okudum başın sağolsun.

çok duygulu bir hikaye.

yerım babaanneni. ısmını beybın mı koymus?

hepsini okudum, ama cevap verebileceğim bi soru yok ki?

başın sağolsun diyebilirim sadece.

dede, babanne candır.. şükür, ikisi de hayatta. bir de erkek torun olunca, daha değerli oluyorsun onların gözünde..

memlekete gidip sıra istanbul'a dönmeye gelince, içim burkulur.. "ya bir daha onları göremezsem" diye aklımdan kötü senaryolar geçer.. bir gün ben de kaybedicem onları.. acılarına nasıl katlanacağım bilmiyorum...

babannenin hikayesini bilen(artik) bir kişi daha oldum diyebilirim sadece

'bebek kokusuna benzeyen, ekşi temiz ter, fesleğen ve arko kokusu'. güzel tarif etmişsin.

hemen hemen benim babaannem. şunu kimse düşünmüyor, bu kadınlar neden huysuz? eğer bir kadın eşini genç yaşta kaybedip çocuklarını tek başına büyütüp okutmuşsa, ileride çocuklar büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmaya başlayınca haliyle hakimiyet elden gidiyor. ama bu kadın ömrünün yarısından fazlasında hakimiyeti tek başına elinde bulundurmuş. onu elinden birden alırsan illaki tezatlar ortaya çıkar. bunu düşünemeyenler içinde o kadın huysuz ihtiyar olarak kalır her zaman. işte bunu anlatamıyorum bizimkilere.

kuzenim başka bir yaşlı kadını örnek gösterdi geçenlerde. hiç bir huysuzluğu yokmuş. ulan götlek, o kadının kocası öleli daha 2-3 sene olmuş. kadın ömrünü kocasının kanatları altında geçirmiş. senin babaannenin kocası öldüğünde, senin sikinden çıktığın baban daha 3 yaşındaymış.

özetle onlarınki büyük başarı ve kolay kolay kimse yapamaz. ayrıca hüzünlendirdin. yakın zamanda benimde yaşayacağım şeyler bunlar. başın saolsun...

gerçekten çok duygulandım. ama ani ölüm her zaman iyidir. acımasız gelecek belki tak diye bunu söylemem ancak yaşlanmak insanın başına gelebilecek en kötü şey. fiziksel acılardan bahsetmiyorum. belki onlar da eklenirse daha çekilmez olur ama yılların yorgunluğuyla artık belli bir yerden sonra yaşama sevinçlerinin sönüşünü görmek çok acı verici. benim babaannem 84 yaşında. o da arko sürer ellerine:) ama artık mutlu değil. kireçlenme, siyatik, bir günde içmesi gereken onlarca hap artık azap geliyor bu kadına farkındayım. geçenlerde arabaya bindiğinde emniyet kemerini takmadı. nedenini sordum ben yaşamışım kızım yaşayacağım kadar dedi. birkaç senedir bu modda. onu hayata bağlayan şeyler biz bikaç torunu ve iki oğlu. başka hiçbirşey yok. biz hayatlarımızı yoğun bir şekilde yaşarken gün içinde kafamızda binlerce şey dolaşırken o sadece oturup torunlarını ve oğullarını düşünüyor. başka hiçbir meşgalesi yok. bu da beni kahrediyor. kulağının kenarına fesleğen takmış babaannen, yüzü gülmüş, güzel zamanlar geçirmişsiniz beraberce, ne mutlu ona, sana:)

yaşlılarımızı hayattayken hatırlamak umidiyle-gocup gittiklerinde cok gec kalınmış oluyor.

başın sağolsun.

anneanne, babanne, dede çok başka oluyor. hakkı ile yaşayan bilir.

geçirdiğiniz güzel zamanlar aklından hiç silinmez umarım ..

Paylaşmak ve bunu hissetmek -verdiğiniz seslerle- güzeldi, teşekkür ederim.

babanne dedin benim de yaramı deştin. ben de anlatayım benzer hikayemi

annesi, babası memur olan bir bebektim ben. küçük bir ilçede yaşadığımızdan annemi öğlen işten eve yemek geldiğinde gören ve babannesi tarafından büyütülen bir çocuk. tüm çocukluğum veya bebeklik demek daha doğru olur babanemle birlikte geçti. şu an oturmuş kişiliğimin mimarı, insanların en kibarı babanem.

hep aklıma o günlerden sahneler geliyor. acıktığımda bir çırpıda hazırladığı dünyanın en lezzetli köfteleri mesela. veya nohut yaptığında nohutu haşlamadan önüme bir tabak koymasını. bak sana tweety yaptım demesini. evet nohut benim için o şirin ve akıllı çizgi film kahramanı tweety idi o zamanlar.

hayatımda 3 kişi oldu hayatıma daha doğrusu kişiliğime yön veren. bunlardan birisi beni büyüten babanem, ikincisi o beni büyütürken benimle ilgilenen, gittiği her yere beni de götüren, grup vitamin kasetleri dinletirken bana dans etmeyi öğreten, rap yapmak diye bir kavramı hayatıma sokan marjinal halam yani babanemin kızı.(sene 90-93 arası bu arada. marjinalliği oradan pay biçin) ve dayım.

95 yılında kötü birşey geldi ailemizin ve benim başına. o benim üzerime düşen, bana modern dünyayı gösteren halamı yine gezmekten geldiğimiz bir akşamüstü şohben zehirlenmesiyle kaybettik. bu aslında babanemi de kaybetmek demekti. henüz 30lu yaşlarının sonunda olan halamın vefatı babanemi bitirdi. 2 yıl boyunca her gün babanemin ağlayışlarıyla bölündü uykular, günler. tabii o kibar kadının sağlığı da bozuldu, yaşama enerjisi gitti. o zamanlar henüz yaşını doldurmamış kardeşimin bakıcılığı ise babanemin yapabileceği bir iş olmaktan çıktı. o yüzden belki de babanemin son eseri olarak ben kaldım.

aynı babanen gibi benim babanem de kusursuz değildi. hatta kibirli bile denilebilir. tabii bunu o yaşlarda farketmek mümkün değil ama sonraları duyduğumuz şeyler. mesela annemi pek kabullenememesi, gelinliğinin ilk yıllarında tam olarak kaynanalık görevini yerine getirmesi. veya o çok sevdiği kızını yani halamı sevdiği adamı aileye veya kızına layık görmediği için evlendirmemesi. tabii bu olay halamı erken yaşta kaybedince bak allah aldı işte kızını baabında komşu dedikodularına neden olması. ama öğrendiğim en acı olay ise halamı defnetmemizden kısa bir süre sonra sevdiği adamın halamın mezarının başında ağlayarak oturmasını görmemiz. işte o da başka birinin iç burkan hikayesi.
işte 95ten sonra babanem yavaş yavaş ağlamalarını azalttı ama tabii eskisi kadar kuvvetli değildi. bu arada çok anlatılacak birşey yok. sonra ben üniversitedeyken bir gün haber geldi. babanem aynı senin babanen gibi beyin kanaması geçirmiş. yıl 2011. tabii hemen apar topar gittim yanına. tam kapıdan girdiğim anda beni yüzünde bir mutluluk belirdi. bu anlatılmaz arkadaşlar ben böyle bir bakış görmedim hiç gözümün içine içine. inanırmısınız hastanedeki iki gün boyunca devlet hastanesinde odasını paylaştığı hastalara hep beni anlatmış. girer girmez onlar da gökhan bu galiba dediler. ama içeri girmemden bir yarım saat sonra bir epilepsi nöbeti başladı. ama nasıl birşey. kadın oturuyor oturtun beni diyor. kendinde değil. elini tutuyorum.buradayım babane diyorum. seviyorum, okşuyorum. bir yandan gözyaşları. durum o kadar kötü ki odadaki diğer hastalar şehadet falan getiriyor gidiyor kadın diye. en son onlara ana avrat sövdüğümü hatırlıyorum, bir de benim ömrümden al, onu bize bağışla diye dua ettiğimi.

