Ekşi Duyuru

gmt master II batman

gmt

cercevede sayilar yazmadigi icin sky-dweller

Submariner tabi ki. Her şey ile takarsın.

hiçbiri: Explorer 2

Malesef hiçbiri o kadar çok cakmaları üretildi ve bu modeller taklit edildi ki sevimliligi kalmadı.


Siradan çin isi saatler bile rolex kopyası oldu. imitasyonlari saymiyorum bile. Geçen daha asansorde 20 li yaslarda çocuk rolex gmt takiyordu tabiki çakma.

Çok param olsa yine rolex takmam. Grand seiko favorim

Bekar için Q3, evli için XC40.
sadece dış görünüşüne istinaden dedim.

İkisi de güzel araç, arasında kalsam motor gücü ve donanıma göre seçerdim. Q3 35 tfsi kullandım, güzel araç, ebatlarına göre güzel gidiyor, çok iyi yol tutuyor, şerit takip, kör nokta uyarısı, çarpışma engelleyici vs gibi donanımlarla oldukça keyifli olabilir.

Tipe bakarsak volvo daha yakışıklı duruyor, daha önce kullanmadım ama aşağı kalır yanı olmadığını düşünüyorum.

Volvo xc40
hem daha şık. hem volvo daha asil. hem daha sağlam

herhangi bir şampuan erkek tipi saç dökülmesine fayda etmez. normal market şampuanı kullanmaya devam.

Dandik şampuanlar kesinlikle döküyor saçları. Vichy tavsiye ederim. Ya da doğal sabun.

Minoxil'i kullanıldığı sürece etkili olan birşey, bıraktığın zaman eski halinden beter olursun.

Şampuan olarak prozinc plus al, saç ekimi sonrası genelde merkezler bu şampuanı verir.

www.dermoeczanem.com

alternatif olarak saç ekimi ve öncesi verilen vitamin takviyelerinden alıp deneyebilirsin. Ana etken maddesi saw plametto denilen bir bitki düşük oranda dht blokladığı belirtilir.
www.orzax.com.tr


Genel bir tavsiye olarak da dahiliye'ye gidip, kan değerlerine baktırmak, vitamin, mineral, d3 değerlerini kontrol edilmesi, bir yetersizlik, eksiklik var mı diye.

erkek tipi saç dökülmesini önlemenin tek yolu dht bloklyaıcı ilaçlar(finasterid) kullanmak ve yeni saç çıkışı içinde minoxidil kullanmak şuan için,
yan etkisi, artısı, eksisi olan çözümler bunlar, pahalı şampuan, losyon v.b çözümlere boşu boşuna para verme.

saç ekimi öncesi ve sonrası yaşına ve dökülme tipine göre birçok merkez finasterid kullanmanı söyleyecektir. Bunlar sürekli kullanım gerektiren ve kişiye göre ciddi yan etkileri olabilen şeyler, bakıp, araştırıp,düşünüp ona göre değerlendirmek gerekir.

Erken yaşlarda(20-30) yapılan ekimlerde dökülmeler agresif bir şekilde devam ediyorsa, ilk bir kaç yıldan sonra incelme ve seyrekleşmeler sık karşılaşılan durumlardır.

fikir vermesi açısından aşağıdaki sitelere göz atabilirsin.
www.sacekimisonuclari.com

www.reddit.com

minoxili bırak derim en kısa sürede. hiçbir işe yaramıyor eskisinden beter yapıyor. doğal içerikli saçına en az zarar verecek bir şampuan kullan. sebamed hergün kullanım yada dalin bebe şampğuanı olabilir. çok da koruma ya dökülen dökülsün sonra git ektir :) bu sefer ekildikten sonra dökülcekler falan bisürü iş.

Cildiye hekimi eczanelerde satılan Biotin içeren şampuanlardan tavsiye etmişti.

İçinde paraben, sls vs. olmayan şampuan veya sabun. Defne sabunu veya zeytin de olabilir.

aksine profili yüksek, can dostum, tam güvendiğim kişi/kişiler demektir.

El üstünde tutulması gereken, profili en yüksek kişidir.

Hocam gelen misafir "Ben bi biftek alayım" dese daha mı hayırlı misafir olacak anlamadım. Ben ki çok yemek seçen biriyim, gittiğim evde ne yemek varsa onu yerim, olması gereken budur yani

Ben çok şaşırdım böyle bir soruya. Hayır değildir tabi ki, hiç böyle bir şeyin düşünülebileceğini bile bilmiyordum.

Yani zahmet etmeyin diyen insanın bunu söylerkenki niyeti değişebilir. Kimi laf olsun diye söyleyip aksinin yapılmasını bekler, kimi gerçekten samimi şekilde söyler. Ancak "ben misafir gittiğim yerde iyi yemek beklerim" diyen birisiyle hiç karşılaşmamış olsam da, böyle birini görsem çok şaşırır ve hakkında olumsuz düşünürdüm.

Yani aslında cidden şaşırdığım için ne desem bilemedim. Ben yemeği özensiz buldum, daha iyi olmalıydı diyen biriyle karşılaşacağımı hiç sanmıyorum.

Sizin nereden aklınıza düştü ki bu? merak ettim.

Nundu +1
Akhenaten +1

Profili düşük? Aklıma bile gelmez.

Yemek daveti gerçek bir durum değil sadece örnekti aslında. Gelecek misafirin yemek için özel siparişinin olması kulağa abes şekilde nasıl küstah geliyorsa, benim örnekte de nezaket kör göze parmak olmuş. Asıl kastettiğim aslında nezaketin, iyi niyetin yanlış anlaşılıp, insanın kendine ne kadar değer veriyorsa başkalarının da ona sadece o kadar değer vermesiyle ilgiliydi. Aşağılık kompleksi olan, öz değeri düşük birinden de benzer durumlarda benzer şeyler söylemesi beklenir ya hani, bunun ayrımını bizi çok da iyi tanımayan insanlar yapabiliyor mu acaba onu merak ediyorum.

"ne versen yiyecek misafir" deyimini geçen haftalarda fatih altaylı'nın yayınlarından birinde duymuştum. o başka bir bağlamda kullanmıştı bunu ama aklıma bunu getirmişti.

Misafir ağırlayacaksam ve yemekli olacaksa güzel bir ana yemek ve meze, tatlı vs olur masada. Eğer birisi ben et, tavuk, balık yemem derse mezelerle bile idare edebilir. Hele ki en baştan "zahmet etmeyin" dedilerse gerekirse dışardan istediği bir yemeği söylerim, eşim evdeki mevcut malzemelerden bir şeyler ayarlar.

Eğer evime çağıracak kadar değer veriyorsam en iyi şekilde ağırlamaya çalışırım, hiç kimse için "zahmete değmez" demem.

Çok samimi bir arkadaşım geliyordur, o zaman duruma göre gerekirse dışardan pizza söylesem de sıkıntı olmaz. (hatta pizza daha pahalıya geliyor sdfgsdf)

@beyefendi, anladım. Eh tabi, insanın kendine verdiği değer nasıl muamele gördüğünü de etkiliyor ister istemez. Ancak örnek biraz zorlayıcı olmuş gerçekten. Yemek konusundaki tavırlar genelde kültürel kodlarla sıkı sıkıya sınırları çizilmiş şeyler.

Örnek bir açıdan da iyi olmuş, çünkü "insanın kendine verdiği değer" talepkarlıkla ilişkili değil her zaman. Şımarıklık ve bencillik gibi kavramlar da var. Eğer kendine saygı konusu yanlış anlaşıldıysa belli bir zihinsel çıta aşılıp bu olumsuz sınırların içine de ilerlemek olası.

İnsan hakkını koruyabimeli, gerektiğinde mesafe koyabilmeli bu daha çok karakterle alakalı bir durum. Kendine saygısı olan insan şunları şunları yapar demek çok güç. Birçok konuda bu geçerli, davranışlar ortamın kokusuna göre anlam kazanır. Kendine saygısı olan ve olmayan insanlar arasındaki fark da onlar istese de istemese de kendisini bu sebeple hissettirir zaten.

Çevrenizdeki insanlar da haliyle farkında olsunlar ya da olmasınlar bunu algılayacak ve ona göre davranacaklardır.

