derginin kabul ettiği özel formatta aksi belirtilmedikçe gerekli. türkçe'de ilk paragraftan itibaren bırakılırken ingilizcede metnin ilk paragrafında girinti verilmez, ikinciden itibaren verilir.

Akademik yayınlar için üniversitenin tez yazım kılavuzunda belirtilir. Yayın için de derginin formatı neyse o.

Keyframe ekliyorsun, küçük bir YouTube araştırması ile görebilirsin

i.scdn.co

express-images.franklymedia.com

üstad bence yaptırmayın çok zorunda değilseniz. hem hastaneyi meşgul etmeyin hem de kendinizi oraya götürmeyin. hastaneden bulaşsa zor duruma düşersiniz. dinlenelim kendimize dikkat edelim

ya öyle ama iişte arkadaşlarımla falan buluşuyorum, covid değilim merak etmeyin diyip geçemiyosun ki. peçeteyi eline aldığın an gözler sana dönüyor, napsam bilemedim. basit bir şey diye düşünüyorum test. tık tık halledivereyim dedim. çok meşgale yaratmaz sisteme diye tahmin ediyorum.

bu arada tüm bunlardan bağımsız covid olmuş olma ihtimalim de küçük de olsa olabilir.

müdavim kategorisinde: pub 21 bestekar sokakta yakınlarında bolca otopark var.

ODTÜ içine girebiliyorsanız ODTÜ içindeki central çok iyi. Yemekleri çok güzel değil ama. Ortam nezih.

Tepe prime newcastle güzeldir ama aşırı kalabalık oluyor. Maldan ot severim, ot’un yemekleri bence muadillerinden güzel.

Kardeşimin alacaatlıda arkadaşlarıyla gittiği bir kokteyl bar vardı ama adını hatırlayamadım.

Benle nişanlım biraz yaşlı ruhluyuz herhalde daha sakin rahat ve kalabalık olmayan yerleri seviyoruz, çok pub tarzı değil ama Gordion cafe des cafese gidiyoruz genelde ya da dediğim gibi ODTÜ centrala. Yüzüncü yıldaki central da güzel.

Pool pub’a gitmeyin ama asla. Çayyolunda olduğuna bakmayın hayatımda en çok kekoyu burada gördüm.

Route var Kızılay'da. Gayet güzel. Bahçesi falan yer bulursanız süperdir. Fiyatlar nispeten uygundur benzerlerine göre.

Route+1 eşimle gittik ve beğendik. Arabayı hemen yukarıdaki kocatepe camii otoparkına koyarsınız.
Gelen profil gördüğümüz kadarıyla sorunlu değil.

www.ankaraka.org.tr

ge enerji bölümünün var

güneşin tamamının ufuk çizgisinin altına girdiği zaman oluyor batış zamanı. 18.45 diyin siz

güneşin ufuktan kaybolduğu an 19.15

güneş battıktan ilk yarım saat sonra hava hala çok aydınlık olur, bir saat sonra kararır

fotoğrafçıların kullandığı gündoğumu ve batımındaki golden hour zamanlarını öğrenin, bunun için de uygulamalar var, ışığın en güzel olduğu vakitleri belirtiyor

androidde sun locator diye bir uygulama kullanıyorum bu parametrelerin hepsini gösteriyor

boya iyidir bildiğim kadarıyla

Boyayı aldım memnunum

hemen herkese soruyordur. ordan umit cikmaz. genel olarak guzel gectiyse oradan umitlen. :)

İhbar süresinin sorulması, "en yakın ne zaman işe başlayabileceğinin öğrenilmesi" açısından pozitif bile sayılabilir. Beğenmiştir ki ne zaman gelebileceğini merak ediyordur :)

Ceo soruyorsa ihbar ve işe başlama zamanını, ik falan ne soruyor acaba?

"Hazırda Beklet" seçeneği işine yarar mı?

John Bloor, eğer windows'un hazırda bekletinden bahsediyorsan yaramaz abi, ben bilgisayarı kullanmaya devam edeceğim sadece photoshop açık kalmasın istiyorum

tabi ki var öncelikle içinde koruyucu madde var. ayrıca probiyotik yok içinde.
sütçüler ev yogurdu yapıyor. kilosu 5 tl bizim sütçü satıyor.

ev yoğurdunu kaynattıktan sonra içinde yararlı bakteri kalıyor mu emin değilim. hazır yoğurtla çok bir farkı kalmıyor bence.

yoğurt konusu karmaşık bir konu ancak market yoğurtları bence ev yoğurtlarından daha temiz. mahalleden aldığın sütü yüksek ısıda kaynatıp tüm bakterileri öldürüyorsun. ancak hazır yoğurtlarda süt pastorizasyonla bakterileri koruyor, bence sütlerden örnek alınarak daha kontrollü kaynatma yapılıyor. mesela pınarın doğal yoğurdu var, içinde maya ve süt var.
her yoğurtta koruyucu yok. içindekilere bakarsanız görürsünüz. sokaktan aldığınız süt hangi ortamda sağıldı? hayvanın durumu ne? en azından güvenilir markalar sütlerden örnek alıp içindeki kültür vb. şeylere bakıyor.
www.pinar.com.tr

o kadar çok değişken var ki. hayvan hasta mı? hazır yem mi yiyor? hangi ortamda besleniyor vb. daha kiritik kontrolü zor değişkenler var.

Denetimsiz, temizliğinden emin olmadığım çiğ sütle yapılmış yoğurtlardan iyi olduğunu düşünüyorum.

bilinen buyuk firmalardan alirsaniz kaynagini bilmediginiz sutle yapilan yogurttan daha steril ve saglikli olacaktir. yonetmelik geregi piyasadaki yogurtlara sut ve yogurt kulturu disinda bir madde eklenmesi yasak zaten. koruyucu filan yok yani.

@kobuzchu kiz ın yazdıklarını bir adım ileri taşıyayım.

Geçenlerde bir yazı okudum. Et ve sütünden faydalandığımız hayvanlarda iç parazit olmasın diye dönem dönem bir ilaç kullanılırmış. Et ve sütten insana geçişli bir ilaçmış. İlacın kullanımı kesildikten bilmem ne kadar sonra ancak hayvan kesilebilirmiş. O dönemde sütü de içilmemeli kullanılmamalı ve dökülmeliymiş.
Besiciden süt alan firmalar sütü tahlil eder, ilacın kalıntısı varsa sütü döker, besiciye para ödemez imiş.

Bunları okuyunca ben kendimi çok zorladım. Ama bu ilacı kullanan yurdum besicisinin 'Ben bu ilacı kullandım, bu ilaç insan sağlığına zararlı, ben bu sütü dökmeliyim' diyebileceğine kendimi hiç bir şekilde ikna edemedim.

@Mirket +1 yurdum besicisi. kurbanda hamile hayvanı kilolu diye satan çakal. süte bol bol su katar. köylüden aldığım hiç bir üründen ben verim alamadım. sürekli kazık yiyorum.

ilginc bir sey yok.

Zaten yogurt kadar abartilan bir besin de yok bence.

icindeki degerler acisindan sutten neredeyse hic farki yok, %90'i tamamen su.

O bakterileri neden direkt almiyoruz hic anlamam, bosuna aksam yemeginde sut tuketip saglikli bisey yedik diye seviniyoruz.

Kendi yazdıklarımı ben de bir adım ileri taşıyayım, üşenmiştim uzun uzun yazmaya.

Babam köyde yaşıyor, koyunları var. Hemen yan evdeki kuzeninin de inekleri var. Yani direkt birinci elden duyduğum bilgiyi aktarıyorum ve @mirket'in dediklerine tamamen katılıyorum. Köye günlük gelip süt alan firmalar var, sütü tahlilden geçirip standartlarına uyuyorsa alıyorlar, uymuyorsa almıyorlar. O almadıkları sütü kendi de kullanmayan besiciler olduğu gibi şişeleyip pazara götüren, satan da var. Sonra alıp "ay çok doğal, sağlıklı" diye yoğurt yapıyor millet.

Antibiyotik ya da bazı ilaçları kullanırken baytar "ilaç bittikten sonra 3 gün hayvanın sütünü kullanmayın" diyor mesela, bizimkiler o sütü kedilere köpeklere bile vermeden döküyorlar. Mahalle kenarındaki bakkalda satılan sütte buna dikkat ettiklerini hiç sanmıyorum ben.

