arveles adlı ağrıkesicinin diğerlerine göre çok daha hızlı ve fazla etki ettiğini gördüm. ama bu bünyeye bağlı birşey de olabilir.

majezik bünyede süper etki yaratıyor ama şu durumda bünyeye geçen saatlerde bu kadar ağrı kesici yüklenmişken art arda ikinciyi almak keser mi bilmiyorum

23 de apranax fort aldım üstüne başka bir ağrı kesici alabilir miyim ki?

arveles mideye dokunmayan bir ağrı kesici ama bende mesela bir işe yaramıyor.
majezik gayet iyi bir ağrı kesicidir, apranax da onun küçük kardeşidir...
2 majezikle uzun uzun kusmuşluğum da var, üstüste alman pek işe yaramayacaktır bence...
bugünü mecburen ağrılı geçirip, yarın majezikle devam etmeni öneririm.

kafamı duvara vursam ağrı geçer mi? diş kökünde enfeksiyon varmış, şerefsiz bi günde deli ağrı yaptı, uyuyamam bu ağrıyla.

Acilde birşeyler çakarlar mı ki? morfin falan?

dişinol sıksan dişine

www.eksisozluk.com oku ama bi

dişinol yok, yakında nöbetçi eczane de yok,

elimde : majezik, advil, apranax fort ve ponstan forte var

arveles icin "mideye dokunmayan agri kesici" denmis ama midende herhangi bir rahatsizlik varsa sancidan kivrandirir seni. bi majezik daha agir gelebilir. dolorex'e ne dersin? bende ise yariyodu.

ilaç kutusuna tekrar bakmayayım, benim sadık dostum majezikti ama şu durumda içmeli miyim bilemedim. Hepsini karıştırıp içicem o derece kulağım zonkluyor lanet ağrıdan

geçenlerde yaşadığım bir başağrısı olayından hafif aç karınla majezikle kurtulmaya çalıştıktan sonra kendimi, mide özsuyumu tuvalete istemsiz kasılmalar eşliğinde kusarken bulmuştum. herhalde o anımı suyu sıkılmak için burulan pamuklu bir tişört olarak niteleyebilirim. majeziğin mideye verdiği ayarı küçümseme. bacakları çakmakla ateşe verilmiş böcek gibi kıvranırsın tuvaletin kalebodurunda.

arkadaşım acile git de ağrı kesici iğne vursunlar yoksa o ağrı geçmez çabuk ol acile git antibiyotik kullanıyosundur zaten eeğer kullanmıyosan o ağrı geçmez

Geçmiş olsun, Allah sabır versin. Ağzında ılık su tutarsan bir nebze iyi gelebilir. Apranax ise çok sağlam bir ağrı kesicidir, uyuşturması lazım. Doktorun dediğinin dışına çıkma. Minimum miktarda ağrı kesici kullan ki ağrı kesiciye direnç oluşmasın.

cod liver oil iç.

1 tl karşılığı bütün ptt'ler.

yanlışmış. pardon. bende yanlış biliyormuşum demek ki.

www.turkiye.gov.tr

alttaki kutucuktan da anlaşılacağı gibi her şubeden alınamıyor..

sakallar kısa olsun'un emrini veren de bakan olduğu için pek sorun olacağını sanmıyorum.

dokunulmazlık. hesap sorabilecek bir mercii yok.

olmuyor...devlette en üst düzey memur müsteşardır. gerçi son getirdikleri bakan yardımcı ne oluyor bilmiyorum ama bakanlar sayılmıyor...

Butun memurlar icin kilik kiyafet yonetmeligi bir degildir. Bir polis memurunu da kulaginda kupe ve top sakalla gorebilirsiniz. Takilmayin boyle seylere

en yüksek memurluk mevkisi müsteşarlık değil mi? bakanlar seçiliyor sanırım. ya da çok fena salladım.

Memurların tabi olduğu statü ve kurallar ile bakanlarınki farklıdır. Memurluğa giriş şartları ve uyması gereken kurallar 657. sayılı kanunda sayılmışken, bakanlar milletvekilleri arasından veya milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından seçilir ki milletvekili seçilme şartları memurlardan farklıdır.

bakanlık devlet memuriyetinden ayrı olduğundan olsa gerek.

şimdi bi uzun saçlı küpeli bakan falan olsa, zincirde çalışan tombik kız gibi biri kadından sorumlu devlet bakanı falan olsa benim çok hoşuma giderdi mesela. bayındırlık bakanı tiki selin falan olsa ne bileyim, hoş olurdu bir sürü küpeler garip tokalar, makyajlar falan. nerd bi bakan da lazım haberleşmeye. böylesine de karışasım gelmiyo ondan. bazen ben de bakınca "bu ne lan diyorum" ama olmalı.

soundcloud

biz küçük bir şirketiz istanbulda ve sanırım ayda 400 tl veriyoruz mali müşavire

öncelikle bir muhasebeci kendi bölgesinin dışına çıkamaz , yani izmir'de çalışan bir muhasebeci , istanbul'dan müşteri edinemez kanun gereği . 2. olarakta muhaebecinin kazandığı para , muhasebesine baktığı şirketin büyüklüğüyle ve kaçıncı sınıf işletme olşuyla alakalıdır ( daha bir çok detayı var ) , ama ortalama bir muhasebecinin ( smmm belgesi olan ) aylık geliri tahminimce 3000 lira civarındadır , daha az kazananı da var ama 25-30 bin kazananı da var , bu da çevreyle ve yaptığın işle alakalıdır . ( yeminli mali müşavire hiç girmiyorum ) .

-kabaca anlatacağım-

öncelikle bilmeniz gereken mali müşavirlik ücret tarifesidir. ücret tarifesi bir mali müşavirin tuttuğu defterin niteliğinden dolayı alması gereken minimum ücrettir. bu ücretin daha aşağısında defter tutması rekabet piyasasının adiliyetini bozmaması için yasaktır. Uygulamada en büyük sıkıntıda buradan çıkmakta.

Peki tutulan defterin ücreti neye göre belirlenir?

-Defter tutma usülleri vardır. Tutulan defterin türleri vardır. - kabaca -

bunu şirket defteri ve işletme defteri olarak düşünebiliriz. Nedir örneğin? x.ltd.şti. a.ş. vesaire bunlar bilanço üsulune göre defter tutar ve defterleri daha kıymetlidir.

işletme defteri nedir? şirket olmayan şahıs firmalarıdır. bakkal rüstem amca'nın defteri. defter tutmak zorunlu ama şirket gibi tutulmuyor onların defteri aldı verdi vesaire. genelde 100 liraya falan tutarlar ortalama.-bu bile 400e 500e kadar çıkabiliyor. 70-80 liraya anlaşıldıysa 2 yıl tahsilatı bile yapılamayabiliyor.-

şirkete yoğunlaşalım, şirketlerinde faaliyet alanlarına göre tutulan defterinin fiyatı farklıdır. üretim yapanın fiyatlandırması başka hizmetin başka ticaretin başka inşaatın başka-

şirketlerin defter tutma fiyatını etkileyen şeyler - Çalıştırılan sigortalı sayısı - işletmenin büyüklüğü - iş yükü - faaliyet türü - döneminde kestiği faturalar - giren faturaları - özel durumları -mali müşavirin teknik desteği - defteri yerinde tutulması gerekiyor mu? müşavir şirkete kontrollere gidecek mi vesaire vesaire gibi -buraya daha 50 tane fiyat belirleyen faktör eklenebilir- Unutmadan -PAZARLIK kısmıda çok mühim bir faktör.. tarifeye göre 200 liraya tutulacak şirket defterleri vardır lakin adamın öyle bir iş yükü vardır ki 500 liraya tutturamaz defterini. bunların hepsi fiyatı etkileyen şeyler. bir üst limit yok. 10 milyara defteri tutulan şirketlerde var tarifeye baksan 400-500 lira yazıyor ama. sadece alt limit söz konusu.

Sizin sorunuzun kabataslak bir cevabı bile mümkün değil. bu kapalı çarşıda camları siyah filmle kapatılmış yanyana 2 kuyumcu dükkanında hangisinde daha fazla altın var demekle eşdeğer. ayrica zeytinburnunda defter tutan mali müşavirle etilerde defter tutan müşavir arasında bile akılalmaz farklar olabiliyor.

şimdi başta belirttiğim gibi en büyük probleme geçelim. 1.si tarife ne yazıkki uygulanmıyor. bu meslekteki en büyük sıkıntı. tarife 300 lira diyor ama onu 100 liraya tutacak mesleğine saygısız herifler var. piyasa haliyle dibe çöküyor sürekli. 2.en büyük problem, mali müşavirlerin mükellefleriyle arasında malesef kurulan ahbap -çavuş ilişkisi. senelerce borcunu ödemeyen mükellefler var. veririz veririz diyorlar. müşavirin bir yaptırım gücü olmuyor. oda çözmeye çalışıyor ama kısa vadede biraz zor gözüküyor.

kabataslak fiyat istiyorsanız illaki, 200 defter çok çok ciddi bir rakam. en az 150 tanesinin şirket olduğunu düşünerek ortalama 250-300tl- arasında tuttuğunu farzedelim. (bunu bilebilmemiz orantılamamız mümkün değil yalnız) 50 tane de işletme defteri olduğunu düşünelim, bunu da 100 lirayla çarp -mümkün değil ya hani tahsil edebiliyorsa hepsini ne ala- işte çıkan sonuç aradığın şey. ama baştada belirttiğim gibi böyle bir hesaplama yapabilmek mümkün değil. en iyisi mali müşavir ücret tarifesine bakın internetten siz fikir yürütün.-illere göre değişir o tarife-

bi sürü typo olmuş idare edin. dönüp düzeltemeyeceğim şimdi :).

bu arada ben cevabımı beş büyük şehrin her birinde ayrı ayrı sorduğunuzu düşündüm. *-istanbulda 200 defteri olan müşavir gibi. Sizin sorunuz 5 büyük şehrin her birinde düzenli müşterisi olan müşavir ise, o muhabbet gazoz ağacı hocam. öyle bir dünya yok. Bir iki mükellefinin büyük şehirlerde şubeleri falan vardır siz onu karıştırıyorsunuzdur diye düşünüyorum. Yada Serbest muhasebeci mali müşavir değil de - Yeminli mali müşavir demek istediniz. Böyle bir durum varsa muhtemelen televizyonlarda ikoncan sevgilisini gördüğümüz adamlardan birisidir. hehehe

ilgi zamiri öyle birşey yok. istedigi yerden bakar sadece defter tasdigi yaparken hangi ildeyse o ilde yapılması gerekir. 200 tane sürekli müşterisi olan smmmnin gelirini kendi bile bilmiyordur emin ol. bunların şirkt ya da gerçek kişi olmasına göre değişir.

her birini 100 tl'ye tuttuğum iki serbest meslek defteri dahil gerisinin tamamı bilanço defteri olmak üzere (işletme hiç yok) toplam 11 tane defterim var. en düşüğünden 250 lira, en yükseğinden 600 lira alıyorum. aylık toplam gelirim kağıt üzerinde, yani hepsi parasını tıkır tıkır öderse 3600 lira. masraflar hariç, kdv dahil (yani bu rakamın bir de kdv'sini devlete ödüyorum)

bunun dışında söylenecek her şeyi arkadaşlar söylemiş. ben de gerçek durumdan bir örnek vereyim, fikriniz olsun. ve evet 200 defter çok çok ciddi bir rakam.

