yok herhalde. en kalitelisi bodum diyolar o da kırılıyor kendi kendine.

yok diye biliyorum.

Paslanmaz çelik moka pot aldım kafam rahat <3 hem bana göre daha lezzetli kahve yapıyor.

Bulabilirseniz şu var: www.tchibo.com.tr
Aşırı memnunuz.

pahali bir sey degil ki birak kirilsin. ben cam tercih ederim celikten falansa.

İkeada satılanları deneyin.

Marketten alırsınız içkiyi onda sorun yok. Kumara düşmeyecekseniz çok bir şey yok Kıbrıs'ta. Girne eski limanında mekanlarda oturup demlenebilirsiniz bu aralar havası güzel olur yazın çekilmez.

Hellim kebab diye salataya hellim kızartıp koyuyorlar. Ben evde 10000 kat güzelini yaparım açıkçası. Gidin hellim alın, feta peyniri bulursanız alın eskiden oluyordu.

Lapta'da ingiliz siteleri vardır yanında british publar olur, oralar da yabancıların ağırlıkta olduğu fonda pink floyd çalan mekanlar olarak fena değildir. Eskiden sardunya bay vardı şimdi ne olmuştur bilmiyorum yıllardır gitmedim :)

Yüzecek kıvama geldiyse gidin escape plajda yüzün. Girebilirseniz kapalı maraş'a girin en gezilesi yeri olabilir Kıbrıs'ın.

Girne'de şehitlikleri de gezmeyi unutmayın. Zaten mavi köşk'e giderken girne içinden geçeceksiniz.Manastır veya tarihi yerleri gezmede önce oranın restarasyonda olup olmadığını öğrenirseniz iyi olur. Ben girneden üç saat yol gidip apostolos andreas manastırı'na gittim sırf gezme olsun diye. Vardığımda, restarosyonda dediler. Dışından şöyle bir bakıp geri döndük. İçeri giremedik. Gitmeden önce haber alın en azından.(Mavi köşk ise pazartesi günleri kapalıydı diye hatırlıyorum mesela)

Yemek olarak otelde kaldığımdan yöresel yemeklerini tadamadım. Ama bir tek semiz otunun gövdesi gibi olan bir ot vardı. Otun gövdesi üzerinde dikenleri vardı. öyle dikenli dikenli yedim ben. tadını da sevdim. Adını da unuttum ama. Oradakiler bilirler mutlaka.

İçki için duty free yerine marketleri tercih edin. Şu market veya bu market ucuz satar diyemem ama aldığınız markete alkol limiti ne kadar diye sorun. Adana şakirpaşa limanı için kişi başı iki litre demişlerdi bana. Sabiha gökçen için sorduğumda ise bavulu doldur geçersin dediler mesela.

Ayrıca son olarak araba kiralayacaksanız otomatik vites kiralayın. Ve trafik kurallarına mutlaka uyun. Misafir olarak çok karıştırıyoruz çünkü.(Kiralık araba ile karşıdan kamyona sellektör atmışlığım var ters şeritte gidiyor diye. Halbuki ben ters şeritteydim) Orada hız sınırı 65 kilometre idi. Ve hız sınırına uymak için de her yol üzerinde kamera vardı. Öyle radar görürüm, trafik polisi yoktur diyemiyorsun. Yoldaki kameralara uymak için belli hızları geçemiyorsun. Bunu da göz önünde bulundurun.

Lapta'da Manolya hotel güzeldi. St. hilarion kalesi var Lefkoşa Girne arasında. Girne'de Girne kalesini gezebilirsiniz.

Şeftali kebabı, hellim, kolakas yerel lezzetler.

Lefke, Gemikonağı bölgelerine giderseniz benden selam söyleyin.

yemek önerilerim:
girne: niazi’s, cafe chymera, herkesin bildiği eziç
lefkoşa: califorian gold
güzelyalı: şahinler
magusa: soli harabeleri yanındaki limandaki restaurant, petek pastanesi
karakum: yorgo kasap
karpaz: nikos restoran

gezi yerleri:
magusa: lalapaşa cami ve eski suriçi, soli harabeleri, st barnabas manastırı
lefkoşa: eski han, müzeler
girne: girne kalesi, st hilarion, bellapais manastırı
güzelyalı: mavi köşk
karpaz: apostolos manastırı

gün bazında:
perşembe: lefkoşa
cuma: magusa artı girne
cumartesi: girne

araba kiralama için ercan havalimanı sun rent a car

Yemeden önce ben böyle bôyle bir şey yapıyorum arada beni yoklayin desin.
Bir yıllık et mi olurmuş?

Yalnız etin son tüketim tarihi geçeli 3 ay olacak neredeyse.

Mideden geliyor o tad. Bi ara yutulan şeker benzeri birşey görmüştğm alkol kokusunu almak için. Belki o faydalı olabilir.

başıma gelmedi ama açı şekilde dolandırıcılık olduğunu düşünürüm.
com.br uzantısı brezilyaya aitmiş macaristan uzantılı falan olsa belki diyecektim ama şahsen ben kıllanır 273 kaybetme ihtimalindense 373 e alırdım.

Biraz pahalı ancak tam istediklerine benzeyen
www.ahsapatolyesi.com

Bunlar kitaplıktan çok rafa benziyor.
m.n11.com
m.n11.com

sanayide de 250-300 civarı olur. istediüin gibi olmaz.

www.vivense.com

Ben GittiGidiyor’dan aldım hemen hemen ayni fiyata. Üstelik gerçek ahşap.

Her sise birbirinden farkli

Whats on a man's mind olabilir mi? Kitap mı emin değilim. Sigmund freud' un

haşhaşlı çörek. üzerine de biraz pudra şekeri...

ekmeğin üzerine sürüp yenilebiliyor.

ben kaşık kaşık yedim ya maalesef. sevdim bayaa. istersen pekmezle de karıştırılır

haşhaş tatlısı(haşhaş karması da derler) çok severim.

bu santrallerin kilowatt başına maliyeti 4000$ civarı oluyor. birim enerji üretim maliyetleri açısından kömür ve doğalgaza göre daha avantajlı denilebilir, özellikle belediyelere ait tesislerde yakıt masrafı çok az olacağından bu maliyet azaltılabiliyor. ama bir kömür tesisine göre kurulum maliyeti daha fazla. (kömürün ortalama 3000$/kw)

çalışan sayısı olarak kömür yada doğalgaz tesisi ile bir fark yok, mantık olarak da çok farkları yok aslında birinde doğrudan doğalgaz yakıyorsun, diğerinde kömür, bunda da biyokütleden açığa çıkan gaz yakılıyor.

ısıl verimlilik açısından çok daha düşük verimliliğe sahip, taş kömüründen elde edilecek verim çok daha fazla oluyor. yani daha az yakıtla daha çok ısıl güç elde ediliyor.

ancak yakıt olarak çöp daha ucuz olduğundan birim enerji üretme maliyeti çöpte daha düşük. buna karşın ek santraller ve dönüştürme süreçleri gerektirdiğinden (depolama, gübre üretim ve kimyasal süreçler) biyogaz santrallerinin işletme maliyetleri daha yüksek.

devlet desteği olmadan yada direkt devlet eliyle yapılmadan çok verimli görünmüyor. bu tip santraller genelde enerji sorununu çözmüş devletlerin yaptığı yatırımlar.

burada biraz anlatılmış.
ortadoguenerji.com.tr

www.antalyahomes.com.tr

İstanbula avrupanın en büyük çöp yakma merkezi kuruluyor. Çelik projelerinde rol alıyorum. Yapım maliyetleri bile yüksek düzeyde

www.hz-inova.com burayı bi incele istersen

ab kriterlerine uyum sağlama hedefi varsa yaygınlaşır türkiyede, yoksa çok da aman aman bir iş değil, rantı da yok fazla -)

hangi kursa gidilir bilmiyorum ama kursa git. hatta özel ders al. rusça cins bir dil. horoşo yazıp haraşo okunan, sonra "ama biz de yazdığımız gibi okuyoruz canım" denilen garip ve cins bir dil bu. kurala uyan 1 kelimeye karşı kurala uymayan 10 kelime var. ondan git, kursa git.