Aynı şey yumurta, köy tavuğu, kasap sucuğu, bal vs için de geçerli. Köylüden alıyoruz, doğal denen hiçbir şeye fazla güvenmiyorum. Yine örnek vereyim, bizim köyün bağlı olduğu ilçede çok güzel sucuk yapan yerler var. Gittiğimizde kasap sucuk almak istedim, babam "siz nereden alacağınızı bilmezsiniz, ben alırım" dedi. Çünkü köy köy gezip hasta hayvanları ucuza alan, onların etiyle sucuk yapan kasap varmış, biliyor tanıyor. Sonuç olarak, denetimlerin mükemmel olduğunu sanmıyorum, eminim o denetimlerin etrafından dolanan üreticiler de vardır ama yine de hazır yoğurt, pastörize süt daha iyi.

Abi ben Fransa'da pazar görünce "millet bunu dogal falan diye alıyor ama nereden bilecegiz bu dayinin lidl'dan alip burada satmadigini" demistim. Bunu Türkiye için x 10 diyorum.
Nereden bilecegiz arta kalan, firmaların almadığı malzemeyi dogal vs diye cakmadigini? Kontrol falan zaten yok yani bu dogal zimbirtilarda.

Açıkçası Avrupa'da biyolojik ürünler var. Adamlar testlerden gecip, sertifika alip biyolojik diyor. Yoğurdun falan da biyolojik hali var ama tabi türk yogurdu yok anca Yunan yogurdu. Neyse envai çeşit ürün bio sertifikali. Bu bile bazen yeterli değil ya neyse. Ha bazi yerler var bildiğin serasi var orada gelip satiyor. Bunlar gene güvenilir gibi ama sütü falan hayatta almazdım böyle birinden. Riskli yani. Domates biber gene neyse.


Pastörize süt+1
Yogurt abartilmis +1

hazir yogurt her turlu daha temiz. cogunda koruyucu falan yok - koruyucularin zarari da yok ya neyse. evde yapacagin yogurt mikrobiyolojik acidan kesinlikle daha kirli, ve pastorizasyon yapamadigin icin besin degeri kesinlikle daha dusuktur.

ha ama "kimyasallardan (o ne demekse) korundum dogal yasiyorum" dersin, oyle bir kafadaysan icin temelsiz bir rahatlikla dolar anca o kadar.

@mikahakkinen

Öyle diyorsun hatta yıllardır protesto ettiğimiz punar'ın da reklamını yapmış oluyorsun ama, hazır ürünlerin sütleri de güneş görmeden ve hormonlu antibiyotikli bilmem neli bir yığın yapaylıkla büyütülmüş ineklerin sütlerinden yapılıyor. Yapaylıkta çığır açılıyor yani, üstelik çoğu yoğurdun içinde katı yağ olduğu biliniyor. Bu yoğurtlardansa yakınlardaki köylerden gelme hakiki sütü kaynatırım yoğurt yaparım çok daha iyi. Evet bu hayvanlar da antibiyotik alıyorlar ama en azından güneş görüyorlar yahu, hareket ediyorlar.

Hazır yoğurt ve doğal yoğurt farkını öğrenmek istiyorsanız birer kaşık alın ayrı kaplara koyup küflenmeye bırakın. Hazır yoğurdun küfünün mavi-siyah renkte, doğal yoğurdun küfünün sarı renkte olduğunu gördüm. Ayrıca hazır yoğurdun ekşidiğini gören duyan varsa yazsın.

en iyisi pastörize günlük süt (uhv paketli olanlar değil) ile probiyotik toz mayalardan kendi yoğurdunu yapmak. ben bir toz mayayı kullanıp, o yoğurttan 3-4 defa daha yoğurt yapıp, sonra yeniden toz maya kullanıyorum. okuduklarımdan bu şekilde probiyotik konusunu güçlü tutabildiğimi düşünüyorum. zor değil, eliniz alışırsa pastörize sütü kaynatmanıza gerek olmadığı, sadece gereken sıcaklığa ulaştırmanız yeteceği için toplam süre 10 dk.

@1bir1bir1 reklam yapmak için vermemiştim linki örnek olsun diye. tamamen subjektif bir yorumdur. ister hazır yenir ister direk süt içilir veya köylü yoğurdu yenir. herkesin vücudu kendine. ben kendi yorumumu kattım. bizim asıl üzülmemiz gereken ülkemizdeki ahlaksız satıcılar yüzünden kötünün iyisini aramamız. ayrıca ben @Phoebe gibi yapıyorum.

kullanilmiyor derken "mail saglayici tarafindan silinmiş" demek istiyorsan mail attiginda muhtemelen sana oyle bir mail adresi olmadigina ve mailin yollanamadigina dair bir cevap gelir. "mailin sahibi hesabi kullaniyor mu?" sorusunu soruyorsan onu bilmenin imkani yok.

mail atıp görüldü raporu isteyebilirsin. bir ihtimal açarsa kullanılıyordur. başka seçenek yok gibi

email-checker.net
Bir kaç tane denedim işimi görmüştü.

2017 den beri kanun/kural değişmiş, hafif kusur olan 3. stop lambası ağır kusur olmuş.

Fakat seninki değişik, yarısı yanıyorken muayene yapan memur farketmeyip onay verebilir. Geçebilir yani muayeneden, geçemezse zaten 1 ay süre veriliyor.

Eksik giderilip bir ay içinde ücretsiz muayene yapıyorsun tekrar. Denemeden bilemeyeceksin.

Bir tavsiye, olabildiğince en geç saate randevu al, geç saatlerde muayeneye gir ki görevliler acele acele iş bitirsinler :)

Teknik olarak yaklaşıyorum, bu aydınlatmanın minimum lumen değeri vardır, sizin 3. stop lambası, eksik ışıkla bu lumeni karşılıyorsa sorun yok, karşılamıyorsa kusur sayılır.

Pratikte bunu nasıl değerlendiriyorlar bilmiyorum.

3. stop lambası çoğu arabada yok. Düz mantık olarak düşünürsek bence geçmesi lazım.

ayni durum basimiza geldi, 10-12 led'in sadece 1'i gitmis ama eskiden tek led degistirebilirken artik tamaminin degismesi gerekiyormus, hem yetkili servis hem de baska bir usta ayni seyi dediler, ve urun su an yok siparis verirse 2 ay sonra filan ancak gelirmis. dedigin gibi ucuz 1 sey degil ve sadece 1 led icin tamaminin degismesi gerekiyor

sonra baska bir tanidik acti, o tek calismayan led'i iptal etti filan seninki gibi yarisi filan yaniyor gibi, 3 ay once randevudan gecti ama hic bakmadilar oraya :) sans isi sanirim

@respect;

olmayan arabada sorun değil, ama orjinalinde olan arabada çalışır olmasına bakıyolarmış.

Çok saçma

@respect, 3. stop lambası belli bir yıl sonrası üretilen araçlarda zorunlu diye biliyorum (2001'miş). Araç trafiğe çıkışı bu tarihten sonraysa çalışıyor olması gerekli. Bu yüzden çalışmaması ağır kusur sayılıyor.

www.tuvturk.com.tr

Teşekkürler cevaplar için.
Şansımı deniycem gibi , karanlık bir ortamda kontrol ederse zaten baya koyu kırmızı yanıyor , güneş altında kontrol edip bide yanmayan yere odaklanırsa anca o zaman kalırım galiba

1500 tl fiyatı lambanın; işçilik filan hariç.

Yemek için youtu.be

Kayısıcılarda çok çeşitli hediyelikler var oralara bakabilirsiniz.

arapkir taraflarinda olacak heralde. tepede park, caybahcesi gibi bir yer vardi. demlik cay yapiyolar cok guzeldi. bi de defne kutusu var. icinde sabun, recel vs.. defne bazli urunler var. ondan aldim keske daha fazla alsaydim.

Öz Güngör'de zırh kebabı.

bakırcılar çarşısında özgüngöre gidin, çok geç kalmayın etler bitince kapatıyorlar.

oraya 300-400 mt yakında öz sinanoğlu et lokantası var. sorarsan gösterirler. orada karışık tabak hazırla deyin, lezzetli etin envai çeşidine doyun

Yıllar önce buradan sormuştum ben de bunu. Hacı baba lokantasını önerdiler kağıt kebabı için. Gayet güzeldi. Onun yanında bakırcılar çarşısının oralardan kayısı ile ilgili çeşitli şeyler alabilirsiniz.