babanem o beyin kanamasını atlatıyor. daha ona sevinemeden iki ay sonra hayatımda bana en çok değer veren 3. kişiyi hiç bir şey yokken ortada 5 gün içinde hem de kollarımda kaybediyorum. evet dayımı. sapasağlam adam 5 gün içerisinde göz göre göre, hiç bir şey yapamadan kayıyor gidiyor elimden. işte o günden sonra ben bir daha hiç eskisi gibi olamıyorum. eskisi kadar dindar, eskisi kadar kaderci, eskisi kadar kollektif olamıyorum. her neyse bu başka bir mevzu.
şimdi babanem hala yaşıyor. biraz zor anlıyor şimdilerde, biraz daha temel içgüdüleri ortaya çıkmış durumda. biraz geçinilmesi zor biri. zorla yürüyor ve yeme içme gibi aktiviteler dışında hiç birşey yapamıyor. bense ona zaman zaman kızan babamı annemi dengeleyici unsur olarak ortada bulunuyorum.(burada bir gariplik yok çünkü kızılmayacak gibi değil dedikleri laflar :).
yaklaşık 1,5 yıldır eğitim dolayısıyla yurtdışındayım ve haftaya ülkeme dönüyorum. yine onun yanına, onun muhabbetine, onun pamuk ellerine.

Hepiniz ne güzel anlatmışsınız. Bana da anneannemi hatirlattiniz.

eksisozluk.com


Zaman ne cabuk geciyor... yazının ustunden nerdeyse 10 sene gecicek..

basin sagolsun. ne guzel yazmissin okumaya doyamadim...

Başın sağolsun... O kadar güzel yazmışsın ki kalbime dokundun, çok duygulandım.

eksisozluk.com

Başınız sağolsun. Babaanne sevilmez mi. Onlar gidince anılar kalıyor işte bazende söyleyemiyorsunuz en yakınınız bile. Onu çok sevdiğiniz çok belli yoksa yazmazdınız buralara. Tekrardan başınız sağolsun.

mitomani gibi demişsiniz ama işte direk mitomani oluyor bu. kendi söylediği bir yalan daha sonradan onun için gerçek oluyor.

@sarhosken alinan hesap
ama sonucu değiştirmiyor işte. yapmadım değil, yaptım ama şöyle böyle oldu.

bu taktiktir bana kalırsa. yani hikayenin yalan kısımları açığa çıkmasın diye bir kısmını yaşadığı olaylardan besliyor. yani yine "söylediği yalana inanma" durumu var burda. bütün hikaye yalan olmasa da büyük bir kısmı yalan. o küçük doğru bir kısmı malesef değiştirmiyor.

insanın travmayı kendi benliğinde başkasınınmış gibi tanımlaması durumu.

ya da;

kendi de inandığına göre, kişinin kendi belleğine uyguladığı yabancılaşma diyerek saçmalama hakkımı kullanmak istiyorum. bellek içi alinasyon.

shazam a dinletebilirsiniz?

shazam bulamıyorum. denedim duyuru ilk açıldığında :)

shazam kullanabileceğim bir telefonum yok, win7'ye de kurulmuyor bildiğim kadarıyla. bu yüzden shazam seçeneğini es geçmek durumundayım.

sanirim sunun remixi falan.

www.youtube.com

@ben de: hayır o değil sanırım.

şarkı tam olarak bu: Kubix - Don't Worry I'm Okay (feat. Alicrity)

www.youtube.com

-----

video'nun youtub'a ScoutNationHD nickli kullanıcı tarafından yüklenen orjinal sayfasında, hemen altta bilgiler kısmında yazıyor.
www.youtube.com

senet imzaladıysan silmezler. kan emici bunlar.

sözleşmesiz kaydetmezler imzalamışsındır.
adamına göre değişir git müdürle konuş.

kişiye bağlı. ben senetlerimi geri almıştım medeni bir şekilde konuşunca vermişlerdi.

müdür gerçekten de kan emici. en iyisi muadil dersaneleri arayıp sözleşme içeriğini öğrenmem sanırım

başka bi şubesine gidip hiç onların öğrencisi değilmişçesine davranarak da öğrenilebilir sözleşme şartları.

aynen. hatta işi abartırsak plaklar radyo kayıtlarını döver. hele bir kaliteli gramofondan dinleyin dediğimi anlayacaksınız.

radyo kalitesine katılıyorum

nedeni çoğu parçanın 320kbps de olması ayrıca mixer üzeinden yapılan mid bass tiz ayarları ve autolevel lerde bunda etkili ayrıca her kanal çıkışında sesteki patlamaları engelleyen composer bulunuyor nedeni bunlar sanırsam :)

kesinlikle: (bkz: the pursuit of happyness)

forrest gump

the bucket list.bu filmden sonra bi süreliğine yaşama amacımı değiştirip kendimi mutlu etmeye falan adamıştım.ama kısa sürdü tabi o ayrı :))

kedin hasta olmus panpa. bokun icinde regl kani ne arasin. ha midye dersen o ayri bak.

@tezek

o da doğru amk. regl olsa bokun içinde ne işi var? bunu veterinere domalmadan nasıl hallederiz acaba? son dönemde iyi sikti beni adam. öğrenci halimle son bir ayda 700-800 lira kedilere masraf yaptım. kaç aydır bursları veterinerlere veriyorum aç kaldım off off.

yuh. bugunki kacinci kanli kedi vakasi bu? bence 1 eylul'le alakali bir durum bu.

kediler adet gormez.. veterinere gotur bence.

@foolrules

abi iyi diyorsun da götürünce direk 35 lira muayene ücreti artı 200-300 ne tedavi yapacaksa bir şeyler sokacak biliyorum. zaten 100 lira kadar borcum kaldı ayın 8'inde vereceğim dedim. bir de bir şey çıkmaz sonra götüme girer. bu kevaşeler yüzünden kırık dişim var onu bile yaptırmaya gidemiyorum. çok ciddi bir şey midir? yani veterinere götürmeden tabiki bilemeyiz ama ne bileyim.

bir de dün pire damlası yaptım. yan etki falan olabilir mi?

hayvan kan sıçmış! tabi ki çok ciddi bir şeydir hocam o nasıl soru? o 200 300, gerekirse 500 lirayı bayılacaksın valla...

ben sözlükte bir başlığa iliğimi kuruttu ibne veterinerler gibi bir şey yazmıştım da, bir abimiz veterineri bulup, indirimi yaptırıp bir de beni arabasıyla alıp götürmüştü. aynı sorun için daha önce 300 lira vermiştim, 20 lira verdim. belki denk gelir öyle bir şeyler. şansa bağlı.

veterner fakültelerine gitmeyi deneyebilirsin bu arada, nispeten ucuz olur. şehir söylersen ucuz ve güvenilir vet de buluruz belki

bunca yıllık duyurucuyum ilk defa bir saatte 3 kanlı kedi sorusu gördüm. aynı kişi diye mi baktım şaşırıp :)

yanlış anlamayın,sorun tabi. ama çok tuhafıma gitti :)

kakasının durumu nasıldı?
ishal ya da kabız gibi bir şey olduğu söylenebilir mi?
eğer öyleyse muhtemelen bağırsakların tahriş olması sonucunda ufak bir kanama olmuştur.

bazı kedilerde nedensiz oluşan ve arada bir kanamaya yol açan bağırsak hastalıkları olabiliyor.

kakayı atmasanız iyi olurdu, tahlil yapmak isteyebilir veteriner.

bunun dışında yemesinde, içmesinde, oynamasında sorun yoksa ve ateşinin çıkması gibi şeyler olmuyorsa büyük ihtimalle dediğim tarzda bir şey, ama yine de bir göstermek lazım maalesef.

