taka japoncada şahin demektir ve ayakkabların topuk hizasında şahin işlemesi var. keşke ek bilgi dışında yardımcı olabilsem.

bu sitede 256 dolarcikmis

theawesomer.com

hey maşallah! neyse vazgeçtim ama çok da güzeller be!

diğer 3 kelime idea, fear ve earn olabilir.

aynı kelimelerin tekrarı olmamalı gibi düşünmüştüm ama o zaman içinden çıkılmıyor. haklısın galiba. bunlar da lise1 olduğuna göre..budur eywlh!

üşenmedim çizdim ama tpa'nın dediği gibidir zannederim, daha zor olmamalı.

nesi zor ya bunu hayal etmenin? zahmet olmus. :) yalniz ayni kelimeler kullanilacaksa kutu bulmaca yapmanin hicbir mantigi yok. i, f, e harfleriyle baslayan 4 karakterli uc adet kelime bul dese daha iyiymis.

şişli belediyesi sanırım.

gece temizlenir onlar.

evet ama geceye kadar üzerinden yüzlerce araba geçiyo. yani muz kabuğu değil ki bu :/

belediyeyi arayın evet. hiç hoş bi olay değil. çöp değil oradaki sonuçta, bizimle aynı yaşam alanını paylaşan canlılar.

ayrıca motorcular için tehlikeli bi durum.

15 günden fazla sürer gelmesi, 1 ay kadar bekle, takip kodu varsa onla takip et

ben alışveriş yapmadım ama yapan arkadaşım var o da geç gelmesinden şikayetçiydi.
bu tip ürünleri hem daha ucuza hemde çok daha kısa sürede www.dealextreme.com da da bulabilirsiniz

dealextreme olsun focalprice olsun geç de olsa gönderiyor. ikisinden de defalarca alışveriş yaptım. biraz satın al-unut tarzı bu siteler. o yüzden meraklanmayın. gelecektir.

ya benim oyuncak hala gelmedi sitede şikayet edecek, bilgi isteyecek doğru düzgün bir adres-tel da yok! leventteki iş adresini vermiştim, levent ptt'yi de aradım ama neyle gelmesi gerektiğini de bilmiyorum ki siparişin :/ genelde ptt ile mi yolluyor ki bunlar?

ptt ile gelir, isim soyaddan bulmalarını iste, bulamazlarsa siteyle iletişime geç, bir dahakine tracking code lu alışveriş yap

ofis icinde usuyenin bir kat daha giyinmesi kolay ve yersiz degil. asgari kiyafetle gelip de hala terleyenin ise soyunmasi mumkun olmadigindan usuyenin giyinmesi daha uygundur.

@wpi +1

bence kapansın...
terlemek hasta etmez adamı klima çarpar...
eski ofisimde benim de tam arkamdaydı, ikna edemiyordum kimseyi bu beni çarpıyor diye.
adam geliyor elini uzatıyor benim olduğum bölüme, "yoo buraya üflemiyor" diyor sonra. bütün gün otur bakalım noluyor?

senin meselen klimanın sana çarpması değil de, genel olarak ortamı soğutması ise belki biraz daha kalın giyinmen doğru olabilir gerçi ama yine de bu klimanın ayarını 25 ten aşağı tutuyorlarsa bir sorun var bence...

efebb +1

çoğu ofiste olur bu muhabbet. şalla, masada otururken giyebileceğiniz ince kıyafetlerle çözebilirsiniz. sadece mümkünse klima doğrudan size üflemesin, split klima filansa ucunu yukarı doğru filan kaldırın.

terleyenlerin soyunmak gibi bir şansı olmadığından,
klima çalışmalı diyorum.

wpi vermiş cevabı. katılıyoruz üstad.

cCc wpi reyiz cCc

üşüyosanız üstünüzü giyiniz efendim. klimalar açılsın, millet rahat rahat çalışsın. millet terlememek için soyunsun mu?

@wpi +86549646

Müdürünüzle konuşup yaz döneminde masa değiştirin mümkün ise. Yok değil ise, Oda sıcaklığında çalıştırıldığı sürece, kimsenin itiraz etme hakkı yok. Yok, 18 derecede ve sırtınızda çalışıyorsa o klima kapanmak zorunda. Ter hasta etmez lakin çarpan klima can bile alır.

askılı bluzla gelip şal örteceğinize kollu bluzla gelin? siz de uzun kollu gömlek giyin? üstünüze bir de hırka giyin? o da yetmedi kazak giyin? üşümenin çözümü var. giyebileceği en ferah kıyafet uzun kollu gömlek olan adamın terlememek için hiçbir çözümü yok. istese de atletle oturamıyor. ama kadınlar çok rahat atletle oturabiliyor.

yazılmış ama tekrar yazmak istedim, çok sinirimi bozan bir konu bu çünkü.

terlemek de hasta eder adamı ayrıca. bugüne kadar hep terlediğim için hasta olmuşumdur.

bu "asgari kiyafetle gelip de hala terleyen insan"i koyacaksin klimanin ufledigi yere sabahtan yerin bu diyeceksin, akilliysa aksamustune; inatciysa hasta olduktan sonra klima kapansin demeye baslar.

wpi sonuna kadar haklı.

Başınıza şapka takar, boğazınıza da atkı bağlarsınız şimdi benim olduğum gibi hastal olmamak için, tam olur. Ayrıca uzun kollu gömlek niye bu kadar önemli onu da anlamadım, hiç mi efil efil uzun kollu gömlek yok piyasada, her uzun kollu bir oduncu gömleği midir?

Arabada, evde, işte heryerde vardır bu sorun. %90'lık kesim klimadan memnunken bir tane üşeyen illa ki çıkar, hele bir de gidip klimayı kapatır/kapattırırsa ortam gerim gerim gerilir.

Klimalar açık kalsın, üşüyen çaresine baksın. Ha klimalar ayarsızdır, ofisi buzhaneye çevirdiği için herkes şikayetçidir, o zaman da kapatmak yerine insani seviyelerde soğutma yapması için ayarını yaparsınız.

Ben o ofiste çalışsam, klimayı kapattıran adamı döverim. Yaparım bunu evet.

vay arkadaş! kutuplarda penguenler kovalasın sizi emi! bugün uzun kollu + şalla masamda otururken bi bakıyım dedim klimanın ayarına, 10-15 arasında high fonksyonunda üfüttürüyo meret! kavgacı değilim bencil de değilim o yüzden o şal var zaten ama karşı taraftan da bi empati bekliyor insan. bahsettiğimiz koca 3-4 ay. ben olsam al şalını otur ya da kazak giy demek yerine klimanın ayarını düşürmeyi önerirdim. bu insanlar da şapır şapır terlemiyo sonuçta. beni üşümekten çok hasta eden bu insanlardaki bencillik ve ego sanırım.

dubai'deyken ilk gün o kadar üşümüştüm ki ikinci gün ofise kalın polar (ki istanbulda bunu yağmursuz soğuk havalarda giyerdim) bıraktım. özellikle yemekten sonra giyme ihtiyacı hissediyordum.

hintlilere çok takılırdım, "mumbaide klimasız ev yok galiba" diye ama hiç türkiye'deki gibi gerginlik olmazdı =)

bir kaç kez de başım üşüdü ama bu devamlı bir şey olsaydı bere takardım.

ha oradaki hatunlar da mini etek/askılı falan takılıyordu.

soğuk iyidir, hasta eden klimanın soğuğu değil temizlenmeyen klima filtresidir. pek çoğunun filtresine kolaylıkla ulaşabilirsiniz, mideniz kaldırıyorsa bir bakın. ofis yöneticilerinize bunu mutlaka hatırlatın.

mümkün değil

bu model yok malesef ince ve enine gneiş yapraklar halinde mevcut. akdeniz ikliminde yetişiyor ve kimi köylerde evin bahçesini dikenli çit niyetine bununla çeviriyorlar. emin değilim ama kaynana dili de diyorlardı sanırım.

fotograftaki kaktusun ismi saguaro (Carnegiea gigantea)

(bkz: anamur)
(bkz: silifke)

silifke'de ozellikle kapizli, tozara tarafinda, sitelerin bitisi ile deniz arasinda kalan genis kumullar var. orada tam olarak bu tur gormedim ama cok benzeyen, kendiliginden yetismis bir suru kaktus turu gordum.

Koordinat veremeyeceğim ama bu kaktüs meyvesi için kocaman bahçeler oluyor, bir ihtimal orada bulabilirsin böyle bir manzara.

airportta vardı panpa, 2 oyun yemek içecek 16 liramıydı neydi. ( 10 15 gün önce oynamıştım.)

eywlh! iyimiş valla ama beşiktaş taksim şişli üçgeni içinde veya çevresinde olursa süper olacak yoksa o yol çekilmez

Nope yaratmaz.

Sanmam.

hımm, 2 kutu içmek daha çok etkiler diyosunuz yani...

8,9'luğu içmek daha çok etkiler tabii ki. matematiksel olarak düşünürsek de zaten 4,5 luktan istersen 10 kutu iç oranı hep aynı kalıyor, yani 4,5. hepsini içinde tutabilsen bile seyreltilmiş bir şekilde içinde olacak:)

aynı süre diyorsunuz.
8,9 luk bira daha fazla etkiler. kesinlikle

etkiden kasıt alkolün kafa yapması konusu ise aslında bir şey söylenemez.
elma ile armuttur bu soru.
haaa bira özelinde 8,9'luk daha çok kafa yapar ama genel olarak alkol işlerinde bu alkol oranı, toplam alınan saf alkol hesaplamaları falan farazidir, onu demekteyim.
matematiği yoktur, tecrübesi vardır.

aynı sürede kana karışan alkol miktarı(gram olarak diyelim) aynı olacağı için aynı etkiyi yaratması gerekir diye düşünüyorum. gerçi 0,1 lik oran farkı var ama onu ihmal edebiliriz.

soğuk bira her zaman daha çabuk çarpar. ama etkisi 2 kutu biraya nazaran daha kısa sürer.

süreyi aynı tutsanda %4,5 alkol daha geç kana karışacağı için %8,9 daha çok etkiler.

delikan76 ya katılıyorum, bu 8.9luk bira %20 lik saraptan daha cok kafa yapar bende mesela.