Empati, nezaket, tevazunun eziklik olarak algılandığı bir toplumda, evet “düşük profil.” Ben düşük profilliyim mesela bu bakış açısına göre. Ama bencil, kaba ve kibirli olacağıma ezik olayım daha iyi.

Bence öylesine söylenen, otomatik bir laftır. Hiçbir anlam ifade etmez.

Ben de gittiğim yerlerde bunu. söylerim ama öylesine değil, samimiyetle. Asıl maksat görüşmek konuşmak ne de olsa.
Düşük profilli biri olma meselesi değil bu bana göre.
Arkadaşlarının yanına hal hatır sorma kılıfı altında sadece midesi için gidenlerden ben de hoşlanam.

enteresan bir soru, hic dediginiz gibi bakmamistim.
soyle yazmissiniz; iyi niyetin yanlış anlaşılıp, insanın kendine ne kadar değer veriyorsa başkalarının da ona sadece o kadar değer vermesiyle ilgiliydi. Aşağılık kompleksi olan, öz değeri düşük birinden de benzer durumlarda benzer şeyler söylemesi beklenir ya hani, bunun ayrımını bizi çok da iyi tanımayan insanlar yapabiliyor mu acaba onu merak ediyorum.

buna istinaden sanirim ben soyle dusunuyorum, ben degerliyim, benim degerim bana hazirlanan sofra ile belirlenmedigi gibi sofrayi hazirlayan kisi tarafindan da belirlenmiyor. ama kendi degerimi bildigim icin bana ozen gosteren insanlarla birlikte olmayi seciyorum (ve ben de ozen gosteriyorum). yeni tanistigim birinin hazirladigi/hazirlamadigi sofra benim degerimden cok onun ozeni/ozensizligi/zamani olup olmadigi/aliskanliklari/kulturu ile ilgilidir. dolayisiyla bu konuya deger uzerinden degil bu cercevede yaklasirim. zamani olmamis olabilir, ya da ozensiz biri olabilir. eger yakin arkadaslarim davet ediyorsa zaten ne varsa onu yeriz evet, bazen de yemeyiz, mukellef sofra hazirlarlar.

son olarak, beni yemege davet eden birine hic dediginiz gibi bir sey deme ihtiyaci duymadim acikcasi, beni yemege davet ettiyse ztn ne pisirip pisirmeyecegini dusunmustur, o onun sorumlulugunda olan alandir, boyle bir yorum yapma ihtiyaci duymam, tesekkur ederim, gidip gidemeyecegimi soylerim ve bir sey getireyim mi derim, hele hele de yeni tanistigim biriyse.

yakinimsa zaten usulunu bildigim icin kendini misafir agirlamak icin paralayan biriyse soylerim boyle bir sey sanirim. dediginiz yorumu genellikle kendim birine gitmeyi teklif ettiysem soylerim, yani 'ayse sana geleyim aksam ama lutfen bir sey hazirlama vs.' gibisinden.

temmuz-ağustos klimayla yaşarım alerjim yok klimaya diyorsan ya da o ayları serin yerlerde geçirebilirim diyosan mis gibi şehirdir.

2 şehirde de yaşamadım ama mantık olarak kültür etkinliklere düşkün biriysen (film festivalleri, konserler, sergiler vs.) mersin üzer seni. ya da bir gün zanzibar mutfağı bir gün laos mutfağı yiyim gibi gurmelik zevklerin varsa gene üzer seni. bu tarz metropol alışkanlıkların yoksa sıcakla da sıkıntın yoksa bir eksisini hissetmezsin.

yazin yaylalarda yoruk festivalleri oluyor onlara katilirsin. :)
hirsizlik coktu benim zamanimda. yemek, pazar cok daha uygun.

Mersin'in ne olduğunu iyice anlamak için hamamda aralıksız 3 gün geçirmen gerekir.
Sonra bi daha konuşalım

Mersin benim de radarimda olan bir yer ilerisi icin ancak yorumlara katiliyorum. Tek cekindigim nokta sicaklar ve eklimi. Bu yaz ilk defa Antalyadan Mersine dogru bir tatil planliyorum ve sonucunu merak ediyorum.

Adanalıyım iklim aynı Mersinle ve Mersinde hatıra kalır zaman geçirdim. Yaşanmasına yaşanır bunlar çok bir kaybın olmaz ihtiyaç giderme açısından.
Ancak sosyal çevren sıfır olacak. Kiminle gezecen tozacan arkadaş yok eş dost yok. Yani ben taşınacak olsam bunları düşünürdüm.

İmkan açısından tabiki İstanbul fersah fersah önde. Ama Mersinde de her ihtiyacını giderirsin. Ama ne bilim konser maç vs dersen onları ararsın.

Mersin tr’nin en sıkıcı şehirlerinden birisi olabilir.

İlle de güneye gideceksen sadece antalya.

Mersin benim canım memleketim. Son yıllarda çok göç aldı ama hala çok güzel şehir bence, imkanım olsa ben Mersin'de yaşamak isterdim.

Sadece çok çok çok sıcaktır, nem çoktur. Astım, alerji gibi rahatsızlıklarınız varsa bu bir sorun olabilir.

Kültürel olarak Ankara, İstanbul, İzmir'den sonra opera sahnesi olan nadir şehirlerdendi mesela; pub, eğlence yerleri kültürleri de var. Konserler için mekanlar var ( tabii bir İstanbul yoğunluğu bekleyemeyiz ama ben o yoğunluğu şu anda yurt disinda bile bulamıyorum), yürüyüşe ciksaniz sahil cıvıl cıvıl. İlçelerinde doğayla iç içe gezilecek bir sürü yer var. Ayrıca birkaç yeri haricinde giyim, kuşam, alkol vs konusunda asla sorun yaşanmayan bir şehirdir ki anadolu şehirlerinde bu önemli bir detay bana kalırsa.

Gelin gelin bir siz eksiktiniz, 5 milyon yapın nüfusu! :D

adana'da ekipte uzaktan calisan bir arkadasimiz vardi surekli elektrik kesintisi yasiyordu ve biz problem etmiyorduk ama bazi sirketler icin buyuk sorun olabilir. uzaktan calisiyorsaniz diger etkenlerin yaninda elektrik, internet servis saglayici vb. dikkat etmek gerek.

Tavsiye ediyorum ve destekliyorum yaşam kaliteniz artar.

Sanırım havalimanı dışında şehir merkezlerinde de tax free ofisleri oluyor. Global blue nun websitesinde yazar

Siteye baktım da önce ürünü alıp gümrüğe götürmek lazım gibi bir şey gördüm tam da a anlamadım prosedürü açıkçası.

bazı mağazalar tırinkkk diye eline bile sayıyor parayı ben de anlamıyorum çok. En kötü ihtimalle havalimanına gidip alabilirsiniz sonuçta avrupada fiziki gümrük sınır falan yok. mesela geçen hafta yunan sınırında kuyruk vardı tax free için.

kendi kendine düzeldi.
çözümü bilen varsa yazar diye bırakıyorum.

iki parmakla genişletip daraltınca ekran büyüyor ya da küçülüyor, kenardaki boşlukları dolduracak şekle geliyor.
öyle yapınca da düzelirdi belki.

Zor bir gün geçirmiştir. Henüz nasıl yöneteceğini çözememiştir. Sizin hakkınızda anlamsız bir önyargı oluşturmuştur. Vs vs vs

Önce şans verin zaman tanıyın.

parmak mı sallıyor? ne diyor sallarken?
o parmağı indir mi dedin adama?

Gabe +1
Ben anlamadim. Size parmak sallayan müdür var, siz de ona o parmağı indir mi dediniz? Çok garip bir ortam canlandi.
Parmağı sallarken "bir daha boyle yapma canını sıkarım mi" dedi?

Çocuklarıyla ne ilgisi var ki iş yerindeki bu tavrının? Gerekeni yapın.

@gabe h coud ' in sorularına ilave olarak,

O parmağı indir dedin ve indirmedi diye müdürünü şikayet edeceksin ama çocuklarına mı acıyorsun?
Nasıl bir ortam orası?

