manyak kaynağa sahip olabilirsin ama o kaynak senin işine yarayacak türden mi?
birde ingilizce'deki seviyen sanırım pre-intermediate ve sadece sınavı geçmek istiyorsun. o zaman özellikle bu sınava hazırlanmak için çıkan yayınları/kitap/cd etc. yi takip edebilirsin diye düşünüyorum. bu şekilde en azından hedefine odaklanmış olursun.

ben kpds'ye ya da üds'ye girmedim. ielts'e girdim bu ikisinin sistemi çok farklı ama kpds denemelerini görmüştüm. gramer ve kalıp ağırlıklı bir sınav. kardeşimden biliyorum, eğer imkanınız varsa mutlaka bir kursa gidin.

eğer amacınız ingilizceyi iyi öğrenmekse, o zaman alt yazılı filmleri tavsiye ederim. tabi alt yazıları ingilizce olmak kaydıyla. hem dinleyip, hem öğrenirsiniz, hem de zevkli olur.

1. the ultimate guide to kpds (hüseyin öz - ö. faruk cantekin - agon)
eğer yoksa edinin

2. ilginizi çeken konularda ingilizce bişeyler okumaya çalışın. ingilizce ne olursa artık. bunu bi alışkanlık haline getirin. her gün 1 saat wikipedia'da mesela osmanlı tarihi. acele etmeyin, her cümleyi her kelimeyi anlamaya çalışın. 1 ayda ciddi bir ilerleme sağlamış olacaksınız.

3. eğlenceli ve yüzeysel bir dizi ya da filmler bulup ingilizce altyazıyla izlemeye çalışın (izlemediyseniz friends idealdir)

faili meçhul kıyak olabilir mi?
www.fikiratolyesi.com

melamilik diye bir tarikat var galiba ondan bahsediyorsunuz? sözlükte melami - melamilik diye aratabilirsiniz.

o tarihte artık askersiniz efendim. emir de verecekler "duvar dibine çök", "adi adım marş" falan diye. traş olup gidin, almayabilirler.

sinava girdiginiz mekanin komutaninin keyfi belirliyo bunu. misal 319. donem sinava girerken tuzla'da sakallilari almadilar iceri "siz bugunden itibare askeriniz, boyle asker olmaz" diye. fakat 325'ler kucukyali'da ferah ferah girmis bildigim kadari ile. her ihtimale karsi tras olmak faydali.

Valla ben sabahın 7'sinde gelenlerin bir kısmını berbere yolladıklarını biliyorum. Millet berberin açmasını beklemişti. Sonuçta askersiniz o tarihte ve önünüzde onlarca kişi olacak bir de onun stresiyle uğraşmayın 10 gün için.

istanbul ise küçükyalı saça sakala izin veriyor tuzla vermiyor diye biliyorum.

sorun cıkartmazlar... kesinlikle gidin tras olup gelin deme gibi bir hakları yok ayrıca siz o tarihlerde izinli oluyorsunuz dolayısıyla resmi olarak ta asker degilsiniz.. 317 ve 319. donemleri tuzla da gormus birisi olarak sorun cıkarttıklarına sahit olmadım.. problem olmaz bence yani..

Saç sorun olmaz ama sakalı sorun ederler.Abartıp küpeyle gelen vardı ben sınava girdiğimde.Ama sakala dikkat.

içeri alınmazsınız. göreceksiniz, seyyar satıcılar olacak traş malzemesi satan, sabah sabah susuz traş olup yüzünü kesenler olacak

herkese teşekkür ederim yardımlarından ötürü.çoğunluk kararıyla traş olmama karar verilmiştir. saolun varolun.

"korkulu rüya görmektense uyanık yatmak iyidir" en sağlamı traşını ol öyle git.

son 2 ales e girmiş iseniz ancak netten başvurabilirsiniz.

üds'ye elden başvurmuştum, kpds'ye başvurmaya gittiğimde ordaki görevli (görevli vekili daha doğrusu) gelmenize gerek yoktu netten başvurabilirdiniz demişti. bi yanlışlık oldu heralde.

başvuruluyor internetten. şifreniz var mı?

"Mevcut şifrelerini hatırlamayan ve şifresi olmayan adayların şifre edinme işlemleri alınan karar gereği ancak başvuru merkezlerinden yapılabilmektedir. Nüfus cüzdanınız ve T.C. kimlik / Y.U. numaranız ile başvuru merkezlerine şahsen giderek yeni geçici şifrenizi talep edebilirsiniz.Bu işlemden sonra internet üzerinden geçici şifrenizi kalıcı hale getirip , Aday İşlemleri Sistemini kullanabilirsiniz."

var şifrem. giriş yapıp bireysel başvuruya geliyorum. o mesaj çıkıyo işte?

kesinlikle yaniliyorsunuz. farkli sinavlar arasinda, sadece adres bilgileriniz taşınır. fotograflariniz taşınmaz. o nedenle son 2 sene (son 4 ales) içinde girmek istediiniz sınava kaydolmadi iseniz, başvuru merkezine gitmeniz gerekiyor.

olmaz abi abd'de bile olmamıştı zamanında. kaybedenin vay haline diye latince bi söz var bilseydim onu söylerdim şimdi.

10 sene önce yapılan seçimdede mersin adana organize sanayi bölgesi çöp bölgesinde onlarca oy pusulası işaretlenmiş olarak bulunmuştu. kimlere ait oldgunu bilmiyorum, şimdi bir parti söyleyerek yalancı konumuna girmeyelim. yerel medya bir iki üstüne gitmişti olayın ama sonrasında kimse birşey çıkaramadı, demedi. sorunun cevabı iptal olmaz yani. yeniden sayım yapılır.

vokalle gp kaydı aynı anda olmaz heralde.
windowsun kendi ses kaydedicisiyle bi kayıt alırsınız, sonra yine windowsun ses kaydedicisinden üserine kaydederek vokallleri kaydedersiniz?

Audacity'de kayıt gerecini "stereo mix" olarak seçin. Windows'taki mixerdan da midi (sentez) ve mikrofon ses seviyelerini ayarlayın.

Ya da stereomix olarak sadece GP'yi kaydedin önce. Sonra o çalarken kulaklık takın, iki kanal ayrı olur, efektleri, ses seviyelerini filan değiştirebilirsiniz.

penceredeki adres satırına sıradaki diskin hadrfini girseniz.
c: d: varsa e: yazıp deneseniz bi ?

denedim olmadı o. yok böyle bi adres dio.

sevgili yoldaki isaretler,

İlk olarak Bilgisayarıma sağ tıklayıp Yöneti seçerek konsoluu bir açın. Disk Yönetimi ya da Çıkarılabilir Depolama Birimi altında taktığınız ekipman gözüküyor mu? Eğer gözüküyorsa bir harf atayarak kullanıma başlayabilirsiniz. Eğer gözükmüyorsa, BIOS'tan bi bakın bakalım orada gözüküyor mu*? Duruma göre başka bir çözüm bulmaya çalışalım.

ordan gözüküyor. ama orda harf atadıktan sonra bilgisayarım'a girdiğimde yine göremiyorum diski. orda sağ tıklayıp diskin içindeki klasörlere kısayollar oluşturuyorum masaüstünde diski çıkarıp tekrar taktığımda bu kısayolları da görmüyor. tekrar girip bi sürücü harfi vermem gerekiyor.

O zaman sisteminizden kaynaklanan bir sorun bu. Hımm... İşletim sisteminizi yazar mısınız?

windows xp

Hani belki alakasız gibi gözükebilir ancak bilgisayarınızda SpyBot Search & Destroy tarzı regedit girişlerini kontrol eden / donduran bir program var mı? Belki girişin kayıt edilmesine izin vermiyordur.

hayır bilgisayarda hiç bi güvenlik programı yok zaten bi kaç günlük bilgisayar.

Bilgisayarım(sağ tık)>Özellikler>Donanım>Aygıt Yöneticisi>Evrensel Seri Yol Denetleyicisi'nden USB portlarını kontrol edip, herhangi bir kaldırılma ya da devre dışı bırakma olmuş mu diye bakın.

maalesef sorun orda da değil. portlar gayet düzgün.
şu anda sorun aslında tam olarak tanınmıyor olması değil.
1 - bilgisayarımda görünmüyor
2 - adres satırlarından vs. ulaşılmıyor.

O zaman o dediğim yerdeki listeden, taşınabilir disk takılı iken kullanılan porta bakın. Buldurabilirseniz (seçeneklere tıkladığınızda, diğerlerinden değişik bir şey yazması muhtemeldir), "Kaldır" dedikten sonra bir görünüp bir kaybolarak kendiliğinden gerçekleşecek bir dizi işlemden sonra bilgisayarın yine otomatik olarak tanımasını bekleyin.

Aynı sizinki gibi, takılı olmasına ve sağlıklı bir şekilde port işgal etmesine rağmen tanıtamadığım eski bir flash belleği bu şekilde açabilmiştim.

kaldırdım portu bişey olmuyo :~

e1 hucresine bunu yazip, asagi dogru kopyalayin ayni formulu:
=LEFT(A1,SEARCH(" ",A1))

A sutunundaki herhangi bir hucrede tek kelime varsa (bosluk karakteri yoksa), E sutununda formul hata verir. bunu da formulun icine if'li bir ifade koyarak duzeltebilirsiniz.

evet hata veriyor. hatta err: 508 mi ne hata. 1 yaklaşık sonuç.
if fonksiyonunu nasıl yazıyoruz?

=PARÇAAL(A1;1;BUL(" ";A1)-1)

edit: buradaki dosyada bir sürü örnek var;

www.excel.web.tr

"text to columns" menüsü işinize yarayabilir mi?

fakir baykurt, tırpan.
biraz hüzünlü gibi ama, sonunda iyiler kazaniyür.

peder için: sihirbazlık kılavuzu, açıklamalı ilüzyon oyunları, kendisi denemeye başlar umuduyla,

valide için, gülbeşeker, türk tatlıları tarihi, biz ailecek severek okuyoruz...

dan brown'ın kitapları sürükleyicidir sarar.

leyla nın evi - zülfü livaneli

o yas ciddi ciddi kitap okuma aliskanligi olan kisilerin bile birakmaya basladiklari bir yas, uzun süre okumak basagrisi vs. yapiyor o yuzden gazeteye dergiye yöneliyorlar. bence o is zor.

türk i$i bir çözüm:

sevgili annenize beyaz dizi (harlequin ws.) romanlarından alınız. kısa ve okunması epey rahattır. Konu tamamen a$k içerikli.

sevgili babanıza da bol bol bulmaca dergileri falan alın. bitireceğim diye hırs yapar ve etliye sütlüye dokunmaya vakit bulamaz.

maalesef ki vaziyet boyle. zaten d-smartta emre tilev anlatır maçı onun için balatayı sıyırırsın bunun içinde sessiz(mute) izlemek zorunda kalırsın maçı. ard de izle onemli olan görüntü.

ya dışardaki maçları trt veriyodu vermiycek mi bunu?

yok ikisi de dsmarttaymış.

trt'nin sitesindeki yayın akışında maç gözükmüyor.

@stillsoon
ben reklamını izledim malesef iki maç da dsmart ta arkadaşlar.

maç dsmartda izlenir

4. turdan sonra maclarin iciresini disarisini d-smart almis. isi biliyo adamlar.

final maçı farklı bir kanalda olabilir...

