yaş kaç?

ben ortaokulda kullanmıştım 2.5 sene.avantajlarının yanında dezavantajlarının lafı bile olmaz:))

pek bir dezavantajı yok zaten sadece kontrole gittiğiniz zamanlarda ortodontist telleri geriyor falan o gün biraz ağrı çekersiniz yiyecekleri ısırırken acı duyarsınız.
yiyecekler tellerin arasında kalıyor onları çıkarmakla uğraşırsınız.
teller yara yapıyor ağzınızın içinde.

başka da bir dezavantajı yoktur

hiç düşünmeden taktırın 1.5 sene bir şey değil geçer gider.:)

ben de kullanmıştım. valla açık konuşuyorum bir haftada zor unutursun varlıklarını. başta bana 2 sene demişti doktor, zaman içinde o 4 seneye kadar çıktı. yani tedavinin uzayabileceğini de göz önünde bulundur.

dezavantajı tabii ki görüntü ve özgürce yemek yiyememektir. ha özgürce yersin ama telleri kırarsın. her defasında doktora koşup telleri düzelttirdikçe tedavi uzar. ayrıca tel tedavisi baya pahalı oldu artık. hele ki dolar ve euro'nun yine yükseldiği dönemdeyken iyice tavan yapmıştır fiyatlar.

ama işte tüm bu acılara değiyor kereta.

@rentss: iyi bi konuya parmak bastın.. yaş 26.. beni de şaşırttı daha kücük yaslarda ergen dönemlerde uygulanabildigini sanıyordum..

en basta bunu komplex olarakak gormemen gerekio bu bi tedavi ve iki sene boyunda kullanacaksin bu telleri avantajlari biliomussun zaten dezavantajlara gelince ekmek fln isirarak yenemio yani ekmek arasi olan seyleri yemeyi unut tart gibi şeylerde öle ama illaki dayanamayip azda olsa yiyeceksin ve teller cıkacak yerinden ortodentistin takacak kırılanlari tekrardan doktorun dedigi gibi bazi insanlarda ilk etapta bi sıkma oluo benimki 3 gün sıkmıstı sonrasında alısıo insan.

deckard'ın da dedigi gibi tedavi süreleri uzayabilir:)

@all girls dream; nası yani ekmek arası şeyleri unutmak.. tart gibi şeyleri yememek.. ben normal yemek yemiyorum ki zaten hep ekmek arası pasta börek :(

belki haberin yoktur diye söylüyorum, dişe yapışan kısımların (braket) şeffaf (beyaz gibi, yarı saydam mı demek lazım?) olanları da var. ben onlardan kullanmıştım. dikkatsiz insanlar farketmez bile onları.

ağrı-sızıyı ben pek hissetmezdim. sürekli çenen yorulur gibi bir his oluyor. gerçi ona doktor da şaşırmıştı, bu senin için geçerli olmayabilir. ya da tedavinin türüne göre değişkenlik gösterebilir.

yemek mevzusuna gelince, evet yediklerine dikkat etmen gerekiyor. tel taktığım dönemlerden alışkanlık hala hergün bir öğünümde makarna yerim..

sert seyler braketlerin cikmasina sebeb olabiliyor bide seffaf olanlar ilk etapta cazip gelebilir bende onu kullanmiştim ama belli bir süre sonra ne kadar bakım yaparsan yap sararmaya baslıyo onun yerine renkli olanlari vardi bnm yaptırdıgım zaman(bi on seneden fazla oluo) yeşil ve mor gibi o renkleri tavsiye edebilirim bide bildiim metalik olanlari var gri onlarda uygun ama dedigim gibi seffaf braketler uzun vadede tavsiye etmem.

hemen hemen aynı yaşlardayız bende de aynı sorun var anlıyorum endişelerini keşke küçükken taktırsaymışız be bu yaştan sonra hakkaten zor geliyo adama. ama hala da çok geç sayılmaz. sonuçta bi sene sonra da "ulan keşke geçen sene taktırsaydım yaa" deme ihtimalimiz yüksek. geçmiş olsun kolay gelsin.

kesinlikle... taktırıcam abi kaçarı yok ama ekmek arası olayları sıktı canımı..

ekmek arasinın disinda bir seyleri isirarak kopartmakda dahil bu dezavantajlara.isirarar kopartarak yedigin tüm yemekleri unut.

takılma fazla ekmek arası olayına.ben çatır çatır yiyordum.elma falan da yiyordum.yalnız br keresinde mısır yerken kırdım.:)

fiyatlarla ilgili bilginiz var mı? forumlarda gördüm uçuk biraz rakamlar 3500 euro falan gibi bişey okudum da..

unut derken biraz abartmıs olabilirim illaki canın cekecek yiyeceksin ama braketler kırılabilio ister istemez he neolu gidiosn dişciye takıo iki dakkada yaza sen dişci ile randevum zaten iki-üç gün sonra takar braketleri dersin kırılma riskini göze alırsın yersin canının cektigi yemegi.

fiyat için bi seylek cok doru olmas yaptiracagim sehir-semt doktorun tecrubesi fln deişiklik gosterebilio bide yapilacak, izlencek tedavi yontemi fln...

tedavi gelişme çağında yapılırsa uzun sürebiliyor. dişinde bozukluk varsa yaşın ilerledikçe daha da yamulacaktır. ben 27 yaşında taktırdım, bir yıl oldu. başta 2 yıl demişti doktorum ama şimdi 1.5 yılda bitiririz diyor. braketler genelde porselen ya da metal oluyor. teller de yine diş renginde olabileceği gibi tedavinin aşamasına göre metal de olabilir. porselenler yaklaşık 500 tl daha pahalı. ve sigara içiyorsan renklenir. benim doktorum belki pşyasaya göre birazcık daha pahalı olabilir. geçen sene bu zamanlar porselen peşin 3.600, taksitle 4.000 tl idi.. metal daha ucuzdu.
benim hayatımdaki değişiklik şu: elmayı ısırarak değil dilimleyerek yiyorum. erik çıktı onu da öyle. fındık, fıstık, jelibon, sakız vs her şey var bende. biraz dikkatli olmak lazım. gözün korkmasın. bazen braketler yerinden oynar doğaldır. başta bir süre yumuşak şeyler yemen gerekecek. bende çok fazla bir ağrı olmadı. bir de yemek yedikten sonra dişleri fırçalaman lazım. dişler çürümesin ve yediklerini sergileme diye. ama zamanla üşenip kürdan kullanımına yönelebiliyor insan.
ayrıca öpüşme ve çeşitli sevişme aktiviteleri konusunda bir dezavantaj yaratmayacağı gibi ekstra bir katkısı da olmaz :)

benim braketim neredeyse hiç sararmamıştı ama o dönemde çay, kahve, sigara benzeri hiçbir şey kullanmıyordum. bir de yanlış hatırlamıyorsam 7-8 ay kullandıktan sonra bütün braketler sökülüp yenileri takılmıştı. ama dediğim gibi bunu net hatırlayamıyorum, yanlış yönlendirmek istemem. belki 1,5 sene aralıksız kullanılsaydı ciddi sararmalar oluşabilirdi, en iyisi doğrudan diş hekimine sorman. not: şeffaf brakete ek olarka yazdım bunları.

ikinci şey, çok dikkatli olmak kaydıyla ekmek arası yiyebilirsin ama elma falan biraz fazla tehlikeli açıkçası :)

ekmekarası, kahve ve sigaradan olusan bi hayatım var benim.. :))

şeffaf braketlerin sararmasi için cay-sigara gibi seylere gerek kalmiyo
agzımızda salgınanan tükürük ile sarariyor zaten.

telin damaklı olup olmadığı da önemli. damaklıysa konuşmada problem yaratabiliyor. ben ortaokul sonu-lise başı boyunca s ve t seslerini çıkaramamıştım. bir de ergenlik dönemi olunca çok sorun ediyordum bunu. siz de işinizde konuşma ve iletişim önemliyse sıkıntı yaşayabilirsiniz.

bir de damaklıda aklınıza esince birşeyler atıştıramıyorsunuz. wcye gidip, teli çıkarıp kutusuna koyup geri dönüp yemek gerekiyor ki, çok can sıkıcı. ama eğer kilo probleminiz varsa, bu yararınıza olacaktır, çünkü insan teli çıkarmaya üşendidiği için, çoğu zaman yemekten vazgeçiyor.

birkaç aya braketlerden kurtuluyorum. dişlerim çürümedi, istediğimi yiyorum, teller yanağımı yırtmadı, konuşmamda hiçbir değişiklik yok. olur da ağzıma darbe alırsam diye tel taktırmamak saçma olur herhalde. ortodontik tedavi çocukken ve ergenlikte falan uzuun yıllar devam ederse dişleri zayıflatıyor. senin benim durumumda bir zararı yok. dişlerin yamuk olması sadece estetik bir sorun değildir, çiğneme işleviyle de ilgilidir. iyi bir doktora gitmek yeterli.
kararsız kaldığımda iyi ki bazı arkadaşlarım tel taktırmam konusunda ısrarcı olmuş. ve iyi ki abartılı yorumlara pek takılmamışım. bu tedavi sayesinde, daha önce kaybettiğim iki azı dişimin yerine implant yaptırmama gerek kalmadı. boşluklar doldu.

benim diş teliyle ilgili hiç bir tecrübem yok ama "şeffaf olanlar farkedilmiyor" filan bana çok hikaye geliyor. şeffaf olanlar da kesinlikle farkediliyor hatta şeffaf olduğu için çok net seçilemiyor ne olduğu ve sanki diş teli değil de başka bişey varmış ağızda gibi çok daha garip duruyor. bence taktıracaksanız normal olanlardan taktırın. en azından ağzında ne var bunun böyle demezler, ağzında tel var derler.

diş teli takma sebebi sadece estetik olarak düzgün olması değil ileride karsıma cıkacak biçok sorunun önlemini almak acısından önemli.. dediğim gibi dişler birbirine baskı yapıyor ve yer değişimlerini hissedebiliyorum. diş fırcalarken fırca girmiyor, yemek sonrası orda kalan parçalar vs.. kötü bi sona yaklaştırıyor ve dişler teker teker çürüyerek agrıyarak dökülcek sanırım bu sekilde..

Adamın sitesi nedir?

Açık alanda yazmak istemezsen email at harzems[at}gmail.com adresine, ben sitenin ne derece gerçek olduğunu bi inceleyeyim.

mail attım.

Bildiğin pazarlama bu. Kapı kapı dolaşıp 1200 lira alan kimseyi görmedim henüz.

bana biraz farklı gibi geldi çünkü ücret talep etmiycekmişiz en azından şimdilik seneye paralı olcak diyodu.

bir işe başlamadan 1 gün önce işyerinin sigortanı başlatması yasal zorunluluk. bunu talep eder beni 1200 tl üzerinden sigortalı yapacaksınız dersen durum ortaya çıkar.

sigorta olayını biliyorum zaten de adam kurumsal değil bireysel yani işine geliyosa çalış gelmiyosa çalışma durumu söz konusu.

benim duyduğum bu tarz işlerin hepsi pirim bazlı çalıştırıyor. maaşlı olmasından nem kapılabilir derim.

hiç kaçırma, gir bu işe. sadece gezerek 1200 tl kazanacaksın bence iyi para...
olur da bu adam senin paranı vermezse, gidersin iş mahkemesinde dava açarsın, yapman gereken tek şey, bir aydır orda çalıştığını kanıtlamak, maaşını alamadığını kanıtlamak zorunda değilsin, o sana maaş verdiğini kanıtlamak zorunda mahkemede.
hatta davanın sonunda maaşın yanında, yapılmamış olan sigortanı da yaptırtırsın ve hatta tazminata bile hak kazanırsın, yani alacağın para 1200tlden cok daha fazla olur.
sen şimdi o işe gir, kolay kolay izin isteme, işe geç kalma-erken çıkma, 1 ayın sonunda da paranı iste, vermezse söke söke alırız, merak etme.

Bildiğin pazarlama değil bildiğin satış işi bu. Hayır 10 senedir pazarlama çalışan bir akademisyen olarak, satış olayına pazarlama denmesi kalbimi kırıyor o açıdan şeettim.

adam ilk bir sene boyunca para da kazanmiicak dedin di mi? e sana ayda 1200ü nasıl verecek? ben de biraz ğçkağat kokusu aldım açıkcası. ama zubundy'nin dediğini de yabana atmamak lazım. orda çalıştığımı sağlam delillerle kanıtlarım diyorsan gir çalış. zubundy'nin de dediği gibi 4 4lük bi eleman ol fakat. bir ayın sonunda da beklenen makus olay vuku bulursa zubundy sana biraz yardım etsin. sen de aldığın paraları çatır çatır yemenin keyfine var...

adamların foyası şuymuş arkadaşlar:
biz gittiğimiz her dükkandan kart alcakmışız bunlara da size belge mi artık bişi göndercez ama kargo parası 10 lira dicekmişiz eğer günde 20 kişiye (20x10=200lira) satabilirsem (aylık 6000lira) adamlar bana 1200 lira vercekmiş. ama adam bana bunu en başında sölemedi daha az önce msn de söledi. ne manyaklar var ya=)

zubundy, o işler sandığın kadar kolay yürümüyor. adam bir kere kayıt tutmuyorsa ve ben bu şahsı tanımıyorum dese, hizmet tespiti davası çok uzun sürer. kabul etse bile parasını ödemez, toz olur kaçar, icra falan devreye girer. zorda kalmadıkça ne grup başkanlığına ne de iş mahkemesine işiniz düşsün. oh oh alırım süper diye bişey yok. her ne kadar kanunlar işçinin yanında olsa da bu tür işlerde tespit yapılabilmesi çok zor.

primini yatırdı diyelim. asgari ücret üzerinden yatırır büyük ihtimal. alacağı para maaşının yarısı veya tamamı olur. o da asgari ücretten. fazlası değil.

power supply yetmıyor olaiblir.

gayet yüksek bir ihtimalle power supply'dan kaynaklanıyordur. üstünde 350w yazsa bile o performansı veremiyor olabilir özellikle kasayla birlikte gelen default psu'lardan biriyse. tavsiyem net en az 400-450w civarı verebilen bilindik bir marka (thermaltake iyidir f/p olarak) kaliteli bir psu almanız. hatta gerçek 500w civarı verebilen bir psu, yakın zamanda yapacağınız muhtemel bir upgrade için de yeterli gücü sağlayacaktır.

ben de söyliyim tam olsun %99.9 power supply sorunu kendi p4 kasama almak istemiştim bu karttan baya araştırdım bende 400w güç kaynağı vardı o bile yetmez demişlerdi. bence en iyisi madem almışsın para verip 500w (gerçek 500w ama dandik markalardan alma, zalman falan al) bi power supply alman.

fazla zorlama harddiskleri bozarsın

enermax psu al adam gibi

aynı kartı kullanıyorum, sorununun 3 muhtemel sebebi var;
1-power supply yetersiz kalıyor.
2-ati ekran kartlarının via chipsetli anakartlarla uyumsuz olduğu ve resetlenmelere sebep olduğu ati forumlarında sayfa sayfa yazıyor ki aynı durumdan muzdaribim ben de.
3-anakartın ya da ekran kartın güç yetersizliği yüzünden birbirini yakmış olabilir, bu durumlarda emin olmak çok zor.