ben de normalde böyle bir durumda çok endişelenirdim. fakat biraz belki özele girecek ama bir kaç ay önce aynı durumu ben de yaşadım ve bir doktora gitmedim. üç dört günde kendiliğinden geçmişti.

son dönemde mamasını çok değiştirdim, arada ciğer falan yaptım arada mama verdim saçma bir durum oluştu. kakası biraz sulu bir durumda. o yüzden pek endişelenmedim açıkcası.

kızın durumu her zamanki gibi. atlıyor, zıplıyor, rahat bırakmıyor. görünürde hiçbir sıkıntı yok. ateş falan da olsa anlarım sürekli kucağımda.

ahahah :) olm sacmalama kendinle kediyi bir mi tutuysun.

veterineri degistir, anlasilan o ki yoluyor seni ve bu kadar paracil bi veteriner kediden de anlamiyordur muhtemelen.

ama mutlaka veterineri doktora, kedini de baska bi veterinere gotur.

kanın renk tonuna göre kanamanın nerede olduğunu anlayabilirsin
açık renkli ise anüse yakın bir yerlerde, koyu renkliyse bağırsak ve mideye doğrudur genelde. ve evet veteriner görmesi şart. daha insani veterinerler de var. bu kadar büyük masrafları taksitlendiren filan en azından.

Kan olayı bizimkilerde de vardı. parazitten kaynaklanıyordu. parazit hapı yeterli olmuştu. o da 10-20 lira birşey zaten. Başka bir sebebi de olabilir tabi. Daha insancıl fiyatları olan bir yere göstermekte fayda var. Nerede olduğunu söylersen belki yer tavsiye eden çıkabilir.

kullanıcı nicki site:eksiduyuru.com

olarak google'da arayabilirsin. sitenin öyle bir özelliği yok malesef. ihtiyacım olduğunda böyle buluyorum ben.

bu eksiklik ara ara geliyor aklıma. sırf ne yazmış diye merak ettiğim birçok arkadaşın cevaplarını bu yüzden göremiyorum. böyle düşünen bir sürü kullanıcı vardır eminim. eklense şöyle bir özellik keşke.

ismi ara bölümündeki "kullanıcı adı" kısmına yazarsan sadece duyuruları çıkar; cevapları da görebilmen için kullanıcının adını onun da üstündeki ana boşluğa yazman yeterli. kendi adımı yazarak denedim verdiğim cevaplar da çıktı. (:

yalnız bu şekilde de bi acayip çıkıyor; mesela başka bir iki isim daha yazıp o kişilerin verdikleri cevaplara ulaşabilmişken örneğin seninkisini denedim çıkmadı. ne iş bilemedim. /:

uzayliya verilecek kizim yok benim!!

uzun sacli adama..
davulcuya..

* uzun sacli ve bateristim, bu dediklerim aslinda icimde bulunan muhtemel ve olasi kayinpeder korkusu :)

kadına el kaldıran

kızımın istemediği kişiye

serseriye

Gözümün tutmadığı adama vermem kızımı. İşsiz olabilir, davulcu olabilir, saçı uzun olabilir, ailesi cahil olabilir vs.vs farketmez hepsinin bir şekilde ilacı vardır. Amma..

Adama bakarım ve anlarım ne mal olduğunu, gözüm tutmazsa hiç tanımam başbakan oğlu olsa..

önce adam olsun saygılı efendi olsun. adam olmayana kız mız yok

Lavaboya işeyen adama verilecek kızım yok.

(bkz: lavaboya işemek)

başbakan oğluna, hatta hiç bir bakan oğluna verecek kızım yok.
benimle oturup iki kadeh rakı içmeyecek adama da verecek kızım yok.

zurnacıya

postyapısal marksiste

bi siktirsin gitsin afedersin

akp'li (ya)

Bu olaylardan sonra kesinlikle POLİSE!!!

çapulcuya

amerikan kaynaklı evrim karşıtı evanjalistler, televanjelistler falan.

@sözlük emeklisi

adamı hasta etme. seninki de kanıtsız benimki de saçma sapan cevaplar vermeyin diyorsun da sanki belgeli evraklı kanıtlamışsın adamın israil tarafından finanse edildiğini. tey allam.

ekseriya televanjelistlerin bire bir türkçeleştirilmiş halleridir. bir kısım telif eserleri de var. fosilli balık zokası gibi falan. mustafa akyol gibi zamanında adnan oktarla temas eden kişilerin de amerikada evolution hearings falan gibi oturumlara katılıp evanjelist argümanları bi güzel özümsedikleri dikkatli gözlerden kaçmaz.

nette ve sozlukte donen sisme bebek gorunumlu ablalarla olan video kesitlerine dayanarak totosu oldugunu dusunuyorum.

bu adama inanan ailesini yerini yurdunu bırakıp peşine takılan bir sürü insan var. bunların arasında kim bilir hangi mesleklerden insanlar var bir şekilde kendi içlerinde de hallediyor olabilirler

silme duyuruyu mesaj attım.

parça parça indirme yapar torrent, yani bir başından bir ortasından bir sonundan parçalar indirir sırasız olarak...
izlemeyi deneyebilirsin gom-vlc gibi oynatıcılarla, ancak ya hiç izlenmez ya da birkaç saniye sonra atlama yapar, takılır...

baştan sona düz olarak indiren torrent programı var mı bilmiyorum, ancak utorrent ile olmaz o iş.

put.io veya benzeri siteler yardımıyla yapabilirsin. tam olarak indirirken izlemek olmasa da 3-4 dakikada kendi server'ına istediğin video dosyasını indiriyor. sitedeki player yardımıyla izleyebiliyorsun. başka türlü diğer arkadaşların da dediği gibi torrent karmaşık indiriyor.

ace stream. bir bakın.

alldebridin torret özelliğinde var. ama ücretli. pekala makul.

qbittorrent diye bir client var. onda sıralı indirme özelliği varmış diye duydum ama adam gibi çalıştığına şahit olmadım. bir de sen dene istersen.

gomplayer da izleniyor ama indirmeye baştan başlıyacağı kesin değil.ses gidiyor görüntü gidip geliyor takılıyor.bence zordur hiç kasma.

utorrentte öyle bir özellik yok. popcorn time kullanabilirsin. direk o amaca yönelik.

flash bellekle izlemen icin ek bir kablo lazim. bunu disinda 720p mkv biraz kasabilir. cok saglam bir tablet degil. zaten ufacik ekran ha 460p ha 720p izlemissin farketmez. mx player ile altyazi ile video ayni dizinde oldugu surece sikinti olmuyor.

@sarhosken alinan hesap:

hmmm. ben pc'de izlemek için 720p mkv indiriyorum da sürekli. bunu kardeşim alacak. indirdiklerimden o da paylaşsın istedim.

peki "bunu değil de şunu alırsan hiç kasma olmaz" dediğiniz bir marka model var mı? kasmaması için neye/hangi değere dikkat etmek gerekiyor?

ek kabloyu usb girişi yok diye dediniz sanırım. dalgaya düşmüşüm. mikro usb girişe sahip sanırım. yani harici diskleri takmak için.

bir defa harddisk takmayı unutun. tabletler harddiski besleyecek güce sahip değil. aletin üzerinde normal usb portu varsa, yazılımı da izin veriyorsa doğrudan flash bellek takıp içindekileri aynı hafıza kartı gibi görebilir kullanabilirsiniz. eğer mini veya microusb girişi varsa usb-otg diye bir kablo var ona uygun kablo almalısınız ki usb'den flash bellek takabilesiniz. bazı çin malı android tabletlerde yazılımdan kaynaklı okumama durumları olabiliyor. root, kernel ve custom rom yapılarak aşılabilir ama biraz teknik bilgi gerekiyor.

performansa gelirsek, a101'den aldığım 160 liralık tabletle hd olmayan filmleri takılma olmadan izleyebiliyorum. tabii batarya da önemli bu noktada ona dikkat edin. genelde ucuz tabletlerde dandik batarya oluyor. hd oynatmasını istiyorsanız biraz daha kaliteli markalara (samsung falan) yönelmek daha akıllıca olur.