önce bankada bütünlettirilir, sonra ister harcanır, ister yatırım yapılır. Artık 1000 tl ile ne yapılırsa tabi.

merkez bankası'na götürüp banknota çevirtebilirsiniz.

Paraları bana verebilirsiniz mesela.

ya bu 1001 adeti 1002 adet yapmanın yolu yok mu?

demir verilir yerine altin alinir. ya da hakemin, futbolcunun kafasina atilir! tutturulamazsa yuh artik..

para kesesi gibi bişeyin içie konup avuçlanabilir, ortalığa savrulabilir, elle karıştırılıp sesi dinlenebilir.

cakkidi cakkidi sallanir muzik yapilir

aslında tüm bankalar 2009 yılında bu paraları almak zorunda.

ziraat bankası bu konuda bir çalışma yapmış, burada 7. maddede durumu açıklık getirmiş;

(Yeni Türk Lirası banknotlarınve madeni paraların, 2009 yılı boyunca Türk Lirası banknot ve madeni paralarla birlikte tedavül etmesi ve 2009 yılının sonunda tedavülden kaldırılmasına ilişkin hususlar ise 1211 ve 1264 sayılı Kanunların verdiği yetkiye dayanarak Bankamızca ve Hazine Müsteşarlığı'nca düzenlenmiş; uygulanacak hükümler 8 Mayıs 2007 ve 22 Ağustos 2008 tarihli Resmi Gazeteler'de yayımlanmıştır.)

7. YTL banknot ve madeni paralar herhangi bir bankada TL banknot ve madeni paralarla değiştirilebilecek mi?

Birlikte tedavül döneminde (2009 yılı boyunca) tüm banka şubeleri, kasalarında Türk Lirası banknot ve madeni para olması durumunda değişim yapacaktır. Ancak, Yeni Türk Lirası banknotlar 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren 10 yıl, madeni paralar ise 1yıl boyunca (zaman aşımı süresince) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve T.C. Ziraat Bankası şubelerinde değiştirilebilecektir.

not: başka amaçlarla da kullanabilirsin. poker veya okeyde çok iyi oyun parası olur bunlardan.

reklam filmi çekilebilir onlarla:)
www.bireyselemekliliksistemi.info

"Allahım bana 1000 altın ver" temalı Nasrettin Hoca fıkrasını canlandırabilirsiniz.

kule.

Poker oynayabilirsiniz.

900 tl nakit karşılığında bana satabilirsin

çoraplara doldurulup işkence aleti olarak değerlendirilebilir.

ben sabahları dolmuşçulara 95 adedini 100 ytl ye sat, gibi fikirler bekliyodum ama olmadı, neyse dursun bakalım biraz daha...

naptn bozukları? merak ettim

faint?
www.youtube.com

(bkz: the first decade) bunan başlayabilirsin. bence en bir efsane seri c&c serisidir stratejilerde.

"medieval 2 total war" ve "civilization 4" oyunlari muthi$tir. gel etme eyleme, aksiyon oyunlarini birakmadan once bioshock'i tekrar oyna...

Starcraftserisi.
Warcraft serisi.
Command and Conquer serisi.
Warhammer serisi.
Battle for the Middle Earth. Evet serisi.
Dragonshard.
Rise of Nations.
Perimeter.
Ground Control serisi
Company of Heroes

Ve hatta kısaca.
www.gamerankings.com

(bkz: age of empires ii the conquerors)

tabi yaklaşık 10 yıl falan geç kaldın.

total annihilation çok eski olmasına rağmen stratejinin özüdür özü.

counter filan oynayan adama birden civilization dayarsan göçer bence.

diğerlerinden farklı bir oyun düşünürsen (bkz: supreme commander)

red alert 2 veya cnc3

ayar vermek anlamında demiyorum, ama yani yazılı olarak bir eleştiri yayınlamak istiyorsanız dilbiginizi gözden geçirmeniz gerekecek. bağlaç olan de'nin ayrı yazılması gibi. yazı dilinizin kuvvetli olması şart.

:)) bende burda ayar yedım diye cvb vermıyorum.. zaten sözluktekı yazılarımda özen göstermeye çalışıyorum ama burda chat yapar gibi yazdıgım için pek kasmıyorum.
önerinizi dikkate alacağım tşk.
bu yazıdada buyuk ihtimal vardır :)

kesinlikle çok film izlemek.film izlerken ölmek gerekirse :)
genellikle sovyetlerden başlanır adettendir.

google a sinematografi yazın cıkan bütün yazıları ilgili bütün kitapları okuyun. sinema yı siyah beyaz avrupa hollywood ayırmayın :) altyazı dergisini önerebilirim. Sergei Einstein'ın kitaplarını okuyun. Sinema'nın 5 temel öğesi isimli kitabı kesin okuyun.

bunları yaptıktan sonra da film izleyin :D arada da olabilir.

çok film izlemek önemli tabii, sağlam bir sinema kültürü olmalı, bu da yıllar alan bir süreç. bu konuda yazan çizenleri takip etmek faydalı olabilir (gazete, dergi, internet). www.otekisinema.com gibi ve orada linkleri olan siteleri didikleyebilirsin. sinema üzerine birçok kitap var, ufaktan girişebilirsin. bir de solyaris ile kendine bir dayanıklılık testi yapmanı öneririm önce mesela, madem sovyet rüzgarı esmiş burada.

rurouni: Sergei Eisenstein yazacaktınız sanırım, Einstein olmuş =)

Bir de "Bir Film Nasıl Okunur?" diye bir kitap var, bayağı kalınca ama güzel. Aslında sorunun cevabı bol bol film izleyip, yorum okumak (ama sağlam kaynaklardan..)

(git: 49365)

kızanlar olacak ama; çok sinema yorumu okumak biraz da film izlemek yeterli.

ya bence ne yurtiçi ne yurtdışı eleştirmen okumanın faydası yok hep aynı laflar aynı kalıplar kafa sikmekten başka bi işe yaradığı söylenemez.bazen yol gösterici olabilselerde verdikleri zararı telafi etmiyor..illa bişey okunacaksa sinema tarihi okunmalı.(bunlar özgün olmak isteniyorsa dikkate alınmalı)
iyisi mi kendi imkanlarınla önce hangi ekolden başlamak istediğine de kendin karar vererek(fimde zorlama yoktur)izlemeye devam et..ötekisinema iyi bir yol gösterici ama türkçeyle sınırlı kalma her konuda olduğu gibi sinema konusunda da tatmin edici kaynakların dili ingilizce.
başka bir önerim de dünyaki tüm festivallere bi bakman.inanılmaz filmler çıkabiliyor.ufkun açılması bakımından önemli bu da.
google her şeye kadir aramaya inanmak şartıyla.hiç bişey olamazsa öğrendiklerinin tatminiyle mutmuslu film izlemeye devam edersin.sinema öyle bişey zaten

akış açısı önemli. insan ne kdar geniş ve farklı bir pencereden bakabiliyorsa o kadar başarılı olur bence. sadece ay çok durgun oynadı ay akış çok yavaş demekle olmuyor. ömür gedik gibi olmayın yani.

ayrıca sinema tarihini bilin. sessiz sinema dönemini, akımları, belli başlı yönetmenleri, yapımlarını ve o yapımlarda neyi nasıl anattıklarını bilin.
mesela author ü bilmeden bırakın geçmişi, bugünün eleştirisini dahi yapamazsınız.
anaakımı da bilin ve sevin ama bağımsızları da sevin. bağımsızcı entel dantel sözümona aydınları "öööğğğkk anaakım" dediğine de bakmayın. kendileri pek matah sanki.
neyse ayarımı da verdim fırsattan istifade :)
çok okuyun ve çok izleyin. en basiti de bunu severek yapın. iş diye değil.

homeros eserleri?

Yunan ve Roma Mitolojisi - Colette Estin-Helene Laporte

Eğlenceli bir kitaba benziyor.

www.mitoloji.org

tubitak yayınlarının var bi tane. roma ve yunan mitolojisi diye.

azra erhat in mitoloji sözlüğü bir de edith hamilton un mitoloji kitabi. ikincisinin ingilizcesini okuyabiliyorsan daha iyi olur.

edith hamilton +1
(tam adı: mitologya, varlık yayınlarına ait ve ülkü tamer çevirmiş.)
(mitoloji için hocanın önerdiği ders kitabını elime bile almadan, dersi AA ile vermemi sağlayan kitaptır kendisi)

Yunan ve Roma Mitolojisi
Le Livre de la Mythologie Grecgue et
Romaine - 1987

Colette Estın - Hélène Laporte

tübitağın kitabı, renkli resimli :) gayet anlaşılır bi kitaptı

tekrar olcak ama mitologya - edith hamilton.

bende, muzik tarihi dersimde hocanin onerisi ile aldim. ama asla ders icin bir zorunlulukmus gibi hissetmedim okurken, ki daha once mitoloji ile hic alakam da olmamisti.

bulamazsaniz odunc veririm ama belli bir sureligine.

muhtemelen bulunduğunuz bölgeyle ilgilidir. kütahya'dayım ve aynı sorundan muzdaribim.

@egilincecataligozukmeyenentelmuslukcu
evet, ev güneş alıyor, geceleri de beyaz ışık kullanıyoruz evde. ışıl ışıl anlicağınız :) zaten kimsenin deli gibi uykusu gelmiyor ama uyuyalım dendiğinde de kalkan olmuyor.

@turkish tekila
eskişehir'deyim ama neden bizim ev dışındakiler etkilenmiyor. başka bir evde kalınca uyku süresi gayet normal çünkü.

millet 12 saat uyumaktan şikayetçi. bizim her gün dersimiz sabah 9'da biz ne yapalım. yatın uyuyun işte mis gibi daha ne.

@elxa
gece uyandığımı hatırlamıyorum, deliksiz uyuyorum :) mevsim olayına gelince; eylülden beri böyle gidiyor.

@sanal uyku
normal bir şey olsa uyuyalım tabi de gün ölüyor, insan aptala bağlıyor.

nemden olabilir o. bizim ev zemin kattı, yatakta geçti üni yılları.

yapacak daha iyi bir şeyiniz yoktur ondan. mezun olup çalışmaya başlayınca düzelir :)

sanırım o zaman da uyuyamıyorum diye yazarım buraya :)

konu anlatımlı öss hazırlık kitabı işini görür.

öss kitapları matematik öğretmez kesinlikle. problemin nasıl çözüleceğini öğretir.

türkçe bu konuda doğru dürüst bir kaynak yok maalesef. ingilizcen varsa ingilizce "algebra" (cebir) kitaplarına göz atabilirsin.

çok kaliteli olanlar var. neyin nereden geldiğini ve neden öyle olduğunu çok güzel şekilde anlatan kitaplar var.

film gibi, sırayla, basamak basamak gidiyorlar ve bazıları çok kolay anlaşılır anlatıyor. elime bu tarz kitaplar geçmişti, kullanmıştım ama şu an elimde yok ve yazarlarını, yayınlarını bilmiyorum.

amacın matematik öğrenmekse, türkçe kitapların çoğunu, bilhassa öss kitaplarını direkt eleyebilirsin.

madem türkçe kaynaklar yetersiz mecbur ingilizce olanlara bakıcaz. kitap adı verebilseydiniz iyi olurdu aslında.

tümay'ın matematik setini alabilirsin. senin amacın için piyasadaki en uygunudur. diğer yayınevleri genelde öss hazırlık için kitap hazırlarlar. lise matematiğini öğrendikten sonra özellikle türev ve integral için üniversitelerin "analiz" veya "matematiksel analiz" kitaplarını alabilirsin. istersen yazar da önerebilirim bunlar için.