Alchemy, smithing falan yaparak kolay kasılıyodu. Youtubeda da başka trick videolar vardı bakabilirsin

Soul Trap büyüsüyle soul gemlerini doldur, gorevlerde ve mağaralarda bulduğun eşyaları direkt satma, enchantment masasında enchant et, sat... tekrar küçük boyutta olan soul gemlerden al, hayvan yengeç vs öldürerek doldur, tekrar enchantment, tekrar sat...

Pickpocket ile de hızlı ilerlersin. Belli bir levela geldikten sonra trainerlardan eğitim al, sonra verdiğin parayı pickpocket yap tekrar... trainer zaten pickpocket ogretiyorsa daha da iyi ama onlardan çalmak daha zor.

bu sıkıcı ama light armor-heavy Armor hangisini kullaniyorsan, zayıf bir düşmanın sana vurmasına izin ver, hızlıca artar. Bir yandan da minor healing yaparsın restoration da gelişir.

Her combatta bir yaratık cagirirsan, ihtiyacın olsa da olmasa da, conjuration da görece hızlı gelişir.

Hırsız loncası görevlerini tamamlarsan nightingale bow kazanıyorsun. Çok iyi.

smithing özelliğini 90 yaparsan deadric bow yapabiliyorsun. Enchant ve parlatmalar falan yaparak base hasarı çok yüksek oluyor. stealth ile tek atarsın. Dragonbone bow var aynı zamanda smithing 100 olunca yapabiliyorsun. Ama deadric bow daha karizmatik diye ben onu tercih ediyordum.

Tek atmayayım ama hızlı hızlı ok atıp, karşıdakini süzgeç edeyim diyorsan, zephyr diye bir yay var. Baya uzun bir yan görevin başlangıcında buluyorsun. Dawnguard dlc varsa;

elderscrolls.fandom.com

Bence bütün dlcler olmalı :))

şöyle kastım: www.youtube.com

demir külçesi için hızlı seyahatle bütün demircileri gezip tüm külçe ve cevherleri belli aralıklarla topluyordum. belli saat sonra yenilendiği için aralarda uyuyordum.

şey yap, conjuring'de ölen bi yaratığı tekrar canlandırma büyüsü mü ne vardı. sürekli öldürüp canlandırıyorsun böyle yarım saatte falan conjuring 100 levela çıkıyor.

doktor değilim ne yaptıgını da bilmiyorum ama tahminim şu.

Özel saglık sigortası sahibi olarak doktora gittiğimizde bir işlem yaptıracagımzıda özel hastaneyi arayıp provizyon alıyorlar, sigortam bunu karşılıyor mu karşılamıyor mu.

Tahminim sigortayı kazıklamak isteyen müşterilere karşı önlem için uygunluk onayı veriyor gibime geliyor.

Poliçe sahibi hastaların sağlık tesisinden alacakları tedavi hizmeti ile şikayetlerinin uyumluyu olup olmadığını, medikal açıdan alternatif tedavi olup olmayacağını yada hastanın geçmişten gelen (poliçe yaptırmadan önce) hastalığının bu tedaviye (masrafa) sebep olabileceği gibi süreçlere bakılır. tabi bunları kıyaslayacak mesleki yeterlilikte insanlar gerekir sizler (hekimler) gibi.

özetle hasta başıma bir şey gelirse diye özel sigorta yaptırır, hastane sigortalı hastayı "sağlığına kavuşturmak için" (tamamen duygusal) tedavi sunmak ister ama hastanın tedavi mnasraflarını sigorta (sizin şirket) ödeyeceğinden sizden de bu tedavi için izin (provizyon) almak zorunda siz de tamam yapın bu tedavi uygun derseniz sigorta şirketiniz ödeme yapar ve hasta tedavsini alır ama sizin patron (sigorta) sürekli tedavilere onay verilirse cebinden para çıkacağından pek mutlu olmaz. Bu sebepten size ters performans sistemine tabii tutabilir: ne kadar "haklı red" o kadar performans ödemesi.

Her optisyen yapar. Elinde malzeme olmayan bilgileri alıp başka yere yolluyor. İstanbul'da sözlükte optisyen bir arkadaş vardı, ben gidip memnun kalmıştım. Dilersen özelden yazarım adresini.

@prole SözLükteki optisyen arkadaşın adresini ben de alabilir miyim?

Hayır, her optik dükkanı kuralına uygun yapmıyor. Reçetenin doğru yapılması dışında odak ölçümü, kişiye uygun gözlük seçilmesi, cam takıldıktan sonra sapının yüze göre ayarlanması gibi şeyleri umursamayıp sadece en pahalı ürünü satmaya çalışanlara denk gelebilirsiniz. Güvendiğiniz bir yerden almalısınız.

Çünkü bizim insanımız kulaktan dolma bilgiye sorgulamadan inanır. Benzerlerini facebook'un populer olduğu dönemlerde de gördük. İki satır uyarı yazısı yazarak kendini yasal koruma altına aldığını zannedecek kadar cahil. Hatta playstorede görüşme kaydedici program ararken bütün programların altındaki yorumlarda kopyala yapıştır aynı tehdit vari uyarı yazıları vardı.

Bir diğer muhtemel sebep wechat'in neredeyse Çin'in resmi app'i olması ve Çin'de bir ABD şirketi olan Google'ın yasak olması.

ben o yorumları okuyunca utanıyorum başkası adına asgdfsad. facebookta da instagramda da paylaşıldı o tarz yazılar. bir şey olursa biz sorumlu değiliz demek işte saçma sapan, hiç bir dayanağı yok.

24.000 TL’ye kadar Yüzde 15
53.000 TL’nin 24.000 TL’si için 3.600 TL, fazlası Yüzde 20
190.000 TL’nin 53.000 TL’si için 9.400 TL, fazlası Yüzde 27
650.000 TL’nin 190.000 TL’si için 46.390 TL, fazlası Yüzde 35
650.000 TL’den fazlasının 650.000 TL’si için 207.390 TL, fazlası Yüzde 40

bu yillik hesap, siz 24bin aliyorsunuz diyelim, ilk ay yuzde 15 kesildi, ikinci ay da 24 bin alacaksiniz, bu sefer 2. ay'dan %20 kesilecek.

sizin aciklamanizla ikinci dediginiz > 22.000'den 24.000'e kadar olan 2000 TL fark için %15 üzerinden, 24.000'den 25.000'e kadar olan 1000 TL fark için ise %20 üzerinden.

ilk sorunuza cevap, mantikli degil. :)

dunyanin ayni sistemi uygulayan her yerinde egitimlisinden egitimsizine bir suru kisi bu hatayi yapiyor nedense.

vergi dilimlerinin bir ust seviyesine cikarsaniz, sadece uzerine cikan miktar yeni dilimin oranindan vergilendirilir. o limitin altindaki gelir yine alt dilimdeki orandan vergilendirilir.

yani yuzdelik dilimi asmamak icin para kazanmamanin hic bir manasi yok. belli bir gelirden sonra kazandiklariniz (sadece limit uzerindeki kismi) daha cok vergilendirilir sadece. yani bu sistemde daha cok kazanip para kaybetmenin mumkunu yok.

Öncelikle zihinsel problemden kastınız nedir anlayamadım ama birkaç noktayı açıklayayım. Deniz askere gideceği dönemde kendisine majör depresyon teşhisi kondu ve uzun yıllar bu bozuklukla uğraştı. Sahnede penis muhabbetinin bu bozuklukla hiçbir alakası yok ki zaten sahnede penisini de göstermedi, alkolün etkisiyle ''Açayım mı?'' benzeri saçma cümleler kurdu. O olayın arka planında dinleyicilerle yaşanan sürtüşmeler ve elektrik kesintisi gibi mekan kaynaklı problemler vardı. Elbette bu onun bozuk üslubuna ve ona yakışmayan davranışlarına bir sebep değil ama Deniz'in sahnedeyken kendine ve grubuna yapılan saygısızlıklara her zaman şiddetle tepki verdiği göz önüne alınınca çok da garipsenmemesi gerekiyor bana kalırsa. O gün dediklerinde mantıksız hiçbir şey yoktu; sadece yanlış zaman, yanlış mekan, yanlış dinleyici kitlesi ve yanlış üslup kurbanıydı.

