senelerdir var bu. daha yeni moda olmadı ki. şirinlik olsun diye yapıyorlar öyle işte.

animelerdeki kızlarda görüyorum bu figürleri sıkça.
ouw kawaiii ^^

onu ben de farkettim evet, ama yakışıyo hatunlara, özellikle ince bacaklara sahiplerse :) benim hiç öyle fotom yok ama :((

karşı cinse gönderme yapıyorlar bence. güzel olduğum kadar tek ayağımın üstünde dengede de durabilirim (yersen) ahuahau

bazılarıda dudaklarını öne uzatıp poz veriyo,sanki kız makinanın merceğine göz koymuşta bırazdan merceğin üzerine atlıcakmış gibi.ama o dudak uzatma olayı harbiden pert yani yapılası bi davranış değil

fark etmiyormuş gibi yapın bence. bak kızım bu iş olmaz durumlarına girerseniz kızın özgüvenine zarar verebilirsiniz ve inanın kız hayatı boyunca size beddua eder. öteki türlü küçük bir gençlik salaklığı olarak kalırsınız. "ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla" der geçer.

sigarayı bırakın.

nesi yanlış ne güzel işte?

@areels

dostum, 25 yaşına gireceğim ben. kız daha hayatının belki de en heyecanlı belki de en güzel yaşında, yaşıtlarıyla takılması gezmesi tozması rutininde yaşaması lazım.

Biz duyurduk ki sonradna sanırım sildim ama adımız röntgenciye çıktı :-)) hayır ben anlamak için sormuştum, burdaki kişi direk anlamış öyle soruyor.

bence bi şey yapmayın, en iyisi o. bi şe yapsanız her türlü rencide olur gibime geliyor, ben de şimdi bi cuğara yahayım diyorum pencerede zaten kimse de kalmadı rahat rahat.

ya bu neki bana pencereden BACAK çıkardılar bu duyuru ahalisi "size asıldıklarını nereden çıkardınız sadece eğlenmek istemişlerdir en fazla o da belki" falan bile dedi.

ümitlendirmeyin ilgisiz davranın bence yeter unutur gider.

onun bu platonik zevkini bozmayın. ona yanaşarak hiç bozmayın hatta. gizemli olmaya devam edin. :)

18inde insan böyle maceralara girebiliyor tabi. bigün kız arkadaşınla çık cama sigara içmeye :) unutur.

hocam kusura bakma ama manyak mısın? 18 yaşında çıtır bulmuşsun kaçar mı?

eylemsiz kalıp hayatına kendi rutininde devam et bence. karşıdakinin yaptığı yanlış değil veya rahatsız edici bir unsur olmamalı. Durum değişirse, o zaman bir önelm alınabilir ama şu an gereksiz.

yazık kızcağıza eli ayağına dolanmış seni görünce,kendince aşık olmuş demek abisi,bilse burda üstüne ne muhabbetlet dönüyo üzülür beeee:) bence yokmuş gibi davran,ilgilenme kabullenir zamnla.bi arkadaş özgüveni sarsılır falan yazmış doğru demiş.böyle bi duruma sebebiyet verme

saklanma koşullarınızdan dolayı bence sağlamdır. işyerinde çekmecemdeki poşet çay kutusu ne zamandır duruyor hatırlamıyorum, ama arada içince tadı gayet normal.

kolay kolay bozulmaz

nemli ortamda 1.5 ayda gitti tadı. ancak kuru ve güneşsiz ortamda ise no problem

bozulmaz serin ortamda kaldıysa tabi :) ben kendimden biliyorum da

bizimki de dolabin bi kosesinde poset icinde duruyor. ben iciyorum ara sira. bozulmasindan ziyade kurtlanmamis oldugundan emin olmak lazim.

Yaşınız bence hiçbir kitap için erken sayılmaz. Ancak bazı eserler birden fazla okunabilir, her okunuşta da yeniden yorumlanabilir. Mesela şimdi okuduğunuz bir kitabı 5 sene sonra, 10 sene sonra okuduğunuzda daha farklı bir okuma olacaktır. Zaman içerisinde okur niteliğinizin yükselmesidir buna sebep. Okumak hayatınızın önemli ve değerli bir parçası ise kaçınılmazdır dediğiniz şey. Okumaya ve yeniden-okumaya devam edin...

naçizane siz yaşlarda aynı duygu düşünceler içinde klasikleri okumuş edebiyatla yakından ilgilenen birisi olarak şöyle tavsiyelerim olacak:

kitapları, özellikle klasikleri okurken (veya okumadan önce) yazarın hayatı, edebi düşünceleri, bağlı olduğu edebi akımın özellikleri ve yazarın yaşadığı dönemdeki sosyo-ekonomik durum, önemli olaylar vs ile ilgili bilgi edinirseniz yazarın anlatmak istediklerini çok daha iyi kavrayacaksınız ve daha çok zevk alacaksınız.

internette wikipedia'dan başlamak üzere bu bilgilere ulaşmak çok kolay.

ben de eskiden hep klasikleri okurdum, şimdi polisiye, fantastik ve hatta çizgiroman da okuyorum. kaliteli olduktan sonra hepsi de güzel, hepsi insana bir şeyler katıyor.

ayrıca hep klasik, hep ciddiyet, hep uzun tiradlar nereye kadar diyor insan. (bir yirmi sene sonra tabii :)) bu satırları hastanede yatarken büyük bir iştahla suç ve ceza'yı okumuş, dostoyevski okuyarak defalarca güneşi doğurmuş bir insan yazıyor.)

üstteki cevaba katılıyorum, ekliyorum.
mesela bir filmi izlerken sadece konusunu, olayları düşünürseniz o filmden sadece bir senaryo edinmiş olarak çıkarsınız. o filmde müzikler var, kıyafet, yerler, tarih, çekim açıları, ışıklar bir çok etken var bir araya gelen.
kitabı da bu şekilde değerlendirebilirsiniz. yazarın tüm bunları anlatmasının altındaki nedeni bile bulmaya çalışsanız kitabın daha derinlerine inmiş olursunuz.
özellikle çeviride bununla çok karşılaştım. çeviri yaparken kitabı harfi harfine inceleyip üzerinde düşündüğümüz için insanın içine çok daha fazla işliyor. bana çevirdiğim kitaplardan bir cümle okusanız neresi olduğunu şıp diye hatırlarım. ama geçen gün okuyup bitirdiğim bi kitabın konusunu sorun, hatırlamayabilirim.
nöronlar çalışsın biraz. :)
ayrıca bana bir çok kitap hitap etmiyor mesela. kitapçıda okumaya değer bir şey bulamıyorum. ya sıkıcı, ya gereksiz geliyor. bu tip durumlarda biyografilere, otobiyografilere ve felsefeye yöneliyorum.

kitabı okurken okuduğun şeyi ders kitabı gibi algılama,bundan illa bişet çıkarmalıyım deme.sen sadece sakin sakin oku,kitaba haşin davranma.zaten klasik kitaplarda uzun betimlemeler olucaktır,sen o betimlemeleri okurken ister istemez hayalindde canlandırıcaksın,canlandıdırken de kitapta geçenleri kendin yaşayomuş gibi olursun,böylece kitabın vermek istediklerini de almış olursun.ayrıca örneğin franz kafka'dan aforizmalar ya da ömer hayyam'dan rubaileri okuyabilirsin.bunları okudukça o kısa cümlelerde ne denmek isendiği üzerine kafa yorarsın,pratik yapmış olursun
gece gece çok yazdırdın ulan bana.bu kadar lafa anlarsın degil mi artık:))

"Ailevi sorunlar" de, fazla kurcalayamazlar. hala soru gelirse "benden kaynaklanmayan ama beni yakından ilgilendiren ailevi sorunlar" ya da "anne ve babamla ilgili" vs. deyip geçiştir, "çok şükür hepsi halloldu"yu da ekleki işe alınırsan yalan ortaya çıkmasın.

hastaydım de. raporluydum fln
rapor isticek hallri yok ya
agir bi hastalık sole

Ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda olmanız ve okula gereken zamanı verememeniz, gayet anlaşılır ve inandırıcı bir yalan olacaktır. Ayrıca, kime ne kime ne? O adamlar, bekarlara evlenip evlenmeyeceklerini, evlenmeyi planlıyorlarsa veya nişanlılarsa ne zaman evleneceklerini, evlenmeyi planlayanlara/nişanlılara/evlilere de ne zaman çocuk yapacaklarını soracak kadar terbiyesizdirler ve bu nedenle de kendilerine yalan söylenmesine müstehaktırlar.

ideolojik sebeplerden dolayi onceliklerimin degismesi ,diyin cok karizma olur ha

kakashi arkadaşın dediği harbiden karizma olurdu ama ne kadar ciddiye alırlar onu bilemem,bence o kadar uçma.maddi nedenlerden ötürü çalışmak zorunda kaldım hem okul hem iş ikisini birden yürütmek zor oluyodu uzadı de işte

mülakatlarda okulun uzamasıyla ilgili çok can sıkıcı durumlar oluyor. 2-3 arkadaşımın başına geldi ve hakikaten ciddi sıkıntı çektiler. zaten o işlerin hiçbirini de alamadılar.

burda söylenebilecek en tatlı yalanlar; ailevi sorunlar, ebeveynin uzun süre ciddi şekilde hastalanması filan...

bu çok gizli bir bilgi dostum...
size söylersem ikimizi de yaşatmazlar de.
:)

elinle oylancan başka bişeyler bul,tırnaklarını ye mesela unursun sakalı o zamn.olmadı kes sakalları

ben de yıllardır sakallıyım, lafa bak:) gerçekten hastalık gibi. çok merak ediyorum sakalı bıyığı olmayan adamlar nereleriyle oynuyolar, ehehe. önerlerim, oynanmicak kadar kısalt, veya elin bıyığa gittiğinde lan yine yapıyom bu şeyi diye kendini azarla ve sakalla oyna. sakalla oynamak biraz daha iyi görünür. elin sürekli dolu olsun, çakmak cep telefonu felan..

sigara yak bi tane

bıyık-sakal ikilisiyle oynamak büyük sorun. bende de mevcut. hatta bu soruyu okurken de bıyığımla oynadığımı fark ettim :/ yapacak bir şey yok aslında, sürekli yapmamaya çalış. eline küçük yuvarlak toplardan al, onlarla oyna falan.

ya da bıyığınla oynayışını karakteristik bir hale getir, kızların aklını al.

tahminim bıyığın gür değil. çünkü gür olaydı burum burum burardın bu da dışardan nahoş değil tersine başdöndürücü bir görüntü oluştururdu.

eğer yenemiyorsan -ki yenmen zor, burmak yerine sıvalamak ve düzeltmek veya bürmek şeklinde işi daha karizmatik bir meziyette devam ettirebilirisin.

farkettiğinizde elinizi çekeceksiniz, öyle öyle alışırsınız.
bi de kendinizi şartlayın, "elimizi bıyığıma götürdüğümde bıyıklarımı burduğumu farkedeceğim ve elimi çekeceğim" diye, farkedip çekersiniz elinizi :D

Saçınla oyna. O da aynı duyguyu verir sanırım. Bende bıyık yok, saçımla oynuyorum. Erkek değilim bu arada. Erkekler saçlarını afilli bir şekilde karıştırıyor galiba. Hemcinslerim ve benim gibi değil. Ona göre birşeyler uydur. Tarz yap kendine.

yanlız değil yalnız:) bu da hastalık:D

götüne güveniyosa dalmalı orta yerden hem hakaret hem dayak yemeye ne gerek var dimi ;)

sikime sallamam.muhatap bile olmadım.olmamda.

Dayak atarsan büyük bir şerefsizlik örneği göstererek karakolda ağlarlar, sen suçlu duruma düşersin. Sonuçta adamın attığı lafın kanıtı yok ama senin çaktığın yumruğun kanıtı olacaktır. bence sallama, ama eğer lafın altında kalmamaya karar verdiysen değecek şekilde döv, dövdükten sonra da "anama bacıma küfredemezsiniz" falan de ki ağır tahrikten yırtma şansın olsun. yine de tekrarlıyorum, sallamaman en temizi.

laf attigina gore kavga etmeye hazirdir, kavga etmeyi aliskanlik haline getirmis adamin hayattan beklentisi de yoktur. emananeti cikarip da bogrune soktugu anda isin biter. benim daha olmeye niyetim yok.

uzak dururum sahsen.

ben erkek değilim ama bence sana saçın sakalın uzun diye laf atan birinin belli ki insanlara olan bakış açısı çok dar,ayrıca laf atıcak birinin kültür seviyesi de senden çok düşük olduğu için bnce hiç uğraşma.oyle tiplerin kafaları kalın olur kafası kalın insana da laf anlatmak çok zor olur.

ah duyma bile :)

asla alttan almam, almanızı da tavsiye etmem.
uzun saçlı olduğum zamanlarda hiç laf yemedim ama bir keresinde arabayla satış yapan ve anadolu'dan geldiği belli olan iki denyonun bana güldüğünü öğrendim, ben görmemiştim. elime sağlam bir sopa kaptığım gibi peşlerinden koştum. bağırıp bir güzel sıvadıktan sonra abi biz ettik sen etme diye yalvarmaya başladılar, yine de durmadım ve arabaların arka iki stoplarını kırdım. onlar için güzel bir ders olmuştur.

uzun saçlı bir arkadaşa istasyondan hareket eden trenden sarkmakta olan vatandaş sinir bozucu bir şekilde laf atmıştı, arkadaş da bu duruma sinirlenip hareket halindeki trene binmeye ve saldırmaya çalışmıştı ne diyosun lan sen şeklinde.
sonraları kendisini ikna etmiştim hiç değer mi böyleleriyle uğraşmaya, kendini niye tehlikeye atasın bu mallar için, salla gitsin diyerekten.

tavsiyem de budur. zaten birilerine laf atan, tacizde bulunan kişinin amacı genellikle karşısındakini rahatsız etmektir, yani sinirlenip bağırıp çağırırsanız büyük ihtimal bu şahıs bundan zevk alacaktır iyice bak nasıl da dellendirdim diye.

daldığımda üstünlük kurabileceğim bir ortamsa dalarım düşünmeden :) ama genelde laf atan kişiler 5 10 kişi bir olduklarında kendilerini adam gibi hisseden kişiler oldukları için bazen duymazlıktan gelmek en hayırlısı olabilir;)

slm, 2 senen var daha önünde acele etmene gerek yok, ben de meslek lisesi çıkışlıydım marmara 2 yıllık elektronik bitirdim, 2 aylık sıkı bi çalışma ile (sadece matematik) 80 de 79 yaptım ayrıca 67 turkçe yaptım geçtim gazi elektrik elektronik müh. ne, sana tavsiyem önce okuldaki derselrini sıkı tut notların yuksek olsun, son sınıfta da matematik turkçe çalışırsın, bölümün ne bilmiorum ama dgs yi kazanmak; kazandığın okulda geçireceğin intibak döneminden daha kolay benden söylemesi, kolay gelsin. başarılar.

ben son bi ay kala kendime program hazırlayıp günde 1-1,5 saat çalıştım, son günleri deneme çözerek geçirdim. sayısal 78/80, sözel 64/80 yaptım. ama kazanamadım :) bölümle de alakalı ben bilgisayar istiyodum, makine okuyan arkadaşım benden düşük yapmasına rağmen yerleşti.

cok yakın bir arkadaşım kazandı netleri falan bilmiyorum ama son ay gezip tozmayı bıraktı evde çalıştı dershaneye de gitmişti. Yani 2 sene önceden başlama bence. Hocalarıda hiç karıştırma gerek yok ama ortalamı yüksek tut okul puanı olayı var yine sistem değişmediyse.

benim bi arkadaşım da kazanmıştı ve okuldan çok bişey gelmemesine rağmen netlerini yüksek tutarak kazandı

sana tavsiyem o aldığın kitapları bir kenara koyarak okuldaki derslere asılman. okuldan gelecek bir 80 puan şansını epey arttırır. dgs 2009'un ne kadar kolay olduğunu ve aöbp'nin ne kadar önem kazandığını düşünürsen dediğimi anlarsın.
ben 2 yıllık bitince 1 sene ara verip o arada haftasonları dershaneye gitmiştim ama pek çalışma yapmadım. son 1.5 ay günde 1 sayısal denemesi çözerek 244. oldum ve istediğim yeri kazandım. aöbp'min 80 olması da yardım etti.
dgs çok kolay bir sınav. zamanı iyi kullanmasını bildikten sonra kazanman kaçınılmaz.
bir de www.dikeygecis.org var. dgsciler için çok yararlı bir site.

alcohol dehydrogenase enziminiz fazla demek ki. genetik bir şey. biraz da tabi zamanla bünyenin alışmasından kaynaklı.