8,9'luk daha fazla etkiler, çünkü daha az sıvı alıyorsun ve alkol fücutta daha uzun süre kalıyor.

ben de başta gram gibi düşünüp aynı olur heralde dedim ama 8,9 diyosunuz. etkiden kastım sarhoşluk hissi falan ve soğuklukları da aynı olacak diyelim. bizi sarhoş eden şey biradaki alkol neticede. çok içince çok alkol almış oluyoruz ve daha pis sarhoş oluyoruz. peki o zaman neden 8,9 daha çok etkilesin ki? hiç işemedim diyelim. tamam sarhoşluk ölçülemez ama promil hesaplanabilen bişi. hani '2 kutu daha çok sıvı-oran düşer' mantığı da tutmaz çünkü önemli olan vücuttaki bira miktarı değil kandaki alkol. yani 2 kutu içtiğimde kanımın miktarı değişmicek ama alkolü artıcak. yanlış mıyım?

yanıldığın nokta şu ki,
seni sarhoş eden salt kanına giren hacmen saf alkol değil.
zaten matematiğin şiştiği nokta o.
alkol, kafa yapması bağlamından direk olarak ne içinde, ne çevresinde alındığı ile alkalıdır.
yani içinde gram olarak aynı alkol olsa da, viskiyle mi, votkayla mı, birayla mı, votka+redbull'la mı, bütün işi değiştirir.

bence kişiden kişye değişir ama aynı sürede 2 tane 4.5 daha çarpar gibi geliyor bana..işin matematiğini falan bilmem..

İç dene, sonra bize de söyle.

olay şöyle. alkolünde karaciğer vasıtasıyla bir yarılanma ömrü var. İnsanı sarhoş eden kandaki alkoldür ama kandaki alkol bira içtiğinde çat diye yüzde 5 olmuyor. yavaşça artıyor ve sen içmeye devam ettikçe emilim sürdüğünden artış da sürüyor. ama aynı zamanda karaciğerin de çalışıyor ve alkolü metabolize edip parçalıyor bir yandan. bu sebepten eğer sen o iki birayı 8.9 luğu içtiğin sürede içersen hiç bir farkı kalmaz ikisinin. ama 2 taneyi içmek pratikte daha uzun süreceğinden 8.9 luk daha etkili olur.

burdaki cevaplar çok güldürdü beni. bazıları alınan alkolün miktar değil önemli olan yüzdesi demiş. o zaman 10 bira içen adamın kafa olmaması lazımdı. ne diyim.

8,9 luk bira hangisi ?

hayırdır?

tanımıyorum ama merak ettim..ne oldu ki?

2 sene önce araf'ta deri montumu çalan tayfa bu. biri derimont deyince aklıma geldi. belki bi tanıyan olur. gider yapışırım yakasına. ablamın hediyesiydi mont. hala aklıma geldikçe üzülüyorum. değerli bişeydi yani benim için.

benim evime de girdi plazma laptop altın ne varsa gitti karakola gittik geldik güya mobese kayıtlarını vereceklerdi yalan oldu:(

2 sene olmuş demek. hala umut var.

@wessago umut yok da işte belli de olmaz bi yandan. kendi aldığım bi mont olsaydı umursamazdım ama hediye olunca aklıma geliyo böyle arasıra.
@ufolursun bıktırana kadar sormak lazım galiba..

kayıtlar nerden? burası neresi?

burası araf. balansın olduğu balo sokakta bi mekan. güvenlik kamerası görüntüsünden print aldım. iki yıldır da çantamda duruyo printler. belki istiklalde falan görürüm diye :(

www.soundsleeping.com

www.lastfm.com.tr

off bu şahane bişeymiş saol! ama şimdi de bununla diceycilik oynuyorum, okumayı bıraktım:) hehe sağol ama süper bi belgesel müziği besteledim şu an :D

naturesoundsfor.me
istediğiniz doğa seslerini seçerek melodiye dönüştürebilir, ya da her ses için farklı volüm, ara ara çalma ayarlayabilirsiniz.
(dalgalar ve martılar çok uyumlu oluyor)
edit: ilk öneriye çok benziyormuş :)

oh 4 taraftan açtım fire'ı içim ısındı yahu ofis ayazında.
last fm'den de anton hughes'u kaydettim
bunlarla okunur, uyunur, meditasyon yapılır mis!
eyvlh!

ben alarm yaptım, sanki sahilde uyanıyorum her sabah, ve de her kombinasyonu link olarak kaydedip sonra dinleyip, paylaşabiliyorsun, güzel şeyler bunlar.

llewellyn'i de ekledim ders çalışma müzikleri albümüme
huzur buldum hamur oldum resmen:)
anne karnına dönmek gibi..

fiyatı yazmamışım :/ 4000tl diyor, kesinlikle pazarlık etmiyor.
ayrıca motor kayseride

sıfırı kaç para ki
eğer çok fark yoksa yeni motor almak daha hayırlıdır bence ama yine de anlayanlar yorum yapsın tabe

4000 çok fazla değil mi yav? 5000 tl.ye 2002'si satılıyor izmirde

fiyat normal (kelepir oldugunu düşünmüyorum), o modeller o fiyatlara gidiyor ancak değiştirilen parçaların fiyatlarını bilemem. motor temiz kullanılmışsa alınabilir, ama her zaman motorda sıfır iyidir.

motor çok güzel bir motor fakat yaşından dolayı insan bir düşünüyor. ayrıca gerçekten bakında 4binlira sanki fazla gibi geliyor. 5-6 binliraya parçası bol bulunan aprilla pegaso bulabilirsin 2000 model bmw f650 ile aynı yürüyene sahip. tabi bütçenide düşünmek gerek bütçen ne kadar ne kadar ayırabilirsin onun kıyasını yapman gerek.

bunun 96 öncesi olanları daha makbulmüş. eleman özellikle aramış bulmuş fln. iyi baktığını da söylüyor. ama işte ortada bi bütçe yok. yani kaçırma bunu, hemen al fln dense koşarak kredi çekicem. artık üretilmiyor bu model. istediğim modeller için sıfırını karşılamam imkansız :(

İlk motorunuzsa 10000km üzeri bir şey almamanızı öneririm. En olmadık zamanlarda hiç ummadığınız sorunlar ve sürpriz masraflarla karşılaşabilirsiniz.

valla makbul olabilir çok iyi durumda da olabilir am ilk motor için bence çok asi. neden dersen yüksek torklu bir makina ayrıca fiziki olarakta yüksek bir makina vibrasyon da fazla eger boy kısa hafiften güçsüz bir insansan zorlar özellikle uzun yolda. öncelikli olarak bir 250lik bir naked falan baksan bence sana çok çok iyi olabilir. ilk motorun olacak demi ?

ayrıca biraz beklersen eylül ayı gibi daha ucuza daha iyilerini bulabilirsin sezon kapanışı zamanlarında belki kış döneminde az kullanacaksın ama daha uygun fiyata almış olursun.

yok bu ikinci olacak. 4-5 yıldır bi külüstür var mondial 125kt yaz-kış onunla gidip geliyorum işe fln ama onunla dağa bayıra çıkılmıyor, çıkılsa da bi yere kadar. böyle bi makineyle hem çamura bulanırım hem şehirlerarası gider gelirim hem de işe giderim diye..

şehirler arası gidemezsin onun hayalini kurma gidersin ama üzerinden kamyon geçmiş gibi yorulursun, zira dedigim gibi vibrasyonu çok yüksek olan bir alet. ama dağa bayıra güzelce vurabilirsin kendini. ayrıca baktın mı bilmiyorum ama ortalama olarak 6-7 litre benzin yemekte kendisi.
benim tavsiyem biraz daha araştırman yönünde biraz daha sezonun sonlarına dogru almandan yana.

gayet uygun

ustad boyle grup olayları pek verimli olmuyor,
bide yarım yamalak eğitime gelmeyecek bi iş ,
tavsiyem git doğru düzgün bi kursa kıy paraya duzgun bir eğitim al
havuz da pratik yap denize öyle git
en iyi eğtimi veren bostancı balık adam....

yaz askı

bütün sene iple çektiğim yaz geldi geçiyor bile. ege de olmama rağmen denize gidemedim üşengeçliğimden. dalış hiç yapmadım kendini şanslı say. böle konuşup sinir etme insanları daha ne istiyorsun..

bence de. çok boş hissediyorum, söz de izlemem gereken dizileri izleyip ders çalışmaya başlayacaktım falan. haziran'da iken temmuz dedik. temmuz'dayız. şimdi de ramazan falan diyoruz. gider bu böyle. sonra okul dönemi başlar :|

@bryan fury o benim elimde değil ama şans-tesadüf
@uykusuz her gece sen hemen h.sonu için organizasyona başla ege candır egede olup üşenmekten denize girmeyeni efeler kovalasın

seviş

aşk eksik

o diil de hacı ben erik yemeye doymadan bitti o nolacak.