Yeni gelen bir mudur bir toplantida benim elemanlarima karsi kimse promlem cikartmasin gibi bir cikis sergilemisti benzer hareketlerle. Biz farkli departmanlardan insanlardik.

Elemanlar sozu ya da bu sekilde bir cikisi garip karsilamistim. Sonradan adamla defalarca beraber yemek yedik, sohbet ettik ve aslinda o hareketin is yukunun getirdigi bir patlamanin sonucu oldugu ortaya cikti ve bir sure sonra adam istifa etti zaten.

Bence hemen yargilamayin kimseyi, once durun net bir sekilde belirsin hersey. Ancak eklemeden edemeyecegim ki sizin o mudurlukte gozunuz var ya da adamla cok baginiz uyusmamis gibi.

Öncelikle kendisi ile birebir konuşup çözmeyi deneyin tekrar ederse şikayet edin.

Önce müdürle konuşup onunla çözmeye çalışmanız, çözemezseniz İK'ya gitmeniz gerekiyor. Hatta çözemezseniz bile bir şey yapamazsınız belki de.
Ortada küfür, hakaret, taciz gibi suç sayılabilecek bir durum olmadan İK'ya başvurmanız sizin için kötü olabilir.

kurumsal firmada parmak sallayarak konuşacak he bir de tepeden inme... kovulması için elimden geleni yaparım, bu kadar yumuşak kalpli olmayın hele iş hayatında acımanız olmasın. çocuk mocuk hiç bakma sonuna kadar savaş elinden geleni yap derim. o hareketleri yaparken düşünecekti. git şikayet et, haksızlığı dile getirmemek de büyük haksızlık geri kalanlarımız için.

adventure degil ama aklima ilk gelenler:
fallout 1, 2
baldur's gate 1, 2

the curse of monkey island
grim fandango

Gawain +1
Zamanında ben de Fransızca kasarken ikisine cok bakmistim :)
Broken sword

Ben is yerinde her gun Fransizca, Ingilizce konusuyorum. Ana dilim Turkce.
Bence oyunla Fransizca ogrenmek imkansiz. Bircok kelimelerin telafuzu arasindaki farki bile duyamazsiniz oyun esnasinda. Acin google translate'i su uc kelimeyi tek tek yazip, telafuzunu dinleyin. Sonra da aynisini soylemeye calisin. vent (ruzgar), vont (gidiyorlar), vin (Sarap).Bu kelimeler oyundaki konusmalarda oyle hizli akar ki, hangisinin soylendigini bile farkedemezsiniz.

@thetruenorth; altyazi koyunca o problem çözülüyor. Bu arada Fransızca ogrenilmez tabiki ama ortada belli seviye varsa geliştirir. Ben de Fransa'da yaşıyorum bazı oyunları Fransızca oynamak, fransiz dişileri izlemek gibi. Özellikle slow paced, tiklamali, konusmali oyunlar ise yarıyor.

Şimdi spesifik olarak buna bakmadım ama tahmin ediyorum;

İlaçlar alveollerden emilime uygun değildir, ilaçların solunum yolunda irritasyon yapma ihtimali vardır, farmakokinetik ve farmakodinMik olarak uygun şartlar sağlanmıyordur, akciğer zaten çok kanlanan bir organ olduğu için ekstra maliyete gerek yoktur gibi ihtimaller var.

Mesela diyabet hastalarının kullandığı insülinin enjeksiyon yerine solunum yoluyla verilmesi uygun olabiliyor hatta daha verimli bile denebilir. Bunu 10 küsür sene önce denediler ve bir cihaz çıkardılar ama diyabet hastalarının "Dur ben bi insülin yapayım" diyip bong gibi bir cihazdan nefes almaları hem basit bir yöntem değil hem de gerçekten bonga benzer şekilde ürettikleri için toplumda tuhaf bakışlara maruz kalmışlardı. Şimdi yeni yeni tekrar daha ufak ve bonga benzemeyen mekanizmalar üzerinde çalışıyorlar, belki kullanıma geçmiş de olabilir.

Bir de kemoterapi ilaçları sıkı kontrollerle verilen ilaçlar. Oral yol ya da enjeksiyon yoluyla bunu dozlamak daha kolay, solunum yolunda hele bi de hastalığın ileri aşamalarıysa hastanın buna koopere olması zorlaşabilir.

Dediğim gibi spesifik olarak hiç bakmadım bu konuya, belki 10-15 sene sonra sizin gördüğünüz makaleler sonucu bu tarz kullanım yolu olan ilaçlar da piyasada olur, sonuçta ilaç tasarımından piyasaya sürülmesi süreci çok uzun bir zaman alıyor. Ama aklıma gelen ihtimaller bunlar

Acik ara sinemada izlemek zorunda kaldigim en kotu film. Daha kotusunu gormedim. Iki ilkokul cocugunu eglendirmek icin 3D'li sallanan koltuklu olanina gittim.

James Barr diyor ki "Suriye Fransa için kültürel bir bağ. Bununla alakalı olarak tabii ekonomik ve benzeri ilişkiler de var. Hem Suriye hem de Lübnan Fransız etki alanı olan ve o etki alanında kalması gerektiği düşünülen yerler".

İşler sonra petrole dönünce hem zora girdiğinden hem de Lübnan ve Güney Suriye'nin kendileri için daha potansiyelli olduğuna inandıkları için zorlamıyorlar. Çünkü Arap aşiretler üzerinden İngiltere ve Fransa yıllarca savaştı orada.

www.google.com

Ek:
Bölgedeki ilk petrol keşfi 1908'de Suudi Arabistan'daki sahada. 1912'ye kadar Musul petrolü söz konusu değil. Benim okuduğumdan anladığım çok ta sallamamışlar. Kudüs, Suriye ve Lübnan daha önemliymiş iki ülke için de.

Düzeltme:
Aklımda SA olarak kalmış ama wikipedia İran diyor ilk petrol sahası için.

Hatırlayabildiğim iki detayla katkı yapayım.
Birincisi, Irak cephesi savaşın en başından beri İngilizlere ait. Townhend savaşın başında Basra'ya çıkıyor ve hep İngilizler o bölgede ve öyle devam ediyor.

İkincisi Savaş ülkeler için yıkım getiriyor. Herkes Lanet olsun, Bitse de gitsek derdine düşme aşamasına geliyor. Yine de içlerinde en güçlüsü İngiltere.

birden fazla kişiye de satabilir hepsi mümkün. güvenmekten başka çare yok. maç biletlerindeki gibi bileti bir kişiye tanımlama olayı yok çünkü etkinliklerde. çok defa bilet aldım da sattım da başıma henüz kötü bir şey gelmedi. yazarın nick altına falan bir göz atın tanıyanı edeni var mı bir şeyler yazmış mı biraz yol gösterici olur ama hiçbir şekilde garantisi yok. bu tarz alışverişlere üzülmeyeceğim bir miktarsa girdim hep kazıklanma ihtimalini de göze alarak.

müşfik +1

güvenmekten başka yapacak bir şey yok.

şimdi aklıma geldi ama o da ütopik bence, konser başlamadan kapıda buluşun vs diyeceğim de , kimse uğraşmaz ona

mümkün bi şey yapamazsın.

Uyeligini yeni acmis ve ilk mesajiysa dikkat etmekte fayda var. Uzun suredir ekside olan biriyse guvenip alirdim.

dolandırıcı çıkabilir tabii, o ihtimal her zaman var. eski entrylerinden vs az çok belli olur güvenilir biri olup olmadığı.

ek olarak bir konuda uyarayım, geçen gün passo üzerinden bilet aldığım bir konserde qr okutmadan, isim listesine bakarak aldılar içeri. dolayısıyla qr kodunuz olsa bile bileti ilgili platformdan ilk satın almış olan kişinin ismini de not edin, benzer bir durum olursa kapıda sorun yaşamayın.

düzelir. bırakın onlar kendi halleder.

