuralsız, İstanbul'a en benzeyen yer Roma gibi geldi bana.

Barcelona da çok kalabalıktı. Elektriklerin gittiği zamana denk geldik. Belki bu da olumsuz etkiledi beni. La rambla'da yürürken devamlı birinin gelip esc var, hap var cigara var gibi sorması rahatsız etti ve aramızdan birinin de çantası çalındı hem de otel lobisinde.

Hollanda vs beğendim. Kuralcı, her yer kanal, yeşillik, temiz, ördekler, kuğular. Çoğu kişi eleştirir hayat 5te duruyor diye ama bu bile bana güzel geliyor. Belki içimde 70 yaşında bir dede var.

Roma ve Barcelona dedin mi çevremde çok aşık, laf kondurmayan insanlar var. Bilmiyorum çevre etkisiyle mi ama çok büyük beklentim vardı bu 2 şehirden.

Ama İspanya'ya Endülüs bölgesi ile şans vereceğim bir gün. Belki Madrid de olur listemde.

Çok temizse, kuyumcu hurdaya yollamayıp, satabileceğini düşünürse üçbeş kuruş daha fazla verip zararını azaltabilir. Aksi taktirde al-sat fiyat farkını sineye çekersin.

Birkaç sene önce gram altınları bozdurup bilezik almak istemiştim. Kuyumcu gram altınları kendi sattığı fiyattan bozmuştu, altından altına çevirince böyle yapıyoruz demişti. O kuyumcu bu şekilde mi çalışıyordu yoksa hepsi mi öyle bilemiyorum, gidip bir sorun, hesaplattırın derim.

Samsung A serileri iyidir.

Oneplus modellerine bakabilirsin bütçene göre.

lineageos desteği olan bir model.

aşağıdaki kodu geliştirici menüsü altındaki visual basic kısmına kopyalayıp çalıştırın istediğiniz gibi yapacaktır.

geliştirici kısmı nasıl açılır bilmiyorsanız : www.youtube.com

kodu module kısmından çalıştırmanız daha iyi olur www.youtube.com






Sub WordToPDF()

Application.ScreenUpdating = False

Dim totalPages As Long
Dim currentPage As Long
Dim rng As Range
Dim tempDoc As Document
Dim pdfName As String
Dim savePath As String
Dim personName As String
Dim startRange As Range, endRange As Range
Dim startPos As Long, endPos As Long


ActiveDocument.Repaginate
totalPages = ActiveDocument.ComputeStatistics(wdStatisticPages)

savePath = InputBox("PDF'lerin kaydedileceği klasör yolunu girin:", "Kayıt Yolu")
If Right(savePath, 1) <> "\" Then savePath = savePath & "\"

For currentPage = 1 To totalPages Step 2

Set startRange = ActiveDocument.GoTo(What:=wdGoToPage, Which:=wdGoToAbsolute, Name:=CStr(currentPage))
startPos = startRange.Start

If currentPage + 1 <= totalPages Then
Set endRange = ActiveDocument.GoTo(What:=wdGoToPage, Which:=wdGoToAbsolute, Name:=CStr(currentPage + 2))
endPos = endRange.Start
Else
endPos = ActiveDocument.Content.End
End If

Set rng = ActiveDocument.Range(Start:=startPos, End:=endPos)

Set tempDoc = Documents.Add
rng.Copy
tempDoc.Range.Paste

personName = ExtractName(tempDoc)
If personName = "" Then
personName = "Sayfa_" & currentPage & "-" & (currentPage + 1)
End If

personName = CleanFileName(personName)

pdfName = savePath & personName & ".pdf"
tempDoc.ExportAsFixedFormat OutputFileName:=pdfName, ExportFormat:=wdExportFormatPDF
tempDoc.Close SaveChanges:=False
Next currentPage

MsgBox "Tüm PDF dosyaları oluşturuldu!"

Application.ScreenUpdating = True
End Sub

Function ExtractName(doc As Document) As String
Dim r As Range
Set r = doc.Content.Duplicate

With r.Find
.Text = "<[A-Z]*>* <[A-Z]*>*"
.MatchWildcards = True
If .Execute Then
ExtractName = r.Text
Else
ExtractName = ""
End If
End With
End Function

Function CleanFileName(fileName As String) As String
Dim invalidChars As Variant
Dim i As Integer
invalidChars = Array("\", "/", ":", "*", "?", """", "<", ">", "|")
For i = LBound(invalidChars) To UBound(invalidChars)
fileName = Replace(fileName, invalidChars(i), "_")
Next i
CleanFileName = Trim(fileName)
End Function

Silikon kılıflar kolayca kaymaz. Ama ince gelebilir ve telefonu tam korumayabilir.

Elago’nun silikon kılıfları kaliteli ve fiyatları makul.

Dünya halleri var Serdar Kuzuloğlu’nun

ben de haylayt'ı seviyorum.

haylayt.substack.com

Duolingo'nun olayı o zaten. A1'den A2'ye geçiş günde 15-30 dakikalık tekrar eden çalışma ile zaten 1 yılda falan anca olur. Hızlı öğrenmenin yolu duolingo değil.