kamp yapmadım aslında eksik odur belki

erik var daha bizim ağaçlarda

@arakhna ben de dut yiyemedim bahçedekiler ben memlekete gidene kadar bitmiş bile :(
@evliya celebi tatilde gece denize girdim ilk defa, dönüşte de buzlaş denk geldi ama işkembe...yok...deniz de eve 5dk mesafede aslında:)

çok pis kıskandım ya hala bi şey yapmadım diyo bi de utanmadan

batarya'yı değiştir. bana da olmuştu. garantiye yolladım, bataryası değişti düzeldi. ilk günler hiç 10 saat falan koymamıştım şarja. bi de günde 10 kere koyardım şarja. bozuldu 3 günde haliyle.

bilemiyorum, sorun bu olabilir. ucuz ise bataryası, deneyin derim. hiç olmadı yeni bir yedek bataryanız olur.

hangi mail? hot, g, yahoo ooutlooook thunderbiiiiiird

yahoo'da oluyor.

edit: iphone'dan gönderince olmuyor

Gonderici ayarlarini yapmamis ablaniz;

Sag ustteki "Options" menusunu tiklayin ve "Mail/More Options" kismini secin.
Soldaki listeden "Accounts" secin.
"Accounts" menusunden " Yahoo Mail" secin
"From name" kismina ablaniz adini soyadini yazsin
"Save" tusuna basin ve kaydedin.

böyle birşeyi mümkün ve mantıklı görmüyorum. o zaman "çok ticket veriyoruz biz bunlara ki sağa sola saçıyorlar" deyip azaltırlar.

kimin ne ödediği görünmeyecek ki..

bence gayet mantıklı. sadece sodexho ile sınırlanması mantıksız olabilir. misal şöyle olamaz mı " sıfır bilmem kac kurusa büyük secim ister misiniz yerine" "sıfır bilmem kac kurusa yemek bagısı yapar mısın?" gibi. bu paralar bir havuzda toplanır. sonra jimicik'in dedigi gibi bir kurumla anlaşılarak gönderilebilir.
bazı yerlerde uygulanan askıda ekmek uygulaması gibi.

verdikleri çok ticket'ın bu şekilde kullanıldığını nasıl öğrenecek işveren ? burada asıl sorun o anlaşılan kurumun bunu gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaştırıp ulaştıramayacağıdır. bence olmayacak iş değil, yine de börgır mekdomal falan yanlış bir tercih olur (fayda/maliyet)

@oe911 askıda ekmek ne güzelmiş! ödeme sınırlaması olmasın tabii.
@avkatbey yemeksepeti dışında bir kanal gelmedi aklıma. ys'ne güvenilir mi, eğer sistem açık olursa oraya aktarılan paranın ne kadara ulaştığını görürsek fln..ve tabii birileri bunun takibini yapacak..hatta nerelere ulaştırıldığı da yazar günlük olarak, bi yamuk varsa anlaşılır

@avkatbey
fayda/maliyetten kasıt nedir?

oe911; ben cevap vereyim. adama 10 liralık big mac ısmarlayağına 10 liraya bir hafta doymasını sağlayacak kadar yemek alabilirsin. 25 liraya pizza ısmarlayacağına 10 tane pizza yapmasına yetecek kadar malzeme verebilirsin, gibi gibi

o zaman zaten yanlıs anlasılmıs fikir. cunku biz de aynı şeyi söylüyoruz. direk yemek ısmarlanmıyor askıda ekmekten farkı bu. ekmekde tek ürün var. ama yemek olayında öyle değil. o yüzden bir havuz olsun dedim ve bir pay kadar aktarım olsun dedim. ya da demeye calısmısım. paranın izlenmesi, dogru yere gidip gitmemesi biraz da gidecegi kurumun denetlemesiyle olabilir gibime geliyor.

peki şöyle nasıl; ev yemekleri yapan ev kadınları olur, bütçeye katkı için, yemekler onlardan alınsa, yani ödemeler onlara yapılsa, yemek de adam gibi ev yemeği olsa.. ama o zaman bu yemeksepeti içinde varolamaz, olur mu yoksa? yani insanların sürekli aklına gelmesini sağlamak için YS avantajlı..Ayrı bir web sitesi olursa sırf yardım etmek için tıklaması lazım insanların. Kendi öğlen yemeğini ordan söyleyemeyebilir..(hizmet bölgesi sorunsalı)bir de YS'nin hazırdaki müşteri potansiyeli avantajı var..

(bkz: gıda bankacılığı) diye de bir olay varmış bu arada.

organize olmaya ben de inanıyorum ancak en faideli eylem direkt birebir yardımdır.
onca yolsuzluktan sonra benim hiçbir kuruma güvenim kalmadı.
yakınınızda yörenizde hiç mi fakir yok? yoldan geçen bir fakiri bile masanıza davet edebilirsiniz. ilk elden yardım etmenin özellikle de birini doyurmanın hazzı hiçbir şeyde yok. ha olmaz derseniz paket yaptırın verin komşunuza, tanıdığınıza, yetişkinden utanırım derseniz çocuğuna verin. önemli olan yardım yapıldığına emin olmak. havuz falan aklım yatmıyor açıkçası.

@9kuyruklukedi
niyeti olan zaten bunları yapıyor. teke tekti falan. ayrıca yardımın "en haz vereni ya da az haz vereni" diye bir kavram biraz bülent arınç beyanatı gibi duruyor.
burada jimicik'in sorusu gayet netti bence. bir sosyal sorumluluk projesi olur mu olmaz mı sizce nasıl olur falan filan.
dersin ki "olmaz vergisel boyutu var" ya da olur falan diye tartısılır. güzel de olur. ama "kurumlara güvenim yok" denince tartısacak bir şey kalmıyor ortada.
ha şöyle de bir şey var bizde ki kedi seni kastetmiyorum tabi burada. kurumlara güvenim yok diyen adam kendine göre bir kurum bulup yardım yapabiliyor hatta o kurumun paraları cukkaladıgı ortaya cıktıgında bile yardıma devam edebiliyor. konudan saptım evet:D

@9kuyruklukedi hayat çok hızlı akarken böyle şeyler de arada kaynıyor hep. burda bile 224 kişi okudu, 5 kişi yorum yaptı. üstte kalabilir mi diye rica ettim, 3-4 saatte 2. sayfa duyurusu oldu :/ halbuki her öğlen hatırlayabileceğimiz bir sistem olsa, daha çok insana ulaşılabilse...güvenilirlik sorunu da biraz beyin fırtınasıyla aşılabilir gibi gelmişti..

Amacım yıkıcı olmak değil ancak bir şekilde paranın döndüğü bir akışı bir kuruma teslim ettiğinizde mutlaka bir yolsuzluk veya sorun çıkıyor. Yapılacak yardımlar bir şekilde güvenceye alınabilecekse ne ala! Mesela kimi maddi durumu iyi semtlerde de bu askıda ekmek uygulaması başlatıldı ancak o semtte gelip ekmek isteyecek fakir yok, bu da askıdaki ekmeğe ödenen paranın fırına kalması demek değil mi? Sadece yardım denen insani bir şeyin kimse için rant kapısına dönüşmemesi tarafıyım hepsi bu. İnternetten, ekonomiden, paradan anlayan onca duyurucu var. Birilerinin daha iyi fikirler üretebileceğini umarım. Fikrinizi sonuna kadar destekliyorum.

canlıyardım'dan sordum ama çalışmaları sürdürüyoruz demişlerdi başka siteden buldum şimdi :(

hangi siteden buldunuz ya. ben de katıldıydım o çekilişe. ben de bir bakayım.

buldum ya. bir şey çıkmamış bana da.

images.yemeksepetim.com

bidahaki sefere artık :/

öncelikle sözlükten "deli" sözcüğünün anlamına bakın. sonra bunları araştırın.

"deli" diye aratırsanız mizah dergisi tipleri ve karikatürlerle karşılaşırsınız. yoksa sizin aradığınız bunlar mı zaten? anlatımınız yakın aslında.

yok delirdiğini fark edemiyosun. çünkü gerçeklik sen nasıl algılıyosan öyledir. deli olarak algılıyosan gerçekliğin de bu şekilde oluyor, gerçek sandığın için de deli olduğuna imkan vermiyosun. öyle olsa herkesin kendini biraz yargılaması lazım ve boğulduğu şizofrenik fikirleri fark etmesi lazım ama olmuyor, çoğu insan sağlıklı bir iç duruma sahip olmasa bile, normal davrandıkları için veya herkes tarafından kabul görmüş durumlar olduğu için normal olduklarını sanıyorlar.

erasmusun deliliğe övgüsünü okuyabilirsin.

nasıl desem..halk tipi deliler işte..yani bu mahalledeki kendi kendine ya da herkesle konuşan laf atan tipler, köyde evin önünde duvarın dibinde oturup önünden geçen çocukları kovalayanlar, ..aklını kontrol edemeyenler..bilimsel karşılığını bilmiyorum..

halk delisi dediğiniz kişiler genelde ya mental retardedir ya da kimi bozukluklara sahip bireylerdir, örneğin tikler. sizin delilik dediğiniz kimi durumlar genlerle aktarıldılabildiği gibi -bunların başında şizofreni gelir- bir hastalık sonucu ya da vücuttaki kimi işlevlerin yetersiz ya da bozuk olması sonucu oluşabilir. kendi içinde yüzlerce türe ayrılan psikiyatrik teşhis ve tanı konusu vakaları "delilik" olarak tanımlamanız bence asıl delilik. neşriyattan önce biraz internet okuması yapmak bile faideli olabilir.

düzelti: kalinixta agapi mou'ya katılıyorum.

