- kaynanası ölmüş gibi koşar fakat duramadığından dolayı topla birlikte auta çıkar.
- arada bir çalım dener fakat rakip futbolcuyu sakatlar
- nadiren de olsa orta açar ama genelde bu ortalar taca çıkar
- taktik falan pek takmaz bu adam. çoğu zaman geri koşmaya üşendiği için sağ kanadımız kabak gibi açık kalır

vs.

ben bu adamin sevindigi zaman yaptigi harekete hastayim :)
o kol nasil havaya kalkiyor oyle, o yuz nasil maymun oluyor aman aman

dünyanın penaltı yaptırmaya en müsait futbolcusu olması,
futbolculuktan çok amigoluk yapması,
sağ bek olduğu halde geri koşma özürlü olması, hatta geçen almanya maçında bir kere hücuma çıkmıştı, sonra top lehmann'da falan kaldı, adam son hız kendi mevkisine koşacağına, topu elinde tutan lehmann'a baskı yaptı ya adam.
taçlarda envai çeşit geç, git, ilerle gibi el-kol hareketi yapmasına rağmen, topu ısrarla rakibe atması,
aynı yerde aynı pas hatasını defalarca yapması,

off yeter sayamacağım daha.

ara sıra en yapılmaması gerek şeyleri yapıyor. mesela müthiş bir şekilde sağdan bindiriyor. iyi bir orta yapsa gol olacak mesela, normal bir futbolcu iyi orta yapamasa da ceza sahasına doldurur işte ya, sabri işte o gaza gelmişlik durumunda ortayı kale arkası tribününe yapıyor:) ben seviyorum gerçi. kendisi bir ümit özat, cihan haspolatlı ya da ibrahim üzülmez değil kesinlikle

futboldaki tek amacı "yensek de takıma üçlü çektirsem" olan kişi bence.
ben en azından bir beşiktaşlı olarak bu yüzden sevmiyorum. ama o çalımı da unutamam heralde o ayrı.

sabri'nin genelde sevilmemesinin temel nedeni insanların her zaman futbolcular arasında bir taşakoğlanı arama hevesidir. yoksa sabri o kadar kötü bir futbolcu değil. geçen sezon bir sakatlık geçirdi. dönüşte oldukça kötü oynadı. sonra da millet adamını bulunca herkes vurmaya başladı. evet eksileri çok ama sevilmemesinin gerçek nedeni bu.

bence en büyük eksilerinden biri bu adam gs de oynadığı süre içerisinde duran topların hepsine abone olması. hayır başarılı ortalar yapsa laf yok ama neredeyse bütün topları istikrarlı bir biçimde arka direğin 5-6m ötesine ortalamayı çok sever. kornerleri bu şekilde harcayarak tribünde saç baş yoldurtur. gsnin en aksayan kanadındadır. zaten türk futbolunun son yıllardaki en büyük sorunudur sağ bek. misal gökhan gönülden başka o mevkiide hakkını vererek oynayan futbolcu yoktur şu an tr de.
iyi niyetli birşeyler yapmaya çalıştığı şüphesizdir ama bence yetersiz bir futbolcudur.

bir galatasaraylı olarak ben de sevmem, şöyle ki:
-ilk geldiğinde genç yetenekti (ki yeteneklidir) ama geldiğinden bu yana 2 gr kendini geliştirmedi
-her zaman istikrar sorunu vardır, maç içinde bile değişir performansı
-(en sevmediğim özelliği) sporcu değildir, yani hakemle çok konuşur, rakip oyuncuya horozlanır ve en kötüsü kendisine kötü pas atan takım arkadaşına el kol hareketi yapar. sanki kendi yaptığı tüm ortalar yerini buluyormuş gibi...
gitsin italya'ya, bulsun.....

onların bağırsaklarında selüloz dediğimiz bir çeşit komplike şekeri parçalayabilen bakteriler var. bu sebepten aslında bolca karbonhidrat tüketiyorlar. biz aynı yapıya sahip olsaydık obez olurduk...

bir insanla bir hayvanin sindirim sistemi pek tabii farkli olabilir.

Öncelikle hiç inek beslediniz mi diye sormak istiyorum. Zira "sadece ot yedikleri" kanısına nasıl vardınız. Sadece "ot" bile yeseler, onların yedikleri "ot"ları yemiyoruz("ot"dan kasıt nedir onu da anlamış değilim). Yeme sıklığı ve miktarına girmiyorum bile...

@trimpot;bir insanla bir hayvanın sindirim sisteminin farklı olabileceğini tabi ki tahmin edebiliyorum, burada öğrenmek istediğim bunun sebebiydi.

@late viper; o kanıya varmam için evde inek beslememe gerek yok sanırım,atıyorum kanguruların keseli oldugunu bilmem için avustralya'ya gitmeme gerek olmadıgı gibi. otun yanında ineklerden ot dışında çeşitli şeyler yiyenlerinin mevcut oldugu gibi, özellikle yazları sadece ot yiyerek beslenenlerin de mevcut oldugunu duymuştum.

edit: ot derken ne kastettiğimi belirttim sanırım yukarda, daha da ayrıntı isteniyorsa bizim yediklerimizden aklıma gelenler maydonoz, marul, roka, vb. ineklerin ne yediğini kontrol etmedim ama onlar da bunlardan çok farklı şeyler yemiyordur.(yol kenarında çıkan otlar, çim falandır heralde) bir de mesela ineğe marul versek ben bunu begenmedim demez diye düşünüyorum

@late viper
bir ineği et böcek falan yerken görürsen haber ver bir daha et yemeyeceğim yani.

ben de sunu sorayim. bu hayvanlarin proteine ihtiyaci yok mu oyle etli olmalari icin. sadece bitkilerden bu proteini elde edebiliyorlar mi?

sadece ot yedigini nerden cikardin demis birisi. merak ediyorum et falan mi yiyiyorlar, nedir durum ? yani oyle bir inek hakkaten midemi kaldirirdi.

@nochristrequiress:
şöyle ki bu hayvanlar fazla atlayan, zıplayan, koşan, düşünen canlılar değiller yani kas yapmaya falan ihtiyaçları yok ve nadir amino asitlere ihtiyaçları da yok. zaten tamamen aynı amino asitlere ihtiyaç duymuyoruz protein üretmek için. bundan dolayı yedikleri ot onlara yetiyor sanırım.

@light beam ve talemon
"ot" dedikleriniz çimen türü şeyleri içerir, inekler evet ot yerler ama meyve sebze de yerler, ağaç yapraklarını hatta genç ağaç dallarını da yerler. Artı et yemezler belki ama o kadar "ot"un arasında elbet bir kaç böcek de vardır...
Ki kangurudan dem vururken konuyu tamamen çarpıtmışsınız, birinin beslenmesinden bahsederken diğerinin dış görünüşüne atlamışsınız...

ben manken gibi inekler biliyorum. ırklarıyla ve yaptıkları egzersizle alakalı. çiftliklerde eti ve sütü için beslenip 2 metrekare bile yeri olmayan ineklerden bahsetmiyorum.

birincisi, burada yazılmış olduğu gibi, ineklerin bağırsaklarında selülozu parçalayabilen simbiyot bakterileri var, bu yüzden enerji ihtiyaçlarını selüloz ile karşılayabiliyorlar.

ikincisi, yapraklar, otlar vs. aminoasit ve protein bakımından zayıf olsa da, yine bağırsaklarındaki bakteriler sayesinde protein dışındaki maddelerden protein sentezleyebiliyorlar. bir de, proteine illa et olarak bakmamak lazım, protein açısından çok zengin bitkisel besinler de var.

üçüncüsü, ineklerin de protein ihtiyacı oldukça fazla, zaten koşmak zıplamak için protein değil, karbonhidrat kullanıyoruz. proteinin asıl görevi vücudun yapısına katılmak.

biz insanlar, inekler gibi sürekli ot yiyip dursaydık, tokluk hissi duyardık, ancak vücudumuz enerji ihtiyacını karşılayamadığı için sürekli cepten yerdi, karaciğerimiz yağlanırdı ve diğer bölgelerimizde de derimiz kemiğimize yapışırdı, (bkz: kwashiorkor)

@late viper; ot'a niye bu kadar takıldıgınızı anlayamadım. orada sormak istediğim soru açık diye düşünüyorum. sorum "genellikle" yeşillik yemelerine rağmen nasıl kilo alabildikleriydi ve cevabını da aldım talemon ve moroff sağolsun. avustralya örneği de ne biliim gecenin o vakti aklıma geldi, yani ineklerin ot yediği kanısına varabilmem için inek beslediniz mi gibi bir soruyu soran sizsiniz.onların otobur olduklarını bilmek için evde beslemeye gerek yok sanırım. aslanların et yediğini de biliyorum ama malesef evde aslan besleme şansım da olmadı.

bu arada cevap veren herkese teşekkürler.

ben her zaman honda'ya daha sıcak bakmışımdır. ne bileyim. ybr çok şey bi motor gibi, şey, yani herkeste var. problem orası değil aslında da, cbf'nin daha ciğerli bi makine olduğunu duymuştum. ama ikinci elde ybr döver diye düşünüyorum. ama honda be abi. honda honda. evet.

kusura bakma. beyin ..cıklaması geçiriyorum, hava çok sıcak, uykusuzum.

ben de honda derim ama cbf degil be abicim, cbr derim. cbr250 derim. aman derim.

trimpot,

honda cbr 250 nedir? ben bulamadım honda'nın sayfasında. yeni mi ithal edilmeye başlanmış?

arkadaşlar bende bir sürü honda kullandım.hondaları çok severim.fakat cbf biraz fazla süslü bir model cbf nin bir eski versiyonu titan gibi dağ tepe bayır hep ileri bir alete benzemiyor.ama ikinci elde tanıdıktan çok temiz 2 senelik bir cbf buldum.herşeyi tamam sanırım onu alacağım.

ybr ise çok düz ve ufak abi.ama dağ tepe bayır gidilebilecek gibi bir motor olduğuna eminim.ama uzun yolda cbf sanırım daha mantıklı çünkü 150cc ve 160 gösterge var buda demek oluyoki motoru zorlamadan uzun yolda 110 120 gidilebilir.Tabi pek emin değilim bundanda ama ne bileyim içimden geldi 160 gösterge varsa 120 rahat yapması lazım gibi...

ayrıca anlamadığım şey cbf 150 gibi bir commutter e neden kısacık direksiyon çevirme mesafesi koymuşlar. ileri geri yapmaktan illahlah gelicek gibi bir kanı var içimde zira aleti döndürmek ölüm.ya commutter bu illa böyle bişey yapıcaksan direksiyonun tepesine bir kilitleme sıkma somunu koy ordan sıksın millet direksiyon daha az ve zor dönsün dimi yani

@yardımcı benim motor almaya bile niyetim yoktu.zira 1 kuruş bile fazla para vermek istemiyorum. ama 2 senelik cbf buldum arkadaştan.çok temiz 8000 km de bütün bakımları başta serviste sonra sanayide yapılmış(servisi çok boktan hondanın allah hepsini tepesinden vursun.) 2750 ye vericek hatta para için satmıyo vatandaş.15 seneden beri motor tepesinde ve zira edirne ufacık yer. çalışan ev geçindiren bir arkadaşımız olduğu için evden işe işten eve giderken kullanmakta ve zamansızlık ve gezicek yer sıkıntısı çektiğinden dolayı motoru içeri sok dışarı çıkar yok brandasını çek.fenalık gelmiş adama.ödeme konusundada çok yardımcı olacağından eminim.

eğer gerçek bir büyük ve güzel bir motor almaya karar verseydim yada o şartları oluşturabilseyim yamaha vmax tan başka bişey almazdım sanırım.hayallerimin makinası hatta 2. versiyonuda çıkıcak off offf

tabi bide hayatın gerçekleri var 2 sene önce bi ton para verip gidip dizel araba aldık.neredeyse benzinle dizel aynı seviyeye geldi.bilmiyorum ama arabaya el sürmek falan yalan oldu benzin mazot parasından.ama buna karşın böyle 100 lük 150 lik motorların bir şansı daha var gibi geliyor.

@yardimci: tr.wikipedia.org

trimpot,

Wikipedia "Honda CBR250 sadece Japonya'da ve az miktarda Avustralya'da satılmıştır." demekte, zaten Honda'nın sitesi derken Türkiye sitesinden bahsetmiştim.

Son model yılı 1998 olarak görünmekte. Acaba bulabilir miyiz Türkiye'de?

omer 460,

TVS Apache'ler var birde... Gerçi yeni modelleri 160 cc oldu ve Türkiye'ye gelmedi henüz ama, görüntü itibariyle güzel motorlar.

Ha Honda'nın Yamaha'nın yerini tutar mı? Bence hayır :)

Havaalaninda Havas servisine binersin, Efes otelinde iner oradan üçkuyular'a giden otobuse (8, 169, 245 numarali) atlarsin. üçkuyular garajin önünde iner oradan da Urla dolmusuna binersin.