Şöyle düşünün, insanlar bir günde 4 saat olmak üzere haftada 2-3 gün kursa gidiyor ve orada karşında sana anlamadığın yeri anlatan bir öğretmen oluyor. Bu yoğunluğu yakalamak için duolingo'ya günde 3-4 saat ayırmak lazım bence.

segway çok memnunum ama f3pro almanı öneririm.

hatta dilersen sana ben, benimkini satayım :)) istanbul içi, ben bir üstünü almak istiyorum.

f3 pro ayarlarını yaptım amerikada gibi gösterip, max 35km yapıyor

Değil. BCG Matrix ya da growth share matrix bunun güzelce analizini yapmış. Şirketin ya da ürün/hizmetlerin hangi evrede olduğuna göre değişiyor bu durum.

en.wikipedia.org

Büyümek yatırım gerektiriyor. Bu yatırımın karşılığını vermeyecekse, şirket büyümeyi tercih etmez.

eğer piyasada tek olursan fiyatları sen belirlersin. yeri geldiğinde çok kar edersin, yeri geldiğinde hiç kar etmezsin rakibini batırırsın. sen büyüyüp rakiplerini yok etmek istemezsen, rakiplerin büyür seni yok eder. büyüyen şirket, yatırım yapar, daha verimli olabilir, çeşitliliği arttırıp daha cazip hale gelebilir vs vs vs vs

işlerin daha büyük olduğu bir senaryolarda ise, yatırımcılar/hissedarlar sürekli daha fazla kar beklerler. şirketin değeri sadece mevcut operasyonu ile değil, gelecekteki büyüme potansiyeli ile de ölçülür.

"Biz büyüdük yeter artık" birkaç farklı açıdan mantıklı değil;
Öncelikle ortada bir monopol yoksa "Size bu kadarı yeter, alın ürettiğimiz kadar kullanın" demek çok mümkün değil. Rakipler var, bunlar boş durmuyorlar, haliyle de ortada sürekli bir pazar payı kapma telaşı var. Bu rekabet süreci de ister istemez büyümek demek.

Diğer taraftan da sistemin yapıtaşları, başarı ölçütü hep bir şeylerin artmasına yönelik; hisse fiyatı, kâr, ciro, müşteri sayısı... Bir şeyler artacak ki birileri bonus alsın, şirket yeni yatırımcı çeksin, finansman bulsun.

(bkz: şahları da vururlar)

bir örnek vereyim.

ispanyol marka caf tren üreticisinin ürettiği trenler, vagon başı 1.8m dolar.

Koreli marka Hyundai Rotem ise 800k dolar.

Hyundai'ın trenleri, caf'ın trenlerden çok çok çok daha konforlu ve teknolojik.


İstanbul'da yeni açılacak metroların hepsinde neredeyse hyundai rotem kullanılıyor. Veya çin marka crrc trenler. ikisi de avrupa trenlerden kat ve kat daha ucuz, daha konforlu ve teknolojik.

Kendini geliştirmekle uğraşmasa bile maliyet diye bir şey var. teknoloji gelişiyor her dakika, eski teknolojilerin maliyeti azalıyor. sen ne uğraşıcam dersen gelir başkası uğraşır. senden daha iyisiini ucuza satar.

Bugün caf maliyeti düşürmeye çabalamıyor. sonuç: rakipleri tarafından kaybolunduruluyor. İstanbul gibi metro ağı agresif büyüyen bir şehiri kaybediyor.

Bence growth tartışılabilir olsa da ben borsaya açık olmanın ciddi sorunlarini görüyorum.
Misal borsada iyi gözükmek için isten cikarma yapıp operating profit yapmak falan. Yani bazı şirketlerde ki bizde de bu var; hisse fiyatı her şeyden önemli. Bu bence ciddi sorun çünkü hisseye yatırım yapan daha az maliyet daha çok profit istiyor. Bu da belli bir noktada daha çok offshoring ile calisan maliyeti düşürme, daha az calisanla aynı işi yapmaya calismak ve bunu genelde overworking ile yapmak falan, fabrikaları daha ucuz ülkelere taşımak falan yani hep böyle.

Ben Amerika'nın en eski corporationlarindan birindeyim ve şirket kötü yönetilmiyor ama borsaya açık olmayan bizim gibi büyük sirketlerde çalışan arkadaşların benim gibi ay sonu envanter+ intransit, ay sonu satış, ay sonu excess obsolescence dertleri yok. Bu borsaya açık olmanin getirdiği çok fazla iş ve stres var.

Sirketin türü ne? Hangi sektör?

Günlük tüketilen ürünleri üreten firmalar için farklı bu sorunun cevabı, yaşam boyu birkaç kere alınan/alınabilen ürün ve hizmetler için farklı.


Benim gördüğüm, şu an belirttiğiniz tarafından ziyade "musteri üretimi"ne oynuyor bütün firmalar, neredeyse birçok sektörde.

bir nevi agar.io oynaniyor surekli olarak.

her sektorde her ulkenin bir "big 3-4-5" olayi vardir.

kucuk sirketler bu devlerin dikkatini cekip satin alinmak icin kicini yirtar, mumkun oldugunca hizli bir sekilde buyumeye calisir. amac sirketi satip biran once koseyi donmek ve erken emeklilik.

cok buyuk sirketlerin de bir noktadan sonra her ay birkac kisi ekleyerek buyume olanaklari olmuyor, en temizi komple bir sirketi yutmak.

devler etrafta dolanan ve onlardan is tirtiklayan ayakbagi istemiyor diyebiliriz.