Bu kartı en iyisi satayım ben. Power supply'min kaldıracağı bu ayarlarda ekran kartı tavsiyeniz nedir(agp) ? harici güç girişi olmasa iyi olur...

nvidia 8600 gt al, performansı iyi, power da sorun çıkarmaz.

nvidia 8600gt agp değil pci-e'dir, yanlışlık olmasın.

aynı sorun ben de de vardı şöyle çözdüm(hatrladıım kadaryla) nvidia driverlarını tamamen temizliyceksin bilgisayardaki. bunun için bi program vardı ekran kartı driver ı temzlemeye yarıyodu sadece ama adını unuttum. ardından şu an yklemeye çalştıın driver ı yüklyceksin sorun kalmıycak en azından bende ööle oldu.

Nvidia GeForce Go 8400 sanırım ekran kartınız. kurmaya çalıştığınız sürücü paketini winrar ile extract edin masaüstüne ayrı bi klasöre.. donanım ekle kaldırdan ekran kartına gelip sürücüyü güncelle diyin. sürücülerimi el ile seçmek istiyorum/disketi var gibisinden bi opsiyon çıkması gerekli. oradan gözat diyip masaüstünce extractlanmış klasördeki .ini dosyasını gösterin. o paketin içindeki tüm nv modellerinin bir listesi gelecek. Nvidia GeForce Go 8400 ü seçip tamam derseniz gerekli sürücüler yüklenecektir.

go6200 ü bu şekilde yüklüyorum.

düzelt: donanım ekle kaldır değil, aygıt yöneticisinden sürücü güncellenecek.. yanlış yazmışım.

site olarak bilemicem ama kuzenim 2-3 kere gitti iş amacıyla oraya. fiyat olarak yarısını düşün diyodu dubai için.

www.thatsdubai.com

Vakt-i zamaninda ben de gitmistim. Oradayken bir dizustu almaya niyetlenmistim ama alamamistim, pahali gelmisti. Fakat iyice sorup sorusturursan oranin da ucuz yerlerini kesfedebilirsin elbet.

geçen ay ordaydım, artık büyük farklar kalmadı hemen hemen aynı taşımaya değmez. ama orada da doğubank a benzer bir yer var ve online shopları olduğunu sanmıyorum ve deli gibi pazarlık edebiliyorsun. yerin adı nasr square bir arat belki bişiler çıkar.

mesela amazon.com'da 3.nesil ipod şafıl 54 $

apple.com'un dubai versiyonunda 94 $.


türkiye'De 144 $ olma mı ?

bir arkadasinin hesap numarasini versen olmuyor mu?

Hayır hesabın kendi üzerine olması gerekiyor.

tek bir hesapta 50 tl olmadan para alınmıyor diye biliyorum ben.Sen bence bankada yeni bir hesap aç içi boş olsun ne olur ne olmaz.

ya iyi de hesaplar birleştirilemiyor ki. öyle saçma bi mantık olabilir mi? her üyenin kendine ait hesap numarası oluyor ve her üye ayrı ayrı 60 lira birikince hesabında para alabiliyor. dediğiniz gibi olsa bi günde 1000 tane hesap açarım kısa sürede zengin olurum di mi ama.

@lenyo

ilk başladığım zaman 20 tl sınırı var diye biliyordum, şimdi baktım ya ben yanlış gördüm başlarken ya da değiştirdiler, 60 tl barajı koymuşlar. 100 lira kaldı anlaşılan.

@rentts

zaten ben de 4 farklı hesap numarası verecektim. 1 ben ve 3 ayrı arkadaşın hesabını verecektim.

4 tane ayrı hesabın da olsa 100 lira alamazsın, sorun bu işte. 4 tane ayrı hesabın her birinde 60 lira birikecek ki bu da 240 liraya tekabül eder ondan sonra her biri için ayrı ödeme yapılacak. çok basit mantık anlaşılmayacak bişi yok.

siteden alıntı;
Kazandığınız IP (Izle Puan) lar 60YTL barajına ulaştığı anda, üyelik sayfanızda yer alan “Paramı Alayım” butonuna tıkladığınız takdirde, önceden belirtmiş olduğunuz banka hesap numarasına aktarım gerçekleşecektir.

Merhaba,
Herkesin hayatında "keşke"ler vardır. İnsan ne kadar "Hiçbir zaman 'keşke' demedim." dese de, demiştir. Bu normal bir şey. Yaşanılan şeyler arttıkça da "keşke"ler artar. Birbiriyle doğru orantılıdır bunlar.
Yaşınız arttıkça "keşke"lerin artması da kaçınılmaz oluyor bir nevî. Burada yapmanız gereken şey, mümkün olduğunca "keşke" dememeye çalışmak ve onun için de ona göre yaşamak. Daha önce yaşadığınız bir şey için de "O zaman doğrusu oydu." diye düşünmek. Sonuçta insan yaptığı bir şeyin ileride neye sebep olacağını tam olarak bilemez. Normal şeyler bunlar yani. Sizi, kendinizi sıkmamaya, "Öyle oldu." demeye ve her şeyi "yeri gelince" oluruna bırakmaya davet ediyorum. Bir zamanlar yaptığınız ve şimdi "keşke"lerle andığınız şeyler de aslında sizin "keşke" diyebilecek ayrıma ulaşmanızı sağlıyor. Size zarar gibi görünse de, o ayrımı yapabilecek yetiyi kazandırıyor size. Dert etmeyin.
Kolay gelsin.

Hayatta keşke dememek gibi bir durum yok. Dahası, bence, hayatta keşke demeyen, ya da keşke demekten korkan bir insanın ciddi problemleri vardır. Son zamanlarda bir moda var "Hayatta hiç bir şeyden pişman olmadan yaşayacağım" diye, bu çok yanlış bir hadise bence, insan hayatta pişman da olabilmeli, keşke de diyebilmeli, yanlış yaptığı şeyler için de üzülebilmeli. Aksi durum insanları ruhsuzlaştırıyor, benim naçizane görüşüm bu.

Bu çerçevede, fırsatlar konusunda da şunu diyebilirim, hayatta her fırsat değerlendirilmek durumunda değildir. Öyle insanlar da görüyorum, karşılarına bir fırsat çıkıyor ve hemen üstüne atlıyorlar, kendilerini ve çevrelerindekileri hırpalıyorlar o fırsatı kullanabilmek için. Bu bir noktadan sonra resmen "fırsat orospuluğuna" dönüyor. Bazı fırsatlar bilerek de kaçırılabilir. Bunlar bizim seçimlerimiz, ve sonuçta, işte o "10 sene sonra" bizi nispeten durduğumuz yerden memnun olduğumuz bir noktaya getiriyorsa bu seçimler, demek ki bir problem yoktur.

Diyeceğim "keşke" ve "fırsat" kelimelerine yüklenen büyük anlamlara takılmayın.

Bu size ait bir sorun değil. sadece sözlük'te keşke ile başlayanlara bakmanız bile ne kadar sıradan bir sorununuz olduğunun göstergesi.

Önemli olan kendinizle barışmak ve kendinizi sevmek. Bence burada sorun yaşıyorsunuz. Kendinizi severseniz, keşkeleriniz canınızı yakmaz. "aman o zaman da öyle yapmışım" diyerek yaptıklarınızdan dersler alabilecek ve bu dersleri hayatınızın geri kalanında uygulayacak hale gelirseniz bu sorununuzu halledersiniz.

Herkesin keşke'leri, vardır. bu keşkeler sadece keşkelerinizden ders almadığınız sürece büyüdükçe büyür. 23 yaş hayatla tanışmanın yaşı. biraz kendinize zaman tanıyın. kendinizi dinleyin. keşke'lerinizin açıklamalarını yapın.

ayrıca o keşke'lerinizin gerçek keşke'ler olup olmadıklarını inceleyin. Çünkü mesela şu anda abd'deki bir bankadan iş teklifini hayatının aşkı için geri çeviren birinin keşkesi sahte bir keşkedir. çünkü eğer o teklifi kabul etseydi belki de şu anda abd'deki işsiz sayısına +1 olarak katılmış olacaktı.

Yani demem o ki, çıkın içinizden de dışarıdan bir bakın kendinize...

(bkz: 23 yaş bunalımı)

soruna cevap mı bilmem ama jim carrey nin yes man adlı filmini bi izlemeni tavsiye ederim. belki konuyla alakalıdır. alakalı diilse de komiktir.

o fiyata o model polo iyi ama ben olsam polo ya o kadar para vermezdim. çok karaktersiz bi araba, yani bi golf değil. ben olsam şunu alırdım mesela;
www.sahibinden.com

verdiğiniz linkteki golf için şöyle demiş satan arkadaş;
" Aracın Ön Kısmı Jetta Görünümlüdür.Kendim yaptırdım.Nikelajlıdır.Tek Sorunu Araçta Dıştan Komple Boya Olmasıdır"
muhtemelen takla atmış araba :)

ben de polo seven biri değilim ama alacak olan kişi (kızarkadaş)seviyor. ben de bu saatte ona araba bakıyorum vazgeçsin diye. ama açıkçası bulamadım. son olarak golf iyi alet demek istiyorum :)

ilanın detaylarına bakmadım ama altı güneş görmüşse arabanın ondan hayır gelmez haklısınız. ilk cevabımı yazarken de polo kız arabası biraz diye yazcaktım klavyemin ucuna geldi yazmadım=) dişiler için ideal bi araç. ama yine de o paraya polo!? diyorum. kazasız belasız iyi günlerde kullansın işallah.

araba için bir şey diyemem çünkü polo yu deneme şansım hiç olmadı ancak vw e güvenirim. fiyat biraz yüksek gibi yalnız. sağlam bir pazarlıkla satıcının aciliyetine göre 20.000 lere kadar indirilebilme ihtimali var bence. sahibinden.com'da benzer aracı aradığımda daha düşü km. dekini aynı satış fiyatıyla gördüm. internete fiyat çıkan herkesin pazarlık payı olduğunu düşünürsek bastır biraz pazarlığa derim.

hatta 2006 model dizelini acil satan birisi 19.200 fiyat çekmişken benzinli modele o kadar para çok olur.


www.sahibinden.com

2 sene için çok km yapmış. büyük bakımı yoldadır muhtemelen 60 bin mi pololarda bakmak lazım. satıcı açısından elden çıkarmak için tam zamanı gibime geliyor.

ozdek haklı, 60bin bakımı geliyor, bunun yanında 2 senelik arabayla 58bin yapmak kolay değil. özellikleri de iyi. biraz küçük bir araba olsa da içine binilemeyecek cinsten değil, yani bir nissan micra, fiat pandadan çoook daha büyük araba. ben poloyu tavsiye ederim ama yeni model alacaksanız paraya kıyıp daha az km'li bişey bulun

psp slim mi fat mi?

sıfırı ne kadarsa üzerinden %25 indirimli satılır racon budur 2. elde.

benimki normal boyut ilk çıkanlardan

240-250 civarı uygun olur iyi durumdaysa.

düşündüm de 250 çok evet. 200 falan iyi gibi. 150'ye de vermeyin. fazla kullanmadıysanız iyi durumdadır, 150'den fazla eder.

150 TL. Sirkeci piyasası yaklaşık buydu 6 ay önce.

ilk cikanlardansa ve yaninda oyun falan da vermiceksen 200 - 220 uygundur kanimca. zira 250-300 araligindakiler 4gb kart ve oyun falan veriyo yaninda tomarla. ya da slim'lerden oluyo falan.

forum.donanimhaber.com a bakın. kaçtan gidiyorsa ona göre bir fiyat biçin. donanımhaberde neyse piyasa o'dur.

150-200 arası gider. 500 e almıştım aynısını :)

philps sa 5425

samsung yp-t10
tavsiye ederim kendimde kullanmaktayım. ben 350 liraya almıstım şimdi gittigidiyor fiyatı 160 civarı 4gb lığı. radyosu blutooth u ekranı film oynatması oyunları herşeyi var. memnun olacağını düşünüyorum

2 inç QVGA video (30fps)
2 inç QVGA (320x240, 30fps) ekranda filmler pırıl pırıl görünür
eğlenceli ve kişiye özel kullanıcı arayüzü
“Sammy” Character Animation GUI [Sammy Karakter Animasyonu Kullanıcı Arayüzü] ve Pendant GUI [Kolye Kullanıcı Arayüzü] seçeneklerinden birini belirleyin (çalarınızın rengine uyacak 5 renk). Hatta kendi resimlerinizle duvar kağıdını kişiselleştirebilirsiniz.
Bluetooth 2.0
YP-T10, sesi uyumlu kulaklıklara kablosuz olarak aktarmak için Bluetooth 2.0 özelliğini barındırır. Aynı anda 2 kablosuz kulaklığı ve bir kablolu kulaklığı destekler, yani aynı anda 3 kişi aynı müziği paylaşabilir. Kablosuz ses aktarımı video izlerken de kullanılabilir.
Bluetoothu olan cep telefonlarına bağlanabilme ve gelen aramaları YP-T10 üzerinden görebilmek ve görüşme yapabilmek.
güçlü ve çok işlevli
Bu ürün yalnızca üstün bir ses çalar değil. FM Radyo, FM Kayıt, Ses Kayıt, Metin Görüntüleyici ve Resim görüntüleyici gibi başka kullanışlı özellikler de YP-T10 ürününün övünç kaynağıdır.
Kutudakiler
Samsung YP-T10 4GB Siyah
Kulaklık (Samsung AH30-00087D)
Kurulum CD`si
USB Kablo
www.cnet.com.au

www.sahibinden.com
satan ben diilim ama fyat süper

sony ye bak derim, o fiyata istediğin kapasitede bulursun hem video da oynatabiliyor.

birsürü marka/model kullandım.. sony veya ipod modellerinden ASLA şaşma derim.. mümkünse ipod'dan şaşma..

sansa fuze'lara da bakabilirsin.

siddetle sandisk sansa clip diyorum. aradigin butun ozellikler var onda. ozellikle ses kalitesine inanamayacaksin.