"daha önce hiç sarhoş olmadıysan nasıl sarhoş olduğunu anlayacaksın ki?" paradoksunu es geçiyor, cevaba geçiyorum.

sarhoş olmak başın dönmesi, gevşemek ve kimi zaman kusmaktır zaten.

daha bi şey olduğu yok yani.

anestezinin de kolay etki etmediği bir bünyeniz olmalı bu durumda. ya da başınız dönmeye başladığında mideniz bulandığı için tüm içkiyi kusup, sarhoşluğunuzu engelliyor da olabilir. ya da henüz güzelinden bir long island iced tea içmediniz :)

@kriker
tam ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum.

@propontis
vodkayı pek sevmediğim için fazla içtiğim bir içki değil ama denedim.
hatta benim bu başlığı açmamdaki sebebin en büyüğü ise tekiladır. hayatımda hiç tekila içmemiştim ve tekila hakkında söylenenleri duydum,okudum vs. ve 1 şişe olmeca aldım(gold değil normal renksiz olanı) ben bir miktar tekila içince yığılacağımı, sızacağımı falan zannediyordum söylenenlere göre ama 1 şişe tekilayı kısa bir sürede bitirdim ve baş dönmesi dışında birşey olmadı:S kafam tamamen yerindeydi(fazlaca yerinde) yani içki içmiş gibi değil konuşmalarım falan son derece normal seyrinde bir değişiklik yok(çevremdekiler de söylüyor). anlayamadım, birkaç shot atıp yerinden kalkamayanlar falan bende öyle bir şey olacak sandım gerçekten ama sadece baş dönmesi oldu o kadar:S bu normal midir, sorun bendemidir?:)

hiç arzuladığın sarhoşluğa erişene kadar içmeyi denedin mi peki, yani 1 şişe tekila yetmediyse 2.ye geç, 3e geç vs kesin sarhoş olursun.

hangi içkileri ne kadar içtiniz en fazla örneğin?

mehem, cevap gelmemiş. varsayımlar, olasılıklar;

•genetik bir maraz
•sürekli içerek sarhoş olma eşiğini yükseltmek
•zihnen sağlam, dertsiz tasasız olmak, aşık olmamak, içerken cin gibi durmak
•o kadar da fazla içmiyor olmak, örneğin bir büyük devirin yine konuşalım
•sarhoş oluyorsunuz

aşık olup içmeyi deneyin. ve ya canınızı çok sıkan bir olayın ardından (ölüm, başarısızılık falan).

sarhoş olmak o kadar kötü bişey değildir. kendimi kendim olduğum için sevdiğim nadir anlardan biridir. yani dışardaki hayat, insanların düşünceleri, o anki dış görünüşünüzü falan hiç kafaya takmadan, eğlenebildiği, kenlendinle konuşabildiğin, kendi içinde kendinle hiç yapmadığın gibi dertleşebildiğin bi an.

bacardi 151 oneriyorum bu durumu cozmek icin.

gofret filan gibi bol şekerli bir şey yiyip üstüne içkiye abanırsanız hızla bence bir etkisi olacaktır.

ben de senelerce sarhoş olamıyorum diye ağladım ve bir gün çok güzel bi rakı muhabbetinde resmen agd oldum. bu tamamnen psikolojik bi durum. sarhoş olma amacıyla ne kadar içersen iç, kafan bir yere takılı olduğu için beceremezsin. eğer olsun ben bu şekilde sarhoş olmayı deniycem diyosan, içkileri karıştır ve arada tatlı şeyler ye, içerken sürekli belli bi yerde sabit kalmayıp hareket et, dolaşımın hızlansın

büyük rakı götürün bi tane, sonra tekrar bu başlığa bekliyoruz.

"am ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum."

genelde tum sarhoslar boyle dusunur... disardan gozuken tabii ki cok farkli...

@kakoy: alıntının azizliğinden ötürü aklıma geldi, yazmadan edemedim:
#13068903

trakyalı mısınız? :D
sürekli ve güzel içen bir insansanız bilincinizi kaybetmeden gayet de güzel sarhoş olabilirsiniz. illa bilincimi kaybetçem, ne yaptığımı hatırlamıcam diyorsanız tekilayla karıştırın birayı falan bakalım olcak mı. ben de ne yaptığımı hatırlamıyorum seviyesine ya bir kez gelmişimdir ya da iki, o da çok karıştırarak. yoksa çok içsem ya kusuyorum ya evime gidiyorum ama hep hatırlıyorum.

Sıkı rakı içen çoğu erkek kalabalık bir masa. Bir yaz akşamı. Cunda Adası ve masadaki kadınların isteği ile erkeklerin muhalefetine rağmen, şarap içilmesi. Misafir ağırlayan kişinin özenle en iyi şaraplarını peşpeşe masaya getirmesi. Herkesin lıkır lıkır içmesi. Erkeklerin bununla mı filan alkol mü alıyoruz küçümsemeleri. Neyse bir süre böyle içildi. Herkesin aklı başında. Keyifliyiz. Sonra masadan kalkmak isteyenler oldu. Ayağa kalkan yere düştü. Kim denediyse böyle oldu. Belden aşağımız tutmuyordu sanki. Halimiz inanılmaz komikti. Asıl komiği ertesi gün bile herkes hala sarhoştu. Su içsek kafayı buluyorduk. Meğer içtiğimiz yıllanmış, çok özel ve de içimi çok güzel bir şarapmış. Hala unutamıyorum o şarabı ve etkisini. Yıllanmış çok güzel birkaç şişe şarap bulun ve deneyin. Ne kadar eski o kadar iyi. Sonucu bize de anlatın. Yarasın.

bence bunu fazla kafaya takmayın, biraz içip de kendini rezil eden yeterince insan var zaten ortalıkta. ne güzel işte efendi efendi için, hem keyif alın hem ayık kalın. şanslısınız, saçmalayıp kendinizi kötü durumlara düşürme ihtimaliniz yok demektir. yine de nasılsa bir şey olmuyor deyip de karaciğeri mahvetmeyin.

@gene mi gene
"alcohol dehydrogenase" bunu yazdın iyi de ettin ama ne olduğunu açıklasan daha bi iyi olurdu

alkolik değilim ama cevaplayım. her türlü alışkanlık/bağımlılık için geçerlidir.

1- kişinin iş ve/ya ders başarısı düşükse.
2- sosyal yaşamını etkiliyor/bozuyorsa.

1 veya 2 den herhangi biri mevcut ise; bir sorun var ve "mutlaka psikolojik yardım alması gerek" demektir.

"çalışabilen ve sevebilen insan sağlıklıdır". birinin işi/dersi iyi gidiyorsa. yeterince arkadaşı da varsa. "sağlığını da bozmadığı sürece" istediği kadar içebilir, istediğini yapabilir.

ama her şeyin fazlası zararlı, onu söyleyim.

İçmek istemediğiniz halde içmek istiyorsanız alkolik olabilirsiniz.
Ed: Soru alkoliklereymiş pardon.

bir yudum veya bir kadeh de olsa hergün veya düzenli bir şekilde içiyorsanız, içmediğiniz zaman rahatsız hissediyorsanız, ''çok içiyorsun'' gibi sözlere sinirlenip, tepki gösteriyor ve insanların bu davranışlarına bir anlam veremiyorsanız, bir uzmana görünmenizde fayda var.

alkoliklere değil yav,oyle yazdığıma bakmayın genel bi soru,bu konuda az çok bilgisi olanlar işte.kimse kimseyi yargılamaıyo alkoliksin diye,ne haddime zaten

içmeden eğlenememek ile başlar içmeden yaşayamamak ile biter. sürecin neresinde olduğunuzu hesaplayın işte.

her gün ve düzenli olarak alınan düşük miktardaki alkol, sağlık için yararlıdır.

bir kadeh şarap derler. ama o 3-4 kadehtir aslında. tekrar ediyorum, zararlı değil yararlıdır. ama içki iç, içme; işin/dersin ve/ya sosyal yaşantın kötü ise; senin psikolojin zaten bozuk oluyor, bilimsel açıdan.

alkoliksin veya değilsin, önemli olan iş/ders başarın ve sosyal yaşantın.

hatta alkol alınca ellerin titremesi durduğu için, pek çok yaşlı cerrah ameliyattan önce içki içer. hatta bizzat tanıdığım bir psikyatr her akşam bir bardak viski içiyor.

alkol davasından bir süre önce çekmiş biri olarak:

-sigara içme isteği gibi alkol almak istemek.
-yemek yemek istememek, onun yerine alkol almak. dikkat edersen alkolik insanlar pek yemek yemez zaten. fena.
-özellikle uyandıktan sonraki zaman diliminde canının çekmesi ve içmek.

böyle böyle derken işte yaşam tarzı haline geliyor. yoksa her akşam zevkine içmişsin, kederle vesaireyle bir hafta alkolle arkadaş olmuşsunla alakası yok..
ciddi manada fiziksel bağımlı olduğunda, söyleyince kulağa karizmatik geldiği kadar güzel olmuyor.

günde ağırlığının kilosu başına 0.8 gr dan fazla alkol tüketiyorsan alkoliksindir.

Sürekli alkol düşünüyorsa.

gunde 3-4 bardak yararli degil kesinlikle. ozellikle kadinlarda gunde 1 bardaktan sonrasinin gogus kanseri riskini cok yukselttigi bilinen bir gercek.
ustelik gecenlerde new york times'da bir makale vardi. doktorlar 'biz gunde bir bardak sarap kalp sagligi icin yararli diyoruz ama sanirim diger degiskenleri yeterince iyi izole edemedik, bu konuda baska arastirmalara ihtiyac var' diyorlardi.
her gun duzenli 3-4 kadeh icki icin bir insanin 20 sene sonra karacigerini gormek isterim ben sahsen.

öğrenci halimle konuşuyorum; bütün parasını alkole yatırmaya başlaması. benim için etkili bir aydınlanma olmuştu bunu farketmem. bıraktıktan 5 ay sonra tekrar başladım ama artık kararında -nasıl diyor siz "sosyal"- içiyorum.

içmeden yapamıyorsanız alkoliksinizdir, ister az için ister çok..

bence bir insan gündüz (iş vakti, hatta işte) içiyorsa alkol sorunu vardır.

hap içerek intihara kalkışmak kesinlikle dikkat çekmeye yonelik bir hareket.

kendini tüple falan zehirlemişse eğer korkaktır kesin. acıya tahammülü yoktur.

aracın önüne atlamak anlık bir karar olabilir ancak yüksek bir yerden atlamak kesinlikle zor bir iştir , o yüksekliği görmek , rüzgarı hissetmek ürkütür bence de cesaret isteyen bir intihar şekli.
silahla intihar etmek , en kolay intihar şekillerinden biri gibi görünse de bana göre çok cesaret ister tetiği çekmek.
hap içerek intihar etmek en yüksek kurtulma umudu olan intihar şeklidir , ilgi çekmek için olabilir bilemiyorum.
kendini asmak , seni o halde bulacak kişiyi düşünülerek yapılıyorsa karşı tarafa acı vermek için birebirdir bence.

bilek kesme - kolay ve hizli
hap alma - kolay ve daha acisiz
zehir icme - tamam hizli dedik
yuksek yerden atlama - ya olurum ya meshur olurum?
arabanin onune atlama - ya olurum ya para koparirim?
metronun onune atlama - yuh!
vidanjorun onune atlama - cok boktan!
yanma - aptal misin?
donma - iliklerime kadar..
elektrik carpmasi - ya olurum ya carparim?
ucaktan atlama - ozgur olum
basini koparma - kesin cozum
suda bogulma - belki evrim geciririm
karada bogulma - havasiz yasam
asitin icine atlama - taniyamayin beni
lavin icine atlama - bulamayin beni
harakiri - sanatsal
kamikaze - bari bir ise yarayim
silah - acimasiz
asmak - iplememek
savasta olme - canim feda
askindan olme - ya tutarsa..

herkes kendine kolay gelen yolu seçer. sonradan bunu anlamlandırmaya çalışmak biraz "delinin biri kuyuya taş atmış" hikayesine döner.

ben değişik tarzlardaki intihar olaylarını duyduklarında insanların beyninde oluşturan düşünceyi soruyorum (ki gayet makul bir soruymuş gibi geliyor bana)

soruyu adam gibi okumadan ahkam kesmek de bana tuhaf geliyor (delili falan bir atasözü bulmaya kasamadım şimdi)

işine yarar mı bilmiyorum ama "fare zehiri içip canına kıydı" haberlerin alt metni namus/töre cinayetine kurban gitti demektir. Büyük çoğunlukla yani.