şu sayfayı turkceye cevirin, örnek sayfayı indirin veya makroyu alt+f11 yapıp yeni makro oluşturun sonra çalıştır diyin, bende işe yarayan tek makro bu oldu
jkp-ads.com

kaç tane böyle çalışma sayfası var?

bunları alt alta copy/paste mi yapmak istiyorsunuz? yoksa bu sayfalardaki tablonun aynısını ama bu sayfaların toplamını ya da ortalamasını içerecek şekilde mi yapmak istiyorsunuz?

@co2s2 20 tane falan var. ocak 1. hafta'dan Ağustos 2.haftaya kadar işte. bunları tek bir yerde istiyorum, tek tek copy paste zor olur diye sormak istedim belki daha pratik çözümü vardır diye.

formülle yapmak mümkün ama tabloların tasarımı da önemli

örneğin her bir sayfadan sadece A sütunundaki verileri alacak olsam şöyle yapardım:

Yeni bir sayfa oluştururdum hepsini birleştireceğim. Ardından A1 hücresine gelip


=nisan 1.hafta!A1

formülünü yazıp aşağı çekerdim. Birden fazla sütun varsa önce sütun sayısı kadar sağa sonra hepsini seçip aşağı çekersen komple nisan 1. hafta tablosu gelmiş olur.

Bu formülde nisan 1.hafta sayfa adını bir hücreye yazarsan (diyelim A1'e yazdın bunu) bu formülü şu şekilde tekrar yazabilirsin:

=INDIRECT(A1&"!A1") ya da Türkçesi =DOLAYLI(A2&"!a1")

Bu formül A1'de adı yazılı olan sayfanın A1 hücresinde ne varsa onu getirir.

Özetle sayfa isimlerini bir sütuna yazıp INDIRECT formülü ile tüm sayfalardaki verileri tek bir sayfaya çekersin.

hangi hücreler dolu, A : Z aralığı yeterli mi

ve verileri alt alta mı istiyorsunuz, , x sayfadan alındı diye bir şey belirtmeye gerek var mı

@pislick tamamdır hallettiler yine de teşekkür ederim. Naptı eleman bilmiyorum ama yaptı dediğimi

yarım pansiyon değil ama konumu ve çevresindeki dükkanların fazlalığıyla foça huri nuri oteli tavsiye ederim. hem denize girecek yerler yakın hem de etrafında aradığınız her şeyi bulabilirsiniz.

Müdürle önce konuşan kapar pozisyonu bence.
Git müdüre, pozisyonu çok benimsediğini, burada daha verimli ve faydalı olacağını söyle. Yeni eleman almaktansa seni kaydırır, ki zaten vekaleten yapıyormuşsun.

Müdürün senin hakkında bilgi alacağı kişiyle de aran iyiyse sorun olmaz.

seviyorsan...yok öyle değildi istiyorsan git konuş bence

müdürle aranda ekstra bir sorun yoksa git konuş hemen pozisyonu kap derim. yoksa başkası kapar.

Daha fazla beklemeden yöneticinle konuşup işe talip olduğunu söylemelisin. Yapacağın şey şu;

Yöneticin seni o pozisyona kaydırırsa senin şu anki pozisyonuna da birini bulmak, oradaki işlerin bozulmamasını sağlamak zorunda kalacak. Bu durum, pozisyona talip olan diğer kişiler için de geçerli. O yüzden pozisyonu hızlıca almak istiyorsan, kendi yerine senin işini aksamadan yapabilecek birini bul ve önerini bununla birlikte yap.

" Ben şu pozisyona geçmek istiyorum ama bilmemkim de benim pozisyonuma geçmeye hazır" şeklinde gidersen, ya da "ben bu pozisyona geçmek istiyorum, benim yerime de birileri bulunana kadar iki tarafı da idare edebilirim, zaten halihazırda bunu yapıyorum" şeklinde yaklaşırsan hemen diğerlerinin önüne geçersin. Eğer yerine birini bulamıyorsan önce pozisyonu al, şimdiki pozisyonunu sırtından atmayı bu adımı geçtikten sonra planla. Ama mutlaka ya yerine birini bularak ya da iki tarafı idare edebileceğini taahhüt ederek git.

Yöneticine öyle ya yerime birini bulun ya da işi bana verin falan diye gidersen çözümün değil sorunun bir parçası olarak görülürsün benden söylemesi.

sakin bir günde konuş. müdürün seni dinleyecek zamanı olsun, yorgun olmasın.

"2-3 aydır bu pozisyonun şu şu şu gereklilikleri olduğunu gördüm, bu sebeple ben de şu şu şu katkıları yaptım, şunları öğrendim, kendime bu pozisyon ile ilgili olarak şöyle bir yol haritası çizdim, şunları daha iyi hale getireceğim...." gibi bir konuşma yap. "bu pozisyon tam bana göre, benden iyisi mi var" demen antipatik olur. istediğini göster.

sirkeci ya da sultanahmet çevresinde çok pahallı olmayan oteller dolu.
turistlik güzel bir bölge olduğundan sıkılınca ya da yemek için çıktığında yürümesi de zevkli bölgeler , tavsiye ederim.