(bkz: cowon) tüm modelleri iyi=) isteğinize göre seçebilirsiniz..

www.vatanbilgisayar.com
Özellikler
CPU Teknolojisi Intel® Core™ 2 Duo
CPU Ailesi Intel® Centrino®2 Islemci
CPU Numarası P8700
CPU Hızı 2,53 GHz
CPU Bus Hızı 1066 Mhz
CPU Ön Bellek 3MB
RAM Kapasitesi 4096MB
RAM Tipi DDR3
HD Kapasite 500 Gb
VGA RAM 512 Mb
VGA Chipset Markası NVIDIA
VGA Chipset Modeli Geforce 9600
Ekran Boyu(inch) 15.4 " BRILLIANT VIEW
Monitör Tipi WXGA
Maksimum Çözünürlük 1280*800
Optik Sürücü DVD±RW Double Layer
Mobil Özellikler BlueTooth, Kamera, Kart Okuyucu, Wireless
İşletim Sistemi Win Vista Premium Tr 64 BIT
Ağırlık (Kg) 3 KG

www.hepsiburada.com

ben de epeydir notebookları araştırıyorum. bir defa senin ödemeyi planladığın miktar notebook almak için çok düşük. piyasada 1000 küsüre satılan düzineyle makine olsa da uzun vadede memnun edebilecek makineler yine en azından bir 1800ytl düzeyine çıkıyor.

incelersen eğer acer'ın diğer büyük markalara göre daha uygun fiyatlı olduğunu göreceksin. acer uygun fiyatlı bir makine almak istndiğinde düşünülebilir. fakat benim naçizane fikrimce acer'ın notebook'ları malzeme kalitesi olarak çok kötü. arkadaşımın ofisinde iki adet acer vardı, ikisinde de envayi çeşit sorun var. usb portları bozuldu, volume düğmesi çalışmıyor, dvd'si okumuyor vb.

uzatmadan şöyle bitireyim. uygun fiyatlı bir notebook alacaksan özelliklerden çok markasına bakmanı tavsiye ederim. 0.2ghz'lik fark ya da sonradan eklenebilecek 1gb ram, 50gb disk alanı vb için daha kalitesiz bir alet almak mantıklı değil.

1300ytl'ye bir notebook alacak olsam şunu alırdım ben. dell, dell'dir neticede:
www.vatanbilgisayar.com

maalesef 1300liraya 8600gt ve üzeri!!! bi laptop yok. net booklar bile artık nerdeyse 1000lira ortalamayla satılırken, bence az biraz daha para biriktirin.

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

Lenovo IdeaPad Y530 modelini (2GHz) kampanyalarda 1300 liraya bulmak mümkün. Bimeksten bu fiyata almıştık bir tanıdığımıza. Ekran kartı da 9600GS. Fiyatına göre özellikleri çok sağlam.

normal benim yıllardır tek taraf şiş hastalanınca daha da beter oluyo. aldırmak en iyisi ama ses değişimi olayı olduğu için sıcak bakmıyorum ameliyata.

sempatomik tedavi için tantum verde boğaz spreyi var. ağrıyan taraftaki bademciğinize denk getirerek püskürtürseniz 5-6 dk içinde bişeyiniz kalmaz ama cidden denk getirmelisiniz. daha ciddi bişey olması söz konusu değilse çözüm budur ama başka ne olabilir onu bilemiyorum.

normal. sağlık ocağına falan gidin, bir nurofen, bir florokinolon antibakteriyel, bir de gargara yazarlar. geçer 1-2 güne.

tantum verde antispetikten başka bişi diil yani mikrop öldürür kabaca. hali hazırda şişmiş bademciği istersen 2 gün tantum verde ye yatır hiç bişi olmaz. tedavi amaçlı değil koruyucu amaçlıdır tantum.

yanlış bilgilendirme olmasın, tantum verde antiseptik özelliğinin yanında lokal uyuşturucu yani anestezik etkiye de sahiptir. bu nedenle direk bademciğinizin üzerine uygulamanız boğazınızı önemli ölçüde rahatlatacaktır.

bu arada az önce yaptığım bitki çayının formülünü vereyim inanılmaz rahatlattı boğazımı ve ağrısı geçti. ısırgan otu çayı, böğürtlen çayı, adaçayı, 1 çay kaşaığı zencefil, yeşil çay, kuşburnu çayı, 2-3 karanfil tanesi atın kaynaış suya biraz demlensin. en son olarak da bi kaç damla limon sıkın için.(bu arada bu bahsettiğim çayların hepsi sallama çay, tazesi olsa daha ii olur ama eldeki imkanlar sınırlı)

aman hocam ya sakın bulaşma o olaylara. bu ilaç, toz, protein vs. nin çok sahtesi var piyasada ki sahte olmasa bile vücuda öyle şeyler sokmaya gerek yok. yağ yakmak isteyen adam koşsun, spor salonlarına da güvenme bence diyorum. ve koşarak uzaklaşıyorum=)

ayrıca sanırım sorduğun şey carnitine.

L-Carnitine'in yağ yakımını arttırıcı etkisinin olmadığı kanıtlandı. Sadece idrardaki yağ asiti miktarını arttırıyor, zaten bütün yanılgıya da bu etkisi sebep oldu.

İşe yarayacak bir şey söyleyeyim; yeşil çay.

bu yeşil çay aktar'larda bulunur sanırım. bu arada carnitine'in yağ yakmadığı kanıtlandı dediniz.. bunu neye dayanarak söyleniz? yani tıbbi olarak kanıtlanmış bişi mi yoksa kulaktan dolma bir bilgi mi bu? şayet dediğiniz gibi bişiyse ben almaktan vazgeçip yeşil çaya yönelicem.

bu arada cevapladığınız için çok teşekkür ederim.

eğer düzenli kullanmak zorunda olduğunuz bir ilaç yoksa greyfurt tüketin. ama greyfurt yiyince/içince hiç ilaç almamak lazım.

@hiko seijuro

yag yakmadiginin kanitlandigina dair bir kaynak gosterebilir misin acaba?

l carnitine zararsızdır ama hiçbir işe yaramaz. yağ yakıcıların egzersizlerden önce alınması gerekir. amaçları kalp ve nabız hızını yükselterek yağ yakımını kolaylaştırmasıdır. bence gerek var mı? yok. kardiyo ve diyet en iyi yağ yakıcıdır, bence gerek yok yani.
bu arada mate çayı yağ yakma konusunda daha iyidir, ayrıca c vitamini de.

termojenik yağ yakıcılar işe yarar ama carnitine bir balondur.
salondan supplement alma fena kazık yersin.

arnold;
peki abi şurada bu ürün var; www.toptangibi.com

alınır mı bu? fiyatı normal mi? daha az ya da daha mı fazladır?

www.hepsiburada.com
çok methediyolar bunu ama siz bilirsiniz yine de.

merhaba
kim ne derse desin, receiver sadece receiver olarak kullanılamaz. bir avrupa şampiyonası olur mesela, nerden aldım bu cihazı ben diye kafanı taşlara vurursun. bu bakımdan türkiye de her durumda yazılım destegi kolayca bulunabilecek marka next tir. yani uydu işi ile fazla uğraşmayacak bir kişi için en ideali nexttir, uğraşacağım diyenler de kanımca next le başlamalı.
şu modeli iki arkadaşım kullanıyoru, gayet güzel, kolay kullanışlı, grafikleri şık ve yeterince hızlı bir alet. usb girişi var, flash bellekten yazılım yuklemek, resim izlemek ve mp3 dinlemek mümkün. fiyatı hepsiburada da abartılı. uydu cihazı satan dükkanlarda çok daha uygun bir fiyata bulacağınızdan eminim:
www.hepsiburada.com

ama bir de ethernet girişli model var. bunu daha çok tavsiye ederim. uydu aleminde yaşanan son gelişmeler artık ethernet girişi olan cihazlara muhtaç bıraktı kullanıcıları. fiyat yine abartılı bu linlte. kanımca dediginiz fiyata bunu dahi alabilirisniz.
www.hepsiburada.com

aylık akbil kullandığını varsayarsak senede 600 lira fark oluyor. (tam aylık 105, indirimli 55)
açıköğretimin yıllık harcı 300-400 arasındaydı sanırım.
sinema, tiyatro, müze vs'lerdeki indirimleri de hesaba katınca her halükarda mantıklı görünüyor.

kesinlikle mantıklı. bu yöntemi kullanan arkadaşlarım var.
hem arada sınavlara gidersin, sınava giderken kız arkadaş bile yapabilirsin. (şaka değil gerçek)
hem maddi hemde manevi olarak kazanımların olabilir :)

e o zaman hakkaten mantıklıymış yahu=) peki açıköğretim okurken yüksek lisans yapılabilir mi?(halihazırda 4 yıllık bi üni den mezunsak)

yapılabilir.

doktor olmadığım ve sizin bünyenizi bilmediğim için herhangi bi antibiyotik öneremiyorum, eskiden kullandığınız ve size iyi gelen antibiyotiği kullanmanızı tavsiye ederim.

aslında pek de istemiyorum antibiyotik kullanmayı, onun yerine bitkisel çay vs. de olabilir, önerilere açığım

bol bol sıcak çay için.(nane-limon-bal 3 lüsü özellikle süperdir her zamanki gibi) boğazınızı kuru tutmayın. ben de şu an nezleyim ve 2 farklı(biri sıcak su ile alınan diğeri tablet halinde alınan) parasetamol bir de vitamin kullanıyorum. günde 3 kere falan. burun akıntısını ve tıkanıklığını engelliyor parasetamoller 3-4 saat boyunca.

çok sıcak ya da çok soğuk şeyler içmeyin

ya almayın antibiyotik. viralse -ki büyük ihtimalle öyledir- bi işe yaramaz. doktor verirse kullanırsınız.

suuuu
suuuuuuuuuu
ve suuuuuuuu

ve onun disinda "ılık" seyler.. sicak "yok", ayrica limonu da cogu kbb uzmani "onermez"

çin yağı denen mucizevi bir sey var, o da acaip acar burnu saniyesinde.

su, demis miydim?

ada çayı için, zecefilli bal yutun bol bol boğazınıza çok iyi gelir, ha bir de dinlenin vitamin takviyesi yapın ve dinlenin ben de yıllardır farenjitimdir. gecmiş olsun

(bkz: bepanthen pastil)

nikon d80
www.sahibinden.com&keyword=nikon%20d80

18-135 iyi bir lens değildir ki.. iyi olsa kit olmazdı en basitinden. ha başlangıcım, beni idare eder diyosan tamam.. :)

18-135 yerine hangisini tavsiye edersiniz peki?

nikon d80 - kit lensi 18-135mm f:3.5-5.6 lensle beraber satiliyor. fiyati hayyam pasaji'nda 1500-1600 lira civarinda lensle beraber..
canon eos 40d body fiyati hayyam'da 1200-1300 liraydi, dusmus de olabilir. bunun kit lensi 17-85mm f:4-5.6 kit lensi ile beraber fiyatini bilemiyorum.
canon eos 50d body fiyati 1800-2000 arasi. yine ayni kit lens veriliyor yaninda.

aralarindaki ozellik farklarina gelince,
nikon d80 ve 40d-50d arasinda oncelikle segment farki var. d80'in muadili canon 400d ya da 450d olabilir. 40d ve 50d nikon d200-d300 gibi modellere denk geliyor.
her iki canon'da dikkat ceken belli basli ozellikler, yuksek fps (ard arda en az 6 kare cekebilmesi) 3 inch ekran, live view ozelligi ve daha ayrintili ayar yapabilme mevzuu. ayni zamanda cmos sensorle dusuk noise avantaji var.
nikon d80'in ise daha keskin ccd sensoru yuksek iso'da noise yapma egilimi yuzunden avantajli mi degil mi kullaniciya bagli. bir diger nikon avantaji, objektif bollugu ve uygunlugu. analog-dijital nikon objektiflerinin neredeyse yuzde 80'i her model nikon'da kullanilabiliyor. ancak canon'lar ef ve ef-s serisine ait objektiflerle kullanilabilir (bu problemi gidermek icin adaptor var fakat bu da ek masrafa veya objektifi full manuel focus'da kullanma zorunluluguna yol aciyor)(tabi 5d gibi full frame makinelerde bu sorun yok).
eos 40d kullanan birisi olaraktan, tek hosuma gitmeyen sey, L serisi bir canon objektifi kullanmadan istedigim keskinligi alamiyor olmam. sirf bu yuzden studyoda kullanmak icin d80 ya da d200 almayi dusunuyorum.

fiyat farklariyla ilgili; nikon, body'de genellikle daha pahalidir. canon daha ucuzdur ama 50d yeni ciktigi icin biraz pahali olabilir, beklemek gerek.

40d ve 50d arasindaki farklara bakalim, oncelikle ikisi de 3 inc ekrana sahip ama 40d 230bin renk, 50d ise 920bin renge sahip. yani daha guzel bir ekrani var. 40d 10, 50d 15 mp sensore sahip. ikisi de live view'a sahip, tam olarak test etmedim ama 50d lv modundayken focus yapabiliyormus sanirim (40d yapmiyor)
40d max. 3200 iso'ya kadar cikabilirken, 50d 12800 iso'ya zorlanabiliyor.
(nikon d80'de max 3200 zorlamali kullanilabilmekte)

acikcasi tamamiyle kullanim amacina gore bir model belirlemek gerekir. su an fiyat / performans 40d'yi gosterse de, yakinda 50d hepsini gecebilir.

ek: suradan 40d ve 50d arasindaki ozellik farklarina bakabilirsiniz;
www.dpreview.com
surada da nikon d80'in ozellikleri mevcut.
www.dpreview.com

baslangic icin 18-135 gayet uygun bir lenstir efenim. profosyonel isler yapilmayacaksa, uzun bir sure objektif aldirtmaz size. (nikon icin tabi)

ama sigma-tamron-tokina gibi objektif ureten farkli firmalarin alternatifleri de dusunulebilir.

maddi gücün ve pro makine deneyimin var ise Canon 50D hatta 5D :)) ek olarak ise orta kalite bir lens olan canon 18-55 ya da 18-70 ve 70-200 açılı III USM olanları tavsiye ederim. yok eğer dersen ki benim iin para problem değil lenszim güzel olsun ozaman canon L serisi öneririm ben sana....:))ikinci el olarak fotoğraf siteleri forumlarını takip edersen uygun fiyatlara bulabilirsin..

canon 18-55 lensi sahsen ben tavsiye etmiyorum, memnun olan kimseyi gormedim. L serisi objektifler sozunu ettigimiz makinelerle neredeyse ayni fiyattadir (daha pahali da olabilir hatta) ve evet para varsa canon 5d en guzeli.

