genelde metabolizmaya bağlı fakat spordan 1-2 saat önce karbonhidrat ağırlıklı yiyip spordan 1 saat sonra falanda protein ağırlıklı yemek en dogrusu olacaktır diye düşünüyorum. çünkü karbonhidrattır çabuk yakılır spor vesilesiyle çalışan ve yırtılan kasların içini doldurmak içinde yapı taşımız olan protein yemek fevkalade mantıklı geliyor.

spordan sonra yiyin her zaman.spora da çok aç karnına gitmeyin düşer bayılırsınız.ayarlayın işte :)

bir animla cevap vereyim:

lisede hentbol takimindayiz. maci sabahin korune koymuslar, saha da karsida... kahvalti hak getire. yolda arkadasla kiymali borek aldik. maca iki saat vardi. macta bayagi bi goz goze gelip kusma hareketi yaptik sonra.

spordan iki/uc saat once hazmi kolay enerjisi bol (= makarna) gida alin... sonra da ne yerseniz yiyin.

spora ve spor yapmandaki amaca gore degisir, ama en genel haliyle soylemek gerekirse spordan en az yarim saat once, hafif ve araliklarla ye, spordan sonra daha iyi yiyebilirsin.. portakal suyu da farketmez bana gore.

öncelikle aç ya da tok karna spor yapmak tavsiye edilmez bu kişiyi tamamen negatif yönde etkileyen faktörlerin başında gelir. spordan ya da müsabakadan 2.5 ile 3.5 saat önce yemek yenmesi tavsiye edilmektedir. kişisel değişkenler ve spor branşına göre ufak farklılıklar olsa da bu genel itibariyla böyledir. yani yemeğinizi sindirmiş olarak spora başlamalısınız.
yapacağınız spora yönelik yemeğin içeriği değişebilir, bu ayrıntılı bir konudur çok fazla değinmiyorum. sadece glikojen depolarınızın doygunluğu açısından karbonhidrat içeren(makarna, haşlanmış patates, pirinç pilavı, vb.) besinlere ağırlık vermeniz performansınıza olumlu etki yapar onu söyleyeyim.

bunun dışında sporda sıvı alımı performansı çok kısa sürede pozitif ya da negatif yönde etkileyebildiği için önemli bir konudur. siz spor yapmıyorken bile gün içinde alacağınız sıvı miktarı sizin yapacağınız egzersize/spora etkide bulunacaktır. bunun yanı sıra antrenman yada egzersizinizden 1 saat önceye kadar içebildiğiniz kadar su tüketebilirsiniz. egzersiz sırasında da sizi rahatsız etmeyecek şekilde 15-20 dakika aralıklarla küçük bir pet şişenin yarısı ya da 1/3'i kadar su alabilirsiniz. eskilerde öğretildiği üzere müsabaka ya da spor sırasında su alınmaz zırvasının yanlışlığına burada değinmeden geçmeyeceğim. sakın sıvı almaktan çekinmeyin, aksini söyleyenleri de budaklı meşe odunuyla kovalayın efendim.
portakal suyu yazmışsınız öyleyse sıvının içeriğini es geçmeyeyim. öncelikle egzersiz öncesi ve sırasında gazlı içeceklerden uzak kalmayı tercih edin. bunun yanı sıra ayrıntı ama önemli bir konu (teknik detaya girmeden anlatmaya çalışacağım) eğer su harici sıvı almak istiyorsanız aldığınız sıvının şeker oranının çok fazla olmamasına dikkat edin. bu emilimde sorunlar yaratacağı gibi ihtiyacınız olan bileşenleri almanıza da çok yardımcı olmayacak belki de dehidrasyona sebep verebilecektir. siz en iyisimi suyu ya da ağır egzersiz yapıyorsanız piyasada güvenirliliği kanıtlanmış sporcu içeceklerini kullanın. konuya vakıfım diyorsanız kendi sporcu içeceğinizi de hazırlayabilirsiniz tabi..

spordan sonra bildiğim kadarıyla mineral (ve belki vitamin) kaybı olurmuş.Portakal suyu onu gidermek için spordan biraz sonra içilebilir.
Önce hele bi duşunuzu alın tabi

spordan önce bir meyve artı meyve suyu ve su iyidir. enerji verir.

başka şeyler yerseniz rahatsız ediyor. (yapacağınız sporun zorluğuna göre bu değişir tabii) ağırlık yapıyor mideye, bir de gaz yapabiliyor. oysa meyvenin hazmı kolay ve ağırlık yapmıyor.

Öncelikle verilen cevaplar için çok teşekkürler:) buradan şu sonuca vardım ki spordan birkaç saat önce karbonhidrat almak lazım, spordan sonra da belki salata ve ızagara et filan mı? Bir de şu soru takıldı aklıma; spordan önce karbonhidrat alıcaksam öğle yemeğinde almamak daha mantıklı değil mi? Yani spordan önce makarna yiyeceksem öğle öğününde salata filan yiyip günde iki defa karbonhidrat tüketmemiş olmak daha doğru galiba değil mi?

portakal suyu fruktoz içerir. spor sonrası için yeterince yüksek bir glisemik indeksi yoktur. üzüm suyu tercih et.
fruktozun zararı yavaş kana karışmasına rağmen hala şeker olduğu için kas glikojenine çevrilemeyen kısmının sana yağ olarak dönmesi.
öğleden sonra kompleks karb ve protein açısından zengin bir öğün tüketirsen işten çıkmadan yiyeceğin bir avuç fındık senin için yeterli olacaktır. antreman sonrası da üzüm suyu ve bence aminoasit desteği alsan yarım saat sonra da yemeğini yesen süper olur.

hiç bilmemekle beraber oyunun içindeki çözünürlük ayarlarıyla oynayın derim.oyundan oyuna değişebilir.

Son sürücülerle ve eski sürücülerle sırayla test et derim. Hala sorun devam etmekteyse başka bir PC'ye takıp bir de orda dene. Bilgisayar donanım sorunlarda anahtar farklı donanımlarda denemektir. Böyle bir sebepten garantiye verirsen kabul ederler etmesine ama ürün değişimi yapacaklarını sanmıyorum; "yazılım desteği vaadetmedik" deme ihtimalleri yüksek...

cevaplar için teşekkür ederim. çözünürlüğü düşürünce de oyun kitleniyor ancak daha uzun süre oyunda kalabiliyorum. bir nevi kitlenme süresini uzatmış oluyorum, sonuç olarak yine kitleniyor yani :).

@metal revolution'un dediklerini denemek kaldı tek çare. tekrar teşekkürler.

bench press denir o alete.ikinci el görmüştüm, satılır bir bakın sahibindene falan filan.

sadece bench press hiç bir işinize yaramaz.
Dambıllarla milyor tane hareket yapılabiliyor dolayısıyla vücudun büyük bır kısmı çalıştırılabiliyor.
Bench presste anca göğüs ve birazcık omuz olur.Bir işe yaraması için bir spor salonu kurmanız lazım evinize.

2 ay önce dumbell aldım ve düzenli olarak kullanıyorum. fark yarattı bayağa. bir kere evde olduğu için üşenmiyorsunuz. dumbell ile yapılabilecek onlarca hareket var üstelik.

ben sadece 8kg lık bir çift aldım ama size değiştirilebilir ağırlıklı bir set ve bir de bench öneriyorum. evde bench olarak kullanabileceğiniz bir şey yoksa tabi.

kenar mahalle salonlarından anlaşırsan ucuza monteli dambıl barı alabilrsin. biraz da ağırlık alırsan her bölgeyi çalıştırırsın bir çift dambılla.

@natnan bench press sadece bi işe yaramaz demişsin.göğüslerin gelişiminde dambılların sağylayacağı katkı bench pressin yanında hiçtir..bench press adında anlaşıldığı gibi doğrudan göğüse etki eder..evde halter olduktan sonra dambıllara gereksinim azalır..en basit örnekle ön kol gelişimini halterden başka hiç bir alet bu kadar sağlıklı yapamaz bukadar çabuk sonuç verdiremez..

intersport ta görmüşlüğüm var bench press aletini..sanırım fiyat olarakta 200ytl gibi bişeydi..fakat buna halter ve ağırlıklar dahil değil..sadece tahtasını veriyor..bence alırsanız halter tipi olarak z bar da alın..gerçktenn vücüda büyük etkisi var..

bench press'te yapılan hareketin aynısını hatta daha sağlıklısını dambılla yapabilirsin.

ayrıca vücutta kaslar birleşiktir ve orantılı gelişirler. sadece göğüs abanmakla olmaz yani bu iş, bacağa kadar tüm kasları orantılı geliştirmek lazımdır.

(bkz: chill out hostel cafe)
ki ben cengo yu tavsiye ederim. hala ordaysa hayri yi bulun, kafa çocuktur.

cengo dediğiniz yerin resimlerini felan inceledim netten :(
açıkçası basit geldi yerde yataklar felan.biraz daha lüks birşey olsa?
65-70 YTL gibi bahsettiğiniz yer.150ye kadar gidebilirim daha güzel bir yer olacaksa

taşlık otel.

detay için teşekkürler :)
gidip görülüp tecrübe edilmiş bir yer midir ?

bir çok arkadaşım gitti gayet memnunlar fiyat-performans açısından.hatta yeni odalarında lcd tv falan da varmış.

mövenpick? haftasonu paketleri vs. var.

haftasonu kalacaz.cumartesiyi pazara bağlayan gece.
fiyatlarından imkanlarından odalarının kalitesindn de bahsederseniz
size minnettar kalırım. çok teşekkürler

mövenpick? haftasonu paketleri vs. var.

buranın fiyatları da maşallah :S

Bu soruya hep aynı cevabı veriyorum ama ben 2 kere sevdiceğimle Arya Otel'de kaldım İstiklal'de gayet memnun ayrıldım. Bir kere Chill Out'ta kaldım ama tavsiye etmem. Arya Otel 2 kişilik oda gecelik 100 TL idi bir iki ay önce...

efenim bu arya otelinin yıldızceğizi kaç denedir?
cumartesi sabahı gidilip pazar sabahı terkedilesi bir durum var.
güzel olsun sevdiceğim rahat etsin, 150 lira üst limit ile beni de ezmesin üzmesin diye aranıp duruyorum

düzeltme :
degerli arkadaşlarımı gereksiz soru ile üzmeyip araştırıp 3 yıldızceğize sahip olduğunu teşhis ettim.
ve sorularımı 4 yıldızlı nezih mekanların üzerine mi kurgulasam diye düşünürken, olm dur sen yol bilme yordam bilme mekan bilme birde durmadan soru sor diye iç geçirip beklemeye koyuldum...
iyisi olsun güzeli olsun sevdiceğimle olsun ..

ayni durum basima gelmisti ve taslik otel'da kalmistim ben de. oneriyorum kesinlikle. odalar gayet iyiydi. szqnn'in dedigi gibi lcd'li falan. evlilik muhabbeti yapip da insani da delirtmiyorlar(di). insallah oyledir hala.

www.londrahotel.net

hic dusunmeden burada kal. 2 kisilik oda fiyati 120 ytl. yeri de sahane.

şimdi seçenekler
elit otel ****
taşlık otel ***
büyük londra oteli ***
arya otel ***

limit 150 YTL
son karar için yardım :(

düzeltme :

www.ekonomikotel.com

buraya gözüm çarptı ya ? bilgisi olan var mı ekleyek mi listeye ?

birde şunu sorayım şimdiden gidip konuşup yerimi alayım mı bu haftasonu için ??

taksim - residence otel
4 yıldızlı. istiklalden tünele doğru yürürken sol tarafta swatchın sokağından girdikten sonra yaklaşık 200 metre ilerde solda. gayet temiz. 4-5 defa kaldım. en son kaldığımda 50 ytl idi.(75e de kalmıştım) evlilik cüzdanı da istemiyorlar. sabah açıkbüfe kahvaltı da dahil oh mis.

www.turkiyeotellerirehberi.com

taksim - residence otel
4 yıldızlı.

burada nasıl 50ye 75e kaldınız ki :(
en son ne zamandı ?

geçtiğimiz mayıs-temmuzda kalmıştım. tam sezonunda yani. şu an daha pahalı olacağını sanmıyorum.

taksim - residence otel'de yer ayıttık iptal ettik,artık yokmuş doluymuş.Gezindim taksimde dün çok 4 yıldızlı otel var ama uygun fiyatlısı ve güzeli e tabii benim aradığım kıstasa uyacak yerler nereler bir bilene soruyorum.