Bende iki tane var 1 sene arayla geldiler 4 senedir aynı evdeler ve hala ara ara birbirlerine giriyorlar. Ben dayanamayıp ayırıyorum. Tırnaklarını kesin. Mama ve su kaplarını ikileyin. Mümkünse kum kaplarını da. Yıllarca tek yaşamış kedinin evini bir başkasıyla paylaşması o kadar hızlı olmayacaktır. O odayı da biraz kapatın paylaşamadılar sanırım

Biraz hizli bir araya getirmissiniz sanirim, ilk haftalarda bu tarz olaylar cok dogal, bizimkilerin samimiyete baslamasi 3-4 haftayi bulmustu. Mamalari sulari ayri kaplarda olsun mutlaka. Siz yokken ayri odalarda dursalar bir sure iyi olur. Birkac hafta beklemek gerekebilir.

Süreç canine diş çekimi için normal ilerliyor ama yine de gıda artığı kontrolü için her gıda alımı sonrası çekim yapılan dişin olduğu bölge kapanana kadar crystalin tarzı bir antiseptik solüsyon ile temizliğine özen gösterin.İlgili hekiminize de götüremiyorsanız en azından haftada bir ,çekim yapılan dişin fotoğrafını göndermenizin faydası olacaktır.

acil durum parasindan faiz, borsa temettü ve alim satistan da arada geliyor

Borsa, finans, yatırım

Çeviri. Anlaştığım çeviri büroları var, onlardan iş geldikçe mesai dışında yapıyorum. Yazılı çeviri olduğu için mail atıyorum, fiziksel olarak bir şey teslim etmem de gerekmiyor.

senin aradığın borsa vs değil. outsource şirketlere cv bırakabilirsin. data girişi, müşteri hizmetleri, call center, muhasebe fatura girişi gibi işlerde piyasa büyük.

Çalışıyorum maaşım haricinde emekli maaşım ve kira gelirim var.

beyaz yaka maasli olarak calisiyorum..
ek i$ olarak emlakcilik yapmaya basladim cunku maas yetmiyor.

arada basit websiteleri, logo tasarım. bir dönem binnaz.com da fal baktım :) bir de internetten değil bu ama otellere müzik yapmaya gidiyorum bazen ekstra olarak.

part time başka bir firmaya da danışmanlık veriyorum. haftada 10-12 saat gidiyor ona da

özel ders veriyorum.

Bütçeye, lokasyon ve aktivite arzusuna göre değişir aslında ama merkezde küçük-butik otel tarzı olarak bildiğim Woynpoint var mesela.

La farine var gümrüğün orda.
2 sefer kaldık hep memnun ayrıldık. Şiddetle tavsiye ediyorum.

liberty, letoonia, majestic... hangisi açıktır bilmiyorum ama 3ü de kendi kategorisindeki güzel otellerden.

maks 10 gün

yenileme diye bir olay yok sıfırdan pasaport başvurusu yapıyorsunuz her halükarda. sonra da ankaradan postayla geliyor. bu ara randevu sıkıntısı yok hemen tamamlarsını başvuruyu. bir ay önce benimki 3 günde geldi. geçen hafta arkadaşınki ertesi gün ulaştı. ikisi de istanbul. yolda kaybolma gibi ekstrem bir olay yaşanmadığı sürece 1 haftayı geçmez.

- İstanbul'da son zamanlarda pasaport yenileyen oldu mu, kaç gün sürdü?
+ İkinci pasaport başvurusunu 22 Mart Cuma yaptım, 25 Mart günü gelmişti.

@kanatlı kontun müşfik öpücüğü -- +1

eskisini iptal ettirmenize gerek yok bu arada. ikinci pasaport olarak yasvuru yapacagim deyip nedeninizi sundugunuzda ikinci pasaportu alabiliyorsunuz, ilki de sizde kaliyor.

Merak eden olursa bilgi olsun;
29 Nisan'da başvurdum.
30 Nisan'da postaya verdiler ve Posta Takip Kodu verilmişti.
3 Mayıs sabahı ilçenin PTT'sine geldi.
6 Mayıs'ta getirdi görevli.

Yani pasaport çok hızlı hazırlandı, PTT biraz uzun sürdü ama toplamda yine de 7 gün.

Tabağa türk kahvesi koyup yakın. Tütsü gibi yanacaktır. Açık alanda da işe yarar.

Bir de bebeğin yatağına veya arabasına cibinlik koyun mümkünse, eticaret sitelerinde var.

camlara tel tabii ki.
kiracı mısınız, yatırım mı yapmak istemiyorsunuz eve?

Sineklik taktirabilirsiniz +1. Disarida icinde deet olan, elbiselerinize sikabileceginiz spreylerden kullanabilirsiniz. Prize takilan sinek kovucular var, surekli tabletini degistiriyorsunuz. Bunlar da ise yarar.

Birazdan citronellali mum al, bilmemne yagi al diyenler gelir. Kimyasallar disinda hicbir sey yaramiyor. Sivrisineklerin ana vatanindan bildiriyorum.

mavi ışıktan ben fayda görmedim ama gören yazar sanırım.

son gördüğüm şey şeffaf poşet içine aluminyom folyo kırıştırıp veya demir para koyup su ilave edip pencere üstüne asmak.

en mantıklısı tabi ki sineklik olur.

Cibinlik

Çok geçmiş olsun. Yapacak birşey yok.
Satarken fotoğrafları gösterirsiniz illa ki bir alıcı çıkar tutulan bir araba çünkü
Değer kaybı için ise tavsiyem avukatla çalışmanız. Ben bireysel yapmaya çalışmıştım yoğunluktan ilgilenmeyip birşey yapamamıştım

çok geçmiş olsun. plastik kısımlara değer kaybı ödenmiyor. kaput değişirse (tamamen tahminim) 40-50bin tl almanız gerekir.

hiç bi şey olmaz. basit bir kaza. fotolarını çekersiniz alıcıya gösterirsiniz. değer kaybının karşının sigortasından kendiniz talep edebilirsiniz avukata gerek yok.

gecmis olsun.

aynısı başıma geldi. park halindeki aracıma çarptılar ve sol kapı sacı değişti. hic kazasız aracım maalesef tamir gördü.

öncelikle tutanak tutun. karşı taraf %100 hatalı. önce arabanızı yaptırın. ben kendi servisimde yaptırmıştım. sanayiyle uğraşmadım. işlemler bittikten sonra servisim bana fatura düzenledi. 10-15 gün sonra tüm evraklarımla karşı tarafın sigortasına değer kaybı için başvurdum. karşı tarafın sigortası eureko sigortaydı. sorunsuz işlemlerimi hallettim.

önce telefon açtım. benden istedikleri belgeleri mail adresi ilettiler oraya gönderin dediler. tüm belgeleri eksiksiz gönderdim. bir ay kadar sonra da benim beyan ettiğim fatura tutarı kadar (biraz daha fazlasını) hesabıma yatırmışlardı.

aracınız illa ki satılır. alan kişi de 0 araç almadığını bilsin. bizim memlekette kazalı araçlara çok takıyorlar. çok büyük bir kaza olmadığı sürece ne farkeder onu anlamıyorum. takla atmış bir arabaya temkinli yaklaşılır da, camı kırılmış kapısı ezilmiş bagajı çatlamış araca niye binilmesin ki...en azından benim böyle bir hassasiyetim yok. ikinci el araç alsam çok da takılmam kapısı bacası değişmiş olmasına

Sirketten sirkete degisiyor cevabim. Kesin emin olmamakla birlikte cogu sirkette bu bahsettigin bu sorun varsa, sen bunu soylediginde kafalarinda "o zaman burada da cok durmaz" dusuncesi olusur. O yuzden biraz ozellestirmek gerekebilir o cevabi. Yalan soyle gerekirse nolcak.

Benim en cok kullandigim, benim sirkete sirketin bana verebilecegi bir sey kalmadi. Yeni bir seylerle ugrasmaktansa isleyen bir sistemi surdurmekten baska bir sey yapmadigim ve yapmama firsat verilmemesi gibi cevaplar verirdim.

Hocam sektör yazılımsa, boşver menajer değişikliğini falan. Direkt teknolojiye salla.

Şu şu teknolojileri kullanıyorduk ama mimari ve teknik anlamda beni tatmin etmiyordu.

Yeni teknolojilere yatırım yapacak bir yönetim yoktu.
Şirket kişisel gelişimleri önemsemiyordu.
Agile dinamiklerini uygulayan bir ekip yoktu.
Devops kültürü gelişmemişti hala ftp'den geçiş yapıyorlardı.
Mikroservis mimariye bile geçmemişlerdi, yeni bir projeye bile, yönetim kararıyla, monolith yapıda başladılar.