Bu yolculuk trafigin yogunluguna gore degismekle birlikte, tahminen Havaalani - Urla arasi 2- 2,5 saat sürecektir.

eger zaman benim icin önemli diyorsan taksi ile uckuyular 15 dakika, ückuyular urla 45 dakika. diger türlü en az 2.5 saat sürecegini (indi bindi icin hic beklemedigini düsünürsek) söyleyebilirim.

urla'ya giden dolmuşlar ya üçkuyulardan ya da otogardan kalkıyor. otogar şehrin diğer ucunda olduğu için üçkuyulara gitmek en mantıklısı. bunun için ya havaş ile alsancak'a gidip oradan gidilir ya da havaalanından kalkan (tek) belediye otobüsüne binip konak'a gidilerek üç kuyular otobüslerine binilir. alsancak'tan geçenlerin hemen hepsi konak'tan geçer. izmir halkı yardım severdir, kime sorsan rahatça yönlendirir.
ama maalesef bugünlerde havaalanından sonra karabağlar-gaziemir arası bat-çık yapılması bitmediği için yoğun saatlerde çok yoğun oluyor. ama 15 gün içinde yol tam anlamıyla devreye girdiğinde bence 3 saatte urla'ya ulaşılır.

üçkuyulardan kalkan dolmuşlar aşırı yavaş gidiyorlar urlaya. e tabi hangi gün ve saatte geleceğinize göre alsancak üçkuyular yolu da belirli bir zaman tutacaktır. yolculuğunuzu havaalanından üçkuyulara taksi ile yapmanızı öneriririm. diyosanız ki tuzlu gelir, havaşı beklerken girin 3-4 kafadengi kişinin kanına, mutlaka o tarafa gidecekler olacaktır. merkezi bir yer sonuçta. onları da kurtarmış olursunuz. aksi taktirde yolculuk 3 saatten de fazla sürecektir. bilginize. :)

işyerini sonradan devralan işveren de işçilerin alacaklarından eski işverenle birlikte müteselsilen sorumlu.. yani her iki işverene de aynı anda veya herhangi birinine dava açabilirsin...
av. tutmana falan gerek yok.. çalıştığın yerdeki iş mahkemesine git ordaki memurlardan yardım iste bir dilekçe yaz.. halledersin.. kanun işçiden yana...
yapman gereken tek şey ekim ayında bir süre çalıştığını kanıtlamak.. onlar da maaş verdiklerini kanıtlamak zorunda kanıtlayamazlarsa ki kanıtlayamayacaklar sen de davayı kazanırsın..
yurtdışından halledemezsin

eger ki sirket iflasini vermisse biraz zor.

benim halen hali hazirda suren bir davam var. eski musterimden alacagim meblayi sirket iflasini verdigi icin alamiyorum. yasalar buna imkan tanimiyormus ne yazik ki.

250-300 için uğraşmana değmez. bir arkadşımın davası 1.5 yıldır devam ediyor her celsede 6 ay uzuyor. avukat masrafları falan da cabası tek başına nasıl takip edeceksin.

Bunu yapabilmek için ya asp ya da php bilmen gerekli. Başlangıç seviyesindeki bir kullanıcı birkaç basit kodla bunu yapabilir. Basit forum örneklerini inceleyerek başlayabilirsiniz işe.

o zaman şöyle sorayım. bir görüş formu var. ona bişeyler yazılacak, yazılan şeyler benim mailime gelecek, sonra ben kontrol edip o sayfaya yerleştiricem görüşleri.

bu sadece html ile olabilir mi acep?

Bahsettiğin şey formmail. şu kodları dene bakalım çalışacak mı (Ben de denemedim :))

<form action="mailto:[email protected]?subject=mail başlığı" method="post" enctype="text/plain">
Adınız: <input name="ADI" type=text><br>
Soyadınız: <input name="SOYADI" type=text><br>
<input name="enter" type=submit><br>
</form>

verdiğin kodlarda submit etıklayınca outlook açıldı. aslında bu şekilde güzel olurdu da, benim istediğim yolla diyeceksin, bi sayfa çıkacak "gönderildi" diye. bu heralde sadece php, asp falanla mümkün. bravenet le ortaklığa devam edicem sanırsam. :) sağol yine de yardımın için.

kasma. surada hazirlari var. sec-begen-al: www.aspindir.com

rectoa, eğer php kullanabileceğin bir serverın var ise kendi sitem için yaptığım ufak fonksiyonel mail formu ve php dosyasını verebilirim sana, istediğin şeyi yapıyor. ilgilenirsen bir mesaj at.

bende de basit ve kullanışlı bi mail form var. isim soyisim görüş yazıp göndere basınca direkt mailine geliyor.

sözlükten mail adresinizi yazarsanız yollarım oraya...

@kurukafa: hocam o mail formu bana da yollayabilirsen sevinirim :) [email protected]

onemsiz i$lerde(guvenlik, muvenlik) kullandigim bir asp script'im var. i$ini gorur belki.

<%
Dim iMsg
Set iMsg = CreateObject("CDO.Message")
Dim iConf
Set iConf = CreateObject("CDO.Configuration")

Dim Flds
Set Flds = iConf.Fields
Flds("schemas.microsoft.com") = 1
Flds( _
"schemas.microsoft.com") _
= "c:\inetpub\mailroot\pickup"
Flds.Update

Set iMsg.Configuration = iConf
iMsg.To = "[email protected]"
iMsg.From = Request.Form.Item("from")
iMsg.Subject = Request.Form.Item("subject")
iMsg.HTMLBody = "<br /><br /> Bu mail <strong>" & Request.Form.Item("name") & " " & Request.Form.Item("surname") &"</strong> tarafindan gonderilmistir<br /><br />"
iMsg.TextBody = Request.Form.Item("msg")
iMsg.Send

Response.Redirect("done.html")
Set iMsg = nothing
%>

bu kodlari "sendemail.asp" gibi bir isimle kaydet. bunun html tarafi ise $oyle.

<form method="post" action="sendemail.asp">
<input type="text" name="name" class="form" id="f1" /> <!-- isim -->
<input type="text" name="surname" class="form" id="f2" /> <!-- soyisim -->
<input type="text" name="from" class="form" id="f3" /> <!-- kimden -->
<input type="text" name="subject" class="form" id="f4" /> <!-- konu -->
<textarea name="msg" cols="40" rows="6" id="msg" ></textarea> <!-- mesaj -->
<input type="submit" value="Gönder" />
</form>

script ile bo$ gecilmelerini engelleyebilirsin tabi textbox'larin.

www.dailymotion.com cok basarili bence. ustelik zirt-pirt kapanmiyorda :)

metacafe vardi bi de.

izlesene.com türkiyeden,içimizden bir site.

www.dinamiturk.com

"hiçbir bilgisayar" demissiniz ama birden cok bilgisayarda denediniz mi diye tekrar sormak isterim?

ayrica bilgisayarin hdd yi gorup bilgisayar'im bolumune simge olarak gelmemesinin bir nedeni varsa o da virus/trojen'dir.

eger program onersi almak istersen: www.ontrack.com

External hdd yi bilgisayara bağladıktan sonra bilgisayarım simgesi üzerine sağ tıkalayıp manage/yönet e tıkla. Açılan pencerde disk management/Disk yönetimine tıklzyın eğer external hdd orada gözüküyosa sorun yok. Sen orada olup olmadığını söyle, orada varsa çözümünü yazarız...

Kasanın önünde, üstünde vs bulunan USB portları yerine direk kasanın arkasında bulunan anakart üstündeki USB portuna bağlayın, Laptop kullanıyorsanız PC'ye bağlamayı deneyin. Tarifinizde sorun voltajın düşük gelmesi gibi geldi bana...

bütün ilgilenen arkadaşlara teşekkür ederim öncelikle.şimdi ilk olarak en azından altı yedi tane bilgisayarda denedim ancak aynı hatayı verdi.ek bilgi olarak,vista da vista sp1 de,xp professional da yani son sürüm bütün işletim sistemlerinde denedim ancak,bilgisayarım sekmesindeki harici hard disk simgesine ulaşamadım.
ikinci olarak sözüm selimse'ye.dediklerini yaptım selimsecim ancak external hdd orada da görünmüyor.
üçüncü olarak PC arkasındaki usb portundan denedim,onda da aynı sorunu verdi.yetmedi bir Y kablosu buldum öyle denedim belki usb portları güçsüzdür diye ancak ne fayda.
biraz daha bilgi vermem gerekirse,external HDD'yi usb portuna takıyorum.ardından yeni donanım algılandı uyarısı geliyor.ancak sonra donanımınız doğru yüklenemedi diyor.biliyorum bu gibi bir durumda sürücüyü yükleyince işler halloluyor ancak benim sorunuma o da fayda etmedi.
cihaz son 20 gündür,20 ye yakın X-ray cihazından geçti havaalanlarında.belki diyorum kafasını mı karıştırdı bu kadar x-ray ışını.sorun şu ki bir çalışma için bir sürü avrupa kentinin bir sürü fotorafını çektim ve salak kafam,yedeklemeyip sadece exterbal hdd'dem de tuttum.şimdi bunlar giderse 1 aylık çalışma çekilen zahmetler falan hepsi gidecek tarihin karanlıklarına.
çok baş ağrıttım,üzgünüm,hepinizi çok seviyorum :)

benim tahminim hdd'ye trojen ya da virus girdigi yonunde. bozuldugunu dusunmek istemiyorum sanirim.

yine de denemek isterseniz yukarida yazdigim mesajda bulunan programi kullanabilir ya da baska program onerileri olursa onlari uygulayabilirsiniz.

bence böylesine zahmetli bir çalışmayı kurtarmak için $200 çok da büyük bir para değil. tabi garanti veriyorlarsa. kendinizi profesyonel ellere teslim edin derim. ya da ben olsam öyle yapardım diyeyim. kolay gelsin.

harddiskten veri kurtarmak masraflı bir iş. 200 dolardan başlıyor demiş de o kaç dolara kadar gider acaba. bir de simge falan çıkmıyorsa kafası bozulmuştur büyük ihtimalle ve düzeltmenin bir yolu yok diye biliyorum. benim de harddiskim bozuldu öyle. çok zengin olmadığımdan verilerime elveda diyip yeni bir harddisk aldım ne yazık ki.

herhangi live cd sürümü olan bir linux dağıtımı ile bir denemenizi tavsiye ederim. Live cd ile bilgisayarı çalıştırıp başka bir hard disk e içindeki bilgileri atın. Sonra da bozuk olan hard diski formatlayın. İşe yaraması lazım.

Diski sokup internal disk yapmayi deneyebilirsin. Eger icinden SATA disk cikarsa herhangi bir PC ye baglayabilirsin. Eger IDE cikarsa da bir notebook a takip CD den boot eden bir isletim sistemiyle baska bir USB diske aktarabilrisin saniyorum.

X-Ray cihazlarindan gecme durumuyla ilgili olarak (bkz: faraday kafesi)

burnumuz fazlaca kalktigindna ve tabi ki eksiklerden oturu macin, normal sartlar altindaki bir turkiye maci olarak gececegini dusunuyorum. nasil oluyor bu n.s.a ? Ilk 20 dk gol yiyiyoruz, spiker olsun cocuklar daha vakit var, ilk yariyi bari gol atarak kapayalim diyor. Ilk yarinin son dakikalarinda -ya da 35.dk civari- bastiriken bir gol daha yiyioruz.
Ikinci yariya gazla basliyor, bastikca basiyoruz, spiker haydi cocuklar diyor, 63 de bir tane daha yiyioruz, bu sirada spiker "yapma x" diye yakiniyor. Artik mac iyice ambele oluyor, son bir gol yiyerek turnuvayi kapatiyor, su ana kadar yarattigimiz onca mucizeyi rafa kaldiriyoruz, kimse sallamiyor takimi yeniden. Hep birlikte fatih Terim'e ve bir kac futbolcuya yuklenerek evin yolunu tutuyoruz.

benim beklentim bu, 4-0 almanya alir.

bonus: Ceyrek finale ciktilar diye 300biner ytl alan, herhangi bir kupa alamamis, sirf yari finale ciktilar diye, ne kadar kucuk hedeflere sahip oldugumuzu gosteren sporcu seref madalyasi ve basari ayligi, devlet sporcusu unvani alan futbolculara kufur ediyoruz. Her zamanki gibi gazla yasiyor ve yasatiliyoruz.

maci 120 dakikada bitirip penaltilara gecersek ellerine veririz diye geciyor icimden ve gecti.

mac sonucu 1 olarak oynanabilir mevcut bahis burolarında..

Üç ihtimalli bir maç olacak bence.
3-0
4-0
5-0
Bunların dışında bir skor beklemiyorum desem beni vururlar mı?