4 haneli rakamları kesin alıyordur. defterini elliden yapsa 10000 eder ki elli üstüne yaptığı aşikardır. ama tek başına değildir. onun büyük ihtimal her şehirde ortağı vardır yani. 150*200=30000/5=6000 alıyordur. hadi daha da fazla alsın 10000 olsun.

asgari ücret.

wallbase.cc bulabileceğinin en iyisi.

+1 wallbase.cc yeterli. başka bir link arama hiç.

www.vladstudio.com

www.interfacelift.com

ban gore 3 oran votka 1 oran visne.. ama sen nasil icmeyi seviyorsan oyle yap.. yani deneme yanilma yoluyla..
tatli ve kolay icim istiyorsan visne suyu oranini arttirirsin .

votkan sek içilebilir cinsten ise /absolut gibi/ kafa kafaya dengeleyebilirsin. yok sert içimli daha ucuz votkalardansa /tekel,bazuka,istanblue vb./ vişneyi yüksek tut ki kolonya içer gibi hissetme.

Herkesin damak zevki farklıdır elbet; ancak standardı sorarsan barlarda genellikle duble denilen yani iki shot bardağı (10 cl) votka, 2-3 adet buz ve kalanına vişne suyu koyulur, long bardakta, yani yaklaşık 20-25 cl vişne suyu.

50 ml Vodka
20 ml Coffee liqueur
30 ml fresh cream

wikinin yalancısıyım.

arkadaşlar likör olsa canına okurum zatende likörüm yok. ben yalniz kahve ile ona yakın bir lezzet tutturmanın derdindeyim :) teşekkürler yinede.

daha once hareyle falan denedim yapmayi ama pek olmuyor. en guzeli kahlua alip yapmak o da pahali tabi. ben kafama gore kahlua vodka karistirip ustune sut ekliyordum. ustundeki kopuk icinde sutu eklemeden once soyle kucuk pet sisede calkalarsan nispeten ise yarar.

edit: tahminim o 3'uyle o tadi tutturmak zor. yaparsan buraya da yaz :)

arkadaşlar yaptığım kokteyli buraya yazayım, tamamen 6.hislerim ile yaptım. 1xvotka 2xsüt bir tatlı kaşığı kahve biraz kakao ve hafif pekmez döküp shakerda salladım. evet pekmez. ve güzel bir tat yakaladığımı tarihe düşebilirim. yada şuan hayvanlığımın doruk noktasındayım. bilemedim.

edit: köpük kısmını atlattıktan sonra bayıyor. tavsiye etmiyorum.

www.uzmantv.com

kendi tarifim :

1 ölçek absolute vanilla
1 ölçek kahlua
2 ölçek günlük süt.

ölçek olarak da tekila bardağı kullandım. misler gibi oluyor ama kahlua baya pahalı bir içecek.

serdar ortaç'ı.

www.youtube.com

Sensazioni D'amore aynı yılların filmi

Müzikal degil de opera tavsiye edebilirim; (bkz: les contes d'hoffmann)

evita'yı izlemiştim. güzeldi tavsiye ederim.

les miserables - sefiller müzikali.

hatta ondan bir kesit, (bkz: empty chairs at empty tables)

otur agla oyle bisey.
www.youtube.com

---

the phantom of the opera

ondan bir kesit
www.youtube.com (all i ask of you) - bu filminden alinti muzikalin

---

the king and i (kral ve ben)

www.youtube.com

---

vs..

spring awakening çoook çok güzeldir.

(bkz: Moulin Rouge)

rock müzik seviyorsanız, başyapıttır;

jesus christ superstar the rock opera

Dur kardeşim. önce bir otur çay koy kendine. sonra iyi bir mastürbasyon yap, rahatla gevşe. Yarış atı değilsin sen. doğada zevk için sevişen 2 canlıdan birisisin. (diğerini merak edenlere selam) Üniversite birinci sınıftasın. Herhalde lisans bölümü öğrencisisin, bu ara öğrenci kulüpleri falan revaçta sizde yeni yeni ısındınız ortama hepiniz bi Steve Jobs olacaksınız, Mark gibi basit bir fikir ile dünyayı yöneteceksiniz. Bunların hepsi olacak. ama önce bir çay koy kendine. sonra.. iyi bir masturbasyon şart.

almanca öğrenmeyi gerçekten istiyor musun peki? bence bunu bir sor kendine. çünkü insan gerçekten yapmayı istediği şeyleri keyif alarak yapar, ertelemez diye düşünüyorum ben.

@sormaya geldim ben 3. sınıftayım. üniversite bitti bitecek. rahatlayıp gevşerken ömrüm geçiyor.

@godoy sıkıntı tam o noktada. almanca bilmeyi çok istiyorum. yani keşke çatır çatır almanca konuşsam istiyorum ama, o öğrenme sürecinden geçmeye üşeniyorum işte. sıkıntım da bu.

intihar et geçer

35 sene sonra da aynı soruyu soruyor olacaksın.

bu sorun son zamanlarda burada bile cok sik gorunmeye baslandi ki hayatin icinde cevremde de goruyorum bu sorunu ben. zaman zaman kendimde de goruyorum. bence bunun sebebi hayalperestliktir. insan kendinin ne yapip ne yapmayacagini kabul etmeli. -ebilite kullanmadim bak, direkt olarak yapip yapmamak bu. ben de cok sey yapmak istiyorum ama onlar icin caba harcamam gerek ve ben bunu yapmam. bunu kabullendigimden beri daha az dertliyim. nacizane onerim ne kadar caba harcayacagini hesaplayip, yapmak isteyip de yapmayacagin seyleri ona gore belirledikten sonra durumunu kabullenmektir.

dünyada kime sorsan 5 tane dil öğrenmeyi istemiyorum demez. ama bunu çok azı başarır. sen o çok azı değilsin işte. niye herkes doktor mühendis iş adamı olmuyor? istemedikleri için mi? hayır, zamanında çaba harcamaya üşendikleri için. meslekler örnektir, çoğaltılabilir.

kararlı olup çaba harcayan istediği yere ulaşır, geri kalan da "ulan şunu yapmam lazım" deyip yapmayanlar ve "keşke zamanında yapsaydım"cılar.

ben de "şunu yapmak istiyorum" deyip çaba harcamaya üşenenlerdenim. bizden çok var.

biraz karışık olacak ama şöyle açıklayayım;

-sen ingilizce bilmek istemiyorsun.
-sen almanca bilmek istemiyorsun.
-sen fransızca bilmek istemiyorsun.
-sen ispanyolca bilmek istemiyorsun.
-sen italyanca bilmek istemiyorsun.
-sen sinemaya hakim olmak istemiyorsun
-sen edebiyata hakim olmak istemiyorsun
-sen enstrüman çalmak istemiyorsun

sen ingilizce, almanca, fransızca, ispanyolca, italyanca bilmek, sinemaya ve edebiyata hakim olmak ve enstrüman çalmak istiyorsun. bunların hepsini de yapamayacağını bildiğinden hiç başlayamıyorsun.

aynı yaşlardayız büyük ihtimal. istediklerinin yarısı kadarını ben de istiyorum diyebilirim. özellikle dil konusunda. 3 dile hakimim sanırım. ayrıca okul derslerim fazlasıyla ağır. ama kendin için olmasa da geleceğin için düşününce pek de zor olmuyor işler. yani şu an yatacağıma 10 yıl sonra ne bileyim st tropez'de margaritamı yudumlayabilirim diyorum. o istek beni ayağa dikiyor zaten. şu ana kadar yaklaşık her gün bu ve buna benzer duyurular okuyorum burada. ilk kez bu kadar uzun yazdım. bu da durumunu gerçekten anladığımdan. ama diyorum ya kesinlikle geleceğinde çok çok daha iyi olabilme ihtimalin var. yani şu an oturup ekşide zaman harcayacağıma neden burj al arab'ın en lüks dairesinde ayaklarım uzatıp maçımı izlemeyeyim ki? çok zor değil bunlar.

sorun tembellikten çok çok farklı olabilir. mesela procrastination.
çeşitli psikolojik sorunlar olabilir. bunların çözülmesi gerekir. olmayabilir de... o zaman da, yine de bir kendini düzenlemeye ihtiyacın var.

bence yapacağın en doğru şey, iyi bir psikologa danışmaktır. bilişsel davranışçı kuramın yöntemleri ile kendini düzene koyabilirsin.

TAKTİK 1: senin gibi düşünen ama senin gibi tembel olmayan tez canlı bir yoldaş bul kendine. belki de çevrende vardır.
yani seni motive edebilecek, hadi kalk lan gidiyoruz diyerek kıçını kaldırmana yardım edecek bir arkadaş edinirsen faydalı olur diye düşünüyorum. hem öğrendiklerini ve öğrenmek istediklerini tartışırsın, birlikte pratik yaparsınız falan.
sana destek olur.

TAKTİK 2: kendini cezalandır. boşa geçirdiğini düşündüğün her dakika için kendini çok sevdiğin birşeyden mahrum et.

TAKTİK 3: o üşendiğin öğrenme süreçlerini eğlenceli hale getirmeye çalış. yine bir arkadaşından destek isteyebilirsin. eğer biliyorsa seninle almanca konuşsun, zorlasın falan. hiç olmadı madem internette vakit harcamayı seviyorsun, internetten bir arkadaş bul. otur almanca konuş onunla. saçma olabilir bilmiyorum ama belki işe yarar. hiç olmazsa alman pornosu izle haha :) şaka.

TAKTİK 4: birisinden duymuştum dedi ki; yapmak istediğin bir şeyi, 21 gün boyunca yaparsan, ondan sonra rutin haiine getiriyormuş insan. ya. sık dişini, belli saatlerde otur çalış 21 gün boyunca. sonra belki de standart haline gelir.

hedeflerin çok fazla. bunları sıraya koysan daha iyi olur. karar ver öncelikle ilk ingilizce öğrenmek istiyorum de git bir kursa yazıl eğer zamanın kalırsa enstürman için de bir kursa yazıl. bunların ikisini de ilerlet sonra diğerlerine geç.

kilo vermek için de başta küçük hedefler koyun derler ki göze kolay gelsin. 10 kilo vericem ben demek ayrı, 2 kilo veririm şu zamana kadar ondan sonra yeni hedef belirlerim demek ayrı olaydır arkadaşım. kolay gele.