Grubun dağılması tüm üyelerin el birliğiyle oldu. Deniz ve Kerem'in aşırı pimpirikli ve kontrolcü halleri sebebiyle, özellikle 2005 sonrası iyice hissedilir hale gelen, Özgür ve Burak kaynaklı anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı. Şahsi fikrim, Özgür ve Burak'ın özellikle Deniz'i kıskandığı ki aslında röportajlarda bile çok net hissediliyor bu. Deniz grubun en dikkat çekici üyesi olmasının yanı sıra mükemmeliyetçi tavrıyla her işi kendi yapmak istiyor, onlarca işi üzerine alıp yetiştiremediğinde bunalıma giriyor ve haliyle bunu da çevresine yansıtıyordu. Ek olarak, kendisinin biraz da bir grubun parçası olmayı zorlaştıracak kadar alıngan ve huysuz bir insan olduğunu söyleyebilirim, eski ve çok yakın arkadaşlarının neredeyse hiçbiriyle şu an görüşmemesini de buna bağlayabiliriz. Özetle, bu gibi pek çok durumun birleşmesi sonucu Deniz gruptan ayrılmak istedi. Grubun son dönemlerinde Deniz'in konserlerdeki keyifsizliği zaten açıkça hissediliyor ve sık sık Burak'ın sosyal medyadaki imalı paylaşımlarına malzeme oluyordu.

Deniz'in grubu dağıtmasıyla ilgili ne duydunuz bilmiyorum ama duyduklarınızın büyük bir kısmının Burak'ın anlatılarına dayandığı düşünülürse bu konuda Deniz'e karşı çok da ön yargılı olmayın derim. Deniz, Instagram hesabından yaptığı açıklamaya göre grubu dağıtmadığını, sadece kendisinin ayrıldığını ve yerine de birkaç kişi önerdiğini söyledi mesela; oysa Burak bu konuda bambaşka bir tablo çizmişti. Aynı şekilde hem Burak hem de Özgür, Deniz'in Gülümse'yi yayınlamalarına izin vermediğini anlatırken Deniz yayınladığı bu açıklamada gruptan ayrılırken şarkıyı yayınlayabileceklerini söylediğini belirtti. Burak'ın üç yıldır her önüne gelene uzun uzun Deniz'in nasıl korkunç bir insan olduğunu anlatması ve Deniz'i çoluk çocuğun maskarası haline getirmesi de düşünülürse kafanızda bazı şeyler daha yerli yerine oturur diye düşünüyorum. Kısacası, dört adet zor adam bir grubu devam ettiremediler.

Başka sorularınız varsa da yanıtlayabilirim, bunları çok genel yazdım.

@vestasy konuya hakimsiniz sanırım. gelmiş ve gelebilecek en iyi türkçe rock grubudur bence, bir konserlerine bile gidemedim. cidden arka planı çok merak ediyorum burak'ın anlattığı veya ima ettiği şeylerin hep doğru olduğuna inanmıştım. yazabileceginiz başka detay varsa özelden de olur çok merak ettigim ve dertlendigim bir konu bu.

Selam. Biliğim kadarı daha evvel de bizim bilmediğimiz kopma dağılma vaziyetleri olmuş ama ilki İnsanlar albümü diğeri de malum yakın zamanda olan 2 ayrılıkta suçlu hepsi. Hepsinin suçu var hatta işi oraya çektiler diyebilirim. Çok özel şeyleri yazamam buraya ama 4 adet götü kalkık egoist narsist adamdan ancak bu kadar iş çıkar desem kafi.

penis gösterme olayı metallica konseri öncesinde değil miydi yahu? ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa?.. dio muhabbetinin geçtiği o konserde öyle bir olay yoktu sanki.

deniz'in mükemmelliyetçi bir insan olduğunu da düşünmüyorum. mükemmelliyetçi bir insan sahip gibi bir albümün ne mixing'ini, ne de mastering'ini öyle yapar. o albümü sırf bu yüzden dinleyemiyorum, kulaklarım reddediyor. vokal kaydı çok kötü.

şu anda online platformlara da kendi bestelerini koymaya başladı deniz. çok güzel şarkıları var, senin için mükemmel bir şarkı misal.

çok seviyorum adamı. keşke böyle olmasaydı...

Hesabı sahte mi değil mi diye şüphelerimiz geçtikten sonra çok sevindik Deniz Yılmaz'ın ortamlara teşrif etmesine.
Kurban defalarca dağıldı, mutsuz bir evlilik gibi görünüyordu zaten. Son dönem konserleri tek gitarlı tatsız tuzsuzdu.
Kerem ve Özgür'den bu zamana kadar kadar hiç ses gelmedi ama Burak çok fazla röportaj veriyordu. Uzun zamandan sonra ilk kez Deniz de konuştu. Üretip paylaşmak için gaza da gelmiş bir insan görüyoruz şu an. Bilmeyenler için, instagram hesabı: www.instagram.com
Burak röportajlarından birinde Kurban demolarının albüm versiyonlarından daha iyi olduğunu söylemişti. Bildiğim kadarıyla demoları zaten Deniz yapıyordu, söz ve müzik de onun haliyle. Yakın zamanda çokça gömmesine ve arkasından konuşmasına rağmen bu şekilde de hakkını vermiş sanki.
Grubun tüm elemanlarını (Umut Gökçen'i özellikle) hala çok severim ama Kurban demek Deniz Yılmaz demektir benim için.
Sessizliğinde haddinden fazla kötülendi.


@mermerize Sahip'le ilgili söylediklerine katılıyorum. 3-4 kere dinlemişimdir hatta taş çatlasa baştan sona. Masteringini ünlü George Marino'ya yaptırıyorlar. Bir bildiği vardır diye karışmıyorlar, vokal diye bir şey kalmıyor.

akü kutup başlarını iyi sıkmamış olabilirler, benzer bir durum başıma gelmişti.

Bir yerde elektrik kaçağı olabilir. Şase yapıyor gibi geldi

trajikomix +1

kutup başları iyi sıkılmamış vakası.

Kutup başlarını söküp, oksitleri temizleyip, tekrar takıp yeteri kadar sıkın.

Akünün sağında solunda bir yerlerde bir ana sigorta kutusu vardır, oradaki her sigortayı ve röleyi söküp geri takın, gevşek olan varsa yerine oturmuş olur.

"zararlarindan kurtulmak" ile "onun icin uzulmek" farkli kapilara cikiyor.

buyudukce insan daha bir anliyor ki kendine yardim etmek istemeyen birine sen yardim edemezsin. kisilik bozuklugu tolere edilen ve bozuklugunun getirdigi ozellikleriyle istediklerini elde edebilen birini o yoldan döndürmek imkansiza yakin denebilir.

burada "zararindan kurtulmak" asamasina geliyoruz. kisi bariz bir kisilik bozuklugu ile cevresindekilere zarar vererek hayatina devam edebiliyorsa onu tolere eden birileri var demektir. zararindan kurtulmanin yolu tolere etmeyi birakmaktir. burada "tedavi" onu tolere eden kisiye / kisilere uygulanmali zarari azaltmak icin.

tolere edilmezse istedigini elde edemeyecegini anlayan bu kisi de kucuk bir ihtimal olsa da yardim isteyecek duruma gelebilir, o zaman tavsiyelerinizi ve hatta ultimatomlarinizi dinlemeye daha yatkin olacaktir. ama istediklerini elde etmesi icin daha kisa / kolay bir yol birakmamaniz lazim. sizi manipule edip onun bozuk davranislarini tolere edebileceginiz bir kivama getirebiliyorsa rasyonel olarak da tedavi olmak / davranislarini degistirmek istememesi gerekir. cunku boyle yasam daha kolay. yasamin boyle daha kolay olmasi kaidesini degistirirseniz hem gordugunuz zarar orta-uzun vade azalir, hem de o kisinin yardim almayi kabul etme ihtimali yukselir. garantili bir yolu yok ama.

döviz bazında aynı kalmasının tek nedeni, ikide bir ötv oranlarının değişmesi ve orada yasa bir boşluk olması. aracı sıfır aldığında 100 birim ötv ödedin diyelim. bir hafta sonra oran artıyor, 50 birim daha ekleniyor ve sen satarken 150 birim ötv ödemiş gibi satıyorsun. aslında o 50 birimi devlete ödemen gerekli, fakat bunu düzenlemek kolay olmadığı için de piyasa kabullenmiş halde. bu da sanki 2. el araçlar değer kayebetmiyor ve hatta değer kazanıyor gibi yanlış algı oluşturuyor.

döviz anlamında değer kaybediyor. bir arabanın yıllar içersinde değerini koruması için sınırlı üretim özel bir model olmalı. macan panamera 718 değer kaybeder. 911 ise özel üretim değilse değer kaybeder.

benim kendi aracımdan bahsedeyim. 2013'de 1 serisi aldık. 118i 170 hp m sport. o zamanki değeri 100 bin civarıydı. şimdi ise daha düşük güçlü ve donanımlı aracı 500bine sattıklarını gördüm. Kendi aracımı şuan almak istesem 650-700 bin civarı ödemem gerekir ki çok saçma fiyatlar. 8 senede ötv'sine %100 zam geldi. eskiden %40 civarıydı yanlış hatırlamıyorsam.