Evde masaj aleti varsa bu tarz şeyleri (krem vs.) çok başarılı şekilde şişeden çıkartıyor titreterek.
youtu.be

Cam şişede pınar mayonez alacaksınız. Zaten türkiyedeki en lezzetli mayonezdir. Kafanız rahat olur.

www.youtube.com

heinz mayonezde böyle bir problem olmuyor.

heinz mayonezin ambalajinda kaplama var,icindekinin tutunmasini azaltiyor.

Catal+ ucuna ekmek, cevir icinde..:)

Cam şişe + 1

Mevcut şişe için de şişeyi ters tutup kolunuzu 360 derece hızlı döndürün bir kaç tur.

youtu.be

ben olsam değiştiririm.

ben aküden çok çektim sürekli bitti düzenli değiştimediğim için, o şekilde akü değiştirtmek çok zor oluyor.
4 sene max sonrasında değiştir dendi hep, %60 iyi ya benim %30-40 falandı galiba bi kere ışık açık bırakıp bittiğinde ondan sonra 1.5 sene falan gitti

Sanırım akünün ömrünü arttırmak için aküyü sürekli dolu tutmak gerekiyor, bir kere şarj edince ömrünü çok da arttıracağını sanmıyorum. Bazı aletler var, güya akünün hücrelerini onararak şarj ediyor, bence para tuzağı. Eğer böyle bir şeye ihtiyacım varsa, satın alıp kendim şarj ederdim.

Aracı sürekli kullanıyorsanız akü hemen diye bitmez. Sadece kontak kapalıyken dörtlüleri veya farları açık unutma. Ben aracı her gün düzenli kullanırken akü 6-7 sene kadar gitti. Park problemleri başlayınca aracı bazen 3 gün, bazen 5 gün kullanmadım ve ikinci aküm 2 sene bile dayanmadı. Bence 1 sene sonra tekrar ölçtür, ömrü %30'a düşünce o zaman değiştirirsiniz.

seneye tekrar bak. devam.

%60 doluluk oranı gayet iyi bence. daha yarısını bile tüketmemiş. gereksiz masraf.

Akü zaten sürekli dolup boşalan bir şey.
%60 dediği doluluk oranı değildir, sağlığıdır.
Akü sağlığı da, yeni durumdaki maksimum kapasitesinin ne kadarına dolabildiği ve gerektiğinde ne kadar akım verebildiğiyle ölçülüyor.
Yani bir performans testi yapıyorlar, ona göre yüzde 60 demiş.
Şarj ettirilerek arttılan bir şey değil, zaten araba çalışırken şarj oluyor.
Çok soğuk bir yerde yaşıyorsanız veya arabayı hep kısa mesafeler kullanıyorsanız (5-10 dakika gibi) o zaman size sıkıntı çıkartmaya başlayabilir.

Ne gerekiyorsa onu yaparak. Şalteri indireceksin, sorumluluklarını robota verilmiş bir komut gibi uygulayacaksın, ayakların seni götürecek.
Başa gelen çekilir. Geçmiş olsun.

cymbalta 60mg ile goturuyorum son 2 senedir.

Aile ve arkadaşlarla. Destek alarak. Yalnız başına düzelmez.

Mecburiyetten kaldım. Ama akabinde şalterler indi. Okulu bıraktım, 15 kilo aldım, hetkesle iletişimi kestim, eve kapandım. Gittim bir kuytuya yattım bıraktım kendimi, dedim öleyim kedi gibi. Onu bile beceremedim... Özet: kalamıyorum.

Yalnız değilsin. Senin gibi dünyada milyonlarca insan var.

yalnız olmadığını bilmek iyi geliyor.
para parayı çektiği gibi, acı acıyı zorluk zorluğu çekiyor. her şeyin üstüste gelmesinin sebebi bu.
bir noktada bitecek bunlar. her gecenin gündüzü var malum.

metaneti ve onuru kaybetmeden, bugün zorsa bile yarın geçecek düşüncesi ile geçiyor. yüklerden biri iki tanesi azalınca bile ferahlık geliyor.

imkan varsa destek alın.
mutsuz evliliğin düzelme imkanı varsa en büyük faydayı o sağlar. hem büyük yük azalır, hem eşiniz destek olur. umarım o düzelir de diğer problemleri yalnız değil beraber üstlenmiş olursunuz.

bu kadar umutsuz ve depresif hissetmenin bence en temel sebebi mutsuz evlilik.

bu durumlarin sorumlulugunu siz neden tamamen ustunuze aliyorsunuz veya neden endisleniyorsunuz? mesela kanser tedavisi alan akraba veya yegen? bunlardan sie ne? evet uzuleceksiniz de su anki mutsuzlugunuzun ana sebeplerinden biri olarak gormek tuhaf geldi. yapilmasi gereken ilk sey evlilige odaklanmak. yaslanan anne ve baba eger bir saglik sorunlari yoksa ikinci planda.

annem kanser tedavisi görüyor. 1 seneden fazladır uğraşıyoruz. 1 yılda 10 yıl yaşlandığımı hissediyorum. gerçekten mental olarak çok bitiğim. evden iş dışında çıkmak neredeyse hiç istemiyorum. bir de işe ve annemlere çok uzak bir yere taşınacağız yakın zamanda. ona da mental olarak hiç hazır hissetmiyorum. annemin ve babamın kendine ait bir evleri yok. babam tekstil işçisi, aynı zamanda emekli. annem emekli değil. türkiye'de tekstilin hali malum. ilerde yanımıza taşınma durumları var ama kafamda oturtamıyorum nasıl olacak diye.
ayrıca iklim krizini de çok kafama takıyorum. yağmur yağdığında mutluluktan ağlayasım geliyor. saçma sapan bi ruh halindeyim.
bunlar sürekli kafamda dönüp duruyor. taşınacağımız için tüm paramızı da bu sürece harcamak zorundayız. psikolojik destek de alamıyorum.
oturup geçmesini bekliyorum. yapacak hiçbir şeyim yok.

