Eskiden 6 aydı ama sanırım 20 gün kadar bir izin vardı, onu hiç kullanmadığınız zaman erken terhis oluyordunuz, şimdi surelerin hepsi 6 aya çekilince o izin de birkaç güne düştü diye biliyorum.

Acemilik, ustalık önceden belli olmuştu benim, şimdi uzun dönem ortadan kalkınca nasıl bir düzen geldi bilmiyorum. Uzun dönemler evet kurayla gitmişti hep.

1 kasımda teslim olup 17 nisanda sivil hayata karışmıştım. Sevk tarihinden başlayarak evet 6 ay (1 ay 30 gün alınıyor)hesaplanıyor, izin haklarını kullanmazsan bu 6 aydan düşülüyor kullanmadığın ölçüde.

karen dedikleri orta yaşlı davranışıyla, giyimiyle, saç kesimiyle bir amerikalı kadın stereotipi üzerinden yapılan espriler işte eh

tam karşılamasa örnek olsun diye bizdeki chp teyzesi gibi mesela

Karen bizdeki CHP kadın kolları teyzesi gibi bir şey.
(bkz: chp kadın kolları saçı)

En ufak şeyde bilgiç bilgic BANA. MÜDÜRÜNÜ Çağır diyen model.

hiç bir siki beğenmeyen, hep haklı olan, istediği yapılmayınca yetkili biriyle görüşmek isteyen stereotip.
şu saç kesimi ile özdeşleşmiştir:
www.dictionary.com

yaptıklarımdan pişman değilim, akılım hala yapmadıklarımda. Gelmiyor.

Utanç verici anı yaşadığım günün akşamı hariç hiç gelmedi, normalde de gece de.

Yok. Çünk değiştiremeyeceğim şeyleri tekrar tekrar düşünüp kendime eziyet etmek istemiyorum artık.

Salgından dolayı sosyallik azalınca sık sık gelmeye başladı. Hatta bazen yaptığım yanlışlar aklıma geliyor kendi kendime üzülüyorum. Yanlış dediğim de beş yıl önce olan bir şey mesela. Yeniden sosyalleşince geçer umarım.

arada bir geliyor. üzerinde çok düşünmem gelince de.

gün içinde de geliyor bazen

eskiden sürekli aklıma gelirdi ve tekrar tekrar utanırdım. artık olmuyor

geliyor. bazen hiç bazen aşırı.

gerçek fiber'in adı fiber yine. ingiltere'de fibre internet diye geçer. bir de gigabit olarak pazarlıyorlar. 1 gigabit dl/up hızı sunuyorlar yani.

fiber internet diye telekomun yamulttuğu bir kavram var o aslında adsl. tt'nin yine fiberi var aynı tcell superonline gibi gerek fiberle bu hizmeti sunuyorlar ama bu hizmet yerleri hep kısıtlı.

yurt dışında da bu hizmet yerleri kısıtlı. farklı sanmayın. fiber her yerde yok genelde toplu yapılarda oluyor çünkü karı fazla.

VDSL ve ADSL bakır kablo üzerinde kısa mesafeli iletim sağlayan bir teknolojidir. VDSL'in ADSL'den farkı daha yüksek frekans üzerinde veri taşıması bu yüzden sağladığı bant genişliğinin daha fazla olmasıdır. Bakır kablo fiberin geldiği mahalledeki kutudan evinize döşenir, VDSL'de bu mesafe 300-500 metreyi geçemez, geçtiğinde performans ADSL'ye benzer.

@ozdek: Fiber internet fiber'dir TT'nin yamulttuğu bir şey yok. Fiber altyapı binaya kadar gelir, oradan CAT6 kablo ile eve gelir. CAT6'nın 100 metreyi geçmemesi iyi olur.

@ozdek: "Yurtdışında hizmet yerleri kısıtlı" argümanınız ile "yurtdışında da böyle bu işler" diyemeyiz. Sadece İngiltere'yi düşünürseniz, orada eve gelen ortalama broadband hızı 60Mpbs'nin üzerindedir. Türkiye'de 25 Mpbs'nin altındadır. Bu rakam İsveç'te falan 120 Mpbs'dir. Avrupa'da bizden daha düşük ortalama hızı olan bir ülke yok.

sok markete gelmisti bugun istanbul avrupa yakasi, normal fiyatli olanlardan, salgin oncesi olanlardan yani. oraya bak yarin, 400 ml olmasi lazim

bulunduğum şehirde 1 tek yerde vardı, kasa altında tutuyorlar. 2 koliydi. almak isteyenlere sadece 1 adet veriyorlardı.

Bugünlerde gelecekti 19 ya da 20 mayısta

Eyüp Sabri'nin sitesinden bakın.

1 litre 24 lira.

Valla ben geçmişte yaşamıyorum, özlemiyorum da. Ama bunu yaptığım(ya da yapmadığım mı deseydim bilemedim) için ekstra mutlu da değilim. Normalim yani.

geçmişi özlemiyorum, geçmişte yaşamıyorum da. mutlu muyum onu da bilmiyorum ama mutsuz olmadığımı biliyorum. geçmişe sürekli özlem duyan arkadaşlarım oldu, burada onlar üzerinden analiz kasmayacam ama hepsinin ortak özelliği hedefi hayali olmayan bişeyler üretmeyen insanlar olmalarıydı. adam haliyle eskiyi sorumluluğu olmayan yılları özlüyor. aslında özlem de değil bu bir çeşit rahatı arama dürtüsü.

hahaha özlemiyorum çünkü geçmişimde özlenecek bi şey yok..

Normal hissediyorum +1 bir de geçmişi bir bütün olarak değil de parçalı düşünüyorum. Mesela kalabalık bir arkadaş grubuna sahip olduğum sürekli gülüp eğlendiğim günleri aklıma gelince özlüyorum tabii ki. Ama bu aklıma nadir gelir. Bunun depresyonla alakası olduğunu düşünmüyorum.

ben geçmişe özlem duymuyorum cünkü korkunçtu. geçmişi düşünüp depresyona girmiştim. depresyondan çıktım ama hala geçmişim beni üzüyor ve mutsuz ediyor.

ben geleceği de çok düşünüyorum, hiç umutlu da değilim.

hiç mutlu değilim ya ben.

Gecmisi hic ozlemiyorum su an da mutlu degilim. Gelecegi de düşünmüyorum. Anlik mutsuzlugumu yasiyorum.

geçmişi özlemek, geçmişte yaşamak değil belki ama geçmişin sende yaşaması var.

1. İlk görüşte olanı daha çok cinsel çekim bence, ilk görüşte aşık olduğunu iddia edenler de var tabii. Aşk karşıdakini tanıdıkça olan ve güçlenen bir şey.

2. O (yine bence) cinselliğe yaklaşımı sorunlu olan milletlere özgü bir şey. Nasıl ülkemizdeki kadınlar birsürü cinsel tabuyla büyüyorsa erkeklerde de aynı şey var. Seks kötü, seks ayıp olunca da "insan sevdiğini s.ker mi" çıkıyor ortaya.