yüksek atlamak hayatı boyunca uçmayı hayal eden biri olunduğuna delalet sayılabilir. hiç değilse 1 kez denemiş olmak için ölmeden.

bir adam varmış. ressammış. başka bir admaa aşıkmış. aşık olduğu adam ferdi tayfurmuş. intihara "kesin" kararlıymış. ama acı çekmekten çok korkuyormuş. bir gün bir torba dolusu jilet alıp evinin banyosuna girmiş. küveti ılık/sıcak su ile doldurup içine uzanmış. sağ eli ile, ayak bilekleri, dizler, kasıklar, sol dirsek, sol koltuk altı ve en sonunda boynunu keserek intihar etmiş.

bunun bende bıraktırdığı izlenim: acı, "kesin" kararlı bir insana engel olamaz.

başka bir adam daha varmış. soyadı zweig'mış. yaşlanmış bu. kalem tutamaz, yazı yazamaz olmuş. elindeki bardağı düşürüyormuş falan. unutkanlık da başlamış. e adam epeyce iz bırakacak işler de yapmış şu koca dünyada, kitaplar falan. dolu dolu da bir hayat yaşamış, o ülkeden o ülkeye. doymuş yani bu adam yaşamaya. zor bela bir mektup denkleştirmiş. sonra bir yerlerden az biraz morfin tedarik etmiş. hop damar içine enjekte. sonsuz uykuya dalmış.

izlenimim: kendinize ne kadar iyi bakarsanız bakın, vücut ölmeye programlı. yani malesef hz. muhammed "her ölümlü ölümü tadacaktır" demekte yerden göğe kadar, allah'ına haklı. yaşlılığın ve ölümün; ilacı, tedavisi, çaresi yok. ama onurlu ölüm diye bir şey var... ama intihara teşvik suç olduğu için, lütfen yaşlılarımızı intihar teşvik etmeyelim, edenleri uyaralım.

bence silahla ya da yüksek bi yerden atlayarak kendini öldürme biçimi bana daha kolay geliyo.tık koparıyosun ipleri.hap olayı beni daha çok korkutuyo.hapları içinde birazdan ölüceğini biliyosun ve o ölüm anının gerçekleşmesini bekliyosun.o bekleyiş beni çok korkuturdu sanırım

dehidrasyon cok su kaybı fln ondan.

nasıl cok su kaybı yahu:S terlemeyle en az 100 kat su atıyoruz halbusi.

uzuluyon ya ondan bence. stres falan iste...

salgılanan stres hormonları beyin damarlarının kasılmasını tetikler. örneğin soğan soyarak ağla bak bakalım başın ağrıyor mu, ağrımaz. çünkü gözyaşı var ama stres yok. yani anahtar ağlamada değil üzülmededir. ağlamadan üzül, yine başın ağrır.

götümden sallıyorum: burun tıkanması sonucu beyne giden az oksijen

yoo terlemeyle o kadar kısa surede o kadar sıvı kaybetmen ımkansız.

daha once cevaplamisim hmm
(git: 58405)

tansiyon arttığından olabilir mi ? damarlarındaki kan daha bir şevkle akıyor.

baş ağrısı demişken ağladıktan sonra değil de benim sigara içtikten sonra ağrıyo,5 senedir içiyorum son zamanlarda olmaya başladı.sinüzit var bende bundan kaynaklanıyo olabilir mi.başlık açıp yer kaplamayım bari,buraya yazar mı fikri olan arkadaşlar

Sinizütten olabilir zira aynı sorunu bende yaşıyorum.Bir de aç karnına sigara içme veya beslenme alışkanlıklarını birden bire değiştirme bunlarda baş ağrısı yapıyor.Ve bu durum migreni tetikliyor.

körlük olabilir.
eger anlattıgın gibiysen ve bir problemim de yok diyorsan kızlar sana niye bakmasın abi? bakıyorlardır da sen farketmiyorsundur.
valla bir kız yanıtlasa daha iyi olur şimdi ama her kör alıcının topal bir komisyoncusu olup sakat bir satıcısı vardır derler.

problemim yok anlattığım gibiyim. hatta fazlası bile var fotoğraf koyarım ama tanıyan çıkar. bakıyorum çevreme öyle adamların yanında ne kızlar var :s. ne acaba sorun

gidip konusmadigin icin olabilir mi? tip kismini da gormeden bilemeyiz tabi ama konustuklarin ve yaptiklarin da onemli.. sosyallesme aktiviteleri mesela..

sosyalleşme aktiviteleri fazla yok. ama ne bileyim mesela okulun kantinine giderim otururum arkadaşlarımla(erkek). tek başıma oturur sigara falanda içerim. hiç bi kızda mı kesmez beni :s yada ben mi göremiyorum beni kesenleri. yada kızlar benden korkuyor mu? benimle konuşmaya güvenleri mi yok ?

çok yabanisen korkarlar. bence sosyalleşmeye biraz daha vakit ayır. en uyuz oldugum yöntem olmasına rağmen ''git bana kız ayarla'' arkadaşı bul kendine bir dene bakalım.

kızlar zaten hiçbirzaman kendi teklif etmiyor ... üni dahil.

git bana kız ayarla ya karşıyım. utandırıyor beni açıkçası. reddedilmekten aşırı derecede korkuyorum. ama bi yerde kesişsek, bakışsak, gülüşsek gider konuşurum

hic caba sarfetmiyor gibisin. hep karsidan bekleyerek geciremezsin ki zamanini. bir de huyunu, suyunu da bilmiyoruz ki. o yuzden samimi arkadaslarina da danisabilirsin, en iyi onlar bilir seni.

e nedeni vermişsin:
"sosyalleşme aktiviteleri fazla yok. ama ne bileyim mesela okulun kantinine giderim otururum arkadaşlarımla(erkek). tek başıma oturur sigara falanda içerim."

üniversitede kızlar mı teklif ediyor sandın? Ki beklentiyi de kavrayamadım; sen nasıl gidip orada insan gibi oturuyorsan onlar da öyle oturuyorlar, üzerine mi atlayacaklardı? Hayır "kesse" ne olacak ki? orası da ayrı konu...

Bu yolda atman gereken en önemli adım; iyi-kötü çevresi olan, seni kızlı-erkekli ortamlara sokacak bir wingman bulman...

bilemiyorum tıkandım.
şimdi şöyle biraz tarif edeyim kendimi. öyle ocak delikanlısı falan değilim. huyum iyidir başkalarının söylediğine göre. öyle sessiz sakin biriyim. bilgim olan konularda sabaha kadar konuşabilirim. espritüelim. iyi espri yaparım arkadaş ortamında eğlendiririm. öyle sürekli espri yapıp sıçanlardan değilim. köse değilim çok şükür sakalım bıyığım çıkıyor, kesiyorum. zaman zaman sakal bıyık bırakıyorum. çaba sarf etmediğim doğru. zamanında ergenlik döneminde bi kızdan çıkma teklifi almıştım güzeldi ama çok küçüktüm o zamanlar ortaokuldan liseye geçtiğim sene. reddettim teklifi. sonrasında pişman oldum. şimdi sap gibiyim. etrafımda öylelerini görüyorum ki konuşmayı bilmiyor, tip desen benden kötü, para desen normal ama neler neler yapıyor.

sanki üzerimde bir şey varda bu yüzden bana yanaşamıyor kızlar. nedir bu acaba
edit: öyle ortamlarda da bulununca yine hiç sohbet etmiyorlar benimle. gerçi ortamda bulunduğum kızlarla ortak ilgi alanlarım bile yok. ben klasik müzik dinlerim onlar pop, rap. ben hergün gazete okurum, boş vakitlerimde kitap okurum. onlar sayfa çevirmez. boktan bi film izleyip şöyle süperdi derler. çevreme baktığımda benim gibi olanlarda yok. bütün arkadaşlarımda onlar gibi. ne yapsammmmm...

lan zaten üni de kimse gelip bana demedi gel senle tanışak diye ben gittim lan hep. agızlarına sıçtım hepsinin git sen de yap. utanma reddedilmekten ne olcak reddedilsen.

hep bu hollywood yüzünden ha. gençler heba oluyor.

ve eklerim ki bence sen kendini çok begenmişsin . ben ne gidicem olm onlar gelsin diyorsun.

e dedigim gibi, sana uygun olan sosyallesme aktivitelerine katil, senin gibilerini bulursun boylece.. butun arkadas cevren "tiki" tabir edebilecegimiz kisiler mi demek istiyorsun yani? herkes de oyle olamaz ki, nerdesin ki sen.. alo nerdeyiz biz, hayat garip aslinda di mi meh...

@alokozay
onlar gelsin demiyorum. hiç bakanda yok bana. oturduğum bi ortamda hiç mi biri bakmaz anlamıyorum. çok sıradan görünüyorum galiba. şöyle filmlerde gördüğüm ilginç tesadüfler falanda yok. ev ortamım iyi. babamla yaşıyorum. oda öğlen 12de gider gece 12-1 de gelir. karışanım falanda yok. bi abim var oda uzakta. istediğim saatte istediğim yere gidip çıkabilirim. aslında bu başlığı açmamdaki sebep bu bayram arifesinde kimsemin olmaması. akraba falanda yok. telefonum yine çalmayacak bu bayram. sıcak bi ses bayramın kutlu olsun demeyecek. ben sadece formalite icabı 1-2 yeri arayıp bayramlaşacağım o kadar. neden böyleyim şanssız mıyım ?

edit: tiki mikide değil ama farklılar. yaşadığım şehirde bana uygun sosyalleşme imkanı yok. bar bile yok gidip adam gibi içki içebileceğim.

valla kusura bakma ama biraz karikatürize çizilmiş bir tip gibi geldin bana. Yani bu kadar bilinçli, kültürlü okumaya meraklı bir üni. öğrencisi olup karşı cinsle ilişkilerinde işte boyum şu saçımın rengi bu kriterlernde ilerlemen saçma değil mi biraz ? neyse yazdıklarında samimi olduğunu düşünüp cevap yazıyorum ;

Satışta bir kural vardır ; ne kadar çok denersen şansını o kdara arttırırsın. Yani mesela sen bir sigorta satıcısısın. Günde 50 adamla görüşürsen, günde 3 adamla görüşen bir sigorta satıcısına göre şansın daha yüksektir ve daha çok sigorta satarsın. Yani ne kadar çok insana teklif sunarsan, reddedilme değil, ok 'lenme ihtimalin o kadar artar.

<bu senin kızlarla ilişkilerinde de uygulanabilecek bir kural. Şimdi tabii he rkonuştuğun kızdan bir şeyler bekelyeceksin diye bir şey yok. Ama yavaş yavaş kızlarla etkileşim içinde olabileceğin ortamlara girersen, sosyal etkinliklere katılırsan , hatta nette bile kovalarsan, bir kızla yakınlaşma ihtimalin artar.

TAbii girdiğin ortamlarda sosyal çekingenlik yaşadığın ihtimali üzerinde de duruyorum. Ama zararı yok, bazı kızlara bu durumun gizemli bir adam havası bile verebilir.

Kısaca tavsiyem, olabildiğince çok kızla iletişim içinde bulunup, aranızda elektriklenme oluşacak kıza rastlamayı beklemendir.

kanepe
onlar gelsin demiyorum. hiç bakanda yok bana. oturduğum bi ortamda hiç mi biri bakmaz anlamıyorum.

diyorsun ama işte bu senin kibirli oldugunu kanıtlamıyo mu sence? aman Ya Rabbi bana bakmıyorlar niye lan?bana niye bakmazlar ?

yani bakmazlar.tıp bile kızların haala belli bir kısmını biliyor.

birimize mail at fotoğrafını, ekşibition a koyalım. ekşi sözlükte yazar tanıdığında yoksa eğer kimse görmez seni. sadece yazarlar görür. işte o zaman hoca görünüşünde şu sorun var. ya da senin sorunun çekingenlik vs. diyebiliriz... 1 adet foto yeterli.

edit: sen bir mail adresi yaz oradan irtibata geçelim. senin yerine fotoğrafını koyayım bitiona, evet yapabilirim.

ykyt söz söylemiş ne doğru söylemiş.

www.amazon.com

şu kitabı oku

çok utanarak ve üzülerek şunu sormak istiyorum. acaba etrafınızda "homoseksüel" imajı uyandırıyor olabilir misiniz? efemine görünüyorsunuz demiyorum ama kızlar böyle nazik, espritüel erkeklerle ilgili bu tip şeyler düşünebilir.
bir de bir kıza yanştınız mı hiç? yakınlık gösterdiniz mi? eve dönerken yolda konuşmadınız mı? denediğinizde ne oluyor? nasıl bir tepki alıyorsunuz? kimseden not bile istemediniz mi kızlar inek olur?

tekrar özür diliyorum, amacım kötü değil. iyi bayramlar :)

türkiyede kızlar teklif etmez. aynı yaştayız. hiç gidip tanımadığım bir erkeğe "ne hoş insanmışsın. tanışalım mı?" demedim. diyemedim. ha bazen keşke diyebilsem diyorum ama sanırım reddedilme korkusu ağır basıyor. üstelik bir kız olarak reddedilmek bir erkek olarak reddedilmekten çok daha zordur sanırım. şimdi mesela hayatın her alanında başarılı oluyorsun diyelim. neredeyse parmakla gösterecekler seni. o arada böyle şeylere kafa yormuyorsun. bunlara kafa yormaya başladığında az biraz hayatı kavramış oluyorsun ve feci bir ya başaramazsam korkusu yerleşiyor içine. belki de o yüzden hep kendini geri çekiyorsun gönül ilişkilerinde. önce karşındakinin seni sevdiğinden emin olmak istiyorsun. benden sana tavsiye sosyal çevreni genişlet. ve bir kızdan elektirk aldıysan iltifat et, kur yap. hatta git direkt çok güzelsin de. etkilendim, yarın başka bi yere gidelim, kahve içelim falan de. evet harbi kızlar var. gelip kendi söyler sevdiğini. ama çok azlar. hem çoğu da filmlerde onların.

hemen hemen 5 türk gencinden birisin kafana takma ama gidip de ben sanırım yoldan çıkmaya başladım, ne ulan benim sorunum diye de düşüncelere kapılma. belki sadece aşırı çekingen davranman seni varolan seçeneklerden de uzaklaştırmıştır ve sen farkında değilsindir. hem burada yazdıkların kadar kendine güveniyorsan, sadece olay denemeye kalmış. deneyeceksin ve reddedileceksin, bu kadar basit. belki de hayatının aşkını bulacaksın ve bu muymuş lan diyeceksin. yola çıkman gerek dostum.

ha bir de yeni gördüm, başta bölümden kaybın var zaten kusura bakma ama. bunu da öyle uzaktan "hehe mühendislikte okuyanlar abazandır, hehe onlar da tip yoktu ko gitsin" falan diye de demiyorum, bizzat 4 yıldır olayın tam olarak içinde olduğum için söylüyorum. ben 4 yılda okurken tüm kız arkadaşlarım fakülte dışındandı. sınıfımda ve bölümümde normalden fazla kız olmasına rağmen onlarla yakınlık kuramadım. aç kendini ve gözlerini biraz. etrafında senin için de "işte aradığımmış" diyecek birisi illa ki vardır.