öncelikle bu tarz vakaları şurda "deli", "deli kafası" vs diye tanımlayıp ardı sıra saçma sapan sorular sormak büyük terbiyesizlik. bu kadar ilkokul seviyesinde bi zihin yapısına sahipsen ne diye böyle bi sitede yazıosun? sana daha fazla yazardım ama senin seviyene düşmemek için yazmıyorum. deli diye kendince kendini akıllı sanarak yazdığın şu sorular ve deli deli diye diretmelerin son derece çiğ ve terbiyesizce. soracağın sorunun belli bi düzeyi olsun, özellikle böyle hassas bi konuyla ilgili ardı sıra bi sürü soru soracaksan, "psikolojik rahatsızlığı olan insanlar" diye başla cümleyede sinirimiz kalkmasın sabah sabah.
he bu arada 2. çoğul ekiyle yazdığın için daha sevimli yada saygılı olmadın şu format duyurundan, onu da bilesin.

Deli kelimesinde bence bi sikinti yok art niyetle soylenmedigi surece. Yillaraca sakatalara sakat demeyin engelli deyin denildi. Bu durumdan ozurluler bile rahatsizdi. Cunku acima duygusuyla yapilan bi riya sadece.
Birakalim bu sahtekarliklari.

bu duyuruda gayet art niyet görüyorum valla ben, soru biçimi olsun, ardı sıra sıralanmış sorular vs olsun... ailenizde bir engelli, yada psikolojik rahatsızlığı olan birileri olsun da o zaman göreyim ben sizin bu kelime sahtekarlığı vs muhabbetlerinizi.
allah kimseye rahatsızlık vermesin, azcık saygı ve empati diyorum ben sadece, kalkıp burda bu saçma sapan sorularla kendince kendini akıllı sanan bi duyuruya bile "deli şudur budur" açıklama yapmışsınız, o da ayrı mevzu.

delilerin hepsi pozitif enerji yaymazlar. pozitif enerji yayanları sevilirler ama.

yoksa delinin hası aslında arızasını kaybetmemiş olan (arızaya bağladıktan sonra uçuş moduna geçen insanlar bunlar). arızayı kaybeden tüm mevzuyu taşağa sarıyor. diğerleri hala iddiasından vazgeçmemiş ama tutunduğu materyalleri hallaca çevirip öyle takılıyorlar.

henüz tam deli olmamış, geçiş evresinde, eli kulağında, götü huniye yakın bir tanesini buldun mu o adamı iyi bir yere konduracaksın imkan sahibiysen. böyle patron, yönetici, sanatçı (kasedini çıkarmak için) falan bir şey. işte o zaman araştırman verimli olur.

geçiş evresindeyim.

yani sanıyorum, henüz tam olmadım.

...

bilmiyom lan.

@kalinixta agapi mou daha nasıl bir insan olduğumu bile bilmeden deli kelimesini görüp üstünkörü bir yargıya varıp hakaret derecesinde cevap yazan birini ve onaycısını kale almak zaman kaybı olacak ama aşırı hassasiyetin yüzünden istemeden böyle kabalaştığını varsayarak herhangi bir artniyetim olmadığını belirteyim. deli kelimesi anlatmaya çalıştığım insanlar için halk arasında çokça ve masumane bir şekilde kullandığımız bir tabir. ardarda sorduğum soruların herbiri farklı ve içinde deli kelimesi geçmek durumunda. deli kelimesini çıkarıp psikolojik rahatsızlığı olan sözünü koy ve birdaha oku istersen...kafana göre..yani art niyetli iğrenç bir insan olduğumdan eminsin de sorduğum şeyleri gerçekten merak ediyor olma ihtimalim hiç mi aklına yatmıyor? deli kafası, xxx kafası, xxx ruh hali anlamında bir tabir. ilk defa duyuyor olmana ihtimal veremiyorum. burda yazılanların da doktora tezi ciddiyetinde olması zorunluluğu yok heralde. ayrıca bizim sülalede de deli var. fadime halam delirdi diyorum anlatırken..ve evet haklısın, azıcık saygı!! ve empati!! lütfen...
edit:gerçekten zaman kaybı olmuş..

halk arasında kullanılan herşeyin masumane olduğunu sanacak kadar toy olmana bağlıyorum o zaman bu yaklaşımını.
bu sorularının cevabı senin tabirinle "delirerek" bulmanı temenni ederim, ancak o zaman anlarsın hem neyi kastettiğimi, hem de o ardı sıra sorduğun saçma sapan soruların cevabını.
iyi günler.

www.eksisozluk.com

bizim köyde deliye deli derler. psikolojik rahatsızlık dediğin çok başka birşeydir şizofrenik deliden. sokakta gördüğün her insanın psikolojik bozuklukları var ama deli bi tane.

normal değil atlar için de.
doğru yoldasın.

edit:
ha ama ata binmek, yunusları aç bırakarak eğitim verdiğini zannetmek, hayvanlar üzerinde deney yapmak (goo.gl) ne kadar anormalse et yemek de o kadar anormal gelmeli size.

Hocam yunuslar konusunda sizi tebrik ediyorum.
At binmek konusunda da haklısınız bence.İnsanların zevkleri için hayvanlara sıcağın altında eziyet çektirmek saçma geliyor bana.Tabi böyle üç beş kişinin yunus parkına gitmemesiyle , ata binmemesiyle değişecek şeyler değiş bunlar ama , biz safımızı belli edelim.

@koskoca devletin adi osmanli len evet işte bi yandan et yemek de kötü geliyor ama bi yandan ben de hayvanım. aslan ceylan yiyebiliyorsa ben de inek yiyebilirim. ama belki de bunu vicdan rahatlatmak için uyduruyorum. aslında bilinç farkı var arada. insanın kendiyle çelişmesi çok pis bişi. ve bu konunun içeriği çok geniş. yani bitkilerin de bi hayatı var. elma yeyince de o meyvenin hayatını sonlandırıyorum. bi de hep kendi boyutumuzdan bakıyoruz aslında kayaların, toprağın da bi hayatı var. neticede insanlar dünyadan sürülsün mü diye oylama yapılsa evet sürülelim derim.

bravo hocam... onlarında bir canı olduğu onlarında yaşam hakları olduğunu bu ülkede göstermek, anlatmak o kadar zor ki...

iyi de aslan ile ceylan aynı form içindeler. onların birbirlerini tüketmeleri çok normal gelmeli.
eğer sen de insan yeseydin bu çok normal olacaktı.
bitkiler için de şunu diyebiliyoruz.. örnek olarak tavuk değil de kuluçkadan kalkılmış bir yumurtayı yemek çok normal (ha bunu nereden anlayabiliriz çok zor) meyve ve sebze de aynı mantık. ağacı kökünden kesmiyorsun.

kuluçkadan kalkılmış olması zaten civciv ihtimali sonlanmış ben yemezsem heba olcak demek mi? ama süt yumurta yoğurt vs. zaten ticari üretim halinde. inekler tavuklar makine muamelesi görüyor. o halde marketten bişey almamam lazım. meyvede de içindeki tohumun yeni yaşam kurma şansını yok etmiş oluyorum. bi de sinek yiyen çiçekler var formlar arası. yani zor bu işler..ben eğlence ve keyfilik kavramını ve maymun olsa ne yapardı'yı baz alıyım dedim. gerçi et yemeden de yaşanabilir..off..

vegan ol
en sağlıklısı.

beslenme amacıyla zevk işini birbirine karıştırmamak gerekli, en basitinden köpek dişimiz var mı var, demek ki et yiyebiliriz. bu kadar basit. yemek yememek senin tercihin. sonuçta ineği, danayı doğaya koysan yaşayamayacak, neden çünkü doğal bir evrim geçirmedi, insanlar tarafından evcilleştirildi.
ama tabiki belli bir düzen ve kurallar içinde yetiştirilmelerini ve kesilmelerini isteriz. buradaki hayvan hakları o yönde işlemeli. kurban bayramlarındaki kan içindeki caddelerine karşıyım elbette.

atlara gelirsek, yaz sıcağında koşturmamalı bence de, kapalı ve klimalı manej varsa orasını bilemem tabi. ama kışın ben ata biniyorum, ve atların bir eziyet çektiğini düşünmüyorum. ben durmak istememe rağmen koşmaya devam eden atlar var, ya da yavaş gitmek istememe rağmen inatla dörtnala kalkan atlara da bindim. eğer eziyet olduğunu düşünsem yapmazdım. ben de senin gibi yunus parklarına gitmiyorum, zevkimiz için doğal yaşamlarından koparılmalarına karşıyım.

o holga lomo denen şeyle çekilenler zaten emek hebası oldugundan çok birşey olmaz :)
şaka bir yana bayatlamıştır işte duruma göre güzel etkisi olabilir öyle diyorlar yani.birşey olmaz

siyah beyazda çokta bayatlama etkisi belli olmuyor zaten ki bide 3 sene geçmiş kötü nakıldıysa gitmiştir

birsey olmaz ama holga ya roll film daha güzel, elindekini takacagim derken heba etme riskin var.

eywlh! arkadaşla en eski esvaplarımızı giyinip, 70lerden 80lerden aksesuarlar bulup buluşturup, ist. üniv. kapısı gibi eski mekanlarda sanki sene 1970lermişcesine fotoğraflar çekinme procemiz var da.. bişeye benzemezse maymun olduğumuzla kalırız:)

Kontrastı düşük olur sadece. Başka da bir şey olmaz. Eğer filmin banyosunu siz yapacaksanız normal yıkama süresinden biraz daha fazla yıkamanız lazım ki dengeli bir yoğunluğu ve kontrastı olsun negatiflerin. Onun da ayrı bir hesaplaması var. Ama bir fotoğrafçıda yıkatacaksanız düşük kontrastlı negatif elde edersiniz. Çünkü fotoğrafçılar bütün filmleri aynı anda ve aynı sürede yıkıyorlar. O da biraz kötü yapıyor doğal olarak. Ama photoshopta falan dengelersiniz.

spor mağazalarında satılanlar iyidir eğer çok profesyonel bir şey aramıyorsanız yurtdısından getirtmeye gerek yok tekerlekleri silikonlu olsa yeter

Adresini versene belediyeyi arayacağım...

bence banyoda dikey vaziyette pet şişesi olmadığı sürece sıkıntı yok.

yengeç burcu musun peki merak ettim ?

edit: burcu sen misin gibisinden değil de, burcun yengeç mi?