3. pas.

bu soruların net cevabı olsaydı "aşık olmak" bu kadar abartılan bir şey olmazdı.

mesela birinci soru kişinin ne tarz bir sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyduğu ile alakalı. aynı zamanda kendini ne kadar açtığı, neye zaafı olduğuyla da. ilk görüşte aşkın buna dönük zaafları olan insanların başına geldiğini söyleyebiliriz. ben insanlar hakkında kolay yargıya varmayan, herkese kolayca güvenemeyen biri olma zaafına sahibim(bak zaaf konusu bile ne kadar öznel, bazıları bunu zaaf değil kuvvet olarak görüyordur eminim). bu sebeple ilk görüşte aşık olmadım, sanmıyorum ki olayım.

ikinci sorunun cevabının aşkla uzaktan yakından alakası yok; tamamen ahlaki temele dayanıyor. bizde şehvet ayıp ve günah, aşk gibi pozitif bir duyguyu negatif nosyonlarla bağdaştırmamak için kendimizi kandırıyoruz. halbuki en iyi seks karşındakinin ruhunu da becerebildiğin zaman yaşanır. (hooop yine öznellik, bu söylediğime karşı çıkıp fikrini çatır çatır savunabilecek insanlar da çok var)

üçüncünün cevabına psikolojik olduğu kadar biyolojik cevap vermek de mümkün. feromon konusundan girip "aşk aslında insanın soyu devam ettirmek için gereken dna yapısını koku yoluyla seçen atalarımızdan kalan dürtünün medeniyetteki kılıfıdır" diye yorumlayabiliriz. öte yandan yukarıdaki zaaf konusunu, insanın sevgi ve ilgi ihtiyacını uhrevileştirerek dışa vurması olarak psikolojik açıdan da değerlendirebiliriz. yani burada da bir netlik yok.

aşk çok kişisel bir şey olduğu için bu kadar özel geliyor insanlara bence, hiçbir aşk tanımı bir diğerine benzemiyor. herkesin kendi aşkı var ve bu durum bir insana kendini en özel hissettiren şey. mesela bence aşk insanın kendini sevme ve sevdirmesinin en garanti yoludur. bu kendine haslığın en büyük kanıtı da şıpsevdi sakızlarıdır diyip konuyu kapatıyorum.

1. ilk görüşte birbirine aşık olup da sevgili olan kişi sayısı az zaten. insanlar genelde dur şununla bir tanışayım deyip sevgili oluyorlar. yani ortads öyle büyük bir aşk olmuyor.

2. kadın olduğum için pas geçiyorum.

3. bu aslında kişiden kişiye değişiyor ama genel olarak dopamin, oksitosin vs değişimler oluyor, bağışıklık sisteminin güçlenmesinden tutun da kalp sağlığına kadar pek çok olumlu etkisi oluyor.

aşk rasyonalizmle açıklanamaz.(lütfn bknz: rasyonalizm ve veya modernizm)
dolayısıyla bir mantığı ve "mekaniği" olamaz.

1.hayır, çünkü illa ilk görüşte olmak zorunda değil. ayrıca birden fazla ruh eşiniz de olabilir.
2.bu toplumsal cinsiyet ve muhafazakar toplumların demografisyle ilgili. bir çeşit baskıdan (yine rasyonalizme ve modernizme geliyoruz) ve kural, sınıflandırma aramaktan oluyor. aşkın her türlüsünün temelinde bilinç altında bazen cinsellikle bir bağ vardır. (bknz: freud veya freudu çok sevmeyenler için bknz: jung) buna anneye babaya maneviyata duyulan "aşk" da dahil.
3.kokainle aynı etkiyi yarattığına dair (beyindeki rezonansı) bir bilimsel çalışma var, sağda solda bulunabilir bi kaynak.bknz vermiyorum o yüzden :)

Eski enerjim olsa uzun uzun yazardım ama kısaca şöyle. Aşk diye adlandırdığımız şey 3-4 yıllık bilemedin 5 yıllık ömrü olan bir duygu. Bunun nedeni ise soyumuzu devam ettirebilmek için yaptığımız yavrunun gereksinimlerini karşılamak için bize yeterli gelecek minimum yılın bu olması. Sanıldığı kadar romantik bir şey değil yani. Soyumuzun üremesi için evrimleşmiş bir duygu.

Ben cevap veremem bu konulara fakat 303 filmi biraz cevap arıyor gibi. Aşkın ne kadarı kimyasal, bir ilişkiyi yürütmek için biraz kafaların da uyuşması gerekmez mi gibi tartışmalar var. Tavsiye ederim.

m.youtube.com Bu videoda kafanızdaki soruların bir çoğuna cevap bulabileceğinizi düşünüyorum. Biraz uzun ama izlemeye başlayınca su gibi geçecek. Ben Lacan’a yakın bir insan olarak Agah Bey’i ilk dinlediğimde bayılmıştım.

Kimseye aşık olmadım dediğiniz için de bu konuşmayı izlemenizi öneririm : m.youtube.com
Burada hem hiç aşık olmamak ne demek, hem aşk tanımı kişiden kişiye nasıl değişiyor onu anlatır.

İki konuşmasından birinde şehvet duygusundan da bahsediyor olması lazım. Bahsetmiyor ise kısaca üzerinden geçmiş olayım, toplumsal yapı ve ahlaki anlayışa geçmeden önce fallik dönemde başlar bu karmaşalar. 4 yaştan bahsediyorum. Daha ahlak kelimesini duymadığımız, toplumu algılayamadığımız bir dönem. Erkekler için karmaşık hatta. Siz erkek olduğunuz için o cinsiyetten örnek vereyim. Hem evdeki babanın hem de kendisinin aynı meme üzerinde hakkı vardır çünkü. Düne kadar kendisine ait olduğunu sandığı memenin başkasına ait olduğunu da bu dönemde fark eder. Bu dönem ile ilişkilidir gelecekteki aşk-şehvet ilişkileri.

3 için de şunu ayırt etmek lazım. “Aşık olmak” değil vücuttaki kimyayı değiştiren. Aşık olduğunuz kişi size aşık ise farklı bir kimya peydah olur aşık olmazsa farklı. Bunun sebebi de “tamamlanma” hissidir. Tamamlanma hissediyorsanız eğer mutlu olursunuz elbette. İnsanın arayışı budur. Nihayete kavuşma hissini yaşarsınız. Ama eğer karşınızdaki insandan sizi tamamlayamayacağına veya kendisinin sizle tamamlanmayacağına dair bir beyan alırsanız eğer -bu sözlü olmak zorunda da değil- bu noktada hayal kırıklığı veya karşılıksız aşk denilen hissi tecrübe etmiş olursunuz. O da sizi mutsuz eder.
Siz hiç aşkı karşılıksız kalıp da bu konu ile alakalı yine de mutlu olan insan gördünüz mü? İnsanın kendi, doğal yaşamının kendisine verdiği mutluluktan bahsetmiyorum ama onu düşünmeyin. X’i seviyorum ama o beni sevmiyor, benim x’e olan aşkım bile beni mutlu etmeye yeter demez kimse. İnsanın doğası bu değil çünkü. Attığımız her adım tamamlanma için. İnsanlara karşı da, nesnelere karşı da bu böyle. Bilimsel yaklaşımın tamamı için de Lacan okuyunuz :) soruların cevapları orada.