şu kesinlikle olmaz, bu kesinlikle olmaz diye ahkam kesmek istemiyorum ama lisede yabancı dil okumuş; üniversitede ispanyol ve italyan edebiyatı bölümlerinde ders almış, rusça kursuna gitmiş, şimdi de rus dili ve edebiyatı bölümü öğrencisi olarak benim şahsi fikrim: rusça çelik gibi sinirler, inanılmaz bir disiplin ve üstün zeka yoksa kurssuz, hocasız öğrenilemez. ben bu aq diliyle 1 yılı aşkın süredir uğraşıyorum ve daha temelimin bile oturmadığını hissediyorum. bunu 5-6 sene kendi kendine rusça çalışmış, rusçaya çok büyük ilgi duyan, çocukluğundan beri rus hastası olan birisi olarak söylüyorum.

hepsinden önce rusçada ÇOK fazla istisna var. bir kelime 50 farklı şekilde çoğul olabiliyor. diyelim ki sen ağaç görüyorsun ve bunu söylemek istedin. "ağaç" kelimesini 1 ağaç görüyorsan farklı, 3 ağaç görüyorsan farklı, 9 ağaç görüyorsan farklı çekmek durumundasın. türkçede "ismin halleri" olarak bildiğimiz padejlerden rusçada 6 tane var. dolayısıyla genç adam, genç adamı, genç adamdan, genç adamla vs. gibi ifadeler hep farklı eklerle yapılıyor. bu konuda da istisnalar var: örneğin "amca/dayı" anlamına gelen dyadya kelimesi ve dede anlamına gelen "deduşka" kelimesi dişilmiş gibi çekilmesine rağmen önüne gelen ekler erilmiş gibi çekilir. "eril-dişil ne la" dersen rusçada cins ayrımı var: her kelime ya eril, ya dişil ya da nötrdür; çekimleri de buna göre değişir.

bu sadece temel düzeyde bilmen gerekenler. padejleri öğrendin diyelim. "size başarılar diliyorum" diyeceksin. türkçede "başarılar" kısmı -i halinde bulunur di mi? size ne(yi) diliyorum? başarıyı. rusçada, ingilizcede "genitive" olarak bilinen, türkçeye genelde "-in hali" olarak çevrilen formda kullanılır dilemek fiili: yani "size başarının diliyorum" demen gerekir. benzer şekilde, sormak fiili de -e haliyle (kime sormak?) değil -i haliyle (kimi sormak) kullanılır. "anton'a soru sordum" demek için "ya sprosil antona" dersin ama -a eki -i halinindir eril için, yani türkçe düşünecek olursan "anton'u sordum" gibi olur, halbuki bu cümleden çıkan anlam soruyu anton'a yönelttiğindir. "türkçe düşünmeyeceksiniz" diyorlar da o kolay değil işte, böyle yüzlerce-binlerce fiil var. paylaşmak fiili de "ile" haliyle kullanılır örneğin. facebook'ta bir şarkı paylaştıysan bunu gramer olarak "şarkıyı paylaştım" değil de "şarkıyla paylaştım" şeklinde kurman gerekir. vesaire.

böyle yazdım diye gözün korkmasın. iyi bir hoca bunların mantığını açıklar, kafana girmesine yardımcı olur. çok fazla istisnası olmasına karşın rusça aynı zamanda kurallı ve tahmin edilebilir bir dildir. sadece iki harfinden bir kelimenin anlamını çıkarman, çekimini hiç bilmediğin bir fiili önceki tecrübelerinden hareketle doğru çekebilmen mümkündür. basit bir örnek,

znat = bilmek (fiil)
znanie = bilgi-biliş (isim)
znakomıy = tanıdık (erkek) (duruma göre isim de olabilir sıfat da ama çekimi sıfatmış gibi yapılır hep)
znakomaya = tanıdık (kadın)

derjat = tutmak
pod = altında/alt/altı
podderjat = desteklemek (fiil)
podderjka = destek (isim)

vs.

türkiye'de rus dili ve edebiyatı bölümü mezunlarının dahi büyük bölümü rusçaya hakim değildir. olanları bir yere gelir, %70-80'i alâkasız işlere girer, kullanmadıkları için rusçaları da körelir. rusça bu konuda da çok nankör: devamlı ama devamlı pratik ister, çünkü çok fazla detay var ve bunları içselleştirmek yeterli değil, sürekli beslemek lazım.

yine basit bir örnek olsun, "andrey'i garda karşıladım" demek için bilmen gerekenler,

* eril ismin -i hali çekimi (andrey'i)
* gar kelimesiyle hangi edatın kullanıldığı (garDA demek için... V mi gelecek NA mı? ingilizcede at/in benzeri)
* gar kelimesinin -de hali eki. burada ayrı bir parantez açayım,

gar = vokzal
garda = na vokzale

AMA

meydan = ploşad
meydanda = na ploşadi

şehir = gorod
şehirde = v gorode

köprü = most
köprüde = na mostu

* karşılamak fiilinin birinci tekil şahıs geçmiş çekimi.

fiil demişken, rusçada fiiller çift olarak bulunur %90 oranda. türkçede genelde tamamlanmış/tamamlanmamış olarak geçer. sözgelimi birisi "ya çital gazetu" demişse, geçmişte herhangi bir zaman diliminde bir süre gazete okumuş olduğunu anlarsın. "ya proçital gazetu" dediğinde ise gazeteyi sonuna kadar okuyup bitirdiğini. bu çok temel ve basit bir örnek. ilerleyen zamanlarda ağlatıyor bu ayrım. her fiilden iki tane var, kullanılacakları yerler farklı ve çekimleri de farklı.

örneğin satın almak fiilini ele alalım. tamamlanmamış hali pokupat, tamamlanmış hali kupit.

"ben bu mağazadan sık sık alışveriş yaparım" diyeceksen, eylem süreklilik arz ettiği için pokupat fiilini kullanıp "ya çasto pokupayu v etom magazine" demen gerekir. (v etom magazine tam olarak "bu mağazada" demek; bizim -den/-dan kullandığımız yerde ruslar -de/-da kullanır)

pokupat fiilinin çekimi şöyledir,

ya pokupayu (ben alırım)
tı pokupaeş (sen alırsın)
on(a) pokupaet (o alır [on erkek, ona kadın için; ingilizcedeki he/she]
mı pokupaem (biz alırız)
vı pokupaete (siz alırsınız)
oni pokupayut (onlar alır)

bu "birinci çekim" olarak bilinen standart çekimdir. gelelim tamamlanmış hali olan "kupit" fiiline... tamamlanmış fiiller eylemin sonuna işaret ettiği için yalnızca geçmiş ve gelecek zamanda kullanılır, şimdiki zaman formu olmaz. "dün ekmek aldım" derken pokupat değil kupit kullanırsın; çünkü kısa süreli ve sonuçlanmış bir eylem. benzer şekilde, "dışarı çıkıp sigara alacağım" derken de "kupit" dersin. şimdiki zaman versiyonu olmadığı için kupit'i gelecek zamanda çekelim,

ya kuplyu (ben alacağım - aradan fırlayan l'ye dikkat)
tı kupiş (sen alacaksın - l kayboldu)
on/ona kupit (fiilin mastar halinde sonunda "yumuşatma işareti" olarak bilinen, tek başıana ses vermeyen bir zımbırtı olur. çekimli halinde o düşer. yani kupit-kupit olarak yazdığım iki şey aslında farklı)
mı kupim (biz alacağız)
vı kupite (siz alacaksınız)
oni kupyat (onlar alacaklar)

(ders) çalışmak, ezberlemek gibi anlamları olan "uçit" fiiline bakalım. kupit, uçit. benziyorlar di mi? nah. kupit'in "onlar" çekimi "kupyat" iken uçit'in "onlar" çekimi "uçyat" değil "uçat" oluyor.