Servet dönmezse işimiz zor gibi.Topal orayı ne kadar kapayabilir emin değilim.Portekize bile yantoptan 2 gol attılar.Ballack hayvanına önlem almak lazım.Bizim bu maçtaki en önemli avantajımız Almanya korkarak oynayacak.Heran gol yiyebilirim korkusuyla tam performanslarını yansıtamayacaklar.Podolski Munich te kadroya giremediği için iyice zorlayacaktır bu maçta.Bizim de artık mucizeye bel bağlamadan Rusya gibi bişeyler yapmamız lazım ama bu kadar eksikle zor gözüküyor.Maçın en tehlikeli adamı yine de Gökhan Zan.Rüştünün ziyadesiyle Gökhana dikkat etmesi lazım.

valla türkiye kazanırsa oradaki tüm vatandaşlarımızın cazır cazır yanma ihtimali var.En ossuruktan alman bile ölüm-kalım meselesi yapmış bunu.bir almandan bilet alırken yardım istedik (tek yardım eden de oydu zaten) ırkımızı sordu türk diyince o şeker gibi adam bile bu çarşamba savaş var dedi ya.sohbet ederken sokaktaki 7 alman vatandaşı + 10 a yakın alamancı + evlere,arabalara asılan türk ve alman bayrakları bu fikrimi maalesef destekliyor.

saydiklarin arasinda en iyi cozunurlukte yayin yapan digiturk'tur derim ben. ama yine de HD yayin yapan yok su anda turkiye'de (digiturk'un pahali digiturk plus yayinlarini saymazsan)

42" plazma + digiturk mükemmel sonuçlar doğuruyor lcd farketmez heralde.
d-smart ve uyduyu bilmiyorum.

Digiturk diyorsunuz yani...

@theconqueror dvd player ile ilgili verdigin bilgi ayrica isime yaricak. tesekkurler.

edit: ha birde d-smart in HD yayin paketi cikmis, sitesinde yaziyor ama tuzlu tabi..

d-smart'ın normal kalitesi de gayet iyi. Digitürk'ten kalır yanı yok bana göre. Hatta bazen d-smart'ın görüntü kalitesinin digitürk'ün HD olmayan aboneliğindeki görüntüden daha kaliteli olduğunu bile düşünüyorum. Bende uydu var. O da kötü değil ama, tabii ki digiturk ve d-smart kadar değil.

d-smart 'i 106 ekran plazma ile kullaniyorum. sanki evin icindeler :)
digiturk'e o kadar para verecegime d-smart'a bir kereligine 250 ytl veririm daha iyi. ustelik d-smart kanallari gayet doyurucu.

donanımhaber de bir eleman tv sinin dahili dvb tuner i ile yaptıgı aramadan kablo tv de 14 tane dijital kanal bulmus(atv, show kanald vs...) goruntulere de cok iyi diyordu. yani cok yakında kablo da tum kanallar dijital olacak. beklemek size kalmış

digiturk'u gecen ay birakip uyduya gecmistim, daha dogrusu evde vardi zaten de, digiturk'u biraktim. uydunun kalitesi inanilmaz fark ediyor, cam gibi. simdi kablo tv yaptirttim, en kotusu o icinde.

siralama yaparsak;
uydu
digiturk
kablo

digiturk plus izliyorum ben şu anda. yani tam bu yazıyı yazarken. film izlemek çok zevkli. maçlar ayrı keyifli oluyor. gerçekten.

digiturk plus başlığında konu hakkında uzunca bir entry'm var.

Ulan hepsine tick attim da neye yaradi, hepsi birbirinden farkli cevaplar.

Neyse digiturk'u aradim acmadilar. size sorayim. Bu reklamda Acun ile pazarlik yapan dede kuruluma, kutuya, ilk ay butun kanallara para odemedi, ayda 9,90 dan fazla para odemedi.. Peki ya canak?

canagi bizmi alcaz? kac tane alcaz? apartmanda muhtemelen ortak bi kullanim yok.

son soruna cevap: canagi getirip onlar takarlar.

ilk soruna cevap: "kaliteli yayin", cevaplardan da anlasildigi gibi cok goreceli bir kavram. kablodan digiturk'e gecen ove ove bitiremiyor. ben 2 yildir digiturk kullaniyorum, tanidiktan da digiplus tecrubem var. ama evde bluray olayina girdikten sonra algim cok degisti. kablo ve anten yayinina zaten uzun yillardir tahammul edemiyorum. digiturk duz yayini ahim sahim degil, zorunluluktan izliyorum. digiplus iyi ama 3 kanal icin o paraya degmez. bluray ile kiyaslayinca hepsi "shitty" kaliyor.

sonuc: hd uydu reciever tavsiye ederim. evet simdilik hd yerli kanal yok ama hem bu tavsiye edilenlerin hepsini alabilir, ustune de eurosport hd gibi otantik seyler izlenebilir (sifre mifre girme olayini forumlardan cozebilecek durumda oldugunu varsayiyorum). ve ulke dinamik, 2 yil sonra lokaller hd denemelerine gecince sistem yeniden kurulmak zorunda kalmaz.

canak manak hepsi bedava ama 2 yillik anla$ma yapiyorsun. 1 aydan sonra butun kanallari kapatiyorlar hatta normal telli melli antenlerin cektigi bazi kanallar bile yok. o yuzden siz siktir edin o dolandiricilari.
ben digiturk kullaniyorum, televizyonum samsung 37r88b. 37" ama yayin o kadar boktan ki pixel sayiyorsun. esasinda digiturk bu kampanya ile siyah bi alici veriyor, belki ondan sebep yayin kalitesi igrenctir, bilemedim. mesela bazi kanallar eh idare ederken bazilari berbat otesi oluyor.

ama o kampanyayi bo$verin yahu, uydu alin hic olmadi normal digiturk alin.

su cevaplarin hepsinin tek ortak fikri, kablo tv kalitesinin berbat oldugu.

nuage ile hemfikirim. ilk aldığımda (bundan 4 ay önce) ile bugün arasında yayın kalitesi olarak d-smart müthiş bir atılım yaptı ve bence görüntüsü çok daha iyi.
ikisini de halen kullanıyorum, bence digiturk'un kanal zenginliği güzel, d-smart'ın yayın kalitesi.

al sana düzgün bi cevap o zaman;
parayı verip düdüğü çalmış lcd tv (hd olduğunu yazmamışsın ama öyle olduğunu sanıyorum) almışsın. şimdi bi daha paraya kıyıp digiturk plus alacaksın (800-900 civarı) ve sonrada aylık 10 ytl ye mis gibi (lig tv, moviemax, foxsports ve national geographic) hd yayın izleyeceksin. digiturkte yakın zamanda hd kanalları artacak olmasının bir avantajıda var ayrıca. o kadar param yok diyosan HD smart gelir ondan sonra, ama onda da sadece şampiyonlar ligi maçlarını hd izleyebilirsin. ilerde hangi kanalları eklerler bilmiyorum. sanırım discovery yakın bi zamanda hd olacak HD smartta. ona da yok diyorsan HD uydu receiver alacaksın. next'in hd modeli hakkında oldukça iyi yazılar okudum. ama tabiki onda da türkçe hd yayın (olmadığı için) izleyemeyeceksin. ikinci bir çanakla (hatta üçüncü) avrupadaki hd yayınları izleyeceksin. bu üçüne de olmaz diyorsan normal uydu anteniyle idare edeceksin ki ben seni çok ayıplarım, o televizyonu almışsın izlediğin yayınlara bak diye.
hadi kolay gelsin.

etna'ya baştan sona katılıyorum. eğer lcd aldıysan, hd yayın da al. yani digiturk plus. hele hele maç izleyen bir insansan, kesinlikle al.

digiplus alacaklara not: hd yayindan vazgecerseniz o bi yigin ozellikli kara kutunun tum ozellikleri kapatiliyor. bu yuzden 800 ytl verip satin almak yerine, digiplus'un diger kampanyasina dahil olun:

aylik kiralama 25 ytl. yani pesin odeme arti 10ytl/aylik diger kampanyayla kiyaslayinca: 15 ytl fazla veriliyor; bir nevi satin almak yerine o parayla 53 ay kiralama parasi' 4.5 yilda veriliyor. o zamana kadar bu kutunun fiyati bir hayli indirilmis olur ve hatta kiralama ucreti de indirilir. bu yuzden 800ytl'yi aninda verip yazik etmeyin.

Hepsine eyvallah ama TV nin ortami aile ortami. yani oyle fanatik futbol tutkunu falan yok evde. TV de hediye sayilir. yani oyle 800-900 vermek pek uygun degil.

Su an kablo tv ye ayda 15 papel oduyoruz. Masrafi arttirmak istemiyoruz. Ve Aile ortami dolayisiyla yerli kanallar bizim icin olmazsa olmaz.

Dolayisiyla HD ozelligini yayinda degilde DVD de hissetmek bizim icin simdilik yeterli.

Secenek yelpazesi, upgrade (paket degistirme), ekonomiklik ve sizin yorumlariniz dogrultusunda digiturk e karar verdim diyebilirim.

Herkese tesekkurler. öpüdüm canlar..

çanak digiturkden daha kaliteli olabilemez gibi geliyor bana. sonuçta ikisi de dvb s kullanıyor diye buluyorum aynı kalite yani.
ha ben bırak hd filan boş işler derdim ama 42" tv olunca lazım evet.

Genel bahislerimi soruyorsunuz?

bahis sirketlerinde calisan risk uzmanlari var. onlar belirliyor

olasilik uzerinden hesaplanir..yani macin bitis olasiliklari: %38 tr %24 beraberlik %38 almanya gibi bunlari da sonra orana cevirirsin o kadar. zaten onemli olan bahis sirketinin bu olasiliklari en dogru sekilde belirlemesi. en basta boyledir, online bir sirket ise konulan bahislerin agirliklarina gore oranlar degisebilirki bahis sirketi zarar etmesin kolay kolay..

Ben onu soruyorum TR'ye %38, D'ye %38, beraberliğe %24 olasılığı nasıl hesaplanıyor?

www.iddaa-tahmin.com adresinde soyle bisey buldum:

"
Alıntı olarak cevaplayayım sana; Örnek olarak ;

G.sarayın evinde oynadıkları maçlardaki istatistikleri 8-1-1 olsun…Yani 8 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 de mağlubiyeti olsun 10 maçta.
Konyanın deplasman maçlarında aldığı sonuçlarda 1-3-6 olsun. 1 galibiyet, 3 beraberlik ve 6 yenilgi.

G.Saray = (Evinde kazandığı + Konyanın deplasman yenilgisi)/Toplam Maç
Beraberlik = (G.Saray beraberlik + Konya beraberlik) / Toplam Maç
Konya = (G.sarayın evinde kaybettiği + Konyanın deplasmanda kazandığı) /Toplam Maç
Rakamları yerine oturtursak
G.Saray = (8+6)/20 x 100 = %70
Beraberlik = (1+3)/20x100 = %20
Konya = (1+1)/20x100 = %10

G.saray için açılması muhtemek oranı hesaplarken (100/g.sarayın kazanma yüzdesi) formülü kullanılır. 100/70 = 1.42 gibi.
Diğer ihtimallerde aynı yöntemle hesaplanır.
Oranlara çevirsek ; 1.42 – 5.00 – 10.00 oran olarak çıkart bu kazanma yüzdeleri ışığında..Ama sakın unutmayın ki bu bahis oranları sadece ihtimal olasılıklarına göre hesaplanmıştır, bürolar bu oranlara bir de kendi kar marjlarını ekliyecekleri için oranlar bürolarınkiyle farklılık gösterecektir. Ama bu maçın value oranları aslında bu dur..
"

normalde (pratikte) yukarda trimpotun verdiği oranlar olmaz tabi. eğer öyle olusa bütün bahis şirketleri batar. çünkü hiç kazanamazlar. şirketler oranlara birde kar marjlarını yansıtırlar.
Bunuda formülize edersek (100 - Kar Marjı) / Tahmin Oranı dır.
Normalde şirketler %10 civarı bir kar marjı koyarlar. Yukardaki yüzdeleri kullanırsak;
GS : (100-10)/70 = 1,28
Beraberlik : (100-10)/20 = 4,50
Konya : (100-10)/10 = 9,00
gibi oranlar çıkar ve bu oranları açarlar.

Şimdi sana güzel bir örnek vereyim, şimdi iddaa programında ve bet365'ten aynı maçları yazayım;

Almanya - Türkiye

bet365 oranları 1,44 - 4,00 - 8,00
iddaa oranları 1,45 - 3,50 - 4,50

Kar marjlarına bakalım;
bet365,
100/1,44 = 69,44
100/4,00 = 25,00
100/8,00 = 12,50
Toplam (69,44+25,00+12,50) = 106,94

iddaa,
100/1,45 = 68,96
100/3,50 = 28,57
100/4,50 = 22,22
Toplam (68,96+28,57+22,22) = 119,75

Gördüğün gibi bet365 bu maça oynanan her 100 liradan 6,94 lira kar ediyorken bizim iddaa 19,75 lira kar ediyor.

soruna cevap vermenin ötesinde birde kıssadan hisse çıkarman için biraz uzattım ama hoşgör.

Kar marjları OK, Konya-GS durumu OK aralarındaki maça kadar istatistiksel veri sağlanmış.

Çarşam günkü D-TR maçındaki oranlar nasıl belirlendi? Ya da bir maçta ilk golü kim atar gibi özel bahislerin oranları?