80'ler filmleri daha düşük butceli filmler genelde. Bundan olabilir.

Dijitale çevirmeden ham hallerinin ne derece sağlıklı saklandığıyla alakalı muhtemelen.

Filme değil de video kasete çekildiği için olabilir mi?

Düşük bütçeli bazı filmler, ortak noktaları da çok renkli ve düşük çözünürlük olmaları.

Sanırım doğrudan video kasete çekildikleri için, hani düğün salonu kamerasıyla galiba.

@i ve been mistreated +1

Sebebi darbe. 80de darbe olduktan sonra en çok yara alan sektörlerden biri de sinema oluyor, para akmıyor. Doğal olarak kalite de bozuluyor

sağ yarısınnda oturuyorsan sadaki sol yarısında oturuyorsan soldaki, vücudun perdenin ortasına döndüğünü, sağ arkana veya sol arkana doğru yaslanacağını düşün

ben bu dizinin yayınladığını bilmiyordum, kiev'de üniversiteden hocam söylemişti. bende şaşırıp sormuştum aynı şekilde. özetle bana şunları demişti;
-dönem itibariyle çok sınırlı sayıda ve benzer içerikler olduğu için farklı bir kültürden gelen bu dizi yoğun ilgi toplamış. o dönem sscb'de yayınlanan diğer dizilere göre de kaliteli olduğunu söyledi. 7 bölüm olması da her yayınlandığın da sinema havası katmış biraz duruma.

kodlayanın keyfine kalmış sanki ne yapılacağı.

biz aramızda oynarken, biteceğimiz taşın işler olup olmaması önem taşımazdı.

Taşı, göstergenin üzerine koyamıyor musun? O şekilde bitebiliyor olman lazım?

tüm taşları çektiğin yerin orası

Son taşı alıp atacaksın, ceza yememen lazım. Denyerek mi soruyorsun bunu yoksa böyle olunca ne yapacapını şaşırıp, taş atamadan süre bittiği için mi?

N95 eczaneden saglik çalışanları icin hala receteli dedi galiba bugun saglik bakani. Normal vatandas icin cerrahi maskeler konusuluyor. Kacirdigim bi yer olabilir belki.

rte açıklamasında net bir şekilde cerrahi maske satışı yapılacak dedi.

Şu an ücretsiz indirme hakkı veriyorsa ücretsizdir, bu kamyanya sadece bu günlük, bu haftalık vs olabilir. Ama ücretsizken aldığınızda artık sizindir, yani steam mantığını net bilmiyorum ama aynı mantık PSN Store'da da var.

Ücretsizken yakalayıp aldığın oyun bir kaç gün sonra parayla satılabiliyor.

support.steampowered.com

Oyunun sayfasında aksi belirtilmiyorsa sınırlı değil, hep sizin. Ama oyunun bazı özellikleri kısıtlı olabilir çünkü upgrade satın alma seçeneği var.

Hep ücretsiz. Dediğin gibi olduğunda belirtiyorlar.

hep ücretsiz. free to play oyun işte. oyun içinde bişeyler satan cinsten

Destiny 2 ucretsiz oldu ama expansionlar ücretli.
Kısacası oyuna alışıp bir yere gelince o noktada ya para harcayip expansion alacaksin ya da oyunu birakacaksin vs.
Mantiklari oyun icin transactionlardan vs para kazanmak.

Ttnetten geçmedim turknetten geçtim geçene kadar kullanılıyor sonra zaten modemi de ğiştirmen lazım

port varsa anında geçebilmeniz lazım. ekipler gittiğinde portu değiştirecekler oldu bitti. tt'de bu işlem 2 iş gününde hallediliyor. ama covid falan ekipler çıkmıyordur belki dışarıya.

devreyi değiştirmeden hat kesilmez diye hatırlıyorum.

kablo değişmiyor. modem değişecek sadece vdsl desteklemiyorsa.

kablo değişmiyor çünkü vdsl, gerçek fiber değil. hızı yüksek olduğu için fiber diyorlar. aynı yandan yemiş bakır sistemin üzerinden daha yüksek voltajlı geçiyor olay. değişim esnasında eskiden haber veriyorlardı ve cevaplarda yazıldığı gibi eğer ki şu an kullandığınız modem vdsl kapasiteli bir modem değilse onu da değiştirmeniz gerekiyor. ttnet bunu da sağlıyor aslında.

ikisi de saçma bence. çok eskiden aile baskısı ve maddi sıkıntılar yüzünden bırakan insanların "üniversite terk" diye belirtmesini anlıyorum ama şu an böyle bir şeye gerek var mı emin değilim.

Olmaz, sadece üniversite denmeli. Ayrıca yüksek lisans terk denmesi bence olumsuz bir intiba yaratır, o yüzden ben olsam olabildiğince bahsetmezdim.

en son neyin diploması varsa odur. cv'ye yazılmaz ama laf arasında falan söylenebilir.

sadece üniversite tabii ki.

ben yarıda bıraktım ama söylemiyorum. öyle uzun bir eğitim muhabbeti olursa belki belirtirim.

Trnin en zon okullarından birinde başladım, 2 yıl dersleri verdim bir yıl da yurt dışına gittim yine ders&tez için. Tezi savunmadım. İş hayatına geçip tamamlama gereği duymadım.
Resmi olarak, cvde falan mezunum demiyorum ama yaptığımdan bahsediyorum.

mezuniyet soruluyorsa lisans.

cv de ise gayet belirtilir.

olayin oyunculukla falan alakasi yok. Holivud bir vitrin, acaip bir propaganda ve para donuyor ve yahudiler bu ikisi konusunda oldukca yetenekli dolayisiyla onlarin dogal yasam alani gibi bir durum soz konusu. holivud varoldukca yahudilerin oradaki ezici cogunlugu devam edecek.

her işte oldugu gibi bunda da akraba tanidik eş dost torpili destegi önemli. ama bu senin sorunun cok az bir kismini cevaplar.

yahudiler yüzyillarca oradan oraya sürüldügü icin, taşınmaz mal edinmek ve sermayelerini bu sekilde korumak yerine entelektüel sermayelerini artirmayi tercih ettiler. bu sebeple amerika özelinde bircok yazar cizer sanatci yahudi toplumunun icinden cikmistir, böylesi bir kültürel yapının ürünüdürler. ama televizyonda sinemada gördügün yahudi kökenli amerikalıların yahudilikle ilgili dini degil cogu zaman kültüreldir, büyük cogunlugu sen ne kadar yahudi isen o kadar yahudilik dinine inanırlar. o yüzzden bir yahudi komplosundan bahsetmek komik kaciyor.

mel gibson her muhafazakar katolik gibi ikiyüzlü, dünyayı yahudiler ele gecirecek hepimizi ibne yapaccaklar diye bagiriyor ama kendisi evli iken başka kadınlarla yatmaya devam ediyor, yetmiyormus gibi kiskanclik krizlerine girip telefonda tehditler ediyor.