doğru söylüyorsun L serisi gayet pahalı bir seçenek.nacizane fikrim 18-135 yerineiki ayrı lens kullanmaktır. full frame olmayan bir makine için özellikle biri geniş açı olmak üzere iki lens tavsiye etmekteyim.(çok profesyonel bir yorum değil)

abartmayın yahu. yok 5d yok L serisi falan. belli ki adam yeni başlıyor bu işe. tonla parası olsa bile kullanamayacağı ekipmanları aldığı için fotoğrafran soğuyacak. ya da 5d ile garip fotoğraflar çekecek, görenler de "oha adamda 5d var, çektiği fotoğrafa bak" diyecekler.
en güzeli temelden öğrenmek ve yavaş yavaş başlamaktır. d80 başlangıç için iyidir güzeldir. ya da canon'un 400d, 450d gibi modelleri de olur. 40d, 50d bir üst sınıf makinelerdir d80'e ve diğerlerine göre. başlangıç için de kit lens yeterli olur.
ben d80 + 18-135mm veya 18-105mm vr derim. daha fazlasına ihtiyaç yok başlangıç için. zaten bunlar bile uzun süre idare ederler.

ama arkadaş adam kendisi kaşınmış bu tavsiyeler için..yeni başlamaktaysa bence analog olanlar en iyisidir;sabredebilene tabiiki. fakat eğer yeni başlayan biri ise 300D-350D bile uzunca zaman yeterli olur. 40D-50D düşünen birinin biraz fotoğrafla ilgisi olduğu düşündürdüğü için bu tavsiyelerde bulundum...

www.sanalmarketim.com
bende bundan var çok dayanıklı ve de fanlı yazın eller terlemesin. logitech kalitesini konuşturmuş. donanım haber forumlarında 30-35 e satılıyordu en son. ben de ordan aldım.
ps3 dediğine bakma usb den bağlandığı için hem ps3 te hem pc de gayet güzel çalışıyor.

ben de arıyodum şöyle kaliteli bişeyler. bu iyiymiş hakikaten, ben de alabilirim valla.

logitech rumblepad 2 de iyidir.

rumble pad 2 yi de düşünmüştüm hatta kullandım da bi ara ama chillstream kadar ergonomik değil. chillstream tam ele oturuyor.

valla ben de 2-3 kontörland eskittim ama logitech kadar dayanmadı.

gabriella cilmi - sweet about me
fizy.com

bi link verseydnz de anlasaydk tam olarak ne olduunu.

www.tubetape.net

after effects

(git: 49174)

sinema.yedincigemi.com

"daha fazla" istemenin kime ne zararı olur ki, bildiğiniz iyi şeyleri saklamayın biz de bilelim.. (sinema dünyasından haber veren sitelerden de gına geldi açıkçası)

beyazperde vardı eskiden, şu an ne durumda bilmiyorum. en bilinen haber sitelerinden biri rottentomatoes'tur. yorumsa zor biraz bulmak.

turkish tekilaya katılmamak mümkün değil. hakikaten samanlıkta iğne aramak gibi bir şey bu iş. ama ekşi camiası bu iğneyi bulmazsa daha kime giderim ben..

www.bakiniz.com

bir de yalnizca ilk postlari okumaniz sartiyla forum.divxplanet.com'un film inceleme ve elestiri bolumleri var.

www.otekisinema.com

iyikotufilm.com
filmseyretmefabrikasi.blogspot.com
arabolge.org

e tabi doktora gitmek lazim er ya da gec 4 parmakli gitmektense bu hali daha makbuldur doktorun gozunde de.

ev tedavisi yapicam diyorsan ama bal sur. iyi gelir. walla.

hiç bişi olmaz ama yamultur o parmak seni. eğer bahsettiğimiz en küçük parmak ise ve de tırnak olan kısım da yaralanmış ise 1 hafta falan sürer iyileşmesi. ben üniversitedeyken (vay anasını eskiden ben lisedeyken ben ortaokuldayken derdik) aynı olay bana olmuştu ve küçük parmak şişmiş ve kan oturmuştu. ve okula resmen topallayarak ve terlikle gitmek zorunda kalmıştım. bu da böyle bi anımdır.
geçmiş olsun.
no panic yes vitamin.

hadi catlamissa n'olacak? kesin gidin doktora.

şimdi hafiften atmasyon olmakla beraber (tam hatırlamıyorum zira) şöyle bir şey vardı sanki, "desteklenmeyen çözünrükleri gizle" gibi birşeydi, ya böyle bir ayar ile normal vista ekran ayarlarından ya da atinin catalyst ayarlarından bu soruna çözüm bulabilirsiniz gibi geliyor.
---
artık beyin nasıl çalışmaktan vazgeçmişse nvidia okuyup ati algıladım :), sen onu @archvile'nin dediği gibi nvidia control panel anla.

avrupa birliğine girme aşamasında olduğumuz şu günlerde xp dururken hala vista kullananları görmek içimi burktu=) şaka bi yana bence mod lu ekran kartı driver ı kurarsanız sorun kalmaz bence. forceware drivers diye aratırsanız uygun driver ı bulabilirsiniz.

nvidia control panelinde, manage custom resulotions tabına bir göz atabilirsiniz.

uzun bir araştırmanın sonucunda şöyle bir nihayete vardım:
öteki beriki hiç bir sürücü işe yaramadı. desteklenmeyen çözünürlükleri göster de işe yaramadı. custom resolutions muhabbeti de işe yaramamıştı ki, nvidianın forumlarında ilginç bir yaklaşım gördüm ve istediğimi elde ettim. 1680*1050 çalışmıyordu fakat 1680*1051 çalıştı ne hikmetse. gayet güzel gösteriyor. saçma ama ihtiyacı olan olursa diye buraya yazayım dedim.

www.ups.com.tr
www.dhl.com.tr
www.tnt.com.tr
www.paketim.com
www.paketim.com

dhl ve tnt kullandım fazla bir sorun çıkartmadılar.

Avustralya bildiğimiz kıta ülke, Tanzanya da Afrika'da bir ülke. Aralarında binlerce km var. Galiba Tazmanya demek istediniz.

valla ups e sormuştum bi laptop gönderisi için fiyat almıştım johannesburg için. 280 dolar mı euro mu ne demişti.

Evet acele yazdığım için karıştırdım özür dilerim. TNT ve FEDEX dışında dhl'de alternatif olabilir.

ben kesinlikle caddy derim.

ben transit connect derim. hepsinden daha sağlam, ikinci el piyasası daha iyi.

bence de caddy, ama illa bunlardan birini almak gerekiyorsa; doblo.
aslında çok yere ihtiyacınız yoksa fiorino, bipper ya da nemo da olabilir.

arkadaşlar yanlış mı anlattım? uygun fiyat diyorum. caddy bunların içinde en pahalısı.

doblo hem uygun fiyatlıdır hem de inanılmaz az yakıt tüketimi vardır. ama bu araçlar tip olarak birbirine benzese de yapacağın işin türüne göre verimleri değişecektir. yapacağın işi de yazsan ya da binek olarak kullanacağını söylesen daha rahat yardımcı olunabilir.

şirketin genel getir götür işleri, bazen arkaya büyük makineler falan konabilir. yani çok amaçlı diyelim.

connect

Hem partner hem de kangoo her ikisininde 2002 model ikinci elleri bende mevcut. Her ikiside dizel her ikiside güzel. Beklerim.

sanırım en mantıklısı 1.3 multijet doblo olcak.

1,5 sene 1.3 multijet doblo premio kullandım. öncesinde de 1 sene transit connect kullandım. bunun yanında hafif ticari araçların hemen hepsi ile münasebetim oldu.

fiyat, servis, parça, yakıt bakımından uygun olan bir şey arıyorsanız doblodur tercihiniz. fakat belirtmekte fayda var; 1,3 mj doblo larda enteresan bir olay var. aracı ekonomik kullanırsanız 150-160 civarında yakar. ancak biraz hız yapmaya başlarsanız (mesela işiniz gereği aceleniz var ise, bir yerlere yetişmek gerekiyor ise) 240,250 kuruşlara kadar çıkar yakıt tüketimi. bunun sebebi de 1,3 litrelik motordur. kasa için düşük hacimli kalır. yükte bindiği zaman pek hoş durumlar olmuyor misal.
gelelim connecte. ben bir araç alayım; hem güvenli olsun, hem konforlu olsun, hem her türlü işimde problem yaratmasın, motoru, yürüyen aksamı uzun süre sorun çıkarmasın, teke gibi her yola gelsin, güvenli olsun diyorsanız alacağınız araç connect tir. evet; doblo dan fazla yakar (taşıtmatik sağolsun) servisi, parçası pahalıdır ama 150.000 km de bitmez en azından.

kısa vadede iş görsün, çok paralar da bağlamayalım diyorsanız cevap doblo dur. (1,9 mj lere de bakılabilir)
uzun uzun işimizi görsün, 5 sene sonra da bu işi yapmaya devam edebilsin bu araba diyorsanız cevap kesinlikle connect tir.

not: caddy yi ayrı bir yere koyuyorum, klasman dışı o :) caddy den sonra da hafif ticari araçların en iyisi tartışmasız connect tir.

2008 full aksesuar doblo kullanıyorum. 1.3 multijet.
Dinlen dinlen kaç derim. Aletin bozulmayan parçası kalmadı. Sinyal kolu, kapı kolu, alt takım vs.vs. Hiçbirtanesini de garanti karşılamadı.
Çok basmazsan az yakıyor. Orası çok iyi.
Ama uzun yolda zıplaya zıplaya gitmesi yok mu. (Otobanda bile) Bırak yolcuları, benim bile midem bulanmaya başlıyor bir zaman sonra. Ticari yapıcam diye içine sıçmışlar konforun.

Konfor,sağlamlık,sürat arıyorsan ve yakıt parasını çok takmam diyorsan Connect al derim.
Her yola gelsin, az yaksın, rahat ve sağlam olsun adam gibi servis hizmeti alayım diyorsan Kangoo.
Caddy ister gönül ama, pahalı o da..

oyundan kaynaklanmıyor bence. düzenli olarak disk birleştir yapın. oyle deneyin

disk brleştirme her gün yapıyorum, ve 70gb boş yerim var 100gb lık diskte.

oyunun sorunu nedir bilemiycem de, yapmayın ööle her gün disk birleştime. 3 ila 6 aylık periyotta yapılır defrag işlemi. diskinize yazık...

misal; yeni formatlanmış bir pc nin açılışı ile formatın üzerinden 1-2 ay geçen pc nin açılma süreleri farklıdır. bilgisayara giren çıkan veriler, ram ve işlemciden yiyen programlar, birçok nedenden dolayı olabilir. eğer yetersiz olduğunu düşünüyorsanız ram ilavesi yapabilirsiniz. bunun dışında disk temizleme ve defrag'dan başka birşey yok sanırım...

eğer 1 gb olan ram'İn 667 mhz, yeni taktığın ve takacağın 800 mhz ise + etki yapar tabi. onun dışında ram'lerin aynı marka olmamaları çakışma yapmadığı sürece sorun çıkarmaz. eğer o diğer dediğin ram dandik bir ram değilse gerek yok bence(aynı frekansta olduğu sürece tabi). ve salt olarak baktığında evet 0.2 gb faydası olur, 3.2 gösterip 4 kullanıyor gibi olamazsın, çünkü bunların hepsini işletim sistemin ayarlıyor.

@abtash: frekansı uyumunun da farkındayım 2 si de 667mhz olcak. ama tatmin oldum eyvallah.

bi kere en başta yanlış yapıyorsunuz. kaslar antrenmana başlamadan esnetilir. ki her antrenmandan önce yapılması gerekir esneme hareketleri. ve esnetiyim derken çok zorlarsanız kas yırtılmalarına sebep olabilirsiniz.

Rocky sandınız herhal kendinizi bir an. Acı yok evet de, o kadar da değil.
Aşama aşama gidin. Hemen ayaklarınızı değmeniz gerekmiyor. Önce dizlerinizin altına, sonra daha altına, sonra daha altına... Biraz sabır işi bu. Ben ayağıma değeceğim derken bağlarınızı fazla esnetmişsiniz. Ağrı olması normal esneme hareketlerinde ama çok ağrı olması normal değil. Bu yüzden size zahmet biraz sabırlı olup yavaş yavaş ilerleyin.

sonradan aklıma geldi: ağrıyan yerlerinizde şişlik var mı? parmağınızı ağrıyan bölgeye bastırın ve çekin, bir çukur oluşuyor mu?

antrenman oncesinde hafif tempoda duz kosu ardından acma germe hareketlerini yapmalisin once.. esnek olmayan bir vucutla pata kute spor yapmaya kalkarsan daha cok hasar gorursun.

Kaslar idman başlamadan önce ısıtılır, ancak idman bittikten sonra da yine cool down denilen bir yavaş yavaş soğutma durumu vardır ve bu sırada aynı başlangıçtaki gibi bacaklar, kollar, bel, dizler, dirsekler yine gerilir, fakat bu yumuşak bir biçimde yapılır.

Ancak esas hata bacakları esnetirken aşırı zorlamak. Yüksek tekme vurmak için mücadele sporlarında bacağı iyice germek ve zorlamak gerekir, ancak onda bile "no pain no gain" diyerek yırtılacak kadar yapılmaz. Kasların zorlandığını hisset, yanmayı hisset, ama belirli bir noktada bırak.

Bacağı esnetirken hangi hareketleri yapıyorsunuz bilmiyorum fakat hamstring denilen üst bacağın arkasındaki kasları esnetirken diz zorlanmaz pek. Esas zorlanma dizi kırarak quadriceps'leri esnetmeye çalışırken olmuştur en fazla. Sanmıyorum öyle menisküs falan olacağını fakat bazı hareketlerin dize zarar verdiğini belirtip o germek hareketlerini yasaklamıştı bizim antrenörler, dizi zorlayacak hiçbir hareketi yapmayın bundan sonra.

no pain no gain de kastedilen kas acısıdır eklem değil.
eklem acısı tehlike işaretidir. dinlen biraz.

Bilinenin aksine, esneme hareketlerinin spordan hem önce hem sonra yapılması gerekir. Sadece önce değil. Siz sadece sonra yapıyorsanız, o da hatalı.

Spora başlamadan önce aşamalı egzersizler (yani küt diye ayağa değmeye çalışmak değil, yüksek tempolu ama sadece gidebildiğiniz yere kadar eğilmek mesela)
Spordan sonra da daha düşük tempolu, bolca nefes alıp vererek rahatlamaya yönelik egzersizler.

Eklem işi hassas iş. Sızlama kaslardan birinde deseniz telaşa pek gerek yoktu ama diz daha da önemli. İhmal etmeyin bence, sürerse mutlaka doktora görünün.

hımmm. biz burdan ne dersek diyeli, genellikle ösym mentalitesi insan aklının ve zamanın ötesindedir. bence en iyisi bulunduğun ilin ilgili ösyme birosuna bi telefon etmek. telefon numaraları googleda mevcut elbette.