(ps: matematik öğretmeniyim)

Advanced Mathematics (Brown; Houghton Mifflin; 1994, 1997 or 2000 ed.)

daha da ilerisi için:

Calculus (Thomas, Finney; Addison Wesley; 11th ed.)

bu arada ben demin türkçe kaynak yok demedim, türkçe doğru dürüst kaynak yok dedim. yanlış anlaşılma olmasın.

bence kendin geliştirebilirsin birinin anlatmasi gerekmez ama ulkemizdeki mukemmek egitim sistemiyle bu pek mumkun degil. disardan kitap getirtebilirsin. amazonda self study algebra falan die aratabilirsin, iyi puan alan kitaplari bulup yorumlarini okuyabilirsin. birinin anlatmasi gerekmez bence leonardo da vinci de mi özel ders aldı yani

sen bakma bumbum'um dediğine. "tecrübeli matematik öğretmeni" olduğundan herkesi potansiyel özel ders müşterisi olarak görüyor anlaşılan (takılıyorum be bumbum)

kendin geliştirebilirsin. sonuçta doğru düzgün lise eğitimi almayıp dershaneye de gitmeden çok iyi yerler kazanan öğrenciler var. üstelik senin konular hakkında az da olsa bilgin var anladığım kadarıyla.

bir de internette video'lu ders anlatım siteleri var. onları da takip edebilirsin sorlandığın konularda.

bi kere şırnakla antep arasında çok büyük fark var. 2 örnekten yola çıkıp pişman olma.

2 örnekle doğunun çıkma ihtimalini nasıl yüksek hesapladın anlamadım. şu güne kadar torpil dışında herhangi birinin askerliğinin nereye çıkabileceğini kuvvetle kestirebilen insan tanımadım.

kütüğü kırklareli'de olup askerliğini gelibolu'da yapanı tanıyorum. her türlü duruma sayısız örnek bulunabilir.

walla benim sınıf arkadaşımda urfa da yaptı ben istanbul da yaptım. bu tarz ihtimallerden yola çıkıpta kararından dönme...benim sana söyleceğim tek şey kısa dönemler için askerliğin en güzel yapılacak olan celb dönemi nisan dönemidir. bütün komutanların tatile çıkıyor ve denetleme diye bir olay görmüyorsun..denetlemenin ne olduğunu askerlik yapan arkadaşlarından öğrenebilirsin.ben ilk iki hfta hazırlanışını yaşadım oradan biliyorum.ki bu hazırlanış 3ay sürüyodu.

Benim kütügümde Karadeniz'de fakat ben de Edirne'de yaptim. Bu tamamen sans isi.

benim kütük sinop ta, doğma büyüme istanbullu yum. ben lüleburgaz da, kardeşim çanakkale de kısa dönem olarak yaptık. hem de aynı anda gitmiştik askere. :)

doğuya gidip gitmemen ne bahar dönemi ile alakalı ne de kütüğünün bulunduğu yerle. aynı dönem askerliğe gittiğim üniversiteden dönem arkadaşım kütüğü van'da olduğu halde hakkari yüksekova'da yaptı askerliğini. mesela trakyaya çıktı askerliğin kısa dönem, trakyadan birliklerin tamamı neredeyse mekanize tugay olduğu için her an bulunduğun taburun şırnağa hakkariye gitme durumu var. yani anlayacağın herkes kendi kaderini yaşıyor. marmariste sahilde jandarma olarak yapma şansında var, şırnakta, hakkaridede. birde oralara giden tek fakülte mezunu sen değilsin bunu da hesaba kat. hayırlı teskereler. askerliğin çok.

bu noktada biraz kaderci olmak gerek diye düşünüyorum. Şırnak'a gidip çok rahat yapma durumun da var. Sonuçta vatani bir görev bu, keyif alıp, zamanında yerine getirmenin gururunu yaşamanı tavsiye ederim. Hiç olmadı hayatında asla tekrar yaşayamayacağın kültürel bir etkinlik gibi gör.

İnan hayatın ta kendisi gibi askerliğin de çok iyisi kötüsü yok, senin ona nasıl baktığın önemli, bu arada mezun olduğun bölümü söylersen yedek subay KD olma ihtimali ile ilgili belki bi fikir yürütülebilir.

Bölüm ve mevsimi nereye çıkarımla ilgili olarak söylememiştim zaten, sadece baharda daha tehlikeli olabiliyor diye düşündüm. Ama sanırım soruya cevabımı aldım; şans işi olduğu yönünde.

Bölümden bayağı bir arkadaşım gitti Aralık celbinde, hepsi KD bildiğim kadarıyla. Öyle istiyorum ben de ama olmazsa da çok sorun etmem.

sadece salça, karabiber ve sarmısaktan süper bi sos yapılabilir aslında. daha zengin bir şey isterim dersen bilemem.

1 soğanı yağda biraz pişir. 2 tane biber ekle. istersen jülyen kes daha şık olur. daha sonra domates at içine 3 tane. kabuklarını soy ama. pişmeye yakın zevkine göre baharat vs at. sarımsağı ocaktan almadan 5 10 dk önce at içine. kaşar varsa sosu makarnaya döktükten sonra tabakta kaşar da ekle.

havucu haslamak iyi bir fikir degil. cok ince (kurdan) dograyarak sosa en son ekleyip neredeyse cig halde birakmak ya da bastan kucuk kupler halinde yagda cevirmek mantikli olur (ikincisi hanimdan destek gordu).
soyle bir oneri:
ince dogranmis soganlari zeytinyaginda cevir, hemen ardindan (soganlari tavaya attiktan az sonra) havuclari ve biberleri ekle, bunlarin ardindan soya kiymasini da ekle. soya kiymasi hakkinda cok bir fikrim yok ama nirmal kiymadan daha hizli olacagini tahmin ediyorum. salcayi da tavaya ekleyip salcanin cig kokusu gidene kadar tum karisimi pisirmeye devam et. domates kullanmak istiyorsan onlari da en son ekleyip sos kivamina ikna olana kadar pisir.

baharat, tuz vs gibi seyleri de emprovizasyonla halledersin diye tahmin ediyorum. koku versin istiyorsan az miktar tereyagini hasladigin makarnalarin uzerine koyabilecegin gibi sosa son asamalarda ekleyip oyle de kullanabilirsin. kavurma esnasinda tereyag kullanmak cok iyi sonuc vermiyor genellikle.

makarnayi da belki al dente pisirip sosla birlikte bir iki dakika ayrica vakit gecirtebilirsin.

soğanları küçük küçük doğrayp,içine rendelediğiniz havucu koyun,beraber kavurun,çok iyice kavrulmadan doğradığınız biberi de ekleyebilirsiniz.biber geç pişer,çok sona bırakmayın bu arada.ben biraz salça da eklerim bu sosa ama keyif sizin,olmasa da olur yani.ama evde varsa eğer,elle uafaladığınız cevizleri de eklerseniz şahane olur,en son da makarnanın haşlama suyundan ekleyin bi miktar.afiyetle yiyin:)

www.evdeyimaciktim.com dolaptan seç al

bu malzemelerin tamamı değil ama bir kısmıyla benim yaptığım bir makarnayı tarif edeyim. iki tane havuç rendelenip tereyağ ve az sıvıyağ karışımında sotelenir. üzerine 1 veya isteğe göre 2 rendelenmiş domates, 2 diş sarımsak eklenip şöyle bir iki dakika çevrilir. arkasından çok ince kesilmemiş 2 adet sivribiber de bu karışıma eklenir. ama sivribiberi ekledikten sonra çok pişirmemek lazım, biberler özellikle bu mevsimde çok çabuk pörsüyor. son olarak kekik, çok az nane, az pulbiber eklenir, karabiber de olur. salçaya hiç gerek yok, zaten hoş bir rengi oluyor. sonra makarnaları sosa ekleyip karıştırın. kenarında bir kaşık yoğurtla harika bir sunum. afiyet olsun.
edit: ben tarifi yazana kadar bir sürü tarif gelmiş :)

soya kıymasını kullanacaksanız önceden sıcak suda bekletin 5-10 dk kadar. bir de domatesler bu mevsimde pek tatsız olur, biraz salça da katılabilir sosa.

bir buçuk ay yeterli. tabi bu süre parçayı çalacak olan kişinin yeteneksizliğiyle doğru orantılı. normal şartlarda biraz yetenek sahibi kişi 1 aydan kısa sürede bu şarkıyı çalar. ya da ben çokiyi bildiğimden bana basitbiş gibi geliyor...

dipnot: 1 ay=2 fırın ekmek

şunu eklemek isterim: 1 ay dedim ama dünde 10 dakikayla olmaz bu iş. ben saatlerimi veriyorum, kendime göre düşünürsem 10 dakika yeter de artar bu performansa. sizin yetenekelrinizi bilmediğim için şöyle diyorum; verilen emek karşılıksız kalmaz. yaklaşıl olarak bu sure uzun bir süredir. yapabilirsiniz.

onu bir ayda çalmak bence imkansız.

edit: hatta ne saçmalıyorum ne bir ay bir buçuk ay falan da hikaye. eline hiç gitar almamış bir insandan bahsediyoruz, diğer taraftan çinli sübyan akorların arasında şak şak şeklinde geçişler yapıyor. eline gitar alan adamın parmaklarını o pozisyonlara getirebilmesi için bir aydan fazlası gerekir en başta. tam olarak bir süre söylemek ise imkansız gibi. çalışmaya tabi ki bağlı ama ortalama 1 yıllık gitar geçmişi olan birinin çalabileceği bir şey gibi geldi bana.

(bkz: Sungha Jung)

bir buçuk ayda akdeniz akşamlarını çalıp söylersin ancak :))
linkteki seviye iyi bir seviye, yavaş gitmek lazım.

buradan baya paco de lucia, al di meola çıkartacağız gibi. 1 ayda onu çalcak yetenek kimde var acep, videoyu tekrar bir daha izlemenizi şiddetle öneririm:). sonra gitarı hiç bilmeyen bir insana verin yakınınızda bakalım ne yapacak gitarla

1-2 hafta arpej kasın. sonra da akorları öğrenin. bana çok da zor gelmedi.

o değil de bu şarkı hangi filmde vardı yahu?

@deckard: karayip korsanları

e yetenek işi tabii. gitar çalmak için kursa falan gitmedim, farkında olmadan günde 6-7 saat çalarak bi ayda yıllardır grubunda lead gitarist olan arkadaştan iyi konuma geldim.

@deckard: valla arkadaşının ne kadar gitar çaldığını bilmiyorum ama gitar çalmak denilen şeyin kitap okumak gibi bir şey olmadığını biliyorum. biraz zaman lazım bazı şeylerin olması için gerek anatomik gerekse zihinsel olarak. ama tabi bunu tartışmak gereksiz çalıyorum diyorsan çalıyorsundur. ama bir ayda bu parçayı bu şekilde çalmak herkesin yapabileceği bir şey değil.

genel olarak sorulduğunu farz ederek cevap verdim. yoksa getirirsin dahi adamın tekini 1 ayda çalar ama öyle tanrı tarafından kutsanmak, aydınlanmak, aşırı yetenek olaylarını hesaba katmazsak normal bir insan bu parçayı çalabilecek duruma daha uzun sürede gelir. parça bir akdeniz akşamları gibi durmuyor, çalmayı denemedim ama öyle 2 akor basılan sırf ritim basit bir şey olmadığı ortada.