Hollywood'a ozel bir durum yok, kongreden tut Pentagon'a, egitimden, endustriye her alanda etkinler.

abd de nerden baksan 20 milyon yahudi veya yahudi kökenli insan belki de daha fazlası yaşıyor. ve bu insanlar hep şehirli olmuşlar. köyde saban süren tipler değil. çok doğal belli kademelerde olmaları.

holivud'daki senaryo yazarlarini incelesen de farkli bir olay gormeyeceksin.

yahudi lobisi superdir. iyi ki ermeni lobisi yerine yahudi lobisiyle falan savasmiyoruz duman ederlerdi valla.

Yahudi lobisin gucu iste.

daha gecen yaz, adamlar ulkelerinin imajini nasil korudular, tum super avukatlari yollayip, siyasi baskilarla, olayi kapattilar, ibretlik: tr.euronews.com

ek olarak: arnon milchan: israil ajani cikti hatta haberlerde

scorseseyi ele alalım. robert de niro'yu meşhur etti. joe pesci, leonardo di caprio, bobby cannavale ile çalışıyor. bu tarz bağlantılar hep var. kendine yakın hissettikleriyle iş yapar insanlar.

Son 12 ay

İlk 4 ay olsa yıllık enflasyon demezlerdi sanırım :)

4 aylık enflasyon demek daha mantıklı olurdu.

whataboutism

rezalet bir akım.

mesela hayvan facialarına tepki gösteriyorsun. türban sorunu varken neredeydiniz diyor. güya bir toplumsal kesime yönelik eleştiri yapıyor ve senin de o kesimin temsilciliğini yapmanı istiyor. herşeyden öte insanların sürekli bir şeylere tepki koymak gibi bir görevi ve olanağı olduğunu düşünmek bana çok aptalca geliyor. mesela telefonuma bildirim düştü bugün bitlisten 2 şehit gelmiş. bakmadım bile. umursamadığımdan değil. allah rahmet eylesin ama her şeyle ilgilenebilecek olanağı nasıl bulabilirim. bunu diyen kişileri şahsen artık ciddiye almıyorum.

infaz büroları çalışıyor, ertelenmedi diye biliyorum.

Önceden almıştır belki? Ben geçen sene on liraya falan bi maske almıştım ffp1 deprem çantası için. Geçen ay hastaneye gitmem gerekti onu kullandım.

Yurt dışından gelen birisi getirmiştir. Her ülke aynı mıdır bilmiyorum ama benim bulunduğum ülkede Türk marketi bile N95 maske satıyor, maske bolluğu var ülkede :)

Bende 10 tane n95 var. Şirket martın başında dağıtmıştı kullanmıyorum ama napacağımı da bilmiyorum. Bu arkadaş da büyük ihtimal önceden fazla fazla aldı. Ya da yıkayıp yıkayıp kullanan çok var , onlardandır.

Bana işyerinden verdiler

Yahu korsan kitap satmak da yasak ama korsan kitap alabiliyorsunuz. Maske de yasak ama her yerde satılıyor. Hangi ülkede yaşıyorsunuz anlamadım ki?

@deer: nerede söyleyin de biz de alalım.

Nerdeyse her köşe başında,internette vs.

Anneme çalıştığı yer maske veriyor. Salgın öncesi de maskeyle çalışıyorlardı. Normalde iş çıkışı çöpe atıyorlar ama ben nasıl bir maske olduğunu merak ettim. Bir gün getirdi, baktım kaliteli bir şey; dezenfekte edip kullanıyorum. Dışarı çıkarken içine bir kat da kağıt havlu koyuyorum.

1. kadın kendi ölümünden sonrasını göremiyor, olaylardan önce öldüğü için de bruce'un ne diyeceğini göremedi, zaman taşı direkt geleceği değil olasılıkları gösteriyor.

2. ve 3. soruyu anlamadım, filmi yeniden izlemen iyi olabilir, çünkü nebula gelecekten dönüyor aslında, sadece kötü nebula dönüyor ve hepsi aynı ana dönüyor, geç-erken yok.

2.Nebula'yı Thanos kurdu, tam olarak neyin nasıl işlediğini bilmiyor ki Nebula.

3. black widow dışında herkes aynı anda geri döndü Nebula dahil, tekrar izle sahneyi.

Evet hepsi bantla birbirine tutturulmuş olur, gayet normal.

Negro özelinde denemedim, öyle paketlerde hep bantlı oluyor.

Bantlı evet, sökmeye çalışırken o bölgedeki bisküvileri kırıyorum genelde.

başka markaların benzer ürünlerinde bant yok. acaba markette açıp bantlamış olabilirler mi sevgili duyurucular?

Şurada üç ayrı kişi "evet hep öyle" diyoruz, niye inanmıyorsunuz bize? :(

O ambalajı markette yırtmadan açıp sonra da hiç açılmamış gibi geri kapatmalarının imkanı yok. Ayrıca niye? İçinden Eti Negro yerine Bim ürünü mü çıktı? Neden açıp bantlayıp geri kapatsınlar?

yeni eti negro 3 lü aldım. evet bantlı idi.

normal bir şey. o değil de keşke böyle dertlerim olsa benim de ya. adamın takıldığı şeye bak...

dostlar kusura bakmayın, 2 ay önce almıştım hala duruyor. markete gidemiyorum. evde de benim yiyebileceğim çok şey yok. sayenizde yiyebileceğim.

negro ozelinde degil tum uclu dortlu satilan biskuviler bantli oluyor. en azindan eti ve ulker o sekilde. sebebi de paket icinde kayip paket sekli bozulmasin deyu yapiliyor. bir nevi sabitleme.

@kobuzchu:

negro'yu bilmem. ama aynı markaya (eti) ait etimek ve eti burçak'ın üçlü paketindekiler birbirine bantlı falan değil. o yüzden inanmamak demeyelim de bunu sorgulamak çok normal.

markette açıp bantladıktan sonra geri kapatmaları sözkonusu değil, geri kapatamazlar. biri bantlı, öteki bantsızsa tamamen fabrikasyon bir fark vardır.

üretimi bilemem ama tüketim hızının fazla olduğu bir gerçek.

Bana Türkiye'nin maske durumundan çok Avrupa'nın maske durumu garip geliyor. Fransa gibi ülkeler nasıl maske üretemiyor da vatandaşları, doktorları ağlak bir şekilde videolar çekiyor? Bu kadar zor mu maske üretmek? Anlayamıyorum.