@cacik: yok yayım. zaten eşya sevgim olmasa dünyayı gezmeye çıkmıştım belki de :(
@benlik bu kadar: herşeyim çok derli toplu.alt başlıklarda istif istif. yok öyle pet şişe fln. ama depozitolu bira şişeleri duruyo tabii:)

Bence hiç sorun yok. Eğlenceli bence de. Ben de uçuş kuponu biriktiriyorum. Gittiğim konserlerin biletleri. Magnet olur, restoranların buzdolabına yapıştırmalık kartları olur... Sokakta verdikleri işime yaramayan broşürleri de masama koyuyorum bir ara atarım diye ama sonra ya üşeniyorum ya kıyamıyorum. Gerçi artık biriktirmeye de üşeniyorum.

Bokunu çıkarmadan devam et. Bişeyler yap ama bunlardan söylediğin gibi. Daha çok keyif alırsın. Bir de dağınık olmasınlar. Çok birikmişse bir kutuya koy filan. Sıkıntı olmaz o zaman.

ingilizcen varsa internette hoarding test diye aratıp kendi kendine bikaç soruya cevap verip kendini değerlendirebilirsin.

@kediebesi hehehe oprah'nın testini yaptım :) bi kitap önerdi (Buried in Treasures) ama muhtemelen doktora görünmek durumunda kalırsın dedi ama mantık hatası var. zengin olsam ve kocaman evim olsa çöplerimi yerleştirmekte zorlanmaz ve biçok soruya hayır derdim skorum düşerdi

ya işte hoarding hadisesi çok ince çizgili ruhsal durumlardan bitanesi çünkü hepimizin yaptığı bişi. hepimiz bişileri biriktirmeyi, elimizde tutmayı, sahip olmayı seviyoruz. bunun hastalıklı hale geldiğini ancak sen bilebilirsin çünkü sıkıntılarını en iyi sen bilirsin, içinden atamadığın şeyleri vs. veya içinde doldurmaya çalıştığın boşluğu, her ne ise. sonuçta ruhsal hastalıklarla ilgili her zaman söylenen bişi vardır normal hayata, ilişkilere müdahale edecek yapıda olması. o yüzden okullarda hep anlatıyolar çocuklara, bahsedeceğimiz ruhsal yapılar insanın genel yapısı, hepimizde var, kendinize hastalık yakıştırmayın diye.
ayrıca bir uzmanla görüşmen hasta olduğun anlamına gelmiyor. bence herkesin özel konularını derinlemesine paylaşabileceği insanlara ihtiyacı var. o yüzden pek bi sakıncası olmaz sanıyorum ama istersen aileni tanımayan biri ile görüşebilirsin, objektif biri olur filan.
ben de biriktiririm, benim de bi sürü bitmemiş projelerim, torbalar dolusu elişlerim var. ama hangi noktada aşırıya kaçtığımı fark edebiliyorum dönem dönem. o zaman temizlik yapıyorum güzelce, ferahlıyorum. yarattığın ortam kafanın içini yansıtır. ben buna gerisin geri feng shui dinliyorum. nasıl ki kafamızın için nasıl olsun istiyosak ortamı ona göre ayarlamakla ilgili sanat geliştirmiş adamlar, yarattığımız ortamlara bakarak olayı tersten işletip 'reverse engineering' yapmak da mümkün. ancak etrafındaki objelerin, bunların durumunun filan kafanda neye tekabül ettiğini bi sen bilirsin. mesela göz hizasında tuttuğumuz şeyler en çok değer verdiklerimiz. vsvs böyle uzar gider.

algı yahu ben de öyle zannediyorum ama evet o kadar da iyi olmadığı biliyorum yani.

videolarım var bu konuda, kesinlikle rezalet :) sadece sana güzel geliyor kalan herşeyin de güzel geldiği gibi işte :))

algı ibnelik yapıyor. ben de kafa iyiyken hayatımda dokunmadığım bateriye geçtim, süper ritim tutturdum diye hayıflanmıştım 1 ay. 1 aydan sonra video çekmişler, onu gösterdiler. sıçıp sıvamışım.

pek fazla türkü dinlemem pek de sevmem zaten..


bi gün kafam iyiyken bi türküye eslik etmisim, sonra arkadaslar ricca etti, bi daha oku dedi baska bi zaman.. ayni sekilde olmamis begenmediler, bi seferinde yine kafam iyi deli manyak okumusum, simdi arkadaslarla toplandigimizda kafami hemen iyi yapip türkü okumami isterler.

sadece sarhosken iyi okuyormusum ;P

bi kayıt almak gerek herhalde, kanıtlar asla yalan söylemez!

Sarhoşken algının değişmesinden kaynaklanıyor genelde. Bir arkadaşım var misal; çocuk mükemmel ötesi araba kullanır, tabiri caizse fare deliği görse makas atar arasından. Tabi böyle hırslı araba kullanırken de kuralları hiçe sayar, kırmızı ışık falan dinlemez. Ancak aynı adam kafası iyiyken de hatasız araba kullanıyor, tek bir farkla: adam şerit değiştirirken verilecek sinyaline kadar kurallara uyuyor. Trafikte en ufak bir kuralsızlık yapmıyor.
Sözün özü; sanırım alkol bazı bünyelerde "Dr. Jeckyl & Mr. Hyde" etkisi yapabiliyor...

lastik değil miydi onun adı?

şıpıdık

he bildim hangisini kastediyorsun :) böyle kalın lastik tabana (şimdiki parmak arası tabanlarının 3 katı) tutturulmuş elastik bantlar olurdu. güzel bir modaydı ama çok ses yapardı rahmetli. ama fakat lakin artık yapıyorlar mıdır ki? yapmıyorlar bence ama yapıyorlarsa acele haber edile bana, ayaklarım papaya gibi hemen bereleniyor bence tek eksiğim o şıpıdıklar şu an :/

yok şıpıdık da değil ama smyrna sen bildin dediğimi belki de klorak gibi yanlızca izmirde vardı:) lambada terlik diyesim geliyor ama...

lambada mıydı sanki? yoksa attım mı tamamen?

lambada +1 evet iki kişinin bildiği yanlış değildir! üzücü olan sevgili google'ın lambada terlik deyince kafamdaki görseli verememesi. ve nerden buluruz ki bunları bu zamanda?

bu önce baş parmağa geçirilen, ardından ayağın orta kısmına gelen kısım geçirilip en son da topuk kısmı geçirilenlerden değil mi bahsettiğin?

@devilred emin değilim başparmaktan geçen şerit var mıydı ki?

madonna değil miydi onun adı ya

@sannora hımmm, madonna terlik, olabilir aslında kulağa tanıdık geliyor...private sözlükte de o şekilde geçmiş ama yok gene bi kare fotoğraf

babamı aradım sordum. şimdi okuyunca "hah" diyeceksiniz. yahu aklıma taktınız gece gece. tokyo terlik.

www.eksisozluk.com

@ben smyrna evet demeyi çok istedim ama tokyo yazınca da kafamdaki terlik çıkmadı. sözlükte birinin anlattığı gibi aslında ama görsellerde hep takunyamsı şeyler çıkıyo :(

tokyo beyaz silgi gibi bir lastikten yapılırdı. yumuşak olurdu. ben sevmezdim (biraz alerjikim de) parmak arası da olurdu düz de. kirli ise çok fena görünürdü. o mu idi acaba? google görsellere bakma sen.

@ben smyrna biraz önce eski bi arkadaşı aradım ve direkt madonna cevabını verdi. detay istedim ve verdiği tüm detaylar kafamdaki terlikle örtüşüyor:)tokyoyu sordum yok o başka, parmak arası fln dedi. lambada için fikri yok. şimdi bunu ürettirsek iyi satar bence. belki aranızda girişimci vardır, madonna terlik işine girin lütfen:)

torrent furyasi sel olmus gidiyor. haydi sende gel !

torrent, hımm, duyduğum ama ne idüğünü pek bilmediğim bir kavram. anladığım kadarıyla burdan öyle şeyler istemek fln yasak. ama ben indirmicem, grooveshark gibi takılabileceğim bi site işimi görür ki.

alla alla?? hiç mi yok bilen eden? bi fikri olan? çalışmadığınız yerden mi sordum ki?

hömm, eyvlh! çünkü bunu sorduğum bikaç arkadaşım saçmalama olmaz öyle şey fln demişti! hatta yasak diyen olmuştu. bir de bankaların üç kuruş reklam gelirine ihtiyaçları yoktur vıdıvıdı dediler. halbuki 1 kuruş için 50 takla atıp attırabiliyolar.

e otobüsün son durağı neresi? ya antalya otogardır ya alanya. kumlucaya giden otobüs olduğunu sanmıyorum. sen otogarda in kumluca arabasına bin. olimpos kavşağında seni indirecek, küçük bi minibüslede 10 dk içinde olimposta olacaksın.

bonus: hemen git denize gir duşunu al. o yorgunlukla öğlen yemeğini yiyip uyu. ohh mis, senden kralı yok

saçmalamayın. olymposa gitmez o otobüsler, yakınından bile geçmez.
otogarda in, ilçeler terminaline gidin, onlar sizi olymposa götürecek.

bonus2: olimpos sahilinde en sağda bi kayalık var. en tepesi 7-8 metre kadar. oradan denize atlamadan geri dönme sakın.