Ol.

geçen aynısı oldu. kediyi veterinere götürünce sordum. bize her gün oluyor dedi. daha kedilerden kuduz vakası bildirilmedi o yüzden endişe edilecek bir şey yok dedi.

olaydan sonra bol sabunlu su ile yıkaydıysan gerek yok.

için rahat etmezse aşı ol ama sorun olmaz.

aynı şikayetle ankara şehir hastanesine gittim acile

kuduz aşısı+tetanos aşısı+serum antiseptik yaptılar.

serum antiseptik korkunç bir şeydi. koca bir tüp serumukanayan tüm yere ince ince iğne yaptı serumla korkunç acıdı. bir de damar yolu açtılar bir saat bekle dediler alerjik reaksiyon geçirip de bayılırsam diye.

tüm bunları yaparken kediden kuduz vakası bulaştığına yönelik vaka bildirilmedi hiç ama biz yapalım dediler.

bi bok olmaz diyenler yarın kuduz olduğunda çaresini bulacaklarsa olma.

modern tıpta kuduzun çaresi yok ama bu mallarda var sanırım.

Yıllardır kedilerle iç içeyim. 3 tane veteriner arkadasım var. Hiç telaşa gerek yok. Kedinin ağzından salya akmıyor, kedi uyuz uyuz hareket yapmıyorsa ( aşırı hırçın ya da aşırı tembel) aşı olmaya gerek yok.
Emin ol. Bi dahakine bol suyla yıka . Bitti gitti.

Hemen sabunlu suyla bolca yıkasaydınız iyi olurdu ama şu durumda hiç riske girmeyin gidin aşı olun.

oğlum 1.5 yaşındayken pencereden kedi girip tırmaladı, direkt gidip bütün dozları yaptırdık.

Milyonda bir ihtimal bile olsa acı çeke çeke ölme ihtimalini "boşver" diye geçiştirenlerin ya yaşama sevinci kalmamıştır ya da iq'ları tek hanedir.

Geçen sene benzerini yaşadım. Güzel güzel sevdiren kedi birden ısırdı.

Paşa paşa oldum aşımı. Kuduz girilecek bir risk değil, ölğm garanti. Geçmiş olsun.

Keko rap gibi buna da tahammül edemiyorum.

Kendisini de sevmem, sevenini de sevmem :)

Barbie bebek. Elime verseler bir iki kurcalar sonra bu ne lan der atarım kenara.

Sevmem. Hiç bir şeyi bana hitap etmiyor.

ben de ne numarasi var cozemedimm, bir tek willow sarkisini begenirim, gerisi bence cop.
sesinde falan da bir numara yok.
dua ve lipa ile der susarim.

Aski, ayriligi duygu halini cok iyi hissettiriyor.
Ben seviyorum. Isini de kisiligini de.

Sadece müzikten para kazaniyor. Hicbir is birligi yok. Baskasi olsa onun yerinde neler yapardi. Buna saygi duyarsin ek azindan hiç değilse

Bir tane sarkisini bilmem ama keske ıssız adaya dussem kendisi ile.

eski amerikali sevgilimi animsatiyor bana. ayni keskin, sivri yuz hatlari, ayni fake tavirlar, bos muhabbetler. firsat verilse dua lipa ile aksam yemegini tercih ederim.

@sonsuz; bircok reklamda goruyorum ben kendisini. is birligi yok derken baska bir sey mi kast ettin bilmiyorum.

tam bir cult lideri. o kadar bir guc biriktirmis durumda ki medyada negatif bir sey yazamaiyorsun hakkinda. bu orgunun diger ucunda: amerikada liseye giden bir kizsan sevmeme sansin yok dislanmamak icin. bir de sevenleri cogunlukla asiri takintili. sirf 'taylor kazaninca biz de kazanmis sayildik' seklinde kazanan takimda hissetmek icin ayni albumu defalarca satin almalar, her gun tum gun spotify'de stream etmeler falan. cult iste.

O kadar ödül almasa bu kadın kim derdim, gözümüze soktukları için tanıyorum. Ne herhangi bir şarkısının müziği ne de sözü aklımda, öyle yüce bir sanatçı.

malin onde gideni bence.