Okulun klüplerine yazıl, sıcakkanlı ol, ortamcı elemanlarla muhabbete girmeyi dene.

hatunlara günaydın, iyi akşamlar diyerek başla. daha sonra günaydın saçın çok güzel olmuş, iyi akşamlar bir şeyler içmeye gidelim mi ile bitir.

özetle girişken ol. dünya yakışıklısı olsan da girişken olmadıktan sonra bir işe yaramaz. ortamala bir tipin olduğunu düşünüyorsun, para pul idare eder diyorsun, tek eksiğin çene.

ilk olarak sende sorun var. sınıfındaki kızla bile konuşamıyorsan. bu artık bedenine oturmuş yıllardır, böylesin sen insanın değişmesi zor. ha değişeceğim ben diyorsan ilk önce bol saplı ortamlardan uzaklaş mümkünse 2 kişi takıl. utanma, çekinme dünya' ya bir kere geliyorsun. onunda senin gibi insan olduğunu düşün git bişeyler iste kızlardan inan sana yardımcı olurlar ne bileyim not filan iste. kızları gözünde fazla büyütme. bekleme sen atak ol. saydığın özellikler değil üniversitenin en yakışıklı erkeği dahi olsan hiç bir kız sana gelip senle tanışmaz. tiyatroya, toplu gönüllüleri gibi ortamlara katıl.

eğer gerçekten bişey istiyorsan zaten bunu yaparsın bence sen gönülden istemiyorsun.
bu arada makine yada inşaat okumuyorsan işin o kadar da zor değil. hadi okul açılıyor diline kuvvet.

Çok fettoş bir adam olabilirsin.

şunlara şunlara sahibim demen yeterli olmaz,bi de insanın etrafına yaydığı bi enerjisi vardır,bu kızları itiyo olabilir.reddedilmekten korkuyorum diyosun,korkmana gerek yok,bi kıza adabıyla yavşamanın nesi kötü ki,emin ol olay abartılmıyosa bı kız beğenilmekten hoşlanır.ayrıca kızlar teklif etmez diye bişey yok,eğer sende o ışığı görürse sana yakınlaşır seni beğendiğini söyler.kendine güven,amacın kızlarla sevgili olmak olmasın ilk amacın normal bi kız arkadaşa sahip olmak olsun,devamı olur zaten

İlk hareket mutlaka erkekten gelmeli gibi bi düşüncem kesinlikle yok ama ben de hayatımda gidip durup dururken bi erkekle tanışmadım. Öyle ben oturayım, onlar gelir diye bişey yok. Ne kadar yakışıklı olursan ol, gelmezler. Çünkü "hareket ondan gelsin" diye düşünmeyenler bile bu ülkenin dinamiklerinin farkında. Öyle düşünmeyebiliriz ama bu genelde böyledir. Yani erkekler biz daha onları fark etmeden ilk hareketi yapar. Bu yüzden bizde de; "tanışmak istese zaten şimdiye kadar bi işaret alırdım kesin" gibi bi fikir vardır genelde ve bu yüzden bize hiç bir sinyal göndermemiş olan bir erkeğin bizimle tanışmakla ilgilenmediğini düşünürüz. Bu yüzden de gidip meraba filan demeyiz.

abi sorun ütülü pantalon ya...

çalışan kadının iki adresi var bence. Uygun olsun diyorsan Koton'a, bütçem daha geniş diyorsan Network'e bakmalısın. Özellikle takımlar, kumaş pantalonlar buralarda çok çeşitlidir.

iş şöyle, bir şirket, kulelerden birinde ve müşterilerle toplantılar olacak yani o yüzden şık olmak gerekiyor.

aynı sorun bende var,etek topuklu ayakkabı gibi şeylet uzak bana,iyi bi konuya değinmişşin,sana yazılan cevaplardan bende kopya alıcam

park bravo iyidir. ayakkabı ve çantalar için de nine west ve inci derim.

edit: park bravo'nun indirimlerini takip edin derim. Çok ucuza çok güzel şeyler bulabiliyorsunuz.

zeytin, krem/beyaz peynir, tereyagi, belki yogurt, bi tane haslanmis yumurta, varsa yulaf, yoksa corn flakes. sut veya cay.

tabi ki en onemli besin oldugu icin onemsiyorum.

en kral kahvaltı domates beyaz peynir ve zeytinden oluşan kahvaltıdır. yanına da demli sınırsız çay. ohh mis.

evde, aileyle birlikte olunca daha göz kamaştırıcı bir kahvaltı yapıyorum. içecek nesquik ahah vazgeçemem, yiyecek olarak da her gün bir spesiyal oluyor gibi. omlet olabiliyor; domates, sucuk, yumurta karışımı bir şey olabiliyor; yağda kızartılmış hamur olabiliyor. annemin yaratıcılığının sonuçları olarak bazen tadı çok kötü şeyler de çıkabiliyor gerçi ortaya.

ama senenin diğer 10 ayında yok kahvaltı diye bir öğün hayatımda=) maksimum 1 ay yer alıyor hayatımda. o da sabah dersi ve dersten çıkışta zaman olduğu günler. alıştığım için olabilir ama pek gerekli bir öğün olarak görmüyorum..

boşlukları tamamlayalım: şimdi de aileyle sofraya oturabildiğim yok pek:/ düzenlerimiz baya farklı. bahsettiğim 10 ayın 9'unda da sabah acıkırsam 1 ya da 2 poğaça, yanında da kahve ya da ufak paket meyve sularıyla geçiştiriyorum bu öğünü..

eğer çalışıyosam ya da staj yapıyosam poğaça ya da tost yerim, yemem aslında yutarım bildiğin aceleyle
diğer zamanlar kahvaltıyla öğle yemeği aynı öğün olur genelde. omletten lahmacuna kadar herşeyi yiyebilirim o anki ruh durumuma bağlı
pazar ve bayram kahvaltılarındaysa annem sazı eline alır masayı donatır kahvaltılıklarla yanına krep omlet sucuk sosis pancakeden herhangi birini yapar. 2-3 dakika hem anneme hem babama kahvaltıda neden nutella yenilebileceğini anlattıktan (tartıştıktan) sonra yumulurum :)

hep yalnız kahvaltı ederim hiç öyle büyük aile kahvaltılarımız olmaz.ama eğer işim yoksa ve vatkim varsa, 2 dilim ekmekle beyaz peynir domates birkaç zeytin haftada bir de yumurta yerim yanında kesin çay içerim.
eğer okul veya işe gitmem gerekiyorsa sabah kahvaltı etmem ama yanıma bir tost alırım saat 9,5 10 civarı yine çayla onu yerim.

kahvaltı önemlidir atlamamak lazım.

yıllardır bikaç istisna dışında yemedim.

mümkün oldukça hafif şeyler ve sıcacık bir çay

pita ekmeğinin arasına fesleğenli mozarella peyniri ve terayağı karışımı, domates, füme salam, yaban mersini reçeli ha bir de espresso.

nesfit:(

iki dilim beyaz ekmek üstüne bal kaymak ve çilekli süt

(kilolu falan değilim)

Zaman zaman çorba.

en fazla bi tost meyve suyuyla. ama genelde direkt öğle yemeği.

günün en verimli zamanını bişeyler yemekle harcıyamam.

Hep yalnız kahvaltı eden bir insan olarak kahvaltıda çay vazgeçilmezimdir. İşe gideceğim günler sabah yüzümü yıkamadan ketıla su koyarım. Yanında kızarmış ekmek, beyaz peynir, zeytin... Canım tatlı çekiyorsa da nutella, yoksa çikolata :) Bazen akşamları da bunları yiyebiliyorum. Memnunum halimden.

Geç uyandığım zaman da çayı şirkette mutlaka içerim. Bisküvi, kek gibi bi şeyler atıştırırım ya da bi şey yemem öğle yemeğini beklerim. Ama asla poğaça veya açma tarzı şeyler yemem.

çavdar ekmeğiyle beyaz peynirli, veya (üşenmezsem) beyaz peynir+kaşarlı, ya da sadece kaşarlı tost. yanına bi fincan çay.

salam sosis reçel kızarmış ekmek çay domates peynir. tereyağı kesinlikle kullanmıyorum kahvaltıda. cheedar peynir vs vs

yukarda arkadaşların yazdığı seyleri yemediğim kesin.sabahları midemle aramız limoni oluyo,oğlene kadar bekleyip(öğlene kadar meyve atıştırıyorum)yemek yiyorum direk.bir de çoğu zaman öğlende kalktığım için kahvaltı faslını es geçiyorum

ben hergün en az 1 saatlik bir kahvaltıyla başlıyorum güne. her kahvaltıda mutlaka bir çeşit omlet ya da menemen oluyor. arada bir jambon ya da kavurma yiyorum yumurta yerine, kızarmış ekmek arası kavurma nefistir. bazen de zeytinyağı ve siyah susamlı tulum loru (bunu da tavsiye ederim nefistir, tavada pişirilip de yenilebilir, çiğ olarak da) canım çektiğinde küçük kare ekmekleri tereyağı ile kaşarlı tost yapıyorum. bu sıcak tercihinin yanında mutlaka közlenmiş kırmızı biber (toplu alıp mangalda közleyip stokluyorum bunu da. biber yoksa tukaşınki de iyidir), domates, zaman zaman taze ince acı biber ve jalapeno oluyor. jalapeno'yu artık kavanozda değil 5 kiloluk market tipi ambalajda alıyorum zaten, onsuz olmuyor. finali de nutella ve çay ile yapıyorum.

zaten gazete okuma ve sigara kısımlarını da ekleyince 1 saati kafadan geçiyor.

büdüt: "günün en verimli zamanını bişeyler yemekle harcıyamam." diye bir laf geçmiş. kahvaltı iyi yapılmazsa gün boyu acıkıp duruyor bünye, ne yese tatmin olmuyor. kahvaltıyı iyi yapmak o yüzden önemli. kahvaltı sıkı olursa tüm gün bir şey yemesen de vücut güçsüz düşmez, verim artar. arkadaşın olaya bakış açısı yanlış.

oglene kadar acikmiyorum niyeyse. insanlarin uyandiktan sonra nasil yemek yediklerini de anlayamiyorum. ola ki yersem de normalde 12:30 civari yedigim ogle yemegi saat 15'e kayiyor. pazar gunu yayilmaca kahvalti fasli oluyor evde, o da oglene dogru. pazar gunleri de klasik anadolu kahvaltisi.
peynir tabagi, zeytin, sucuk, bazen yumurta, findik ezmesi, zeytinyagli naneli domates, salatalik, ceviz receli(yenigun marka).
salam, sosis olmaz asla.

kahvaltı yapmadan evden çıktığım senede en fazla 3-5 kere olur. derse falan gitmek gerekirse iki dilim tost, çay ve vazgeçilmezlerim beyaz peynir-reçel. acelem yoksa haşlanmış veya sucuklu yumurta, peynir, en az iki çeşit reçel ve nutella. ve elbette güzelce demlenmiş çay.

Yurtdışında -italya'da- yaşıyorum. Sabahları ofisimizin arka tarafındaki bar'dan yeni çıkmış 2 kruvasan (genellikle biri çikolatalı, biri orman meyveli oluyor.) alıyorum, yanında da espresso. Hem lezzetli oluyor, hem ayılmamı sağlıyor.

bir fincan çay, bir dilim ekmege sürülen nutella :))

5 yumurtalı omlet 120 gr beyaz peynir 2 dilim çavdarlı ekmek ılık çay ve domates

denemişsindir elbette belki ama çağdaş yaşam olabilir.. ayrıca okuduğun bölümle ilgili olrak bursa da ya da kocaeli de işletmeler var ise oralara giderek, yazları onlar için staj yapabileceğini, çalışabileceğini söyleyerek ve çokta içten, samimi bir konuşma yaparak etkileyebilirsin tahminim.

seni çok iyi anlıyor ve destekliyorum uzun yıllar ünv. öğrenciliği yaptım zorlukları daha kazanır kazanmaz başlıyor malum.. canını sıkma ayrıca şu da var 2. öğretimsen saat 4 gibi başlarsın derslere en geç 10.30 da biter. geceleri bi yerde çalışabilirsin ya da gündüzleri 3 e 4 e kadar. şimdiden kocaeli iş ilanlarına bak derim ben. 2 yıllık ve 2. öğretim ise rahatlıkla çalışarak hayatını kazanabilirsin.

ve son ekleme mutlaka ama mutlaka çok çalış ve dikey geçiş ile bursa ya sıcramaya calış ya da hayatın çok pahalı olmadığı ama üniversitelerin iyi olduğu yerlere. bölümünü bilmiyorum ama aşağı yukarı söyleyeceklerim bunlar şimdilik. iyi şanslar..

sektörünle ilgili yada farklı sektörden güçlü insanlara buradaki samimiyetinle açılarak burs bulabilirsin. o da olmazsa medre nin dediği gibi sabah 8:00 ile 15:00 arası bir yerde çalışabilirsin. beklediğinden daha fazlası geçer eline.

üniversitelerin ders dışındaki zamanlarında çalışmaları için kütüphane görevlisi, arşiv vs.. gibi işleri oluyor. Okullar açılmak üzere, bu işleri takip edin. bir de okulların ihtiyacı olan öğrenciler için bursları oluyor. okulunuz açılınca bölüm sekreterinizin kapısını çalıp durumunuzu bir anlatın, size okuldan bu tip bir burs ayarlayabilir.

TEV'i de deneyebilirsin bence, ozellikle anne veya babasini kaybetmis ögrencilere burs sagliyorlar kimi zaman.

bi aadaşım başbakanlık bursu almıştı.geri ödeme yoktu ama nasıl alınıyo onu bilmiyorum

johan sebastian söyleyince hatırladım evet.. bende üniversite "karşılıksız burs" adı altında okulda çalışmıştım.. nedir? kütüphanede raflara kitap yerleştirme, arşivleme, bölüm hocalarının yazılarını temize çekme, çeşitli yazışmalar vs.. bugünün parası ile sanırım yaklaşık 200 tl ye denk geliyordu ve ders saati dısında olan zamanlarda çalışıyordum çok da keyifliydi.

okulların açıldığı ilk günler gözünü kulağını dört aç, öğrenci işlerindekilerinin peşini bırakma, kendi bölümündeki hocalardan gözüne kestirdiğin "yardımsever hoca görünümlü" hocalara derdini anlat, okuldaki panolara asılan ilanları tırım tırım oku, ilk haftalar zaten dersler vss herkes adaptasyon ile uğraşırken sen bi yandan dikkat kesil herşeye. yemekhane fişi dağıtılan öğrenciler var mesela durumu iyi olmayan öğle akşam orda yiyebiliyorsun okulda yiyebiliyorsun o fişle.