(bkz: kizlarin babalarina benzeyen erkek secme sebepleri) (59)

diye bir sey var, bilmiyorum alakali midir..

babadan babaya farklar vardır.

bence kızlar babalarına benzeyen erkekleri seçmezler; babalarını çok yakından gözlemledikleri için ondaki spesifik özellikleri yine çok yakından inceledikleri sevgililerinde tespit ederler, sonra da babalarına benzeyen adamları tercih ettiklerini düşünürler. büyük yanılgı...

iyi veya kötü diyebilmek için daha fazla detay lazım.

cumlede virgul eksik, iyi de degil kotu de degil, garip birsey.

tam anladığım şeyi mi soruyorsun bilmiyorum ama o işin dinamikleri biraz değişik. yani kız, erkek arkadaşını bbasına benzetiyorsa şöyledir diye net bir şey söylemek kolay değil. mesela benim bir kız arkadaşım babasının parfümünü kullandığımı ve bunu mümkün ise değiştirmemi kibarca rica etmişti, bundan rahatsız olmuştu, ki babası ile ilişkisi gayet iyi olan birisiydi. ama tam tersi örneklerini de gördüm, yani net bir şey çıkartmaya çabalamamak laızm bence.

soyut bir kavram + baba seviliyor = iyi
soyut bir kavram + baba sevilmiyor = kötü
somut bir kavram + baba seviliyor = iyi
somut bir kavram + baba sevilmiyor = kötü

dinamikler babayı sevip sevmediği ağırlığında. soyut bir kavram misal koruma, şefkat, ilgi vs vs. somut kavramsa arkadaşların bahsettiği gibi traş olur, saç tarama olur, koltuğun yerini değiştirme olur, yemek pişirme olur. kızın ne açıdan söylediğine göre değişir. bence tabi

ben baktım ama pek birşey göremedim, en yakın modlog kaydınız 08.11.2008 tarihinde. ayrıca modlog'un burda afişe edilmesi kuralların dışında mı onuda bilmiyorum. sen en iyisi çöplüğe bak oraya silinen entry gerekçesiyle birlikte gelmiş olması gerekiyor.

edit: tarih düzeltildi.

modlogda gözüken bir şey değil demek ki sebebi.
en son hatalı ispiyon var 8 kasım'dan.

çöplük 46 sayfa yahu; istatistiklerime göre daha önce yazılmış bu zaten gerekçesiyle silinen entrylerimde bir artış var da; enteresan.

lanet 22 sinde kalkacak diyor; bu suçun hafif olduğunun bir göstergesi midir? yoksa herkes 1 haftalığına mı çaylak ediliyor;

yoo entry silinmeden de çaylak ediliyorsun ve sebebini hiç öğrenemeyebiliyorsun. örnek: benimki...
sebebini bilmiyorsanız sebebi odur en yakın sebep oluyormuş söylendiğine göre...

can dündar la ilgili son silinme, 3 kasım

modların karar vermesi bugünü bulmuş olabilir

atatürk entryleriyle ilgili midir acaba diye yanıp söndü bir lamba.

ben de bulamadım 14 kasım itibariyle.belki bugün yazdığınız bir entry yüzünden çaylak olmuşsunuzdur.bugününkiler de daha yansıtılmadı modloga.

çaylaklık moderatörün elindeki bir olay, senin geçmişin kabarık olduğu için böyle bir karar verilmiş olabilir. bende dün bu saatlerde çaylak idim ama yanlış anlaşılma düzeltildiği için geri yazar oldum. aynı senin gibi 7 gün süre verilmişti. sesini birilerinin duyacağından eminim, yardımcı olmaya çalışan bir moderatör ekibi var. eğer kafanı takıyorsan takma, mutlaka cevabı gelecektir.

yahu, o can dündar entrysinde yanlış anlaşılma olmuştu hatta; hani can dündara yönelik bile değildi göte gireceği söylenen laf; enteresanmış be;

geçmişim kabarık gibi duruyor ama 22 göte girecek entrynin büyük kısmı adnan oktar harun yahya entrysi sanırım ya; daha önce yazılmış bu 18 entry, onda da kendi yazdığımı tekrar yazmak gibi dalgınlıklar bile var; geriye ufak tefek şeyler kalıyor :P

1 hafta bir şey mi, bana 6 aylık lanet verdiler, aynen entry silinmeden oldu bu...

yahu ben bir şey yapmadım bile (öyle biliyorum), silinen entry'm de yoktu ama 11 gün süre biçildi lanet süresi olarak. üstelik de geçmişim seninkinden çok çok daha temiz ve kısa. ama belli ki ve anladığım o ki pek sevilmiyorum modlar tarafından. senin 7 gün iyiymiş yine :)

ayrıca lanetin kalkacağı zaman gelince sıraya giriyorsun onay bekleyen çaylak olarak hemen yazar olmuyorsun yani. (bkz: #14373919)

@sektoid, atatürk entrylerinden olamaz ya, hepsi formata ve yasalara uygun;

@want2die, çaylaklık çok değişmiş ya görmeyeli,bak: img219.imageshack.us

peki ben çaylaklıktan çıkmak için 7 gün beklesem yeter mi yoksa 10 entry girip 7 gün sonra değerlendirilecek miyim? Nasıldr bu çaylaklık olayları bilen var mı? Nesline göre sıraya girer diyor; 4. nesil olmak inşallah iyi bir şeydir :)


ya bide şu istatistik kategorisinde çok güzel bir curve oluşuyormuş göte girenler daha fazla yada daha önce yazlmış olanlar daha az olsaymış :)

ooo hocam sen unutmuşsun bu işleri. 10 çaylaklık entry'si gireceksin tabii. 10 tanım giricen bekliycen :)

yalnız bu lanetin kalkacağı zamandaki saati rassal atıyor herhalde, bende 23.58 mesela... ama çaylak olduğum an ile lanetin kalkacağı zaman arasında 11 gün 2 saat gibi bir süre var. ilginç şeyler. bir algoritması var demek ki :)

ben de biliyorum legal olduklarını da bir an aklıma öyle geldi. kapalı kutu gibi mübarek, bilinemiyor ki.

lanetin kalkacağı zaman'ın çaylaklığın en erken bitebileceği zaman olduğunu okumuştum buralarda. çaylaklık daha geç bitebilir ama daha erken değil yani.

@tranko buskas

Ben tam tamına 7 gün için çaylak yapılmıştım. Yani saati ve dakikası dahi uyuyordu. Belkide benimkisi tesadüfidir.

@galadnikov, şimdi çaylak adamın entryleri lanet dolunca mı moderatörlere sunulmaya başlıyor, yoksa devamlı moderatöre gidiyor ve moderatör mesela hepsini onayladıysa lanet süresinin bittiği an tekrar yazar olabiliyor mu? Nedir mekanizma, hatta hazır böyle yeni arayüzler, fonksiyonlar görmeye başlamışken bir de moderatör kontrol paneli screenshotu görsek sizce de güzel olmaz mı :))

@galadnikov

rassal "artıyor" demedim hocam, "atıyor" dedim (assign yani). 11 gün tamam da 2 saat bana ilginç geldi çünkü. günün suça göre olduğu belli zaten. ha tabii bir de suçunu bilebiliyorsan ne ala.

galadnikov seni bulmuşken soralım; bu çaylak edilme sebebinde neden şeffaf davranılmıyor?

Ya bu arada ben bugün bulduğum enteresan bir videoyu paylaşma hevesiyle "taksimdeki normal vatandaş görünümlü deli" gibisinden azıcık dallamaca bir başlık açmıştım; ama ondaki netry silinmemişti; Entryni silmiyoruz ama sen yinede çaylaksın gibi bir durum olmuş olabilir mi ki?

"şimdilik konuşmayayım" biraz korkutucu oldu yahu; sanki ssg, şu an modlarla toplantı yapıyor, mrtksn nın yaptığını başkalarının yapmaması için çare arıyor havası var :)

ama pek bi bilgilendirici çaylaklık oldu ilk gününden; hadi bakalım; bide sebebini öğrenebilsem çok süper şahane olacaktı, bidaha yapmazdım hem.

@galadnikov
bir hatayı düzeltmek isterim 11 gün 2 saat değil yaklaşık 10 gün 6 saat (5 de olabilir). bu ilginçlik var çünkü çaylak olur olmaz buraya yani eksiduyuru'ya yazdım. [şu tarihte-(06.11.08 18:04:48)] lanetimin kalkacağı zaman da 16.11.2008 23.58...
yani bir kalemde bir haftadan uzun. herhalde 10 gün gibi yuvarlak bir şey olması istendi.

daha can alıcı bir soru sormak istiyorum ben galadnikov. bunu sözlükte yazıcaktım aslında ama direkt uçardım herhalde.
siz modlar tamamen amme hizmeti olarak yapıyorsunuz bu işi değil mi? yani kendi zamanınızdan ayırıp amatör ruhla sözlüğe hizmet ediyorsunuz, çekip çeviriyorsunuz bir anlamda... yanılıyor muyum?

yahu, ilk yazarlık entrymi hatırladım da şimdi; yıl herhalde 2002, sözlükte tuhaf bir ingilizceyle reklam başlık vardı;

aklı sıra ingilizcenin tuhaflığına ayar verecek abuk sabuk ,formata ve insalığa aykırı entryler yazmıştım; hatta galiba silindikçe gene yazmıştım da uçurmamışlardı haha :) sonra uzunca bi süre sölüğe girmemiştim, sözlük yazarı olmak kıymetli bişey olunca da haa ben üyeydim lan deyip de herbiboku yazar olmuştum;

bide son zamanlarda geliiştirdiğim bilgisayar bağımlılığı ve çabuk öfkelenme olaylarıyla birlikte iyice bi özensizleşti entryler be; eskiden ne güzel firefox için sözlükte arama yapmaya yarayacak, faydalı faydalı şeyler yazardım; bence kesin özensiz başlık açma suçundan çaylak oldum :P

hayır tabii ben bunu böyle sormayacaktım elbette.
moderatörlük de preatorluk da amatör gönüllü işler (ve de külfetli, zaman alan, anlaşılan o ki emek isteyen) ama sözlük de profesyonel bir mecra ciddi gibi görünen bir reklam geliri var (öyle görünüyor).
ee bu reklam gelirinden hiç mi pay verilmiyor diye şeytanın avukatlığı yapmaktı benim fikrim.
herşey ssg'nin cebine mi giriyor yani? (işte bu uçurulma nedeni potansiyeli)
ha yoksa bu kadar hit ve reklamdan geriye bir şey kalmıyor mu?

çaylaklık süresi de mi gözüküyor artık. voila!

yalnız dikkatinizi çekerim benim sorum arada kaynayıp gidiyor :)

bir ara ekşi müze varken moderatör paneli vardı. her yer butondu. kelepçe butonu falan vardı. uzay gemisi gibiydi. korkmuştum.

ben anladım olayı.
taksimin normal vatandaş görünümlü delisi başlığını açtın ya dün. taksim'in diye ayırmadığın için başlık dün saat 21:23'te düzeltildi. hatalı başlık açmış olduğun için işlemi yapan moderatör bunu karakaplıya yazdı. aynı mod tarihçede birikmiş bozuk sicile de göz atarak seni bir haftalığına veya kaç günse artık, attaya göndermeye karar verdi. yani tek sebep değil ama bardağı taşıran son damla imla hatalı başlık açmak oldu. yüzde doksan dokuz böyle olmuştur.

@galadnikov

yazarlar ile moderatörlerin durumu aynı değil dostum, kesinlikle değil.

basit bir örnekleme ile; sözlüğü bir ülkeye, ssg'yi de ülkeyi yönetene (hadi teo ile qube da hanedandan olsun, onlara üç beş bir şey gidiyordur diye tahmin ediyorum çünkü) benzetelim. burada yazarlar, çaylaklar (ve kısıtlı sayıdaki okuru saymıyorum onlar da çaylak malum) oy hakkı olan vatandaşları temsil ediyor. hadi çaylaklar da işsiz güçsüz çoğunluğu temsil etsin. onay bekleyen çaylaklar da aslında kalifiye olup da iş peşinde koşan ama işi olmayan gariban ünv. mezunlarını.

burda yazarlar da iş güç sahibi insanlar ama bak hala devletle ilgileri yok, özel sektörde kendi yağlarıyla kavruluyorlar (sözlük okuyup, yazıp keyif alıyorlar yani)...

ama bir de devlet adına çalışanlar var ki malum devlet onlara ama iyi ama kötü ama yılda bir ama iki kere zamlanan bir maaş ödüyor.
işte burada devletin adamları, o bir kısım (sanırım 9 kişi idi) moderatör ve bir kaç da preator...

devlete ülke için hizmet ediyorsan maaşını alacaksın arkadaşım.
ha ülke monarşiye bile geçememiş ve ssg de kral falansa o zaman bir şey diyemeyeceğim.

ama en azından hak var hakkaniyet var (her şey bir yana sadece karmaya inanıyorsan bile)... ha hiçbir şeye inancın kalmamıştır (karmaya bile:)) o zaman sadece paraya inanıyorsundur bir şey diyemem.

bana garip geliyor. çok garip. şirinler olsa böyle yapmazdı mesela. paylaşım falan olurdu..