Daha önce yine benzer cevap vermiştim bu tarz sorulara;

İki sene önce sorsan mehh abartı falan derdim ama sonra canım nişanlımla sevgili olduk ve kendisi bir swiftie olduğu için ben de hanımköylü olarak dinlemeye başladım ve beğendim. Geçen sene spotify'da en çok dinlediğim şarkıcıydı mesela. Genel olarak kendisine nefret de çok var ve bazı konularda hak etmiyor değil (abartı özel jet kullanımı vs) ama severim. Eras tour filmini birkaç defa baştan sonra izledik, debut albümü dışındaki tüm albümlerini dinledim. Debut için taylor's version bekliyordum ama sonra haklarını satın aldı, dinlerim onu da bi ara lol

Dua Lipa denmiş, onu da çok severim ve bence pop olarak Dua Lipa şarkıları daha iyi ama taylor'ın asıl özelliği söz yazımında. Şöyle all too well 10 minute ya da dear john falan dinleyince etkileyiciliği daha da hissediliyor. Hareketli şarkıları ikinci planda bence

Zamaninda sisirilmis, piyasaya tam bi proje olarak sunulmus sonra da ergen kitlesiyle isi goturen biri benim icin

Hot potato da iyi bi sey yazmamis haberin olsun djdjd

ovgu bekliyormus arkada$ adadasdsadaf

hastasiyiz, surtmeden 2 diyorum.

temuya bakabilirsin. temsili resmin aynısı 3de 1 fiyatına var.

reddit’te nsfw bir şey.

iyi geceler…

Sen ^^

3) @enconbenisevinnolur

0) supra
1) toyota
2) hilux

Birkaç ay önce olan bir şey; ortodontik tedaviye başlıyordum, öncesi ve sonrası yapabilmek için fotoğraflarimi çekti diş hekimim. Benim fotoğraf çekimim çok eğlenceli geçmişti, oturup sadece dişlerimi göstermedim, pozlar verdim böyle. Kendisine de demiştim ben öyle sadece dişlerimi gostermeyecegim diye.

Storysinde benim fotoğrafımı paylaşmıştı gözünden yıldız çıkan emojiyle. Bir de " Ben istediğim gibi poz vereceğim diyen hastalarımız var" yazıp kahkaha emojisi koymuş. Bir de o ayki dump ında benim fotoğrafım da vardı :)

www.instagram.com

Sen söyleyene kadar görmemiştim Ricky'nin destek mesajını :(

Ahahaha lan bu Evre denen sarlatan sarisin buraya bile konu olmus yuh be (:

Kanserim ayagina milleti 10 milyon tokatladi ki bunu seve seve yapan kerizler de az degilmis, sözlük sayesinde ögrendik.

Çocugun adina varincaya kadar ingiliz olmus bir kiz ama lüks yasam masraflarini bizim çomarlardan sögüslüyor.

aniden iyileşir miyim demesi bir red flag bu arada.

Kız dolandırıcı olabilir, cidden tanımıyorum kendisini. Ama Ricky Gervais'in jesti aşırı tatlı, ben o işin o tarafındayim. Yoksa herkes herkesi aptal yerine koyuyor, internette fake bilgi, insandan kaçınmanın yolu yok gibi bir şey. Bu durumdaki birinin söylediğine inanmak da kimseyi aptal yapmaz, iyi niyetli yapar en fazla. Napalım sosyal medyada önümüze çıkan herkesin gbtsine mi bakalım.

bana sorun, ben bu kizi 2005'ten beri biliyorum. anadolu abazanlari sayesinde twitter'da bu kadar takipçisi oldu yoksa pisligin tekidir bu ülkede meshur olan her parazit gibi. Twitter kullanirken ve bu kadar takipçisi yokken bu burjuva sakiziyla az ugrasmazdim...

ölümü yaklasmis, hem de kanserin terminal evresinde olmus(yersen) bir insan sabah aksam twitter'dan sonunda random gülücük olan tweetler atmaz bu kadar aptal olmayin.

kanser gibi hastaligi bile soytariliga çevirdi bu kepaze dilenci.

On yıldır Twitter'a girmiyorum ki ne bilem. Aman iyi ki de bilmiyorum, ne güzel naif naif seviniyorum

Kendisini tanımıyorum bu olayla ilgili haberdar oldum ama bahsi geçen video o kadar tatlı ki gerçekten izleyince çok duygulandım, çok hoşuma gitti, keşke az önce okuduklarımı hiç bilmeseydim :/
Bunun dışında izlediğim en tatlı şeyler genelde kedi videoları oluyor.

Yaşamadım.

Yazlık yok zaten, sınırlı bir zamanım var. Onda da denize mi gireyim, güneşlenme işini mi halledeyim, balkonda şakşuka ve karpuz mu yiyeyim, antik şehir mi gezeyim, magnet dükkanlarına mı bakayım, flört mü edeyim?

Bir de sıkılırım gibi geliyor, adama sıkıldım da diyemezsin ayıp olur.

Yok ya yaz aşkım olacak yıllarda ben bayağı çirkin bi kizdim. Bi de erkek kuzenimin arkadaşlarıyla takilirdim kizlar beni aralarına almazlardi ezik bi tiptim herhalde. Kuzenimin arkadaşları da onun yasitiydi. Benden 5 yaş küçük cocuklardi hep. Sonradan tipim düzeldi de evlendim falan skdkdkd

Oldu. Cok güzel bir sey. Yaz aski sarkilari da cok iyi oluyor.
Shallow, anlik falan güzel bir sey

Taylor swift august sarkisi esliginde güzel gider.

open.spotify.com

Yazlık değil ama benzer bir konsept oldu. İmkansız aşk daha çekici.

yaşamadım. yaşamak isterdim. bu şarkıdan ilhamla hayaller de kurardım henüz büyümediğim zamanlarda.

Oldu. Ciddi olamaması bitmesi üzüyor.