Yazılım çağında nasıl 8 ay iş bulamıyorsunuz? Gerçek neden neydi?

Cevap şirkete göre verilir.

mülakat süreçlerinin hepsi formalite bile olabilir. çoğu şirket yasal zorunluluk nedeniyle ilan açıyor. zaten bunların alacağı kişi belli, içeriden referensı var veya bir şekilde tanıyorlar.

hem iş yapmış olmak hem de yasal zorunluluk için böyle saçma sorular ve prosedürleri var. türkiyede iş yapıyorsan kamu dışında böyleleriyle uğraşıp durursun.

referans için aradıklarında şirketten neden ayrıldı diye sorarlar. onun için fantastik, gerçek nedenden çok başka bir cevap vermemeye çalışmak lazım. şirket, sektör veya organizasyondaki kişiler yerine kendi içinden gelen bir neden daha iyi olur. kariyer gelişimi, tüm zinciri görebilmek için vs.

Bu soru onemli. Bu soruyu genellikle tatminsizlikten surekli is degistiren biri olup olmadiginizi anlamak icin sorabiliyorlar. Sonucta birini ise almak, egitmek, oryantasyonunu saglamak oldukca zaman alici. Ayrica bu soruya cevap verirken kesinlikle eski is yeri hakkinda tek negatif kelime dahi kullanmamak ya da bir imada bulunmamak gerekiyor.

Mesela sizin durumunuzda,

Ailemle daha fazla zaman geçirmek için son işimden ayrıldım. Koşullar değişti ve tekrar tam zamanlı çalışmaya hazırım. vb. bir sey soylenilerek gecistirilebilir.

preview.redd.it

Muhtemelen bozulmamistir. Ufak gocukte ya da cizik de bir sey olmaz. Tabi bu bahsettigim uretici garantisi. Zaten verdikleri garanti power train garantisi. Yani motora, sanzimana, turboya falan normal kullanimda bir sey olursa yenisi ile degistiriyorlar.

Daha buyuk bir kaza oldugunda zaten parcalar sigortadan degisir. Bu degisen parcalarin her birinin de uretici garantisi olur.

Kaportadaki göçük ya da çizik düzeltmeyi servis nasıl anlayacak ki? Expertiz gibi boya değişen var mı diye bakmıyorlar sonuçta. Bir şey olmaz.

Bozulmaz hocam, elektronik aksama müdahale bozar genelde

bozulmaz.

cevirsozluk.com

subtitlestranslator.com

Durumunu bilmediğim için şunu yap, bunu yap diye bir öneride bulunamıyorum. Ama 6 gün çalışmak 1 gün izin olması gerçekten çok zor ve böyle olmaması gerekiyor. Çünkü dinlenmek ve keyif aldığın şeyleri yapmaya vakit bulabilmek çok önemli bunlar ihtiyaç. Sadece 1 gün izinde ne yapabilirsin ki? Bir süre boşta gezme seçeneğini değerlendir istersen tabii maddi olarak seni zorlamayacaksa ve sonra iş bulabileceksen.

ara ara değil her gün iş bakın ve bence bulana kadar devam edin. evden 6 gün çalışmak, işte 5 gün çalışmaktan daha iyi bile sayılabilir bence. git gel vakit kaybı, otobüslerde sürünme derdi yok. kıyafet ütüle giy derdi yok. en önemlisi insanlarla yan yana olma muhatap olma derdi yok.

ayrıca ülke geneline baktığımızda çoğu kişi 6 gün çalışıyor zaten o kadar da kötü bir durumda değilsiniz ve çalışan insanların yarısı asgari ücret kazanıyor... bu yönlere de bakıp daha iyi şartlara geçiş için çabalamanız lazım.

İstifadan önce çatır çatır, sapasağlam bir pazarlık yapmanızı öneriyorum (ya da hatırlatıyorum diyelim).
Zaten çıkmayı kafaya koyduysanız da kaybedecek bi şeyiniz yok. Şartlarda bir iyileşme isteyin (çalışma saatlerinin kısalması, ücret artışı vb tüm mevzular konusunda) ve ısrarcı şekilde bunun pazarlığını yapın.
Tabii çalıştığınız yerin şartlarını bilmiyorum ama böyle şeyler belli olmuyor belki koparıp alırsınız istediklerinizi.
Yakın bir arkadaşım (elk. mühendisi) daha yüksek maaş teklif eden bir yere geçecekti, istife etmek üzere görüşmeye gittiğinde öyle bir paket önermişlerdi ki, hiç aklında yokken kalmaya karar vermişti mesela.
Dediğim gibi eğer kararınız kesinse şöyle güzel bir mücadele vermeden gitmek bize yakışmaz :)
İyi şanslar.

para ne kadar hocam? ayda 100k kazaniyorsam istifa etmem, ayda 20k kazanıyorsam 1 dk durmam.

@anlatamıyorum

ikisinin ortalamasından az, 35 alıyorum
şu anki durumda bana yetiyor, birikim de yapabiliyorum

8 yıllık iş tecrübesi + yazılımcı + haftada 6 gün çalışıyor olmanıza rağmen aylık 35k ücret alıyorsanız maalesef ortada çok çok çok büyük bir problem var. Bir an önce iş değiştirmeniz gerekiyor, olmanız gereken yere çok uzaktasınız.

@silverleaf: hocam sanırım sizin de dikkatli okumama probleminiz var. yazılımcı olduğum nereden çıktı anlamadım. yazdıklarımın hiçbir yerinde böyle bir ifade yok.

medya sektöründe çalışıyorum. bizim sektörde de öyle büyük paralar dönmüyor zaten. yöneticimin dahi öyle çok yüksek bir maaş aldığını düşünmüyorum.

benim derdim maaş değil bu arada tam olarak. altı gün olması ve bayram seyran her günün çalışma günü olması. duyurumu da bu şekilde açtım.

ben olsam, birikim yapabildiğim durumda, finansal açıdan belli bir sınır belirlerim, o noktadan sonra ayrılırım. bunda da kriterim şu olur: 1. iş değiştirene kadar anaparama ve enflasyon farkına dokunmadan fena olmayacak şekilde yaşayabileceğim bir meblağ olmalı. 2. kendimi güvende hissettirecek bir meblağ olmalı.

bu 2sine sahipseniz ayrılın. örneğin 1m nakit param varsa, bunun aylık para piyasası getirisi 40bin tl. enflasyonsa aylık %5, her ay 10k içerideyim aslında. dolayısıyla; aylık %5 sabit geliriniz varsa, maaşsız yaşatabilecek çıkın. yoksa, ünlü halk düşünürü @cooperr'ın dediği gibi, "tırmalamaya devam".

İş değiştirirsen haftada 6 gün ofise gidersin ve işe gitmek için 6'da, 7'de uyanırsın. Durumun daha kötü olur. Başka bir alan düşün.

Ben sizin yerinizde olsam remote çalışılan ama cumartesi-pazar tatil olan bir iş arardım. İş bulmadan da ayrılmazdım işimden.

Bu arada cumartesi günleri de 9-6 çalışıyorsanız iş kanununa aykırı bir durum var demektir, bilginiz olsun. Haftalık çalışma saati en fazla 45 olabilir çünkü.

Başkan şimdi yaşadığın durum çok normal. Bana Fransa çalışma ortamında bile bazen iki günlük haftasonu yetmeyebiliyor. Hele bir de tr+6 gün; bu noktada bir insana 1 gün yetmemesi çok normal. Evden çalışmak da insani oldukça yoran bir şey. O yüzden durumunda anormal bir şey yok.

Bu noktada is bulmaya çalışmak en iyisi ama sektörden anladığım o kadar da kolay değil. Bence bu noktada remote olmayan ama eve de uzak olmayan yani remote olmamasinin etkisi az hissedilecek bir yer bulunabilir belki. yani bunu tabi siz bizden iyi bileceksiniz.

Ben ikisini de kullanıyorum. Mobil bankacılık kullanım kolaylığı açısından açık ara Garanti Bankası önde. Kampanya konusu biraz daha başa baş, sanki bir tık Axess önde gibi o konuda.