(bkz: obsesif kompulsif)

alttaki duyurunuzla birlestirirsek bir psikologla gorusun derim.

üçgenlerden oluşan 20 yüzü olan bir zarın kaç köşesi vardır ?

www.mediabistro.com

bir köşenin üstünden bir daha geçmemek kaydıyla 18 :)ben görünen yüzündekileri sayarım.

cornerism olmussunuz, yuzeyleri saymaya basla ki unutasin..

başlığı görünce zaten hemen "aha" dedim.bende de buna benzer takıntılar vardı.araştırdım,konuştum bilenlerle obsesifmişim. bi' çok insanın buna benzer şeyler yaşadığını ama bunları önemsemediğini öğrendim. ben takıntılarımı bilmekle birlikte bunları dert ettiğim için rahatsızlık duyuyordum. tanıdık bi psikolog vardı. rahatlatıcı ilaçlar verebileğini söyledi. gamsız oluyormuşsun bunları alınca:) bence gerek yok böyle şeylere. kendi kendini iyileştirebilirsin. mesela ben; ellerimi yıkıyordum sürekli,buzdolabını kapayıp kapamadığımı defaatle kontrol ediyordum, evdeki tüm yastıklar yerinde mi evden çıkmadan bakıyordum.. anlayacağın benim bir değildi sorunum. en iyi ilacı söyliyeyim 'önemsememek'. onu yapmasan ölmiceksin, yada sakat filan kalmıcaksın. öyle düşün. yok yeterli gelmiyorsa,kendin altından kalkamıcaksan gerçekten bi bilene git o zaman.. kolay gelsin

(bkz: bir saniyeden uzun sure goz temasi kuramamak)

Sizden baska bu dertten mustarip olanlar da var kisaca. Sosyal fobim yok demissiniz ama genelde sosyal fobiden ileri geliyor. Dikkatleri uzerine cekmekten korkan insanlar genellikle boyle davranislar sergiliyor. Hele soylediginiz bir sey tamamen buna isaret ediyor; "en çok korktuğum insan tipidir takdir edersiniz ki.". Bu tur seyleri yenmenin yegane yolu inatla uzerine gitmektir. Kendinizi zorlayarak gozlerinin icine bakmaya calisabilirsiniz.

Bu olayin ileride de basinizi agritacagini dusunuyorsaniz ve kendi basiniza yenemiyorsaniz bir psikologla gorusebilirsiniz. Psikolojik bir sey oldugundan tedavisi vardir muhtemelen ama yine olay sizde biter.

sosyal fobiyle alakası yok.misal yeteneğim olsa kalkıp stand up yapabilirim utanmam.veya lise hayatı boyunca dikkat çekebilecek bir sürü fırlamalık yapmışlığım da vardır.aynı şekilde bir cafede,barda karşı cinsten bir insanla kesişirken böyle bir sorun yaşamıyorum:)sadece karşılıklı konuşurken.

hiç bir şey düşünme karşındakini dinlerken ona odaklan sadece, gülümseyerek dinlemeyi dene. ne bileyim aklıma gelen bir şeyi daha söyleyeyim büyük boyutlardaki göz ve yüz fotoğraflarına bak sıklıkla, onlarla konuş, ciddiyim. belki "göz" etkileyici geldiği için bakamıyorsundur, iyi gelir kimbilir .

durmadan da insanin gozunun icine bakamazsin konusurken, asik olursunuz sonra mazallah..

kaşlarına bak. (ciddiyim)

salla be abi, doksanlı yılların çeviri kadın dergilerinin abuklaması bu hadiseler. rahat oli istediğin yere bak. sen birini sallıyorsan o zaten uğraşmaz kendini ispatlamak için, sallamazsan daha iyi. ha iş görüşmesi demişsin. o konuda tecrübem yok fazla.

konuştuğun kişinin ağzına bakarsan göz temesı olduğunu zanneder. insanlar konuşurken farkında olmadan birbirlerinin ağzına bakarlar zaten. gözlerinin içine bakma durumu her zaman olmaz. bunun deneyini yapın.

samimi olduğunuz birinin ağzına bakıp neresine baktığını sorun. gözleri diyecektir. aynı şekilde gözlerine baktığınızdaysa alnına baktığınızı düşünecektir.

@ s e ff a f
göze bakmaya çalıştığımda karşımdaki bütün enerjimi alıyor :) bu yüzden ağıza odaklanıyorum zaten o kadar yakın mesafeden gözün nereye baktığı anlaşılmıyor.

bende de oluyor bu bazen. konusurken gozlerinin icine direk bakinca sanki karsimdakini tehdit ediyormusum, ona karsi kotu seyler hissettigimi aktariyormusum gibi hissediyorum (cumleye bak hizaya gel).

dudaklarina, kirpiklerine falan bakiyorum oyle bi nobet :) gelince.

ya da bir sey anlatirken ara ara goz temasi kurmak faydali olabilir. ben bi sey anlatirken boyle yaparim ornegin. masaya bi sey cizermisim gibi yapip onun ustunde anlatirim, 5 saniye masaya anlatirken 5 saniye de gozlerinin icine bakarim.

konuştuğunuz kişinin alnında hayali bir üçgen oluşturun ve o üçgeni bozmamaya çalışın yani sürekli takip edin .ciddiyim deneyin bi işe yarar

iki gözünün ortasına da bakabilirsin, ağiz veya kaşlardan daha yakın isabet sağlar:)

olmuyor efendim orasına burasına bakmaya zorlayınca olmuyor. iletişiminiz bozuluyor sonra. konuşulan konudan uzaklaşıyorsunuz. kendinizi göze bakmaya zorlayınca da uzaklaşıyorsunuz.
ama zorlayarak da bi ilerleme kaydedilmiyor değil hani. ben kendi üzerimde bu yolu deniyorum. şunu söyleyebilirim artık dinlerken daha rahat temas kuruyorum. ama konuşmaya başlayınca gidiyo yine.
şöyle bir merakım var aslında: konuşma zorluğunuz var mı? utangaçlıktan bahsetmiyorum, daha çok beyin kaynaklı olabilecek hafif kekeleme, kelimelerin zor çıkması falan?

@dr. cucu , hayır öyle bir sorunum yok gayet akıcı konuşurum:)

hmm. bende bir miktar var da acaba bunla alakalı olabilir mi diyecektim. hani konuşurken kelimelere fazla yoğunlaşıldığı için karşıdakine bakmaktansa gözü devirip kelimeleri düşünmek falan feşmekan. neyse:)

''im juli'' öyleydi diye hatırlıyorum.

the holiday olabilir. ps. i love you'da biraz o konuya değinmişti.

hüseyin karabey'in gitmek adlı filmi ıraklı bir çocukla bir türk kadınının aşkını anlatıyor bildiğim kadarıyla. ama kim nereye gidiyor da tanışıyorlar emin değilim, ctesi izlicem, daha detaylı yazarım :)

şu filmler belki biraz kıyısından köşesinden yardımcı olur

breaking and entering
the painted veil
across the universe
love actually
the dreamers (burada başka ülkede yaşayan erkek)
in bruges (burada da yaşayan ve aşık olan erkek yine)
before sunrise & sunset

sweet land

kieslowski'nin üç renk'ten biri sanıyorum. ama hangisi olduğunu hatırlamıyorum ki. çok uzun zaman geçmiş üzerinden.
sallamıyorumdur umarım ya.

la pasion turca

(bkz: dirty pretty things)

cep telefonu need dir,modeli want tır.

bence de need'tir. onsuz life çok difficult olurdu.

not: ikinci cümle esprimsidir. alınganlık olmasın.

standart cep telefonu need dir; pahalı cep telefonu want dır.

Bir yere kadar "need". 3-5 mp kameralısı, televizyonlusu "want". İhtiyacın bittiği yerde lüks başlıyorsa "want" yani.

detay verilmediğine göre ihtiyaçtır diyorum ben de. ha üstün özellikli bir cep telefonunu sorarsan want derim.

need for speed.

dogruya dogru.

Need-want arasındaki fark lüksle alakalı değildir. Buradaki son derece teknik bir soru, yani konuyu bilmeyenler de neye dayanıp atıyorlar bilemedim.

need (ihtiyaç) o ürünün kullanım amacıdır. Yani cep telefonu ile iletişim ihtiyacınızı karşılıyorsunuz.

İletişim ihtitacınızı karşılamak için çeşitli ürünler vardır: Msn, mektup, duman, güvercin, internet vb.

İletişim ihtiyacınızı karşılamak için bunların hangisini seçmek istediğiniz want (istek) olur.

Yani iletişim ihtiyacını karşılamak için cep telefonu "istersiniz". Hatta paranız yetiyorsa iphone talep edebilirsiniz (demand).

Doyma ihtiyacınızı kaşılamak için hamburger (want) ya da kelle paça çorbası (want) isteyebilirsiniz. Bunların hangisini talep edeceğiniz (demand), satın alma gücünüz ve diğer faktörler ile belirlenir.

Özetle ilişki need>want>demand şeklindedir.

zor bi soru, ama bence anadilimiz türkçe.. bence yani..

Önce ana dil kelimesinin ayrı yazıldığını öğrenelim, sonra ana dil den bahsedelim.

İngilizce kelime kullandığım için tüm kamuoyundan özür dilerdim de benim ana dilimin Türkçe olduğunu size kim söyledi? Hatta Türk olduğumu kim söyledi? Her Türkçe konuşup yazan Türk müdür, Antalya'ya tatile gelen her Rus turist verir mi? Oturup bunu tartışalım.

sorun olduğunu sanmam.istediğiniz kadar reklamınızı yapabilirsiniz:) bu arada çok başarılı bir site tebrik etmeden edemiciim :)

shiftdelete yapıyordu bir de sinemaestrocular var gordugum onlar da yapiyor. gerci senin yapmana gerek yok . yaran alkislarlayasiyorum.com videolari var :) hatta dur ben gidem bi alkislayam seni dayi.

Bu arada yazıda imla mimla, dilbilgisi hepsini es geçmişim. Kusura bakmayın. Ekside verilen bir linkin dönüşü kadar değerli bir olay yok. Gerçi saçma paralara saçma yüksek hitli forumlardan pop up reklam açtırmak çok kolay ve ucuz ama buradan gelen kitlenin değeri ölçülemez. Bu sebeple çok önemli. Umarım dediğiniz gibi bir sorun yoktur. Yıllarca yazdığım onlarca yazının tarihin tozlu sayfalarına uçması beni bir hayli üzer. Yorumlar için de ayrıca teşekkürler. Başka yorumları ya da düşüncesi olan varsa bu konu ile ilgili yazarsa çok sevinirim. Siteyi büyütmek için işi gücü iyice bıraktım. Maddi anlamda zorlanmaya başladım. Umarım herşey güzel olur

bu konu ile ilgili dedigin link vermek mi, yoksa sitenin genel yapisi itibari ile mi? burada senin siteni break.com a benzetiyorum nedense.

yok bu konu ile ilgili. yani herkes bunda bir sakınca olmadığında hem fikir mi? gerçi site içeriği olarak uygun olduğunu düşünüyorum ama bilemiyorum. youtube linki veriyor olsam çok doğal gelecek ama işte kendi linkimi verdiğim için belki de olayı kafamda büyütüyorum. bilemedim. tabi bu arada site hakkında yorumu olanlar da bana mesaj atarlarsa çok sevinirim. öneri eleştiri hepsi olabilir. eksi yazarlarından gelen mesajlara göre siteye baya bir özellik eklendi mesela bugüne kadar. öneri eleştiri ne varsa bana faydası dokunur.

ben de baktım açıkçası benziyor bence de break.com a. bu arada konusu açılmışken. keşke sitede küçük sitelerinde tanıtım yapabileceği reklam seçenekleri olsa. inanın bir siteyi alıp büyütebilmek bu ülkede o kadar zor ki. büyük sitelerin türkçe internet içeriğine katkı sağlayan sitelerin elinden tutmaları ve bu pazarı büyütmeleri gerektiğine inanıyorum. ekşi de amatör ruh ile başlamış bir site olarak sahipleri yaşadıkları sıkıntıları benden de iyi biliyorlardır. henüz türkiye de web sitesi yapma bir iş olarak gözükmüyor çünkü küçük siteler büyük yatırımlar yapmadan kolay büyüyemiyorlar. özellikle server masrafları ve reklam gelirleri buna engel. anca büyük şirketlerin kurduğu büyük bütçeli siteler iş yapıyor. (istisnalar tabi ki var) ama bol para ile youtube un aynısından yapıp büyük gelirler elde etmek şirketlerin işine geliyor. ama aslında bana kalırsa uzun vadede kaliteli içeriğin adresi amatör ruh ile, fikre yönelik siteler olacaktır. yani oturup bir büyük rakı deviririm hayatımda yaşadığım sıkıntıları anlatmak için. inandığım ve keyif aldığım bu işe devam edebilmek için büyük risk alıyorum. çevremdeki herkese inat insanın keyif aldığı işten para kazanabileceğini, bunun oyun olmadığını görmek istiyorum. saçmalamaya başlamış olabilirim. uykusuz geçen 3. gün. artık yatmak lazım

Eh, bence dikkat et.