Olmadı çünkü deniz kenarında benim beyin sadece deniz-kum-güneş formatına geçtiği için mesajları algılamıyor. En son birisi “burada mı oturuyorsunuz” dediğinde şezlong parası isteyen adam sandım; “evet şu şezlongta oturuyorum” demişti adam 3 saniye şoktan çıkamamıştı agdhfjfk

Tüm vücut çalışıyorsam tam bir saat sürüyor.

Ortalama 2 saat, Push ve Legs seansları biraz daha uzayabiliyor ama benim çalışma hacmim düşük sayılır bir bölge için 3 ya da 4 hareket onların bazılarını da 2 set yapıyorum fakat yoğunluğum maksimuma yakın setlerin tamamı tükeniş/tükeniş çevresinde, haliyle rest'ler 3-4 dakika sürüyor, bacak günleri daha da uzayabiliyor, o nedenle süre de uzuyor. Orta seviye yoğunlukta çalışsam çok daha kısa sürede bitirirdim ama böylesini daha çok seviyorum.


Ben erken saatlerde antrenman yaptığım için salon genelde boş oluyor o nedenle makineleri kitlemiyorum ama geç bi saatte salona gitsem bu şekilde çalışmamın imkanı olmazdı.

genelde her gittiğimde iki bölge çalışırım, ısınma dahil 1 saat gibi sürer. ortalama 8-10 hareket.

1.5 saat civarında sürüyor. Bölge bölge çalışıyorum.

4 gün gittiğimde ortalama 50 dakika.
Şu siralar iki gün yaptığım için 1.5 saat. Bu tabi spora başladığım anla bittiği an. Total salonda kaldığım süre değil.

1.5 saat

Max 70-80 dakika. Bu süreleri asarsam overtraining oluyorum.

10-15 sene önce ben de 2 saat civarı çalışırdım ve hep uyku problemlerim olurdu. Sonra anladım ki (biraz geç anladım :)) overtraining sendromu yaşıyormusum.

Uyku problemi yaşıyorsanız buna dikkat edin derim.

İyi forumlar :)

tam 1 saat, evde isinip salona geciyorum direkt harekete basliyorum isinma setleriyle.
tam 1 dedim ama kimisi 50 kimisi 65 olabiliyor.

dümenden çalışıyorum. gün gün bölge bölge gidiyorum. milletle sohbete dalmazsam 1 saat kadar sürüyor.

Evde çalışan birisi olarak (makine yok, squat rack+halter+ayarlanabilir 2 dumbbell+muhtelif ağırlıklarda kettlebelller ile) ısınma +antrenman+soğuma hareketler arası ortalama 3-4 dakika boşlukla toplamda 60-70 dakika.

Pandemi zamanı konuyu epey araştırmıştım.

Hatırladığım kadarıyla ve o günden bu yana teknoloji gelişmediyse, hafif tempo yürüyüş için olabiliritesi var ama ter atmalı bir yürüyüş ve hele ki koşu için alt komşuyla papaz olmamak pek mümkün değil idi.

Yani çok apartman dairesi aleti değiller.

Bendeki model bütçenin üstüne düşüyor diye model önermedim ama
decatlondan kürek in altına koymak için kalın bi mat almıştık baya etli bir şey, ben onu koşu bandına geçirdim, alttaki komşulara sormak lazım sormadık tabii ama bence işe yarıyor,
bunu bi değerlendirebilirsiniz.
Hatta başta koşu bandına ince bir mat almıştık, üzerine de o kalını koydum bir süre,

L bu, relax gömlekse m bile olabilir

dal gibi bir mankenin L olma ihtimali bile sıfır.
boyum kilom aynı hatta 1-2 kilo fazlam var. M beden giyiyorum.

muhtemelen M.
L de olabilir, ihtimali 0 değil.
ama ben oyumu M'den yana kullanıyorum.

fiyatlar bu kadar uçtu mu, 2000tl ucuz mu pahalı mı bu ürün için? bana yüksek geliyor ama hiç haberim yok piyasadan.

%95 m oluyor erkek manken bedenleri.

187 civarı boy 77 kilo falan bu adam. %100 M beden. Erkek mankende L beden çok istisnai durumlarda olur.

77 kilo nasil m ya?

Siteye 187 boy 87 kilo girince xl diyor, doğru o zaman bu.

zaranin bedenleri kucuk o yuzden normalda L giyiyorsan XL hatta XXL bakacaksin.

lemmewinx +1

Piyasadaki erkek mankenler çoğunlukla M beden.

Turlara katıl.

bireysel anlamda çok tecrübeli değilim ama tekneciler deniz için Karadağ'ı tercih eder.

Deniz kum gunes konusuna yabanciyim ama Karadag asiri "popi" oldu diyorlar. Yuksek talep sonrasi pahalanmis, burunlarindan kil aldirmiyormus esnaf falan gibi iddialar var, ne kadar dogru bilinmez. Turk halkina asiri maruz kalarak turk esnafina donusmusler falan. Sezon icindeyse Arnavutluk tercih ederdim sanirim.

iki gün önce başka bir duyuruya da yazdım, gitmedim ama Arnavutluk'ta deniz tatilini övüyolar baya son yıllarda ucuz ve kaliteli diye. Ksamil'e bakabilirsin orası yavaş yavaş popüler olmaya başladı

Mbond: bana da oyle geldi. Arnavutluga gore cok daha pahali. Turk esnafa donusmusler hakkaten

meta quest 3 aldim oyle duruyor, en son ne zaman kullandigimi hatirlamiyorum. bir de buraya pek yazan olur mu bilmiyorum ama pornolara sinif atlatiyor. bazi oyunlar da fena degil.