Porsche ülkeden bağımsız olarak diğer markalara göre değerini daha fazla koruyor.

Sanırım bunun yakın zamanlardaki tek istisnası yeni 4 silindirli 718 serisi. O seri içinden de ilk çıkan GTS epey değer kaybetti. Hatta 718 ilk duyurulduğu zaman 981'lerin fiyatları arttı. Hala da beklenilenden yüksek gidiyor diye biliyorum.

Mesela yeni GTS 4.0 şimdiden modern bir klasik oldu. Kolay kolay değer kaybetmez. ABD'de kota için ayrıca para ödeyenler var :)

cogu arac satildigi andan itibaren deger kaybeder. bir aracin deger kaybetmemesi, aksine degerinin yukselmesi icin onu emsalsiz kilan, kendi piyasasini yaratan seyler olmasi lazim. 2018 model gt2 rs ile 2018 macan'in ayni sekilde deger kazanmasi piyasanin cakallarin elinde olmasindan dolayi.

Bu araçlar, daha da fazla değer kaybeder, arada bir iki modelleri oluyor, onlar koleksiyonluk olup çok değer kazanıyor.

Sıfırı 100.000 Euro olan araç, 5 sene sonra 300.000 Euro olabiliyor.

tr de o araclari alanlar zaten deger kaybina filan bakmiyorlar

911 haric hepsi sert deger kaybi yasar, ozellikle SUVler. turkiye'de aractan para yapma olayi iluzyondan ibaret, o arada doviz artiyor, vergi artiyor. Ama bunu insanlara anlatamadim gitti.

911lerde ise garip bir durum var, hem degeri yavas dusuyor, hem de bir noktadan sonra dusmuyor ve yukselmeye basliyor..

o yuzden "abi yurtdisinda arabalar bedava, $10k'a porsche aliyorsun" muhabbeti 911 icin keisnlikle gecerli degil. cayenne alirsin o da bas belasi olur bitirir seni.

youtu.be

acun burada biraz değinmiş izlersen kafanda bişeyler netleşir. düşen vaar düşmeyen var. acun bile ikinci el piyasasına göre alırım diyor

Mağazadan alınan ürünü iade almama hakları var.

Kusur yoksa iade hakkı yok mağazadan alınan ürünlerde. Satıcı size vaadini yerine getiriyor, siz de ürünü görüp alıyorsunuz, kusurlu değilse bu durumda iade hakkı tanınmamış. İnternetten alınca ürünü görmediğiniz için herhangi bir kusur olmasa da iade hakkı var.

Arkadasinizin yerinde olsam tuketici hakem heyetine veririm. Pasa pasa oderler parasini geri. Aynisi geldi basima cunku.

6502' ye göre 14 gün cayma hakkı sadece mesafeli satış sözleşmelerinde geçerlidir. Kanunen tüketici haklarına aykırı değildir.

Eğer üründe bir kusur, ayıp vs. yoksa hakem heyetine gitseniz de red kararı çıkar. 14 gün sadece mesafeli satışlarda geçerli. Nasıl internetten alınan ürünler için müşterinin 14 gün iade hakkı varsa mağazadan alınan ürünler için de firmanın iade almama hakkı var. Trendyol, Hepsiburada vs. satılan ürünler için müşteri almaktan vazgeçtim, daha ucuzunu buldum, kullanışlı bulmadım gibi nedenlerle 13 gün bekletip 14.gün iade edebiliyorken mağazanın aynı gün iade almama hakkı bence rezillik değil aksine gayet mantıklı sonuçta görüp alıyorsunuz.

Ne jimnastiği hocam ya hayatımda hiçbir soruya bu kadar düşünmeden evet dememişimdir.

İstemezdim.

Her şey şu anki gibi kalacaksa Türkiye'de yaşamaya devam ediyorum demektir, eh marketi, manavı bilmem nesi bir dünya iletişim sorunu olacak.

Bana ne faydası olabilir düşündüm ama bulamadım. İngilizcem iş/gezi anlamında bana yettiği için olabilir.

Evet isterdim. Çizerek anlaşırdım. Zaten Lazca yeterli ailemle anlaşmak için onu kullanırdım

Hayır istemem.

zaten ingilizce biliyorum. ne gerek var?

türkçe öğrenmesi ingilizceye göre on kat zordur muhtemelen. ingilizce öğrenmek bu kadar zor değil ya, bu sorunun çıkış noktası herhalde buna dayanıyordur. bence gözünüzde büyütmeyin o kadar.

ha bir de türkiye'de yaşarken ingilizceyi anadiliniz olarak bilseniz ne olacak ki? hiçbir artısı yok.

İstemem tabii ki. Sevdiğim Türkçe şarkılar sayesinde iyi ki ana dilim Türkçe dediğim zamanlar oluyor.

İsterdim hatta hiç düşünmeden evet derdim.

ingilizcem c1-c2 seviyesinde o yuzden turkce unutmanin bana bir getirisi olmaz su anda, ama ingilizcem olmasaydi veya kotu olsaydi (ve gelistirme imkanim olmasaydi), hic dusunmeden evet derdim.

edit: dusundum de ingilizcem iyi olmasaydi ne kacirdigimi bilmeyebilirdim, o yuzden dusunmeden evet diyemeyebilirdim.

yazılı olarak yok, gayri resmi olarak var, kimi istiyorsa onu çalıştırır / ona çalışır.

bahsettiğiniz konular birbirinden bağımsız 1. verdiğiniz madde ile ilgili yasal bir düzenleme var mı bilmiyorum. işletmelerin çocuk almama, damsız almama gibi kendince kuralları var ama büyük ihtimalle bunun yasal dayanağı yoktur.

3. madde hakkında yasal düzenleme var, çalışanlar o saatlerde izinli sayılıyor. dolayısıyla işletme o saatler arasında hizmet vermeme hakkına sahiptir.

2 ve 4. madde yasal olarak düzenlenemez, insan haklarına aykırı. ama işletmeler bunu kılıfına uydurarak yapabiliyor. Örneğin kel olmayanları, başı kapalı olanları mülakat sürecine taşımayabilir, işe almayabilirsiniz. bunu kılıfına uydurmak çok zor değil.

Personel seçimi kısmına yorum yapayım. Bunu açık açık yazmıyorlar. Personeli alırken nasıl eğitiminden başka duruşuna oturuşuna bakıyorsa o şekilde seçimini yapıyor. Yazılı olmadıkça kimse karışamaz. Şirketin bir dress code'u varsa yazılı ona uymak zorunda ama bu dress code özellikle türban vs içermez. Üretim sahalarında iSG gereği giyilmesi gerekli kıyafet haricinde zorlamaya gitmiyor hiçbir şirket, sonra bunun sosyal medya tepkisiyle başa çıkmak dert. Bizim şirkette mesela kadın çalışanlardan biri (başı açıktı) defalarca İK'ya yazı yazdı "inancım gereği kapanmak istiyorum sorun olur mu" diye.İK her seferinde "İSG gereği giymeniz gerekli kıyafetlerin haricinde karışmıyoruz" diye. Ben bu kadar soru sorulunca altında bir ajanda arıyorum.

Tek dertleri Türkiye karışsın savaş çıksın da onlar da buraya demokrasi getirsin. Kim önce getirirse onun elinde kalacak duruma gelelim istiyorlar. Sevr zamanını düşün.

Dertleri ortadoğulular filan değil yani.

Buraları unutmuşum ekşideki gibi hepsini küçük yapıyor diye büyüklü küçüklü yazdım affola.

@1bir1bir1 Rusya ile Avrupa'nın Türkiye için rekabeti, onlara ülkenin getireceği faydadan daha fazla zarar getirmez mi?