Resmi tercih kılavuzuna göre Radyo, Televizyon ve Sinema okumuşsun sen hocam. Sizin fakültede ayrıca radyo-tv-sinema diye bir bölüm gözükmüyor.

ftp://dokuman.osym.gov.tr/2008/2008_OSYS_TERCIH_KILAVUZU/6_tablo4.pdf

not: sizin girdiğiniz senenin kılavuzuna da bakın ama. kaç girişli olduğunuzu bilmiyorum. bölümün adı değişmiştir bir ihtimal.

allah allah okulun sitesinde Radyo Televizyon ve Sinema yazıyo, kutuyusuk un verdiği linkte Radyo, Sinema ve Televizyon yazıyo, alesin klavuzunda
3287 RADYO, SİNEMA VE TELEVİZYON / RADYO, TELEVİZYON VE SİNEMA / RADYO‐TELEVİZYON, SİNEMA
3288 RADYO, TV VE SİNEMA
3289 RADYO‐TV‐SİNEMA
bu 3 ü var.

3287 kodlu olan olmalı seninki.

bence bu turizm şirketleri ile ilgilidir. bazı alman havayolu şirketlerinin de turkiyede call center ı var.

Eski kız arkadaşımın eski kız arkadaşı (takılmayalım buraya) bunlardan birinde çalışıyordu. Almanya'daki Türk'lere hizmet veren telemarket'lerin (shopping tv gibi) telefon destek hizmetlerinde (call center) çalışıyorlar. Çalışan ucuza geldiği için Türkiye'den hizmet veriyorlar.

İşgücü nerede ucuzsa, call center da orada açılıyor, nereye hizmet verdiğinden bağımsız olarak. Amerikalılara hizmet veren bissürü call center Hindistan'da misal. Bu da öyle işte, Almanlara hizmet veriyor, ama fiziksel mekan Türkiye'de.

size de mantıksız gelmiyor mu peki aylık 2500lira nerden baksan 1100 euroya falan tekabül ediyor ki almanya işsizlikten ağlıyor bugünlerde. neden kendi insanına iş gücü yaratmak varken gidip de tr de böyle bi işe giriyolar onu anlayamadım. tamam belki aylık 1100 euro süper bi para değildir orda ama işsiz olmaktan da iyidir.

lufthansa nında call center ı istanbulda diye okumustum sozlukte. en iyi almanca konusan ucuz isgucu turkiye de diye heralde...

açıklıccam bunu ama maçtan sonra

çalışana ödediği paradan ziyade devlete ödeyeceği vergiyle alakalı olabilir. ya da olmayabilir. bak kızın parasını yedik ettik de hiç sormak aklıma gelmedi.

maç arası anlatayım hemen,

almanca call center için eleman arayan, boch, arçelik, lufthansa, türk telekom gibi kurumsal ve büyük firmaları söyleyeceklerimden tenzih ediyorum, zaten bu dediklerim ve gibileri o fiyatı vermiyor, hatta çok az ücret veriyor hıyarlar.

neyse, dediğin 2500 maaşlı ilan veren firmalar, genelde dolandırıcı, şöyle;

2 sene önce bildiğim kadarıyla sadece istanbulda bu işi yapan 150 ye yakın irili ufaklı ()genelde ufaklı) işletme vardı,

çoğu şans oyunu sattırır almanlara, prim de veririler ama bir hafta/ 2 ay maaş alırsınız bir gün gidersiniz iş yerinde yeller esiyor, adam toplamış pılı pırtı gitmiş.

deneme süresi derler sigorta falanda yapmazlar, yani bin türlü ipnelik var.

zaten genelde almanyadan atılmış, ailesi tr ye zorla yollamış, piçler, kaşarlar, fırlamalar, emekliler vs gibi enteresan tipler, az da olsa almanca bölümi okuyan öğrenciler var.

2500 gibi yüksek meblağlardan uzakta az daha gerçekci olanlar var, mesela 1500 civarı öderler, onlarda köle misali çalıştırır, en ufak perforemans düşüşünde siktir ederler.

neyse ya sıktı yazmak, ben bir iki yerde çalışmıştım, arkadaşlardan biliyorum, tavsiyem ASLA ASLA ASLA selam bile verme o firmalara, çok bu işi yapmak istiyorsan ilk cümlelerimdeki o büyük ve kurumsal firmalara az maaşla çalış, kesi daha çok kazançlı çıkarsın.

bu mesajda ibret i alem olsun.

o fiyatı vermezler ama call center kurulum ve işletme ücretleri almanya gibi iş gücünün pahalı olduğu ülkelerde çok yüksek. bu sebeple mesela siemens bir sürü firmanın help desklerini türkiyeden yönetiyor. adam kanada'da toshiba'yı arıyor. istanbul güneşliden bir türk açıyor telefonu.

turkcell'de aynı şekilde hem devlet teşvikinden hem ucuz iş gücü maliyetler arsa fiyatı vs'den dolayı gidip diyarbakıra taşerona verdiriyor bu hizmetini.

sanırım oturuş şeklini iyi belirlemek ve malum bölgeyi epilasyon, ağda vs. ile temiz tutmak(bi de bi cerrahtan duydum, kot pantolon giyenlerde daha fazla oluyomuş bu nalet olay).

2. soruya cevap: kıllar sürekli dökülerek kendini yenileyebiliyor; ancak dönen kıllar dökülmedikleri için sürekli uzuyorlar.

arkadas soylemis. eger killi bir insan evladiysaniz kuyruk sokumu bolgesini her gun yikanip temiz tutmak ve tras etmek gerekiyor. bunun yani sira hareketli bir yasam tarzi sart. bilgisayar basinda oturup kalmamak gerekiyor. ha bir de "kaykilarak" oturmayin uzun sure. allah got vermis, ustune oturun.

aman diyim traş etmek olur mu ya? yüzümüzde her gün traş ettiğimiz sakallarımızda bile traştan sonra kıl dönmesi olabiliyorken hiç göremediğimiz bir bölgeyi jiletle traşlamak çok sakat. yani makineyle kısaltılabilir ama sinek kaydı yapmayın hiç bi zaman. ayrıca şunları izlemekte fayda var.
www.uzmantv.com

1. valla kaçışı yok. olacağın varsa oluyorsun. istersen sadri yıldız gibi havada asılı dur (şahitlerinin olması önemli) istersen takla atarak otur, öyle. bunun dışında ne yaparsan yap yüzde yüz çözüm değil. oturmamak tabii ki çözüm ama oturmadan hayat yaşanmıyor işte. eğer çok oturman gereken bir işte çalışıyorsan, tek %100 çözüm o bölgeye epilasyon.

2. e dönen kıllar dışarı çıkamıyor ki? o yüzden içeride uzuyor da uzuyor. başıma geldi oradan biliyorum.

ara sıra kontrol et, şüphen varsa takibe al.

Az biraz cesaret toplayıp lazer epilasyona başvurun. 1-2 kere ananızdan doğduğunuza pişman olursunuz ama hayatınız boyunca bir daha böyle bir endişe yaşamazsınız. Ameliyat ihtimalini sıfırlamak da cabası.

Hatta son zamanlarda bu lazer epilasyonların eve alınanları da çıkmış annemin dediğine göre. "Millete götümü açamam hacı" diyorsanız onlardan edinip kendi işinizi kendiniz görün. Ama tabi bu aletlerin fonksiyonları ile ilgili pek bilgim yok.

mantıklı sallıyorum o zamanın makinesiyle çekseniz? mesela 70 model bi foto makinesiyle. belki o zamanki teknoloji öyle grenli falan gözkmesini sağlıyodur.

dijital öneride bulunuyorum paint shop pro'da, photoshop'ta falan oynama yapsan?

şımarıklık olarak görmeyin ama, photoshopta değil. direk böyle çekmek istiyorum. yani iş çekimde ve banyoda bitmeli.

zaten photoshopta vs bu etkiyi yakalayamazsınız. s/b film ile digitalde s/b yapılmış fotoğrafların arasındaki fark dünyalar kadar.

bence, orta format s/b film bulabilirseniz, elinizdeki brownie de çalışır haldeyse onu mutlaka deneyin.

ya da bildiğimiz 35 mm s/b filmle çekim yapın, çok keskin olmayan bir objektifiniz de varsa, gayet soft fotoğraflar elde edebilirsiniz.
(yalnız, bu sizin eklediğiniz fotoğraf grenli değil sanki; tarama ve sıkıştırma yüzünden bozulmuş)

bir de baskıyı kendiniz yapacaksanız düşük kontrastlı baskı kartı alın (2 numara mesela) (gerçi yüksek kontrast daha iyidir, 4 no. karta bayılırım ama, örnek fotoğrafa bakarak 2 önerdim)

bir de; modelin kostümü-makyajı için google tanrısından yararlanın, dönem makyajlarıyla ilgili birçok tutorial var.

son olarak da, çıkan sonucu görmek isterim, bana mail falan atın :)

Uzman değilim ama sanıyorum makinayla ilgisi yok. Film önemli. O dönemde satılan filmden bulmanız gerekir(gerçi bulamazsınız, bulsanız da bayatlamış olur). Film teknolojisi fotoğraf makinası teknolojisi ile paralel bir şekilde değişir.Gelişir demek istemiyorum; çünkü kalite olarak geriye gittiği de olmuştur. Mesela bir zamanlar 3"x5" tek poz negatifler varken zamanla küçüle küçüle(bir kasete 30-40 poz sığdırmak için)3.5cm ye indi, ayrıca üzerindeki solüsyonla da çok oynandı. Çok zor çok.

Edit: Bu arada bu fotoğraf sanki daha yeni gibi duruyor. Yani fotoğrafın kalitesinden çıkaracak kadar uzman değilim zaten de araba sanki çinko çento ya benzıyor. üstelik oldukça yeni modellerine. Aslında arabadan da pek anlamam ya neyse.

evet yakalarsınız filmli makinada siyah beyaz film ile çektiğim fotoğraflarda bu atmoesferi yakaladım ben de.

araba mini cooper, yıl da 75 filan diye salliyorum.
lomography e bakin, yüksek contrastlı eski stock siyah beyaz 35 mm filmler filan satiyorlar. belki işe yarar. bi de işte holga filan gibi dandik medium format aletler ya da işte herhangi lomo tarzi bi alet de yeterince pis grenli bozuk yamuk yumuk eski fotoraflar tadinda şeyler yapilabilr. bi de banyo da cross processing filan da yapilirsa şahane.

dragon olmasın?
www.trainerstation.com

yok yok dragon değil. içinde d-r-g-a-n harfleri var ama dragon değil :)

durango?

cn1.kaboodle.com

adidas DAROGA imiş modelin adı.
tarihe not düşülsün

shop.neofly.com.tr

pixazza.com
varmış demek ki.

linke tıklarsan ne demek istediğimi anlarsın rentts :)

google'ın bir uygulaması olduğu söyleniyor. ve deniyor ki; gelir elde ediliyor. yani bir nevi resimli adsense.

yalnız çok güzel bi uygulama bu. resimleri yanlışlıkla tıklamaktan çekinmemizi sağlar ama internet üzerinden satış yapan siteler için harika bişey bence.

tam olarak gogil'in değilmiş, şöyle diyor:
"Pixazza is a private company funded by August Capital, CMEA Ventures, and Google, with offices in Mountain View, CA."

skype.

video da dahil oldugu icin kesinlikle skype.
ama sadece sesli arama icin gtalk onceliklidir benim icin. gmail'de de video chat mumkun ayrica, cok da guzel.

skype. Çöktüğü zamanlar olursa da gizmo5 olabilir.

en iyisi skype

istediğinizi işaretleyin zaten amacı istatistiksel veri elde etmek o srunun. ama yok ben devlet istatistik kurumunu kandıramam diyorsanız işinşz zor:).

ha, ne bileyim, olmaz kardeşim, başvuramazsın doktoraya falan derler mi diye tırstımdı :)

o zaman işaretliyim gitsin. hatta diğer diyim de kafaları karışsın :))

benden de bi soru hazır sorulmşken
başvuru formunun çıktısını alıp, doldurup mu gitces? yoksa orda mı dolduruyoz?

çıktısını alıp, doldurup gidin. ama biri hiç çıktısını almamıştı, oradaki görevli uğraşma, dedi kendisi çıktısını aldı, doldurttu adama.

çıktısını aldıktan sonra, üniversite, bölüm ve sınava gireceğiniz yer kısımları internetteki foruma göre dolduruluyor, internet olmalı yanınızda, haberiniz olsun. ya da bu kısımları baştan not edin.

yaa karıştı şimdi kafam :(

ya doktoradan ya da asistanlıktan geçeyim ben.. en azından geçer gibi cevap vereyim :)

pek bir bağlayıcılığı olmasa gerek, zira sizi mağdur edecek bir halt karıştıramamaları gerekir. ben de başvurdum, hangisini işaretlediğimi hatırlamıyorum bile. sonuç belgesinde de bu tercihe dair bir alamet yok.

2007 de klavuzda birden fazla seçenek de işaretlenebilir diye yazıyormuş. bu senekinde öyle yazmıyor, bir tanesini işaretleyin, diyor. belki herkes iki tane işaretlediği içindir. ama dediğiniz gibi, sonuç belgesinde bir şey denmiyorsa, fazla ağrıtmıyım kafamı bari.

akademik diyip, dalıyorum ortamlara :)

cevaplar için teşek.

amerikaya gider gelinir be aradaki farka ;)

www.amerikadaniste.com
biraz araştırdım da pek de hayırlı şeyler söylememişler bu site hakkında ama bi alternatif sonuçta.

www.bimeks.com.tr

crysis?

alacağınız laptop'ın ekran kartı minimum "gt" serisi olmalı. 8600 9600m gt falan. bunun altındakilere bakmayın bile.

cyrsis i sağlam fps ile oynamak dizüstünde zaten hayal ama bu verdiğim linkteki aletlee düşük grafiklerde oynanabilir. 8600mgs de orta seviyede oynanabiliyor. zaten herşeyi fulleyip oynamak istenirse çift hatta quad 295gtx li makineler falan lazım.

www.vatanbilgisayar.com

kaçırma sakın, bu ekran kartı bu fiyat.. aman diyim, ben 2 nisanı bekliyorum bitmez inş.

son 2 ales e girmiş iseniz ancak netten başvurabilirsiniz.

üds'ye elden başvurmuştum, kpds'ye başvurmaya gittiğimde ordaki görevli (görevli vekili daha doğrusu) gelmenize gerek yoktu netten başvurabilirdiniz demişti. bi yanlışlık oldu heralde.

başvuruluyor internetten. şifreniz var mı?