@the kene evet evet işte öyle atlıyalım edelim aksiyon olsun
akşam serin olur mu peki? bi sırt çantası aldım doldurmuşum içini bayaa ağır oldu :/ gerek yok derseniz bari ceketi fln bırakıyım
bi de bankamatik fln oluyo mu orda?

otobüs en fazla tekirovaya kadar gider, o da o güzergah için özellikle bilet aldıysanız olur, yine de olimposatan önce inmiş olursunuz. antalya otogar da inip ilçeler terminalinden dolmuşa binecekseniz, tepede ineceksiniz, gerisi otostop veya yeniden dolmuş.

ince bir cekete ihtiyaç olur bırakma. parmak arası terliği ve müze kartını unutma. öğleden sonra sahilin arkasındaki büyük kayaların gölgesine akın edecek herkes, sen akıllılık yapıp sabaktan at havlunu en güzel yere. "dikkat taş düşebilir" tabelası var aldırış etme:) bankamatik yok ama geçen bir bankanın seyyar bankamatiğini gördüm aracın arkasında duruyordu. gerçek mi şaka mı anlamadım, zaten hangi banka onu da hatırlamıyorum:)

otobus antalya otogarına gidebilir.. alanya tarafına gidebilir(ki bu secenek dısı cunku ters tarafta) ya da kemer tarafına gidebilir. Olympos kemer tarafında. Yanlız kemere giden otobus bile olympos'a baya uzakta kalır ve tabiki daha fazla para odemen gerekir. antalya'dan ilçelere giden aracların oldugu terminalden gideceksin olmypos'a. direk kemer'e giden otobuse binip kemer'de inersen aslında daha mantıklı ama oradan olmypos'a arac olup olmadıgını bilmiyorum.

direk olimpos sapağından geçen otobüs vardı bir kaç yıl önce, ama sadece bir kaç firmanın vardı hala da öyledir muhtemelen

finike otobüsleri çok yakınından geçer. olimpos sapağından yani

finike otobusleri olimpos sapagında indiriyor.

@zeke: sucuk alıp yanartaşa git. ateşte pişir ye oh mis. olimposun heryeri antik kent zaten hacı göreceksin.

yanar tasşta sucuk pişirecek kadar ateş yok :) yalan bunlar kanmayın.

nefis gözlemeler yapıyolar 4-5 lira falan. bira da normal fiyat yani 3-4 lira falan. su büyük 1 tl. aman sakın o iğrenç aşk meyvesinden yeme bok gibi.

yanına fener ve kalın bir şey al. gece sahile gidersiniz içmeye falan. yolda aydınlatma yok.

bi de gerçekten atlayabileceğin bir kaya var:) kumsalın sağ tarfında:)

alakalı olarak: (bkz: istanbul'daki köprülere bursaspor bayrağı asılması)
başlık içindeki entrylere bir bakın, belki yazılan bir şey olmuştur.

demişler ki;
o sene türkiye birinci liginde şampiyon olan takımın bayrağı asılırmış köprünün altına
&
boğaziçi köprüsünde ışıklandırma sonrası bayrak asılması yasak şampiyon takım rengine bürünüyor izin çıkarsa karayolları ve belediyeden ancak

yani demek ki devletin kıyağı bu. ödeme yok.

yok öyle.

hahaha. yok daha neler.

sağlam bir sermaye ile girilebilecek iş. sık sık aklıma gelmekte ama şu an yok sanal bayi. bilyoner ilerde bu işe girebilir. milli piyango bileti satıyorlar şu an.

bilyoner girmeden açmak lazım sanal bayi. :)

bunun zevki, göt kadar tekel bayisinde; tütün ve meşrubat kokularını alarak; yarısı kırık, sarı renkli adel marka kalemle oynamaktır.
azıcık romantizm ama.

çiğniyorum, asla şapurdatmıyorum, şapurdatan arkadaşlarada açıkca kız erkek farketmeksizin "o....u gibi çiğneme şu sakızı" diyorum.

hayır, ağzım kapalı çiğniyorum. rahatsız edici bi ses oluyor tabii, rahatsız olmanız normal.

Tabi ki hayır.Ama annemden biliyorum alışkanlık işte sesli çiğneme hali değiştirilemiyor.

bazen kendimi kaptırıp cak cak çiğniyorum ama farkedince toparlıyorum kendimi çünkü katlamıyorum o sese. hele bazıları nasıl çiğniyorsa ağzının içinde minik minik çıtlıyor ya deli oluyorum.

sakız çiğnemek bir sanat işidir. geviş getirir gibi ses çıkarmak normal değildir. en nefret ettiğim şey. çarpasım geliyor.

sakız çiğnemek sakız çiğnemektir, adabı ve üslübu yoktur.

senin de kulaklığındaki ses beni rahatsız ediyor belki; napalım yani?

@repins sessizlik olan biyerde kulaklıkla bişey dinleyeceksem sesi dışarı gidiyo mudur diye kontrol edip öyle dinliyorum desem?

Ben çiğneyeceğim zaman küçük bir sakız çiğniyorum, ağzım da kapalı oluyor, mümkün olduğunca dışarıdan farkedilmemesine gayret ediyorum. Ve evet biri sesli çiğnediğinde ağzına çarpmak geliyor içimden.

insan gibi çiğnerim, insan gibi çiğneyene de lafım yok. bazıları abartıp 110 desibelle ve hatta ağzını 15 cm açarak çiğniyor dalasım geliyor.

deli gibi çiğnerim. 3-5 sakız bir arada çiğnerim, en büyük balonları yaparım, hatta canımı çektirdiniz. ama bunu insanların yanında yapmıyorum tabi. :D başkasını da pek takmam sanırım, başka nedenlerle gıcık değilsem sakızı da beni germez.

anormal bir davranış. bir insanı sakız çiğnemek kadar itici yapan başka bir eylem-durum-davranış yok bence. alex ferguson hariç.

oha ne kadar hoşgörü sahibiyiz la. bırakın insanları size zarar vermedikleri sürece naparlarsa yapsınlar, hem bu altı üstü sakız yahu. hem bunun sonu yok, çekirdek çitlemek, ağzını şapırdatarak çorba içmek vs hepsi dayak sınırınızda olabilir bu gidişle. hiç olmuyorsa singapura yerleşmenizi tavsiye ederim, orda sokakta sakız çiğnemek yasak :)

hosgoruyle yada sakiz cineme adabiyla ilgisi yok bunun, ayrica pekala da ses cikarmadan cignenebilir. o cak cak ses benim midemi bulandiriyo ve beni rahatsiz ediyorsa hic de hosgorulu olmam gerekmez. he icimden yapanin suratinin ortasina bi tane koymak gelse de en fazla kibarca uyaririm. bunun nesi garip ki?

bunun hoşgörüyle değil ama saygıyla alakası vardır zannımca.
hele bir de telefonla konuşurken yapanlar yok mu?! o telefon hattının içinden geçip, o gırtlağı sıkarken görüyorum kendimi. ıyh.

anlamak istediğim biraz da şapırdatan kişinin, bunun etrafındakileri rahatsız edebileceğinin farkında olup olmadığıydı. ki farkındaysa ve devam ediyorsa birilerini rahatsız etme ihtimalini umursamamakta mıdır acaba? ki bu durumda kendisinin yanında ossurup hoşgörüyle karşılamasını bekleme hakkım doğuyor :)

Bendeniz bir erkek kişisi olaraktan sakızı şapırdatarak çiğniyorum kim öyle böyle şapırdatmak değil yani resmen sakızı toz etmeye çalışıyorum ağzımda;sakız çiğnemek demek sakızdan hıncını çıkarmak,bilumum ters giden her ne varsa bunun müsebbibini bir sakıza indirgeyerek onu ağzında yok etmeye çalışmak demektir.Vay ses çıkmış vay rahatsız olmuş ....

ortalıkta sakız çiğnemek bizdeki görgü kurallarına göre ayıptır. Ama yabancıların toplantılarda filan böyle vivident tipi sakızları çaktırmadan çiğnediklerini gördüm, belki onlar normal kabul ediyordur.
Ben sakız müptelasıyım, bir kaç kere bıraktım yine başladım o derece, ama ASLA evin dışında çiğnemem. Basit gösteriyor, karizmayı çiziyor.
Sorunuza gelince: siz normalsiniz, insanlar hatalı.

ne ogrenmek istiyorsunuz biraz acmaniz lazim.

bi web sitesi yapabilmek istiyorum en azından işte çok da anlamadığım için daha da açamıyorum :/ kodlar falan oluyo heralde sonra grafik tasarım yapıyoruz onları fln hiç bilmiyorum tek bildiğim şey gugıllamak

ok, suradan baslayalim. yazilim denilen sey cok genis, onu kullanmayin.
siz bir web sitesi yapmak istiyorsunuz. ne karmasiklikta bir web sitesi yapmak istiyorsunuz? blog da bir web sitesi facebook da. amaciniz ne?