@insantaklidiyapanmaymun, öncelikle nick'in güzelmiş. deckard nick'iyle sözlüğe girmeden önce burada sofistike maymun nick'iyle takılıyordum, özlediğimi fark ettim o nick'i :(

heh şimdi cevab veriyim; "normal bir insanın" gibi bi sıfat tamlaması kullanmışsın. peki ben sana soruyorum, bu parçayı bir ayda çalma kriteri normal bir insan olmamak mıdır? ya da şöyle sorayım; normal insan olma kriterleri nelerdir? hayatında eline gitar almamış birisi bir ayda bu şekilde çalabilir, yeteneği vardır ama kendi de farkında değildir. yine gitarla hiç işi olmamış bir başkası ise sittin sene çalamayabilir. "bunu bir ayda çalabilen insan aşmış insandır" dememek lazım. ben gitar çalmaya başlamadan önce uzun süre (~10 sene) piyano çaldım. akor bilgim, müzik kulağım vs. yeterli seviyedeydi. o yüzden kısa sürede kendi başıma gayet iyi sayılabilecek konuma geldim. aynı koşullar altında bir başkası farklı noktalara gelebilir.

bi de gitar çalmayı nasıl öğrendiğine bağlı. istemeye istemeye çalıyorsan mümkünatı yok bir ayda bunu çalmanın evet. "kızlar gitaristlere kayıtsız şartsız verir" felsefesiyle gitar çalmaya girişmişsen de pek mümkün değil. ideallerin doğrultusunda çalıyorsan, ve günde (özellikle farkında olmadan) 7-8 saat çalışmışsan, gayet de mümkün.

günde 45 dakika ayırırsan en geç 3 ayda bunu çalarsın. müzik olayına hiç bir yatkınlığının olmadığını varsayıyorum.

şarkı karayip korsanları'nın müziği imiş. ben öğrenmeden önce in flames olduğuna bahse girebilirdim.

@deckard: teşekkür ederim. normal insanla kastım ortalama insandı. ama 10 yıllık piyano deneyimi olan birisi pek ortalama bir insan değildir, türkiye koşullarında. türkiye'de kaç kişinin böyle bir tecrübesi olduğunu düşündüğümüzde bu sonuca varabiliriz. sorudan benim anladığım gitar çalmayı öğreniyim diyen normal sıradan bir vatandaşın ne kadar sürede bu konuma geleceğine yönelik bir cevaptı ki bence bu 1 ay olmaz. sende farkındasın ki daha önceki müzik bilginin yardımıyla bu konuma gelmissin. kulağın ve parmakların zaten yeterince gelişmiş olduğundan daha az bir çalışmayla gitarda kolayca ilerleyebilirsin. ama eğer 1 ayda böyle bir tecrübesi olmadan bu konuma gelmeye başaran bir insan varsa evet o insanı aşmış insan diye adlandırabilirim sanırım.

1kaç ay diyende var ama tabii bu yetenek işi :)

2 yıl çalışıp hala doğru düzgün arka arkaya 2 akord basamayan arkadaşlarımda var. O yüzden kesin bir şey söylemezsin:)

eline bir gitar al. gitar çalmayı bilen arkadaş bul ve kendisinden kolay bir arpej göstermesini iste. sonra sen çalmaya çalış. ona göre kararını verirsin zaten.

çömelmek gerekiyodu galiba. eller başı üstten tutacak şekilde. s. demirel demişti.

en az zararı almak için yapılacak şey dua etmek olabilir :P

şaka bi yana sadece ip kopunca asansör aşağıya düşmez. paraşüt de denilen bir mekanizma vardır asansörlerde. kabin belli bir hızı geçtiğinde bu aparat açılarak mekanik fren yapar ve kabini durdurur. bu aparatın bozulması ve ipin kopması olaylarının aynı anda olması gerekir düşmesi için. sorunuza cevap olmadı ama söyleyeyim dedim

(bkz: Luzumsuz Bilgiler Ansiklopedisi)(Daha dün okumustum. Tesadüf iste)

Asansor duserken ziplanilsa ne olur ?
Dusunun ki, asansorunuz bozuldu ve 60-70 km/saat, yani saniyede 18 metre hizla dusuyor. Siz de son saniyede yukari zipliyorsunuz. Yukari ziplamaniz olsa olsa saniyede 4-5 metre hizla olabilir. Yani siz yine de yaklasik saniyede 13-14 metre hizla yere dusmeye devam ediyorsunuz.

Ister saniyede 18 metre, isterse 13 metre hizla yere dusun, sonuc fark etmez. Sizi yerden kazimak zorunda kalabilirler. Lutfen panik yapmayin, asansoru tutan tek bir kablo degildir, en azindan 5 veya 6 kablo vardir. Bu kablolarin her biri tek basina asansorun agirligini tasiyabilir.

Diyelim ki, bu kablolarin hicbiri gorevini yapmadi, asansoru durduracak bir baska fren donanimi daha vardir. Hatta bazi asansor bosluklarinda ilaveten yayli veya yagli, hayati tehlikeyi onleyecek ozel sistemler de bulunur.

Bu sistemlerin hicbiri calismazsa yine de iyimser olmaya calisin, hic olmazsa hayatinizda bir kere, hicbir katta durmadan dogrudan zemine inmis oluyorsunuz!

sonuc odakli cevap gelmemis ki hic :p

asansor yere cakilinca en az zarari almak icin; o anda yere temas edecek organlarin en yumusaklarindan secilmesi iyi olur bence. ornegin ayakta durmak veya amuda kalkmak hos olmaz, kemikler yere carparsa kirilir. yere yatip kafayi kollar arasina alarak olusturulan bir fetus pozisyonu; kafayi, kemikleri ve temel organlari korumak icin iyi olacaktir. asansordeki kisi sayisina gore bu mumkun olmayabilir.

yatıp fetus pozisyonu alırken, sağ tarafınıza dönerseniz kalbiniz vücudun üst kısmında kalır ve yere çarpmanın etkisini daha az yaşayabilir diye düşünüyorum. ama her halukarda yüzünüz kıbleye baksın. ne olur ne olmaz.

Asansörde başka insan varsa onun sırtına tırmanılabilir, şişman teyzeler en makbule geçeni.

yanınızda biri varsa onu yere yatırıp üstüne uzanın.

o hızla giderken zıplamak imkansız, zıplanamıyormuş(bir güç var). brainiac bunu incelemişti, manken her defasında pertti.

serbest düşüşe geçmiş asansörün içindeki yine serbest düşüşteki insanın kurtulabilmesi için asansörün ivmesinden daha kuvvetli bir şekilde yukarı zıplaması gerekiyor. e bir de asansörün tam yere çarpma anını hesaplayabilmek lazım ki o da imkansız. bu konu zamanında mythbusters da irdelenmiş o maket adam da heder olmuştu. zıplamak yerine yere uzanın yine siz.

benim merak ettiğim, asansörün tavanında tutunacak bi yer bulup ta oraya asılıp salınsak çarpma anında nolur acaba?

zeminde ortada bir demir gördüm bizim asansör boşluğunda, son durak tren istasyonlarındaki gibi. dolayısıyla asansörün ortasında durmamak gerek.

o iplerin kopması bir kez yaşanmış o da binanın tekine uçak girmiş (wtc değil, çok daha eski). başka da kaza yok sanırım.

bir de düşse o kadar hızlı düşer ki zıplayıp hızını azaltsan da yine de oldukça yüksek bir hızla aşağıya doğru gidiyor olacaksın.

demire tutunursan da Cüneyt Arkın filmindeki gibi kolunu koparabilirsin.

mythbusters'ta da denendi bu.asansörün çarpma şiddetinden, ezilip büzülmesinden ve sarsıntıdan nerdeyse her yere çarptı manken. kollar bacaklar havada uçuştu:) çarpma anında zıplattılar, kafası falan eğrilmişti:)

Hücreleri seçip, sağ tuşla tıkla, Hücreleri Biçimlerdir'e gir. Sayı sekmesinden, Metin'i seç.

special'ın içinde post code var bir de. o da olur.

bunları excelde yapmıştım ama olmamıştı. galiba bug.
şimdi openofficele açtım onda da aynı hikaye.

yazarken başına ' koyabilirsin.

sayıyı yazdıktan sonra sonuna boşluk koy bir tane. o orayı metin olarak algılar, dünya daha güzel bir yer olur.

' (shift+2 q klavyede) koyarsanız içeriği metne çevirmiş olursunuz. faydalıdır.

svcshost gibi bişiler karışmasın araya. bir kontrol et istersen.

yok hepsi svchost.
şimdi saydım 15 olmuş. bellekte kapladıkları yerler de değişiyor.

svchost altında birçok servis çalışır, normaldir.
lakin dikkat etmekte fayda var, virüsler de genellikle svchost altında çalışırlar...

yanında system, local service, network service vs gibi şeyler yazıyorsa sorun yoktur. kullanıcı adınız yazıyorsa virüstür.

ram'in dusuklugunden olabilir.

Bu The Times'de yayınlanan 'The 50 Worst Things About Modern Football' adlı bir listenin 3. maddesi anladığım kadarıyla. 2. maddede "What’s changed since the Premier League broke away from the Football League in 1992? Everything. If you won the First Division title, you were the best team in England. If you win the Premier League, you owe someone £500 million." diyor.

Sanırım Şampiyonlar Ligiyle Liverpool'u, Premier Lig'le de Chelsea'yi kastetmişler. Liverpool'u satın alan Amerikan şirketi takıma 700 milyon sterlin, Abramoviç de Chelsea'ye 500 milyon sterlin gömmüş olabilir. Gerçi Liverpool'a o kadar para harcanmış olması uçuk geliyor ama getirebildiğim açıklama bu : )

Şurda tartışılmış: www.totalfootballforums.com

ya benim de aklıma şu geldi sonradan "transfere £700M harcamadan cl kupası alınmıyo" gibi?

aynen öyle, cl kupasını alabilecek bir takım yapmak için 700 milyon € harcıyorsun. maddi getirisi o kadar olmuyor. al sana borçlu klup gibi.

biz de yok mu öyle örnekler ?

kendi haline bıraksın, oluruna bıraksın.

ülkemizde cinsel ihtiyaçlarını başka erkek ya da çocuklarla gideren çok fazla erkek var. her ne kadar toplumda genel olarak muhafazakar, pala bıyıklı, kıllı... kişiler tam bir erkek olarak görülse de işin iç yüzü çok farklı olabiliyor. belli bir yaşı geçmiş, evli, boyundan büyük çocuğu olan insanlar gizli saklı bir şekilde yapıyorlar bunları. nadir görülen bir durum değil bu aslında. mıknatısın birbirini çektiği gibi buluyorlar birbirlerini. yani duruma şaşırmamanız gerekiyor.