Sonuç olarak ben oyumu Garanti'den yana kullanıyorum.

Axess Platinum kullanıyorum, Juzdan’ın kampanyalarını beğeniyorum. İlk alışverişe özel şu kadar indirim bu kadar indirim diye çok oluyor, Juzdandan takip etmek gerekiyor sadece arada.

Akbank’ın geçtiğimiz senelerde birkaç defa Türkiye çapında cortladığını da göz önünde bulundurmak lazım ama.

işbankası black. restoranlarda, otoparklarda, tatillerde, araç kiralamalarda indirimleri ve fırsatları var.

sadece bu ay karta indirim olarak gelen tutarlar; havaalanı otoparkından 500 tl, restorandan 1000 tl, marketten 500 tl, online alışverişlerden 500 tl vs.

maximiles black +1

su an indirimleri biraz asagi cekildi ama kampanyalar puanlar falan hala cok iyi durumda

Vmware ile işim olmadı ama kurulu win7 nin USB 3.0 driverlarını ayrıca kurmak gerekiyor sanırım.
Bir de buna bakınız:
kb.vmware.com

o dosyayı indirdim ancak hiç bir usb yi görmediği için aktarma şansım olmadı. belki vmware tools işe yarar

birden kumu kaldirmak olmaz zaten ikisi de olsun, bitkac gun gecsin

Evet güzel olurdu.

çok saçma olurdu. duyuru başına onlarca cevap gelse filtrelemek adına biraz mantığı olurdu. bari burda "beğeni" işi olmasın. cevabı beğenen beğenir zaten.

Genel kabul görmüş saçmalıklar ödüllendirilir, alışılmışın dışında kalanlar cezalandırılırdı. Sığlaşırdık. Eşe dosta seni seviyorum favorisi verilirdi. Ekşi sözlük gibi olurduk.

buraya uygun bir sistem olurdu. çünkü burası bir soru cevap ve yardımlaşma platformu. diğer mecralar gibi sosyal medya paylaşım platformu değil. duyuruda bir film sorulmuş bu ne diye mesela, 2 kişi farklı yazmış ama biri doğruysa girip onu oylamam "evet bu cevaba katılıyorum" demem gerekir yazmadan. ya da adam laptop önermiş 4-5 cevap var, birinin fp önerisi çok iyi ona like atıp o cevabı öne çıkarmam gerekir

Teşekkür ederim öncelikle güzel düşünceleriniz için :D

Bence burası sözlük ya da twitter gibi daha fazla like almak için insanları saçmalamaya itecek bir platform değil, o yüzden like sistemi mantıklı olabilir. Mesela çok sık iki çanta/saat/tişört vs arasında seçim sorusu soruluyor. Teker teker cevap yazmak yerine halihazırda yazılan cevaplardan biri likelanabilir

Bence güzel olmazdı. Oy almak için soruya cevap olmayan garip cevaplar verilirdi.
Çok beğendiğiniz cevaplarda mesaj atıp teşekkür edin bence.

Bence de güzel olurdu. Artık bazı geliştirmelerin yapılması lazım.

guzel olabilir bence ama daha tik koymayi bilmiyor cogu insan. ugrasip cevap yaziyosun, duyuruyu acan gordu mu, gordu de begenmedi mi belli degil. moderasyon "tesekkur ederim" mesajlarini bile silmeye ant icmisken sitenin ozelligi olan tik koymayi es gecmeyi pek umursamiyor.

Yillardir istenen bir ozellik. Sorulara cevaplara + - gelmesi cok iyi olurdu. Stackexchange sitesi gibi. Eksi duyuru isteklerinde de en ust sirada.

Compu'ya kalmis. Kafasina eserse yapar ama burayi oluruna birakmis gibi yillardir. Yapay zekaya yaptirabilir :)

şöyle bir ekstra ile donanımhabere dönmesinin önüne geçilebilir.

yoruma verilen "like" ya da adı her neyse, herkes tarafından değil sadece duyuru sahibi ve yorum sahibi tarafından görünür olur. böylece hem duyuru sahibine "bu cevap daha doğru" demiş olunur, hem de yorum sahibine takdir/teşekkür edilmiş olur. üçüncü kişiler için akış ve görünüm eskisi gibi doğal haliyle kalır.

Duyurunun domain ücreti otomatik ödemede olmasaydı eğer büyük ihtimal erişimi kesilir birkaç ay fark edilmezdi bile :D Duyurunun şusu olsa ne iyi olurdu demeyi 2016-17 yıllarında bıraktım ben şahsen. Hakkı teslim edilecek bir şey varsa el yordamıyla en kötü +1 bile yapılabilir

Gayrettepede bir yer vardı adını bulamadım Dedeman'ın orada. Google haritaya guitar hero yazınca da çıkabilir

Önce Annenin e devletine bir bakın. Annen, anneanneden kalan arsanın %50 hissedarı olarak görünüyor mu diye.

Görünüyorsa eğer ve annen fazladan hiçbir kağıdın üzerine imza atmadıysa, ilerde istediğin zaman Dayının evin yarısına çökersin.

Hiçbir yere imza atmadı annem. Arsanın imar izni var. %50 hisse annemin evet.

kardeşim önce acık acık konusacaksınız bakın bu arsa su kadar yarısı bizim yarısı sizin diye sonra diyelim arsa 1000 m2 mi gidip arsanızı cevirin 500 m2 sini.
hatta sizde kücük bir konteyner falan koyabilirsiniz.

Satma söz konusu olduğunda köyde dayınızın da mesafeli olduğu arızalı yönüyle tanınan birine satın.
Maksat dayınız kıymetinizi anlasın.

Ev alma komşu al.. demişler eskilerimiz.

İnşaat ruhsatı alacak olsa sizin imzanız gerekirdi. Zaten o dediğiniz yol sosyal alan vs için düşülecek dop düşülmeden imar da gelmez. Yani kaçak inşaat yapıyor dayınız. Davaya gerek yok belediyeye şikayet edin yeter.

Ruhsat için imzam gerekiyorsa şikayet eder yıktırırım. Belediyeyi beklemeden kendim de yıkabilirim. Yakmak da bir alternatif.

siz neden dertleniyorsunuz ki? dayınız size bedava ev yapıyor ne güzel. bırakın yapsın, ilerde hak iddia edersiniz, en kötü mahkemeyle alırsınız. dayınız saf biriymiş.

Normalde arsa ikiye bölünür, hangi taraf kime düşünecek diye tapu dairesinde kura çekilir. Zira caddeye bakan taraf daha değerli olur. Her neyse dayınla konuş, izin vermiyoruz, ileride yıkılırsa kusura bakma de. Dinlemezse tapuya git, arazimize izinsiz inşaat yapılıyor de, onlar yönlendirirler seni.

Edit: dayıların önünü erkenden keseceksin yoksa ipin ucu kaçıyor. bizim kumarbaz dayı yüzünden bütün araziler mahkemelik, dört tane icrası var, yetmezmiş gibi işin içinde tefeci de var. Kendisi nerede diye soracak olursan, Antalya'da dostuyla beraber yaşıyor oç

ileride bir mahkeme süreci olursa "bu evi biz kendi çabamızla yaptık" deyip mahkemeyi kazanır ve mahkeme artı avukat masrafları size yüklenir. başımıza geldi.

öyle "ev yaptı bizim de hakkımız var" diyemiyorsunuz. buradan gol yememek için şimdiden avukat tutup mal paylaşımına gidin derim. değerli olsun olmasın annenizi ikna etmeniz gerek özetle.

zaten bilirkişi gelecek bakacak edecek hakim değişti vs. derken en az 3-4 senelik bir süreç başlatacaksınız. vakit kaybetmeyin. kısa yoldan belediyeden falan kurtuluşunuz yok.

Çekişmeli boşanma sanırım, kesinleşmeye tabi olduğu için hem bölge adliye mahkemesine hem de yargıtaya gidecek. En az 3-4 yıl sürer soyadınızın değişmesi.

ben 2018'de eski soyadla kullanmıştım, boşanma ilamı kullandığımı da hatırlamıyorum. sorun olmuyor.araba ruhsatı da çift soyad. sorun olmuyor.

depresyondan çıkıp bi amaç edinmesi lazım.

ne muhteşem bir evlatmışsın hocam, senin 10'da birin olabilmeyi isterdim.
sizin gibi yapardım herhalde.