Maske pazarinin 80% Cinin elinde. Niye cunku kapitalizm bu. yurt disindan ucuza almak varken, niye emek. zaman adamlar. Cinde karin tokluguna ureten kitle var sonucta. Arti bir de stoga ne gerek var kafasindalar. Isletme okullarinda just in time logistics, supply chains diye beyaz yaka abiler sabahtan aksama kadar yararlarini anlatip oduller aliyorlardi alsinlar bir taraflarina monte etsinler simdi just in time logistigi. Bu olaylar olunca Cin dahil diger ureticiler ihraci durdurdu bir sure. herkes kendi ulkesini dusunmeye basladi. Almanya, Fransa bunlar da bir nebze uretim var en azindan. Amerika hepten sapa oturdu. Buyuk ulke, yetismiyor. talep cok fazla. Ingiltere desen fiyasko, mallar suru bagisikligi yapicaz diye 2-3 haftayi bosa harcadilar. Insan o arada ekipman, kit mit stogu yapar onu bile yapmamis mallar. Genel olarak talep cok fazla, uretimi oyle kolay da degil. Bunun standardi var, saglik, guvenlik acisindan uygun olmasi lazim. Hadi Sokaktaki adama bez gibi bir seyler urettin verdi, hasta bakicisina, doktora, hemsireye ne idugu belirsiz ekipman veremezsin, verirsen onunu hic alamazsin virusun. Meslek liseli adam uretir, yok t-sshirtculer maske uretecek vs bunlari gecin, onlarin urettikleri canavarin disinde kovuk, kitlesel uretim lazim. Mevcut ureticiler full kapaste calisiyor buna ragmen Amerikan maske ureticileri roportajda talebi en az 2 ayda karsilayabiliriz diyordu.

Ses hızını aşınca, aşma anında gerceklesiyor diyebiliriz. Sürekli o Ses Duyulmuyor

@kisa
kusura bakmayin ama tamamen yanlis dediginiz.

asma aninda gerceklesmeye basliyor, ve sürekli olarak mach>1 hizinda gectigi yerlerde duyuluyor.

bulunulan noktadaki kisi sadece tek sefer duyar, yoksa ucakla beraber devam eden bir sürec bu sonic patlama. ucak icerisinde duyulmaz.

sonik patlama mach>1 üzeri her hiz icin duyulur. mach 2,3 gibi hizlarda duyulmaya devam eder.

@duygusuzromantik, kusura bakacak bir şey yok, teşekkür ederim düzeltme için.
Aklımda yanlış kalmış olabilir. Teyit etmek için yarın sağlam kafa ile bakacağım.

upload.wikimedia.org

grafikte biraz daha açıklayıcı.
sadece bir kez üzerimizden geçtiği için bir kez duyuyoruz. @duygusuzromantik'in dediği gibi mach 1 ve üzeri her hızda üretilmeye devam ediyor.

oynamaya devam et. amacı ilerleyen kısımlarda farkedeceksin, spoiler verme demişsin ama, ilerleyen kısımlarda göreceksin ne için yalakalık yaptığını.

Newton fiziği hareket yasalarını belirler; kuantum fiziğinin bununla bir ilgisi yok, o daha çok Einstein fiziğiyle çelişiyor. Kuantum fiziği atomaltı parçacıklarının hareketlerini inceler, onların da zaten adı üstünde atomaltı parçacıkları, bir kütleleri yok. Bildiğimiz anlamda bir kütleleri yok. Ha kütlesi yok ama enerjileri var. Mesela burada Einstein'la çelişiyor, zira Einstein'a göre enerji bir cismin kütlesiyle ışık hızının karesinin çarpımına eşittir (E=mc²) bu durumda kütlesi olmayan bir fotonun enerjisi de olmamalı ama var, bu durumu da Einstein yine enerji ve kütlenin aynı şey olabileceğini söyleyerek açıklıyor zira enerji kütle yaratıyor, yani kendisiyle çelişiyor ama aynı zamanda çelişmiyor da çünkü burada oluşan kütleyi Einstein "Göreli Kütle" olarak açıklıyor, yani bildiğimiz anlamda bir kütlesi yok fakat fotonlar kütleçekiminden etkilenen maddelerdir, yani kütleçekimine göre hareket ediyorlar, hatta öyle hızlı hareket ediyorlar ki aynı anda iki yerde olabiliyorlar o kadar hızlılar zira ışık hızıyla hareket ediyorlar ama yine burada Einstein'la çelişiyor çünkü ışık hızına çıkılamaz fakat çıkıyorlar, bu hareketlerinden oluşan enerjiden de kütle oluşuyor ama biz bu kütleyi ölçülendirecek düzeyde değiliz tabii.

Fizikçi olarak cevabımı vermeye geldim 100nm altı ve genelde çok düşük sıcaklıklarda gözlemlenir çünkü açısal momentum bu aşamada quantize olur.

"çünkü artık elektrik bir sonraki transistöre hem atlıyormuş hem atlamıyormuş... (gibi bir şey)" dediğin şey özetle kuantum tünelleme oluyor, bunu klasik fizikte gözlemleyemezsin.

Elektron icin nanometre, kilometre gibi bir sey (boyut olarak). Atlamasi da voltaj ve yalitimla alakali. 3 milyon volt mesela 1 metreye atlayabilir (kuru hava icin). Silikon icinse daha yuksektir. Eger gerekli ekipman olursa 5nm altinda da calisilir. Voltaj yuksekse voltaj dusurulur, o zaman akim artar manyetik alan etkisi ortaya cikabilir, ona da baska cozum bulunur. Muhendislik boyle problemleri cozmeyi sever.

sol tetik sağ tetik xbox da.
yani sağ klik ve sol klik değil mi pc de? mouse ile tabi.
aim ve ateş işte.

@ozdek: değil, onlar tutmaya yarıyor.

Evet normal. Bkz: kamu diplomasisi bkz: yumuşak güç. Ayrıca kamu diplomasisinde dunyada ABD'den sonra ikinci sıradayız.

normal filan değil tabii ki. herkes kendi ülkesine harcıyor. bizim gibi her tarafı açıkta olan ülkeler artık kimbilir ne için yolluyor. daha bir maske dağıtmayı beceremeyip maske satışını da yasaklayanların, egemen bağışı büyükelçi yapanların uluslararası diplomasi ustası olduğuna inanmak çok absürd.

yahu avrupa birliği ülkeleri, diğer ülkelerin maskelerine el koyuyor.

'Kıtaları aşan bu savaşın ilk örneği mart başında Çekya ve İtalya arasında yaşandı. Çekya, İtalya'nın sipariş ettiği 110 bin maskeye el koydu. Sorun ancak diplomatik girişimlerin ardından çözülebildi.

İtalya, diğer bir sorunu da Fransa ile yaşadı. Fransız basınına göre, İsveç sağlık şirketi Mölnlycke'nin Çin'den satın aldığı maskelere 3 Mart'ta Fransa'da el konuldu. Virüsten en çok etkilenen İtalya ve İspanya'ya gidecek olan maskelerin serbest bırakılması için İsveç hükümeti devreye girdi. '


maske dağıtmayı beceremediler, satışını yasakladılar, bir de maskesiz çıkmayı yasakladılar.

ben hep duyuyorum bazı hastanelerde ekipman eksiği var diye.

kızılay en son, kızılhaç'ın önerisiyle dünyanın öteki ucundaki bir camiyi dezenfekte ediyordu, değişik yerlerde bu maskeleri falan dağıtıyordu. bizimle alakaları yok.

ben bu durumu katiyen normalleştiremem kusura bakmayın.

bir de tüm bu malzemelerin üzerinde sadece başbakanlık forsu var.

bir de yetmediği gibi her gün maske geldi mi diye telefona bakıyorum, gördüğüm tek sms bu mesaja cevap ver 10 tl ateşle, biz bize yeteriz.