2. bi ihtimalde malum porno olayını aratınca çok fazşa eşcinsel içerikli siteler çıkıyor. belki de normal porno aratırken bu sitelerin pop up ları açılmış ve oralara tıklamış olabilir merakından.

emrag, benimde aklıma aynı düşünce geldi fakat; girilen tüm siteler eşcinsel siteleriymiş ve özellikle uzakdoğu eşcinsel siteleriymiş. işin garip tarafı babası son 1 yıl boyunca yurtdışında uzakdoğulularla aynı kampta çalışmış.

yoldaki isaretler'in de dediği gibi kalkıpta babasıyla bu konuyu konuşmaya kalkmasın ya da aile içindeki başka bireylerle. bir sıkıntı bir huzursuzluk yaratabilir. oluruna bırakmak yapılabilecek en iyi şey gibi görünüyor.

olur da babasıyla konuşmayı düşünürse, aklına takmışsa bu konuyu, konuşmadan önce profesyonel yardım alması uygun olur. şimdi babanın kişiliğini bilmiyoruz, arkadaşının kişiliğini bilmiyoruz tahmin üzerinden tavsiyelerde bulunmayalım.

ayşe arman ın bugünkü köşesini okuyunuz öncelikle.
ayrıca evet dışarıdan şunu yap bunu yap demesi kolaydır. yaşayan bilir konu ne olursa olsun.
ama babasının ölmesi temennisi biraz acımasızca değil mi? bence psikiyatrdan yardım almalılar. bunu tek başlarına atlatamayacaklar gibi görünüyor. uzman bir destek alıp bunun üstesinden gelmeliler. sonuçta gay olduğunun farkında olan-olmayan binlerce erkek, zorla kadınlarla evlendirilip mutsuz oluyor. baba gay olarak hissediyorsa suçu ne yani?

söylediğim gibi; aile zaten babanın yanlışlarından bıkmış durumda. 30 yıllık evlilik ve 3 yetişkin çocuklu bir aile; bizim babamız eşcinsel diyip bir uzman yardımıyla bunu aşabileceklerini pek sanmıyorum. mutlaka dağılan parçalanan bişey olacaktır. edindiğim izlenim arkadaşım dışındaki aile bireylerinin haberdar olması dahi, aileyi yerle bir edebilir.

aileden birilerine ya da aileden birilerinin kulağına getirme ihtimali olan tanıdıklara açmasın bu konuyu sakın. ne kadar çok kişi öğrenirse olayı kontrol altında tutmak o kadar zor olur. çok büyük felaketlere yol açabilir. yaş olarak da ergenliği geçmiş birisidir diye tahmin ediyorum. şu aşamada abileri ya da kendisi için değil de kız kardeşi böyle bir şeyi duyarsa onun için büyük sorun olabilir. profesyonel destek alıcaksa bunu aileden kimseye söylememeli ve özellikle kız kardeşini düşünürekten hareket etmeli. acele etmesin kesinlikle.

internet filtresi kursun o tür siteleri engelleyen. baba bi dahaki sefere girmeye çalışınca , birilerinin durumun farkında olduğunu anlar en azından.

kesin emin mi? aileden başka birisi de olabilir.

Oluyor böyle şeyler, insanlar bu tarz şeyleri seçemediklerinden genelde utana sıkıla çevrelerinden gizliyorlar, veya biseksüel olup sadece heteroseksüel yönlerini gösteriyorlar topluma. Babasını dayısıyla basan insanlar tanıyorum...
Arkadaşın da şok geçiriyor heralde, yoksa babası ölsün zart zurt.. öeh. Söyle babasının ölmesini istemeyi bir yana bırakıp bir psikoloğa danışsın. Zira kandi psikolojisi de pek iç açıcı görünmüyor.

herkes eşcinsel düşmanıymış ya hu. bırakın ne istiyorsa yapsın adam. gizli tutsun yeter. kimseye düşmez bir başka bireyin cinsel tercihi. hiç utanmadan sıkılmadan adamın ölümünü dilediğini de yazabilmişsiniz. yazıklar olsun. türk toplumunda zorlama evlilikler son derece fazla. buna rağmen 3 çocuk büyütmüş, bunca sene ev geçindirmiş adam. nasılı da ona kalsın.

(bkz: death at a funeral)

Çocuklar büyümüş artık, adamcağızın biraz da kendi hayatını yaşamaya hakkı var, gerçekten olduğu şeyi belki.

Gizli tutmak biraz mantıklı geliyor; öte yandan annenin de bu yalandan kurtulup artık kendi hayatını yaşama hakkı olduğunu düşünüyorum. Çocuklar için yapabilecek bir şey yok; zira biri eşcinsel olsaydı eminim ailesinin onu olduğu gibi kabullenmesini, zorla evlendirmemesini isterdi.

Zor durum. Çocuğun bu yaşta öğrenmesi de zor, babanın bu kadar zaman rol yapmak zorunda kalması da. Belki de bu yaşa geldiğinde kabullenmesi, belki hâlâ kabullenemiyor olması kendini...

(bkz: üç aynalı kırk oda) - (bkz: gece elbisesi)

Siz ne yapın edin, arkadaşınızın içindeki nefreti bastırın.

ulan bırakın yapsın diye bir seçenek olabilir mi???

adam 1 yıldır uzakdoğulularla yurtdışında çalışıyor. bu çocuğun annesinin de belli ihtiyaçları var. adam orada kimbilir ne bok yiyor ve eve gelince annesiyle birlikte olabilir??? hiç olmadı çok saçma bir şekilde tükürükle bile geçebiliyor aids ve bir çok hastalık(diş çürüğü vs) yapmayın arkadaşlar.

bilgisayara filtre koysun üst tarafta bir arkadaşın dediği gibi babası hissetsin durumu ama bir şey de diyemesin. bu sırada annesiyle olan ilişkilerini güçlendirmeye baksın sessiz bir tepki olarak. illaki bir yerde patlar bu durum. ülkede gay olup gizlemek için evlenen çok erkek olduğunu okumuştum bi gazetede

bir insan eşcinselse, ya da biseksüelse yapılacak bir şey yok gibi geliyor. arkadaşın kendi yerine koysun babasını. eşcinsel olsaydı ve babası bunu öğrendiğinde kendisini öldürseydi, dövseydi, evden kovsaydı hoş olur muydu?

bence babası ile konuşabilir. ama çok sakin ve anlayışlı davranması şartıyla. kaldı ki, adamın kesin olarak gidip birileri ile yattığını bilmiyoruz. belki de bastırdığı duygularını yalnızca internette tatmin ediyor.

bence annenin bilmeye hakkı var. ama çocuğundan değil de, kocasından öğrenmeli bu durumu diye düşünüyorum.

bir insanın eşcinsel olması dünyanın sonu değil. bu insan babanız bile olsa...

Adam eşcinselse kendisini ilgilendirir. Bu arkadaşınız hangi yüzle, hangi hakla babası dahi olsa başkasının hayatına bu kadar burnunu sokabiliyor, böyle abuk subuk şeyler düşünebiliyor ben anlamadım.

Adamın cinsel tercihleri nasıl ki kendisini ilgilendiriyorsa annesiyle aralarındaki ilişki de aynı şekilde annesi ve kendisini ilgilendirir.

Hele aids maids ne alaka hiç anlamadım. Eşcinsel ilişkide bu risk var da heteroseksüel ilişkide yok mu yani?

şimdi elbette olayın ayrıntılarını bilmiyoruz, ancak yazılanları okudum da anne-baba arasında yıllardır cinsellik yokmuş. büyük ihtimalle annenin haberi olabilir. belki biliyordur, belki tahmin ediyordur, belki biliyor da bilmezden geliyordur. kaç tane çocuk okutup yetiştirmeye çalışan bir insan sonuçta. bilmem kaç sene sonra bu adamdan maddi-manevi sebeplerden dolayı ayrılmayı gözüne kestirememiş olabilir.

arkadaşın bu ihtimali düşünerek hareket etsin. elbette ki hoş birşey değil ama üniversiteye hazırlanan kız kardeşini düşünsün. hiç olmazsa kızcağız üniversiteye girene kadar beklesin.

homofobik olma meselesine gelince. babanın eşcinsel olması mı yoksa yalan söylemesi mi rahatsız etmiş acaba.

bana şöyle geldi okuyunca. şerefsiz adam yüzünden senelerdir çekmediğimiz kalmadı, üstüne bir de eşcinselmiş, çeksin gitsin de kurtulalım gibi bir psikoloji içinde sanırım.

çok komplike bir durum, duygusal ve ani hareketlerde bulunmasın lütfen.

efendim insanlar farklı bir arayışta da olabilir. yani bildiğimiz cinsellikten sıkılmış oyle şeyleri de görmek istemiş olabilir.bu çeşit davranışlar tamamiyle normaldir.ancak 1 ay gibi bi süreyle izlesin arkadaşınız babasını eğer devam ediyorsa şüpelenebilir. zira çok sağlıklı erkeklerin değişiklik olsun diye gayporn fisting gibi acayiplikleri izlediğini biliyorum

teşekkürler fikirleriniz için. arkadaşıma tümünü kendi düşüncelerimmiş gibi ilettim. kendisi bilgisayarına filtre kurmuş ve susmaktan başka hiçbişey yapmayacağını söylüyor.

Tartıştıklarınıza gelince. Sorun; babasının cinsel yatkınlığı değil, bu yatkınlığın ailede ve çevrenin aileye vereceği tepkilerin doğuracağı sonuçlarla ilgili.

Arkadaşım son görüşmemizde olayın farklı yönlerini de anlattı. Ve 10 yıl öncesinden başladı.

Babası 7-8 yıl önce (yurtdışı işlerinden önce) köylerinde çiftçilikle uğraşıyormuş. ve işi olsa da olmasa da yağmurda olsa kıyametde kopsa hergün köye gidip geliyormuş. Annesi babasının, köye bir kadın için gittiğini düşünürmüş ve cinsel hayatlarının sıfır olmasından çocuklarının önünde yakınırmış. Şimdi arkadaşım kendine sormadan edemiyor. Babam 7-8 yıl yada daha fazla süre cinsel ihtiyaçlarını nasıl giderdi? Köye gerçekten bir kadın için mi gidip geliyordu? Yoksa köye gidip gelmesinin sebebi şimdi açığa çıkan bu eşcinsel yatkınlığına cevap veren bir kişimiydi? Eğer bu tür bir yatkınlıksa babası bunu ne kadar gizleyebildi? Eğer babası bunu gizleyemediyse bu durum kimler tarafından biliniyor?? vb...

Ayrıca; olaya çok fazla olumsuz tarafından bakmayıp daha iyimser yönüylede bakmayı deniyor. Birkaç hafta önce babasının normal bilindik porno sitelere girdiğini de farketmiş. Ayrıca babası son birkaç yıldır yurtdışı işlerine gitmeden önce; ailenin ekonomik durumu hiç elvermemesine ve kendisinin bilgisayarlarla bir işi olmamasına rağmen ısrarla 2 milyar değerinde laptop almak istemiş. bu durum babasının durumunun sadece film izlemekle alakalı olma ihtimalini güçlendiriyor.

Ama özellikle son çalıştığı işyerinde uzakdoğulularla çalışmış olması (nepal ve vietnam) ve işten istifa edip geldikten sonra uzakdoğu yayınlı eşcinsel sitelere girmesi; arkadaşımın gözünde en azından son 1 yıl için pek iyimser bir tablo göstermiyor.