Genel olarak öncesinde baz alacak veri az olan yahut hiç olmayan müsabakalardaki oranlar?

ya onu her her büro kendi içindeki bookmakerlara hazırlattırır. bookmakerlik budur zaten. her türlü veriyi kullanarak bürosu için oran hazırlarlar. bahis büroları arasındaki oranların hepsinin aynı olmamasıda bundan kaynaklanıyor. hatta bazen bahis oynayanları şaşırtmak için diğer bürolardan daha farklı oranlar açabiliyorlar. senin sorun bir nevi "ekmek yaparken unu suyu mayayı neye göre koyuyorlar" demek gibi olmuş. fırıncı bu miktarları bilir, bookmakerlarda bu oranları işte.

aradan aylar geçmiş ama yazayım:

öncelikli olarak şunu belirteyim 100 tane büro varsa bunların maksimum 5-6 tanesi kendi oranlarını belirler. diğerleri hazır olarak firmalardan satın alırlar. oran hareketlerinde dikkat edilmesi gereken bürolar bu 5-6 bürodur. diğer bürolar sürü psikolojisi ile diğer büroları takip ve taklit ederler. birde şunu unutmamak lazım ki, bürolar sıcak bilgiye çoğunlukla sizden önce ulaşacaktır. ve bu bilgi piyasaya düşmezse emin olun ters oran hareketleriyle sazan bahisçiyi silkelerler.

o aletin sadece govdesinin ederi 100-150 ytl civarinda. bence satmayin, alete yazik etmeyin. cok guzel kareler yakalarsiniz o aletle. keske benim de oyle birseyim olsaydi der dururum hep. satmayin.

sat gitsin..
hatta gel bana sat müşteri aramakla falan uğraşma

üniversitelerin falan fotoğraf toplulukları oluyor katılıp başlayın güzel güzel. onlar zaten kızıyorlar digital fotoğrafçılığa, sizi o makineyle bağırlarına basarlar.
ha, satmayın bence de.

pille calisan bir alet bu, teknik ozelliklerine bakinca pilsiz calismasinin imkansiz oldugunu dusunuyorum.
90 uretimi de olsa degerli bir seydir o alet. satsaniz birakin 150'yi, 100 lirayi gecmez bile. uzerinde objektif varsa, mesela 1:2 ya da 1:1.8 filan yaziyorsa guzel bir objektiftir kendisi.
bir fotografciya gosterin, calismasi konusunda yardimci olurlar muhakkak.
baslamak icinse bu tarz bir makine gayet guzel olur.
fakat bununla ilgili bir tavsiyem var ki, cabuk ogrenmeye bakin. bir sure sonra filme & banyoya verilen para rahatsiz etmeye baslayabilir. saygilar.

o aletin ustundeki ekran karti "Intel GMA X3100". ekran karti driverini kontrol etmeni tavsiye ederim. ya da yeniden yukleyip deneyebilirsin.

guncel driverida surada: global.msi.com.tw

siyah beyaz görüntünün sebebi görüntü formatı. NTSC değil PAL B/G yapmalısınız.

@trimpot: driver güncel zaten.

@tom riddle: ntsc, pal bütün seçeneklerini denedim, aynı

ekran kartinin mb'ini yukseltmek diye birsey olmaz ki? mhz yukseltilir.

paylaşımlı olduğu için ramdan ne kadarını kullanacağını ayarlamaktan bahsediyorum

kullanici bilgi dosyasi ucmus buyuk ihtimalle. biz bilgi islem olarak bu gibi durumlarda formati basariz :)

en son en iyi yapilandirmayla acmayi deneyebilirsiniz ki tahmin ediyorum bunu da denediniz.

bana da olmuştu aynısı ama yeni windows kuruvermiştim.
bu sefer araştırdım şöyle üç şey buldum
thinkinginpixels.com
www.geekstogo.com
www.winxptutor.com

32 bit işletim sistemleri 4 gb'ı desteklemiyor. taş çatlasın 3.25 görüyorlar.

bir yerde windows xp'nin bilmem kaç gb dan sonrasını yazamadığı yazıyordu. saçma ama bu da microsoft olabilir yani.

bir partition'a vista yükle öle bi bak. anlarsın.

Windows XP 4 gb a kadar destekler tek yapmanız gereken bu link te de belirtildiği gibi boot.ini dosyasını açıp sonuna "/PAE" switchini eklemektir.
www.microsoft.com

multi(0)disk(0)rdisk(0)partition(1)\WINDOWS="Microsoft Windows XP Professional" /noexecute=optin /fastdetect /PAE

xp'de bu yolu denedim ancak yine 3 gb olarak goruyor. Altinda Physical Address Extension yaziyor artik.

win x86 1,5 gb ram'den sonra bir fayda saglamiyorum bildigim kadariyla.

edit: assert h duzlettim tamam abi kizma :)

baldur'un yazdığı doğru. 32 bit işlemciler ve 32bit işletim sistemleri aslında 4gb RAM adresleyebiliyorlar ama bunun içinde ekran kartı ram'i ve diğer bütün cpu tarafından adreslenen hafızalar da var, bu yüzden windows'un kullanabileceği RAM, 4'ten baya bi az kalıyor. sorunu çözmen için hem 64bit işlemci hem de 64bit işletim sistemi alman lazım. akiskan'ın dediği olay anca 5gb ram takarsan işe yarar, o zaman da 4 görür.

sozluk.sourtimes.org

32 bit işletim sistemleri 4gb a kadar ram desteği sunuyorlar ama bunun da 1gb adres bellekleme için ayrılmış durumda. siz eğer burda yazan satırı eklerseniz boot.ini dosyasına o zaman o ayrılmış olan 1gb 'ı da kullanabilirsiniz ama yazılım göstergelerinde yine 3gb olarak gözükecektir. 5gb ram taksanız bile windows onu yine 3gb olarak gösterir, adres bellekleme ile bile 4gb'dan fazlasını kullanamazsınız.

cekildigini dusundugunuz bakiye elma hesabina aktarilmis olamaz mi? ben tamamen bu duruma uyuz olup orada para bile tutmuyorum artik.

şimdi müşteri numaranızı bilmiyorsanız paracardınızla bunu öğrenebilirsiniz. paracard numaranız, şifresi, son kullanma tarihi, cep telefonu numarası yeterli.

hesap işletim ücreti değildir. zira on yıllık falan bir birikmiş olması lazım. elma hesabınız varsa, kullanılabilir bakiyeye bakıyosunuz değil mi? bakiye ye değil.

ayrica; paracard'in ustunde adinizin yazili oldugun yerin tam altinda musteri numaraniz yazili olmasi lazim?

internet bankacılığı ile izleyebiliyorsanız hesap hareketlerinden ne olup ne bittiğini görebilirsiniz. fakat daha öncede dendiği gibi elma hesabına hesabınızdaki paraya en yakın miktarda 1 adet b tipi likit fon'un katı kadarı aktarılır. o yüzden bakiye olarak biraz karışık görünebilir fakat bir sorun yoktur.

bunun yanında garanti bankasını kullanan bir başka arkadaşımdan birkaç yıl boyunca bir karışıklıktan dolayı başka birisinin sigorta pirimi alınmış fakat bunun yanlış bilmiyorsam düzelttiler.

1 yıl önce açtırdığınız hesaptan alacakları para 50-60 ytl kadardır.

ben 8 yıldır garanti bankasındaki hesabımı kullanıyorum fakat bu tip bir sorun olmadı. eğer bankaya ulaşamıyorsanız bankanın size ulaşmasını talep edebilirsiniz. şikayetim var gibi bir destekleri vardı internet sayfalarında. gerekçenle birlikte bir not bırakınca bir süre sonra sizi arıyorlar. öyle yapmayı deneyin derim.

444 0 333 den bilgi alsanız daha anlamlı bence.

o parayi elma hesabina fon alarak aktarmis olabilir ama bunu zaten atm'den de kontrol edebilirsin niye kontrol etmedin o anda onu anlamis degilim? hesap hareketlerini atm'den de gorebilirsin 50kurus mu ne masrafi var isbankasi icin garanti'de de boyledir diye dusunuyorum telefonda harcadigin vakitle ayni sey hem kullanmasi kolay, ama zaten internet bankaciliginda hesap hareketleri var burdan bakmalisin ayrintiya bir an once.
Bu arada eger o biriktirdigin paraya ihtiyacin olmuyorsa vadeli hesapta baglaman daha mantikli zira elma hesabi hicbir getiri yapmiyor nerdeyse. Garanti B tipi likit fon bile bir sekilde Elma fon'dan fazla getiriyor!!6 aydir getirisi %5!!internet uzerinden vadeli hesap acarsan 0.5 puan daha fazla faiz veriyor 180 gun vadeli bagla parayi bence, yeni gonderdigin para da elma hesabinda dursun vadesi dolunca o parayi da ona ekleyip devam edersin. senin derdin biraz farkli ama tavsiye olmasi acisindan soyledim..

panik yapmayın. elma fonu alınan kısım bakiye sorunca görünmez. ya fonlara bakacaksınız bankamatikten ya da hesap hareketi diyeceksiniz (yanılmıyorsam garantide ücretsiz) tez vakitte internet bankacılığı olayına da girmekte fayda olabilir kolay takip açısından

arkadaşlar ilginize ve cevaplarınıza teşekkür ederim. bahsettiğiniz çoğu şeyi zaten yapmış durumdayım. gerek internet bankacılığı gerekse telefon ile bilgi alma işe yaramıyor. internetten hesabıma baktığımda işlem açıklamalarında bu paranın nereye gittiği gözükmüyor. telefon açtım ve (dün gece de açmıştım ama bu seferde alogaranti şifremi göndermiyordu telefonuma) onlarda bunu onayladılar. para yatırılmış ama çekilme işlemi gözükmüyor. herneyse yarın ilk iş banka şubesine gidip düzelttiricem bu hatayı.
elma hesabının bir yararını bende göremedim doğru dürüst. sinir bozmaktan başka bir halta yaramıyor. en kısa zamanda vadeli hesap olayına geçecem.
bu hesabı sadece biriktirmek için kullanıyorum dolayısıyla vadeli hesap daha mantıklı olacak gibi.
ilginize tekrardan teşekkürler.

garanti'de para biriktirmek hic akilli bir is degil bence. hesapta 1000ytl den az para varsa %99 bi sekilde azaliyor, bulunamiyor. ya da yeni bir hesap ucreti cikartiyorlar. kapattirdim rahatladim.
en son gereksiz para cektikleri olay da sigorta primi, 80 ytl. neymis efendim garanti bilmemne sigortaya uye edilmisim ben yanlislikla, 3 ay boyunca almislar parayi. sonra odediler eksik de olsa.

kullandigim bir program var. tavsiye etmezsem catlarim. "batch image resizer" adresi: www.jklnsoft.com ayrica sana msj attim ;)

imagemagick

jpeg resizer bu iş için yaratılmış.

www.mnetz.fsnet.co.uk

xnview'DA batch convert işlemi işinizi görür

irfanview?

herkese teşekkür ederim, söylenen programları denedim, tiny axe'in söylediği jpeg resizer'ın en kompakt, en freeware, en küçük, en bi standalone program olduğunu gördüm. ayrıca irfanview'da falan batch resize yaparken kalite kaybı oluyor iken jpeg resizer'da bu da yok. açıp bakan olursa diye özetliyim dedim.

isvec rock festivali'nde kaydedilen canli performansi var?

Bildiğim kadarıyla dosyaları klasör klasör değil de klasör açıldıktan sonra içindeki dosyalarla birlikte göndermeniz gerekiyor. Ben öyle yapıyordum. Önce klasörü açın sunucunuzda. Sonra klasör içindeki dosyaların tamamını seçip öyle gönderin.

ftp'ler status mesajlarının geçtiği konsolları vardır
hata mesajı veriyorsa ona ve koduna bak
vermiyor her şey normal gözüküyorsa ftp programını değiştir, basit bir şeyler kullan
ws_ftp falan vardı zamanında

yazdirma izni vermemissin sanirim.

edit budut: bir de hangi ftp server programini kurdugunu soylersen daha bir guzel olur sanirsam.

edit budut2: ftp kurdum demissin. ben de ftp server kurdun saniyorum. eger bahsettigin ftp programi ise; limitin dolmus olabilir.

ubu.com'un film bolumunde var.

www.benimsinemalarim.com

wholpin no1 var mesela. youtube'dan izleyebilirsin bölümlerini aratıp.