"Mevcut şifrelerini hatırlamayan ve şifresi olmayan adayların şifre edinme işlemleri alınan karar gereği ancak başvuru merkezlerinden yapılabilmektedir. Nüfus cüzdanınız ve T.C. kimlik / Y.U. numaranız ile başvuru merkezlerine şahsen giderek yeni geçici şifrenizi talep edebilirsiniz.Bu işlemden sonra internet üzerinden geçici şifrenizi kalıcı hale getirip , Aday İşlemleri Sistemini kullanabilirsiniz."

var şifrem. giriş yapıp bireysel başvuruya geliyorum. o mesaj çıkıyo işte?

kesinlikle yaniliyorsunuz. farkli sinavlar arasinda, sadece adres bilgileriniz taşınır. fotograflariniz taşınmaz. o nedenle son 2 sene (son 4 ales) içinde girmek istediiniz sınava kaydolmadi iseniz, başvuru merkezine gitmeniz gerekiyor.

1 sene sonra çöpe atılmaz da bu kadar ucuz olmasının bir sebebi yanında windows vermemeleri. işletim sistemi free dos yazıyor.

etmem onun yerine asus eepc al. 1000h olanından.

hey free dos oolması önemli değil.
Bilmem bu ötv düşmüş hali.Hatta hepsiburada.com a rica ettim ötv indirimleriyle güncellesinler diye fiyatlarını :D 10-15 gün sonra ne var?

Çok teşekkür ederim dövizine kadar ilgilendiğin için jugador.

Oyun oynamayacağım ama benim eski laptop tek çekirdekli ama 2.4 ghz hız,1 gb ram e rağmen çok kasıntı bir programı (visual studio) çalıştırıyordu.Yanında da sql server ile. Şu çift çekirdek olayını anlayamadığımdan kararsız kaldım.Bunun da hızı 1.86GHz ama çift çekirdek. Anlama sınırımı aştığı için kararsız kaldım.

datron'un kasası çok dandik. laptop alırken teknosa, vatan gibi ürün sergileyen yerleri gezin. kafanıza yatarsa yine fiyatı uygun gelen yerden alın.

arkadaslar bırde şu ikisinden birini tercih etsek daha iyi olmaz mı? tesekkurler..

www.teknosa.com

www.teknosa.com

masaüstü kullanılacaksa sizin dedikleriniz daha iyi göründü bana da. ama sürekli taşınacaksa hatun kişinizin istediği daha mantıklı taşıma kolaylığı açısından. teknik olarak ben de pek anlamam.

geçin onları bence bimekste kampanya var çok da şahane laptop. hem de full klavyesi var. ve dolby digital speaker ları, hem de subwoofer destekli. hp zaten alınmaz. toshiba nın da fiyat perfrmans olayı berbat.
static.bimeks.com.tr
bence olay budur.

ayrıca bu fiyata bu özelliklerde laptop ı kur bu seviyedeyken 2.el dahi bulamazsınız benden söylemesi.

o yasa yayınlandı.
forum.donanimhaber.com

genelde teknoloji firmaları zaten kdv kadar indirim yaptıklarını iddia ettikleri için o kdv indiriminden bilişim anlamında pek bişi beklememek lazım.

www.hepsiburada.com

oakley nin modellerine bir bak derim.

rayban'deb vazgeçme bence.
hem kibar, hem sağlam.
paran yeterse uv filtreli olanları en güzeli.

tuzlu su daha cok tikanikligi acmaya yariyor.
buhar iyi gelebilir.
bir de buguseptil diye bir solusyon var eczanede satiliyor, onu sicak suya ekleyip buharini solumak iyi geliyor.
bir de tylol hot icmek akintiyi kesmekte bayagi etkili.

karbonatla tuzu karıştırıp çekmek yarıyormuş, burun estetiği olan bir arkadaşa doktoru söylemiş, bilmiyorum gene de ben olsam tırsarım şahsen.

Bana doktor serum verdiydi, enjektörle püskürtüyordum. Sinüzit için miydi, tıkanıklık için miydi ne. Serum olmasının sebebi de steril ve izotonik olmasıdır diye düşündüm ben.

aknıtıyı kesmek için herhangi bir burna sıvı çekme yöntemi yok. tuz, karbonatlı su vs. gibi şeyler sadece tıkanıklığı açmaya yarayan şeyler. soğuk algınlığı ise akıntıyı kesmek için aferin forte alınabilir. 2-3 saat kesiyo bende. tabi doktor tavsiyesi ile almanızı öneririm.

tuz sinüslerde birikmis sivinin yogunlugunu azaltiyor ve akmasini sagliyor. yani daha da artar. antihistaminik ilaclar mukozayi kuruttugu icin burun akintisini kesebilir ama birden bire olmuyor.

nurofen cold da ultra hızlı kesiyor burun akıntısını.

bir de illa eczaneden akıntı için birşey almak istersen tonimer iyidir candır.

valla ne ilgisi var o olaylarla bilmiyorum ama sözlükte ne kadar "kendine hayrı olmayan" adam olduğunu görmemi sağladı. sağ-sol, ya da siyaset hakkında yazmıyorum şu anda. (2 sine de inanmıyorum zira) adamlar birisi bi kazada öldü diye zil takıp oynuycaklar nerdeyse. bu nasıl bir insanlık. (yine söylüyorum sağ-sol siyaset değil derdim) atıyorum o helikopter kübada düşmüş olsun içinde de chavezle castro olsun. ve onlar gibi düşünmeyen insanlar "valla üzülmedim" dese? o zaman onlar faşist olur di mi? tek kızdığım nokta bu ikiyüzlülük işte. yoksa ne o düşen helikopterdeki adamlar gibi düşünüyorum ne de ona sövenler gibi. bu bi düşünce meselesi değil zaten. insanlık meselesi. daha basite indirgeyerek anlatayım;
birileri fokları yunusları öldürüyolar ve her "insan" üzülüyor bu manzarayı görünce öyle değil mi? hiç bi insanın "yunuslar da küçük balıkları yiyorlar bence çok zalimce bişi bu o yüzden ölmelerine üzülemedim" dediğini duydunuz mu? kendinizi o adamın çocuğu, akrabası, arkadaşı vs. yerine koyun ve hasbel kader sözlükte yazar olduğunu ya da sözlük okuduğunu düşünün. ne hissedersiniz? yüzlerce insan sizin sevdiğiniz (insan olarak sevdiğiniz s.kym poltkayı siyaseti ideolojiyi) birisi öldü diye nerdeyse havai fişek patlatcak kına bulsa yakcak. bu sizi öfkelendirmez mi? hadi onu geçtim bunları okuyan o ideolojideki insanlar diş bilemez mi sizin gibi düşünenlere? ve bu bizi o eski istemediğimiz günlere bi adım daha yaklaştırmaz mı?

muhsin yazıcıoğlu'nun maraş katliamı ile olan kesin bir ilişkisi yoktur. ancak 12 eylül öncesi nerede bir solcu ya da alevi katliamı, suikastı varsa muhsin yazıcığlu bunun planlayıcılarından ve bazen uygulayıcılarından birisi olmuştur. ha ispatla derseniz elbette ispatlayamam.

@rentts

şunu okumanı rica ediyorum senden. olaya sınıfsal değil de hümanist bakış açısıyla baktığın için görüşlerinde bir değişiklik olmayacak büyük ihtimalle ama en azından bir şeyler anlatabilir sana.

(bkz: #15856002)

ben burda kimseyi yargılamıyorum ya da savunmuyorum. ama duyduğum kadarıyla adam 7,5 sene içerde kalmış ama suçu ispatlanmamış. yani adamı "suçsuz" yere 7.5 yıl yatırmışlar. burda suçsuza dikkat çekmek istiyorum belki bir suçu vardı da ispatı yoktu olabilir.
ayrıca yunuslarla foklarla yaptığım şey de kıyaslama değil benzetme idi. nerde kaldı birinin "suçsuzluğu kanıtlanana kadar masum" olma ilkesi. bu değil mi modern hukukun ve de mantığın doğru yolu? hala kimseyi savunmuyorum yapmış da olabilir o denilenleri yapmamış da. insanlıktır benim derdim.

@rentts
"suçsuzluğu kanıtlanana kadar masum" olma ilkesi hukuk sistemi güvenilir olduğunda mevcuttur. 7 kişi telle boğulup öldürülüyor, öldürülenler malum şahsın aracıyla bir tarlaya atılıyor ve bu durum gazetelerde bile açık açık yazıyorsa; her türlü katliamda bu adamın 1. derecede adı geçiyorsa; bu adam, katillerle arkadaşlığından/yoldaşlığından övgüyle bahsedebiliyorsa; bütün bunlara rağmen ceza almıyorsa sorun bu adamı yargılayan işbirlikçilerindedir. ha sen dersen ki "ben holding basınını takip ediyorum, orda hiç böyle olaylardan bahsedilmiyor" o da senin cahilliğin olur. kaldı ki kafadan "bilmiyorum" yazmışsın. e bilmiyorsan sus da...

kusura bakmayın ama bu adam yüzünden yüzlerce kez canım yanmışsa "turrrup sıkarım" o insanlığa. insanlık, insanlıktan anlayan içindir.


@want2die
"sol iktidar"dan kastın chp iktidarıysa sivas katliamı sırasında kılını kıpırdatmayan shp'yi, deniz gezmiş'ler asılırken karşı imza bile vermeyen chp'yi hatırlatırım.

@lanc...
kafadan bilmiyorum yazdım evet ama eminim sen herşeyi gözünle görüp, orda yaşamışsındır. senin ve diğer kafa şeyapan solcu zırvaları söyleyenler de eminim çok tarafsız kitaplardan, belgesellerden öğrenmiştir olayı.
"her türlü katliamda bu adamın 1. derecede adı geçiyorsa;" ergenekon iddianamesinde de uğur dündar ın adı geçiyor ona bakarsak o yüzden beni tatmin etmiyor böyle söylemler.
"ha sen dersen ki "ben holding basınını takip ediyorum, orda hiç böyle olaylardan bahsedilmiyor" o da senin cahilliğin olur. kaldı ki kafadan "bilmiyorum" yazmışsın. e bilmiyorsan sus da..." bilmiyorsam susmuyorum bu 1.
dünya görüşümü de "holding basınına" -artık her ne demek istediysen- ya da mainstream medyaya diyim ben sanırım kastettiğin şey bu, endekslemiyecek kadar bu işin eğitimini aldım. o yönden de telaşlanacak bişi yok.
kısacası (hala sağ veya solla işim olmadığını belirterek hatta 2 sine de küfredebilirim) ortada bi x adamı var. bi zamanlar "suçlanmış" suçu ispat edilmemiş. bunu değiştirebilecek bi kanıt google da bulunabilse idi zaten çoktan yargılanır ve suçlu bulunurdu (istediğiniz kadar yargı bozuk, hukuk fena diyin bence böyle) bu savımı deniz gezmiş olsa da muhsin yazıcıoğlu olsa da savunuyorum. ama hala buraya "ideolojik" cevaplar yazılıyor.
@want2die
"muhsin yazıcuoğlu da sürekli "olaydı" diye katliamı yalanlamış." sen katliam demişsin o dememiş diye suçlu mu oluyor? "ermeni katliamı" "ermeni soykırımı" diyor ermeniler mesela. ama bizim hükümet demiyor. o zaman suçludur hükümet demek kadar mantıksız bir önerme bence.
" muhsin yazıcıoğlu'nun neyini sevelim? şu an bir sol iktidar gelsin bu "belki de suçsuzdu, belki hepsi birer melekti" dediğin adamlar yine başlayacak katliama."
kimseye kimseyi sevmesini söylemedim. zaten çok saçma olurdu öyle bişi yapsam. hiçbirine melek de demedim, şeytan da demedim. türkiye de başa gelebilecek bir sol olduğuna da inanmıyorum. bırak başa gelebileceği adam gibi sol yok zaten.
bırak bir insanı bi hayvanın bile ölmesine sevinmem ben. demek istediğim bu.

(bkz: ökkeş kenger)

sözlükte yazanlara göre maraş katliamını planlayanlardan birisi.. ancak ne hikmetse, davanın bir numaralı sanığı olmasına rağmen hukuken ceza almıyor..(burada kollandığını görmek için tarafsız bir bakış açısının yeterli olduğunu düşünüyorum) daha sonra da muhsin yazıcıoğlu'nun başkanı olduğu partinin başkan yardımcısı oluyor..

benim buradaki kişisel fikrim(kimseyi bağlamamakla birlikte) yazıcıoğlu'nun bu tip olaylarda (yakın zamanda hrant dink'in öldürülmesi) bir şekilde olaydakilerle yakınlığının bulunması ya da sonrasında bu kişileri partisi vasıtası ile kollaması hatta meclise taşımasının toplum vicdanında kabul görmediği hatta bu tip olaylara karışanların bu tarz siyaset yapan insanlar tarafından yüreklendirilmesi nedeniyle bu gibi olaylarda dolaylı da olsa paylarının olmasıdır.. işte bu nedenle bugün kendisi hakkındaki başlığın devamında hakkını helal etmeyen, iyi oldu diyen, cezasını çekmeden kurtuldu diyen insanlar bulunmaktadır.. bu insanların ailelerin, yakınlarının, arkadaşlarının canı yanmış, varlıkları tehdit edilmiş ve halen daha siz farkında olmasanız da tehdit edilmektedir(bu ülkede yaşayan her azınlık/güçsüz için bu böyledir)..

bizim tarih derslerimizde halen daha memlüklülerden, bizanslıların kızlarıyla evlenmekten bahsedilir ama yakın tarihte olmuş katliamlardan, insanların birbirlerini kesme potansiyellerinden, ülkece yaptığımız yanlışlardan, darbelerden bahsedilmez.. size tavsiyem benim gibi olaylar hakkında bir fikriniz yoksa(düne kadar maraş katliamının tam olarak ne olduğunu bilmiyordum) şu linkteki belgeseli ve buna benzer diğer katliamlarla ilgili gösterilmiş belgeselleri yeniden izlemeniz..

video.google.com

rentts yazdıklarına değil ama bakış açına ve tarafsızlığına katılıyorum. bende konularla alakasızım ama sana karşı ayar vermeye çalışanlar kesinlikle militanca yaklaşmış ve sırf bu militanlık benim tarafsızlığımı engellemeye itiyor.