@cigerdelen sporu severim ama yetenek hiç yok. 10 yaşında bir çocuk koşma yarışında geçer beni herhalde. ondan dolayı farklı yerlere yönelmeye çalışıyorum sanırım.

küs olduğum bir arkadaşım evine davet etmişti o vesileyle barışmıştık. hatta devre arasında bir yere bağlanmışlardı orada hıncal uluç vardı "hayatımda yediğim en güzel köfte" yorumunu yapmıştı. gereksiz bir ayrıntı aklımda kalmış işte. gol anında arkadaşımla birbirimizi sarılmıştık sonra hasan şaş sevinmeyince biz de sevinmeyi bırakmıştık.

evde abimle izliyodum. fırlamıştık ayağı. devre arasında kanallara bakalım demiştik, bütün kadın programlarında kadınlar oynuyodu "öndeyiiz öndeyiiiz" diye.

hincal ulucun yasadigi evinin bahcesine baglanmislardi, hincal uluc o zaman maci evinden izleyip bahcede canli yayina katiliyordu.

yamulmuyorumdur insallah. o aylarda hem ask hem bira sarhosuydum da.

artislik gibi olmasın ama new york'taydım. ve uyuyordum. orada saat sabaha karşı 5 mi neydi tabii. amcam ''goool'' diye ayağa fırlayınca uyanıp gidip gole bakıp tekrar yatmıştım.

sokaktan bir esnafın işyerine evden televizyon taşıyıp bütün konu komşu sokak ahalisi esnaflar bağıra çağıra tribün yaparak izlemiştik. güzel günlermiş şaka maka.

okuldaydım, 7. sınıf sanırım, ders vardı, ders bitti eve gittim, dakika 25-30 filan. ev okulun hemen karşısı zaten. hasan şaş gol atınca doğrudan sokağa çıkmış evin çevresinde bir tur atıp, gördüğüm abilere ablalara gol gol diye bağırıp eve girmiştim. sonra gol hasan şaş, galatasaray, türkiye diye bilgisayara veri girmiştim, deli gibi istatistik tutmuştum o turnuvada, o zamanlar sürekli istatistik tutardım zaten, basket maçına iki dosya kağıdıyla otururdum, ne günlerdi.

link:

www.youtube.com

marmara universitesi, goztepe kampusu, ogretmenlik kantinindeydik. hatta sinav cikisi kosarak oraya gitmistik yer bulabilmek icin. gol oldugunda kantinin icinden yukselen ve tavani delip disari cikan agaca tirmanan insanlari gormustum. ortamda cok fazla kiz oldugundan ciglik sesleri sebebiyle gole tam olarak sevinemedigimi hatirliyorum birde.

www.youtube.com

3 haziran'dı galiba. lisedeydim, tam o saatte sınavımız vardı, ama okul müdürümüz spor salonuna dev ekran kurdurmuş, dersler, sınavlar iptal. bütün okul projeksiyondan izledik. gol olduğunda altımızdaki plastik sandelyeler havada uçuyordu. ey gidi günler..

maçın ilk 10-15 dakikası evdeydim. sonrasında okuldaydım, bahçede sıradaydık. birden maçla ilgili söylentiler yayılmaya başladı. sonra fısıltılar ciddiliğiyle tanıdığımız müdür yardımcılarından birine kadar gidince adam "evet, evet öne geçtik 1-0" dedi. "kim attı hocam kiiim?" diye sorular gitti adama önlerden. "hasan, hehee kabak hasan" dedi.

sonra bir kaç ders sonra maç için okula gelmeyen bi arkadaşımı bahçede gördüm. "2-1 yenildik." dedi. "oha" dedim.

vay be dün gibi hatırlıyorum ha.

7. sınıftaydık okulun konferans salonunda izliyorduk. hasan şaş takınca bütün salon coştu tabi. sonra müdür geldi bu ne bağırış çağırış bu ne rezalet falan. geleceğin bilmem neleri böyle sevinmez. alkış tutun yeter falan gibi bişeyler anlattı. dağattı konferans salonunu maçın kalanını izleyemedik.

bi 3-4 sene evvel ölmüş o müdür. zerre üzülmedim. maçı da o herif yüzünden kaybettik zaten.

ilkokula dair en canli animdir bu. 5. siniftaydim ve de sinifimizda topladigimiz paralarla alinmis televizyondan izliyorduk maci. zaten haziran ayiydi, ders falan pek islenmiyordu. hatta gariptir, ortaokullarin okula gelmemesi bir yana 5. sinifa kadar gelen kesimin buyuk bir bolumu de maci siniflarinda izliyordu herhalde ki zil caldiginda okulun atmosferinde hic bir degisme olmamisti.

neler hissettigimi hatirlayamiyorum valla, senegal macini sorarsan onu anlatirim ama asdf.

Universite yurdunun kantininde izliyorduk maci. Biz hasan sas'in goluyle deli olurken orospu Cocugunun teki masadaki cep telefonlarini cukkalamisti.

Mersin'deydim ve orta sona gidiyordum.
İtiraf ediyorum "evet, her golden ve kazandığımız her maçtan sonra son ses Tarkan'ın Bir Oluruz şarkısını çalan bendim" :)

youtube.com

8. siniftaydim, okuldan kacmistik maci izlemek icin. avcilar sahilden seytan yokusunu cikiyorduk tam, o zamanlarki kardesler halisahanin kafesinden gooool cigliklarini duyunca yokusu bir kosu cikip golun tekrarini izlemistik :) vay be, yanimdaki arkadaslarimi bile tam olarak hatirlamiyorum ama o yokusu kosusumuzu hayatta unutmam.

aynen çok amaçlı salonda izlemiştik. hatta müdür önce bir saat farkından dolayı bu saatte izliyoruz açıklaması yapmıştı.

emek/hamdullah suphi ilköğretm okulunda. tabiki de ayağa kalkarak bağırdık.

"ağır işte çalışabilir raporu" ise dediğin, aile hekimi veriyor onu. diğerlerini(röntgen, kan grubu kartı) özel bir hastaneden alabilirsin.

aile hekimine git, sağlık raporu almak istediğini söyle, o da sana muhtemelen bir belge verip, git verem savaştan röntgen çektir diyecek.

Röntgen çektirdikten sonra da aile hekimi o belgeyi onaylar ve işyerine verebilirsiniz

iş için istenen sağlık raporunu aile hekimine gidip "iş için istiyorlar" dediğinde 5 dakikada alabilirsin, bir kağıttan ibaret...

aile hekiminize gidin hemen veriyorlar hocam.

@hollowlife, yok ya değil. kozmetik sektöründe çalışacağım.

@bonjurkes, @purkinje, teşekkürler, o zaman ben ilk iş aile hekimine giderim. en azından başka bir şey ise bile yönlendirir herhalde.

İşyerine kızma dostum. bu her işe başlarken bütün işverenlerinin senden istemek zorunda olduğu evraklardır. bunu sigortanı yapacak SGK istiyor. Hatta kurumunun ciddi bir yer olduğu düşüncesiyle sevinebilirsin.

@schizophrenia, öyle yapacağım bakalım :) değilse bile "ben aldım hıh, beni alın işe sonra hallederim" derim artık eheh

@sormaya geldim, yok canım ne kızması :) canıma minnet. iyi sağlam uluslararası bir şirket. sgk için istiyorlar evet. ama nereye gideceğimi kestiremedim işte tecrübesizlikten :)

kızılay varsa yakınında 35 liraya falan hallediyorlar. iki doktor onayı ile bitiyor iş...

@negerekvarkinicke, o da var yakında :) sağlık kurulu diyor diye tedirgin oldum işte, kurul diyor hani farklı doktorlardan onay almam gerekiyormuş gibi geldi. teşekkürler.

kızılay da hepsini aynı anda yaptırabiliyorsun diye hatırlıyorum... geçen sene yaptırmıştırm.

yahu takılma o kadar. öyle yazacak tabi.
zaten o yüzden iki adama onaylatıyorlar. al sana sağlık kurulu:)
o klasik bir detaydır.
ayrıca ehliyet alırken nasıl doktor doktor gezdin ki?

@mustasim billah, o zaman ben cidden kızılaya gideyim. aile hekimi bir tanıdık var ona sorarım yine de ama kendimi kızılaya gidecek gibi planlarım. sağol.

@negerekvarkinicke, :) ehliyet alırken hastaneye gittim, bir liste doktor verdiler elime, her branştan birer tane, her birine teker teker gittim. onlar da iyi olup olmadığımı sordular ve attılar imzayı :) "kurul" dediği için aynı şey gerekebileceğini düşündüm :)

büronu ve sinav merkezini antalya yap o zaman. sonra final dönemi sınavları için en son hangi tarihte sınav merkezini değiştirebiliyorsun onu öğren tarihinden önce de izmir yap tekrar. finalede izmirde gir. öyle yapmak istiyorsan. çok mühim değil çünkü büron neresi falan filan.

büro adres değişikliği sınav merkezi değişikliği vesaire büroda 3 dakikalık işlemler. bir sorun yaratmaz. dikkat etmen gereken mevzu final döneminde izmirde olacaksan adres değiştirme tarihini ona göre yapman. kitapçıkta veriyor tarihleri.

sözlüğün yönlendirmesi değil bu.

eğer bir başlık altında tek entry varsa ve o entry yalnızca bir bkz'dan ibaretse otomatik olarak o bkz'a gidilir.

o başlık altında yalnızca #7555183 numaralı entry bulunmakta. orada da "(bkz: fahir)" yazmakta - demek ki başka da kimse bir entry girmemiş o başlık altına o günden beri.

kısacası sözlükle alakası yok durumun, bilmeden uydurmayalım.

@demcan. bilerek uyduralım o zaman.
www.eksisozluk.com birisi hemen atlayacak diye özellikle belirttim. Fahir başlığında da entrylerden birisine mevlevi sikkesi yazmışlar. diye. 3 yıl sonra dönüp edit çekmiş birde adam.

konu hakkında bir bilgim yok ama o bilgiyi veren yanlış vermiş olabilir - yazılan her şeyin doğru olduğunu kim söyledi ki zaten sözlükte?

benim itirazım buna sözlüğün sebep olduğunu düşünmeniz. (ki aslında size değil @cigerdelen'e söylemiştim onu "çok alakasız bir yönlendirme olmuş." lafı yüzünden. sanki sözlük bile isteye yapmış gibi bir anlam çıkıyor buradan halbuki sebebin sözlükle uzaktan yakından ilgisi yok.) yazılan hatalıysa bunun müsebbibi yazarlardır, sözlüğün kendisi değil.

bence konuştukça saçmaladın. derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? verilen bilgilerin bir kontrol süzgecinden geçmediğinide biliyoruz. ki bu mümkün değil. Sözlüğün "doğru bilgi veriyor" olduğunu düşünseydik burada soru sorup böyle yapmışta arkadaş bu doğru mu ki? diye irdelemezdik. 6 yıldır yanlış yapılan bir yönlendirme var. 3 yıl sonra düzenlenip editlenmiş bir giri mevcut. Burada sözlüğün yazarı yanlış biliyormuş diye mi konuşsaydık? yani olması gereken şu muydu; (letugo yanlış biliyormuş arkadaşlar di mi? bunu mu konuşacaktık. hayır tabi ki, sözlük yanlış yönlendirmiş diyeceğiz. Kişileri konuşmaktansa olguları konuşmak daha erdemli bir davranıştır bu arada.

hadi ben saçmaladığımı kabul edeyim. şu cümleler mantıklı da benimkiler mi değil?

"derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? verilen bilgilerin bir kontrol süzgecinden geçmediğinide biliyoruz. ki bu mümkün değil."

o yönlendirmenin yazılanla hiçbir alakası yok, ben onu demek istiyorum. yönlendirme oluyor çünü sözlüğün yapısında bu tür bir uygulama var, bu sadece o başlık ve entry için geçerli değil. ben eğer oraya "(bkz: bu ne yahu)" diye bir entry girseydim ve bu entry "mevlevi sikkesi" başlığı altındaki tek entry olsaydı, bu sefer "mevlevi sikkesi" başlığına baktığınızda otomatik olarak "bu ne yahu" başlığına yönlendirilecektiniz. hiçbir moderatör de gelip benim entry'mi "sen yanlış yazmışsın arkadaş" diyerek silemeyecekti. o yüzden de yönlendirmenin sözlüğün yapısal işleviyle alakalı olduğunu söylüyorum. kimsenin izin verip vermemesi ya da denetime girip girmemesi ile ilgili değil. (bu yönde bir denetim de yok zaten)

sözlük yalnızca bazı başlık standardizasyonu meselelerinde ve türkçe kullanımı ile ilgili başlık düzeltmelerinde dahil oluyor bu meseleye. ama o zaman da zaten entry'nin yazarı olarak ekşisözlük kullancısı görülüyor.

bütün bunlarla erdemin ne ilgisi var, onu hiç anlayamadım zaten.

" derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? değil." diyecektim. değili yutmuşum. ciddi bir anlam kayması yaşatmış.

demek istediğim de şu, ben duyurumda şu soruyu sordum, dedim ki;

" Mevlevi sikkesinin fahir olduğunu bi tek ekşi sözlükte gördüm. Gerçekten böyle mi? yoksa sözlük yanlışlarda mı? "

ama sen şöyle duymak istedin, çünkü böyle sorsaydık sorumluluk sanki ekşisözlükteymiş gibi olmayacaktı;

" Mevlevi sikkesine, letugo fahir demiş ve oraya yönlendirmiş. Gerçekten böyle mi? yoksa letugo yanlışlarda mı? "


bende dedim ki, "Sözlüğün "doğru bilgi veriyor" olduğunu düşünseydik burada soru sorup böyle yapmışta arkadaş bu doğru mu ki? diye irdelemezdik."

sen konuyu genelden özele çekmeye çalışırken, ben özelden genele çekmeye çalışıyorum. Bireyi töhmet altında bırakmaktansa tüzel bir kavramı irdelemenin daha erdemli olduğunu söylüyorum.

işte şimdi öğrenmek istediğiniz daha açık olmuş. ama sorunuzdaki "Sözlükte mevlevi sikkesi'ni okuyacaktım beni fahir başlığına yönlendirdi.", "yoksa sözlük yanlışlarda mı?" ve "Sözlük tahir'ül mevlevi ile mevlevi sikkesini karıştırıyor olmasın?" ifadeleri bu son söylediğiniz kapıya çıkartmıyor okuyucuyu.

ben en başta da söyledim, benim asıl eleştirim @cigerdelen'in cevabınaydı, size değil. ne var ki sizin yukarıdaki ifadelerinizle, onun cevabı birleştiğinde sizin asıl sormak istediğinizden uzaklaşılıyordu. buna belki benim de katkım oldu yazdıklarımla - onda haklısınız.

Ben sözlük kavramını zamir olarak kullandım. "Sözlükte" ile başlayan ilk kelimem dışında bütün "sözlük" kelimeleri ile "letugo" ismini değiştirince senin beklediğin anlam çıkacak ortaya. Sende, aslında güzel birşey anlatmak istedin ama işin içine "i" "es" olayı girince yazar kompleksiyle konuşma ihtimalin girdiği için bende daha ılıman tutum yerine biraz daha dominant bir yol izledim. sonuç olarak yaklaşık aynı şeyden bahsediyoruz ama :) bu arada, sözlük yanlışlarda değil mi?

arama kutusunda mevlevi sikkesi yazdığınızda fahir başlığına yönlendiğinde, fahir'in üstünde bir yıldız vardır.yani başlık şöyle gözükür: fahir*. buradaki yıldıza bastığınızda mevlevi sikkesi başlığını fahir'e sözlüğün yönlendirmediğini rahatlıkla görürsünüz. başka bir yazar mevlevi sikkesi başlığına fahir bkz.'ı vermiş, o bkz. da o başlıktaki tek bkz. olduğu için ototmatik olarak fahir başlığına yönlenmiş. biri mevlevi sikkesi başlığına entry girene kadar da öyle kalacak. yazarına mesaj atarak konu onunla tartışılabilir. ve ya rahatsızlığı ya da konu ile başka bir bilgisi olan başlığa doğru bildiği bilgiyi girebilir.

fakat şunu da es geçmemek gerekli: mevlevi sikkesi mevlevîlerle bektâşîler arasında müşterekti. bektâşîler de bektaşî tacına fahir derlerdi.

kim bilir belki o yıllar sonra editlenen entry'de böyle bir bilgi vardı.

e dene ??

aynen. bu kadar gerekli ise dene. bu arada o ip'yi ne yapacaksın? yasal olarak zaten kullanmazsın bu şekilde bulduğun bir şeyi. yasal olarak işlem yapmak istiyorsan da zaten sen başvurunu yap. gerekli işlemler yapılır.

nasıl deneneceği ayrıntılarıyla yazmıyo ki yapamadım

baktımda linke gelen mail facebook tarafından gönderilmiş bir mail değil mi zaten? anladığım kadarıyla gelen mailin ip adresini bulmuş sadece. ne alakası var mesaj gönderenle.

bulmak isteyen herşeyi bulur ablamın işyerinde borçlu adamın otobüs şirketi var otobüsler ortada yok haciz edilmesi lazım herifin numarayı hangi hatlara çaliştiğini biliyorlardı ben o zaman 17yaşımdaydım adamı aradım muzaffer amca köye babama televizyon gönderecem nasil gönderiyim rıza ben die salladım adam otobüslerinin garajını ötüverdi gidip 1 saatte bütün otobüsler haczedildi akıl çok önemlidir

hocam yapma daha ne ayrıntısı olabilir bunda..

facebook mesajından ipyi öğrenemezsiniz neden mi?

3 liraya satılan scriptler bile kişilerin ip lerini son kullanıcılardan gizler, facebook gibi gizlilik konusunda sözde olmasa da pratikte önem veren birisi kimsenin ipsini ortalık yerde göstermez.

Sizin mailinize gelen ip facebook'un mail server ipsidir, kullanıcının değil.

Yapabileceğiniz tek yöntem, kendi oluşturduğunuz bir websayfasına, atıyorum .8m uzantılı ücretsiz bir siteye, google analytics takip kodu koyup, karşı tarafın da bu siteyi ziyaret etmesini sağlamak.

IP ile ne yapacaksınız bilmiyorum ama bu şekilde öğrenilen ip yasal olarak bir halta yaramaz, zaten modemi kapattığınız zaman da ipniz değişir adslde

ip yi bulup yer tespit etmek istiyodum bunu yapamammmı ya da ip nin kime ait olduğunu

yapamazsınız. ip bilmeniz size yaramaz. ip statik ise bile sadece operatörü öğrenebilirsiniz. eğer o isp'de tanıdığınız yoksa kullanıcı falan öğrenemzsiniz. ipden yer gösteren uygulamalar sadece en fazla ilçeyi gösterecektir. onlar da çoğu zaman yanlış olur. çünkü ttnette adana'da olup ankara üstünden hizmet alan aboneler binlerce.

kaybolanlar önemli şeyler değil ama biz çocuğunuz için endişeleniyoruz diye bir girişle, anasına babasına bildirmeli durumu.

kesinlikle ailesiyle konuşun, biz de yaşadık benzer bir durumu, çok şükür sorun çözüldü (sorun kızın hırsızlık yapmasıydı eşyaların çalınması değil tabiki:)

eşyadan bahsetmeden ilk cümlenizde pedagog veye psikolog ile çocuğu göstermelerini söyleyin neden deyince konuyu açın anlayış gösterecektir kız çocuğu makyaj malzemesini sever aşırma huyunun kleptomana dönüştüğü bi kaç kötü hikaye duyduğunuzu dile getirin çocuk orda olmasın ailesi de mümkünse çocuğa bi şey demesin önce pedegog yada psikolog ile görüşsünler

kuzeninize sevimli cümleler kurarak onlarıda kırmadan durumu izah edebilirsiniz. kuzeninizde bilinçli bir kimse ise durumu anlayıp birlikte bir çözüm yolu bulabilirsiniz.

-küçükken bende yapardım ama ufaklık biraz maddi şeylere kaçıyor, başlarda çocuk aklı işte dedim ama bunun bir alışkanlık olacağını ve ileride büyüyebileceğini düşündüğüm için sana açmakta fayda gördüm.

gibi.

çocuk ile konuşun ama direkt suçlayıcı olmayın .

ondan bu olay ile ilgili bilgi almak isteyin . sanki başka birisi hırsızlığı yapmışta onunla bu konuyu paylaşıyormuşsunuz gibi.

kesinlikle suçlayıcı olmayın. anlayışla karşıyı dinlediğinizi hissettirin. aileyle eğer devam ederse konuşun , aile için kabul etmek çok zordur, ilişkileriniz etkilenebilir.

asla onu yalnız evinizde bırakmayın. gözünüzün üstünde olduğunu hissettirin.

Bizim de bir arkadaşımızın başına gelmişti. Aynı yaşlardaki bir kız çocuğu o kişinin evinden ufak tefek süs eşyalarını ve makyaj malzemelerini alıyormuş. Çocuğun annesi farketmiş ve sorduğunda "samimiyetimize güvenerek aldım begendigim için, istemeye utandım." demiş. Sonra annesiyle beraber o eve gidip beraberce iade etmişler aldıklarını. Belli bir yaştan sonra bu huyundan vazgeçebileceği gibi daha ilerletme ihtimali de var. Ailesinin bilmesinde fayda var bence uygun bir dille anlatılabilir.

polis çağırıp suç üstü yapın, bir kaç ay yatınca akıllanır belki.

ailesiyle konuşun. belki onda kalmıştır filan diyebilirsiniz. aileler acımasız olabiliyor cunku. olayı anlarlar ne de olsa. karsınızdakının yapısına göre konusun yani.

ayrıca, makyaj malzemelerinizi banyoda saklamayın. bir sürü para verip ayıla bayıla aldığınız şeyler çok çabuk bakteri üretip bozulur; sağlığınıza, cildinize ciddi zarar verir. lütfen lütfen..

anası babası farketmiyomu aldığını nasihat çekmiyomu kuzenindede bi arıza var

evet, gerçekten gelen cevaplarla yapmayı düşündüğümüz şeye destek olup içimi rahatlattınız, çok teşekkürler hepinize.

biz de ailecek düşündük taşındık, yarın onlara iade-i ziyarete gidip ailesiyle durumu tatlı tatlı konuşmaya karar verdik, tabi çocuğu bakkala falan göndermek lazım bu esnada. ailesi pek anlayışla karşılayıp çocuğa tatlı davranacak bi aile değil, o yüzden azıcık endişeliyim.

bu arada o ürünleri banyoda değil de nerede saklamalıyım dasher? (böyle şeyleri de bilmek lazım tabi.) kaldı ki artık banyoda sittin sene saklamayız öyle şeyler.


@mtrsykl bi daha yaparsa öyle yapalım madem, temiz çözümmüş.

ben olsam kuzenin cocugunu karsima alir, ne yaptiginin farkindayiz bunu yapma bi daha yoksa ailene olayi anlatacaz falan derdim.

yas 13 sonucta korkar bi daha yapmaz gibime geliyor. ama bu isi iyi bilenler (psikoloji vs. ) ailesiyle konusun derse öyle de yapilabilir.

her iki tarafa da gecmis olsun. üzücü.