Legal olabilir ama bu Sozluk'un gozune parmagini sokmani gerektirmez. Az yap, efendi gibi yap.

abicim niye gelip de "kara murat benim" diyorsun. ben eski konseptten beridir alkislarlayasiyorum'u doğaüstü bir yaratığın türk gencine acıdığı için hazırladığını düşünmüşümdür. sen şimdi... cık cık... ben gerekli gereksiz yazacam bundan kelli. site kapanmasın da.

kertenkele yüxexes hakkında tanıtıcı, bilgilendirici, savunucu entryler giriyor mesela.

şimdi dayı, bu konu esasen benim de üzerinde bayağı düşündüğüm bir değnek. kendimden giderek anlatayım, kolay olsun. bir ara dedim ki kelime çevirileri ve referans linkler haricindeki yazılarımı yani yorum/beğeni/eleştiri içeren yazıları bloguma koyayım, sonrada o blog yazısına ekşi sözlük'ten link vereyim. bunu sözlük yazarı nickfallin yapıyordu sanırım bir ara. ama fikrim ondan bağımsız gelişmişti tabi.

konunun ahlaki boyutuna kendimce bir kılıf uydurabilsem de bunu başka sözlük yazarlarının da yapmaya başladığını görme olasılığı zurnanın zırt dediği noktaya bam teliyle parmak basarak eşşeğin siki oluyor :)) yani genel ahlak anlayışına göre kendim için uygun olan bir şey herkes için uygundur. e herkesin ekşi sözlük'te özellikle de reklam geliri elde etme amacıyla link vermesi öncelikle ekşi sözlük'e zarar verir. okuyucunun ekşi sözlük'e olan güveni azalır. ben her ne kadar blogumda reklam olmasa da bu düşünceyi belirsiz bir süreliğine bu yüzden rafa kaldırdım.

linklerin entry legalitesi konusundan evvel, ahlaki boyutunu gözönünde bulundurmanı isterim. senin girdiğin link entryleri, videolar ne kadar über olsa da başka bir sözlük yazarı tarafından girilmesi şükela olur, bir okur olarak bana daha fazla güven verir. sözlük o yüzden birçok müşteri ve şirket için referans noktası işte.

eğer link verme konusunda devam etme karar alırsan sana önerim her entrynin sonuna "site sahibi benim" babında bir uyarı eklemen. evet sitenin başlığında yazdın ama biliyorsun ekşi sözlük evreninde her entry bütünleme dışında diğer entrylerden bağımsızdır ayrıca.

sitenin hastasıyım. ama şu tüm yorumları gösteren tek bir kutu olsa da scroll edebilsek süper olacak. hayır, videoyu izlerken yorumları da okuyorum, ikinci sayfaya geçince sayfa yenilendiğinden video duruyor, nahoş oluyor.

Evet? Ne olacak bunlar?

o raporu pazartesi gunu masamda istiyorum tadında bir soru olmuş.

www.adidas-group.com bir başlangıç noktası olabilir.

çok hoştur.

Onların uydu değil de havadan uçakla çekilen fotolar olması lazım.

fotoların yenileri de eskileri de uçaktan çekilmiş gibi geliyor bana

Orda zaten sadece 2005'e "uydufoto" diye belirtme yapılmış ki...

iyi de 1946 değil ki bu.daha yeni bizim orda yeni yapılan park bile var.en fazla 3-4 senelik foto.

nasıl 1946 değil, boğaz köprüleri nerede peki?

orda duruyor işte.

gumusu karartan bi kimyasal vardi. yuzugun icine atinca tamamen karartiyordu. biz de tekerlekle ustunkoru cilalayarak oyuklarin siyah olarak kalmasini sagliyorduk.

yani o sivi karartiyorsa gumustur demek istedim. gerci herhangi bi gumuscuye gotururseniz de soyler size. dandik bi cevap oldu, kusura bakma hocam.

kağıda sürtün siyah çizerse gümüştür siyah çizmezse zaten hiç sizin olma...

@szqnn

nasıl şukela veriliyodu burdan? ahauauahua

yeminle elim gitti bir an.

miktarına bağlı. ne kadar çıktı ki? 5-6 falansa normal olması lazım

2 test yapıldı biri 13 15 bugün yaptırdığum 5-6.

böbrek taşı varsa eğer olabilir belki, taş hareket ederken geçtiği kanalların kanamasına sebep olur..

idrar yolları enfeksiyonlarında da görülür zaman zaman. bi de bayan mısın bilmem amma regl dönemi civarlarında da olası..

yok yahu erkeğim.böbrek taşı olabilir evet ama işerken hiç bi acı duymadım bu yaşıma kadar az bi ihtimal bence.

2 idrar testi yapıldı.ilkini 3-4 gün önce yaptırdım onda her sahada 3-4 lökosit görülmüş.dün yaptırdığımda sadece eritrosit var.

Paul Weller - Black is the color
Jeff Buckley - Hallelujah
Madonna - Miles Away

Şu sıralar bu üç şarkıyı pek sık dinlemekte ve sevmekteyim efenim :) Sonuncusu alakasız oldu ama sen istedin :P

1- Wishbone Ash / Leaf and Stream ya da Persephone
2- Jane / Out In The Rain ya da Daytime
3- Camel / Never Let Go

Sentenced - Cross my heart and hope to die
Damien Rice - Prague
Humeyra - Donmek

jefferson airplane - white rabbit*
bubble puppy - elizabeth
gevende - anonim

2pac-ambitionz az a ridah
snoop dogg-serial killa
stamatis gonidis-fotografe

children of bodom: everytime i die
kalmah: principle hero
in flames: embody the invisible


bunu nasıl unutmuşum.... dark tranquillity - lethe

yıllardır bekledıgım soru geldi çattı..
1. Norrda - Glow
2. Alpay - Ayrılık Rüzgarı
3. Jim-x feat Lisa - Givin To Me

ancak bu kadar alakasız olur..

interpol - specialist
editors - camera
the national - mistaken for strangers

1.The Everly Brothers-All I have to do is dream

2.tony bennett-Rags to Riches (jazz ama mutlaka dinlemelisin)

www.lastfm.com.tr

3.Oldboy Soundtrack-Cries and Whispers (tam bir efsane şarkı bulamazsan yardımcı olabilirim)

last.fm listemde ilk üç bunlar

Amal Murkus – Asfur

Emilie Simon – Opium

Orphaned Land – Rainbow (The Resurrection)

einsturzende neubauten - grundstück
vive la fete - aaa
the national - karen

bu aralar budur halimiz.

bright eyes-halihg haligh a lie haligh
flyleaf-all around me
three days grace-never too late

1-) Lacuna Coil - Our Truth
2-) Papa Roach - Between Angels And Insects
3-) Pinhani - Zaman Beklemez

otel(o da en azından 4 yıldızlı olanlar) haricindeki yerlerinde abartmıyorum yüzde 90ında fuhuş döner.o yüzden otellere bakmanızı öneririm.

ben bir ara omuz ağrısından geberirken çok aradım. 3 tane mekan buldum google'dan 5 dk sonra da basıldıklarına dair haberleri gördüm. vazgeçtim. ağrılarla başa çıkmayı öğrendim.

bazı gym'ler yapıyor. onlarda fuhuş olacağını sanmıyorum. afm gym'de vardı mesela ama sana çok ters.

NuSpa Kanyon - Masaj Ucretleri 80 - 150 arasi degismektedir. Masor/Masoz her ne ise, olarak Emon tavsiye edilir.

ritz-carlton un spa si cok iyi.

peki fuhuş olan masaj salonlarının ismini verebilecek olan var mı?

bilelim gitmeyelim diye soruyorum.

krasotkinin merakına katılmamak elde değil. özellikle şişli civarlarındakileri söylerseniz, içimiz rahat edebilir. bi de fiyatlarda önemli tabi, hani tesadüf ordan geçerken şeytan aklımıza girer falan. cepte yeterli parayla dolaşmayalım da, işi garantiye alalım.

www.cihangiryoga.com

Kampanya da varmış şubat 2009 başına kadar 55 ytl. Ben henüz gidemedim ama bir arkadaşım çok süper diye önerdi.

her sokakta 2 tane kuaför olduğunu göz önünde bulundurursak semt ismi verseniz daha makbule geçer sanki ? ben bildiklerimi sayayım lakin fiyatları biraz uçuktur ama iyidir.

mehmet tatlı
erdem kramer
bahçecik

Mayadrom - Desange

Bir erkek olarak garip oluyor tabii bunu söylemem ama neyse :)

mecidiyeköy taksim tarafları olur biraz detaylı tarif olursa sevinirim

1 şişe şaraptan bir şey olmaz 1 şişe daha için.

bilinç kontrolünü yitirmek için de baya bir içmeniz lazım.bu konuda tekilayı öneririm.

sarhoş olmak bilincin ve bedenin kontrolünü yitimek değildir tabi ki. ayrıca yitirmeyin kontrolünüzü, bulduğunuzda eskisi gibi olmayabilir çünkü. en iyisi herşeyi tadında bırakmak.

iyi güzel demişsiniz de, 3 bira içtikten sonra midem bulanıyor. aynı şey şu an için de geçerli. su dahi içmek istemiyorum. bu bir problem midir?

insanimsi, eger istersen bu konuda biraz sohbet edebiliriz. pokercihocaefendi[at]gmail[nokta]com a email at.

Sarhoş olup olmadığınızı siz kendi kendinize biraz zor anlarsınız, yani size göre bilinciniz hep açıktır zaten :) (bkz: ben sarhoş değilim)

Bilincinizin durumu için etrafınızda ayık birileri olsun ki size bilgi versin...

crown ın söylediğine ek olarak: zaten 2 şişeyi de tek başınıza içmeyin bi zahmet. bilincinizi kaybetmek istiyorsanız yanınızda birileri olsun bari....

(bkz: tequilaboom)

ya want2die'ın dediği gibi geceyi hatırlamama durumunu istiyorum ben. mesela şimdi gece ne yaptım ne ettim hepsi bir bir aklımda. her anımda da ne yaptığımı niye yaptığımı biliyordum.
bir de tequilaboom deneyeyim bakalım.