öğrenci işleri ve kendi bölümündeki hocalardan herşeyi iste çekinme utanma yüzbinlercesi böle doktor avukat öğretmen oldu bu ülkede tam tersi çok da takdir edilecek bir durumdur, diğer öğrenciler kendilerinden utanır sende azmi şevki gördükçe.

açıkcası hem okulda hem dısarda çalışarak ve ama kendini fazla yormayarak bi de üstelik olası işletmelerden aldığın burslarla ayda 500 tl den fazla bi rakamı yakalayabilirsin.

burs konusunda 2 yıllık ve 2. öğretimlerde devlet bursu yok diye haırlar gibiyim yine de araştır istersen..

baba yorgun gözünü kulağını dört açar, çekingen ürkek olmayıp, cesaretini kamçılayıp inancını kaybetmezsen sende süper gelecek görüyorum.

hadi bakalım :)

siciline işlenmediyse bi şey olmaz bence iş bi dilekçeye bakar.dilekçeni yaz sonra bekle..tabi yurdun kara listesi varsa iş değişir :)

kendi isteğinle çıkış yapmış gibi gösterildiğin için bir sorun çıkacağını sanmıyorum.

of bir ton şey yazıp sildim. kızdım filan bir ama neyse deyip geçiyorum. umarım tatmin olursun bu gelmiş iki cevaptan sonra..

(git: 93533)

ya belki şaçma bi düşünce ama bizi attıkları zaman baya bi olay olmuştu.yurt müdürüyle bı süre yakından yakına muhatap oldum.hatırlarsa beni kadın ondan tırsıyorum.mümkün mü sizce bu durum

@dambil yazdıklarını göremesen de saol uğraştırdım seni.tatmin oldum gibi bişey

şu anlık hala muallaktaa :))))

başka kim görmüş olacaktı;anası firdevs tabiki....

madem açılmış konusu.. herkes marmarada yuzuyor galiba.. behlul pek bi rahat yuzuyordu marmarada pis değilmi ya marmara? kimse ıyy marmarada yuzen behlul gibi şeyler yazmamış..

beşir'dir beşir...

matmazel de olabilir ....

anası

firdevs karısı var ya aha o gördü bence de

berat

Omar

ben ege derim :)

Kuzey

Tuna, daha güzeli yok bence

demir

arda

deniz

Koray

bora

yarşak
ya da
taşrak

olabilir.

annem bana koycakmiş son anda degiştirmiş ama keske koysaymiş:
(bkz: gün)

araz
boran
tayga
pamir
edil
erge
efruz
altar
erman
şamil
revan
sertuğ
devan
erce
eftal
tugan
elfun
tanzer
benazir

mardan
şahan

can

ökkeş kamil. iyimiş

arda'lar yaeamaz olur (biliyorum).

poyraz olsa? bi arkadaşım volga diyodu olursa çocuğu.

arda kesinlikle.
meriç
olcay

satılmış... =) :D xD

@yasakani o nasıl isimler allasen, düşünebiliyor musun etrafta o isimli kişileri. neyse.
isim olarak alp'i tek geçiyorum.

bedük

doruk
kuzey

keremcem

meriç
umut
sarı
kaya

nazım
deniz

Dördüz olursa ya da dörder tamamlama ihtimali varsa
şafak tan doğan güneş

ali

Ben biraz manyakça hareket edip, oğluma üç isim birden koymayı düşünüyorum...

"Halit Han Zal" Bunlardan sana önereceğim ise, tartışmasız Zal'dır.

gecen gün aynı soruyu kız bebek için bende sormuştum :) bana cevap veren onlarca kişiye burdan tekrar teşekkürler.. erkek yeğenim için yaptığım büyük araştırmamı sana gönderiyorum ekşi duyuru da herkes fikrini benimle paylaştı, bende seninle listemi paylaşıyorum, sevgiler..

ARAL : Takımada,sıradağlar
AKTAN : Parlak, aydınlık sabah
AREL : Temiz,dürüst
ARIN : Temiz, saf - Alın
ANDAÇ : 1 - Hatıra, anı. 2 - Armağan, hediye. 3 - Evlat, nesil.4 - Ün, şöhret, 5 - Eş, denk
AKER: Dürüst kimse.
ARKAN : Temiz kandan gelen - Üstün,galip
ARES: Zeus ile Hera’nın oğlu, savaş tanrısı
ARHAN: Temiz, yiğit han.
ALKIN: Korkusuz, yiğit. Kızıl kan.
ALAZ: Alev.
ARDIÇ: Yemişleri ilaç olarak kullanılan ağaç
ARAT: Yürekli kişi, kişilik.
ATEŞ: Isı ve ışık veren, coşkunluk.

BARIN : Güç ve kuvvet.
BARTU : En eski Türk hanlarından biri.
BARKIN : Yolcu, gezgin, seyyah
BARKAN : Çölde oluşan küçük kum kitlesi
BENİN : 1 - Akıllı, temkinli kimse. 2 – Oğullar
BERKAN: Sağlam, güçlü olan.
BEHA: Ender, zor bulunan.
BİLGİN : Alim, bilgili kişi
BİLGE - K (Türkçe) : Bilgili, iyi ahlaklı ve olgun,zeki kişi.
BİLGEHAN: Bilgili han

CENK: Savaş.
CENKER: Savaşçı, iyi savaşan. (Farsça)
CESUR: Yürekli, korkusuz. (Arapça)
ÇAĞAN : Bayram, şenlik
ÇAĞDAŞ (Türkçe) : Aynı çağda yaşayan, yaşıt.
ÇAĞIN (Türkçe) : Yıldırım, şimşek.
ÇAĞHAN: Çağın hanı; çağdaş han

DEĞER : 1 - Yüksek nitelik. 2 - Bir şeyin önemini belirten ölçü, karşılık.3 - Üstün ve yararlı nitelikleri olan kimse.
DEMİR : Kullanım yeri çok olan, dayanıklı, kolay işlenen koyu renkli bir maden..
DENİZ -
DİNÇ : Güçlü, sağlıklı
DiREN: “Karşı koy, dayan” anlamında
DOĞA : Tabiat
DOĞAÇ: Önceden düşünülüp hazırlanmadan ortaya çıkan düşünce,eylem
DORA: Zirve, doruk
DORUK : En yüksek yer, zirve - Üstün başarı
DERİN:

ERŞAN (Türkçe) : Yiğitliğiyle tanınıp ünlenmiş erkek.
ERAN: Er-an
ENER: En yiğit
EREM: Kavuşmak için çaba gösteren
EGE : Bir çocuğu koruyan,ona bakan - Büyük ulu
ERDEM : Namus, fazilet - Hüner - Ruhsal yetkinlik
ERİM: Bireyin erebileceği uzaklık
ERK: Güç
ERDEN : El değmemiş
EREN : Yetişmiş - Cesur,yiğit - Ermiş kişi

GERÇEK (S - Türkçe ) : Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı yadsınamayan, hakiki.
GENCER : Genç yiğit
GİRAY : Uygun, laik.
G ü N: Dünyanın kendi ekseninde bir kez dönmesi.
GÜNEŞ: Gezegenlere ısı ve ışık veren gök cismi.
GÜÇHAN : Çetin, güçlü han
GÜÇ : Çetin
GÜÇLÜ : Kuvvetli, gücü yerinde - Önemli, etkili – Şiddetli
GÖNENÇ: Bolluk ve rahatlık içinde yaşama

HüR: Özgür
HÜRKAL : Özgür kal
HAZAR : Barış, güven

İNAN : Dizgin - Yönetme - İman
İLKE : Temel düşünce, prensip - Temel bilgi - Davranış kuralı
İLKER : İlk doğan erkek çocuk

KARAHAN: 1.Tarihte bazı hanlara verilen ad. 2. Anadolu'da bir devlet.
KOREL : Kor gibi etkili, yakıcı kişi
KORAL : Sınır muhafızı
KUDAY: Tanrı
KARAN: Karanlık

LİDER : Önder, şef.Yönetimde etkisi ve gücü olan kimse

MAHRA (İ - Arapça) : 1 - Değerli kimse. 2- Elverişli, uygun şey.
MERT: Yiğit, sözünün eri.
METE: Bey soyundan gelen.

NEHAR : Gündüz

OĞAN : Güçlü, kuvvetli
OLGUN : Bilgili, görgülü, iyi yetişmiş
ÖKTEM : Güçlü, onurlu
ÖKTEN : Akıllı, bilgili

RÜZGAR: Yel

SARP : Dik, çıkılması ve erişilmesi güç,yalman.
SAYGI: Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı ve kutsallığı dolayısıyle bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli ve ölçülü davranmaya neden olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.
SAYGI N: Saygı gören,saygı gösterilen

TAN (Türkçe) :1 - Güneş doğmadan önceki alacakaranlık.Şafak vakti, seher.2 - Sabah akşam esen serin esinti. 3 - Mucize.
TUNÇ (İ) : Bakır, çinko ve kalay alaşımı, bronz
TOPRAK: E toprak işte.. :)
TUNA: Bir nehir adı
TUĞRA: Padişahın ismi ve lakabı bulunan imza.

ULUN (Türkçe) : 1 - Büyük, ulu. 2 - Temrensiz ok. 3 - Buğday, arpa kökü.
UYGAR (Türkçe) : Medeni, görgülü, eğitimli, kültürlü
UZAY (Türkçe) : Feza, kainat. Sonsuz boşluk

YAğIZ (Türkçe) : 1 - Esmer.2 - Doru. 3 – Yiğit
YANKI (Türkçe) : Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması.
YETKİN (Türkçe) : Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, ergin..
YiĞiT (Türkçe) : Güçlü, yürekli, kahraman, alp. Delikanlı, genç erkek. Gözü pek,düşüncelerini açıkça söylemekten kaçınmayan kimse.

mercan

çağkan

(bkz: murat/#603940)

bence de ali.

buarada medre burada sonucu bildirdi mi bilemiyorum ama adını ne koydu kızının? :)

Türk bayrağına benziyor mu oluşan görüntü?

yok benzemiyordu. zaten dolunay var. biraz aşağısında ve çok parlaktı. ilk aklıma jüpiter geldi ama bilemedim.

3 boyutsal anlamda baktığımızda ay-ın yanında değil ama öyle görüyoruz ve seviniyoruz. süper bi tespit yaptım.

jüpitermiş o parlak olan...

Ben şey için sordum yaklaşık bi hafta ayın önünde ay hem de hilalken çok parlak bi gök cismi vardı ay yıldız olmuştu resmen foto mak uyoktu çekemedim, acaba o mu dedim

yaa onu bende görmüştüm geçen merak etmiştim.cevap burdaymış.siz nelere kadırsiniz eyy duyurucular

normalde mesleğin bir odası varsa kayıt olmak zorunludur. ama cezayı meslek odası keser bana kayıt olmadın diye. yani başka biri "sen odaya kayıt yaptırmamışsın" diye gelip ceza kesmez.

Hangi kanuna dayanarak ceza kesebiliyorlar peki?

odaya kayıt olmadan iş yapamaz bir de. ha yaptı diyelim, herhangi bir incelemede ortaya cıkarsa baya bi ceza odersınız.

soruna net bi cevap veremicem,bilgim yok ama,arkadaşım bi mekan açmıştı ve oda meslek odasına kayıt olmak istemiyodu üyelik ücretinden dolayı.baya bi araştırdılar muhasebeciye falan sormuşlardı,ve meslek odasına kayıtın zorunlu oldugunu öğrenmişlerdi.yani teferruatını bilmiyorum ama,zorunlu büyük ıhtimal.pek yardımcı olamadım kusura bakma

Arkadaşlar sorduğum daha teknik bir soru aslında. Kim, hangi kanuna dayanarak ceza kesebiliyor?

Bu gerçekten incelenmeye muhtaç bir konuya benziyor. TTK zorunluluktan söz ediyor. Ayrıca, odaya kayıt konusu olan faaliyetin ticari mi, sınai mi yoksa serbest meslek sayılan bir faaliyet mi olduğuna bakmak gerekiyor gibi. Ticaret ve sanayi odaları ile meslek odalarının kanunlarını da incelemek lazım. Yarım saattir bakıyorum, net bir şey bulamadım (beilki de bu işin uzmanı olmadığımdandır). Aklıma gelen bir nokta da, odanın durumu fark ederek re'sen üye yapmasını ve/ya ceza kesmesini bir yana bırakırsak; bazı teknik işlerde, ihale vb. konularda uyuşmazlık veya dava edilme hallerinde durum ne olur?

Soruya soruyla cevap vermek gibi oldu, ama sanırım birkaç bakımdan ve birden fazla kanun vs. inceleyerek araştırmak gerekli. Sormadıysanız, hukuk forumlarına da sormanızı öneririm.

sinüzit baş ağrısı yapar evet, özellikle kaş bölgesinde, iğrençtir
geçmiş olsun

ilaçlar geçiriyor bir haftada, geçer birkaç güne.
..ama sizin sürekli dikkat etmeniz gerekiyor sinüzit tekrar eden bir şey.
tylolhot da verdi mi doktor?

denize gir.

kaşlarının oralarda bas agrısı yapar.kurutulmus papatyalar oluyu ya aktarlarda satılanlardan,ondan al ıste bı yada ıkı awuç,onu kaynat onun buharını soluu ıyıce,o baya ıyı gelır

evet sinüzit acayip başağrısı yapar. özellikle kaş üstü-alın bölgesinde. ıslak saçla dolaşma, sinüzüt olacaksın diye kızar annem bana hep.
Bir kocakarı ilacı. test edilmiş onaylanmıştır, abim ve annem tarafından. yalnız dikkatli kullanmak gerektir, abim hayvan gibi burnuna çektiği için nerdeyse boğuluyordu.
yol kenarlarında bizim "cırtatan otu" dediğimiz sizin ne dediğinizi bilmediğimiz otlar vardır. kavun yada salatalık bitkisine benzer, sarı çiçekleri olur, uçlarında çağla-bademe benzeyen, onun çok küçücük dikenlisi gibi olan bir meyvesi vardır. hafif sıktığınızda patlar hemen. o patladığında akan sıvısını yarım çay bardağı olacak şekilde biriktirip, kalanı suyla tamamlayıp, genzinize kaçırmayacak şekilde burnunuza çekerseniz, (genzinize kaçarsa yandınız, doğru hastaneye, boğazınız öyle bir şişiyor ki nefes alamadığınız için nefes borusuna delik açmak zorunda kalabilirler, bkz: abim) bütün sinüztler 24 saat boyunca akıyor. bu süre zarfında sizi mendil, peçete değil, bildiğiniz banyo havlusu keser ancak. sinüsler boşaldıktan sonra 2-3 yıl idare eder, annemle abim hala yaparlar bu işlemi. ancak dikkat; bildiğim kadarıyla bu mevsimlerde o bitkiler zehirli, 10-15 gün daha beklemek gerek. garanti olsun eylül sonunu bekleyin bence. yada bi doktora gidin zitromax yazsın size. geçmiş olsun.