Bi amcaya saati soyledim sayilir mi

Edit:Iyilik yap denize at hahahah

topkapı'da çingene bir kıza elimdeki dondurmayı vermiştim. bıçağı takar korkusuyla da olabilir bilmiyorum.

bi arkadaşımın cep telefonu faturasını ödedim, her dışarı çıktığımda da yer yol soranlara tarif etmem de cabası, çok güvenilir yurdum insanı bir tipim var sanırım

Turist birinin fotografini cektim

maddi olarak - dun artik kullanilmayan bir kac elektronik ve plastik esyayi verdim
manevi olarak - gun boyu burdan insanlara moral veriyos, dertlerine ortak oluyos onlar olmuyo mu :D

bi dilenciye 1 tl verdim.

yenimahalleye gittim gece 12 gibiydi bi dayı "yiğenim bi sikara varmı" dedi daha henüz yeni yaktığım sigarayı dayıya verdim.

tuvaleti banyoyu temizledim amk. ev arkadaşım tatilde.

Metroya giderken sokakta koşuşturan, bağcığı çözülmüş 8-9 yaşlarında bir çocuğun ayakkabısını bağladım. Bütün gün o mutluluğu hissettim.

dün akşam ankarada yağmurun başlamasına yakın durakta bekleyen bir arkadaşı aldım arabama. yolumu azıcık uzattım, arkadaş boş yere ıslanmamış oldu.
gerçi tekrar düşündüğümde elin adamı, akşam akşam bela da alabilirmişim başıma.

alt komşumuz olan yaşlı amcaya ekmeğini ben aldım bu sabah:)

bir hafta önce 20 yaşlarında biri engelli olduğunu söyleyip yol parası istemişti engelli pasosu elindeydi bende 2 lira verdiydim

tanımadığım bi amcayı markete götürdüm arabayla uzak bi mesafedeydi.

Sayılırsa alt komşunun tvsini yapmaya çalıştım ama beceremedim.

soruna cevap verdim.

evden pek çıkmadığım için teorik takılıyorum. bütün dışlanmışların dertlerine çare olacak bir hareketi nasıl örgütleyeceğimi düşünüyorum. daha bulamadım. bir vogon filosu falan gelmeden bulmaya çalışacağım.
daha pratik bişey lazımsa, dün işe giderken ve işten dönerken otostop çeken olur da duramam diye fazla basmadım mesele. 50 ile kenardan gittim. takıldım bi minibüsün peşine. ona binecek parası olmayanı toplarım diye.

Yolda yürürken pencereden seslenen yaşlıca bir teyze ekmek alabilir misin diye sormuştu gidip ona ekmek almıştım...

ankara-hamamönü'nde parktaki bi bankın üzerinde unutulmuş smartphone'u sahibine kavuşturduk arkadaşımla

Yaşlı komşuma mayalık yoğurt götürdüm.

1'i turist 3 kişiye akbil bastım. uzun ısrarları sonucu parasını aldım ama, karşılıksız sayılır mı?

Can Çekin

twitter.com

fx dosya yöneticisini kullanıyorum ben. gayet iyi:

play.google.com

bir de alternatif olarak oi file manager var. o da başarılı:

play.google.com

yeni güncellendi ve sorun çözüldü.

telefon ile ne yapmayı planlıyorsun?

ben şu anda türkiye'de vergisi dahil 150 liraya satılan bir android kullanıyorum. işimi tamamiyle görüyor. rahatlıkla internete girebiliyorum, ofis programlarını kullanabiliyorum falan. nedir bu bir türlü anlamadım pahalı telefon sevdası. cevabıma gelirsem kesinlikle al. o paranın senin cebinde durmasındansa apple gibi ticaret zekalarının eline geçsin.

150 liralık android ile teknoloji harikası 4s karşılaştırmak biraz garip olmuş.

amacım kimseyi yargılamak değil,herkesin 4s alacak parasıda yok elbet. ama bunu kullanıyorum ona ne gerek var demek artık 2 yıl önce bitmeliydi.

ben mc donalds yiyorum sen 500 gram american steak yiyorsun? ikiside et ama farkı sizde biliyorsunuz..

neyse konudan saptım kusura bakma başkan,

4s ios 7 ile miladını doldurmaya 1 adım daha yaklaşacaktır diyen de var aksine daha da iyi olacak diyen de. ben şahsen güvenemedim ve satıp lumia 1020 aldım şu anda çok mutluyum.

ancak apple cihazları kalitelidir,sağlamdır. eğer ios7 hatta ve hatta ios 8 merakın yoksa temiz bir 4s seni rahat rahat 3 sene götürür. annem hala 3g iphone kullanıyor.

ayrıca 1700 lira dehşet pahalı,tertemiz ikinci eller max 1000 liraya bulunuyor artık,bir bak derim. o 700 liranın 50'siylede bana bira ısmarla.

kolay gelsin,saygılar

ben de vergisi dahil 380 liraya satılan bir akıllı telefon kullanıyorum ama başıma açtığı işlerden sonra artık korkudan genel geçer bir model almayı düşünüyorum.

internetten halletmem gereken işler çok olduğu için hızlı internet - onun dışında temel uygulamalar bana telefonda lazım olan. tabii bir de gün içinde yarı yolda bırakmayan şarj; en az 2 gün gitsin gibi bir hayalim yok zaten..

2.el de çok düşündüm fakat ilk defa bir telefona çok para vericek olunca, ya elimde patlarsa korkusundan cesaret edemiyorum bi türlü.

şimdi ios 8 merakım yok derim ama büyük de konuşmayayım. bilgisayar işlerimi telefondan halletmeme yetsin de tüm apple'lar sistem atlarken benimki eskide kalsın çok önemli değil açıkçası.

bilgiler için teşekkürler hocam..

Eğer bilgisayar gibi kullanmak istiyorsan ve 1700 liran varsa git Note2 al.

Kasılıyor donuyor filan abartılmış, 1-2 milisaniye yavaş olabilir ama kesinlikle, uzun yıllar gidecek bir model.

iphone 4 kötüdür demiyorum, işine yaramaz da demiyorum, kaliteli telefondur, stabildir vb. Ama bende telefon almadan önce senin gibi düşündüm, bilgisayar gibi işime yarasın vb diye, 2. bir önceliğimde şarj süresiydi. note2 aldım çok çok memnunum tavsiye ederim

senin isini ancak dadik cep tel. + iyi bir android tablet(ucuz ipad de olur) gorur gibi duruyor *.

yok illa iphone alacagim diyorsan eger biraz daha bekle derim. yeni iphone cikinca 4s'in fiyati da dusecektir. yoksa su haliyle o parayi sokaga atmak olur, bence.

1500 e ikinci el faturalı 5 al, 4s alma.

önümde evlenme vs gibi bağlayıcı bir şey yoksa kabin memurluğunu seçerdim. 5000tl maaş iyiymiş.

ben öğretmenliği tercih ederim. benim için bir işte en önemli şey tatil imkanları. para bir şekilde kazanılıyor.

öğretmenlik değil, okutmanlık istanbul'daysa okutmanlık, yoksa kabin memurluğu rocks.

Kabin memurluğunu tercih ederdim, maaştan dolayı.. Bir de öğretmenlik hiç bana göre değil bu yüzden tercihim 5000..

öğretmenlik.

kabin memurlarının sadece maaşı iyi. ebeleri sikiliyor çalışırken. çok çok çok yoğunlar. thy grevlerini falan hatırlayın. adamlar ailesinden biri ölünde izin alamıyormuş gitmeye falan.