*Are You the Favorite Person of Anybody?
*The Big Empty
*Untitled Al Gore Documentary
*Soldier’s Pay
*The Delicious
*The Writer
*The Death of the Hen

Bunlar wholpin no1'in bölümleri. sanıyorum !f film festivalinde de gösterilmiş.

yanlış anlamayın, sadece dalgınlık yapmış olabilirsiniz diye soruyorum: monitör bağlantısını bu yeni ekran kartına yaptınız değil mi? hani şu mavi, vidalı bağlantı?

bir arkadaşımda da vaktinde aynı sorun olmuştu ama yeni grafik kartını boş slota taktığı halde monitörü yine onboard ekran kartının monitör çıkışına yapmakta inat etmişti :)

bilgisayar açılırken bios ayarlarına girmek için gerekli tuşa basın (genellikle del tuşudur) Bios'da "disable onboard vga device" tarzı bir seçenek oluyor, biraz kurcalayarak bulabilirsin.

elbette oddity :)

@kimlanbu, del e basarım sorun değil ama geri kalanını görmeden halletmem zor

ne safım yaa :))

anakartının komple yanmış olma ihtimali var mı ? power tuşuna bastığında bilgisayarın nasıl tepki veriyor ? Monitörünün sağlam olduğundan emin misin ?

monitör sağlam, disklere güç falan da gidiyor. ekran kartı dışında bir anormallik yok gibi.

problem sadece monitöre görüntü gelmemesi mi?

normalde tek sorun buysa windowsun yüklenmesi ve açılması, açılışta da diiyyuuw diyuuw beyyaooğğ diye ötmesi gerekir. denediniz mi bunu?

eğer olmuyorsa bir de bootable cd takıp (win xp misal) bilgisayarı öyle çaıştırın, cd driver'ın tepkilerinden anlarsınız okuyor mu okumuyor mu ne yapıyor?

kimlanbu'nun sorusunu ben yinelemek istiyorum; monitorun calistigina gercekten emin misin? baska bir yerde test ettin mi?

yeni sistemlerde vga 'yi hangi slota takarsan tak ilk goruntuyu oradan alir normal olarak. sen de daha anormal bir durum var. belki de sorun taktigin ekran kartinda olabilir.

oddity nin dediği gibi eğer ekran kartınız bozuksa pc nin açılışta ötmesi lazımdı. Bi darbe sonucu demişsiniz acep monitörün kablosunu veya bağlantı kısmına bi zarar vermiş olabilir misiniz????

buradan golu animasyon ile detaylica izleyebilirsin:

news.bbc.co.uk

burda hırvatlı oyuncuya çarpıyo gibi ama topun yönü değişmiyor sanırım.

e zaten oyle..hafif bi temas var ama o kadarda yön degıstırmıyo.sola gıdecek top bıraz daha sola gıdıyor..bence de hos bi vurus du.zaten semih de mactan sonra acıklama yaparken soyledı.allah ne verdıyse vurdum hırvat arkadasada bıraz temas etti dedi..

arda'nın şutu da çarpmıştı.

semih de maç sonu röportajında çarptığını söyledi.

yani kisaca tum ugursuzluk hirvatlarda diyebiliriz:)

tamam, ben sadece yanlış görmüş olmiim dedim. teşekkürler.

**www.google.co.uk
** blog.milliyet.com.tr

ayrica bunlara ek olarak saglik bakanligi'nin konu hakkinda hazirladigi bir site varmis: www.kirim-kongo.saglik.gov.tr

Hem benim gibi kampçılık yapan hem de doğa fotoğrafçılığı yapan tecrübeli bi abimiz bu kenelerden korunmak için bi kaç şey yazmış bunları da okuyun bi isterseniz:

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığından korunmak ile keneden korunmak arasında doğrudan bir bağ olduğunu artık hepimiz biliyoruz...

Keneden korunmak için en radikal çözüm bunların bulunabileceği ortamlara girmemek; ancak bu çok marjinal bi durum ve pratik değeri de fazla yok. Zira bu "çözüm" doğadan ve onun tüm unsurlarından (çayır, çimen, ağaç, vs..) uzak kalmayı gerektirir ki, bizi çevreleyen cam bir fanusa sahip olmadığımız için uygulama şansı da çok sınırlı. Böylesi etkinliklere en az sempati duyanlarımız bile, hiç olmazsa ayda yılda bir Eymir'e gider, işyerinin bahçesinde öğle yemeğini yer, bahçesinde / balkonunda / terasında mangal yapar, ODTÜ'de çimenlerde oturur, vs...

Kaldı ki, bu mesajın muhataplarının doğa ile iletişimini hiçbir zaman kesmeyeceklerini çok iyi biliyorum; özellikle izci, kampçı ve fotoğrafçı arkadaşların...

Bu durumda keneleri kendimizden uzak tutmak gibi bir çözüm, tek çare gibi gözüküyor...

Bu geniş çerçeveli gerçeğin en dikkat çeken yansıması, keneden koruduğunu iddia eden ürünlerin pırtlak gibi ortaya çıkması oldu...

Bu çok önemli; zira böyle bir ürünü kullandıktan itibaren keneden korunduğunuzu düşünüyorsanız; ancak ürünün etkisi yeterince güçlü değilse, sonucu dramatik olabilir...

Dolayısıyla bu ürünlerin doğru seçilerek rasyonel bir şekilde kullanılması ile kene tehditini etkili olarak savuşturabiliriz. .

Bu çerçevede yaptığım araştırmaların sonuçlarını sizinle paylaşmak isterim.. Bunlar benim ulaştığım ve deneyerek memnun kaldığım sonuçlar; eksik / yanlış ya da eklemek istediğiniz bir konu varsa, açığım elbette...

Öncelikle, bugüne dek başta sivrisinek ve karasinek olmak üzere zararlı haşerete karşı üretilen hemen tüm markalar, son gelişmeleri ardından keneyi de ilgi alanlarına aldılar. Artık ürünlerinin üzerinde "kene dahil her türlü haşereti haklar" gibisinden ifadeler görülüyor. Ben bu olayı, her türden yemek servisi yapan lokantalara benzetiyorum. Hani bir lokantaya gidersiniz, menüde her telden yemek vardır, ama hiçbiri usta işi değildir. Buna karşılık tematik yemek servisi yapan lokantalardan daha fazla memnun kalırsınız, sadece mantı ya da sadece iskender yapan lokantalar gibi, zira adam tek bir işte yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla bu ürünlere mutlak olarak güvenmeyin diyorum, ben güvenmiyorum. .

Buna karşılık, kene mücadelesi konusundaki bilimsel çalışmaların aşağıdaki sonuçlarını dikkate almanızı öneririm:

Kene mücadelesinde en etkili madde "permethrin" . Binde beş oranında permethrin içeren bir karışım keneleri çok kısa bir sürede öldürüyor. Buna karşılık, bu maddenin her miktardaki oranına karşı kenelerde mutlak bir kaçınma eylemi görülüyor; yani eser miktarda bile algılayacak olurlarsa o ortama girmiyorlar. Dolayısıyla, kene kovucu olduğunu iddia eden ürünlerin içeriklerinde bu maddeyi (permethrin) mutlaka arayın ve görürseniz de çekinmeden alın. Hatta "almak" ne kelime, stoklayın, zira üretici firmalar yoğun talep karşısında tam vardiya çalışıyor olmakla birlikte bu tür ürünleri piyasada bulmak bu ortamda çok zor; ben epey bi eczane dolaştım ama bulamadım; sonuçta bi ecza deposundan zorlukla bulabildim.

"Permethrin" , su bazlı ürünlerin içeriğine eklenerek kullanılmakla birlikte, bu ürünler doğrudan insan vücuduna uygulanmıyorlar. Elbise, ayakkabı, çadır, mat, yaygı, uyku tulumu gibi, doğada kullanacağınız eşyaların DIŞ YÜZEYLERİNE ince bir tabaka halinde sıkılıyorlar. Eşyaların yıkanmaması kaydıyla etkisi bir haftadan fazla sürüyor; bu etkin maddeyi algılayan keneler bu eşyalara ve dolayısıyla size ulaşamıyorlar.

Bunların dışında, mesela pikniğe gittiğinizde, ormanda kamp kurduğunuzda, fotoğraf için kamuflajla sotaya yattığınızda, bulunduğunuz yerin çevresine (sınırlı ve ufak bir bölge olduğunu öngörüyorum) kesintisiz olarak bunu sıkarsanız / dökerseniz, kenelerin uçma, hoplama, zıplama gibi atraksiyonları olmadığı için, o çizgiden içeriye girebilmeleri sözkonusu olmaz.

Aynı şekilde, çocuk arabalarının tekerleklerine, piknik masalarının ayaklarına, bahçe / balkon / teras sınırlarınızı oluşturan duvarlara, kapı altlarına, vs.. uygulayabilirsiniz. Tabi kenelerin serbest düşme olanakları olduğu için ağaçların altındayken dikkat edilmesi gerekiyor yine de..

Bu tarz bir ürün olarak Tamay Sağlık ve Zirai Ürünler Şirketinin KEN – KOV isimli ürününü öneririm. Etkisi itibariyle Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı ve içeriği itibariyle de Dünya Sağlık Teşkilatı normlarına uygun olan bu ürün 240 gramlık sprey şeklinde satılıyor..

Kullanım konusunu biraz daha açmak gerekirse; doğaya çıkmadan önce, kullanmayı öngördüğünüz giysilerin, eşyaların ve ayakkabıların dış yüzeylerine bu ürün eşit olarak (hafif nemlenmeye başlayana kadar) sıkılır; ancak giysilerin yaka, paça ve diğer açıklıkları ile, çorapların dış yüzeyinin tamamına ve ayakkabıların konç kısımlarına daha yoğun sıkılır. Aynı şekilde, uyku tulumlarının açık kısmına, çadırların kapı kısımlarına, çocuk arabalarının tekerlek çevrelerine, vs... diğer bölgelerine yapıldıklarından daha fazla sıkılır. Bu uygulamayı yapıldıktan sonra giysiler ile eşyalar bir askıda, en az 2 saat (nemli ortamlarda 4 saat) kurumaya bırakılır. Su bazlı olduğu için elbiselerde leke falan bırakmıyor..

DİKKAT: Sadece dış yüzeye sıkılacak (elbiselerin vücuda temas eden iç yüzeylerine uygulanmayacak) , etkisini sürdürmesi isteniyorsa elbiseler ve eşyalar yıkanmayacak, yıkandıklarından sonra uygulama tekrarlanacak, ateşe sıkılmayacak, göze bulaştırılmayacak, ÇOCUKLARDAN UZAK TUTULACAK, ağızdan alınmışsa kişinin kusması sağlanacak...

Bunun yanısıra "CHRYSAMED" isimli ürünü de kullanabilirsiniz. KEN – KOV daha çok elbise ve eşya gibi sınırlı alanlara uygulanırken bu ürün daha geniş ortamları kenelerden izole etmek için ideal... Ancak uzman mağazalarda bulabilirsiniz; 5 litrelik bir plastik şişeyi, yanında pompasıyla birlikte, 35-40 YTL. arasında satıyorlar. Belediyelerin kullandığı ürün de ağırlıklı olarak bu.. Eğer doğada sınırları belli bir bölgede uzun süre geçirilecekse (çadırlı kamplar, gün boyu süren piknikler, bahçelerdeki mangal partileri, fotoğraf çekimi için kamuflaj, vs..), ilgili bölgeye pompayla bu üründen sıkılır, sınırları oluşturan çizgiye ise biraz daha fazla sıkılır. Bu tarz bir uygulamayı KEN-KOV'un 240 gramlık spreyi ile yapamayacağınızdan dolayı, bahçenizi, balkonunuzu, terasınızı, ormandaki kamp alanınızı, piknik bölgenizi falan bu ürünle elden geçirebilirsiniz; etkisi 2 hafta kadar sürüyor. Uygulama yaptıktan sonra bir iki saat ilaçlı bölgeyi kullanmayın; sonrasında evcil hayvanlar, çoluk çocuk için zararsız.

Buraya kadar belirttiğim ürünler insan vücuduna uygulanmıyorlar. Eğer tam ve mutlak bir koruma düşünürseniz, bunlardan önce vücudunuza uygulayabileceğiniz bazı ürünler de var. Bu konuda herhangi bir marka belirtmeyeceğim; ancak bu ürünlerin içeriğinde MUTLAKA ama MUTLAKA olması gereken etken madde; "REPELLENT". Yani prospektüsünde, repellent içerdiği belirtilmemiş olan ürünlere fazla güvenmeyin. Bu ürünlerin en ideal kullanımı; doğaya çıkmadan önce vücudun giysilerin örtmediği kısımlarına sıkılıp elinizle ovalayarak iyice yedirilirse iyi olur; özellikle parmak uçlarından omzunuza kadar olan bölgeye ve boynunuzun tüm çevresine çokca uygulanmalıdır. Uygulamanın ardından elinizi yıkamanız gerekir; kene potansiyeli olan yerlerde ayaklarınızın asla ve asla çıplak olmadığını öngörüyorum ama öyle bir niyetiniz varsa ayaklarınızı da iyice ovalamanız gerekir. Bu ürünlerin etkili koruma sürelerinin 3-4 saati geçmediğini de unutmayın, bu sürenin sonunda tekrarlamak üzere ilacı herzaman yanınızda bulundurun.

Ek bir öneri olarak, kamp atılması durumunda çadırın kurulacağı alanın 3-4 katı genişliğindeki bir alana, piknik yapılacaksa yaygının serildiği alanın 2-3 katı genişliğindeki bir alana, fotoğraf için kamuflaja yatılacaksa kamuflaj alanının 2-3 katı genişliğindeki bir alana naylon sermek bence çok faydalı olur. Bu tür naylonları eskiden Ulus'daki inşaatçılardan ve boyacılardan alırdık; şimdilerde Bauhaus, Koç Taş gibi marketlerde "çok amaçlı naylon örtü" adıyla küçük poşetlerde satıyorlar, 20 metrekareden 60 metrekareye kadar olmakla birlikte küçük bir kitap kadar hacimli ve hafif..