mesela ben fotoğrafçıyım ya da müzisyenim ya da kobiyim diyelim kendi web sitemi yapmak ya da online satış yapılan bi web sitesi yapmak gibi çok proce var da en basitinden bi başlamam lazım

ya tamam da yazılımcı da hayır işi yapmıyo para istiyo sorun orda hem bişeye girişmesem de bu öğrenmek istediğim bi uzmanlık yani müzisyen olamayacağını bilsen de gitar çalmayı öğrenmek istersin o hesap ama heves değil uzun vadeli gelecek planı benimki

darkrocq'a hak verin.
projenizi para karsiligi yaptirabileceginiz gibi projenizi ortaklik karsiligi yaptirabilirsiniz. (bu sekilde yazilimini yapmis oldugum projeler var mesela benim.)
kendi sitenizi yapmak icin gunluk bilgisayar kullanimi yeterli. hazir sablonlar var, icerik yonetim sistemleri var. online satis yapan bir sistemi sifirdan yapmak icin (hele hele bunu diger ugrasinizin yaninda ufak ufak ogrenerek yapmak icin) birkac senenizi vermeniz lazim. ama gerek yok o zamana kadar piyasa ve teknolojiler kac kere degisir, hazir e-ticaret yazilim paketleri var. hem sizin yapabileceginizden daha kaliteli olur (piyasadaki paketler kaliteli oldugundan degil) hem onlar toplu olarak satildigi icin sizin uretebileceginizden daha ucuza gelir.
sizin orneginizle muzisyen olmadan gitar calabilirsiniz tabii ama beste yapamazsiniz.

eywlh! ama ben hala öğrenmek istiyorum :/ hadi proceleri de unut, bilgi erdemdir. internet, gugıl, fotoşop fln çok güzel. biraz anlasam bu işlerden ne güzel olur. beste yapmasam da cover yapayım. ya da yazın ototamire verilen tembel çocuk hesabı, tornavidayı uzatayım, yağı değiştireyim fln o arada ustamı seyrediyim nası yapıyo rotbalans ayarını..

www.tineye.com

google images da yapıyor bunu artık.

www.google.com

(bkz: tatile çıkarken götürülmesi gerekenler )

www.gezivalizi.com

iyimiş! yarabandı, çakı ve el fenerini unuturdum kesin :)

İşletmeci olarak tavsiye edeyim ben birşeyler, bakmadım listelere. Aynı şeyleri demiş olabiliriz.

Kendi havlunuzu getirin, bazı oteller gerçekten duru suda yıkayıp yeniden katlayıp koyabiliyor o havluları. Çarşaflar temizdir genelde o yönde heryer ister istemez özen gösteriyor.

Kişi başına iki plaj havlusu getirirseniz rahat edersiniz. Bazen ihtiyaç olabiliyor.

Gideceğiniz yere göre ayakkabı götürün. Genelde spor ayakkabıları çok iyi iş görür, her ortamda giyersiniz. Ekstradan ayakkabı götürmeyin yük etmeyin, genelde giyilmiyor çünkü. Aynı şekilde kot pantolonlar için söylüyorum, hiç giyilmiyor neredeyse, yurdumun her yerinde havalar yeteri kadar sıcak şu aralar.

Deniz gözlüğü, palet vs yük etmeyin. Müşterilerimizin yarısı alıyor belki 1 haftalık tatilleri için. İlk gün kullanıyorlar, ikinci gün yanlarında götürüyorlar sadece. Sonrasındaysa otel odasında bir köşede kalıyor onlar. Çoğu da bırakıyor zaten, şahsen belki bizde 15-20 tane gözlük vardır. Eğer çok istiyorsanız almadan otel sahibine, görevlisine danışın ellerinde mutlaka vardır. Verirler mi bilmem tabi.

Güneş kremi yanında, yumuşatıcı kremler de kullanın. Genelde duştan sonra cilt biraz sertleşmiş gibi gelir yumuşatmaya yardımcı olur.

Detay yok fazla ama 2-3 kişi gidiyorsanız kesinlikle kitap, müzik çalar hatta varsa ipad / laptop tarzı birşey getirin. Tatil ev ortamına benzemez kiminle giderseniz gidin sayı az ise (çok olsa bile götürün) canınız sıkılacaktır. Kafa dağıtmaya yardımcı olur.

Bandana götürün, yüzünüzü kapatırsınız.

Çift terlik götürün mümkünse, çoğu otelde banyo terliği olmaz. Islak terliklerden benim gibi hoşlanmıyorsanız duştan sonra, ekstra kuru terlik ihtiyacı hissedebilirsiniz.

Güneş gözlüğü, nakit para, güneş kremi vb gibi şeyleri saymıyorum.

Güneş alerjisi olan varsa gerekli merhem / pomad gibi şeyleri alın yanınıza. Yolculuk için mide bulantısı hapı alın (araba tutması için olanlardan çok ucuz para değil). Sadece valiz ile gitmeyin, en kötü bi el çantanız olsun sahil için.

Kontörlü telefonunuz var ise, yanınızda ekstra götürün. Oralarda bulamayabilirsiniz.

Tamamen sahil tatiline göre konuştum ben Türkiye için.

(bkz: bmw f 650 gs)

@rentts gs iyidir hoştur da benim bütçemi aşar maalesef ikinci eli de aşar o derece..4 bin felan anca çıkarırım

senin için en uygunu f650 gibi gözüksede malzeme olarak çok pahalı.
o sebepten suzuki v-strom dl650 diyorum. nispeten daha uygun gibi geldi bana.

@exodia
adam f650 gs ye pahalı demiş siz de vstrom tavsiye etmişsiniz. vstrom un en ucuzu 13 bin küsür lira.

yamaha xt gibi bişeyler geçiyo kafamdan 2. elini makul rakamlara bulabilirmişim..

yoh.

yapmadım ama en kolay seyahat şekli değil.. bilakis en zoru belki de..

www.khaos.info

cenk-erdem in bünyeye zararlı etkisi.

var olan ama varlığı ispatı zor olan bir konu..öncelikle bu ciddi bir olay böyle bakmak gerek o şekilde yaklaşmak gerek.diğer boyutlara geçiş olduğu savunulur.

@othervoices hee bence de olabilir zaten. herşeyin olamama ihtimali kadar olabilme ihtimali de var. ama daha doğru düzgün uyku uyuyamıyorum gürültü yüzünden astral daha da zor gibi bikere bişiler olayazdı ama olmadı :/ aslında müzikle denemek lazım belki de..

Kamilkoç diyorum ben. En iyisi.

kafayı fazla bulunca evin tavanından aşağı baktığını söylerdi bir arkadaş, bilmiyorum astral sayılır mı ?

farketmez o da olur mühim olan o duyguyu yakalamak yani uyku felci de astral de trip de ne dersen de neticede havalarda geziyosun ve gördüğün şeyleri hatırlıyosun :)

'lucid dream' denilen olay da aynı kapıya çıkıyor aslında. www.simgesel.com ben yapmıştım bir keresinde. istediğim yere gidebilmiştim, kimleri görebileceğin gitmek istediğin yere bağlı.

bizi canlı tutan -ruhumuz- diyeyim artık canımız veya enerjimiz, ha işte o zamana veya mekana bağımlı değil, form dünyasına ait değil vücudumuz gibi.
belki yogananda nın otobiyografisinden sıkılmazsan biraz okuyabilirsin.

sağ üstte ARA var.

arama yapabilirsin. sağ üst köşede var ama pek kullanışlı değil. o sebeple google kullanılabilir.

arama bölümüne site:eksiduyuru.com aradığın kelime yazarak eksiduyuru sitesinde aratabilirsin.

Bu soruda daha önce sorulmuştu ama

zor. çok eskiyse ev olabilir ama. ayda yılda bi düşer öylesi.

mide: talcid
kafa: türk kahvesi.

ayran soda karışımı ve eczaneden bulunabilecek nac60 hayat kurtarıcı.

şekersiz acı kahve nescafe değil türk kahvesi ayrıca bilgisayar ekranına çok fazla bakma

alka seltzer

bu gün öğleden sonra hastaneden randevun var ve sen hala buradasın. şimdi gidip öğleden sonrası için izin al. öğle yemeğeni ye ve evine gidip yat.

@sarap dumanı hehe yanlış oldu galiba :) öğleden sonrası için tek planım saatin 6 olmasını beklemek!
@yimirta vay be! alka seltzer neymiş yahu ve ben yıllarca ertesi gün etkilerinden düşünce gücümle uzaklaşmaya çalışmışım :/ gittim aldım eczaneden içiyom şimdi ilk intiba: tadını sevmedim
ilave: e bi etki olmadı hala
ilave2: hımm, biraz daha iyi gibiyim ama..