@conivolkır annesi de babası da tüm gün işte, çocukla pek ilgilenmeyen tipler. eminim böyle bir şeyden haberleri dahi yoktur, öyle olsa çocuğu her bayram dedesine bırakıp tatile kaçmazlar.

ee tamam işte kuzenin arızaymış haklı çıktım,bence bodoz söleyin utansınlar biraz belki kafalarına dank ederde çocukla daha fazla ilgilenirler.

nem olmayan bir yerde :) ne kadar ürününüz var bilmiyorum ama bir çekmeceye sığıyorsa yatak odasında şifonyerden bir kısım ayırabilirsiniz. ya da plastik 3 çekemeceli saklama şeyleri var, onlardan alınıp nemli olmayan herhangi bir yerde saklanabilir, ucuzlar da gayet. ya da benim gibi makyaj malzemeleri için ayrı bir cekmeceli dolap alınıp tamamen buna ayrılabilir :))))

ben önceden gardobumda bir raf ayırıyordum, kutulara koyup orada saklıyordum. daha bir gizli saklı oluyor.

@dasher tekrar teşekkürler, verdiğin bilgileri dikkate alıcam:)

yarın görücez bakalım nolcak... umarım kuzenimdeki sorunun çözümüne yönelik kalıcı bir adım atılabilir.

:) ayıp olmicaksa buraya da bahseder misin cevap olarak ne olduğunu. hem merak ettim, hem de başına böyle bir şey gelen biri ararsa alternatif bir senaryoyla karşılaşır.

yazmadığına göre kesin kuzeninden dayak yedi

Unutmuşum yazmayı:/

Annesine anlattık durumu, o da çantasını eşyalarını gizlice kontrol edeceğini söyledi. Biz biraz da gözünü korkuttuk bulaşıcı bi hastalığım olduğunu söyledik, eğer sürerse ona da bulaşabilir dedik azıcık ivedi olması için. Ama ne ses geldi ne seda.

Bugün itibariyle olay çözüldü arkadaşlar.

Kuzenimin annesi onun çantasına bakmış ama bulamamış, o yüzden çok rahatlamış. Bir kaç gün sonra demiş diğerlerine de bi bakayım nolur nolmaz, meğerse bir başka çantasına gizlemiş çaldıklarını. Annesi bulunca kuzenim hemen itiraf etmiş yaptığını ağlayarak. Bizim kızın yakın bir arkadaşı sürekli onun üzerine gidiyormuş çok korkaksın, kaliteli makyaj malzemesi buldun mu alıp çantana atacaksın kimse senden şüphelenmez, ben hep yapıyorum hiçbir şey olmuyor diye. Bizimki de onun gazına gelmiş korkak olmadığını kanıtlamak için, ama zaten içi içini yiyormuş bi fırsatı olsa da geri koyabilsem diye. Bizim kuzen iyi de çevresi kötüymüş işte:/

geçmiş olsun :))) çocukluk işte....

iyi bari, hiç olmazsa kuzen temiz çıktı. bi daha da zinhar doğru yoldan ayrılmaz artık.

hadi geçmiş olsun :)

power tuşuna bas. açılmazsa, prize takıp bir daha bas.

tüm ihtiyacın olan şey bir tık ötede..

ninite.com

söylenebilecekleri tahmin ediyorum ama kutusu ile faturasını muhaffaza et bence lazım olacak hele sana kesinlikle lazım olacak o

beyler.... önce fişini takıp 1 gün boyunca açmaman gerek.

tavsiyem, açmadan önce şarjını doldurman, hatta dolduktan sonra da bir müddet bırkaman. sonra da pilini veya elektriğini çıkarmadan açıp kurulumu yapman.

kimileri bu fazla şarjda bırakma olayını gereksiz bulur. bugüne kadar kullandığım dört farklı laptop'ta bu işlemi uyguladım. sonradan da pil üstünde ve elektriğe takılı olarak kullandım. bataryadan kullanacağım zaman işim bitse bile bataryayı bitirip kapanmasını bekledikten sonra şarja taktım (birkaç istisnası oldu tabi) alakası var mı bilmiyorum ama 2004 model olan hala ilk bataryasıyla 10-15 dakika gidiyor. 2007 model olan da öyle. 2009 model olan maaşallah ilk alındığı günkünden zerre performans kaybetmedi. ilk gün de 2 saat civarı giderdi, hala 2 saat gidiyor. 2010 model olan da öyle.

teşekkür ederim

ya kusura bakmayın sizin de aklınıza gelmiştir ama bence avukata gitmeli önce. sonra da tüketici hakem heyetine başvurabilir.

düzeltme: tüketici heyeti sınırı 5000 miş pardon.

ağzına sıçarlar öyle fservisinde galerininde. haksız kazanç ve gabin var konuda. borçlar hukukunda son derece yeri olan bir konudur kendisi. avukat halleder bu mevzuyu. avukat dinlemeden birşey yapmasın arkadaşınız. sonra haklı durumdan haksız duruma düşürürler.

arkadaşınız safmıdır ? ürün alırken faturayı kontrol etmeden para verirmisiniz işin kötüsü maroto mafyadır. gazetelere vermekle suçlayın davadan korkmaz onlar tüketici haklarına danışın arabayı kullandıysanız bi bardak soğuk su için

kesinlikle bir avukata gitmeli ve zorlayabileceğiniz tüm kurumları işin içine katmalısınız ki buna maliye'de dahil. böyle adamlara ses çıkartılmadığından ve uğraşılmadığından bu cesareti bulup "git istediğin yere şikayet et" terbiyesizliğini yapabiliyorlar. iş ciddiye bindiğinde ise "ehehh beyefendi çok özür diliyoruz büyük bir yanlış anlaşılma olmuş" ile başlayan yalama cümlelerini duymak ve işinizin yapıldığını görmek ise ayrı bir zevk olacaktır. kesinlikle peşine düşün bu olayın.

@sazan
saf demeyelim de çok iyi niyetlidir.gerçekten hiç bir zaman kötülük düşünmez düşünemez.karakteri öyle.ama kesinlikle olayın peşine düşecegini söylüyor.

bilgi için söylüyorum avukata gidin zira tüketici heyeti filan maddi boyutu bu kadar büyük olan olaylara bakmıyor (5000 tl mi ne limiti vardı)

avukata gidebilir ama, net birşey söylüyorum buradan "hiç bir şey çıkmaz" adamlara 31.000 vermiş faturada 29.300 yazıyormuş bunu o zaman sormamış mı, bir de 2011 almış 2012si olduğunu öğrenmiş, bunlar sözde şeyler, şansınızı deneyin ama çok uzun bir süreç sonunda ki ondan da emin değilim birşey çıkmayacaktır...

faturayı scan edip önce çemkirmeden biz size 31000 tl verdik faturanın bu şekilde olmasını anlamadık rica etsem açıklarmısınız diye maile cevap gelmeden çemkirmeyin onlar 31000 aldığını kabul etsinler önce

kişisel sağlık ya da hayat sigortası

altın hesabı açardım yerinde olsam. altın sürekli yükseliyo diyebiliriz, hem de işçilik vs. gibi paralar ödemeden koruyosun paranı.

Türkiye gibi bir enflasyon ülkesinde gelen faiz tutarı paranın yiten değerinden daha fazla kazandırmıyor. Ki faiz oranlarımızda çok düşük. Klasik Türk mantığıyla cevap vereceğim ama sen yinede değerlendir beni. altın al. altın asla kaybettirmez uzun vadede.

altın alırdım
ya da borsa da gözüme bir hisse kestirip her ay biraz alırdım

hatta 250 si ona 250 si diğerine riski azaltırdım


ikisi de uzun vadede kazandırır, o parayla da başka da bişi yapamassın

turuncu hesap gunluk faiz oder, ama senin dedigin vadeli hesap ve butun bankalarda var, hesap acilis tarihini parayi yatiracagin gunden bir gun sonra ac ve her ay para yatirma emri ver olur yani. Ayrica her ay 500 tl bir kenara ayirmayi planliyorlsan soyle 20 bin 30 bin olmadan riski vadeliye gore daha fazla bir yatirim araci onermem (altin da vadeli hesaba gore risklidir) cunku diger araclarda alacagin ilave % lik getiri totalde buyuk bir fark yaratmaz.

her ay koyacaksan altın al, altın hesabı açtır yada bireysel emeklilik olayına girip altın ağırlıklı yatırım yap o fonda, hem vergi muafiyeti de oluyor, şu dönemde parayı faize yatırmak mantıklı değil...

niye okunmasin canim? kitap okumak isteyen her yerden okur. ben daha cok okuyorum ereader aldigimdan beri

zamanında nokia 6600 gibi 5 satırlık cep telefonumla en aşağı 10 roman bitirmişimdir. e-kitapla niye okunmasın?

peki bilgisayar ekranından bir şey okuyunca gözler yoruluyor, ya da cep telefonundan. aynı durum bunlar için de geçerli mi?

hayır, geçerli değil. bundaki ekranlar bilgisayar, televizyon, cep telefonu veya tabletlerdeki teknolojiden bambaşka. elektronik mürekkep kullanılıyor. adı üstünde, mürekkep. bu yüzden siyah beyaz zaten. ışık saçan bir ekran yok karşınızda. böyle olduğu için de güneş ışığı altında bile okunabiliyor e-okuyucular. bir de e-okuyucular hakkında bilmeniz gereken bir şey varsa o da bu e-mürekkep teknolojisi sayesinde siz bir sayfa çevirmedikçe, işlem yapmadıkça e-okuyucunun enerji harcamaması. siz bir sayfada bırakın, siz dokunmadıkça sonsuza kadar o sayfada öyle kalabilir.

bu arada evet, e-okuyuculardan - hem de öyle böyle değil - kitap bayağı okunuyor. kitap okumayı daha bile kolaylaştırdığı söylenebilir. yalnız alacaksanız idefix'in sattığı modellerden almayın. çok pahalı ve pek kaliteli değiller. nook veya kindle tercih edin. ha, bir de asla ama asla renkli e-okuyucu adı altında satılan e-mürekkepsiz tabletleri e-okuyucu niyetine almaya kalkmayın. pişman olursunuz.

6 aydir kindle'dan okuyorum kitaplarimi. baymadi baymiyor.

5-tl

ben 8-tl diye hatırlıyorum.

dostlar ya 5 tir ya 8 dir diyordum. yok mu kesin rakam?

muayeneye göre değişiyor da olabilir öyleyse.