"rusça öğrenebilir miyim?" soruna saçma bir rusça dersiyle cevap vermiş oldum ama ne kadar arıza bir dil olduğunu anlaman açısından fikir vermiştir diye umuyorum.

bunlar bir çırpıda aklıma gelen, hızlıca yazdığım şeyler. daha neler var. dom ev demek mesela. pered "ön/önü/önünde" demek. "evin önünde" demek istersen "pered domom" demen lazım; çünkü pered'den sonra gelen isim -ile halinde çekilir. benzer şekilde, yanında/yakınlarında anlamına gelen "okolo" kelimesini de -in hali takip etmelidir; bu yüzden "evin yakınında" diyeceksen, ev "dom" demek olduğu halde "okolo doma" demen gerekir. şeker sahar demek, -siz (ingilizcedeki without) ise bez demek. bez'i -in hali takip eder. bu yüzden "şekersiz" demek istiyorsan hop, bez sahara demen gerekir, bez sahar olmaz. "tı" sen demektir ama "sensiz" diyeceksen "bez tebya" olması gerekir.

şimdi işin komik tarafı geliyor... bunları ve daha fazlasını evde internetten çalışarak öğrenebileceğini düşünüyorsan; şu saydıklarım seni en fazla A1 seviyesinin sonuna getirecek.

uzun lafın kısası rusça sıkı bir disiplin, ciddi bir öğrenme isteği olmadan "iyi derecede" öğrenilmez bence. ben kursa tek kuruş para vermedim, rusça konuşulan ülkede bulunmadım, tamamen kitaplardan ve internetteki kaynaklardan faydalanarak B2-C1 seviyesine geldim, akıcı olmasa bile rahat iletişim kurabiliyor ve okuduğumun/duyduğumun %80-90'ını anlıyorum diyen varsa gelsin anlatsın sırrını, biz de nasiplenelim. ben öyle birini ne gördüm, ne de duydum.

***

son olarak şunu da eklemek isterim ki bu yazdıklarım moralini bozmasın. rusça öğrenilmeyecek bir dil değil. öyle olsa bizim hocalarımız konuşamazdı, bilmezdi. sadece şu var: gerçekten zor bir dil ve öyle heves olsun, hobi olsun diye yapılacak bir iş değil. ben cidden öğrenmek istiyorum, bu dile de kültüre de hastayım, kolumu kesseler kanım kırmızı-mavi-beyaz akar, sovyet marşı dinlemeden güne başlayamam diyorsan git bir kursa ve yardır. ama karı kıza şekil olsun diye yapıyorsan hiç mi hiç bulaşma; italyanca ve ispanyolca gramer olarak çok daha kolay, hızlı aşama kaydedebileceğin diller. bu konuda mütevazı olmayacağım açıkçası, bana hep söylenir dil öğrenme konusunda çok yetenekli olduğum. 1 sene geçti ve iki kelimeyi bir araya getirirken hala elim ayağıma dolaşıyor. rusça böyle bir dil. bunu bilerek başlarsan motivasyonun da kırılmaz, devam edersin. 6 ay sonra çatır çatır konuşacak hale gelmeyi planlıyorsan, bu iş için haftada en azından 8-10 saat ayıramayacaksan ve uzun vadede rusçayı aktif olarak kullanmayacaksan vakit kaybı. unutursun. ben bir haftalık okul tatilinden bile aptal gibi dönmüştüm. çok çabuk gidiyor.

Ingilizce bile bana çok zor bir dil olarak geliyor. Sizce İngilizce mi daha zor Rusça mı hiçbir dil bilmeyen bir Türk için?

@siyah giyen adam, tabii ki tartışmasız rusça. ingilizce biliyorum, benim için de rusça ingilizceden çok daha zor. gelgelelim ingilizce bilmenin rusçada büyük avantajları olabiliyor. "relative clause" dediğimiz konuyu iyi bilen birisi, rusçada kompleks cümleleri rahatlıkla kurabilir mesela. sözlükteki bir entry'mden örnek vereyim,

i know where you live = ya znayu gde tı jivyoş

kelime dizilimine kadar tamamen aynı. rusçada işin içine çekim de giriyor ama bu seviyeye gelene kadar onları zaten öğrenmiş oluyorsun. benzer kelimeler de çok. televizyon rusçada televizor mesela. deney, eksperiment. sinir (vücuttaki) ingilizcede nerve, rusçada nerv. uzay "kosmos". eşsiz anlamına gelen sıfat "unikalniy" (unique). böyle uzar gider liste, çok fazla şey var. yine aynı şekilde almancadan kelimeler var. sandalye stul demek. almancada stuhl. almancada amaç/hedef anlamlarına gelen "ziel" kelimesi rusçada aynı anlamla "tsel" şeklinde mevcut, okunuşları oldukça benzer. semaver, divan, çay, bilet gibi türkçeyle ortak kelimeler de var. patlıcana baklajan derler mesela. ben o tarafları bilmiyorum ama erzurum'da bardak için "stakan", patates için "karto" ile başlayan bi' kelime kullanıldığını söylemişlerdi bana. rusçada stakan bardak demek. patates de kartofel, kartoşka.

velhasıl ingilizce veya almanca altyapısı rusça öğrenirken işi kolaylaştırır ama hangisi daha zor dersen tartışmasız rusça. almancadan da, ingilizceden de zor. ben almanca öğrenmeye rusçadan sonra başladım mesela çünkü almancada milletin anasını ağlatan dativ-akkusativ-genitiv-nominativ dörtlüsü çok daha ağır bir biçimde, iki ekle birlikte (bulunma hali ve "ile" hali) rusçada mevcut. rusçadaki çekimleri gördükten sonra "der mann"ın "den mann"a dönüşmesi pek kafa karıştırıcı gelmiyor açıkçası :)

Doktora danışmanım kendi kendine öğrenmiş. Matematik kitaplarını rahat okuyorum konuşmalarında belli bir kısmını anlayabiliyorum demişti. yani yapılabilecek birşey. tabi bu senin dil öğrenmeye yatkınlığına bağlı. ben şahsen kendi kendime öğrenemezdim.

Bir ara merak salmıştım Rusçaya. Sonradan sıkıcı gelmeye başladı. O yüzden devam etmedim. Kendi kendine öğrenebilir misin bilmiyorum ama ders alarak başlamak daha sağlıklı. İstanbul'daysan İSMEK kursları var. Orayı bir dene. Belki sonraki aşamalarda kendin kitap okuyarak geliştirirsin.

der meister pırıl pırıl açıklamış, üstüne fazla söze gerek yok ama bi başla gör bakalım. yalnızca akıcı kiril okuyup el yazısıyla yazabilmek için bile biraz çaba harcanabileceğini düşünüyorum. dünyanın coğrafi anlamda üçte birinde konuşulan bir dil, bu kadarı hatır için yapılabilir. bir hayli algı ve bakış açısı sağlıyor. ben çok disiplinli azeri bir hocanın kursuna katılarak (ve hiç ekstra çaba sarf etmeyerek) iki ayda öğrenebildim bu kadarını. üstüne bir üç ay da gramer ve kontekstin günümüzde köpek maması üretim sanayii mi puşkin'in aşk mektupları mı olduğunu ayırt edebilmek sürdü. hoca sağolsun çok iyiydi ama benim motivasyon böyle bir dil için yetersizdi gerçekten.

bir sey isirmis gibi duruyor; care cildiye.

Ay siğile benziyor bu :(

@soyut park siğil değil yahu sivilce gibi kabarık ve sanki içinde bir şey var.

İşte ondan benim ayağımda çıkmıştı dermatolog siğil dedi. Sprey sıkıp şokluyorlar. Geçiyor sonra.

KAynatma, alkol
Ucar

Levon Bağış'ın tarifi:

www.instagram.com

eksisozluk.com

içiyorsun yarana falan sürüyorsun baya şifalı bişey. isveç şurubu diye de geçiyor.

içinde alkol de var :) su ile karıştırarak kullan. her halta iyi geldiği iddia edilir.

sadece vintage dekor olarak belki ise yarar.

onlarin pek bir bilgi degeri yok, belki zamaninda vardi ama su anda cöp diyebiliriz, cünkü icerisindeki bilgilerin cogu gecersiz ya da degismis durumda.