öğretmenlik en temizi. ek ders ücreti falanla zaten 3 bini geçer.

kabin memurluğu zor iş. maaşı iyi ama yıprandıktan sonra... ömrün boyunca yapabileceğin bir iş değil. okutmanlığın imkanlarını bilmiyorum ama öğretmenlik gibi tatil imkanı varsa okutmanlık. değilse zaten imkanın varsa öğretmen ol. öğretmenlik güzel meslek.

Şu an için üçü de elinin altında mı? Kabin memurluğu bir yaşa kadar yapılıyor ve sonrasında perte çıkıyorsun. E atıyorum en fazla kırk yaşına kadar yaptın (kadınlarda öyle de erkekleri bilmiyorum) yani bu durumda 15 senen var çalışmak için ne yapacaksın sonra?
Okutmanlık yaparsan bir yandan da mastera başla. Hem okutmanlık yap hem master doktora sonra öğretim üyesi olursun. Tabii akademisyen olmak istiyorsan bu şart geçerli.
Öğretmenlik de öğretmenlik zaten bildiğimiz :)

elbette okutmanlık

en temiz bilgiyi veriyorum eğer düzenli hayatın yoksa ya da hayatının düzensiz olmasına itirazın yoksa ve rahatına çok düşkün değilsen kabin memurluğu.

düzensiz hayattan kastım ne? misal gece 23:55'te uçup sabah 06:50'de mesain bitecek bir gün. ertesi gün öğlen çıkacaksın afrikaya gidip 3 gün orada kalacaksın geri döneceksin. sonra gidip osaka'da 4 gün kalıp geleceksin. tabii misal osaka'ya 13 saatte gideceksin. ne var lan 5000 alacam sonuçta diye düşünmeden önce ayda 3-4 defa antreman yap, misal 8-9 saat ayakta dur. ama işte bir gün gece dur bir gün gündüz. sonra bunu çok uzun süre yapabilirim diyorsan (yılların böyle geçecek) yap.

kötü yanları: inanılmaz ve bitmek bilmeyen bir yorgunluk. asla saygı görmeme. yolcular tarafından valiz taşıyıcısı olarak bile kullanılmaya alışık olman lazım. hizmet sektöründe şımarık insanlar görmek normaldir. misal bankada veznedar olsan da saygısız bir müşteri bankayı satın almış gibi davranır. ama burada karşılaşacağın yolcular ayda 2-3 defa misal osaka'ya first class ile uçan tipler olacak. bunlarla uğraşmak hayatın boyunca uğraştığın saygısız insanlardan çok daha zor olacaktır. bunun yanında her özel şirkette olduğu gibi senin etinden sütünden son damlasına kadar yararlanmaya çalışan bir işverenin olacak. hastalandığında korkudan rapor alamayacaksın çünkü rapor alırsan kovulma korkusu var. biraz abartılmış bir yakının öldüğünde izin alamıyorsun diyerek. o kadar vahim değil ama bayağı bir bürokrasiyle uğraşman gerekebilir. ama izin alamama biraz abartı gibi. dünya'yı gezmek biraz eğlenceli gibi görünse de nijerya'da nato konvoyuyla otele gittiğin günler olacak. uganda'da otelin önünde özel güvenlik nöbet tutacak. adını sanını duymadığın ülkelerde adını sanını duymadığın hastalıkları kapma ihtimalin olacak. berbat kokan, ne idüğü belirsiz yemekler yemek zorunda kalacaksın bazı yatılarında. yıllık iznin kışın 12 gün yazın 8 gün şeklinde olacak. misal yaz iznin eylüle de denk gelebilir. yaz tatilini eylül sonunda yapmak zorunda kalabilirsin :) yaz tatili dersen tabii adına. arkadaşlarınla boş günlerinin tutma ihtimali düşük olduğu için boş günlerinde ne yapacağını çok bilemeyebiliyorsun (bazen).

iyi yanları: ayda 7 gün boş oluyorsun en azından ve uçmuyorsun. bu boş günler hafta sonuna da hafta içine de denk gelebiliyor. dolayısıyla memurlar gibi sadece haftasonunu beklemek zorunda değilsin.dünyada hiç göremeyeceğin güzel yerleri de görme imkanın oluyor. aynı ay içinde çin'de götün soğuktan donarken sao paolo'da güneşlenme imkanın olabiliyor. sürekli yeni insanlarla tanışıyorsun (çoğuyla tanıştığına pişman olsan da). arkadaş çevren sürekli genişliyor. ailen ve senin için ucuz bilet bulma imkanın oluyor. yazın tatil yapamazsan kışın alacağın ucuz biletle güney yarım kürede yaz aylarını yaşayan bir ülkeye gidip yapamadığın yaz tatilinin acısını çıkarabiliyorsun. maaşı zaten iyi yani ona diyecek bir şey yok. ilk 6 ay part-time maaşı alıyorsun. o zaman açlıktan nefesin kokuyor deyim yerindeyse ama ondan sonra düze çıkıyorsun.

@tüm arkadaşlar üşenmemiş yazmışsınız valla cevaplar için sağolun. ingilizce öğretmeni olarak kesin atanabililecek durumda sıralamam şu an. diğer mesleklerden de arkadaşlarım var. onlara da girebilecek durumdayım. mesela thyde arkadaşlarım var bir kaç gün yanlarında kaldım. evet gerçekten zor meslek. giyimi kuşamından tut, gecesi gündüzü belli değil. ama para açısından çok memnunlar.
-yaşlanınca napıcan? dediğimde de - o zamana kadar 3. evimi almış olurum birikimim olur zaten diyorlar.

okutman olanlar da memnun, yalnız onların da başka yere tayin şansı pek yok. yine mülakattır alestir uğraşıp duracaklar.

ben en iyisi şu baş koyduğum yola devam edeyim, özel ders, yada dersane takviyesi ile birşekilde düzene sokarım hayatımı sanırım. teşekkür ederim herkese.

tabii ki okutmanlık; açıklama gereği duymuyorum.. ayrıca 300 de kalmaz onun da ek gelirleri var(sınav, ders ücreti vs)
sonra kabin memurluğu (düzenli bir hayatın olmaz, her şey para gezip tozmak değil.. yaptığın iş hizmet sektörü ve saygınlık açısından 2.sınıf bir meslek, buna ek olarak düzgün bir birliktelik/evlilik yakalaman nispeten zor olur)
en son öğretmenlik (rahat olabilir; ama çocuklara laf anlatmak yıpratıcı, abuk sabuk bir yerlere tayininin çıkabilir sosyal anlamda körelebilirsin)

kabin memurluğu bildiğim kadarı ile bütün dünyada kan kaybeden bir meslek, en son abd'de en kötü 10 meslekten biri seçilmişti ki bu maaş olarak da kötü sıralamasındaydı..üstüne üstük aa'da çalışan arkadaşımın canına okunuyordu. evet şu an 5000 kulağa iyi gelebilir fakat sonra ne yapacaksın? çok talep var kabin memurluğuna, statüsünde ve durumunda pek bir ilerleme olacağını sanmıyorum. elbette oradan kazanacağın tecrübe ile, iş ilişkileri ile farklı bir yöne yönelebilirsin fakat....ben değmez derim şayet "ben bunu yapmak istiyorum" demiyorsan.

okutmanlığı tavsiye ediyorum, hala tutkunu, ne yapmak istediğini bilmiyorsan bu yöne gitmende fayda var.

okulda ingilizce öğretmenliği + özel ders ile 5000 kazanırsın zaten..hem de düzenli hayatın olur.

Üniversite tabii ki. Çalışma ortamını da düşünmek lazım. Kampüste olacaksınız, bundan güzeli olur mu?

İki sene kabin sonra bagaj pardon örtmenlik.

Öğrencilere dünyayı annatırsınız. İngilizceniz de iycene oturmuş olur.

dalga mı geçtin, akıl mı verdin, küçümsedin mi, ne yaptın şimdi?