Ayranımız yok içmeye...
Ablam doktor, ambulansta çalışıyor, son dönemde hastaların çoğu virüslü malum.
Onlarda yeterince koruyucu kıyafet yok, n95 maskeler suyunu çekti, son gönderilen maskelerin fotoğrafını bana gönderdi sinirimden ağlayacaktım. Filtre vs olmayan sütyen benzinden maskeleri doktorlara gönderiyorlar, şimdiden o kadar çok pozitif doktor ve sağlıkçı var ki.

Bizimki sadece şov yapma, ne haltımıza yarayacaksa. Bi de buraya (İngiltere) göndermişler 3-4 tane ağzına kadar sağlık malzemesi maske vs dolu uçak, ikinci sevkiyat ertesi gün diyorlardı bir de. Ulan İngiltere evde oturan vatandaşına çatırt diye maaşının %80ini ödemeyi taahhüt eden bi ülke, parasını bastırıp o maskeleri alabilir. Sen daha biz bize yeteriz diye dilenip halka vereceğin yerde halktan topladıklarınla millete şov yapıyorsun.

Yakın tarihte bu günleri çok çok kötü anacağız, tarih affetmez. Şu an eleştiremiyoruz ama elbet her şeyi şeffaf bi şekilde eleştirebileceğimiz günler gelecek. İşte o zaman, bilemiyorum altan.

Kadinlar kapida kalabalik yapiyor diye urunun satisini durdurmak ne kadar dogru? Insanlarin birbirleri arasindaki mesafeyi koruyarak sira olduklari, iceriye de ufak gruplar halinde alindiklari bir sistem daha mantikli olur.

Firsat urunlerinde İnsanların mesafeyi koruması falan ancak norvecte oluyor kucuk gruplar halinde sistemi var ve uygulaniyor ama bu tarz az gelen urunlerde o teyzeler asla bu kuralı dinlemiyor

dün a101de giriş kapısında bir görevli bekliyordu
içeriye biraz müşteri varmış
marketten çıkan her kişi için dışarıdan bir kişi içeri alıyordu

sistem basit aslında kasada bekleyeceğine açık havada bekliyorsun

Eskiden almislardir. Martin basinda yurtdisina gidecektim. Havaalanlari icin 4 tane ffp3, gezerken kullanmak icin de 20 tane ffp1 aldim. Seyahat iptal olunca hepsi elimde patladi. Acil bir durumda kullanirim diye tutuyorum.

Hanima isyerinden vermislerdi, kullanmadigimizdan verdik ese dosta.

Mart basinda almislar.

bi discord grubuna girmiştim, Ocak ayında alıp eve atmaya başladı millet. Sonra bulunmaz diye ki haklı çıktılar.

tıbbi personelin dışındakinin kullanması mantıksız. Hatta çoğu kişi takmayı beceremediği için yanlış takıyor ve n95 takıyor gibi görünüp aslında hiç maske takmıyor oluyorlar bu açıdan zararlı bile denebilir. n95 taktığınız zaman nefes almakta gerçekten zorlanırsınız. Öyle takayım da markete gideyim denecek bir maske değil. Ama burada da ne zaman markete vs gitsem en az 5-6 kişi görüyorum bu maskelerden takmaya çalışıp yanlış takan. O yüzden lütfen sokağa çıkarken bu maskelerden takmayın. Normal cerrahi maskeyi düzgün takmanız gayet yeterlidir..

eğer hasta biri varsa yeterli değil

Skype olmaz mı

güvensiz olmasa fbi'ın peşinde olduğu milyon dolarlık şirket sirket sırlarını mı konuşacaksın ?

sıradan vatandaş için hiçbi anlamı yok.

@orp: meb öğretmenlere yazı gönderdi. öğretmenin bilgilerini çalsın sorun değil. çocuklar var.

Ne kadar güvenli bilmem ama google hangouts var.
Öte yandan "zoom vs" diye aratıp başka uygulamalar da bulabilirsiniz

google hangouts.

çay yapıp içiyorum. sıkıntı olmadı daha.
damacana su satanlar açık. olmazsa onları deneyebilirsin. ya da getir ve banabi'ye bak varsa.

aynı suyu çay içerken kullanmıyor musun. iç gitsin bir şey olmaz

ben dibe çöktürüp üstte kalanı ayrı kaba alıyorum.

@super: çökmüyor hocam. 3 gün beklettim çökmedi.

bazen bana da fazla kireçli gibi geliyor.
ama sanki zaman zaman değişiyor kireç oranı gibi.
benim içime sinmiyor, o yüzden makarnayı falan bile içme suyuyla haşlıyorum.
bir şey diyemiyorum o yüzden.
bu arada sucular açık bildiğim kadarıyla.
ya da getir'den isteyebilirsiniz, çalışıyorlar.

suyu iyi kaynatırsan bütün kireci gider.

kireçli su iyidir. kaytnattıktan sonra içilebilecek kadar kirecinden arınır.


çökmeyen kireç değil o deterjan kalıntısı, yağ kalıntısı, sudaki yağ, tesisat boruları içinde biriken pislik, suyun pis olması vb başka bişeydir.

80 level olmaya kasarım diyorsan gizli bir görev var. 80 level olduktan sonra büyük şehirlerden birinde öyle boş gezinirken bir postacı geliyor ve mektup veriyor. herifin ismi Ebony Warrior diye geçiyor. seninle kapışmak istediği falan yazıyor. Gidiyorsun herife diyalof falan yok bildiğin kapışıyorsun. Ve sahiden çok çok çok zor herifi dövmek. Ben de hilesiz oynuyordum herifi bir türlü kesememiştim. herifin ismini söyledim ama sakın yutupta, google'da falan arama, 80 level ol ve haber bekle :)

Miraak'ın olduğu ek pakette de hazine avı görevi var. Tamamlarsan çok güzel bir zırh kazanıyorsun.

Yine miraak'ın olduğu ek pakette Karstaag diye bir dev boss var. Bu dev de çok çok çok zor ama ebony warrior gibi 80 level olmayı beklemeye gerek yok. Onu kesip kendini test edebilirsin.

ben sizden olsam, (git: www.nexusmods.com)adresinde ki, modlara bir göz atardım.
oyunu bambaşka bir hale getiriyorlar!
içlerinde yepyeni senaryolar içerenler olduğu gibi bambaşka oynanış mekanikleri ekleyenler de var.

youtu.be

shazama dinlettim amaranta ursulanın verdiği bilgi çıktı.

Gecen bunu bi yerde duydum.
Yok oyle ekstra bi risk dedi bi dr.

bilim kurulu üyesi mehmet ceyhan kişi tamamen iyileştiyse sıkıntı yok, zaten insanımızın 1/3 'ü zatürre geçirmiştir dedi. geçen hafta habertürk'de yayınlanmıştı program yanılmıyosam.