@ayheytmayselfenvanttuday;
ben o belgeseli izleyim diye açtım daha sen burda lin vermeden ama daha ilk bakışta taraflı olduğu belli neden dersen. solplatform.org yazısına dikkatini çekerim. (ilk saniyelerdeki özgür açılım yazısını da görünce direk kapattım zaten) ben sağ-sol kavgası olmuş bir olay hakkındaki bi belgeselin bu konunun taraflarından biri tarafından yapılmasına karşıyım ve böyle bişey ne kadar doğru olursa olsun benim için izlenmeye değmez. çünkü o ne kadar doğru olursa olsun benim aklımda bi soru işareti olacak "ulan acaba bu adamlar abartıyor mu?" diye. daha önce belgesel de çekmiş birisi olarak, ayrıca bu konuda eğitim almış birisi olarak bir buçuk saatimi aslında belgesel olmayan bir belgesele harcıyamam. eğer bu belgeseli yapanlar konuyla tamamen alakasız adamlar olsa (atıyorum fiji adalarından gelen bi ekip çekmiş olsa), olaya tamamen hakim olacak kadar 2 tarafla da görüşmüş olmuş olsalar, araştırmalarını hakkıyla yapmış olsalar onu izlerim işte.(www.radikal.com.tr burda da karşı taraf suçlu gösterilmiş mesela.) ermeni soykırımı hakkında türklerin belgesel yapmasını nasıl uluslararsı kamuoyunda kimse s.klemediyse, ben de aynı tepkiyi bu ve benzeri belgesellere gösteririm.(tekrar ifade edeyim aynı şekilde sağcıların bu konuda yaptığı bi belgesel de benim gözümde 5 para etmez) inanın amacım aksine inandırmak olursa, çekeceğim bi belgeselle aksine çoğu kişiyi ikna edebilirim. ama işte o zaman benim yaptığım belgesel değil, hitlerin zamanında yaptırdığı propaganda filmlerine günümüzden bir örnek olur. (o belgeselin içeriğinin % kaçının doğru olduğu zerre umrumda değil bunu bi daha söylüyorum)
"benim buradaki kişisel fikrim(kimseyi bağlamamakla birlikte) yazıcıoğlu'nun bu tip olaylarda (yakın zamanda hrant dink'in öldürülmesi) bir şekilde olaydakilerle yakınlığının bulunması ya da sonrasında bu kişileri partisi vasıtası ile kollaması hatta meclise taşımasının toplum vicdanında kabul görmediği hatta bu tip olaylara karışanların bu tarz siyaset yapan insanlar tarafından yüreklendirilmesi nedeniyle bu gibi olaylarda dolaylı da olsa paylarının olmasıdır." bu cümlelerde ben yine ve üzülerek söylüyorum ki hiç bir ispat yok, hiç bir dayanak yok. erhan tuncel miydi neydi o adam yakalanınca bbp yle ilgili laflar etti. muhsin yazıcıoğlu'na selam gönderdi vs. peki bu bize neyi kanıtlar. objektif olarak bakacak olursanız (siyasi görüşünüzü kenara bırakıp yani) adamın bbp ye sempati duyduğunu kanıtlar en fazla. tekrar söyleyim amacım burda siyaset tartışmak değil aksine insanların siyasi ideolojilerini bi kenara bırakıp, yani biraz daha insan olmaya yakın olmak demektir bu benim gözümde, olaylara bakmasını sağlamak istemem.
çoğumuz zeitgeist ı izlemiştir değil mi? ben de izledim 2 bölümünü de. konuyu buraya getirmemin sebebi ordaki şeyleri burda tekrarlamak değil. sadece benim aklımda kalan şu kırıntılar oldu, adam (sanırım bilim adamıydı) herşeyi anlattı dünyayı teknoloji kurtaracak vs dedi ama, bunu yapabilmenin esas temelinin sevgi olduğunu söyledi ya bi an "hadi canım ya" dedim ama düşündüm. hakkaten öyle. birbirimizi sınıflandırarak (bunu ben de yapıyorum en basitinden karşıdan gelen kız-erkek herneyse kıyafetlerinden emo, punk, metalci, rapci, kıro vs diye sınıflandırıyorum yani evet yaftalıyorum. zaman gazetesiyle alakam yok nurcu da değilim ) ütopik ama keşke insanlar birbirine karşı daha anlayışlı ve sevgi dolu olsa. (polyanna mode on bu arada) yani nefret dolu olmasak bu kadar herşey daha güzel olur. belki o zaman herşeyi bi kenara bırakıp, bi canlının öldüğüne sevinmezdik en azından.
(maraş olayları mı katliamı mı nedir bilemediğim o olaylarda ölenler için de, muhsin yazıcıoğlu için de üzüldüm. keşke hiçbiri ölmeseydi. keşke hepsi aramızda olsaydı. umarım gerçek suçlular er ya da geç adalet karşısına çıkar ve cezaları ne ise çekerler.)

izlemediğin bir şey için yorum yapmamalısın.. önyargı işte tam da budur.. hemen kapattığını söylemişsin, ilk bir iki saniyesinde belgeselin amacı, neden yayınlandığı vs yazıyor, onları görsen yine izlemeye devam ederdin diyorum.. bu yayında sadece bir tarafın yaşadıkları anlatılmıyor, iki tarafın + askerlerin + hükümetin yaşadıkları da tanıklarca(burası önemli, içlerinde bu olay nedeniyle hapiste yatanlar, olayları engellemeye çalışanlar vs de var)anlatılıyor.. hiç ispat ve dayanak olmamasından bahsetmişsin, sanırım bu ülkedeki hukuk sistemine ve adalete gözün kapalı inananlardansın, üzgünüm ama bu topraklarda yok öyle bir şey, böyle devam ederse uzun zaman da olmayacak.. bu belgeselin sonlarına doğru bu katliamı yaşayanların devletçe gözaltına alınıp işkencelerden geçirildiği, bazılarının bu işkenceler esnasında öldüğü, kalanların da "evet biz planladık" diye bir ifade imzalamaya zorlandığını, daha sonra nokta dergisinde ipek çalışlara bu işkenceyi yapan polislerden birinin itirafları sonucu bu insanların serbest kaldığını anlayabilirsin..

@want2die
bi torba yazı yazdım boşuna yazmışım. senin ülkü ocağından çıkmış kendini mafya sanan elemanlardan hiç bi farkın yok tarzınla, yazdıklarınla. "benm dediğim doğru gerisin, s.kerim aq" mealinde bişiler yazmışsın. ayrıca gerçek hayatta yüzüne böyle küfürler edemeyeceğin insanlara burdan (yani bana) burdan küfür edebiliyor olman büyük şans. ağzından salyalar saçıyosun resmen.
@ayheytmayselfenvanttudaysen
dostum sana bi ton yazı yazdım belgeselin nası olması gerektiği ile ilgili. sen de ya okumadın ya da okuduysan da anlamamdın. sana link de verdim trt de belgesel yapmış orda da sağcıları tutmuşlar diye.
tekrar etmiycem zira kusura bakmayın ama ikiniz de ideolojilerinizi bi kenara bırakıp adam gibi 2 çift laf edemiyosunuz. savunduğunuz şeylere inanmayan birisi olunca ağzınızı bozuyosunuz. (bu söz want2die a) brawo. ancak küfret. devam et. eminim az çok okumuş bi adamsındır ama okumuşunuz böyleyse okumamışınız nasıl olur çok merak ediyorum. seni burdan takip ettiğim kadarıyla aklı başında biri gibi gözüktüğün için zahmet edip de bişiler yazmıştım ama gereksizmiş. hatta bu cevap bile gereksizmiş ama yazdım buraya kadar. sana selametle arkadaş. bi daha muhattap olmamamn dileğiyle.
(burda yazdıklarını lütfen sakla nihalatsız.org da moderatör olarak alınabilirsin burd gösterdiğin performansla. içerik olarak değilse bile tarz olarak tam da oraya yakışıyor yazdıkların. eminim seni çok seveceklerdir.)

bir dolu şey yazdım, logout oldu hepsi gitti..

özeti neydi, ben bir ideolojiyi savunmuyorum, insanların yaşam hakkı ve eşit olmalarına inanıyorum hepsi bu.. fijiden bir ekibin çekeceği belgeseli beklemek yerine, bulabildiğiniz kaynaklardan olayları inceleyin ve kendi fikrinizi kendiniz oluşturun demeye çalışmıştım, ölen insanların yakınları yerine, öldüren insanları karşılık olarak koymak saçma vs demiştim.. izlemekten imtina ettiğiniz belgeselde insanlar olayların sebebini kendilerini kesen komşularına bağlamıyorlar bunu da spoil edeyim..

ek olarak da bir adet yazı koymuştum, can dündar tarafından yazılan, milliyette yayınlanmış(link koyunca bakmıyorsunuz, bari bunu okuyun):

11 Temmuz 1978 Salı... Ankara Gaziosmanpaşa, Karagöz Sokak...
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi kürsüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Bedrettin Cömert, eşi Maria ile 8.45'te evden çıktı, arabasına bindi.
Karşıdaki kırmızı Simca'da 3 kişi bekliyordu. Takibe giriştiler.
Köşede Cömert'lerin arabasına yaklaşıp ateş ettiler.
Eşi ağır yaralandı.
Cömert orada öldü.

* * *

Samsun'da yoksul bir köyde doğmuştu Bedrettin Cömert...
İki kardeşlerdi.
Küçüğü Faruk askerliği, o sanatı seçmişti.
Varlık'a şiirler, TİP'in organı Genç Öncü'ye yazılar yazıyordu..
Hacettepe'de ülkücüler, öğretim üyelerine tabut resimli tehditler gönderince kurulan soruşturma komisyonuna atanmış, ama "can güvenliği olmadığı" gerekçesiyle kabul etmemişti.
Cenazesinde 20 bin kişi "Ülkü ocakları kapatılsın" diye haykırdı.
Uğur Mumcu ardından şöyle yazdı:
"İlerici, devrimci, namuslu, kendi halinde, sessiz, çalımsız, gösterişsiz bir aydındı Cömert... Böyle insana nasıl kıyılır? (..) Bu kan seline basa basa, bu kurbanların cesetlerini çiğneye çiğneye iktidar olmak isteyenler varsa Allah kahretsin onları!..


* * *

30 Mart 1979'da Avrupa Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu'nun eski başkanı Lokman Kondakçı, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e "Bedrettin Cömert olayında emri, dönemin ÜGD Başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun verdiğini, onun üzerinde de Ramiz Ongun'un yer aldığını" söyledi.
Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, cinayetin azmettiricisi sıfatıyla Abdullah Çatlı hakkında tutuklama kararı çıkardı.
Silahların Ankara'da pek çok cinayette kullanıldığı anlaşıldı. Polis, 3 saldırganı belirledi:
Rıfat Yıldırım, Üzeyir Bayraklı ve "Ahmet" kod adlı bir ülkücü...
İlk ikisi, zaten cinayetten aranıyordu. Almanya'ya kaçmışlardı.
Artık bulunamazlar sanılırken 1985'te Almanya'da 1,5 kilo eroinle yakalanıp uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandılar. Ama idamla yargılanacakları için Türkiye'ye iade edilmeyip serbest bırakıldılar.
Rıfat Yıldırım'ın Frankfurt'ta açtığı gece kulübü Skala, Çakıcı dahil Türk mafyasının buluşma yeri haline geldi.
Yıldırım, 2002'de Türkiye'ye iade edildi. Cömert davasında "delil yetersizliği"nden beraat etti.
Üzeyir Bayraklı 1992'de öldürüldü.
Cenazesinde tanıdık 2 yüz vardı:
Abdullah Çatlı ve muhsin yazıcıoğlu...

* * *

Uğur Mumcu'ya göre "Rıfat Yıldırım'a da, Ağca'ya da sahte pasaport sağlayanlar aynı kişiler"di; "Devlette işbirliği yapanlar var"dı.
Ağca, Nevşehir'den sahte pasaport aldığı yıllarda İbrahim Şahin orada emniyet görevlisiydi.
Şahin, daha sonra Özel Tim başkanlığına kadar yükselecek, Susurluk skandalından mahkûm olacak ve geçirdiği kazadan sonra "Hafızamı kaybettim, hatırlamıyorum" diyecekti.

* * *

Aradan yıllar geçti.
Yazıcıoğlu BBP lideri oldu. Şahin polis şefi, Ongun MHP genel başkan adayı, Kondakçı DYP il başkanı...
Bedrettin Cömert öldürüldüğünde 22 yaşında bir kurmay subay olan kardeşi Faruk ise büyüdü ve önceki gün Hava Kuvvetleri Komutanı oldu.
Şimdi belki protokol sıralarında karşılaşırlar, Yazıcıoğlu'yla, Şahin'le, Ongun'la, Kondakçı'yla...
Hatta yarın belki Çakıcı'yla, Rıfat Yıldırım'la...
Birlikte hafıza tazelerler.

* * *

Neyse boş verin bunları; gündeme bakalım.
Sizce hangisi yanlış hatırlıyor:
Deniz Baykal mı, Bülent Ersoy mu?





Bir de demişsin ki;

>>birileri fokları yunusları öldürüyolar ve her "insan" üzülüyor bu manzarayı görünce >>öyle değil mi? hiç bi insanın "yunuslar da küçük balıkları yiyorlar bence çok zalimce >>bişi bu o yüzden ölmelerine üzülemedim" dediğini duydunuz mu? .

Benzerini duyduk. Hrant Dink öldürüldüğünde katille devlet görevlileri fotoğraf çektirme yarışına girmedi mi? Yanlış mı gördük biz? Bundan önce yargılandığı davada bilirkişi raporu aksini iddia etmesine rağmen verilen kararda suçlu olduğu söylenmedi mi?
Hala gerçekten bu devletin her vatandaşına eşit mi davrandığını düşünüyorsun? Bugün halen devam eden ergenekon ne o zaman? Susurluk ne? Kabul etmek zor olabilir, bizler bu şekilde büyütülmedik, öğrenmedik çünkü..

@ayheytmayselfenvanttuday
öncelikle çok teşekkür ediyorum zahmet edip bu yazıyı yazdığın için. en azından kendi fikrini karşındakinden farklı da olsa, saygılı bi şekilde açıklamaya çalışmışsın. bu olayları ya da katliamı bilmemem benim eksikliğim evet. bunu zaten en başta kabul ettim. bu eksikliğimi kapatmaya çalışcam zaten. (önemli olan eksikliğinin farkında olmaktır zaten bence) kimin doğru söylediği (yani sağcılar mı solcular mı) o kadar da önemli değil. önemli olan doğruyu öğrenmek. eğer doğru sizin dediğiniz şekildeyse eyvallah. değilse de eyvallah. benim için bu konudaki tek sorun ortada belli bi suç varsa suçluların cezasını çekmesi gerektiğidir. belki o da (muhsin yazıcıoğlu da) o suçlulardan biridir. bunlar olasılıklar şu an benim için.(tarafsız ve etik kaynaklardan edinmeye çalışıcam bilgilerimi)
tekrar teşekkür ediyorum soğuk kanlı ve saygılı bir şekilde cevap verdiğin için.(gerçi çok saçma olması gerektiği şekilde olan bir şey için teşekkür etmek)ama bu konuda aksiyle karşılaşınca teşekkürü bir borç bildim.

ben doğrusu budur demiyorum, yaşamadım, birebir tanık olmadım, dolayısıyla yaptığım çıkarımlar kendi okumalarımdan, araştırmalarımdan kaynaklanmakta.. dediğim gibi bir hafta öncesine kadar maraş katliamının ne olduğunu dahi bilmiyordum, ben de son olay üzerine araştırıp, bir kaç şey izledim.. want2die'ın verdiği tepki belki biraz fazla geliyor ama burada kendi üzerinde yaşadığı baskıyı, acıları bilmeden, empati yapmadan anlamak da yeterince zor.. dolayısıyla biraz daha sakin davranmak lazım bu tip şeylerde.. sonuçta kimsenin fikri zorla değişmez.. muhsin yazıcıoğlu da artık aramızda değil, hayatta herkes kendi doğrularının peşinden gitmeye çalışıyor, belki kendisine düşman olan çoktu ancak seveni de yeterince fazla..

daha özgür, insanların birbirlerini kesmediği bir ülke diliyoruz sanırım hepimiz.. iyi geceler, seçim sonuçları da hayırlı olsun..