şarap veyahut birayla sarhoş olmaya çalışmak kendinize işkence etmektir.
sarhoşluğa giden yolda bir iki genel parametre vardır,
birincisi vücut kütleniz, ne kadar fazla o kadar zor,
ikincisi, haliyle alkol miktarı
üçüncüsü, bu alkol miktarının ne kadarlık bir zaman diliminde metabolize olduğu.
şimdi tarifimize geçelim,
hızlı metabolize olması için boş mide alıyoruz.
sonra, almak istediğimiz esas bileşen alkol olduğundan, bunun konsantre bulunduğu bir içecek seçerek mesanemizi ve midemizi zitmiyoruz. (ha alkolle başka şeyleri zitiyoruz o ayrı)
içecek olarak %40ın altına düşmeyin. örn : tekila, vodka, viski, rakı.
bunları birşeylerle karıştırmıyoruz.
şimdi en önemli kısmı, her ne karışım hazırladıysak çok hızlı içiyoruz.
bu ilk seferde zor gelen şey olacaktır zaten. o yüzden hedefler koyarak kapasitemizi bulabiliriz.
mesela ilk hedefiniz çeyrek şişe (70likin) vodka shotlamak olabilir. içimi kolay vodka olarak gilbey's öneririm. (bir de allah için, sarhoş olmak için içiyorsanız güzel bir içkiyi heba etmeyin, ortakarar içilebilir ucuz bir varyantını alın, günah.)
shotlamak da şart değil aslında, ama yudum sayısı arttıkça içmek zorlaşabilir. takriben yarım şişeyi tükettiğinizde zaten kendinizle veya tanrıyla konuşmaya başlarsınız. daha da ileri gitmek de sizin tasarrufunuzda.
alkol komasına girmek için 2 büyüğü bu şekilde hızlıca bitirmek kafidir normal koşullarda. haliyle bunu göz önünde bulundurup, kendinize zararı modere tutmaya çalışın.
ÖNEMLİ : bu yazı sadece bilgilendirme amaçlıdır ve doğacak herhangi bir zarar okuyucunun sorumluluğundadır.

1 şişe şarap içip neden sarhoş olamıyorum diye düşünmek gün içinde sadece 1 dilim ekmek yiyip neden kilo alamıyorum diye hayıflanan insanları hatırlatan bir eylem

sarhoş olmak kontrolü yitirmek değildir aslında, kontrolü başkalarına bırakabilmenin güzelliğini fark etmektir. (kontrol delisi insanlar içn konuşuyorum, bunu böyle sorduğunuza göre sizin de böyle olduğunuz intibası uyandı nedense)
bu yüzden içki arkadaşlarla, sevgiliyle vs birlikte içilir. biri düşer, biri tutar. sonra tam tersi olur falan. bilincini yitirdiğin anlar genelde uykuya yenik düşme, daha doğrusu sızma dakikalarına tekabül eder. gerçi evet bi şekilde yürüyüp, üstünü falan çıkarabilecekken bunları hatırlamıyor olabilirsin ama bu uzak bi ihtimal. genelde bilincin kapandığında sızarsın.
bilincin kontrolünü yitirmekse sanırım düşüncelerinin farkında olmadığın yerlere gitmesi, konuşmada rahatlama vs gibi şeyleri sağlayan durum. bu da o kadar zor değil aslında. "geceyi hatırlamama"nın garantisini veremem.
tekila bu konuda bir numaradır. lhun'un anlattığını söyleyecektim bende direk, ne kadar içtiğin kadar önemli olan bunu ne kadar sürede içtiğin. ve ek olarak nerde içtiğin de çok önemli.
mümkünse yüksek müzik olan bi yere, yanında insanlarla birlikte git. bu iş için ayıracağın bir miktar paranın olduğunu varsayıyorum, zira dışarda tekila diğer içkilerden pahalı.olanağın varsa şişe açtır, kalanını götürebilirsin :)
neyse tekilaya başla, şahsi tavsiyem tuz-limon-tekila'dır sırasıyla. bir buçuk saatte 10-13 shot falan içersen hem beden kontrolünü hem bilinç kontolünü kaybedebilirsin. bu arada eğer seviyorsan dans etmeni, hiç olmadı ritmle birlikte sallanmanı önericiim, tekilayı oturarak içersen pek bişey anlamazsın, kalktığında dünyan şaşar kusarsın falan hiç gerek yok böyle şeylere. yok ayakta duramam dersen arada, 10 dakikada bir falan kalk en azından. sarhoş olmak için bu iyi bir yöntemdir.
ayrıca, içtiğiniz şeylerin midede yarattığı problemler içki kültürünün ve geçmişinin gelişmiş olmamasından öte anlamlar içerebileceğine dikkatinizi çekerim. tekila, rakı, vodkanın dibini görmeden kalkmayan biri olarak ben, şarap içemem mesela. gastrit, ülser vs gibi mide problemleri mayalı içkileri kabul etmiyor. bu yüzden şarap ve birayla kendinizi zorlamanın manası olmayacağı gibi, farklı problemler yaratabileceğini de belirteyim dedim. ayrıca rakının bu anlamda ilaç niyetine içilebileceğini de söylemeden geçemiyciğim.

Tek başına, evinde ve oturarak içiyorsan sarhoş olman daha uzun zaman olur. Çünkü konuşmadığından ve hareket etmediğinden alkolün kana karışma süresi uzar. Dikkatini çekti mi bilmem ama tekelle aynı kalitede bira satan yerlerde evde içilenden daha az içmene rağmen daha hızlı çarpar. Bir şişe cumartesi ile sarhoş olman biraz zor.

Sarhoş olmak ne dersen, değişir. Şöyle ki içer içer içersin ama gayet bilincin açıktır. Doğru dürüst yürüyebilmektesindir, sallanmamaktasındır. Ama ağzından normalde etmeyeceğin laflar çıkabilir hatta normalde asla aramak istemeyeceğin birine gecenin köründe mesaj çekebilirsin. Ardından da evine gidip bir şey olammış gibi mışıl mışıl olursun. Sabah kalktığında ise ne bok yedim de attım o mesajı dersin. Bu durumda beden kontrolün yerinde ama bilinç değilmiş demek ki. Sarhoş deyip dememek sana kalmış.

Öbür türlüsünde de kusup duran ama yeni içkiyi reddedip evine gitmek isteyen bir örnek koyalım. Görünüşe göre daha sarhoş ama aklı yerinde. Anlayacağın vücut ve akıl sarhoşluğu biraz birbirinden ayrı. Yok ben her türlü kafayı güzel edecem diyosan şarapla uğraşma aç bi 70'lik rakı; illa ki güzel olursun. :-)

Ha bu arada madem şaraba başladın, yatmadan önce bol bol (yarım litreden az değil) su iç ki sabah kalktığında su kaybından başın deli gibi ağrımasın... ;-)

altın değerinde bilgiler ve tavsiyeler için teşekkürler. açıkcası içkiyi fazla sevmiyorum fakat ahandanick'in de değindiği gibi kontrol sorunları yaşıyorum.
şarabı ucuz olduğundan tercih ediyordum. bundan sonra 3 şişe şarap yerine bir şişe rakı, olmadı votka alırım.

ciltteki kuruluktan ileri gelen bir kaşınma mı yoksa nedir ?

yok öyle olsa doktor söylerdi deli gibi kaşınıyor her yerim.a vitamini fazlalığından olsa gerek diye düşünüyorum.

roaccutane...cift tarafli keskin bicak. Kasintin tahminen cildinin asiri kurumasindan kaynaklaniyordur, hekiminin bir nemlendirici, en azindan dudaklarindaki catlamalara karsi (ki cok aci verir sizim sizim) bir seyler önermesi gerekirdi?

ayrica birden 40la baslamis o da bir tuhaf, dozaj yüklemesi yapilmaz benim bildigim, 20mg ile baslarsin ama kendi takdiri tabi.

sana neutrogena nin dudak nemlendiricisini öneririm, hem yagli degil, hem de yapis yapis olmuyor. Kasintin lokalse sözlükten mesaj at, bir-iki krem önerebilirim. Gecmis olsun, yanliz sunu da söylemem gerekiyor, cok ama cok zorunda kalmadigin sürece roaccutane kullanma, uzun dönemde ne gibi etkileri var henüz belli degil...

Dudak nemlendiricisi şart. Eğer cildinde soyulma varsa nemlendirici krem de kullan. Ama 40 cidden sertmiş. Ayda bir karaciğer testi yani kan ölçümü yaptırdığına emin misin? Zira ben yaz tatiline çıktığımda 2 ay yaptıramamıştım ve 2 ayda kan değerleri darmadağın olmuştu. Kan testi gerekip gerekmediğini sor, ayrıca kullandığın ilaç depresyona yol açan bir ilaçtır. Bazı şeylere karşı gereğinden fazla hassas olabilirsin.

roaccutane kullanan bir kişi olarak konuşuyorum. ilacın yan etkileri arasında kaşıntı belki de en hafifi. daha yeni başlamışsınız ve yol yakınken "bırakın" derim.

ilerleyen safhalarda cilt o kadar kuruyor ki, pul pul dökülmeye başlıyor. dudak, sert bir hal alıyor ve yemek yemek işkence oluyor.

en kötüsü de, psikolojik olarak yaşattığı sıkıntı.. evet, böyle bir gerçek de var.

doktora bile güvenemiyorsun artık. azıcık pürüz varsa bile bu saçmasapan ilacı dayıyo hastaya. bana da zamanında cilt doktoru çok az sivilcem olmasına rağmen bunu yazmıştı, neyseki ilacı araştırıp kullanmamam gerektiğini anlamıştım.

former bir kullanıcı olarak bende tecrübelerimi paylaşayım. depresif yapar doğrudur, kullandığım süre içinde selam veren insana bile tahammül edemiyordum. neyseki xanax var. halsizlik yapar, sabah yataktan 1001 değişik manevra yaptıktan sonra kalkarsın falan. neyseki kafein var. kuruluk yapar ama bence kuru cilt, yağlı ciltten iyidir. neyseki betanthen, bentantol türevi bir umum zerzevat var. dudak çatlatır, evet. lipstick diye bir teknoloji var.

dozaj olayına gelince; ben 30 mg/gün kullandım, kaşıntı konusunda ciddi şikayetlerim olmadı. alkolle aldım, sabah aldım, akşam aldım, geceyarısı aldım; karaciğerde bir sorun yaratmadı. ama tüm bunlar bünye meselesi olabilir tabi.

@the man who hears deepest inquisitions:bu ilacı yaklaşık 1 senedir araştırıyorum hakkında baya bilgim var sanırım.krem olarak bepanthene yazmıştı evet ama dudak için.şimdiye kadar bir çok tedavi gördüm ama hiç birinden sonuç alamadım 2 tane doktor roaccutane kullanmam gerektiğini söyledi araştırmalarıma göre ben de pek sıcak bakmıyorum bu ilaca doktorlara da bunu belirttim başka tedavi verdiler ve yine sonuç alamadım o yüzden roaccutane kullanmak farz oldu=)

@metal revolution: ciltte soyulma olucak kadar kullanamadım maalesef kaşıntılarımdan dolayı.evet bana da 40 biraz fazla gibi geldi kilomun 57 olduğunu göze alırsak.ilk kaşındığım zaman bir daha kan tahlili istemişti doktor ve kaşıntılarımın ilaçla bi alakası olmadığını tahlillerimin iyi olduğunu söylemişti bir kaşıntı ilacı verdi 2 tablet kullandım geçti kaşıntım sonra tekrar başladım roaccutane a 4-5 kapsül kullandıktan yine başladı ve şu an yine bıraktım.

@c02s2 :sosyal bir insanım psikolojik sorunlar yaşayacağımı sanmıyorum yaşasam bile çevremdeki insanlar sayesinde bunun üstesinden gelmek çok zor olmaz :)hem sizler de varsınız:)

@deahy:benim de fazla sivilcem yok ama akneler kistik olduğu için çok güçlü ve oldukça büyük hele ensemde çıkanlar yüzünden boynumu çeviremiyorum o derece o yüzden bu ilacı kullanmam elzem.

@killarmy: birden 40 mg vermesi bana ağır geldi gibime geliyor.en azından vücudu alıştırmak lazımdı sanki.

bu ilacı yaklaşık 1 sene kullandım. kesinlikle doktor kontrolünde kullanmalısın. hemen her ay tahlil yaptırmak gerekiyor. benim gittiğim ilk doktor bu ilacı kullandırmamıştı, ikincisi de 'daha ne bekliyoruz' modunda yaklaştı olaya.. dozunu düşürmek ne kadar işe yarar bilmiyorum ama başka bir doktora daha görün bence.. kaşıntı derken kızarıklık da var mı? A vitamini içeren şeyleri fazla yiyor muydun ilacı kullanırken?