(bkz: cut the rope)
(bkz: cut the rope experiments)
(bkz: cut the rope time travel)

Cut the Rope 'un yapımcılarından : Pudding Monsters,
World of Goo,
Plants vs Zombies,
Angry Birds serisi,
Unblock Me,
ReVolt Classic,
Legends of Yore

Telefonumdaki oyunlar :)

dots güzel. hexagen adlı yapımcının oyunları bence çok güzel.

(bkz: jetpack joyride)

Redline rush

ben de aradım internette ama bulamadım. nedir harbiden işin aslı astarı? uyuz oluyorum her gördüğümde.

spam mesaj işte. şöyle bir şey oluyor;
9 yıl önce Jerry diye birisine arkadaşları

tarafından lanetli olduğuna

inanılan bir evde uyuma

... meydan okundu.

Ertesi ... gün arkadaşları onu

evin dışında bekledi.... ..... ..... ..... Eve girip onu aramak zorunda

kaldılar. Çati katı dışında her

odadan geçtiler. Orada

uyumayacaktı. Salonda

uyuyacaktı, çatı katına girdiler.

Jerry'nin cesedini gördüler ve korktukları için sadece gittiler.

Ama o gece hepsi Jerry

yüzünden öldü. Onu o evde

uyuttukları için hepsini öldürdü.

Eğer bunu 11 yoruma

göndermezsen. bu gece Jerry yüzünden

ölüceksin.

Örnek 1: Stewart diye bir adam

bunu okudu ve inanmadı.

Bilgisayarını kapattı ve gününe

devam etti. O gece yataktayken kapı dışında sesler duydu.

Bakmak için kalktı, ve öldü.

Örnek 2: Haley diye bir kız

sabah bunu okudu ve korktu

ama göndermedi. Doğru olup

olmadığını bilmek istiyordu. Okula gitti (daha 13 yaşındaydı)

hayır özel olarak şarkı için çekilmiş.

pink floyd - the wall filminden, yıl 1982.

arama yaptıktan sonra arama araçlarından "herhangi bir dil"i seçin.

arama yapmak istediğiniz dile göre o ülkenin google adresine girin.

www.google.co.uk (ingiltere)
www.google.de (almanya)

gibi...

almanca için aradıktan sonra yukarda çıkan "suchoptionen" e basın. "beliebige sprache" ye tıklayın. "seiten auf deutsch" yapın.
tüm diller için bu yöntemi yapabilirsiniz. buton konumları aynı yerde oluyor.

sigorta varsa evet. sigorta yoksa ayda 10.000 tl kazan istersen kesilmez.

yapılması en doğru olan şey. daha ne ateşler geçirecek o bebek. her seferinde işinizi bıramazsınız. tabi havale gibi önemli bir durum olmadıkça.

Evet aynen öyle söylerim. Aksi bir durum olur gibi olursa direkt hastaneye gitmem daha mantıklı olur üstelik, zaman açısından. Duygusal değil, mantıklı düşünmek lazım bu durumlarda. Sizin eve gidip, eşinizi alıp, hastaneye geçmeniz filan daha uzun iş. Ayrıca her en ufak olumsuzluk için yorgan yakmak gerekmez. Gün gelir eşinizin uygun olmadığı durumlarda siz de tek başınıza yüklenebilirsiniz sorumluluğu.

Çocuk varsa o evde ateş ölçer de bulunmalı mutlaka.

Ölçtükten sonra doktorun telefonda yönlendirmesiyle hastaneye gidilebilir ya da doktorun belirttiği ilaç / yöntem uygulanabilir.

ateş durumlarını cok sık yasayabılırsınız, esınız pekala sız olmadan hastaneye gıdebılır, sız de ısınızde kalabılırsınız. benım kızım su an 2 yasında ve bu zamana kadar dönem dönem ates zamanları yasadık ve her defasında ızın almam mumkun degıldı.

yani eşinizin evden çıkamama gibi bi sorunu yoksa atlasın taksiye gitsin hastaneye, belki de evham yapmıştır. hemen alarm vermeyin. Sizin yapabileceğiniz ne var ki, eşininiz yapamadığı? Allah korusun ateşi çıkmışsa gerçekten duruma göre gidersiniz siz de.

Aile Hekiminiz vardır mutlaka semtinizde. Onunla tanışın. Her ateşte hastaneye gidilmez. Aile Hekimi her zaman ilk tanıyı koyan ve bebeğinizi tanıyan kişi olsun. Zamanla kayıtlarını tutar ve genelde doğru teşhislerle yardımcı olur.

Bunun dışında "sen hastaneye git" demek ne kadar zor değil mi? Hayır eşim beni yanlış anlar mı diye kuruyorsunuz içinizde! Ki kurmalısınız, genelde yanlış anlar.
Ahkam kesmek gibi görünmesin ama, böyle durumlarda telefonda net konuşmak en doğrusudur. Eğer telefonda;
"şeyy, ee , ben gelemicem tatlım izin vermiyorlar,..." gibi gibi olmaz...
"Vakit kaybetmeden atlayın taksiye, doğru hastaneye gidin. Telefonla da bana haber ver." gibi cümleleri kurmak lazım.
Telefonda sesin titremesini bile anlarlar. Mahcup olmayın. Mantıklı olun. Bu ilgisizlik değildir.

pandispanya doğru diyor

uzun süre girmeyince öyle bir uyarı çıkıyor. çıkış yapmadan bekleyin 15 dakika içinde falan sıranızın çıkması lazım.

The Jacket geldi aklıma.

(bkz: the lake house)

"Knowing"
(git: )www.imdb.com

planet of the apes, gerçi pek konusu sayılmaz ama unsuru diyelim.

yine, bkz. idiocracy.

el kadar çocuğa tablet mi alınır ya..

benim kardeşim şu an 9 yaşında. 3-4 yaşından beri bilgisayar, telefon, tablet gibi teknolojik şeylerle oynuyor. şu anda gerizekalı.

oyun hamuru al, kendi tabletini yapsın...

shazam ile aradım. bulamadı. oyun için yapılmış bir soundtrack. yapan arkadaş Andreas Waldetoft. sitesinden diğer oyunlar için yaptığı müzikleri ve çalışmalarını bulabilirsin:

www.andreaswaldetoft.com

tipik bir memento sendromu. nörolog'a götürmenizi tavsiye ediyorum.

bugün devam ederse bence de tomografiye girsin. tehlikeli bişi çıkar sonra pişman olmayın.

bence hiç zaman kaybetmeden bir doktora gösterin belli ki beyinde bir hasar var. tomografi vs. ne varsa çektirin durum kalıcı olabilir, ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi.

evet bugün gideceğiz kesinlikle... son bir ayı hatırlamıyor... sürekli telefonum nerede, kusura bakmayın diyor, sürekli iyiyim şimdi diyor. biraz durgunlaştı bir de. mide bulantısı yok şu anda.

yakın bir arkadaşımın halı saha maçında düşüp kafasını çarpmasıyla ben de yaşadım aynı şeyi, hem belki biraz abartı belki biraz da sert düşmenin etkisiyle böyle bi netice doğmuş ama geçicidir meraklanmayın, nöroloğa göstermekte fayda var ama kısa zamanda düzelecektir

demir yerinden mi çıktı? geçmiş olsun

Evet demir yerinden cikti. Zaten kapinin yukarisina kancayla takilan birseydi. Dikkatli yapmak lazim spor yaparken de

1 hava atmak içim çünkü o ağa girmek icin o universitenin maili lazım
2 o ağdaki insanlara paylaşım yapasın diye şu ağdakilere görsün gibisinden
3 biri seni aradığında aa bizim selami vardı itüdeydi du bayaım dediklerinde
4 vardır baska olayı daha

vay amk. ben de üniversiteyle alakalı bir şeyler vardır diye girdim. artist puştun biri olmuşum haberim yokmuş :)

yayınlanmaya başlayan son sezonu izlemedim ama diğer sezonlarda hastalıkla ilgili sebep vs. konuya değinilmedi.