@ayheytmayselfenvanttuday
kimseyi bişeye ikna etmeye çalışmadım burda yazdıklarımla zaten. en ufak bi yerinde bile yazdıklarımın böyle bişi savunmadım. aksine benim fikrim değiştirilmeye çalışıldı.(bunu olumsuz olarak söylemiyorum sadece durum tespiti) want2die da ne yaşamış olursa olsun, bu yaşadıklarıyla alakası olmayan birisine küfredemez, hakaret edemez, aşağılayamaz. burda yazılanlar kağıt üzerine dökülürse kanun önünde de suçludur, mantıken de suçludur. bazı insanlar kendileriyle aynı şekilde düşünmeyenlere tahammül edemiyorlar ve adeta klavye ishali olmuş gibi yazılar yazıyorlar. aşırı dincilerden, faşistlerden, aşırı milliyetçilerden benim gözümde hiç bi farkı kalmadı. kısaca kendisi "fanatik"leşmiş. #664033 neyse daha fazla yazmaya değmez.
son olarak tabi ki kimse kimseyi kesmesin, herkes birbirinin fikirlerine tahammül edebilsin, kendi görmek istediği saygıyı başkalarına da göstersin. farklı sesleri tıkamak yerine arada sırada kulak vermek gerektiğini öğrensin. amerikayı bi çok konuda beğenmem ama adamlar fikirlerini (en uç noktalarda da olsa) özgürce söyleyebiliyorlar ya işte o konuda örnek alınabilir bence.(amerika hayranı falan değilim ama iyi gördüğüm bi tarafları varsa o da bu işte)

@rentts
sen en iyisi bizim gibi solcuların "kafa şey yapan zırvaları"nı bırak, katliama "sağ-sol kavgası" diyerek devam et. işin eğitimini aldım diyosun ama burda tartıştığın konu hakkında soru soracak kadar bile bilgin olmadığı aşikar.

ayrıca madem solcu ya da sağcı olmayınca ikisine de küfredilebiliyor, ben de senin gibi tiki/cahil/"düşünme yoksunu"/"okuma ve araştırma özürlü" -artık sen hangisini uygun görürsen- birine ma-aile "sevgilerimi" sunuyorum.

son olarak bir büyüğün olarak (büyüğün olduğumu düşünce tarzından ve üslubundan çıkardım.) tavsiyem biraz okuyup araştırmadan, bilgi sahibi olmadığın konularda yorum yapmaman. ayrıca insanların ideolojilerinden bahsederken "kafa şey yapan solcu zırvaları" türü embesilvari tanımlar yapmaman. gerçek hayatta yapabildiğini sanmıyorum. yoksa birileri çoktan biber sürerdi ağzına.

@lancelot du lac
olaya ne kadar taraflı yaklaştığın belli dostum. adam bana küfrü basmış ona eyvallah çekmişsin ben kafa şey yapan solcu zırvaları diyince tiki, miki, falan olmuşum. evet benim için böyle karşısındakinin düşüncesini hiçe sayarak, en ufak bi saygı göstermeden konuşan tipler kafa şey yapar. bu konuda bilgim olmadığın zaten başta kabul etmişim neyin sataşmasını yapıyosun hala onu da anlamadım. siz (sen ve want2die gibi tipler) sizden farklı olan düşüncelere faşistce saldırıp hakaret ve küfür etmekten başka ne yapıyosunuz? ayheytmayselfenwanttuday nickli arkadaş da benim gibi düşünmüyor ama en azından karşısındaki ile bişeyi tartışırken azami saygıyı gösteriyor. ondan örnek alabilirsin. yaşın kaç olursa olsun farklı düşünceye tahammül edemiyosun sen de. o yüzden buraya nüfus kağıdı fotokopini de koysan yaşının benim için zerre önemi yok.(zaten yaş muhabbetini açman da aslında kimin daha olgun olduğunu gösteriyor ya neyse)
selametle.
not: her iki ideolojiye de küfredebilirim derken her ikisini de zerre kadar sevmediğimi açıklamak istemiştim. (her şeye altyazı lazım anlaşılan)

ayrıca lütfen bi zahmet
sozluk.sourtimes.org
şunu okuyunuz.
"ideolojik bir tartışma, besleyici ve geliştiricidir, ama bir adabı vardır. adabı kalmamış bir tartışma ise mahalle kavgasıdır. öyle bir tartışma için ya kahveden adam toplayacak, geleceksiniz, ya da efendi gibi, tartışma adabını bilmeyenlerle uğraşmak istemeyerek, kendi sözünüzü söylemiş olmanın rahatlığıyla köşenize çekileceksiniz. argümanlarının gücüne güvenenler genellikle ikinci şıkkı seçerek yollarına devam ederler"
sanırım benim hatam burda böyle bir konuyu "tartışm adabı" ile tartışabileceğimize olan inancımdı. meğer nerdeyse nihalatsız.org daki üslubla yazan insanlar varmış burada da.

2.5" istiyosunuz o zaman western digital alın başka şeylerle yormayın kafanızı boşuna.

www.hepsiburada.com

nisan ı bekleyin. bilişim ürünlerinde indirim olcak dendi. ayrıca maxtor 250gb 2.5 inç var bende 2 tane tanesini 100 liraya almıştım darty den. gayet başarılı. hızı olsun sağlamlığı olsun süper. 1 metreden betona düştü bişi olmadı daha ne olsun.

ömrü uzun olsun istiyorsanız western digital den uzak durun. seagate'in modellerine bir göz atın.

seren serengil mi, demet akalın mı ne birisi işte operatörlerden birinde tanıdığı olduğu için sevgilisine gelen sms leri okuyomuş falan diye haberler çıktı. yani tanıdık olduktan sonra herşey mümkün.

Tanıdık olsa bile artık zor. O işin şakası yok. Hat annenizin üzerine olduğu için bilgiler ona ait sayılır, kişiseldir, size dahi verilmez. Verenin de başını yakar, hapis ceası vardır.

hayır tabi ki ulaşamazsınız.gizlilik denen bir şey var.

ayıp bi şey annenin telefonu karıştırılır mı hiç

Ailevi problemlerimizi ve uğraştığım şeyleri izah edip güzin abla sorusu sormak isteseydim onu yapardım, ama benim sorum gayet net.

Şükür aklım kendime yetiyor, parmak sallayıp annenin telefonu karıştırılır mı diye tühtühleyip çıkçıklayacaklara ihtiyacım yok.

Cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.
Savcılık mavcılık uğraşıcaz bir şekilde sanırım..

bu numaradan ben de arandım ancak ödemeli bir arama üçkağıdı olduğunu düşündüğümden cevaplamadım.

0034 yani +34 İspanya'nın alan koduymuş.

skype den aramş olmasnlar?

bizi de aradılar kardeşim için. hatta geldiler de, eğitim cd si satıyorlar. başka bi numaraları yok.

nabcan taksimde cebinde paran yoksa? ha cebinde paran varsa o ayrı.

parasının olmadığını da nerden çıkardınız yahu? yalnız çıksam mı çıkmasam mı diyor arkadaş. çıkın çıkın belki birine rastlarsınız, tanışırsınız vs.

tek başına içme çarparlar.

Cebimde para olmadıgını nerden cıkardın :)ilahi zorla soylettın :)) sadece tek tabancayım dedim..

sen git iç tek başına ama abartmadan. geri dönebilecek şekilde bırak. o iradeye sahipsen git. taksim e 50 km uzaklıkta olmasaydım bende şimdi tek başıma giderdim, bak gidesim geldi.

erken sorsaydın ben gelirdim beraber çıkardık:) bu saatten sonra yaş:)

ula ben cebnde paran yok demedm ki. nabcan taksimde cebinde paran yoksa? ha cebinde paran varsa o ayrı.
dedim belki araya virgül koymayı unuttum.
(ya da herkesi kendim gbi sanıyorum=)

Hayır simdi cıkıcam bu sefer ay allahın abazası,cakal karı bulmaya gelmis tekbasına,ay kız yaklasma parcalar bizi temalı bakıslarla karsılasmak isteiyorum..Bu arada 28 yasında essek kadar adamım..Bu saatten sonra incinirim boyle davranıslardan..

hala çıkmadın mı? sen milleti ürkütecek kadar onlara bakma yeter, kendi keyfine baksana. neden birileri ya bir şey derse diye dışarı çıkmaktan vazgeçiyorsun ki?

Konserve tondan mi bahsediyorsun?

Yoksa cig ton baligi alip tavada falan cok guzel pisirilebilir.

konservesi değil tazesi bulunursa her türlü pişirilir bence. buğlama, ızgara, tavada vs gibi. ama genelde konserveleri görüyoruz vardır bir nedeni mutlaka. somon tavsiye ederim illa pişirmek için balık isteniyorsa.

pizzayı bilmiyorum da makarnada iğrenç oluyo, en iyisi salatayla yemek.(eğer bahsettiğiniz konserve ton balığı ise)

evet konserveden bahsediyorum. tavada cevirsek onu da? soslu moslu bisey yapilmaz mi. boyle hic guzel degil ya.
somon da guzel evet tesekkurler.

tuna recipes diye google'da aratsanız çıkacak bişeyler. ha gayret.

turkce arattim ama ilgimi dogru duzgun bi tarife rastlamadim, belki burdan bi fikir cikar diye seyapiyodum, tesekkur ederim bi de ingilizcelerine bakayim

ton balıklı börek, lazanya gayet güzel gider.
konserveyi tavada pişirmek? ziyan olur bence.
tazesine rastlamadım (istanbul), bilen/gören varsa lokasyon gösterirse çok makbule geçer.

konserve ton balığı zaten pişmiş bir şey olduğundan tekrar tekrar pişmesine gerek kalmaz. hali hazırda pişmiş olduğu için de yapılabilecek şeyler çok azalır.

makarna (ve türevleri), salata, pizza, sandviç

ha bir de konserve mısırla konserve ton balığını karıştırıp yemek de mümkün. özellikle mutfak olmayan ofislerde süper olur.

üsküdar daki balıkçılardan almıştım bir kere, dilimleyerek satıyorlar. yanlış hatırlamıyorsam eylül-ekim di. balıkçı teflon tavada yağsız pişirin demişti. tadi tuzu yok bir şeye benzememişti.

portekizde haşlanmış patates, haşlanmış yumurta, ton balığı, haşlanmış (taze fasülyeye benzer) bişiyle hepsini doğrayıp harmanlayıp yemek diye veriyorlar. üstüne de süs olsun diye siyah zeytin konması farzmış

ekmek arasına mısır salatalık turşusu ton balığı marul ve hardal hiç bi sıcak yemek vermez o tadı.

benim şöyle bir tarifim var ama beğenirmisiniz bilemem. ton balığına basıyorum ketçap, mayonezi, bir güzel karıştırıyorum bulamaç gibi oluyor. içine de basıyorum karabiberi. koy ekmek arasına. mis gibi oluyor. bence tabi.

ton baliginin üstüne yumurta kiranlari biliyorum. kendim hic denemedim ama, nasil olur bilmiyorum.

elinizde rondo gibi doğrayıcı bir gereç varsa ton balığını garnitür ve çekirdekleri alınmış/kabuğu soyulmuş domates ile karıştırarak nutella gibi kaşıkla yenebilen bir karışım elde etmeniz mümkün.

güveci yapılır.

ton baligina biraz mesafeyle yaklasiyorum zaten, soguk tuketmek iyice zor geliyor, tavsiye edilen sicak seyleri bi denicem. cok sagolun tum oneriler icin.

d80'i d60la kıyaslamamak lazım. 18-105mm vr özelliğiyle titreşim ve keskinlik konusunda 18-135'ten iyi diye duymuştum. yalnız fiyata takıldı gözüm. dün hayyamdan 975 usd dediler d80kit için. ikinci el fiyatı mı yukarıdakiler?

d80 ve d90'ın kit lensleri iyi güzel de, her ihtimalle bir süre sonra elden çıkarmak istiyor insan.

fiyatlar avusturya mediamarkttan.

body olarak satılıyorsa lensi ayrı almanı tavsiye ederim. 18-135 ve 18-105 kötü olduğundan değil, kit lens olarak oldukça kaliteliler. genel amaçlı uzun süre kullanırsın. ama yurtdışından getirtme imkan varmış, bu şansı iyi kullan bence. tamron 17-50'yi gözüme kestirmiştim mesela ben.

o diil de fiyatlar burdakiyle çok farklı diilmiş 3 aşağı 5 yukarı. d80 al hatta alabiliyosan d90 al.

@rentts evet Türkiye ile arada pek fiyat farki yok. Benim de gönlüm D80'den yana ama bir yerlerde cihazin eski model oldugunu D60'in yeni nesil oldugunu falan okumustum. O yüzden kafam karisti biraz. Pek de anlamiyorum acikcasi yeni yeni ögreniyorum fokaldi apertürdü.

beklediğin cevabın tam olarak bu olmadığını bilerek yine de cevap veriyorum:

body ve objektifi ayrı ayrı almayı deneyebilirsin.

nikon d80 üzerine 18-135 mm nikkor objektif en en en en ideali olur.

tabii 18-135 mm objektif'ler nispeten pahalı ama 18-55 mm objektif de bence kesinlikle alma. hiç performans alamazsın o makinalardan adam gibi zoom yapamadıkça.

ne için kullanacağına bağlı ama 55mm'Ler aşırı dandik geliyor ele, 100mm üstü bir objektif kullanınca.

paran varsa d90'a bile kayabilirsin, muhteşem videoların kaynağı makina :)

d 60 kesinlikle tavsiye etmiyorum

d80 ve 18 - 135 mm derim :p