90 yilindan kalma ansiklopedide mesela sunlar yok:

-hirvatistan, makedonya, simdiki birlesik almanya, slovenya etc.

-internet.

-suanda dünyadaki en büyük sirketlerden bazilari, google, facebook, amazon etc.

-cep telefonu-

daha niceleri. ek olarak o bilgiler bir tik uzaklikta artik.

alma bir ise yaramaz. artik internet var ve zaten bu ansiklopediler son 20 - 30 senenin birikiminden mahrum - yanlislarini duzeltmenin bir yolu yok vs. geri donusum kutusu varsa hakkaten dunyaya en buyuk faydalari geri donusturulmek vasitasiyla olur.

bu arada baska bir bilgi vereyim.

bizim evde eskiden grosser weltatlas vardi, yanlis olmasin ama orada ögrenmistim dogu ve bati almanyayi. yil 93-95 filandir. ben cocugum, sorsalar almanyayi iki almanya var diye biliyorum ben, yugoslavya var saniyorum. meger atlas eskiymis.

tüm bu ögrendiklerim sonucunda hala bonn bana daha bi baskentmis gibi geliyor :) :)

zamanla birlikte evde birer yük gibi görünseler yeni nesil kaynaklar ile bunlar arasında kavram tanımlamalarında farklılıklar, sadeleştirmeler çeşitli düzeltmeler söz konusu olabiliyor. Yine o milliyetin verdiği büyük larousse daha sınırlayıcı, kesin ve soğuk havada/üslupla bilgiler sunarken, hürriyetin verdiği ana britannica da okuyucuyla daha bir yakın adeta konuşur gibi düşünmeye sevkeden bilgiler sunuyor.
pdf olarak varsa belki sorun değil geri dönüşüme bırakmak ama şarj/elektrik yoksa kitaplar hala gereklidir.

Büyük larus var dükkanda açıp okuyoruz, basıldığı tarihin bilincinde olduğun sürece sorun çıkmıyor. Atılmaz, günahtır.

niye atasın yahu. içinde internette olmayan dünya kadar bilgi vardır. güncele sahip olmayabilir, ama geçmişe dair internette bulamayacagin tonla bilgi vardir.

@tabudeviren allah aşkına içerisinde internette olmayan bir bilgi nasıl olabilir?

kendinize yük edecek, koyacak yeriniz varsa alın lazım olur. ama maalesef kullanmayan bir kişi için daha iyi değerlendirilebilecek bir yer yok.

doğru, son 20-30 yıllık bilgiyi içermiyor. ama nikola tesla olsun, einstein olsun, newton olsun bunlarla ilgili nefis bilgiler vardır mesela. sadece son 20-30 yıl yoktur.

bizde de vardı ne ana britannica'lar, meydan larousse'lar. artık bilgiye ulaşmak kolaylaştı, evde de yer kalmadı, değerlendirelim dedik. sahafa verdik almadı. parasıyla değil, al götür dedik o bile dükkanına yük etmedi. doğuda falan durumu olmayan okullara bağışlayayım dedim, onlar bile almadı. en son kağıt toplayıcıya verdim, aldı götürdü.

ya vintage dekor olarak kullanırsınız, ya eviniz yeriniz boldur, doldurup nostalji yaparsınız. yoksa bilgiye ulaşmak için artık geçersiz bir kaynak.

Bizim orada bir cami dışına kitaplık yapmış, isteyen alabilir, diyor. Oraya bırakıyorum artık okumadığımız kitapları / ansiklopedileri. Ben zamanında evde okuyacağım kitap kalmamışsa açıp Larousse okuyan bir çocuktum. Bilgimi çok artırmıştır. Ama benim çocuklarım ansiklopedi okumuyor, araştırmalarını internetten yapıyor. İşin aslı bu kanaldan güncel bilgiye ulaşmak daha kolay.

grechen raynolds- ilk 20 dakika

youtube fitnessblender

) spor salonlarında makineler var en doğru formu ve sakatlık riski olmadan yapabilirsin. Antrenman günlerin kısıtlı ise önce ısınma ardından ağırlık antrenmanı ve en son hiit kardiyo yapabilirsin. YouTube dan agirsaglam savaş cebeci genç ve fit kanallarını takip edebilirsiniz. Agirsaglam sitesinden günlük karbonhidrat ve protein oranını ve beslenme listesi oluşturabilirsin. Azıcık forum ve you tube kanallarından birşey kapsan yeter. Zamanla ve deneye deneye kendine düzen kurarsin. Kitaba vs gerek yok zaten beslenme bu işin % 70 Lik kısmı.

aşağıdaki linkler başlangıç için ideal. bir çok sorunu cevaplayacaktır.

www.agirsaglam.com

www.agirsaglam.com

terms and conditions may apply
urbanized
particle fever
zero days

Abstract
Minimalism
Culture High
Dishonesty
The Mask You Live In

years of living dangerously
parched

cosmos niye yazmadınız o.O

www.gnyapi.com.tr

soyle urunler var, zift kapli rulo gibi. bunu sicak uygulama ile zemine yapistiriyorlar, oldukca iyidir. cati icin ozellikle

Normal spor ayakkabısında(Nike vb.) 44 giyerim, decathlon'da 45 iyi oluyor bana.

46 al bence. Ben 3 ayakkabı aldım 3ünde de öyle yaptım. Bi yarım numara daha büyükler

46

şu anda dünyada hiç bir markanın sabit numarası olmaz.

her marka her modeli başkasına outsource ediyor.bazı fabrikalarda iki üretim hattında 2 farklı marka üretilebiliyor. sonra alakasız 3. markanın üretimi başlayabilir.

bunlar dışında her modelde numaralar değişir. taban ile sınırlı değil numara aslında. kimisinde arch büyük, küçük, tabanın yanından başlayan kesim 1mm değişse numara değişir.

kısaca her ayakkabıyı deneyerek almak gerek.

Decathlon ise bir numara büyük al doğru önerme. Ben deneyimledim.

Ben de öyle yaptım. Bir numara büyük daha rahat oluyor.
Pek çok model denedim, sadece bir tanesinde kendi numaram oldu diğerleri hep +1 numara daha rahat oldu.

Şimdi baktım da benim ayakkabılarmış :D numarasında alın hocam bence. Fikrimi değiştirdim

ben de hazır müslileri sağlıklı bulmuyorum onun yerine yulaf+keten tohumu+badem/fındık/ceviz olacak şekilde kendim karıştıyorum. kuru meyve de ekleyebilirsiniz bu karışıma. hazırların içinde şeker mutlaka oluyor. koruyucu da öyle.

Eti Lifalif Yulaf Ezmesi yiyiyorum içine mutfakta bulduğum baharatı katıyorum (tarçın, zerdeçal, chia tohumu, keten tohumu)

Nestle'nin müslisi var, tropik meyveli, karton kutuda oluyor veya Hahne'nin Müslisi var, ikisini de aklıma estikçe alır yerim.

ben bu linkte ilk sırada olan şeyden hazırlayıp yiyorum. tadı efsane.
diğerleri de güzel olabilir, denemedim.

onedio.com

marka olarak da en katkısızı doğa marka yulaf diye duymuştum. ablam hamileyken doktor da ona bunu önermişti hatta. migros/karfur gibi yerlerde bulunuyor. müsliler hep katkılı malesef.

Kıvrak bir bisiklet için 26 jant.
Kolay hızlanması için 26x1,50 slick lastikler ve sabit ön maşa.
Kontrol için hidrolik disk fren.
Emniyet için kask.
Full performans için en kötüsünden dahi olsa kilit pedal.
Daha güzel bir sürüş keyfi için benzer bisiklete sahip en az bir yol arkadaşı.

mutlaka boyuna uygun bir bisiklet al. boyuna en uygun olanından bir tık boy büyüğünü aldığından uzun sürüşlerde daha az yorulduğunu farkedeceksin.

resepsiyonist ilanı hk.