Olayın özeti bu; arkadaşımın kaygısı; babasının bu durumu ister film izlemek ister cinsel aktivite ne olursa olsun sadece kimse tarafından bilinmemesi. Babası her ne yapıyorsa yapsın bunun sadece babasında kalmasıyla ilgili.

maddi olarak oldukça sarsar,
ama bırak oldukları gibi kalsınlar, ne gerek var.

abi o tat almanı da etkileyecek düşünsene. yediğin ekmeğin etin meyvenin tadını tam almaktan daha önemli çok az şey vardır dünyada.

@x daemon, abi şimdi kurcaladım biraz, hakkatten alakası yokmuş, sadeece porselen dişler ağızda geçici bir tat bozukluğuna neden olabiliyormuş ki, her diş müdahelesinde karşılaşılabilen bir şey bu.

tad alma organi dil saniyordum ben.

maddi olarak tüm dişler diyorsan 32 x 200 = 6.400 bulabileceğin en minimum rakam olur. eğer zirkonyum olsun çok sağlam olsun diyorsan 16.000 - 20.000 tl civarı olur. seçtiğin renge falan göre değişiyor.

maddi açıdan durum bu.

manevi açıdan bir sene kadar sıkıntı verecektir. suniliği buram buram hissedeceksin çünkü. daha sonra geçiyor. dilin artık dişleri hissetmeyecek olması ayrı bir sıkıntı verecek.

dini açıdan, eğer sağlık açısından bir gereklilik yoksa israf olarak görülen bir şey kaplatma.

bir de dönüşüyok bu yolun. kararından emin ol. ve diş hekimine güven. hata yaparsa da düzeltmesi zor

öncelikle bir dişhekimine gitmeni, muayene olmanı, durumunun sosyolojik endikasyonu (gerekliliği) olup olmadığını hekimle birlikte belirlemeni şiddetle öneririm.dişlerim küçük diyorsun ama, acaba aslında öyle mi?? yani dişlerin mi küçük yoksa çene kavsin mi büyük?
ayrıca, eğer bu protezin gerekliliğine karar verilirse kaç dişe yapılacağı da yine hekim tavsiyesi ile belirlenmelidir. hemen 32 dişe protez yapılacağını varsaymak mantıksız.
(zaten herkeste 32 diş olduğunu da nereden çıkardınız??)
çoğunlukla bu gibi durumlarda üst ve alt çeneden önden 8er diş yani güldüğümüzde görünen kısma (bu da yine çoğunluk bazısı gülünce küçük dili bile görünür misal: bill clinton zaten bu gülüşe de bill clinton gülüşü deriz. gereksiz bilgiler ansiklopedisi 13. cilt sayfa 578) kaplama yapmak yeterli olur.
geçmiş olsun.

annem(annem dedim ama çok genç henüz kendisi)dişlerini çok sıktığı için dişlerinde erime küçlme meydana gelmişti. minicik kalmıştı dişleri. kaplattı ve şimdi çok mutlu. alışmada sorun yaşamadı. istediği beyaz tonunu da kendisi seçti inci gibi dişleri oldu. muayene olup önce hekimin de fikrini almakta, birlikte karar vermekte fayda var. sonuçta estetik bir durum sözkonusu. değişime hazırsanız manevi yönden sarcısı olacağını sanmıyorum. tabi hekimizin güzel iş çıkarması da önemli. maddi yönüne gelince; sanırım yaklaşık 18 diş kaplanır. hekim ile yapacağınız pazarlık konusunda da fiyatı ayarlarsınız. kesinlikle pazarlık yapın ;) şimdiden hayırlı olsun.

Şekür Çingi diyorum sadece.. bi araştırmanı tavsiye ederim.. ben yaptırmadım ama yaptıran birini gördüğümde inanamadım. Ne maddeden falan yaptığını bılmıyorum ama bir üst çeneyi(toplam diş sayısını bilmemekle birlikte) 2500 euroya yaptırdığını biliyorum

he birde istanbuldaysanız

i$lemci sicakligi ne durumda cali$irken ?
fan cok tozlanmi$ ve duzgun cali$amiyor olmasin ?

işlemci sıcaklığını nereden öğrenebilirim.
yazarken sol bileğimi yasladığım yeri baya bi sıcak oluyo aslında, ama elimi yakacak kadar değil :)

(bkz: speedfan)

guncel versiyonu $udur: www.almico.com

aynı modelın biraz üstü bende var. efenim sol alt tahafta bulunan fan içine çok toz alıyor.bi de masa harik herlerde kullanıyorsanız 2-3 ay da bir temizletmenizi öneririm. gidin herhangi bi teknik servise 3 dk da temizliyorlar.

Sirketlerin belirli kurallari dahilinde varsa kestirip gitmek gerekir. Ama bazi sirketlerde herkese laf söylerler ama bir kisiye ses cikarmazlar. Calistigim sirkette tek uzun sacli olan benim mesela. Ama müdür sakalli ya da uzun sacli birini görünce basiyor fircayi.

Müdürünüze sorun isterseniz.

müdürüne bakar abi o.

yani bu tamamen müdüre ve onun üstlerine bağlıdır bence. ben olsam o kadar takmazdım, ama üstümdeki yönetici bana "yöneticilerini biraz disiplin göster" deseydi bir kereliğine sakal ve kılık kıyafet konusunda genel bir hatırlatma yapardım insanlara.

bence hicbir sey olmaz. her zaman ayni seviye sakalla gelirsen tabi. bir sure sonra alisirlar, sinek kaydi halin bile itici gelir. "iyyk parliyor bu" falan derler:)
ornegin soyle bir sey gozume carpti bugun; bizim unide bolum baskaninin disinda hicbir hocayi sinek kaydi gormedim daha. halbuki resmi bir kurum falan filan. ayrica maltepe belediye baskani da surekli kirli sakal abi; sonucta resmi bir makam ama adam stil sahibi.;)

bence iş gorusmesıne gıttıgın halin onemli..yanı ozaman da sakkallı gıttıysen gorusmeye sımdı sakallı olman hıc bır problem yaratmaz..ben iş gorusmesıne 3,5 - 4 aylık sakalla gıttım.işi aldıktan sonra gorustugum ınsan cekinerek sakallarınızı kısaltsanız olmaz mı dedi.( sanırım sakalı okuttum falan zannetti) olur dedim bende ama hep sakallı gıdıyorum.hic sorun da olmuyor.cunku o insan beni ilk gordugunde hayvani bir sakalım vardı..

Önemli olan müdürün ne düşündüğü değil, ne dediği. Sakalına kıl olsa bile sakal bırakmanın senin kişisel tercihin olduğunu idrak eden bir müdürse sallamamalı. Sallıyorsa da söylemeli. Tabi işe girerken sizden müneccim olmanızın beklendiği belirtilmediyse.

panoramio ne zamandan beri ozel is yerlerinin resmini gosteriyor? benim bildigim manzara resimleri gibi generik ve bir seyin reklamini yapmayan resimler vardi orada, yamuluyor olabilirim tabii. eger bildigim gibiyse tabii ki onay vermeyeceklerdir.

var ya bissürü google earththe işyeri. emlakçıdan dondrumacıya...
bi onay sistemi var ama heralde yanılıyo muyum?

ben çınarcık fotoğrafı yüklemiştim, 2-3 hafta sonra onaylanmıştı. normaldir onaylanmanın uzun sürmesi.

işyeri fotoğraflarının ise onaylanacağını sanmıyorum.

askerlikle ilgili seni en son rahatlatacağım şey tuvalet olur herhalde hocam. vaziyet içler acısı ne sen sor ne ben söyleyeyim.

bak bu var bir de: (bkz: vicdani red)

bence görülecek kıç, pipiden daha beter :)

onlar filmlerde oluyor arkadaşım. sen gez dal daşşşak, bak neler oluyor. o kadar gözünde büyütme.
ha senin zorun militarizmleyse, ona yapacak bir şey yok.

askerliğimi yapmadım ama ona yakın konforda bir lisede yatılı okudum. tuvalet problemine alışırsınız, merak etmeyiniz. koku problemini sigara içerek çözerdim, tuvalet kokusuna yeğdir.

özellikle biri çıkarıp size doğru sallamadığı sürece pipi de rahatsız edici bir şey değildir.

Olayın daha çok çıplaklık tarafını soruyorum; zira pipiler her yerde. Hijyen konusu zaten belli.

Vicdani red ise pek vicdani değil henüz.

Bir de, madrigal askerlik yapmak istemişti bizlerle, vazgeçmiş olmalı.

@fadetoreality yok hocam ben isteğimden vazgeçmedim modlar silmiş :) ama zaten vatan için görev yaparken bunları unutursunuz.

yok öyle bir sey.

hocam o tür hassasiyetlerin varsa uzun dönem yap askerliğini. yani yine de çok şey bekleme askerlik sonuçta ama uzun olur ince olur biraz.

yok hocam öyle bir şey. film o film :S ama banyo muhabbeti var bildiğin hamam. 30 kişi aynı anda yıkanıyor tabi herkes peştemal ilen.

her birliğin durumu farklıdır. askerlikle ilgili verebileceğim en iyi öğüt 'miş' li geçmiş zaman eki kullananlara inanmaman. en iyisi kendin görmen.
rahatlıkla öyle birşey olmadığını söyleyebilirim. kütahya er eğitim tugayında tuvaletler mis gibiydi (hele bi olmasın o zaman gör o bölüğün halini) banyo ise evet hamamda peştemal ileydi. bursa ulaştırma birliğinde ise bildiğin duşakabinler vardı. usta birliğiydi nihayetinde. pipi görmeyeceğine emin olbilirsin.

ek bilgi : fekat sünnet kontrolü yaptılar bizim acemi birliğinde. çekingen olma. korkmadan göster :)

ben evlenilecek durumdaki kıza takıldım daha çok

yani evlenicek yaşta.

sağ yüzük parmağındaysa sözlü, nişanlı olabilir. yüzüğün türüne göre değişir. belki de pastane nişanı yapmıştır erkek arkadaşında ya da kimse bulaşmasın diye takmıştır kendisi. kısacası çok umut yoktur o kızdan.

Yüzüğün şekline göre değişebilir durum. Alyans gibiyse veya taşlı maşlı kibar bir yüzükse sevgilisi vardır büyük ihtimal. Hediyedir o yüzük de. Genelde sevgilisi olmayan kızlar takmaz öyle yüzükler. Renkli ilginç bir yüzükse öylesine takmış olabilir.

oyle olmadigi halde oyle dusunsunler diye de olabilir.

tek taş takıyorum zaman zaman, sağ ya da sol el farketmiyor. evli ya da nişanlı değilim, manasına takılmadan sadece yüzüğü sevdiğim için takıyorum. öyle yani.

erkek arkadasi olmayan, yalanciktan nisanli tribi yapmak istemeyen ve alyans ve tarzi yuzukleri, sadece sevdigi icin takan kadinlar ve parmaklarini gordum.

süs olsun diye takılan yüzük alalı bereli olur. tek taş, düz basit bir yüzük, her yeri taşlı gene düz bir yüzük büyük ihtimalle bir sevgilisi, nişanlısı vardır anlamına gelir.

Misal benim sevgilim 5 yıldır öylesine gümüş bi yüzük takıyorum diye(validenin hediyesiydi), o da istemişti..
Hatta ben yeni bir tane alacakken, olaya dahil olup aynı yüzükten alıp takmıştı..
2 yıldır öyle aynı yüzükle gezeriz, ben sağda o solda vs..
Manası yok diye bakıyoruz ama, amcası ikimizdede aynı yüzüğü görünce eğlenceli dakikalar yaşayıp, şen kahkahalar ve soğuk terler atmıştık..