Özetlemek gerekirse, üç aşamalı bir uygulamayla kenelerden korkmaya gerek yok:

1- Doğaya çıkmadan hemen önce vücuda ilaç uygulanacak. .. (Etkisi 3-4 saat)

2- Doğada kullanacağınız elbiseler, ayakkabı ve eşyalar ilaçlanmış olacak... (Etkisi, yıkamamak kaydıyla 1 hafta kadar)

3- Doğadaki menzilinize ulaştığınızda, konuşlanacağınız bölge ve çevresi ilaçlanacak.. . (Etkisi 2 hafta)

Tüm bu ritueller size zahmetli ve can sıkıcı gelebilir; ancak gerekli ilaçları elinizin altında tutup uygulamayı da birkez yaptıktan sonra, aslında öyle olmadığını, uzun zaman almadığını ve fazla da bir zahmet gerektirmediğini göreceksiniz. Yani, güneşlenmeden önce güneş kremi ve nemlendirici sürdüğünüzü düşünün, ondan birazcık daha uzun ve zahmetli, o kadar... Buna karşılık yararları tartışılmaz... Rituellerin sadece ilk bölümünü titizlikle uygulamak doğadaki kısa süreli etkinlikler için yeterli olabilir; ama ilaveten ikinci bölümü uygulayarak iyice sağlama alabilirsiniz kendinizi...

Bunlar keneyi sizden uzak tutmak için etkili olan yöntemlerdi. Eğer bir şekilde kene vücudunuza ulaşırsa ve tutunursa da depresyona girmeye gerek yok. Kenenin hastalık yapıcı sıvıları ısırıkla birlikte hemen vücuda zerketmediği; bunun için belli bir biyolojik sürenin geçmesi gerektiği biliniyor. Tabi kenenin hastalık taşıdığı varsayılırsa; zira ülkemizdeki onlarca kene türünden sadece iki-üç tanesinin hastalık yaptığı anlaşılmış. Dolayısıyla, vücuda tutunan keneyi vakitlice sökmek çok önemli; ne kadar çabuk çıkarılırsa tehlike o denli azalıyor; ancak bunun için mutlaka sağlık kuruluşlarına danışmak gerekiyor. Eğer sağlık kuruluşuna kısa zamanda ulaşamayacak durumdaysanız; mesela ormanda kamp atmışsınızdır ya da dağdasınızdır ve ulaşım olanağınız yoktur, TİCK NER isimli basit ama etkili bir cihazla keneyi vücudunuzdan olması gerektiği gibi çıkarabilirsiniz. Bu alet bir set olarak (çıkarma işleminden önce uygulanacak olan bir ilaçla birlikte) yaklaşık 35 YTL'ye satılıyor ve kullanımı çok kolay.

Yanısıra, yayınlardan izlediğim ve anladığım kadarıyla, hastalık yapan keneler açısından riskli olan bölgeler ağırlıklı olarak rakımı 900 metreden yüksek olan, dağ yamaçlarındaki bodur ağaçlıklı kurak ve yarı-kurak bölgelerimiz; özellikle Kastamonu, Karabük, Çankırı, Çorum, Yozgat, Gümüşhane, Bayburt..

Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılığın yapıldığı bölgelerde de (çoban köpekleri dahil) dikkatli olmakta fayda var...

Kentlerde ise çöplük çevreleri ve kedi-köpek leşlerinin uzunca bir süre ortada bırakıldığı yerler riskli...

Buna karşılık Akdeniz, Karadeniz ve Ege sahil kuşağında, hele deniz seviyesinde iseniz, tehlike yok; yani plajda gönül rahatlığıyla güneşlenebilirsiniz. .

Hepinize selam ve sevgiler...

ekran kartinin beslemesini powersupply yapiyorsa kaldirmiyor olabilir. ve bu nedenle donma, resetleme gerceklesebilir.

powersupply'in kac watt olduguna filan bakmak gerekir. ben de ayni sorunu yasiyordum. asagida linkini verdigim aleti aldim, rahat ettim.

www.hepsiburada.com

kasayi acip power supply (guc kaynagi elektrik baglantisinin yapildigi sey) uzerinde yazanlari yazarsaniz daha iyi yardimci olabilecek cikacaktir muhtemelen.

ben bile takilmadan cod 4 oynadiysam sizin bilgisayarin kovalayarak oynamasi gerekir :)

sebebi hemen her şey olabilir, bilgisayardan anlayan birini oturtun başına hissetsin direk nedir diye. böyle zor.

ekran karti dedileri gibi yeterli guc alamiyordur yada ekran kartinin surucusu yuklu degildir yada islemci cok isiniyordur buda direk kitlenmelere yol acar. Ekran kartinin surucusu dogru yuklendiyse eger vede ekran karti yeterli guc alamiyorsa bilgisayar seni uyarir zaten sole bi mesaj turu bisey gosterir "ekran karti yeteri kadar guc alamadigindan enerji duzeyi minimum seviyeye ayarlandi"

tum vcd'leri bir yere toplayip dvd'ye atarsan olur. tabii burada asil onemli olan nokta karsi tarafin dvd player'idir.

vcdleri donusturun sonrasinda ister program kullanarak menulu bir dvd yapin isterseniz normal divx arsivler gibi yazdirin.

bu işin yolu şudur: procoder (veya muadili) programını kullanarak önce dat uzantılı dosyaları dvd mpg haline getirmeli daha sonra bunları ulead (veya muadili) bir programla dvd ye basmalısınız. neronun bazı sürümleri de mpg den dvd vidyo basabiliyor.

nero vision destekliyor .dat'i. ama hadi o da olmadi derseniz avi ya da mpg'e cevirip oyle dvd'ye atabilirsiniz.

www.google.co.uk

dat'lar zaten mpg benim bildigim. uzantıyı değiştirip atın.

vcd leri bilgisayarınıza kopyalayın. dat olan uzantıları mpg haline getirin. nero vision kullanarak dvd yi basın.

dat dosyası vcd mpg dir. sizin bu dosyaları dvd mpg e çevirmeniz gerekiyor. uzantısını değiştirmeniz yetmez.

oncelikle soru icin tesekkurler kibritsuyu. bana da bu konuda fikir vermis oldun. benim teyp direkt akuye degil kontaga bagli oldugu icin hafiza gidiyordu. elektrikciye gidip bunu degistirme firsatim da hic olmamisti.

simdi gelelim soruya;
-- www.eproje.com

-- forum.donanimhaber.com

benim arabadaki teypte de aynı sorun var. ama şöyle bir şey var ki cd'den mp3 fln çalarken son kaldığı yeri saniyesine kadar hatırlıyor. belki okuyucu lensin konumundan olabilir gerçi. zorla takmıştık zaten teypi, çıkarabileceğimizi sanmıyorum.

trimpot'un gönderdiği linkten anladığım kadarıyla teybe giden bir akü kablosu var, bu kabloyu bağlarsak hafıza için aküden teybe elektrik gidecekmiş. ancak ikinci linkte 1 faradlık kapasitör bağlamaktan bahsedilmiş, ben pek güvenemedim o olaya.

@tom riddle: nasil ki teyp gucu akuden aliyorsa, ikinci linkte belirttigim sekilde bir kondansatör yapilip akuye giden kabloyu bu kondansatöre baglarsak olacaktir.

Ben simdi boyle bir kondansator yapip teype direkt olarak baglamayi dusunuyorum. eger basarili olursa size de yapar gonderirim. maliyeti ucuz olacagi dusuncesindeyim :)

sunay akin

(bkz: #1101360)

sagol trimpot. sanirim ben bunun yaninda baska bir siiri daha hatirlamaya calisiyorum. siirde sair sevdiginin evine/odasina geliyor ve birseylerden sevgilisinin 5 dakika evvel evden ciktigini anliyor. "ben sana gec kaldim" gibi birsey olabilir dizelerin birinde.

galadnikov, tam olarak emin olamiyorum ama evet olabilir. sagolun.

çalıştığınız kurumun muhasebe departmanı gerekli işlemleri yapmanız için bir kağıt çıkarır, bununla bağlı bulunduğunuz ssk müdürlüğüne başvrursunuz, iki fotoğraf ve 50 kuruş verirsiniz. ben alırken böyle idi.

Biz stajda almıştık ve hiçbir işlemi kendimiz yapmadık. Bir fotoğraf, 1 YTL ve bir de nüfus cüzdanının fotokopisi yetmişti. Bence şirketin muhasebesiyle görüşmeniz yerinde olur. Onlar belki de kendileri yapıyordur.

karne kalkmadı mı yahu ? vizite ile gidiyorsun hastaneye tc numarasıylan oluyor ?

benim bildigimde karnenin kalktigi yonunde. hatta gecen ay muayene icin saglik ocagina gittim. muhasebe departmanindan aldiginiz vizite kagidini ilgili bolume veriyorsunuz, onlar size numara veriyor. daha sonra o numarayla gidip sira aliyorsunuz.

(bkz: #12513073)

para istemediler. sadece vizite kağıdı yetti. ne olur ne olmaz diye fotoğraf ve kimlik fotokopisi götür istersen.

Caro diario?
www.imdb.com

www.cnbce.com adresinden görüleceği üzere trimpot haklı. cnbce nin web sitesinde var bu arada bu bilgi.

teşekkürler.
soruyu sorduğum sırada sitenin bazı sayfaları hata veriyordu, o yüzden belki izleyen vardır diye sordum.

evet aynisi bendede war ve gicik bisey

bi ss koysanız.bende gorunmuyoda merak ettim..

(bkz: msn messenger da avatar altinda beliren ufak kutu)

img238.imageshack.us

bazılarında kutunun yanındaki kamera resmi de yok. sanırım kamera ile alakası yok. ben de öğle saatlerinde birkaç kişide vardı, akşam ise çoğu kişide oldu.

bende dün akşam yoktu. şimdi ofisin logosu çıkmış.

uzun zamandir var aslinda o. amacini cozebilmi$ degilim ancak ben de.

bende bazı kişilerde cıkıyor bazılarında cıkmıyor..sanırım kullandıkları programlardan dolayı oluyor..

sadece kamerasi olan kisilerin penceresinde cikiyor galiba.
avatari ortadan kaybolmadan kamera acabilmeye yarayan gereksiz bir olaydir herhalde.

webcam'den kaynalaniyor olmasin o sorun?

ileri düzey programlarda veya hassas oyunlarda filan kullanmayacaksan microsoftun 3000 veya 4000 modelini öneririm. (kablosuz)

kablosuz onermem. pilin bitmesine yakin insani cildirtabilir. microsoft optic mouse oneririm ben de.

kablosuz özgürlüktür. pil dediğin 1-5 ay arası gidiyor. bitse ne olur?

(bkz: microsoft comfort)

cevaplar için teşekkür ederim fakat microsoft a pek yanaşmak istemiyorum.

denemedim ama otostopcunun el kitabi mahmutbey giseler iyidir derdi gibime geliyor.

hocam gebze diyorsun da, pippa bacce olayindan sonra onca insan gebze nin tekin olmadigini belirtti.

ben arkadasla istanbul'dan izmir'e donerken bostanci'dan tuzla'ya kadar yurumustuk. sonunda dayanamadik, tuzla girisini gectikten sonra koprunun altinda duran dolmusun birine atlayip gebze (feribot) yol ayrimina kadar bizi goturmesini rica etmistik. oradan da feribotlara yuruduk tabii. durmuyordu kimse. sene 1999

En mantıklısı elbet otoban gişeleridir, Avrupa'da Mahmutbey, Anadolu'da Çamlıca...

izmit yönüne gitmek için yalova'dan çekmek en pratik, risksiz, garantili yol.
pendik'ten yalova'ya 75 dakikada bir feribot var, 45 dakika sürüyor.
yalova'da iskelenin 200-300 metre ilerisinde migros var, onun hemen karşısındaki ışıklar ideal bi yer otostop için.
türkiye'nin hemen her yerine kamyonlar, bilmemneler geçiyor.

hmm zaten gişelere gitmek yolun yarısı eder gibi gözüküyor. sağlık olsun mahmutbeyden bi başlayacağız teşekkürler herkese.

firankestayn olmasın

yok değil ya. o da değil :(

The Bourne serisi... The Bourne Identity. 2002 yapimi.

www.imdb.com

Island of Lost Souls
www.imdb.com bu olması lazım yok yani başkası

yok, aslında ada da, adadan kurtulma hikayesi de yok.
frankestayn usulü bi şey benim sorduğum. çeşitli ırkları birleştirip bir insan yapılıyor. yama bi bi şey düşünün, bir kısmı zenci, elleri sarı, bi tarafı kızıl biri. cinsiyet falan yok. sadece bilimadamlarını ve psikiyatrı falan biliyor. beyaz bir odadalar bunlar. elemanı sıfırdan, çeşitleme olarak yaratmışlar. derken bu cinsiyetsiz eleman bir gün kaçıyor bu odadan. yaratık falan değil, bildiğin insan bu.