Merhaba,
Ben MtKrt, şu şu şu insanım.
Aradığınız pozisyona şu şu şu kriterler nedeniyle uygun olduğumu düşünüyorum.
Değerlendirmeye alırsanız sevinirim.
Cv'me ekte ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla.
MrKrt

telefon asus lazer 2 olabilir babam kullanıyor çok memnun

bilgisayar olarak şundan aldık bir tanıdığa, fena değil
www.mediamarkt.com.tr/tr/product/_asus-e402sa-wx196t-14-inc-celeron-n3050-1-6-ghz-4-gb-128-gb-ssd-windows-10-notebook-1167626.html

telefon olarak da o fiyatlarda general mobile gm 4g android one veya gm5 fena değil gibi duruyor. asus zenfone da var sanırım o fiyatlara.

ikilisini uzundur o fiyata görmedim ben. ilk çıktığında almıştım bir kere. ama tekli olarak kipa gibi marketlerde görüyorum.

logitechin en ucuz setini kullandım, hatta bimden almıştım :) çok başarılıydı, ucuzu bile pil tüketimi ergonomi, bide üst modelleri kimbilir nasıldır.

bim'de satılan logitech mouse'ı (m185) ben de hala kullanıyorum pili çok uzun gidiyor aynen. 3-4 sene önce almıştım. zamanında 19 liraya aldığım bu mouse'ın usb alıcısı kayboldu mail attım, adamlar teeey nerelerden kargoladılar ücretsiz olarak. bundan sonra çöp torbası üretse logitech'ten alırım.

şu anda o bim'den alınmış logitech setini kullanıyorum. bir iki seneden sonra mouse'un sağ tık cortladı ama yine de memnunum.

urun.n11.com

10 parmak kullanıyorsan tavsiye ederim ben kullanıyorum.

hocam ne alırsın bilmiyorum ama rica ediyorumartık ömrünü tamamlayan setin usb receiver'ını bana gönder:) bendeki bozuldu, klavye ve mouse kutuda öyle atıl duruyor:/

Klavye mouse işinde Logitech'ten başkasına bakma. 8 senedir aynı mouse'u kullanıyorum, bana mısın demedi.

iade bence en büyün sorun, iade almamalı. kargo gvenliği de diğer bir sorun

iş yapacağım derken başı daha büyük ağrır. göndereceği ürünler tahmin edebileceğimiz üzere 15-20 liralık şeyler olmayacak. bence hiç bulaşmasın bunlara.

Olur ama buzdolabina koyun mutlaka.

eğer siboplu paket içerisindeyse çekirdekleriniz onun içinde kalması en iyisi.
yok ben illa kavanoza koyacağım diyorsanız hava almayan bir kavanoza koymanızı tavsiye ederim.
@kuehles in dediği gibi buzdolabına koymayınız. kahvenin düşmanlarındandır soğuk. onun yerine oda sıcaklığında bir dolaba koyabilirsiniz.

@bugraok

Oda sicakliginda kaldiginda hep bozuldu kahvelerim, hava gecirmeyen kaplarda bile.
Buzdolabinda ise aksine yine hava almayan kavanozda ise ne tadi gitti ne kokusu gitti.
Hmmh.

Sikinti yok

türkiye'ye girişlerde kişi başı 1 lt sert, 2 lt hafif alkol geçirme hakkınız var. gümrük memurları özellikle kktc ve rus uçakları indiğinde bu kontrolü yapıyorlar.

not: içeriden bilgi.

Kıbrıs'ı bilemiyorum. Yalnız geçen hafta Sarp'tan yurda dönerken aynen yukardaki gibi dediler ki "1 şişe yüzde 22 üzeri veya 2 sise yüzde 22 altı". Likor ve martinimle kasaya giderken kasiyer "bir tane viski alabilirsin, rakı da" dedi. Koşar adım gidip 100 luk rakiyi da bagladim. Yani enteresan bir durumdu. Paylasayim dedim

iki tane şeker için kardeşinin başını belaya sokma. ne yemek istiyosan gidip orda yemeni tavsiye ederim.

hediyelik lale soğanı alınır.

Anaya veya ailedeki bilimum kadın akrabalara lale soğanı aldırabilirsin.

Fudge alsin, burada yiyip yiyip kendinizden gecersiniz. Biz oyle yapmistik :(

Edit : truflu gouda alsin, hatta parasi neyse verelim bize de getirsin. old amsterdam krem peynirler var, onlar da asiri basarili. agzim sulandi ya.

peynir alsin. gouda. tipine bakinca "bildigin kasar bu yea" diyeceksin ama onu yedikten sonra kasar adi verilen peyniri bir daha ayni tatla yiyemeyeceksin.

Çok efsane bir peynir getirmişti abim oradan. Canım çekti be

farklı farklı gouda yedim ama beni sarmadı, ailede de pek prim yapmadı. lale soğanları, anahtarlıklar, rijksmuseum'dan tablo magnetleri daha bi sevildi.

benim 5s de de aynısı olmuştu
zamanla hareket falan da ediyor
amerikadaki apple shop da anında değiştirdiler ücretsiz
türkiyede de apple shoptan randevu alabilirsen değiştirirler mutlaka garantisi varsa
yoksa da cüzi bir para karşılığı değiştiriyorlar.

ekranlar farklı katmanlardan oluşuyormuş. bu katmanlardan biri zarar görünce(fiziksel darbe falan) içindeki kimyasal sıvı diğer katmanlara akıp orayı karartıyormuş. zamanla büyüyormuş. çözümü yokmuş. ekran değişmesi gerekiyormuş. servise sor. baya bi fiyat çekerler eğer karşılamıyorlarsa. bu işlerden anlayan birine yaptırabilirsin ucuza gelir.

testlerde cakmakla isitilan ekranlarda da benzer goruntu olusuyor ama geciyor kisa sure sonra. burada panelde kalici hasar var gibi duruyor.

amfi ve hoparlor alacak.

amp lazım şunun gibi. (resimdeki input ve outputa bakalım.) www.batimuzikmarket.com

şu videoda, dakika 4'te gösterdiği gibi pikaptan çıkan kabloyu (kırmızı-beyaz) ampe (input yazan yerlere) bağlayıp sinyali güçlendirmen gerekiyor. www.youtube.com

sonra ampteki output yazan yerden hoparlöre bağlantı çekiyoruz. hoparlör şu olsun: www.hepsiburada.com

sayfada hoparlörün arkasının gösterildiği resme bak. hoparlörün arkasındaki rca (kırmızı-beyaz) yer de amfiden gelen ikili kablonun giriş yerleri olacak.

amp pikaptan sinyali alacak, güçlendirecek ve sonra hoparlöre verecek.

her ne olursa olsun, cam kadar sağlıklı olacağını sanmıyorum.
bizim evde dolu tıpırveri ama sanmıyorum ki cam kadar sağlıklı olsun.
anama laf anlatamıyorum ki.

Paşabahçede cam kaplar var en temizi onlar.

LİNK açılmıyor ama benim annem kuru yemişlerı filan tupperware'in kutularında saklıyor senelerdir, pek memnun.

Ivır zivirlar için de uzunca cam kapları var yine onların.

Cam kap diyen çok kişi yokmuş, cam kap demeye geldim.

Kavanoz kullanıyoruz biz. O kadar para vercegine basitce kavanoz kullanabilirsin.

Bana da "bu farklıydı" dediğim insanlar denk geliyor bazen, çözümü yine o kişiye para vermekte buluyorum. Bir keresinde yolda Suriyeli bir kadın görmüştüm, yüzü bana çok kötü kötü gelmişti, fotoğrafını çeksen ödül alırsın, o derece, kucağındaki bebekler de ağlıyordu, ilk önce para vermemeye karar verdim ama yürümeye devam ederken bir anda vicdan azabı duyup 20-30 metre yolu geri dönüp para verdim, sonra içim rahatladı biraz. Siz de öyle yapın. Çağdaş yaşamı destekleme derneği biraz abartılı geldi bana, onlar dilencilerle ilgilenmezler. Bahsettiğiniz kişinin evi falan yoksa en iyisi belediyeye yönlendirmek.