-strepsils
-vicks
-gargara (bogaz gargarasi yoksa tuzlu su ya da birkac damla tenturdiyor damlatilmis ilik su olur mesela)
-balli sut/cay/limon

bı bardak suyun ıcıbe 1 kasık bal tarcın bıde lımon sık ıç.ama sut degıl su olmalı.bıde sıgara kullanıyosan ıkı uc gun ıcme.sık sıkta bal ye yumusatır.papatya cayıda ıyı gelır ama o caya seker koymadan tadı cok acı oluyo.seker koyuunca da etkısı kalmıyo.ama papatya cayıda oyle posette olanlardan degıl.kurutulmus papatyadan yaparsan faydasını gorurusuzn kardes

farenjit isen boğazını tahriş edecek her şeyden kaçınmalısın. çok sıcak ya da çok soğuk içecekler içme ve dumanlı ortamlarda bulunma.
tantum verde boğaz spreyi ve gargara kullanman da fayda sağlıyor.

o faranjitse her türlü ilerler yaw. doktorun yolu taştan diyorum ben. hazır seni süründürmüyorken aban antibiyotiğe çabucak toparlarsın.

hocam pastil alın eczanelerde bulunur en son aldığımda fiyatı 5 liraydı.

kroki lazım en güzeli o'dur.

bende de aynı sorun var, insanlar arasında alay konusu oluyorum. abimin allahtan yön duygusu nefistir, bana sabırla anlatıyor şuraya şöyle gideceksin diye, yoksa halim duman olurdu :) boğa burcu musun :) boğa burcu çok insan duydum bu sorundan muzdarip. valla ne yapılır bilmiyorum, bunun zekayla şunla bunla alakası yok, bir fizik hocam vardı cin gibi bir kadın, benden beterdi yol yön bulma konusunda. doğuştan bir şeyler eksik demek ki beynimizde. haritadan pek anlamam, coğrafyam kötüdür zaten oldum olası. ya sana önerim şu, ben o şekilde biraz biraz geliştirdim kendimi, 1.google maps'e bir bak gitmeden önce gideceğin yere, 2.bir yere gittiğin zaman kendine bir yer belirle, bir bakkal bir dükkan bir tabela herhangi bir şey, onu unutmuyorsun bu sefer ve rahat buluyorsun. bir de gitmeden önce tarif al yaz bi köşeye hatta, denemekte fayda var ama bil ki yalnız değilsin :)

giderken yol üstündeki yerlerle bağlantı kurun.
mesela ben eve giderken gördüğüm dükkan isimlerini birileriyle bağdaştırıyorum istemeden kafamdan.. siz bunu isteyerek yapın, işe yarıyor.
ayrıca (bkz: fotografik hafıza)

ahan da aynısı bende.yurttayken odamı bıle bulduramaz ya kendı odamdan ondekı ya da sonrakı odaya gırerdım.embesıl gıbı hıssedıyo ınsan kenıdını.ama bence dıkkat dagınıklıgıyla ılgılı bısey

dikkat dağınıklığı + beyinde harita bulma özelliğinin kapalı olması :)
benimki kapalı mesela
ehliyetim var ama araba kullanamıyorum, yolları nasıl bulurum diye korktuğum için.

şarkılarının hiç olmasa %40'ı slowdur. liste uzun yani :)

sen bütün albümlerini indir. teker teker dinle yavaştan. kulağına takılmayanları silersin.

michelle, let it be, and i love her, nowhere man, girl
ilk akla gelenler.

abbey road albümünü tavsiye ederim. baştan sona, sondan başa dinlenir.

dıger duyurucuların yazdıklarını okumadım aynı seylerı yazmam umarım.blackbird,yesterday,
band on the run.
bıde paerljam,marcy playgruond,chris ısaak,bu adamları da dınlemenı tawsıye ederım

ben de please please me albümü diyorum.

while my guitar gently weeps, the long and winding road, strawberry fields forever...

I wanna hold your hand
Across the universe

happy together beatles'ın değil the turtles'ın. benziyor ve güzel ama tabi dinlenebilir.

Love Songs albümü sanırım senin için uygun olur. Direkt onu indir.

strawberry fields forever'ı dinlemediysen hayatının bir parçası henüz eksiktir mesela.

kızsan korkunç regl ağrısı çekiyorum diye kıvranıp yatabilirsin.
değilsen bilmiyorum, korkunç testis ağrısı diye bişi varsa ondan çekiyor gibi yapabilirsin.

elini falan kessen yetmiyormu acil müdehale için gidersin acile

erkeğim.

numara yapmak kolay. gerçek bir şeyler olsun bana.
kesmekten çok, hani bir şeye üzülürsün de ayılır bayılırsın o tür bir şey.

(manyak değilim, akli dengem yerinde olduğuna inanıyorum ama hakikaten tek çözüm yolu bu şuan için. gerçekten saçmaymış ama başka çarem yok.)

zehirle kendini
donudrma al güneşte bırak 3 saat, sonra tekrar dondur, tekrar güneşte bırak, dondurup ye.
kesin zehirlenme.

böbrek ağrısından geberiyorum kıpırdayamıyorum, sanki bıçaklıyolar aıaaah de.

mideni boz. ishal et kendini. daya aabur cuburu bünyeye.

iki gün yemek yeme.

apandist için kasıkla göbek arana bastırdıklarında çook ağrıyor olması lazım (senden başka kimse bilemez), bastırmadan da ağrının olması lazım tabii.. önce müşahede altına alırlar gece, kan tahlilleri yaparlar sonuçlara bakarlar felan, en kötü apandist gider, zaten çalışmıyor sıpa.

birisine hasta olması için önerilerde bulunuyorsunuz, yanlış bir şey yaptığında hayatına mâl olacağını ve bunun sonucunda sizin de suçlu duruma düşeceğinizi bilmiyor musunuz? belki bir başkasını zehirleyecek veya öldürecek?

başkasını zehirleyecek veya öldürecek olsam burdan tavsiye almazdım heralde di mi?

kız arkadaşınız sizi terkedecek değil mi, siz de üzülüp hastaneye yatacaksınız ahaahah iyi fikir.

fizyolojik değil de psikolojik bir sorun yaratın, panik atak gibi mesela, açın youtube u videolar izleyin, filmler izleyin nasıl panik atak geçiriyor millet.sonracıma provalar yapın, başarıya ulaşacağınıza eminim.

yaptıgını onaylamıyorum da şöyle yapsan, filmin bayıldın (onaylamıyorum ama abart istersen hap içtim intihar ettim midem yıkandı filan) hastaneye kaldırıldın başka arkadaş seni geldi aldı şimdi iyisin kısmından itibaren başlatsan senaryoyu

@leon zamanında buradan tavsiye alanlar da oldu eğer burayı takip ediyorsanız bilirsiniz.

bence de yazdiklariniza dikkat edin. sadece agri numarasi yapman yeterli. birsey bulamazlarsa bulmasinlar, gitmen yeterliyse oraya.

şöyle bi 3 saat saçma sapan hareketler yaparsan büyük ihtimalle ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatmaya hak kazanırsın.

özel hastaneye git gecelik odayı iste boş yatak varsa yatarsın hasta olmana gerek yok. tabi ücreti karşılayabilirsen.

ya çok hosuma gıttı yazılanlar.cok yaratıcı fıkırler war.whoosie,pinking of you we boilteau.bu arkadasların fıkırlerı hosuma gıttı.sana onerebılıcem bısı yok aslında uzgunum,ama bende astım war sınırlenınce krıze gırıorum sonra hastanelık oluorum.bu iğrenc bı durum aslında ama sen numara yapıcan ıcın zararı olmaz. sende bı sınırlenmıs gıbı yapıp rahat nefes alamıyo taklıdı yapanırsın.ınandırıcı olursan hasteneye gotururler senı sanırım.serum falan takarlar,buhar makınesıne baglarlar,burundan oksıjen werırler,we tum bunlar olurken senın canın acımaz.bole bısı yapıcaksan ben sana ayrıntılı taktık werırım sıkma canını.bol şans

hakikaten yazılanlar benim de çok hoşuma gitti yaw hepiniz sağolun. kesinlikle art niyetim yok, gerçi inanmamanız da çok normal buna.

teşekkürler tavsiyeleriniz için, içlerinden birini kendi üzerimde deneyip sorunuma çözüm bulacağıma inanıyorum, inşallah başarırım.

tueio arkadaşım senin yorumun da ayrıca hoşuma gitti, ne kadar güzel yazmışsın. seni tanımıyorum yaşın benden büyük de olabilir ama seni kardeşimi bağrıma basarmış gibi bağrıma basasım geldi. biraz kafam da iyi ondan olabilir ama on numara bir kanka olur senden.

tekrar teşekkürler, hayırlı ramazanlar.

saolasın war olasın:)sen kendını sakatla bende bı ayar cekerım kendıme,kardes kardes yatarız hastanede):

nar suyu kan icin, isinmak icinse kanyak icebilirsin.

Çekirdekli kuru üzüm ilacıdır kansızlığın. Her gün bi avuç. Ha bi de çok ve özellikle yemeklerden sonra çay içmek kansızlığa yol açabiliyor diye biliyorum.

her sabah kahvaltıda en az iki çorba kaşığı üzüm pekmezi.

ciğer, siyah üzüm, kırmızı et

et, sakatat, yeşillik.
pastırmalı-sucuklu kuru fasulye, soğanlı-limonlu marul salatası.

üzüm çekirdeğini ayrıca da satıyorlar öğütülmüş halde. yoğurtla iyi gidiyor.

dalak.

hangi değerler?

bahsettiğiniz kansızlıksa demir içeriği yüksek proteinli besinler tüketin.

bakliyat ye.

bulabilirseniz malt için.

@kediebesi
malt nedir ya.bende de kansızlık war,faydası olur mu.nerden bulunr nasıl tuketılır bu meret

malt b vitamini zengini, biranın hammaddesi olüyür. eskiden tekel satardı, her sabah bir çay bardağının yarısına koyar içerdik dedemle. acı tuhaf bir tadı vardır. ama b vitamini sayesinde hem mutluluk verir hem zindelik. kan yapar mı bilmiyorum ama çok iyi bişi. :) büyük bir markette ithalini buldum ama aynı iğrenç tat olmadığı için sevmedim. :)
www.bebekchik.com
bunun gibi...

bu arada belki bilmeyenler vardır. çölyaklılar içmemeliymiş (zaten bira da içmiyolardır herhalde)

bülent ortaçgil - benimle oynar mısın

(benim için en azından çok özel ve güzel bi albüm)

mercan dede 2004 te cıkardıgı "su" albumu guzel bnce

candan erçetin - hazırım
levent yüksel - med cezir
mirkelam - mirkelam (1995) , unutulmaz
yavuz çetin - ilk ve son , satılık

özdemir erdoğan - özgün jazz denemeleri

Sertab Erener - Lâl
Levent Yüksel - Med Cezir (+1)

Toplama albümler olarak da:

Bülent Ortaçgil - Eski Defterler
MFÖ - Best of

daha önce böyle iki liste yapmıştım. excel'den alıp gönderiyorum.

1 Redd 21 2009
2 Önder Focan Kırmızıya Çalıyor (Like Red), Ercüment Vural & Ö. Focan 2004
3 Gündoğarken İstanbul Atina İstanbul 2000
4 Fikret Kızılok Dünden Bugüne 2002
5 Teoman O 1998
6 Asiaminor Cat Dreams 1997
7 Bülent Ortaçgil Eski Defterler 1999
8 Nazan Öncel Göç 1995
9 Ezginin Günlüğü Ebruli 1996
10 Yansımalar Serzeniş 2000


1 Bulutsuzluk Özlemi Yol 1998
2 Sertab erener Sertab Gibi 1997
3 Şebnem Ferah Artık Kısa Cümleler Kuruyorum 1999
4 Feridun Düzağaç Köprüden Önce Son Çıkış 1998
5 Replikas Avaz 2005
6 Yeni Türkü Yeşilmişik 1988
7 Candan Erçetin Elbette 2000
8 Erkin Koray The Best of Erkin Koray 1991
9 Vega Hafif Müzik 2005
10 Peyk Sulu Şaka 2007

aklıma gelenler, karışık sırayla

yaşar - divane
koray candemir - sade
duman - belki alışman lazım
gökhan kırdar - serseri mayın
pinhani - inandığın masallar
yaşar kurt - göndermeler
müslüm gürses - sandık
ümit besen - nostalji
jehan barbur - uyan
kargo - yalnızlık mevsimi

Moğollar - Anadolu Pop bu listede olmazsa olmaz.

mavi sakal - kan kokusu
kesinlikle değerlendirilmeli

levent yüksel med cezir'e bir oy da bende.
birde düş sokağı sakinlerinin "üç" albümünü ekleyebilirim

mirkelam +1

ilk olarak şunu söylemek gerek ki "ben onsuz yaşayamam" kadar büyük yanılgı yok hayatta.bal gibi yaşarsınız.olmuyor ise olmuyordur ve de.şu da var ki -adı ne olursa olsun- bir kere yapan bir daha yapar(artık ne yapıyor ise).bence ayrılığa kendinizi alıştırmaya başlayın ki ilişkinizin maalesef kurtulma şansı yok.bol şans ve sabır ve de.

önce bi sakinleş:) bu kadar panik bir haldeyken herhangi bir mantıklı karar alamazsın.
psikologluk bir şey var gibi görünmüyor anlattıklarından ama dün burdaki duyurulardan bir kaç tanesinde seansın 100 lira olduğundan bahsediliyordu.

kız 1 aydır başkasına niyetlenmiş, sen hala onu seviyorsun? bence bu sevgi değil, kız sende alışkanlık yapmış onsuz bir hayat garibine gidiyor. bence alışmalısın. kabullenmelisin.