15 temmuzda bu görüldü. Önce kesin sonucu görme açısından haftalar süren bir sessizliğe bürünürler. Sonra darbe karşıtı söylemlerle demokrasi özgürlük ve bağımsızlıktan söz ederler, Türkiye'nin yanında olduklarını söylerler.

artık kimse mevzu etmiyor ama TC hala AB adayı bi ülke ve bir ton fon vs alıyor bu yüzden. ben de böyle bir şeye re:iç savaş, izin vermeyeceklerini umuyorum ama belli de olmaz. oralarda da ırkçılık hortlamış falan, sorunumuz ne olacak belli değil

Türkiye'yi paylaştıklarını düşün? Sence getirmez mi?

Türkiye'de bir sürü avrupa, Amerika, asya yatırımı var. Benim kendi çalıştığım firmanın 2 fabrikasi vardı, birini Avrupalı bir firmaya satti ama su an sürekli yatirim yaptığı bir fabrikasi var.
Daha bir sürü var ki buna otomotiv, otomotiv yan sanayi vs dahil.

Dünyada hiçbir firma böyle bir salaklik olmasini istemez. Bir kere dünya tedarik zincirini deli gibi etkiler sadece lojistik olarak bile, ikincisi de üretim olarak da etkiler.

Daha buna yabancı ülkelerin türk ekonomisinde olan parasi, Türkiye'nin yabanci bankalara olan borcu vs şeyleri eklemedim bile.
Türkiye ne irak ne suriye ne Afganistan.

Türkiye'ye su an agizlarini açamıyorlar çünkü Türkiye multecileri tutuyor+ucuz is gücü yaratıyor. Aslinda Türkiye'nin fakirligi ve kolelesmesi onlarin isine gelir, adam neden para, zaman, asker harcayip Türkiye ile uğraşsin. Avrupa halkını a haber izleyip "abi sinirimizi koruyorlar" diyen tiplerle karistirmamak lazim, böyle bir şeyi genel halk hayatta istemez. Ki zaten bir anda 40-50 milyon insan Avrupa'ya yigilir, bunu hiçbir sinir tutamaz. Ya ilk basta malum partililer kacar zaten.

Su an Türkiye'de olacak bir durumda avrupa/nato olacaklari izler, kim kazanirsa destekler. Çünkü para stabilligi sever, tedarik zinciri Türkiye'nin sacma bir durumda olmasini kaldiramaz.

dij gujler yigenim gibi olacak ama bence cok karamsar bir tablo cikar. sonucta turkiye, dandik bir ulke degil. topraklarindan kimler gelip gecti. herkesin hak iddia ettigi muazzam guzellikte bir yer.

baris zamaninda butun ulkelerle gecinilebilinir ama savas ve kaosun oldugu turkiye'yi yasatmazlar bu topraklarda. hele kaos ortamindaki savas ekonomisinde nemalanmak isteyen cok olacaktir.

AB kesinlikle böyle 1 şey istemez ama ABD ister mi sorun orada. Dünyanın eski süper güçlerini 2. Dünya savaşından sonra kendine bağlı hale getirdi ABD. 2 dünya savaşı çıkaran Avrupa'yı toplayıp askeri anlamda götünü sağlama alma işini de yüklendi. Aslında ABD'nin dünyanın jandarmaligini üstlenmesi Avrupa ile başlamış oldu. Avrupa'nın karşısında her zaman kendisine muhtaç kalmasını sağlayacak Rusya gibi 1 tehlike vardı.

Şimdi yok Rusya ile gelişen ilişkiler, yok Çin ile yakınlaşmalar derken Avrupa'nın götü başı çok oynamaya başladı ABD nazarında. Bir de kapı gibi Türkiye vardı Ortadoğu'dan gelebilecek tehditleri göğsünde yumuşatacak.

Bu denklemde sert çözülmeler yaşanırsa Türkiye'nin kaosa sürüklenmesini destekleyecek bir ABD, engel olmaya çalışacak bir AB olur diye düşünüyorum.

Turkiye 40'li yillarda diger ulkeler icin pazar olarak belirlenmis.
Onlar getirecek bize urun satacak ama biz urun uretmeyecegiz.
Uretirsek de iscilige dayali mallar olmali bu yuzden tekstil,cay,findik bizde.
Araba ve beyaz esya montaji da bizde.

Bu sistemin bozulmamasi lazim.
Tam guclenirsen sikinti, gidip fabrika falan acarsin pazarligin gider, zayiflarsan da iphone alacak kimse kalmaz.

Tam ortasinda tutuyorlar.
Ic savas cikarsa da durdururlar.

İç savaş mavaş çıkmaz boşuna yormayın güzel aklınızı. Erdoğan kazanana kadar seçim yenilenir durur. Muhalefet kazansa ve seçim yenilenecek olsa kime şikayet edebilirki?

Biz hep marshal elegant kullanıyoruz. Evdeki rutubet nedeni ile bazı odalardaki alt kısımlar boyadıktan max 6 ay sonra kabarıp dökülüyor ama bu duruma hiçbir boyanın direnebileceğini sanmıyorum. Boyanın kapaticılığı ortanın bir tık altı diyebilirim. Bunun dışında silinebilirlik konusunda tavsiye ederim annem yoğun bakımdan eve geleceği zaman haldur huldur duvarları silmiştik ne soyulma ne solma tertemiz olmuştu.

sektör filli boyanın elinde. dyo pınar grubunun markası genelde elektronik eşya boyamada iyiler. ancak ikisi arasında kalsam marshallı seçerim.

ikisi arasından dyo. marshall çok kötü oldu son yıllarda.
ama iyi boya olsun diyosan kesinlikle polisan elegans.

dyo, p*nar ürünü olduğundan #pınarürünleriboykot kapsamında dyo önermem.

marshall'ı da bilmiyorum.
iyisi olsun kaliteli olsun diye jotun aldım ev iç cepheye; boyacı en iyisinin filli boya olduğunu söyledi. hakkaten de birbirine çok yakın renkleri kapatsın diye üç kat çekmek zorunda kaldık. filli almadığıma pişman oldum.

Her markanın kendi içinde en az 2-3 farklı kalitede ürünü oluyor, bilinen bu markalardan hangisinin st sınıf ürünlerini alırsan hiç biri üzmez.

Ama mesela fillinin 3 sınıfı var, alpina plus-max-silan. Sen filliden alpina plus ile atıyorum dyo ya da marshal'ın en üst/pahalı ürününü karşılaştırırsan Filli'nin kalitesiz olduğunu düşünürsün.

Yine aynı şekilde Marshall'in en ucuz ürününü ile Dyonun en kaliteli ürününü karşılaştırırsan Dyo kaliteliymiş dersin.

Hangi marka olursa olsun giriş seviyesi değil de en azından orta ya da bütçe müsait ise üst seviye ürününü seçin, o sıra hangi markada indirim varsa onu alırım ben olsam.

zara'nın modellerini kolaylıkla indirim döneminde yakalarsın.ben o şekilde yapıyordum.hatta bi tane almıştım yarı fiyatına düştü, gittim geri verdim.tekrar aldım.diğer yarısıyla da gömlek falan almıştım.kodu falan yaz sonra aplikasyonunda nerede varsa git oradan al.

1 ve 2

2

2 ve 3

2 güzel

1>3>2>4

Hepsi okey bence ama illa birini seçeceksem en çok 4ü beğendim nedense.

Hepsi giyilir. En çok 1’i beğendim sanırım.

1 veya 4

Bence 4

4

4.nün başka rengi var bende. Boyum kısa olduğu için diz altıma geliyor. Ona rağmen yakıştırıyorum. O yüzden 4 diyorum. Bir de lilayı beğendim. Diğer ikisi çok cart geldi.

4

3

Ben. Hem arkadaşımın da almasına mani olmuştum.

ben, hala da almadım bana göre değil bence

ben. hala da almadım. o zaman alacak param yoktu, şimdi ona ayıracak vaktim yok.

teknolojiyi takip ettiğim için duyuyordum biliyordum, o zamanlar üniversitedeydim cebimdeki 10 liranın bile gideceği yer belliydi temel ihtiyaçlar vs. ucu ucuna, elim rahat olsaydı sadece meraktan ve yeni bir şey olduğu için alırdım, bu muhabbeti de yapmayı sevmiyorum ama buraya yazdım :)

2013 gibi tanıştım. 2014-2015 yıllarında ufak ufak ticaret yapıyordum ve ripple, bitcoin alıp satıyordum. Daha sonra bıraktım. Pişman değilim ama tutsam iyiydi.