29 mart cnn türk yayınıymış.

bu site ve olay bana da hiç güven vermedi. tc devleti'nin iyi bir şey yapma ihtimalinin olmadığını akıldan çıkarmamak ve kişisel bilgileri girmemekte fayda var.

twitter.com

site değil de siz "subdomain nedir bilmiyorum" diye bağırıyor gibisiniz hocam.

dümdüz ptt'nin satış sayfası yahu. bu arada arayüzü görünce bi gülme tuttu. yarım saat önce karar vermişler satış yapmaya hemen açmış gibiler.

ptt'nin kendi sitesi evet, beceriksizlik akıyor siteden ama gerçek site.

aslında tam bir "localimde çalışıyodu" durumu

kendisi yıllardır var olan, ptt'ye ait bir satış portalı. dolandırıcı değil.

Bu arada, ücretsiz olan bir şey ile nasıl dolandırabilirler ki? aklıma bişi gelmedi açıkcası en fazla telefon numarasını ele geçirmiş olurlar?

Neresi "ben dolandırıcıyım." diye bağırıyor ?
Bu işlerden çok anlamıyorsunuz galiba

Tamamen gerçek bir sitedir. Herkes gönül rahatlıkla başvurabilir. Tabi şu an yoğun lakin başvuru tuşuna peş peşe basılırsa oluyor.

Gayet de çakma bir siteye benziyor ama gerçekmiş.Buram buram kalitesizlik kokuyor.

modern web sayfası görünümünde olmadığı doğru ama aceleyle hazırlanmış. muhtemelen yarına toparlarlar, zaten çökmüş. görünümünün böyle olması dolandırıcı olduğu anlamına gelmez. zaten adresi de epttavm'nin subdomain'i. (edit: şeklini toparlamışlar bile ama hala çökük)

dolandırıcıyım diye bağıran site kredi kartı numarası ister, internet bankacılığı şifresi ister, kart numarası ve şifresi ister. bu sadece tc kimlik numarası, telefon ve adres istiyor. bu bilgilerle dolandırmayı başarıyorsa buyursun. ben aynı bilgileri migros sanal market'e de veriyorum.

epttavm yıllardır var olan bir yer. o domain'in (alan adı) önünde başka bir isim varsa (subdomain), yine o alan adına bağlıdır. yani sahte olması olağan değil.

az önce eriştiğinizde muhtemelen yoğunluk sebebiyle sunucu yanıt veremedi ve css ile script dosyaları yüklenmedi. bunlar için sitenin tasarım ve işlev konusundaki kuralları diyebiliriz. bunlar olmayınca sayfa yamuk yumuk, ilkokul ödevi gibi açılır.

şuan düzgün görünüyor.

Gerçek. 20-65 yaş arası her aile bireyi için sipariş edilebiliyor. Eve kadar da getiriyorlarmış ptt aracılığıyla. Tamamen ücretsizmiş.

Bu arada yaş kıstasını göremedim sitede ama televizyonda o şekilde söylüyor. Yanlışlık olmasın.

yaş kıstası, doğum tarihi girerken karşınıza çıkıyor. doğum tarihi listesinde 1954 öncesi ve 1999 sonrası yok.

bildiğim kadarıyla özellikle hapisteki kişilerin kamuoyu oluşturma çabasıyla yapılan bir eylem çeşidi. yani maksat bir soruna dikkat çekmek ve devleti bir takım imtiyazlar vermeye zorlamak.
hapishaneye düşmüş kişinin "eline silah alıp düşman gördüğü kişileri öldürme" gibi bir durumu yok bazı ergenlerin iddia ettiği gibi. hapiste olmasaydı bile dünya bu kadar basit değildir en azından.

kırmızı bayrak genelde komünizm simgesi olarak tercih edilir. alevilikle bir ilgisi yoktur.

ezoterik bir arka planı olduğunu sanmıyorum/bilmiyorum. genel amaç kamu vicdanını harekete geçirmek olduğu için ekstra bir derin maneviyatı olduğunu düşünmüyorum.

okuma için önerim: çeşitli açtlık grevleri eylemleriyle federal almanya devletini nispeten bezdirip nispeten istediğini almış bir örgütün kronolojik biyografisi olan kızıl ordu fraksiyonu kitabını öneririm. ruşen çakır çevirisi ile www.idefix.com

marjinalize olmanın, güdümlenmenin, kutsal bir amaç uğruna fedakarlık yapıyorum inancının psikolojisini anlamaya haiz olmak lazım bence biraz.

sanat(müzik) bu şekilde kitleleri güdümlemenin iyi bir yolu. bir işid'li ile bir dhkpc'li arasında temelde bir fark görmüyorum. grup yorum şarkkılarının çoğunu ezbere bilen bir insanım. bu insanlar çok yüce birer özgürlük savaşçıları olduklarını zannettiriliyorlar.

net cevap değil ama

açlığa doymak filmi seyredilebilir belki, bu konuda fikir olsun diye.

twitter.com

Bu malzemeler yıkanabilir malzemelerdir. Evde 40 derecede yıka, üzerine tülbent örtüp yüksek sıcaklıkta ütüle kullan.

bunu dert eden bir tek ben değilmişim bari, gerçekten o kadar saçma ki dediğiniz gibi.

(git: 1414568)

görebildiğim kadarıyla b-good dışında ambalajlı maske satan yok, b-good da piyasada yok, normalde sadece eczanelerde satılıyormuş ama fırsatçılar toplamış.

tek bulabildiğim yer n11'deki bu satıcı fakat o da normalde 50'lik kutusu 30 tl olan maskenin tanesini kargo ücretiyle birlikte 20tl'den satıyor.

urun.n11.com

virüs ace2 reseptörlerinin bol bulunduğu dokulara bağlanıp işgal ediyor, kana değil ciğerlere solunması tehlike.

ncov19'dan bahsediyorsak kanla bir ilişkisi yok, solunum yoluyla bulaşıyor. kanamayı durdurmak için elinizi sağa sola sürüp enfekte bir şeylerle tampon vs. uygularsanız burun yoluyla virüse maruz kalabilirsiniz tabi.

Sedef dermatit gibi hastalıklardan dolayı krem falan olsa bile ANTİ inflamatuar ya da steroid kullanıyorsanız virüs bulaştığı gibi yaprağı yeme riskiniz var.

Basit maskelerden her yerde var. Onlar çok koruma sağlamıyor.

önceden aldık

Yüksek filtreli olanlar eskiden nalburda bile vardı. Cerrahi maskeler 4tl den eczanelerde var

Her yerde var +1

Ama onlar bi ise yaramiyor. Hasta olana yonelik bi maske ama insanlar bi turlu anlayamadi bunu ve takiyolar israrla.

Stoklayanlar da olmustur evet.

Herkesin taktigi bi ortamda mantikli ama mevcut sekliyle sacmalik cunku koruyucu degil

Yani doktor onu kullanmaz.