çok seviyorum, onsuz yaşayamam falan hikaye abi. sırf örnek olsun diye söylüyorum. çünkü biliyorum ki herkesin böyle bir yaşantısı vardır. eski sevgilimle 2 buçuk sene yapışık ikiz gibi yaşadık. onsuz yaşayamazdım. deliler gibi seviyordum. sonra ne oldu sence? bir yerden sonra aşk bitti, alışkanlık kaldı. ve 1 seneden fazla böyle devam ettirdik. çünkü ayrılınca ne yapacağımızı ikimiz de bilmiyorduk. boşluğa düşeceğimizi düşünüyorduk. bu düşünce bizi birlikte tutuyordu, ama yetmedi. başkasına aşık oldum ve bitti. ve çok kötü bitti. şimdi keşke gerektiği zaman bitirebilme gücü olsaymış elimde diyorum. o gücü kendimde bulamadım.

valla dayanamıyorum açık açık söyleyecem:

öncelikle c non'un söylediği aklında bulunsun. kimse vazgeçilmez değil. sen de değilsin, o da.

şimdi bu hatun sana "zamana ihtiyacım var" demiş. neden zamana ihtiyacı var acaba? çünkü seninleyken başka biriyle arasında yakınlaşma oldu, baya gaza geldi ve bunu sana da söledi sonunda ilişkinizin içine etmek için ama n'oldu? bu yeni eleman muhtemelen pek umduğu gibi çıkmadı, ters birşey oldu onunla. cidden büytük hata yaptığını düşünse herhalde seni geri kazanmak için daha çok çaba harcardı. bu, muhtemelen "ya bu herif beklediğim gibi çıkmadı pek, bununla olmazsa ben pozitif dusunce de kazanir'a dönerim" düşüncesiyle söylenmiş. yani kkesin değil tabi ama ben sana söyleyeyim durum %80 budur.

şimdi, ben yapamamıştım ama senin yapman gereken şudur: kızın ağzına sıçman lazım. evet, elinden geldiğince kötü davran, sallama, kesinlikle ilgi gösterme. seviyor olabilirsin kızı, muuhtemelen içinden öyle davranmak gelmeyecek ama inan bana bunu yapman lazım. ancak senin her tribine katlanır ve yaptığının seni ne kadar incittiğini cidden anlayabilirse ilişkiniz düzelebilir (sen anladı sanıyosun muhtemelen de yok, kızlar öyle kolay kolay anlamaz ne halt ettiğini). eğer dayanamaz da konuştuğu lavuğa meyil ederse de salla gitsin, hiç değmez. şu anda aranızın senin çabalarınla düzelmesi, sadece ileride senin daha acılı bir ayrılık yaşamana sebep olacaktır.

kız konusunda söyleyeceklerim bunlar. kendin hakkında yapacakların ise biraz sana kalmış. ben şahsen cidden kötü dönemler yaşadım ama çok düşündüğüm halde şimdilik hiç psikoloğa filan gitmedim. spor yapmak, fotoğraf vs gibi hobilerle uğraşmak, arkadaşlarınla daha sık görüşmek, kısacası boş kalmamak önemli.

ona "yol vermeyi" göze alabilir misiniz? bu zamanı vermemeyi, yok saymayı? yaptığınız an O anlamını yitirecek çünkü. onsuz yaşamak sizin için zor olmayacak. ihtimal dahilinde geri de gelebilecek.

onun hatırasına sarılmayı, onunla var olmayı başarabilecek misiniz? düşüncesini, yüzünü beyninizden kimse çekip alamaz, bir asır içinizde tutarsınız ve devamlı zarar görürsünüz! yazdığınız gibi de aldatıldınız. bu çok büyük bir şeydir, insanın içinde çıban olur, patladığı an irininde herkes boğulabilir.

tedavi için ilk görüşme 130 sonrakiler yarısı diye biliyorum. muayene tam, rutin kontroller yarım yani. ikiniz giderseniz bir seferde 130 olur yani.

benim de canımdan parça koptu, herkesin acısı kendine fazladır ya yine de gören duyan bile ortak oldu. deli gibi feryat ettim, tırnaklarımı etime geçirdim ve bekledim. istemeden bekledim:)

şidmi aşk var mı derseniz yok. güvenimi kaybettim çünkü, başka türlü aldatmış beni diyeyim. sevgi var ama bunu adlandıracak konumda değilim. çok sağlam koştuğunuz bir maçtan sonra oturur kalırsınız, ilk adımı atarken titrer ya ayaklarınız tam o haldeyim. ilk adımları attım ve tekrardan yürümeye başladım, gücümü yolda topluyorum.

yani inanın geçecek her şey, acıtmadan falan değil kıvrandıra kıvrandıra muhtemelen geçirerek geçecek. ama geçecek işte, ötesi yok geçiyor bir şekilde. feci bir dayak yediniz ve ölmeniz mümkün değil. gözünüzü hastanede açmadan toparlanıp evde pansuman yapacaksınız. öte halde pansuman hastanede olacak, ağrı sızı daha da artacak ve kol gibi bir fatura çıkacak. yine de geçecek, geçiyor. geçmesin diye uğraşsan da geçiyor.

geçmiş olsun, bu iş tedaviyle olacak iş değil derim. kendinizi baştan yaratın, kas yapın, saçınızı uzatın, giyiminizi değiştirin, kendinize olan güveninizi yenileyin. bunları yaparken desteğe ihtiyacınız varsa onu doktordan alın. diğer duruma doktor karışamaz.

şöyle taş gibi bir hatun bulun kendinize, bir şey yapmak için olmasa da sadece modeli yükseltmiş olabilmek için. avunmayı sağlar.

edit: son iki mesajı şimdi gördüm, daha önce yazdım bunu:

dost acı söyler diosunuz hepiniz.

ama bi psikoloğa gitsek daha iyi olmaz mıydı. vazgeçilmiyo be...

100 lira olsa hemen götürürüm.

off size katılıyorum haklısınız ama şu sıralar ruh gibi dolaşıyorum günler geceler geçmiyo.
ne dicemi de bilmiyorum onu istiyorum, her şeyimdi lan!

sen onun herşeyi değilmişsin ama. nasıl yedirebiliyorsun bunu? çok merak ediyorum.

valla çok teşekkür ederim cevap verenlere teker teker. hepsini bir kaç kez okudum, hala da okuyorum.

ama ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum.

evet yediremiyorum kendime ama o kadar kararsızım ki.

yazdıklarınıza yorum bile yapamıyorum. beynim duruk bir kaç gündür.
sadece okuyorum...

1 aydır başkasıyla görüşüyorsa.. ve bunu sana itiraf edebilme cesaretine kavuştuysa ümidi kesmenin vakti gelmiştir. kaybetmeyi göze almaktır bu gayet açık. hoş itiraf etmeseydide bitmiş zaten ki başkasına kaymış bu kişi.. bence boşuna uğraşma. psikolog aşka meşke iyi gelmez.. her insan kendinin psikoloğudur. onu tanımadan önce nasıl yaşıyorsan ayrıldıktan sonrada yaşarsın. ben onsuz yapamam kadar saçma bi laf yoktur... arkadaşında dediği gibi bir kere yapan yine yapacaktır. hatta bu sefer vicdanı daha az sızlayacağından daha beterinide yapacaktır..

ayrılınız..

dostum kişisel olarak yapmanı önerdiğim şeyler;

* o kızdan direk ayrıl
* bir spor salonuna yazıl, güzel fit bir vücut yap. 2-3 aya toplarsın 6 aya sen de brad ben diyim tom..
* o sana akıl veren arkadaşların olsun, facebook, 80630 vs. vasıtası yeni bir hatun bul kendine. illaki aşk arama, baktın hatun güzel direk atla.
* aşktan anlamayan bir öküz değilim. ama kimse böyle birşey yaşamayı hak etmez. kendine böyle birşey yaşatma bence. uğruna dünyayı yakacağım kızın adını zor hatırlıyorum şuan.. (biliyorum "sizin aşkınız çok başka ve temiz ama.." di mi? inan aşık olan herkes böyle düşünüyor.)
* seni depresifleştirecek herşeyden kaç şu ara. eternal sunshine vs.
* bitik durumda olma. hayat güzel. sende güzel bir arkadaşımızsın ince düşüncenden anladım bunu. gülümse, bu kadar ciddiye alma.
* yazımı yurdum atasözü ile bitiriyorum..

sana kız mı yok?

bir de şu var:

(sağlıklı) bir ilişki nedir, bunu tanımlamanız gerek.

ama bence (sağlıklı) ilişki:insanların bir başlarına iken olan hayatlarına lezzet katmak için yaşadıkları kısa-uzun çok çok yakın arkadaşlık.ama ve lakin insan bir ilişkiyi "ben onsun yapamam" fikri ile ite kaka sürdürmeye çalışıyorsa o şey yaşanılan şahane bir ilişkiden çok bir tür kişisel ya da çift taraflı işkenceye dönüşüyor bir zaman sonra ki amaç hayata lezzet katmak falan da olmuyor. şunu da biliyorum ki insan "onsuz" bir hayatı korkutucu-üstesinden gelinemez görüyor kimi zaman mamafih insanlar kendilerini korumak için kendilerine zarar veren insanları uzak tutmalılar. son olarak: aşk şahahe bir şey doğru insan ile doğru zamanda; ancak doğru insan artık doğru insan değilse aşık bile olsanız da kendiniz için kaçınız o insandan.bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu inanınız ki kestirebiliyorum fakat unutmayın ki bir gün birine aşık oluyorsunuz bir başka gün bir başkasına siz bile farkında olmadan.

bir de:yukarıda da anlatmaya çalıştım ama tekrarlama gereği duyuyorum.seans ücreti ne olursa olsun psikoloğa gitme fikrini aklınızdan çıkarınız.size sizden başka kimse yardım edemez.ve siz de en iyi yardımı size zarar veren insanlardan kendinizi uzak tutarak sağlayabilirsiniz.

öyle.

önce sakinleyelim, derin nefes alıp, algıları açıp okuyalım;

psikolog sorusu; seansı 100 liradan 3-4 seans sürer.. ama sizinki daha cok ilişki danışmanının işi gibi görünüyor tam emin değilim.

pozitif düşünce; herkes hata yapar öle ya da böle..

kadınların da zaman zaman kafası karışır, etrafta da kafa karıstırmak için hazır bekleyen modeller de çoktur..

1. hatasını anladıysa bunun farkındaysa üstelik bi de üste cıkıp hemencik "affet beni ben ettim sen etme" demeyip, kötü ve kafası karısık bir süreçte olduğu için ikinizi de daha da fenasına sürüklememek için "zaman ver bana" diyorsa..

ben o hatuna eyvallah derim. kimse hatasını 1 günde anlayıp ertesi gün pişman olup affet diye ağlamaz. zaman lazımdır.

sevgilinin gerçekten kafası karısmış, sana, hayata, ilişkiye dair. ne büyük aşklarda neler yaşanıyor, sevdicekten kusursuz mükemmel sadık sevgili rolü beklemek niye? o bir insan ve bu dönem boşluğa düşmüş olabilir.

kızı yargılayan arkadaşlara da uzun süreli ilişkilerinin bi yerinde hiç mi acaba demediler diye sorarım.. ayrıca sırf telefon ve sms ile biri ile görüştü diye kötü kadın muamelesi yapılmasından daha fena bişey olamaz 21. yüzyıldayız ne tuhaf ne iğrenç ne adi ilişkiler yaşıyor insanlar. pozitif düşüncenin ilişkisi öle değil çok belli.

dostum, kıza zaman ver gerçekten ama üstüne düşme.. yani seven ve ilişkinin devamını bekleyen roldesin ama o kadar da hevesli görünme, üzüldüğünü, bozulduğunu, acı cektiğini, hayal kırıklığına uğradığını açıkca belli et her türlü davranışınla.. "iyi peki hadi öp barışalım" durumu olmasın yani.

o zaman kıza şöle bi mesaj verirsin; "oh be neler yaptım terketmediği gibi ayrılmadığı gibi bi de ayrılmayalım diye o üstüme düştü, çantada keklik lan bu adam." düşüneceği yoksa da düşündürüsün fazla sınırsız olma yani verdiklerinde..

sakin, sakin..

bence çok cool bir süreç izleyeceksin..

hem sevgine, hem ilişkine, hem kız arkadasının kötü döneminde ona sahip çıkıyorsun, mücadeleni veriyorsun, savaşını veriyorsun hem de ama yine de bi uzaksın böle hatundan.. daha dün tependeyken şimdi elini tutmaya cekinir olacak.. üzdü çünkü seni.. hemen yanında yürüyeceksin ama uzak durucaksın, duygusal bir sınır çiziceksin aranıza..

ben, onu üzmeme incitmeme rağmen büyük eşeklik etmeme rağmen, yine de benden vazgeçmeyerek elimi tutan, belli bir süre içinde de kaybedeceğimden çok korktuğum ama yine de gitmeyen ve elimi tutmaya devam eden bir adamın

hele ki bir türk erkeğini değil bir daha kalbini kırmak, tanrıya şükrederim böle bir erkek için.