2012 yılında haberim vardı hatta dijital cüzdanım da vardı. tabiki belli üyelik ve anket vs davetiye görevlerini yerine getirmediğim için bitcoin kazanamamıştım bitcoin ile tanıştam sırf meraktan deep web black markt ne var ne yok derken türklerin kurduğu black markete kadar ugramıştım sonra ne mi oldu türk her yerde türktür misali sitede millet birbirini dolandırıyordu bende deep web işine fransız kalmayayım diye girmiştim açıkçası deep web'in balon ve abartılı olduğuna kanaat getirip ugraşmadım. taa o zamanlar black market vardı bitcoin geçiyordu

İlk kez 2013te duyduğumu hatırlıyorum. Ya da 2012. 2013'te Yurtdışına çıkarken arkadaşım Atatürk Dış Hatlarda bi bankanın(hangisi şu an hatırlamıyorum) atmsinden alınabildiğini söylemişti. Hatta alsam mı diye ikilemde kalmıştım.

zaman çok çabuk geçiyor.

2015-2016 gibi oyun niyetiyle girdim. hiç satın almadım. reklam seyrettim, muslukları takip ettim. memnunum. keşke daha fazla üzerine düşseymişim.

2007 gibi arkadaşım bahsetmişti. "Deep Web diye birsey var kanka, kiralık katil buluyormussun kanka. Ödemeyi de bitcoinle yapıyormuşsun kanka" şeklinde bahsetmişti. Pişman değilim. Zaten nasıl alınıyor bu bitcoin diye bir soru bile sormadım.
Ayrıca aynı arkadas 2007 yılında trivago tarzı bir site açmaktan bir de YouTube kanalı açmaktan bahsediyordu.

ben 2012de alalım demiştim arkadaşa o da güvenmemişti. hep anlatır. o aralar 1 btc 120 lira mıydı 120 dolar mıydı neydi. dolar da 2 tl falan işte en fazla.

Btc için konuşuyorum. O zamanlar bende çok vardı. Daha dogrusu o devirde kripto parayı bilen herkeste bol bol vardı ve yüzüne bakan yoktu. Unutmuyorum DeepWeb üzerinden bulduğum amerikalı bi elemandan MSN şifresini kıran bir program almıştım. Karşılıgında 2 btc istemişti. Ben de göndermiştim. O zaman 2 btc 30 dolar bile değildi. Üstelik TL şimdiki kadar dolar karşısında degersiz de değildi. O zaman ki sistem şimdiki kadar kullanışlı ve kolay değildi. Her zaman rahat ulaşamıyordun. Yani Sistemin şimdiki kadar stabilligi yoktu. Ha pişman mısınız derseniz o zamanın şartlarına göre düşünürsem değilim derdim. Düşünün cepte en son çıkan telefon olan iphone 5s vardı. İnternette sayfa açarken telefon ruhunu teslim ediyordu. Şimdi ki telefonlar bilgisayarlar ve binance. Her şey o kadar kolaylaştı ki

Benim haberim vardı da @freebird gibi öğrenciydim ve param ucu ucuna yetiyordu. 5-10 dolarlık bile alamadım. Ancak okulun sonuna doğru çalışmaya başlayınca 100 lira ile al-sat yapmaya başlamıştım.

Geçenlerde 2000 dolara yakın bir para olarak araba parasına kattım hepsini bozup.

(bkz: bitcoin/@roket adam)

2013'te yazmışım bu entryi. almaya çalıştım o zaman ama rus sitelerinden falan alınıyordu, kredi kartıyla da almak çok zordu, o dönem almak dertti yani. pişman değilim çünkü alsam da birkaç katına çıktıktan sonra çar çur ederdim, gidip de 2021'e kadar beklemezdim muhtemelen :)

ben 2016-17 gibi teze başladım BTC ile ilgili, sayesinde doktor oldum ama zengin olamadım :D

ben 2013 sonlarında btcturk'ten almıstım, baya dip yaptı sonra. sonra btcturk işlemleri durduruyoruz diye mailler atmaya başladı ısrarla. bana kalsa bırakırdım ama paramı cekmem konusunda cok ısrarcı oldular:) o zamanlar 500 tl falan yapıyordu(2015 ya da 16 olmalı) şimdi hiç ellemesem dursa 30 litecoinim vardı. baktım 46bin yapıyor imiş

2milyon dogecoin'im vardi. 120 dolara mi ne satmistim. Hala arada bi cuzdana acip bakiyorum :)

ilk cüzdanımı 2013'de açtım. hatta bitcoin bile çıkartıyordum o zamanlarda fakat o zamanlarda çıkarması zor olduğu için bıraktım. ne aldım ne sattım.

İlk duyduğumda 35$ civarındaydı, pişmanlığı düşün.

24 agustos tarihinde btcturk'un kurucusu kerem tibuk bizim arkadaşlara sunum yapmıştı. Muhtemelen 110-120 doalr civarıydı. O sunuma gidemedim gitseydim muhtemelen 1.000 usd'lik yani 9 btc alırdım.

Zira o grupta borsacı arkadaşın önerisi ile 4 katı para kazanmıştım bir hisseden.

Bu da böyle bir anımdır :)

hatta o gruptan bir arkadaşla dahasonra buluşmuştuk ve 2.000 dolar oldu kaçtı gitti demişti.

hala çok erken değil mi? neden bu pişmanlık? düştükçe alın pozisyonları gençlique.

Tam cevap değil ama Eminönü Çiçek Pazarından yürünebilir sanki, büyük ihtimal İstoç'da da vardır bu işlerin toptancısı.

Arama kelimeleri kullanarak internetten bu ürünlerin üretici/ithalatcıları bulunabilir, oradan da adreslerine veya sattıkları toptancılara ulaşılabilir.

Nokta atışı biri cevap verirse ne ala, yoksa benimki işin zor kısmı.

(bkz: Anadolu pet)
saydıklarınız petshop malzemeleri bu arada, veterinerlik malzemeleri göremedim ama, anadolu pet bir çok markanın distribütörü, aradığınızı bulursunuz. yalnız firmanızın olması gerekiyor.

PS olmasa da farklı tasarım programları için sınav yapabiliyorlar. İsteyebilirler. Zaten biliyorsanız herhangi bir tavır almadan bilginizi gösterin. En iyi cevap o olur.

bence makul bir istek. muhtemelen senden ufak bisey isteyip yaraticiligini kontrol etmek isteyecekler. bence olay photoshop kullanmak degil. gelen isi nasil bir yaklasimla tasarima dokecegini olcmek.

Erken uyumak + bol su

Bol Su +1
Maden suyu da olabilir.
Bir de diş fırçalamak ani gelen yemek isteğini güzel bastırıyor.

Yulaflı ufak cc bir smoothie.

Bittiği yere kadar korur. Ama aynı oda kapalı ortam. Coronalı gelirse eninde sonunda bulaşacaktır.

Anjiyodan önce test olmuştur o. Refakatçisi maske taksın bişi olmaz inşallah

anjiyodan önce test yapılmıştır +1

yapılmamış dostlarım, sormustum zaten:( 2 doz sşnovac asılı da yanındaki 18lik çıtır çıtır aşısız:(((

abi yaz mevsimindeyiz. d vitamini falan canavar gibi herkeste. meyve sebze bol. olacaksan da şimdi ol ki bağışıklık kazan.

Kurtuluş Parkı

ada veteriner polikliniği'nde Evrim'e danışın.

veteriner fakültelerine bir danışın. ben erzurum'da baktıklarını hatırlıyorum. kuş için aramıştım "ona bakmıyoruz" demişlerdi.

Pet Love Veteriner Kliniği - Vet. hekim Umut Demir

Daha önce barınak veterineri olduğu için fazlaca tecrübeli.

Eğer hafta içi bir gün ayırıp gidebilecekseniz veterinerlik fakültesinin evcil hayvan hastanesi var Avcılar'da. İnternetten randevu alınabiliyor, randevusuz da gitseniz çok fark etmiyor.

Bir de oradaki asistan arkadaşlardan veteriner tavsiyesi istemiştim, birkaç yer önerdiler ama özellikle Anadolu yakası sorduğum için sizin işinize yaramaz sanırım.