@quinza : hayır hiç yemedim desem yeridir.kızarıklık falan da yok içten içe kaşınıyor her yerim.

valla bence roaccutane işine girmeyin. ben de sosyal bir insandım. memleketin en güzel üniversitesinde, otel gibi yurtlarda cillop gibi bir hayatım vardı. ağzım burnum yamuldu sonra...

hamlaşmışsınızdır.hafiflesin diye yapıcak bir şeyiniz yok pek geçer 1-2 güne:)

eczaneden bir kas gevsetici alın , daha çabuk hafifler geçmiş olsun :)

sıcak duş & asprin atlatmanıza yardımcı olur.

sakatlik olmadigindan eminseniz, sadece hamlama ise esnetin calflarinizi. esnetirken aciyacaktir ama en hizli oyle gecer hamlama. bir egik duzlem yaratin. ne bileyim yere bir iki kitap falan koyun ustuste. sonra topuklariniz yerde, parmak uclariniz kitaplarin uzerinde olacak sekilde (bu pozisyonda calflar esneyecek) 20 saniye kadar bekleyin. araliklarla tekrarlayin bu islemi. kitaplarin yuksekligi esneme derecesiyle dogru orantili olacaktir. artik dayanabileceginiz kadar esnetin.

esnetme ve özellikle antreman sonrası sıcak değil soğuk duş.
üstüne aldığın gıdanı arttır ki toparlanman hızlı olsun. potasyum alımını arttırman lazım. yani muz ye. dışarıdan magnezyum da alabilirsin.

Limonlu soda ve bol tuz. Sık sık başıma gelir, kondisyonun süper bile olsa aşırı uzun idman veya maç sonunda calflar çöker.

olan yer ancak çok çok merkezi bi yer olabilir ama olsa dahi 1 yen vereceklerini sanmıyorum

kapalıçarşıda ya da taksimde vardır.

1 japon yeni onlarda da yoktur.

türkiye'de 1.000, 5.000 ve 10.000 jpy alınıp, satılır. 1000 japon yeni en küçük kağıt paralarıdır. yaklaşık 10 ytl'ye tekabül eder. döviz bürolarında da bulunur.

Bir de bu tip az kullanılan paralar kolay bulunamayabiliyor, bankaların merkezden getirtmeleri gerekebiliyor. Biz İsveç kronu alabilmek için 10 tane yer gezmiştik hatırlarım.

Kullandigin ilaclari duzenli bir sekilde kullandiysan duzelmesi gerekirdi bir anormallik var bu durumda, bir de hep ayni doktora mi gittin, farkli bir doktor dene istersen.. Yuzunu de dogal temizleyicilerle temizle, yuz sabunlari veya temizleyicileri oluyor..Ayrica tukuruk surmenin de ise yaradigini gordum ufaktan bir dene istersen herkeste ayni sonucu verir mi bilemedim.. Tukurugun icindeki enzimler sivilcenin ustesinden gelebiliyor bazen...

soyun dedi.. evet evet aynen öyle..
ama doktor hanım sivilceler suratımda dedim.. yok dinlemedi..
açtım öyle bir gösterdim her yanımı..
aknelerin birkaç sebebi var kuşkusuz dedi..
git buna işe, testsinler öyle getir dedi..
o zamana kadar onca hekime görünmüşüm senin gibi..
bi çaresini bulamamışım.. şaşırdım tabi..
artık suratımdaki sivilceler içeri içeri çıkmaya başlamış ama.. öyle bir acı yani.. bir de iz bırakıyor üstüne üstlük...
kuzenimin sivilcesini iyileştiren doktor bile bende yetersiz kalmış..
ya da 2 hafta için iyileştirebilmiş en fazla..
bu sonn dedim.. ama peki dedim..
neyse testi götürdüm.. seninki işte bu dedi.. .nasıl dedim..
böyle böyle et , böyle böyle yap dedi..
yaptım.. hemde sadece iki hafta..ister inan ister inanma..
son bir yıldır suratımda ne bir sivilce nede akne ....şaka gibi...
bu kadarmış.. bidaha kontrole bile gitmedim..
sağlık sigortasıyla nerdeyse beleşe geldi...
uzatmayayım...

senin gibi 3 senede değil nerdeyse 10 yıl çektim aynı işkenceyi..
bu kadarmış..

doktor mu kim?

akademik hospital..
Prof. Dr. Tülin Ergun

geçmiş olsun şimdiden

öncelikle dermatologtan öğrendiğim kadarıyla aknelerin yeme içmeyle hiç bir ilgisi yokmuş.

ve benim size teklifim başka bir dermatologa görünüp bu dertleriniz anlatmanız ve eğer kan değerleriniz normale döndüyse roaccutane tedavinize yeniden başlamanız.düşük doz uzun süreyle istediğiniz cilde ulaşabilirsiniz diye düşünüyorum ben şahsen kendim.

yumurtalik kisti ya da polikistik over sendromu bu dediginiz duruma sebep olabilir. ozellikle de 19 yasinda cart diye ortaya cikan sivilce altinda baska birseyler yattigini gosterir. ultrason ile bu durum kontrol edilebilir. ama normal bir ergen 20 yasindan sonra hormonlar oturmaya basladigi icin bu problemden kurtulmalidir. kesinlikle baska bir doktora gorunun. eger sivilcelerin basladigi tarihte yasam tarzinizda belirgin bir deisiklik oldu ve stresli bir hayata basladiysaniz belki o da arttiriyor olabilir ama genelde bu var olan sivilceleri costurur sizinki daha somut bir sey gibi duruyor.

Dişi bir insansanız polikistik overi düşünün bence de, evet. Özellikle de eşlik eden kilo, tüylenme vb. falan varsa.

Böyle durumlarda doğum kontrol hapları da önerebiliyor doktorlar. Hormonları düzene sokmak amacıyla. Kullandınız mı bilmiyorum ama bu ihtimali de gözden geçirin derim.

@tribal enfeksiyon: İnsanlar 30 yaşında da daha önce hiç bir problem yokken PCO olabiliyorlar da, o açıdan. Siz doktorsunuz tabii daha iyi bilirsiniz ama, doğa bir enteresan işte, her zaman kuralı olmayabiliyor.

akne sorununun tabii ki yeme içmeyle ilgisi var ama hep zannedildiği gibi yağlı, baharatlı yemek değil hayvansal proteini bırakmak en iyi çözüm. benim de uzun süre akne sorunum oldu, hatta bir dönem yüzümde kist halini aldığında 6 ay roaccutane kullandım, uzun süre etkisi sürdüğünden işe yaramış göründü ama sonra yine sorun yaşadım. roaccutane zaten ağır ve uzun vadede de vücudu yıpratan bir ilaç olduğundan yeniden kullanmadım, antibiyotik, lokal kurutucu losyonlar vs ile idare etmeye çalıştım.
şimdi (akne sorunu yüzünden değil, tamamen etik nedenlerle) vegan yaşam tarzını benimsedim. yani hayvansal hiç bir ürün yemiyorum ve kullanmamaya çalışıyorum. bu arada akne problemim de kalmadı...
size önerim, hayvansal gıdaları tamamen kesmeseniz de sınırlamanız, azaltmanız. ayrıca cildinizi çok kurutan temizleyicileri tercih etmeyin. cilt, kuruluğu bertaraf etmek için daha çok yağ salgılıyor. mümkünse cildiniz için jel tipi temizleyiciler ve hafif nemlendiriciler kullanın.
geçmiş olsun...

@ermanen : hayatta nefret ettiğim iki şey varsa; biri kesinlikle tükürük. ayrıca doğal-alkollü,alkolsüz hemen hemen bütün markaların yüz temizleme setlerini denedim.

@endoplazmikbirkulum; @sui : haklısınız, doktor da bu ihtimali düşünerek kallavi bir kan testi, ultrason vs ile kendisi kontrol etmekle kalmadı,jinekoloğa yönlendirdi ve böyle bir sorun olmadığı ortaya çıktı.

@ciayco: belirttiğim üzre ankarada yaşıyorum, malesef bu mucizevi tedaviden mahrum kalıcam galiba.
@zen spider: oh may gad! her şeyi isteyin ama kebabı hayatımdan çıkarmamı istemeyin :)

@szqnn : evet bu öneriyi elbette değerlendireceğim, ancak karaciğerde emilen başka ilaçlar da kullandığım için (ve onları kullanmam hayat kalitem açısından sivilcelerden daha öncelikli malesef) değerlerin öyle gözle görülür oranda düzeleceğini zannetmiyorum, yine de denemekte fayda var, doktor daha iyi bilir,evet.
acaba bu ilaçlar mı sivilce yapıyor yoksa ?!?

@tribal enfexion ; teşekkür ederim, derhal deneyeceğim.

ayrıca teşekkür ederim herkese.. yazmak isteyen olursa; hala geçmediler bu arada :)))

ortodonti ssk da geçmiyor diye biliyorum.yani ben küçükken yaptırdğımda gayet para vermiştim.

Ben tel kullanımıştım bundan uzun yıllar önce. Önce gidip okmeydan ssk'dan sevkimi aldım sonrasında Çapa diş hekimliği fakültesinde ortodonti bölümünde tedavimi yaptırdım. Yaptığım bütün masrafları fişledim(otobüs biletleri dahil) tedavi sonunda hepsini kuruşu kuruşuna geri aldım. Postacı birgün ansızın elinde 2 milyara yakın parayla geldi :)

aynı sorundan bende de var. bu kış dik duruş korsesi kullanmayı düşünüyorum. isterseniz medikallerden ya da büyük eczanelerden sorun...

Pilatesin işe yaradığını, insanın duruşunu değiştirdiğini söylüyorlar, denemedim bilmiyorum, sosyetik bir çözüm olabilir:)

dikkatli olun eğer kemik gelişiminiz tamamlanmamışsa duruşunuz öyle kalabilir

think martini'nin de dediği gibi ben de duydum pilatesin işe yaradığını, hatta gördüm. yaşlı bi yakınım torununun telkinleriyle pilates milates yapmış, kadın bayağı dikleşmişti son gördüğümde.
aynı sorun bende de var bu arada çocukluğumdan beri. ilerleyen yıllarda çok feci ağrılara neden olabilir diyor doktorlar, korse dışında yastıksız yatmayı da öneriyorlar.

skolyoz olma ihtimali de olabilir.

pilates işe yarıyor

spor yapın (fitness, yüzme vs)

ümraniye belediyesinin ücretsiz pilates kursları vardı bir iki ay önce(gülmeyin len). yani demem o ki; belediyeleri, çeşitli kurumları bir araştırın önce ilginç fırsatlar yakalanabilir.

(bkz: dik durmak/@coolcatisi)

ben sokakta efeler gibi yurumeye gayret gosteriyorum. nefesimi cekip gogsumu sisiriyorum, dik durmaya calisiyorum. tabi bi 10 dakika sonra kendimi tesadufen kambur yururken farkediyorum. boyun one dusmus yine. yani mumkun mertebe dik durmaya calis bence.

kahvegibi'nin dedigi gibi bisey almayi dusunuyorum bende. madem varmis boyle seyler, faydalanmak lazim. ha bi de bi sure sonra yatarken, yastiga kafani koydugun zaman, yastik dusuk gelmeye basliyor. mecbur yukseltiyorum, bu sefer iyice alisiyorum boynu one getirmeye. kisir donguye giriyor sonra olay. korse iyi gibi yani kisaca :)

cok fazla araba kullanan birisi isen arabanin aynalarini dik durabilecegin sekilde ayarla. ise yariyor cidden. bide dik durman gerektigini hatirlatacak bise bul. artik eline ip mi baglarsin bilemiyorum.

erkekseniz askerlik işe yarıyor. zorla dik durduruyorlar adamı.

ne tarz mesela?bir de neye göre pahalı ? yani şişe falan mı açtıracaksınız yoksa içkinin bardak fiyatına göre mi?

gümbür gümbür müzik çalsın insanlar eğlensin coşsun:)) mesela birada 10ytl den fazla olmasın, müzik tarzı pop r&b olabilir

ortaköy : okunuşuyla yazıyorum : coyful.

gaza bastığında sesi kısılan teyip görmüşlüğüm de var.hatta çok gördüm.bi takım kablolarda temassızlık bilmemne olabilir.

akü bitiyor olmasin?

@trimpot
Yok ilk günden bu yana bu şekilde. Zaten araba çalıştığı gibi 15-20 civarlarında olan ses kendiliğinden 7-8'e alınıyor sonra tekrar açıyorsun sesini. Ama ses düzeyi kontağın kapalı olduğu ana nazaran biraz daha az.

belki araba surerken dikkatiniz dagilmasin diye oyle oluyordur. arabanizin bir ozelligi olabilir mi ki bu?

garanti kapsamında ford servislerine baktırabilirsiniz. ayrıca kayranın kedisinin söylediği gibi bir otomatik ses kontrolü zımbırtısı gibi bir şeyler olabilir. bunun da cevabını arabanın kullanma kılavuzunda bulabilirsiniz.

kontak yapıyor olabilir kablolar bir yerde. arabanın gaz sesi hoparlörlerden geliyor olabilir mi inceden?

honda civiclerin teyp menüsünde svc isimli bir bölüm var istediğin zaman ayarlıyorsun, hızın artıkça ses de artıyor, istediğin zaman kapatabiliyorsun.
teypte böyle bir özellik olmasın?

lost diye bir dizi var bak onu indir

90ların başında çekilen twin peaks var yönetmeni david lynch.

standart dizilerin cogunu bitirdiysen indirdiysen anime ye sardır ordan arşiv manyaklığını yeterince doyurabilirsin bence.

masters of science fiction da fena değil, horror u bilmiyorum.
fringe baya guzel bu arada sardırsan iyi olur.

monkey dust diye bbc3te çıkmış ingiliz cizgi dizisi var. acayip birşey, kara mizah, sübyancılar, gayler, deliler, çok değişik bir şey, 3 sezonu da izledim cidden "değişik". tavsiye ederim.