5

Hocam öncelikle eğitimin sınıfına ve askerlik yapacağın yere göre değişir. ben ulaştırma sınıfıydım acemi birliği boyunca bir kez olsun koşmadım. usta birliğinde bir defa koşu yaptık o da hafif tempo. gittiğin yerde koşu olsa da hafif tempo olacak çünkü senden istenen hız değil dirlik içinde olmak ayrıca koşarken marş söylersiniz zaten pek derdin olmaz.
askerde spor kısmı tüfeksiz hareketler ve tüfekli hareketler serisinden ibaret acemide bunları gösterirler size. bu hareketler de bildiğin jimnastik hareketlerinin biraz değişmiş versiyonu.
şinav ve mekik olayı da zaten girer girmez senden fit bir vücuda sahip olmanı beklemiyorlar. zaten seninle beraber 30 küsür yaşında adamlar geldiği için çoğunuz dökülüyor olacaksınız. yine de söyleyeyim standartlar normalde 25 şinav 35 mekik 6 barfikstir. ben bir kez olsun 3 barfixten yukarı çıkamadım.
yemekler iyidir.çok ücra bir yere gitmezsin büyük ihtimal tabldot şirketi getirir. sıçmazsın hocam rahat ol. yemek spor askeriyenin iyi noktaları sayılır. asıl dert orada komutan hizmetçiliği yapmak.
ekleyelim o zaman. uzun dönemleri çoğunlukla mühendislerden ve hukukçulardan vetlerden seçiyorlar çok istisna diğer bölüm mezunu bulursun. ben kısa dönem yaptım ama bizde de uzun dönem tercih edip de kısa dönem yapan çok vardı. hatta elk. mühendisi olup uzun dönem isteyip kısa dönem yapan varken kısa dönem isteyip uzun dönem olan elk. müh. de var yeni bu kısa dönem uzun dönem olayı hiç belli olmaz. ama bahsettiğim gibi bu alanlar dışındaysan çok büyük ihtimal kısa dönem. ayrıca yaşın pek önemi yok.

@kutsal bilgi, sağ ol dostum ya, biraz ferahladım sayende. Bu uzun dönem askerlikle ilgili bir yorumun var mı acaba?

spordan yana korkun olmasın. kafana silah dayayıp koşacaksın, çekeceksin o şınavı demiyorlar. hafif tempoda koştururlar. tüfekli tüfeksiz hareketler spordan bile sayılmaz. yorucu değildir. ben spordan muaf olmama rağmen komutanla konuşup spora çıkıyordum. @kutsal bilgi kazani arkadasimizin dediği gibi, gideceğin birliğe göre değişir spor. biz mühimmatçıydık. işimiz 7/24 nöbet tutmaktı. o yüzden spor olayı genelde denetleme öncesinde yoğunluk kazanır. yemek konusuna gelirsek bir garantisi yoktur. ben her perşembe öğlen alabalık yedim. bizim yemeklerimiz alay yemekhanesinde pişerdi ve o balıklar soğumuş olarak gelirdi bölüğümüze... düşün artık halimizi:) bunun haricinde ben kısa dönem askerliğim süresince yemekten zehirlenen, rahatsızlanan bi asker duymadım, görmedim. temizliğe önem veriyorlar. hatta şunu söyleyeyim askeriyenin içinde pişiyorsa yemek daha şanslısın. özel şirketlere yaptırılan yemekler görüntü itibariyle cazip olabilir ama temizliği bir muammadır.

acemligi gaziemir'de yaparsan o dediklerin bir bir basina gelir yani bir genelleme durumu yok.

Özellikle yemek işi yerine göre çok değişiyor. Sporda yap dediklerini yapın, iyi niyetle yapmaya çalıştığınızı ve sınırınızın o kadar olduğunu görürlerse çok zorlamazlar. Sağlık probleminiz varsa zaten revire gönderirler. Ayrıca spora alışabileceğinizi düşünüyorum sağlık sorununuz yoksa, iyi bile olabilir.

Uzun dönem şans işi. Özel olarak bir şey yapmanıza gerek yok.

sadece yemek kısmını cevaplayabileceğim: SS kuralına göre alışacaksın abi, ama severek alışacaksın, merak etme. bunu hakaret gibi algılama, söylemek zorundayım, miden de o tür züppeliklerinden vaz geçecek. öyle bi acıkmış halde oturacaksın ki sofraya, brokolili ve kerevizli balık gelse bile yiyeceksin.

evet öyleyse anladığım kadarıyla, askeriyede yemek işi tamamen şansa kalmış. Kendi çevremden de duyduğum kadarıyla sivil hayatında yemediği yemekleri (o kadar güzel) yediklerini iddaa edenler oldu. ilk iki yorumda yemeklerin iyi olduğu kanısında.

Askeriyede spor işi ise, yine kendi çevremden ve duyurudan anladığım kadarıyla o da şansa kalmış. Ayıltıp bayıltanlar kadar ense yapmaktan bahsedenlerde var.

Askeriyede kısa/uzun d. işi ise kendi çevremden ve duyurudan anladığım kadarıyla o da şansa kalmış. Belli olmaz diyenler kadar, Olmaz diyenler var.

vay amınakoyim. (asker muhabbeti yaptığımızdan rahat sövüyorum. eminim buraya kadar bir bayan okumamıştır.)

Beyler Şimdi durum şu ki, benim şansım eşşeğin zikine bağlı. bu mudur? yani hali hazırda yaklaşık 1 milyon (bir milyon) insanın yaptığı şey hakkında dahi bir fikir yürütemiyor muyuz? oha lan çok ilginç..

@compadrito yok hocam kusura bakılcak bişi yok, asker muhabbeti yapıyoruz burda :)) yalniz keyfiyetten değil, gerçekten yiyemiyorum. kendimi zorlayıp yersemde (özellikle kalitesiz bir yağ ise) yarim saate kalmadan öğürerek çıkartıyorum. şans deyip bekleyeceğiz öyleyse.

abicim askerde ennnnn önemli faktör, komutanındır. onun da nası çıkacağını sadece Allah bilir. Kalender Orduevinde cehennem azabı yaşayabilir, Çukurca'nın Pirinçeken köyünde geçen günlerini ve arkadaşlıklarını özleyebilirsin. Her şey komutanına bağlı.

Mexicana sosunu kardeşim almıştı önyargılı davransam da sonraları alıştım. gideri var makarna üstünde

Calve nin barbekü sosları aklımı oynatıyor.

biminkiler çok dandik oluyor yav, calve veya kühne marka olanlara bakın bir de.
o değil de sweet chili diye bir sos var tavukla, köfteyle, makarnayla, kızartmalarla falan manyak gidiyor..

içtiğin suyu mu değiştirdin 2 3 aydır? çünkü minerali ph.ı bilmemnnesi falan suyun kalitesini belirliyor. kalitesiz su içiyor olabilirsin

kullandığınız ilaçlar var ise yan etkilerinden birisi olabilir. prospektüste ağız kuruluğu şeklinde oluyor genelde. Onun dışında bu dönem yemek kültürünüz değiştiyse, yağlı/tuzlu yemeler o da sebep olabilir.

Diabetes mellitus olmayasınız?

şeker testi yaptırsan?

(bkz: diabetes insipidus)

psikojenik'te olması mümkün ama ayırıcı tanı yapılması lazım. dahiliye-endokrinoloji polikliniğine başvurun mutlaka.

çok yemek yeme, çok su içme, çok tuvalete çıkma arkadaşların dedği gibi diabet belirtisi olabilir.bir doktora gidin.

ya ben 24 yaşındayım =)

24 yaşında olunca diabet olunmuyor mu?

Çok su derken ne kadar su?

Diabetes insipidus olma ihtimali var ama miktar önemli günde 1 damacana tüketiyorsan o zaman insipidus denilebilir, bir kaç nedeni var insipidus ise de, o yüzden miktarı mühim, Dahiliye polikliniğine gitmeni tavsiye ederim, onun dışında normal içtiğinden daha fazla içmeye başlamış isen ve normal içtiğinde günde 18 litre değilse yine dahiliye başvur, diabetes mellitus için sana bir şeker yüklemesi yapsınlar kan şekerine baksınlar, sorunu onlar bulacaktır. Geçmiş olsun.

bi ihtimal diyabet olabilir.

bu arada türkiyedeki 18 yaş altı diyabetli çocuk sayısı 15 bin.

dahiliye poliklinik

tesbih böceği değil mi bu yav?

fotoğraftaki gümüş böceği değil sanki ama benziyor.

tesbih böceği.

öyle düşündüm ama dokununca top olmadı.

top gibi olur bu böcek korkunca tesbih böceğiymiş adı... www.google.com.tr

fotoğraftaki biraz değişik eğer şu aşağıdakiyse
www.zaferilaclama.com
dünyanın en sevimli böceği o yapma bişey yirim onu

bir de dokununca değil de yanlardan tutup ele alınca top oluyor bunlar genelde

hayir arkadaşlar. top böceği, tespih böceği değil.

Böcek değil birkere bu baksanıza kaç bacağı var,muhtemelen akardır.

değildir. sana sormuyorlar zaten nerede girmek istiyorsun diye :).

illa ankara'dan almak lazım yani

Bir tane kağıt varya başvuru yaparken sana verdikleri. Onu bana verdiklerinde (bende 343.kd) 1-30 kasım arası en yakın askerlik şubene git neresi olduğu önemli değil demişlerdi. Herhalde Ankara'ya gitseydim de benim işlemleri orada halleder sevkimi verirlerdi. Fakat sorumuz şu ki, sınav yeri sevkini nereye verirlerdi? Son işlemi başka ilde yapmış olsaydım dahi sınav yerimi yinede istanbul'a verme ihtimalleri var. Çünkü sanada verecekleri gibi, bana şubeden yol parası verdiler 10.95 kuruş. Eve göre hesaplayıp veriyorlarmış tren parası. Dolayısıyla sınav yerini değiştirme şansın olmayabilir çünkü onların hesabı kitabı var. bence en iyisi bunu şubeye telefon açıp öğrenmen. Şube çalışanları baya ilgililer asker adaylarına. Hemen her sorunada şubedeki komutanlardan memuruna kadar ilgileniyorlar. Bence çekinmeden ara şubeni.

(bkz: 10 lira 39 kuruş)
(bkz: 10 lira 77 kuruş)

bu sene (bkz: 10 lira 95 kuruş)

(bkz: iaşe bedeli)

var tabi,yılbaşında noel baba gelip hediye bırakıyosa baca çekiyodur,açıktır.

gazete/çıra yak önce.

gazeteyi rulo yap yakıp bacanın altına getir. dumanı ip gibi yukarı çıkacak mı bir bak bakalım. bacanın çekip çekmediğini böyle anlayabilirsin.

çok zor, uzak bir ihtimal. artık ağırlıklı olarak mühendislerden seçiyorlar. komando olmak istediğini de belirttin mi?

hayır. komandoluğu seçmedim.

o zaman moralini bozmak gibi olmasın ama çok zor.. belli olmaz yine de. şans işi bu işler...

Evet ihtimalim çok düşük bende bunun farkındayım belirttiğim gibi. Olmazsa sağlık olsun, olursa sevineceğim sadece. Öğrenmek istediğim bu düşük şansı yükseltebileceğim bir şeyler var mı?

sınava girerken o kısa/uzun yapmak istiyorum dediğin form tekrar önüne geliyor.

orada kısa yapmak istiyorum diye işaretle. tüm soruları da yanlış yap.

Sınavı olabildiğince iyi yapmaya çalış. Meslek asteğmenler dışında işletme mezunu komando olmak istemiyorum diyorsa asteğmen olma olasılığı çok çok düşük. Yine de söz konusu askerlik olunca hiç bir şeyin standardı olmadığını da söylemek lazım.

@turkay

ya beni çok yanlış anladınız yada sağlam bir ironi var.