IG2 linkleri var IG istiyor(d)um yani IG1 neyse geçti artak sabah bir ihtimal bakayım dedim ama bulan olmamış.

hocam bu gönderdiim torrenti indirmeyin ha. ben indirdim lehçe mi ne bişey çıktı. gitti kota...

son fm serilerinde, oyun açılırken ana menüye kadar, mouse ve klavye kilitleniyor zaten. en azından bende böyle oluyor :)
ana menüye gelince yine mi çalışmıyor mouse ve klavye?

abi sorunla alakalı değil ama bu kelime sonundaki harf tekrarını yalnız kızlar yapıyo sanıyodum.

ha kızsan da fm oynuyosan evlenme teklif ediyorum :)

sennheier cx300 kullanıyorum diğer modelleriyle ilgili pek bilgim yok ama sennheiserden memnun kalmama gibi bir durumunda yok. philips çok kalitesiz. hem ses yalıtımı hem malzeme kalitesi olara. 4-5 aydan fazla giden philips görmedim ya kulaklık birleşiminden ya jack birleşiminden kopuyo kablolaları. ama fiyatlar gerçekten fazla ucuz ve sennheiserin piyasada sahteleri var, şahit oldum, dikkat et.

sennheiserlar eğer gerçeklerse çok ucuzlar, cx500 alın derim. nerede satılıyor bunlar?

sennheiser'lar bu kadar ucuz olamaz. imkanı yok. ne derlerse desinler inanmayın (yok paketinde satmadığımız için gümrük vergisi ödemiyoruz, yok kaçak getiriyoruz hacı sakın kanma ha falan feşman). sennheiser gurusu olarak söylüyorum bunu, o kadar da iddialıyım.

dediğim gibi sennheiser konusunda iddialıyım, philips konusunda bişey diyemeyeceğim. şöyle bir ayrım yapmak daha kolay olur sennheiser lar arasında; eğer ses manyak olsun hacı onun dışında hiç bir şey istemem derseniz cx300. ses mükemmel olsun ama yanında da az buçuk fonksiyonellik olsun derseniz cx500. hacı ben oyun da oynayacağım ambiyans yaşatsın yeri geldiğinde alet diyorsanız, cx500'e nazaran daha kolay kullanımlı olmasından ötürü cx55.

ha sennheiser'ın hiç bir kulakiçi modelinin ses izolasyonu sorunu yoktur. 86 model körüklü ikarus'la yokuş çıkarken dışarıdan zerre ses duymadığımı bilirim, hem cx300 hem cx500 ile.

kıssadan hisse, sizin için ideali (bence) cx55.

cx300'un amazon satis fiyati 19.99 usd idi sukran gunu dolaylarinda. mumkun yani o fiyat.

senheiser ler kalitelidir ve philips le karşılaştırılamaz.bu gördükleriniz büyük olasılıkla çin malı bir taklittir. cx modelinin taklitlerinin şahane olduğunu okumuştum, gerçeğiyle birebir...:)

Yaklasik 4 ay once filan, Sennheiser'in Turkiye distributoru, piyasada cok fazla sahte Sennheiser oldugunu beyan edip, ufacik bir jest olsun diye, sanirim Donanimhaber'e 5 tane kulaklik hediye etmisti, sahte kulaklik magdurlari degistirebilsinler diye.

Iki kere dikkatli olmak lazim ucuz alirken.

cx300 un en düşük fiyatı 103ytl. 60ytl olmasına pek imkan yok.

abi bence sennheiser'le philips'i aynı cümle içinde kullanman pek uygun olmamış :) şaka bi yana philipsin ses ürünlerini hiç tavsiye etmiyorum.

www.google.com

hangisi nasıldır bilemiyorum ama çıkıyor değişik oyunlar.

www.eksiduyuru.com

çantasi eskimiş ise kaliteli bir evrak cantasi olabilir, cok abartmadan.

çantası eskimemiş.
içki olmaz mrtksn

siyah deri eldiven olabilir.

bütçe nedir? kadın evli mi bekar mı? ayrıca sizden büyük mü küçük mü?

Güzel bir ajanda al.

kombinezon..

güzel böyle etrafı işlemeli bi ayna falan.

@tai: bütçe fena değil/dul/8-9yaş büyük

moleskine'in ajandalarindan al.

@rachel:deri eldiven güzeldi. @cevvalentry: ben de kombinezon alabilmeyi çok isterdim
başka fikirler de bekliyorum.

rachele katılıyorum. desadan filan al güzel deri bi eldiven. bütçe fena değilse istnbulda olsaydın git harvey nicholsdan ne alsan hosuna gider dicektm aslında.

içinde not defteri, kalem yeri kartvizitliği vs olan toplantı dosyaları olabilir. dışı deri olanlardan..

çikolata

güzel bir fotoğraf çerçevesi. giyim tarzından süslü mü sade mi şeylerdne hoşlandığını anlayabilirsiniz. misal sedef taşı gibi duran veya sedef işli bir fotograf çerçevesi güzel olur.

sigara kullanıyorsa güzel bir pipo alabilirsiniz ya da şık bir tabaka alabilirsiniz.

abi hiç kasma yemeğe çıkın bence. verdiğin infolar buna uygun gayet.

@tai: yemeğe çıkamayız, iş çıkışı kreşe gidip çocuğunu alıyor ve bütün akşam onunla ilgileniyor.. çocuğu annenlere bırakıp benimle yemeğe gel diyemem

işlemeli ahşap bi kutu, içine de patronunun ilgi alanına giren ya da girmeyen küçük bişeyler olabilir.

hangi parfumu kullandigini biliyorsundur, onun yada benzer kokanin (dior,yves saint lorent,gucci gibi kokos markalardan) uclu setleri olur icinde parfumu,dus jeli,body lotioni olan. ama parfumu sevmezse kullanmaz o yuzden onun parfumune yakin olmasi sart ,bunun icin de sizin bizzat koklamaniz lazim urunu alirken

kadın dul,iş çıkışı çocuk.belli ki kendini işe güce vermiş.kendine biraz vakit ayırması gerek.bunu hatırlatan birşeyler al.iyi bi şarap yanına da sadece bir kadeh.tek başına şarabın tadına varsın,biraz kendini dinlesin,zam yapsın.

unicef 2009 cep ajandasi al
hem manali bi is yapmis ol hem
her sayfasi 7 gun ce saatli oldugu icin durusmalarini isaretlemeyi cok seviyorlar.
promosyon isi yaptigimdan biliyorum avukatlar bunu cok sever ozellikle bayan olanlari.

lush'a bakın. yılbaşı diye şimdi bir sürü çeşitli hediye paketleri vardır. fikriniz yoksa eğer böyle bilimum güzel kokulu sabunlar, bakım ürünleri satılır burda. ben de her şeye lush önerir oldum eheh.

www.lushturkey.com

bravo sana şarap dumanı

tayör eşarp müzik cdsi veya film dvdsi patronunun zevkine göre kaliteli bir içki bir buket çiçek

hiç bi şey bulamazsan,güzel bi şal al. kullanışlı oluyor kadınlar için. tarzına göre cafcaflı ya da sade bi şey olabilir.

ben de son haberlere göre oğlak olmuşum eheh.

hakkaten yıllardır milleti burçlarına göre kategorize edenler napacak şimdi onu merak ediyorum.

photos-c.ak.fbcdn.net

şimdi yıllardır burçlarını okuyup ona göre karakter şekillendirmiş olanlar sıfırdan yapılanmaya girecek ona yanıyorum.

<haha>yeni gordum ya sagol, aslanimi aldilar benden yerine yengec verdiler</haha>

bir de yilan eksikti zaten, cin astrolojisine ne oldu peki, o da mi degisti, kaplanimi da almasinlar benden:)

arada bir çıkar böyle şeyler. avrupada cadı avı döneminde astroloji birikiminin sonraki nesillere aktarılamamasından doğan boşlukları bazen böyle doldurmaya çalışıyorlar. klasik astrolojiden şaşmayın. hakkatten merak ediyosanız bi foruma takılın gök haritanıza baktırın.

@yoldaki isaretler, "klasik astrolojiden şaşmayın" mı? şaka herhalde? astroloji yalandır, hurafedir. tu kakadır. astroloji diye bir şey yok ki klasiği olsun :)

insanlar astrolojiyi nasıl biliyor ki. "güneş yön değiştirdi akrepler elma yesin stresi azaltır" gibi şeyler. inanmıyorum diyorum. babam yıldıznameyi bir açıyor başlıyor matematiksel hesaplara. sonra geçmiş gelecek hepsi ortada. ee bu nasıl oluyor. deckard ben de senin gibiydim. bir zamanlar:)

pluton gezegenlikten çıktıktan sonra bu burç olayı komple patlamamış mıydı?

@jamesjersey, gezegenlerin burçlarla ilgisi yok. burçlar, güneş'in dolandığı ekliptik düzlemin arkasında kalan takımyıldızları tarafından belirleniyor.

ooo koç olmuşum ben. ama boğaydım. boğa burcu erkeğiydim lan. büyükbaşlıktan küçükbaşlığa indik resmen, kabul etmiyorum arzederim

sikerim yengec değilim lan ben, aslanım!

valla geçenlerde karşılaştığım burçlara inanan bi topluluk "dekart gerçekten de böyle demişti artık inanmayı bırakıyoruz" dediler.

astrologlara da bi değişiklik olmuş oldu işte, ne var? rezzan kiraz'ın aldığı telefonları düşünemiyorum.

Haber yalan değil ama değişim yeni bir şey değil. Binlerce yıl önce oldu o ayma hala da devam ediyor.
Bu kaymadan daha da acı veren hata burçların hepsine eşit zaman vermeleri. Bir takım yıldız kocaman olup 1,5 ay süren bir burca neden olurken diğeri 15 günlük oluyor.
Zaten bu astroloji, burç murç işleri yalan da bari destekli sallasalar keşke.

@deckard
şaka değil. ilgileniyosanız nette biraz araştırma yeterli olur.

klasik astrolojiden şaşmayın cümlesine istinaen demiştim onu. klasik astroloji diye bir şey yok zira astroloji toptan yalan.

masaüstünüzde bişeyler varsa ondandır daha çok. benimki de 12gb'mış şimdi öğrendim.

eğer kullanıyorsan outlooka düşen mailler, begelerim de orada toplanıyor. buralar kalabalık olabilir.

"masaustu" de "belgelerim" de bu klasorun altinda.. ona gore hesaplayin..

kullandığın programların bazı dosyaları da orada tutuluyor, daha çok kişiselleştirilen programlar diye biliyorum. artı elbette masaüstü ve netten(msn) aldığın dosyalar ve belgelerim de dahil. ve varsa diğer kullanıcı dosyaları.

xp'de müzik ve videolar klasörleri de d&s'nin altında oluyordu.

üst üste windows kurarsan eski desktopu,belgeleri vb. seyleri oraya atar. hatta belgeleri d: document settings diye atıyor bende.
4-5 tane 3 gb civarında dosyaya sahibim farklı kullanıcı adlarıyla kurulmuş olan.