Farmareyondan alıyorum ben.

ben vitaminler.com cok kullandim daha once. Solgar aldim mi emin degilim ama cok kez kullandim ve bir sorun yasamadim. esantiyon filan gonderdiler her seferinde

vitaminler.com orijinal satar, ben farklı sitelerden solgar ürünleri aldım hep orijinal geldi. devasa bir kâr payı mevcut olduğundan etiket fiyatının altında olmasına şaşmayın.(SKTsini de kontrol edin, yazmıyorsa sorun)

Nerede ölmesinden bahsediyorsunuz?

Yemeklerde 60 derece demis ateş kara

m.sabah.com.tr

Kıyafetleri de 60 derecede yıkayın diyorlar.

bu gazeteye de güvenilmez ya... adam 100 demiştir bunlar 60 yazmıştır.

sağ olun :)

Şu sitede who referanslı olarak 60 derecede çoğu virüs, bakteri ölür, kaynar suda bazı çok istisnai bakteri türleri dışında hiçbiri canlı kalmaz deniyor.
www.insider.com

virüs pek canlı bişey sayılmaz ama 60 derecede denatüre olur yani yapıtaşları parçalanır diyebiliriz. için rahat olsun yani. bakterilerde durum biraz değişebilir, kendi metabolizmaları mevcut olduğundan yüksek sıcaklıklara bir miktar adaptasyon gösterebilir ve direnebilirler. virüsler yapamaz.

"kır, ekmeğe dök, ye." diyen doktora bir daha gitmezdim ben olsam.

woto.com

www.youtube.com

ampul hali 15 günde bir ekmeğin üzerine dökülerek alınır.
damla hali ise her gün suya damlatılarak...

ikisi arasında bu nedenle IU farkı var.

not: ağır spor yapıyorsan 15 günde 1 ampul, spor yapmıyor/ağırlık altına girmiyorsan 30 günde 1 ampul almanı öneririm..

2 gün arayla 3 ampul al
2 hafta bekle kan testi yaptır.
70'den azsa 2 gün arayla 2 ampul al
yine kan testi yaptır.
önce depolar doluyor, sonra kanda d vitamini gözükmeye başlıyor.
ben hanımı 7-8 ampulden sonra normal düzeye getirmiştim ama kızkardeşimi 2 ampulle.
kan testi yapmadan ampul d vitamini kullanımı riskli

hastanelerde medikal gaz sistemi var ve tüm hasta yatak başlarında oksijen gider. yoğun bakım, doğum vb. servislerde azot falan vb. başka gazlar da servis ediliyor. yani hastanede yatacak olursanız zaten merkezi sistemden destek alacaksınız.

eğer evde solunum desteği alacaksanız da, o cihazların odadaki havayı alıp, filtre edip, zenginleştirip hastaya verdiği tipleri var. siz sanırım bunları diyorsunuz. eğer bu cihazdan bulamıyorsanız, en kötü oksijen tüpü alıp onunla destek alacaksınız. tüpün elbette bitme, değiştirilme vb. zorlukları-maliyetleri var ama yazılanlar gibi abartılacak bir durum yok.

bana sorarsanız, medikalciler manüpülasyon yapıyorlar. şimdi bunu duyup, hiç işine yaramayacak solunum cihazı almak için sıraya girecek zenginler vardır. bana sorarsanız amaç bu...

Italya'da bize oranla hastane kapasitesi çok düşük; malum bizde özel hastane gibi bir sektör var, çoğunda da yoğun bakım ünitesi mevcut. Yine de yeter mi yetmez mi o bilinmez tabii.

Iki uc gun evvel italyan bir politikaciyi izledim france 24 kanalindan. Solunum cihazi eksiginden bahsediyor ve bunlari uretmediklerini(belki uretiyorlardir da kapasiteleri sinirlidir bilemiyorum) almanya fransa gibi ulkelerden destek beklediklerini soyluyordu.

simdi googlelayinca su haberi gordum dun yapilan;
www.nytimes.com

abd'de yeterli sayida cihaz olmadigi ve uretimi hizlandirmanin zorluguyla ilgili.

haberde gecen bazi satirbaslari;

italya 4 bin adet istedi ama 400 tane yollayabildik.

bilgisayarli solunum makinalarinin fiyati 50 bin dolara kadar cikabiliyor.

abd de 160 bin adet var

baska bir haber abd'nin 960 bin makinaya ihtiyaci oldugunu soyluyordu dun okudugum. dolayisiyla oradaki ureticilerden bir sey cikmaz.


www.theglobeandmail.com

yukaridaki linkte de italya'nin orduyu uretim icin goreve cagirdigi ve yeni toplanan ekibin ayda 500 adet uretim saglayacagi.

almanya'nin sahip oldugu 25 bin makinaya ek 10 bin siparis verdigi.


bizde ne kadar var hic bilmiyorum(tahmini yogun bakim yatagi sayisi kadar vardir) ama tum dunyadaki ana konulardan biri bu cihazlar

bakan bugun yogun bakim sayimiz oldukca iyi ama genel yatak kapasitemiz dusuk demisti. bakanin verdigi sayiya gore ulkede 37 38 bin yogun bakim yatagi var, ama baska bir kaynaktan bunlarin 10 bininin cocuk ve bebekler icin oldugunu okudum o da yaslilar icin olan sayiyi dusurur.

4 yıllık açıköğretim bölümlerinde okuyabilmek için TYT ve AYT sınavlarına girmek lazım.

www.universitego.com

Sadece önlisans bölümleri için tyt yeterli.

ben de çocukken faranjit geçirdiğimi 2 sene önce çektirdiğim ciğer filmine bakan doktordan öğrendim. bana çocukken dediğine göre bi zaman aralığı var gibi geliyo bana.

İzbirakir cigerde nokta seklinde izler oluyor babam cocukken geçirmiş doktor ciger filmine bakip soylemisti babam da evet demişti

Kendi posu yoktur, firmadan kendi carisini düşürecek şekilde çektirecek. Geçici olarak açın adam çeksin kapatın. Yapan çok yer var. Daha geçen gün pimapen ücretini öyle ödedim

aynısı bana oldu.
pos cihazları yok. direkt akü distribütörünü arayıp kart bilgilerini verip çektiriyor parayı.

mümkünse küçük bir limit belirleyip sanal kart oluşturun.

n11'de mağazası vardır oradan çekecektir diye düşünün. adam doğru diyor.
n11 değildir de çalıştığı firmanın sanal posunu kullanıp borcunu düşürtecektir. daha önce bisiklet almıştım bu yöntemle. ülkemdeki pratik zeka beni hayrete düşürür hep.

kardesim posu bile olmayan adamdan aku falan almayin, istanbuldaysan pm at, bir yere yonlendireyim biz tum tanidiklar oradan aldik akuyu istanbulun en uygun fiyatli yeri aku konusunda

Bu özelliklerde bir modem pek olmaz olursa da pahalı olur diye düşünüyorum. Size gereken modem ile kullanıcılar arasına girecek bir router/firewall bunun için mikrotik vb hazır cihazları kullanabilirsiniz. Veya atıl durumdaki bir bilgisayara ikinci bir ethernet kartı takıp üzerine de gerekli yazılımları (örneğin: zeroshell.org veya bir çok benzeri var) yüklerek kullanabilirsiniz.

www.wi.com.tr

seksanlar
gassaralı semih