Hangisine götüreyim mesela? Oralar bana pek tekin gelmiyor da..

bios'tan kapatılmıyor muydu bilgisayarın bipleri.

Onu bilmiyorum da cpu kullanımı hep 100%

Ahhh ah, İstanbul'da olsam tam istediğin aile bilgisayarcısıyım, para da istemem. :\

Sorun tam olarak nedir?

O bipbiplerin sayılarının ve uzunluklarının anakartınıza göre değişen anlamları var. Bunlara bakmadan önce bilgisayarı kendiniz açabiliyorsanız açıp bütün kartları, kabloları düzgün yerlerine oturmuş mu diye kontrol edin. Yerinden kaymış bir ram de bu seslere sebep olabilir.

Yazıcıoğlunun karşısında Gold'un yanında bir bilgisayarcı var üst katı teknik servis. Garantili ve garantisiz şekilde iki tür tamir yapıyor, garantili olanında şuana kadar bir sorun yaşamadım.

yüksek ihtimalle bu bipler bir donanımsal sorunun göstergesi ancak yinede kulağım rahat etsin gerisi sorun değil derseniz sesin geldiği pc speaker in anakartla bağlantısını keserseniz olay biter.

kendisi eski monitorum olur. cm olarak bilmiyorum da baya bi uzundu arka ön mesafesi

şu an kullandığım monitör. ölçmeye üşendim ama 30cmden fazla gibi.

eneee şuan kullanıyorum bende. bi tanede yatiyor kolinin içinde. uzunlamasına dörtbuçuk paket kısa parliament hojam

sutlu nescafe, allah aşkına bi ölçe arkadan ekrana doğru kaç cm lütfen dostum.

43cm

ölçtüm ya ben. yazdım sana. alalala

sol üstte sign out tuşu vardır ona basın

sign-out bulamadım işte:( 3 tuş var, 3'ü de değil.

sol üstten ikinci.
deconnexion
disconnect gibi hani.

işe yaramadı, o sayfayı kapatıyor sadece. sonra tekrar ana sayfadan maile tıklayınca orası açılıyor. sanırım kendisini aramak zorundayım.

internet geçmişini falan sil.

georgiana'nın altına açılan sekmedeki en aşağıdaki tuştur kesin.

@sp-qs ancak öyle çıktı. basmadığım tuş kalmadı, ne dilmiş arkadaş yaa. herkese teşekkürler.

farklı tarayıcı varsa kendi mailine farklı tarayıcıdan gir.Yahoo belli bir süre sonra oturumu kapatmıyor mu _? Kullanmadığım için soruyorum.Kapatması gerktiği halde kapatmıyorsa taryıcının parola hatırlaması etkinleştirildiği için olabilir.

ctl+shft+delet

(bkz: hazzı erteleme)

yalnızsın. hayatında aşk eksik. aşık ol geçer...

@hollowlife evet aslinda ben tanıdan ziyade olayın sebebini merak ediyorum.
@kakao'güzel ve aşk yaşadığım bir ilişkim var.

teşekkürler ikinize de.

resmi yükleyebilir misin? üyelik falan istiyor. unsafe görüntü imiş.

pedobear dedikleri, pedofili ile ilgili esprilerle ünlü olmuş çizgi karakter.

minör de bu karikatürde hem do-minör, la-minör'e atıf, hem de 18 yaş altı anlamında söylenegelen minör lafına atıf.

neyi nasıl olduğuna göre değişecek bir soru bence. tır çekerek rekor kıran var ama iterek rekor kıran yok.

üf abi biliyordum abi böyle bi cevap geliceğini. tekerlek filan yok işte düz düşün. evde dolap var mesela itiyosun çekiyosun aynı yerde. sürtünme kuvveti filan aynı hep.

iyide soru çok saçma. tekerlek itmeye yada çekmeye artı güç yada eksi güç değil. tekerlek sadece sürtünmeyi azaltan bir unsur. tekerleksiz tır konteynerinin olduğunu düşün, ittirmek yerine yine çekeceklerdi.

vüsut yapınla alakalı. iterken vücudundan tan destek alabiliyosun ama çekerken alamıyosun

kişisel vücut yapınızdan ziyade, insan vücudunun yapısıyla alakalı. ittirmek istediğin şeye yüzünü dönersin, çünkü ileri doğru gitmeye ayarlı bir vücut yapın vardır. ama bir şeyi ittirmek yerine ip ile bağlayıp önünde tutarak çekersen daha fazla ilerletirsin. neden? çünkü hareket mesafen kol uzunluğundan daha fazladır. ben çekmek diyorum. -tek el olmasını düşünürsek omzu komple kullanabilmenin avantajı

@sormaya geldim dediğinde haklısın. ben de vücut yapın derken insan yapısından bahsetmiştim. ikinci olarak da tepedeki... anladığım kadarıyla çok büyük olmayan bişeyi araç kullanmadan hareketlendirmeyi soruyomuş gibi geldi. yoksa dediğin doğru; önemli olan vücut yapın değil nasıl hareketlendirmeye çalıştığın. mesela en kolay yukardan aşağıya bişeyi çekersin çünkü vücudunu havaya kaldırmaya çalışman yeterli olur.

@sormaya geldim, amma komplike hale getirmişsin durumu yahu. adam mesela bi kanepeyi kollarıyla itmek veya yine kollarıyla kendine doğru çekmek arasındaki farktan bahsediyor. senin verdiğin kamyon çekme örneğinde halatlardan tutup kendine doğru çekmiyor ki adamlar. vücuduna bağlıyor halatı ya da "dişlerimle kamyon çekeceğim" iddiasındaysa ağzına halatı takıyor ve yürür gibi, gidiş yönüyle aynı yöne çekiyor. yani yine tüm vücudundan kuvvet alıyor. tpa'nın sorduğu şey aynı değil.

@tpa(adını kısalttığım için kusura bakma), ben de seninle aynı fikirdeyim. senin bahsettiğin şekilde itmek daha kolay, tüm vücutla abanıldığı için.

Hayır ya çekmek itmekten daha kolaydır çünkü iterken uyguladığımız kuvvet yere doğrudur böylece uyguladığımız kuvvetin x eksenindeki bileşkesi itme işini yaparken y'deki bileşkesi ittiğimiz nesneyi yere bastırıp sürtünme kuvvetini artırır ve hareketi zorlaştırır. Bunun aksine çekerken ise uyguladığımız kuvvetin y bileşkesi nesneyi yukarı kaldırıp sürtünmeyi azaltır böylece hareket kolaylaşır.

ne denmiş bakmadım ama aynısı sorulmuş şurda da: physics.stackexchange.com

iterken uyguladığımız kuvvet niye yere doğru ya da çekerken ki niye yukarı doğru? kuvvetleri yere paralel uyguladığımızı düşünsek? ya da gayriihtiyari bi şekilde iterken aşağı doğru, çekerken yukarı doğru kuvvet uyguluyoruz diye bişey mi var?

hayır, ittirirken eşyalar düşme eğilimi gösterirler. ama çekerken düşemezler. düşçeği yerden tutuyorsun çünkü.

Omuz hizandan aşağıdaki bir cismi iterken aynı zamanda yere bastırırsın tam tersi çekerken de geçerli tabi uyguladığın kuvvet yere paralel olursa ikisinde de değişen birşey olmaz.

@sormaya geldim
hayır, ittirirken eşyalar düşme eğilimi gösterirler. ama çekerken düşemezler. düşçeği yerden tutuyorsun çünkü.

bu ne demek yahu. gerçekten anlamadığım için soruyorum. niye ittirirken öyle bi eğilimleri var da çekerken yok. düşeceği yerden tutuyorsun ne demek?

dolabı ittirdiğini düşün. ittirdiğin dolabı devirme ihtimalin var. çünkü uyguladığın kuvvet yere doğru. bu dolabın düşme eğilimi göstermesi.

dolabı çektiğini düşün. dolap devrilir, ama çektiğin yöne devrilir yani sana ve çekmeye devam edebilirsin. @haldemir'in dediği gibi nesnenin bir tarafı yukarı kalkmış olacağından sürtünmeyi azaltırsın, böylece hareket bile kolaylaşır.

sormaya geldim, biz seninle anlaşamadık. neyse artık. dolaptaki bi eşya itsem de çeksem de düşme eğilimi gösterir zaten. ayrıca bi tarafını kaldırmak diyorsun. başından beri diyorum basitçe itme ve çekme eylemi. sen hala başka şeyleri sokuyosun araya. neyse teşekkür ederim herkese cevaplar için.

Hareket ettireceğin çeyin altına 4 köşesine düz kesilmiş patates yerleştir sonra tek parmağınla itersin

evet anlaşamadık, çünkü görüntüyü aynı şekilde resimleştiremiyoruz zihnimizde. yanyana olsak 2 el hareketiyle iletişim kurulabilecek bir şey esasında.

kendi ağırlığımızı da ona eklediğimiz için daha kolay ittiriyoruz bence. çekerken de kendi ağırlığımızı da çekiyoruz gibi bişey geldi benim aklıma.

kimlere açık olduğuna bakar mısın.

-herkese açık..

rakı içmek istemiyorum, cin cola'da cazip gelmedi. bunları birbiriyle karıştırarak bişi çıkar mı ortaya onu öğrenmek istedim.

ben rakıdan nefret ederim belki o yuzdendir ama rakıyı cıkar,şimdik blender olmaması kotu tabi ama kolaya gin koymak en mantıklısı gorunuyo

yaa öğrenciyken benimde bir kız arkadaşım mantıyı kızartıyordu yağda. mundar ediyordu. bence hiç lezzetli bişii değil. hatta saçma sapan. evet hazır mantıdan yapıyordu. işe bak ki bodrumluydu arkadaş. benim jeton şimdi düştü. demek o yörenin saçmalığı.

Duyurunun mantığını hiç anlayamamışsınız.

yufkacıdan ya da migros vb yerlerden kızarmış mantı alarak yağda kızartmak suretiylen yapabilirsin. ama fırında da oluyo olabilir emin olamazdım şimdi. yazın gümüşlükte yedim ve pek yağlıymış hissi vermedi bana evet evet fırın olabilir.

Sana Defacto ya da LCW yolları gözüküyor müdür.

kendine cobalt'tan oldukça güzel bir gömleği 30 liraya alabilirsin. beyoğlu iş merkezinden güzel bir kapşonlu ve ortalama bir kazağıda 60 liraya halledebilirsin. 60 lira ile'de collezione, defacto, rodi, little big'den bir pantolon ayarlayabilirsin.

@sormaya geldim;yanlış anlatmışım kazak,kapşonlu ve gömlekten biri olucak, birde pantolon alıcam.

150 lira gayet iyi pantolon ve gömlek için herkes mi armani giyiniyor anlamadım 150 lirayı küçümsemişler.. h&m olur, koton olur, zara olur. h&m'de 40 liraya güzel gömlekler vardı mavili tonlarda. altına da 110 liraya gayet pantolon bulabilirsin mevsimlik.