cevaplara çok teşekkürler. radikal, ayrıca teşekkürler ısrarlı tahminlere ama o diil ya. of hüzünlendim bulamayınca :(

biraz daha bilgiyle bulunur ama

sadece adada geçmediğini ve yaratılan kişinin bilimadamına aşık olmadığını biliyoruz net olarak.
:(

dis macunu. (bkz: #11206529)

ben arabanin plakasini cift tarafli bantla yapistirdim. sokebilene askolsun.

www.hepsiburada.com

daha hareketlilik verebileyim ama sağlam da olsun dersen blue tac denen bir nesne var, kırtasiyelerde bulunur, faber castel ya da uhu marka. uhu marka sarıdır, faber castel yeşil. sarısı hafif leke bırakıyor ama yeşili daha iyi. büyüklüğüne göre de işte daha çok koyarsın duvara. istersen sökersin sorunsuz. birden fazla kere de kullanabilirsin parçalarını. kısaca aradığın yerinden kıpraşmasın dersen çift taraflı bant, kıpraşsın da dersen blue tac. turkçesi yok bu meretin galiba :s varsa da bilmiyorum.
hüleeen, sen yazmışın ilanı şinci farkettim. aklıma şey geldi onu yazcaktım. kırtasiye modasında son soluklardan. tarif edeyim; şimdi böyle küçük bir sünger düşün, ince dikdörtgen ve 3 boyutlu. o süngerin de iki tarafı yapışkan. yani çift taraflı bantın 3 boyutlu hali gibi. deli gibi yapıştırıyor ve hafif yükselti olduğundan dolayı da ve süngeri ezip büzerek daha kolay çıkabiliyor. sanırım bu son yazdığım en iyi. bu da sarı bir kutudaydı, uhu marka olabilir o zaman ama kendisi beyaz. yani rodi'yi bile assak durur kıpırdamadan, odderece ;P

piro, "allahtan kork" ve "atma recep din kardeşiyiz" deyişlerini hatırlatırım. rodi hanfendiyi de bu işe karıştırmayalım lütfen. kendisi ince ve narin birisidir, ayıp oluyor ama :)

sahi, şu "süngere" benzer şey nedir, bilen var mıdır?

ya posteri siyah elektrik bandıyla hem çerçevele hem de duvara yapıştır 50 kuruş, sökerken boyasıyla beraber :).... ama ben çift taraflı bant kullanıyorum idare eder. 1.5 lira.

print ya da siyah elektrikçi bandı

1. tac ya da tack diye geçenler, yapışkan macun. patafix de öyle. bundan alıcaksan beyazını al. uhu'nun sarısı bir süre sonra duvarda leke yaptıydı bende.
www.hepsiburada.com
2. bu yapışkanlı sünger son moda olduğundan mıdır nedir, nette bulamadım. kullandım işte ve çok güzel bi ürün, inandırıcı olayım bi sn:
yıllardır posterlerinizi duvara yapıştırıyor ama söz mü dinletemiyorsunuz? bu çileye son! kırtasiyede son moda: yapışkanlı sünger! her şeyi yapıştırır, istediklerinizi istedikleriniz sürece! duvarınızı alçısına kadar sökmeyen, ev sahipleriyle de dost, yapışkanlı sünger.
not: yapışkanlı süngeri duvardan çıkartmayı denemedim ama ambalajın üzerinde yazıyordur.
not2: ah ha adını buldum. çift taraflı köpük bantmış. Kimi yerlerde de montaj bantları diye geçiyor. büyükleri de var ayna yapıştırmakta kullanılıyormuş. sen biraz daha küçüğünü alırsın, poster için olanını mis gibi olur.
solutions.3m.com.tr
www.ucuzu.com
www.gedikgross.com
solutions.3m.com.tr

şeffaf silikon derim ben. hem ucuz hem de söktüğünüz zaman duvarda iz bırakmaz.

Posteras diye bir ürün var. Şık ve uygun fiyatlı.
www.posteradam.com

biz bilgi işlemde üflüyoruz genelde üfleyerek temizlenir içe doğru çektirilmez.

mrblar... Öyle üflemeyle, fönlemayle olmaz! Açıp önce fanı çıkartacaksın, 4 vidaya bakar... Sonra o bakır ızgara bölümünü çıkartıp iyice temizleyeceksin! bakır; radyatörle çip arasında tek parçadır genelde, o kısmı sök güzelcene, temizle göreceksin parmak parmak siyah pamukçuk çıkacak! Ama dikkat et çiple bakır levha macunludur eğer iki seneyi falan geçtiyse zati macun mucun kalmıyor! Tekrar macunlayıp yerine güzelce takabilirsin! Emin ol eskiye göre oldukça performans artacak, ısnmalardan dolayı kendini kapatmalar veya yavaşlamalar olmayacaktur.

@imdat

garanti kapsamından çıkıyor o zaman=)

tabi yukarıda anlattığım en az bir buçuk- iki senelik bir dizüstü için geçerli! Garanti kapsamından çıkarbilir ancak dediğim gibi temizlenmesi gereken yer o dönen pervaneli yer değil ızğara bölümüdür. Orada kir ve toz birikir.

@imdat arkadasimiz masaustu pc ile karistirdi sanirim. onu söküp bir daha takamamak var. üfletmeyin efenim, cekin cekin...

laptop geçenlerde ısınmaya başladı nedensiz. fanın olduğu yeri süpürge ile çektim, baktım içerde bişi hareket ediyor sanki ızgaranın altında ama dışarı çıkamıyor, maketbıçağı ile aradan ufak ufak kanırtarak çıkardım mrtksn nin dediği bildiğin göbek pamuğu çıktı :) yine canavar oldu makina

arkadaslar benim de laptopta ısınma konusunda sorun vardı. 1.86 ghz lik işlemcili ve geforce 6600 ekran kartlı aleti 800 mhz de onboard ekran kartı ile calıstırdığımda bile zamanla 55'e yaklasıyordu sıcak havalarda. hatta altında da laptop cooler olduğu halde. bu nedenle windows bile kuramıyordum. cunku kendini kapatıyordu kurulum sırasında. içini acıp temizlemizlerim de arada. neyse servise goturdum. macun kendi kendine yok oluyormus. içini temizleyip macunu yenilediler ve su an sıkı durun aynı sartlar altında 47 derecede calısıyor. ayrıca 2 haftadır da acık olduğunu hatırlatayım. istanbul'da havalar nasıl bilmiyorum ama (ben su an ankaradayım ist'teki laptop'a internet üzerinden logmein ile ulasıyorum) bence cok iyi bir rakam 47 derece.

edit: hülasa

tam istediğiniz değil ama belki işinize yarar.
www.dvdspot.com

www.diviks.info

bu programla liste oluşturup html dosyası yaratabiliyorsunuz. anlamam pek ama bi adrese kaydederseniz belki işinize yarayabilir. programın imdb ve beyazperde desteği var gayet güzel.

@gholeman sagol hocam. boyle bisey ariyordum ben de. gayet is görür bu alet.

direk imdb'nin bunyesinde mevcut bu. uye olup, mymovies'e girip keyfinizce ayarlayabilirsiniz. filmlere add to my movies demeniz yeterli, sonrasinda onlari kafaniza gore gruplayabilirsiniz, public yapip baskalarina gosterebilirsiniz.

diviks'in yaraticisi su an programa destek vermiyor aklinizda bulunsun. programda hata verip kapanma olursa imdb'den resimleri al ayarini kapatin oylece sorunsuz calisiyor.

imdb'den my movies'e eklemek en kolayi. google docs'da bir excel olusturmak da kafi gelebilir size.

diviks'i tuttum ben. elimde 70 dvd, icinde 5'erden olsa toplam 350 film var. listeyi bir ara excel'de cikartmistim ama arada kaynayip silinmis.

diviks ile imdb'den film bilgilerini cekip, beyazperde'den konuyu ve turkce adini yazdirip, amazon'dan kapak resmini aliyorsunuz. harikaymis yahu!

hatta adamlar usenmemis, site acmaniza bile imkan sunan kod yazmis. yuuh! :)

@xcl ssic dostum saolasın tam bu tarz bişey istiyodum işte ayrıca @coldbound imdb yi de bilmiyodum sen de çok saolasın ikisinide deniyeceğim.bi zamanlar kendi sitene kurabildigin ufak bi script mi denir adı neyse işte ordan aklıma girmişti bu iş direk istedigim olmasa bile ikiside gayet güzel teşekkürler tekrardan...
@trimpot bende daha önceden bi çok program denedim ama diviks i pek tutmadım
al my movies
eax movie catalog
movienizer
Griffith
GCStar
gibi bi çok program var bunları da deneyebilirsin

docs.google.com excel olarak tutarsınız herkesin erişimine açabilir arkadaşlarınıza edit hakkı verebilirsiniz. böylece herkes elindeki filmi yazabilir kaybolursa falan haberiniz olur.

Ben de bi ara film arşivimden bir database yapayım demiştim. İstediğim filmlerin olduğu dvd yi takınca programın filmleri algılaması, sonra imdb.com dan bilgileri toplu halde çekmesi idi. Ben baktığım zamanlarda diviks ve divxturk imdb den güncelleme yapamıyorlardı. Araştırmalarım sonucunda bunu www.collectorz.com da satılan movie collector adlı programın yaptığını gördüm. Bu program emule de filan bulunabilir bilemiyorum ;)

Movie Collector u bulamazsanız diviks yerine divxturk ü kullanmanızı öneririm divxturk çok daha iyi bir program. Adresi divxturk.armantr.com

Yel değirmeni maketi?

Çevirmenlikle ilgili mi olması lazım absürt şeyin?

langenschedits (böyle mi yazılıyodu) alın küçük bi tane, bundan daha absürdü de olmaz
veya ingilizceye yeni başlayanlara aldırılan basitleştirilmiş hikaye seti alın

Thesaurus, collocations gibi kafayı dille bozmuşların kurtarıcısı ürünlerden alabilirsiniz.

Ya da Can Yücel'in "Çeviri kadın gibidir, güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz" sözünü çerçeveletin.

Türkce - Ingilizce (Hangi Dilde okuduysa artik) sözlük alirdim :)

hulahop.

bu elektronik ajandalar var yazdıklarınızı kaydeden daha sonra bilgisayara aktarabildiğiniz onlardan alırsanız mesleğinde de yardımı olur belki ;)

lisanslı, kutusunda bir trados alırdım ben olsam. çevirmenim, oradan biliyorum. :)

ama biraz pahalı.

yeminli tercüman ünvanı almayı planlıyorsa mesela

ad soyad
yeminli tercüman

şeklinde bir kaşeye ihtiyacı olacaktır, güzelinden bi şey yaptırabilirsiniz.

ama o çoook eziyet çekmiştir ve şimdi çeviriyle ilgili bi şey hatırlamak istemeyebilir bir süre :)

ben olsam abaküs alırdım..

eğer kendisinde yoksa babylon sözlüğün lisansını hediye edin. ben fiyatlarının 100 usd civarında olduğunu az önce öğrendim de, keşke birsi hediye etse diye geçti aklımdan, evet ben de çevirmenim.

şirketseniz ticaret sicil gazetesini fakslıyorsunuz, şirketismi.com.tr'yi alıyorsunuz.

ticaret sicil gazetesi olur, ticaret odasindan alinan belge olur.

www.nic.tr

yeni bir şeyden kastım; daha önce yayınladıkları bir bölümü mü yayınladılar, yoksa 3. sezonun yeni bölümünü mü yayınladılar ve cnbc e nin 3. sezonu bitirmesine kaç bölüm kaldı acep?

bildigim kadariyla cnbc-e 5 bolum geriden geliyor. bu da demek oluyor ki 15. bolumde filan. suan dizi 20. bolumde ve sanirim sezon/dizi bitti.

cnbc-e den takip etmiyorum ama dizinin bitmesine 2 bölüm kaldı büyük ihtimalle. birinci ve ikinci sezon 22 bölümdü, şu an dizi 20. bölümde.

evet sezon 20. bölümde bitti ve ben devam edecegini sanmiyorum. anneyi biliyoruz sonucta.

rapid.am

vardi boyle bir musterim.
alan adini hedehodoltd.com yaptik, mutlu olduk.

anlamadığım bir husus var ki o da şudur;
"bu domain üzerinden alınacak e-mail adresleri de ağırlıklı olarak türkiye'deki (yerli) üreticilerle iletişimde kullanılacak." demişsiniz ama "hedehodoticaret" yerine "hedehodotrade" gibi bir isim düşünüyorsunuz. bana hep gayriciddi gelmiştir böyle firmalar.

şimdi şu var ki, ağırlıklı olarak onlarla kullanılacak ama onlar müşteri değil tedarikçi. müşteriler yani para kazandıracak firmalarınsa tamamı yabancı. aslında tercihim fransızca bir adres olurdu çünkü müşterilerin tümünün ana dili fransızca ama o zaman da türkiyedekilere adresi vermek işkence oluyor. ingilizce bir nevi orta yol yani.

ama ltd olayı mantıklı geldi.

ben de 2 firmaya isimlerinin sonuna ltd getirerek domain almi$tim. trimpot'un onerisini bu yuzden destekliyorum. firma isminin sonuna gelecek olan ek kisa olmali ki akilda kalabilsin.

www.nameboy.com

buraya bir goz at istersen. sirketle ilgili kelimeler girip isim urettirebilir ve bosta olup olmadigina bakabilirsin.