hatırlamıyorum değinildiğini. rahatsızlığı bu: tr.wikipedia.org

bir entry vardı ama bulamadım. bir bölümde geçiyor diyordu. walter skyler hamileyken bir şey için iğne mi ne yapmış öyle kalmış diye.

eksisozluk.com diye yazmış biri ama ben sahneyi hatırlayamadım. o yüzden kesin bir şey diyemiyorum.

bölümde sınıfta ders anlatıyor bileşikten bahsederken yanlış kullanımı CP yapar adamı falan diyor. sınıfa telefon sakladığı zamanlardan.

eksi++'dan bahsediyorsanız şu an için yok. yakında çıkacak dediler bekliyoruz. fakat beta themes var. sadece tema ama tavsiye ederim.

hayat boyu 31 çekeceksin.

hayatın boyunca mutsuz eden bir insan olucaksın. yok yok yok sadece yok demişsin ama yok diye bişey yok piçsin piçliği isteye isteye yapıyosun sonra istemeden oluyo nasıl düzelirim ayağına yatıyosun. ben bunları yapmicam de kendine yapmazsın.

evet de burda önemli olan senin mutsuz olman değil başkalarına kötü davranman.
eminim bunları yaparken de kendini bir şekilde mağdur hissediyorsundur.

efendi adam yerine seni tercih ediyorlar işte. daha ne istiyorsun?

ya hayat öyle bişi ki öküzlerle hanımefendi kızları eşleştiriyor.

şanslısın yani. devam et :)

salak türk kızları sever senin gibileri başkan, hiç durma böyle devam et. senden ayrılınca arkandan çok öküz, tam bir odun, çok kaba şeklinde konuşabilirler ama. sonra yine senin gibisini bulurlar. bu böyle gider.

mutsuzsun zaten.

naz ve trip cekmeme durumu bende de var. aninda soguyup yerine gore sirf bu yuzden bile siktir ediyorum. aman yalniz kalmayalim diye insanlara katlanmak zorunda degiliz bence. salla gitsin.

kendinle sorunlarini aş.

hayır, böylelerinden hoşlananlar da var.

hayat boyu kızlar sana gelecek, ağzıma sıç biglord sana aşığım diyecekler. efendi adamlar da hayat boyu 31 çekecek.

burası iyi niyetlilerin ağlama duvarına dönmüş.

gün gelir devran döner horoz domalır tavuk siker.

evet ben de merak ediyorum bu konuyu. rezerved.

sony vegas türü bir program ile (movie maker olabilir mesela ama emin değilim) videoyu açın ve küfürün olduğu yerdeki sesi silin.

illa beep olacak istiyorsanız:
lmgtfy.com

www.youtube.com

okuluna göre değişiyor. örneğin istanbul üniversitesi kendi yapıyor.

yanlış olmasın ama öğrenci olduğunuz sürece okul hallediyor diye biliyorum.

bence birincisi daha mantıklı. şöyle düşün. dün kayıp etmiş, bulana kadar geçen zamanda o nesne kayıp statüsünde kalıyor. bulunca kaybolma durumu ortadan kalkıyor ama önceden yaşanmış oluyor. zannetme gibi bir durum söz konusu değil. amaçık kaybetmiş.

edit: apaçık yazacağıma amaçık yazmışım. tipik bir freud sürçmesi olduğunu söyleyip kısa bir bilgi vereyim.

Aslında güzel bir düşünüş şekli, semantik olarak vardır kesin bir tartışması.
İlk yanıta katılıyorum, kaybettiğinizi sandığınız anda sizin için kayıp oluyor o nesne, kaybolmadığı bilincine sonradan erişiyorsunuz. Tabii ikincisi de olur ama birincisi hatalı değil.

ikincisinde buldum demen yanlış oluyor, çünkü kaybetmemişsin.

bence "kaybettim, ama buldum" kullanımında bir problem yoktur. kaybetme eylemi sonsuza kadar sürecek diye bir durum yoktur. kaybolan şey bulunamadığı sürece kayıptır. bu çerçevede

" kedim 2 gündür kayıptı, komşumuzun bahçesinde buldum." veya " dün paramı otogarda kaybettim, polis sayesinde bugün bulabildim." cümleleri doğrudur bence.

Ben olaya farklı bir boyut katayım. Nerede olduğu bilinen fakat ulaşılamayan şey kayıp mıdır? Örneğin uçup giden bir balon, ya da denizin dibine, spesifik bir noktaya düşen bir eşya.

Uçup giden balon kayıptır, yeri bilinemez ama belli bir yere bırakılan şey ulaşılmazdır bence. Tabii okyanus tabanında sürüklenip gitmesi olasılığı var, o yüzden o da kayıp olabilir.

Soru "kimsenin olmadığı bir ormanda bir ağaç devrilse ses çıkar mı?" sorusuna benziyor :)

bence kaybetmekte bir sorun yok, zaten daha önce kaybolmuş, bulununca kayıplıktan çıkmış. ancak zaman olarak bir sorun var. "dün kaybettim, bugün buldum" değil de "dün kaybetmiştim, bugün buldum" daha doğru olur.

Onlar gerektiği vakit "aa bak evrim zaten burada yazıyormuş" derler ve unuturlar, sen merak etme.

hristiyanlıkta ''dünya 6000 yıllıktır, havva adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır'' gibisinden beyanlar var. dünyanın yaşı hesaplanınca, peşinden evrim kuramı da gelince hristiyan inancını sarsabildi. ama kuran'da böyle bariz çürütülmüş açıklamalar yok. bu tarz tartışmalara girebilecek modernlikte insanlar ''evrim olabilir ama doğruysa da allah'ın kontrolünde gerçekleşmiştir'' diyebiliyor. diğerleri ya evrim tartışamayacak kadar yobaz oluyor ya da kendince evrimi çürütmeye çalışıyor.

(bkz: yaratılış atlası)

edit: adoramer3ku haklı. din hemen her döneme ve konuya ayak uydurabiliyor zaten. gün gelir bir fetva yayınlanır olur biter.

kilise kabul etti cami kabul etmedi diye bir ayrım yapılamaz. daha evrimi kabul etmemiş çok sayıda hristiyan insan var. vatikan'ın kabul etmesi ne kadar bütün hristiyan aleminin kabul ettiği gibi görülüyorsa da öyle denemez. müslümanlığa baktığımız da durum biraz daha zor. vatikan gibi bir otoriteye sahip bir mezhep yok.

ayrıca evrimi kabul eden ilahiyat profesörlerimiz var. ateist olsam da sevdiğim hasan aydın var. hazetmesem de caner taslaman var. meşhur bir adam daha vardı ama şu anda hatırlayamadım.