Yazmış olduğunuz yazıya katılıyorum, dilenciye para vermem vermedimde, yardımlarımı genelde internet sitelerinde ki yardım derneklerine düzenli olarak bağış yapmaktayım.
Bağış yaptığım derneklerden bir tanesi www.kardeselidernegi.org.tr dir.

şöyle söyleyeyim; benim kuruşluk kulüp rakısı tükettiğim oldu. hafif uçmuştu hacimsel olarak. bundan 12-13 sene evveldi, o zamanlar tat farkını ölçecek kadar deneyimim yoktu, ama şişelerden birkaçını dağıttığımız babamın uzman arkadaşları arasından daha fazlasını talep eden olmuştu.

diş taşı/tartar gibi bir şey olmasın?! ilk fırsatta bir diş hekimine giderseniz hem teşhisi koyar hem de eğer diş taşıysa anında temizliğini yapar.

Sigaradan da oluyor.

sigara, çay, kahve lekeleri.
diş taşı temizliğine gidilecek. elbette pırıl pırıl olmayacak ama şu anki gibi kararmalarda kalmayacaktır.

Sigara tek sebep değil , keçilerde bile oluyor , taş temizlet.

tupperware güzel,kullanıslı fakat buzlukta çatlıyor o da.

çağdaş marketten şunu al www.pinarsu.com.tr bi iki ay sonra bunu at tekrar al

Ben yeni karrimor un 1 ltlik siselerinden aldim. Baya memnunum, agzi genis oldugu icin temizligi cok rahat. Icmenin de rahat olmasi icin bi zimbirti var. istersen onu kullaniyosun.

Bikac kez doluyken yere dusurdum filan, hicbisey olmadi ve cok hafif.

urun.n11.com

şu nasıl. ben de almayı düşünüyorum.

@belkider ben onu kullandım beş almıştım kaybede kaybede tek bir tane kaldı ama taşımak için çok başarılı, dondurmakta da çok pratik.

yo.

ama neyle kiyasliyoruz. sigara kokacagina ne koksa daha iyi mesela.

Etmez. Adam eğer bakımlıysa sağlığına da dikkat ediyor derim. Zira karanfil tıp ve eczacılıkta güçlü bir antibakyeriyel ve antiseptik. Denemeni tavsiye ederim.

sarımsak kokmasından iyidir.

Hayır.

www.konkreatif.com

bunlar satiyor turkiye'de sanirim. ;)

adi da edison ampul

Edison diye geçiyor.

www.google.com.tr

renkli bi plastik boya ile boyayabilirsin bence.

Kapı barfiksinin genişliği şu harekete yetmiyor:
cdn-mf1.heartyhosting.com

Şuna da yetmiyor:
www.feelfirm.com

Şuna yetiyor sadece:
calisthenicsguide.com

Barfix işine gireceksen daha genişlerden al, koridor barfiksi gibi. ya da şöyle bişey:
i.ytimg.com

Düz boru alma yani, 80cm yetmez.

kardeş küçük insan mısın ? o kapı 1 metre ya var ya yok

Evet aslında güzel bir renge boyayabilirsin,içini açsın;onun üzerine bişiler yap dude :)

geçme

8 kkullanıyorsan geç, 7 kullanıyorsan geçme diyorlar

8 nedir ya tahammül edemiyorum. bekleme bence.

geç

elini korkak alıştırma geç

ucretsizmi gercekten

kesinlikle geç ama oyunlarda ve tam ekran uygulamalarda hala çözülememiş bir siyah ekran sorunu var ve çoğu kullanıcı bu sorunu yaşıyor... yeni gelecek büyük güncelleme ile çözüleceği söyleniyor..

oyundayken alt + tab veya ctrl + alt + del uygulandığında siyah ekran oluşabiliyor ve bilgisayar kitleniyor.. yeniden başlatmadan çözmek imkansız..

aynı şekilde bazı oyunlardan çıkarken siyah ekran oluşabiliyor ve bilgisayar kitleniyor.. yeniden başlatmadan çözmek yine imkansız..

bazı rus siteleri var.. windows 7 pro keyini 397.96 ruble ( 16 - 17 tl ) karşılığında alabiliyorsun.. ardından yükseltme işlemini başlatırsın.. korsandan veya etkinleştirilmemiş windows'tan yükseltme yapılıyor mu onu bilmiyorum.. bahsettiğim siteden yandex.money ru ile windows 7 pro keyi alarak yükseltme işlemimi tamamladım..

@ucan spagetticanavari teşekkürler..

@synche bilmiyorum dediğin noktayı belirteyim bari. korsan 7'den 3 sistem yükselttim 10'a. üçünü de yükseltme sonrası sıfırlayıp temiz kurulum yaptım. hatta ikisinde ssd ile tamamen sıfırdan yükleme yaptım lisansta sorun yok. internete bağlandığı anda microsoft onay veriyor aktifleşiyor. orjinal olarak görünüyor. ha adamlar bu korsandan geçti diye sisteminde not almış mıdır bilmem. ileride sorun olur mu bilemem ama 2 yıla yakındır windows 10 yayınlandığı günden beri kullanıyorum korsandan yükseltme ile. sıkıntı yok.

Windows 8 garabetinden sonra cok memnun kaldim. Edge i dahi cok begendim. Ben cok memnunum bu gecisten acikcasi. 7 den gecmek icin elzem bir sebel sunamam. Ancak onun icin de sunu soyleyebilirim yakinda microsoft destegi ceker ya da cekmistir bilemedim. Sistemi guncellemek iyidir. Donanimi eski bi win7in varsa bulasmasan da birsey kaybetmezsin.

nivea'nın hassas ciltler için traş jeli var hocam. bende de çok kanama ve tahriş oluyordu; o biraz azalttı gibi sanki.

mach3 iyidir. elinde kaliteli bir tıraş bıçağı olsun. naçizane bir iki tavsiye edeyim. aynı sorunları ben de çok yaşadım. benim de cildim çok hassas. suratım kan içinde kalırdı yeni yeni tıraş olmaya başladığımda. yaklaşık 7-8 aydır hemen hemen her gün düzenli tıraş oluyorum. son bir aydır ancak boğaz bölgemdeki tahrişler azalmaya başladı. köpük ve jel vs. kullanmak yerine tıraş kremi ile tıraş olmanı tavsiye ederim. jel ve köpükten daha etkili ve ucuzdur. gillette iyidir pahalı gelirse arkonun kremleri de iyidir. hassas cilte sahipsen tıraştan sonra mutlaka ama mutlaka şap sür yüzüne şap çok etkili. ayrıca tıraştan sonra da kolonya sürme. kendi cilt tipine göre losyon ve krem tavsiyeleri var tıraş forumlarında onlara göz at. karar veremezsen nivea balsam iyidir.

mach 3 yüzümü kazıyıp atıyor resmen. boynumda kanamayan bir nokta bile kalmıyor zaten... turbo ve sensitive denedim. blue 3 ile çok bir farkını göremedim, kullanım ömrünü bilemem çünkü körelene kadar kullanacak değilim yüzümü mahveden bir şeyi sonuçta. koltuk altı kılı filan kesiyorum mach3le artık.
philips rq1260 ftw!

codec packi kaldirip tekrar yuklemeyi denediniz mi`?www.majorgeeks.com

kitaplarım.

koleksiyonum var metal earth koleksiyonum
www.google.com.tr

çok sürmedi bi süredir yenilerini bulamıyorum.
arayıştayım

Sadece başlığı okuyunca "yatak" diye cevap vermiştim ama oda güzelleştirici arıyormuşsun. Bu ayaklı lambalar gece loş loş açılınca, arkaya da lounge verince çok keyifli oluyor. Sanki az önce metrobüsten gelip dondurma kutusundaki köfteyi yiyen ben değilmişim gibi. Koleksiyon olarak benim gittiğim ve arkadaşlarımın gittiği yerden aldığı minik biblolar var, çok şirin geliyorlar. Ömrüm boyunca genişlesinler istiyorum

Mumlarım, minik dikensiz kaktüsler, diğer aldığım çiçekler (ev menekşe dolu), kar küresi koleksiyonu yapmaya çalışıyorum. Yurtdışındayken ilk 5 tane aldım. Sonra arkadaşlara aldırttım gittikleri yerlerden, ben gittikçe yine alıyorum. 10 tane var şimdilik

erkek arkadaşım :)

Çok güzel bir ayaklı lamba var salonda. Sokak lambalarının replikası gibi. Hafif loş bir şekilde o yanıyor oluyorsa ev tadından yenmiyor.
Bir de hatırası olan şeyler mutlu ediyor.