çünkü o önce insan sonra erkek olduğunu kanıtlamıştır bana..

duygularını dinle derim dostum.

derinlerde gerçekte ne istediğini bul.

karısı ya da sevgilisi tarafından daha ciddi boyutlarda aldatıldığı halde ilişkisini devam ettirecek kadar sevgiye odaklanan adamlar var bu dünyada.

ama iyi tart kendini, sonra ilerleyen aylar, yıllarda içindeki bastırmadığın bir öfkeye dönüşmesin bu olay. yansıtırsın yoksa ilişkiye ikinizde üzülürsünüz.

gülümseyerek kapatalım; "hatasız kul olmaz, hatamla sev beni."

medre'ye katılıyorum. hemen herkesin biletini kesmemek lazım. psikoloğu falan da boşverin inanın düşündüğünüz gbii bi faydası yok.

hepinizin yorumuna saygılıyım, emin olun hepsini üç-beş kere okuyup anlamaya çalıştım, teşekkür ederim.

ama medre'nin yorumu ilaç gibi geldi yemin ediyorum...

medre'nin yorumu ilaç gibi geldi çünkü o sana duymak istediğin şeyleri söyledi.ben daha bozulup da düzelen bir ilişki görmedim de yaşamadım da.yine de gene de karar senin.ama ille de sürdürmek istiyorsan ilişkiyi:

-eski konuları kesinlikle açma.
-kimle konuştun, ne ettin, ne yaptın, o kim, bu kim gibi sorular kesinlikle sorma.
-çok sevdiğini kız arkadaşın çok bilmesin, bilse de görmesin.
-bunu yeni bir ilişki gibi düşün ve ona göre hareket et.

kolay gelsin.

c non a bi noktada bende katılıyorum ancak ona duymak istedikleri demeyelim de farklı bir bakış açısı diyelim.. pozitifin dile getiremediği ama aradığı cümleleri ben özetlemiş oldum.. çünkü eğer kesinlikle bitirmiş olsaydı, nefret ettirecek kadar çirkin bişey yaşanmış olsaydı bu başlığı asla açmazdı. intikam, öfke, kin ve kırılan gururdan kıvranıyor filan olurdu ama ben pozitifin kelimlerinde bunu görmedim.

affedebileceğini biliyor, bunu hissediyor ama yöntemini ve yolunu bilmiyordu.

hamiş; şahit olunmuş 2 örnekten;

üzen taraf "vay ben ne yaptım" diyerek birden ayılmış ama uzun süre kendine ve sevgilisine yasattıklarından dolayı bünyeyi aklı toparlayamadığından ne kendisine ne sevgilisine hayrı olmamıştır.

birbirlerine zaman, sevgi ve sefkat vererek yaralarını karşılıklı sarmışlardır. acıyı cektiren de acı cektiği için, acıyı ceken onu sarmış sarmalamış.. bi başka gün acıyı ceken cok acı cektiği için, acıyı veren onu pamuklara sarmıstır..

uzun sürdü ama basardılar. çünkü seviyorlardı. insanlardı, hatalar, yanlışlara rağmen yaşananları kabullenebilecek cesareti gösterebilecek kadar.

ne alışkanlıktı adı, ne de onsuz yaşayamama yanılgısı.

seviyorlardı.

ki pozitif in hikayesi onlarınkinin yanında neredeyse gülümsetecek kadar masum ve basit (kötü anlamda değil) kalıyor.

c non un önerileri de derinlemesine uygulanması gereken öneriler.

Kardeşim öncelikle yapman gereken sakin olabilmek..

Sakin olduğun sürece akıl yapın ve olaylara bakış açın normal bilinçli bir insan gibi oluvericek buna eminim bi önce sakin..

yapılan yorumları okumaya zamanım olmadığı için öncelikle aynı şeyleri gevelemekte istemem fakat kendi görüşlerimle sana yardımcı olabilmek adına deneyimlerimi sunmayı amaçladım..

İlk olarak Bu olay senin aklından hiç bir zaman çıkmıycak bunu kabul et yıllar sonra yine birlikte olsanız bile hiç bir zaman güvenemiyeceksin sevgiline..

İkinci söluyucegım se ise bir insan hatasını anlamışsa zaten anlamıstır neden zaman ıstesın kı ? emınım dusundugu ve yapmaya calıstıgı se tam anlamıyla gerceklesmedıgınden oturu bu zamanı beklıyor ve senın elınde olman ıcın pısman gıbı duruyor. ( dostum biraz sert gibi oldu ama kusura bakma nolursun daha sağlıklı dusunebılmen adına sert konustum).

Üçüncü söluycegım mevzu ise biz sevgilini tanımadıgımız ıcın genel yargılardan bahsedıyoruz acaba ıcıne kapanık bırımıdır cok vurdumduymaz ego sahibi bi insanmıdır bize bunlardan bahsedebilirsen daha cok yardımcı olabiliriz sanırım..

Dördüncü sorcağım şe ise psikolog yerine ben olsam eğer işim gücüm yoksa kendimi bi kaç gün inzivaya çekerdim ve hayatımın geri kalanını etkiliycek bu kararı çok iyi analiz edip öle hareket ederdim basit bişe değil bu..

bence psikolog olayını dusunme,pahalıya gelır.hem kız gtmeyı kabul edıcek mı bakalım.kızın gonlu baskasına kaymıs ısteyerek yapmıs,bunun doktorluk bı yanı yok
kıza acık kapı bırak ama asla affettım deme.ugrassın bı sure senı gerı kazanmak ıcın.ama cokta umutlanma.yanı senı yada dıger cocugu yedekte tutuyo olabılır.gercı kndısı ıtıraf etmıs,wıcdan yapmıs demek kı bu sana deger werdıgını gsterır.taraflardan bırı aldatınca ılıskı bıter dıye bısey yok.dewam edebılır duzelebılır de kı bunu kndı tecrubeme dayaranak soyluorum,cunku bnmde basıma geldı,ama ASLA ESKISI GIBI OLMAZ.bunu goze alabılıyosan dewam et derım ama hemn degıl.baktın eskısı gıbı olmadı bırak gtsın.ayrıca kndıne unutucam yada unutamıcam dıye baskı yapma.rahat bırak kendını.ınsanız we emın ol unutuyoruz.ıyı olanı da kotu olanı da.

saçlarımız dökülüyor,hücrelerimiz yenileniyor,hava kararıyor,cildimiz buruşuyor.
değişiyoruz.değişirkende bişeyleri bırakmamız gerekiyor.
ne mutlu sanaki değişim senide bulmuş.bu büyüyü sakın bozma.ve sakın ama sakın müzik dinleme.herşey gayet güzel.

psikoloğuna göre çift seansları 100 ile 200 lira arasında değişir (daha uçanları da vardır). şunu garanti edeyim psikoloğun kesinlikle faydası olur.
hangi şehirdesin?

icmis olan icecektir.

'zorla sikişten piç doğar' gibi çok felsefik bir atasözü ile yol göstermek isterim. hiç kasmayın üstadım, hiç zorlamayın. uzun ömürlü olmaz ilişkiniz. en ufak şeyde bu dönemin bahsi açılır açılır durur.

aldatmak şahsın sorunları halletme (halledememe) biçimi. sorunu kendisiyle alakalı yani, kendisinin çözmesi gerekiyor. bir de aranızdaki sorunları çözemezseniz kişi aldatmaya meyledebiliyor başkasıyla baştan yaşamaya yöneliyor flört dönemini (bir nevi çözmeye çalışmıyor gibi).
severken de aldatabilir insanlar, kötü ama doğal bir durum. size olan sevgisini anlarsa düzelir belki durum.
siz de bu yaptıklarını unutup onu suçlamayacaksanız düzelir bence.
ayrıca neşelenin azcık, bi komedi filmi izleyin vs.
(diğer arkadaşların yorumlarını okumadım, yazıldıysa affola)

dostum kimse vazgecilmey degildir. bugun baskasiyla gorustugu halde devam edersen yarin obur gun iliskiniz tekrar boyuldugunda onun ayni seyi yapmayacagini nereden biliyorsun? sakin ol ve onu cikar hayatindan. hayatindan cikarmak kolay olur; aklindan cikarmak uzun surer ama basarirsin.
hayatina devam et. aliskanliklarini ve beklentilerini baska birine sakla. kendini baska birine sakla. sana daha cok deger verecek birine.

medre'ye katıldığımı belirteyim ben de.
eğer ki bu yarım aldatma - ki dürüstçe çıkmış karşına,bu da bir artıdır - meselesi ilerleyen zamanlarda kafanı kurcalamayacaksa sürekli,bir kadın aldatınca gözünde direk kötü kadına(hele ki sırf kadın olduğu için) dönüşmüyorsa medre'yi dinleyebilirsin.Ama anın zayıflığıyla bunları kabulleniyorsan hiç bir şey olmaz bu işten.
Bir de daha 1 hafta olmuş,boktan hissetmen çok normal.Ama şunu kesinlikle bil ki hep böyle hissetmeyeceksin.muhtemelen daha önce de yaşadın ve sen de biliyorsun.

onsuz yaşayamam gib birşey yokmuş ben bunu yaşayarak öğrendim son üç ayda, sancılı oluyor ama geçiyor.4 yıllık ilişkimi bitirdim aldatma falan da yoktu, beni yıprattığını hissettim bitirdim. hayatta sizden önemli birşey yok. size, sağlığınıza zarar verecek şeyleri kapı dışarı edin. bence çok yıpranmış o ilişki, isteseniz de eskisi gibi olmaycaktır. hayatınızda yeni sayfalar açmalısınız

hayat kisa degmez bir kiza

sadece dinlenin ve bekleyin. öğrenci olduğunuza göre muhtemelen tatildesiniz.
aynısını yaşadım. hiç bir geri dönüş yaşamadım yalnız.
ve bu durum çok koymuş olsa da, sonrasında aldığım haberler ve yaşanan olaylarla uzamış da olsa, bir an için sırtımdan yük kalktığını hissetmiştim. rahatlamıştım baya. tabi bu sadece ufacık bir an sürdü.
sonra çok üzüldüm.
ama sonra düşündüğüm gibi oldu. herşey hızla düzelmekle kalmadı, daha üst boyutlara taşındı. (onunla değil elbette, o hıyarın biri olarak kalacak gönlümde sadece) çok daha mutlu, mesut günler yaşadım. ohh! canıma da değdi doğrusu, dadından yinmedi. :D
göynünü her daim ferah tutasın.

yok çıkamıyorum işin içinden.

yeme, içme, uyku kalmadı.

çıldırcam beynimi yiyen düşüncelerden.
arkamda bırakacaklarımı düşünerek kıymıyorum canıma.
yoksa hiç durmam.

haydaa.abartmayasınız o kadar da abartsanız da.inanınız ki sizi anlıyorum(z), mamafih bu duygu halinin geçici olduğunu söylemek zorundayım.zaman hızlı geçiyor ve zamanı böyle şeyler için harcamak bir zaman sonra pişman ediyor insanı.

şöyle cümleleri yazmış birileri bir zaman:

...
gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.

ne kadar alakalı oldu bilemedim gerçi.neyse.zamanlardan bir zaman "çok aşığım ben ama" diyen bir arkadaşı dövmüştük, sonra düzeldi hemen.sizi de mi dövsek?

c non sopayı kap gel, ben tutayım sen vur.. sen tut ben vurayım

nickine baksana sen dostum önce bi.

kazanırsın o zaman işte.

bi akışa bırak.. bi suya bırak, suya anlat bakalım ne olacak..

Hani küçükken uyuyormuş gibi yaparken uyuyakalırdıkya, unutmuş gibi yap unutursun ;)

fatura kesim tarihi 12 si ila 15 i arasında diye biliyorum. ttnet in o yönden çok oyunu var kullanıcı üstüne.. limitli kullanıcıysan dikkatli olup planlı hareket etmen lazım.. fatura 15'inda kesiliyor diyelim ay sonuna 15-16 gün var.. onu bir güzel kullanıyoruz sonraa yeni aya geçiyoruz ve 15 ine kadar kullanmayı sürdürüyoruz.. önceki ayda interneti kullandığınız o 15 gün faturana önceki aydan devir olarak yansıyor.. yani diyeceğim o ki ya sınırsız faturaya geçeceksin yada interneti her ay 15 gün kullanıp modemini dolaba kaldıracaksın..

kotalıysan mantık şu
ay 30/31 gün
interneti 1'inden 15'ine kadar kullan ;)
15'inden sonra modemi dolaba kaldır.. taaki bidahaki ayın 1'ine kadar..

çok büyük oyunları var adamların öyle böyle değil.. sen direk sınırsız tarifeye geç ayda 45 tl öde.. rahat rahat ne gelicek sıkıntın olmaz ne diyim daha.. şimdi hatırlıyorum da 146 dan internete giriyorduk zamanında faturaya 5-10 tl yansıyordu.. bi an düşünüyorum superonline'ın sınırsız 56k tarifesi var aylık 15 tl ona geçeyimmi diye..

turk telekoma gıdıp sorsam bana yardımcı olurlar mı pekı

tabiki yardımcı olurlar fakat gitmene gerek yok sanırım.. yani fatura kesim tarihini soruyorsan 12 ila 15 arası.. yüksek faturanın hesabını soracaksan bişeyler buldum..

TTNET demiş ki --> İlk faturanız şu ücretleri kapsayacak..

Abonelik başlangıç tarihinizden ilk faturalama dönemine kadar olan kullanım bedelini (yürürlükteki TTNET ADSL tarifesinden hesaplanır),
* Bir sonraki ayın kullanım bedelini (kampanyalı aboneliklerde, kampanya koşullarında belirtilen indirimli ücretler)
* Bir kereye mahsus olarak alınan aktivasyon ücretini
* Limitli paket abonesi iseniz ve kotanızı aşmışsanız, kota aşım ücretini
* İlgili yasal vergileri içerecektir.

(yıldızlı olanlara dikkat et..)

eğer ilk faturan o sonuçla gelmişse yukarıdaki sebeplerden olabilir.. vergi bilmemne ne varsa ekliyorlar faturaya.. ilk faturam benimde 65 tl gelmişti onuda hatırlatayım.. bi sonraki ayda bir önceki cevabımda anlattığım kullanım şeklini uygula.. genede yüksek fiyatlarla başa çıkamıyorsan limitsiz tarifeye geç..

Bunu 1-2 gün önce turktelekom call centerindeki eleman söyledi, ben de o zaman öğrenmiş oldum. Şöyleki tt nin çok sikko bi uygulaması varmış ayın 1 inde gelen faturada bir önceki ayın kullanım bedeli değil mevcut ayın kullanım ücreti alınıyormuş. Bu yüzden size gelen faturada temmuzdan 20 gün + ağustosdan 30 gün var. Tabii üstüne de kota aşım ücreti...

selimse
temmuzdan 20 gunu anladım da ağustostan 30 gunu anlamadım yanı bna toplam 50 gunluk ınternet faturasımı geldı.oyleyse ayın 30 na gelmeden nasıl bunu ucretlendırıyolar

Evet aynen dediğin gibi 1 ağustos da gelen faturada ağustos ayının kullanım ücretini de ödemiş oluyorsunuz. Kota aşım ücretini de gelecek ay ödüyorsunuz, bunu tt nin call centerinden de onaylatabilirsin...

sorunuza tam olarak bi cevap değil ama www.anadolu.edu.tr

kımlık fotokobısı,dıploman,6 tane fotograf,osys kayıt belgesının aslı,erkeksen askerlıkle ılgılı bıseylerde ısterler onu tam bılıcem.bunlar olması lazım ama gene acıkogretım bürosuna gıdıp ordanda öğrenebilirsin.daha saglıklı bılgı werırler

araya giriyorum ama bu ösys kayıt belgesi tam olarak ne oluyor? bir de bizdeki lise diplomasını üniversite almıştı? geri mi alcaz yoksa fotokopisini vereceğiz?

www.anadolu.edu.tr
şurada ikinci üniversiteyle ilgili kılavuzlar var.

koşul moşul yok. bir kaç belge, biraz para ve bir miktar kuyrukta beklemeyle halledersin.

edit: ösys'yle ilgili bir şey de istenmiyordu en son. mevcut okulundaki öğrenci belgenle falan oluyordu.