Ateş Barut hoca çok iyidir. Üst düzeydir yani, hocadır cidden. Daha orta seviye ama gene de oldukça iyi bir vetse Petmosfer Veteriner Ecem hanım. Geçmiş olsun.

Dhl den şaşılmaz. Ücret pakete göre değişir.
Dhl ile belçikaya akşam 17.30’da verdiğim paket için sabah 9da orada olsun mu seçeneği vardı. 9-12 seçtim 10:30’da teslim oldu. Dhl üstüne tanımam.

Ultra acil değilse shipentegra'nin sitesine bakmanızı tavsiye ederim. Hem fiyatları önceden görebilirsiniz hemde gönderimi çok kolay. DHL, Fedex gibi şirketlerin fiyatlarına göre tercihte bulunma imkanınız da oluyor.

Yemezsin 5inden itibaren geçersiz olur.

Üç litre süte bir tane hazır ayran ölçek yapanlar biliyorum ama kendim denemedim. Sütünüz bol yağlı değilse denemeyin bence cıvık olur.

Hazır ayran tuzlu değil mi? Tuz mayayı öldürür zaten, olmaz gibi geliyor bana.

yaptım oldu merak eden olursa. 200mllik kaba 150ml süt, 30-40ml ayran koydum. oldu. 2 şişe yaptım. 4 şişede activa ile yaptım. ayranla yapılan az daha cıvık oldu. tadı bilen bilir özerhisar ayranı gibi hafif ekşi oldu.

yan apartmanin yoneticisinden bilgi alin. netice de binaya tesisat dosendigine gore yoneticinin ya da yonetimin bunun nasil oldugun dair bilgisi vardir.

valla bizim buraya da birkaç ay önce döşediler, sonra biri dedi bize 1 sene önce döşediler haber gelmedi bir daha diye. :D

bu soruyu senin burada sorman yerine esinin arkadas cevresine sormasi gerekiyor. sonucta bir satis agi, musteri portfoyu yapmadan urun satamazsin. buradan bikini derler, esinin cevresi tesetturludur. nikah sekeri yapin derler, cevrenizde evlenecek kisi yoktur gibi. bir anlami olmaz. bizzat saga sola sormaniz lazim.

ben olsam kadın çantsası satardım. hem her kadın en az 2-3 çanta kullanıyor, hem sirkülasyonu daha fazla hemde akmaz kokmaz. belki ileride kendi el yapımı çantaları yapar onları da satar.

Rus klasiklerinin bazılarında 'sobanın üzerinde' yatıldığından bahseder. Hep merak edip durmuşumdur nasıl bir şey olabileceğini.
Senin merakın benim merakımı bir nebze giderdi. Gözümün önünde bir şeyler canlandı. Aydınlandım desem yeri var :)
Sobanın borusu, o üzerinde yatılan yeri ısıtıyor olmalı.
Bizde de bir odaya soba kurup borusunu diğer odadan da geçirirler ya ısıtsın diye. Aynı mantık.
Alttan ısıtmalı yatma yeri. Harika fikir.

bende ambilight philip tv var, 2 seneye yakın oldu alalı.

Ambilight güzel ama tv den hiç memnun değilim, 4 kez servise gitti, en son panel değişti yine sorunlar devam ediyor. tüketici h.h ne başvuracağım deişim ya da iade için.

internette araştırırsanız zaten sorunlardan bahsediliyor. ben de araştırmıştım ama ambilight için sorunları görmezden gelmiştim, hata etmişim :)

bende bir de hue sistemleri var eve, biraz da o sebepten tercih etmiştim ama philips tv tpvision aslında, çinli bir şirket.

4k lg var bizde memnunuz.

Eski bir model olduğu için modelini yazmıyorum. Akıllı kumanda çok kolaylaştırıyor özellikle tarayıcıyı vs. kullanırken.

Babamlarda Samsung var, görüntü vs. çok iyi mesela ama onda tarayıcı deneyimi berbat oluyor diğerine alıştıktan sonra.

7 senedir philips ambilight 4k android tv kullanıyoruz. Bazı yazılımsal sıkıntılar yaşasak da görüntü kalitesi, kumandası (o zaman magic mouse özellikli klavyeli kumanda içinden çıkıyordu) ve ışıkları yüzünden nazı geçiyor.

1 sene önce bir akrabama 58inc olanından aldırdım. Siyah ekranda beyaz ışık hüzmeleri oluşması dışında bir sıkıntısı yok onlar memnun.

Yani panelde veya yazılımda bir sorunla karşılaşma ihtimaliniz, samsung ve lg ye göre falan yüksek gibi duruyor.

Ama ben garantiyle veya tüketici hakem heyeti ile uğraşırım derseniz alın.

Ben lazım olsa yine philips ambilight tv alırdım şahsen, ayrı bir dünya. Ha artık pek tv kullanmıyorum, kurlar yüzünden teknolojiden de soğudum o ayrı.

yok ya belki eu icinde kiralarsan belllki vardir da turkiyeden yoktur

türkiyeden bildiğim yok da olsa bile ücreti aşırı fahiş olurdu muhtemelen. ankara istanbula bile tek yön ücreti 600 tl falan.

Hayır kiralama sözleşmelerinde de gördüm çokça firmanın sadece yurt içi kullanabilirsiniz.

soruna cevap değil ama trabzondan alıp rize'de teslim etmek için kiralık aracı 500 lira hizmet bedeli talep etmişlerdi 3 ay önce en azından fiyat bahsi kafanda canlanır.

avrupa ise schengen sınırları içersinde çok sorun olmaz gibi. tr plakalı aracı yurtdışına çıkarmak için hayli masraf ve sınır kapılarında sigorta yapman gerekicek aynı zamanda sürekli gümrük ve polis çevirmesine ugrarsın.

en temizi yunanistan'dan kirala ab üyesi olduğu için schengen içinde uygulamalar aynıdır

aynı durum değil ama uzun dönem kiralık şirket araçları ile Bulgaristan'a gittik. Şirket bunun için özel bir yazı hazırlamıştı diye hazırlıyorum (çok detayına hakim değilim)

Türkiyedeki hemen hemen tüm uluslararası rent car firmalarından araç kiralamışlıgım var. Hepsinin sözleşmesinde koyu harflerle aracı yurtdışına çıkarmanın yasak oldugu yazar. Bence bu fikri kafanızdan silin.

Ruhsatı senin adına olmayan arabayı yurtdışına çıkaramazsın. Kiralık arabayı geçtim abinin, babanın ya da eşinin arabasını bile çıkartamazsın, anca sana vekalet verecekler bir sürü belge hazırlayacaksın falan o şekilde.

Kısa dönem kiralama şirketlerinde arkadaşların yazdığı şartlar geçerli büyük oranda. Bir çok şirket, yasak der, zaten size araç sahibi olarak çıkış izni (vekalet) vermeleri gerektiğinden bu işlemi yapmazlar.

EU içerisinde de araç kiralamak istediğiniz zaman size hangi ülkelere gideceğinizi sorarlar. Örn. Almanya'da kiralayacaksanız, İtalya, veya Doğu Avrupa ülkelerine gidecekseniz size belli marka dışındaki araçları vermezler,.VW, Mercedes gibi marka araç kiralarsanız size, harita üzerinden "bu ülkelere gitmeyeceğimi teyit ederim" diye imza alırlar.

Gelelim uzun dönem kiralamaya. Uzun dönem kiralamalarda (filo kiralama şirketlerinde olanları diyorum) firma ile görüşülerek çıkış için vekaletname alınabiliyor.
Tabii ki yalnızca bu vekaletnamedeki kişiler tarafından yurtdışına çıkartılabiliyor.
Pratikte uygulayanları da biliyorum.

beta döneminde kullandım. çok iyiydi.

Ben kullanıyorum. Anlamazsın bile geaforce now olduğunu.

Bilgisayarın ısınmadan fan sesi duymadan FullHD.. Laptobun şarjı bile azalmıyor öyle diyim

bu arada oynamak istediğin oyunu satın almış olman lazım. onu ekleyeyim.

Beta'dan çıktığından beri kullanıcısıyım. Kendi bilgisayarınızda oynamış gibi resmen. Hissettirmiyor. Ekran kartıyla karşılaştırmak doğru olmaz. Ekran kartıyla oynarken aldığınız cam gibi kalite yok tabii ki ama öyle video izler gibi bir his yaratmıyor. Alacağınız görüntü kalitesi internet hızınıza bağlı.