çeşitli kullanıcılara ait application data ve temp klasörlerine bakın.

temp'in tamamını silebilirsiniz. appdata'dan da hoşunuza gitmeyenleri, artık kullanmadığınızı düşündüğünüz programlara ait olanları silebilirsiniz.

local settings altında bi app data klasörü daha oluyor. oraya da bakın.

klavyeniz ve mouse'unuz kablosuzsa şarjları azalmış veya sinyal seviyesi düşük olabilir. sinyal düşükse terminali bir süre klavye ve mouse ile aynı hizaya koyup sinyalin artmasını bekleyin.

kablolu ise tamamen söküp pc'yi yeniden başlatın windows açılırken, tam açılmadan tekrar takın.

sorun windows kaynaklı da olabilir. son günlerde yüklenen bir program veya trojen buna neden oluyor olabilir. sistem geri yükleme işe yarayabilir bu durumda. olmazsa sisteminizi güvenli modda çalıştırıp "trojan remover" tarzı bir programla taratın.

klaveye ve fare kitleniyo sistem geri yüklemeyi nasıl kullanabilirim?

hımm
açılışta otomatik çalışan programlardan biri sistemi kilitliyor.
çözümü yazayım

1-alt+ctrl+del (windows görev yöneticisi açılır)
2-işlemler sekmesine gel ve varsa explorer.exe'yi tıklayarak görevini sonlandır.
3-aynı pencerede dosya menüsünden yeni görev(çalıştır)'ı seç
4-açılan kutucuğa explorer yazıp entera bas.
artık bilgisayarı kullanabilir durumdasın. kalıcı çözüm olabilmesi için aşağıdan devam
5-başlat menüsünden çalıştır'ı tıkla
6-açılan kutucuğa msconfig yazıp entera bas.
7-sistem yapılandırma programı açılacaktır.
8-başlangıç sekmesini tıkla
9-sağ alttaki "tümünü devre dışı bırak"ı tıkla"
10-"tamam" a tıkladığın zaman yeniden başlatmak isteyecektir.
11-evet diyerek sistemi yeniden başlatın
12-açılışta gelecek pencereyi alttaki "bu uyarıyı yeniden gösterme" kutucuğunu işaretleyerek ok leyin.

artık her şey tamamdır. afiyet olsun.

explorer güvenlik açığıyla ilgili olmaya?

sp2 hallediyordu onu sanki?

w32 blaster worm başlığında msblaster'ı bulup adını özelliklerini yerini değiştirin dio. ben onu bulamadım. bi de 2 seer olmuştu geri sayım reset bu sefer olmadı. hadi bakalım.

mademoiselle :)

kadınlar mesleki ünvanlarına erkeklerden daha düşkün olur genelde.

bağyan olsam pazarcı çocuğun 18 yaşındaki kızlara abla demesinden daha çekici bi hitap düşünmezdim herhalde :D ama öyle bi vurguyla diyorlar ki, gerçekten bütün kötü duygulardan arınmış böyle saf tertemiz..

kadını seviyorlar da, uygun cümle olmazsa "baksana kadın!" gibi olabilir dikkat.

direkt yüzyüzeyken "ayşe hanım" olabilir. ama sizli bizli değil, senli benliyken. ilk zamanları diyorum bak.

değişir bu. hatun kelimesinden nefret edeni de var, bayandan nefret eden de var. bir genelleme yapmak zor. ben tanıdığım tüm bayanlara "hanımefendi" diye geyik bir hitap şekli kullanırım.

teyze ve anayı hatta hanımağayı da listeye eklemek lazım.

jardel'in geldiği sene galatasaray st. gallen ile hazırlık maçı yapmıştı. 9 ağustos 2000

arada st-gallen ile oynanan ön eleme maçı vardı, hoca oynamamıştı...

hatta faruk mu ne oynamıştı asist yapmıştı ordaki maçta geleceğin hagisi die gaza gelmiştik yattı sonra

peki kmplayer'da var mı böyle bi ayar? bi de km varken neden gom?

km de default ayarı 5 sn ileri/geri seklinde.

tamam onu 1sn'ye düşürebileceğim bi yer var mı km ayarlarında?

km player'da seçenekler >>> tercihler >>> genel >>> oynatım >>> atlama aralıkları'ndan yapabiliyormuşuz bu ayarı.

linkteki adresten shockwave player kurarsanız çözülür diye tahmin ediyorum.

get.adobe.com

denedim. düzelmedi.

eger sürekli yapiyorsa anormal, arada sirada oluyorsa normal bir durum. youtube yogunluk nedeniyle siçislarda. benim de basima sürekli gelen bir hadise. dert edilecek bir durum degil yani.

trimpot dert etmeyin demiş ama dert ederseniz bir de bunu deneyin:

get.adobe.com

yatırım olarak alınabir, zira ötv indirimi için hurda araç kampanyası başlayacak diye bişiler okumuştum.
ama o tip bi niyetin yoksa fiat bis öneririm. tam öğrenci işi. az yakar, park problemi olmaz. geyiği de çok olur. yani en azında şahin'in kötü imajı olmaz. :)
2,5-3 arasına temiz bulunur gibi geldi. sahibinden.com da var..

şahin vosvostan daha az problem çıkartır bence.
çıkartsa da vosvos gibi değil, heryerde parçası var, ucuz, yolda kalsan bile bir şekilde yürütürsün, en ücra köşedeki tamirci bile anlar.

lada samara da düşünebilirsin o fiyat aralığında olması lazım.

86 dogan al derim. tas gibi arabadir.

lada samaraları araştır. çok az yakar, çok dayanıklıdır ve oldukça da geniş bir arabadır.

vosvos şirin bir arabadır ama ekonmik bir araç değildir. özellikle bu işlerden anlamıyorsan tamirciler tarafından çok sömürülebilirsin..eski tip willys jeepler var, tüp takılmış , modifiye edilmiş falan..cj3 veya cj5 diye aratırsan bulursun. suzukilerin de var öyle 84 model cipleri..hem genç işidir, hem de basit arabalardır.

cok farkli bir yaklasim acisi olarak su donemde 2-3 milyar paran varsa birak kalsin, harcama derim. zira 2-3 milyara alacagin araba nerden baksan bir o kadar daha masraf cikartir, 5-6 milyara mal olur; fakat araba almadigin takdirde o para arabadan cok daha fazla isine yarar.

neyin parçası olabilir?

iki adet transistör gibi geldi bana.

mrtksn'in de dedigi gibi, potansiyometre.

comptrol ve mrtksn'ye katılıyorum, pot bu ya, diğer adıyla reosta da denebilir.

bildiğin potans bunlar yahu, işte ayarlnabilir direnç. herhangi bir seviye kontrolü için kullanılabilir.

niye herkes ayni seyi yaziyor? :)

bu buyuk ihtimalle "single turn pot(ansiyometre)"
ve yine most probably radyo veya teypten veya buna benzer bir aletten cikmis olmasi lazim

isletim sistemi nedir?

windows xp

iktisat masterı yapan biri olarak cevap veriyorum: yok.

ya şimdi dış bükey ve x=y'ye göre simetrik bi talep eğrisi üzerinde fiyatın %10 arttığını düşünelim. miktardaki azalış %10dan farklı olmayacak mıdır? olacaktır, e bu nası birim esneklik?

sen olayı tamamen yanlış anlamışsın galiba. arz ve talep fonksiyonlarında fiyat esneklikleri her zaman birim esneklik olacak diye birşey yok. Dediğin gibi, convex, concave olabilir fonksiyonlar. Ama mesela senin bahsettiğin şekilde 45 derece doğrusuna göre simetrik bir talep fonksiyonunda (convex veya concave olmasına bağlı olmaksızın), talep fonksiyonu ve 45 derece doğrusunun kesiştiği yerde fiyat esnekliği birim esnekliktir. bunun dışındaki yerlerde fiyat esnekliği birim esneklik değildir.
şimdi ilk sorduğun soruya geri dönersek, bir talep (veya arz) fonksiyonun esneklik dediğimiz şeyi doğal olarak miktarın yüzde değişiminin fiyatın yüzde değişimine bölünmesiyle elde ediyoruz. bu durum discrete durumlar için geçerli. continous bir esneklik için ise (dq/q)/(dp/p) ile gösteriyoruz. (ya da %dq/%dp). e bu oranın 1 e eşit olduğu yer için ise "o nokta da birim esneklik vardır" diyoruz. yani zaten birim esnekliğin tanımı o. 1 e eşit olmadığı yerler için de "o noktada esneklik x'tir" diyoruz. lineer olmayan arz-talep fonksiyonları için her noktada ayrı esneklik değerleri oluyor tabi. yani ilk yazdığında bir terslik yok.

nerde var bilmiyorum ama gmail varsa gönderebilirim

saved game editor bu arada benim dediim bilmiyorum onu mu arıyosun?

[email protected] hocam ismini tam bilmiyorum ama bu editörle mesela oyun içinde 8 tane sakatın waR KADro kuramıyorsun bu editörü kullanıp sakatları düzeltebiliyorsun. fm modifiye die bi ismi olmalıydı

fm modifier olmasın o? gugılda aratıp indirebilirsiniz rahatça.

www.fmscout.com

fm modifier en iyisi.

mümkün, 3.5mm den 2.5mm ye çeviren jack almanız lazım.

edit : Telefonun kulaklık girişi abuk subuk bir şeyse adaptör bulmakta zorlanabilirsiniz, tam marka model verirseniz daha çabuk bulabilirsiniz.

nokia 5310 veya 6300.
hatta bi telefon tavsiyesi de isteyebilirim sakıncası yoksa. telefona en fazla 500 ytl ayıran, hem telefon hem mp3player taşıma külfetinden kurtulmak isteyen ama ses kalitesinden ödün vermek istemeyen, telefonun kamerasını pek kullanmayacak birine nasıl bi telefon gider?

3,5 tan 2,5 a çevirici adaptör kullandıktan sonra zaten kayıp olmuyor mu?
stereo almaya değer mi

şu an ben sony-ericsson w810i kullanıyorum. walkman serisinden 350 lira falan şuan sanırım. yanında verdikleri kulaklık iki parça telefonun kendine özel girişi var. kablonun devamında normal mp3 player gibi girişi var ordan kısa bir sony kulaklık takılıyor. kendi orjinal kulaklığı gayet iyi diyebilirsin. ancak istersen yarısından itibaren kendi kulaklığını takabilrisin biraz uzun olucaktır sadece. kalite kaybı olucağını sanmıyorum. kendisi de öyle bi sistem kullanıyor çünkü

mp3 player görevini eksiksiz yerine getiren bir telefon istiyorsanız nokia'yı derhal aklınızdan çıkartıp sony-ericsson'ın walkman telefon modellerini incelemelisiniz. ben w800i'ye flashlenmiş bir k750i kullanıcısı olarak iki senedir bir kere bile "bir mp3 player alsam mı acaba" diye düşünmemiştim (ta ki telefonum sıvı hasarı görene kadar).

walkman telefon aldığınızda size kulaklığı zaten adaptörüyle birlikte veriyorlar. ve ilginç olacak belki ama, sony-ericsson'ın verdiği standart walkman kulaklığı (siyah, iki parça, kulak içi), sennheiser cx300'den DAHA BAŞARILI. ayrıca cx300'den ÇOK DAHA rahat.

yine ayrıca, se walkman telefonla piyasadaki mp3 player'ların belki %99'undan daha yüksek bir ses performansı elde edebilirsiniz.

nokia ise, bu konuda düşünmeye bile değmez. se de, nokia da, sennheiser da kullandım, ondan biliyorum.