3. setim sanırım, simracing için aldım hep ama devamlı hayal kırıklığı yaşattı, görsel kalite kötü, ter büyük problem. Quest 3 var şu an, bir ara baya aktif beat saber oynadım ama 1 aydır kutusunda duruyor.

bu işlere nasıl baktığına bağlı, yapacak bir çok şey var. her şeyi tadıp VR chat olayına girebilirsin ki bence çok eğlenceli. sırf dil geliştirmek için bile kullanılabilir.

onun dışında porn, oyunlar, izlenecek 360 videolar, yapabileceğin sporlar fitness programları gibi yapacağın bir sürü şey var. ama dediğim gibi nasıl baktığına bağlı hafif nerd olman, pc işlerinden anlaman, meraklı olman lazım. yoksa diğer alanlar gibi kenara atarsın.

Quest 2 var, aldıktan bir kaç ay sonra bir köşede öyle duruyor, misafir geldiğinde eğlence çıkıyor sadece.

Vaktim olsa kafamdan çıkarmam. Biraz aksesuar yatırımı da gerekiyor.

güvenmiyorsan yapma. güveniyorsan yap. :) ticaret yapıyorsan kullan yapmıyorsan, kimlik bilgilerin senin için cok değerliyse kullanma.

internette kimlik isteyen hicbir yere vermiyorum. sorumluluklarini yerine getirmediklerinde beni koruyan hicbir sey yok. ne kadar az acik, o kadar iyi.

bluetooth yoksa dongle taktığın gibi çalışır. birşey kurmana gerek yok. ya usb portun bozuk başka usb ye tak. ya da dongle bozuk başka bilgisayara tak dene.

Muhtemelen M570 şu an unifying dongle'ı tanımıyor. Unifying yazılımını yükleyebileceğin başka bir bilgisayarda bu eşleşmeyi yaparsan iş bilgisayarında eşleşmeyi hatırlamalı.

Mousenizin kendi sitesinden güncel drive setup'ını bulacaksın. IT birimine gidip bu driver'ı admin yetkinizi kullanarak kurun diyeceksiniz bu kadar.

Eger dongle'ı taktıgınıda bilgisayarınız mouse'ı hiç görmüyorsa laptobunuzun usb portlarını da kapatmışlar demektir. Bunu da IT halleder.
Onun dışında hiç bir şekilde kullanamazsınız

Logitech'in web bazlı bir uygulaması var bu tür durumlar için eşleştirmeye yarayan.
Diğer özel fonksiyonları çalışmasa da bahsettiğiniz gibi düz mouse olarak kullanabilirsiniz.
Ben denemedim ama karşıma çıktı.

logiwebconnect.com

Alternatif olarak programını yükleyebileceğiniz başka bir bilgisayarda dongle ile mouse'u eşleştirdiğinizde, iş bilgisayarınızda da çalışması gerekir.

Kısıtsız bir laptopa takıp uygulama ile tanımladıktan sonra iş laptopına takınca oldu, çok sağolun.

Uzun vadede olur ama ne kadar olur bilmiyorum, sadece bütün tatlandırıcıların insülin metabolizmasını kandırmak suretiyle zarar verdiğini söyleyen doktorlar vardı bir ara.

Şimdi sukraloz (splenda'nın yapıldığı madde) sözde metabolize edilmediğinden, yani vücuda girdiği gibi sindirilmeden vücuttan atıldığından teorik olarak bir zararı yok. Ben de zamanında bu yüzden bol bol kullanırdım. Çünkü tatlandırıcılar arasında tadı en düzgün olanı kendisi. Aspartam ve asesülfam-potasyumda hafif acılık var. (Aspartam bir de vücuda zararlı) Stevia doğal ama tadı iğrenç bir şey, şekere benzemiyor bile bence. Sukraloz'un ise tadı gayet uygun. Ben de "madem vücudun sindiremeyeceği kadar yapay, varsın yapay olsun, zararı olmaz" diyordum. O zamanlar internette splenda'nın saç döktüğüne dair şikayetler gezmeye başladı. (Benimkini dökmedi) "Hızlı kilo veren ve yeterince beslenemeyenlerin saçı dökülür, acaba sebebi mi karıştırıyorlar" diye düşünüp geçtim. Günümüzde splenda'nın vücuda tamamen girdiği gibi çıkmadığını, küçük miktarlarının vücut tarafından emildiğini tespit eden bazı bilimsel çalışmalar var. Göz önünde kesin bir zarar/tehlikesini duymadım ama idealize edilen kadar da masum değilmiş.

Günde bir doz, bir fincan kahveyi tatlandıracak kadar kullanılacak splenda'nın tadının insülin mekanizmasını kandırıcılığı vücudu çok da sarsmaz. O konuda çekinmeyin.

Benim fikrim, eğer ultra organik/sağlıklı yaşayan, vücudunuza sigara, koruyucu, aroma arttırıcı vs. zararlı kimyasallar koymayan bir insansanız, splenda kullanmamanız daha doğru belki. Öteki türlü günde bir taneden korkmayın.

Hiçbir zararı yok.