Küçük star wars figürümsü şeylerim var kitaplığımın raflarında. Acayip seviyorum.

hiç bi şey, bu evden nefret ediyorum.

bahsedilen ayaklı abajurlar. odayı ayrı bi güzelleştiriyor, avizeyi açtırmıyorum kimseye o derece.

bi de magnetlerimi her görüşümde mutlu oluyorum. magnet koleksiyonum var. gittiğim şehirlerden beğendiğim magnetleri buzdolabına yapıştırıyorum.

Kedi.

Alet cantam bir de. Darbeli matkap mi dersin, socket set mi, her halt var. 3 yildir surekli bir seyler ekleniyor, bu ara durdu biraz. Ihtiyacim olan cogu alete sahibim cunku.

Bu sıralar fesleğenim ve çok tatlı saksısı. Odama girer girmez elimin altında kalıyor zaten. Bir el atmadan duramıyorum. Acayip mutlu ediyor.

Eskiden diş koleksiyonum vardı koleksiyon denemez gerçi ama o kadar büyüyemedi. 20 yaş dişlerim, kardeşlerimin çekilen dişlerini falan biriktiriyordum küçük bir kavanozda. Ben ölürsem benden bir parça kalsın diye takılıyordum anneme. O da kızdı tabi niye öyle şeyler söylüyormuşum diye. Sonra benden habersiz çöpe atmış :(

Los isik.

Kediler

komik kartpostallarim var mesela, alakali oldugu yere mimar silgisi ile tutturuyorum, her gordugum de gulumseten bir saka oluyor ustunde veya bir sirinlik... misal banyodaki fircaligin ustundeki kartta bir adam dis macununun son kalani ciksin diye tupun ustunden buldozerle geciyor, karisi da buna bagiriyor tamam yeter cimriligin bu kadari olmaz gibisinden. mutfak kapisinin ustunde ise baska bir kartpostal var, onda da bir kopek digerinin gerisini kokluyor ve 'hmm, feslegenli tavuk ve biraz kedi boku' gibi birsey diyor. kitapliklardan birinin rafinda ise bir kedi cizimi var, cizimdeki kedi bir kitaplik rafinda uyuya kalmis. zaten evde kedilerim var, onlar basli basina bir gulumseme kaynagi. esimin sakalarini ise yazip kitap olarak bastirsam kapis kapis gider. acayip eglenceli bir insan, beraber cok guluyoruz. kitap okuma kosem var, minik nir okuma lambam, eski ahsap bir ecza dolabinin ustunde duruyor, icine ilac yerine o aralar ne okumayi planliyorsam onlari koyuyorum, camdan yansimasi da cok guzel gozukuyor. yerde durdugu icin boyle tam bir mini zigon gibi oluyor, ustune bir fincan kahve veya bir bardak suyumu da koyuyorum. sonra ecza dolabinin icinden ne canim cekiyorsa secip aliyorum. ikeanin sallanan koltuklarindan var. bir de ahsap bir taburem var, onun ustunde de minik bir yastik. bunlarin hepsinin birlesiminin sadece bizim evde oldugunu bilmek huzur veriyor. hicbirisi set degil, takim degil. kulak ustu kulakliklarim da burada duruyor. kitap okurken bir de muzik dinleyeyim dersem, iyice ucup gidiyorum. kafami kaldirdigim zaman ayakli lambanin isiginda biriktirdigimiz milyonlarca seyi goruyorum karsidaki kitaplikta. siseler, cdler, kitaplar, resimler, biblolar, cesit cesit objeler. mesela bir tepsi var, aslinda aslinda bir antika bir surat teknesinin onarimindan kalan tahta parcalari ile yapildi. tutma yerleri de aslinda teknedeki halat baglama aparatlari. bunlarinin hepsinin hikayesi beni canli ve mutlu kiliyor. evimin her kosesini seviyorum, evde vakit gecirmekten asla sikilmiyorum. dolayisi ile anlat anlat bitmez, bazisinin anisi aci da olsa dunyanin en guzel yerinde bile olsam eve donmek icin hep sabirsizlaniyorum.

Led'li mumlarımı ve noel baba şeklindeki ahşap yer süslerimi seviyorum.

puf. ayaklarımı uzatıp laptopumu kucağıma alınca benden mutlusu olmuyor.

Sozlukte guzel bir entry vardi bu surecle ilgili. Sadece tup vermek yetmiyor, soyle soyle yapmaniz lazim o yuzden paraniz ve zamaniniz yoksa insanlara bosuna umut olmayin diye

Sorularinizin cevabini bilmjyorum ama biri o entry'yi bulabilirse o kisiyle iletisime gecebilirsiniz

10/10 tutmuş. Yani nakil yapılacak kişiye tamamiyle uygunsunuz. Nakil yapıldıktan sonra tutmama ihtimali var ama 10/10 büyük talih.
Sizi yürekten tebrik ediyorum. Bir kişinin yaşamasına umut olması için belki de biraz fedakarlık yapabilirsiniz.
Size 5 gün boyunca aşı yapılacak ve bu 5 günün sonunda kemik içindeki kök hücrelerinizin kanınıza çıkması sağlanacak. Sonra da kolunuzdan bir iğne ile kök hücreleriniz bir makine yardımıyla toplanacak.

Mobildeyim editleyemiyorum. Çok büyük ihtimalle 4-5 saate kemik iliğini vermiş ve hastaneden ayrılıyor olursunuz. Bunun size herhangi bir olumsuz etkisi yok. Hiç bir şekilde korkulacak ve çekinilecek bir yanı yok. Herkesin başına gelebilen bir hastalık. Lütfen duyarsız olmayalım. Vereceğiniz bir tüp kan işe kemik iliği veritabanına kayıt olabilirsiniz. Bir kere kayıt olduğunuz zaman vermek zorunda değilsiniz. Dilediğiniz an vazgeçebilirsiniz.

konser/parti gürültüsü.

wiki der ki: In his first positive review for a Daft Punk album, Robert Christgau believed that a full video representation was avoided because "too much scale, flesh and bodily effluvia would be lost." Thomas Bangalter expressed his reasons of not releasing a DVD by stating "the thousands of clips on the internet are better to us than any DVD that could have been released." en.wikipedia.org

meali: internetteki binlerce klip bizim çıkartabileceğimiz herangi bir dvd'den çok daha iyi.

izleme

2 haftada 5-6 kitap bitiren birinden insan daha mantıklı sorular bekliyor :(

benden önceki tüm yorumlar +1, bu kadar başarılı bir cevaplar silsilesi görmemiştim duyuruda asklşda.

sinema dediğinde aklına sadece transformers geliyorsa bence de izleme.

2 saatte sıkılıyorsanız, en azından kısa filmler izleyebilirsiniz. Ayrıca bir çok eserin filmi de var.

zaten dizi izlemeye alışınca film izleyesin gelmiyor, film izleyince de dizi izleyesin gelmiyor.

pek çok filmin sanat değeri taşımadığını ve çıtır/çerezlik olduğunu düşünürsek pek de birşey kaçırmadığını düşünüyorum.

aynı durumdayım, dizi izlerim, kitap okurum film pek izlemem. devamı olmayan hikayeleri sevmiyorum çünkü. açıkçası film izlemiyor olmanın yaratabileceği kültürel eksiklik de şeyimde değil.

Diziden sikilmayip da sinemadan sikilmak cok ilginc.