Orpheus + 1.

Kendi evinde yaşamaya devam etsin. Ev değiştirmek inanılmaz olumsuz etki yapıyor. Mümkünse tabii.

Yardımcı birisiyle birlikte toruna örgü yapsın (torun yoksa bile hazırlık olarak, ceyiz hazırlamak gibi). Yardımcı yapsın, ama annenize sürekli danışsın.

Yemek tarifleri sorun, birlikte yapın, hep birlikte sofraya oturun.

Hep birlikte açık havada yürüyüş yapın, parkta oturun.

Mümkünse eski akrabaları davet edin zaman zaman. Sohbet edilsin.


Telkin değil de, sosyal hayatın içine çekin.

cennete gideceksin, annen baban çocukluk arkadaşların hepsiyle orada çok mutlu olacaksın gibi cümlelerle motive etmeye devam ederdim ben. ek olarak varsa çok geçmişte izlediği, hatırladığı şeyler onları açabilirsin televizyonda. uzun diziler vs olurdu trt'de falan onlardan birine başlatırsanız sürekli heyecan duyarsa takip eder belki.

Benzerini yapardım .
Yumuşak bir dil inançlı kararlılıkla.
Kur'an-ı Kerim dinletin olabildiğince. Hatta biliyorsa kendisi okusun. Yanında bulunun.

Amaç iyi bir fikir ama her zaman amaç edinmeleri kolay olmayabiliyor.
Takdir edilmek, hürmet edilmek, boyutu hiç önemli değil işe yaradığını hissetmesi, hatta ona hiç belli etmeden asist yaparak sizi şaşırtan bir duruma sokmak (bu bir hafıza gösterisi, herhangi bir konudaki fikri, her şey olabilir) ufacık bir bravo valla cümlesi bile onu değerli hissettirmeye yardımcı olabilir.
Ahiret konusu açtığında onu destekleyen, konuyu uzatan cümleler söylemeniz onun açısından sizin bile kendisinden ümidi kestiğiniz, onu gözden çıkardığınız anlamı çıkarabilir. Yani telkin konusunda alfired +1, tam tersine sandığından çok daha iyisin ve sen hepimize lazımsın yaklaşımı.

90 yaşında biri için tek amaç gününü güzel geçirmek olmalıdır diye düşünüyorum. Dinleme ve görme zayıflıyor. Gerçi muazzez ilmiye çığ hala aktif hayatta.

Yaşlılarda en çok gozlemlediğim şey yalnızlik ve muhatap alınma meselesi. Kimse eskisi kadar onları dinlemediği için çok daha yalnız hissediyorlar. O yüzden nerede bir yaşlı görsem vaktim varsa fikirlerini paylaşmasam bile onları dinlemeye çalışıyorum. Birilerinin onları dinlemesinden, onemsenmekten çok mutlu oluyorlar. Özellikle anılarını dinlemek ya da varsa oğutlerini dinlemek onlara iyi hissettiriyor kanaatimce. İmkanınız varsa bunu yapmak çok önemli sanki.

@wrench +1

İnsanı ayakta tutan, moral veren tek şey işe yarar olduğunu hissetmesi.

Annenize aktif bir meşgale bulmanız lazım. Hatta şartlar elveriyorsa bunun "öylesine bir şey" olmaması iyi olur. Eğer birlikte yaşıyorsanız ve evle ilgili hiçbir şeyle uğraşmasına ortam vermiyorsanız en azından evde azalan, biten şeyler için düzenli olarak alışveriş listesi hazırlamasını isteyebilirsiniz. Bunun gibi şeyler.

Bu sizin için de iyi. Verdiğim örneğe takılmayın. Hem size "annem bunu hallediyor zaten" dedirtip annenizin hala hayatınızın içinde olduğunu, hem de ona "hala sorumluluklarım var" duygusunu hissettirecek bir şey bulun.

Üstüne düşünürseniz eminim oturduğu yerden bile kalkmayarak yapabileceği şeyler bulabilirsiniz.

bunu yaşlı bakımına dair eğitim almış biri cevaplasa daha iyi olur. ister istemez ölüm korkusu yaşıyor olabilir.

üç tel daha beyaz gördüm kafamda ben hüzünlendim. teyzeme Allah kalp ferahlığı versin. kolaylıkla geçsin süreciniz. ona birilerinin onun için dua ettiğini söyleyebilirsiniz. tanımadığı insanlardan dua almak mutlu edebilir.
her anne hepimizin annesidir.

yarı maraton vardı, koştum. evde dinlenirim. yağmurda dışarıda olmayı sevmiyorum.

maalesef çalışıyorum

Evde biraz taıkılıp, öğleden sonra spora giderim. Sonrasını bilmiyorum.

akşama kadar evdeyim. akşam nazan öncel konseri.

Evden dışarı burnumu bile çıkarmayacağım. Overwatch'a yeni sezon geldi, ona girişeceğim.
Akşam annem gelecek (bende kalacak), çay içeceğiz onunla. Pazar günlerim bu şekilde geçiyor.

Sabah 5 buçukta kalktım, kitap okudum. Eşim de kalkınca biraz temizlik/ev toplama/çamaşır yıkamayla uğraştık. Yemek yapıcam, akşama arkadaşımız gelecek, yeme içme muhabbet falan.

kisisel ve eve yonelik temizlik girisimleri, aksam sevdaliza konseri

Yatılı misafirim vardı o gitti şimdi. Temizlik yapacağım şimdi. Akşam üstü arkadaşlar ile piknik yapacağız. Yeşil mercimek salatası ve patates salatası yapacağım sonrasında.

Selamlar, başıma bir şey gelmeyecekse eğer kolezyum ve forumu ayrıntılı gezmek bana gereksiz geliyor. Dışarıdan daha güzeller bana kalırsa :) geçen yıl sıcakta beynim pişerek forumu gezerken bunu düşündüm ne yalan söyleyeyim. 2.gün biraz yoğun geldi, Borghese özellikle yormuştu beni. Vatikan için bi gün ayırmanız iyi olmuş. Ben Roma’ya bayılmadığım için genel olarak (yemekler güzel ama) ve Floransa’yı da aşırı beğendiğimden 4. günü Roma’ya ayırmazdım:) İyi tatiller şimdiden.

@ blueprints and cigarettes cevap için teşekkürler.
Aslında bizim de niyetimiz zaten kolezyum ve forumu ayrıntılı gezmek değil. Beni strese sokan büyük ihtimalle bizim havalimanindan inip otele giriş işlemlerinden sonra 1. Gün şehri gezmeye baslayisimiz 17.00 yi bulacak. Bu saatten sonra bu 1. Gündeki yerler gezilir mi yoksa aralarındaki mesafe çok mu?tahminen içerlerine girmeden vakit geçirmek istesek yeterli olur mu? Kimisi de kolezyumun akşam daha güzel olduğunu söylüyor.

aslında 1. günün oluru var ama özellikle ilk 3 yakın. zaten roma forumu kolezyumun çok yakınından başlıyor girişi ama içerisi geniş. özellikle forumun. zaten ayrıntılı gezecek bir şey yok ama gelmişken görmek için içeride yürüseniz bile vakit alacak.

ve giriş biletinizi aldınız mı ? forum + kolezyum + paletine hill tek bilette.

geç saatte varacağınız için son giriş saatlerine bakın. kolezyumun ayrıca gece giriş bileti vardı ama yorumları okuduğumda dışarıda 1 saat gereksiz bilgi aktarıyorlar diyorlardı rehberli giriş için, rehbersiz de yoktu galiba gece girişi.

İçeri girmeden yeterli olur bence. Zaten içeri girmek, sıra beklemek falan baya zaman alıyor. Akşam gezmek daha keyifli olur kolezyum daha güzel görünüyor bence. Siz ilk gün, ilk üç noktayı görürsünüz en kötü ihtimalle.

aslında bilet varsa sıra beklemiyorsunuz kolezyumda, forumda sıra olabiliyor

foruma da girmeden çok bir şey gözükmez arkadan falan forumu gören yerlere gitmek gerekir.

eğer sanat tarihi ya da mimarlık tarihi bilmiyorsanız, para verip de kolezyuma ya da bir katedrale girecekseniz, küçük bir tur ya da audio guide alın biletle beraber. yoksa hiçbir şey anlamadan boş boş bakar çıkarsınız.