Damat%twwin derim sanaa
daha yeni geldim.
2 adet gömlek güzel fit kesim
1 adet kazak
1 adet yelek
90 tl verdim bence bak derim...

bok atanlara bakma, lcw hem güzel hem uygun hemde kaliteli bir markadır. tavsiye ederim

ben sürekli gabardin pantolon alıyorum lcw'den. 25-30 lira civarı. gayet memnunum pantolonlarından. bayrama, seyrana, sokağa, iş görüşmesine...vs her yere gider gabardin pantolon.

koton jean 50tl yada ltb jean 80tl
cons gömlek 45tl, pull and bear gömlek 60tl

exa radyo

nerelerdesin yine sen? :))
bunu oyna, benim temiz 6 saatimi yedi.
armorgames.com

gba emulatörüyle birlikte pokemon fire red filan indir sın bi haftadır şu oyuna takılıp okula geç gidiyorum sardı baya

snes için, rpg severseniz final fantasy serisi ve chrono trigger.

emre uslu demek istedim. dankek.

şimdik seninle aynı dönem yedek subay adayı olarak (tertip oluyoruz yamulmuyorsam)

1-) şube sana ne gün git derse o gün gidiyorsun. şahsen benim günümü şubede kendileri söyleyip zarfıma ona göre işaretleme yaptılar.

2-) sınavın formalite olduğunu kimsenin ilgilenmediğini senin tahsilinin ordu da yeri var mı yok varsa-ihtiyaç var mı? ya göre seçiliyormuş. öte yandan sınava girmemenin cezası büyük. sanırım 1-30 kasım arasındaki evrak almaya henüz gitmedin. oraya gittiğinde doldurduğun imzaladığın evrak ve dilekçelerden anlayacaksın zaten.

3-) sizin çevreniz neresi?

1) Sınavın ilk günü garanticiler, üçüncü günü ise son güne bırakanlar yüzünden daha kalabalık olur. Yine de ikinci gün gitmek daha az kalabalık oluyor. Fakat her halükarda sabahın köründe 6 civarı gitmek öğleden önce çıkmanı sağlayabilir.

2) Sınavın genel bir etkisi olmadığı söylenir hep, önemli olan ordunun senin mezun olduğun bölüme olan ihtiyacı.

3) Hiç alakası yok, özellikle kısa dönem askerler arasında. Uzun dönemlerde bahsi geçen korelasyon olabilir, ben maraşta yaptığımda bölüğün beşte biri mardinliydi.

PS: Emir ve görüşlere arz edilir :)

www.izmirnufus.gov.tr

mesajı gönderdiğin günden geriye doğru 30 say.

www.avea.com.tr online işlem merkezi.

ayrıca 3tl ye hangi paket bu 100mb en son kullandıgımda 9 liraydı. 3 lira iyiymiş.

-çözümünü bilmiyorum.

avrupa'da kulaklıklar çevrene rahatsızlık vermemen için desibel sınırıyla üretiliyor muş. toplu taşımalarda/kamu alanlarında vesaire..

Evet, ben de öyle biliyorum. Avrupa'da satılan iPod'larda da böyle bir durum vardı. Bi şekil çözüür herhalde ama fabrika çıkışı ses sınırlı.

seneler once aldigim ipodda da ayni sey basima gelmisti ve cozum olarak internetten bir program indirip bilgisayara yukleyince -ve tabii sonra senkronizasyon yapinca- duzelmisti. adini hatirlamiyorum, cok zaman gecti ancak google'da arastirirsaniz kesin birseyler bulursunuz gibime geliyor.

Şöyle bir şeyler çıktı aratınca: www.google.com.tr


www.dslrbot.com
www.ifans.com

itunes da falan bişeylerden ayarlanıyodu o.

www.youtube.com

Hepinize teşekkürler çocuklar gibi sevindirdiniz :)

jailbreak yapmadan çözümü yok gibi duruyor.İşin kötü yanı iphone içindeki dosyayı değiştikten sonra sürüm yükselttiğimizde yada restore yaptığımızda cihaz tekrar eski haline dönecek mi ?
Eğer dönecekse çok anlamsız olacak.Yahu arkadaş bu nasıl bir ses limitidir ve işin komik yanı internette bu konuda şikayet çok az.Bu kadar düşük bir seste nasıl müzik dinliyor bu avrupalı !

çat pat çeviriyle,

"You go, equation falls, i cry i was in love
a butterfly realises there is a mine where it lands."

kötü oldu evet biraz rötuş yapmak lazım

bi denemeyle olmuyo
once you are gone the equation fails, ı cry that ı am in love
one butterfly senses the mine where it had settled
yok mu dil-edbiyat meeezunu?

"when you go, the balance fails, i cry that i'm love,
a butterfly finds out there's a mine where it's landed."

iyice allak bullak oldum. daha yakın çevirebilecek var mı acaba? çeviren arkadaşlara da teşekkürler.

kedili madam'ın çevirisi daha iyi, ama hiçbirinde budur diyemezsin. mecazlı bir metnin çevirisini yapıyorsun. yok budur diye bişey. genelden bakarsak üçü de kötü şiir çevirisi, lakin daha iyisini yapamam malesef.

@cro anliyorum şimdi net bişii söylenemez pek tabi ki. bende kedilinin hem fonetik hem görsel açıdan daha yakin bir çeviri yaptığını düşündüm ama, o çeviride çok yakın gelmedi açıkçası.

şiir çevirisi hele ki o kadar mecazlıyken çok zor ve şiirin tamamının olması falan daha iyi oluyor.(tarz vs. gibi şeyleri daha iyi algılamak açısından. zira bahsi geçen şairi pek okumuşluğum yok. bilgim çok net değil) çok uzun zamandır şiir çevirmedim. genelde resmi evraklar çeviriyorum. o nedenle eğer acil bir durum falan değilse daha sonra elimdeki iş bitince tekrar bir bakabilirim. ama neticede bir can yücel ya da mina urgan değilim. keşke olabilsem.

şiir aşağıda, ne kadar fikir verebilir emin değilim ama :) hiç bir acelesi yok, herhangi bir vakit yardım edebilirsin. bir kaç yerde kullanacağım yalnizca. teşekkürler.

***

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

yüzyıl şilisinden bir dazz javulcusu inliyor tam arlarımda
hiç durmadan kentlimağlup kıyasıya mağrur ve mor
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım vor.

seni sevmem
bu savaşı
kesintiye uğratmaz
ama ordan bakma!
bu, werther'in
leş kanını
gül kılar.

birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
otobüsler olacak, tirenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim
çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri.
gideceğim ensk ökümde devlet denen şirk,
beb gözüğümde kent gördükçe kırılan gıçlar,
ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim
bu çağın açısını dik tutacaklar.

bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
ufka bir kesin ordum akıverecek
elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.

inanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum.
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-ve emir "kun" diyor; doğuruluyorum-
"bu ülke"den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ikdildar tohmekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.

ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!

ah laikse aşkımız biter elbet bir kışbaharyaz günü
gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur
sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.

ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
olma. yokluğun bulunmama larcivert lavlar akıtır.
nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.

biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

mıknatıssız bir pusula olarak

tamamı mı? yoksa yukardaki iki satır mı?

"aşk olduğunu ağlamak" tabirinin tam olarak ne ifade ettiğini anlarsak, belki çeviri daha kolay olur, tabi denklemin düşmesinin de. velhasıl Muhsin Ünlü çatır çatır İngilizce bilse, bunu kendi bile çeviremez sanırım.

you leave, the equation fails, i weep for i am love,
a butterfly realises he is landing on a mine.

@kedili madam :)) o kadar insafsız değilim yahu :). bana, soruda verdiğim 2 satırı yeterli. anlam bütünlüğünün yardımcı olacağını söylemiştin, ondan sebep bütün şiiri yazdım (ben yazmadım keh keh).

internet alışverişine güvenin. + hemen hemen bütün medikalcilerde bulabilirsiniz, ki kendileri hastane olan her yerde muhakkak varlar.

Alışveriş merkezlerinden birinde görmüştüm ama hangisi olduğunu hatırlayamadım.

ben bir ara diasa'da görmüştüm ama çok oldu marketlere dolaşırken bir göz atın derim.

şehir istanbul ise, karagül iş merkezi'nden bulabilirsiniz.

yakı al eczaneden. yapıştır omza boyna doğru. bir saate bişi kalmaz. ama sırt yakısı de büyük olanlardan versinler.

sıcak duş + ütülenmiş sıcak havlu.

volteren hap versiyonu, 1 haftadir ayni aciyi cekiyorum bugun hap aldim sabah rahata erdim.

15 dk önce aldım o evrakları. Diploma aslı ve 4 fotokopi, nufus cuzdanı ile git. orada işlemlerini yapıp sana sevk evraklarını verecekler. çok sürmüyor. ay sonuna doğru başvurular artacağı için ne kadar erken gidersen o kadar iyi.

kapalı ve ağzı mühürlü büyük sarı bir zarf.

sülüs var o zarfın içinde.

bende dün aldım. en son gittiğinde sana bir kağıt verdiler ya, üzerinde aralık ayında asker olacağın yazıyor, onunla birlikte diplomanın asılı fotokopileri, nüfus cüzdanın asılı fotokopileri ile birlikte gidiyorsun. giderken 1 tane tükenmez 1 tane kurşun kalem al yanına orda lazım olacak :) Bir kaç tane dilekçe doldurutuyorlar, bir tane sınav formu dolduruyorsun, o esnada askerliğini ne şekilde yapmak istediğini belirtiyorsun vesaire.. onlar sana doldurttukları dilekçeleri senden alıyorlar, üzerlerinde işlem yapıyorlar, sana sınav yerini ve 1-2-3 aralıktan hangisinde sınava gireceğini söylüyorlar, birde yol parası veriyorlar. bana 10 lira 95 kuruş verdiler. Sonrada sana sarı bir zarf veriyorlar. O sarı zarfı açman falan yasak ama içindekileri zaten koyarken görüyorsun. Doldurduğun formlar hep. Sınava gidiyorsun yani onlarla özetle bu.

x yerine 5 yaz bakalım neler olacak.

yine aynı şey oldu ya :(

gpx guitar pro 6 uzantısı, guitar pro 6 yüklemen lazım açmak için. gpx farklı bir format bildiğim kadarıyla o yüzden uzantıyı değiştirmen fark ettirmez, guitar pro 6 kuracaksın.

.gpx GP6'nın formatı değil miydi?

Şöyle bir şey buldum işe yarayabilir:
www.tab-exporter.com

edit: sambalici yazmış benden önce.

.GP3 Nedir ?
Dosya Tanımı:
Guitar Pro 3 proje dosyası
Açıklaması:
Guitar Pro 3 isimli ses düzenleme ve kompozisyon yazılımı ile kaydedilmiş proje dosyasıdır.

Açmak için Guitar Pro veya en alttaki linkten indireceğiniz DGuitar programını kullanabilirsiniz. bu yazılım .GP4, .GP3, .GTP gibi programın diğer sürümlerine ait dosyaları da açabilir.

İlgili programlar:
guitar pro 3, DGuitar
Program Linkleri:
www.guitar-pro.com
www.inndir.com/program.php?id=4854
dguitar.sourceforge.net

kaynak:www.dosyauzantisi.com

gp 6 da win 7'de çalışmadı, daha doğrusu ben çalıştıramadım sanırım. tab-exporter ve dosya uzantısı da işe yaramadı ne yazık ki, yine de azimliyim :)

edit: tab-exporter çalıştı!