Ne kacirdigini ne biz ne de sen bilebilirsin. Izlemeye baslarsan ne kacirdigini ya da hicbir sey kacirmadigini kendin gorursun. Herkes icin ayni degil bunlar, herkesin etrafini gorus sekli, algilama bicimi var. Sana ne verir ya da ne vermez bilemeyiz.

1-yaş kaç?
2-gereken derken?

1-23
2-klasik. kitabın hası. ahanda bunu oku dediğiniz

karamazov kardeşler.

dayanamadım editliyorum, aslında her kitap sana bir şeyler katar. tek bir kitap önermek mantıksız. şu an kafamı çevirip kitaplığa bir baktım da, birisini bile okumamış olmak istemezdim. bence dünya ve modern klasiklerini okumaya gayret et.

akçasazın ağaları (2 cilt)
ince memed ( 4 cilt)
dağın öte yüzü (3 cilt)

yaşar kemal

karamazov kardesler. bunu kesinlikle okumalisin

p.k. dick Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi?
asimov ben robot
çanlar kimin için çalıyor hemingway

valla ilk aklıma gelenler bunlar oldu

ha bir de gogolun paltosu hepimiz oradan çıktık diyordu dostoyevski. suç ve cezayı karamazov kardeşlere tercih ederim ama sen hepsini oku bence.

daha önce okumuş olduğun kitapları ve yaşını dikkate alarak söylüyorum ruslarla başlama. sıkılırsın, bir daha da bir şey okumazsın.
şibumi'yi oku mesela, trevanian'dan.
fareler ve insanlar-john steinbeck
ihtiyar adam ve deniz-ernest hemingway
ana-gorki
ada-aldous huxley
tutunamayanlar-oğuz atay
yaban-yakup kadri karaosmanoğlu
birbirine benzemez ve klasik sayılabilecek bir liste. beğendiğin yazarın diğer kitaplarıyla devam edebilirsin.

karamazov kardeşler +1

Neden yakalamak istiyorsun? Sanane?

askhshah millet nelerle uğraşıyor. baykuş uğursuzluk getirir derler. ben pek kafalayabileceğini sanmıyorum.

yakalama kardeşim.

nerede yaşadığını bilmiyorum, ama o muhtemelen bir baykuş değil. kukumav. Orta-batı anadoluda yaygın. En büyük besini tarla faresidir. sana bir zararı olmadığı gibi, çevrendeki denge için önemli bir hayvan. bu yüzden ona dokunmaman gerekir. seninle bir ahbaplık kurmaz. öyle bir yapısı yoktur o kuşun. rahat bırak onu.

leş kargaları ya da kumrularla ahbaplık kurabilirsin. insana gelirler, insanı tanırlar. kukumava baykuşa dokunma kardeşim. allah aşkına dokunma.

Bu kadar çok kahve anksiyete yapabilir. Dikkatli içmeni tavsiye ederim.

nesperesso makinasi alip kulube uye ol. her ay sana kapsul gondersinler. en klasi bu.

basit bir filtre kahve makinesi al, tchibo ya da starbuckstan kahve çektir. kahve dünyası ile uğraşma hiç

çok kasma, türk kahvesi candır

delonghinin öğütücüsünü al. sonra basit bir filtre kahve makinesi veya espresso makinesi al. urban coffeeden taze kavrulmuş kahveni çekirdek olarak al, kullanacağın kadar öğüt.

delonghi iyi marka, ben de almayı düşünüyorum. şu anda bende moka pot var. kahveleri de e-gurme.com'dan alıyorum (internetten araştırdım biraz bu siteyi tavsiye eden çok kişi vardı). yaklaşık iki aydır buradan çekirdek olarak alıyorum kahveyi. bu tarz bir iki site daha var ama genel olarak starbucks'ı çok önermiyorlar. Evde bi öğütücüm var onunla öğütüp yapıyorum direkt kahveyi. öğütülüp paketlenmiş kahve ile anında öğütülüp yapılan kahve arasında oldukça fark var. Normalde şekersiz kahve içemem, bu şekilde yapınca şeker katmaya bile gerek kalmıyor.

Süt köpürtücüsü almıştım bir de aliexpress'ten ama tavsiyem tchibo'dan alman eğer almak istersen. çin malı olduğu için içinde motor çok kuvvetli değil, iyi köpürtmüyor.

Ben de araştırıyorum şu sıralar değişik kahveleri ama biraz pahalı bir hobi :D en azından idare eder bir espresso makinası alayım dersen yaklaşık olarak 1000 lirayı gözden çıkarmak gerekiyor.

Öncelikşe demleme tekniği senin damak tadına kalmış bulunduğun yerdeki yerel kahvecilerde bu tür 3. dalga demleme ekipmanalarını deneyebilirsin. Kahveyi kahve dünyası, starbucks gibi yerlerden değil de yine üçüncü dalga kahvecilerden taze kavrulmuş olarak alıp kahveyi içmeden önce çekmen en mantıklısı olur. Çekilmiş kahve 8 saat içinde tazeliğini kaybetmeye başlar, çekirdek olarak saklaraan eğer 1 aya kadar tazeliğini korur.

Öğütücü olarak seramik değirmenli öğütücülerden almanı tavsiye ederim. Harionun mini mill ve mill skretion modelleri var el değirmeni olarak onlara bakabikirsin.

Ben evde aeropress kullanıyorum, çekirdeklerimi ise kronotropun internet sitesinden kavrulunca gönder seçeneğini seçiyorum. En taze şekilde evime geliyor. İçmeden hemen önce yeteri kadar kahve çekip demliyorum. Dışarıda içtiğim kahvelerden daha başarılı sonuçlar elde ediyorum.

açılın bu benim konum.

şimdi dostum, yaklaşık 10 yıla yakın bir kahve ile teşrik-i mesaim oldukça fazla. bundan kastım nescafe ya da jacobs tarzı granül kahve değil, direkt olarak çekirdek kahve ve demleme tekniklerinden bahsediyorum. kahve binlerce yıllık bir şey ve işin heyecan verici tarafı günümüzde bile, yeni yeni kahve demleme teknikleri çıkıyor. stabil bir şey değil yani. bu yüzden hep canlı bir kavram da kahve olayı. aeropress'ler çıktı, ne bileyim cold drip olayları var falan. hep bir devinim söz konusu ve haklısın, hepsi de acayip merak uyandırıyor.

benim elimde vacuum pot (şu syphon coffee maker dedikleri), filtre kahve makinesi, french press, moka pot ve tchibo'nun kapsül makinesi var. bunların hepsinin tadı farklı, olayı değişik.

ben en çok tchibo'nun makinesini kullanuyorum, bunun da nedeni aletin tek tuşla kahve hazırlaması. yani kolaylık faktörü. bunu gütmediğim zamanlarda kahvemi grinder'ımda çekip, moka pot kullanıyorum. çünkü yoğun ve sert kahveleri seviyorum. buna da en yatkını moka pot oluyor (evet bialetti). ardından da french press'i kullanıyorum (evet bodum). kısacası, en az uğraştıranı en fazla kullanıyorum diyebilirim.

espresso tüketmiyorsan, basınçlı kahve makinelerinin o kadar da hükmü okunmuyor. binlerce lira verip almak, açıkçası bana (en ince zevkin bu değilse) gereksiz geliyor. 80-90 liralık moka pot'lar bu iş için en ideal demleme aletlerinden biri. keza french press'ler de öyle. bir de ben analog olayını seviyorum. ocakta kaynayan bir moka pot fikri, çok cezbedici benim için. vacuum pot'u ise neredeyse hiç kullanmıyorum, pisliği çok fazla zira. chemex ve hario ise aynı mantıkta. o da ultra analog. açıkçası onu da almayı düşünüyorum bu ara.

hasılı, bu olay biraz zevk meselesi. uğraşmak güzel diyorsan, dediğim şeyleri düşün. ona göre bir seçim yap. ama sanmıyorum ki french press aldın ve tamam dedin, önrümün sonuna kadar bunla idare ederim ben. çünkü kahve biraz da kendini şımartma olayı. önemsiyorsun ister istemez.