ABD'de bi hristiyan radyosu var, sabahtan akşama, günde iki defa, evrim karşıtı yayın yapar.

eğer gerçekten çok merak ediyorsan zahmet edip şu yazımı okursun: (bkz: evrim teorisi/#26849058)

dunyanin yuvarlak oldugu kanitlandigi halde hala inaniyor insanlar, cunku dini organize eden insana degil, insanustu bir guce inaniyorlar. yani, vatikan veya baska bir dini figur yanlis yapabilir ve yanlis seyi savunabilir, yapabilir ama ilahi guc acikca aciklamalar yapmadigi icin sorumluluk o guce yuklenmez. aciklamasi bu diye dusunmekteyim.

bir nevi tayyip'in gezi olaylarindaki tavri gibi. ilk baslarda herkesin gordugunu gorebilse kendi gelecegine kursun sikmazdi.

ilk baslarda herkesin gordugunu goremedigi yetmiyor gibi ilk tutumun da hatali olacak. niye? cunku senin soyleyegeldigin seylerden farkli bir sey soyleniyor. sahip oldugun gucten ve o zamana kadarki aliskanliklarindan dolayi buna cok sert cikiyorsun. cunku essek degilsin, kabul gorurse uzun vadede sana zarar verecek soylemler. ve sen de bulundugun kulturden ve insanin dogasindan dolayi bilmedigin seyler hakkinda atip tuttugun icin zaten o konuma gelmissin, bundan sonra da oyle yapacaksin.

ve bir kere de sert cikistiktan sonra da gercekleri gormeye baslasan bile tukurdugunu yalayamazsin. bundan sonra baska yolu yok, kendi gercekligini yaratmaya baslayacaksin. aklinda en ucuk 'rasyonel' cozumler uyduracak bunlara kendin de inanmaya baslayacaksin. disaridan bakan insanlar sasiracak, sana soylenen teori seninkilere gore cok daha olasi degil miydi diyecekler, bu kadar farkli teoriye inanmaktansa ilk teoriye inanmak daha kolay olmaz miydi diyecekler. ama sen kendini sorgulayamayacaksin. biliyorsun ki sen kendinden suphe duymaya baslarsan arkandakiler daha kotusunu hissedecek. onlari bosluga dusurmek kimin hakki ki? esas itici guc onlarin inanclari olmamali mi zaten?

cunku tum gerceklere ragmen pesinden gelen de olacak ama gittikce azalacak, radikallesecek. aslinda akli basinda herkes biliyordu ki evrim gibi yeni gerceklerle senin zamanin dolacak, ama sen de bunu umutsuzca engellemeye calisacaksin. belki bir sure erteleyeceksin, ama engelleyemeceksin. cunku gerceklerin er ya da geç açığa çıkmak gibi bir huyu var.


tldr; cunku islam liderleri hristiyan liderlere gore daha cok guc sahibi.

android ta yok ama ios ta var.

ekşiduyuru logosuna tıklayın. ana sayfa işlevi görüyor.

(bkz: olimpiyatları alamazsak sorumlusu gezi parkı'dır)

başka kaynak bulamadım gündemle alakalı.

(bkz: akp'nin olimpiyatları istemesinin sebebi)
(bkz: 2020 olimpiyatlarını istemiyoruz kampanyası)
www.dropbox.com

Bauklötze diye bir şeymiş.

www.youtube.com

ülkenin başka bir köşesinde olan kardeşimde aynısını söyledi bana sende de olmuş muydu filan dedi (bkz: ailecek sözlükçü olmak :)) sanırım bir sorun var sistemde akşama yarına filan düzelir.

çaylak entry'leri ispiyonlanmıyor.

bende de var aynısı.

Ankara, Konya ikilisinde yaşıyorum. pazar günleri kapalı.

yasal olarak açık olması yasak.

berberler derneği'ydi sanırsam, pazar günlerini kapalı olarak mecbur kılmış. ancak çok özel durumlarda (damat traşı vs gibi) arayıp açtırabiliyormuşsunuz, elinizde evlilik belgelerinizle birlikte.

ama erkek saçı da kesen bayan kuaförleri pazarları da açıktır, berber sınıfına girmedikleri için.

yasal olarak yasak. ama berberler ve kuaförler el altından yine tanıdık müşterilerini traş ediyorlar.

10 entry den fazla yazılmıyor ki nasıl 13 yaxdın anlamadım

benim yan hesaba da aynı durum oldu bir iki saat sonra düzeldi. muhtemelen düzelir bekleyin biraz.

10'dan fazla yazabilirsin. daha doğrusu istediğin kadar yazarsın. ama onay için ilk 10'a bakılıp onay alırsın.

sen onaylanmamış olabilirsin.
çünkü 6 ay önce 10 entry tamamlayanlar yazar oldular bu hafta.

aynen bi sıkıntı var, 10 entry doldurulmuş olmasına rağmen henüz tamamlamadınız diyor.

www.idealsalam.com

daha önce sözlükten sormuştum. gelen cevabı aynen kopyalıyorum:

"macro süpermarketlerde, kadıköy çarşıda gözde şarküteride, şüttelerde, kadıköyde tekbüfenin ordaki milka adlı şarküteride bulabilirsin.
ama tavsiyem git miss pizza'da pizza cappriciosa ye lezzete doy. ;)"

domuz eti ne kadar sağlıklı tabi o tartışılır ama en azından en güvenli diyebileceğimiz yer macrocenter'lardır.

afiyet ossun.

Kedilerin yaşı daha ufak. Böyle şeyler normal. Zamana bırakın ve fazla üstlerine gitmeyin toplayacaklardır kendilerini.

@cigerdelen
söylediklerin kesinlikle daha kötü sonuçlar doğurur. bir kedi kendisi istemeden seilmeye çalışınca daha da agresif olur. siz zamana bırakın o size güvenmeye başlayınca bu sefer siz bıkacaksınız :) true story :)

@cigerdelen
Seviyoruz zaten surekli, onu daha da rahatsiz eden bu zaten. Ergenlige 7. aydan itibaren giriyorlar diye biliyorum. Veterinere anlattik durumunu, verdigi cevaplara bakilirsa "olur oyle ya takma kafana" diyen psikologdan farki yok adamin.

benim de iki tane dişi kedim var. aynı durumları ben de yaşadım. rahat ol, zaman bırak.

illa bi seyler yazmak zorunda degilsin.

bulursun yazacak bir şeyler kasma. başta olur öyle.

bismillahirrahmanirahim başlığına, yazar olmam vesilesiyle haykırdığım islami vecize.

başına gelen komik şeyleri yaz, yaran xler le ilgili anlat. bn nerede ise sadece onları okuyorum. yazmak mı. bıraktım çoktandır.

ne yazarsan yaz çok dikkat çekmiyceksin. aaa yeni bu demeyiz meraklanma.

genelde çıkar. çıkmayan duymadım.

kredi herkese çıkar burs herkese çıkmaz

kredi kesinlikle herkese çıkar diye bir durum yok ama genellikle çıkıyor. çıkmayan arkadaşlarım var.

benim çıkmayan arkadaşım yok henüz ama dediklerine göre çıkmayabiliyormuş da.

ben yazmadım valla sadece 2 ev işaretledim gerisi boş.

ssg'ye mesaj attım. gammaz alımında sıkıntı varmış ama ilgileniyor şu an.

(yok valla sana özel bi takıntım yok)

yıllardır yazıyorum demişsin ama kaçıncı nesil olduğuna baktığımızda

nesli kısmında yeni diyor.

sana özel değil ya aklıma geldi sevdim ben seni delikanlı adamsın. mesajlaşınca seninle aklıma geldi durum. sakın yanlış anlama.

nesile bakma sen o hesabın nesli.

oo selamlarımı ilet. lakin ben uğraşamam bu kadar hukuksal problemle, akit vs gazetelerin yahudi çıktı bilmem ne haberleriyle, şakirt hackerlarla, kanzuk'la.
hem twitter da kullanmıyorum uzun süredir.
yine de sağolsun ))

ben nisanda üye oldum. iletişimden mesaj attım gammazlık istiyorum diye bir ay sonra yaptılar.

Form istanbul
Airport

..

metroport

galeria diye bi avm vardı bakırköyde, orda vardı.

deneme imkanınız oldu mu oraları? buzu nasıl, alan geniş mi falan?

sp 3.
aslında sp 2 ama sp2 nin ihtiyaç duyguğu güncellemeler var. sp 3 o yüzden.

sp3 profesyonel tabiki. türk torrent sitelerinde güncelleştirmeleriyle birlikte yayınlanan sürümleri tavsiye ederim. güncelleştirmeleri tekrar indirmek zorunda kalmıyorsun. perfect xp gibi saçmalıkları kesinlikle tavsiye etmiyorum.

imza: eski bir internet cafe çalışanı.

yamalı olmayan bir sp3 işini görür. yama işletim sistemini sikip atan birşeydir, çok gereksiz programlar içerir.