@jimicik

sarap dumani diyorki; bi bahane bul isten eve kac yat uyu :DDD

@keseci hehhe! şüphelenmiş ama beni arkadaşı sandığı yönünde karar vermiştim :)
ayrıca alka seltzer mucize yaratmadıysa da işe yarıyor.

kafa hala güzel, ikna oldum :) daha doğrudan yazmalıydım. izin alıp, eve gidip yatmak güzel bir çözümdür. kafaların betonarme olduğu günlerde ofiste gölgelerde gezmek zor zanaat. bundan sonrası için tavsiye vereyim madem. red bull içiyorum benzer durumlarda. uykuyu açıp ayakta tutuyor bir süre.zaman geçtikçe zaten açılmaya başlıyorsun. ayrıca bir diğer yöntem de sıçmaktır. evet evet sıçmak. gidip sıçtıktan sonra gözle görülür bir rahatlama ve aydınlanma hissedeceksin. şaka yapmıyorum.

c vitamini ve duş

hahah! @sarap dumanı şaka yapmıyorum dedin ama ben gülmekten altıma sıçarak bi aydınlandım açıldım o arada :)aslında bi de onu sormak istiyorum şimdi bünyeye ne versek alkolü daha iyi çeker? sebzeli fettuccine yemiş bulundum ama biliyim de bidahaki sefere uygularım

kabaca görünen;

hastanenin kapısında kuyruk için sürünmüyorsun. telefonla veya internetten randevu alıyorsun. bu da bir çile ama sabah 5'te hastane kapısına gidip sıra beklemekten bin kat daha iyi.
ayrıca gelir durumun çok iyi olmasa bile ise ufak şeyler için özel hastaneye gidip hemen muayene olabiliyorsun, çok fazla yük olmuyor.

insanların baktığı da bu çünkü doktorların çalışma saatleri, prim sistemi, özel hastanelerin devlet bütçesine getirdiği yük insanları doğrudan etkilemiyor.

öncelikle akp'ye oy vermedim.
eksiklikler var. ama yaptıklarını görmezden gelemiyorum. önceleri ssk'lıysan üniversite hastanelerine gitmek zulümdü. önce ssk hastanesine git, ardından sevk verirse doktor, aldığın sevk ile üniversite hastanesine git. karneden şu kadar, sevkten şu kadar fotokopi çektir. onları alıp dekanlığa git. sonra bilgi işleme dön. en sonunda da doktora git ya da tahlilini yaptır. şimdi ise direkt gidilebiliyor. üniversite hastanelerinin yükünü arttırmıştır muhtemelen ama önceden beri takipte olan hastalar için büyük kolaylık.
ilaçların normal eczanelerden alınması da büyük kolaylık. öbür türlü olsaydı hastanenin içindeki eczaneden almak gerekirdi. bu da uzun sıra demekti. hastalar rahat etti ama eczacılar ödeme yüzünden zorluk çekebiliyorlar. ya geç ödeniyor, ya sistem çöküyor, ya rapor sistemi değişiyor vs. vs.
özel hastaneye gitmedim ama gidenlerden duyduğuma göre ciddi farklar alınıyor.
bir de hastalardan muayene ücreti tahsilat meselesi var. işi bilmeyen hastalar nedeniyle eczacıların canı sıkılıyor.

hem iyi hem kötü yönleri olan bir sistem bence...

ben politikalardan genel olarak memnunum.doktorların tavırlarından hala genel olarak memnun değilim.ama bence bu da zamanla düzelecek.
icraatlar için :
www.akicraatlar.com

doktorları pek çok poliklinikte hizmet etmeye zorluyorlar.
evet hizmet var ama doktorlara uygulanan politika hizmet kalitesini düşürüyor.
örn. uzman psikiatrlara gece acilde nöbet yazıyorlar mesela ve acile gelen hastaya anatomik uzmanlık gerektiren bir tedaviyi yapmasını istiyorlar.
gece gırtlağınıza bir şey kaçsa acilde sizinle KBB uzmanı mı yoksa psikiatr mı ilgilensin istersiniz?
Yine henüz uzman olmamış, uzmanlık sürecindeki asistanlara uzman muamelesi yapılıyor ve onlar da her şeyi tam öğrenmeden hastaya bakıyorlar.
özel hastanelerde de artık ücretsiz tedavi olunabildiği için -sgk, vs ile- oralar da devlet hastanesine dönmüş durumda. kimi polikliniklerde kuyruklar ve kalakabalıklar var.
ideal olan nedir bilmiyorum ama bu değil.
uzun vadede hastaların sağlığa kavuşma oranı azalacaktır.

ilaç almak eskiye göre cok kolay.

eski ile yeniyi biraz kıyaslamak gerekirse.
fakirlik belgesi, yeşil kart olanları hariç tutarsak.
eskiden cok az para veriyordun. fakat ne muayene olabiliyordun ne de ilaç alabiliyordun.(saatlerce günlerce koşturursan alabiliyordun tabi)

şimdi ise bir miktar para ödüyorsun fakat hem özel hastanede, hem devlet, üniversite v.s. hastanelerde fazla sıra beklemeden muayane tedavi olabiliyorsun.
ilaç işi hepten kolay zaten, eczacılar evine, işyerine bile ilaç getiriyor.
eskiden ssk hastanelerinden ilaç almaya çalışmış biri varsa ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.

geçenlerde bir tanıdığımın 80 yaşındaki babası düşüp kalçasını kırdı. biliyorsunuz ki kalça kırığı özellikle yaşlılarda çok rastlanan bir şeydir. ve genelede sonrasında da maalesef toparlanamıyorlar zaten.

ameliyatla protez takılması gerekti. fakat o protez hastanede bulunmadığı için kırık ağrısı çeken adamı 20 gün hastanede bekletmeye kalktılar.

ilk önce bir hafta dendi, sonra 10 gün, sonra da 20 gün.
durumları iyi olduğu için özel hastanede yaptırdılar ameliyatı.
ama durumu iyi olmayan biri olsa 20 gün, belki bir ay o protezin gelmesini bekleyeceklerdi. adam ağlıyordu çıkarın beni burdan özel hastanede çok pahalıysa kredi alalım duramıyorum ağrıdan diye.

şimdi aile hekimi diye bir şey çıktı, çok iyi çok hoş, ama ben sağlık ocağından bir farkını göremedim. yani zaten sağlık ocağına da gidebiliyorduk. üstelik ilaç yazdırma konusunda da değişiklik yaptılar.

eskiden vitamin, passiflora vb gibi şeyler yazdırılabiliyordu. şimdi yazdırılmıyor ve onlara da sınırlama getirildi.

üvey babam safrakesesi ameliyatı oldu marmara üni hastanesinde. ameliyat hakkaten çok başarılıydı ve oda falan da çok temizdi. ama adamın safrakesesindeki taşlar karaciğer kanalını kapamış. sarardı ve turuncuya döndü resmen, 5 ay sonrasına ultrason randevusu verebiliyorlardı sarılıktan perişan olmuş adama.

gidip çatır çatır 100 küsur ya da 200 küsur liraya (hatırlamıyorum) biz kendimiz yaptırdık.

yani bana göre biraz göz boyamaca var işin içinde.
görüntüde pek havalı, ama içi boş maalesef.
sadece sıra konusunda falan söylendiği gibi eskiye oranla değişiklik var.
onun dışında tırt. ama kapıya gelen akpli kızlar sağlık alanındaki gelişimlerden açıyordu konuyu seçimlerden önce. millet de pek güzel oldu çok güzel oldu bilmemne diye yutuyor işte.

evet hemen muayene olunabiliyor. ama süresi 5 dakikayı geçmiyor.
en kötü durum bence üniversite hastanelerinde. oh süpper sonunda proflara muayene oluyorum diyen büyük bir kesim var. ama gidip görülürse herkes buralarda. tansiyon ölçtürmeye acile gelen var. insanlarımız ne yazık ki sağlık ocağı-hastane-araştırma hastanesi sıralamasını bilmiyor. buna kesinlikle bir çözüm bulunması gerekir. eskiden en az 30 dakika olan muayene saati artık 5-10 dakika arasında. hızlı hizmet ama kalitesi süpheli.

küçük şehirlerdekiler daha rahatlamış olabilir belki, hemen randevu alıp muayene olabiliyorlardır. ama büyük şehirlerdeki hastanelerde çzellikle büyük hastanelerde hala çile devam ediyor. internetten ya da telefonla randevu almak zor. randevu saatinden on dakika önce gidip de işini halleden görmedim ben, millet yine sabahın köründe gidiyor. düzenli takip eidlmesi gereken hastaya en erken 6 ay sonraya randevu verilebiliyor. hala sabahın köründe gidip sıra alıyorlar, hala birden fazla yerde sıraya giriyorlar. özel hastanelerde çok az farkla muayene olunabiliyor ancak oralar da devlet hastanesi gibi, kayıt yaptırmak için uzun süre sıra bekliyorsunuz, millet kavga ediyor falan (benim gittiklerimde en azından öyleydi)
aile hekimliği konusundan biz memnunuz çünkü çok ilgili bir aile hekimiiz var ancak çevremden duyduğum çok kötü örnekleri de varmış o yüzden bişey diyemiycem.

aldığı hizmetten memnun olan vardır, ona zorla hayır sen memnun değilsin diyemem. ki dönen dolapları ancak sektör içindekiler fark edebiliyor. onlar da durumdan nemalanmıyorsa. o yüzden beğenene bir şey diyemem. ama bu gidiş gidiş değil. sistem tamamen özelleşmiş ve para ile dönen bir hale getiriliyor. sözlükte, burada elimden geldiğince anlattım. fazla uzatmak istemiyorum. ama bu gidişle çok uzun olmayan vadede ne devlet hastanesi kalacak ne sağlık ocağı ne sgk. amerikanın kaçmaya çalıştığı sisteme koşuyoruz. inşallah yanılırım o ayrı ama gerçekten düşündükçe üzülüyorum.

kütüphaneye gitmeye zorla kendini...

Parayla ders alın. Cepten para çıkarsa "o kadar para döküyoruz, oturup çalışayım da boşa gitmesin" diye düşünürsünüz :)

aç kitabı çalışmaya başla. "şunu yapayım ondan sonra; şu saat gelsin o zaman" değil. hemen şimdi aç çalışmaya başla.

selenyum haplarından kullanın