Blade'in de dizisi var diye biliyorum.

seedlere dikkat ediyo musunu torrent çekerken?

ben pek acemisiyim , dikkat etmiyorum seede falan? hatta nedir falan da bilmem... torrentturk.biz de ki torrentleri limewire ile acıyorum ama gec indiriyo iste.. sorunum bu :) bi ayarı olsa gerek ama nasıl?

torrent sitesine girdiğinizde seedlere bakın ne kadar fazlaysa o kadar iyidir.

bir de indirmek için limewire kullanmayın. utorrent iyidir. onu kullanın.

ben şahsen istanbul trafiğinde sağdan direksiyonlu araç gördüm.

yasal olarak sıkıntı olmaz, gezersin gayet güzel. ama trafiği sağdan işleyen bir memlekette sağdan direksiyonlu araba kullanmak hem zor, hem de güvensiz olur (kendiniz için de, trafikteki diğer sürücüler için de).

kullanabiliyorsun ama sen çekersin. beton bayram adlı bir arkadaş sağdan direksiyon bir araç kullanıyordu sanki. çoğu yabancı plakalı araç da sağdan direksiyonlu olabiliyor.

bizim buralarda bi toyota supra var sagdan direksiyonlu. yillardir kullaniyor adam.

bir şekilde alsan da o arabayı tasiş'ten geçiremezsin gibime geliyor. bol paralı büyükler kapar muhtemelen.

ama yasal bir engel yok.

Yasal bir problem yok ama kaza yapma ihtimaline x50 verirsin. Türkiye'de kullandığı arabasıyla Kıbrısa giden ve ilk 2 saat içinde kaza yaparak hayatını kaybeden çok insan duydum misal.

doymak,çok susamışken su içmek,kaka yapmak,orgazm olmak. gider bu böyle

aslında bende daha cak isin sonucundan cok yapılısı, olusu esnasındaki tatmin duygusunu karsiliyor
keyiften bir adım daha ileri
yemek yemek keyif verebilir ama sevdigim seyi yerken kesinlikle haz duyarım
karpuz

kaliteli çikolata

hi end bir sistemle yuksek sesle guzel muzik dinlemek

magnum (bkz: haz var dahası var)

bmw m5'in motor gürültüsü (sesi değil). resmen ağzımı sulandırıyor.

Nucleus accumbens bolgesinin elektriksel olarak uyarilmasi haz verir, bunun en dogal hali vincenzo'nun dedigi gibi sekstir.

ilgi.
beklenen yerden ama.

tdk ya sordum şöyle dedi

haz -zzı
isim Arapça §a©©

1 . Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk.
2 . felsefe Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma.
3 . müzik Ezgi.
4 . ruh bilimi Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku:
"Ömrünün en öfkeli veya buhranlı anlarında bile yaşamak hazzının parıltısı gözlerinden eksik olmazdı."- A. Ş. Hisar.

seks tabii ki de, ne cikolatasi ne arabasi birakin temiz aile cocugu ayaklarini :P

100ün üzerine çıkmazsan ekonomik olur mesela.

mola ver 3 saatte bir fln, 4 u gecmesin.

hız yapma pek. 140 fln iyidir.

cok yeme, molalarda da cok yeme

depo yu iyi takip et, izmitten sonra bi 300 km kadar benzinlik yok en yakını karabuk sapagındaydı sanırım.

silecek suyunu doldur.

sol seridi isgal etme surekli, cok kufur yiyorlar onlar.

dikkatinizi kaybedebilirsiniz, yanınızda birisinin olması, veya radyo, müzik vs dinlemeniz iyi olur. dalgınlık olayı azalır.

tır sollarken dikkat et, sollama yaparken önündeki araca öncelik tanı. gözünün kesmediği virajlarda sollama yapma. aracının limitlerini zorlayacak sollamalar yapma (viraja süratli girme, lan ben bunu geçerim gazına gelme)

radarlara dikkat et, yolun sağını devamlı kes, ama bu yetmez, orta refüje de radar koyuyolar. karşıdan gelenlerin sellektörlerine dikkat et.

bilmediğin yolda basma, tümsek/çukur/yol çalışması yüzünden başın ağrır.

tamponuna dayayan olursa panik yapma, sağa çekilme bırak fırsat bulunca geçsin.

gece surme, mola ver ve egzersiz yap molalarda, su ic bol, 110'u gecme, arabadakilerle konusma, sadece yola bak, radyo isini baskasi halletsin

Kdz. Ereğli sonrası yollar feci engebeli ve mıcır dolu. Dikkat ediniz.

ne kadar ayıp. arkadaş kastamonuya ilk defa gidecek kimse en öneli uyarıyı yapmamış;
üzerinde aşağıdaki yazıdan olan bir tabela görürsen sakın panikleme.

daş duşebulu ayı çıkabulu

gündüz çıkacağım zaten, ailemde yanımda olacak.

+kastamonu'ya ilk defa gitmiyorum, ilk defa uzun yola çıkıyorum :)

ben 2. uzun yol tecrübemi yaklaşık 1 ay önce didime gelerek yaşadım 600 km tam olarak izmit-didim kendimden bilmeyipte yolda öğrendiğim şeyleri yazayım
arabadayken
●of sıkıldım basayım biraz dediğin anda mola ver
●Gidiş geliş yolda araba sollarken kesinlikle vites küçültmeyi unutma
●Karşından sana arka arkaya selektör yapan arabaların şöförlerine bak radar uyarısı yapıyor olabilirler
●85 90 la gidersen yarım depo ile gidebilirsin gideceğin yere
mola verince
●Fazla sulu şeyler içme yanına su al
●yağlı yiyecekler yeme
●arabanı kitlemeyi unutma
●mola yerinde araba yıkayanlara para vermeyi unutma yıkatmak istemiyorsan baştan söle her gelen arabayı yıkıyorlar
●gideceğin güzergahtaki hava durumuna göre arabanın içinde kalın bişeyler bulundur arabada klima varken indiğinde donarsın.

memleketten (kastamonu arac)dun geldim, yani sen bu mesajiyazdigin siralar. pazartesi sabahtan cikmistik yola sahurdan sonra, acayip bir yagis vardi ki silecekler yetismiyordu. Gerede'de otobandan ayrildiktan sonraki yol oldukca puturlu ozellikle yagmurlu havada cok dikkat et, biz direksiyon hakimiyetini kaybettik 2-3 kere saga sola donduk de sonra duzelttik sukurler olsun. Bir de cok micir-cakil var o yolda onlara cok dikkat et, gereksiz hiz yapma 100 iyidir (yagmurlu ise en fazla 70) Hava kuru iken dikkat edilecek bir sey yok ekstradan (cakil micir tabi ki var), son derece rahat yollar. Otoban icin ise bir sey demeye zaten gerek yok.

2 kere benzincilerde tuvalet ve gerinme molasi verirsen yeter. Iyi yolculuklar

birde bu aracın tamponunu ve kaputun bir bölümünü kaplayan maskelerden takmaya gerek varmı? hani mıcırlı yolda taş sekmesin diye? yada seker mi?

+ olarak şunu söyleyebilirim.

Yanına sevdiğin aromalarda Powerade al, 1 veya 2 şişe (sen 2 şişe al). Baktın yorgun hissediyorsun dinlenirken molada aç bitanesini. Sana ilaç gibi gelicek.
Ben yazlığa ve bilimum uzun yolculuklarda kullanırım, faydasınıda görürüm!
Allah yolunu açık etsin, kazasız belasız kullanmayı nasip etsin. Amin!

malibu olabilir hindistan cevizi likoru,
archers olabilir, seftali aromali..
baileys zaten demissiniz..
bunlar disinda meyvali votkalari meyva sulari ile birlestirebilirsiniz.. (gazli icecek icmediginiz icin, yoksa sade gazoz diyecektim)
aklima gelenler bunlar..

hare' nin kremalı turk kahveli likörünü önerebilirim eğer denemediyseniz. gercekten fiyat performans oranında harikalar yaratıyor kendisi.(aha canım çekti işte)

safari kola güzeldir.
ben cok sevmesem de (bkz: appletini) (bkz: martini)

smirnoff green apple-schweppes bitter lemon ikilisinin mükemmel karışımı.

mojito tam sana göre

karadut şarabı derim :) meyve suyu gibi zaten şekerli, ööyle gidiyo. şirince olabilir marka olarak,ya da ev yapımı kapadokyadan. e benim canım çekti ama

karadut şarabını dener ve seversen herhangi bir öksürük şurubu -tatlı olması şartıyla- işini görebilir bence : )

kahula tavsiye edebilirim ayriyeten bulabilirsen mozart likörü bağımlılık yapabilir.

iç ısıtmaktan kastın kışın ısınmaksa küçük bir matara al içini de acıbadem likörüyle doldur kahveye damak tadına göre ekle, hastası olabilirsin, olmayabilirsin de.

iç ısıtmaktan kastın her türlü alkolün çarpmadan bir kaç kadeh önce yaptığı ısınma hissiyse dediğin kriterlere en güzel rum uyar. cuba libre yapabilirsin mesela az bir zahmetle akşam evde otururken.

(bkz: sangria)

(bkz: limoncello) icimi kolay ama alkolu biraz yuksektir
(bkz: martini) icimi kolay bana gore meyvasuyu gibi

(bkz: pina colada)

bacardi breezer

blue curacao

(bkz: tatli ickiler)

smirnoff north enfes olur diyeyim ben sana.

bi de likorler de tatlıdır genelde.

1 fincana(mug olan fincan yani);
2 kapak konyak+sicak cikolata ekle, istersen biraz da seker katabilirsin. kisin super olur bu. kar veya yagmuru seyrederken bunu icmek +1000 mutluluk puani getiriyor.

rüya'da olaydan etkilendiğin için uyanıyorsun.

edit: yanlış anlamışım, rüya görmem ben, bilemicem :)

@thefirstfbli
kendi kendine uyanmayı hiç karıştırmıyorum. mesela arkadaşım tarafından telefonla aranıyorum ve rüyam kesilmiş bir şekilde uyanıyorum. bu üst üste tekrarlandığı için sordum. yoksa başkasına olmuyor mu bu?

bana da çok oluyor.hatta bazen çok güzel bir rüya yarıda kesiliyor o zaman çok sinirli bir şekilde uyanıyorum.

bazi ruyalar uykuya daldiktan sonra gorulur efenim. bazen de uykunun son kisimlarinda gorulur.
bununla ilgili bir seyden bahsedeyim,
diyelim ki rem evresinde bir ruya gordunuz, ruya bitti ve aradan biraz zaman gecti.. o an telefon / kapi vs caldi ve aniden uyandiniz. uykuya daldiktan sonra gorup de bitirdiginiz ruya, sabahin bir saatinde nasil kesiliyor birden bire? bu noktada tartisilacak cok sey var gibime geliyor.
misal hic ruya gormediginiz ya da gorseniz bile hatirlamadiginiz bir geceyi dusunun.. uykuya dalmanizla uyanmaniz bir oluyor. yani aradan gecen zamaninin farkinda olmuyorsunuz bile. bu noktada, ruyayi gorup bitirdikten sonra; diyelim ki uykunuzun 3. saatinde ruyayi bitirdiniz.. uyuduktan 5 saat sonra uyandirildiniz. kalan 2saat sanki hic gecmemis de, ruyaniz bittigi anda uyanmissiniz gibi hissedebiliyorsunuz. yani arada algilamadigimiz kayip zamanlar var.

bi de, soyle bir yazi var okumakta fayda var diye dusunuyorum (=
www.biltek.tubitak.gov.tr

geri uyuyup kaldigin yerden devam edebiliyorsun, ama egzersiz yapmak gerekiyor bunu icin ve evet bana da oluyor bu durum...

bence 8 saat içinde 2-3 saniyede bir muhteşem kurgulu rüyalar görüyoruz. beyin bu bilinmez.

ykm gibi yerlerde çok var.

kadıköy'de mühürdar caddesinin bir yan sokağının girişinde, (kiliseye yakın) deri ürünler, çanta ve şemsiye satan bir yer vardı hatırladığım.

bi de böyle carrefour gibi yerlere de bakmakta fayda var.

eminönü'nde, mısır çarşısı'nın arkasındaki sokaklarda sadece şemsiye satan dükkanlar var, oralarda bolca çeşit bulabilirsiniz.

boynerlerde celal birsen satılıyor, 3 yıldır kullanıyorum hiçbir sıkıntısı olmadı ayrıca çok çabuk kuruyor.30 liraya falan almıştım.

celal birsen oneririm ben de. kaliteli hagaten.

süleymaniye camiinin ordaki yokuştan eminönnüe inerken soldan değil sağdaki yokuştan inersen solda celal birselin kendi mağazasını görebilirsin.