Super eko alırsanız koltuk seçimi adımında para ödüyorsunuz. Bagaj için de aynısı geçerli.

İki kişi beraber önceden check in yaparsanız yan yana veriyor ama online check in açılır açılmaz yapın

"Şahıstan Alınan İkinci El Araç Gider Gösterilir mi?

Şirket üzerine 2. el araç almak için tercih edilebilecek yöntemlerden biri de şahıslar aracılığıyla işlem yapmaktır. Şahıstan ikinci el araç satın almak işlemi sırasında fatura kesilmesi söz konusu değildir. Bunun yerine noterde yapılan satış işlemini şirketinizin muhasebe birime kaydettirmeniz gerekir. Bazı müşavirlik firmaları söz konusu satış sırasında gider pusulası da kestirebilir. Şirket üzerine araç almak isteyen firma sahipleri ikinci el otomobillerde tüm bu hususları göz önünde bulundurarak işlem yapabilir."

"multinet.com.tr"

Dolandırıcı olabilir.

Kendince pazarlık ediyor olabilir. Şirket üzerine alacağım deyince satıcılar fiyatı artırır filan. Hani fiyatı düşsene yahu, vergiden de düşemiyorum zaten. Şirketim var ama, param kısıtlı gibi.

Dolandırıcı da olabilir. Satış sözleşmesine gerek olmadığını ve süistimale açık olduğunu, noterde 2 dakikada tüm işlemlerin yapıldığını bilmeyen yok günümüzde.

hiçbir şey yapmasına gerek yok, ruhsatla notere gideceksiniz, sen kimliğinle, şirket alıcısı da ya şirket imza sirkülerini ya da şirket üzerine araç alıma yetkili olduğunu gösteren vekaletnamesini getirecek o kadar.

onun anlatmak istediği şu: 1 milyon'a anlaştınız diyelim. aracı noterde rayiç üzerinden gösterecekseniz ve bu sallıyorum 600 bin olsun, 600'ü sana şirket üzerinden gönderecek. kalan 400'ü şirketten gönderemez, onun için muhasebecisi böyle satış sözleşmesi falan demiştir. tekrar konu açılırsa, kalan 400'ü şirketten kendi şahsi hesabına, oradan da sizin hesabınıza göndermesini söylersiniz. öyle sözleşme senet falan imzalamam dersiniz. elbette bu iki transferi de noterde imza atmadan size yapmış olacak...

o kadar araç aldım sattım, şirket olarak da aldım sattım böyle bir şey ilk kez duydum gider gösterecekse sıfır alsın.
2. elde ilk seferde gider yazılmaz zaten. amortisman olur, aylık yazar gideri.

malheiros'un dediği gibi düşük rakamdan alındı gösterecek. satarken de düşük satacak zaten.

Aklınıza yatmıyorsa satmayın. illa satıcam diyorsa da paranın tamamı banka hesabında gormeden imza atmayın.

Hayatin dogal akisı vardir ve bu dogal akışa uymayan durumlarda genelde insanlar kandırılır.

Bisiklet forum diye aratın. Bu işe gönül vermiş olan insanların toplandığı siteler, gruplar mutlaka vardır.

Grup set olarak aldıktan sonra uyumsuzluk çok zor zaten artık sistemlerde. 2 tane lapierre var bende ikisi de üst düzey toplanmış aletler. Bu işi yapan insanlar eskiden yurt dışından uyguna parça alır toplar satardı çok güzel bisikletleri. Sahibinden de güzel hazır toplanmış aletler de bulursun aklında olsun. Dendiği gibi forumlardan da güzel bilgiler alırsın. Merak ettiğin her şey önceden de sorulmuştur zaten.

Merhaba

Yanıtlar için teşekkür ederim. Evet, sizden sonra detaylı araştırma imkanı buldum ve bu tür sorular yıllardır soruluyor gerçekten de. Bisiklet forum ve bloglarında güzel yanıtlara rastladım. Anladığım kadarıyla çok üst düzey, profesyonel seviyede bisiklet donanımları olmadığı sürece ihtiyacım olan serileri bulabiliyorum. Zaten benim arayışımda olan, istediklerini elde edebilmiş bisikletçiler var. Onların deneyim ve tavsiyeleri ile hareket edeceğim.

Home kullanıcısıyım. Satabilirsem Alexa almayı düşünüyorum. Tepki süresi alexa'ya göre daha yavaş. Net farkı bilemesem de 1 saniyenin altında dahi olsa bu yavaşlık can sıkıyor. Ayrıca her seferinde "ok Google, hey Google" demek de bir süre sonra yoruyor. Alexa da ise seçenekleriniz var. Alexa, Amazon, Echo, Computer gibi tek kelimeyle hemen uyandırabiliyorsunuz. Dediğiniz gibi sadece ışıkları aç, müzik çal gibi komutları kulanacaksanız Alexa öneririm. YouTube müzikle entegre olup olmadığını bilmiyorum.

google home kullanmadım ama alexa başarılı. hue kontrolleri de gayet iyi. spotify ile eşleşiyor ama youtube ile denemedim.

Tüm dünyayı etkileyen bir resesyon. Çözümü kamu harcamalarıyla ekonomiyi teşvik etmekti. Atatürk’ün yine nokta atışı doğru zamanda doğru işlerinden biri, devlet eliyle açılan işletmeler. Okunacak çok kaynak var.

Youtubeda 3 dakikadan 3 saate uzanan aralıklarla yüzlerce video var bu dönemi anlatan. Az önce yorum yazacaktım ama çok hakim olduğum bir alan olmadığı için kaçırdığım bir şey yok diye emin olmak için 15 dakikalık bir video izledim hatta :D

Kısacası, borsa spekülatörler tarafından şişiriliyor 1920lerde. ABD tarihinde 1920ler roaring 20s diye geçiyor zaten müthiş zenginlik dönemi, borsa uçuşta, arabalar yaygınlaşıyor vs Avrupa savaş sonrası fakirlikten kırılırken ABD'de partiler, gösteriş gırla. Bu dönemde ABD'de sadece çiftçiler kötü durumda savaş sonrası talep azalması dolayısıyla.

20lerin sonunda bu borsa yükselişinin balon olduğu yavaş yavaş anlaşılmaya başlanıyor ve meşhur perşembe gününde panik satışları başlıyor ve borsa çöküyor. Borsa çöküşü ile birlikte insanlar elinde avucunda ne varsa kaybediyor, işletmeler kapanıyor, yatırımlar duruyor, buna bağlı milyonlarca insan işsiz kalıyor. Hatta normalde her ülkenin merkez bankasının görevi para istikrarı sağlamakken, ABD merkez bankasının ek olarak işsizliği kontrol etme görevi var bu travmadan dolayı. Ayrıca tam bu dönemde çiftçilerin durumu daha da kötü hâle gelince ciddi açlık görülmeye başlanıyor ABD'de. Meşhur dust bowl felaketi falan bu zamana rastlıyor.

ABD'de işsizlik ve buna bağlı üretim azalmasının yanı sıra, doların dışarı çıkışını engellemek için ithalat sınırı başlayınca zaten savaş sonrası fakir durumda olan Avrupa'da da ekonomi durma noktasına geliyor. Türkiye'yi etkilediği nokta da burası. Yeni kurulan bir ülke olarak ekonomik durgunluk sebebiyle ihracat yapamamaya başlıyoruz.

Çözüm olarak ABD'de Roosevelt'in New Deal çözümleri var aynı bizdeki Atatürk'ün devletçi uygulamaları gibi. Kapitalizmin beşiği ABD'de devlet destekli projeler yapılıyor işsizliği çözmek için. Yollar, köprüler, okullar inşaa ediliyor. Özel sektöre para transferi yapılıyor.

şöyle bir eklenti var ama altyazı nereden bulacaksınız?

chromewebstore.google.com