şirket web sitesini operasyonlarında ağırlıklı olarak kullanacaksa adını değiştirmeyi de düşünebilirsiniz ciddi ciddi.

Geçenlerde Eurosportta tanıtımını gördüm sanki. Bir yayın akışını kontrol et istersen. Veriyorsa harika olur, vermiyorsa da vermeli :) Atv'nin gudik spikerlerini ve saçma yorumlarını dinlemek istemiyorum bende açıkçası. Gerçi sanırım Lig Tv de veriyor Maçları. Bir nebze daha iyidir en azından.

yayin sifresi herkese iletilecek diye duydum. bu tabiki yalnizca bir duyum

bugün internethaber'de yayınların sadece avrupa için şifreleneceği türkiye'de herhangi bi şifreleme olmayacağı yazıyordu. şimdi tekrar baktım kaldırmışlar haberi. türkiye'ye şifresiz diğer yerlere şifreli yayını nasıl sağlayacaklar bi fikrim yok,uydurma gibi geldi.
şifrelenirse biss denen yöntemle şifrelenir,fox'un tv8'in maç yayını yapınca şifrelendiği gibi. kumandayla girilen 15 20 haneli bi kodla hemen çözülüyor o zımbırtı.

www.atv.com.tr

sitedeki "daha önce de herkes tarafından kullanılan ve kumandadan girilebilen çok basit bir şifre" ibaresinden kasıt '100000000' olsa gerek (sıfırların sayısını tam bilmiyorum, aldığı kadar).

forum.divxplanet.com

bende de masaustunu yenileme (refresh), geri donusum kutusu doluysa bosaltma tiki var. eee napcez simdi?

evet evet, aynen öyle masaüstündeyken aynisi oluyor sirasiyla; 3 kere masaüstünü yeniliyorum sonra çöpkutusunu boşaltıyorum, tam anlamiyla olmu$ hissetmeyince bir$eyleri siliyorum sonra yine aynisi yapiyorum ilk öyle başladi, olayin asil kaynagi bu pc de ne iş yaparsam yapayim sürekli ayni şey oluyor 3tik... refresh olayi sadece masa üstündeyken oluyor anliycaginiz... hadi be agalar yardim plss

Takintilarin gunluk haytatta baska alanlarda da basina bela oluyosa tipkisinin aynisi obsesif kompulsif vakasi gibi gozukuyo. Bence bir doktora gorun sana seratonin yuklesinler. Ileri boyutta degilse sana hafif dozda verecegi bi ilacin faydasini gormen buyuk ihtimal. Kendi kendine azaltmaya calisman bi ise yaramiycaktir.

senet sepet yoksa çok zor, pek ümitlenilmemeli.

@babatema: alakasi yok. tabiki de soz konusu kisi umidini yitirmemeli. ben de vakti zamaninda boyle bir durum ile karsilasmistim. gittim calisma bakanligi'na sikayet dilekcesi verdim (orada hazir dilekce bulunuyor, siz bosluklari dolduruyorsunuz). 2-3 ay icinde basvuru incelenip sonuclaniyor.

daha sonra is yerinden telefonla arandim. birlikte notere kadar gidip iceride kalan param noter huzurunda takdim edilerek -alacagim yoktur- diyerekten bana uzatilan evragi imzaladim.

hakkinizi sonuna kadar kullanin.

iscisin sen isci kaaaal laylaylom :p

trimpot, söylediğiniz şey de pek tabi mümkün. inşallah öyle sonuçlanır ama genellikle öyle olmaz. çünkü böyle bir yaklaşımı benimseyen insanlar bu işi alışkanlık haline getirmiştir genelde ve ne yapılacağını, nasıl atlatılacağını iyi biliyordur.

ayrıcana da ben ümidini yitirsin demedimki. elbette yitirmesin. fazla ümitlenmesin dedim. yani oradan nasıl olsa param gelecek gözüyle bakıp olmadık masraflara filan girmemesi iyi olur anlamında söyledim.

noterden maaşını alamadığına dair ihtar çekerek iş akdini haklı sebeple feshetmesi halinde kıdem tazminatı, içerideki maaşları, varsa haftasonu-resmi-dini bayramlardaki çalışmaları ile fazla mesai ücretlerini de talep edebilir. kazanır da muhtemelen.

çalışma bakanlığı her zaman işçinin tarafını tutar. arkadaş sigortalı mı çalışıyor? evet ise ve bordrolarda imzası yoksa bulunduğunuz ilin bölge çalışma müdürlüğüne bir dilekçe verip alırsınız. senede sepete lüzum yok. sigortalı olunca iş kolay üstelik. o işyerine sigorta girişin var, çalıştığın belli. "maaş almadım" diyorsan ve adam maaş ödediğini kanıtlayamıyorsa çatır çatır alırsın maaşını. bir de adam ceza öder üstelik devlete. ha sigortalı değilse, yani şirkette herhangibir kaydı kuydu yoksa "böyle bir adam bizimle çalışmıyor ki" diye kıvırbilirler. ama resmi belge üstünde en ufak bir kanıt buldukları anda (banka dekontunda "x'e ödenen" gibi bir yazı, fatura üstüne atılmış imza, yok edilemeyecek belgelerin birinde imza, isim, vs) tespit edilen ilk tarihten itibaren eksik maaşları da öderler, sigortanı da yaptırtıp primlerini gecikme zamlarıyla falan çatır çatır alırlar adamdan.

dava açacaksın. sonuçlanması için min 1 max 3 yıl bekleyeceksin. bu sırada maaş alamamaya devam edeceksin. mahkeme için 2 şahit yeterli ama firmanın avukatı varsa ki vardır uğraşır durursun git gel. bir davaya şahit olarak katıldım hiç sonuç alınamayıp sonraki dava tarihi 7 ay sonrasına verildi. şirket avukatı işim var dedi 9 ay sonrasına attılar.

bastırdığınız matbaa ile görüşün? daha karlı olacaktır hem sizin için.

yapiskan etiket alin. a4 boyutunda zaten. yerlerini ayarlayin bi kac yanilmayla bulursunuz. yazdirin, cikartip davetiyenin ustune yapistirin.

olay tamamen kağıdın kalınlığıyla alakalı. a4 kalitesinde kağıda normal printerı biraz kastırarak (want2die'ın dediği denemeleri yaparak) sonuç almak mümkün. ama klasik davetiye kalınlığındaki kağıtlar için özel printerlar (termal falan) var. bi arkadaşım bu işi yaptığı için biraz biliyorum ama sonuç hattat işinden çok daha ucuza gelmiyor.

hattat demişken, ne kadara yazıyor hattatlar davetiye basına? tavsiye edebileceğiniz biri var mı?(istanbul)

etiket yazma programı var.yazıcılara o etiketler cok rahat sıgıyo.nette bulabılırsınız o programı..
yada siz ebatlarını ölçerek exel de yazabılırsınız..

biz basiyoruz. artist bi makinemiz var. 500 grama kadar basabiliyoruz. tek tek davetiyelerin uzerine isimleri basiyoruz.

carrefour'daki bir oyuncakçıda görmüştüm..

kipa boynerde vardi

kibris sehitleri caddesi. pizza pizza'yi gecinde sol tarafta buyuk bi oyuncakci var. orada vardir yanilmiyorsam.

forum bornova'da toyz shop falan var, orada gördüm diye hatırlıyorum. yalan olmasın ama en kötü ihtimalle şansınızı denemiş olursunuz.

i$letim sisteminin xp-pro oldugunu varsayiyorum:

us.download.nvidia.com

nvidia adresi vermissin ama chipset'i ati olabilir ama.

kart nvidia hocam.

@trimpot: bu kartin ati olani yok ki?

@katafalk: pardon hocam :)

1- rtük'e bildirilen iki logo vardir. bunlardan biri kanalin sürekli kullandigi logo, digeri ise reklamlarda kullanilan logodur. akartbant, reklam kusagi, altyazi ne olursa olsun bu durumlarda reklam logosunun kullanilmasi zorunludur. yoksa göte girebilir.

1- Kanunlarda, reklamların programdan ayrılması zorunluluğu vardır. yani bir reklam yapıyorsanız bunun reklam olduğunu bir şekilde belli etmek zorundasınız.

2. nüfus çok fazla, sefer sayısı az, dolmuşcuların kazandığı para az, dolmuş sayısı az. bu gibi sebepler yüzünden yasanın uygulanması imkansıza yakın. polisler de birini kurban ediyorlar o kadar.

1- reklam veren firma tam ekranı kullanır her pikselden istifade eder parasını verdiği için. kanal logosu ürünün reklamına mani olabilir. o yüzden silik oluyor ve reklamcı tam ekranı verimli kullanıyor.

2- bu yasak ama uygulanmasını trafik de istemez cünkü o kadar yolcu taşınamaz. soförler taşır, polisler formaliteden ceza keser. zaten dolmuşçular fazla fazla parasını çıkarmıştır taşıdıkları fazla yolcudan. ceza kesme standart iş hatta. polis ceza kesecek, abi sabah kestiler diye fişini gösteriyordu. kesilmeyenlere kesin manasında

2- polislere bu gün atıyorum 1000 ytl ceza kesin diyorlar onlarda kesip gerisini bırakıyorlar.

ama öyle değil arkadaşlar. kimi dolmuşçular kesinlikle ayakta almıyor, ola ki aldıysa ya da kapı kapanırken aradan sıyrılıp binen oluysa falan da polis görünce tam siper yere oturtturuyor. ama kimi dolmuşçular da polisin önünden geçerken ceza yemeyeceğinden o kadar emin ki ne yolcuyu yeme çömelttiriyor, ne ayakta yolcu alırken "tamam abi binmeyin, ayakta yasak" falan diyor. tıkış tıkış doldurup polisin gözüne baka baka geçiyor. olsa olsa aralarında "gün içinde bir kere ceza yiyen ne yaparsa yapsın bir daha ceza yemez, öncekinin makbuzunu gösterince yırtar" gibi bir anlaşma var ki bu kadar rahatlar. yani bilemiyorum.

Satan size vergi dairesinden borcu yoktur kağıtlarını getiriyor. Üzerinde rehin varsa onu kaldırttırıyor. Beraber notere gidiyorsunuz, satış gerçekleşiyor. O esnada verirsiniz.

daha para verme noktasına gelmeden bi servise gidin derim.bir arkadaş galeriden ikinci el bmw 116 aldıydı da araba servise gidince takla atmış çıktıydı.ya yaaa...

1- alici ile bir gun belirleyip ozel servise gidin. bastan asagi kontrol ediliyor. boyasina kadar yani. asagi yukari 50 ytl gibi bir ucret odeyeceksiniz (honda icin ben bunu odemistim).

2- notere gidin. noter zaten isinin ehli birisiyse alicidan -borcu yoktur- makbuzunu isteyecektir. buna gore satis sozlesmesini hazirlayacaktir.

3- satis sozlesmesi hazirlandigi zaman imza atilmadan once aliciya -paranizi aldiniz mi?- seklinde bir soru sorar. alici almadiysa oracikta takdim edersiniz. oturup birlikte parayi sayarsiniz.

4- alici notere -parayi aldim- der. imzayi atar, el sikisip isi oracikta bitirirsiniz.

hayirli olsun.

belkı alakasız ama bişi eklemek ıstedım..

Bosch Car Service diye bi yer var..arabayı goturuyosun oraya.bi rampaya oturtuyolar neresınde ne sorun var şak dıye soyluyolar..
www.boschservice.com.tr adresınden size en yakın servısı ogrenebılırsın..

Not: reklam gıbı oldu ama alakası yok sadece paylasmak ıstedım..

arabanın sahibi borcu yoktur temizdir gibi bi kagıt alıyo
beraber notere gidiyosunuz
o size parayı veriyor saymaya basliyosunuz. iki taraf da tamam , alacagımı aldım, verecegimi verdim deyince imzalar falan atılıp islem tamamlanıyor.

- bi usta ya da servis ile anlaşıp önce aracı kontrol ettirin.
- temiz olduğuna ikna olursanız araç sahibi trafik vergi dairesinden satış için borcu yoktur yazısı alacak. bu yazı trafik cezası ve vergi borcu olmadığını gösterir belgedir. 7 gün geçerliliği vardır aklınızda olsun.
- sonra beraber notere gidip satış işlemini gerçekleştiriyorsunuz bu sırada vergisi fln ödeniyor satışın. satış masraflarını kimin ödeyeceğini önceden kararlaştırmanızı tavsiye ederim.
- parayı isterseniz bu sırada verebilirsiniz. noterde işlemlerin gerçekleştiği sırada. ya da satıcı ile anlaşırsınız, bankaya parayı yatırıp öyle notere gidersiniz. imzalar atılır. yeni aracınızı hayırlı olsun.
- kazasız belasız sürüşler dilerim.