Şemsiye kullanmayın derim. Yolda tüm şemsiyelilere, içimden de olsa, çok pis saydırıyorum.
İmza: Kaşı gözü delik deşik edilen mağdur...

celal birsen : eminönünde mağazası mevcut. indirim de yaparlar malları da süperdir. çantamda şu an var mesela bir tane inanılmaz.

(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: green street holigans)
harry potter'ın vizyona giren son filmi (adını hatırlayamadım)
(bkz: layer cake)
(bkz: snatch)

(bkz: love actually )

(bkz: my fair lady)

(bkz: all or nothing)
(bkz: secrets and lies)
(bkz: mike leigh)

This is England denen film çok tatlı ingilizce aksanına sahip

millions
bank job

#not: iki filmde eğlenceli, neşelendirir.

jude var.

#not: bu film biraz sarsar adamı, sallar şöyle filan, "fena be!" diyebilirsin, depresiftir, moralini bozabilir, hele bu mevsimde izleme istersen.

Çoook teşekkürler herkese aralarından bi' "the millions"u izlemişim. Bunları edinmeye başlıyorum, hâlâ da önerilere açığım.

this is england

(bkz: kes)
ve diğer ken loach filmleri faideli olabilir. eğlencelik olarak da mean machine olabilir.

(bkz: shaun of the dead)
(bkz: hot fuzz)

(bkz: trainspotting)

iskoc aksani gerci ama ne biliyim, yakin sonucta.

(bkz: cassandra's dream) woody allen filmi, tavsiye ederim.

bence direk ilk cevabı dikkate alıp guy ritchie nin 2 filmini de izlemelisin. snatch ve lock stock and two smoking barrels.

normalde pek dikkat etmezdim aksanlara hele ingiliz aksanınıda çok soğuk bulurdum ama lock stock u izleyince hayran kaldım. jason statham tek başına yetiyor zaten iki filmde ama bunda giriş sahnesinde yakalıyosun zaten tekerleme gibi bidaha da kopamıyosun :)

snatch deki brick top u da unutmayalım tabi :)

(bkz: match point)

bence çok zevkli kesinliklike okunur ilgi alanına bağlı bir turist rehberi olarak benim için rüya gibi bir bölüm..

türkiyede kimse mesleğini yapmıyor ki?

yani istediğin şeyi oku da sen karşına neler çıkarbilinmez arkeoloji bitiripde misal represantlık yapan çok var
ama odtüden mühendislik bitirip de represantlık yapan çok
sana ve şansına bağlı işbiraz

okunmaz. iyi üniversitelerde arkeoloji bitirmiş arkadaşlarım var, biri bankacı oldu, biri bilgisayarcılıktan gidiyor vb vb. iş imkanı yok.

bir yunan arkadaşım istanbul üniversitesi arkeoloji bölümünden bu sene mezun oldu.evet türkiyede bu meslekten para kazanmak oldukça zor ama yunanistanda deli para kazanıyorlarmış.belki yunanistana gitmek istersiniz bilemiyecem.

okunmaz.

metrobüs varsa oralardan atlayın m.köye gelin.ordan metroyla metrocity yaparsınız.tahminimce 40 dk sürer bu şekilde

ataköy 9. kısımdan (atrium arkası) metroya ve şirinevlere giden bir üst geçit var, aynı zamanda metrobüs durağına da iniyor, metrobüse binip mecidiyeköy'de inin,aşağı inin sağa doğru biraz yürüyerek taksim-levent metrosuna geçin. bugün saat 10 civarında mecidiyeköy - ataköy arasını 25 dakika civarında kat etti otobüs. 5 dakikada metroya yürürsünüz, 10 dakika içinde de leventte olursunuz, toplam 40 dakika ataköy 9.kısım ve levent arası sürüyor. garanti olması için saat 13'de metrobüs ataköy durağında olun derim..

metrobüs koyun gibi taşıyor falan diyorlar başka alternatifimiz yok mu peki? metro falan aktarmalı olanından?

Metrobüse genellikle sabah saat ondan sonra biniyorum, her hangi bir kalabalığa rastlamadım, boş yer de oluyor. Sabah erken ve iş çıkışı olur o yoğunluk. Bir de her dakika sefer var, o saatte rahat gidersiniz.

Edit: bir de metronun metrocity'nin doğrudan iç kısmına çıkışı var. okları takip edin:)

metrobüsü ben her sabah işe giderken kullanıyorum. Tabii balık istifi oluyor. Ama mesai saatleri dışında çok tenha, çok hızlı ve rahat. Ataköy'den, Levent'e en mantıklı yol metrobüs+metro yapmak. Bu yolla taş çatlasa 45 dk. içinde Metrocity'de olursunuz.

Hayır. Belli mekanlardaki çekimler aynı gün yapılır, tekrar tekrar dekor kurmak vs. saçma olacağı için.

Yani mesela bir senaryomuz olsun.

Evde başlıyor film. Adam evde dolanıyor, dişini fırçalıyor falan. Sonra ormana çıkıp koşu yapıyor. Sonra tekrar eve gelip ütü yapıyor. Sonra iş görüşmesine gidiyor. Akşam eve gelip üstünü değiştiriyor ve gece kulübüne gidiyor. Sabah eve gelip duşa giriyor, sonra işe gidiyor vs...

Şimdi bu adamın günlük yaşamını takip ederek çekim yaparsanız perişan olursunuz :) Önce ormana, ordan eve, ordan iş görüşmesine, ordan gece kulübüne taşınırsınız 100-200 kişilik setle. (set 50 kişi de olabilir, filme göre değişir)

Mantıklı mı? :)

evet doğru.:)

senaryolar, yazıldığı sahne sırasıyla çekilmez.
bu yapımcı için de hiç ekonomik olmaz.
aynı mekanda geçen sahneler aynı zamanda çekilir.
prodüksiyonla, yani yapımcının cebiyle, ekonomiyle ve zamanla/hızlı çalışmayla ilgili bir durumdur bu.

çünkü hjer şey maliyeti düşürmeye yönelik olduğundan dolayı...

ayrıca makyaj olayı da var. matrix mesela. kenau reeves filmin başlarında ve matrix'e girilip kahin'e falan gidildiğinde uzun saçlıyken, matrix'e ilk girdiği sırada saçlar, kaşlar komple yumurta gibi kel. filmin gemide geçen kısımlarında ise 3 numara traşlı. şimdi bu filmi akışa göre çekmek istesen uzun saçlı başladı. matrix'le tanıştık, saçları kaşları sıfıra vurdurduk. ee gemideki sahneler için en az 1 hafta saç uzamasını bekliycez. matrix'e mi girielecek, hoop saçların eski haline gelmesi için 3 ay ara ver. matrix'ten çıkıldı, geri 3 numaraya vurdur.

adamlar önce uzun saçlı yerleri çekmiş, sonra 3 numaraları çekmiş, en son da yumurta gibileri çekip karıştırmış.

şöyle bir önerim var. ben denedim memnun kaldım.

internetten film festivallerinin adreslerine ulaşabilirsiniz. cannes, sundance vb. vb. bu festivallerde gösterilen, gösterilmiş ve gösterilecek filmlere ulaşabilirsiniz. konularına, kadrolarına kadar tüm bilgi bu festivallerin sitelerinde mevcuttur. ben çok yararını gördüm, özellikle avrupa sineması konusunda.

festival sitelerini ziyaret etmenizi ve filmleri seçmenizi öneriyorum.

Tape
www.imdb.com

söylediğin kategorilerden herhangi birine sokamadım ama ben anladım gibi senin sevdiğin tarzları. bunu da seviceksindir.

@edge_nabby izledim onu da güzel filmdir.:)

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

@ccompiler welle die haricinde hepsini izledim süper filmler..işte öyle filmler olsa başka.welle die ı koydum listeye;)

the man from earth ü izlemedim pardon biri daha önermişti onu.

İngiliz filmleri irdelenmişti bir ara: (git: 33848)

www.imdb.com
www.imdb.com

in bruges

www.imdb.com

hitchcock tarzı gerilim için, brain de palma'nın özellikle 1970 - 1990 arası çektiği filmler seni fazlasıyla mutlu eder, izlemediysen tabii.

das leben der anderen
good bye lenin
das experiement
die welle
lola rennt

www.torrent.to buradan almanca filmler hakkında bilgi(!) alabilirsin:)

(bkz: knocking on heaven's door)

beste deutsche film gibisinden aramalar gerçekleştirip daha fazla sonuca ulaşabilirsiniz.

im juli iyidir.fatih akın filmi.

michael haneke filmleri.

hayır.

16 yaşında abd de ehliyet alanlar da sanırım eyalet dışına çıkamıyor.yanlış biliyor da olabilirim.

eyalet dışına çıkacaksa amerikalı 18 yaş altı sürücü, "out of state" ehliyeti çıkarmak zorunda ki 60 günlük filan süreleri oluyor.

türkiyede ise hiçbir şansı yok, en az 18 olmak zorunda.

ben de dünyanın en büyük saati diye duymuştum.

şöyle bir şey var belki alakalıdır:
en.wikipedia.org

dünyanın en büyük saat heykeli olabilir. çalışırken görmek kısmet olmadı.

olamaz

@gerrain
"çalışırken" derken? Ben iki kere gördüm(en az 1 yıl ara ile), ikisinde de zaman doğru idi...

@chrome
"olamaz" da neye göre? Bu şekilde bir yanıt değeri yok bence, bir bildiğiniz varsa bizimle paylaşın...

evet dünyanın en büyük saati diye yaptılar, iki gün sonra bozuldu. çalışmıyor şu an sanırım.

kablosuzda şifre koyun öncelikle..
kablosuzun kablo girişleri yine vardır diye tahmin ediyorum,kabloyla rahatsanız öyle devam edin.
ama bir yandan da kablosuz seçeneği durmalı bence kenarda.güzel bir özgürlük kendisi.

kablosuz al istersen beğenmezsen kablosunu takarsın kablolu olur=)sonuçta ethernet çıkışı var.

Bilgisayar kesin yerinden oynamayacaksa kablolu daha rahat. Baglanti kopmasi gibi sorunlar kablosuzda bazen oluyor ama kabloluda pek rastlamadim. Ayrica guvenlik de daha kolay. Ama sonra bir gun laptopu sofada kullanmak isterseniz zorluk olabilir.

bildigim kadariyla taksim'den metroyla levent'e rahatlikla ulasim var. not: izmirli
istanbullu arkadaslar cevap verirse daha saglikli olur tabiki.

otobüsle geliyorsanız çoğu firmanın levente servisi vardır.yoksa bile taksime gidin taksimden metroya binin leventin göbeğinde inersiniz.taksimden levent 7-8 dk falan sürer

hangi firmayla geliyorsun bilmiyorum ama kamil koç veya varan'sa alibeyköy'de, nilüfer'se kavacık'ta diğer firmalardan biriyse arıcılar'da inmen gerekiyor. levent'e servisleri hepsinin var zaten. servis bekleyeceğini veya trafik olacağını varsayarak 45 dk-1 saat diyorum ama o kadar sürmeyebilir bile.

ulusoy düşünüyorum.

ulusoy'sa okmeydani'nda inceksin. servisi de beklemen gerekebilir,levent'te indigin yerden gidecegin yere yurumen vs gerekebilir, trafik olabilir derken bence okmeydani inisini en gec 11:30 gibi ayarla. bir de istanbul'a varis saatinden firmanin kastettigi hangi mevki o da onemli.